ben sevdim özellikle ilk 2 sezonunu
ki claire danes sevmem

ilk 2 sezonu seyrettim. nasıl amerikan propagandası. genzim yandı resmen.beğenmedim.

güzel. bence başla

bayağı ödül aldı ama beni hiç sarmamıştı bu dizi. ben tavsiye etmem.

ben seviyorum valla. öyle buram buram amerikan propagandası da yok sonuçta cia çevresinde dönen bir dizi %100 amerikan karşıtı olması da beklenemez.

beni çok sarmadı, özellikle house of cards'dan sonra pek açmadı. iki dizinin konuları alakalı değil ama house of cards'daki zeka ve strateji yeteneğinden sonra homeland'deki zeka beni kesmedi.

başlama. çok propaganda var.

abi mecidiyeköy'de yürümeye yer kalmadı paintball sahası orman arazi nerede olsun?

fırsat sitelerine güvenebilirsin.

kişisel zamanında yaptığın bir etkinlik katıldığın sosyal sorumluluk projeleri vs varsa onlardan girerek anlat. mesela 3 yıldır haftasonları huzurevlerinde ya da çocuk esirgeme kurumlarında gönüllü çalışıyorum, çünkü insanl iletişimine önem veriyorum. buradan gelen tecrübe ve istek beni insanlar ile çalışmaya itiyor. bu sebepten... gibi.

ya da yılda 8-10 maraton koşuyorum çünkü bu sporun bana sağladığı disiplin ile bir işe başladığımda zorluk ile karşılaşsam da vazgeçmeme motivasyonunu kendimde buluyorum. ne kadar zorlansam da, aynı maratonu tamamlama sevincim gibi işi tamamladığımda da aynı hazzı yaşıyorum.

ya da kürek takımında 2 senedir antrenmanlara gidiyorum. çünkü bu benim sadece lafta değil,gerçek anlamda hayatın tam içinde olmamı ve bana ekip çalışması becerisi kazandırıyor. gibi gibi. örnekler çoğaltılır ama hayatınızdan destekleyici örnekler verirseniz inandırıcı olur bence.

İş başvurusu için yazılana "letter of intent" değil "cover letter" denilir bildiğim. internette cover letter sample diye arattır. bir sürü örnek çıkar. bunlardan birini kendine uyarla. biraz da farklılaştır.

Nerede

sözlüğe göre evet

yok ben duymadım o_o

ya hu bana da öyle geldi ama sözlükte başlık göremeyince olmamıştır herhalde dedim.

oldu bunu da duydum öncesinde de oldu

tüketici heyeti

İnternetten yapılan alışverişlerde 14 gün içinde koşulsuz iade hakkınız var. Hiçbir açıklama yapmadam iade edebilirsiniz yani isterseniz. Hatta bunu beyan ettıkten sonra tv yi kullanabililirsiniz de normal şartlarda, hiçbir şey diyemezler. 14 gün geçmediyse, hemen yazı ile sözleşmeden cayma hakkını kullandığınızı iletin. Gelip alsınlar tv yi istedikleri zaman, seve seve verecekler o parayı geri.

Eğer bedel iadesi yapmazlar ise de tüketici hakem heyeterine gitmeniz lazım.

hangi tv hangi modeli? websitesinde uydu alıcılı diye satıyorlar ve o özelliği çıkmıyorsa ciddi şekilde başları belaya girebilir. tüketiciyi aldatmadan dolayı.

ya televizyonu annemle babama aldım memleketteki. kurulumdan falan anlamıyorlar.

e bu mereti çalıştırmak için bir de uydu alıcıya para vermeleri lazım şimdi, ürünü iade edeceğim için uydu alıcı alın kullanın da diyemiyorum. böyle de saçma bir durum.

ürün LG 42LB580V ama eve getirdiklerinde uydu alıcı yokmuş, teknik servis uydu alıcısı alın öyle yapalım demiş

Twitterdan hesaplarina mention at. Ayrica genel mudur vs. Gibi tepedeki adamlarin ismini ogren, onlara da derdini twitterdan yaz. Gunumuzde maalesef telefon ise yaramiyor. Sacma ama, baskalari da gordugu icin sosyal medyayi onemsiyorlar.Ordan yaz, nasil duzeltiyorlar gor bak.

iyide bu tv de uydu alıcı televizyonun içinde zaten. ayrı bi kutu değil ki? internetteki özelliklerinde öyle yazıyor.

siz ayrı bi kutu mu var sanıyorsunuz yoksa?

www.vatanbilgisayar.com

c1b2k3 haklı. uydu alıcısı dahili. anteni takacak yer yok mu televizyonun arkasında?

evet, lnb girişi yok televizyonun. yani dahili uydu alıcı özelliği yok. sorun da orada zaten.

ya yanlış ürün açıklaması vermişler, ya da yanlış ürün yollamışlar.

bahsettiğiniz tv'nin arkası bu. çanaktan gelen kablo kırmızı işaretlediğim yere girecek.

imgur.com

ama bu giriş yoksa ve kutusu bahsettiğiniz ürünün kutusu ise olay başka bir hal alır.

televizyon memlekette olduğu için arkasına bakamıyorum.

fakat kurulum ve garanti belgeleri için eve gelen lgnin teknik servisi dahili uydu alıcısı olmadığını söylemiş. o yüzden 3 ihtimal geliyor aklıma: 1 yanlış ürün yollandı 2 yanlış tanım girildi ürüne 3 lg teknik servisi denyo

sikayetvar a yazabilirsin, ben hep oraya yazdıktan sonra ciddiye alındım

siz ailenizden gelen kutudaki model numarasını bir isteyin. hatta tv'nin etrafında falan da yazar belki modeli onu öğrenmeye çalışın bir. internetten verdiğiniz siparişi de bir kontrol edin yine. bunları bir kıyaslayın. bir de faturaya baksınlar hangi modele fatura kesilmiş diye.


ona göre yardımcı olmaya çalışalım biraz daha :/

LG 42LB580V bu modelde uydu alıcı özelliği mevcut. lg nin resmi sitesi de öyle söylüyor.

dolayısıyla farklı bir ürün teslim etmişler veya ürünün bu özellğe sahip olduğunu bilmeyen teknik servis olayı karıştırmış.

okulu ve ismiyle feysbukta arama yap. ali itü gibi falan. bir kaç sonuç çıkar en azından.

Facebook'ta aratin. Misal:

Boğaziçi Üniversitesi students named "Osman" who live in Istanbul, Turkey

(siz degistirin sehri, okulu vs)

facebook'ta ortak arkadaşımız olabileceğini tahmin ettiğim arkadaşlara, bölge ve okula göre arama da yaptım ama erişemedim yine de.

okulundan birini bulmaya bak fb da. sonra telefonunu ver o kişiye açıklayıcı bir mesaj ile. o belki ulaştırır senin arkadaşa. yani atıyorum istanbul üniversitesi hukuk fakültesi diyelim. oradan birilerini bulmaya bak.

Gidip takmak gerekir. Ayrıca iki tarafında uzun süre zaman yaratamayacak durumda olması pek yakın arkadaşlık gibi gelmedi bana. Takmayabilirsin.

Yok, gerçekten çok yakın arkadaşım. Hatta en yakın, işteki 9 yıllık oda arkadaşım. Hani, "her şeyimi bilen" dedikleri cinsten. Pek birbirimize gitme huyumuz yok, zaten hafta içi ve bazı hafta sonları sürekli görüştüğümüz için. İkimiz de yoğun çalışıyoruz ve açıkçası bu yoğun tempoda herhangi bir eve gitmeye zaman ayıramıyorum İstanbul'un diğer ucundaki, o da misafir istemiyor ve sevmiyor pek. Genelde öküzlük diye tabir edilen şeyleri birbirimize yapıyoruz sürekli zaten, adam yanımda osuruyor örneğin. Ama burada işin içinde eşi de var, o yüzden kararsız kaldım. Sürekli "Üff, eve insanlar geldi" diyor. O insanlardan biri olmak istemiyorum. Zaten iş dışı en yakın arkadaşlarımızla da 3-5 ayda bir görüşüyoruz.

Bir diğeri bu kadar yakın arkadaşım değil. Ona altın takmasam da olurdu ama para toplama döneminde ben uzaktaydım, dolayısıyla gram altın alarak şimdi o eksiği tamamlamak istedim. Onunla da her gün görüşüyoruz da, can ciğer kuzu sarması değiliz.

-sizin oradan geçiyorum. 15 dk uğrayacağım. çocuğu göremedim daha diyip gideceksin. yengeye de söyle bir şey hazırlamasın. planım var 15 dk durup kaçıcam dersin. altını takar, biraz çocuğu sever kalkarsın.

Doğumunda yanındaydım. Ameliyat oldu, onda da yanındaydım ama altınlık ortam yoktu. Bir de o semtten hayatım boyunca hiç geçmedim ben. Evden gidişim 3 saat ama bir gün gideceğiz artık; yapacak bir şey yok.

Şimdi 3. oda arkadaşımızı aradım, hepimiz çok yakınız sonuçta, "Bakalım, o ne yapıyor" dedim, "Ta oraya gitmeye zaman ayıramayacağım şimdi, herhalde bir 4-5 ay içinde bir gün takarım ben de" dedi.

yakin zamanda bir haftasonu veya bir cuma gunu disarida bir yerde yemege davet edersiniz esi ve cocuguyla birlikte.
yenir icilir soylesilir vs. bebegi severken kundaginin icine ya da iste battaniyesine falan paketiyle koyarsiniz. bu da hediyesi olsun vs dersiniz.
4 5ay beklenmez.

benim çok yakın arkadaşlarımdan biri üst üste doğum yaptı, ilk bebekte, birkaç ay sonra ancak onun iş çıkışında bi akşam yemeği kadarlık süre için evine gittim, altını taktım. ikinci bebekte, o birkaç ay yine geçti, bu sefer evinde de gidemedim, altın da alamadım, aldığım çok şirin bebek elbisesini bir gün buluştuğumuzda verebildim ancak. şartlar ne gerektiriyorsa onu yapmak lazım geliyor :)

Bir bebek tulumu alıp yakasına iliştirin, paket yapıp verin.

johan sebastian +1
Ben de bunu önermeye gelmiştim. 3-5 ay geç olur. En güzeli bebek giysisi alıp, ona iliştirip vermek.

ben de şey demeye geldim. kuyumcudan alınan altının kurdelesi kırmızı olur siz pembe/mavi/yeşil renklerden birini seçip kurdele alıp bi de iğneye nazar boncuğu iliştirerek takın alacağınız kıyafete. bi de havalar soğuk şimdi bebekler için patik şeklinde yumuşak papuçlar var onlardan da yanına alabilirsiniz.

evde bu tip aletlerle kardiyo yapmaktansa tabata ve evde yapılabilecek hiit antrenmanlarını araştırmanı tavsiye ederim ben. youtube'a home hiit excercise yaz. hem paranı harcama, hem daha keyifli ve de daha etkili antrenmanlar yap. kolay gelsin.

kürek aleti komple çalıştırır vücudunu, bisiklet lokal bir çalıştırma sağlar. ama kürek aleti derken hangisini düşünüyorsun?

bu mu:
www.google.com.tr

yoksa bu mu:
www.google.com.tr

birincisi için fazla bir tekniğe gerek yok ama ikincisinden düşünüyorsan biraz kürek çekme tekniğini bilmen lazım efektif kullanabilmek için. ama her durumda bisiklet aletinden daha iyidir. ben ikincisini kullanıyorum evde, çok memnunum.

kurek bence. ayni zamanda daha cok calistirir vucudunu, daha cok kalori yakarsin. hem bel/core, hem kol, hem bacak calistirir.

ama teknigini ogren de cek yoksa belini ve sirtini cok feci sakatlarsin.

