eksisozluk.com

5ten sonra yemek yemeyin

glisemik indekse dikkat ederek beslenin. internette araştırabilirsiniz.
evet beslenme çok önemli. kardio da yapmanız gerekiyor. beslenme ve kardio olmadan yağ eritmek pek olası değil.

5’den sonra yemek yememem imkansız. spor 7-8
Gibi bitse o saatlerde yemek yiyorum mecburen. Öyle kilom falan yok zaten. en iyisi nisan- mayısa kadar böyle devam edeyim sonra cardio vs erir diyorum ben

C vitaminini yeterli aldığına dikkat etmek lazım. Abdominal kaslara yüklenirsen gelişim görürsün.

Bir de, kardiyosuz olmaz. İlla steady cardio olmasına gerek yok sıkılıyorsan, hiit yapabilirsin.

Spordan sonra abartmana gerek yok.gogus hasla salatayla ye ok.

Ne bulursam yiyorum ama şekeri de abartmadan. Yağı abartıyodum. Tatlı zaten sevmem ama canım çektiyse önüme ne gelirse yerim. 2 aya kadar yiyemiycem çünkü.

Abartmadan ye bence. Kasma. Zaten zamana yayılan bi spor. Önemli olan kas yapmak, kiloyu her zaman verirsin.

@saint, ben biraz dikkat ediyorum açıkçası. beyaz ekmeği bıraktım çaya da şeker katmıyorum ama tatlı canım istiyor arada. kilo alırken yavaş da olsa dengeli alabilmek istiyorum. arada waffle yiyesim geliyor bunun çok bir zararı olur mu ya? mesela o gün yaptığım antrenmanı hiç etmiş mi olurum?

Sutlu tatlilar falan yiyorum.
Waffle gibi cop tatlilar yemedigin surece bisey olmaz.

Ye gitsin bi şey olmaz. Arada ye ama. Haftada bir ye.

Antrenman da hiç olmaz. Ağır bas, sıkı çalış. Arada kaçamak yaptın diye bi şey olmaz. İnsan bu işlerle uğraşınca biraz psikopatlaşıyo, gramı hesaplamaya başlıyo. İyi bi şey ama fazla da takılmamak gerek.

Sek quark gayet ideal

Bazal metabolizman düşük değilse spor sonrasında göm gitsin. Hamurişi tatlılardan uzak dur sadece

şu an dolapta pastamia var. hatırlatma lütfen!!!

@for day to break, şimdi google'dan baktım da o neymiş öyle ya. dolabına hiç girmemesi gerekiyomuş bence. resmen kalori bomb

Spor yapinca canim daha az tatli cekiyor.

Hurma fındık en güzel tatlı.

tatlı yememek aslında çok kolay.

nasıl tatlılar yiyebilirim diye düşünmek yerine nasıl hiç tatlı yemem diye düşünürsen hayat çok daha harika olur.

hiç tatlı yemiyorum. hiç aklıma bile gelmiyor. insan alışınca gerçekten çok kolay.

ve tatlı yemediğin için enerjinin daha yüksek olduğunu vücudunda hissedeceksin.

üzgünüm soruya cevap olmadı. şu şekilde cevap veriyim ya da : meyve ye. orman meyveleri-çilek-kiraz gibi. en güzel tatlı.

bu arada ben meyve de yemiyorum.

Cok farkli gorusler okuyacaksin ama iyi bir vucutcu tatli yemez. Spordan 40 dk once bir parca meyve olabilir sadece. Veya protein tozu hazirla tatli niyetine. Sporcunun baklavasi 1 muzdur. Yaz yaz bitmez...

kanuni sultan süleyman hastanesi, yeri küçükçekmece.
ben randevu aldığım günün akşamında MR çektirmiştim.
Belki de şanslıyım bilemiyorum ama hastane tam teşekküllüdür. Cebinden de para çıkmaz.

şimdi gördüm kadıköy'e yakın demişsin. o tanıma uymuyor, oldukça uzak.

kadıköy şart değil, hastaneyi aldım listeye. 1 hafta içinde mr randevusu verse bile kafi.

Ben Sarıyer’de ertesi güne almıştım.

lifemed tıp merkeizne bakım. sgk geçiyor

sgk gecenlerde para odenmiyor mu

@catch the arrow, sarıyer derken tam olarak hangi hastane? ismail akgün mü?

İsmail Akgün evet

hizmet etmesin, görev paylaşımı yapsın.

Ben evin bütün işlerini yürütmeye razıyım mutlu olacaksa. Karşılıklı sevgi saygı mutluluk daha önemli.

Ortak yapılır. O yapsın ben yapayım davasına girilmez

Bir insanin baska birine en basta hizmet etmesi yanlis bir durum. Ancak kolayca da cozulemeyecek bir sorun bu, cunku kadinlar da kendilerini erkegin hizmetkari olarak goruyorlar.

Zaten ulkede karakterler oturmamis, kendini tanimayan cocuk yasta insanlar evlilige kalkisiyor, kucuk kizlarin tek hayali gelin olmak pembe dantelli tv ortusu ormek, erkekler cinsel aclik icinde ama ayni zamanda ilginc bir sekilde kadinlarin seks yapmalarina da karsilar kiminle seks yapacaklar bu durumda o da bilinmez... bu sorunlar nasil cozulur bilmem.

Ev içi emek sömürüsüne karşıyız. Teşekkürler.

Onedio neyi bitirecegiz demis o kismi tam anlamadim, kadinlarin kahvalti hazirlamasi olayini mi cinsiyetci diye tanimlamislar?

Soruya gelince:
Oncelikle gercekci bir senaryo degil. Bir kadin sevdigi bir erkege kahvalti hazirlar, bunu bir yuk olarak gormez. Nasil ki bir adam yerine gore kucuck yuzuge bir muhendis maasi basmayi cok gormuyorsa.
Bu cinsiyetcilik muhabbetleri son derece gercek disi seviyelere geldi gunumuzde. Ortada dolasan argunmanlar tabiat gerceklerinden isikyili uzaklikta. Bir takim aktivistler cikip "kadin niye kahvalti hazirliyor lan kadin hamal mi" diye dursun, milyonlarca kadin bunu isteyerek yapiyor ve gocunmuyor. Tipki erkeklerin esleri veya sevgilileri icin bir takim fedakarliklar yaptigi gibi.
Bunun disinda her evlilikte oldugu gibi taraflarin uzerindeki yuklerden bir noktadan sonra biktiklari da bir gercek. Fakat hayat devam ediyor ve etmek zorunda, insanlar bu yuklere katlaniyor. Haftanin 5-6 gunu calisip paranin cogunu colugun cocugun evin masraflarina vermek de, her gun camasuir bulasik yemek de, kadin-erkek herkesin bir yerden sonra biktiklari seyler ama bunlari birileri yapmak zorunda ve yapiyorlar da zaten bu yuzden.
Daha cok konusurum bunun uzerine ama bunu uzatmayayim, gercekci degil bir sefer ozetle.

Kendi acimdan dusunecek olursam, camasir-bulasik-yemek gibi seyler cok sikici ve yorucu geliyor olabilir, hic bulasmak istemiyor olabilir kadin, bunu anlarim. Ama buna bir cozum bulunmasi gerek en nhayetinde. Kahvalti yapilmasi gerek ve camasirlar temizlenmesi gerek. Eger para sikintimiz yoksa ve lezzet takintimiz da yoksa kahvaltiyi daima disaridan soyleriz, camasir bulasik icin birilerini tutariz ya da donusumlu yapmak konusunda anlastiysak oyle yapariz falan. Bir sekilde anlasmamiz lazim ve bu islerin bir sekilde yurumesi lazim.
Birini tutacak paramiz yoksa, fazla bos zamanimiz yoksa, ben calisiyorsam ve kadin ev hanimiysa bu isler ne olacak? Ciddi bir sorun.

Bunlar bir tarafa bunun kavgasini yapacak bunlari ben yapmam diye cikacak bir kadinla zaten yildizim barismaz, evlilik noktasina gelemeyiz. Bunlarin pazarligini yapmadan makul sekilde evlendiysek kadinin bu konuda sikintisi varsa o zaman bir sekilde anlasip cozmeye calisiriz karsilikli. Ama disaridan destek olur, ama is paylasimi olur, bilemiyorum hic evlenmedim ve bu mevzulara girmedim ama uzlasmaya calisirim. Yeter ki bencillik olmasin. "Ben bulasik camasir yemek yapmam" diyip isin icinden siryilmak bencilliktir ornegin. "bana agir geliyor, buna bir cozum bulalim" seklinde olmali, demek istedigimi anlatabilmisimdir umarim.

"Ayrica her yerde unlu mamul var, kahvalti hazirlama isi gereksiz" argumani olaganustu derece aptal bir arguman. Disaridaki unlu mamuller sunlar bunlar evde hazirlanan kahvaltinin ikamesi falan degil. He imkani olmayan, sabahin korunda kari-koca kalkip ise gidenler zaten evde kahvalti yapamiyor istese de, isyerlerinde borekle neyle kahvalti yapiyor geciyorlar. Evde hazirlanan kahvalti ile bir degil ama mecbur olan zaten boyle yapiyor.
Bunun disinda haftasonu evlerde hazirlanan kahvalti herkesin kendi ailevi mevzusu. Bircok aile icin pazar evde genis bir kahvalti bir zevktir yogun bir haftanin ardindan. Bunu tum kadinlar kahvalti hazirlamaktan illahlah etmis gibi gosterip kapi gicirtisintan cinsiyetcilik cikarmak, toplumdaki kadinlarin geneli adina cikip konusmak, bu argumanlari kendini genel "kadin"temsilcisi sifatiyla sunup kadinlar adina ortaya atmak gulunc ve aptalca.

Bir insanin birine hizmet etmesi yanlis denmis. Hizmetin yanlis olup olmadigina hizmeti eden karar verir. Garsonluk yaparak birilerine hizmet edersiniz ama karsiliginda geciminizi saglarsiniz, bunda bir yanlislik yoktur.
Birine blowjob yapmak da bir hizmettir. Hem de hizmetin alasidir. Ama kocaniza blowjob yaparsiniz ve bunu bir hizmet olarak gormezsiniz degil mi? Neden sizce? Kahvalti hazirlayan milyonlarca kadin da hizmet olarak gormuyor. Kadinlarin EZICI bir cogunlugu da feminist kafada degil. Modern feminist kafanin kendi evreninde yarattigi temsili kadin profili ile gercek kadin ayni degil.

@stavo

Sanirim o dedigin radikal feminizm. Bu konularda atolyelere katildigim ve ceviriler yaptigim icin biliyorum, o dedigin Bati'da gecmiste kalan ancak ne yazik ki Turkiye'ye yeni gelen feminizm akini. Olaylari geriden takip ettigimiz icin gecmisteki feminizm akini simdi etrafimizda ve 21.yuzyilda yasayan egitimli bireyler 1950'lerin cagdaslasma akimi Turkiye'ye gelince afalliyor elbette.

Daha modern feminizm yaklasimi cinsiyeti kadin ve erkek olarak ikiye bolmez, ezen ve ezilen olarak ikiye boler. Kahvalti hazirlama orneginde kadin zamani olmamamasina ve bu isi sevmiyor olmasina ancak kocasinin da zamani olmasina ragmen bu isi toplum baskisi, fiziksek siddet korkusu ya da kendini erkegin hizmetkari olarak gorme icgudusuyle yapiyorsa burada sorun vardir ama eger bir kadin da erkegi birtakim isleri erkek isi, yapmazsan erkekligini sorgularim seklinde duygusal siddete magdur birakiyorsa burada da sorun vardir ki farkindaysaniz ikisi de ulkemizde mevcut. O arabayi erkek surmek zorunda cunku kadin rujunu surecektir, makyaj yapacaktir, adam ise uykusuz bir sekilde 8 saat araba kullanir. Bakin erkek de eziliyor. Modern feminizm buna da karsi. Ancak radikal feminizm erkegin ezilmesine karsi degil.

En cok sevdigim sozlerden birini hatirladim: "Escinsellerin kurtulusu, duzcinselleri de kurtaracaktir". Cunku bu soz cinsiyet esitliginde genel bir cozumu iceriyor. Herkes escinsel olsun degil, herkes cinsel kimliginde ozgur olsun deniyor.

Onedio'nun erkek düşmanı editörleri s*ktirsin gitsin diyorum. Ben bunu demeye geldim.

evliyim, kadınım, ikimiz de çalışıyoruz, ev işlerinin tamamı görev bölümüyle tanımlanmış durumda. Biri yerleri süpürür, diğeri toz alır, biri banyo temizler, biri vileda yapar, biri çamaşırları takip edip makineye atar, diğeri asar.. haftalık yemek planı yapıp, kim hangi yemeği yapacak o haftaki yoğunluk durumumuza göre belirliyoruz. bulaşığı da yemeği hazırlayan yıkar. "geleneksel" yaşayan birçok arkadaşımız iki senetlerini doldurmadan boşandı. biz çok şükür ki çok mutluyuz.

