Kaşığa sütü çok doldurunca öyle oluyor evet. Kaşığı doldurduktan sonra tabağın kenarına süzme hareketi ile fazlasını alırsanız sıkıntı olacağını zannetmiyorum.

@heritage, yıl olmuş 2020 yaş olmuş kazık bunu yapmak istemiyorum bebek gibi ya, çok küçük düşürücü bir hareket değil mi? :/
yemem daha iyi valla...

Az önce benzer bir şeyi yedim ve çenemden aktı. Elimi ağzımı yıkadım geldim bu başlık. :)

Sütte sorun var evet. Bu kadar düşük viskoziteli bir şey olamaz.

kenarını süzme hareketi niye bebek gibi olsun ya,

Dining Etiquette 101'in en temel kurallarındandır.

youtu.be

Ne demek kenar süzme hareketi bebek gibi, o hareket olmasa içtiğim tüm çorbalar tişörtümdeydi ki çorbanın viskozitesi süte göre hayli yüksek. Kaşığı çok doldurma, süzme hareketini yap hiçbir şey olmaz. Peki önce coco pops'u mu koyuyorsun sütü mü :D

ahaha, daha demin izlediğim seinfeld'in bi bölümünde de jerry gevrek yiyordu ve ben de bu sorunu düşünüp "du bakayım dökecek mi benim gibi" diye ekrana kilitlendim kslfd.

evet o dediğin hepimiz için bir sorun. peki neler yapılabilir? tabağın kenarına süzme hareketi en makul çözüm, bebeklikle bağdaştırmaktan ziyade ben sıkılıyorum ama her kaşıkta o hareketi yapmaktan, sabırsızlanıyorum o yüzden bana göre de değil.

ikinci olarak gevreği sütle buluşturduktan sonra biraz bekleyip, sütle gevreğin biraz daha bütünleşmesini ve gevreğin de sütle şişmesine izin verebilirsin. bu durumda süt müktarı nispeten biraz azalacak, bir de gevrek sütü emdiğinden kaşığa çoğunlukla gevrek almaya özen gösterdiğin takdirde çok akma sorunuyla karşılaşmayacaksın. en son kasede kalan sütü de kafaya dikeceksin. ben böyle yapıyorum ^^

son olarak, her kaşığın çukur kısmı farklı olabiliyor. mesela benim evde kaşıkların yarısıyla çorba dahi içilmez, onlarla sulu yemekimsi şeyleri yiyorum. diğerleri daha oyuk, onlarla full sıvı şeyleri tüketiyorum. ve evet buna her seferinde dikkat ediyorum çünkü dökmekten hoşlanmayan minik bir ruh hastasıyım ahshd.

Aziz dostum jack +1 fakat kaseden sıvı bir şey yenirken kenardan süzme hareketi yapılmaz. Kaşık 2-3 mm uzaklaştıktan sonra sıvıdan; sadece kaşığın alt kısmı süte/çorbaya değecek şekilde saniyelik bir değdirme hareketi yapılır ve sonra kaşık ağza götürülğr. O zaman damlama falan olmaz çünkü alttaki damlayı tabağa bırakmış olursunuz.

Sevgili Bruce, sana gelince, biz mi öğreteceğiz yemek yemeyi bu yaşta? Silme bu soruyu da kalsın ibretlik.

@ekaterina, bu da soru mu, tabii ki önce coco pops! aksini yapan cahildir, dining etiquette öğrenmeye davet ediyorum onları...

sevgili michelin restoran müdavimleri @aziz dostum jack ve @irene, sizlerin evde pijamayla kıçı kırık gevrek yeme eylemini bu denli ihtimamlı yapıyor olmasına imrendim. ben @treamorg'un dediği gibi dibinde kalınca kaseyi yüzüne diken bir barbar olarak bu dediklerinize evde uyamıyorum ne yazık ki. her seferinde kasenin kenarına dokundurup fazlalığı almak fazla efor geliyor ve sabırsızlanıyorum ben de. gereğinden fazla değer vermiş hissediyorum o saçma yiyeceğe. ağzım yeterince büyük olsa doluyken de dikerdim.

ama tek sorun yaşayan ben olmadığıma sevindim, demek ki sorun bende değil.

