Sözlük kullanıcıları için, dışarıya kapalı duyurularda da aynı durum geçerli mi?

Google onu indexlemiyor. ama disariya kapali duyurulari heran disariya acik getirebildiginiz icin riske atmayin derim (siz cevap yazarsiniz adam cevirir falan).

Yani diyorsunuz ki bir küçük kapalı komünite daha kapitalizmin kurallarına ayak uydurmak için asıl amacından saptı.

Tamam anlıyorum, reklamlar olmazsa Ekşi Duyuru olmaz. Ama şu da var reklamlar olunca da olmuyor işte hacı.

kapitalizm diyenler var hala :)
yanlış hatırlıyorsam compumaster düzeltsin. bi ara reklam istemiyorsanız paralı üyelik yapalım gibi birşey demişti.
ya da kapitalizm diyenler stüm masrafları üstlensin. hiç reklam almaya gerek kalmaz. o daha iyi fikir.

pornografik içerik linki paylaşmakla kapitalizmin ne alakası var anlasam ben de şak şak şak diye alkışlayacağım.

siz porno peşinde koşarken adam cebinden para mı harcasın sizin için?

porno linki arayanlar da başka yere gitsin bir zahmet.

paralı üyelik olayını destekliyorum. hiç değilse onlarca fake nik alıp bir tarafından hayali hikayeler uydurmaz insanlar. biz de oturup boşuna yazıp çizmemiş oluruz.

zaten torrent arayan adam da buraya gelmesin.
buraya gelene kadar bin türlü kaynak var.
geri kalanları da pm'den halledin işte.

@compumaster

aynı dertten muzdarip olmuştum ve bunun için yazılımsal ufak bir değişiklik banlanmanın önüne geçiyor.

kendi sitem için beli bir filtre yapmıştım ve o kelimeler title ve descriptionda geçiyorsa reklam göstermiyordum. geçmiyosa gösteriyodum. bu şekilde bi daha hesap banlanmamıştı.

sana da öneririm.

ustam youtube'dan herhangi bir şarkı linki paylaşmakta sıkıntı yok değil mi?

youtube'daki parca yasal yollarla yuklenmisse sorun yok. Dizi sitelerinin youtube'a dizileri yuklemesi gibi yasal olmayan bir durum varsa, sorun var o zaman haliyle.

parça konusu çok karışık o zaman. youtube'da bolca parça, albüm var B( diziyle zati işim yok da bu şarkı olayı kötü oldu. şimdi bu albümler falan yasa içi olmayan yollarla yüklenmiş ama youtube silmemiş bunları. yine de sakıncalı mı?

Bu duyuruya gelen cevaplarda da 1-2 örneğinin olduğu gibi okuduğunu anlamaktan aciz arkadaşları dışarıya alsak bu ve benzeri her türlü sorunu çözeriz.

Ssg buraya koltuk çıkmıyor mu la ?

ssg'nin burayla bir ilgisi yok ki.

ama ssg biraz koltuk çıkmalı faydalı bir yer burası. belki de sözlükten daha faydalı.

bence paralık üyelik yapın compu. cüzzi bir miktar(5 lira,10 lira) yaparsanız inan hem trollerden temizlenir burası hemde kalite çok yükselir hem de reklam zımbırtısıyla uğraşmazsınız. ben oyumu paralı üyelikten yana kullanıyorum başkanım

yuh paralı üyelik tartışılmış. öyle bir durumda pek üye olan olmaz sanırım. dimyat pirinç bulgur diyeyim siz anlayın.

abi ayda 1 lira/yılda 10 lira tarzı bir şey yapın. indexlenmeyecek şekilde yapın siteyi de. ("nerede o yardımcı ruh" falan diyecek sözlük yazarları, bizden habersiz neler konuşuyorsunuz kim bilir. ibineler. o yüzden hiç demeyin valla bunu) fakelerden temizlenir bir nebze, site daha kullanışlı olur, küçük bir kitle oluştururuz.

oturup zaman harcayıp duyuruyu ve cevaplarını okuyorsunuz. sonra emek verip cevap yazıyorsunuz. ancak fake çıkıyor. bu hoş değil. :(

canımı sıkıyor bunlar benim. duyurudan soğuyorum. ne anlamı kalıyor yardımlaşmanın o zaman fakeler olunca?

bunu gördüğüm iyi oldu. birkaç gün önce xhamster'a alterneatif vs. sorusuna iki-üç iste ismi yazmıştım, silinmişti; doğal olarak sebebini merak etmiştim.

direkt link vermeden paylaşım nasıl oluyor, "ünlü kel adamın yer aldığı" site falan mı?

sözlüğe bakıyorum, sözlükte sitenin isminden bahsediliyor.

saçmalığa bak ya, hangi siteden bahsedip bahsetmeyeceğimizi şeyten google'a göre belirlememiz isteniyor.

buradan isim vermeye çok meraklı olduğum anlaşılmasın, gerekirse özel mesaj ataım isteyene de bana çok saçma geldi...

google in gotu ka$iniyo, yandex de aynisi var mi bilmiyorum ama yavastan yandex e gecme zamani geliyo galiba

ibneler once esir aldi simdi de kural koyuyo

Resim çok küçük. Okunmuyor. Link verseniz?

Görünmezlik rulz.

Ek: Ayy bi de zihin okuma verin bana. Başka bişey istemiyorum.

görünürlük.

adam fawer'ın empati adlı kitabında karakterlerin "empati" diye bi özelliği vardı. karşılarındaki insanların hissettiği duyguları kontrol edebiliyorlardı. mesela sadece bakarak karşısındaki insana korku, hüzün, mutluluk, güven, aşk gibi duygular aşılayabiliyorlardı istedikleri şiddetlerde. ben bunu isterdim. harika lan düşünsene. iş görüşmesidesin daya güveni, barda bi hatunla konuşuyosun daya şehveti falan. süper bence.

olum şimdi iron man tek başına işe yaramaz. tony stark olacaksam varım. evde 1,5 amperlik adaptörle mi şarj edeyim, cephanesini nasıl yenileyeyim, nasıl tamir edeyim, ve en önemlisi ne işime yarasın ? koruyabilecek miyim o zırhı hem ?

o yüzden fiziksel bir şey isterdim. dediğim gibi tony stark olacaksak amına bile korum. ille oradan seçiyorsak superhuman ability'lerden ortaya karışık yapalım.

linkteki martial arts başlığını komple alsam yeter.

valla oraya bakmadan söylüyorum, yaratmak isterdim.insanlar hariç tabi.dağlar, göller, ağaçlar, ormanlar, kuşlar, geyikler.küçük bir dünya yaratmak isterdim.dünyanın merkezinde kocaman bir ağaç olsaydı, ben onun dibinde bir şeyler karalıyor olsaydım, ejderham da yanımda olsaydı, arada ona akıl danışsaydım.arkada da bir tane pikapta sevdiğim şarkılar çalıyor olsaydı.çok uçtum evet, cevabım yaratmak!

cdn.shopify.com

iyileştirme.

hem kendimi, hem sevdiklerimi. 7/24 sağlık veririm.

zihin okuma her türlü OP bence.

Yapmak istediğim birçok şeyi yapsam, içimden geldiği gibi davransam şu an ölerdim. O yüzden healing, iyileşme, tamir

Aklınızdan geçen bir düşünce 2 dk. yerini korumuyorken, başkalarının o anlık düşüncelerini neden bilmek istiyorsunuz ki, kendi bile hatırlamayacak 2 dk. sonra ne düşündüğünü, düşünce akışı denen birşey var , net değil yani dilden dökülen kelimeler kadar.

bana kalsa sadece beyaz peynir koyarım,
ama annemler mutlaka kıyma koyuyor,
arkdaşlarım mutlaka domatesli felan sos veya kremalı mantar yapalım diyor

spagetti olacak. yağına azıcık nane azıcık kırmızı biber katılacak. 2-3 dakika dinlendirildikten sonra geniş bir tabağa konulacak. üzerine rendelenmiş kaşar peyniri ve karabiber basılacakk.aman tanrım yok böyle bişey. ketçap da olabilir.

Bazen peynir koyuyorum(salçasız yaparsam)

Eskiden mantarlı da yapardım.

Tavuk soteli yaptığım da oluyor.

Mısırlı da yapmıştım.

Ton balıklı da yapılabiliyor.

salçalı ve hunharca yiyorum :)

genelde salçalı ya da kıyma-saçla karışık sosu ve yoğurtla yiyorum. boş yediğim ancak yanında et varsa oluyor ya da ekstra bir yemek.

anamdan parmesan tekeriyle doğduğum için parmesanlı makarna muhtişim bişi bence. ama sarımsaklı yoğurtlu üstüne yağda kızdılmış kırmızı biber ve nane gezdirilmiş hali de apayrı.

bir de evde açtığımız makarna için vazgeçilmezim bolonez sos yapıyorum. onun da üstünde parmesan oluyor tabii.

sık yediğimiz bir başka versiyon da o anda aklımıza gelen hangi sebze varsa karıştırıp yoğurtladığımız makarna salatası. (yoğurt, mayonez, barbekü sosu, taneli hardal favori soslarımız. göbek salata, kornişon turşu, haşlanmış mısır, taze nane ya da fesleğen ya da her ikisi de, haşlanmış meksika fasulyesi, doğranmış tatlı ve renkli biberler vs.vs.vs.)

beyaz peynir ufalayıp ketçap dökerim. bazen de beyaz peynir+maydanoz.
kırk yılda bir de sarımsaklı domatesli yaparım.

