ben polise maşşallah demeye geldim sadece. Umarım cezası vardır ama hiç sanmıyorum.

savcılığa verebilir aslında polisin hakkı yok ama ceza alma ihtimali düşük sen beni nasıl şikayet edersin deyip evini basar bu ülkede pek aklı başında polis yok bunu kabul edelim.

iç güvenlik yasası çıkmışken 'görev başındaki memura whatsapp'dan cevap vermemekten' gözaltına bile alınabilir.

Polis sizin düşmanınızdır, katilinizdir. Elbette hak hukuk falan yok.

Telefon numarasını alıp uykularını kaçırabilirim ve bir miktar stres yaşatabilirim polise dilersen.

böyle bir hakkı yok tabi ki. bir kere şikayetçi olduktan sonra karakola gitmeyi gerektiren bir durum da yok ayrıca.

kız telefonuna gelen whatsapp mesajlarından rahatsız olduğunu dile getirsin öncelikle, aynı numaraya sms yollayarak (mahkemelik bir durum olursa whatsapp kayıtlarına ulaşılması uzun sürer yurtdışından geleceği için, ama sms kolay iş) ve artık mesaj göndermemesini "rica" etsin. devam ederse amirine bir dilekçe yazıp, mesajların da ekran görüntüsünü kaydedip çıktısını alıp şikayet eder.

direkt şikayetçi olunması halinde polis kendisinden bilinmeyecek bir şekilde rahatsızlık verebilir diye düşündüğümden bunu öneririm.

benim de hukuk fakültesinden bir arkadaşımın polis kimlik kontrolünü yapmış sokakta, akabinde facebook'tan mesaj yollamış. durum böyle maalesef...

yahu arkadaşlar dalga mı geçiyorsunuz? ne güzel işte whatsapptan yazıp karakola gel ifadeni alacağız demiş, kapına mı gelsin? sana bilgilendirme yapıyor, bunu illa mektupla mı yapsın? kapına mı gelsin? yani diyelim ki sana telefon açıp karakola gel dedi, bunun bundan ne farkı var? mahkemeden de arıyorlar, savcılıktan da arıyorlar, artık teknoloji değişti adam whatsapptan yazmış ne güzel.

hzben, trollüyor musun?

ifadesi şikayetçi olurken alınıyor zaten. sonraki ifade duruşmada sorguda alınır hakim tarafından. kimse de aramaz mahkemeden, "duruşmanız var" diye, celp yollanır. usulü bilmeden sallamasak?

kardeşim celp nedir ya? hangi dilde bu kelime, hala 100 yıl öncesinin kafası, memleketin okumuşu da cahil, belki imza atmamıştır? belki eksik bir şey kalmıştır? bilgilendirme yapıyor adam, yok efendim celp yollayacakmış, celp nedir kardeşim? hahahah.

@hzben burada herkes polisin niyetini biliyor, eğer imza atmamışsa karakol telefonundan aranır neden çağırıldı söylenir. "meraba tatlı kıs tanışabiir miyiz?" der gibi whatsapp'dan yazılmaz.

polissin galiba pek bir savundun meslekdaşını.

Kesinlikle vatsaptan engellesin. Amirine şikayet etsin diyeceğim ama yine de başına bela alabilir. Polise güven olmaz. Arkadaşın yardım almak için gittiği karakoldan özel telefonuna mesaj atılıyorsa niyet belli. Polis görünce uzaklaşın. Bir polis çocuğu olarak teşkilata giren yeni yetmelerin hiçbirine güvenmem.

polisi iki dakikada tacizci yaptınız be. adam teknolojiyi kullanmış işte ne güzel, keşke tüm polisler, hakim savcılar böyle olsa, yıl olmuş 2015 hala celp yollayacak kafasını yaşıyor adamlar, ben olsam facebook messenger dan yazardım. tabi insanlarda ön yargı olduğu için hala 100 yıl öncesinin tekniğine takıldıkları için tacizci damgası da yememek elde değil, ama bu kafa değişecek, ne kadar direnseniz de değişecek.

Karakolda sabit telefon varken kendi kişisel telefonundan bir başkasına mesaj atmak ne demektir ya? Ne olursa olsun olay yanlış anlaşılmalara gayet müsait. Ararsın sabit hattan dersin ki karakola gelmeniz lazım bitti. Yarın birgün tekrar rahatsız etmeyeceği ne malum?

hiç tartışmaya gerek yok gecenin 10'unda polis

ayşe mrb yazmaz. @hzben'i dikkate almıyoruz.

tamam, olay gerçekten de saçma ama art niyet de aramamak lazım bence. Whatsapp ücretsiz bir araç, bence polis iyi niyetli. Yaptığı kesinlikle yanlış, whatsapp mesajı ile karakola çağırmak yanlış; ama polis ile ilgili her olayın içinde yanlış aramak da hiç doğru değil.

Kedi kuru şampuanları var onlar ile açılabilir epey kayganlaştırıyor ama taraman da lazım tabi, taratır mı bilmiyorum:)

tarayarak açarsın, başka yöntem yok.

kepeklenme varsa her gün taramak lazım, devam ederse mama değişimi gerekebilir.

yavru kedi tutar gibi tabii havaya kaldırmadan ensesini tuttuğunuzda hareketsiz kalır. kediniz uzun tüylüyse geniş diş aralıklı plastik taraklar işe yarıyor. bir de pet spreyleri var tüy açıcı ve yumuşatıcı. oldukça işe yarıyor.

taramadan önce derisini bir kontrol edin. kepek olarak gördüğünüz şey ciddi bir deri döküntüsü olabilir. derisinde kızarıklık, yara vs. yoksa tarayıp deriyi nemli bir havluyla temizleyin şampuan kullanmadan. ardından da tüylerini kurutun. eğer deride bir tahriş varsa toz şampuan dahi uygulamayın. kedinizi gözlemleyin, kaşıntısı var mı, orayı sürekli yalamaya çalışıyor mu? bunları yapıyorsa ve deride görebildiğiniz bir sorun varsa mutlaka veterinere danışın.

@madarch, o yöntemi biliyorum, öbür kedide çalışıyor ama maalesef bu kıza sökmüyor. o zaman daha da panik olup var gücüyle çırpınıyor. veteriner bile asistanıyla zor zaptetti, üstelik yapı olarak da küçük bir kedi.

derisini kontrol etmeye çalışacağım, şu an gördüğüm kadarıyla bir anormallik yok. minik minik taramaya çalışıyorum ödül mamasıyla çok bıktırmadan. tavsiyeleriniz için teşekkür ederim.

kitap. shelfari
film. imdb

goodreads
imdb
last.fm

3ünü aynı bir sitede olması lazımdı:)
kitap sitesi önceliğim, shelfariyi inceliyorum.imdb lastfmi salla.
shelfari türkçe eksiği var sanırım biraz.bunun veya goodreadsin türkçe alternatifi var mıdır?

film için
icheckmovies.com

bence daha basit bir şekilde bir excel tablo yap, bulut'a kaydet. gittiğin her yerde de aklına geldikçe notlarını düzenlersin.
daha mantıklı olur gibi.

kitap vikitap.com'u öneririm.

film ise imdb..

üçü için tek bir site yapmak iyi fikir bak. biri buna el atsın.

facebook'ta var böyle bir özellik bu arada ama sitenin çoğu kullanıcısı kullanmıyor.

2000'lerin ortalarında da çok meşhurdu o numara. Ama simitçi adam bence pek az kazanmaz. Yani o numaraya ihtiyacı olmayabilir de. Biraz daha takip etmek lazım.

metrobüslerde de çokça yaparlar bu numarayı. ambulans çağırayım dediğinizde düzelirler genelde.

belli olur gerçi ben anlardım.
aklınızda olsun elini deli gibi sıkarlar.
boğazındaki damarlar da kitlenir.
göz teması da kuramazsınız.

şakası bile kötü.

Ben atasehir migros'un önünde böyle bir duruma rastladım, 112'yi aradım, telefonda o mevkide bir kişinin hep aynı şeyi yaptığını, önemli bur durum olmadığını söyledi operatör

peki numara yapmıyorsa? çenesinin kilitlenmesini, kafasını bir yerlere çarpmasını engelleseniz (tabi engelleyebilirseniz) yeter; para vermeniz gerekmez ki.

yardımcı olmak isteyince paranızı mı çarpıyorlar ne yapıyorlar? ben bilmiyorum bu numarayı. sara krizi öyle kolayca taklit edilebilecek bir şey değil. anlaşılır numara ise.

edit: simit tepsisi yere düşüyorsa 5-10 lira toplar tabi doğru. aynı simitleri de tekrar tekrar düşürebilir. anlaşılır ama bence numara olduğu.

Numara olma ihtimali var evet ama sonrasında ne yapıyor insanlar? Numara yapmanın amacını anlayamadım ondan soruyorum. Çalışamayacak durumda olduğunu düşünüp maddi yardımda mi bulunuyorlar?

Bir de sara krizi öyle tansiyonum düştü de bayıldım gibi bir şey değil. Numara yapmak o kadar da kolay değildir.

metrobüste karşılaştığım bir olayı anlatayım:

haramidere'de 1 tane simitçi bindi metrobüse. gözüm o simitçiye takıldı sebepsiz yere ama davranışları biraz garipti. bu metrobüs gidiyor mu abla falan diyordu yanımdaki kadına. neyse onun peşinden birisi daha bindi ama birbirlerini tanımıyor numarası yapıyorlar.

neyse tam o körüğün olduğu yerde kendini yere attı bu simitçi. simitler dağıldı, kendisi yerde. ağzından köpükler çıkıyor. o peşinden binen adam da yardım ediyor güya.

neyse ben şoföre gittim şirinevlerin orada biraz bekleyelim ambulans çağıralım dedim. neyse şoför bekledi durakta, ben de ambulans çağırıyorum dedim. der demez dikildi bu yerdeki sara krizi geçiren simitçi kardeş. sonra duraktaki güvenlik görevlisi bindi metrobüse, hadi inin bakalım dedi. demek ki çokça karşılaşılıyor bu tarz numaralarla ki güvenlik görevlisi doğrudan indirmeye çalıştı bu 2 tipi. bunlar diretti inmediler. bir koltuğa oturttular bu simitçi kardeşi.

ben cevizlibağ'da inecektim. bu simitçi kardeşe yardım etmek isteyen bir yaşlı adamı sıkıştırıyorlardı en son. para istiyorlardı. ben indim metrobüsten, sonra ne oldu bilmiyorum.

simit tepsisini yere dusurdugu icin 5 lira 10 lira yardim ediyor goren insanlar.

zeki alasyanın bir filmi vardı hatta böyle. aynı numarayla kofti peşindeydiler. adını hatırlayamadım şimdi. muhtemelen numara yani.

97 demişken 1997 yılında kadıköy Rıhtım/hHaydarpaşa kesişiminde sabit bir saracı abi vardı. Her gün okula giderken sara krizi sırasında gorurdum. Bakın her gün diyorum. Ve hep aynı saatte geçerim orasan.

Vekalet ücreti onların standart olarak aldığı ücrettir. Farklı yerler farklı fiyatlar sunar. Tescil işlemleri için vereceğiniz ücret TPE'ye gider ve vekalet ücretinden ayrıdır. Tescil edilecek sınıf çoğaldıkça tescil için Enstitüye ödenecek ücret de artar.

"Farklı yerler farklı fiyatlar sunar" Evet bunu soruyorum. TPE'nin aldığı ücret sabit ama avukat danışmanlık ücreti gibi alıyor ve bu rakam normal mi onu anlamaya çalışıyorum.

Avukattan almanıza gerek yoktu bu danışmanlık hizmetini; marka ve patent hizmetleri veren şirketler var ve onlarda daha uygun fiyatlar da veriliyordur. Piyasaya göre normal bir fiyat evet ama bu demek değil ki daha azını veya daha fazlasını isteyenler yok. Biraz araştırma yapıp, önceden fiyat veya varsa fiyat listesi talebinde bulunup ona göre karar verebilirsiniz.

@Brk37 neye dayanarak böyle demiş bilmiyorum ama örneğin Stok Sınai Mülkiyet Hizmetleri, Deriş gibi gayet iyi müvekkil portföyüne sahip olan ve vekillerini de avukatlar arasından seçen gayet büyük ve özenli çalışan marka patent büroları var. Yani kaliteyi arayınca bulursunuz, öyle Google'da arama yapıp da ilk gelen sonuca başvurayım diyerek olmaz.

