Malesef okuyacağı kitaba sayfa sayısına göre karar verenlerin sayısı az değil.

Çözümü, istemek, kendine okuma ortamı yaratmak, yatakta uzanarak değil de masada oturarak okumak belki, sallıyorum bu örnekleri çoğaltılabilir. Ben evde okuyamayıp otobüste bir kitap bitirebilen bir insanım mesela.

ya bazıları da abartıyor. olayın ciddiyetini ve büyüklüğünü o derece yayıyor ki yazar, oalyın artık bir ciddiyeti kalmıyor ortada. haliyle olaylar yavaş ilerliyor, bu da okuyucuyu sıkıyor.

mesela "savaş ve barış" haddinden fazla uzun. üstelik anlattığı bir şey de yok.
"gurur ve önyargı" var klasiklerden, o da vakit kaybı ve o kadar sayfayı boş yere okuduğumu düşünüyorum.

bu bence herkeste var. sadece kitabın öneminden dolayı (mesela çok övülmüştür, o an okunması gerekiyordur, belli bir amaç için okunuyordur vs.) herkes bu sıkıcılığa katlanıyor. mesela ben 250-350 sayfada çok da güzel şeyler anlatan kitaplar da okudum, sen de okumuşsundur. yani uzun yazılar can sıkıyor haddinden fazla uzatılan bir olay içeriyorsa.


ha, yine de uzun yazıları seven de vardır, tuğla gibi olup her sayfasında seni kendisine çeken kitaplar da vardır ki bunlar istisna.

bu hafta don kısotu bıtırdım. 950 sayfa.. Azım gereklı,bır gunde teknolojıye vakıt ayırdıgı kadar ınsanlar kıtap okusa, sayfalar su gıbı gıder.

Mesela ben uzun bir romani kolay kolay okuyamam ama upuzun olup da okudugum baska seyler var.

"mesela 'savaş ve barış' haddinden fazla kalın. üstelik anlattığı bir şey de yok."

arkadaşlar kitap soruları sormayın şurada. sormayın ki asabımız bozulmasın. böyle cevaplar görmek için online olmuyoruz. lütfen. rica ediyorum.


100 merdiveni bir anda çıkamazsın. sırayla çıkacaksın. baktın ortalarına geldin. sonra ikişer ikişer çıkacaksın. sonra üçer üçer... o 100 merdiven bitince başka bir merdiven çıkacak önüne ve bunun basamakları diğerinden biraz daha kalın olacak. adımını biraz daha geniş atmak zorunda kalacaksın. alışacaksın. anlayacaksın.

okumaya proust ile -veya joyce ile- başlamak var, haruki murakami ile başlamak var. bu noktada iş sana düşüyor. hayatında en fazla 10 kitap okumuş bir adamın eline ulysses'i verirsen, "sikerler böyle kitabı, ne yazmış böyle dalyarak, alakasız alakasız" cevabını alırsın. gocunma. bu noktada yapman gereken şey araştırmak. araştırmak ve irdelemek. "kim daha akıcı yazar, kim daha net yazar"ı araştırmalısın. ve bu ışıkla devam etmelisin tünele. aldığın neticeler sonucunda yapmalısın okumalarını. inan bana zamanla çok daha iyi yerlere geleceksin.

uzun yazı okuyamama sebeplerinden birisi -belki de en önemlisi- çok okumamak. okumayı sevmeyen insan "tuğla kitap" okumaz. okumayı göze alamaz ki. bunun çözümü de çok okumaktan geçiyor. üst paragrafta da söylediğim gibi, ne kadar basit yazan yazarları okursan o kadar iyi geçer gelişim sürecin.

tavsiyem basit, yalın yazanlar ile bu işe başlaman ve ilerletmen.

birkaç öneri; haruki murakami, barış bıçakçı, emrah serbes, jack kerouac, ingvar ambjörnsen, hakan günday, hasan ali toptaş, ihsan oktay anar(resmen dil ile oyun oynar. seversen çok seversin, beğenmezsen nefret edersin. ortası yok), sabahattin ali, yusuf atılgan, sabahattin kudret aksal, stefan zweig, knut hamsun, ilhami algör, john fante, mihail lermontov vs.


edit. stefen değil, stefan.

bildiğim kadarıyla öyle bir taslak kabul edilmiyor. yani orada kalacagınız adresin gelen iş teklifinde belirtilmesi gerekiyor ya da bir tanıdıgınızın bulundugu yerdeki yabancılar şubesine 25 euro karşılıgı davetiye düzenletmesi ve size postalaması gerekioyr. yani a4 kagıda bu kişi bende şurda kalacak yazısının bir değeri yok bildiğim kadarıyla.

@bisse çok güzel açıklamış. tam olarak bu yapılması gerekiyor. ayrıca o kişi göndermek istemeyedebilir. zira almanya'da senden sorumlu oluyor o kağıdı gönderince.

bisse'nin dediği davetiye verpflichtungserklaerung. eğitim veya turist vizesinde onu isterler unterkunftsnachweis bildiğim kadarıyla bunda farklı.i
ilk önce şu var: nerde kalacaksınız?

Bissenin dedigi tamamen farkli bir olay. Bana email adresini mesaj olarak atarsan sana bana yazilani gonderebilirim. Mobil oldugumdan ben mesaj atamiyorum.

amma çok adım geçmiş lan! :)
öğrendikten sonra buraya da yazın lütfen diğer arkadaşlar da yararlansın.

Interval yorar. İvme kazanırken daha fazla efor harcıyorsun çünkü. Uzun mesafe hiç koşmadım ama genel taktik, koşunun ikinci yarısını ilk yarısından daha hızlı koşmaktır.

öteki duyuruyla birlikte cevap vereyim.

uzun koşularda su içmek aslında sporcunun kendisini alıştırmasına bağlıdır. 7km aslında uzun bir koşu değil ama 5. km'de birkaç yudum almanızı öneririm. 21km koşarken ilk su ihtiyacımı 5km de karşılıyorum. kendimi öyle alıştırdım. su içmek diyince de 300 ml içmek değil. birkaç yudum.

burun akması olabilir. koşarken durmanıza gerek yok. tshirte silinir. iğrenç gibi görünse de çok uzun koşularda ter, tükürük her bir şey oluyor.

koşu temposu olarak ilk 1-2 km temponun altında olmalı. ısınmak için. yani 10km/sa yerine 9km/sa ısındıktan sonra kendi tempomuza çıkmalı ve yarışta hep o tempoda gitmeli. çünkü ani yükselişler laktik asit seviyesini yükseltir ve yarışın ortasında yorulmanıza neden olur, yarışı tamamlayamama riskiyle karşı karşıya kalırsınız. ayrıca antrenmanlarda hiit çalışması var ona bakın.

koşu bandındaki sürenize güvenmeyin. çünkü koşu bandından yer altınızdan kayar siz sadece zıplarsınız. doğada ise bütün vücudu ileri itme çabası vardır. ayrıca yolda araba ile giderken farketmediğiniz ufacık eğimler koşarken ızdırap olur. o da süreyi çok değiştirir.

28 eylül'de nike running var istanbul'daysanız. 7km katılın kendinizi bir deneyin.

biz askerde sabit koşuyor, son 100 metrede atağa kalkıyorduk.
söylediğin mesafeleri koşuyorduk hep. elimizde de su vs. bişi yoktu.

koşarken tempoyu düşürürsen ya da gereğinden fazla yükseltirsen sıçarsın. yarış boyu koruyabileceğin en yüksek tempoyu belirleyip bundan şaşmamalısın. bol bol uzun mesafe antrenmanıyla kendi kendine bu tempoyu görebilirsin.

koşuda yanından biri geçti, gaza gelip hızlanmamalısın. belki o senden de acemi? biraz ileride pili bitecek? sen de onunla dilin dışarıda tamamlayacaksın yarışı? onun için kendi temponu bilip sabırla bunu korumak en iyisi.

interval bacaklarının daha hızlı güçlenmesi için yapılabilir. haftada 5 gün koşuyorsan 2 kere yarış temposuyla yarış uzunluğunu koşmalı, 3 kere de en az yarış uzunluğunun yarısı olacak şekilde interval yapmalısın.

kendim için örnek vereyim. geçen sene benim için uzun mesafe (30km üstü) koruyabildiğim tempo 11km/h idi. 1 senede interval, squat ve bacak ağırlık idmanlarıyla 13 km/h'ye çıkardım bu tempoyu. şimdiki hedefim 14.

3 aydan uzun mu kısa mı? yani d tipi için mi başvurdunuz?

@ykyt aynen d tipi. galiba onlar yenilenebilir şekilde veriyorlarmış, yani kurs devam ettiği sürece almanya'dan yenileme şansım olacak.

ben bikaç ay önce master için ulusal vize aldım. sanırım sizinki de o.
bana 5 haftada geldi vize. 8 haftayı bulabiliyor.
ama araya adam koyup, almanyadaki göçmen bürosunu aratıp 2-3 haftada alan iki kişiye de şahit oldum.

abi benimkisi 3 ay sürdü. her cuma arayıp evrak istediler. sağlık sigortasının bile almancasını istediler.karınca duası gibi küçücük yazılar. çok para tutmuştu.

ayrıca iyi araştır orada uzattırma işlemi 6 ayda 1 kez yapılıyor.yani sana şimdi 3 aylık vize verecekler. sen gidince behörde'ye gidip uzattıracaksın. mesela 3 aylık uzattırırsan bi gelip tekrar gitmen gerekir. ama bunda tam emin değilim. bir sayfalarında okumuştum.

bana kalırsa o bilet yanar. hangi şehire gidiyorsun bu arada?

kaldırabilirsin sistemden. sonra 10'u indirip kurabilirsin.

lovinalipbook'un dediği gibi 11'i kaldırıp 10 kurman gerekiyor. (bu arada başka browser kurmayı unutma, sonra yayan kalırsın :D)

ancak bana sorarsan; ie öleli çok oldu. torch'a geç derim olmadı chrome. (torch chrome'un bir nevi üst versiyonu)

chrome ile açılabiliyor site.

www.google.com

en iyisi bu;
www.torchbrowser.com

bahsettiğin sıkıntıyı hiç yaşamadım ve en önemlisi hızlı.

ie sistemden komple kalkmıyor ki? ayrıca chrome u keşfedeli yıllar oldu. ama bu site açılmıyor. kayıt olmayı bir deneyin kimlik no yazıp. illa ie istiyor.

IE 12, Mozilla Firefox 31 ikisinde de açılıyor verdiğin link. IE'den uyumluluk görünümünü bir aç da dene.

feedback.dominknow.com

link açılıyor problem yok. kimlik numaranızı girip 6 haneli de şifre sallayıp yeni kayıt diyin. devam pencereleri açılmıyor. sorunum bu zaten.

firefox ie eklentisiyle her şey çözüldü. hepinize teşekkürler. en büyük teşekkür de buzzlightyear nickli arkadaşımıza.

@prhn www.dropbox.com

şu şekilde. nasıl word 'e çevirip şu yandakilerden kurtulayım ki acaba

Screenshot gibi yapın, sağ kısmı kesin, sonra eldeki fotoğrafı bir OCR programına atın bence çözülür işiniz..
abby fine reader vs gibi.

www.pdftoexcel.org şu site tam istediğimi yaptı. ikisini yan yana yazdı. teşekkürler pdftoexcel.org thanks for it bro.

edit: piçler 5 euro istiyorlar. tüm sayfaları çevirmemişler. az bişeyini çevirip göndermişler. warum hast du Geld verlangen? Arschloch pdftoexcel

Adobe acrobat x pro bu işi yapıyor.

israil deniz suyunu arıtıyor.

Mal gibi araba yıkayıp durmuyorlardır kesin.

avustrulya da deniz suyunu aritiyor. gecen aritma tesisilerinin belgeseli vardi. cok maliyetli bir sey o aritma icin kullanan seyler ama yuzde 99.8 oraninda aritiyormus ve ulkenin yuzde 70-80ini idare edecek duzeye cikaracaklarmis.

edit: avusturya yazmisiz. olur oyle vakalar pescador :f

esit 2: buyurun; belgeselizle.tv

çok bilgili olduğum bir konu değil ama gelişmiş ülkelerde kuraklık problemi yok. sebebi çeşitli, bazısı su kaynağı bol, bazısı dikkatli kullanıyor vs.

edit: bildiğim kadarıyla gelişmiş ülkeler hep bol su kaynağına sahip ülkeler. zaten gelişmişliklerinde de başrol oynuyor. istisnalar vardır elbet misal japonya.

su bitince bakanları bıyıklarını kesiyor. halk; "hmm tmm peki" diyor.