şu zamanda hala cinsiyet rollerini doğru bulanlara zaten lafım yok. "evlilikte senin görevin benim görevim olmaz, birlikte yapılır" diyen tüm erkekler de bilsin ki, bu düşüncede tüm evliliklerde evin yükü hala kadının üzerinde. çünkü erkekler var olan ve yapılması gereken işlerin daha farkında bile olmuyorlar.. iş bölümü şart.

meselenin ters açıdan ele alınışı:

www.youtube.com

Ilk tanismada yemek yapmayi bilmem dedi. Ama brn coktan asik olmustum. Olsun dedim. Evlendik.Uzun sure taze meyvesuyu ve kahvaltisini ben hazirladim. Yillar gecti, birbirimize alistik ve artik o da hazitliyor. Ama ütüden taviz vermedi :) sevdikten sonra utu, yemek ... onemli degil. Seven bir erkek bulun.

İş bölümünden yana bir sıkıntım yok, şimdiye kadar hep yurtta falan kaldım, lise itibariyle hep kendi işlerimi kendim gördüm zaten erkek olarak. İlişkimden de o yönde beklentilerim olmaz. Anamın babamın yanına gidince de kendi işlerimi kendim görüyorum.

Bence muhabbet çok tutuyor diye abartıyorlar biraz. Cinsel eşitsizlik hatunlara olduğu kadar erkeklere karşı da gayet fazla olan bir şey. Gereksiz goygoy yapılıyor fikrimce.

O iş senin bu iş benim gibi bir durumun olmasını doğru bulmuyorum. Görevler cinsiyetlere ait değildir. İki kişinin ortak görüşü olması koşuluyla biri bir işi diğerinden daha iyi yapıyorsa o zaman böyle bir ayrıma sıcak bakabilirim. Kaldı ki parantez içinde örneklediğiniz işler zor işler değil. Neden yapmayayım? Neden benim de hayatımı doğrudan etkileyecek şeylerde bu işlerden uzak kalayım?

Bu görev paylaşımına karşı duruş tamamen eril bir aile yapısından kaynaklı. Anadolu kadınının hizmet anlayışına çok aşinayım. Yardım istesen bile kesinlikle elini sürmene müsaade etmeyen birçok Anadolu kadını var. Onlardaki hizmet aşkı da onların ailelerinden gelen bir şey.

İster iyi düşünün ister kötü, modern dünyanın getirdiği en güzel şeylerden biri kişilik hakları ve insan eşitliği kavramlarının daha somut bir hal almaya başlamasıdır benim açımdan. "Ben bu işi yapmam" diye bir şey yok. Hastasındır, elden ayaktan düşmüşsündür, anca o zaman "Ben bu işi yapAmam" diyebilirsin. Bence tek kabul edilebilir sebep budur.

Eyyorlamam bu kadar.

şu sözde modern insan dertlerine hastayım. evet iş bölümü yapıyoruz. kadın yorulmasın, çocuğu da ben doğuruyorum.

Bir de şöyle bir şey var ki evlenince kadın birden bire annesine dönüşüyor. birden akşam eve gidince lavaboyu, küveti ovmam lazım yemeğim de yok moduna giriyor. erkek de hemen babası gibi davranmaya eve gider gitmez "yemek hazırlanana kadar" ayaklarını sehpaya uzatıp maç özetlerini izlemeye elinde telefon bişeyleri layklamaya başlıyor. bu tamamen öğrenilmiş bir rol. başka türlüsü ikisinin de pek aklına gelmiyor. adam mutfağa yardıma gitse kadın "aman girme ortalığı batırıyorsun" diyor. musluk bozulunca da ömrü hayatında musluk nasıl yerinden sökülür görmemiş ve bilmeyen adamdan musluğu tamir etmesini bekliyor. adam da sabah kalktığında beyaz gömleğinin ütülü bir şekilde dolapta onu beklemesini istiyor. banyodan çıkınca sürekli kuru havlu olsun istiyor. (bkz: evlenmek için muhteşem 15 sebep)

evlilik kesinlikle birbirine hayatı zehir etmek rahat hayatları sorumlulukları birinin üzerine yıkarak devam ettirmek değil. hayat bir paylaşım. eğer ki onun çamaşırlarını makinaya atmak bile zor geliyorsa bir bardak çay getirmek ya da "çalışmıyor" diye (j-kadın ya da erkek) sanki sırtında taşıyormuşsun gibi davranmamak zor geliyorsa, iki tatlı dil güleryüz göstermiyorsan o evde birlikte yaşamanın anlamı kalmıyor.

kadin erkek esitligine inaniyorum. bu sebeple belirli gorevler cinsiyetcilik yapistirlmadan paylasilmali. yani kadin yemek yapar, erkek camasirlari yikar. bunda sorun yok kesinlikle.

diger yandan bulundugumuz ortamin kadin erkek esitligine uyan bir ortam olmadigini da biliyorum. hatta kanunen kadinlar erkeklerden daha ustun. misal, nafaka meselesi.

ozetle, ne haliniz varsa gorun. bana ne yahu.

ekleme: onedio hakkinda bir sey yazmamisim, yazayim hemen. efem simdi onedio'yu takip eden kitle bugunun olmasa da yarinin anne baba adaylari. bu yuzden evet, kendilerini takip eden kitleyi istedikleri kivama getirebilirler. dogru bir sey mi? tartisilir ama ben tartismaya useniyorum.

Kimseyi köle olarak almayı düşünmüyorum o nedenle bana hizmet etmesine gerek yok beraber yaşayacağım kişinin ancak evliliğe tamamen olumsuz baktığımdan evlenmezdim (biriyle beraber yaşamaK istersen beraber yaşarsın, vergisini ödediğim devlete gidip bizi birbirimize tapulu diyecek değilim)

@traveller
Sen adina radikal feminizm diyorsun - ki bu da dogru tanim - ama bu 21.yy feminizmi.

Birincisi, sorun ilk cagdaslasma akiminin 60-70 sene sonra buraya gelmesi degil, direkt 3. dalga cagdaslasma akiminin buraya yansimasi. Geriden takip etme meselesi degil.
Ikincisi bu mevzu tr ozelinde degil dunya genelinde sorun. Hatta asil batida sorun. Tr gibi modernlesme surecini surecini sagliksiz ve sektelerle gecirmis ulkelerde bu tur sorunlar sadece buyuksehirlerde belli bir kesimin gundemine girebiliyorken batida genel kamuoyu seviyesine inmis vaziyette. Bunlar batida var olmayan sorunlar sanmayin. Kendi icinde yeni dalga modernlesme surecinin catismasini yasiyor bati da. Bu yeni dalganin icinde yeni dalga feminizm de var ve artik argumanlar insanlarin gelenekleriyle ve kulturuyle degil mantigiyla catismaya basladi.


Ayrim konusunda modern feminizm icin durum gercekte tam olarak tersi. Feminizmin cikis noktasi ezilmeydi ama modern donemde kadin-erkek ayirimina evrildi. Manifestosunda bu ayrimi goremesen de fiilen gorursun. Bu tanimladigin "ideal feminizm" 21.yy'da varolmayan bir model. Equality degil privilege savasina donmus durumda.
Baska bir deyisle, "radikal feminizm" diye tanimladigin ideoloji bugun genel "femimizm" ideolojisini sahiplenmis, feminizmin ve sozum ona kadinin temsilciligini yapiyor durumda dunya genelinde. Bu guruhun elinde cok saglam bir kitle iletisim agi, medya gucu de mevcut. Ideal feminizmi coktan yutmus vaziyette ve gumbur gumbur geliyor.

sadece @ananiyimioguz'un yazdigi seylerin tamaminin su anki ataerkil duzenin tanimindan ibaret oldugunu yazmak icin geldim. yazinin tamami mutfak, ev ici gorevler, vs. her seyi kadina yikmis ve erkegi 'yardimci olan' pozisyonuna sokmus durumda. ne feminizim ne de modern insan bunu kabul ediyor. mutfak, temizlik, arabanin bakimi vs. vs. bir evin gercegidir, kadin ya da erkegin sorumlulugu degildir, siz buna 'esime yardim ediyorum elbette' dediginiz anda asil sorumlulugu bir tarafa yikmis, kalanini kendiniz almis oluyorsunuz. ilerde okuyanlarin bu ifadeleri dogru kabul etmemesi icin yazdim. bu nedenle insanlar yardim degil is bolumu diye bir tarafini yirtiyor.

Sinbo candir, heyecandir.

fakirin makinesi gayet güzel. otomatik makinelerden ve 280-300tl bandında bulunabiliyor.

evet bence de pahalı baya. ama son bi kaç yıldır popüler olunca fiyatları da ona göre arttırdılar. öyle ahım şahım bi sistemi de yok yani bu makinaların.

şu her şeyini otomatik yapanlar, suyunu falan ayarlayanlar var onlar aşırı pahalı. biz arçelik telve aldık 350 lira civarına, baya da memnunuz.

www.arcelik.com.tr

Eski bir otelci ve eski bir ev esyalari satan magazaci olarak arcelik telve'den sasmayin diyorum.
Pahali olmasinin bir cok sebebi var. Ama hepsi de uretim maliyet dinamikleriyle alakali.

Su haznesi olan, pişirince bipbip öten aletler pahalıdır. Bir de cezve şeklinde olanlar var. Kahve dünyasınınki mesela 150 TL. Ne gerek var Telve almaya yahu restoranlar, cafeler, kalabalık ofisler alıyor onu.

Cezve seklinde olanlardan alin, gayet güzel calisiyorlar.

statüsünü bilmem ama kızlar çeyizine alıyor
kızlar çeyize ne alırsa o pahalıdır bu ülkede.

(bkz: Definisyon)

sokak diliyle (bkz: definasyon)
brokoli ve tavuk göğsünden başka birşey yemeyenlerin elde ettiği hal.

Deffinition.yaglardan arinip kaslari ortaya cikarma sureci. Hani uzererinden kazagini cikarir gibi yaglari kenara koyarsin. Cildin kagit gibi kalir. Aynadan bakmaya doyamazsin.

Durum aynı :)

Senin istediğin tek bir şeyi hemen yapmadı diye siliverirsen ilişkilerin uzun sürmemesi kaçınılmaz olur, her denileni yapana arkadaş değil köle denir çünkü. O asistan birkaç defa evet olur hallederiz dedi diye her konuda bunu sürdürmek zorunda değil veya onun konumunda sen olsan sen de değilsin.

ya tek taraflı bakmamak lazım duruma. o asistana acaba kaç kişi soru soruyor günde, illallah etmiş olması bi anda huy değiştirmesinden daha olası değil mi? bir ton saçma sapan soruya maruz kaldığına eminim, veya cevabı rahatça başka yerden bulunabilecekken kolay geldiği için ona sorulduğuna..
kimsede tahammülsüzlük yok demiyorum tabii ki, bence yaşadığımız dönemin sorunlarından biri hatta. ama bu yüzden asosyalleşmek çok mantıksız, insanları rahat bırakarak da ilişki kurabilirsiniz diye düşünüyorum.

hata senin.suçlu sensin.bilmen gereken şeyi ikinci kez sorup cevap almak istiyorsun.
kimse sana açıklama yapmakta zorunlu değil.

AĞLA

Cevabini dahaonce verdiyse ve kendin arastirmak ya da geri donup bakmak yerine yine soruyorsan “nasi olsa cevap verir” diye haksizsin. Asistansa ozel asistanin degil sonucta. Kibarca cevap vermis. Fazla alingan ve muhtemelen tembelsiniz.

bir şeyi tekrar sorma olarak anlayamadım orayı ama, kibar davranmak konusunda haklısın.

benim de dekanlıkta işlerim oluyordu. yazı işlerindeki kadına bana göre "normal" davrandım. görevi olmasına rağmen her bilgi için teşekkür ettim vs. ama diğer öğrencilere bakıyordum hiç ne teşekkür ediyorlardı ne de çıkarken iyi günler, girerken merhaba diyorlardı. garibime gitmişti.

sonuç, bu kadın bir ara benim bir hocamı yerinde aramış bulamamış. ben bir hafta sonra bir şey için yanına gittiğimde bana durduk yere bağırdı "sizin aptal bölümünüzden bıktım" diye. aptal gibi kalakaldım ben de napıyım, böyle şeylerde pısıp kalıyorum. olayla alakam bile yok ama azarı ben yedim anlayacağın. şimdi ben de diğer öğrenciler gibi davranıyorum ve mümkün mertebe onla muhatap olmuyorum. zaten zorunluluktan oluyordum.

çok uzun yazdım özür, işin özeti hele bu memur tayfasına "normal" davranmaya gelmiyor. ayı gibi davranın. sevgiler.

insanlarin aileniz gibi mevlana sabriyla yaklasmalarini beklemek... ne diym. O bahsettiginiz global family kavrami bu dunyada zor. Ozetle;
ne kimseden kirilin, Ne de kimseyi kirin.