Türkticaret, isimtescil filan hiç duymadım ben. Bu sektörde çalıştım uzun da bir süre. Avukatlar olarak fikri ve sınai hakları ancak yüksek lisansta öğrenebiliyoruz, yani bu ayrı bir uzmanlık alanı. Bu nedenle avukatların bilmedikleri halde "hallederiz" demeleri daha sık görülen bir durumdur. Marka başvurusu zaten 1 dakika süren bir şey, gelişigüzel hazırlık diye bir şey söz konusu olmaz yani.

"Ölseniz bile oradan almayın" gibi ifadeler çok abartılı.

Işin özü o zaten. Hastalıklı zihinlerin de bir felsefe yaratıp, onun üzerinden varlığını sürdüreceği, sürdürebileceği.
Takibi de hastalıklı bir tip Joker, hem de alasından.ü
Edit: Joker'in felsefesi kendi düşüncelerini hayata geçirmektir.

The Killing Joke'u okusana sen bir. Joker'in nasıl Joker olduğunu ve kişiliğini anlatıyor.

akıl sağlığı dahil her şeyini kaybetmiş ve hiç bir şeye sahip olmak istemeyen bir insanın, diğerlerini de kendi durumuna çekme çabası olarak görüyorum, bu bir felsefe değil, joker gibi bir karakter için hayatını sürdürme, kendini var etme yolu.

bu yüzden de harvey dent gibi, her şeye sahip görünen ama kolayca her şeyini kaybedip deliliğe itilebilecek tipleri seçiyor. insanları, kendisi gibi, empatisiz, umutsuz, acımasız ve umursamaz yapmaya çalışıyor.

bu arada batman bir kahramandır ama akıl sağlığı pek yerinde bir arkadaş değildir, yarasa kostümüyle suçlu avlayan bir milyonerdir, tuhaf bir espiri anlayışı vardır, joker in bir nevi aynadaki yansımasıdır. batman deliliğin her şeyi umursayan, her şeye sahip, takıntılı yönüyse, joker deliliğin hiç bir şeyi umursamayan, hiç bir şeyi olmayan, takıntılı yönüdür.

evet bitmeli diyor, bi karmaşa yok

Buradan iki anlam çıkar:

Birbiriyle mesajlaşan çiftlerin artık bitmesi(azalarak bitme kalıbı gibi),

Birbiriyle mesajlaşan çiftlere öğüt verir gibi, "birbiriyle mesajlaşan ve sevgili olan arkadaşlar, sizce de artık bu olayı bitirmeli misiniz?" gibi bir anlam da olabilir. Ama bu biraz zorlama tabi, birinci anlamında söylemişler belli ki.

Ya da birbiriyle mesajlasan sevgililerin artik bitmekte oldugunu dusunuyor ve bitmemesini istiyor.

cümle düzgün, bitmesi gerektiğini söylüyor.

Söylenmek istenen birbiriyle mesajlaşan sevgililerin bitmekte olduğu ama bitmemesi gerektiği ise cümle doğru.

Söylenmek istenen birbiriyle mesajlaşan sevgililerin bitmesinin vaktinin geldiği ise cümle yanlış. Doğrusu "Birbiriyle mesajlaşan sevgililer, sizce de bitmeli mi artık?" ya da "Birbiriyle mesajlaşan sevgililerin, sizce de bitmesi lazım değil mi artık?" şeklinde olabilirdi.

"Sizce de bitmemeli mi?" demek, "siz de benim gibi 'bitmemesi' gerektiğini mi düşünüyorsunuz?" demektir.

bak burda bile biri farklı biri farklı diyor. kafa gitti.

farklı anlamları olabilir.

- bu devirde sms mi kaldı? whatsapp kullansınlar.
- 90'larda değiliz. telefon tarifeleri ucuzladı. açıp konuşsunlar, mesele kalmasın.
- arkadaş ortamında herkesin kafasını ekrana gömüp sevgilisiyle ilgilenmesi ortamı anlamsızlaştırıyor. ya gelme, ya mesajlaşma amk.

hepsi mantıklı gerekçeler.

2. üniversite okuyorsan, ilklerle bağlantın kopuyorsa otomatikman 3-4 yaş küçüklerle arkadaş oluyorsun.

Ondan olabilir

Benim de oyle. Okulu uzattıgim için arkadas cevrem hep kucuk. Sonra arkadasin arkadasi derken cevre genislese de ayni kosullarda genisliyor.

Ozellikle bi seçim oldugunu sanmiyorum. O tanıdiginin da buna benzer bir seydir durumu.

Kendi yaşıtlarından sıkılıyor olabilir. Kendisi sıkıntılı bir çocukluk gençlik dönemi geçirdiyse o zamanların acısını büyümeyi reddederek, kendinden genç olanlarla zaman geçirerek çıkarmaya çalışıyor olabilir. Gençlerle kendini genç hissediyor ve bundan hoşlanıyor olabilir. Yaşlanma korkusu, sorumluluk alma korkusu duyuyor olabilir. Yaşıtlarından istediği kadar saygı göremiyorsa ama yaşça küçük olanlar ona yaşından dolayı fazlaca saygı gösteriyorsa kendini bu şekilde değerli hissediyor olabilir.

Edit: Ben bahsedilen kişinin kendinden küçük kişileri özellikle arkadaş seçtiği şeklinde anladım, ona göre cevapladım.

whimsical sıkıntılı bir çocukluk ile büyümeyi reddetmek arasındaki ilişkiyi biraz daha açabilir misin?

Çocukken yaşıtlarına göre fazlaca bir sorumluluk yüklenmiş olabilir omuzlarına. Para kazanması gerekmiştir örneğin, ya da kardeşinin ya da ana babasının bakımını üstlenmesi gerekmiştir. Belki çok genç yaşta anne baba olmuştur ve yaşıtlarının aklı havadayken kendisi bir insanı büyütmekle meşgul olduğundan bazı şeyler içinde kalmıştır.

Aklıma böyle şeyler geldi.

Büyümeyi reddetmek kısmı ise şöyle; kendisi sonradan fark etmiştir çocukluğunu, gençliğini yaşıtları gibi yaşayamadığını ve o günleri telafi etmeye -daha fazla büyümeyi reddederek, yaşıtları gibi davranmayı reddederek- çalışıyordur.

whimsical +1

buna psikolojide regresyon diyoruz. büyümeyi bilinçdışı olarak reddeder. bunun sebebi çocukluk travmalarıdır. en basit haliyle, halen çocukluk yaparak travmalar yüzünden dolu dolu yaşayamadığı çocukluğunu şimdi yaşamaya çalışır.

ben de öyleyim. kendi yaşıtlarımla sıkılıyorum çok sıkıcı geliyorlar. sevgililerimi de hep kendimden küçük seçmiştim yaşıtım olan çok azdır. çünkü ben hala kendimi 31 yaşında hissetmiyorum, hissedemiyorum. 16-17 gibi hissediyorum. ayrıca çocukluk travmam da yok rahat bir çocukluk geçirdim. ama büyümeyi reddettiğim doğrudur.

mitanni cafe, 60m2, sofar istanbul, nardis

Taksim'de nina var bir de. Asmalı mescit tarafında.

Garanti caz yeşili takip et konserve diye birde uygulamam var edinebilirsin ayrı yerlerde konserleri oluyor gayet başarılı

nardis, salon, babylon, nublu

bir de ortaköy'de jazz center vardı, son baktığımda kapanmıştı maalesef.

bir de konserve'n varsa bildiğim kadarıyla bir kaç konsere gidince ücretsiz bilet alabiliyormuşsun bir başka konsere, falan.

Nardis +1. Alt- ama kapanmış olabilir.

büyük ihtimalle bir dolandırıcılık vakası.

Amca buyuk ihtimalle sallamis.

Karakola gidip alınmamış olması hikayenin zayıf yönü gibi geldi bana. İlla kaymakamlıklarda falan bu tip düşkün&ihtiyaç sahibi insanlara yardım eden bir bürüm vardır diye düşünüyorum. Ben olsam kesin inanmazdım.

östrojen kokusunu iyi alan bir dolandırıcı gibi geldi bana.

Hiç belli olmaz neyin ne olduğu .hüküm zahire göredir biz insanlar için . Yok yalancı ise o yaşıyla ,hayrını görmesin o paranın.

geçmiş olsun. dolandırılmışlar.

bu tip memlekete dönmeye çalışan insanlara yönelik uygulamalar var. beyaz masa idi galiba, başvuru yapılınca dönüş bileti bedeli tutarında ödeme yapılıyor.

yani amca iyi rol kesmiş diyelim.

amcaya kimse para vermese nereye gidiyormuş? bilet parasını toplayınca gittiği yerden niye vazgeçiyor? amaçsızca mı binmiş tramvaya? kalplerdekini Allah bilir lakin amca o zaman ben bilet almaya ineyim değilde bu gösteri çok tutunca diğer tramvayda da aynısını deneyeyim demiştir.

Geçmiş olsun. Çok klasik bir hikayeye kurban gitmiş sizinkiler. "Şuradan geliyorum, yanlış durakta indirdiler, dönüş param yok" ve "İş bulurum diye geldim ama olmuyor, memleketime döneceğim" hikayelerine bizzat rastladım. En ilginç olanı Ankara'da Orman Bakanlığı önünde sırtında elektrikli testereyle yolumu çeviren adam olmuştu. "Memlekete döneceğim" diyordu ama para vermezsem kesecek gibi duruyordu.

Kısaca iyi niyeti suistimal deniliyor buna. Neyse, aynı amcaya yakında başka bir yerde rastlayacağınızdan eminim.

Dolandırılmış sizinkiler. O değil de 50'serden 250 lira dolandırıcı olmasa bile çok zaten dönüş parası için.

Üniversitede ilk yılımı hatırlattı bana olay, arkadaşımla dolmuş bekliyorduk, durak tam hastanenin önündeydi, bir tane kadın geldi, üstü başı dökülüyor, elindeki parayı gösterdi 5-6 lira açığı kalmış, hastaneden çıkmış eve dönecek parası yokmuş, yardım edebilir misiniz dedi. Biz de arkadaşımla güya tamamladık paranın üzerini. Okuldan mezun oldum, işe girdim kaç yıldır çalışıyorum, arada o kadını görüyorum o durakta, hala eve gidecek parayı denkleştiremedi.

nawar, sadece donus parasi degil tabii biraz da yaninda para kalsin diye vermisler de ben amca sizi keklemis olmasin deyince de hepsi birden 'yok canim zar zor yuruyordu, yasli basli adam yalan mi soyleyecek?' dediler bana. taksideydik, taksici amca da 'sen ne diyorsun, yasli adamlari 5-10 lira icin dovuyorlar bile' dedi. ben de 'iyi, peki madem' deyip konuyu kapatmistim.

O amcayı Nusrette gördüm az önce,lokum yiyordu. Geçmiş olsun.

Ahahahah iyi carpilmislar. Babamı da dolandırmıştı birisi benzer bahaneyle - ki kendisi 50 senedir İstanbul da. Babama yol param yok diyince, birlikte gitmişler otogara bilet almis "parayı versem belki dolandiricidir" diye düşündüğü icin. Adam daha sonra bu bileti firmanin diğer şubesinden iade edip parasini almış .

Neyse artık dolandırıldıklarının farkına varırlar da bi daha klasik şekilde dolandırılmazlar umarım. Yüzyıllardır uygulanıyor bu yöntem yani. Kimbilir kaç yüz lira topladı başkalarından da.

Sürekli paraya dikkat çekmesi ele veriyor. Bastıra bastıra para para diye bağırıyor. Bu da paralı değil de mi demek nedir ya?

Bi de kirayı verecektim şu kadarı bulamadım ev sahibi evden atacak yalanı var. İki gün sonra da bununla gelirler bilginiz olsun.

%100 dolandırıcı. en ufak şüpheniz olmasın.

ya istanbul'un bu yönunden nefret ediyorum işte. cok buyuk ihtimalle dolandırıcılık. ama annenler de haklı, muhtemelen kendi şehirlerinde(anadolu oldugunu varsayıyorum) böyle bi olay gorseler gerçeklik ihtimali cok cok yuksektir.

amca gerçekten memlekete dönme kafasında olsa kendini bi şekil harem'e ya da esenler'e atıp, yardım istese daha mantıklı olurdu. ama kimbilir belki de o tramvayla esenler'e gidiyordu. bize söylenene göre davranmakta bir beis yok, annenler bi hayır yapmıs Allah kabul etsin. gerisi onun sorumlulugunda. ama bi dahaki sefere bikaç vurucu soruyla hikayenin gerçekligini sorgulamalarını önerebilirsin.

oddyseus, ben de ondan suphelendim zaten. bildigin duygu somurusu yapmis gibi gelmisti.