@irene, sorunun bende olmadığını anladığıma göre göğsümü gere gere tutabilirim soruyu; sen merak etme :))))

ahahahahahh gözümden yaş geldi gülmekten.
daha bu sabah coco pops yerken dökmeyeyim diye öyle bir ciddiyetle uğraştım ki sanırsın cern'de karanlık madde deneyi yapıyorum, tek bir yanlış hamlemde dünya kara deliğin içine çekilecek. ama olmadı tabi aktı gene çenemden. çenemden akmayıp direk kaseye damlayanlar da ayrı dert. onlar da minik coronacıklar gibi gibi sağa sola sıçrıyor. bir elimde kaşık bir elimde peçete, bir ağzımı çenemi bir masayı, laptopun klavyesini siliyorum. sorun bende diyordum ama içim rahatladı, yalnız değilmişim.

ps: 1. kasenin dibini elbette kafaya dikerek içeceğiz. bunun barbarlıkla ne alakası var, ya ne olacağıdı???
ps: 2. tabi ki önce coco pops sonra süt. aksini yapanların sütüne coronalılar hapşursun.

Ben bunu yeni gelin akrabamızın evine gidince çorba içerken yaşadım. Kaşıklarda bişi var. Evdeki kaşıklar eski yirmi yıllık kaşık, onlarda öyle bir sorun yaşamıyorum.

bugün 1758 adet test yapıldığına dair bir tweet paylaşıldı. bu sayı 2 gün önce 3656 idi.

23

böcek yoksa yerim.

böceklenmediyse ben de yerim ama ben hayvanım böyle konularda, o yüzden çok şeyyapmış olmayayım. ha önemli olan şu aslında, eğer çok korkmana çekinmene rağmen yemeye karar verirsen, muhtemelen bu yüzden psikolojik olarak kötü olduğunu/olacağını vs. düşüneceksin ve "bence ben zehirlendim" tribine gireceksin. şaşmaz bu.

o yüzden aklın kalacaksa hiç yeme, at gitsin.

Sabah karşılaştım böyle bi durumla 3 ay geçmişti sadece ama yemedim attım.

zaten paket boş kalmasın diye yazıyorlar son kullanma tarihini. Doğal seçilim kurbanı olma 20 lira icin

Tavsiye Edilen Tüketim Tarihi (TETT) 2 yıl olan ürün 2 yıl sonra bozulacak demek değildir. Böcek yoksa yerim +1

kuru bakliyat ise küf veya böcek yoksa yerim.

yaş-yarı pişmiş-konserve türü ise yemem.

böceklenmediyse yerim + 1
geçenlerde yıllardır duran kuru börülceyi pişirdim, tüp bitti börülce pişmedi namussuz. bayatlayınca pişmiyor dediler.

beyaz ekmek olarak uno'nun karadeniz tava olanı baya uzun süre yumuşak ve bozulmadan kalıyor.

uzun süre dayanması için ben alınca yarısını buzdolabı poşetinde buzluğa atıyorum. genelde tost yapıyorum zaten. buzluktan çıkarınca ocakta falan hemen güzel oluyor.

Istanbul'daysaniz ihe'nin ekmekleri gayet güzel. Ben genel olarak açık ekmekten hiç haz etmediğim için tam buğday ve çavdar ekmeklerini alıyorum hep. Tost ekmehı de ara sıra alırız.

Ama bu arada evde bol vaktim olduğu için youtube videolarına sardım; makine olmadan, fırında, gayet güzel ve pratik ekmek yapılabiliyor. İsterseniz birkaç link gonderebilirim.

Unoyu bir deneyeyim. Tesekkurler.

Fosforlu ; Evet buzdolabında saklaniyor ama ne aldigini soylememissin.

Istanbuldayim. Halk ekmeği bir deneyeyim. Ekmek yapabilirim lakin un ile yapılan isler sonrası temizlik ve hamur ile ilgilenecek yerlerin sonrası temizliği beni geriyor. Youtube da tezgahta yoğuruyorlar her yer yağ un oluyor, sonrası temizlik tadımı kaçırıyor. Yoksa yapabilirim. Teşekkürler bir deneyelim .

Uno chia tohumlu

Uno tava ekmegi +1

Harika bi ekmek ama bul bulabilirsen ekmegi biraz.

Her migrosa gidisimde bakiyorum. Daha dun gene baktim yok. Tost ekmegi aliyorum ben ama yemeklerle pek gitmiyor.

biz alışverişe haftalık olarak gittiğimiz için ekmeği de haftalık olarak alıyoruz, dolayısıyla bayatlamaması için hep buzdolabına koyuyorum. her gittiğimizde de farklı bir tür/marka paketli ekmek alıyoruz, çeşidine göre bir fark olmuyor. hatta bazen abartıp migros gibi hiper süper marketlere gittiğimizde 3-4 farklı ekmek alıp dilimletip direkt buzluğa atıyorum. lazım oldukça 2-3 dilim çıkarıp ısıtıyorum. aylarca bekleyip de üstüne buzluk kokusu (!) sinmediği sürece hiç bir ekmekte buzluk/buzdolabına girdiği belli olmuyor. çavdar, arpa, tahıl vs soğukta kimyasal bir reaksiyona giriyorsa, ya da besleyicilik özellikleri azalıyorsa orası ayrı tabi.

ekmeği evde yapabilirsin. su un tuz maya.

ekmeğin de paketli olanlarından alsanız bu süreçte? açık ürünleri almaya devam etmenin pek bir mantığı yok bence; açık peynir vb. yiyecekler dahil.