@kutsalbok, avusturya hangi denizin suyunu arıtıyor ki? yani nasıl bir sistemle çekiyorlar suyu, arıtıyorlar? belgeselin adını sanını hatırlıyorsan bana da atar mısın, merak ettim :)

sadece içme suyunu sormuyorum. günlük kullanım için de mi deniz suyunu arıtıyorlar?

hangi kanaldaydı avusturya'nın belgeseli? (avustralya mı yazacaktın ya da?)

kuraklık, barajların doluluğu vs gibi konular birin bin yapıldığı konulardır. maksat gerçekten böyle bir şeyin olabilme ihtimali olmadan halkların bilinçlendirilmesidir.

gelismis ulkelere baktigimizda cogu avrupada ve orada pek kuraklik yok gibi. hatta ingiltere falan surekli yagis alan yerler.

ama kuraklik gibi tehditle karsi karsiya kalsalar, kesin bir bilgilendirme yapiyorlardir. ve halki da uyarilara kulak kabartiyordur.

ben su ana kadar haberlerde bir yetkilin cikip da az suyumuz kaldi idareli kullanalim tasarruf edelim dedigini duymadim. sadece haberlerde barjlardaki doluluk oraninin azaldigini iceren haberler gorduk.

insallah yagmurlar gelir de rahatlariz.

Şu an Kaliforniya tarihinin en büyük kuraklığını yaşıyor. Araba yıkamaya, gereksiz çim sulamaya felan ciddi cezalar var.

bizde kuraklık falan yok ki, devlet ne sudan anlıyor ne sulamadan; ne de suya dair bir düşünüşü bir politikası var böyle giderse kuraklık da olcak gerçi. insanlar ne kadar bilinçli kullanırsa kullansın devlet suyu yönetemediği sürece su sorunu olur.
ülkenin üçte birinin istanbul gibi metrekare bazında türkiyenin tamamına kıyasla kedi çükü kadar kalan yere yığılmasına müsaade edilirse tabi su sorunu olur.
"su kaynaklarının yönetimi" esas mevzu. Geçenlerde öteki gündemin konusu buydu, bir ekolojistle dilaver demirağ isimli bir yazar konuştu. O programa bakabilirsin yuutuptan soruna cevap "nasıl olmalı" ve "neden böyle bizde"ye dair.

Deniz suyunu kullanıyorlar. Türkiye'de de kullanan küçük yerler var. (Bazı tatil kasabaları)

Bunlara ekstra olarak 3,4 yıl önce idrarı içilebilir suya dönüştüren bir sistem gerçekleştirdiklerini duymuştum. Bunu astronotlar için yapmışlardı gerçi. Bir de haber bulayım dedim tam olsun; www.hurriyet.com.tr

peki deniz suyunu kullanmak da uzun vadede bir problem değil mi? yani deniz suyuna bağımlı hale gelmek, ileride deniz suyunu çok çok daha fazla kullanıyor olmak bir problem olmayacak mı?

barajlar boşaldığnda seçim yaklaşıyorsa "sular bitiyor demeyelim de oy atsınlar" demiyorlar mesela. dikkatli kullanın diyorlar.

İşin tekniğini veya bilimsel açıklamasını bilmiyorum ama düz bir mantıkla bakacak olursak; buzulların erimesiyle zaten deniz seviyesi sürekli yükselmekte.

bir kısmı deniz veya okyanus suyu kullanıyor. ayrıca bazı ülkelerde (abd- california) lağım sularını arıtıp tekrar barajlara veya göletlere veya doğrudan şebekeye veriyorlar (uzun ve pahalı bir işlem ama yapıyorlar yine de)

küçük bir örnek:
www.youtube.com

şuan yaş kaç?
öğrenci misiniz?
borcun başladığı tarihte yaş kaçtı?
borç başladığında öğrenci miydiniz?
aralarda öğrencilik kesildi mi hiç?

Yaş 23, öğrenciyim, 29.02.2012 tarihinden beri, Öğrenci değildim

abi öğrenci değilsen, o tarihten bu zamana kadar ödemek zorundasın. 106dan değil 136 dan hesaplanır herhalde. 106 lık bir dilim bilmiyorum ama oradaki görevlinin dediği doğru. testi yaptırrısın işte çıkan borcun da faiziyle ödemen gerekiyor. ya da herkes gibi af falan beklresin. çıkmazsa faiziyle ödetirler yine de.

metro ile yenibosna ( 7.5 tl / 5-6 dk )
metrobüs ile beylikdüzü tüyap ( son durak - yaklaşık 45 dakika )
yolun karsısında durakta beklersen kıraç dolmuşları geçer.. ne kadar da gider bilmiyorum

diğer alternatif ise yenibosnadan kalkan 303 ler ( rakamdan emin değilim ) Silivri arabaları beylikdüzüne gidiyor metrobüs yerine bunu tercih edebilirsin.

metro ile yenibosna'ya geç zaten otobüs duraklarının içine düşeceksin. arka tarafta mavi otobüsler var. kıraç' ı bul.

durakları burada yazıyor;
mobil.iett.gov.tr

yalnız kıraç ve esenyurt yan yana olmasına rağmen farklı yerlerdir. belki de gideceğin yer esenyurt'ta? bu duraklarla bi karşılaştır.

@ykyt

Gidecegim yer buyuk ayazma caddesi

@sana gülüyorum sadece

gönderdiğim iett linkinde 16. durak. bununla gidersin sen.

2015 yılında seçilecek meclis 25. olcak işte.

bazen seçim olur, hükümet güvenoyu alamaz. cumhurbaşkanı başka bir başbakan falan atar. o aynı tbmm döneminde olur. ama seçimle gelmiş tbmm ler dönem dönem.

tbmm donemi, iki milletvekili secimi arasindaki 4 yillik sure demek. yani normalde 4 yida bir genel secim olmasi gerekiyor. bazen erken secim vs de olabilir ama normali 4 yildir. her secimle birlikte yeni bir donem baslar. su an 24, tbmm donemi mecliste demek ki tbmm'nin acilisindan beri 24 genel secim olmus simdiye kadar.

bilmem kacinci hukumet, kurulan hukumet sayisi. hukumet=basbakan+bakanlar kurulu. her genel secim sonrasi yeni bir hukumet kurulur mutlaka ama sadece genel secim sonrasinda yeni bir hukumet kurulmaz. tbmm donemleri icinde basbakan degistigi takdirde, mesela guvensizlik oyu sonucu hukumet dustu, basbakan öldü, istafa etti, vs vs. o zaman cumhurbaskani meclis icinden birine hukumeti kurma gorevini verir. o da kendi bakanlarini secip, bakanlar kurulunu olusturarak yeni hukumeti kurar.

dolayisiyla bir tbmmm donemi icinde birden fazla hukumet kurulabilir. su andaki 61. hukumetmis mesela. bu da demek ki su ana kadar 61 kisiye hukmet kurma gorevi verilmis ve kurulan hukumet, meclisten guven oyu alarak ise baslamis.

simdi mesela rte, cumhurbaskani olunca, birine hukumeti kurma gorevini verecek. o adam basbakan olacak ve 62. hukumeti kurucak.

kaleci şımaykıl

fenerbahçeli cemil

biricik bardot

rahmetli başkan kennedy

taçsız kral pele diyen olmamış

sneijder'ın kardeşi rodney sneijder ve drogba

alman kaleci mayer

Melo, Alex Telles ve Emre Çolak

izin verme durumu olmaz. kendi izninden kullanırsın bir de uzaklığına göre yol izni alırsın.

sinavlar icin izin verilebiliyor. komutaninin insiyatifine kalmis bir sey.

edit: memleketine gidemezsin tabi. bulundugun yerde girebilirsin sinava.

edit 2: acemilikte de sinava giden vardi bizden.

Peki acemilükte durum nedir o daha sıkıntılı galiba

acemilikte izin hakkınız yok, sınava askerlik yaptığınız şehirde girebilecekseniz yollarlar ama

izin verirler. usta birliğine geçince ilk iş olarak durumu açıklarsın personel işlerine. izin kullanmak için dilekçe yazarsın. bir şekilde ayarlanır.

bişi olmaz. acemilikte kaçsan bile asker sayılmadığın için ceza alamıyorsun.

sen merkezi bir yer seç ankara gibi. durumunu da açıklarsın. %90 girersin.

aynen sevince arıyorlar. en kötü ''naptın?'' diye mesaj filan atıyorlar. ama seni bir kez sildi mi sikseler aramıyorlar.

bizimkisi 2 yıl önce " şimdi biraz meşgulüm ben seni arayacağım . " dedi. kapattık, bekliyorum, arayacak. niye aramasın ki? onlar hep seviyorlar bizi. aramamaları nazlarındandır. bekle sen de.

aramayani da var.

Yok ya sevince de aranmıyor her zaman, olası üzülmedelerden çekiniyor insan.

ben aramam 38.media.tumblr.com

teoride bi şekilde (aramasa da) belli etmesi lazım ancak pratikte her zaman öyle olmuyor

sevse arardi.

yalniz aranmayan tum loserlar toplanmis bu duyuruya.

Sevse arardı, aramasada arardı, arasın ya !

yaman şakacısın delikanlı.

sen inandın mı kazandığına ?

neden yalan söylesinler ki?

spordefteri.com

seni gidi green card hırsızı seni...

siteye giren 1000000. kişi miymişsin? ne şanslısın yaaa. kıskandım amk. kesin git.

aaa supermis, bannerin linkini bize de gondersene biz de kazanalim.

bana da enlarge your tennis diye mail geldiydi. tenis mi ogretıyor acaba?

camayika konusunda emin ol iyi arastir oraya gecis hakki yoksa bosuna ugrasma hic anlami yok be.

böyle konularda biraz şanslıyım arkadaşlar oynadığım ilk kazı kazanda 5.000.000 kazanmıştım (eski para), link falan istemeyin yılda bir kere çıkıyormuş zaten

Git bence...

Sonra bir site aç, yaşadıklarını yaz ve fotoğraflarını yükle. Örnek alman için sana Sümer Kolçak'ın sitesini önerebilirim.

ulan ne şanslı insanlar var ya.. yüzüme gülmeyen hayatın amk.. bilader amerikaya git, güney dakota'ya git. orada bizim türklerin sayısı çok ve organize durumdalar. sana iş de ayarlarlar.. istersen isim bile verebilirim?

çok komikmiş gerçekten. abd'de stand-up yapabilirsin bence bu seviyeyle. git derim ben.

tebrikler! duyuru açan 100.000'inci kişi olmanız sebebiyle son model bir mercedes kazandınız! hediyenizi almak için yarın aşağıdaki adrese iç çamaşırsız gelmeniz rica olunur.

adres: şirinler oto yıkama, çiftlik, bağcılar

çok şanslısıııııın.
ben de geçen gün bi internet sitesinden 1 milyon dolar kazanmıştım yaaa. hesap bilgilerimi, kimlik bilgilerimi, banka bilgilerimi filan her şeyi istediler. şifrelerimi filan verdim.
miktar büyük olduğu için hemen yatırmıcaklarmış ama 6 ay içinde hesabımda olcakmış. şanslıyız yaaaaaaaaa. -kıps-

Ben de bir zamanlae bu formdan doldurmuştum ve aradan 2 ay gibi bir sure geçtikten sonra baktım uzun bir numara beni arıyor, açtım ve karşıma bir kadın çıktı doğal olarak da anadiliyle konuşuyor, ben yarım yamalak,inhilizcemle vazgeçtiğimi soyledim,muhtemelen greencard danışmanlığı yapıyordur.. Bu arada numarayı da kontrol ettim gerçekten kanada kodluydu.

haddinden fazla mükemmellik insanın üstünde kötü durur, biraz kusur tadı tuzudur diyo hayatın.

hatasız kul olmaz.

doğrudan çeviri ise:
-eğer bir kimse çok mükemmelse, (onlar) iyi görünmeyecektir. kusurluluk önemlidir.

Alınmıyor

alınmıyor. muhtarda ücretli, nüfus müdürlüğünde ücretsiz.

abi hala sony alıyorsunuz. bu parayı vereceksiniz almanız gereken tek dap:
sandisk sansa clip zip
sandisk sansa clip+
ikisinden birini tercih edebilirsiniz. özelliklerini ve neden bu kadar süper olduğunu yazmıyorum, okuyunuz

dostum iyi güzel de, ben koşarken kulaklık kablosundan kurtulmak istediğim için bu modele bakıyorum. sandisk'in bu tarz bir ürünü var mı?

ben bu ürünü kullandım. ürün aynı sadece su geçirmez değildi. pek de rahat değildi yani koşarken inanılmaz bi konfor bekleme. ama fiyatı fena değilmiş alınabilir. dediğim gibi inanılmaz bi konfor sunmaz ama kulaklıkla koşmaktan her türlü daha iyidir.