Amcanin cevabinin ilk 2 cumlesinde kolpa oldugunu anladim.

"sanırım biz dolandırıldık" diyecek halleri yok elbette, embesil gibi hissederler o zaman. Tabii ki "çok ihtiyacı vardı" diyerek vicdanlarını rahatlatacaklar. Keşke bana verselerdi, çok sıkışığım şu aralar.

Bas bas bağırıyor ben dolandiriciyim diye.

bu şekilde dolandırıcılık vakalarında istanbul'da patlama yaşanmakta. bizim dükkana günde 5 tane geliyor. geçenlerde de sahil yolunda giderken trafiğe takılmıştık. orada da iki tane yaşlı başlı kadın arabaların arasında bu şekilde dolaşıp para istiyorlardı. bir ara haberi de çıkmıştı televizyonlarda dolandırıcılık diye.

kendimi yerlerine koyuyorum ne yapardım diye: hadi polis gerçekten yardımcı olmadı otogara gider orada otobüs firmalarına olayı anlatır yardımcı olmalarını isterdim. öğrencilik dönemlerimde benzer durum başıma geldiğinde 3'te 1'i parasına evime dönebilmiştim otogardan. 50 tane firma var illa ki biri yardımcı olur.

olan olmuş üzerine bir bardak soğuk su iyi gider. ama duygularına yenilmesinler bir dahaki seferlerde çünkü bazen gerçekten çok inandırıcı olabiliyorlar. istanbul iyiden iyiye kurtlar şehrine döndü :/

benim de başıma geldi.

şişli adliyesi henüz oradayken, önünde bir yaşmaklı yaşlı deyze. 2 liran var mı oğlum, davaya geldim, şimdi karşıya gitcem param yok ühü ühü dedi. verdim 2 lira.

ertesi gün yine aynı yerdeydi. yanına gittim, utanmıyor musun beni kandırmaya dedim, kaçmaya başladı. kadınla koşturmaca yaşadık kısa bir süre. yakaladım. verdi 2 liramı geri, yoluma gittim.

işte yanlış. adam için "oh suyundan da koy" olmuş. şimdi feminiz ablalar beni taşa tutacak ama bu dilendirilen, mendil sattırılan çocuklar, bu tip acındırma ile dolandırıcılık ya da dilendiricilik yapan kişiler hep kadınların suçu.

hani bu gibi durumlarda duygularına yenik düşüp besliyorlar hep sistemi kadınlar. tabii ki sadece kadınlar değil ama oran dersek en iyimser hali ile %85-%15 olur. kadınlardaki bu "iyilik"ten faydalanıyorlar haliyle o bölgede dilenciler artıyor, anneniz ve arkadaşları gibi dolandırılan sayısı artıyor, mendil satan ya da dilenen çocuklar artıyor.

geçmiş olsun.

az kalsın ben de inanacaktım ama " kızım bu da parasız değil mi" kısmı çok fena ele veriyor. baya baya annenizin arkadaşlarını hem maddi hem manevi sömürmüş.

bigun motosikletle giderken yolun kiyisinda refujlere dayanmis bir ihtiyar amca gordum. gittim yanina, noldu diye. bisey yok eve yuruyom yoruldum dedi. o sirada bi de araba durdu. amca gel birakalim falan filan. amcayi zor bela ikna edip bindirdiler arabaya. ben de arabayi takip ediyodum nolcak diye. az gidip durdu araba. ihtiyar indi, yok ben yurucem, beni boyle gormesinler, kiziyolar bana fln. diyo. araba gitti, ben de motoru park edip amcaya eslik edeyim dedim. yuruyemiyo cunku, az gidip dayaniyo bi yere. bi ara oturduk anlatti biraz, evde buna kotu davraniyorlarmis, parasi yokmus, karni acmis fln. az bi para verdim. biraz daha yuruduk, seni gormesinler, kizalrlar bana dedi, biraktim ben de. evet, dolandirici olabilir, ama olmayabilir de. hatta belki ayni amcadir :) ama hava gercekten cok soguktu ve bu sogukta o yasta biri icin dolandiricilik yapmak bile zor. sor bakalim annengile, uzerinde kahverengi kircilli bir pardesusu var miymis?

%99.9 dolandırılmışlar :( daha önce bu hikayeyi çok duydum böyle bir dolandırıcılık çeşidi var hatta aynı durumu birisi daha yaşamıştı duyuruda o da yazmıştı ama şimdi kimdi hatırlayamadım.

benim günlüğüm 250 tl diil amk, ne biçim para kaldırmış dayı. kıdem var tecrübe var tabi, tazminatlı maaş :)

geçmiş olsun
klasik bi numara

ben okurken amcaya bildiğin üzüldüm. sonra "kizim bu parasiz degil mi?" sorusunu görünce de tiksindim.

ben de dolandırıcı diyorum.

neyse, halen iyi insanlar var ki dolandırıcılar da para kazanabiliyor... geçmiş olsun.

psikoterapiste gitmek lazım bence. psikiyatristin psikologdan farklı olarak ilaç yazma yetkisi var, ama ilaç kullanmadan sorunlarını çözmeye çalışsan daha iyi. bu da ancak kendini tanımakla olur. korkmamalısın bundan. sonunda mutluluk var.

Basta korkutucu gelir de dibine inmen lazim. Bu surec aci verici korkutucu da olabiliyor ne yazik ki. Tabi bunlari psikanaliz ekolunden birine gorundugunu dusunerek soyluyorum.

sosyal beceriler pratikle, dusunce yapisi degisikligi ile gelisiyor, psikiatist ve ilac ile pratige destek olabilirsin , ve pratik yapmadan cozume ulasmaniz mumkun degil.

tıpkı benim yaşadığım durum bu. ki ben insanlarla konuşup patır patır cevap vermekten kaçınmayan bir insandım. bir anda nasıl bu hale geldim anlamadım. zaten yaygın anksiyete için kullandığım ilacı kendi kafama göre bırakınca het şey daha boka sarmaya başladı. psikiyatristime yeniden göründüm yeniden ilaca başladık ilaçla birlikte ayrı olarak psikolog ile terapiye. psikologum asla bana kendi çözümler sunmadı, kendi otomoatik düşüncelerimle nasıl başa çıkacağımı öğretti hala da öğretiyor. bilişsel davranışcı terapi diye araştırırsanız daha güzel bilgiler bulacağınıza eminim. ilk seansta birine açılıp, bu kadar şey anlattıktan sonra, dediğiniz gibi kendimle ilgili bu kadar şey öğrendikten sonra ikinciye gitmek çok zor oldu benim için ama o gidip zinciri kırdığında devamı geliyor tabii kişisel olarak toparlanmaya hazır hissetmek lazım yoksa şuan sonuna kadar düzelmek için çaba gösterebileceğimin garantisini ben kendime güvenip veremiyorum ne yazık ki.

Yaşadığını sıkıntıları çok fazla sahiplenmemeye ve doktor/ psikiyatristlerin koyacakları teşhisi kişiliğinin ayrılmaz bi parçası gibi algılamamaya çalış oncelikle. Bunlar geçici şeyler ve kesinlikle (ne kadar büyük sıkıntıda olursan ol) seni tamamıyla ynsitmiyorlar. Zor bir donem geciriyorsun ve üstesinden gelecek gücü bulacaksın kendinde.

İçin rahat edecekse psikiyatriste de git ama yargılandığını ya da yanlış anlaşıldığını dusundugun noktada o odada söylenenleri aklından çıkar. Senelerdir psikolojik terapi gören biri olarak söylüyorum bunları.

mavi x sarı (kumral da koyu sarı) = yeşil

mor = mavi x kırmızı

(mavi x sarı) x (kırmızı x sarı) = yeşil x turuncu

yeşillikten dolayı hafif küllü/soluk, turuncudan dolayı da lila benzeri bir renk olur.

yavruağzı

Çok kompleks ve seri öpücüklerle hatunu kendine getirirdim.

bundan önce lisans mezunu olduğum halde maaşlı çalışmamı, ilkokul ya da lise mezunu olmasına rağmen milyonlarca lira kazananları, eğitim veya kültürü benim yarı seviyemde bile olmamasına rağmen bana patronluk yapanları sorun ederdim. sevgilimin tahsilini niye sorun edeyim? benim 3 katım para kazansa, "evde temizlik falan yap sen xD" dese sorun ederim tamam da, okuduğu okulu niye sorun edeyim yahu? istiyorsa doktora yapsın, olabiliyorsa peygamber olsun. sorun etmem. gururlanırım hatta. düşünsene doktoralı hatunla sevişiyosun mesela sana çorba falan yapıyo örneğin. boru mu.

sevgilim, is yanında okula da gittiğim için birlikte geçireceğiniz zamanlardan calmama fazla arıza cikarmiyorsa ve proje çalışmalarında çıkan arızaların muhabbetini fazla sıkılmadan dinleyebiliyorsa sorun olmaz.

Bizim maddi durumumuz senin ornek verdiğin gibi, açıkçası ben biraz kompleks yapıyorum, ben niye az kazanıyorum diye. Onun adına seviniyorum tabi.

sen de yap hocam master, önüne gelen yapıyor zaten.

hacı kadın bunun en ufak şakasını bile yapsa ayar olurum la ben

niye sorun yapılsın bu durum ben anlayamadım doğrusu.

yüksek lisans yapmak şart değil ki. mesela ben yaptım, nişanlım da yaptı (o askerlik hesaplarıyla başladı gerçi) ama şimdi düşünüyoruz da yapmasak da olurdu yani. çok da şey değil.

Niye yapayim ki, sevgiliyi okuyor diye secmem. Acikcasi birisi soylemeden aklima bile gelmez boyle bir seyin sorun olabilecegi, soylenince de hala sorunmus gibi gorunmez. Doktora mezunuyum, herhangi bir sevgilim doktoraya bulasmis degil. Umrumda olan bir sey degil. Ilkokul mezunu olsa durar bir dusunurum de, universite mezununun neyini dusuneyim.

aklıma hemen bayat ekmek tatlısı geldi.
www.e-tarifler.com

marketten şekerpare al, şerbet yap dök üstüne.

ben pek sevmem ama kemalpaşa tatlısı da bir başka seçenek.

örnekler:
www.kahvecioglugida.com

şekerfareye baktım şimdi şerbestini 3 saat sonra emiyormuş zaten çok mıncık istiyo of üşendim neyse yemicem

marketten almaya üşenmesem pastane daha yakın aslında da işte 20dk yürüyemicem b soğukta ühühü

revani geldi aklıma hemen, ama irmikle yapılıyor. çok da kolay yapması.

edit: google'a irmiksiz revani var mı diye sordum var dedi. sırf yoğurtla yapılanı varmış. "irmiksiz revani" diye yazınca tarifler çıkıyor. ben de öğrenmiş oldum.

irmiksiz revaniye yoğurt tatlısı deniyormuş bu arada. @karakteristik'in dediği de o herhalde.

kumaşına bakmam, tipine bakarım.

Markaya bakarım. Karılar markaya geliyy

Kumaştır dikiştir hic dikkat etmedim şimdiye kadar.

Baskısına bakarım, tipine bakarım. Kol ölçüsüne bakarım.

pamuklu olmasına ve kalıbına.
baskı varsa baskı kalitesine de dikkat ederim.

Pamuklu degilse almam. Ucuz diye okuz gibi terleten sentetik tshirtlerden almam bi de tipine bakarim tabii ki.

gecen lcw yuzde yuz cotton t-shirt vardı 15 tl. ucuzada cotton oluyor ama...

yazıklarından sonra hiçbir şeye bakmadığı anladım. deniyorum yakışıyorsa alıyorum. bu ara mustang t-shirtlerine taktım.

v yaka olmalı. kumaşı sert olmamalı. dandik olmamalı.

baskısı çok az ya da olmamalı.