Penne ise acı domates sos veya bolonez sos ile
Spagetti ise domates sos ile
Yüzük tipi ise mısırlı ton balığı ile
Midye tipi ise kavurup sade yoğurt ile
Burgu ise salçalı kıymalı baharatlı sos sarımsaklı yoğurt ile
Evde hiç bir şey yoksa ufalanmış peynir ile yiyorum

Kuru yiyemem şahsen

nane kimyon kırmızı pul biberli salçalı sos ile yağda kavurarak yerim çok lezzetli oluyor...

sırf salça. sos şeklinde değil. tavaya yağ tuz salça dök pişsin o, üstüne makarnayı.

neredeyse her zaman yoğurtla yerim. karıştırıp ama. arada bir anam baskı kurar ekmekle ye lan diye, yerim güzel olur. eh nadiren de kuru kuru. hepsinin tadı ayrı bence. ama imkanım varsa yoğurt kesin.

salcali sos ya da domates sosu.

ilk tercihim ketçap. salçalı yapılmışsa onu da yerim. sade makarna ve evde ketçap yoksa yoğurt dökerim.
hiç biri yoksa sade yerim artık yeter.

bangi camping yap

bisikletle şehirler arası yol yap. ölümüne eğlenceli.

bence o hobilerini nasıl kullandığınla da alakalı. bana soranlara mesela "davul, psikiyatri, elektronik" diyorum. davula her oturuşumda aynı parçayı çalmak tabi sıkıcı olur. (her amatör müzisyen gibi bu hatayı ben de zamanında çok yaptım) her oturuşumda farklı bir egzersiz, farklı bir eser çalmalıyım ki bağlasın beni kendisine. hobi dediğimiz şeyin ucu geliştirilmeli. soruyorum adama, "bisiklet sürmek" diyor 4 yıl boyunca aynı 4-5 kilometreyi git gel yapmış. olum adam bir geliştirir kendini, değişik yerler keşfeder tutkuyla bağlanır ki sonraki oturuşunu iple çeksin.

bilmiyorum benim görüşüm bu. hobilere yoğunlaşmak yani.

model uçak yap,
Çiçek yetiştir,
Hobilerini efektif kullanmak +1 diyorum.

hayatımı riske atıyorum.
hayat da beni riske atıyor.
ben de fiske atıyorum.
kalbim nasıl hızlı atıyor.

hayat sevgiliyle, aileyle, arkadaşlarla, paylaşım yapabildiğin insanlarla eğlenceli hale gelir bence.
ama herkese göre değişebilir elbette.

fitness'a yazıl.al sana bol bol mutluluk hormonu.

depresyonda olabilir misin panpa?

animasyon var, animasyon var. up gibi. hormondan ziyade içinde bulunduğumuz ruh hali de tetikliyor, ağlayasımız geliyor. belki de gözümüze toz kaçmıştır. kısfmet.

sonra tekrar onu veya ona benzer bir şeyi izlemek istiyorsan, çok hafif de olsa bağımlılık yapıyorsa hormonlarla alakalı olma olasılığı yüksek. ama östrojen olduğunu hiç sanmıyorum.

@dokunmakalbime bilmiyorum ki kız arkadaşım bastı tekmeyi :D ama ona hiç takmadım kafayı :/
@kislar gecmez beresiz canavarlar üniversitesi ni izledim ya :D onda bile ağlayasım geldi :D
@zazazaraeta yok öyle bağımlılık yapmadı
ama üç haftadır böyleyim endokrine mi gitsem bilemedim ya da şuanlık birşey mi anlamadım

ben de öyleyim. ama bir açıklamam yok. grey's anatomy'nin her bölümünde ağlarım. kendi kendimeysem bazen haberlerde hüzünlü bir şey gördüğümde bile ağlarım. başkaları varsa yanımda zor tutarım kendimi. edit: kadınım bu arada. biz biraz daha sulugöz oluyoruz belki de ama tabiri caizse "ota boka" ağlayan erkek tanıdıklarım da var benzer şekilde.

@dasher sıkıntı orda işte ben erkek olduğum için hormonlardan şüpheleniyorum ki düzenli olarak iki yıldır da spor yapıyorum aslında böyle bişeyin normalde olmaması lazım bence :D

yok başak burcuyum :/

Altı teflon olduktan sonra kafi. O seramikleri de beğeniyorum ben, bi problem yaşamadım hiç.

seramiğin görüntüsü güzel daha sağlıklı ama malesef pilavı teflonun ki gibi güzel olmuyor. ama genede seramikte, çelikten daha iyi oluyor pilav. ha yapışma olmuyor kesinlikle hatta seramik daha kaygan.

seramik tavsiye ederim. yapışmıyor.
ancak kapaklara dikkat! üzerinde buhar çıkışını sağlayan deliklerden olsun. yoksa haşıl gibi oluyor pilav.

aynen kapağa dikkat et. eğer yok ben tamamen kapatayım iyice kendi buharında kenarda pişsin biraz daha diyorsan da üstüne havlu örtersin küçük. biz öyle yapıyoruz.

Bakır tencere

teflon tencere yokken pilavların altı falan tutmuyordu. seramik kullanmadım, kullananlar memnun. ama çelik tencerede de usulüyle yapılan pilavın dibi tutmaz.

"1 - wake up
2- survive
3- go back to bed"

ne gerek var?
sürekli söylediğim bir sözdür :)

aaşam olsa da yatsaggh
napcoouuk
salla
taaaam
bağzılarımız çalışıyo
ko götüne
tüküreyim afedersin ben böyle işe

Ey parlak yıldız, seherin oğlu Göklerden nasıl da düştün! Ey ulusları ezip geçen Nasıl da yere yıkıldın!
son 10 yıldır ne zaman başarısız ve mutsuz olsam hatırlar ve kendi kendime tekrarlarım.

benim için fark etmez.

Ozdeslestirmek mıdır bilmem ama 'yürü git'cok sık kullandığım cumledir,bir de erkek arkadasımdan bulasan piii var.

'noting is true, everything is permitted'

yok yok demiyorum ama güzel olurdu :)

benim bi işim çıktı

çok gezmek anlamında babaannemin kullandığı "8 değnekle 9 kapı gezmek" deyimini sık kullanıyorum.

excellent ( kim ne anlatırsa anlatsın, ilgimi çekmiyorsa konu uzamasın diye )
joder! ( h.ssktir'in ispanyacasi)
maricon ( totoş anlamında kullanıyorum ben :)
Halas, valla? ( Arabistan'da çalıştım uzun zaman ordan pelesenk)

Guzel olan,begendigim,takdir ettigim kisi al ve hareketler icin tebriks derim,bununla hatirlanirim. Tersi hakkinda dusunmedim bile :/

sağlık olsun.

ikinci sırayı da fark etmez çekiyor.

ilki büyük bir olasılıkla yeterli gelmeyecektir. ikincisini denemek lazım.

hatta aynı boyuttaki nakamichileri baz alırsak ikisinde de sınıfın arka taraflarına gitmez ses.

Sana tavsiyem böyle bir şey alman, ses kalitesi çok çok iyi ayrıca bas özelliği de çok iyi en önemlisi şarzı bitmiyor :)
www.hepsiburada.com

portatif hoparlör almaya düşünmez misin? hem pille de çalışıyorlar. eminim iyi bi markanın ufak tepek olanını bulabilirsin $ehzocum.

şarj konusuna bir bilgi vereyim, 2+1 falan alma gibi bir düşünceniz yoksa 2+0 alın, elektrikçiden küçük bir akü alın birleştirin onları. zannettiğinizden çok daha etkili bir çözüm.

www.hepsiburada.com

mesela bu, usb speaker diyor eğer kıçımdan anlamadıysam usb'den güç alan hoparlörlerden. ne demek bu, 5v gerilim istiyor ve en fazla 500mah çekebilir. herhangi bir elektrikçi buna uygun bir akü/batarya verebilir. çözümler arasına eklemenizde fayda görüyorum.

bide tam da indirimdeyken www.bimeks.com.tr koy eksik kalmaz

kasayı değiştir, 750watt al, cooler master haf 912, bu sisteme tırt kasa seçmişsin, belki anakartı asusun evoyo muydu neydi ondan alabilirsin. ekran kartına çok kasmışsın, bende 7870 yeter, bu sisteme tqabiki ssd yakışır. ssd al bir tane, ekran kartından kısıp :)

bütçene göre güzel yardırmışsın.. hazır güzel yardırmışsın 2tb harddisk al. kasayı değitirme, görünümü iyi.. güle güle kullan.. :| :)

eğer "sorun değil hocam zamanla ekleyelim. hem zaten iki parça kullanmayı severim ben diski." diyorsan 1 tb yeter. 500 gb da yeter ama daha uzun vadeli düşünmek lazım. sonra yanına 1-2 tb ekleyip onu depolama yaparsın. veya ssd alıp tam tersini.

kasalardan pek anlamam. ama ben power supply taraftarıyım. ekran kartından anladığım kadarıyla bol bol oyun oynanacak. daha ileriye dönük bir yatırım olur power supply. imkan varsa öneriyorum. ben müthiş bir sistem kurmak yerine ortalama kurup geliştirilebilir bir sistem yaratma taraftarıyım. kişiden kişiye değişebilir tabi.

(bkz: enflasyon)

o kadar doları nereden bulacaksın?
amerika verecekmi sence tl karşılığı elindeki dolarları? yada başka bir ülke?
Dolar alabilmen için yurtdışına ya ithalat/ihracat yapacaksın yada turistler döviz bırakacak.

Bunlar benim aklıma gelenler işin aslını bilmiyorum derinini anlatır birileri şimdi.

bir videoda su ornek vardi

devletin 10 yumurtasi var, 10 tane para basiyor.
iki kati para basmasi yalnizca yumurtanin 2 liraya zamlanacagi anlamina geliyor. yani yumurtayi artirmadan parayi artirirsan para deger kaybeder. burada da yumurta yamulmuyorsam altin rezervi oluyor. buna gore para basiliyor.

para basıldı diyelim,ortalık para doldu taştı.türk parası değerini kaybeder.

anlatacağım şeyde hikaye olarak yanlışlıklar olabilir affedin.

2. dünya savaşı sonrasında adamın biri bankta uyur bir valiz çantayla birlikte.hırsızın biri gelir çantayı alır götürür ve asıl adamımız paraya değil çantaya üzülür.çünkü koca çantanın içindeki paralar çantayı almaya yetmez.
yani düşünün ki ekmek 1 liraysa dediğiniz durumda para değersizleşeceğinden 10 lira olur.çok paranız olur evet ama işlevsizliği de yanında getirir bu durum.

kimse dememiş ama, şey de lazım değil mi olum piyasada kaç paran varsa o kadar değerde altın saklaman lazım bankanda. yani para basmak için paranın olması lazım düz mantık. direk yazıcıya kağıdı sokup bakkala götüremiyorsun.

Dolara çevirelim olayında sıkıntı var. Merkez bankası bazen dolar alır bazen satar zaten piyasayı normal seyrinde tutmak için. Eğer çok dolar alırsa dolar olur mesela 5 lira, çünkü arz azalmış olur, piyasada dolar azalır, azalan şeyin kıymeti artar.

Peki dolar nasıl geliyor, ihracatla, turizmle, hizmetle, vs. Dolar ne için lazım, hammadde için, petrol için vs. Bunları yurtdışından TL ile alamazsın. Dolarla alırsın, içeride işledikten sonra TL ile satacaksın. E dolarla almışız hammaddeyi tamam, ama dolar olmuş 5 TL. Cebinden o oranda fazla TL çıkacak.

Dolar da çok sağlam bişey değil aslında, aynen bu sorduğunu amerikalı yapmış, piyasada karşılığından çok daha fazla dolar var, lazım olunca basmış doları adamlar. Bir kaç Arap ülkesi ekonomide dolar yerine euroya geçelim oldu, kıyamet koptu abd de bir ara falan filan.