2016da aker kartaldan dinledim yani youtube videolarını izledim. 2016 ve 2018de hiç sıkıntı yaşatmadı sözel mantık...

ben rahat çözüyorum da tek bir yöntem geliştirmedim hiç sanırım. ha ama ne yapıyorum, öncelikle verilen bilgiler doğrultusunda kesinlikle bir tablo çiziyorum en başta, işte ne bileyim a, b, c... yazıyorum, altına verilen önermelere göre a nın altına onunla alakalı olumlu veya olumsuz ne ise onu yazıyorum vs.

bunu yaparken önce en kesin olanları yazın, sonra en kesin olanlar elenince, diğerleri için kalan ihtimalleri ihtimal şeklinde not düşün. örneğin, a için mutlaka 2 verisini kullandıysanız, b ve c nin her ikisinin de altına 1 veya 3 1 veya 3 yazın gibi. ama burada önemli olan olumsuz verilen bilgiyi de tabloya işlemek; örneğin c 4 değildir bilgisi varsa bunu da mutlaka yazın yoksa soruları çözmeye çalışırken gözden kaçmamış olur bu bilgi de.

verilen tüm bilgileri çizdiğiniz tabloya işledikten sonra, ilk soruyu okuyun ve şıkları teker teker çizdiğiniz tabloya göre değerlendirin. eğer şemanız sağlıklıysa biraz düşünme ve deneme yanılma ile zaten tüm soruları doğru yaparsınız. mantıkta ya hiçbirini çözemezsiniz ya da hepsinde doğru cevabı bulursunuz malum.

konu çok soyut olduğundan ancak bu şekilde açıklayabildim, anlaşılır gelmediyse kusuruma bakmayın.

internet olmasa yerdim.

yiyorum daha kötü olucam. beni sıkıntıya sokan evde olmak değil, evden çıkamayacağını bilmek. yasak olmasa bedavadan evden çalış demiş olsalar dışarı çağırsalar gitmezdim, aslında evde vakit geçirmeyi seviyorum. ama böyle zorunluluk hissiyle birleşince sıkıntı. dün bi çıktım yürüdüm ama kesmedi. sonumu iyi görmüyorum ben de.

Bruce +1

Temizlik yap, evdeki pirinci falan say, uti yap falan iste, gecmiyore vakit

Evde vakit geçirmeyi seviyorum. Uzun zamandır da çalışıyorum, evi özlemişim. Kendime zaman ayırabiliyorum. Çalıştığım için yapamadığım şeyler vardı onları yapıyorum. Ama tabii sıkılmayacağımı garanti edemem.

yemeye başladım evet. her ne kadar evi sevsem ve yapacak meşguliyet üretebilsem de ben hareketli bir insanım, hele eylülden beri öyle bir yoğunluk ve hareket içerisindeydim ki (örneğin 6 aydır her hafta iki kez istisnasız şehir değiştiriyordum) şu an yüz küsür metrekare ile sınırlandırılmış olmak resmen kaşındırıyor beni. ve daha bunun başlangıç olduğunu düşünmek.. bilemiyorum altan, sonunu hayırlı göremeyenlerdenim.

Yiyorum - internet olmasaydi ne yapardim bilmiyorum. Normalde yarin Paris’e ucusum vardi, gidemiyorum - cok mutsuzum duyuru uhuhuhu

ise gitmeye devam ettigim icin hayir. evden calisiyo olsaydim 2 ay rahat giderdim boyle. 1 hafta evde oturup 1 aydir disari adim atmiyor triplerine girenler degisik geliyo bana.

Zorunluluk hissi berbat.

Yine de deprasyondaki bir buf-e kürü ölü bir buf-e küre tercih ediyorum, simdilik.

Ben ise halen gidiyorum, buna ragmen kafayi yemek uzereyim.
Bruce'un dedigi gibi cikmamaktan ziyade cikamayacsgini bilmek etkiliyor aslinda. İntiharlik duruma gelecez bu gidisle.