Baskısına, rengine, pamuklu olmasına. Her zaman bisiklet yaka giyerim zaten.

ince olmamasına, inceden kastım baklava yufkası misal. ve yakasının meme ucuma kadar inmemesine. o ne lan öyle. bu nedenle sadece polo yaka giyiyorum

önce kumaşa, dikişe ve kalıba bakıyorum.

sonra boyaya. boyanın tamamen kumaşla birleşmediğini hissedersem bana sağlıksız boya kullanılmış hissi verir.

tabi gözüme çarpmasını sağlayan ilk özellikler rengi, baskısı vb. oluyor ama sırf rengi baskısı için yukarıdakilere bakmaksızın hiçbir şey almam.

denemeden de almam. vücudumda nasıl duracağı önemli. omuzlarım zaten geniş, iyice geniş gösteriyor mesela kol kısmı bol ve yuvarlak kesim olanlar.

sevdiğim/kullandığım markanın mağazasında olduğumu varsayarak;

tipi, rengi, baskısı hoşuma gidiyorsa ve boya/baskı sağlık açısından çok sıkıntılı görünmüyorsa etiketinde %100 pamuk olmasına ve nerede üretildiğine bakarım. Türkiye'de üretilmiş olması benim için artı puan ama Vietnam, Kamboçya gibi insan sömürüsünün dibine vurulan yerlerde üretilmişse asla almıyoum.

En önce görüntüsüne. Baskısı yakası falan. Sonra kumaşına. Çoğu zaman yüzde 50\50 etkili oluyorlar. Yani ikisi de iyi olmalı. Ama bazen baskının etkisi 70e çıkabiliyor.

ben düz olmasına ve kollarının tam oturmasına bakıyorum kolları bol geliyorsa imkanı yok giyemiyorum

Kumaşına, %100 koton mu değil mi öncelikle ona bakıyorum çünkü alerjik bir bünyem var, sentetik ürünler kaşıntı yapıyor. Sonra dikiş kalitesine ve kesimine bakıyorum.

Yakası ribana olmazsa tercih etmem bu arada.

tuvalet temizlemek sıkıntılı dsfsdfsd

ama değer

uyutmaması en zor yanı.

bir yere gittiğinde verecek kimsen olmalı, beraberinde götüreceksen uçakta, arabada sıkıntı.

Evin büyük değilse koku sorunu olabiliyor.

bir yere gittiğinde verecek insan +1. onun dışında koku sorunu olmaz benim evim küçücük ama hiçbir koku sorunu yok. tertemiz hayvanlar <3

küçük ama kıymetli bir şey aldıysan ortalıkta bırakmama gerekliliği belki. ya da çabuk bozulmaya meyilli şeylerin çabuk bozulmaya daha meyilli olması. bizimki biraz meraklı da, oyuncakları kesmiyor:)

koku. alışınca anlamıyorsun ama baya bok kokuyor evin içi.

evden biraz uzak kalınca kedi, temizliğin ne olduğunu anlıyorsun.

Tatile giderken gözün arkada kalması durumu ve kedileri kimselere bırakmamak/rahat ve düzenlerini bozmamak için 4 günden fazla tatil yapamamak durumu dışında hiçbir zorluk çekmiyoruz. İyi ki varlar.

Not: Çok temiz hayvanlar. Kum temizliği evet, sevimsiz ama onların arkadaşlığı için çekmeye değer bir sevimsizlik. <3

Bir de benim şurada yazdıklarım vardı, sahiplenmeden önce okunması için: kedinmivar.blogspot.com.tr

laptopun, klavyenin üstüne yatması, birde bazıları gazete dergi okurken kucağına falan geliyo okutmuyo :) diğerleri söylenmiş zaten.

edit: çıkmasını istemediğin yerlere çıkar birde mesela mutfak tezgahı falan tüy olabiliyor, benimkisi kesme tahtasına yatıyor sürekli misalen.

kimse soylememis ama tuy bence :D bi de kesinlikle iki tane sahiplen, maddi durumun varsa gercekten bir taneden cok daha keyifli ve kolay oluyor iki kediye bakmak. hem kedi yalnizlik cekmiyor hem de sana rahatsiz edici derecede sarmiyorlar gece uyurken falan.

Maması ve kumu düzgünse kedi evde koku yapmıyor. Tabi kısır olmayan erkek kedi koku bırakabilir orası ayrı. Ama kısır olmayan bi erkek Kediyle evde yaşamak çok zor zaten.
Bence de tüyleri. Kaliteli mama, sık sık tarama ve ev süpürmeye rağmen tüy sıkıntı olabiliyor.

kedinin evcil hayvan değil, evde bir birey olması o bireyin de şımarık bir çocuk olması olarak düşün. etrafı dağıtmak, yemek yemene ya da hazırlamana izin vermemek, rahat oturtmamak, tırmalanmak, tüy...

ha tabii bunları geçtiğinde sen bir şey yaparken yanında dikilip izlediğinde, uzanınca yanına yattığında, televizyon izlerken kucağına unuttuğunda bunları unutabiliyorsun.. tabii hiç uzun dönemli bakmadım kedi. hep başkalarının kedisi vardı. en uzun 1,5 ay birlikte kaldım :)

bizde 1, teyzelerimde 2'şer kedi var, şu zamana kadar da pek çok kedim oldu, evet tek sorun tatil olayı, özellikle de haşarı bir kedin varsa sorun olabiliyor, hem kediyi emanet ettiğin kişiler önemli, pansiyona bırakıyorsan kedi için güvenli mi, iyi bakılır mı, o önemli, kedin psikopatsa misal diğer kedileri rahatsız eder mi pansiyonda kalan ya da kısa süreliğine başka yere bıraktığında oraları mahveder mi? bunlar sorun. mesela teyzelerimden birinin iki erkek kedisi var, biri bildiğin kötü kedi şero. gerçekten öyle -bi de tatlı ki! :3 - ama en son tatile giderken teyzem pansiyona bıraktı, bildiğin ortamı dağıtmış, her kediye sataşmış, yolda yürürken tipini beğenmezse çizen bir hayvan (bkz: based on a true story) hayır öyle travmatik bir geçmişi de yok, çok küçükken sokaktan alındı, hep en iyi mamalarla, şımartıla şımartıla bakıldı, sonuç böyle bir sayko killah çıktı :D bi de kendisi devasa bir şey, yolda gören "pardon abi.." deyip önünden kaçıyor. ha bir de teyzem giriş katta yaşadığı için evi otel olarak kullanması, çöplüklerden getirdiği yemekleri evin içine sokması, teyzemin bahçesindeki en güzel ve temizlenmesi zor yerlere kocaman kocaman kakalar bırakması -köpek kakası sanıyorlar, o derece- buna rağmen evin içine de kakasını yapmaya devam etmesi -ya da kaba tabirle, sıçıp batırması, ki tuvalet eğitimi var- yani kedini dikkatli seç derim, bir de erkek kedilerde dışarı çıkıp gezinip gelme olayı daha fazla, sineklik yırtma olayları da oluyor kedilerin. eğer bakabileceksen yaşlı ve muhtaç bir kedi al, cins kedi satın alma bu arada, çok fazla kedi var barınaklarda, yaşlı kediler daha yol yordam biliyor :D tamam belki bir yavru kedinin neşesi, oyunculuğu yok ama evde sağladığı huzur inanılmaz güzel oluyor, oh mis mis yatıyor kucağına, gorrluyor purrluyor mırrlıyor beraber uyuyorsunuz, süper oluyor! :D

bir de dişi kedileri tavsiye edeceğim ama kedilerin de biri birine uymuyor ki, dişi olup da dışarıda kuş avlayıp eve getiren prenses iran kedisi de biliyorum, teyzemin kedisiydi, rahmetli oldu geçen haftalar da :( ha bir de, bir zaman sonra senin bir parçan olacak cidden, ama ömürleri insanlarınki kadar uzun değil, biliyorsundur, bir şekilde ayrılacaksınız, çok üzüleceksen alma derim. cidden bağlanıyorsun çünkü.

edit: ha bu arada, yaşlı ve kısır erkek kedi de bakabilirsin, onlar da çok sakin oluyorlar. illa yavru kedi alacaksan da, bakımını iyice öğren ondan sonra al derim. iyi kediler :3

fazla sevdirmiyor
delinin teki

instagram'da benzeri olmuştu. robot hesaplar, fake hesaplar kapatıldığı içindi o. belki facebook'ta da temizlik yapılmıştır.

Facebook, sayfayla etkileşimde olmayanların beğenilerini kaldırıyor muhabbeti var.

edit: Sayfalarınızı beğenen kişi sayısını ölçme yöntemimizi güncelledik. Aktif olmayan Facebook hesaplarından gelen beğenmeleri kaldıracağımız tarih olan 12 Mart'tan itibaren, Sayfalar beğenen sayısında bir azalma görebilir.

kaç para vercen paydan? :)

E.S. Posthumus- ARISE

www.youtube.com

Don davis e bakabilirsin. Matrix soundtracklerini yapan adam.

Burly brawl, neodammerung, navras, mona lisa drive, teahouse vs.

yazmadan geçemedim ;

Survivor - Burning Heart

Tabiki Kraddy- Android Porn

www.youtube.com

beni en çok gaza getiren şarkılar the prodigy'den: play.spotify.com

smack my bitch up
firestarter
breathe
spitfire

kafes dövüşüne güzel uyar bence.

fall of serenity - blood starts running
korn - lets do this now (nakarat kısmı yaklaşık 17 saniye)
celldweller - first person shooter

Jkwon_Feat. Petey Pablo Ebony Eyez - Get XXX

Yıl 2005 askerlik zamanları metro tv de görmüştüm.

Marilyn Manson - The Fight Song

www.youtube.com

www.youtube.com

john wick soundtracklerine bak, red circle vb.

Moving Mountains-Thomas J. Bergersen-Invincible (Two Steps from Hell album)

www.youtube.com

Kizarikliklar yer degistiriyor mu? Kasiniyor mu?

kaşınma yok, değiştiriyor mu emin değilim :(

alerji filan mı var

çok kola içmişindir yumurta yemişindir dokunmuştur bişey geçer bence.

alerjim bildiğim kadarıyla yok.
ama artık var sanırım. anlayamadım ki bu ne böyle şimdi.

bastırınca soluyor mu

alerci

dermatit. Yikamaktan, kuruluktan olmus. Krem surun, koruyun, gecer

@fayfim solmuyor doktorum

bence ürtikere benziyor. bana da olmuştu.

edit: aşağıda tıpçı arkadaşımız @fayfim kaşıntı beklenir diye yazmış ama istisnalar olabiliyor herhalde. bende de kaşıntı olmamıştı. ürtiker teşhisi konmuştu. eczaneden ürtiker için bir merhem alıp sürmüştüm ama adını hatırlamıyorum.

bence yaşıycaksın =/

(bkz: yarra yering) ic.

cevabi google'da arama sakin, akciger kanseri bile oldugun bilgisine ulasabilirsin. onemsiz gibi gorunuyor ama bi cildiyeye gostermekte fayda var.

bastırınca soluyor=üstüne bastırınca kızarıkların yok olması, derinin beyazlaşması. olmuyor mu bu? görünüş ürtiker gibi ama ürtikerde kaşıntı beklenir. bastırınca solmuyorsa purpura, peteşi ihtimali var, bunlar deri altı kanamaları oluyor. yine de eğer birden bire beliren, yeni başlangıçlı ve geçmiş hikayesi olmayan bir lezyonsa ilk önce deri kuruluğu, allerji vs düşünmek lazım. ilaca, yemeğe karşı vs vs.

böyle bir dünyaya çocuk getirmek istemiyorum geyiğinin yanısıra insanların aslında daha çok bencilleşmesi, çocuğa para gömmek yada bakmakla uğraşmak yerine gezme, iş, kariyer eğlenme vb konulara eğilmek istemesi.

sorumluluk almak istememeleri, sevgi ihtiyaçlarını kedi, köpek vb gibi evcil hayvanlarla gidermeleri(neredeyse hepsi oğlum kızım vb der mesela)

Ne karşılarındaki partnerlere ne kendilerine güvenememeleri bu konularda, çocuk yetiştirme sorumluluğunun göz korkutması filan bence.

insanlar kendilerine ve içinde bulundukları ortama güvenmiyor.

bence asıl soru neden çocuk istiyorsunuz olmalı. çocuk bir insan niye ister ki? ne amacı var çocuk yapmanın? ne faydası var? insanlara böyle sorunca "yaşlanınca sana bakar" ne bileyim "soyunun devamı" falan gibi şeyler söylüyorlar. ki bana aşırı derecede saçma geliyor. çocuk yapmanın bencillik olduğunu düşünüyorum. "o kadar mükemmelim ki benden bir tane daha olmalı" fikri yatıyor gibi altında. yaşlanınca bana baksın diye 20 senemi bir çocuğa harcamak da istemiyorum, ben öldükten sonra soyumun devam edip etmediği de umrumda değil. hayatta yapmak istediğim çok fazla şey var ve çocukla bunların hiçbirini yapamam. çocuk yapmak insanın hayatını bitiriyor, hayatın o çocuktan ibaret oluyor o andan sonra.