Bence boşuna bu aletlere para bayılma. Eve alırsan maksimum bir bilemedin iki hafta sonra hevesin geçecek. Bir daha kullanmayacaksın. Eğer kardiyo yapma niyetin varsa bir spor salonuna yazıl veya evin civarında bir parkta hergün yarım saat yürü.

maxim aynı hevessizlik durumu spor salonuna yazılıncada olabilir, heryer salona parayı pesin verip gitmeyenlerle dolu. biraz irade meselesi sanırım.

"yarım saat yürüyerek" kardiyo yapmana imkan olanak yok bu arada.

evde calisma istasyonum var ondan once ısınmak adina yapıcam. arkadaslar iki tane tercihimi soyledim yanlizca bir tane ise yarar cevap var. havluyla calıs diyenden salona git diyene kadar. biliyorum cevap vermek zorunda degilldiniz ama eyvallah zahmet edip cevap yazmısssınız.bana. diyeceginiz su bisiklet alsan daha iyi cunku boyle boyle yada kurek aleti al cunku su su avantajları var. su yazdiklarınız moral bozmaktan baska ise yaramaz kusura bakmayın..

bana kalırsa kürek al, bisiklet aleti değil de gerçek bisiklet ile dışarı çık.
koşu bandının gerek çok sağlıklı olmaması gerekse de çok ses çıkarması nedeniye elenmesi doğru.

Sırf ısınma amacıyla yapacaksanız en ucuzunu alın. Yok eğer haftada birkaç defa uzun süreli kardiyo yapacaksanız koşu bandı derim. Ses çıkarmasını önleyen pedler var, bir tane de ondan alırsınız ses çıkarmaz.

İkisinden de sıkılma riskin var. Evde bir kaç round tabata döndürmek daha pratik ve ucuz olur senin için.

concept 2'nun kurekleri diyorum. cunku kurek bisiklete kiyasla butun vucudu calistiriyor.
yani kardiyolu vucut calisma gibi garip bisi oluyor, cok guzel oluyor.

combofix i denedin mi

edit: bayadır combofix demiyordum iyi oldu.

denedim de çare etmedi

bilgisayarin ozellikleri hakkinda bilgi verebilir misin biraz?
ses acikken bu tutukluga denk geldiginde sesin tepkisi ne oluyor mesela? ses tamamen gidiyor mu yoksa herhangi bir tutukluk olmuyor mu?
wifi-lan kapaliyken nasil?
guvenli modda acin bakin.

surucu problemi olabilir. ne zamandir boyle en son bir surucu yuklemis miydiniz?

asus K52Jc modeli Nvidia Geforce 310M cuda 1gb İ5 işlemcili bir model.
öncelikle seste bir sorun yok hiç takılma olmuyor.
wifi ile de alakası yok çünkü wifi hep açıkken takılmadığı da oluyor. çoğunlukla takılıyor ama takılmadığı normal çalıştığı zamanlar da oluyor
format atmıştım bir sorun yoktu Nvidia sürücülerini ve bluetooth sürücülerini yükledim en son
bir anlam veremedim şu an hiçbir sorun yok ama kapatıp açınca devam edecek biliyorum.

event viewer i(olay gunlukleri sanirim) denetim masasi - yonetimsel araclar dan acin.

i.imgur.com

bende mesela harddiskte tekrar eden bad block hatasi var . sizde de bu donma olayi oldugunda buradan takip edin devamli tekrar eden bir hata var mi?

nvidia surucusunu tekrar indirip seceneklerden perform clean install secenegini isaretleyip oyle yukleyerek deneyin.

bilgisayara senin kadar hakim değilim çok bir şey anlamadım ama şöyle bir şey çıktı dediğin yolda
i.imgur.com

bluetooth servis hizmetinin baslatilamadigindan bahsediyor. bluetooth suruculeri sorunlu demekki.

denetim masasi- aygit yoneticisinden bluetooth aygitlarina tiklayarak hepsi icin surucu menusunden geri yukle (roll back) i secin . fayda etmezse sag tiklayip kaldir diyebilirsiniz. daha sonra tekrar baslatin bakalim.


i.imgur.com


ayrica wmi id=10 hatasi aliyorsunuz gunlukte var. bunun icin asagidaki adresteki microsoft fix-it kurulum dosyasini indirin ve yukleyin.


support2.microsoft.com

öncelikle bu kadar ilgilenip, zahmet edip ayrıntılı şekilde anlattığın için gerçekten içten teşekkür ederim. dediklerini yaptım ve kapatıp açtım. sorun yok şu an. çok teşekkürler

rica ederim yardimci olabildiysem ne mutlu. mavi ekransiz gunler dilerim :)

öyle bir şey bulamazsın ama kazasız boyasız emsalsiz kupon volkswagen bulursan en az değer kaybını onda yaşarsın. golf falan.

vw, honda..bunların değeri düşmez aksine artar hacı.. polo, golf, civic, jazz bunlardan bak.

başta fiat,renault, peugeot, citroen gibilerinin değeri hızlı düşer.

Nadir Kitap.

alacağınız kitabı kitapmetre.com dan bakarak karşılaştırın. tüm sitelerin fiyatlarını gösteriyor.

ykyt bu süpermiş. Sağolasın :)

kitapyurdu oluyor genellikle

d&r'da indirim var şu sıra. dr.com.tr

hepsiburada, pttkitap ve ilknokta

ne sıkıntı olacak. en fazla muhabbetten biraz kopuk kalabilirsin eğer yeterince "girişken" değilsen. kola iç. ya da yemekle sadece su.

Sprite limon içiyorum ben içmediğim zaman

Kokteyl?

ben de kullanmıyorum alkol. pub tarzı yerlerde ilk tercih varsa limonata oluyor. siz restoran dediğinize göre yemek falan da olacağı için kola içebilirsiniz.

alkol almayan arkadaşlarım genelde soda-limon, soda-vişne falan içiyor benim. ya da elma suyu iç şarap sansınlar :P

Bence kandırma, direkt kullanmadığını söyle :)

sıkıntı olmaz

Aysti

En büyük sıkıntı mesela 5 bira içmek koymazken 5 kola içmek anlamsız geliyor insana. Şahsen ben araba kullanacağım zamanlarda yukarıda denildiği gibi Red Bull vb. alıp yavaş yavaş takılıyorum. Bence hiç sorun olmaz.

Aaa bu ben, nasıl takılırsan takıl, ben vişne meyve suyu veya sprite alırım genelde isteyen istediği alkolü alsın. Sana da iç falan derlerse kullanmadığını belirtirsin olur biter.

Muhabbetin iyi olsun da ne içersen iç.

vişne soda iç

alkol kullanamadığım zamanlar oluyor (ilaç kullanmaktan ötürü). gecenin başında açık açık söylüyorum, ben içemiyorum ama siz devam edin diye. sıkıntı olmuyor.

3 tane değişik meyve suyu ya da kokteyl iç. Kola nedir? Gereksiz bir şey.

yani kimi insan 7 bira içebilir kimisi içemez. alkol koması diye bir şeyin varlığından haberdarsınız değil mi?

Yağlı şeyler yiyebilirsin, iddiadan önce, emilim azaltır böylece.

Yarım çay bardağı zeytinyağı için.

tuvalete işemeye gittiğinde kusarsan nasıl farkedecekler? çaktırmadan 2-3 bira da bir elinde kustur kendini (kafam bu sefer buna çalıştı kusura bakmayın.)

Öncesinde bi şey yemesen daha rahat halledersin. Yani yemek yiyip de zart diye bi saat sonrasında içmeye çalışma. Ayrıca içerken de bi şey yeme bence, cipsle falan şişirme kendini. Sigara içiyorsan sigarayı az iç, çünkü kafan daha kolay iyi olur, kusma ihtimalin artar. Bi de benim çok içilecek günlerde yaptığım bir uygulama bi tane aspirin almak. İçtikten sonra da yatmadan önce bi tane daha alıyorum, ertesi günüm daha rahat geçiyor. Ayrıca biralar olabildiğince soğuk olsun.
7 birayı içersin 2.5 saatte, çok çok fazla değil. Ben kadın halimde 6 bira içiyorum allahıma şükür.

metpamid iç. mide bulantını azaltır, kusmazsın.

gerçi 7 bira içicem diyorsun, alkolle almak çok da iyi bir fikir olmayabilir.

önlerinde işeyeceğim, lokasyon yıldız parkı; gizli kusuş yalan yani :) komadan haberdarım ama endişe edeceğim bir miktar değil gibi. sigara kullanmıyorum, yeşilay 4 ever. biralar soğuk olursa içimi zorlaşır diye ortalama dış mekan sıcaklığında tutulan biraları tercih etmeyi düşünüyorum. bir de başlangıçta hızlı içip sonra yavaşlamak mı, ortalama standartlarda seyir mi daha sağlıklı olur; muğlak biraz.

metpamid'i araştıracağım, büyük bir risk taşımıyorsa değermiş mide rahatlığı için. bir de önceki gün/o gün spor yapmış olsam (yüzme/koşu) nasıl etkiler, bir fikri olan varsa onu da alabilirim.

Dış mekan sıcaklığındaki bira mideni bulandırır ama. Ortalama bi seyir tutturursan bence kafanın iyi olma olasılığı düşer. Gerçi ben hiç yapamam onu, yavaş başlayıp hızlı devam ediyorum, sonradan açılıyorum.

zeytinyağı +1

zeytinyağı yeter. içmeden 15 dakika önce.

yaklaşık 20 dakikada bir bira demek, sıkıntı olmaz.
hızlı içme, 20 dakikada bir bitirecek tempoyla iç işte. gençken bundan çok daha ağırlarını yaptım, bir de ben bizim grubun kötü içeniydim:)
çok soğuk olursa mideni üşütürsün, ama sıcak da içilmez, makul davran. ben olsam midye tava veya fıstık tercih ederdim. çok zayıf falan değilsen komaya da girmezsin.

zeytinyağı yıllardır duyduğum bir şey de, yarım çay bardağı mıdır bunun ideali? bir içsem +/-'si ne olur?

o gün dışarı sıcaklığı 12-15°C olacak sanırım, biralar şişe olacağından sıcaktan soğuk, soğuktan sıcak olurlar gibi. içişi hızlandırmak da mühim, soğuk bira beni yavaşlatabilir diye düşünüyorum ama bakacağız.

bu kadar hazırlık yapsam 2 saatte 10 birayı deviririm.

içmeye başlamadan 2-3 saat önce yemeyi içmeyi kes. her bira arası birer ikişer yuvarlamak için midye dolma al yanına bitti gitti. tatava yapma çak geç. :)

robin bey neler söylüyorsunuz; ciddiyseniz sizi bet office'imize alalım.

Ben zaten normal muhabbetle 5 bira içiyorum 2.5 saatte. 7 bira biraz çarpar tabi. Aç karnına iç en az 2 saat öncesinden itibaren bir şey yeme. Hızlı başlama belli bşr tempoda iç. zeytinyağı diyen olmuş ama dikkat et mideni bulandırmasın. Bence en güzel patlamış mısırla içilir.
Öncesinde bol su iç. Sigara kullanma bide.
rahat kazanırsın.
2 saatte 10 bira zor. belki 1 saatte 5 bira.

bir de içerken ne kadar enerji harcarsan o kadar çabuk alkolü vücuttan atarsın. yani içerken zıpla.

hatta tek kriter yarım saat ayakta durup kusmamak ise, iddia ediyorum 7 birayı 1 saatte içerim.