@zaza: yok oyle bir sey, eskidendi o.

merkez bankasinin isi dis borcu odemek degil, fiyat istikrarini saglamak. ayrica para basmayla borc odenebilecek bile olsa kanunen basbakan kendini de sikse merkez bankasina bu konuda en ufak bir sey yaptiramaz, kemal dervis'in omru hayatinda yaptigi tek dogru is bunu saglamasi olabilir.

bu arada bilmemek ayip degil, ogrenmemek ayip. evet. ama ogrenmenin yolu burdan sormak degil, ilgili kitaplar alip okumak.

@sendelemeden: bu devirde sen de ben de herşeyi kitaplardan öğrenmiyoruz değil mi? hele hele şurada sorduğum konuda kendimi baz alarak söylüyorum; bilmediğim, en ufak bir bilgimin bile olmadığı sahada kimlerin kitabını alıp nerelerini okuyacağım?

el insaf?!

varsa yönlendireceğin bir kaynak çok makbule geçer. ben de sormam.

nasıl?

merkez bankasında bastığın türk parasının değerinde döviz altın bulunmalı.yoksa paranın değeri düşer.kağıt parçasından başka bir değeri kalmaz diye biliyorum..

prince of persia. bi başla bırakamayacaksın.

magicka ! :D

Assassin's Creed

www.youtube.com

shadow warrior'un videolarını izle kılıçlı mılıçlı baya iyiydi ama oynamadım daha.

senin kadar olmasa da benzer durumdayım o yüzden şöyle yapıyoruz;
abur cuburu-yağlıyı-şekerliyi kesiyoruz.
hergün yürüyoruz veya evde egzersiz yapıyoruz 1 saat
bol su içiyoruz

sabah uyanır uyanmaz 1 elma,

kahvaltı: 1 kepekli tost-çay

öğlen bir porsiyon tavuk şiş- salata (pilav/patates yeme)

öğleden sonra 15 tane fındık

akşam bir tabak susuz sebze yemeği+1 kase yoğurt

günde 3-4 litre su (aralıklarla iç, bir anda 1 litre içme)

spor olarak da sıkı bir kardiyo, kardiyo yapmadığın günler yüzme. bunlar en az 1 saat olmalı.

yemin ediyorum benim de başıma geldi lan aynısı. :) düzenli olarak her hafta bir kilo aldım 3 ay boyunca. son hafta da promosyon olarak 1 tane daha geldi herhalde. 9 hafta 10 kilo oldu.

benim vermem şu anda kolay oluyor, neredeyse haftada bir kilo veriyorum. sebebi ise o 3 ayda normal beslenme düzenimi çok aşmam. şöyle diyeyim, günde 3 litre kola 1-2 litre ayran, içtiğim çayların şeker sayısı en az 35-40, ve yarım kilo çekirdek. ayran bol tuzlu ve yağlı yoğurttan.

seninki de böyle normalin üstünde bir beslenme düzeni yüzündense, eskisine dönerek ve sağlam bir cardio yaparak sağlıklı bir şekilde kilo verebilirsin. bir program yazsınlar sana söyle hocaya. yemek düzenini de iyice gözden geçir, içecekleri mümkün olduğunca kıs ya su iç ya da az tuzlu bol sulu ayran yap. hazır içecek almamaya çalış. yatmadan önceki minimum 4 saat hiçbir şey yeme. belki 1-2 saat kala bir meyve atıştırabilirsin.

2 güne bir olayını unutma, ve direk 3 set başlama her şeye. ilk 2 gidişinde 1 set yap. baktın sorun olmuyor 2 sete çıkart. 1-2 gün ağrıyabilir bacakların. sonra ona da alışınca 3 sete çıkart. bunu 2 hafta içinde yapabilirsen güzel olur.

akşam 7-8 civarı yanlış gözlemlemediysem en dolu saatleri. sabah gidebilirsen daha iyi olur.

o göbek %99 yazın aldığın "fazla" besinler yüzündendir. eski normal haline dönüp biraz kısarsan, hem az yememiş olursun hem de devasa bir kalori düşüşü olur günlük tüketiminde.

mesela eğer burası doğruysa,

kadin.ihtiyacodasi.com

sırf çekirdekten günde 3000 kaloriye yakın alıyormuşum. ve bu kaloriler yağ kökenli. bunu kestim. (tabi hemen kesemediğim için arada sırada tuzsuz çitlemeye başladım. kabı da küçülttüm baya) sırf buradan minimum 1500-2000 kalori kar etmişim. ve sağlığımdan ödün vermeden.

bu tip şeyler yapmaya çalış. konuyu dağıtmış olabilirim ama aç kalarak kilo verilmez. kas yakarsın, derin bombok olur. baktın olmuyor, yemek sistemini bir düzene sok spor yapmadan ne kilo aldığın ne kilo verdiğin bir düzen bulunca düzenli olarak başla spora. ekstra hareket yüzünden sporda harcadığın kalori kadar kilo verirsin.

kolay gelsin. :)

Normalde yaptigim gibi yarim saat kardiyo ve yer hareketleri (bisiklet, eliptik) arkasindan yarim saat agirlik (omuz, biceps ve triceps agirlikli) arkasindan da sauna ve yuzme yaparsam eger, kilo kaybi yavas mi olur?

Haziran ayina kadar bu programi uyguluyordum fakat beslenme hayvan gibi oldugu icin kiloya etkisini tam olarak bilmiyorum.

spor salonun yüzme havuzun varmış işte :) e süper.

onları mümkün olduğunca kullan her gün 40 dk en az bir şekilde yüz yada hareket et işte.

beslenme olarak böylesine full spor yaptıktan sonra günde 2-2.5 litre su içip
karbon hidratlardan uzak durman yeterli
maksat vücut enerji almak istediğinde ilk olarak hali hazırda vücudunda bulunan karbonhidratları yaksın üzerine yenilerini ekleme ki yağ yakmaya başlasın kısa zamanda.
zayıflayacağım diye aç kalma bi de ama aksam 7 den sonra yeme. meyve diye lop lop atma 1 avuçun içindeki meyva 1 porsiyon yeterli unutma.

abi ağırlık kasma. kaslar da soğumasın bu arada diyorsan crunch şınav barfiks yeter. barfiksi de mümkünse şu ayarlı makinelerde çek -eğer varsa tabi-. hani bir ağırlık takıyorsun o kadar ağırlığı makine kendisi kaldırıyor. 30 taktın 70 kilosun sen 40 çekiyorsun falan. tekrar sayısını artırmaya çalış bunlarda kasları yıpratmak değil de. incelince kasa geçersin.

Yemin ederim moralimi feci duzelttiniz, tesekkur ederim harika tavsiyeler icin. Hem beslenme hem spor programimi tavsiyeleriniz dogrultusunda yapiyorum. 3 haftaya das gibi olurum artik :)

haftada 1 kg ver,

tuzu kes
suyu arttir
sporu eksik etme

Salonum ve havuzum varsa, gider iki takım elbise çekerim, kasmadan zayıflarım. Ani verdiğim kiloları geri alma derdim olmaz.

ne sorunu var ki ? kabloda temassızlık falan varsa herhangi bir elektrikçi olur. sorunun ne olduğu da önemli.

edit: tamam bro temassızlıksa sen kulaklığın fotoğrafını at çek, nerede temassızlık var onu da söyle biz tarif ederiz şunu yap bunu yap diye. boşuna elektrikçiye gitme.

Ben iki sene taktim ama alisamadim. Zamanla burnumun uzerinde sanki tonlarca yuk tasiyormusum gibi hissettim. Burnunun seklibi tabii ki degistirmez. Sadece iz olur o da gecer.

4 sene oldu hala bozamadı. :)

nasıl baskı ? eğer daha önce gözlük kullanmadıysan normaldir hissetmen ama paletlilere göre 0 abi neredeyse baskısı. eğer deneme imkanın varsa paletli gözlük de kullan anlarsın.

ha yok gözlük kullandın ve palete göre çok baskı yapıyorsa, o zaman aldığın yere git anlat derdini.

bozmaz burnun şeklini ama o ağırlık hissi çok da geçmiyor açıkçası.

@zazazaeta hocam paletli de kullandım onda da vardı aynı sorun ona göre daha az tabii. fakat anlamadım ben de yanları çok gevşekti onları sıktırdım ondan sonra baskısı arttı fakat diğer türlü de gözümden düşüyor... katlanıcam artık

teşekkürler cevaplarınız için

baskı yapma sebebi yanlardan dar gelmiş olması olabilir diye düşünüyorum. bir de kemik gözlük alırken ağır bir şey almamaya dikkat etmek gerek. 600 küsür liraya aldığım kemik çerçeveyi ağır olduğu için kullanamadım. 40 liraya aldığım kemik çerçeve şu ana kadar kullandığım en rahat gözlük hafifliği nedeniyle.(yaklaşık 10 yıldır kullanıyorum)

gözlüğün burna baskı yapan kısmı kemikten korkma bişey olmaz

olur mu?
(bkz: 30 eylül 2013 burçların değişmesi)

abi zaten uçta tam sınırda olan biriysen anlıyorsun hangi burçtan olduğunu. ben 22 temmuzluyum, beni yengeç değil arslan gösteren bile var. şimdi 20 temmuzda bitiyor demişler yengeç. e ben bütün özelliklerimi atıp arslan mı olcam aniden ? inanma olum öyle şeylere. 5-6 güne kadar fark edebiliyor. ne bilim 22-23 geçiş diyelim, 20-25 arası geçiştir ikisine de mensup olanlar görülebiliyor.

arkadaş link vermiş, o yüzden vermek yerine örnekten gideyim dedim.

bu burçların ayrımı çok keskin değil
mesela a burcu 5 şubatta bitiyor
b burcu 6 şubatta başlıyor
sen 5 şubatta doğduysan safkan a olmuyorsun b'ye çok ciddi eğilimin var ama hala a baskın
zaten bu değişim olayı zınk diye olan birşey değil eksen kaymıştır zamanla o değişim de olacağı kadar olmuştur
güneş sistemi bir yere ışınlanmadıysa bi günde değişmez burçların tarihi böyle

hem bizim dangalakların can sıkıntısından ortaya laf atması ve diğer dangalakların hemen ciddiye alması durumu da var
bu burç değişimi olayı 50 yıldır piyasada dönüyor da o işin aslı biraz farklı
ingilizce varsa en.wikipedia.org

işte bunlar hep gündem

zararlı mı bilmem. ama banyo yapılmaz.

benim bildiğim tek çeşit dikiş yok. bi sağlık kitabında mı ne okumuştum. değişebilir dikişten dikişe. o yüzden doktora sormak veya ne dikişi olduğunu söylemek daha sağlıklı olur. birisi gelir bişey olmaz toma suyuna bile dayandı der, seninki ılık suyu görünce çıkar bok olur.