Arkadaşım geçenlerde aldı aynisindan, yüzerken de kullandı, memnundu.

sponsorluk isterler dediğiniz gibi noterden o kağıdı yaptır gel de diyebilirler ya da bloke hesap açtır gel diyebilirler.

edit: Türkiye'den sponsor ile 6 aylık oturum izni( d tipi aldım) işsiz , askerliğini yapmış üni bitmiş hiçbir bağım yokken. tam potansiyel orada kalıcı tipim vardı. ama güvendiler saolsunlar.

ne kadar dogru bilmiyorum ama bir yerde turkiye'den yapilan sponsorluga cok sicak bakmadiklarini okumustum.

almanya'da yasayan biri (vatandas olmak zorunda degil) sponsor olabilir, ya da bloke hesaba para yatiracaksiniz ykyt nin dedigi gibi.

erasmusa başvururken anne ya da babadan noter onaylı bir taahhütname istiyorlar "her ay kızıma/oğluma xxx euro para göndereceğimi taahhüt ederim" şeklinde. ve bu belgenin almancaya yeminli tercümandan çevrilmesini istiyorlar. belge bu haliyle kabul oluyor ve oturma vizesi alabiliyorsunuz. tabi anne ve babanızın bunu yapacak güçte bir maaşları olduğunu da maaş bordrosu ile ispatlamanız gerekiyor. master için de aynı şeyler geçerlidir diye düşünüyorum neticede ikisi de eğitim için. okuyan insanın çalışmaması ve para kazanmaması çok da garip karşılanamaz.

Benim de yasadigim en büyük problem buydu. Almanya hükümeti hesap yapmis demis ki bir ögrenciye aylik minimum 659Euro gerekli almanyada yasamak icin (benim düsüncem cok daha az miktar ile yasanabiliyor yaklasik 400 euro ile). Üc yöntem var bu konuda,

1.si Türk yada Alman bankasinda bloke hesap istiyorlar. Bunda söyle bir problem var, konsoloslukta calisan kisinin insiyatifine bagli olarak Türk bankasindaki blokeyi kabul etmiyor ve diyor ki alman bankasina yatir bu parayi. Türkiyedeyken alman bankasinda hesap acmak gercekten problemli bir is. Belki Deutsche bank üzerinden acliyordur.

2. Yöntem ise Türkiyede aileden teminat almak, Aile bir kagit dolduruyor oglu/kizim bilmemnenin master egitimi süresince her ay hesabina bu miktari yatiracagimi temin ederim felan. Bunu noterden onaylatiyor, ve ailenin maddi durumunu belgeleyen tapu, araba banka hesabi felan konsolosluga basvuruyor. Bunda da en büyük problem yine konsolosluk calisaninin ikna edilmesi. Ailenin gelir durumundan tatmin olmali, yani yine konsolosluk calisanin insiyatifinde ve bu nedenle ne var ne yok tüm belgeleri istiyorlar(hatta bazen kredi karti ekstrelerini bile).

3.Yöntem ise "Verpflichtungserklärung", en temiz yöntem bu. Almanyada bi akraba ya da tanidik (Soyadi beznzerligi varsa cok daha hizli olur) bulundugu Bürgeramt (yerel devlet dairesi) basvuruyor ve bu belgeyi hazirlattiriyor. Bu belge diyorki o tanidigin agzindan, benim adresim budur, ben bu kisiye master egitimi sirasinda maddi olarak kefilim, her ay su kadar parayi yatircam. Herhangi bi problemde de beni bulabilirsiniz. Cok kolay bi belge, birkac günde cikabiliyor. Bu belgenin orjinalin ile konsolosluga basvurunca vize büyük ihtimalle cikar. (Belgeyi imzalayan kisi gercekten her ay para göndermese de olur, denetlemiyorlar para akisini. ayrica kanuni yükümlülügü cok fazla da degil sonuca kanununen resit bi insana kefil oluyor. Sadece alman devleti bu kisi ile problem yasadiginda kimi bulacagini bilmek istiyor)

Yani kisaca en azindan aradaki fark 659-400 = 259euro icin bunlardan birini saglamali. Tabi bir de bu 400 euronun nereden geldigini. Devlet ayligi ise 400Euro saglanan belge cok güvenilir. Benim kisaca tavsiyem eger "Verpflichtungserklärung" saglanamiyorsa aradaki fark 259euro X 12ay miktari bankada bloke yapmak. Eger aylik 1200 geliri var ise zaten geri kalan miktari kredi cekip bankada bloke edebilir.

aklina gelmemis ama insanlar para kazanmak icin calisir. yemek isinde iyi para var. ondan olabilir mi?

@she was haklısın Avrupa'da doktoru, mühendisi asgari ücrete talim ediyor

:)

emin ol orta halli bi dukkan bile doktordan, muhendisten daha cok kazanir.

su videoyu izlersen ne demek istedigimi anlarsin:
sokakta seyyar misir www.youtube.com

not:

muhendisim, aklimda hep restoran acma fikri var.

risksiz aile işini devam ettirme temalı bir şey bu. yani bakıyor adam 5-10 yıl okuyacak garantisi yok iyi bir işe gireceğinin. boşver diyor babası kaçak işçi çalıştırırız az para veririz aylık 10-20bin euro kazanırsın geçersin kasaya. öyle devam ettiriyorlar. istanbul'a göçen doğu kökenli vatandaşlarımız gibi düşün. restaurantları ve ulaşımı ele almışlar. şimdi haydi biz bunları bırakıp bambaşk sektörlere geçelim hepimiz niye desinler? döner işi de avrupa'da bitmeyecek bir iş. onun için çoğunluk böyle devam eder.

she was my baby hakli. doktor muhendis 2 bin euroyla baslasin 3bin euroyla baslasin kac kazanacak en fazla? 5 kazansin 10 kazansin ayda max. donercileri gectim islek yerdeki ufak bufeler bile ne kadar kazaniyor biliyor musunuz? senelerce cok agir bir egitim alman da gerekmiyor biraz sermaye yeter. basinda duracaksin bir sey yapmayacaksin. bir de bunu yapanlar o egitimsiz iscilerin cocuklari sonucta genel olarak. cocuklarina bosver kebap isini git doktor muhendis ol oglum/kizim diye yetistirmiyorlardir cocuklarini. her meslekte turk bulabilirsiniz bu arada avrupa'da hepsi kebapci degil.

@babama her meslekte Türk var sözüne katılıyorum, ama ezici bir çoğunluk vasıfsız. Ülkedeki cahillerin bir kısmını itelemişiz yurt dışına, beyin göçü var diyen akıl tutulması yaşıyor. Bizimkisi "beyinsiz göçü"

bak hocam, bir kere senin tr'yi bırakıp almanya'ya göçmek için bir sebebin olmalı. o da ya çok vasıfsızsındır türkiye'de iş bulamıyorsundur ya da başka bir sıkıntın vardır. kimse sıfıra vurmadan vatanını bırakıp başka ülkede kolay kolay iş aramaz.

onu geçtim vasfını karşı ülke tanıyor mu bakalım? birçok doktor akp dönemi sonrası yurtdışında doktorluk için uğraşmaya başladı. ben okurken bu kadar almanya - amerika için uğraşan yoktu. şimdi konuştuğum her 10 doktordan 3ü 4ü isveç, almanya, finlandiya gibi ülkelerde nasıl doktorluk yaparım diyor. ama işte bir doktorun almanya'da çalışmaya başlayabilmesi için dil öğrenme + iş bulma + çalışma izni ve doktorluğun tanınması ortalama 2 yıl sürüyor. maaş da öyle çok tatmin edici değil. ama ülke şartları gereği artık insanlar eskisinden daha çok başvuruyor gördüğüm kadarıyla.

fakat bir berber, bir dönerci, bir bakkal için ne diploma denkliği derdi var ne bişi. giriyor başlıyor çalışmaya. gayet de güzel kazanıyorlar. tek dükkanı olan adam az. çoğunun birden fazla dükkanı var.

siradisi00 çok haklı
ha bir de herşey o kadar tertemiz değil döner dükkanlarının bir kısmında uyuşturucu satıyorlar, bir kısmı kara para aklıyor , neler neler var :(
avrupa'da hele hele o çok dönerci olan almanyada mühendis olmak inanılmaz kastıran bir eğitim.. bırak 4 seneyi 7-8 seneyi normal görüyorlar okul bitirmek için 8 senede dönderden 800.000 euro kazanırsın, kazanıyorlar. diploma alanı bile o parayı kazanamayacağı için aile işine geçiyor
bir de o almanyadaki avusturyadaki adamların çoğunun ispanyada italyada filan dükkanları var. oralarda hele turistik yerlerde acaip iş yapıyorlar.

Buradan çıkan netice "döner dukkanı " açalım avrupada :))

Ben İngiltere'de yaşıyorum. Öncelikle haklısın toplumumuz çok cahil, dediğin gibi bir çoğu vasıfsız işlerde. Doğru; avukatı da, doktoru da, muhasebecisi de var ama bunlar genelde gene Türklerle çalışıyor zaten. Avukat desen Türklerin davalarına bakıyor, muhasebeci Türk esnafın muhasebecisi, doktor desen aynı. Bazen zaten özellikle Türkçe bilen personel alıyorlar Türk toplumunun yaşadığı bölgelere. Türk toplumu olarak kendi kurdukları küçük dünyalarda yaşıyorlar, topluma entegre olmamak için inanılmaz bir çaba içindeler. İngiltere doğumlu yeni nesil yarı İngilizce yarı Türkçe konuşan, yaşam amacı da dayısı, amcası gibi bakkal, off-licence, kebapçı bilmemne açmak isteyen tipler. Ulan İngiltere vatandaşlığın var a.q. oku, çalış en iyi okullarda, üniversitelerde okuma şansın var. Paran mı yok student loan bilmemne al, imkan dolu. Tamam hiç kafan çalışmıyor, üniversiteye gidemiyorsun büyük şirketlerin apprentice denen programları oluyor, devlet de bunlara teşvik veriyor, onlara gir, 16 yaşındaki adamı alıp meslek kazandırıyorlar öküz olsan bile, teknisyen bilmemne olursun bp'de, British telecomda mühendis ol demiyorum. Ama yok bunlar anca çocuk parası, işsizlik maaşı kovalasın. Ama bu döner işinde çok para var harbi:) Adamlar gece de çalışıyor, eğlenceden, klüpten çıkan dönerciye akıyor, şerefsizler yetiştiremiyorlar. Deli hasılat var. Bizim dönerci mini etekli kızları görüp bir yandan skini sıvazlayıp diğer yandan döner kesiyor o ayrı:) Sarı ingilizi sksen çalıştıramazsın gece, ama bizimkiler alışık cumartesi pazar, gece meçe farketmez parayı kırıyorlar. İşçilere gene bir şey kalmıyordur da sahibi dört köşe. O.ç. bir de hayat dersi vermeye kalkar bunlar bu şehire geldiğimde beş parasızdım, araba yıkadım, tuvalet temizledim bilmem şerefsiz eğitimin yok bir şey yok tabi temizleyecen cancer research labında scientist olarak mı başlayacan:)Aslında çok doluyum da, adam gibi türk yok dertleşek, içimi dökecek. Eğitimli, beyin göçü yapacak adamlara ihtiyaç var, gelin. Neyse alemlere akıcam birazdan uzatmayayım

Boyle bir genelleme zor olsa da gorunen o diyorsun sana hak vermekle birlikte cok guzel isler yapanlarla da var. Bunu farketmeniz biraz cevrenizi degistirmekle de alakali ama elbette ingilterede is hayatina iyi duzeyde entegrasyon bir amerika ya da kanada gibi kolay degil ama imkansiz da degil. (kisisel deneyimlerimi elbette aktariyorum)
Kebapcilarin cok kazanmasi vs mevzusu ise (ingiltere sartlarinda) malesef cogu dukkan icin gecerli degil. Rekabetten dolayi on yil oncesine gore fiyatlar ayni ama giderler artiyor ama baslayanlar bir kere basladigi icin de gunu kurtarip yeni bir ise atilacak cesarette de degiller.
@neck_and_neck bu kadar dolu olma yahu :) cok guzel isler yapanlar da var emin olabilirsin :) York'a yakinsan beklerim

Benim babamın bir arkadaşı var. Adam Amerika'da Yunan restoranı işletiyor. Adam Türk. Düşün yani döner falan değil, farklı bir mutfak ortaya koyuyor. İhtiyaçla alakalı tamamen. Bir de Türk mutfağı iyidir. Salak avrupalıların, amerikalıların yemek kültürü sıfır. Almanya'dan Hollanda'dan gelen akrabalarımız misafirlik esnasında yemek yerken kilo alıyorlar. İnsanlar öyle istekli iyi yemeklere. Olayın eğitimle hiç alakası yok. Ben mühendislik okuyorum, yurt dışınde mühendislik yapsam, yine de bu işlere girerim.

küçük parçalara ayırmak yada parçalar büyükse ortalarından çatalla yada bıçakla küçük çizikler yapmak işinizi görür.

bütün koyuyorsan yarım pişecek kadar suda haşla sonra fırına at daha güzel pişiyor. ya da tavuğun yanına halka halka kes.

ben önce haşlıyorum.

Öneriler için çok teşekkürler. Ben halka halka kesmiştim, ama çok kalın değildi.
Bir de ben altta yağlı kağıt kullandım sadece, yani üzerini kapatmadım. @snowflake'in de dediği gibi bazen duyuyorum folyo ile kapatıyorlar. Üzerini folyoyla kapatmanın faydası ne tam olarak? Kuruyup yanmasını mı önlüyor? Her yemekte folyo mu kullanayım?