çok dayak da yemişsindir bence küçükken sen.

404 not found. Mavi ekran.

Kardeşim mevzu ne anlatta ona göre yorum yapalım. Ne kazığı attı sana borç para mı taktı? Sevgilin mi aldattı elinde çıplak resimler var intikam alcam mı diyosun?

Her durumda boşver intikamı sebebi söyle yapman gereken hakkında fikir belirtelim.

Benim en buyuk intikamim zamandir. Birakirim zaman ona en buyuk darbeyi vurur zaten. Sal gitsin ne ugrasican. Bir de hayatinda tutma soyle insanlari. Baktin canini cok sikiyor sinsi sinsi intikam al. Belli etmeden , zarar görmeden, zekice ve kurnazca.-Büşra Ziyagil

Bilmediğiniz konuda yarışa girerseniz kaybedersiniz. En basiti, kafaya takıp vicdan muhasebesi yapar hale gelebilirsiniz.

Bunun dışında yaoilmasingereken şey için tavsiye vermeyeceğim, tamamen insanın kendi kişiliği ile ilgili bir şey.

Her ne olursa olsun detayiyla ilgilenmiyorum. Eline yuzune bulastiracagindan eminim. Hapishsnelerde %80 intikam duygusu pesinde kosanlar var. Otur dusun ve olanlardan ders al. Inan hepsi geciyor. Az bi iz kaliyor.

dostum ayrıntıyı mesaj at, birlikte plan yapalım. intikamı severim. hele içinde hafife alınma varsa bayılırım.

Practice make perfect ! Hergun 1 saat, en az kullanmalisin. 6 ayda otomatiklesir reflekslerin.

markete vc'ye her yere arabayla git. kullanmadan olmaz. her şey tecrübe. sıkışık mekanlarda yollarda park yapmaya çalış. 2 sene sık kullanırsan belli bir seviyen olur. bayansanız 5 sene.

Sakin her yere araba ile gitme. Cocuk oyuncagi degil bu telafisi olmayacak islere karisabilirsin. Sabah cok erken gece cok gec saatlerde yanina bilen birisini alarak sakin yollarda yap pratigini.

özel ders al. bir sürü hoca var armut.com dan bakabilirsin.

29 yaşımda eşinin zoruyla ehliyet kursuna kaydolup, hayatında bir kere bile direksiyon tutmamış biri olarak temmuzda ehliyetimi aldığımdan beri her gün ama her gün hiç üşenmeden yakın, uzak demeden her gün araba kullandım. 2-3 hafta içinde gayet rahatça stres olmadan sakince araba kullanabilecek duruma geldim. Ekim ayından beri de her gün oldukça trafikli bi yoldan işe kendi aracımla gidip geliyorum.

Kısacası, 2-3 hafta boyunca hiç gün atlamadan her gün kendi mahallende bile olsa yarım saat turlarsan bence işi çözersin.

ben ehliyeti 18 yaşında aldım ondan sonra 30 yaşına kadar hiç araba kullanmadım. ara ara denedim ama düzenli kullanmayınca insan alışamıyor.
araba aldıktan sonra doğrudan trafiğe çıkmak stresli olduğu için her gece çıkıp 30-40 dakika tur atıyordum. fazla dik olmayan yokuşlarda dur kalk çalışıyordum. çok kısa sürede de ilk gerginliği attım üstümden. ilk zamanlar heryere arabayla gitmeyin derim ben. yokuş ortasında kırmızı ışık oluyor,yoğun trafik oluyor,park yeri bulması oraya girmesi felan derken insan geriliyor. yavaş yavaş kendinizi alıştırın zaten çok uzun bir süreç değil kısa sürede çözersiniz olayı

tavsiyem ladybird'in de dediği gibi armut.com gibi bir yerden bir hoca tut. ben öyle yapmıştım. adam beni ilk seferde sıkışık üsküdar sokaklarına sokup oradan d100'den kozyatağına çıkartı. ve paralel park yaptırdı. ama yine de unuttum.

çünkü elimin altında araba yok. eğer arabaya kolayca ulaşamıyorsan yani pratik yapamayacaksan boşa kursa da para verme.

aliyorsun arabayi cikiyorsun trafige. bir kac kere surtuyorsun, bir kac kere tampondan vuruyorsun. sonra ogreniyorsun iste. atla deve degil.

Birinci altın kural arabaya hükmetmektir. Eğer bunu başaramazsanız araba size hükmeder ve kaza yaparsınız. Onun için sakin olunmalı stres yapılmamalı ve pedallarla boş bir arazide pratik yapıp arabaya hakim olmak öğrenilmelidir.

kurukahveci mahmut efendi eminönünde dükkanı var tüm sokak kahve kokuyo.

taze kahve çekiyolar anında paketleyip veriyorlar

sıra baya uzun ama

Abicim neden kasiyorsun ki, eksperimi bu işin sanki. Git markete al bi mehmet efendi ve mahdumlari ya da bildik oturmus markalardan birini, misal kahve dunyasi.. yolla:)

Biliyorsun Turk kahvesinin onemi pisirme yonteminden geliyor. Yoksa kahve brezilyadan... burda yetismez bile. Sen aynen bunu yaz . Gelsin burda icsin. Anla be karrrdesimm..

az kavrulmuş ve espressodan ince çekilmiş iyi bir kahve al(tabii böyle direkt alamazsın çekirdeği temin edip çektirmen lazım veya kendisine sor espressodan ince çektirebilir misin ona göre çekirdek yollarım de) en iyisini arıyorsan "türk kahvesi" diye sorarsan anca en kötüsünü alırsın.

siz tr de o abd de mi yaşıyor ?

ben tr o abd.
pişirme yöntemi de önemli ise o zaman cezve de mi yollamalıyım?

Bir cezve de koyun kutuya, anladığım kadarıyla yaban ellerde cezve olayı yok. Süt kaynatılan tava benzeri şeyde kahve yapmaya kalkan insan gördü bu gözler. Hatta ideali kahve+cezve+fincan üçlüsü olabilir. Gerçi espresso fincanı da iş görür ama maksat şirinlik olsun.

Kurukahveci Mehmet Efendi bu işin piri olmakla beraber, İstiklal'de Mandabatmaz da yabancı sitelere falan çıkmıştı bir ara ve o da kahve satıyor. Bu arada taze çekilmiş kahve Amerika'ya gidene kadar taze kalır mı şüpheye düştüm, vakumlu paket alsanız daha iyi sanki. Mehmet Efendi'den alınca hep kağıt kesede veriyorlar, bilemedim.

www.amazon.com

türkiyeden yollamayın tabiki. türk kahvesi amerikqdw gümrükten geçmez amazondan alın yollayın.

türkiyeren hadi yollamaya kalksanız 20 25 dolar da kargo tutar ki gümrükten kesinlikle geçmez

kurukahveci mehmet efendi, mandabatmaz denedim ama benim en çok hoşuma gideni üsküdardaki Kurukahveci Hafız Ahmet oldu açıkçası.

türkiyede kahve yetişmiyor.
Türk kahvesi bir kahve (çekirdek) türü değil pişirme yöntemi.
Arkadaşım cappuccino'yu çok merak ediyor, italyadan kahve gönderecekler ne kadar saçmaysa, bu da o kadar saçma.

(btw: türkiyeyi geçtim, sanırım avrupada bile kahve yetişmiyor, hepsinin kökeni aynı: latin amerika)

Starbucks türkiyede "Caffè Verona" kullanıyor türk kahveyi yaparken.
Git bir mağazaya, al bu aromadan, çift çektir, (en ince taneli çektir) sonra evinde çezvede pişir ver arkadaşlarına

meksika'daki yine bu durumdaki arkadaşlara istanbul'dan kahve, cezve, fincan ve hacı bekir lokumundan oluşan küçük bir paket yapıp göndermiştik, gümrükten de geçti içtiler de mis gibi. kahvenin hava almaması gerek, o kadar sürede kendinden geçer. en güzeli diye iddialı olmaya gerek yok bence, mehmet efendi gayet iyi.

cezve gondermeye karar verirseniz toprak cezve de gonderebilirsiniz. kahvenin tadini etkiliyor.

Depresyon belirtisidir.

B12 takviyesi. Ayrıca okuyunca kolaylıkla anlamadığınız o akademik metinleri inatla okuyun. Zamanla kafa açılıyor

kendini vermiyorsun demek ki. Boşver olur o öyle ben lisansta iğrenç bir öğrenciydim, ezberden nefret ederdim sonradan sevdiğim şeylere yönelince kaplan kesildim :D

@levent bilgen, roman türevi okuyasım pek yok. Doğrudan okumak istediğim alanda yoğunlaşmak istiyorum ama 2-3 denemeden sonra motivasyonum kaçıyor.

@j r r, aslında tam da giriş kitapları okumaya çalışıyorum ya :/

şayze, ferdamt

Şşayzeaa!

Commandos yüzüden yıllarca ''Ein verletzter'' bilirdim bu almanca sinirlenmeyi. şayzeymiş demek vay be.

Arschloch

.. isim... du Arschloch
Meine Fresse!
Leck mich am Arsch!

Ohh mein gott!!

"Blöde Kuh" var bir de.

Du,Schweinhund!

du hurensohn!

a) modern insan kibarligi.
Herkes yoluna ...

"bana iyi geliyorsun"= seni değil gösterdiğin ilgiyi seviyorum.

Erkek biraz ozguven sorunu yasiyor. Gelecek kaygisi da var. Adam mutsuz, bir mucadele icinde belli ki. Kendi halinde birakmak, aldigi karara saygi duymak en iyisi. Gunumuzde cogu erkek bu duygulari yasamasina ragmen sevgilisinden ayrilmayarak ona da hayati ızdırap edebiliyor. Kizimiz kendisine uygun baska bir aday bulsun, sakın ola enerjisini bu adam icin tuketmesin.

at içine geçer zamanla. 2 seneye gülüp geçeceksin

güzel yürekli kardeşim. için çok temiz. gel sana sarılayım. bu tür durumlarda s.ke takmaman gerekir. aslında iş yerinde birisiyle gönül işi yaşamak çok risklidir ve böyle geri dönüşler sonucunda neler yaşayacağını bilmemen senin ayıbın değil. bir kadın için işini bırakma. bir kadın. bir insan. birisi için hıçkırarak ağlama bir daha.

o kızı takma, başkalarıyla konuş, yoluna devam et. bir oyuna davet etmek yada iltifat etmekle hemen kabuğuna çekiliyorsa birşeyleri çok belli etmişsin. tecrübesizlik diyorum. üzülme yoluna devam et.

Merhabalar.

Şimdi anlattıklarınızı analiz edelim. Ama başrolde siz olmayın. Misal ben olayım.

Ben bir kızdan hoşlandım. Bu yaptığımda ayıp ya da yanlış bir şey var mı?


Bu kızla sevgili olmak istedim. Yani kızdan hoşlanıyorum ve bu sebeple sevgili olmayı istiyorum. Sence burada bir yanlış ya da ayıp var mı?

Sonra kız benim ondan hoşlandığımı anladı ve "umarım ben yanlış anlamışımdır" dedi ve bir anda iletişimi kesti. Peki burada benim yaptığım ayıp ya da yanlış bir şey var mı?

Sonra bunlar olunca oturup ağlıyorum. Ağlamamda ayıp ya da yanlış bir şey var mı?


Bence yukarıda yazdığım senaryoda yanlış bir durum hiç yok. Çok kötü bir durum da yok. Bir kız sizden hoşlansa siz ona karşı bir şey hissetmeseniz ve aynı duygularla karşılıl veremeseniz onun için " işi bıraksa da rahatlasam" der misiniz? Ya da ne kadar kötü biri falan der misiniz? Bence demezsiniz. Kendinize de demeyin.

İşi bırakmak falan, sakın ha. Rahatsızlık verecek bir durum yok. Israr etmemişsiniz bir şey yapmamışsınız. Eğer kız bundan rahatsız olacaksa gitsin kendisine sağlam bir terapist bulsun zaten.

kız malmış, iyi yırtmışsın.

bir klasik olarak, (bkz: sana kız mı yok)

Yalnız sen sen ol, bu kız dönüp dolaşıp sana geldiğinde ilgi açlığını giderecegi bir durak olma!

Ciddi cevap vereyim, escorta git.