"böyle bir dünyaya çocuk getirmek istemiyorum geyiği" aslında geyik değil, son derece mantıklı, haklı bir sebeptir. ayrıca maddi sebepler de var. bir çocuğa bakabilmek için her ay en aşa bin liraya ihtiyacınız var. millet ay sonunu nasıl getireceğiz diye düşünürken nasıl çocuk yapsın? ha asgari ücretle 3 çocuk yapıp fakirlikten ölenler de var ve onlar bizleri bencil görüyor aslında kendileri bencilliklerinden çocuk yapıp onları süründürüyorlar. ay neyse öyle işte.

çok büyük bir sorumluluk. ideal yetiştirilse bile (ki farazi bir şey bu söylediğim) mutsuz olma, yaşamak istememe ihtimali var. ben buna dayanamam, bu sorumluluğu alamam. bu yüzden çocuk istemiyorum.

her baktığım yerde pedofili, sapık, manyak görüyorum çünkü. böyle iğrenç insanların arasına masum bi çocuk yapmak çok bencillik gibi geliyor artık.

ben çocuk istemiyorum. anne olsam mükemmel bir anne olurdum buna eminim. bir akrabamızın çocuğuna birkaç gün ben baktım herkes aynı şeyi söyledi, sanki annesiymişim gibi baktım. kahvaltısını, öğle, akşam yemeklerini ben hazırladım. gece masal okudum, sütünü içirdim, ona ilaç kutularından robot yaptım. yemeğini yemediğinde elimde tabakla, kaşıkla peşinden koştum, oyun oynayarak yedirdim. gece sürekli kalkıp nefes alıyor mu diye kontrol ettim. bana 'rock, sen anne mi olmak istiyorsun' diye sordu :)
çocukları çok severim ama istemiyorum. çocuğumu koruyamazsam, birileri ona zarar verirse diye korkuyorum. istemememin en büyük sebebi bu. bir de ben çocuğuma mükemmel bir hayat sağlamak istiyorum, bütün çocuklar buna layıktır. fakat bunu yapabileceğimden emin değilim. çocuğuma meyve, et yedirebilecek miyim, iyi bir semtte yaşatabilecek miyim, iyi okullarda okutabilecek miyim, güzel kıyafetler giydirebilecek miyim, resim kursuna, baleye, yabancı dil kursuna gönderebilecek miyim, iş sahibi yapabilecek miyim, hasta olursa tedavi ettirebilecek miyim bunları yapamayabilirim. bir de ya engelli, yatağa bağımlı olursa 35-40 yaşına geldiğinde ben hala onu kaldırıp altından bezini alabilecek miyim, sorunlu bir çocuk olursa sürekli, yaşım kaç olursa olsun peşinden koşabilecek miyim buna emin değilim. çocuk sahibi olmak hayatta alınabilecek en ciddi karar, çok iyi düşünülmeli.

hepiniz zaten refah içinde doğdunuz da ahfhsjajfj.

argümanlar hep bayat, biraz daha okuyun, araştırın. bu konuda samimi bulduğum tek yanıt ; "çocuk istemiyorum" gerisi tırt nedenler.

ha bana sorarsan küçük hindistan kurmaya niyetliyim, sevgilimin haberi yok henüz, duymasın shdhshfjf.

Cevabi burada:

eksisozluk.com

valla ben o kadar derin giremeyeceğim bu konuya, gayet büyük bir çoğunluk da cool olmak için ya da moda bu diye çocuk istemediğini söylüyor. genelde de yaşı küçük oluyor bunların. büyüyünce geçer.

çocuk istiyorum, hem de birden çok olsun. istemeyenleri de anlamıyorum. bazıları çok fazla ürüyor. aklı başında insanların daha çok çocuk yapması gerek. bu mantıkla düşünün derim. iyi düşünmeler, hepinize kolay gelsin.

çocuk yapmanın salaklık olduğunu, çocuk istemenin bencillik olduğunu ve bunların farkında olduğu halde çocuk yapanın şerefsiz olduğunu bildiğim için... herkes anne/baba olmak zorunda değil. gerçekten çocuk sahibi olmayı haketmiş anne/baba oranı 1%'i geçmez. bir insana sadece anne ya da baba diye saygı duyulması, sevilmesi de ayrıca mallıktır... nefret sebebidir asıl haddi olmayanın çocuk sahibi olması, o kişiden tiksinme sebebidir... bu şartlarda az kişi çocuk istiyor denemez bile, hala olması gerekenden çok daha fazla isteniyor...

Ben istemiyorum demiyorum ama iyi bir hayat sunamayacaksam cocuk yapmayacağım diyorum. Sirf annelik duygusunu tadabileyim diye cocuk yapmak cok bencilce bir sey.

kendi adıma ben hala liseliyim, hatta benden daha olgun liseli gençler vardır eminim dolayısı ile kendimde baba olma mayası görmüyorum, ama ilerde ne olur bilemem tabii şimdiki istemiyorum şimdi için geçerli

ben de cocuk istiyorum. cok degil ama bakabilecek kadar bence guzel bir sinir.

tek cocuk olmasini istemem sanirim, anasina da sormak lazim. en buyuk emegi o veriyor olcak.

Is donup dolasip ekonomiye geliyor. geliri iyi olan birisi, evliyse de 2-3 cocuk yapiyor. Iyi degilse de 1 taneyle yetiniyor. Buradakilerin cevaplari da bu yonde bilgi verici degil, duyuruda evli orani %5 filandir. Bekara cocuk yapmamak kolay.

@ucanspagetticanavari, evladım sen yapma zaten çocuk mocuk, cidden, senden bir tane fazla zaten bu dünya içine, sen patates kızartmaların, heinz ketçap ve mayonezlerin ve burgerlerinle mutlusun, rica ediyorum "doğal hayat"a karışma, bak rica ettim, hobi olarak bile karışma.

kız çocukları iyidir be, dünya şekeri hepsi, olursa güzel güzel yetiştirin derim, olmazsa da sağlık olsun zaten.

ileride maddi olarak ona yetebilecek olsam da manevi olarak yetebileceğimi sanmıyorum hiçbir zaman.
kesin istemiyorum diyemem ama şimdilik düşüncem bu yönde.

sorumluluk + para + vakit
hepsinden birer parça var. maddi durumun iyi değilse çocuğuna da iyi gelecek sağlayamama gibi endişen oluyor. sabah 8 akşam 6 hele bir de cumartesi çalışan özel sektör çalışanıysan yorgun argın eve geliyosun bitiyosun. vaktin de kalmıyo. bu gibi bir hayatta 1-2 saat bile benim olsun gözüyle bakıyor insanlar. sonuncusu da tabi ki sorumluluk.

gerçekten şunu anlamıyorum ben, biri çıkıp açıklasın lütfen. aklı başında insanlar bakabilecekleri kadar çocuk yapınca veya hiç yapmayınca, çok üreyenler kendini mi tutuyor acaba? onlar üreyince, sonuç böyle oluyor işte, biraz da buna kafa yorun bence.

4 çocuğum olsun istiyorum.

Bu ülke hiçbir zaman çocuk yetiştirmek için doğru ülke olmadı, asla da olmayacak. Buradan girersek, çocuğumu hem kafa ve yürek olarak kirlenmiş hem de toprak şu bakımından saf olmayan bir dünyaya getirmek istemiyorum diyen insanlar hep vardı, hep olacak. Şu ülkenin siyasi geçmişine bir bakın allah aşkınıza, ne zaman çocuğu sokağa salacak kadar güvenli oldu. Kahvelerin tarandığı yıllardan biraz sonra doğmuşum ben misal. Batman'da sokağa çıkma yasağı olurdu akşam, biz orada otururken.
Ama ben sokağa çıkma yasağını değil, babamın yasak saatine az bir şey kala beni helva almaya götürdüğü anı hatırlarım. Velhasıl hepimiz mükemmel olmayan zamanlara, saçma coğrafyalara doğduk.

Doğurmamak için dolu sebep sayabilirim, bir çoğu çok mantıklı olabilir. Zamandan, paradan, emekten, korkudan, tehlikeden, ülkeden, sağlıksız besinlerden, hastalıklar ve ölümlerden bahsedebilirim. Gelecek verememekten de.

Ama ben doğuracağım. Anne olmayı hep istedim, sevdiğim adama bakınca çocuğumuzu onun kollarında görmeyi istediğimi her defasında daha iyi anlıyorum. Benim için sadece istemek ve onu kucağımda tutma arzusu yeterli. Tüm mantıklı sebepleri elimin tersiyle itebileceğim kadar da kuvvetli

bir de çocuk istemeyen insanları tuhaf bulma durumu var. kesin ileride ister, şimdi istemiyorum dediğine bakma. eşin isterse ne yapacaksın? gibi. benim eşim de benim gibi olur zaten, diyelim ki istiyor o zaman gider kendi gibi çocuk isteyen birini bulur baba olma duygusunu yaşar. bir önce yazdığım cevabımdaki düşüncelere sahip bir insan düşüncesini değiştirmez zaten.

en fazla 1 olmadı 0 da olabilir, hayatımın hiçbir döneminde evlenmek ya da çocuk sahibi olmak için ölmedim eski sevgilim de aynen benim gibiydi kadın olmasına rağmen üstelik 28 yaşındaydı, en fazla bir tane isterim eğer olmama durumu varsa hiç sorun değil sevdiğim kadından önemli değil.Çok fazla insan aile ortamı falan da sevmem ben.Evcil hayvan bile büyük sorumluluk hele ki çocuk maddi manevi olarak ihtiyacı olanı vermek çok zor yoksa yapması basit ve zevkli ama saldım çayıra mevlam kayıra diye çocuk büyütemem.Türkiye her geçen gün daha da kötüye gidiyor tek çocuk bile ciddi gelir ister, hem çocuk olunca evlenince falan ilişkilerine ski tadı kalmıyor bence

çocuk yapmanın salaklık olduğunu, çocuk istemenin bencillik olduğunu ve bunların farkında olduğu halde çocuk yapanın şerefsiz olduğunu bildiğim için...

Bunu diyen ergenler var. adam 20 yaşında boyundan büyük laflar ediyor.

Gerçek hayata gelince, benim zar zor geçinen eniştem 2 çocuğunu öyle yetiştiriyor ki, kim görse başarı/zeka/fizik olarak hayran kalıyor.

Onun 4-5 kat fazla maaşa sahip diğer bir akrabaların ise çocukları mal gibi.

Kısaca çocuk yetiştirmek para mevzusu değil, sevgi ve ilgi mevzusudur.

Tarihte en basitinden adnan kahveci, Kennedy vb gibi adamlara bakın çoğu sosyal-ekonomik olarak en alt sınıfların ailelerden çocuklarıyken en tepeye çıkmışlardır.

paramız yok filan nispeten bahane. Sorumluluktan kaçış var.

çünkü yeterince çocuk yapıyorlar zaten. benim de yapmama gerek yok, inanılmaz masraflı bir şey. zaten daha kendim hiç bir şey yaşamadım hayatta, çocuk yapıp iyice dibe batmak istemem. hoş,gerçi istesem de yapamam ama fikrim bu işte.

akli basinda olanlar da cok uresin bence sikinti yok da adi ustunde akli basinda olanlar 10 tane cocuk yapmaZ ki?

cok ureyenin cocugunun egitimi gelecegi gibi bir istegi, karamsarligi olmaZ ki?

hadi onu gectim kadinin muhtemelen calisan bi kadinin bunlari saglayabilecek fiziksel ve psikolojik gucu var midir?

bunun bakabilecek olmasa da optimum bi siniri vardir bence ya da olmali.

Ben de bu soruyu soranlara şaşırıyorum.

Herkes herkes gibi yaşamak zorunda değil. Şahsen hiç merak etmiyorum kim neden çocuk yapar.

1. sebep: Çünkü türkiye'de yaşayan ve kaybetme korkusuyla dolu bir insanım. Bu ülkede, arkadaşımın kızı, feribot kazasında sırf başkalarının sorumsuzluğu ve savsaklığı nedeniyle hayatını kaybetti. 5 yaşındaydı.

eksisozluk.com

2. sebep: Çünkü bir şeyi mükemmel yapamıyorsam, onu mükemmelleştirmeye çalışmak gibi bir takıntım var. Çocuğum mu oldu? Dünyanın en güzel şartlarına sahip olsun isterim. Başkalarının ne farkı var? Yok. Benim çocuğum da dünyanın en mükemmel şartlarına sahip olarak büyümeyecek. Ortalama bir hayat yaşasın diye mi geldi dünyaya? E herkes bu durumda zaten, 1 fazla olmasının lüzumu ne?