Bu durumda sıcaklığı düşürmen gerekir, önce 180 sonra 200 falan deneyebilirsin. 200 ve üzeri et ürünlerini pişiriyor.

pişirme poşetine koy o zaman. ikisi aynı anda pişer.

yemeğe koymadan önce bi 10 dakka haşlayabilirsiniz.
daha küçük doğrayabilirsiniz.
aluminyum kağıda sarıp önceden biraz, 10 dakka mesela, fırında pişirebilirsiniz.

patatesin tam pişmesi için içindeki suyunu kaybetmemesi lazım. ya biraz su koyacaksınız ya yemeğin buharının kaçmasını önleyeceksiniz ya da önceden biraz
haşlayacaksınız.

önceden biraz haşlayacaksanız, sıcak ve az su kullanın. o su haşlama işleminin sonunda bitmiş olsun. böylece vitamin ve lezzet kaybını önlemiş olursunuz.

fırın tepsisini folyo ile kapatıp buharı muhafaza edecekseniz patatesler piştikten sonra folyoyu alıp bir süre daha fırında tutun. nar gibi kızarınca fırından alın. folyo kullanmak istemiyorsanız hemencecik ufak bi hamur hazırlayıp tepsiyi hamurla da kapatabilirsiniz.

hzhaixin.en.made-in-china.com

ben sormuştum. adamın dediği aynen şu: "abi biz sokak satışını yapıyoruz sadece. günlük yevmiyemiz var. bu şemsiyeleri çin'den gemilerle getiriyorlar. yani gemi dolusu geliyor. mesela mevsimine göre bir iki gemi mal geliyor. depolar var. biz depodan alıyoruz malı. aldığımız adet belli. ona göre getireceğimiz para da belli. mesela on şemsiye aldın, 50 lira getirmek zorundasın. yoksa cebinden ödersin. şemsiyeleri aldığım elemana sorduğumda, tanesi 25 kuruşa geliyor demişti."

kitapların üste klavye alta gelecek şekilde bir koli bulursun,pttnin kitap için indirimli fiyat tarifesi var ben 29-32-18cm ebatlarında 9580gr ağırlığında paketimi 8 liraya gönderdim izmirden istanbula

sadece kitap ( tek bir kağıt bile olmayacak başka içinde kontrol ediyorlar) ptt kargoda yüzde 50 indirim var.(kitap indirimini gişede hatırlatmak gerekiyor) 10 tane test kitabını 5,5 liraya gönderdim geçen.

Kargo firmalarının internet sitelerinde hesaplama araçları var oradan hesaplayabilirsin.

yurtiçi ve sürat kargonunda facebook şubesi kampanyası var.%30 indirim yapıyorlarmış.

tabii ki de konumdan kaynaklı bir durum bu. kadıköy abi sonuçta? daha ne istersin?

yine aynı paraya daha uzak bölgelerde daha konforlu dairelerde kiralayabilirsin, piyasanın işleyişi bu değil mi zaten?

taşınanlarda kadıköyde oturmanın mutluluğu ve kendine göre rahatlıklarıyla evlerine tadilat falan yaptırıyorlardır herhalde? başka açıklaması yok çünkü.

bu şeye benziyo.. hani ronaldonunkine oturmak ile bizim bakkal ahmetinkine oturmayı kıyaslamak gibi. yani biri ronaldo, diğeri bakkal la. bilmem anlatabildim mi?

merkezde olduğu için. beylikdüzü'nde oturan adam levent'e arabasıyla gitmek istese 2 saat trafik çekiyor. metrobüse binmek istese kesin hergün dayıyorlar. o da veririm parasını merkezde otururum diyor. çünkü günde 8 saat çalışıyor 8 saat uyuyor. geri kalan 8 saatin 2 saati öyle böyle geçiyor. kalıyor 6 saat. bu 6 saatte yaşasın mı yoksa git gel 4 saatini yola mı harcasın?

niye normalleştiriyoruz abi bunu? 65 m2 eve 1200 TL kira falan normal mi gerçekten herhangi bir insanın nezdinde?

Kentsel donusum sebebiyle cok fazla bina yikildi, yeniden yapiliyor. E bu insa halindeki evlerde oturanlar kiraya cikinca piyasada ev kalmadi.

Birkac yila kadar normallesir.

koru florya evlerine bakın. en ucuzu 1,250,000 TL peki bu normal mi? karşın cennet mahallesi. metrobüse sıfır ev.

@jacknife iyi de piyasa böyle olunca mal sahipleride olması gerektiği gibi davranıyor.

yani sen açıp bakmışsın piyasaya, mal varlığı sahibi sen olsan o fiyatlardan daha alçağa mı kiralatırsın evini?

o zaman şunu merak ettim. ev sahibine açıp konuşsam, bu fiyatlandırmanın normal olmadığını açıkça belirtsem bir ihtimal aklının başına gelmesi ve gerçekten hak ettiği fiyatı belirlemesi gibi bir durum olabilir mi acaba?

kadıköyde gördüğün kiralar öyleyse bayağı pazarlık payı vardır. 2+1 kombili 5.kattaki dairede 1000 liraya kalıyorum

hah, çok güzel oldu bu. maleficent, ev nerede? m2'si falan nedir evin?

@jacknife öyle arama, gülünç duruma düşersin.

Kimsenin kendiyle zoru yoktur bence en azından büyük bir çoğunluğun. Ederinden fazla söylerse zaten kiracı bulamayıp, kazanç elde edemez. Arz talep durumuna göre değerlendirip, benzerlerine yakın fiyat koyarlar.

arz-talep, serbest piyasa ekonomisi. fiyatlar olması gerekenden yüksek olsaydı olması gereken yere inerdi zaten. neye atarlandığını anlamadım ben.

konuşup da gene antipatik olmak istemiyorum ama bu durumu kabullenmiş insanları hiç anlayamıyorum. ne kazanıyoruz ki bu kadar kira veriyoruz ülke olarak biz?

valla benim kabullendiğim şey mikro ekonomi bilimi. romantik lafların faydası yok, her satıcı en yüksek fiyattan satmak, her alıcı en düşük fiyattan almak ister. buluştukları nokta ideal denge noktasıdır. eskilerde new york'da uygulan "rent control" iyi sonuçlar vermemiştir.

durumu kabullenmek filan yok. 15 milyonluk şehirde bir piyasa var ve genel yönelimlere göre gidiyor bu. krizde kiralar düşmüştü, sonra çıktı, depremden sonra bazı yerlerin fiyatı iyice düştü, yakınından metro geçen, üniversite, hastane olan yerler değerleniyor-kiralar artıyor falan filan.

sen buradan oturduğun yerden 15 milyonluk piyasayı değiştiremezsin. ev sahibine telefon açıp aklını başına getirme fikri bana sır kapısı dizisindeki hikayeleri hatırlattı. onlar filmlerde oluyor.

ha adamın evi 2 aydır boştadır, bu kira yüksek galiba kiracı çıkmadı diyerek 50 lira yüz lira düşer. budur durum yani.

ilginç. sonuçta bir evi kiralamak olduğu gibi bir eve kiraya çıkmak da var. bir yerden sokulan kazık diğer yerden geri döner yani. sırf "alan var lan, kakalayalım işte." mantığından dolayı 3'lük yere 5 isteniyor ve bunu herkes artık kabullenmiş.
toplum bozuk toplum.

abi geçen sene böyle değildi bu ya. ben de bi bakındım kafayı yemiş ırıspı çıcıkları aynen dediğin gibi. ama nolduysa bu sene oldu yaz diye mi acep.

istanbul'a sırf gereksiz pahalı kiraları yüzünden dönmeyi düşünmem. insanların mecburiyetini kullanıyor çakallar işte.

fikrimi cidden cok merak ediyorsan argumanlarinin komik oldugunu dusunuyorum.
senin evin degerine 3 demen onun degerini 3 yapmiyor. bu basit bir gercek. bosuna ev sahiplerini, parasi olanlari ya da toplumu suclama.

f_d; ben dedim diye mi? kadıköyde 65 m2 evin ederi 1200 TL olabilir mi? göreceli bir bakış açısı değil ki bu.
ben de istanbulda düşük-orta kesim arasında büyümüş bir insanım. milletin parası çenemi yormuyor sonuçta. ama cidden 3'e 5 istediklerini düşünüyorum. 3'e 10 istiyorlar falan da demiyorum bak.

tabii ki goreceli. insanlar evin degerinin o kadar ettigini dusunuyor ki veriyor parasini ve kiraliyor. sence etmiyordur, dogrudur, o zaman vermezsin. ama bu evi kiralayan insanlarin salak oldugunu (3 olacak eve 5 verdigini) dusunuyorsan feci halde yaniliyorsun.

kendi sildiğiniz entryler mi?

entry yedeği aldığımızda sildiklerimiz de dahil, hepsinin veriyor.

Psikologuna gore degisen bir tepki alirsin ne olacak

daha kötü durumlarla karşılaşmıştır ama ne gerek var?

espri?

Bu sözde espriyi karşı cinsinden birine yaptıysan hakkaten psikoloğa görünmeye ihtiyacın var.

urolog cagirtirip kisirlastirabilirler sizi.

"yerinde espri yapıyorsunuz, şöyle biraz oturun da konuşalım" der.

ayıp olur

Çok komik olur mutlaka yap.

çocukluğuna iner, " onların yerine sübyancılık yapsam olur mu" der.

barzoluk olur. ben olsam siktir git derdim :)

gülmez.

Tedaviyi iki katina cikarir. Bosa masraf.

rexl.net

sen ne taraflarda aradığını söyleseydin keşke. şehrin biraz dışındaki kütüphaneler boş oluyor genelde. merkezdekiler hep kalabalık.

kadıköyde sahilde belediye yeni bir yer açtı. beşiktaş iskelesinin karşısında. orası çok kalabalık olmuyor ama ufak bir yer.

eğer saatleri size uyarsa, Taksim Instıtut Français'in medyatek bölümünde çalışabilirsiniz. bildiğimiz kütüphane... 2-3 kişi oluyor içeride. ortam da çok güzel.

Bahçeşehir Üniversitesi'nin kütüphanesi. Bi de aramızda kalsın ama Salt'ın kütüphanesi hoş diyolar.

bunla ilgili tonla duyuruya cevap yazdım.

salt galata favorim
bahçeşehir barbaros kütüp ama gürültülü oluyor
kadıköy eski şehremaneti ciddi sessiz internet var
itü maslak mudtafa inan baharda her türlü gider
taksim gümüşsuyu atatürk kitaplığı keza

bir de beşiktaşta şurası var ama danışmadaki siyahi arkadaşla kapıştım tek giriş için nüfus cüzdanı bilgileri artı açık adres isteyince.oraya daha da gitmem ama sessiz biyer çok kişi bilmiyor internet var .

www.istanbulkutuphaneleri.org

klasik soru, bankaya göre değişiyor. müşteri hizmetlerini ara sor ya da bankanı/kartını yaz buradan bilenler söyler.

olmuyor/ yapı kredi

akbank izin vermiyor, denedim olmadi..

olmuyor/iş bankası

Garanti / Olmuyor
VakıfBank / Oluyor

Teşekkürler hepinize. duyuruyu açtıktan sonra bakmayı unutmuşum, yapı kredi kullanıyorum arkadas da yukarıda belirtmiş zaten olmuyormuş maalesef.

%99 fazladan para yatırınca oluyor.

eğer özel bir ayar yapmadıysanız "kullanılabilir limit" artıyor

gargara iyi gelebiliyordu sanırım

klasik yöntem tuzlu su ile ağız gargarası.

mürekkep kesin çözüm

karbonatlı su da işe yarıyor diye biliyorum.

kesin çözümü söylüyorum.azcık pahalı ve çok acıtıyor ama;

(bkz: oralmedic) al arkana yaslan.

aftadur, kenacort, nöbet şekeri, böğürtlen reçeli.

beyaz apseli bir yaraysa aft olabilir. karbonatlı su+1 etki etmezse kenacort kesin çözüm. turuncu kutulu olanından. (kenacort-a orabase pomad)

kenacort-a +1

doğal yöntemlerden gideyim istersen sarmısak da oldukça iyi gelir.

Çıkmaya devam ederse doktora görün.

Karadut surubu

smart ın bi güzel yanı var. mesela evde wi fi var diyelim. pc'den filmi açıyorsun tw de göster diyorsun. tw ye ne kablo çekiyorsun ne usb bağlıyorsun. direk açılıyor film. aynı şekilde fotoğraf falan da öyle. ama tabi bu işlemi 20 liraya alacağınız bir usb flash bellek de yapar. içine atar götürür takarsınız. ama bilin istedim.

öncelikle artık 700 liralık tvler bile smart oldu hatta 3d oldu. Ama cidden fazladan para isteniyorsa gerek yok bence.

Usbden film oynatmak güzel bir şey, ama video ya da audio codec desteği(dts mesela), 3d film 3d altyazı vs dersek yine harici oynatıcı gerekiyor. Ha gerçi 3dtv ise zaten istemesek de smarttır.