Tum yorumlar sahane. Birkac kez okuyup ozumse derim.false pretension ve levpontryagin yorumlari mukemmel. Dostum. Bu kirilganlikla sakin gonul trafigine cikma.kaza ihtimalin %100. Once bos arazide, pratik yap. Yani tipine hic bakmadan konusup gulup eglenebilecegin arkadasin olsun. Yani hosuna gitmeyen bir karsi cinsle arkadas ol. Gencken yirtilmak icin firlama bir arkadasa takilmistim. Bugun bakiyorum, o arkadas yanimda efendi kalir. Spor yaparak kafa dagitmayi da dene ek olarak.

simdi cozdum, zor degilmis aslinda. yine burada kalsin kafa patlatmak isteyen olur diye :)

cevap:

beyaz yesil beyaz
yesil mor yesil
beyaz yesil beyaz

Ilk satirdaki ilk kutuyu al, ikinci kutunun ustune seffaf olarak koy. Yesil daire ust uste binerse mor olur. Kalanlar ayni kalir. :)
Kural bu.

yarı yarıya

cogunlukla kabuksuz

nasıl seviyorsan. ama genelde kabuksuz yenir.

Önceden kabuksuz yerdim. Kuruyemiş işi yapan bir abi kabuklu yenir dedi. Kabuklu yemeye ilk başladığımda bir gariplik var gibiydi ama zamanla alıştım.

Kabuksuz. Ben gencim bana olmaz demeyin, size de çıkabilir: Hipertansiyon. 50lik, 60lık teyze, dayılarla büyük küçük tansiyon muhabbeti yapıp kanka olursunuz sonra

kabuklu acı olmuyor mu ya? kabuksuz da tuzlu olmasının bi anlamı olmuyor. hayattaki en büyük paradoks benim için :/

önce kabuksuz, 3. biradan sonra ve fıstık azaldıkça kabukların arasında bulmak zorlaştığından kabuklarıyla beraber.

Okurken anlamadim. Ben sert kabuklu olanini da kabuguyla yedigimi bilirim :) her turlu yerim. Bimdeki sahhane

İki şekilde de yiyorum ben.

Kabuklu yerim. Tuz baymaya başlayınca birkaç kabuksuz fıstık atıp kabuklu yemeye devam ederim. Tuz seviyorum.

Nice mutlu senelereeeee :)

Nice yaşlara :)

Dogum gununde utananlara, kimse aramasin diyenlere selam olsun.

Ben de kutlamam. Nice mutlu yillara

Bende durgunlaşırım. Geçirdiğim yıllar aklıma gelir. Sevdiklerimin hatırlaması yetiyor. Gerisi tantana geliyor bana.

iyi bir sene geçirmeni dilerim.

yok malesef olmuyor.

Mutlu yaşlar ^^

Mutlu yaşların olsun :)

Mutlu yılların olsun...

Eskiden facebook vardı millet oradan görüp kutlardı, onu da silince aile dışında hatırlayan olmuyor maalesef. insan üzülüyor, yani ben önem verdiğim insanların doğum gününü kaydetmişken, ufak tefek hediye gönderirken bir doğum günü mesajı almamak acı.

Hep oyle kostum. Kalfi costurur.
Yokus yukari parmak ucunda kosmak da cok iyi.

Kalp krizi gecirebilirsin bile. Girme oyle atraksiyonlara.

Calf'ları çalıştırmak için 50 bin tane hareket varken böyle bir şey yapman anlamsız olur, arıca bunun Calf'larına bir etkisi olmadığı gibi tendonlarını koparıp uzun süre yürüyememe riski de var.

Compound olarak çalıştırır ama sakatlanma riski yüksek.

Calf çalıştırmak istiyorsan 20x3 calf raises yap üç günde bir. Daha da zorlamak istiyorsan ağırlık ekle ama bacaklara değil omuza.

sakatlanma riski çok yüksek. akıl işi değil. denemeyin derim. yada deneyin sakatlanın bir musibet

Ağırlık takıp derken, bunun için özel üretilmiş bilek ağırlıklarından bahsediyorum.

Sorun ayak bileğine ne taktığın değil, ayak bileğine bir şey takman. Tendonlar kaslar gibi üstüne binen stresi absorbe edebilme yeteneğine sahip değildir, misal sırtına bir ağırlık edip squat yaptığında onun stresi soğuran birçok görevli kas var, o nedenle tendonlarına bir şey olmuyor ama direkt tendonu işin içine sokarsan koparırsın, tendonun kopması demek bacak kopmasının bir tık altı demek böyle maceralara girme. Biz tendonlarımıza bir şey olmasın diye 1 saat antrenman yapmadan önce 15 dakika tendonlarımızı antrenmana hazırlıyoruz 50 tane ekipman kullanıyoruz, çünkü bu sakatlıkların geri dönüşü yok bir kere yaşarsın sonra ömür boyu onun acısını çekersin. Spor yapmak sadece fiziki bir durum değildir aklını da kullanman, en az riskle en yüksek verimi almaya çalışman gerekir. Calf geliştireceksin bileğime ağırlık takayım mı diyorsun, ben 150 yıldır spor salonlarına gidip geliyorum calf kası için henüz böyle çalışan birini görmedim. Neden? Çünkü calf geliştirmek için en az 50 yıldır yapılan ve çalıştığı gözlemlenmiş egzersizler mevcut, onları uygula geç. Ha salona gidemiyorsan evde de yapabileceğin şeyler var onları yap, kendini sakatlamak için ekstra bir çaba gösterme.

oraya bir de fight club'i ekle

Bence film izlemek bir tür antrenman işi. Bahsedilen filmler anlaşılması kolay filmler değil kurgusal ve senaryolaştırma anlamında. Yani nasıl ki spor yapmaya başladığımızda hemen maraton koşamaz durumda oluyorsak, filmler konusunda da böyle bir antrenman grafiğine ihtiyacımız olabilir. Zamanla daha ağır ilerleyen, daha farklı kurgulanmış filmleri daha rahat ve severek/anlayarak izlemeniz muhtemel. Şimdilik daha standart kurgulu filmlerle ilerlenebilir.

iq kapasitesi falan değil. filmleri anlamak için önce sinemadan anlamak lazım.
mesela mizansen, ışık, montaj, kamera çekimleri vb. gibi olaylara aşina değilsen sadece filmin vermek istediği mesajla ilgilenirsin, ki seventh seal gibi filmlerde bu çok sıkıcı olur.

bergmanı bir sonraki izleyişinde ışık kullanımına dikkat mesela. ışık nereden vuruyor, gölge nereye düşüyor (sven nkyvist deha görüntü yönetmenlerinden biridir bergmanla çalışmış biri olarak). sonra sonra göreceksin ki kimse insan yüzünü bergman gibi çekememiştir.

ya da nispeten iyi bir film izlerken kamera hareketlerine bak. holivudun aksine insanlar otururken, kalkarken, hoplarken, düşerken, tökezlerken kamera da onlarla hareket eder. holivuddaki gibi boş yere hareket etmez ya da stabil değildir.

ya da lawrence of arabia filmini izle. orada kibritin sönmesinden çöle geçiş sekansı var. işte bunu yapan montajcıdır. bir sahneyi öyle bir yerde kesip peşinden gelen sahneyi öyle bir yerde başlatır ki oha dersin.

ya da mimarı kullanımlara bak. jacques tati filmlerinde mimari kullanım hikayeye nasıl katkıda bulunuyor? mon oncle filmindeki gereksiz ev detayları vb. boşuna mı yapılmış?

ya da dunkirk niye bu kadar övülüyor? neyle çekilmiş, c. nolan o filmle ne gibi yenilikler yapmış falan falan. birçok konu var.

sinemayla ilgilenmiyorsan her şeyi anlayacak değilsin. mesela japon sessiz sinemasından tut da macar sinemasına kadar bir ton film ve yönetmen severim ama hala tarkovskiyi sevebilmiş değilim. sevmemek de bir tercih. sevmek zorunda değilsin.

yukarıda bahsettiğin filmlerin çoğu teknik açıdan değerlendirildiklerinde mükemmel olarak adlandırılıyorlar. tree of life'taki akış klasik sinemadaki olay akışına, kamera kurgusuna benzemiyor. o açıdan çok iyi. memento yine olay kurgusundan dolayı (nolan'ın bu konuda karatahta önünde anlatımı var, bulursun youtube'da). mulholland dr. desen keza o da öyle.

kısacası çok fazla teknik detay var bu tip filmlerde. olay sadece hikayeyi yorumlamadan kaynaklanmıyor.

Teknik açıdan değil de kurgu ve sembolizm açısından ele alıyorum ben daha çok. Bunların hepsi "tarz"ı oluşturuyor zaten. Bazı yönetmenlerin tarzı farklıdır, alışmak zaman alır, alışamayabilirsin de. Anlama kısmı sonra geliyor. Mesela Lynch'in kafasını çözmek ve yaşamak için Twin Peaks izlemenin sana faydası olur. Bunun gibi örnekler çoğaltılabilir. Bazı filmleri anlamak için de gerçekten yönetmenin külliyatına hakim olmak ve belli bir teknik bilgiyi haiz olmak gerekiyor yukarıdaki arkadaşın söylediği gibi. Bu tarz yönetmenler bellidir ve filmleri külttür. Devamlı denk gelmezsin, gözün korkmasın.

Bunun dışında, bazı filmler dikkatini yeterince vermediğin zaman kaçabiliyor. Dikkatli izlemezsen ve ayrıntıları yakalayamazsan Matrix de kaçar Fight Club da (gerçi Fight Club kurgusal açıdan karmaşık bir film değil).

Dun tam da ayni yunetmenin filmleri icin ayni seyi dusunmustum. Tek degilsin.

Yakin bir dostum uyku hapi alirdi.terapi de is gorebilir. Kontrolu birakmayan bir tipim. Kendi cozumum : Ucaga binmiyorum. Mecbur degilim.gerekirse Is degistirmeye kadar gotururum isi. Yilda bir viyanada konferans olur, uzaktan telekonferansla katildim. Durumum cok ciddi degil, istesem 20 saatte ucarim, ama hayat o kadar yordu ki artik hic can skintisi ve strese tahamulum kalmadi. Biraz ic dokme gibi oldu ya neyse :)

trafikte çok daha fazla tehlike ile karşılaşıyorsun. türbülans o kadar korkulacak bir şey değil, zaten uçaklar ona göre tasarlanıyor. şüpheye düştüğünde uçağın en güvenilir ulaşım araçlarından birini düşün yeter herhalde. ya da air crash investigation filan izleyebilirsin. sektördeki güvenlik önlemlerinin ne kadar ciddi olduğunu anlıyorsun. yani uçağın düşmesi için 6-7 tane hatanın üst üste yapılması lazım.

Alkol al.

hastaneye "iş kazası" dediyseniz zaten adli tutanak tutmuşlardır. olay kayıtlara iş kazası diye geçmiştir. raporu işyerine ulaştırıp iş yerini de haberdar edin. ondan sonrasını işyeri düşünsün.

işyerinin umursamaması gibi bir durum olamaz, kan alırlar. ben hayatımda devletin bu kadar ciddiye aldığı bir durum daha görmedim. en ufak ihmalde işyerine dünyanın cezasını kitlerler. sizin de hakkınızı almanız için de ne gerekiyorsa yaparlar.

Cok tesekkurler. Bu boyutunu hic dusunmemistim. Doktor 3 kez sordu sen mi dustun ayagin mi kaydi diye. Ama bir rapor ornegi vermediler. Ben calistigi okula bilgi verecegim.

kayıtlara iş kazası diye geçseydi hastane polisi gelip ifade alırdı yalnız.

Belgrad ormaninda 4-5 kez yapmistim.

ben de yaptım. hem katıldım hem organize ettim.

Serdar Aktolga kimya deposu gibi bir adam, onun haftada bir gün 1 kas grubunu çalıştırması normal, o kadar ilaçla her şekilde gelişir ama ilaç kullanmayan birinin bir kas grubu için protein sentezi 24-48 saat sonra bitiyor, sonra orayı tekrar uyarmak için 1 hafta beklediğinde neredeyse başa dönüyorsun, o nedenle doğal sporcular için bu geçerli değil bu, tek bölge çalışmak sadece ilaçlılar için geçerli bir konu, onun dışında aynı kas grubunu haftada minimum 2 defa çalıştırmak şart, çalışma sıklığı 24-48 saat arayla ne kadar yakın olursa o kadar iyi. Bununla ilgili bakman gereken anahtar kelimeleri vereyim; Yoğunluk (Intensity) Çalışma Hacmi (Volume) Çalışma Sıklığı(Frequency) Bunlar olmadan gelişme neredeyse imkansız.

Compound ve izole egzersizlerden oluşan itme-çekme-bacak antrenmanı yapabilirsin.
Pazartesi itme salı çekme çarşamba bacak perşembe itme cuma çekme cumartesi bacak gibi.

Sorun yeterli kaloriyi almaman. 70 kiloya çıktığında hala 60 kiloyken yaptığın kalori hesabına göre kalori alıyorsan, kilo almaman normal.

1. gün kollar, gögüs, sırt
2. gün karın, omuz, deadlift, squat
3. gün dinlenme
Yapıyorum ve çok memnunum.