48 saat bekle. Sonra ne yaparsan yap.

zararlıdır, iltihaplanır. iğne batıyormş hissi ve ağrının karıncalanma şeklinde dolaşması normal. benim el bileğime yakın bir yer kesilmişti (üç dikiş) oradan biliyorum.

yapabiliyorsan poşet geçir ve sar. streç filmle sar. bir şekilde sarman gerek.

bende zımba vardı, 8-10 gün sonra banyo yapabilmiştim ama benimki kafadaydı işte. sanırım iyileşmesin eyakın yapılabiliyor. yine de doktora sormakta fayda var.

bu arada dikiş atılan yer sarılamıyorsa, sıcak sabunlu bezle üstünü başını sileceksin mecbur, yıkanmışa yakın oluyorsun. yae ne olacak yae kafalarında olmayınız.

eczanelerde satılan bir şey var bunun için. adını bilmiyorum ama etrafın yapışan ortası boşluk olan bir şey. eğer apandist gibi dikişler düzgün bir yerdeyse kullanabilirsin

www.eksiduyuru.com

ben 4 gün sonra yaptım ama üstüne pamuklar bantlar filan çektim.

psikologlar bu işin profesyoneli, onlar bu iş için eğitiliyorlar.

onlar ne sorulacağını, sizi nasıl konuşturacaklarını bilirler. sıkmayın kendinizi.

paran varsa eğer "düzgün" bir psikiyatr öneririm. ve acele etme. bu tür şeyler "anaa harbi geçti lan" şeklinde oluyor. aşamalarını izleyemiyorsun genelde. bi loading paneli yok.

Bunlara tek tek baslayin:

neurofeedback denemek fena olmayacak. bu arada L-carnitine 500 mg ve DHA (dokosohekzoenoik asit- bit tür omega 3- EPA ile beraber oluyor )

www.engelliler.biz

www.aktuelpsikoloji.com

www.kocaelineurofeedback.com

@compadrito üzgünüm ama dediginiz yöntemden memnun kalan'ı görmedim daha. bilimsel bir yöntem olabilir ama herkes para tuzagı oldugunu düşünüyor

hocam bence vatancomputer'a gir.. pc için neler lazım ?? ana kart, ekran kartı, ses kartı(şayet olursa), lcd ekran, microsoft wireless keyboard&mouse, harddisk, ram, kasa vesaire.. yani kendin bir paket yap, montajlat, yardır derim.. buradan şayet tavsiyeler gelirse kafan fena karışır çünkü.

hocam 1500-2500 arası fiyat/performans oranının en çok zıpladığı bölge. harbi dikkatli ol bak. kasaya 4000 ayırsan, ya da her şeyi dahil 1000 lira desen zor olmazdı da harbi riskli bölgeler bak. günde 3 öğün donanımhaber öneriyorum.

temel ipuçları, apgıreyd yapılabilir bir bilgisayar kur. hayvan gibi bir şeye çalışma. mesela anakart ekran kartından daha kaliteli olsun, ramlere fazla para verme çok fark yok. pavır elemanı da şimdi kuracağın sistemden birkaç gömlek daha üstünü desteklesin.

yeni kasalar çok şekilli şukullu. fazla aldanma onlara. özelliğine, kolaylığına boyutlarına bak yeter. plastik tutmaç amk neyine özencen o kadar. anakart sığsın yeter.

neredesin beraber toplardık.

aramızdan bir sheldon cooper çıkana kadar cevapsız kalabilir.

cevap veriyorum 3.

www.google.com.tr

"gogıllasana itolit" manasında göndermedim bunu. birkaç kaynak var da burada, bu tip şeyleri anlamıyorum ben ingilizcem o kadar iyi değil. :)

20-25 gibi vermesi lazım.

yarım kiloyu rahat geçer bence

Kr 90 a dönüşünce 200 Mev açığa çıkıyor
Kripton 92 olayında ise 170 MeV
U-235 + n ===> Ba-141 + Kr-92 + 3n + 170 MeV

kaynak: (git:www.world-nuclear.org )

"tanrı kaldıramayacağı bir taş yaratabilir mi" sorusu vardı ya hani, onun en mantıklı cevabı mesela "evet yaratır ve kaldırır"dı. bizim mantığımız başka türlüsünü almıyor türlü. sınırsız diyoruz ya gücüne, bütün sınırsızlar eşit değil hacu. alakasız gelebilir ama mesela 1 2 3 4... bu da sınırsıza gidiyor, 1 4 9 16... bu da. ikisini birbirinden çıkart 0 mı ? 0 2 6 12 oldu bak yine sınırsız oldu. sınırsızdan sınırsız çıkart sınırsız kaldı.

tanrının gücü de böyle açıklanabilir sanırım en açık.

amk taşak geçen adamların yorumunu beğeniyorsun biz anlatmaya çalışıyoruz sikleyen yok. müstehak size gram objektiflik yok.

(bkz: hadi atayisler bunu da açıklayın)

öyle bir şey yaparsa onu gebertirim.

cevap: mutluluğa kavuşuruz.

haberin olur merak etme ;)

bunu kendi varoluşsal ve cisimsel algına göre düşünmüşsünüz ama Allah cisimden ve andan bağımsızdır.
misalen dediğiniz olsa bile dünyanın ve her şeyin sonu olur. ki böyle bir düşüncenin referans verdiğiniz kutsal dinlerde olduğunu duymadım da sanmıyorum da.

(bkz: abi geç oldu yat artık istersen)

oha lan hic dusunmemistim

salona yazıl dediğin gibi. uyku düzenini düzenle. sabah uyan mutlaka. hocan söyler ne yiyip içeceğini zaten. başka bi numara yok

kilo almak için yağ bağlayan mallar var, sakın öyle olma. zaten bir avantajınız var sizin direk kas yapımına başlayabilmek için, böyle heba olmasın sonra onu tekrar vermek zorunda kalacaksın.

yüzme + salon, olmazsa direk salon öneriyorum ben. sabırsızım ben estetik olsun yeter diyorsan proteinleri falan da araştır. ama acelemiz yok hacu ağır ağır sağlam adımlarla ilerleyelim diyorsan günlük hayatında protein ağırlıklı beslenip ona uygun bir program alman lazım.

senin eski ölçülerinde bir arkadaşım sağlam yemek ve gıda takviyesi+ sporla abartılı derecede büyüdü. Fakat bu bahsettiğim olay ergenlik döneminde oldu. Olay düzenli spor ve (karbonhidrat ve protein ağırlıklı) yemekten geçiyor yani..

şimdi şöyle ki 7.30-17.30 arası çalışıyorum ve günümün 4 saati trafikte geçiyor. totalde 14 saatimi dışarıda harcıyorum yani. o yüzden böyle hafiften sadece gövde kısmını genişletsem bana yeter. hani öyle abartı bi şey istemiyorum. normalde ben memnunum ama çalıştığım yerde bile kaç kişi 'stajyer misiniz' diye sormaya başlayınca atarlandım artık.

spor salonuna gittiğimde direkt vücut mu çalışmak istiyorum diyeceğim? yoksa aynı böyle mi anlatayım?

bi de nedir o gıdalar? böyle en bol olanları mümkünse nelerdir?

salona başla tabi ki. bunun yanında beslenmene çok dikkat et ve bolca protein ol. senden beterdim şu anda 92 kilo kafes dövüşçüsüyüm. imkansız değil anlayacağın ama uzun zaman alacak. bizim metabolizmamız çok hızlı çalıştığı için yediklerimizi yakma olayı var. o yüzden çok yiyeceksin

sen spor salonuna git,üye ol gerisini onlar halleder

düzgün bir yere yazılırsan zaten sürekli soruyorlar amaç ne hacı diye. ki tipinden de anlıyorlar az çok ne istediğini. :)

tez, ödev falan hazırlanabilir. çeviri yapılabilir bi dile hakimiyet varsa.

çalışmak dışında nasıl para kazanılır ki zaten? iddaa oynayın çalışmak istemiyorsanız.

kumar, hırsızlık, gasp, kaçakçılık, kapkaç, şantaj-fidye, uyuşturucu tedarikçiliği/kuryeliği (bunlarda bilhassa iyi para var), ticari sır satmak vs. vs.

işin ilginci bunların büyük kısmı için de bildiğin çalışmak gerekiyor.

bildiğin şeyleri kullan hacu. elektrikle baya haşır neşir olan bir arkadaşım (şimdi elek. mühendisliği okuyor zaten) devreleri çizip ya da gerekirse hazırlayıp satıyor millete. freelance çalış git iş bul hobilerinde. bi ara profesyonel stüdyo kayıt imkanım vardı, gitaristlere gruplara parçanın davulunu kaydediyordum para karşılığı. hobilerini kullan.

özel ders (gitar, matematik, ingilizce..)
çeviri
milletin ödevini yapmaca

ankyra'ya sormak lazım belki öyle bir destekleri vardır. hocaları cidden kaliteli geldi de bana.

edit: balgat şubesinden bahsediyorum.

Bazi forumlarda hakikaten cok kaliteli hocalar cok ilgili bir sekilde bu tip sorulari cevapliyorlar. Kendiniz takip etmek kaydiyla bu sekilde bir cozum konusunda israrci olabilirsiniz.

Calistiginiz yerde tecrubeli gorunen kalin abilerden de hareketleri dogru yapmak konusunda yardim rica edebilirsiniz.

Personal Training verenler var. Nette ilanlar bulabilirsin. İstanbul olsaydı ben yardımcı olurdum.

bir sürü şey yapılır,ömrüm yetmez.ihtiyacı olanlara veririm.dünya turu yaparım.

envai çeşit forum varken neden ekşiye açtınız? çok kötü bir başlık..

sonunda kac sifir oldugunu bile bilmedigim paradan bana hayir gelmez.

daha az isteme hakkimiz var mi?

100 bin usd mesela ev alirdim

YAHARIM.

Kafayı yerdim

fakirlere yardım etmek için kullanırdım. (yersen)

(bkz: tight,tight,tight )

hayalimdeki gibi bir muayenehane açardım. şehre yakın bir arazi satın alıp sevgilime evin planını çizdirirdim bahçeyi dizayn ettirirdim. goldwing alırdım. :) a10 thunderbolt ve f35 alırdım. helikopterlere girmiyorum bile. boş bir ada satın alıp canım sıkıldıkça gider bombalardım. binalar dikerdim oraya her yıkımdan sonra.

harbi ama artık arkama bakmayacak kadar çok param olduğunda çok samimiyim eğer kabul ediliyorsa şöyle bir şey yapardım, birincisi beşiktaşa istedikleri kadar fon ayırırdım, ikincisi de ankarayı metro ağıyla donatırdım.

eş dost dışında kimseye yardım etmezdim. gerçekçi olmak lazım.
ayrıca sözlük için kötü bir başlık.

paramın gerisi nereye gitti lan diye düşünürüm.

Madem para hayal ürünü cevapta onunla doğru orantılı olmalı. Ben muhtemelen Karantina adası'nı (İzmir/Urla) alıp dünya ile bağlantısını kesip orada seçeceğim bazı kişiler ile yaşamaya devam ederdim..