LG 2014 sersisi webos'la geliyor. Smart TV gibi smart tv.

smart tv aslında kullanıcının ne istediğine bağlı. benim için önemli olan netten vidyo oynatması ve torrent indirebilmesi. ama ne yazıkki torrent indirilebilen bir smart tv yok

smart tv'nin smartlığı ne bilgisayardaki filmi oynatabilmesi, ne internete girmesi.

asıl smart'lık aynen appstore veya google play'e girip telefona uygulama indirdiğin gibi televizyona da indirebiliyorsun.

2011'den beri kullandığım tv'de böyle bir şey olduğunu daha yeni keşfettim.

bilgisayardaki filmi oynatabilme olayı çok güzel, ama wi-fi aktarım hızı iyi bir modem gerekiyor ki hd filmlerde takılmasın.

bir de youtube'a tv'den girip video izlemek pek güzel oluyor. onun dışında güya facebook'a twitter'a da giriyor ama kumanda ile kullanmak hem zor hem gereksiz. 150 lira civarına logitech kablosuz klavyeler var, tv'ye bağlanan. belki onlardan alınırsa tv'yi bilgisayargibi kullanma keyfi yaşanabilir, bilemiyorum hiç ihtiyacım olmadı.

hddyi tvye takıp film izleyebiliyorsun. tvden youtube açıp izleyebiliyorsun. telefonunda da youtube uygulaması varsa telefonu kumanda gibi kullanıp görüntüyü sesi tvye aktarabiliyorsun. internet radyolarını dinleyebiliyorsun.

Smart tv'deki browser lar gerçekten kötü şu yıllarda. Ancak smart tv'nin şöyle güzellikleri var ki tadından yenmiyor.

Denildiği gibi bilgisayardaki cep telefonundaki bir filmi bir fotoğrafı smart tv üzerinden iki saniye içerisinde açıp izleyebiliyorsunuz. Smart tv lerdeki örneğin teknosa film club dailymotion gibi yazılımları yükleyip üye olarak yüzlerce filmi izleme olanağına bi anda kavuşuyorsunuz. Torrentten indirdiğiniz filmlerde codec sıkıntısı yaşatmıyor. Skype yükleyip uzaktaki insanlarla görüntülü konuşma yapabiliyorsunuz. Kanal D gibi kanalların yazılımlarını yükleyip kaçırdığınız dizileri istediğiniz zaman izlemek mümkün. Spora merakınız varsa fitness programlarını indirip istediğiniz gün ve saatte fitnes yapmanız mümkün tv karşısında. Youtube ve vimeo gibi video sitelerinin programları da oldukça başarılı bir şekilde kullanılabiliyor. Bunlara değer mi değmez mi fiyatı çok mu artırıyor orası size kalmış.

1080p filmlerde wifi yalan oluyor ne yazık ki.

benim hayatıma smart tv'nin çok bi getirisi yok, anca youtube izliyorum tv'den o kadar. (arkadaşlar geldiğinde o da), youtube'daki videoları tv'de oynatmak için ise ya telefonu yada pc'yi kullanıyorum onlarda arayıp tv'de oynat diyorum yoksa arama yazma vs. işkence. klavye şart.

içindeki fitness uygulamasını bi kaç oyunu vs. seven arkadaşlarım var ama onlarda kullanırlarmıydı bilemiyorum.

browser hakkat berbat, browser'a adres yazmak işkence vs.

haa birde direniş zamanı falan çapul.tv vs. izliyorum

bilgi yanlış ise arkadaşlar düzeltsin. her aldığın randevuya 5 lira diye biliyorum ben.

edit: tahlil sonrası tekrar doktora girince para verilmiyor. çünkü randevu almıyorsun tekrar. kapıda bekliyorsun ya hani, sonuç göstericekler gelsin deniyor. orda gösteriyorsun işte. ona 1 sayabiliriz. tuborg yesili'nin dediği gibi eczanede çıkıyor o ödemeler. mesela 10 kere randevulu doktora gittin. ilaç yazılmadı 11.de eczaneye gittin ilaç için +50 tl hesap çıkıyor 10 sefer için.

ykyt doğru söylüyor her randevu, her gidiş 5 lira. o parayı eczanede tahsil ediyolar senden. maaştan kesilme gibi bir durum yok

edit: emekli maaşı işini bilmiyordum.

tuborg.. emekllerde maaştan kesiyorlar.

internetten alınan ve gidilmeyen randevularda para kesintisi oluyor mu?

Tahliller için ayrıyetten kesilmiyor o zaman? Mesela diş için randevu aldığımda röntgen çektiklerinde röntgen için 5 tl almıyorlar değil mi?

Ben eczaneye gittiğimde ilaç aldığımda da muayene ücretini ödemedim. Babamdan yararlanıyorum, sanıyorum onun maaştan kesiliyor muayene ücretleri.

internetten alınan ve gidilmeyen randevularda da para kesintisi oluyor.

hayır röntgenden para alınmıyor öyle her işlem 5 lira değil yani.
her eczaneye gittiğinde ödemiyorsun mesela 25-30 lira gibi bir meblağa ulaşınca ödüyosun ama emekli maaşından kestiklerini bilmiyordum.

vay amk! ya. 22 kere randevu almışım internetten çoğuna üşengeçlikten gitmemiştim.

@zibidigibi, aklında olsun birdahakine son 1 saate kadar iptal etme şansın var sistemden randevuyu.

soruya salça olacam ama kb.

bu her hastaneye girişimizde o giriş 5 gün süreyle geçerli oluyor değil mi yoksa ben mi yanlış biliyorum?

ayrıca yapılan işlemin eczanede karşımıza çıkan ücretlerde farkı oluyor mu? yani muayeneyle enjeksiyon aynı miktar mı?

daft punk- something about us

www.youtube.com

Radiohead - high & dry

www.youtube.com

Pink Floyd - High Hopes

radiohead - everything in its right place

Jeff buckley-hallelujah

yaz oraya zeki muren.

dertli gönüllere giren işte benim zeki müren. illa sarki gerekiyorsa: www.youtube.com

www.youtube.com

youtu.be

İced earth - watching over me

jeff buckley - just like a woman

orjinalinden iyi olan coverlar listemde de baştadır kendisi..

vimeo.com

desireless- voyage voyage

Fatboy slim - praise you

tek yok birden fazla

song from a secret garden

pearl harbor in soundtrack i tennessee

lara fabian adagio

pj harvey & thom yorke - this mess we're in www.youtube.com

Elvan dalton -

epey var.

aklima ilk carpan: Dream Theater, Metropolis Part 1.

www.youtube.com

Pink Floyd - Wearing The Inside Out (uyumadan dinleyeyim, iyi hatırlattın)

Rem- losing my religion

Hiç değişmedi,

Del Shannon - Runaway

Abbas Mehrpouya - Ghabile Leyli
Berkun Oya sağolsun

www.youtube.com

Pink Floyd - Wish You Were Here

deep purple - soldier of fortune

Nilufer,kavak yelleri

www.youtube.com
bıkamıyorum

roads-portishead

hocam silme bu duyuruyu. geniş bi zamanda ben de bakmak istiyorum bütün linklere.

benim de yıllardır aklıma geldikçe dinlediğim, dinlemekten bıkmadığım iki soundtrack var, yine aklıma geldiler onları yazayım. :D ikisi de ennio morricone eseri.

www.youtube.com
www.youtube.com

Cem karaca bu son olsun
Scorpions wind of change

4 non blondes-what's up.
www.youtube.com

çok var
ilk aklıma gelen www.youtube.com
koop island blues+1
şu an dinlediğim www.youtube.com
.
.
.

Kyuss - Green Machine
www.youtube.com

Travis - Happy to Hang Around

cranberries-animal instinct

www.youtube.com

dust in the wind

www.youtube.com

MetallicA - Turn the Page
www.youtube.com

İlerleyen yıllarda da bu olabilir. Sia - Chandelier
www.youtube.com

tarihi en eskiye giden prince - cream. 6-7 yaslarimdayken klibini izleyip kasetini aldirmistim babama. hala severek dinledigim en eski sarki bu. ama sorunun anlami biraz daha farkli bundan. ona da david bowie - life on mars? derim.

radiohead- karma police
morcheeba- enjoy the ride

edit
ek olarak: eagles- hotel california

pearl jam - black

feridun düzağaç - lavinya

Levent yüksel - Sultanım

8km iyidir iyi. sadece koşu için ise. ısınma + koşu içinse bilemem.

adidas energy boost

betonda koşma, yürü

8 km iyi.

reebok kullanıyorum, son derece rahat

yaklaşık 1kmlik bir parkur var.

1 tur yürü
8 tur koş
1 tur daha yürü

şeklinde yapmayı planlıyorum. betonda koşmanın olumsuz bir yanı mı var?

dizleri eline alırsın. çok yük biner betonda.

betonda koşmuş birisi olarak diyorum ki, şuanda daha sağlıklısın. beton dışında koşacak yerin yoksa betonda koşma sadece sıkı tempo yürü. ama asla koşma.

dizler inanılmaz acıyor. asfalt bile basıncı birazcık emiyor ama beton, lanet olsun ona.

edit: 2 günde 1 8 km gayet iyi. hatta fazla bile yani 2 günde 1 demeyelim de, ayda kaç km yi bulabileceksiniz ? o hesap daha iyi sanki.

Asfalt da kilometrece kosan olimpiyatcilar var bir sey olmaz. tabi onlarin ki gibi ozel ayakkabilarin olursa.
O yuzden asfalttan cok suni cim olan bir yer bulmani tavsoye ederim. Eger suni bulursan reebokun guzel ve ekonomik ayakkabilari var. Bir tane nike alacagina iki tane reebok alabilirsin.

E

@ykyt ayda 100-110km civarı gibi oluyor.

istanbul'daysan ortaköy saucony mağazasına bir uğra. ayak tipine ve koşacağın yola göre sana koşu ayakkabısı veriyorlar. süpermarketlerde mağazalarda ise, sana orda olanı satmaya çalışıyorlar. bir dene, satıcıya koşu ayakkabısı istiyorum de hemen şu model var şu model var diyecek. demeyecek ki, ayak tipiniz nasıl? nasıl yolda koşacaksınız? bunları sormuyorsa, öylesine ayakkabı almış olacaksınız. yılda 1000 km üzerine çıkacaksanız ki öyle dediniz. sizin gerçek bir koşu ayakkabısına ihtiyacınız var.

ama ilk söylediklerim geçerli. betonda koşmayın. toprak, suni çim, tartan bulmaya çalışın.

canın saolsun.

yaş kaç yenge? 25i geçtikten sonra yavaş yavaş yer eder o gece yemekleri.

yaş 20 :/

pelmeni ne ya? mantı mı ki?
erkekseniz sıkıntı yok kadınsanız kalçaya gider.

Kilo al nolcak ya. Hatta kesin kilo al. Kemiklerin belli oluyodur :(

180 boya 55 kilo ne yahu, ye de kilo al bi zahmet. Zayıf olmak sağlıklı-güzel olmak demek değil ki.

mantı mı ki o ? pelmeni ne yahu? biri de kek yapmış napıyım diye soruyor acıktırdınız ya la!!

Elma şart değil. Çıkarırsan karbonhidratsız beslenme daha kolay gider. Ara öğün olmasın zaten. Kahvaltıya bir avuç kuruyemiş ekleyebilirsin. Kahveyi de sütsüz içsen daha iyi. Ama genel olarak güzel program. Raf ürünleriyle olmasa daha iyiydi tabi de, senin durumunda aksi zor.

güzel menü. kolay gelsin. böyle devam edin. iş yerindeki yemeklere biraz fazla yağ koyuyor olabilirler, yağını çok yememeye çalışın ya da salatayı yağsız yiyerek dengeleyin. arada meyvenizi değiştirebilirsiniz. tatlandırıcı da çok tavsiye edilmiyor, sağlıksız sonuçta. insanın damak tadı alışıyor zamanla, azaltarak bırakabilirsiniz. gün arasında 1 sade soda da içebilirsiniz kola yerine, mineral desteği olur, içine birkaç damla limon sıkın mesela.
omega 3 alımının da tok tutmaya yardımcı olduğu söylenir.

Splenda kullanmayın. Yani şeker kullanmamak için splenda kullanıyorsunuz ama ikisinin birbirinden bir farkı yok, hatta bu tür ürünler kimyasal ürün olduğu için daha zararlı. Ayrıca yağ kullanmaktan çekinmeyin, salatanıza bol bol zeytinyağı dökün. Karbonhidrattan alacağınız enerjiyi yağlardan alın, yağlarınızı yağ kullanarak yakabilirsiniz. Sütü de fazla tüketmeyin, içindeki şeker nedeniyle insülinizi dalgalandırabilir. İnsülini ne kadar sabit tutarsanız o kadar iyi. Aralarda çiğ badem fındık yiyin. Kolay gelsin.

bana sorarsan karbonhidratı bu kadar azaltmamalısın. her öğün bence 1 dilim tam buğday yulaf veya çavdar ekmeği yiyebilirsin. pilav ve makarna gibi yemekleri de yarım tabak gibi yiyebilirsin. haftada 1 kere canının çektiği ama sağlıksız bir şey de yiyebilirsin bence.