@angelus 70 kiloya çıktım ve yediklerimin üzerine toplamda 350 gr pirinç+makarna ekledim diyebiliriz. Proteini yeterli aldığımı düşündüğüm için artırmadım. Yağ bakımından çok kaliteli beslenemiyorum ama bunun direkt etkisi olur mu bilemem. Günlük 60 gr civarı yağ alıyorum sanırın

@diffarent özellikle 2. Gün çok abartılı bana göre. Ben ideal çizgide 3 gün çalışma 1 gün dinlenme şeklinde ayarladım

Serdar 20 yil klasik calismis.20 yildan sonra VG de istersen ayda bir calis. 20 yildan sonra program falan olmadan bile kasi uyarirsin. Hergun bir kas nooo. Yeni baslatan icin haftada 3 fullbody iyi. Sonraki donemde
Zamanin varsa asagidaki rutin:
SSDSDSD
S-spor
D-dinlenme

fark edeceğiniz üzere, "sonrasındaki bölgeyi hakkıyla çalışmadığınız için" diye bir laf geçiyor. burada kasıt şudur her zaman:
eğer hipertrofi istiyorsanız, ağırlıkları öyle seçmelisiniz ki, her sette son tekrar (örneğin 8. tekrar) zar zor çıkmalı, 9 çıkmamalı. tabi bu her zaman mümkün değil ama ideali bu. şimdi siz bu şekilde ve tek bölgede 20-22 set sürecek bir antrenman yaparsanız, öyle tükenirsiniz ki, ikinci bölge için isteseniz de düzgün bir antrenman yapamazsınız. en azından bu bahsettiğim tempoyu ikinci bölgeye uygulayamazsınız. profesyoneller genelde 2 antrenman yapıyor ancak birini sabah birini akşam yapıyor. yahut sabah cardio, akşam ağırlık çalışıyor.
orta seviye ve altı için haftada 4-5 antrenman ve zorlayabildiği ölçüde zorladığı 2 bölge iyidir. split şeklinde de çalışılabilir, örneğin kol günü yaparsınız ve süper set şeklinde, süper setin ilk yarısı biceps, ikinci yarısı tricpes hareketi olur ve birbirinin tam zıttı hareketleri seçersiniz. aynısını göğüs/sırt ve ön bacak/arka bacak için yapabilirsiniz. kalan günde de omuz ve karın çalışırsınız. en azından kısa bir antrenman ve oldukça yoğun bir antrenman olur.

Serdar Aktolga haklı bence. Ben geçen seneden beri haftanın 2 günü Göğüs ve biceps çalıştım. Bu iki bölgem; sırt, triceps ve bacaklarıma oranla daha fazla gelişti.

Haftada 4 gün antrenman yapıyorum. Millet 5 ya da 6 yapıyor ama bilemiyorum hangi antenman sıklığı daha iyi.

Meskalin

depersonalizasyon / depersonalisation diye bişey var ama uzmanına bi sorun

Kendine bukundugun ortama yabancilasma hissi olarak anladim. Universite yillarimda cok yasardim. Simdi baktigin zaman o gunler depresyondaymisim diyorum. Depresyonda olmayasiniz?

Aynısını senelerdir yaşarım. Sebebini bilmiyorum korkunç bi şey ama :(

Farkındalık seviyeni artırmak için bir sinyal olabilir. Hayatın akışının, kendi varlığının sebebini sorgulamak icin guzel bir firsat, degerlendir.

Ben de bir filmin sahnesini yaşıyor gibi hissediyorum bazen. Sanırım bu sinemayla kafayı bozmamdan. Gerçeğin özünü kaçırıyor gibi hissediyorum.

Ben evlendikten sonra başladı bu. Şimdi eşim hamile ve çocuğumun olacağına inanamıyorum. Günlük 2 buçuk saatim işe gitmekle grçiyor. Haftada iki gün havuza gidiyorum. Her akşam eşimle bir film/dizi izliyorum. O kadar otomatikleştim ki sanki bunları ben yapmıyorum. Vücudum kendi hareket ediyormuş gibi bir şey.

Üstteki yazarın dediği gibi değil de sanki bi an 10-15 saniyeliğine olayların akışından çıkmak gibi bir şey benim yaşadığım

Yapabilirseniz denemek icin Hazir gida abur cuburu komple kesin. Hergun 1 saat yuruyun, kosun.once 10 dk sonra 20..arttirarak. tahmin ediyorum ki kilo sorunu ve hareketsizlik de var. Anksiyet habercisi gibi gorunuyor. Psikolog degilim ama biraz yasanmislik var. Bir de korumaci ailede yetisenlerde sık gorulur.
Son sozum psikiyatr muayenesi sart.

pisirip muhafaza et

kavur, pilav üstü yaparsın.

hasla pilavin icine tiftikle

Hasla dolaba koy salata, sandviç falan yaparsın.

Kedilere ver

Yemeğe ekleyip hepsini ye

Hasla, kizart ... dolapta kapali kapta muhafaza edip 2 gunde tuket. Buzluga koymadan once ayri posetlerde dondur ki, yiyebilecegin kadarini cikart.

Tuşun bastığı kart devresinde oksitlenme, plastikte aşınma olabilir

tuslarin altina susam vs. gibi kucuk taneli seyler kactiysa o da yapiyor olabilir tusu cikarip altini temizlemeyi dene istersen.

Bluetooth klavye al. Ugrasma.

Keserken yarisini yedigim oluyor.

Yerim

yerim. bazen özellikle çiğ yemek için kesip yerim.

Evet. Hatta çoğunlukla çiğ yediğim oluyor :)

En fazla bir dilim o da dediğiniz gibi keserken.
Bunun dışında pişmeden yemem.

Yemem, yenmez de zaten.

Kendi bildim bile sucuk uretimi goren biriyim, yenecek bisey degil o.
niye yiyorsunuz olm cig et yenir mi? Iciniz disiniz tenya olur.

Yapma bunu yapma.

Sucuğu sadece çiğ yiyorum, daha lezzetli geliyor bana. Pişmiş kızarmış yiyince ilerleyen saatlerde mideden tadı geliyor, kolanın asidinin gelir ya öyle.

Edit: Sucuğu sevmem yersem çiğ yerim kısacası.

Sucuğu çok sevsem de asla çiğ yemem

Ekmek arası çiğ yemeyi pişirip yemekten daha çok seviyorum. Çok da zararlı olduğunu düşünmüyorum pastırmadan bi farkı yok

Çiğ asla yemem.

Pişmişi içinse ruhumu satarım şu an. :(

Pastirmadan farki yok mu asdjdkdl arkadaslar ic dis parazit asinizi yaptiriyorsunuzdur insallah.


Pastirma salt etten olusur, kurutulmus et var ya hani pahaliya satiliyor onun gibidir.
Once tuzla salamura yapilir, sonra yikanir, sonra guneste bekletilir. Pastirma yazi lafi onun guneste bekletilme olayindan cikmistir.
Sonra cemen kaplanir. Bir nevi pismis ettir yani.
Buzdolabi yokken et bozulmasin diye icat etmisler.

Sucuksa icine inegin tasagini kemigini falan ne bulursa koyduklari karisik bir hamurdur.
Bunu da bagirsak icine basip satarlar.
Tabi bu dogali.

Fabrikasyon olaninda baska kotu seyler de var. Horoz imbigi inek memesi, at toynagi falan cikiyor bakanlik denetimlerinde.

Affetmem yerim

hayir, yenmez zaten, dunya kadar riski var bu durumun?

Yerim.

Yillardir hep cig yerim.

Fermente olanları tercih ederim.
Kaşar eşliğinde ekmek arasında güzel oluyor.

ödemelerde ki aksamalardan doyan zararı faiz olarak verecek kadar ince niyetli olduysa evet.

Ödemelerde sadece gecikme var diyelim. Ödenmemiş bir kira yok.

Ama bir ayrıntı daha. Ev sahibi sözleşme (yılı) dolmadan çıkılmasını talep etmişse de ayın kaçında çıkılmasını istediğine dair bir talepte bulunmuyor. Ya da ay dolmadan bir an evvel çıkın vs. de demiyor. Kiracı kendi tercihi ile ayı doldurmadan çıkıyor. Ev sahibi o ay içerisinde başka bir kiracı ile yeni bir sözleşme de yapmış değil.

Baya hukuk sınavı sorusu gibi oldu :)

sözleşme dolmadan kiracının çıkması tamamen ev sahibiyle arasındaki anlaşmaya bağlı. eğer kiracı istemezse feriştahı gelse çıkartamaz evden. kaldı ki ödenmemiş kira falan da yokmuş. tamamen konuşup anlaşarak karar verilecek şeyler. hukukçu değilim ama bu konularda kanunlar genelde kiracıyı korur. kiracı henüz çıkmamışsa çıkmamaya devam edebilir mesela ve ev sahibi açısından daha büyük sıkıntılara neden olabilir.

Kiracı çıkmış durumda. Ay dolmadan çıkmış, hak talep edebilir mi? Yıl dolmadan çıkması ev sahibi ile anlaşmalarının sonucu. Ama ay dolmadan çıkması kendi tasarrufu.

Hak talep edemez.

evet 10 gunluk tutari iade etmek durumundadir.

odenen kira "aylik" olarak odendigi icin, kiraci, belirlenen kira tarihinin sonuna kadar evde kalabilir.

eger ev sahibinin talebi dogrultusunda cikmissa ki sizin durumda boyle gorunuyor, o vakit 10 gunluk tutar iade edilmelidir.

Herkesin, herkesten,hersey talep etme hakki vardir. Ancak yaptirmak icin dava acmaktan baska care yok. Talep eder cok aglarsa, kul hakki, sadakam olsun der oderim. Bir dahakine ders olsun diye.

Hukuki kısmını bilmem de etik olarak iade gerekir. Ama çok az kişi bunu yapar o ayrı.

işin hukuki kısmını bilmem ama daha önce acil durum yüzündne kendi isteği ile 2 tane kiracım evi boşalttı. kalmadıkları günü hesaplayıp iade ettim.
olması gerekende budur. adam oturmadığı günün kirasını neden ödesin.

teşekkürler cevaplar için.

@hadsafhada eğer kiracı kiraları sürekli 1 gün bile geç öderse çıkartabilir. ihtarname çeker. 2 haklı ihtarname sonrası tahliye davası açılıyor.

parmakla ağırlığın yarısını kaldırabilen birileri varsa alnından öp ne yapacaksın

Abi yarısını kaldırmasa da yardım ediyor işte, yarısı lafın gelişi.

yani sen al diyene kadar bara dokunmayacak bir buddy bulman lazım. senden yaşça küçük ve daha tıfıl varsa onlardan seç. söz dinlerler :)

Bunlar cok kucuk detaylar. O adamin yardimi senin gelisimine negatif ivme kazandirmiyor. Zaten bu biraz “buyuk resim” sporu. Kucuk detaylarda bogulmaya degmez cidden. Birak parmagiyla yardim etsin :)

RPE Skalası kavramını uygularsan barın altında kalmazsın. RPE zorluk derecesini belirler, mesela 1'den 10'a kadardır, 10 RPE ile çalışıyorsan ağırlığın altında kalabilirsin ama 9 RPE ile çalışıyorsan fazladan 1 tekrar yapacak gücün vardır ama yapmazsın, o zaman da barın altında kalmazsın ya da spotter ihtiyacı hissetmezsin, ben hep bu şekilde çalıştım, PR'lar dışında da barın altında kaldığım pek olmadı, barın altında kaldığında da kendine zarar vermeden ağırlığı yıkmayı deneyebilirsin, bunun da teknikleri var.

Bench press yapmıyorum.

salonda power rack yok mu?

Power rack var da bench yapmaya uygun değil.

20 senelik bir tecrube ile sunu soyliym ki agirlik sana degil sen agirliga hukmetmelisin. Yani maxta 120 kilo basabilirim. Ama halterci degilim. Bu nedenle vucutcu icin cok kilo cok onemli degil. Inan buna. 50 kiloyla bile yedire yedire 10 sn de indirerek kasini yor. Cok proflarla calistim. Inan bana olay bu. Kasi yormak. E hadi ben sasirtacam ve kilo basmak istiyoum diyosun. Ok. O zaman al eline iki 40 lik dumbell dizlerinin uzerine koyup yuklen. Takildigin yerde kollarini yana ac ve yavasca dikkatle yere birak. Bu hareketi egik sehpada daha kolay yaparsin. Dumbelleri gogsune indir. Ordan dizlerine birak.son onerim de su : barin her iki yanina iki eleman koy. Ben soyleyince ayni anda iki plaka cikarin de. Sen haber verince 2.5 veya 5 kilolari cikarsinlar. Herseyden hepsinden onemlisi bu ise sevdaliysan, bu isten gercekten anlayan bir hoca bul derim.

ağırlık artıracağım zaman yakında çalışan kim varsa sesleniyorum. altında kalabilirim yardım isterim o zaman diyerek. 2 kere kaldim şimdiye kadar. göğsünde tutuyorsun zaten bişey olmuyor. adam gelip yardim ediyor sonra. ben sevmiyorum bara dokunulmasini. barı ben alir ben geri koyarım ona da karışıyorlar, el ayarları da yok. safe zone ile isim olmaz.

altında kalabileceğimiz ağırlığın altına yatmıyoruz. bu kadar basit.