Böyle bir para yok yani. Dünyadaki dolar miktarı 3 trilyon civarında. bunun % 60 ı sizde olması saçma haliyle

@spy of soul,

öyle değil hocam. sırf bi yahudi ailesinin 3 trilyon doları var. hesaplamış bu işin uzmanları, şu anda dünyada 60 trilyon dolar para 300 trilyon dolar borç var.

bakarım.
istedigim bir ürün vardır istedigim kalitede olmalı ve pisada değerlerinde olmalı kazık attırmam kendime.

karar mekanizmam : ben birşey almaya gidersem hedefe kitlenip giderim ne alacağım bellidir , olurda senin dedigin duruma düşersem içimden geleni alırım veya bir arkadaşıma danışırım. en iyisini alırım.


diğer cevapları zicklemedim.

Alabileceğim en iyisini alırım gerçekten ihtiyacım varsa, fakat bunu en ucuza bulmaya çalışırım. İhtiyacım olan bir bilgisayara çok yüksek fiyat verdiğim olur ama gofret 1 lira yerine 2 liraysa oradan almmaya çalışırım.

Güvendiğim markalar vardır mesela teknoloji alanında alışveriş yaparken o markalara öncelik veririm.

Giyim konusunda da beğeniye öncelik veriyorum, fiyatlara bakmadan kıyafete, ayakkabıya bakarım, denerim. Durumum uygunsa, fiyat değecekse alırım değilse almam. Vasat bulduğum bir ayakkabı ya da t-shirti sadece ederinden çok daha ucuza satılıyor diye satın almam.

bakarım abi paranın nasıl kazanıldığını biliyorum ben.
Etmeyecek şeylere para ödemem.
Mesela bir tişörte 100 tl vermem asla.

ben genelde param olsa da olmasa da urunle ilgili edinebildigim kadar (fiyat, performans, kalite vs vs) bilgi edinmeye calisiyorum.

ardindan neye karar verdiysem normalinin 2-3 kati bile olsa ona para biriktirip onu aliyorum.
servetim olmadi tabii hic ama param bol oldugunda da bundan farkli davranmiyorum.
kullanici yorumlari (her marka ve urune ait) cok onemli oluyo benim icin bu konuda mesela.

alacağım ürüne göre çok büyük değişkenlik gösterir. örneğin kıyafet alacaksam maddi gücüm ölçüsünde en kalitelisini almaya dikkat ederim, bir şey kaliteliyse, hoşuma gitmişse parası neyse veririm. ama atıyorum makarna alacakken en ucuzunu alıveririm, makarna sonuçta yani. ya da atıyorum telefona şarj cihazı alacağım, gider en ucuzunu alırım. iş görsün yeter.

çok büyük servetim de olsa fiyata bi bakarım yani. 50 liralık şeye servetim var diye gidip 500 lira vermek istemem.

Sırf beğendiğim ürünlerin fiyatlarına bakmamak için bile o kadar param olsun isterim :)

Su an ki durumumda bakıyorum ama dediğin kadar param olsa bakmam

Bende soyle bi olay var bakiyorum fiyatina ama karttan cekerken sonuna bi sifir daha eklese eleman farketmem. bu da boyle bir animdir

fiyat/performans oranı aynı ise pahalı olanı alırım.

fiyatına bakarım mutlaka 3 lira ederi olan birşeye de 10 lira vermem.

fiyata bakmam sanırım. o kadar param varken ne diye bakacağım ya. beklentilerimi karşılayan bir ürünü tercih ederim.

ya abi bırakın bu tasarruflu ayaklarını, nevriniz kayar amk o kadar parayı görseniz.

zenginliğimi etkilemeyecek bir şeyse fiyatına bakmam yapıştırırım. ama adettendir diyip 21 milyon dolarlık villa için 20 milyon dolara pazarlık yaparım elim boşsa. onun haricinde her gittiğin markette "3 kuruşumu verin" demekten farkı yok amk. ki 3 kuruştan zibilyon kat daha düşük bir rakam olur o.

Isterse sonsuz param olsun, fiyatini hak etmeyen bi ürünü almam.kalitesine bakarım yani.

r10.net en büyüğüdür.
webmasterforumu.com da uygundur

(git: stackoverflow.com) var.

üye olabileceğim bir yer olursa daha süper olur tabi..

forum.iyinet.com

amatör düzeydeyken frmtr kullanıyordum ben. ihtiyacını karşılar mı bilmem.

burada da sorabilirsin baya bilen var.

Sabancı'daki anish kapoor sergisine gidin, ondan sonra bebek'e kadar yürüyüp bebek starbucks'ta bir kahve için. İstanbul'daysanız tabii.
Ya da bostancı'ya gidin, oradan başlayın bağdat caddesinde yürümeye, bakınarak, arada bir yerde çay kahve içerek yürüyebildiğiniz kadar yürüyün. Sonra kadıköy'e varın, gazete alıp güzel bir yerde oturun.

edit: erken uyanmak candır, canandır.

Dışarda pırıl pırıl bir gün var. Sabah sporu yap biraz. Sonra al gazetelerini git güzel bir çay bahçesine. Dün vizyona yeni filmler de girdi. Sonra benim gibi küçük çocukların olunca çok ararsın bu günleri...

Pencereye yakın bir yere konuşlanıp çay içersen, bir de okuyacak bir şeyin varsa güzel oluyor. Sakin sakin.

Düşündüm de, 12'ye kadar sıkıcı olabilir bu, son iki saat size kalmış.

bisiklet varsa yakın çevredeki güzel yerlere gidin. 30-40 km yardırın.

eve pizza söyleyip 2-3 film izleyin. kahvenizi için pencereden dışarı izleyip. kitap okuyun. gazete okuyun. hatta pizza söylemek yerine internetten tarife bakarak bir yemek yapmayı deneyin. hem zaman öldürücü hemde eğlenceli olabiliyor.
sinemaya da gidebilirsiniz. güzel filmler var. fakat çıkışında dışarıda tek başına olduğunuz için can sıkabilir. kedi köpek alın bence evinize. ikisinden 1 tanesi olsa çok rahat geçerdi zaman :D oynayıp duruyor insan.

edit: ne zaman canım sıkılsa avrupa yakası izlerim. eğlendirir tavsiye ederim :D

3 aydır işsizsin ve bu saatte kalkabiliyorsun ? helal olsun ben 2 hafta bulayım bu saatte hala uyumamış olurum.

bisiklet en güzeli panpa. ya da kap bi şort günlük havuza git. 15-20 kağıttır en fazla herhalde. pizza falan sipariş etme bence. yazın 3 ay evde durdum ben, düzenli olarak haftada 1 kilo almışım. hareketlerine ve yediklerine ekstra dikkat et.

Madem para ve zaman var diyorsun;
İstanbuldaysan forum istanbulda önce dalış eğitimi aldıktan sonra köpekbalıkları ile dalarak unutamayacağın bir gün yaşayabilirsin.

insan işsizken ne yaparsa yapsın vakit boş geçer. Yani kendini oyalayacak bişey ler bulsan da işsiz olduğun için kendini bir işe yaramıyor hissedersin.

en büyük sorun açık unutmak. neticede görünürde ateş falan yok. ama o yemek telaşıyla açık unuttuğumuz olurdu. hem boşuna elektrik faturasına yğklenirsiniz hem de maazallah unutur yakarsınız kendinizi ya da dalgınlıkla üstüne eriyebilecek birşeyler koyarsınız. aman dikkat.

onun haricinde kullanım olarak pek bi farkı yok. derecelerinden ısısını ayarlayacaksınız o kadar. bir ışıklı gösterge olur üzerinde. çok basit bir düzenek :) sorun yaşayacağınızı sanmam.

not: açıkçası üzerinde yemek yapıp afiyetle yemişliğimiz çok; ama sanki yemeğin lezzetinden az da olsa götürüyor gibi. önemsiz birşey çok sorun etmeyenler için.

@kmtetrfn teşekkürler. apartta kalıyorum, elektrik faturası benden çıkmayacağı için 70 tl tüpe vermek yerine bu daha mantıklı gözüktü gözüme

bazen randımansız oluyordu sanki yani yemeği daha uzun sürede pişirme ya da gerekli maksimum sıcaklığa ulaşamama gibi ama ben yurttakini kullanıyordum aletler sürekli çalışıyordu ondan olabilir.

ilk başlarda dijital olanlardan sandım. onları anlaması kontrol etmesi daha zor bana göre. böyle bir şey alacaksan kolay alışırsın, nasıl ısıttığı dışında mantık aynı nasıl olsa.

arkadaşlar gerekli şeyleri söylemiş bence, bir şey kalmamış. ben yanıt değil de öneride bulunayım, bence kesinlikle al. öğrenci misin bilmiyorum ama tüp parası cidden koyabilir adama.

yeni tanıştıım çocuk

ölü topragi

stratosfer.

bi' ağırlık.

gök kubbe.

yeni tanısan bir cift var, kamera ile onları cekiyorum yatağın altından

boxer..dar tayt gibi olanlardan.

yeni tanışan bi çiftle onları kameraya çeken biri var. üst katta kalıyorlar çok ses yapıyolar ya yöneticiyi arıycam.

bir kişide dememiş ki pijama diye pijama var.

çıplağım.

üstümde akşam dışarı çıkarken giydiğim tişört, altımda da boxer. birazdan pijamaya dönüşseler de uyusam.

sabaha yetişcek çevirinin baskısı var. bi de kedi tüyü.

dizüstü.

ter var. spor sonrası

donumdan çorabıma kadar her şeyim siyah

ağırlık, huzursuzluk, kasvet var.

Cok fena yorgunluk and polar.

evde niye giyinik oturuyonuz lan manyak insanlar.

donum var, o da kumasi yumusak diye. koltuk kicimi tahris ediyor yoksa.

sadece papyon vardı.

niye kimse tavan dememişler lan asfasdf.

kalın koyu gri bi eşofmanla dar uzun kollu siyah bi tişört.

@sendelemeden,

üşüyoz amk. hastayım zaten ölüp gidecem bilgisayarıma bakacaklar rezil olcam amk. :(

buradakinin modelini bilmiyorum ama bu tip aletlere drum machine ya da daha da genel olarak sequencer denir.

bilgisayarda yapabileceğin program olarak da yine epey kapsamlı olan reason'ı önerebilirim. sadece drum machine olarak istersen de beatcraft işini fazlasıyla görür.

www.acoustica.com

Analogue Systems RS200 kullanıyor. Buralarda bulamazsın.
www.soundonsound.com

Bunun gibi şeylere "Synthesizer" deniyor.
Retro sound istiyorsan Discovery Pro'yu önerebilirim Softsynth olarak.