3. Gittikçe boktanlaşan, gittikçe yaşlandığım ve günün birinde yalnız bırakacağım bir insanı dünyaya getirmenin faydasını göremiyorum. Neferkitty'ye sonuna kadar katılıyorum, ne düşünüp hissediyorsam onları yazmış.

Zamanında konu ile ilgili şöyle bir duyuru açmıştım.
eksiduyu.ru
Ülkenin durumu falan filan değil, içimden gelmiyor. Bir gün istemeyi istiyorum ama zorla istemeye çalışmakla da olmuyor. Ben arkadaşlarımın çocuklarını bile kucağıma alamıyorum bir dakikadan fazla. "Velet, aradan çekil. Ananla/babanla konuşmak istiyorum" diyesim geliyor.

Hamile olmak fena olmazdı kusmadığım sürece de, sonuçta sevdiğin adamdan bir parça var içinde ama doğarsa çok kıskanırım ben o çocuğu.

31 yaşındayım. Ben çocuğum, ona nasıl bakayım. Geçen gün ütüyle dirseğimi yaktım :(

Köyde, kırsalda yaşasaydım yapardım.

40-45 arası belki isteyebilirim. Dede der evladım bana.

Artık ben de çocuk istemiyorum. Önce maddi zorluklarını düşündüm, sonra manevi zorluklarını. Özgürlüğümü ne kadar kısıtlayacağını düşündüm. Ne kadar zor olabileceğini. Yaşanabilecek en kötü ihtimalleri. Çok zor ya. Ben baş etmek istemiyorum. Çocuklara bayılıyorum, annelik deneyimini biyolojik olarak yaşamayı da istiyorum, ama hayat boyu anne olmak istemiyorum ya. Nasıl gaza gelmişsem demek ki daha önce...

7 ay evvel çocuk istemeyenlere şaşırmama da anlam veremedim şimdi. :)

Ben en az iki tane istiyorum. Yavrularıma güzel bir istikbal sağlayacak kadar param olsa ve eşim de doğurmaya istekli olsa sonsuz sayıda yavrum olsun isterim. Baba olmak için kuduruyorum. Hepsine verecek kadar çok sevgim var. <3

Çok büyük bi' sorumluluk. Hele Türkiye gibi zar zor yaşadığımız bir yerde onun maddi ve manevi yükünü üstlenmek... Hadi maddi şartlar bir şekilde sağlandı ve istediği hayatı yaşayabilecek ortam kuruldu, peki ya psikolojisi? Bilemiyorum.

Olur da bir gün kendimi bir çocuğun maddi ve manevi sorumluluğunu üstlenmeye hazır hisseder ve bu işe girişirsem de evlatlık alacağım. Kimsesiz, hiçbir suçu olmamasına rağmen berbat koşullarda yaşam mücadelesi veren binlerce çocuk var; onlardan birine el uzatmak ve hayatını elimden geldiğinde güzelleştirmek isterim.

çocuk yapan arkadaşlarımın hemen hepsi cocuklarını kazayla yaptı (korunmayı bilmiyor dallamalar)
ben de şahsen kaza eseri olduğumu biliyorum.
burada yazan pek çok dümbük de kaza eseri.
Sonuç olarak bilinçli çocuk isteyen kesim çok küçük bir kesim aslında. Hep kaza kaza :)

kadınların istememe sebebinin temelinde çocuğunu doğurmak istediği adamla henüz tanışmamasıymış. erkeklerde de durum aynı mı bilmiyorum.

@duhan
Bir kadın çok sevdiği, iyi bir baba olacağından emin olduğu erkekten de çocuk doğurmama hakkına sahip. Aynı şekilde erkek de çok sevdiği, iyi bir anne olacağından emin olduğu kadından çocuk yapmama hakkına sahip. Anne baba olma hakkımız olduğu gibi olmama hakkımız da var. Halbuki bu dediğinizin doğru olduğunu kabul edersek anne baba olmak bir mecburiyete dönüşür. O zaman da anne olmayan kadın eksik, anormal kadın haline gelir. Haliyle bayağı cinsiyetçi bir yaklaşım oluyor dediğiniz yaklaşım.

evrimsel bir şeymiş o. doğruluğunda ısrarcı değilim. kendimde de test etmiştim bunu. evet baba olabilir bu kişi diye düşündüğüm birisi olmuştu. sonra kayboldu bu istek. onun dışında hiç düşünmedim. çocuk dünyaya getirmek için hiçbir mantıklı sebebim yok.

şanlının yakı'sını bilirim ama merhem duymadım.
edit. yakıymıs zaten... babannem kullanırdı...

migrene iyi geldiğine dair bir şey yazmıyor.

Yazmıyor evet ama arkadaş migren için kullanıyormuş sözde. Sözüne çok güvendiğim biri olmadığından sizlere de sormak istedim.

linkteki merhem degil ?

migreni olan biriyim, ben denemezdim.

bunun mentollü merhemiymiş işte, bulamadım tam linkini :)

arkadaşınız aynı markanın başka bir ürününü söylemiş sanırım, şu ürün:

www.sanliilac.com.tr

verdiğim linkteki ürüne bakın siz, merhemlerin içeriğini okudum, sakın onları kullanmayın.

mentollü şeylerin migrene iyi geldiği söylenir/bilinir. mesela şanlı'yı duymştum daha önce de. head and shoulders mentol ferahlığı diye geçen şampuan da buna örnek. hatta nane yağı sürülür enseye, alna, burun kenarına (alt taraf).
yani mantığı mentolden geliyor. eğer risk görürseniz kimyasal vs gibi bir içeriği varsa, nane yağı kullanın.

son verilen linkteki soguk etkisi sadece.

1-2 tane soguk su torbalarindan alip dolapta bekletin. agriniz oldugunda da alniniza koyun.

daha ucuza daha iyi bi etki verir.

migreni olan biriyim,

nane yagini da agri gelecegini hissettiginiz an, kokusunu cekip cok az burun kenarina surerseniz, cok az ama bir ihtimal agri sizi teget gecebilir.

migreni olan biriyim ben de. nane yağını bilemiyorum ama ağır mentol kokuları bende tam tersi migreni tetikliyor.

hani kaynatılıp buharı burna çekilen mentollü ilaç gibi bir şey var ya, o mesela bende inanılmaz migren tetiklerdi. eski ofiste yapılıyordu patronlardan biri için, tüm ofis kokuyordu (open office olduğu için); her yapıldığında fenalaşıyordum kokudan.

e zorunlu tabi.

ancak makbuz keserken birkaç günlük sarkmalar yaşanması normaldir, makbuzu ödeme yaptığınız tarihten keserler yine.

ne kadar süre geçti?

öncelikle denetçi kimse onunla konuşun, yöneticiyi denetlesin.

yönetici parayı ödemeden önce makbuz keserse ve para ödenmezse parayı almadığını nasıl kanıtlayacak peki? öyle de olmuyor.

makbuz kesilebilmesi için geliri elde etmiş olmak lazım.

banka hesabına yatar aidatlar. çok az kişi elden verir, o da apartman görevlisi aracılığıyla filan yapılır zaten.

makbuzu iptal edebilir. doğrusu ödeme yapıp makbuzu anında almak.

Lan ne torrenti? Bu filmler zaten youtube da var, telif hakki filan kalmiyor bunlarin:

www.youtube.com

Bu kadar eski ve biraz da bilinirliği olan filmlerin çoğu YouTube'da var. Bu da varmış: www.youtube.com

Şehir?

Vesikalık koymaya gerek yok bence.

Normal saçınızı başınızı düzgün yapın, işe gittiğiniz şekilde giyinin. Ondan sonra fotoğraf makinası olan ya da cep telefonu kamerası iyi olan bir arkadaşınızdan rica edin arkası düz, motifsiz olan bir duvarın/fonun önünde fotoğrafınızı çeksin.

Herkes böyle yapıyor.

Ciddi ciddi çekim yaptırmak istiyorsanız da Zümrüt vardır fotoğraf stüdyosu olarak, çok bilinenlerden...

onu ben gittim fotoğrafçıya sordum..valla biz çekeriz ne çıkarsa odur dedi adam.. :)))

fotoğrafçı bir arkadaşını bulacaksın anca öyle olur..

eğer linkedin için uygun bir fotoğraf istiyorsan yüzüne spot vuran, gölge oluşturan bir ortamda tercihen dslr ve alan derinliğini iyi verecek bir lensle birlikte fotoğraf çekinmen yeterli. stüdyodakinden daha iyi etki verir. poz vermemelisin, "haberin yokmuş gibi çekinmelisin" panpa. bir de siyah beyaz filtre. oh mis.

R.I.O partty shaker olabilir.

evanescence - bring me to life
the steve miller band - serenade

ikisinden biri olabilir mi?

bu?

www.youtube.com

Programı izlemedim ama hilary duff'ın da öyle bi şarkısı var.

survivor izlemiyorum ama: the steve miller band - serenade +1

ulan survivorda çaldı diyor ama ben yine şansımı deniyeyim:

system of a down(!)- chop suey!

Hayvan tanımadığı bilmediği bir yerde, tedirgin olması çok normal. Sokakta olsa idi şu aralar doğum yapabileceği bir yer arayacaktı, bunu yapamıyor.

Kapıyı aralık tutup tedirgin hissetmemesini sağlamaktan başka çareniz yok, yüksek sesli müzik dinlemeyin, elektrik süpürgesini açmamaya çalışın, bulaşık yıkarken gürültü olmamasına özen gösterin. Kapıyı da aralık tutun ki evin diğer kısımlarında tehlike olmadığına inansın

kapısı aralık duruyor zaten, kutuyu kapının arkasına koydum göz önünde olmasın, kendini daha rahat hissetsin diye ama kapıda çıkabileceği kadar açıklık var yani. odadan 2 kere çıktı. beni görünce, ben daha kımıldamadan kaçtı hemen odaya. korkudan erken doğum yapacak diye tedirgin oluyorum artık.

Bir de sevmeye çalışmayın. Elinizi açık götürmeyin yanına, avucunuzun iç kısmı değil, dışı ile yaklaşın, parmaklarınız da içe dönük dursun. Tehdit olarak algılanmasın eliniz.

Odaya girmeden onunla konuşmayı da deneyebilirsiniz.sesinizden anlasın yaklaştığınızı, pat diye girmeyin odaya.

Ton balığını kandırma amaçlı kullanabilirsiniz bu arada, kokusu keskin olduğundan merak edecektir. Birkaç gün üst üste tabağı yere bırakıp giderek o yerken yaklaşın, tedirgin olduğu noktada ilerlemeyin, ona kesinlikle bakmayın. Birkaç gün sonra bir ihtimal kafasını sevdirebilir yemek yerken

bir de doğurmak üzereyken kediler zaten diken üstünde oluyor, kişisel algılamayın. babamın evi müstakil, açık mutfak camından kışın ortasında kedi girip çatıya yerleşmişti doğurmak üzere, bit kadar çatıda on kere taşındı ama çıkıp gitmiyor da. oradayken ilgi gösteriyorsun, tıslıyor arkanı döner dönmez başka bir boşluğa yerleşiyor. hele doğumdan sonraki bir kaç gün yavruları evin içinde taşıyıp durdu. yani o ürkek kocaman gözlü saldırmaya hazır hali, doğurdum doğuracam psikolojisi. mama su ve sıcaklık sağlayın, doğurmak üzere olan insan kadınlar da fena kaprisli oluyorlar, içleri oynuyor, bunu göz önüne alın.

korkarsa korksun niye dert ediyorsun. yavrular doğunca bir süre elleşme onlara yeter. asıl sorun yavruları reddederse çıkar. doğum yapan kediler göbeği sevdirir genelde. doğum sonrası iletişimi o sayede iyileştirirsiniz.. biraz gaddar olur.

hamile/anne kedilerin sinirleri gergin olur, tetikte olurlar çok. normalde tehdit olarak algılamayacakları davranışları tehdit olarak algılarlar annelik/koruma içgüdüleri harekete geçtiği için.

sizden nefret etmiyordur. siz öyle sanıyorsunuz. sadece korkuyor ve bu çok normal.