@hasmetizm tam omya mesele. Kaldıramazsam zaten göğsüme indiricem barı. Ben o zaman yardım etsin diye rica ediyorum, adam baı parmaklıyor. Ulan sen parmağının ucuyla bile dokunsan ben hissediyorum az da olsa yardım ediyor yani, deliriyorum amk :)

aynen abi, salonda çalışan çpocuklar falan var zaten söylesem geliyorlar ama dinlemiyorlar dediklerimi. yabçak bişey yok. düzenli artan yükleme yaparsan zaten kalmazsın altında kolay kolay. kalırsan da "yardım" diye seslen gelir illa ki birisi.

kadinlara uygun diye ayirmak kolay degil bence, benden agir kaldiran kadinlar goruyorum.
3kg x2 alirsan tum hareketleri dogru pozisyonda kalarak yapabilirsin

Açıklamada başlangıç düzeyinde olduğumu ifade ettim fakat başlıkta da belirtmem gerekirdi, düzeltildi :)
teşekkür ederim

3kg iş görür. İlaveten bir de 5kg'lik alabilirsin. Seni belli bir süre idare edecektir.

2’den başlayıp 10’a kadar alabilirsin. En başta 2-3-4 al. Zamanla 4 hafif gelmeye başlayınca 5-7-10 al.

Önce şöyle yap;

iki adet küçük şişe suyu birer tane elinde olacak şekilde 3 ayrı set 10 tekrar yap bakalım.

Kaslarını yoracak mı? Kasında ağrı, zorlama hissedecek misin bir bak.

Sonra bir eline iki yarım şişe (toplamda 1 lt) alarak tekrar dene başka zaman.

Sonra 1,5 litre ile dene, ona göre 2 kg mı alacaksın 3 kg mı alacaksın karar verirsin.

Gerçekten kasların çok güçsüz ise birden bire yanlış ağırlık ile kası/kolu zorlayıp uzun süre kolunu kullanmakta sıkıntı yaşayabilirsin.

Para vermeyin. Iki adet 0.5 litre pet siseye kum (pirinc, su ... da olur) doldurup calismaya baslayin. 1 ay sonra haftada 4 gun calismadiysaniz vazgecin. Ama eger basardiysaniz 2 ser kg lik dambeller alin.devam.
Ilk asama sureklilik testidir. Alanlarin %90 ni kullanmaz.
Bilgim birazcik tecrubemden geliyor.

Pet şişe mantıklı aslında. Daha üst seviyelerde de içine cıva falan koyarsın daha ucuza geliyosa.

Ciddiyim

Bence öncelikle pilates lastiğiyle alıştırmalar yapın. Youtube'da bulabileceğiniz vücut ağırlığıyla yapılabilecek birkaç egzersiz yapın düzenli şekilde.

Daha sonra 4 kilodan başlamanızı öneririm. Kettlebell şeklinde alırsanız bence daha iyi olur. İleride fazla hareket yapma imkanı doğar.

sonradan burayı okuyup deneyim arayanlar için edit:

2 kilogramlık voit markalı dambıl aldım. ilk 1 hafta "keşke 1 kg alsaydım" dedim. eğer maliyet umrunuzda değilse 1-1,5 ile başlamak fena fikir olmayabilir. sonra hergün düzenli çalışarak 2 kg ile devam ettim. şu an hala 2 kg 15 tekrardan sonra çok yoruyor fakat kasların çalıştığını hissetmek şevk veriyor.

velhasılıkelam, 2 kg almak iyi bir fikirdi.

sevimli bir hobi. ne farkı var kedi beslemekten?

Iki turlu dusunurum;

1) Evi b.k goturuyor ve adam temizlik yapmaya yeltenmiyor.
2) Gercekten karinca besliyor bir camekanin icinde. Bu durumda kucukken izledigi filmlerden etkilenmis herhalde der gecerim :D

güzel düşünürüm. insanlık umut puanına +1 yazarım

Bence balık beslemek gibi, üstelik daha ilginç bir hobi. Yaratıcı ve ilginç bir insan olduğunu düşünürdüm.
www.youtube.com

olumlu olumsuz bir şey düşünmem. hayırlı olsun keke derim.

karinca ciftligi oldugunu. karincalari basi bos biraktigini zannetmiyorum. guzel bir hobi.

çocukluğumu hatırlatır.

ben de karıncayiyen besliyorum derim.

Birlikte çalıştığım arkadaşımın (35 e) karınca kolonisi var. Karıncaları beslemek için bulduğu böcekleri eve götürüyor (evet börtü böcek koymak için kutu taşıyor yanında). Biz manyak diyoruz. Evlen, çocuk yap diyen de var.
Hatta soruyu ve cevapları kendisine okuttum.

adam da mutlu karincalar da mutluysa bize ne yemek duser bakalim

aa ne guzel derim. ilgimi ceker. bir suru soru sorarim.

ateş karıncası değilse bence sorun yok.

bir de youtube a ant farm yaz. karıncaların o kumları oyup ev yapması falan aşırı dinlendirici bişey.

bi süre sonra insanın iyice dikkatini çeker ve araştırmaya başlar.

ekstra bişey düşünmem. bu da böyle bir adam herhalde der geçerim.

ben de bir süre beslemiştim, ne var ki bunda?

içi sıvı jel yem dolu şeffaf kutu gibi aletler var. Atıyorsun karıncayı onlar kazıyor falan izliyorsun.

ne var yani ne var!?

İlgi çekici. Neden olmasın.

Cevapları okudukça ben şaşırıyorum, arkadaşın hoşuna gidiyor ya bir tek biz manyak diyoruz sanırım :/

Teraryumda mı bildiğin evin içinde mi? Değişir :D

Bir zamanlar set halinde satılıyordu internette diyecektim ki hala satılıyormuş. Çok normal bir durum bence.
www.google.com.tr

www.gittigidiyor.com

Akvaryumda balık besler gibi camekanlı özel yerinde besliyorsa eyvallah ama öyle serbest evin içinde geziyor ise normal karşılamam.

Özverili derim. Formikaryum bakimi bence özel bir hobi.

Kendileri beslenemiyor mu derim.
Biraz çocukça bir şey yaptığıni düşünürüm. Ya da ilginc olmaya çalışıyor herhalde derim. Gerçekten karınca merakı olan evde beslemez gibi geliyor.

yılbaşında bunu hediye ederim www.hepsiburada.com

ne kadar antin kuntin isler derim. ama
en azindan hobisi var diye derin saygi duyarim.

Belki benim kusurum ama bu yasa geldim bir tane bile karinca besleyen dostum olmadi. Bu adam çan egrisinin ortasinda degil o kesin. Degisik.

Ben de bir dönem Süleymancık beslemiştim,hür iradesiyle geldi,hür iradesiyle gitti 1bucuk ay birlikte yaşadık, aylardır da kuş besliyorum yine benden bağımsız geldiler,yerleştiler. Gelene git demiyordur adam,yufkadır. Ne güzel.

Ya hu sen de demedn mi "aa ne ilginç bir ara görmek isterim" diye?

Kaplumbağa ya da balık besleyenden bir farkı yok, sadece nadir bulunan bir hobi.

superfluid +1

cocuklugum o karinca ciftliklerine hayranlik duyarak gecti, tvde gormustum ama o zamanlar yoktu turkiye'de. sonrasinda da cok pahali ve az ulasilabilir olduklari icin almadim. simdi artik hevesim yok ama hevesi olan insani da garipsemem. bence cok normal ve eglenceli bir hobi. yuvanin gelisimini gunluk olarak takip edebiliyorsun, dizi gibi. nesi garip ki?

sürüyle soru sorarım, çok ilgimi çeker. hiç de abuk subuk bi şey değil bence. karınca kolonileriyle ilgili vidyo kaynıyor yutup.

Kalin giyinip sileye gidin. Degisiklik olur.

aslında sorduğum şey birebir tecrübe etmiş biri var mı yoksa bütün herşey rivayet ve abartma mı?

Baskan buyu degil de soyle birsey anlatabilirim. Ben buyu filan inanmam. Ama cocuktum. Iste misafirlikteyiz koca karilar filan var. evden ciktik taksiye bindik. Basim catliyor. 20 yil gecti neredeyse o bas agrisini unutamam. Anam dedi bu cocuk nazarlandi. Bi komsuyu cagirdi. Adam hoca. Bu arada kardesim de basinin agridigini iddia ediyordu takside. Adam odaya girdi aninda bu cocuk numara yapiyor dedi kardesim icin. Beni okudu ufledi harbiden gecti. Hala anlamam mesele nedir.

annem, dayım bizim eve gelmesin diye bi hocaya okuyup üfletti. gelip olay çıkarıp gidiyodu. hatta o hocaya, acaba karısı mı büyü yaptırdı da böyle oldu falan demişlerdi. ama biz şizofreniden şüpheleniyoruz.

teyzemin oğlu çok berbat. teyzem bi hocaya gidiyo, hoca demiş ki senin çocuk haram yemiş. kolay düzelmez. okutuyolar falan.

bir arkadaşım vardı liseden hoca hoca geziyodu bana büyü yaptılar diye, buna takık bi çocuk vardı evlenmek istiyodu, o yaptırmış diye anlatıyordu. teyzemin gittiği hocaya gittik beraber, adam direkt olarak söylemişti.

İnanmıyorum, yok. Hepsi rivayet ve abartma. O yüzden hep tanıdığın birinin tanıdığı birine oluyor bu tip şeyler.

inanmıyorum. lisede dersaneye giderken muhabbet olurdu yok domuz yağı sürmüşler yok arapça kağıt sıkıştırmışlar. hepsi boş muhabbet hocam. bir de neden sadece bizim ülkede böyle bir muhabbet var? elin amerikalısı, avrupalası neden "büyü mü yaptılar lan acaba?!" diye düşünmüyor ? asdafasdfg

Bana göre falla aynı şey.
Eğer yapıldığına/doğruluğuna inandırıldıysan farkında olmadan çevreni ve kendini öyle bir yönlendiriyorsun ki en sonunda gerçekten iyi/kötü şeyler oluyor.

Yıllardır çevremizde dönen muhabbetlerdendir lakin yukarıdaki arkadaşın dediği gibi sürekli tanıdığın tanıdığına olur birebir yaşanan örnek pek yoktur.

Nazar, buyu vs. Bir ton olay anlatsam da hep bir suphe vardir. O yuzden neye inanirsan o var.

İslam dini açısından yaklaşırsak mutlaka var, olmasa yapılması/uğraşılması neden yasaklansın?

Müslüman olup da büyüye/nazara/cine inanmıyorum diyen belki de dinden bile çıkıyordur. Belki ne ya hu? Kur-an'da yazan şeye inanmıyorum diyen tabiki dinden çıkar :)

Ben şahit olduğum örnekleri yazsam kimliğim ifşa olur.

Var tabii. Üstelik sadece doğu kültürüne has bir şey de değil. Büyünün “domestik bir kocakarı muhabbeti” olduğunu düşünenler de ülkedeki seviye ve bunu konu edenlerin yaygın cehaletiyle bir çeşit yanılgıya kapılıyorlar. Hoş, bahsedenlerin çoğu da gerçekten ondan mı bahsediyor yoksa şehir efsanesi mi türetiyor belli değil.

İnsana çok gerçeküstü, irrasyonel gelse de var. Ve bu dünyada hakikaten akıl almayacak kadar kötü insanlar var. Ben yapanların nicelik olarak yine de az sayıda olduğunu düşünüyorum.

İzmirli, son derece akıllı, makul ve eğitimli bir uzaktan arkadaşımın başına da gelmişti. Çocuk şu an Fransa’ya yerleşti. Geçen yıl İzmir’de kendisini görmüştüm. Uzun uzun da anlatmıştı. İnsanın “yaptığının doğru olmadığını bile bile ısrarla yapmak yönünde bir tavır geliştirdiğini ve inisiyatif alacak iradeyi yitirdiğini” anlatıyordu. İradesi manipüle edilmişti yani.

Anlatınca dünyada gerçekten böyle insanlar var mı, amaçları ne, neden böyle şeylere başvuruyorlar diye aklından geçiyor insanın ama var gerçekten de. Batı kültüründekiler de farklı değil.

Hattızatında herkesin yapabileceği, bilebileceği bir şey de değil. Eskiler böyle bilgilerin avam insanların eline geçmemesi için azami gayret gösteriyormuş zaten sosyolojik, tarihsel yanına baktığımızda.