çünkü katı diyetler uzun süre sürdürülemiyor, alışkanlıl haline gelmiyor. bu durumda diyet bırakılınca eski düzene dönülüyor. bu nedenle ömür boyu sürdürülebilecek bir diyet yapmanı öneririm.

ekmeksiz 3 kaşık menemen benim için 2 dk. da tüketilir. sonra öğlene kadar aç aç gezerim. nasıl dayanıyorsun?

yediklerin az gibi sanki

merhaba!
ben de 1-2 tavsiye de bulunayım:
sabahki menemeni çoğaltıp (en az 2 yumurta ile yapın, daha çok da olur), tavuk jambon ve sütü kaldırabilirsiniz. (tabii arada canınız istediğinde yiyin ve için ama böyle günlük rutine tavuk jambon vs. eklemek "sağlıklı beslenme"nin dışına taşırıyor sizi. sütün de bir faydası yok. her gün peynir yeseniz mesela, şahane olur.)
öğlene akşama karışmıyorum, şartlarınız gereği hallediyorsunuz zaten. imkan varsa çorbayı azaltıp yoğurtları artırabilirsiniz.
4.30-5deki elma muzu da rutinden kaldırın. bazen yenebilir ki bu durumda dahi -tavsiyem- ya öğlen yemeğine ya da akşam yemeğine taşıyın. elma ya da muz yerine badem, ceviz, fındık daha iyi olur. akşama kadar acıkıyorsanız yapmanız gereken öğlenki yediğinizi artırmak olmalı.

bunun dışında bol su içmeyi de ihmal etmeyin.
kolay gelsin!

ahahah bi tane bisiklet alma vaktiniz gelmiş. alın kimse yokken çıkın parka. deneye deneye öğrenirsiniz.

olmayınca olmuyor, kasmamak lazım. ben çok küçükken öğrendim bisiklet sürmeyi ama bir türlü beceremiyorum doğru düzgün gitmeyi. ya fren sıkamadan heyecanlanıp duvara tosluyorum, ya testisleri bisikletin demirine çarpıyorum, ya da tümseğe-çukura gelince kafa-göz yuvarlanıyorum. yıllardır ne zaman yeniden girişimlerde bulundumsa da olmuyor, beceremiyorum. dönüşleri ancak yol çok genişse alabiliyorum.

sanırım yetenek işi biraz.

işin kilit noktalarından birisi, eşin telefonla mesaj yazarken gidonu "sıkmak" gidon sıkılmaz abi. ciddiyim gidonu serbest bırak biraz dönüşlerini yapacaksın dengeli gideceksin her şey çözülür sadee sıkma gidonu.

abi yüzme gibi bir şey ya, sakin olman lazım. bak yazmışsın gidonu sıkmıktan avuçlarım ağrıdı diye.

çok küçüklükten başladım şu an 2 elim boştayken viraj alabiliyorum, o rahatlıktayım. kontrol sende olsun tamamen, heyecan yapma hiç. çok basit bir şey bisiklet sürmek.

dengeyi kurup hareket etmeyi başarmışsınız. işin en zor kısmı o. sadece pratik yapmanız lazım. bol bol çıkıp sürün. geniş alanlarda çemberler çizin. sonra ters tarafa doğru da yapın. git gide çemberlerin daraydığını ve sürüşünüzün düzgün hale geldiğini göreceksiniz.

dikdörtgene benzer geniş bi alan bulup turlarsanız daha verimli olur. hem düz hem de dönüşlü olarak kullanmış olursunuz.

hehe ben de yavaş gidemiyorum :) yavaşlayınca denge kurmak daha zor olduğu için gazlayıp gidiyorum :))
başlarda düz temiz yolda hızlı gitmeye çalış (frenleri iyi anladıktan sonra tabii), dengeni bulduktan sonra kademeli olarak yavaş sürmeyi dene.

ben de 27 yaşında bindim ilk. olur öyle. ilk binişlerim o kadar epic faildi ki anlatamam. ben asla binemicem demek olmuyo bu yaşta deyip hüsranımdan ağlayacaktım neredeyse.
imkanın varsa pratik yap bol bol. tandem kiralıyorlarsa ona binebilirsiniz beraber, keyif için.
bir de bir bisiklet olmuyorsa başka tipte bisikletle denemek de işe yarayabilir, bende öyle olmuştu.

Size tavsiyem Florya sahilinde bisiklet sürerek alıştırma yapmanız. Ya da ona benzer yerler. Mesela Caddebostan, Bakırköy sahili falan da olur yani. Neden buralarda sürmem gerek diye sorarsanız, buralarda karşınıza habire insanlar fırlıyor. Ama çok da fırlamıyorlar. Yani onların arasından geçip gidiyorsunuz, tek tük tehlikeli hareketler yapanlara denk geliyorsunuz filan. Böyle böyle alışırsınız. Bunu yaparken ara sokaklarda da sürmeye devam edin. Bu sayede de arabalara alışırsınız. Bu yaz biraz alıştırma yapın, seneye şehirlerarası turlara çıkacak kıvama gelirsiniz (Bu arada belirteyim, şehirlerarası sürüşler kesinlikle şehiriçi sürüşlerden daha kolay ve keyiflidir).

sonradan öğreniliyor dert değil. ama çocukluktan beri bisiklete binen tek elle mesaj yazan biri olmak gerçekten uzun sürer.

ben de 25 yaşıma kadar hiç bisiklet kullanmamıştım. bir maceraya atılıp motosiklet satın aldım ancak kullanmayı hiç bilmiyordum. hiç bisiklet tecrübesi olmadan 1 hafta gibi bi sürede denge olayını çözdüm ve motosikleti kullanmaya başladım. yaklaşık 10 yıldır da kullanıyorum. müthiş iyi dengem yok evet ama gitmediğim yer kalmadı.

ilk bisiklete binişim motosiklet kullanmayı öğrenmemden yıllar sonrasına denk geliyor. bi ada gezisinde hadi bisiklet kiralayalım dedik ben de acaba yapar mıyım yapamaz mıyım diye düşünürken denemeye karar verdim ve ilk bi kaç pedalda saçmalasam da sonra kullanabildim.

en son geçen yaz bisiklete bindim ama hala tek elle mesaj yazarken kullanabileceğimi düşünmüyorum dengem hala o kadar iyi değil. sanırım bazı yetenekler çocuklukta gelişmeyince devamında çok zor ilerliyor.

Halka açık bisikletlerin gidonu falan çok gevşiyor, iyi süren adam da zorlanır. Kendine sıfır bi bisiklet al.

Dağ Bisikleti ile şehir Bisikleti arasında da duruş ve oturuş farkı çok. Hangisi kolay olur bilmiyorum ama dene, birini al kendine, bol bol pratik. Acayip de iyi spordur bu arada.

en önemli şey denge tutturmaktır sende bunu yapıyorsun.geriye sadece pratik yapmak geliyor.araba kullanmak yüzme öğrenmek gibi birşey bu da.kendinize güvenin ve kararlı olun.en kötü üç beş kere düşersiniz.

lcw de var.

lcw de bi ton var

lcw dekiler 10-15 tl ama senin aradığın tarzda değil. öyle düz renk tişört yok. saçma saçma resimler ve alakasız yazılar dolu önleri

h&m basic giyiyorum ben 9.90 siyah, beyaz, lacivert ve pembesi vardı sanırım

koton'da var onlardan v yaka/bisiklet yaka. güzel rengi geldikçe alıyorum.

mudoda istemediginiz kadar var.

old navy var mi istanbul'da bilmiyorum orada da var.

kimse terkos pasajı dememiş, hayret.

lcw'nin dandik oluyor sanki yine de tekrar değerlendirilebilir.
pull&bear'ın modelleri hoşuma gitmiyor.
h&m olabilir evet.
koton'u bilmiyorum bakabilirim.
mudo pahalı değil mi yaw?
terkos'ta düz erkek tişört yok, baskılı var sadece.

sevgilim de beyoğlu iş merkezinden bulurum ben sana diyor. bakalım nolcak.

H&M'nin basic siyah tişörtü güzel ama 9,99 değil, 19,99 tl. ben 2-3 sene önce aldım hala kullanıyorum. Sadece yakası biraz deforme oldu ama olur o kadar. Yaz-kış hep giydim (kışın gömlek içi tişört olarak kullandım).

threadless.com

h&m.
Siyah şort da var.

evet, mudo'dan alınır. ben de sade, yazısız giyiyorum ve mudo işimi görüyor.

decathlon'da da bir suru oluyor. ben 2 liraya tisort aldigimi biliyorum ordan. sadece belli bir renkte acayip fiyatlar oluyor yalniz, mavi mesela. ama giyilir.

geçen sene bi abime kotondan almıştık 3-4 tane. 15 liraydı

www.tisort.ist

Erkek tişört için iletişim bölümünden sorabilirsin.

bir pilav yaparım parmaklarını yersin.

GTA III'te o Dodo denen uçağı uçurmuştum. Yanlış olmasın GTA III'ten bahsediyorum, Vice City değil.

Öss'de 166. olmak, sonrası berbat:)

genç takımda basketbol oynarken, darüşşafaka'nın pilot takımına karşı 40 dakika sahada kalıp 26 sayı atmak. 20 sayı fark yemiştik gerçi :D

ben de ortaokuldayken arka arkaya 7 tane ucluk atmistim macta, 2 3 yas buyuklere karsiydi mac bir de. bu ne lan deyip agzima sicmisti abiler 7.den sonra

ilkokul 2'de okulca yapılan üst üste 42 deneme testinde 25'te 25 yapmak. babam her seferinde ödül olarak 1.000 tl veriyordu. motivasyona gel :)
anadolu lisesi sınavında türkiye 17.'liği
ortaokulda şiir yarışması birinciliği
öss'de türkiye 733.'lüğü
uluslararası sanal portföy yarışması birinciliği
maratonu 3 saat 7 dakikada bitirmek
bir senede dört kez prim almak (daha 2. primi alan bile yok)
(ps: en büyük başarım ilkidir)

ha bir de şu yaz eksisozluk.com

bi de üniversitede 3.98 ortalama.

Mutlu ve huzurlu olmak.

@crown küfür etmişsin gibi hissettim. nasıl yapılıyor o?

@douchebag
O sonuncuyu yazmasaydın, inanmıştım amk.

en buyuk: digerlerinin hepsinden buyuk olan.

kendimim.

transkriptimi gösterebiliirim :)

1 tane ba var :/ o da 1. sınıf dersi. daha sonra alttan almadım.

nereden bulup da çıkartayım. off tutamayacağım sözler veriyorum yine.

ba alınıyor alttan bu arada.

yan yattı çamura battı gibi olacak ama gelip evde arama kurtarma faaliyetlerine katılırsanız hep birlikte bulabiliriz.

30 kilo vermiştim.

valla sanırım 9854654 seneliğine sporu bıraktıktan sonra bile kaslarımdan gram kaybetmemiş olmak.

iş olarak kendi tasarladığım(3 kişiydik) tren vagonunun seri üretime geçmesi şu anda raylarda yol alıyor olması. hala gurur duyarım.

25 kilo vermek 8 senedir verdiğim kiloları almamak.

Kullanılan klimanın tüketim değerlerine, kullanım süresine ve havanın ısısına göre değişir. Ayrıca klima sert kış aylarında yetersiz kalır.

evin nerede olduğuna göre değişir, erzurum mu, antalya mı?

2-3 yıl öncesine kadar izmirde bu şekilde ısınıyorduk. o zamanlar yazın 40-45tl elektrik faturası gelirdi ocak subat gibi ise 100-120 arasında fatura gelirdi sadece bir oda ısınırdı. şu an doğalgaz kullanıyoruz elektrik faturası maximum 70 geliyor doğalgaz da 130tl yi hiç geçmedi ve tamamı ısınıyor. bu arada evin en çok kullanılan odaları güney cephesine bakıyor ve kombiyi en kısıkta çalıştırsak bile sıcak oluyor zaten klimayı da sadece geceleri kullanırdık.

evin alti, ustu, yani da muhim...

"klima ile ev ısıtılma, elektrik sobası alın" görüşü kesinlikle yanlıştır.

klimadaki carnot çevrimi dışarıdaki ısıyı alıp içeri taşıdığı için tek harcadığı enerji bu taşıma işi içindir. oysa elektrik sobası elektrikle içeride ısı oluşturur. en dandik klima dahi en iyi elektrik sobasından daha az enerji ile odası aynı sıcaklığa getirir.

biz de bu sene bir odayı bu şekilde klima ile ısıttık, faturaya yaklaşık 30 lira ilave geldi. ama oda güney cephe olduğundan klima yalnızca gece çalıştı.


ama bu elektrik sobası mı yoksa klima mı sorusu içindi. tabi ki en ekonomik ısıtma doğalgazdır.

papağan pense ile seninkini biraz dışarı çeksen?

tekerler cok sonuk ise ozellikle cift kat cantlarda sorun oluyor. sibop kismini dis lastigi bastirarak iyice cikartip takmak lazim yoksa pompa havayi disari veriyor ya da basmiyor.