rahat ettiği yerde kalsın, çıkarmaya çalışmayın siz. sakinleştirmek için yaklaşmayın da; çünkü zaten korkmuş kedi, siz de yaklaşınca iyice korkar. bekleyin, o size yaklaşsın. sabırlı olmanız lazım. o size yaklaşınca da kaymaktutmayansıcaksüt'ün dediği gibi, elinizi pati gibi yapıp öyle yaklaşın. direkt sevmeyin, önce elinizi koklatın. o sevmeniz için izin verecektir. onun iznini bekleyin. ayrıca odaya girince de kedinin gözlerinin içine direkt ve uzun uzun bakmayın, bunu her kedi tehdit olarak algılar.

yere oturun, onun seviyesine. bağdaş filan kurun örneğin yerde. bekleyin sonra. beklerken başka şeylerle ilgilenin, kediye odaklanmayın. güzel güzel bir ses çıkararak ara ara onunla konuşun. kedi zaten meraklı hayvandır, sizin tehdit olmadığınızı anlayınca kendisi gelip tanışmak ister.

kısacası o kendini sevdirmek istemiyorsa zorlamayın kediyi, kendi haline bırakın. onlar öyle. kendileri gelirler.

psikolojiniz bozulmasın kedinin durumu gayet normal. doğumu yakınsa karın kasılmaları vs. de oluyor. siz ona rahat ve güvenli ortam sunmuşsunuz, zorlamayın bir süre sonra o kendini güvende hisseder zaten. sevmeye zorlarsanız o güveni asla elde edemezsiniz. sokak kedileri kapalı kalmaya alıık olmadığından sokakla temasları kesilince de agresifleşiyorlar. doğumdan sonra değişir her şey. daha önce hamile, anne kedi baktınız mı bilmiyorum ama birkaç tavsiye eklemek istiyorum. doğum sonrası çok fazla sıvı tüketiyorlar. (sütün büyük kısmının su olmasıyla ilgili de olabilir.) susuz kalmamasına dikkat edin. mama ile besliyorsanız da yavru kedi maması alırsanız daha çok sütü oluyormuş. (veteriner bilgisi)

büyük bir kitleye hitap eden bir dizi sosyal yansıması üzerine bir şey yazabilirsin belki bilemedim :)

Bb üzerine senaryoda başın sonun belli olması, bütünlük, karakter değişimleri, mutlak iyi kötü olmaması gibi konularda yazılabilir bence.

Bu daha çok motivasyonşa alakalı, ben de zaman zaman tembel moda girebiliyorum.
Motivasyon artırma tekniklerini oku bol bol bir de;

eksisozluk.com

Kendimi bildim bileli disipliyimdir hatta takintili oldugumu dusunenler bile var, planlarimi uygulayamazsam kasinti tutar. Bunun biraz karakter meselesi oldugunu düşünüyorum.

tek çocuk büyümüşsen diziplinli olman zor. İlk önce paylaşmayı,önyargısız olmayı öğrenmelisin.

winstonsoft, tek çocuk değilim. paylaşımcılığım enayilik boyutunda. birinin bişeye ihtiyacı varsa bende de varsa ona hiç düşünmeden verebiliyorum. ama önyargı var biraz. o da eskisi gibi değil.

Bak bahanelerden kurtulmak için bahane tablosu hazırlayın demişler, ben de deneyeceğim!

Mesela bir tarafa bahaneleri yazıyorsun, karşı tarafına da o bahaneni geçersiz kılan görüşü.

Aklına gelen bütün bahaneleri bir tarafa yaz önce;

''çok yorgunum'' gibi.

Karşı tarafına da ''tamam biraz çalış sonra dinlenirsin, şimdi çalışmazsan daha kötü hissedeceksin'' gibi telkin cümleleri yazıp, bahanen aklına geldikçe bu tabloyu okuyup motivasyonunu artırabilirsin(imiş)

sourcesofinsight.com

disiplin sizin için bir plan yapıp onu uygulayabilmekse yaptıgınız planı daha uygulanabilir hale getirmekle baslayabilirsiniz.boylece plana uydukca kendinize de guveniniz gelir ve istediğiniz şartlara uygun planlar geliştirirek uygulamaya sokabilirsiniz.

hem evet, hem hayır. mesela bağımlılıklar konusunda disiplinliyimdir; irademden ödün vermem, bağımlı olmam. şu kadar gün spora gideceğim dersem o kadar gün giderim. dersler konusunda da hiç sıkıntım olmadı, ama bu düzenli çalıştığımdan değil de dersi derste öğrenen tiplerden olduğum içindi; yani sınavlar öncesi fazla hazırlık yapmam gerekmiyordu, tekrar yapıyordum yetiyordu.

ama örneğin şurayı şu gün toplayacağım dediğim zaman onu erteliyorum da erteliyorum. bazı şeyleri yapamıyorum çok rahatsız etse de beni. erteleme hastalığı gibi bir şeyim var bazı şeyler bakımından.

bir de ingilizcesi olanlara şu uygulamayı tavsiye ederim: www.unstuck.com

yararlı gerçekten, deneyin.

hiç değilim. öylesine yaşıyoruz.

yapıştır bi fettucine alfredo, yapımı hiç de zor değil, şarapla da iyi gider :)

bizde aksama rakı var o yüzden meze yapılacak.
dün enginar vardı. ondan önceki gün de ızgara, salata ve sarap.
sarap içesin varsa al bi dövülmemiş bonfile at ızgaraya yanına da şarap. hem kısa sürer hem de doyurur.

kremalı mantar çorba, fırında et ve salata. eve gidince, hazır bulacağım. en güzel yanı da bu.

kıymalı makarna + ayran

balık

hacı şarap içersen proje yalan olabilir. yani ben içsem olur askjdf ama makarna da, ızgara et de güzel alternatifler. et olursa püre de yap yanına.. :)

refika'nın hızlı yemeklerinden nohutlu sucuklu bi tarifi var, dün mü ne yapmış galiba. biz bu akşam onu yemeyeceğiz ama yarın falan onu apacağım. bakliyat sevmeyen biri olarak benim aklıma yattı tarif :)

Subway ton balıklı sandviç.

yoğurtlu çorba, tavuk ciğeri kavuracağım bir de.

taze fasulye + şehriyeli pirinç pilavı + yoğurt

her cuma yaptıgım gibi quick china'dan bir şeyler söylerim muhtemelen yemeksepeti üzerinden. yüksek ihtimal pad thai+ 1-2 porsiyon sushi

bira. yemek yemicem bu akşam

ev yapımı sarımsaklı pizza :)

dışardan söylicem ama ne olduğuna karar veremedim. bozuklukları denkleştirmeye çalışıyorum şu an eroin parası arayan eroinman gibi. hızlı hızlı nefes alıp vererek odanın altını üstüne getiriyorum. 15 lira kadar toparlayabildim. pizza mizza istiyodum da yetmez. muhtemelen tavuklu mavuklu bi çorba var ondan söylicem bi de döner üstüne.

edit,

biri açık biri kapalı olmak üzere 2 adet pide ve bir litre kola. önümüzdeki 24 saat idare eder bu. neyli olduğunu söylemeyeyim de fakirlerin canı çekmesin. gerçi ben de son paramı buna verdim, pazartesiye kadar beş kuruşum yok. ama 3 paket makarnam, çayım, 2 tane bardak çorbam ve bir noodle'ım var. diren şüşko adam.

kereviz salatası
mantarlı tavuk sote

biz bira pattis yapıciiiiz evde. köfte de kızartabilirim yanına.

kavrulmuş makarna, yoğurt, yarım bardak kola.
piç miyim lan ben :(

zeytinyağlı enginar, fırında karnabahar ve brüksel lahanası, yoğurt

şarapla pek iyi gitmez. hatta çok kötü olur. :)

Annem ( e açık ) köfte yabdı şimdi ona gidiyom.

Benim canım acayip omlet çekiyor, peynirli omlet yapacağım kendime.

Hepimize afiyeet olsunnn :)))

çekirdek. çok güzel. çıtır çıtır.

Bir dilim çok tahıllı ekmek

Ayran

Zeytin

...

Yuzde 80 kullaniyo. Kalan yüzdeler icin eger bize giciklik yapmak istemisse bkz: koltuk

hayır kesinlikle kullanmıyor

%90 kullanıyor, %10 benim bacaklara meyilleniyor ben izin vermeyince geri tahtaya gidiyor.

Genelde mutlu olduğunda patır patır bi koşu tırmıklayıp geri geliyor.

Biri hiç kullanmıyor, biri ayda yılda bir.
Fitilli kadife kaplı berjerlerim var, onları kullanıyorlar genelde, o fitillere tırnakları takılıyor tıkır tıkır çektiriyorlar ya çok hoşlarına gidiyor. Skip attılar güzelim koltukları.

iki tanesi kullanmıyor, bir tanesi 80 cm'lik olan tırmalama direğini kullanıyor. önceden kalan kısa direk de var, onu kullanmıyor.

Akşam eve ilk girdiğimde uyandığı için tahtaya gitmek zor geliyor, halıyı kullanmaya başlıyor. Sonra tahtayı farkedip onu kullanıyor. Uyanıksa direk tahtaya gidiyor.

hiçbirisi hiçbir zaman kullanmadı tırmalama tahtasını. benim koltuklar da fitilli kadife ve deri, anasını belledi ırıspıçıcıkları. çarşaf seriyorum tırmalamasınlar diye, çarşafı açıp altına girip öyle tırmalıyorlar koltuğu. pislikler beee. çöpe atçam hepsini.

kullanmıyor benimki, bazaları ve perdeleri kullanıyor:)

benim yapmış olduğum tırmalama tahtasını kullanıyor. yapı marketten pvc boru ve halat aldım. halatı, pvc borunun etrafına yer kalmayacak şekilde sıkı sıkı sardım. boruyu da kalorifere sabitledim. hazır olanlardan çok daha ucuza geldi.

benimki kullanıyordu. tahtadan başka bir şeye de elini sürmezdi hatta. özellikle uyanınca hemen erişebileceği bir yere koyun.

Benim eski kedim kullanmıyordu sadece koltukları tırmıklıyordu, bazı kediler kullanıyor ama.

annmemin kedisi kullanmıyor. etrafına poset sardık arada sırada gitti geldi poşetleri parçaladı ama onun dışında kullanmadı.
benim kedi yemek istediğinde tırmalıyor. onun dışında öylece duruyor.

ilk bir hafta kullandı sonra sallamadı hiç.

Koltuk ve halıları tercih ediyor.

dostlar dayanamadım aldım dün geldi. hain kedi yüzüne bile bakmıyor yapmadığım şebeklik kalmadı :(

Benimki kullanıyor, dayımınki kullanmıyor, enişteminki pati atıp kaçıyor, yengeminki üstünden inmiyor. Ya millet bi alem. Mantıklı cevap veren yok. Arkadaşım kedi ağacı dediğin 20 tl'lik bir şey. Alırsın koyarsın. Kullanırsa ne ala, kullanmazsa atarsın. Hiç olmazsa ben denemedim demezsin. Ha sana bir ipucu: Eğer illa ki kullanmasını istiyorsan evde böle tam yolun ortasına koy. Embesil gibi salonun orta yerinde dursun. Misafirler geldiğinde bu ne la ne işi var bunun burda desin. Eğer tam yol ortasına koymazsan pek ilgilenmiyorlar. Yol ortasında olduğu zaman ise hiç olmazsa geçerken bi iki tırmık atıyorlar.

ya ipli bi oyuncayı onun üstüne doğru getir tırmalasın yanlışlıkla , bir de gerçekten salonun tm ortasına koy hahaha :D

eşimi aldatmaya meyilliyim azcık üstüme düşersen sevişiriz diyo

hoş bi durum değil

evlenilecek erkekmissin.

Rapon +1

evlenmeden önce seni tanısaydım da sevişseydik demek istemiş. şu anda evliyim, başkalarıyla kolayca sevişemiyorum ama yine de bir şeyler yapabiliriz diye de eklemiş.

Belki sadece seni nikah şahidi yapmak istiyordur ama iş işten geçmiştir.

fuck me like there is no yesterday diyor

kocamı daha evlenmeden boynuzlamaya niyetli ahlaksız ve karaktersiz bir kevaşeyim, ve seni de kendime uydurabileceğimi düşünüyorum diyor

verecek.

kes ilişikini.

benim herif oral yabmıyo.

eğer istiyorsan yürü. istemiyorsan da kesip at. bu kadar basit. bir bize denk gelmiyor şöyle tipler anasını satayım.

kocişimle boynuz qeyfi diyor.

salak karı tripleri salla gitsin

Duru ve Beril'i begeniyorum ben

Duru olsun :)

bahti acik olsun diyeyim simdiden.

ben klasikciyim. haliyle iclerinden zeynep. kendi adayim her zaman icin leyla. :)

soyadıyla uyumlu olsun

Buse
Zeynep

Duru güzel bir isim, ama çok yaygın bu aralar.