Yemiyorum. Muhtemelen yemem de. Halbuki normalde evde durmayan birisiyimdir, mutlaka çıkardım ama virüs korkusu sanırım. Bir de özlemişim bir yere gitmemeyi. Umarım işe de gelmeyin derler de 1 hafta hiç çıkmam :)

ben hayatımda bi değişiklik göremiyorum o nedenle beni etkilemedi :D

Yoo, normalde de ayda yilda bir disari cikiyordum zaten. Okunacak bir ton e-book. izlenecek bir suru film/ dizi vardi.. Onlarla megulum 1 haftadir, keyfim yerimde.

az önce arkadaşımı aradım, 4-5 gündür yalnız ve sanırım o süreçte hiç markete de çıkmamış.

20 dakika boyunca konuştu. ara ara lafa girmeye çalıştım, her lafıma 10 şey söyledi. genelde yaşlılara küfür etti falan, bir de dışarı çıkanlara.

velhasıl şimdiden manyamış. dikkat et dedim, "ya ben iyiyim bir de arkadaşlarımı görsen" dedi.

evde vakit geçirmek o kadar da zor değil. işinizi evden halledebiliyor, sağlık sıkıntısınız yoksa ya da geçiminiz bu karantina muhabbetinden etkilenmediyse işin biraz keyfini çıkarmaya çalışın.

Aşırı mutluyum evde ya sonsuza kadar bu şekilde devam edebilirim.

Valla bugün yedim bence ben, duvarlar filan üzerime gelmeye başladı(ben bunun mecaz bişey olduğunu düşünürdüm, gerçekmiş) mutfağa gidiyorum dolabı açıyorum 1 kaç dk boyunca inceliyorum, tv yi açıyorum 1 den başlayıp son kanala kadar geliyorum, telefonu elimden düşürmiyorum zaten herhangi bi yerden ne yazılsa hemen cevap veriyorum. Elime kitap alamıyorum zaten harfler karışık geliyor okumayayım diye. Bugün akşam araba ile çıktım puzzle alırım dedim ama bulamadım onu da. Kendimi hapishane de gibi hissediyorum.

tek basima olsam belki yemezdim ama diger iki kisiyle beraber yasamak zorunda oldugum icin onlarin varligi bana kafayi yedirtebilir.

Normalde ofiste tüm gün oturduğum için akşam ya bisiklet sürer, ya salona gider, ya da yolu uzatır yürüyüş yapardım. İki haftadır evden çalışıyorum, normalde de evden çalışırdım haftada bir falan ama bu kadar uzun süre evden çıkmadığım olmamıştı.

İki kedimiz var, eşim de evden çalışıyor onunla uğraşıyorum bazen, bazen konsolda oyun oynuyorum ama zaman zaman acayip içim sıkılıyor kendi kendimi motive etmeye çalışıyorum.

Tek falan olsam ufaktan akıl sağlığımı kaybetmeye başlardım sanırım.

karnım doyana kadar yiyorum. tam doygunluk noktasına gelmemesi önemli, yoksa hem şişkinlik yapıyor hem kafa kalmıyor insanda ^^

ehehe şimdilik süper, önceleri kısa kısa zaman ayırıp tadını alamadığım şeylere zaman oldu epey. pfff yarın ofise gideceğim kaygısı olmadığı için de daha rahat yapıyorum yaptığım şeyleri.

On gündür arkadaşlarımdan vs kimseyi görmedim; görüşmeyi de düşünmüyorum zira bende varsa başkasına da geçirebilirim. 2 kere kısa market alışverişi yaptık, o esnada site içinde de 10 dakika yürüdük.

ben 3 ev gününün sonunda yürüyüşe çıktım dün. maçka parkına gittim, biraz güneş aldım yeşile baktım, dönerken de eve alışveriş yaptım geldim. normalde bu havada hafta sonu evde oturmazdım ama hafta sonu daha çok insan çıkar diye diye hafta içleri çıkmayı planlıyorum.

arabam olsa kesin turlardım.

"arada sırada arkadaşlarla görüşmek" tam da olmaması gereken şey, sosyal izolasyon o zaten.
Neredeyse iki haftadır sosyal aktiviteler yapmıyoruz. Arkadaşlarla görüşmüyoruz ya da görüntülü arama yapıyoruz, toplu taşımaya binmiyoruz. Yakınlardaki marketlere ve eczanelere gidiyoruz gerekirse. Daha uzak yerlere gidilmesi şartsa eşim motorla gidip geliyor.
Bugün bi çıkıp motorla sakin bir yere gidip hava alalım yürüyelim diye düşünüyoruz.

Evdeyim komple. Sadecd akşam üzeri arabaya binip, sigaramı yakıp yarım saat dolaşıyorum. İyi geliyor.