İnanıyorum, birebir yaşamışlığın var bu durumu hemde defalarca.

İnanmıyorum, yaşadığını söyleyenlere de inanmıyorum. Hepsi psikolojik sorunları olan insanlar oluyor zaten. Yakınımda yaşadığını söyleyen bir sürü insan var hem de birinci elden anlatırlar olayları. Örn yaşlı kadın dizi ağrıyor hocaya okutuyor geçiyor. Malum yaşlı ilgi çekmeyi de seven birisi. Emin olun farkında olmadan ilgi odağı olmak için büyü yapıldığını zannediyor kendine ve inanıyor buna. Bonibon veriyoruz okunmuş ilaç diye yine geçiyor ağrısı. Hep böyle şeyler. Neymiş efendim iradesi bağlanmış. Kardeşim üşengeç bir insan veya kendine hakim olamıyorsa birinin büyü yaparak iradesini bağlamış olması mı gerekiyor illa? Sorumluluk almayı kabul etmeyen insanlar için de kaçış noktası oluyor işte büyü yapıldığına inanmak. Ya saçma sapan sebepleri oluyor ya da gerçekten şizofreni derecesi ruhsal hastalıkları oluyor. Etrafımdaki aklı başındaki hiçbir insanın başına gelmiyor ne hikmetse.

büyü, fal, dua hepsi farklı şeyler. Arkadaşlar genelde hepsini karıştırıyor.büyüyü doğrudan tecrübe etmedim, ancak inaniyorum. Tecrübe de etmek istemiyorum. Birebir yakınımda olmadi, ama eskiden yaşanan şeyler anlatılıyor bazen.

Var valla, ben inanıyorum. Bizzat başıma geldi.

Mutsuz, yataktan çıkacak mecalimin olmadığı bir dönem, bir gece patlama yaşadım, ağlama krizi geçirdim. Ev ahalisi geldi yanıma falan, kimse sakinleştiremiyor.

Her neyse, dediler hemen bu hafta psikiyatriste git.
Sonra ablamın bir tanıdığı varmış. Anlattı bana, "böyle böyle bir şeyler yaşamışlardı, hocaya gittiler, büyü varmış" diye. İstemedim önce, sonra ikna ettiler.

Hoca arandı falan, buluştuk. Masaya oturur oturmaz, telefonu aldı koydu masaya,ilk sorduğu şey şu oldu: "simetri takıntın var, değil mi? Şu telefon masada düz durmalı senin için" diye. İlk şoku yaşadım. (Bu arada hocayı gözümün önünde aradılar, kimse önceden hakkında bilgi vermedi adama )

Ardından hakkımda bir sürü şey söyledi ve nokta atışı şekilde doğru tahmin etti.
Ve dedi ki "sende büyü var. Bu şekilde devam ederse intihar da edersin. Bir kadın sana büyü yapmış. Esmer, isminde s harfi olan" falan filan diye bahsetti. "Bu gece kaldıracağım büyüyü" dedi.

Bizden para da almadı bu arada. Sadece muskaların yapımı için gerekli malzemeler varmış, onlar için para aldı. Ve ondan sonraki süreçte gerçekten de iyi hissetmeye başladım. Ağlama krizlerim olmadı bir daha.

Özetle başıma geldiği için ben inanıyorum.

benim dedem kuzu gibi bir adammış gençliğinde. evliyken de hala bununla uğraşan kadınlar varmış. sonra dedem çok sinirli bir insan olmuş, o sırada babaannem de hamileymiş, oda doğum yaparken ölmüş. sonra dedemlerinin yatağında muskalar bulunmuş. hep büyü yapıldı derle. ben de inanıyorum şahsen. kötü enerji her şekilde çıkar bir yerden ister büyü de ister başka bişey.

bulunduğum şehirden yaklaşık 1000m km uzaktaki artvinin 6 ay yolları kapalı olan, şebeke suyu bile olmayıp çeşmeden su taşınan bir köyüne gittik. yaşlı bir köylü amca geldi hoş gelmişsiniz diye. adamla biraz havdan sudan muhabbet ettik. sonra adam senin baba tarafında evlenememiş 3 kız kardeş var dedi (doğru). bunlara büyü yapmışlar, yazık etmişler bunlara dedi(bu 3 kız kardeş türkiyenin ilk öğretmenlerinden oluyor). evleri sizinkiyle bitişik dimi dedi(doğru, eskiden konak gibi evi ikiye bölmüşler ortadan. ayrı giriş kapıları açmışlar. 1 evi 2 ev yapmışlar. neyse). iş işten geçmiş ama onların çatısında tavuk yumurtuları var, onları alıp usulünce yok edin, orda kalmasınlar dedi. (bu adam zamanında bana birileri görünüyor deyince tımarhaneye yatırmışlar. aslında yatırma sebepleri de adamın hasta olması değil, adamın söylediklerinden ve söylediklerinin gerçek olduğunu görmelerinden korkamalarıymış. yıllarca tımarhanede kalmış, diye köy muhtarı anlattı daha sonra. sonunda adam artık kimseyi görmüyorum demiş de öyle salıvermişler. dedeye peki gerçekten görmüyor musun artık diye sorduk, adam gülerek senelerce doğruyu söyledim bana deli dediler. yalan söyleyince bir anda akıllanıverdim, beni serbest bıraktılar dedi, başka bi şey demedi)

neyse ordan ayrılıp memlekete dönünce adamın dediği yerde 3 tane tavuk yumurtası bulduk. bir çatlak bile yoktu üzerinde. yumurtaları kırınca içinde metrelerce uzunluğunda arapça yazılı şeyler bulduk. başka bir hocanın tavsiyesiyle usulünce onları imha ettik.

şimdi bunu başkası masalmış gibi dinliyor ama birebir ben yaşayınca iş öyle kolay değil.

bu durumda inanmayanlar için ya ben yalancıyım, ya troll'üm, ya psikolojik rahatsızlığım var. ancak doğruyu söylüyorum. işim var çok detaylı yazamıyorum şimdi

inananla selamı sabahı keserim. salaklığa da salak yerine konmaya da tahammülüm yok.

evet, yaşayan yakınım da var.

Tabii inaniyorum.

wingardium leviosa
Expecto patronum
Avada Kedavra

falan gayet etkili buyuler.

Gozlerimle gordum sahsen.

Sinemada.

Ay ben gülerim.
zgrydn+1.

Belki de çok az bir rakor sıkması ile geçecek bir çözüm, tam olarak nereden akıttığını fotoğraflasan nokta atışı çözüm sunarız.

Aynisi gecen ay basima geldi.viesman kombi. Yalniz biz su akittigini fark etmemistik. Su atigini hortumla gidere vermisler.evde olmadigimiz bir ay 300 lira su faturasi gelince farkettik. Su basinc ibresi 1.5i gostermeli. Sizinki muhtemelen 3 u gosteriyor. Fazla suyu surekli atiyor. Esanjor denilen bir parca degisti 900 lira odedik.
Iyi bir markaysa sorun olmaz demisti kombici. Yetkili servis 70 liraya tespit ediyor sorunu.

Evde degilim eve gidince atarim fotoyu

kombi fazla suyu atıyor. koruma amaçlı yani. basınç ayarına bakın. tahliyeden su atın basınç fazlaysa. kombinin altındaki musluğu da kontrol edin, iyice sıkın. az açık olsa bile az az su katıyorsa kombiyi o da olabilir.

Doldurma musluğu sisteme su basıyo olabilir. Sıkı kapat. Arıza ondan değilse eşanjörden de olabilir. Eşanjör delinir, temiz su tesisatından ısıtma tesisatına su girişi olur. Bu da fazla suyun emniyet ventilinden akmasına sebep olur.

kadınlar: herkese ismiyle hitap ediyor
erkekler: büyük erkeklere abi diyorlar, kadınlara ismiyle hitap ediyorlar.

Kimileriyle arkadas oluyorum onlara ismiyle hitap ediyorum digerlerine Isim + Title'i ya da Hanim veya Bey.

İş yerinde mesafeyi korumak önemli bana kalırsa. Hanım, bey ve çalıştığım insanlar eğitimci oldukları için "hocam".

"Sibel hocam, siz nasılsın?" "Erman Bey, merhaba" gibi.

Evet, hoca camideydi.

kimseye abi abla demem, bana denilmesine de asla müsade etmem. iş hayatımda bunun her zaman çok ama çok faydasını görüyorum. bey ve hanım hitapları cam bir duvar, sizi her gerektiğinde görebilir, size her zaman ulaşabilir ama sınırı aşarsa cama toslar mesajını şahane verir. o sınırlar önemli.

Kisiye gore olmak uzere; Hey zenci, gay, knk, x abi, x bey ya da direkt ismiyle hitap ediyorum.

Kadin ise ayni sekilde direkt isim, x abla, x hanım, guzelim, x hanimcim duruma gore.

Bey/bayan. Abi abla nedir allaseniz.

Çalıştığım kurumda herkes kendinden büyüğüne (1 yas bile olsa) abi/abla diyor. Küçük büyük fark etmeden kadınlara direkt abla diyorlar. Ben bunu "kadına benden zarar gelmez mesajı vermek zorundayım" kafasına yoruyorum.

Keşke herkes birbirine bey/hanım dese.

Benim çalıştığım yerdeki neredeyse herkes yabancı olduğundan üstlerimize bile ismiyle hitap ediyoruz. Türk olup da benden bariz büyük olan kişilere "X hocam" diyorum ben de. Okullarda genelde sistem bu zira.

İş yerinde biri bana abla deseydi rahatsız olurdum, çok gereksiz bir samimiyet.

ben asla abi abla dayı teyze gibi kelimeleri kullanmam , kullandırtmam.
bana da abla diyen olursa haddini bildiririm :)

büyük küçük herkese adıyla hitap ediyoruz. günlük hayatımda da abi/abla (kardeş dışında) kullanmıyorum.

Bir iş görüşmesinde (çok istediğim bir yer olmasına rağmen) en kıdemli avukat bana “hayatım, güzelim” diye hitap ettiği için tekliflerini reddetmiştim. Ne olursa olsun bey/hanım ideal. Ben mi kasıyorum bilmiyorum ama ilk görüşmede sizden 20 yaş büyük meslektaşınızın size hayatım vs. demesi aşırı itici.

Bizde herkese isimle hitap ediliyor. Ust ast farketmeksizin.

55+ insanlara abi denebiliyor.

Mumkunse ismini ve hitap kelimesini hic kullanma. Yuzunu yuzune don ve sizli bizli konusmaya basla. O sen die konussa da sen siz diye konus. Abi, abla, bey, hanim hitaplari zaten gereksiz. Isim de gereksiz. Direkt konuya atla.
20 yillik bir is tecrubesi ve hayatta yenilmis sayisiz kaziktan sonra bu hale geldim.
Olmasi gereken, herkesin birbirine bey hanim diye hitap
etmesi. Ama unutma burasi Turkey.

kadınım. herkese bey/hanım diye hitap ediyorum benden büyükse.

hiç kimseye abla demedim,

aşırı samimi olduğum kişilere abi diyorum. çünkü bey girdiğinde irrete oluyorlar. -eğer plazada çalışmıyorsanız- mavi yaka ise her zaman usta derim.

bir de maalesef birine herkes abi diyorsa sen bey dediğinde herkes yadırgıyor bu sefer.

ortamın nabzına göre değişir bu. yaşça büyük olan kimseye de sadece ismi ile hitap etmiyorum.

bir önceki iş yerimde ise -holding- herkese bey hanım.

ceo haric herkese isimle hitap ediyorum. ceo'ya zaten hitap etme ihtiyacım olmadi.

temizlik ve ilaçlama önemli. müstakil evlerde haşerat, bahçe varsa fare vb. problemleri olabilir. su kaynaklarına yakınsa türlü türlü şeyler oluyor. onun dışında ben bir sürü avantaj, az dezavantaj görüyorum. altyapı vs iyiyse oturulur bence.

Isıtma ve elektrik giderleri, güvenlik problemleri, sekiz ve dört ayaklı mahlukatlar genel sorunlar. Biraz eski ise de elektrik, su tesisatında sorun çıkabilir. Her şeye rağmen bahçesinde sandalye ile oturmanın, ufacık da olsa bir hobi bahçesine sahip olmanın verdiği keyif çok büyük.

bunlara ek olarak, su tesisatı dışardaysa soğuklarda cam yünüyle korumak gerekiyor. bi sene soğuk havadan borudaki su dondu, 4 gun susuz kaldık. ama her şeye rağmen her türlü apartman dairesini döver. gürültü yapma özgürlüğü, rahatlık, komşusuzluk, araba varsa park sorunu yaşamamak paha biçilemez.