çok sağolun arkadaşlar dediğiniz gibi hallettim.

tamam.

haksızsın.

bence de uçursunlar. şimdi yine birileri "ama arada eğlenmek de gerek" diyecek. onlar başka platforma gitsin bi zahmet.

millet bazen abartıp ego şişircem diye sorunun da duyurunun da içine sıçıyor.

Sen de veriyorsun bazen alakasız cevap, uçurulabilirsin.

Tabii. Hatta alakasız duyuru açanları ve duyuruya cevap olduğu halde cevap bu diye işaretlemeyeni de uçursunlar.

Haklisin tabii ki. armagan +1000.

Bence duyuruya cevap oldugu halde "isine gelmedigi" icin tik atmayanlari da ucursunlar.

soruya göre değişir. mesela az önce açtığın duyurun kimse tarafından ciddiye alınacak bir soru değildi. insanlar istediği gibi cevap verebilir ona öyle de yaptık zaten.

Hoşuna gitmeyen cevabı tik atmayanı da uçursunlar?
Çirkinleri uçursunlar.
Google yerine buraya soru soranı uçursunlar.
Liselileri uçursunlar.

Bir tek ben kalayım. Herkes bana sorsun.

A pardon, o zaten var. ask.fm

Yahu ne meraklı herkes birbirini uçurmaya, göndermeye.

Kimse kimseyi uçurmasın, oturun şurada adamakıllı.

bence haksızsın. moderatör zaten alakasız cevapları gördükçe siliyor. ayrıca kime göre, neye göre alakasız?

uçurulmasın, yazık.

eksiduyu.ru

şöyle duyuru açanlar uçurulsun mesela.

Duyuruda cevap devrimi yapalım. Troller ve kendini bilmezler defolup gitsin. Millet soru soruyor, cevap olarak sen nasıl sorarsın diye küfür eden var.

bu duyuruya mecburi olarak ikinci cevabım; evet uçursunlar.

çünkü sadece işi gücü taşak geçmek olan tipler var. kendi soru sorunca hayati derecede önemli, ama başkalarının sorularında çok bilmiş. dalga geçer gibi cevaplar vs. o eleman uçurulsun işte.

patates.

o ucurulsun bu ucurulsun. sonra? tek basiniza ne yapacaaniz duyuruda?

cevap: i ih. sorusuna da bagli ama.

Arada reklam amacli filan giriliyor. Onlar ucuruluyordur heralde. Onun harici, ben elimden geldigince duzgun cevap vermeye calisirim. Ama bazen soyle soru geliyor. "Orasini v'ye etelemek istedi. Zeytin yagi sursem damar tikanikligi olur mu." gibi. Hani millet guzel eglendiriyor cevaplar kesinlikle burda bulunmam icin ayri bir etken. Wikipedia gibi olsa durmam heralde, sikilirim.

Mesela su basliga sirasiyla: cukubik, fikibok, kalem pil, erik vb.. yazilsaydi gulerdim. Rahatsiz olmazdim. alakasizda cevaplar bile bir sey anlatmaya calisiyor.

Soruya cevap vermek, cevap vermesi beklenen kişi insiyatifinde bir durumdur. tavır sorgulanamaz ( demokratik rejimlerde.) ister ekşi-realist, ister optimist-iyimser isterse alaycı.... bu bir fikirsel davranıştır. bu yaklaşımınız ile dikta rejimine uyum sağlamış, Bir yazar (veya grubu...) gibi algıladım sizi!

Bazen gerçekten komik olan yanıtlar gelebiliyor. Mesela soruya yanıt vermek yerine "entry nick uyumu" linki vermiş. Soruyu soranın ismine bakıyorsunuz gerçekten uyumlu. Bunun ve bunun gibi küçük şeylerin büyütülmemesi kanaatindeyim.

bazıları ucurulmalı. ama görgüsüz abazan ayıların duyurularında oluyorsa alakasız denen yorumlar, ucurulmamalı.

haksizsin.

bence burada soru soranlar sorularına gayet yanıt alabiliyor. arada eğleniyoruz da ne var ki bunda? ekşisözlükte bile formatın anası bellenmişken bunlara takılmak çok saçma bence.

borçlar silinir. tr de tanıdığınızın birinde vekalet var ise, emniyete giderek " yurtdışı giriş - çıkış belgesi " alacak. bağlı bulunduğunuz sgk'ya gidip, gss bölümüne durumu anlatacak ve sildirecek.

tr'ye geri gelince sildirmiştim ben 1500tl. muhtemelen hala orada olduğunuz için silinir. eğer silmezlerse böyle sildiren olmuş desinler. kesin bilgi yani. ayrıca silinmezse, e haciz olayına maruz kalmayın yani.

Acele etmeyin, Türkiye'ye gelince sildirirsiniz.
Henüz bu konuda haciz işlemi yapacak yürek yok bu hükümette.

siz yine de vekalet varsa yapın işleminizi. devlet el koyarsa, " adamlar yürek yemiş aga" demezsiniz.

bi öğünde et yediysen diğerinde sebze yemeye gayret et. ya da 5-6 kaşık baklagil.

pilav/makarna yiyorsan o öğünde kesinlikle ekmek yeme. 1 dilim ekmek = 2-3 kaşık pilav ya da makarna.

çooooook kabaca bu planla (diyetisyen eşliğinde) 3.5 ayda 20 kilo verdim ben. 42 bedenden 36'ya düştüm, hatta iğrenç bi geçişteyim 36 bol, 34 dar geliyor.

karbonhidratlardan uzak durmaya calis. 2 dilim ekmegi 1e dusur. onun disinda pilav, makarna, hamur isleri, boyle seyleri unut kilo vericeksen. canin cok pilav cekerse azcik bulgur pilavi, veya bulabiliyorsan quinoa beyaz pilava daha iyi alternatiflerdir.

ogunlerini baklagiller, salata, sebze ve tavuk/et/balikla geciriceksin. baklagil veya et ogununun ana kismini olusturucak, ama buyuk porsiyonlar olmiycak. yaninda yedigin az yagli salata/sebze ise daha buyuk porsiyon olucak ki mideni doldursun. yemekten zevk aldigin seyler bul, oyle kuru kuru diyet yemekleri yeme. kendine iskence edersen zaten uzun sure yapamazsin. duzenli beslenmeyi hayat tarzi haline getir, diyet yapicam diye kendini zorlama.

canin tatli cekerse, meyveye yonel. kuru meyveler de cok sekerlidir kilo vermeye calisirken pek tavsiye etmem. ayni sekilde kuruyemis de cok kalorilidir, azcik yersin hic bir ise yaramaz ama kalori olur. baska alternatif olarak mesela yogurda tarcin karistirip yemeyi cok seviyorum ben, tatli gibi oluyor. veya buzlukta dondurdugun muzu cikarip tek basina guclu bir mikserden gecirince ayni muzlu dondurma oluyor.

ogunlerini nasil yayinca daha tok hissettigine bak denemeler yaparak. mesela ayni miktarda yemegi 6 ogune yayinca mi kendini daha iyi hissediyorsun, yoksa gunde 2 tane ama buyuk ogunler yiyerek mi? az az ama sik sik yiyin derler hep ama sonucta herkesin bunyesi kendine.

bir de ufak tefek seylerden fark etmeden cok kalori alabilirsin. mesela kahve iciyorsan icine koydugun sutu tam yaglidan yagsiza cevirmek fark yaratabilir. veya masanin yaninda atistirmalik birseyler tutuyorsan fark etmeden calisirken yiyorsan, onlari kaldirmak ise yarar. boyle ufak seylere dikkat et. azcik yiycem bisey olmaz diye dusunme.

yuruyus, cardio onemli. yuzme cok etkili eger imkanin varsa. ama sadece cardio ile kilo verilmez. kas yapman sart. illa bi spor salonuna yazilmak zorunda degilsin, youtube guzel kas vidyolari kayniyor. kendine begendigin birini bul, gunde 30 dakika falan karin/bacak vs. vs. kaslarini calistir.

kilo vermek insanlarin abarttigi kadar zor birsey degil ama. kendini iyi hissettiren bir saglikli duzen oturt, kararli ve iradeli ol, biraz zaman ver, zaten kolayca verirsin kilo.

spor var mı spor? yoksa diyet falan hikaye.

@gerrard hocam, benim takıldığım hususlardan birisiyle örnek vermişsin.
Kuru meyve demişsin ya da kuruyemiş ? Kuru meyveden kastın hangileri ? Kuruyemiş olarak da fındık, badem de mi yemeyelim ?
neden kas yapmam lazım ki, sadece yürüsem olmaz mı sıkıntısı nedir ?

glisemik indeks'i araştır

kilo vermek için yaptığımız en temel şey vücudun günlük ihtiaycından daha az kalori almak. bunun için de aslında güzel bir giriş yapmışsınız. ancak bir de kalori yakımını arttırmak için spor yapsanız çok daha hızlı bir şekilde kilo verebilirsiniz.

kuru meyveler, söylenildiği gibi çok şekerlidir. kaçın. (kuru kayısı, üzüm filan.)
karbonhidratları 0'lamak değil, 0'a yaklaştırmak önemli. minimuma indirin.
alkolden mümkün olduğunca uzak durun. bir 50lik 150 kalori hesabından yap.
günde 30x2 set mekik çekmek bile spor anlamında faydalı olur. ancak unutma, set sayısını ilerledikçe arttırmak da düzeni korumak için gerekir. @gerard'ın da bahsettiği gibi, spora yazılmana gerek yok, evde de yapabilirsin birçok şeyi.

her şey bir yana, irade şart. ben birbuçuk ay diyet/spor yapıp 10 kilo verdim. sonrasında bıraktım, kendimi rahatlamış hissediyorum ancak bir yandan da vizdan azabı var. düzenlilik ve irade şart. özellikle yemek ve alkol konusunda.

kuru meyve dediklerim kuru kayisi, kuru uzum, kuru incir vesaire vesaire. normal meyveden farki kurutulmus ve hacminin kuculmus olmasi. yani mesela kuru kayisiyla normal kayisinin kalorisi sekeri ayni olsa bile, kuru kayisi 1) midende daha az yer kapliyo, daha az tok tutuyor; 2) kan sekerini daha hizli yukseltiyor.

kuru yemisler de badem, ceviz, findik, popcorn, antep fistigi, cam fistigi vs. vs. vs. bunlar sekersiz, karbonhidrati dusuk yani iyi guzel hos da, asiri kalorililer. dolayisiyla mesela bir ara ogun olarak bir koca muz veya bir tabak yogurt yiyebilicekken, sadece 10-15 tane findik yesen ayni kaloriye denk geliyor. 10-15 findik mi daha tok tutar bir tam muz mu diye dusununce kuruyemis yemek cok mantikli olmuyor.

oncelikle yuriyceksen yururken kalp atisinin yukseldiginden emin ol. kosmayi dusunmuyorsan bile baya tempolu yurumen gerekir. kalp atisini ciddi sekilde yukseltmeyen sporlarin sana bir yarari olmaz kilo vermek icin. kalp atisini yukselten cardio yapmanin sebebi kalori harcamani arttirmaktir. mesela 45 dakika kosarsin 300-400 kalori arasi birsey harcarsin yanlis hatirlamiyorsam. boylece o gun 1200 kalori yediysen, normal yaptiklarinda da 1900 harcadiysan, cardio sayesinde aradaki fark bir anda 700den 1000 kaloriye cikabilir. bu sayede kas yapmasan bile kilo verirsin belki, ama vucududunun normalde yaktigi 1900 kaloriyi arttirmak daha hizli sonuclar verir. o 1900e basal metabolism denir, yani gun icinde normal aktivitelerinle yaktiklarin. kaslar otururken, dururken bile yag dokusundan daha cok kalori harcar. bu da basal metabolismini yukseltir. ayrica kas vucudunu toplar, gobek etrafini sikilastirmak gobeginin erimesine, daha kucuk gorunmesine yardimci olur toparlayarak. bunun icin abs ve olbiques calistiran vidyolar ariycaksin. zorlayabildigin yere kadar zorla kendini.

gobek etrafini eritmek onemli, elinden geleni yap. gobek etrafinda yaglanma obezite, diabet gibi hastaliklar icin davetiye..

merhaba!
yukarıdaki cevaplara şöyle bir göz gezdirdim, güzel öneriler var ama çelişkili cevaplar da gelmiş gibi.

ben de kendi bakış açımdan anlatmaya çalışayım;