3-4 günde bi alışverişe çıkıyoruz. onu da mümkün olduğunda milletten uzak durup hızlıca halletmeye çalışıyoruz.

ben köpek gezdirmek için zaten her gün iki kez çıkıyorum, ama apartman etrafında ve kısa süreler ile. onun dışında evimin yakınındaki büyük parklara vs yürüyüş yapmaya çıktım 1-2 kez. birazdan yine çıkacağım bir saatlik bir yürüyüş için. ama insanlarla sıfır temas tabii. market alışverişine bir kez çıktım, belki bugün çıkmışken onu da yaparım. ayrıca arabam olsa kesin turlamaya çıkardım +1.

toplu taşımaya kesinlikle binmem, gerekirse 2 saat yürürüm öyle giderim gitmem gereken zorunlu bir yer olursa.

arkadaşlarımla görüşmüyorum.
ulaşım aracı kullanmadan görüşebileceğim arkadaşım zaten yok.

dün online happy hour yaptık. tüm şirket açtı webcam'leri kameralı görüştük zoom üzerinden. kaemralı görüşme sevmeyen ben arkadaşlarımla böyle görüşmeye başladım. tam bir distopya.

evet, hiç çıkmıyorum.
düzenimi tamamen değiştirdi.

bir haftadır kendi evimdeydim.
hele arkadaşlarım falan asla.
taksiyle, ailemin evine geldim. yasak ilan edilince yine taksiyle kendi evime dönüp min 2-3 hafta kalacağım.
yani 2-3 hafta dediğim markete/eczaneye falan da çıkmadan.

evde egzersiz yapıyorum basit, esneme-germe yoga falan. bolca film, kitap, dualingo.


yürüyüş ve koşu için sana bir haberim var:/

twitter.com

Dün ilk defa yuruyus icin caddebostan sahile indim.
Maske ve eldivenimle. Fakat hata yaptigimi fark ettim cunku inanilmaz kalabalikti. Cogunluk da 60 yas ustu maskesiz amcalar.
Tekrar market alisverisi haricinde cikmayi dusunmuyorum. Stok yapmamis oldugum icin her gun markete gitmem gerekiyor.

Son 1 haftada 1 kere market icin ciktim ve kucuk sehirdeyim su an. Zorunda olmadikca asla disari çıkmam. Ailem de cikmiyor. Kendimizi de cevremizi de tehlikeye atmiyoruz asla. Neyse ki egitimli ve bilincli bi ailem ve cevrem var.

Arkadaslarla gorusmek nedir ya :/ burda surekli berbere gitsem mi sorulari dönüyordu sacma sapan neyse ki berberleri kapattilar insallah ulkeye karantina da gelir de su arkadaslarla gezelim 976392 kisi piknige gidelim fikirlerinden hayirlisiyla kurtuluruzm

son 15 gündür kendimi karantina altına aldım. ilk 10 gün hiç çıkmadım zaten yiyecek vs stoğum genelde olan şeyler olduğu için bi ihtiyacım olmadı. en yakın arkadaşım işe gidip geldiği için onunla da görüşmedim. 5 gün önce yürüyerek benim gibi izole olan ablamlara gittim çünkü mental olarak etkilenmeye başlamıştım. bi saat durup geri geldim yine yürüyerek. bugün de aynı şekilde yürüyerek onlara gidip geldim. eve su almak dışınnda bişey de söylemiyorum, kimseyi görmüyorum kısa vadede görmeyi de düşünmüyorum. tamamen izoleyim ve evdeyim.

işe gidiyorum
bunun dışında sadece alışverişe çıkıyorum.

Perşembe evden çalışmaya geçtik o zamandan beri çıkmıyorum. Yarın tekrar markete gidip 1 hafta daha çıkmamı gerektirmeyecek şekilde alışveriş yapıp geleceğim. Durum sıkıntılı biliyorum ama kimsenin keyfi olarak evden çıkmaması lazım.