Ve FL Studio kapsamlı değil ya, sahiden değil :(

anlamadım tam olarak ne sorduğunu. ama o dıptıs sesi temel olarak davuldan çıkar. dıp kicktir, bas olan ses hani. aşağıda büyük bir davul var ya ondan çıkar. tıs da open hihat'tir.

davul modellemelerini önerebilirim o zaman sana, trampet hihat ve kick ile geçinip gidersin. :) dijital olarak neler var bilmiyorum ama gerçeklerinin baya pahalı olduğunu söylememde fayda var.

kombinin periyodik bakımı ev sahibinde
sifon üzgünüm ama sende.

kiracı yaptırıp kiradan düşer diye biliyorum ben. bir de ev sahibiniz şifonu nasıl bozduğunuzu düşündü acaba?

en pratiği, kiracı yaptırır kiradan düşülür. yani teknik olarak ev sahibi yaptırır.

sıfır vermiş amk, o zaman her girdiğimiz evin bütün su ve gider tesisatını, zeminlerini, elektrik hattını, balkondaki demirleri hepsini değiştirmemiz lazım. hepsi eskiyor bizimle birlikte. hatta biz yeni ev alalım adama direk.

sözleşmede bununla ilgili bir madde var mı? belki de ona göre.

Ruzgar esiyor, cam carpip kiriliyor. Kim yaptirir?

yarın bosmusun
iyi soru sormuşsunuz hani hazırkıne cevap bulunmadı daha :D

bence siz yaptırırsınız çünkü denildiği gibi sağlam sıfır teslim edilmiş. ve kullanan sizsiniz. evi yeni tutarken arızalı olduğu tespit edilse ev sahibi. ama şimdi musluk bozuldu ev sahibi yaptırsın, cam kırıldı ev sahibi yaptıracak gibi bir beklenti sizinkisi. yüksek bir ücrette tutmuyordur herhalde. lakin size düşen bir durum. yeni yaptırıldığınıda söylemişsiniz ki kaçarı yok sizde.

Bunun icin ornek olsun diye sordum. Gidip ev sahibine "sifon bozuldu" demek bile ayiptir bence. Kiraci yaptirir tabii ki ve kiradan miradan dusulmez.

yarıın bos musun

espirisine demiştim zaten. dalga geçmek gibi bir niyetim yoktu. yanlış anlaşılmaya sebep olduysam özür dilerim...

ama katılıyorum fikrinize gidilmez bile.

ben eve geldiğimde sifon bozuktu, ben oturup kendim yaptım.
ama sıfır vermişse, hata senden olmasa bile, kiracanın yaptırması gerek diye biliyorum.

yarin bos musun+1. yani üç kuruşluk sifonun lafının bile edilmemesi lazım. sifon bu illa ki bozulacak. dandik mekanizmaysa iki üç senede bozulur. daha geçen gün 22 liraya aldım. hadi siz tesisatçıya taktırcaksınız diyelim, olsun olsun 40-50 olsun. 40-50 liralık şey için ben utanırım şahsen ev sahibimi rahatsız etmeye.

valla öğrenci olduğum için 40-50 lira bile benim için para o yüzden ben utanmadım kusura bakmayın. ben klozetin içine temel parça olarak düşündüğüm için onun yaptırması gerektiğini düşünmüştüm. sonuçta tesisatın bir parçası ve yanlış kullanma gibi bir durum da yok, düğmeye basılıyor sadece. Ben her ay bunları kullanmak için para veriyorum.
Sanıım bu konu ortada kalıyor, ben en iyisi sözleşmeyi yaptığım emlakçıya sorayım çünkü ev sahibi kombi bakımını da bana itmeye çalışıyor.

Kombinin periyodik masrafını biz yani kiracı ödüyoruz, zira o bir yıl içinde biz kullandık. Ancak diğer her türlü arızası ev sahibinde, eğer periyodik bakımı düzgün yaptırılmışsa. Yaptırılmamışsa bize patlar. Mesela senelik bakımı yaptırdık ve şimdi su ısınmasıyla ilgili bir parça değişecek, kiradan düşeceğiz. Bunlar ev tutulurken konuşulup sözleşmeye yazılacak olan şeyler.

edit: ayrıca sorunların çoğu yanlış kullanımdan oluşmaz, buzdolabı falan bozulduğunda da yanlış kullanım olmaz mesela. Sifonu da sizden başka kullanan olmamış, yani hatalı olmasanız bile sonuç olarak siz bozmuşsunuz. Bence evsahibinin ödememesi çok garip değil.

peki fışkiyenin parasını kim ödeyecek?

Fışkiyeyi belediye baskani oder. Onun icin sinirli zaten.

Bu konu da ortada falan degil bu arada. Dogru cevap bir tane var ve onu soyledik. Taraflardan birinin parasinin olmamasi ya da diger tarafin vitra bayisi olmasi da durumu degistirmez.

tüm telveyi yemişsin yea :s

kardes falindan sauron cikmis, daha trilyon diyorsun.

faldan anlamam ama kahve kalıntısından (böyle mi deniyor lan ?) ziyade bulmacaya benziyor. sağdan devam et.

göz var

Sauron yuzuk demek olsa mesela? Elmas soyle cok karatli. Hayatimin askindan trilyonluk bir yuzuk? Telve o kadar cikti gerisi hep tabaktaydi napim. O gozu ben de gordum neyimde gozu varsa sozkonusu salagin bilmiyom.

kariyer sahibi bir insan var çevrende ve senin ondan yardım istemen gerekecek diyor derya abla kahve falında.

abdülmecid'in babası mahmut. abdülaziz'in babasıda mahmut. bu mahmut ikinci mahmut ama. abdülmecid'te beşinci murat'un babası. aynı zamanda abdulmecid abdülhamit'in de babası. ama bu ikinci abdulhamit, birinci abdulhamit'i sorarsan oda ikinci mahmut'un babası. yani birinci abdulhamit, abdulmecid'le abdülaziz'in dedeleri.

sallamadım ha gerçek bunlar.

fatihin fermanıyla direk babadan oğula geçmesi kararlaştırıldı. birden fazla varsa da anlaşıyorlardı aralarında (nasıl anlaştıkları önemli değil. :) ) kimin zamanında hatırlamıyorum, sülalenin en büyüğüne geçmesine karar verildi. mesela ben öldüm, sülalede (yeğen kardeş çocuk) en büyük kim benim küçük kardeşim, ona geçiyor. eğer oğlum kardeşimden büyükse o geçer.

tr.wikipedia.org burada kim kimin nesidir, kim kime nereden bağlı yazıyor.

öncelikle orgunuza kavuşmuş olduğunuz için sizi tebrik ederim. 20 sene çok uzun bir süre.
leonard cohen'in do re mi gibi notalarını bulmak zor. küçük bir araştırma yaptım da, yok.

@exyc öncelikle teşekkür ederim. evet, haklısınız. zor.

en basiti do'nun veya la'nın yerini öğrenip tek tek baka baka "la si do re mi" diye sayarak yazmak. ama bu kafanı karıştırabilir. sonuçta tek bir oktav yok, ve diyezler de var.

oktav, diyez, bemol derken iyice kafam karıştı benim zaten:) hadi oktavlar kolay da, işte gerisi biraz şey... @zazazaraeta teşekkür ederim verdiğiniz fikir için. bir deneyeyim bakalım.

iphone 5s

Ayfon.

ayfon.

ayfon en garantilisi. uğraşırım diyorsan ve az buçuk bilgin varsa müzik aletleri. türkiyede olmayan, olsa bile 2-3 katı fiyatında olan o kadar çok şey var ki...

onu bunu bilmemde bu ara iphone 5s ve 5c getiren deli iş yapıyor. tr fiyatı 3199 tl yurdışı 650 dolar. gerisini sen hesap et

alienware.

afyon.

Ten rengi bir çorap giymediklerine emin misiniz?

not:erkeğim

Ayakkabi modeline gore degisiyor bu soylediginiz sey.Sandalet,babet veya acik bir ayakkabi giymisse corap giymemesi gayet normal;corabin gozukecegi yarim bot tarzi bir sey giymisse yarim corap,babet corabi veya ten rengi corap giyilmis olabilir.Spor ayakkabi da ayni sekilde.Sadece ayakkabi modeli degil pantolon,etek elbise modeli de etkiler;liste boyle uzar gider.

Muhtemelen giyilmesi gereken ayakkabilarla corap giyiyorlardir da siz farketmiyorsunuzdur.

media4.tchibo-content.de
şundan giyiyor olabilirler
yok ben eminim giymiyorlar diyorsan, çorap giymemekte ne sakınca var yani bunun soru olabilmesi için bir önem taşıması lazım. bence çok önemsiz bi konu. neden saat takıyorsun gibi bir şey :) yazın çorap giymek istemeyebilirsin. çorap giymeyen erkekler de var bu arada.

erkeklerde de çorapsız gezenler mevcut bu aralar. ten rengi değilde babetleri çorapsız veya babet çorabı diye bir şey var galiba onunla giyiyorlar. kolpaçino bombada çamaşırhanede çekilen bir sahnede vardı izlediiyseniz. neden giyip neden giymedikleri konusunda tamamen zevk meselesidir herhalde. ben mesela yaz mevsiminde asla ayakkabı giymem.

sıcakta çorap giyilmez.

açık ayakkabılardan bahsediyorsan çorapla giyilmez zaten ama spor ayakkabıyla gayet de giyiyoruz yahu çorapsız giyilir mi. genelde kısa çoraplardan giydikleri için sana öyle geliyordur.

sıcakta çorap giyilmez diye bir şey yok. mevsime sıcaklığa bağlı değil o giydiğin ayakkabıya bağlı. spor ayakkabıyı çorapsız giy yarım saat yürü ne oluyor bakalım.

Bi erkek olarak hiç bi ayakkabıyla çorap giymem ben. Bütün gün ayağım kokar sonra evi gelip ayakkabıyı cıkarınca duyduğum kokuyla bambaşka alemlere dalarım. Kadınlarda giymesin ayakları koksun ne güzel işte ben koklarım onları

doğru mu anladım anladım mı bilmiyorum. acayip yorgunum yanıma gelip götüme parmağını soksan kalkıp dövmem seni. o kadar yorgunum. o yüzden cevabımdaki mansıksızlıkları/alakasızlıkları görmemezlikten geliyoruz.

hacı eskiden insanlar daha verimliydi bence. bir şey bulmak zorundalardı, boş vakitleri vardı. şöyle düşün dünyanın en gerizekalısı da olsa günde düzenli 3 saat çalışmayla (4 yıl, en azından 2,5 yıl boyunca) türkiye derecesi yapabilirsin bütün sınavlarda. ygs lys tus sbs kpss dil sınavları...

günde 2 saat çalışmayla birkaç yılda çoğu müzik aletini "duyar duymaz çalıyor ağbi" kıvamına getirirsin. üstüne biraz daha eklersen çevrendekilerin "çalıyor hocam, durduramıyoruz" düşüncelerini toplarsın.

günde 1,5 saat spor yapsan, hayvan gibi estetik bir vücudun olur.

peki sen günde 6,5 saatini nereye harcıyorsun ?