31. dakikada hepsini çıkarırım tabi... :)

ama hakkaten bu kadar abartı hazırlık gerekmediğini sen de göreceksin bence.

Miden tamamen bos olmasin. Ama tok oldukca bira icmek de zorlasir. Ote yandan ac karnina icmen daha cok carpacaktir, dengeyi ayarla bir sekilde. 2,5 saatin tamamini kullan, ne kadar agir icersen o kadar az caprar, hizli icme. Kafein alman da ise yarayabilir ayik kalmak acisindan, bunu denemedim ama biryerde okumustum. Suzuz kalmis olarak baslama, su icmek yasakmis zaten susuz kalmak da kotu olacak. O yuzden onceden su ihtiyacini iyice karsila. Soguk ic, mumkunse buz gibi ic. Mideni bulandirma ihtimalini azaltirsin. Normal sartlarda kazanirsin gibime geliyor iddaayi.

Ön hazırlığa gerek yok. Bir kaç saat önce yemeyi kes hatta aç karnına bile başlayabilirsin atıştıracağın şeyler aşırı yağlı olursa mide bulantısı yapabilir. Bildiğim kadarıyla zeytinyağı hikayesi rakı masasında işe yarıyor. Aynı zamanda alışık değilsen zeytinyağı da mide bulantısına yol açabilir. Kendini kasma hızlı içme 1 saatte 2,5 bira içersen boğazın alışır rahatlarsın, geri kalan 1.5 saatte 4,5 bira yuvarlanır gider. alışık değilsen sıkıntı yaratabilir. o güne kadar hergün 5+ bira iç bünye alıştırsın kendini. O güne kadar içmeyip o gün hızlı abanırsan 4'ten sonra zorlarsın 5'te dağılırsın kısa sürede. Kolay gelsin. Başarılar.

@robin, 1 saat 7 bira iddiasına girersem adam öldürmeye tam teşebbüsten yargılanırım.

bünyem alkole alışık ama o hızlara hiç çıkmadım, merakla bekliyorum ben de. haftaya perşembe olacak muhtemelen, akşamında yahut cuma günü sonucu yazarım :) thanks all

Müzik ve sohbete daldır kendini. İddiaymış gibi bakma severek iç(7 bira nasıl severek içilir bilemiyorum). Psikoloji de çok önemli çünkü.

Zeytinyağının yanında 1-2 kaşık da yoğurt tüketirsen daha iyi olur gibime geliyor mide bulantın için.

Ayrıca iddia biter bitmez içebildiğin kadar su iç. İçemiyorsan da en geç uyumadan önce iç. 7 bira demek kupkuru bir vücut demek.

kesinlikle zeytinyağı

iddia öncesi normal düzenini bozma ve telaşa sokma kendini. bir kere biraları bardaktan iç, şişeden içme. böylece hem daha fazla yudum alırsın hem de fazla hava çekmeyeceğin için mideye gaz doldurmazsın yani rahat içersin. yanına plastik bardak falan al olmuyorsa ona doldur. olayın açık havada olması iyi böylece hava serin olacağı için alkolden yana çarpılmazsın. daha önce bira içip içmediğini ve düzeyini bilmiyorum ama 2-3 birada uçan biriysen bence şimdiden antremana başla. her gün 3-4 bira içmeye bak iddia gününe kadar böylece vücudunu alıştırısın.ayrıca bira sonrası için yanına kırmızı etten yapılam bir yemek al. hamburger,köfte,kokoreç gibi.biralar bitikten sonra bunu yemen mideni rahatlatır.çünkü et alkolü çekecek.biranın yannda fıstık falan ye ya da daha önceden ne yiyorsan onu ye, unutma rutinlerini yapman burada önemli böylece kusma riskini minimum yaparsın. daha önce denemediğin birşeyi yemen seni zorlar ben söylyim. hatta iddia öncesi de fazla birşey yeme ve içme.

1) aç karnına içersen sarhoş olursun. ayakta yarım saat kalamayabilirsin.
2) zeytinyağı olayını ben ilk kez duyuyorum, ne işe yaradığını bilmiyorum ama mide bulandırıcı gibi geldi. daha önce hazırlık yapacaksan dene ama ilk denemen olacaksa iddiaya girdiğin güne bırakma.
3) cips falan yağlı şeyler, çoğu kişi yeme demiş ama tuzlu fıstık falan mide bulantın oluşursa mideni bastıracaktır. ara ara almakta fayda var.
4) 2.5 saatte 7 bira öyle komalık etmez insanı ama tabii bünyeni göz önünde bulundur mutlaka. kendini riske atacak bir durum olursa mutlaka yarıda bırak. hiçbir şey sağlığından önemli değil.
5) bi arkadaşın dediği gibi, 2.5 saati 20şer dakikalara ayır, bu şekilde keyiflenerek iç.
6) alacağın biralar soğuk olmayacak içimi zor diye demişsin ama asıl soğuk olmayan bira mide bulandırır, içimi zorlaştırır. 7 bira da 2,5 saat içinde daha da ılık hale gelecektir. ben olsam soğuk biradan şaşmam.
7) öncesinde çok ağır ve baharatlı şeyler yeme.
8) rahat al, kendini bu kadar kasma :)

Iddia nadir
Guzel bi iddia use bi 8-9 tane de ben icerim

Bir miktar zeytinyağı içtiğinizde, zeytinyağı midede ince bir zar halini alıp alkolün kana çabuk karışmasını önleyen bir kalkan görevi görüyor, zeytinyağı içmenin kabaca mantığı bu.

Bi gece öncesinde 2.5 saatte 3.5 litre su iç. Bakalım miden yeterince geniş mi.

Oldukça kalın giyin, bira içerken mideni de üşütürsen kusmaman imkansız. atlet matlet acıma.

su içmeme yasağı çok acımasızmış gerçekten. onun dışında imkansız bir şey değil. pub'da falan arkadaşlarla sohbet ortamında 5-6 tane içiyoruz zaten o kadar sürede. ha bizimki hayvanlık ama bişi de olmuyor. dediğim gibi su acımasızca olmuş. ama halledersin sen merak etme.

anti silence; günlük 3-4 bira ortalamam.
öte yandan viskiperverim (mideme güveniyorum dipnotu) zamana karşı fazla sıvı alışı biraz problem olabilir gibi geldi ama buradan aldığım manyellerle zaten soru işaretlerimi de atlattım :)
azıcık zeytinyağı, sıkı giyinme ve bardaktan içme önerilerini de uygulayacağım. baya baya terminatör olacağım, hızımı alamayıp akşamına bira zirvesi düzenleyebilirim ^^
önceki gün 3.5'luk su testi de çok mantıklı, deneyeceğim.

herkes gerekli şeyleri demiş ama şuna vurgu yapmak istiyorum çok soğukken hızlı hızlı içme mideni üşütürsün. ne çok aç ol ne çok tok. bu kadar. yağ falan iç demişler zaten.

-karnın ne aç nede çok tok olsun
-biranın yanında mutlaka birşeyler atıştır ama çok karıştırma çeşit 1 en fazla 2 olsun
-stres yapıp olaya odaklanma(sohbet et arkadaşınla)bu sebepten bile kusabilirsin normalde kusmasan bile
-2 gün hiç ilaç alma
-biralar soğuk olsun ortam sıcak olsun dışarıda üşütürsen sıkıntı
-biraları içerken en az 3 kez işe
-çok çabuk veya çok yavaş içme 2sininde sana zararı olur
-arkadaşına geçmiş olsun.

Allah rahmet etsin kardeş iyi bilirdik

ateistanbul, her ne olursa olsun, biraları alırken yanına maden suyu da al. içtikten hemen sonra maden suyunu mutlaka iç. sabah kalkarken de iç. akşamdan kalmayı çok ciddi şekilde azaltıyor.

dış mekan sıcaklığı falan demişsin ama buz gibi bira daha kolay içilir, nasıl gittiğini anlamazsın.
ayrıca zeytinyağı +1 hep duyuyoruz. bir de makul bir süre öncesinde yemek ye derim. bana aç karnına daha çok etki ediyor alkol.

zeytinyağı test edildi onaylandı!

gazan mübarek olsun! mental olarak hazırlanman için bir film önerebilirim.

www.imdb.com

ahah eyvallah, izlemiştim filmi ama izlenir o tekrar.
bu arada o gün 2 arkadaşım daha benimle birlikte içiyor olacak (iddiasız) bu da bi + sanki. tanrı benim almamı istiyor!

yiyecek içecek önermiycem ama arada bileklerini ve kulak arkanı soğuk suyla ıslatırsan 10 tane bile içersin bence.

1. evet 2. hayır

birinci bende de açılıyor. önemli olan yayınları indirebilmek zaten. iş yaptılar güya.. sağolasın.

indirmeye çalıştığın metin hangisi?

@clones hemen hemen denediğim 10-15 farklı dosyada aynı sorun ile karşılaştım. burada verdiğim link kırım yazınca ilk sırada çıkan idi. asıl lazım olan "Devlet-i Aliyye ile Rusya Devleti ve Kırım hakkında bazı malumat-ı mühimme ve tahrirat-ı resmiyeyi havi mecmuadır" başlıklı olan. ancak ne onu ne de diğerlerini indiremiyorum.

şu an bahsettiğin açıldı, tabi ilk önce üye olmak gerekiyordu. ama sanırım pdf sayfaların açılması zaman alıyor biraz.

@clones üyeyim zaten. sıkıntı şöyle; anasayfa rahatça açılıyor. kataloglarda biraz ıkınsa da arama yapabiliyorum. sonrasında e yayın için tıklayın dediğimde tarayıcının http:/katalog.... yazan kısımda yazı geliyor ama beyaz ekranda geliyor. bir üç beş on denemede de aynı sıkıntıyı yaşadım.

tarayıcı içinde pdf viewer var mı?
Onla zor olsa da içeriği yavaşça açıldı, 183 sayfalık pdf sayfasıydı hatta. ama internetim yavaş olduğundan yüklenmesi zaman alıyor.

taksim atatürk kitaplığı arşivine bir bakın. gazete arşivleri var epey. belki bunlar da vardır.

çiğ köfteci ali usta

alkislarlayasiyorum.com

Ali usta. Sirkeci'de postanenin orda. Kokoreççilerin az ilerisinde bir pasajın içerisinde.

ben kalabalığı görüp bi baktım de herife. adam milleti azarlıyor bağırıyor çağırıyor. millet kafayı yemiş çiğ köftemi yiyorlar azar mı belli değil

@goodyes

postane ne taraftaydı tam olarak? doğubank ile yeni camii arasında diye hatırlıyorum ama emin değilim.

mümkün mü dediğinin cevabını bilmiyorum ama her ay 300 koymak çok daha zekice bence.

her ay 300 tl koy ya da her ay bir yarım altın al daha mantıklı. bankaların altın hesabı var otomatik her ay da alabiliyorsun... bizim bir abimiz vardı emekli olana kadar her ay çeyrek altın aldım derdi. o çeyrekler sayesinde bir iki evi bir dükkanı oldu. bir de vakıf binası dikti.