Düzeninizi ne kadar etkiledi diye soruyorsan çok etkilemedi açıkçası. Zaten işe gitmek dışında evden çıkmıyordum. Belki bazen haftasonu yürüyüşe çıkıyordum ama o da her hafta sonu değil. Bende dönem dönem agorafobi de oluyor o yüzden evden çıkmamaya alışkınım.

ben sadece markete acil ihtiyaçlar için etrafın en sakin olduğu saatlerde gidiyorum.

mesela su almak için

ekmek bile almıyorum artk ama mecbur kalırsam ekmek alıp buzlukta 2 gün bekletip tüketmeyi düşünüyorum.

un bulamadım şok ve bim de.

zaten uzun süredir ekmeği evde yapardık ama un bulamamaya ya da fahiş fiyattan diğer yerlerden bulup fırsatçılara prim vermemek için almazsam bu şekilde yapıcam.

burası insanların son derece bilinçiz ve ilgisiz olduğu yerlerde bir site.(istanbul)

yani sitenin %20si suriyeli ve normal zamanlarda site içinde en az 70 80 çocuk görüyordum. buna rağmen 1 tane insan ve çocuk bile yok.

yaklaşık 1 haftadır camdan kafamı bile çıkarmıyorum

Cikmiyorum bir hafta oldu neredeyse. Cok buyuk bir bahcem var, balkonum var, o acidan cok sansliyim. Gunesleniyorum simdi, diger komsular da bahcelerinde. En azindan uzaktan selam verip hal hatir sorup, bu sekilde sosyallesmeye calisiyoruz.

Ben degil de, kopegim kafayi yemek uzere.

Duzen kalmadi, ne duzeni? Ise gitmiyorum gecen cumadan beri, 19 Nisan´a kadar da gitmeyecegim.

Yakinlardan birkac kisi pozitif cikti. Ben kendi sonucumu bekliyorum hala.

Risk grubundayim, hic cikmiyorum, cikmayacagim da. Alisverisi yaptim cok onceden, her gün ya da iki gunde bir iyi, saglikli yemek pisiriyorum.

Bol bol okuma yapiyorum, internet, film vs asla kesmiyor. Ancak okumak su anki gerceklikten uzaklastiriyor beni. Temizlik yapiyorum, o da meditatif. Ev tasiyacagim, koli yapiyorum cok bunalirimsam.

Arkadaslarla gorusme bitti. Skypelasiyoruz bol bol. Oyle ortalikta gezen gerzek arkadaslarim yok neyse ki, onlar da tum gun sikintidan patliyorlar.

Yaklaşık üç haftadır sadece gece 12'den sonra markete gitmek için evden çıkıyorum.

Normal düzenim de aşağı yukarı böyleydi :P Sadece haftada 1-2 gün toplantı ve arkadaşlarla öğle yemeği yemek için ofise gidiyordum.

Normalde de evden çalışan bir evde kalma uzmanı olarak geliyorum.

Birincisi, başka bir soruya yazdığım cevabı yapıştırayım. Eğer evden çalışmanız gerekiyorsa ve odaklanamıyorsanız: sabah işe gidecekmiş gibi kalkın, duş alın, diş fırçalayın, saçınızı başınızı düzeltin, rahat ama pijama olmayan bir şeyler giyin (normalde yolda geçen süreyi uyuyarak ya da kahvaltıyla değerlendirin tabii) sonra da işinizin başına oturun. Normalde işe başlamadan önce yaptığınız şeyleri yapmak rutininize dönmeyi kolaylaştırır.

Fakat evde dikkat dağıtan çok şey var, bir anda kendinizi halı silerken, kitaplık düzeltirken, bi sarma sarayım derken falan bulabilirsiniz. Kendinizi bunlara kaptırmamaya dikkat edin. Eğer işinize yarıyorsa pomodoro tekniğini falan deneyin.

İş dışında:
- Denemeye niyetlenip hep ertelediğim tarifler var, onları ufak ufak gündeme alıyorum. Bu arada dışarıdan yemek söylemeyi bıraktık ve daha sağlıklı beslenmeye başladık ister istemez.
- Arkadaşımın hediye ettiği ve henüz hiç açmadığım bir ebru setim var (benzerlerini internetten alabilirsiniz) onu kurcalayacağız bir ara.
- Lego seviyorsanız şu aralar ufak setler alıp yapmanın tam sırası.
- Puzzle, maket gibi şeylerle uğraşılır. images.app.goo.gl Şunlardan var evde henüz yapmadığımız.
- Birkaç arkadaşım ekmek yapmaya giriştiler.
- Bugün bir arkadaşım evde taze makarna yapıyor.
- Ertelenen kitaplık, ayakkabılık, gardrop, mutfak dolabı toparlama ve fazlalıkları ayırıp atma işleri için şahane zaman.
- Arşivlerini erişime açan yerli yabancı kaynaklar var, tiyatrolar, operalar, konserler, müzeler, kütüphaneler... Bunları listeleyen sayfalar da var internette, onlar takip edilebilir.