Neden mutsuzsun? Çünkü çalışmıyorsun, çalışıyor gibi yapıyorsun, günü kurtarıyorsun, içini boş şeylerle dolduruyorsun, üretmiyorsun, dünyaya katma değerin yok.

cidden merak eden, araştıran, öğrenmeye kararlı kişilerin zihnini boşaltamadığına rastlamadım. bunlar tabii çok az sayıda. ayrıca ille de kaşif, mucit, filozof olmak şart diyil. ilk cümlede tanımladığım tipte insanlarda olup da diğerlerinde olmayan şey tutku ve çalışkanlık.

gündelik olayların anlatılması veya dedikodu gibi işlerden vazgeçilmesi insanlara herhalde günde iki saat kazandırır, işe yaramayan tv ve internet zamanlarını da çıkarırsak sanırım üç dört saat kazanacak çok kişi vardır.

aşırı ve zorunlu bir çalışma temposu olmayan herkes, çok istekli olduğu bir şeyler varsa mutlaka zaman bulur buna. ama normal çalışma saatleri olduğu halde daha çok kazanmak veya terfi etmek için fazla mesai yapan, kendi işini makul saatler içerisinde yaparak geçineceği halde daha çok iş peşinde koşup zamanını daha fazla kazanmaya harcamayı tercih eden insan az diyil. bir de vakti olup bunu ya başkalarıyla dışarda, onlaın evinde veya kendi evinde buluşup görüşmeden geçiremeyenler var.

yani istekli, kararlı insan alakadar olduğu bir konuya (okuma, yazma, çizme, müzik neyse) istisnai günler haricinde sıklıkla günde 4-5 saat ayırabiliyor. böyle kaç kişi var etrafımda? bir elin parmakarını geçmiyor kendim de dahil.

bu meseleyi cidden kafaya takıyorsanız kısa zamanda çaresini bulacağınızdan kuşkum yok. ruh halinizi mutluluk/mutsuzluk ikilisine hapsederek tanımlayanın bence bir de.

odaklanamıyorum,istiyorum yapamıyorum,karar veriyorum uygulayamıyorum.sanki bir bulutun içinde önümü görmeden ilerliyorum,evet ve evet günü kurtarıyorum.ama düzeltemiyorum

bende böyleyim sanki gözümün arkasinda bir tül var ya da kafamin icinde bir bulut

bizim ülkemizde zaten sanata,sanatçıya bakış açısı zaten belli.
dünyanın düzeni değişti.öncelikler değişti.hayat pahalılaştı.sistem ezberci,yaratıcılığı yok etmeye odaklı.tek tip insanlar türüyor.
felsefe neden antik yunanda başladı muhabbeti vardır ya derslerde anlatırdı hocalar.adamlar refah içinde,hoşgörü ortamı,özgür düşünce,ifade vs.
nefes almaya vaktimiz yok ki durup düşünmek için olsun.durup düşününce çıkılmaz bir yola giriyorsun zaten bi de öyle mi böyle mi derken iyice canın sıkılıyor hiçbir şey yapamıyorsun o gün, en son "niye yaşıyoruz ki yeaa"ya bağlıyorsun işi.birine anlatmaya kalkışınca da"manyak mısın ya işin yok mu git işine,okuluna vs. bak" cevabını alıyorsun.engelleniyorsun.ifade özgürlüğü tam anlamıyla yok.zihnini boşaltmana izin yok.
okula başla sbsler össler bunlar da giderek zorlaşıyor ayrıca.bundan 40-50 sene önce lise mezunu öğretmen oluyordu.okumak lükstü o zamanlar.şimdi ortalık üniversite mezunu işsizlerle dolu.
karnım doysun,iyi bir hayat süreyim,kimseye yük olmayayım derken iyi bir meslek,iyi bir okul kazanmaya çalışıyorsun.aileler de bastırıyor bir yandan mesela sınav senesi sosyalliğini kısıtlamaya çalışıyorlar kursa gidiyorsan(müzik,resim vs.) bu sene gitme çalış diyorlar.en fazla hobi olarak kenarda köşede zamanın ve paran varsa uğraşabiliyorsun.
sistemin dışında yaşadığımız için kalamıyoruz.yaşıyorsak bir şekilde karnımız doymak zorunda,işin içine lanet para girince de sisteme bağlanmış oluyorsun.
keşke herkes bir an dursa gerçekten.herkesin düşünebileceğine inanıyor musun?herkesin hareketsiz,sessiz,eşit durabileceğine?
o kadar bencil,kendine odaklı,çevreye göre üstünlük sağlama,üstünlük taslama,zenginlik düşkünü,açgözlü yaratıklarız ki olmuyor.olmaz.herkes çevresindek en az 1 kişiye hayatı zehir ediyor.
dünyanın nefes alabilmesi için insan ırkının yok olması şart.
bazen gerçek insan ırkının deneme sürümü olduğumuza inanmak istiyorum ben şahsen. "insan" böyle olmamalı.şu anki gibi olmamalı.

Anksiyete baslangici olabilir bi aralar ben de ayni durumdaydim he simdi gecti mi dersen hala cok yol katedemedim ama bir psikiyatriye gorunmeni oneririm.

21e girecem hiç hesap etmedim ya. yıllardır 185 diyorum sorana belki daha uzunum belki daha kısa B) ama benden 1,5 yaş büyük broyu çok rahat geçtim ben. lise1deyken o benden uzundu sonradan yürüdüm ben B)

1-2 yıl daha uzama şansın var.

hacı çok seyrek istisnaları da olsa da, düz mantık yaparsan tıraş olacak düzeydeysen bok uzarsın biraz.

algoritmayı anlatayım, testosteron salgısı arttıkça sakalın çıkmaya başlıyor. (bak burası çok önemli, ters mantık yapıp "test. artınca sakal da artıyorsa, demek ki ben jiletle tıraş olup sakalı artırsam test. de artar" gibi bir şey düşünme. çok önemli bu) ve test. kemik uçlarını kapatıyor kaba bir tabirle. kemik uçları kapanırsa uzayamazsın. uzak doğuda kullanılan kemiğin arasına platin koy falan filan dışında bi bok olmaz %99,9999. %100 diyemiyorum çünkü insan vücudu çok değişik bir şey. olur olur bilemezsin.

hastanelerde onun testini yapıyor olmaları lazım. sol bilekten bakıyorlardı sanırım. kapandıysa uzamıyorsun kaldın öyle. o sakal test. ilişkisini şu yüzden söyledim, "tıraş oluyorsan" derken kılların kendi kendine tıraş olmanı gerektirecek kadar çok çıkmasından bahsediyorum. 13 yaşından beri jiletle tıraş oluyor adam, sonra "yok yeaaa yok öyle bir şey. ben sakalımı kese kese uzamıştım" diyor. e dal yarak senin sakalının olması test. kaynaklı bir şey değil ki zaten amk.

imza: kısa boylu bir tıp öğrencisi.

Abıler yanlıs anlasılmasın boy net 1.83.@zazareta ben daha uzamam abı o zaman 16 yasından berı tıras oluyorum sakallarda gur yanı

valla bizim bi arkadaş 17-18 yaşında ergenliğe girmişti amk. 23 yaşına kadar falan uzadı diye biliyorum.

kendi adıma konuşayım, türkçe müziğin ingilizce veya fransızca müzikten bir farkı yok. enstrümantallleri napıcaz o zaman ? güzelse dinlerim işte amk. sırf türkçe diye ekstra tolerans göstremem.

edit: ve genel olarak hiçbir şey çalmayıp sadece şarkı söyleyenlere (özellikle kadınlara) gıcık olurum. günde ortalama 2-3 saat çalışan bir davulcuyum. bırak da gıcık olma hakkım olsun. :)

bana da garip geliyor. sözleri geri plana atan yabancı müzik dinliyor. ben şahsen son 5 yıldır yabancı müzik dinlemiyorum.

80'lerde genç olanlar, rock'ın ve kısmen metalin en güzel müziklerini dinlediler. bu dönemde ülkemizde arabeskin ve popun yükselişte olduğu yıllardı.

elbette sezen aksu da dinledik ama genelde..

guns'n roses mi ferdi tayfur mu
led zepplin mi orhan gencebay mı gibi geliyor bana..

Eğer yalnızca dil açısından bakıyorsak şahsi gerekçem, İngilizce'nin Türkçe'den daha şiirsel olmasıdır. Fakat tabii ki bu tek etken değil. Enstrümanın kullanımı, bestelenen melodiler ve bunu sunuş da yabancı müzikte daha başarılı bana göre.

Bizim ülkemizde de Buddy Guy gibi blues yapan bir blues sanatçısı, Children of Bodom gibi melodic death metal yapan bir metal grubu, Avicii gibi hoplatıp zıplatmakla kalmayıp, insanın içine işleten şarkılar yapan DJ olunca onları da dinleriz.

türkçe müzik deyince aklıma demet akalın, serdar ortaç falan geliyor. geçen gün evde tv açıkken gördüm mabel matiz diye biri saçma sapan hareketler falan. kim dinliyor bunu? milliyetçiler mi dinliyor bunları ya türkçe müziği desteklemek için? sanmıyorum bro B)

ha müzeyyen senar severim. zeki müren, pilli bebek, teoman, çelik (evet), ferdi tayfur, ahmet kaya falan. orhan yandaş ama nabarsın işte dinliyoruz yine.

Turkce sozlu pop muzik giderek bozuluyor. Dinlememekte hakli olabilir insanlar. Yabanci denen muzik genelde amerikan muzigi. Onun da iyisi kotusu var. Tabi ki Sezen Aksu'nun muzik bilgisi, yorumculugu, yazdigi sarkilar baskadir, oyle sanatcilara da her zaman saygi duyulur zaten. Ama gunumuzun basit popcularini, rapcilerini, arabeskcilerini kimse sevmek zorunda degil

zeki müren, müzeyyen senar, zekai tunca, neşet ertaş, ahmet kaya, sezen aksu.
benim söyleyeceklerim bu kadar hakim bey.

20 30 bi şeyler işte.

çok para hemşerim, çok para...

10 bin civarı yanılmıyorsam.

Sadece başbakan maaşını mı soruyorsun yoksa total maaşını mı?

Görüneni mi görünmeyeni mi :D

ya mesela ptt de gişe memuru ne kadar alıyor 1600 mü 1700 mü 1700 diyelim. onun gibi, kaç para maaş alıyor?

Aylık 9 bin 790 lira maaş alan Erdoğan'ın yıllık maaşı dolar cinsinden 73 bin 425 dolar!

yazıyor 1-2 kaynakta.

küçükken jiletle soymuştum ben de o şekil. iz kalmadı ama doktora sormakta fayda var.