300 lira demek ortalama 3-3,5 gram altın demek. açın herhangi bir bankada hesap atın içine. türk lirasında kalmasın yatırımınız. ciddi acil ihtiyacınız olduğunda da kullanırsınız. bireysel emeklilik olursa, bozduramayacaksınız.

eğer dediğini yapabilirsen ve o paraya hiç dokunmazsan süper bişey. ama bireysel emekliliğe girdiğinde kesinlikle ve kesinlikle çok çok sıkışsan bile o paraya dokunamayacaksın 10 yıl içerisinde. o bakımdan ben bireysel emeklilik diyorum.

bireysel emeklilik/@douchebag

Bireysel emekliliğe girersen 56 yaşına kadar parayı çekemezsin. Çekersen de pek bi karın olmaz. Her ay altın almak en mantıklısı.

bireysel emeklilik +1

Bireysel emeklilik. Devlet katkisi ve parayi istediğin an cekemiyor olmak isin artisi.

Yillardir bireysel emeklilik haricinde lazim olursa elimin altinda dursun diye para biriktirdim. Sonra ivir zivira harcandi gitti. Keşke onlari da bireysel emekliliğe gomseydim :/

ben de bir soru sorsam hazır bankacılar buraya bakarken?

kenara para koyuyorum lakin vadesiz hesapta kalıyoruz, faiz almıyorum. bazı bankalardaki kar payı eklenmesi denen şey de benim gözümde faizle aynı.

peki altın hesabı nasıl bir şey? elimdeki parayla altın alıp bankada kasa açtırsam içine düzenli bu altınları koysam altın hesapla aynı şey mi olacak, o da faiz gibi artıyor mu kendiliğinden yoksa? (altının kendi değerinin artmasını demiyorum, banka üstüne yeni altın koyuyor mu yani)

@emirkulu bankaların altın hesabına para yatırıyorsun. senden altın parası alıyor. sen sonraki günler çekerken istersen nakit olarak çekersin ama o günkü altının değeriyle... şubeden altın hesabı açtır. bildiğim kadarıyla gerçek altın alırsan kasa kira parası vermiş olacaksın...

Teşekkürler. Ykyt da sağolsun özel mesajla anlattı. Fakat az önce öğrendim, elektronik veya kağıt ortamına ortada gerçek altın olmadan yapılan işlemlerle kazanılan miktarlar caiz değilmiş. Belki birine lazım olur diye buraya ekleyeyim dedim.

Bence Miller tam sizin için üretiliyor :) Bulunduğunuz yerde limonlu filan biralar da varsa bi de onlar güzel olur.

Carlsberg!

"Lezzetli" bira istiyorsan kesinlikle Leffe Blonde'u tavsiye ederim.

bir tane efes extra iç başlangıçta sonra miller ile devam et. acı efes extradan sonra miller çok daha tatlı gelir ve extrada alkol çok olduğundan daha iyi kafa olursun.

tam olarak (bkz: miller'dan başkasını içemeyen kız) bunu tarif ettin.

Samuel Adams da şahanedir, demin yazmayı unuttum.

Miller tavsiye etmem. Su iç daha iyi.

Miller

efes dark
tuborg black

yılların tuborg goldcusuyum ama bence midye limon ve buz gibi tombul efes şişe deniz kenarında..

Bomonti filtresiz

ismini bilmiyorum ama bizim burada tobacco shopta mavi renkli bir bira var, cidden çok lezzetli, meyve suyu gibi.

ha onun dışında corona var, tam kadın birası.

kimse guinness dememiş?

bi mariachi dene bakalım.

Becks ve carlsberg market biraları olarak uygun. Ben de maya tadından ve biradan nefret eden biri olarak bi tek bu ikisini rahat içebiliyorum.

Onun dışında kriek max, london pride ve guinness'i denemenizi tavsiye ederim.

e madem bu kadar çok öneri geldi, ilkokulda yerli malı haftasında torbaladığımız mercimeklerin kuru fasulyelerin hatırına yerli sermayelileri alalım. yabancılar kusura bakmasınlar, çoook seneler sonra belki...

aromalıları da dışlayalım, bira gibi bira olsun. ne kaldı o zaman geriye?

leffe blonde +1. blonde olması önemli ama, brune biraz daha acı. ama evet, şu ana kadar içtiğim en lezzetli bira.
bir de nasıl yazılmamış(meğerse yazılmış), mariachi var; tekila ya da ekşimsi lezzetleri seviyorsan beğenirsin.
ha bi de, herkes miller yazmış ama miller normal biradan farklı bir lezzet içermiyor; sadece içimi kolay.

Grolsch. Lezzet arıyorsan kesinlikle tavsiyem.

Hayret kimse efes fıçı şişe dememiş. İçimi nispeten yumuşak, o bira acılığı daha az. Tavsiye ederim.

leffe blonde +1

Daha önce hiç denemediysen Guinness sakın içme!

Sana önerim Hoegaarden

daha önce denemediysen Guinness i dene derim, beğenirsen büyükşehirlerin muhtelif tekellerinde göz kırpan fuller's london black cab stout a geçiş yap.

Kriek diye bir bira çeşidi ve markası var. vişneli bira ve buzla içiliyor, tadı da vişneli gazoza benziyor ama %4 alkol oranı var.
birayı genelde kızartmayla ancak çekilir bulurum ben de ve varsa amstel içiyorum baya güzel oluyor.
ayrıca guinness seversen eğer başka türlü bira içmezsin o da ayrı konu

leffe, hoegaarden, duvel, grolsch iyidir. midye gibi kızartmalarla blonde tipte bira iyi gider.
becks, miller, heineken gibi gazozları tavsiye etmem. bir de kadınlar için falan demiş arkadaşlar ne alakaysa.

bana 45-50 gün arasında gelmişti.
deutsche post un sitesinde o numarayı girince, tr ye geçtiğinde tr de kontrol edebileceğin başka bir numara yaratmamış mı?

Deutsche Post'un sitesinde öyle bir yer yok ki :(

www.deutschepost.de
buradan çıkıyor mu?

"No information could be found regarding the mail item." hatası alıyorum. Lakin, DHL'in sitesinden baktığımda
"Tue, 02.09.2014 20:09 h Börnicke Conveyance of the item has been delayed due to damage.
Fri, 24.10.2014 04:38 h Bielefeld The shipment has been processed in the destination parcel center" mesajı alıyorum ki, bu benim kargom olamaz çünkü 9'uncu ayın 16'sında çıktı kargom yola.

Bana nr yi ver ben soracam kardesim : ) almanyada kaliyorum

Yolladım, @sami

haşladıktan sonra süzmeden önce içine bir bardak soğuk su dök. biraz karıştır. sonra süz. yabışmaz.

soğuk sudan geçirilmez, haşlarken yağ da koyulmaz. Yani tabii herkes kendine göre yapar ama genel kural budur.
Süzme suyundan yarım bardak ayırın, süzerken sosunu hazırlamaya başlayın, süzüp makarnaları sosa koyunca süzme suyundan da ekleyin. Sos yoksa tencerede zeytinyağı ısıtın, ekleyeceğiniz şey varsa ekleyin, makarnaları koyup suyu ekleyin, karıştırın.

Makarnayı al dente pişirin, biraz diri bırakırsanız hamurlaşmayı önlersiniz. Haşlanmış makarna zaten soğuk sudan geçmez.

*Makarnayı sadece suda haşla. Tuz ya da yağ koyma.
*10-15 dakika haşlama ayrıca, yuh, mantı gibi olur o zaman. 8-10 dakika. diri olsun, sosun içinde kaybolmasın istersen 8 dakika kafi. arada at ağzına, pişme durumuna bak...
*makarnan pişerken ayrı bir kapta sosunu hazırla. buna koyacağın yağ, tuz, içerik, tüm makarnana göre olmalı. bu sosu mümkün makarnanın da sığacağı ve karıştırırken dökülmeyeceği geniş bir tencerede hazırla. Hazır olunca altını kapa.
*makarnan pişince hızlıca süz ve olduğu gibi sosun içine karıştır.
işte bu kadar...

sevgilimden ayrıldım ve açım, fikir alıp lezzeti garantiye alayım dedim.

Benim 10 senedir başarıyla uyguladığım usül; su kaynayınca içine 1 tatlı kaşığı kadar yağ , 4 yemek kaşığı kadar tuz koy. Makarnaları ekle.

10 dk sonra kontrol et bir tanesini, sertse 2 dk daha tut. Sonra alıp suyunu süz ve tekrar tencereye koy. Dilersen tereyağ ile karıştır, dilersen sos ekleyip ye.

Bu şekilde tencerede (ocağın sıcak olmayan gözünde) kalsa da hamur olmaz.

15 dk haşlarsan her şekilde yapışır. ortalama 10 dk gayet yeterli. 10 dk sonra tadına bakıp okeyse tencerenin altını kapat içine soğuk su koy. daha çok pişmesini engeller.

en garantisi, pişirirken az tuz, ay yağ koy. sonra soğuk sudan geçir süz. sıcak tencereye tekrar biraz tuz ve yağ koy makarnayı tekrar tencereye alıp karıştır.

8-9 dakikadan fazla sakın haşlamayın. o makarna ölüyor sonra. makarnanın diri olması, hafif dişe gelmesi gerekiyor. İtalyanlar al dente diyorlar.

kesinlikle sudan geçirmeyin. hem lezzeti hem de besin değeri uçup gider. suyunu süzün ve hemen sosunu dökün. sosu hazır değilse çok az miktar zeytinyağı döküp karıştırın ki yapışmasın.

bu kadar basit. makarna diri yenir. öbür türlü ölmüş, haşlanmış hamurun bir lezzeti olmuyor, lök diye de mideye çöküyor.

internete girmek istiyor musun? yoksa amaç sadece konuşup mesajlaşmak mı?

edit: www.mediamarkt.com.tr

şöyle bir telefon alıp, üste kalan parayı da kenarda tutabilirsin.

bugün şokta samsung galaxy s4'ü 1000 liraya satıyorlardı.
şiddetle tavsiye.
www.sokmarket.com.tr

çok detaylı araştırmadığım için yanlış bir yönlendirme yapmak istemem ama şu telefonun fiyat/performans olarak çok iyi olduğunu duymuştum: (ayrıca çift sim takılabiliyor öyle bir özelliği var)

Asus Zenfone 6
www.teknosa.com

usb ile bağlayıp nokia ovi suite ile içindekilere ulaşıp rehberi yedekleyemiyor musunuz?

hayır, yedekleyemiyorum o baştaki güvenlik kilidi zımbırtısı nedeniyle bağlantı oluşturmuyor.

valf bozulmuş basınç fazla yükseğe çıktığı için.
baymak ise kombi 50 lira servis ücreti 140 lira da parça ücreti alıyor yetkili servis.

Fiyat alın, HDI ve Axa daha uygun verebilir.

Malesef, 400 lira üstünde verdi hdı ve axa.

Arkadaşım aksigorta'dan yaptırmıştı, kaza yaptığında davalık oldular.aksigorata davayı kaybetti ama aylarca uğraştırdılar.

Sonpo japon'a geçti, 2 kaza daha yaptı, adamlar sıkıntısız ödedi.

Ayrıca acentanız birden fazla şirketle çalışıyordur muhtemelen, dönem dönem sigorta firmalarından fiyatları çok uygun olanlar denk geliyor.

Sana güzel fiyat verdilerse düşünme.

teminat türlerine (sel, terör vb.) ve tutarlarına, mini hasar imkanı olup olmadığına bakın

eski arabam ile sağlam bi kaza yapmıştım. Sompo ikame araçta olsun, tamir işlerinde olsun gayet iyiydi. sorun yaşamadım.

yurtdışı sigortası yaptırdım ben bunlardan. başıma hiçbir şey gelmeden 6 ay sonra sağsalim memlekete geri döndüm. o kadar iyiler. saol sompo

Piyasa fiyatının 400 lira altına yaptırdık. Allah kaza bela vermesin inş :)

sompo'dan yaptırdım bende kaskoyu. bir kaç işim oldu ama hiç sorun çıkarmadılar.