Mesai saatinde evden çalılıyoruz. Akşamları da dizi film. Ama legolar indirime girse de alıp yapsal diye de düşünmüyor değiliz hanımla

Home office

hala tam oturtabilmiş değilim ama 2 3 şeyi uzun süreler boyunca yapmaktansa, 7 8 farklı eylemi daha kısa süreler içerisinde yapmaya çalışıyorum. sıkılma opsiyonunu azaltmak adına. bu çerçevede yaptıklarım/yapmaya çalıştıklarım:

- uzun zamandır "sonra izlerim yeaa" yaptığım filmlerden her gün 1 tanesini izlemek,
- yarım kalmış dizilerden günde maksimum 1-3 bölüm kadar izlemek

(amacım ekranda geçirdiğim süreyi minimum seviyede tutmak, o yüzden sınır koydum)

- 2 3 saat kadar mesleğimle alakalı işlerle ilgilenmek
- kendime bu karantina süresi içerisinde hiç denemediğim bir işi yapma misyonu yükledim, bu çerçevede de önyargıyla yaklaştığım yogaya şans vereyim dedim. youtube'tan "yoga with adriene" ye başladım, 30 gün boyunca istikrarlı bir şekilde yapabilmeyi umuyorum (emin değilim)
- onun dışında 3 4 günde bir de olsa vücut ağırlığı veya evdeki dumbeller ile kısa bir antrenman yapmak
- yine evde acele iş çerçevesinde olmayan ve sonraya bırakılan ince işleri her gün bir tane olmak üzere yapmak, örneğin mutfak dolaplarını silmek. (:
- yemek yapma gibi şeyleri geçiyorum, onu zaten zaruri uğraşlar içerisinde görüyorum
- elbette kitap okumak (ama özellikle yorucu olmayan ve nadiren okuduğum polisiye tarzı kurgulardan da okumaya karar verdim bu aralar. çünkü sürecin kendisi zaten sıkıcı)
- puzzle yapmayı düşünüyorum ama sinir krizi geçirir miyim bilmiyorum, emin olan yapsın fjssd.
-köpeğim var, bu süreçte ona da değişik komutlar öğretmeyi düşünüyorum. hem bağ kurma hem kaliteli vakit geçirmek açısından. oyun ve sevgi bir yere kadar ^^
-duyuruya bir seneden fazla süredir girmiyodum, karantinada ona da tekrar şans vereyim dedim
- son olarak yine uzunca bir süredir ertelediğim ve kataloglama/düzenleme yapmam gereken işlere el atmayı planlıyorum, bunu henüz yapmadım. örneğin akademik makale/kaynakları düzenlemek ve endnote'a girmek gibi. aynı şeyi bilgisayardaki fotoğraf vb. dosyalarım için de yapacağım

şimdilik bu kadar. ^^

makarna yapıp ton balığı ekleyerek besleyici bir öğün elde edebilirsiniz. sebze yemek istiyorsanız hazır kış ayındayken haşlanmaya müsait karnabahar, brokoli gibi sebzeleri tercih edebilirsiniz. (patates de haşlayıp bir protein kaynağıyla beraber tüketebilirsiniz). yeşil salata yapmak da basit ve az bulaşık çıkartır.

et türevlerini elbette yağsız tavada ızgara şeklinde yapmanız hem pratik hem de sağlıklı bir seçim olacaktır.

Evde akşam ne pişiyorsa bir porsiyon fazla pişirip ertesi gün saklama kabıyla götürebilirsiniz, ekstra iş de olmaz pek.

tekirdağ

edit: yeni rakı ala+1

yeni rakı - ala
yeni rakı - yeni seri

göbek rakısı

Beylerbeyi - gobek
Icebildigin kadar ic, ertesi gun sifir basagrisi

Tekirdag altin.

yeni rakıda anason kokusu çok baskın. o kokuyu sevmeyenin midesini bulandırır. ala bile çok kokuyor..

tekirdağ altın+1 eğer çok para vermem dersen de tekirdağ yeşil üzüm.

kara efe, nam-ı diğer efe 3 distile.

efe - yaş üzüm rakısı

ala diyen arkadaşlar birazcık serte alışmışsa demek ki :)

tekirdağ gold
sarı zeybek
yeşil efe

Yeni Rakı ala

Tekirdağ altın yağ gibi akar...

efe yaş üzüm

İkinciye ödersin evet. Ben de bu şekildeydim ve ödedim. Kayıt sildirirsen ve sildirdiğini de beyan edersen, ödememen gerekir. Yalnız büyük olasılık yüksek lisansın da "bir yükseköğretim programı" sayılacaktır; yine de en doğru bilgiyi kayıt olacağın üniversitenin öğrenci işlerinden alırsın.

ben şu an lisansta 2. üniversitemi okuyorum, aynı zamanda yüksek lisans yapıyorum; harç ödüyorum evet. yani açıköğretimden kaydınızı sildirseniz bile harç ödemeniz gerekecektir.