üstüne şeker dök hemen.

nereye kadar soyduğuna göre değişir abi, üstünü sıyırıp aldıysan bir bok olmaz devam et de, tutup kasa kadar patates soyar gibi aldıysan enfeksiyonun allahını yaşarsın. git doktora bekleme.

straight'i de bütün insanların fikrini alıp bir tek loser'ın öyle düşündüğüne emin olabildiği için tebrik ediyoruz.

bilmiyom panpa maçı da izlemedim. o değil de nasıl girdi amk o plastik sandalyeler sahaya ? düğünden mi geldiniz lan ?

teksin

tipik beşiktaş taraftarı işte. çirkef, bencil, aciz. tek misin bilmiyorum da ben senin gibi düşünmüyorum.

edit. zazazaraeta, güvenlik görevlilerinin sandalyeleri onlar.

tek değilsin. senin gibi düşünen arkadaşlarım var. hatta "gezi'nin öcünü aldılar" bile diyorlar.

eksisozluk.com

trbündeki kavgaları kimin çıkardığı elbet ortaya çıkacak. ayrıca ekşi sözlük dahil bi sürü yerde anında çarşıya bok atılmaya başlandı. bu kendiliğinden gelişen bişey olamaz. rakip takım oyuncusu kırmızı yemiş amk, serbest vuruş kullanılacak sahaya dalıyorsun. böyle saçma bişey olur mu lan? bunun oyun olmadığını düşünenler lütfen taraftarın neden sahaya girdiğini "tipik beşiktaş taraftarı işte" vb. saçmalıklara girmeden açıklasınlar?

Kafası çalışan her insan gibisin.

tayyibin polislerinin gezi protestolarının en örgütlü grubu çarşı'yı dağıtmak için düzenlediği bir operasyon.

maçın son dakikasında karşı taraf kırmızı kart görmüş ve bjk kritik bi noktadan serbest vuruş kazanmışken sahaya inilmesi bence aşırı saçma. katılıyorum sana.

Akp karşıtıyım ama akp ile alakası olmadığını düşünüyorum. Eğer haklı isen dolar fırlayabilir

m1309.hizliresim.com

kuzenim böyle bir durumdaydı tornacıya verdiler şimdi acayip ders çalışıyor.

11 yaşında çocuğu rahat bırakın derim bir öğretmen olarak

tik editi: verin sanayiye ağzına sı.. şoparın
te allaam

evden televizyonu cikartin. eline bilgisayari, tableti bilmem neyi kontrollu verin. (gunde bir saat falan) ortami oyle ayarlayin ki "lan bari biraz vakit gecsin" deyip icinden gelmese bile sikintidan kitap okusun.

gercekten zekiyse hic ellemeyin zaten o toparlar gerekince.

@sendelemeden toparlar umarım ama ders çalışmayı boş boş oturmaya bile yeğliyor son zamanlarda. bilmiyorum nasıl olacak. teşekkürler yine de

abi tanıyan sizsiniz. herkeste farklı bi etkisi olur. bana mesela hiç karışmadılar kendi kendime "lan olum gidiş gidiş değil toparla" diyip toparladım veya "aha süperiz aynen devam" diyip freeze moduna aldım. ama ablam baskıyla çalışabilen birisi, arkadaşlarına bile karıştılar her şeyine karıştılar girdi öyle böyle makineye. serbest bıraksalar imkanı olmazdı. ya da beni onun çeyreği kadar sıksınlar dünyanın en ağır ergeni olurdum.

kitap konusunda çok klişe olacak ama, bırakın ilgisini çeken şeyler alsın. ben günde ortalama 400-500 (abartmıyorum) sayfa okurdum lise 1'in sonuna kadar. sonra 2-3 sene inanılmaz bir duraklamaya girdim. 1 kitap bitirmedim, toplam 150 sayfa okumadım 3 senede desem inanır mısın ? sonra ilgimi neyin çektiğini, neyi istediğimi buldum. şak diye alışma süreci falan geçirmeden 250 sayfalık kitabı otobüste bitirdim dershaneye gidip dershaneden gelene kadar.

ergenliğe girmiş olan bu. çok kasmamak lazım, şahsen ailem ne zaman ders çalış dese 10 dakika oturup çalışacakken hiç çalışasım kalmazdı.

rahat bırakın+1 ergenliğe girmiş kasmayın+1 kısa süreli bi işte çalışsın tornacı gibi+1
ben köyde 1 ay çalışmıştım. işin ciddiyetini kayradım. bundan büyüktüm ama 11 ne

en ucuzunu al.

altın uçlu olması hikayeymiş.
en ucuzunu al.

aynen en ucuzu, üzerine bilimsel bir araştırma okumuştum, altın falan en pahalısı bile gözle neredeyse görülemeyecek bir fark yaratıyormuş en ucuzuna göre.

bence de en ucuzunu al. çünkü bir şekilde bozulmanın yolunu buluyorlar. çok para verdiğin bir şeyin bozulması da koyuyor haliyle.

ucuz-pahalı ayrımını bilemeyecğim ancak ezilme vs. sonucu ömrünün azalması sözkonusu olabilir belki, tv-bilgisayar bağlantısıysa herhalde sök-tak taşı vb yapacaksınız. Bunu öğrenmenin bir yolu olursa bunu da göz önünde bulundurun.

Filmde çok sıkıntı olmaz 13 tl olanı al gitsin. Profesyonel oyun oynarım sıfır kasma olacak dersen de 99 tl lik az.

olum benim bildiğim altın uçlunun asıl olayı kalite değildi tak çıkardaki yıpranmayı azaltmasıydı.

hdmi 1.4 yazanlardan al, 3d yazanlar da genelde en az 1.4 oluyor. Eski model alma.

Istanbul icin konusursak ekim sonu- kasım başı diye tahmin yürütüyorum.

ankara için konuşuyorum: eylül başı. şu an hırkayla duruyorum.

Ankara için eylül başı diyeni döverim. Summer is not over!

Ekim sonunda giyicem ben Ankara'da. Ne olursa olsun ekim sonu.

ankara için konuşuyorum daha çok erken. uzun kollu ince bir şey var kıvırdım kolunu iyice. üstsüz de oturabilirim ama yazın bile üstsüz oturamıyorum sandalye plastik gibi bir şey.

istanbul için ekim sonu mu, oha. ben dün işe giderken bot giydim sabah, hava soğuktu bayağı çünkü.

ben de tuşlu telefon bağımlısıyım. 9800 kullanıyordum artık çalışamaz duruma gelince satıp chacha aldım. inanılmaz rezalet bir klavyesi var 9800'e göre. benim bildiğim tuşlu başka akıllı telefon yok zaten. dandik t9 klavyeli nokiaları falan saymıyoruz. blackberry kullanıyorsan zaten, en baştan sana blackberry'nin nasıl bir şey olduğunu anlatmaya gerek yok. ayrı bir tarz çünkü o bana göre. :) evet bir iphone değil belki ama anladın işte sen.

neyse çok uzattım. fiyatı biraz pahalı olabilir ama hızı falan nasıldır bilmiyorum. en son yeni işletim sistemi de çıkmıştı sanırım blackberry'e. git bi teknosa'ya dene, aklına yatarsa paran varsa al. sonuçta ben başka bilmiyorum q klavyeli telefon. en azından o skalada bilmiyorum. mecburuz vermeye. :( benim param yoktu o yüzden chacha aldım. varsa paran bas q10'a.

edit: 9900 neden düşünmüyorsun ?

galaxy pro kullanıyorum 2 senedir. baya memnunum. 2 sene daha kullanırım sanırım.

kazanir

videoda da dedigi gibi % 100 karla satiyor.

calisana ekmek var bu memlekette. allah daha cok versin

(bkz: en güzeli merkezi bir yerde büfe)

evet.

kazanır ama öyle yerlerde herkese tezgah açtırmazlar.
belediyden bir şekilde izin alırsın, ertesi gün tezgahını yakıp eline verirler.

mısırcılar kazanamaz. ama mısırcı kazanır. ilk okuyuşta saçma gibi gelebilir ama çok havalı bir şekilde anlattım gibi geldi açıklamak istemiyorum o yüzden. :D

eminönünde alt geçitin çıkışında yeni caminin önünd bi mısırcı tanıdığım var, oraya kira olarak 1500 TL gibi bir şey veriyor. Oranın işletimini adamdan 1,5trilyona yakın paraya isteyen adam vardı ama kabul etmedi.

1500e nasıl kiraya yer buldu derseniz, belediye ile bağlantılarınız sağlam olmalı.

ps: tanıdığım adam mısır tezgahında çalışan kişi, sahibi gizli milyoner

internete giremezsin. çok net söylüyorum. sonuçta "internete girebilen tabletler" "internete giren ve şunu yapan tabletler" "internete giren ve şunu bunu yapan tabletler" diye ayrılmıyor. teknoloji ağaçları böyle bir şey değil. kanser olursun resmen onunla internete giricem diye.

nete girmek derken tek bir siteye bağlanacak bu aletler dışarıdayken lazım oldukça. öyle çok fazla bir işi yok yani.

tek bir site de nasıl bir site ? duyuru gibi bir siteyse zannetmiyorum fazla sorun çıkartacağını.

şirketin sitesi. ordan kayıtlara göz atacak çıkacak sadece.

onlar genelde tümleşik oluyor hacı. kendi başına yapamayacağın kadar karmaşık. epılın eline ver 8 gb ram takar kafayı yorup. ama sen yapaman.

simülatör ile olmaz o iş. boş yolda bol bol pratik sonra hafiften trafiğe çıkmalı..

car simulator var direk. öğrenmene katkı sağlamaz ve sinir olursun. gtada her yere çarpa çarpa trafik kurallarını sikerek gitmeye alışmış insanlarız biz. beceremezsin 10 dakikada kapatırsın.

gece, tenha olabilecek biraz geniş sokakları olan bir semte gidin. yanınızda şoförlüğü iyi olan biri de olsun. simülatörle falan olmaz o iş. hatta ara ara yanınızdaki kişi insin, siz tek başınıza belirli bir mesafeyi gidip gelin. ama dediğim gibi tenha olsun bu yüzden de geceleri deneyebilirsiniz. o heyecan en iyi, tek başına sürerken atlatılıyor.

Driving Simulator 2012 pek bi işe yaramaz ama fena da değil

evet biliyoruz ki pratik olmadan olmaz. evet biliyoruz ki araba sürmesi gerekir. ama olayın mantığını gösterecek, kızı yapabileceğine inandırcak bir simülatör arıyoruz.
sinirleri bozuk şu an zaten eli ayağı titriyor arabaya binince, ben bu kızı nasıl alıp götüreyim sokakta öğreteyim. yapabileceğine inanması lazım onun için uğraşıyoruz allah aşkına simülatör tavsiyesi istedim ben, araba sürme tavsiyesi değil...

gran turismo 5 (direk bugatti veyron falan almasın)