Guvenebilirsin sompo'ya.

Deyil.

Değil. Hoşaf = komposto sanıyordum ama öyle bile değilmiş.

hoşaf komposto arasındaki farkı buldum. hadi siz de el atın da diğerlerini çözelim.

eksisozluk.com

Biri yaş diğeri kuru meyveden yapılıyor. Meyve suyu meyve suyu şerbet de sorf şekerli su.

Meyve suyu hepten alakasiz digerleriyle.

hoşaf kuru meyveyi kaynatarak,
komposto yaş meyveyi kaynatarak
meyve suyu taze meyveyi sıkarak
şerbet kaynamış suya şeker aroma karanfil karıştırarak yapıyorlar.

Şerbet genel olarak şekerli bazen de meyveli sıvılara deniyor. Baklavanın üzerine dökülen şey de şerbet yani.
Meyve suyu tanesiz oluyor. Misal kızılcık suyu ve kızılcık şerbetini kıyaslarsak kızılcık suyu daha az derişik ve daha az şekerli hatta yapana göre şekersiz bile olabilir. Kızılcık şerbeti ise safi şeker ve karanfil. Şerbetlerin tadı hemen hemen aynı oluyor zaten.
Kızılcık hoşafı kuru kızılcıktan kızılcık kompostosu (duymadım ama) taze kızılcıktan yapılıyor.
Bir de marmelat var mesela Doğu'da katık da derler. Kaynatılıp posası alınmış meyve. Sonra onu sulandırıp içiyorlar. Şekerlisi olursa kahvaltıda reçel gibi de tüketiliyor. Daha devam ediyim mi? :D

bu pazar büyükada'da koşu var. new balance koşusu. yani koşmak için değil de izlemek için gelebilirsiniz. ama kalabalık olacak ona göre yani.

Büyükadaya'ya gidecekseniz iskeleden daha yukarıda bir yere çıkamayabilirsiniz. Yağmur sonrasında toprak hemen kurumuyor öyle.

Gecen pazar gittim, birsey anlamadim.

yağmur olmasın yeterki yoksa en güzel zamanları, tam kalabalık arap istilası çekilmiş oluyor bu dönemde. yeterki hava yağışlı olmasın yoksa theodor un dediği gibi her taraf çamur oluyor..

bir büyükadalı olarak adanın en sevdiğim zamanlarıdır bu vakitler.. :)

sistem; fiyatların düşmesi için işsize muhtaç. Sistem değişirse, işsizlik azalır, o zaman fiyatlar olması gereken seviyede olur, kimse sömürülmez. Ama bu sistem ile, işsiz üniversite mezunu sayısı her geçen gün daha da artar ve bizler şu karikatürün gerçekliğine bakar, güleriz.

www.halkhaber.org

Allah'ın beyinsizi mühendis olmayı başarabilmiş ama adam olmayı başaramamış diye düşünüyorumki öğrenirken çektiği sıkıntıları ayda 1500 liraya satıyor. Ne diyebilirz başka? Okumakla adam olunmuyor sonuçta.

Bu dediğin teoride % 100 doğru ve olması gereken budur. Ancak bir örnekle açıklamak gerekirse ;

bir iş için diyelim ki 1000 tane aday var ve bu adayların 900 tanesi nasıl olduysa bu kadar çoğu senin gibi düşünüp ona göre tavır alıyor. Fakat ille o kalan 100 tanesi işi alayım da aman ne olursa olsun kafasıyla yaklaştığı için olan yine o 900 kişiye oluyor ve olacak.

olay kendini pazarlamakta. öz güven ve ortalama üstü bir bilgi ile bunu harmanlayınca 2x birim maaştan, bir sonraki işinde 6x birim maaş almak o kadarda zor değil. hele yazılım uzmanlığında.

Açlık ve uzun süreli işsizliği bu durumun dışında tutup gerçekten ihtiyacı olan insanlar için yukarıda yazdıklarımı geçersiz görebiliriz.

1000 adaydan 100'ü için kabul edilir bir durum.
Ancak sanki bu oran biraz daha fazla gibi.

Aslında olay biraz kendine güvenmek ve değerini bilmekle de alakalı.

önce buradan borcun var mı diye bir bak;
onlinetahsilat.sgk.gov.tr

sonra bulunduğun bölgede sosyal dayanışma ve yardımlaşma vakfı ya da kaymakamlıktaki gss birimine(genel sağlık sigortası) başvur. sana form verecekler bir sürü. onları dolduracaksın. borçlanmaya başlayacaksın.

eğer iş bulup kabul edilirseniz evet.(gerçi bunun da bazı şartları var, örneğin almanya için öncelik; sizin işinizle aynı işi yapabilecek, o şehirde iş bulma kurumuna başvurmuş kişiler önceliklidir. öyle birisi bulunamazsa siz alınırsınız ama çok da işleyebilecek bir kural değil tabi)

evlenebilirsiniz.

veye okul sebebiyle gidebilirsiniz.(yükseklisans gibi)

en kolayı aile birleşimi. yani evlilik. ama en sıkıntılı konu kimin ile? formalite olacaksa, bu büyük sorun. yoksa evlen kap oturum iznini. yok master mış yok iş arama prosedürleriymiş uğraşma.

eğer yeterince nitelikli olduğunu düşünüyorsan ülkeler nitelikli insanlara uzun vadeli vizeler verebiliyor bunları araştırabilirsin

Öncelikle bir iş bulacaksın. Sonra belirteceksin çalışma vizem yok, zarf atacaksın. Onlar halleder mi sen mi halledicen gibisinden. Eğer über bir elemansan ve büyük bir firmaysa onlar zaten aman efendim siz yorulmayın derler. Bir forsun yoksa ve çalışmak istediğin kurum orta/küçük ölçekliyse çalışma vizeni alacaksın. Sonra direkt gidicen.

Ya da okul sebebiyle gidicen çünkü daha kolay gidiliyor. yüksek lisans olur, doktora olur falan filan. gittiğinde orada iş bulmaya çalışacaksın. oradayken haliyle daha kolay bulursun.

ya da evlilik yaparsınız. 3-4 yıl falan parayla yapılıyor ama bu kişilere nasıl ulaşılıyor bilmiyorum. sonra zaten vatandaşlık için başvuruyorsun.

düğün salonu çok karlı iştir. yerini iyi seçmek lazım sadece.

@tescillimarka aynen ya iki çeşit çerez iki çeşit meyve suyu adamlar 15bin fiyat koyuyorlar..

peder bey cesaretimi kırıyor başına bela olurlar haraç isteyenler bilmemne baş edemezsin onlarla diye girişemiyoruz bi türlü..

not: bu işe iki kardeş + enişte ile girmeyi planlıyoruz.

uzun süre düğün salonunda kameramanlık yaptım. istanbul'da düşünüyorsan, gelir çekerim her düğünü.

@ykyt---- bi sıkıntıya denk geldin mi salon sahiplerinde?? bi problem ya da zor durumlar fln??

not: düğün sonu kavga eden kaynanaların kırıp döktükleri erkek tarafına fatura edilecektir:)

yalnız 15.000 lik düğünde yemek de vermen lazım. mesela biz kervansarayda yaptık düğünü 200 kişi için ve yemek ve(ordövründen ana yemeğine tatlısından meyvasına) alkol dahil(bu kısım önemli) ayrıca masa süslemeleri, balayı suiti, yıldönümümüzde akşam yemeği falan her şey dahil 14.000 tl tuttu. yani sırf meyve suyuyla yapsan düğünü çok çok altına tutar kar edemezsin.

@sta--- bizim arkadaşlar düğün yaptılar bu yaz.. 150-200 kişi sadece çerez ve kola - alkol yok- istenen para 13bin..

işte klasik fotoğraf gösterisi duvarda, müzik fln..

mekan önemli galiba ya bu fiyat konularında.. yeri iyi ayarlamak lazım..

valla dediğim gibi bizimki de kervansaray oteldi baya iyi bi yer ama fiyat da gördüğün gibi.. arkadaşınızı biraz kazıklamak istemişler bence o fiyat baya uçuk.

@defnex çekim süresini çok uzun tutuyolardı benim açımdan. işte baştan sona çekim diyor salonu rahat satabilmek için. halbukü 90dk lık çekim fazla bile bi düğüne.

konuşacak birşey bulamıyorsan konuşmazsın. ben de bir topluluk içine girdiğimde soru sormazlarsa sesimi duyamıyorlar. hiç sesimi çıkarmadan saatlerce oturabiliyorum. konuşmak için de uğraşmıyorum, aklıma konuşacak bir konu gelmiyorsa ne anlatayım. ama bana soru sorulursa anlatıyorum uzun uzun bazen. bir de yeni bir ortam, yeni tanıştığın insanlarla ne konuşabilirsin?

biraz dergi, kitap okuyun. film izleyin, tiyatroya gidin. şehri dolaşın. sergi görün. zaten bunları da yapıyorsanız, bilemeyeceğim.

Ayni durumda olan vir arkadasimiz var, bu yüzden yillardir duzenli bir iliski si yok. Insan olarak cok iyi, hatta tanıdığım en iyi insanlardan biri diyebilirim. Kizlar birkac kere gorusseler severler ama ilk bulusmadan sonra gorusmeye yanasmiyorlar artik.

Benim tavsiyem kendinizi gelistirecek bir seyler bulmanız. Hobi edinmeniz. O konularda okuyup arastirip uzmanlasmaniz. Hem de başka insanlarla ic ice olursaniz daha cok konusmak zorunda kalırsınız. Oteki turlu 33 yasiniza geldiginizde arkadaşım gibi olabilirsiniz.

etrafa bak, ilgini çeken bir şey illa ki olacaktır. Onunla ilgili şeyler sor,
O ortamda sıcak kanlı birini görürsen ona sor hatta bunu.

Sonra ilgi alanlarından aç konuyu. Geçen sinemaya gittim şu filmi gördün mü çok güzeldi vs. oradan konu açılır yardırırsın. Aslında laf lafı açar böyle durumlarda. Kendini rahat bırak, belki de içten içe bi çekingenlik vardır.

Muhabbet kitaptan, filmden çok hayattan, tecrübeden inşa ediliyor. Bir şeyler yaşıyor olmalısın.

Kızlar konusunda da, zaten sen değil o konuşsun. Sen konuşmayı yönlendir. Onun anlattıklarıyla ilgili bir şeyler sor. Sürekli kendini anlatan adam da kızı sıkar.

hacım rahat ol ya,
bu düşünceyi kafandan at, her yere kafanda bu düşüncelerle gitme.
her şey farklı olacak de. konuşmak için yırtınma ama lafa söze gir.
olmadı konuyu kendi istediğin alana doğru çekmeye çalış.
sonuçta yakışıklı adamsın, kasma bu kadar hacım.

(bkz: servis kaldır)

hepsini seçip yazdır diyince yazdırmaz mı?

hepsini secip sag tus yapinca oyle bir secenek cikmiyor ki :/

zamzar'ı kullanarak birleştirebilirsin.

online2pdf.com

tam emin değilim.