şimdi öncelikle öğünleriniz protein ağırlıklı olmalı. mümkün olduğunca ve hepsi. bu niye önemli çünkü protein ağırlıklı beslenmek hem tok tutuyor hem de kas kaybını minimize ediyor. sizin amacınız da zaten yağ kaybı.
tabii bölgesel zayıflama diye bir şey olmadığından vereceğiniz atıyorum 10 kilonun 10u da göbek yağlarından gitmeyecek ne yaparsanız yapın. ama bunu maksimize etmek amacında olduğunuz için, bol protein, bol sebze, bol su, mümkün olduğunca az karbonhidrat ve ölçülü zeytin yağı tüketimine önem vermeniz gerekli.
karbonhidrat mevzuuna geleyim;
sebzelerden, yoğurttan, peynirden vs. zaten yeterince karbonhidrat geliyor. açıkçası benim mantığım şudur: bir enerji kaynağından karbonhidrat alıyorsam bunun mutlaka bir sebebi olmalı. mesela muz örneği verilmiş yukarıda. muzdaki şeker de son derece zararlı aslında. yani normal şartlarda 10-15 fındık her zaman 1 muz yemekten ÇOK daha iyidir. ANCAK şu var ki; muzdan potasyum alıyoruz. ve potasyumu da başkaca pek bir yerden alamıyoruz. dolayısıyla arada bir yemek gerekli. ama onu yerken artık mühim olan ondan gelen karbonhidrat değil, potasyumdur. yine de günlük rutine herhangi bir meyve eklenmemeli.
örneğin yoğurt. yoğurttan da karbonhidrat alıyoruz mesela. ama onun yanı sıra hem mide-bağırsak sistemimize faydalı hem de bir miktar da olsa protein de alıyoruz.
kuru meyvelere gelirsek; kuru kayısı, kuru incir bunlar da zaman zaman öğünleri çeşitlendirmek için tüketilebilir. bu enerji kaynakları da peklik sorunu için yardımcı olacak size. (protein ağırlıklı beslenmenin sonucu olarak peklik sorunu yaşanabilir, özellikle de yağı da kontrollü tükettiğimiz için)

bu temel bilgileri verdikten sonra, sorularınıza kısa kısa dönersek:
tok tutan yiyecekler: protein kaynakları (et ürünleri, yumurta, peynir)
göbek eritmek: spor + protein ağırlıklı beslenme + su
pilav yediğimde ne yemeyeceğim: aslen pilav yenmeyecek :) arada -kırk yılda bir- yendiğinde de ihmal edilebilir, bir şeyle değiştirmeye gerek yok. günlük rutinde yer almamalı.
yine de karbonhidrat kaynaklarının değişimini merak ediyorsanız kaba taslak;
1 normal dilim ekmek = 2 yemek kaşığı pilav = 1 kepçe çorba = 2 bisküvi = 1/4 simit = 1 elma gibi düşünülebilir.

kolay gelsin!

Öncelikle şöyle söyleyeyim: Spor spor diye çığlık atan manyakları dinlemeyin, 103 kiloyla ne sporu yapacaksınız? Koşacak mısınız ip mi atlayacaksınız bisiklete mi bineceksiniz ne yapacaksınız? O kısmı geçelim, oraya sonra geliriz.

Öncelikle "O gün pilav yedim, sonra ne yiyeyim" diye bir şey yok. Pilav yemeyin. Ben 3 senedir pilav yemiyorum ve henüz ölmedim. Siz de ölmezsiniz pilav yemezseniz eğer.

O gün ızgara tavuk yediyseniz eğer diğer öğünlerde herhangi bir sebze yemeği salata yoğurt gibi gıdalar alabilirsiniz. Veya proteinleri bölüp bir kısım proteini diğer öğündeki sebzelerle birlikte de alabilirsiniz. Sebze, size ihtiyacınız olan karbonhidrat kaynağı olacaktır. Sebzelerin glisemik indeksi düşük, kalorisi azdır. Karbonhidratların tahıl kaynaklarından değil de sebzelerden almak her zaman avantajlıdır. Tahıl ürünlerinin de glisemik indeksi düşüktür ama kalorisi fazladır. Fazla tüketimde kilo vermenizin önüne geçebilir. O nedenle çavdar ekmeğini de ilerleyen günlerde 1 dilime düşürüp sonrasında tamamen kesmeniz faydanıza olur. Zira bir anda bırakıp günlük 3 bin kalori alan vücudu bir anda 1000 kalorilik beslenmeye çekip delirtmemekte fayda var. Her şey sırayla.

Arkadaşlar söylemiş ama ben de tekrarlayayım, zira tekrarlamayınca anlaşılırlığı ciddiye alınmıyor: Protein ağırlıklı beslenin. Ezber bir söylem olacak ama et(tercihen beyaz et) süt yumurta yoğurt; baklagiller; çiğ kuruyemişler. Kuru meyveyi veya normal meyveyi ben pek fazla önermiyorum içindeki fruktoz nedeniyle, belki bir tane küçük elma veya muz yiyebilirsin. Sana kalmış o. Karbonhidratı, daha önce de dediğim gibi, sebzelerden alın. Tahıl ürünlerini pek fazla tüketmeyin, hatta kilo vermeye başladıkça tamamen kesin. Tarımın icadı insanlığa atılmış en büyük kazıklardan biridir.

Salatanızın üstüne zeytinyağı dökebilirsiniz, zeytinyağı iyidir.

Bununla birlikte, basit şeker konusuna hiç girmiyorum. Çikolata cips bisküvi her türlü şekerli asitli içecek işlenmiş gıdalar yasak. Su ayran ve kefir zararı olmayan tek içecek grubudur. Bunlara devam.

Bazıları haftada bir istediğinizi yiyin için derler ama bence saçma bir şey o. Belki ayda bir olabilir ama.

Göbek eritme diye bir şey yoktur; vücut nerden isterse, nereye sıra gelmişse oradan yağ yakar. Sizin buna bir etkiniz olamaz. Ama kollarınız yüzünüz bacaklarınız falan derken sıra en son göbeğe geliyor. Umudunuzu yitirmeden devam edin.

Gelelim spor konusuna. En etkili yağ yakma egzersizi hiit antrenmanıdır. 20/25 dakikalık bir hiit antrenmanı yağ yakmak için yeterlidir ama siz yapmayın. Sizin kalbinizin eklemlerinizin ve kondisyonunuzun ne durumda olduğunu bilmiyoruz, o yüzden herhangi bir sorun çıkmaması için tavsiye etmiyorum. Belli bir kiloya kadar orta tempo yürüyüşler yapın, tabii bu sokakta yürür gibi olmasın; belli bir disiplin içinde olsun yeter şimdilik. Forma girdikçe kondisyonunuz artıp kilo vermeye başladıkça yürüyüşleri koşuya/hiit'e çeviririz ama şimdi değil.

Bir de bunu yaz geldi diye yapmayın; yaşam şekliniz böyle olsun. Üç beş aylık diyetler her zaman başarısızlıkla sonuçlanır.

Kolay gelsin.

Yeşil çaya limon sıkıp içebilirsiniz.

öncelikle, herkesin yazdığı verdiği cevaba teşekkür ederim. Olayı bütünüyle değerlendirdim ama verilen cevaplara direk tek tek kendi içinde cevap verdiğim için bazı çok yerde aynı soruyu sordum, herkesin görüşü değerlidir, ondan dolayı yanlış anlaşılmasın.

@reavelyn

glisemik indeks'te neye dikkat edeceğim ? Az değerli olanlardan yemek yeterli mi ? Vücut yıkılmasın sonra ?


@klassno

üstad, mekik çek diye örnek vermişsin. bununla ilgili şimdi ben hiç spor yapmamışım. Direk mekik ve yürüyüş vücuda yükleme yapmasın, dizler ve göbek perte çıkmasın. direk yürüyüş mü yapsam, vücudu hazırlasam yoksa yav ne olacak direk koşmaya mı başla mı dersin ?


@gerard

hocam abs & obliques için dediğin hareketler bunlar mıdır ?

www.fitnessblender.com

az önce de dediğim gibi, direk koşmak ya da hızlı yürümek alışık olmayan dizleri pert etmesin başlangıç için ?

kuru meyve ve yemişler dediğine göre benim için pek iyi değil, ya da ben aptala bağladım anlamadım yani :)

@icemint

eyvallah üstad, bilgilendirici olmuş :)

@angelus

hocam, çoğu soruma cevap vermişsin çok teşekkür ederim.

ben kalori hesabını bilmiyorum. 3binden bine çekmek olayını yaptım ama ben heralde bu -2000 olayını yaptım. Çünkü öncesinde normal ekmeği eksik etmezdim, pilav-patates-ekmekle direk bir öğün yapıp, akşamına da yağlı etli ekmekli yemek yiyordum, şimdi salataya vuruyorum. pilav-patates-ekmek üçlüsünü yemiyorum.

hocam, biliyorum çoğu google'da mevcut ama ben direk isim istesem çok mu ileri giderim. Çünkü o başlık altında yararlısı da var, zararlısı da.

Protein ağırlıklı beslenme olayında, baklagiller ve çiğ kuruyemişlerden kastınız hangi yiyecekler ?

Tahıl ürünleri, ekmek mi ? Kepekli ekmek, tam buğday ekmeği, yulaf kepeği de mi giriyor ?

Yulaf kepeği yiyeyim mi ? iyi diyorlar.

Spor olayında da direk cevabımı aldım :) kalp, eklem vs hepsi hamlamış durumda, sporu bırakın, yürüyüşü bile gün içinde az yapıyorum. artık artacak mecburen.

Fasulye, nohut, soya, mercimek, bezelye baklagiller grubuna ait ürünlerdir. Bitkisel protein içirir. Protein ihtiyacınızı buradan da giderebilirsiniz lakin bu ürünlerde eksik protein vardır, hayvansal proteinlerde bulunan kimi aminoasitleri barındırmaz muhteviyatında.

Yumurta, et, süt, balık gibi besinler hayvansal proteinler içerir. Protein ihtiyacınızı buradan, tercihen beyaz etten. Daha da tercihen tavuğun göğüs etinden karşılayabilirsiniz.

Dediklerinizin hepsi tahıl ürünleridir. Daha önceden de dediğim gibi: Bu ürünler kompleks karbonhidrat içerir, karbonhidrat ihtiyacınızı buradan da karşılıyabilirsiniz fakat fazla tüketim de o da kilo problemine yol açar. Dengeli tüketmenizde fayda var. Mümkün olduğunca az tüketin yani. Öğün başına bir dilim yeter. Ben hiç yemiyorum. Yulafı bazen omlet yaparken yiyorum. Diğer türlü pek çekilmiyor ama. Siz de isterseniz o şekilde tüketebilirsiniz kahvaltıda, veya sütle birlikte. Size kalmış. Ama az tüketin. Bi arkadaşım paketin yarısını sabah yarısını da öğle yemeğinde yiyorum ama yine de kilo veremiyorum diye dert yanıyordu bana.

Çiğ badem çiğ fındık içi hem faydalı yağlar he de protein açısından zengindir, öğün aralarında tüketmenizde fayda var. Ama hep dediğim gibi; kararında tüketin. Faydalı diye tutup yarım kilo fındık yemeyin. Her şeyin fazlası zarar.

Kısaca; Hayvansal protein alın, sebze tüketin, bol bol salata yiyin, salatanıza yağ katın; Su için, yeşil çay için, ayran için. Yürüyüş egzersizlerini aksatmayın.

glisemik indeksi az olan yemekler, besin değeri olarak düşük değildir. aksine, nickini unuttuğum birisinin (kusura bakmasın tekrar bakmaya üşendim) söylediği gibi fazlasını yersen zararlı bile olurlar.

glisemik indeksin olayı kana karışma hızı. g.i yükseldikçe besin kana daha çok karışır, kan şekerindeki dalgalanmayı arttırır. kan şekerindeki dalgalanma da açlığa sebep olur.

g.i düşük olursa, besinin kanına karışması daha uzun sürer. kan şekerindeki dalgalanma az olur. daha geç acıkırsın.

soruna cevap olarak: glisemik indeksi düşük olanlardan yemen, seni daha uzun süre tok tutar. düşük g.i'si olan besinlerin de besin değerini günlük ihtiyaçlarına göre hesaplarsan hiçbir sorun yaşamazsın.

evet bahsettigim hareketler onlar. cok zorlaniyorsan beginner vidyolari olarak ariyabilirsin. zorlandigini hisset ama olme de yani kas yapicam diye :)
tabi en baslarda cok yuklenmiyceksin dizlerine, yavas yavas alistira alistira hizlanicaksin. kilo verdikce daha agir sporlar yapabilirsin.
kuru meyve ve kuruyemis kotu degil de, kilo vermeye calisirken cok yememek gerekir. ama istedigin kiloya ulasinca her turlu besinden dengeli sekilde tuketmek onemli bence.

cok da buyutme kafanda olayi, kendini strese sokma. yediklerine dikkat et, yapabildigin kadar sporunu yap zaten vermeye baslarsin kilo. baktin biyerde takildin veremiyosun, o zaman degisiklikler yaparsin diyetinde. en kotu diyetisyene danisirsin.