Önerim; İlkyaz

zeynep(kendi adım ayrıca) ^^

emek ne ? - kendi politik görüşleriniz doğrultusunda çocugun ismini seçmeyin lütfen.

beril duru ırmak bu üçü bence güzel bonus olarak -> inci

Emek olmasın ya. Esin alınmasın ama güzel bi isim değil.

Onun dışında saydığın isimlerin hepsi güzel. Ablam da kiz bebek bekliyor su an :)) zeynep koyacaklar. Ben de zeynep ismini çok begeniyorum. Güçlü bi isim gibi geliyor. Oyum zeynepten yana.

Zeynep sayısı aşırı çok, emek olmaz erkek ismi o, sırasıyla Duru>Buse>beril benim tercihim

yazılan isimlerden en güzeli ırmak bence. buseler bi gıcık oluyor, hiçbiriyle yıldızım barışmadı. en sevdiğim isimse arya :)

@morta.c emek ismini istememe nedeni beğenmemem yoksa emek adı ne zaman politik görüş belirtir oldu. isimleride bu kadar gruplandırmasak iyi olur.

duru

Emek olmaz .Zeynep güzel

Emek olmasin :( cok kötü bence fonetik olarak
Duru cok var. Herkes Duru koyuyor

Buse güzel bence

Not: soyadini da hesaba katmak lazim tabi. Mesela benim soyadim Can. Cocugumun ismini koyarken cok düsünmem lazim. Arya yi cok begeniyorum ama koyamam. Keza Oya, Duru, Kaya falan da koyamam :D

@raavann önerilerin için teşekkürler. aslında esşim ıraz isminide söylemişti ama ne bileyim hoş gelmedi pek. soyadımızda a harfi var ama işin aslı numerolojiye pek inanmıyorum :)

emek de güzel bilim de. ömrüm olur da bir kız çocuğu getirirsem dünyaya adını bilim koyacağım eşim de he derse.

kızım olduğunda ismi hazır : yağmur venüs
erkek olduğunda ise : toprak deniz

:)

emek gayet politik sol kökenli bir kelime
dincinin kızına büşra ismi koymasına benziyor doğrusu.

Dünya emekçi kadınlar gününde günün emekçisi Emek Hanım nasıl hoş mu ? bence değil.
ben çocuğumun emekçi olmasındansa yönetici olmasını isterim doğrusu.

duru, buse, beril


emek olmasın kötü bir isim bence

son 5 yılda çevremde doğan istisnasız İSTİSNASIZ bütün kız çocuklarının ismi Duru oldu. Lütfen DURUn artık.

Duru veya Beril diyorum.

Zeynep Duru

zeynep i gerçekten çokk severim
fakat yukarıdaki listeden yalnızca - Duru

liste dışı olarak bir gün olursa kızıma koymak istediğim isim : Aylin

Diren
Sare
Devin

allah bagislasın güzel bi hayati olsun.

melek nasil? icinde turkce harf olmasini tercih etmem, Irmak yurt disinda giderse İrmak olacak mesela gerci cok da kotu degil, irma gibi. Zeynep adini ben de severim, arapca ya da neyse ne onemi var?

Emek bence de direkt sol gorus hhatirlatiyor. Oyle olmayabilir ama yine de sıkıntı olur. Esimin adi mesela bir siyasi gorusun simgesi gibi bisey, ben bile sormustum adini bundan mi koydular diye, dedesinin adiymis gerci. Yoktan yere giciklik yapanlar oluyor bu arada.

DuruN onerisine ben de katiliyorum.

Buse olsa, ilerde buyuyecek, bebekken sevimli ama ben olsam adimin "opucuk" olmasini istemem.

Zeynep guzel.

@bir varmış bir yokmuş tabiki türkçe karakter içermesi dediğiniz yönden kötü ama ı harfi bir yumuşak g değil sonuçta. melek ismine gelecek olursak hayatınız da karşılaştığınız bazı kişilerden dolayı bir isim güzel de olsa size itici gelebilir. melekte benim için öyle malesef.

ece
yağmur
simge

bunlar arasından ırmak, diğer türlü yağmur.

Ben Bahar, Eda, İpek ve Leyla isimlerini epey beğeniyorum.

Listeden olacaksa Zeynep'i tercih ederim. Söylemesi en kolay olan ve aralarında en güçlü olan isim o.

p.s. Emek ismi çok eril geliyor bana. Erkek olsaydı onu seçerdim.

Bengisu koyun benim adim ^^

Listeden beril ^^

2.5 yıl sonra gelen edit: adım bengisu değil.

kesinlikle aklım işlerimle dolu değilse bunu aynı şekilde hissediyorum

www.endokrin.org
" insan vücudundaki serotonin düzeyini, çeşitli hormonlar da etkilemektedir. Örneğin kadın vücudundaki östrojende artma, serotonin düzeyinde de bir artışa neden olmakta; aynı şekilde, kadınların âdet görmeleri sırasında, östrojen hormonlarında düşüş olması, serotonin düzeyini de düşürmekte ve bu durum, kan damarlarının aşırı genişlemesi sonucu, kadınlarda migren başlamasına neden olabilmektedir."

www.nutrismart.com.tr
"serotonin güneş ışığında beyinde artar. kapalı ve karanlık yerde sarotonin düzeyi azalır. o nedenle kış aylarında depresyon artar."

ben hava kapalı olunca daha mutlu oluyorum.

mutlu olmak için baharın gelmesini bekliyorum, o kadar diyeyim.

Kapalı havalarda, yağmur yağarken özellikle de kar yağarken dünyanın en mutlu insanı benim... Kişiden kişiye değişir bu..

benim iki ayrı kuzey ülkesinde yaşayan iki ayrı yakınım var ikisi de iklim yüzünden depresyona girmiş durumda, onca refaha rağmen. gerçekten çok ilginç.

Güzel havada tam bir sevgi pıtırcığı oluyorum ^_^
Kapalı havada dışarı çıkmak zorunda olmak dünyanın en zor şeyi benim için.

Of Puf.

Kuru kuru "Hormon" demeye gelmiştim, daha fazlası uzunuzunilgi'den gelmiş. Bazı şeyler kişiden kişiye değişse bile kronik güneş ile kronik güneşsizliğin fark edecektir. Ülkenin güneşli ve güneşsiz günleri arasında bir denge var, millet seçebiliyor hangisini sevdiğini.

Ben de klorofili olup fotosentez yaparak mutlu olan arkadaşlardanım.

asiri etkileniyorum :D ayni seyi daha demin arkadasimla konustum. direkt buna bagli ruh halim, o derece.

Aynen, ben de öyleyim. Evden sokağa adım atasım gelmiyor hava kapalıyken.

Güneşli olsun, buz gibi olsa da sorun değil. Aydınlık olduğu sürece mutluyum.

bana olmuyor.

hava kapalıysa mutluyum, açıksa depresyondayım. kabloları ters bağlamışlar.

Aynen, birebir bende de öyle oluyor.

güneş olmadığı zaman çöküyorum. sonbahar kış depresyonda geçiyor. burçlara inanmaya başlicam yakında bu yüzden.

ben kapalı havadan çok daha fazla hoşlanıyorum.

yalnız işin ilginç tarafı intihar oranları yaz aylarında yükselişe geçiyor. bununla ilgili çalışmalar da var misal, ilgisini çekenler bakabilir: www.jad-journal.com özetle, güneş ışığının motivasyonu arttırdığı bir gerçek fakat duygusal etkisi daha sonra açığa çıkıyor. dolayısıyla o aradaki kısa dönemde kişi intihar etmesine sebep olacak motivasyona nispeten daha rahat ulaşıyor. bu konuda da güneş ışığı etkisinin antidepresanla benzer olduğu söylenmiş. antidepresan ve intihar ilişkisi içinse: www.ncbi.nlm.nih.gov

artist, works as an art director in advertising industry and maintains that work in his/her workshop/atelier/studio in İstanbul

daha doğrusu vardır tabi, cevap gelmezse diye yazıyorum koseye bunu

The artist has been working in the area of advertising as an art director and continues her/his works at her/his studio placed in Istanbul.

sanatçı kadınsa: her
erkekse: his

bu akşam bana gelsene film izleriz

arkadaşsanız, açılmak istiyorsan ama emin olamıyorsan "bir ara görüştüğüm, benimle halen ilgilenen bir kız var. buluşmak istiyor. buluşayım mı sence onunla?" diye sorabilirsin. kıskanırsa, bozulursa kesin hoşlanıyordur. umrunda olmazsa hoşlanmıyordur. kıskanıp bozulsa da buluş diyebilir, o yüzden yüz yüze olmak önemli.

arkadaş değilseniz, yüzeysel bir ilişkiniz varsa "olur olmaz aklıma geliyorsun" diyebilirsin. gülerse hoşlanıyor, gergin bir sessizlik olursa hoşlanmıyor.

"benden hoşlanıyor musun?" eğer evet derse müjdemi isterim. Bu kız senden hoşlanmış. Hayır derse seneye tekrar denersin.

Fazla oyalama diyorum yani. Bir şeyler içmeye çıkart.

"msn var mı?" asşdjasd

maalesef kadınlarda bunu anlamanın spesifik bir yolu yok. kendisi söylese bile net değildir yani, o anki duygudurumu veya bir sonraki günkü duygudurumu değişir, apışır kalırsınız. sürekli aynı ortamda bulunmuyorsanız bir şekilde siz ondan hoşlandığınızı belli edin. aradığınız cevabı kısa süre içerisinde bulacaksınız.

oz

dexter.
listede olmayanlara ek olarak person of interest.

yazmayi unuttum da bir kriter de su dili cok agir olmasin ingilizce altyazi ile izleyecegim.

listene bakarak derhal homeland'e baslamalisin diyorum.

oz..

en sevdiklerinden yola çıkarak söylüyorum ki Friends. Ayrıca dexter'ı sevmeyeceksin.

friends seinfeld'den esinlenir çok. o yüzden komedi izleyeceksen seinfeld

yazdıkların içinden oz. ama bence friends'i ve (ek olarak) coupling'i izlesen seversin.

Dexter, Carnivale, Oz, Six Feet Under, Seinfield, Breaking Bad, The Sopranos izledim.

Oz'u sakin kafayla izlemen lazım hakkını vermek için. Six Feet Underdan sonra izleyip harcamazdım ben olsam. Carnivale felsefesi ağır bir dizi ingilizce altyazılı izlicem kasmasın diyosan onu da ertele. Hem zaten yarım bırakılmış bir dizi. Six Feetten sonra kafa sıfırlamak için Seinfield izlenebilir ama bence izleme. Kızım manyak mısın o olmaz bu olmaz diyosundur okurken ama eleye eleye geliyorum, sabret ;) Dexter boşluğu güzel doldurabilir. Ayrıca Weeds'i de sevebilme ihtimalin var. Çerezlik 20dklık izlenir. Oz'u izlememiş olmanı çok kıskandım.

game of thrones ve house of cardsı izlemedin mi yoksa en sevdiklerin arasına mı giremediler?

dexter tabiiki. her ne kadar son sezonlar bozsa da dexter izlemeden ölme bence.

@benim adim kerim hepinizi severim, game of thrones'u kitapları okuduktan sonra izleyince etkileyiciliği kaçtı o yüzden giremedi listeye, house of cards'ı izlemedim.

dexter, oz ve friends öne çıktı. muhtemelen dexter-friends'e birlikte başlarım ayrım yapamadım :)

deadwood'a başlayın, bence hangisini izleyeyim dedikleriniz içinde en iyisi o. diğerlerini her zaman izlersiniz.

not: carnivale ve firefly izlenmedi. diğerleri izlendi (sevdikleriniz dahil).

oz

6 ayda 1 değiştirin deniyor. unutmazsam değiştiriyorum.

3 ayda 1
neira, 6 ayda 1 doktora gideceksin, fırça 3 ayda 1 :)

kullanım sıklığınıza bağlı, günde bi sefer fırçalıyorsanız 6 ay gider rahat

eskiden senede bir falandı heralde. şimdi ayda bir değiştiriyorum. ama oral b'nin en ucuz olanları var onlardan alıyorum. çok yumuşak ve büyük oluyor.