O kadar uğraşacağına şimdiye bitmişti. :)

bunları birleştirmek için harcayacağın süre tek tek yazdırmaktan uzun sürecek.

o ne demek yahu? benim vizem 6 aylıktı, taşıdılar ikametimi.

ben de anlamadim salaklar ya.

emniyetten yurtdisi giris cikis kagidi alcaksin. Yurtdisinda oldugun sureyi sgk siliyor. Hic kafana takma. Ben bu kagit ile sildirdim.

ay sonuna kadar evet. değişen bir şey mi gördünüz acaba?

kindle? okusun çocuklar.
3d printer çocuklar için olanları var.
rc araba
10 öğrenciye de müzekart falan verin de, gezmeye bahane olsun.

müzekart çok başarılı bir ödül olur bence ya +1

1 yıllık bilim çocuk ya da national geographic kids üyeliği

- İstanbul'daysanız, Usturlab Çocuk Atölyesi'nin orman kaşifleri adlı bir atölyesi var. tam da bu dönem çocuklarının ihtiyacı olan şey bence. Bir araştırın onu.

- müzekartı katılan her çocuğa verin bence

- mikroskop, teleskop, insan anatomisi modeli olan bir bilim seti.

- iş bankasının çocuk bilim kitapları serisi

müzekart katılan herkese + 1
- itü bilim merkezi ziyareti
- teknolojik olmayan veya unutulmaya yüz tutmuş oyuncaklar (topaç, ahşap tren, ahşap solo test)
- yerküre

hayır istoç ile metrobüs birbirinden son derece alakasız yerlerdeler.

www.google.com!3m1!4b1!4m8!4m7!1m0!1m5!1m1!1s0x14caa53c23acedcb:0x56d81a6061e5aeaf!2m2!1d28.820731!2d41.06641

Hayır. İstoç a gidecekseniz mecidiyeköyden 146 m ye binin.

metro geçiyor. bağcılar - başakşehir metrosu. ona da otogar - bağcılar ve havalimanı-aksaray metrosuyla aktarma yapıyorsun.

durak şurda: maps.google.com

en az 20bin gitmesi lazımdı. ya bir öncekinde değişmediler, ya çok dandik balata kullandılar, ya da sen rallicisin.

valla geçen sefer değiştirmemiş olabilirler. eğer öyleyse senin aynaların yüzeyini de bozmuştur. 120 yle falan giderken frene bastığında direksiyon titriyor muydu?

yetkili servis dandik mal kullanmaz.

siz frene fazla mı basıyorsunuz acaba? ondan olabilir mi bunu düşündünüz mü?

Hizli kullandigim dogru ama direk frenle yavaslamak yerine ilk bosa aliyorum. Direksiyonda titremede var ama o rot balans ayari dediler. Bide renault bikada yani yerinde servise goturuyorum. Degistirdik diyip degistirmemis olamazlar. Ki ilk bakimdan sonra duzelti ilerledikce tekrar ses geldi

Ha birde balatalarda kullanilan bi malzeme kanserojen oldugu icin yasaklanmis. Onun yerine kullanilan cok dayanmiyor dedi servis.

kullanılan malzeme asbes idi. ne kullanılıyormuş ki şimdi? 10bin'de bitmesi çok garip. bundan sonra takipte olun. zaten fren balatası görünen bir şey. araba stop haldeyken ve el freni çekiliyken parmağınızı soksanız kalınlığı görür hissedersiniz. aman dikkat edin araba hareket etmesin.

asbes: asbest

hacı şöyle bir düşündüm, en çok bindiğim araçla 60bin yaptım, onda bile balata değiştirmedim. satarken baktılar, iyi durumda dedi tamirci.

iki ihtimal var;
1- balata takmadılar, taktık diye gönderdiler.
2- araba kullanmayı bilmiyorsun. Motor freni yapmıyorsun.

edit: 132 binde almıştım 190 binde sattım. Kontrolden balatalarda sorun gözükmedi. Megane II idi aracım.

"direk frenle yavaslamak yerine ilk bosa aliyorum" yazmissin ama yavaslarken önce bosa alirsan "motor freni" yapmamis olursun ve balatalara cok yük biner.

ben mevcut aracımla 30.000 km yaptım, benden önceki sahibi ne zaman değiştirdi bilmiyorum. geçen hafta bakım yaptırırken ustaya sordum halen balata ihtiyacı yok. sizin aracınızın durumu normal değil bence.

öncelikli olarak 60bin kilometre fren balatası değiştirmeden gitmek ve hatta 0 60binin sonunda hala ustanın balatalar için "iyi durumda" demesi pek inandırıcı değil. yalan söylüyorsunuz tabii ki demiyorum ama tahminimce arabayı bakıma götürdüğünüzde balatayı değiştirmişlerdir.

10bin kilometre de çok az. aracınızın otomatik olması dolayısı ile yavaşlamak için mecburen sürekli fren kullanmanız gerekiyor bi de üstüne boşa alıyomuşsunuz ki bu hem fren balatasını erken bitirir hem de şanzıman sorunu yaşamanıza neden olabilir. muhtemelen gereğinden fazla frene basıyorsunuz, tahmin ediyorum arkasında giderken sürekli frene bastığı için beni kanser eden insanlardan birisiniz :) bu kadar frene basmayın, düzelir. en azından 25bin kilometre gider bi balata.

şu an takılı balata markası kale ise, daha da gitme o servise.

balatalar 15 binde bir bitebilir, çok ekstrem değil. ama kullanım biraz kötü galiba. siz o boşa alma işinden vazgeçin. otomatik araba boşa alınır mı yahu? hem vites kutusuna yazık, hem balatalara.

otomatik vites motor freni ancak 3 ve 2 ye alırsan yapabilirsin ki her defasında yaptığını sanmıyorum, 20 bin değişim için erken, kırmızı ışığı göre göre gidip son dakka da frenlere abananlardansan normal ama, bende ki araç manuel vitesli aracım şu an 50 binde fren balataları ilk defa değişecek

ortalıkta kalabalık yapabilecek minik eşyaları tutmayın. küçücük bi salonda bile orta sehpa gözünüze batmaz ama o sehpanın üstü miy miy bir sürü eşyayla dolu olursa bir darlanma gelebilir. aynısı çamaşır makinesi üstü, ayna önü gibi yerler için de geçerli. bir de aydınlık olsun diye olabildiğince açık renkli duvarlar klasik çözüm.

fazlalıklardan kurtulun. 1 yıldır kullanmadığınız şeyleri atın.

perdeleri boydan boya seçmeyin küçük sadece camı kapayack şekilde olsun

mavi ve beyaza boyayın bide bu önemli.

evedekorasyon.com

gibi.

gereksiz eşya ve giysilerden arınmış evimin sırrını paylaşıyorum:

soru 1 - bu eşyayı son bir yıl içinde kullandım mı?
cevap evet ise;
-- soru 1'e ek soru: hala işime yarıyor mu?
-- evet ise dursun, hayır ise güle güle
cevap hayır ise;

soru 2 - bu eşya, maddi/manevi değeri nedeniyle atmaya kıyamayacağım bir şey mi?
cevap evet ise dursun,
cevap hayır ise;

soru 3 - bu eşya önümüzdeki bir yıl içerisinde kullanmayı planladığım başka bir eşya ile birlikte kullanılabilir mi?
cevap evet ise dursun,
hayır ise güle güle.

not: soru 3, bir kıyafete uygun ayakkabı/çanta vs. atıp atmama kararı için sıklıkla kullanılmaktadır :)

ayna alanı geniş gösterir, üst dolaplar dağınıklığı toplar. açık renk duvarlar idealdir. az eşya her zaman iyidir. sadeleştirin evinizi.

webtv.hurriyet.com.tr

kari gibi atiyosun hep bosa gidiyo demek istemis.

@ykyt

sdkgnfsdkjgbjkds o neymiş amk :)))

"atacağın taşı sikim ben gidiyorum" demiş.

cointreau
cin
rom
malibu
bailey's
konyak
martini
martini rosso
campari

Çeşitli likörler olabilir.

weissbier olmayan listeye ben liste demem. zira kendisi bira değildir, weissbier'dır.

izlediğim en iyi dizilerden birisidir.

son bölümü hariç güzel

harika dizidir.

İlk iki sezon bağımlısı olursun. Gerisi için garanti veremeyeceğim.

kesinlikle izle. ben bb'den daha çok sevdim sanırım. gönlümde yeri ayrıdır.

Oz.

Keşke ben de baştan izleyebilsem hiç bilmeden.
Adebisi reyize ve keller'e selam olsun. Efsane karakterler hepsi.

Edit: Bu arada Oz'u, Six Feet Under'ı ve Sopranos'u izledim. SFU finalini atlattıktan sonra Oz altın vuruş olacak. Dolu dolu kaliteli ve çok sağlam bi dizi. Sopranosla da cila yaparsınız.

oz
the wire(2.sezonu kötü onu kafana takmadan izle geç, sonra açılıyor)
sfu
breaking bad
sopranos

bu diziler kesinlikle izlenmesi gereken dizilerdir.
sfu üzerine hepsi gider. ama tamamlayın bu seriyi.

siz feet under dan sonra bir yıl kadar dizi izlenmez.. bir yıl sonra oz a başla

six feet under biteli iki ay oldu, yeni diziye başlayamadım. bence biraz ara ver ve sindir.

sfu dram dizisi. ondan sonra bir dram daha iyi gider mesela breaking bad. sonra the wire suç/dram olarak. dramın allahı olarak oz da vardır aslında. saf şiddet değildir yani. sonra the sopranos yine suç/dram. sfu'dan sonra ne çeksen gider yani bu listeden.

ilginç. ben de pek hatırlamıyorum

Pilav Anadolu'da spesifik bir özelliği olmayan herhangi bir besinken İstanbul'da çok fantastik bir tatmış gibi algılanıyor sanırım, ondan olabilir.

demek ki ilginç olan geri kalan 80 ilin insanları değil, istanbul sakinleri.

çiğ köfte ulusal bir lezzetken, nohut pilav, böyle bir algıya ulaşamadı. nohut-pilav da güzel bir şey ama, yine de, pilav ve nohut işte arkadaş. niye durduk yere nohut pilav atıştırmak isteyelim ki. bence ilginç olan istanbul'da böyle yaygın olması. doğru soru:''bu olay niye istanbul'da bu kadar yaygın acaba?'' olabilir.

hatta dizilerde falan çıkıyordu, böyle offf nohut-pilav yumulalım hemen diyen karakterler. ne değişik adamlar yav bunlar, alla alla diyodum. herkesin olaya bakışı farklı demek ki. nohut pilav yemişliğim de var ama bende öyle bir çiğköfte bağımlılığı benzeri bir his oluşturmadı hiç. insanların çoğu benim gibi olabilir.

pilav unkapanında ünlüdür. unkapanı da istanbulda. olay bundan ibaret.

aynı şekilde bakarsanız 10 yıl evvel midye dolmayı belli şehirler hariç diğer yerlerde zor bulurduk fakat su an baya yaygınlaştı gibi.

zamanla pilav da gelir.

diger sehirleri bilemiyorum da en azindan ankara'da da istanbul'daki kadar yaygin diyebilirim. hatta canim cekti lan.

@willhelmwasmuss +999

Ankara ve İzmir'de de gâyet ünlüdür.
Hatta İzmir'de sadece nohutla kalmaz iş. Tavuk, ciğer, kavurma gibi ekstralarla birlikte satılır.

olm yemeyin lan onlardan. imalathanelerini gördüm diye yazdım kaç kere. köpeği koysan oraya siktir git der. yemeyin.

soruya cevap vereyim, kalabalık şehirlerde hızlı servis ve doyuruculuğu var diye.

haritadan baktım. metrobüs ile küçükçekmece'de insen, yürüyerek çok uzak değil. 1,5km

harcama yeter.