Temizlik. Güvenlik daha sorunlu olacak diye bir sart yok, daha düzgun bir semtteyse ozellikle ev, apartman dairesine gore. Eski binamda otuz daire vardi, gireni cikani tanimak bir yil sürdü. Müstakil evde, komsularin hepsiyle ilk ayda tanistim. Postami, mektubumu alirlar, bir yabanci kapi onunde olsa haberim olur. Guvenlik icin bir arti olabilir: Apartman dairesinde kopekle yasamak istemiyorduk, eve cikinca icimiz rahat sekilde kopek sahiplendik biz.

Tadilat yapilacaksa, cok pahaliya patlar. Ama uzun sure oturacaksaniz goze alabilirsiniz. Evin eksigi ve sorunu hic bitmiyor, ama ozel alanin olusmasi, bahcesi vs. mukemmel.

Şehir merkezine uzak olur

Ikiz villa da degil ayrik nizam ise dadindan yenmez. Ama guvenlik buyuk sorun. Saglam bir alarm sart semte gore.

Güvenlik dediğin demir çit ve üstüne dikenli tel ile hal olur. Kimin girip çıktığı belli olmayan, zile basıp evde kimse yoksa kapısı zorlanan apartman dairesinden daha güvensiz değil.

Baharda bahçeyi ve evin etrafını ilaçlamak şart, yazın ortasında tekrar gerekebilir. Etrafta fare için yaşam alanı olabilecek başka yapılar/sahalar varsa fare için de önlemler almalı.

Isıtma sorunu büyük, zemin kat soğuk oluyor. Yalıtım yoksa büyük sıkıntı, yalıtım varsa da zemin katın zemini soğuk olacak.

Çok eskiyse tamiratı eksiği bitmez, sıfır dahi olsa sürekli eksik çıkarır müstakil ev.

Artıları saymakla bitmez, kendine ait bir alan ve özgürlük hissi paha biçilemez.

çok yerinde cevaplar verilmiş.

villa denildiğinde ilk aklıma gelen, yukarıda bir şey unuttuğumda hasıl olmuş etrafı tekmeleme isteği. genellikle de üşüdüğümü hatırlıyorum. kalabalık olunursa herhalde daha eğlenceli olur.

Avukatınız varmış bu soruları kendisi cevaplasa?

Bana surekli sakin olmam telkin ediliyor. Tahliye davasini beklemem oneriliyor.

Kirayı ödemediği ilk ay protesto çekip, ikinci ayda tahliye işlemlerini başlatabilirdiniz. Haczedilecek malı yoksa, sizin kira kontratında da kefil yoksa, parayı geriye dönük tahsil etmeniz zor. Hapis vs gibi bir durum olmaz.

Odemedigi ilk ay 7/30 icra takibi baslattik. Tahliye 3 ay surer denildi ama herkes farkli bir sure veriyor.

Buzluğa atınca stk'nın bir önemi kalmıyor, yiyebilirsin.

ben yerim.

yiyebilirsin. buzluğun amacı o.

o skt'ta buzdolabındaki kalırsa diye. buzluğa atılınca önemi kalmıyor, yiyebilirsiniz.

Once erimeye birak. Sonra kokla ve karar ver.

Yenidoğan birçok bebekte oluyor artık emdikçe geçiyor. Ablamın bebeği birkaç gün hastanede kaldı bu yüzden. Arkadaşımın bebeği de aynı şekilde. Şu an ikisi de oldukça sağlıklı.

Korkulacak bir şey yok doktor tavsiyelerine uymaya devam edin bence.

Geçmiş olsun.

Allah bağışlasın öncelikle. Uyanık tutmaya ve beslemeye çalışın. Anne sütü az geliyor olabilir. Biz mecburen mama vermiştik ve mamaya başlar başlamaz 2-3 gün içinde atlatmıştı. Yine de doktora danışın tabi. Geçmiş olsun.

Perdeyi açıp camın önünde çıplak güneşe tutun bol bol, beslenme tavsiyelerine uyun.

Merak etmeyin geçecek.

Lütfen bebeğe mama verin. Ne bebeğe nede kendize eziyet etmeyin. Bebek aç olduğu için oluyor. Mama verip karnını doyurduğunuzda üç güne kalmaz geçecektir.

Neyazayim +1
Hazir mama verin.

güle güle büyütün.

sarılık yenidoğanlarda çok rastlanan bir hastalık. beslenmesine özen gösterin, doktorunuzu dinleyin hiçbir şey olmaz.

kalıcı bir etkisi olmaz, rahat olun.

tanıdığım başkalarının da bebeği sarılık oldu 2 hafta hastane de yatan ds oldu şimdi turp gibiler

umarım bir an önce sağlığına kavuşur beraber mutlu bir hayatınız olsun hocam

Sarılık yenidoğanda karaciğer enzimlerinin başlangıçta yetersiz çalışmasıyla oluyor.her bebekte olabilir bu durum.fototerapi de bebekteki bilurubinin vücuttan daha kolay uzaklaştırılması için veriliyor.birkaç gün içinde fizyolojik sarılığı atlatıp hiçbir problem olmadan devam edecektir.merak etmeyin

Tatlı olaylarını bilmiyorum, düşük protein ve nispeten sağlıklı besleneyim diyorsan sebzelere yüklenebilirsin.

Protein cok genel. Sorun olan aminoasiti belirtmesini isteyin doktordan.

Glutarik asit

Turkiyenin onde gelen 5 profu ameliyat dedi. Hepsinin hocasi 6.si gerek olmayabilir dedi ve bazi hareketler verdi. 8 sene gecti ameliyat olmadim kosabiliyorum. Yalniz muayene guncelde en az 1000 TL. gibi bisey.

en azından vlookup, pivot table, vb. yapabilmeni bekliyor olabilirler.
(git: tengiz.net)
(git: www.bilgeadam.com)
(git: vidoport.com)

Spesifik bir işse onunla ilgili fonksiyonlara hakim olmanızı beklerler. Mesela finans ya da istatistik gibi. Ama genel konuşmak gerekirse yukarıdaki cevabı doğru kabul edebilirsiniz. İleri düzey diyip. Makro yu vba yi kast. Etmezler. Bunu isteyen genelde özellikle. Belirtir

TR'de genelde basit bir toplama, hücreleri boyayıp filtreleme "excel bilmek" olarak görülüyor. bir kaç formül iç içe kullanmayı bilenler genelde "ileri düzey" yazıyor.

Bana göre ileri düzey basit makrolar yazabilmek civarında.

Pivot table, vlookup ik departmanlari icin ileri duzey sayiliyor.

Gercekte ise oyle degil, ben egitimine gitmistim catir catir index match, goalseek kullanman gereken islere ileri duzey deniyor.

Makroyu excel egitimi disinda tutuyorlar.

Vlookup, index match, sumifs temel önemliler. Onun dışında, bir şey yapman gerektiğinde excelin sınırlarını bilecek kadar biliyor olmak lazım. Bazen dandik bir len fonksiyonu kontrol amaçlı bir işte baya süre kazandırıyor. Mantığı kavramak lazım yani. Chandoo.org tavsiye ederim ben de öğrenme amacınız varsa.

Grafik, yazilim, linkleme, fonksiyonlar... gecen hafta ilk kez hlookup kullanmam gerekti.
En onemlisi excel boyutunu sisirmeden yapabilmek. Dashboard yapabiliyorsan biraz bisey biliyorsun denilebilir.

Birçok ilanda dediğin gibi bazen saçma talepler olabiliyor. Ancak 2-3 yıllık tecrübe jr. için çok değil. jr. dedi diye yeni mezun almak zorunda değil. Senior olmak için 2-3 sene çok az. Bir işin 'tecrübelisi' en az 5 yıl deneyimli olmalı bence.

Swift konusunda bence yanlış anlamışsın. Swift bilen ve 5-10 yıllık deneyimi olan diye bir ilan görsem yadırgamam. Oradaki deneyim iş deneyimi, yazılım deneyimi çünkü. Swift sadece bir dil. Nasıl algoritma kuracağını bilen biri için dili öğrenmek sorun olmaz. Swift yeni diye deneyimsiz, algoritma kurmayı bilmeyen birini işe almak istememek anormal değil. Bu biraz şuna benziyor; ingilizce türkçe sözlüğü ezberleyip gramer bilmeden ingilizce konuşmaya çalışmak.

Excel için bence ileri düzey bilgisi makro yazabilmek olmalı. İşverenlerin beklentilerini bilmiyorum ama formüllerle yapamayacağın şeyleri makroyla 2 dakikada halledebiliyorsun. Bunu yapamaysan biri 'ben ileri düzey excel kullanıcısıyım' demesin. Bilmeyen ileri düzey ise, makroyu yalayıp yutmuş adama ne diyeceğiz?

İleri düzey excel bilgisi :

1) Bütün formüllere en azından aşina olmak
2) Tablo işleme, filtrelemeye hakim olmak (Pivot table, lookup, conditional formatting)
3) Verilerin grafiğini çıkarabilme
4) Excel'in sınırlarına ulaştığında makro ile devam edebilme. (Örneğin bir web sitesinden veri çekmek, bir siteye excel'deki verileri girebilmek)
5) Çok büyük dosyalarla çalışıyorsan ve performans gerekiyorsa power query, power bi gibi uygulamaları bilmek.

Gelin bizde kalin diyecegim ama besiktasta. 1 gece ne ki ? Bence fiyat da yazmalisin.

Belki inanmayacaksin ama herkes mutsuz herkes bicare. Rahat ol sende normal olmayan birsey yok.yalniz kendine guzel bir ugras bul.

terketmelisin

<Vınnn mode on>

soyle teshis klinik olarak konulamadi cunku gitmiyor doktora. ama ne okursam yuzde 90 uyuyor. bir de iyi niyetli tavsiyeleriniz icin tesekkur ederim ama terketmek ya da birakmak gibi bir secenek yok. o yuzden iliski sorusu degil bu. bir hastaligimiz var ve bunu asmak icin en azindan daha islevsel yasamak icin neler yapabiliriz sorusu.

Bu dediğin sey, kendi kendine tanı koyulan bir şey degil, klinik araştırma ve teşhis koyulmali, herkes bende manik, bipolar vb var diyor.artik bu hava atma isine döndü. Bende bu var yerine bu durumu bilmeyenler genelde bu hastalıkla yaşıyor.

Borderline teshisi koymaya kalksak tukiyenin tamami oyle cikar zaten.

dostlar oldukca yas almis ve yetiskin insanlariz, zaten ben baska ihtimalleri arastirirken borderlinei farkettim ve kac gundur hayat zehir olmus durumda. ona soyleme sansim da yok.
darkrocq ben de depresyon ve ciddi anksiyete bozuklugu ile ugrasiyorum. evet benden baska biri ile bu derece bag kuramazddi ama bu biraz da inanc sistemiyle iliskili. karmasik konu.

hoparlör ayarları kısımı tv hoparlörü olarak seçili ve deaktif durumda onun altında oto ses ayar seçeneği var sadece oda normal ayarında

Cok masraf cikarirsa kulaklik girisine harici hoparlor,muzik seti, laptop ... vs aux baglanti ile gecici cozum saglanabilir.

Kulaklık girişindeki sviç takılı kalmış, hala orada jack var sanıp sesi kulaklıktan veriyor sistem.

Kulaklığı bir kaç kez sokup çıkarın, takılı kalan sivici devre dışı bırakmaya çalışın.

Olmazsa o kısım sökülüp elle müdahele edilecek, ya da ince çivi ile kibarca kurcalanıp takılı kalan svici devre dışı bırakacaksınız.

endise icin randevu gibi gun ve saat belirleyin, o saat ve gun haricinde endiselenmeyin, endiselenmeye basladiginizda kendinize hatirlatacaksiniz, ben simdi bunlari dusunmeyecegim, misal carsamba 17.30da zaten endiselenme randevum var, o zaman gonul rahatligiyla, kendimi kotu hissetmeden bunu yapabilirim diyeceksiniz, zaman icerisinde endiselerinizi kontrol etmenize de faydali olacak bu randevulu sisteme gecis.

Tipta anksiyete diye gecer. Psikiatri ve ilac diyorum.20 li yaslarda oluyor. 35 e gelince genelde azaliyor.

Ben de kardeşime ulaşamamıştım bir süre önce. Meğer telefonunu yere düşürmüş ve sim kart yuvasından oynamış. Kardeşim bunu 1 saat sonra farketmiş.

Belki ablanızınki de benzer bir durumdur.

Telaş yapmayın, biraz daha bekleyin.

155 muhtemelen ihbar olarak değerlendirmeleri için son haber almanızın üzerinden 24 saat geçmesi gerektiğini söyleyecektir. Eve kaçta gelmesi gerekiyordu, neredeydi en son, bugün için planı neydi?

Herkese cok tesekkur ederim.Retorique tam tespit: Rahatsiz edilmek istemiyormus.
Sakin olmayi basaramadigim noktada psikologa gorunmem gerekiyor olabilir. Haklisin dostum.

48 yasindaki ablanin o kadar ozel alani olabilmeli, bir sure ulasilamadigi.