şimdi buralar enpara'yı tavsiye edenlerle dolup taşacak. vardır belki bir bildkleri, araştırın isterseniz.

bu siralar bitcoin cok dustu. simdi alirsan 1 ay icerisinde muhtemelen 2 katina falan cikacak.

enpara tavsiye edilmesinin nedeni yüksek faiz oranı vermesi.

Akenr al :)

internet download manager gibi programları denedin mi?
denemediysen muhtemelen işe yarayacaktır

mozilla'da da downloadhelper eklentisi ile indirebilirsin.

İşletim sistemini yazmamışsın. Osx için YTD var, her türlü işini görür. Büyük ihtimalle Windows sürümü de vardır, bilmiyorum.

deotak. duştan sonra kurulanıp sür, üzerine deo sık. Terlemeyi engellemiyor ama kokuyu kesiyor tamamen.

koltukaltı tüylerinden tamamen kurtulmak. biraz uzayınca bile koku yapabilir. deotak da tavsiye edilir tabii.

Deotak + 1
Terlemek sağlıklıdır, terlemeyi engellememek gerek ama bu ter kokusunu güzel engelliyor.

roc keops

www.britishsupermarketworldwide.com

bundan kullanıyorum. harika. koku sıfır.

bu da zararlı mı size göre?

mevzu (bkz: hiperhidroz) ise, yaklaşım farklı olmalı.

sarıyer börekcisi

Karakoy gulluoglununki de guzeldir

Saray Muhallebicisi'nin su böreğini denemeni öneririm.

Bilice Borekcisi

dilim börek- buranın su böreği iyi. zeytinburnu demirciler sanayi sitesinin oradaki yerinden almıştım.

dilim börek +1
E-5 ten görünen merter şubesinden bir bayram bir tepsi almıştık evde uğraşılmasın diye. Benim hoşuma gitmişti.

asu börek, göztepe

metrobüsle gidip yürüyebilirsin.

metrobüsten ayvansaray'da in 10 dakikada eyüp camii'de olursun.

şehitlikten piyerloti uzak. oradan yıldıztabya arabalarına binip piyerlotinin üst kapısında inebilirsiniz.

o kadar zamanda 3-5 kelime rusça öğrenemedin mi lan. şirinlik olsun diye bile mi öğrenemedin yani. ben masada yabancı biri olduğunu fark ettiğim anda açıyorum google translate'i çaktırmadan, bakıyorum iki kelime telefondan. sende iş yok pampa.

3-5 kelime rusça öğren. sonra da rusçam bitti demeyi öğren. bi kere böyle bi git, muhabbet eder gibi takıl, sonra rusçam bitti de git. sonra 3-5 kelime daha öğren öyle git, ingilizcesi falan var mı darla biraz. bu bi başlangıç olur.

roket, biraz öğrendim tabii. yanımda da google translate kadar güvenilir bir özbek olacak. has adamımdır. ben sıkışınca o anlatır zaten kalanını. bunu mu deneyeyim yani? sufle alıp mı konuşayım?

kafkasyayı hiç bilmiyorum. işin doğu avrupa kısmını biliyorum biraz
hani demişsin ya "büyük bir türk işci grubuyuz burada, genelde ölü diri elf orc fark etmiyor arkadaşlarım için, sağ olsunlar, " hah
işte o büyük sorun, aynı işyerinden 10 tane adamın aynı kızla yattığını biliyorum..kız seks işçisi filan da değil. sonra kavga kıyamet (en sonunda biri öbürünü öldürdü şimdi içerde) ya da kızı farklı farklı anlatmalar, çok tuhaf tuhaf şeyler.
neyse yani türk erkeklerini iyi bilen ve bulaşmak istemeyen kız haklı, kızamazsın. seni onlardan farklı bir adam olarak değerlendirdiyse gerçekten yardırabilirsin.
ben ilişkide uzman değilim ama dediklerine baklınca iyi bir aday gibi duruyorsun -kız milliyetçi değilse olur bu iş bence, bi de 3-5 kelime ruşça öğren bence her insan kendi için dil öğrenen birini sempatik bulur illa ki.
olursa kızı da türk ortamından uzak tut zaten :)
not: yukardakileri hiç okumamıştım. bana kalırsa ilk başbaşa konuşmayı sufleyle tercümanla filan yapma..kadın olarak bence pek sevimli değil. başka birisinin hatunun ağzını araması bile daha iyi bundan :)

roketadam'ın rusçam bitti taktiği bence daha sevimli:)
başta bir kendiniz gidip şirinlik yapın sonra böyle olmayacak diyip çevirme yapacak arkadasınızı çağırırsınız.
ilk anda yanınızda tercümanla gidince garip olur bence:)

tercüman aslında muhabbete geldiğim arkadaşım olacak ama.. yani side kick olacak, wingman olacak. ben zaten tek başıma gidip içemem, sıkılırım. en iyi arkadaş o. nazımı da çeker. sufleyi alırım. aldığımı belli etmem.

sevimlilik zaten benim en tabii karakterimdir, bi tanısanız evde beslemek istersiniz beni. o kadar. mirket gibi bi şeyim.

tercümanla olmaz o iş. tarzanca + vucut dili bile daha evladır. en azından sempatik olur. kız sana bakmış, senin gönlün zaten onda, bar kapanacak kız memleketine, okuluna dönecek diyorsun. ciddiyim, evlenirim, kızı alır türkiyeye bile getiririm diyorsun. daha ne bekliyorsun birader? bu akşam git yanına zdrazvuyte, spasiba filan yardır allah ne verdiyse. ben ki hayatımda rusyaya gitmedim bak 2 kelime biliyorum. gerisi kısmetse gelir.

bi de ister istemez su olay geliyor insanın aklına :D
alkislarlayasiyorum.com

izviniti diyeyim, ti oçin grasiva diyeyim, bunları biliyorum tamam da bak sonra konu orada takılı kalırsa döner burada sinkaf ederim size. ermeni çıkarsa da sorun olmaz gibi, sonuçta arkadaş grubum 10 tane türk, benim de türk olduğumu çıkarıyordur az çok.

www.omniglot.com

kız özbeğe söyleyecek, özbek sana çevirecek, sen özbeğe cevap verecen, özbek kıza çevirecek. sıkıştığın zaman muhabbetin böyle ilerleyebileceğini düşünüyor musun gerçekten? bu yolla mı kıza kur yapacaksın? bu sistem iş toplantısında yürür anca. dediğin kadar şirinsen kız seni alıp beslemek isteyecekse zaten ortak bir dil bulursunuz.

özbek sağlam, onla muhabbet eder gibi yapıp aslında tüyo alıcam. gittiği yere kadar böyle. sonrasında bir not yazıp telefonunu yazmasını istesem mi? gerçi telefondan çok bana gereken odno ya da ona benzer bi siteden arkadaşlık isteği yollamak. kötü bir plan mı?

(ev arkadaşım bu yöntemle bu yaz 3 deuşkayla sıradan tatil yaptı, buranın plajı güzel, onun etkisi de var, ha benim niyetim bu değil tabii.)

öyle çevirmenle falan olmaz, önce kendin muhabbet kur. he masaya geldiğinde muhabbet döner falan tabi sosyal bir ortam oluşması daha iyi ama sürekli öyle tercümanla olmaz o iş. zaten madem herkes doktor falan çıkıyor az buçuk ingilizcesi vardır kızın.

Bence de bu zaman içinde dilini geliştir ve bir sürelik bakışmadan sonra zamanı geldiğinde konuşun. Gerçi alır Türkiye'ye getiririm falan filan diyorsun da kızın planları buna uymazsa ellerin boş kalır. Fiziksel güzellik için delmeyeceğiniz dağ yok.

ya kız bir daha dönmemek üzere gidebilir bi yerlere. sorun bu. benim vaktim yok. şimdi ya da asla. seversiniz böyle durumlar için tavsiye vermeyi. yapın bi şeyler, sanatınızı konuşturun işte.

durumu da en iyi şu açıklıyor:
(bkz: kütleçekim kilidi)
benim için artık çok geç. kendi eksenimde dönme periyodum ile onun yörüngesinde bir tam tur periyodum eşitlendi.
verilenler bunlar. cevabı koşulları eğip büküp vermeye çalışmayın.

hocam o cografyada ermeniden canını, azeriden paranı, türkten karını sakın derler.
o yüzden bahsettiğin türk arkadaşlarından biri kızı götürmeden evvel harekete geç.
rus yada eski sovyet cograyasında gönül işlerinin nasıl döndüğünü az çok bilen birisi olarak tavsiyem hiç zaman kaybetme.
yerellere pek güven duymamak lazım, ama özbek kankan sağlamsa onla git yada git yanına rusça bildiğin kelimelerle muhabbete gir. gerisini google translate ile getir.
o cografyada bu doğal.
yapıştır hocam, hiç çekinme.

bu yazıyı bilgisayarımda bir txt dosyası olarak atıyorum. en kötü ihtmalle birkaç güne yollamak üzere.. olayı sıcağı sıcağına yazayım, yarın detaylar uçabilir.

neler oldu neler..
gittik kamil "the uzbeg" ile. araba bulduk. gagraya indik. bahçeli kafeye çöktük. sağa sola bakındım. ev arkadaşım da buraya takılır. beni de o alıştırdı zaten buraya. gözüm onu aradı. göremedim. "yeni bi yer keşfetti galiba" diye düşündüm. hep buraya takılır çünkü. ama dans pistinde yok, her zaman oturduğu dans pisti kenarındaki masada da yok. "tanıdık kimse yok" dedim o an. daha iyi oh. muhabbete limon sıkacak kimse yok. bu kızı ona ilk gösterdiğimde ev arkadaşım çok net konuştu çünkü: "yerellerle olmaz". ev arkadaşım garantici. binemeyeceği eşeğe ot vermez diyeyim siz anlayın. bu tavrı inancımı baltalıyor. ben çok az şeye inanıyorum zaten. eldeki inançlar da gidice sıkıntı oluyor.dediği de doğru çıkar hep ama bu durumda bende göstergeler aksi sonuçlar işret edyor. şüphe ile yaklaşıyorum ama bir taraftan inanmak da istiyorum.inanç ve bilim kol kola!! inanabiliyor musunuz? ama boş inançla, eksik deney ve gözlemle olmaz deyip istihbari bili toplamaya var gücümle devam ediyorum. bir aydır operasyonu olgunlaştırıyorum işte..


neyse, biraz ısıttık oturduğumuz sandalyeleri, kamile sordum "burayı bildin mi" diye. "altı aydır gelmedim" dedi. gelmez çünkü bir gelişinde iki yövmiyesi gidiyor burada. ben bu gece zorla getirdim. hesaplar benden. operasyonda kritik görev üstleniyor. basit bir çevirme değil, aynı zamanda kızın siyallerini doğru mu anlıyorum? onu öğrenecek.

bi beş dakika bakındım biraz, bütün garsonları tek tek gördüm. kısa kel çocuk. orta yaşlı abla. yeni başlayan genç kız.. ve en nihayetinde de zat-ı şahaneleri teşrif etti. .... gözümün çiçeği, deri montu öyle yakışmış ki..menü geldi.. kendi getirdi. bir gülücükler, bir selam hoşbeşler.. anlatamam. menüye göz gezdirirken kamile ilk intibasını sordum. "kız güzel" dedi. çok güzel. "bi özel alaka sezdin mi" dedim. "sana meyilli gibi" dedi, "bana da öyle geldi" dedi. ohh. içim bi rahat etti. bir sonraki aşama. siparişi de mi o alacak? evet yine o geldi, istediklerimizi söyledik, aynı cilveli eda ile bara hareketlendi. ikinci aşama, pürüzsüz, akıyor. allahım sana geliyorum. derken kamil beni dürtüyor. "ne var" diyorum kamile, "daha biralarımız gelmedi" diyorum içimden, derken, biralar geliyor ve tarkan çalmaya başlıyor. "the dudu dudu". kamil "anonsu duydun mu" diyor, "her gün gelen türk dostumuz için tarkandan çalıyoruz" dedi müzisyen.

kim ki lan o her gün gelen? ben olamam, en fazla iki gün üst üste giderim oraya ben. sanki benim ev arkadaşından bahsediyorlar ama arkadaşım yok ortada. 15 dakikadır her köşeye baktım yok. e kim kaldı? tek türk benim olum ortada. açıklayamıyorum, bu şarkı kimden bana geliyor? ne sebeple bana geliyor?.. bira geliyor, şahaneleri kendisi getirip veriyor (çünkü o bir garson evet, olması gereken de bu). kamile soruyorum, "kamil" diyorum "bunlar rastlantı değil mi? ben kendi kendime kuruyorum di mi", zira bu kadar iyi gitmemeli bu iş! kız türk olduğumu biliyor sonuçta. daha gireli 10 dakika olmuş. bana siparişle beraber şarkıyı hediye eden o mu yoksa? bu nasıl bir mesaj ya rab? neden bu kadar acımasızca işimi rastgetiriyorsun? buna hazır değilim.. kamil bir şeyler söyle kamil. nabıcaz kamil?

kamil diyor, "kıza sorucam bi dahaki gelişinde ingilizce biliyor mu diye. öyleyse sen devam edersin sipariş verme görüntüsünde yoklarsın ağzını" diyor. "dur" diyorum çünkü daha olaya hakim değilim. arkamı dönüp pisti kesiyorum. şarkıyı hediye eden müzisyenle göz göze geliyoum. geçerken bana selam veriyor. hala tarkan çalıyor. tarkan bizim için söylüyor: the dudu dudu.

bira ardından kartoşka da geliyor. bu sefer kısa çocuk getirdi. hmm. neden acaba?. derken sola dönüyorum: en sevmediğim sahne. kız müzikten uzaklaşmak için yandaki yoldan caddeye gidiyor. telefon edecek. kime ki? diye düşünürken kız dönüp bana bakıyor. "ayrıl şu erkek arkadaşından ben buradayım" diyorum "bak". bakıyor bakıyor. o yol boyunca çalılık çitlerin arasından kaybolana kadar bana bakıyor. sanki gidiyorum ama aklım sende gidiyorum der gibi. bu bakışla akli melekelerimin bir kısmı daha yitip gidiyor.

bu işte aksilik var. hala aksilik çıkmadı çünkü. kız şu an iş başında değil bile, molada, masaya her gelişinde daha samimileşiyor aramızdaki derme çatma sohbet, uzaklaşırken de arkamdan gel der gibi gidiyor ve şimdi molaya çıkarken bile bana bakıyor. bir kuvvet ayaklarımı karıncalandıracak kadar şiddetleniyor, bacaklarım yol ver gidelim bu kızla gezelim diyor. bekliyorum. telefonuyla konuşsun. uzaktakindense ben yakındayım, her tür avantaj bende. beklemem daha temkinli olmam lazım. bekliyorum. kamil "gelince konuşmayı açıyorum ben" diyor. bende tereddüt zaten yok da.. telefonu bitiyor. çalıların arasından beliriyor. bara geçiyor. "kamil şu an ne görüyorsun?" diyorum. onu hakim noktaya oturttum. benim gözüm kör olabilir. o herkesin içinde dolaşırken kıza bakacak ve askıntısı var mı görecek. ben göremem çünkü aşk başa düşünce gözler devreden çıkıyor. bakar körlük başlıyor. kamil hala ısrarcı. "bizim masaya o bakıyor sadece" diyor. başka kimseyle ilgisi yok diyor. her şey lehimeymiş. iyi diyorum. iki ihtimal var. ingilizce bilmezse kötü, ama bilirse, bu akşam neticeyi kesinnlikle öğreneceğiz. netice için de iki ihtimal var. reddederse kötü. ama reddetmezse yaşanacak hislerin tarifi yok.

"tamam hazırım" diye geçiriyorum içimden. kamil "geliyor" diyor. ne? niye geliyor? biralar bitmedi, siparişimiz yok neden geliyor ki? beklemiyordum ama hazırım. bu heyecanlanmama vakit kalmayacak kadar kısa süren bir an. gelen o ve sebepsiz yere geliyor. hayır sebep olmalı. oun bir sebebi var, onun bir sebebi var. eyyoeeyooeee.

kafayı sıyırmama birkaç femtosaniye kala göz ucuyla dönme cüretini gösteriyor ve ev arkadaşım, mekanın müdavimi, idari işler müdürümüz, mümtaz şahsiyet tingiz abiyi görüyorum (tingiz the mongol) göremeyeceğim kadar uzakta oturuyormuş. meğersem..bu birikim, bu mükemmel ihtimalsizlikler örgüsü, çorap söküğü gibi çözülmeye başlıyor o an. gelen kız değil, tingiz.. muhtemelen telefonla konuşmaya çıktı bir süredir ve görünmedi ortalarda. geri dönüp biraz dans etti ve köşede bizi gördü.

şarkı bize gelmemiş. sadece tesadüf. müzisyen, tarkan (the hun) koyup bira almaya giderken yani mola vermişken göz göze gelmişiz, bu da tesadüf. bütün bu gümbürtü tingiz the mongol için kopmuş. hmm. biz onun için baktığımızda o tuvalet ihtiyacına, telefona falan kalkmış. meğersem. 3. tesadüf. ne kadar geriledik plandaN? fevkalade gerideyiz..

HAYIR BUNLAR GÖREVİ ENGELLEYECEK GELİŞMELER DEĞİL!!! TESLİM OLMAK YOK GERİ ÇEKİLMEK YOK!
yalnız.. hipotezlerimi gözden geçirece vaktim de yok. tingiz gidiyor. "az sonra gelirim yanınıza" dyerek. bir dans edip gelecek. kamile dönüyorum, artık sadece gözlem, plan bozuldu, mongol burada, "harekete geçmiyoruz" diyorum. kamil "tımmam" diyor. uzbegler tamamı tımmam diye telaffuz ediyorlar.

her şey sakin her şey susmaya yakın. son 15 dakika, son 5 şarkı, piste dansa davet ediyor müzisyen çiftleri. bakıyorum. bekliyorum. bir şarkı. ikinci. bir daha. tingiz geldi yanımıza. artık beraber oturuyoruz. biramız bitti. getiren yok. bira almaya kendim gidiyorum. amacım onu muhakak görmek. ama sadece görmek. bara doğru yöneliyorum ve o da ne? barın önünde bir izbandut mu var? o kim lan? bu buranın fedaisi mi? ilk defa görüyorum. kimle konuşuyor? o-oo bizim kız bununla konuşuyor yaaa. sakin olalım. adam alelade bir çalışan ise, iş arkadaşlarına yönelmez, bar gibi yerde sayısız kadın geçer bunun elinden. bir kişiye bağlanmaz bu hayvanat. hem şu bahsettikleri çanta hırsızı çete de varken (ve bu çete yan masada etrafı kesiyorken). bunu bence yeni tutmuşlardır. itlere gözdağı versin diye. neyse birayı unuttuk. "dva piva". bardakta veriyorlar, bardak bunlarda köpeğin yattığı yer demek, bişey tarif ederken tabu kelime. şişe alıcaktım ama neyse, izah edemedim. alıyorum bardakları. masama savuşuyorum. ama o dingil kim? ne iş? aklımda hiç rastlamadığım bir duruma ilk defa rastlamanın yarattığı karmaşa. beklemeliyim. son iki şarkı. hala slow çalıyor. geceyi yalnız geçirmek istemeyenlere son çağrı. masada tingiz, kamil ve ben. son biralarımızı içiyoruz. kamile "sorun var" diyorum sessizce. tingizi bu işe karıştıramam. kamil bu meselede güvendiğim adam. son dans şarkısı. gece bitecek, ama asıl düğüm noktası, hiç görmediğim adam bu geceyi nasıl bitirecek? "KAMİL" diyorum, sorun var. KAMİL ANLAMIYOR.

son şarkıyı müzisyen bizzat seslendiriyor. orga kasedi koydu. insanlar piyano arpejlerinden hemen çıkardı şarkıyı. artık çift olan kimse oturmuyor. pist doldu. bekliyorum. ve beklediğimi görüyorum. bizim hayvan eti yemiş yarma benim kızı elinden tutarak dötürüyor sahneye. ama çekerek değil. yan yanalar. daha fazla bakmamın anlamı yok. önüme dönüyorum. kamil kendini gülmemek için zor tutuyor.

"kamil" diyorum, "bu herifi ilk defa gördüm. daha önce yoktu. hiç dans ettiklerini görmedim." kamil bana bakmıyor. dansı izliyor. soruyorum, ne oluyor şu an? "çok yakınlar" diyor. "öpüştüler. birbirlerine öyle yakınlar ki" diyor. evet, bütün gözlemler çöpe. hipotezler çöktü. yeterince şüpheci olamadım. inanmak istedim ve inandım. ve işin tepe noktasında bir saniye geçirdikten sonra serbest düşüş başladı. biralar bitiyor. artık herhangi bir detaya odaklanmak gerekmiyor. retrospektifliğin alemi yok. sonuç çok net. bu sıra bayram (the assimilated kurd) çakal kasa, vişne çürüğü be-emvesiyle mekana geliyor. biralar bitiyor. müzik bitiyor. dans bitiyor keza..masa birkaç kez "malum kız, paralel şıfrıntı, işte o aşufte" tarafından, bardaklar, tabaklar, küllükler sırasıyla temizleniyor. sıfır göz teması. kamil burada çünkü. rol yapmam gereksiz. acımadı ki bakışı atmak gereksiz. kalkıyoruz. bu maskeli balo ve onun sahte yüzleri evlerine dağılıyor.

ben ciddi bir hata yapıyorum ama işin kötüsü bunu 15 yaşımda yapmak yerine 30umda yapıyorum.

ve en kötüsü, kontrolü çabuk elden bıraksaydım; off düşünmek bile istemiyorum. mevcut sevgili olacak öküz ve göz yumduğu belki de elebaşı olduğu çantacı şebekesiyle geçebilecek linç dolu bir finalden kıl payı kurtuluyorum.
önemli mi peki? n'yet! o gözler için ölümün kıyısıdan dönülebilir sağ sağlim. ama o kıyılar çok uzak..

ruh halimi yansıtacak bir şeyler arıyorum.
en iyisi bu geliyor aklıma:
i.imgur.com

türk olmayan kızlara hep aynı öğüdü veriyorum.
türk erkeklerinin gözlerinin içine bakmayın ve yazmıyorsanız, gülümsemeyin.
bunları yaparsanız, size aşık olurlar, anında " bu kız bana bkaıyor" derler, aman dikkat.

sizinki de o durum. iyi kurtulmuşsunuz.

aşık olmak? öyle bir şey demedim ben.
en kötü ihtimaller halinde tony montana-elvira hancock "aşkı" gibi bir şeyler hayal ediyordum daha çok.

hocam eski sovyet cografyasının kızları bir iki bakar, pas verir. adam bir şekilde kızın yanına gidip bağlamayı çekmezse siktiri basarlar.
arkasına bakmadan giderler, başka adam aramaya başlarlar. sonrasında da kendisine yaklaşan adamla takılırlar.
bence kız sana pas vermiş, şans vermiş ama senden karşılık alamayınca, basıp gitmiş.