Valla en sevmediğim insan diye kategorize etmedim kimseyi. Kişiye ve özelliğine göre değişiyor. Genel olarak cahil, cimri ve saygısız insanlardan pek haz etmiyorum.
Şu gunlerde ise biri eğer, ister tanidigi ister tanimadigi olsun yanından ayrilan insan hakkında kötü sözle konuşuyorsa o insana sempati beslemem mümkün olmuyor.

Benim de is yerinden. Ayni arkadas grubunun icinde de oldugumuzdan sevmek icin cok ugrastim ve nefret etmemek icin aktif caba gosteriyorum, gorecegim zaman medistasyona baslayasim geliyor.

Sevmiyorum cunku cok isguzar ve surekli yarismak istiyor. Surekli rekabet ortami olusturmaya calisiyor. Ayni kisiye rapor verdigimizden, hem de disarida da ayni arkadas grubunda bulundugumuzdan "Oglum bak git" de yapamiyorum. Bir de insan olarak da olgun degil.

Olumlu bir insan oldugunu iddia ediyor ve olumlu olmasina olumlu da; cevresini dikkate almayan bir olumlulugu var. Ornegin, bulundugumuz yerde politik dogruculuk tavan. O yuzden kimse kimseye dogrudan soylesin ya da boylesin demiyor. Olgun bir insan olmadigini birkac kisi daha yuzune vurmus, birkac kisiyi uzmus ama "Olgun degilsin" diyememisler, garip bir sesle "Ne kadar genc ruhlusun sen!" diyebilmisler. Hepimiz "Ne demek istediklerini anladin degil mi" dedik; "Bir ihtimal olgun degilsin dedi ama bence bu da cok guzel. Genc ruhlu olmak enerjik, dinamik, vb. olmak demek. Ben oyle anladim" dedi. Friends'de Phoebe'nin bir erkek arkadasi vardi hayat nesesiyle herkesi yoran, onun gibi bir sey.
i.pinimg.com

Duygusal zeka yerlerde. Yani, hangimizinki goklerde de, ornegimi vereyim. Kotu bir haftaydi, acik acik anlatmak istemiyorum buraya da; diyelim ki konu acildi ve patronla "Ben ileride sunu yapmak istiyorum" demis bulundunuz ve o an konu acilmis oldugu icin "Henuz hazir degilsin ama ileride hazir olursun" dedi. Bunu arkadaslara anlattim uzgun uzgun ve "Sallama", "Bir dahakine" gibi avutucu seslerin arasindan bas bas "Yasasin! Bana demedi. Demek ki ben hazirim" diye bir kahkaha duydum ondan. Aradan yil gecti ve iki gun once kendisi duydu ayni seyi. "Nasil yani, ben senden kotu durumda miyim" diye tepki verdi (Sonra gruptaki digerlerine "Senden de mi kotuyum" diye sordu). Sadece benimle degil; herkesle iliskisi boyle. Millet genelde dalga gecerek savuruyor, "He supersin kocum sen" diye savusturuyor.

Sunu anladim ki iltifat ettikce bana yardim etmeye calisiyor. O yuzden iltifata boguyorum kendisini bu ara.

Kendi ozguvensizligini baskalainin moralini bozarak kapatmaya calisan biri var. Baya boyle bi kiz o gun ozenmis guzel guzel giyinmis suslenmis falan diyelim gider onda illa bir kusur bulur. “Ay canim gozlerine ne olmus senin altlari hep mosmor. Agladin mi sen?” Bu arada kizin gozu gayet normadir. Agladin mi sen kismini cevresindekiler duysun diye yuksek sesle soyler ki millete dedikodu malzemesi ciksin. hatta eksik gordugu her seyi yuksek sesle soyler. Surekli edebiyattan kafkadan falan bahseder yildiz tilbe dinleyip her muhabbette butun dunyanin onun ustune geldiginden insanlarin onu hep sirtindan bicakladigindan falan bahseder kendini naif kirilgan biri gibi gostermeye calisir ama sinsi fesatin tekidir. Simdiye kadar bana bir lafi sozu dokunmadi ama baskalarina yaptiklarini izledikce tiksiniyorum.

insanlardan genel olarak pek hoşlanmasam da sevmemek, yüzünü dahi görmek istememek çok sık olan bir şey değildir benim için; buna rağmen bir iş arkadaşımı katıksız sevmiyorum. çok denedim böyle düşünmemek, hareketlerini görmezden gelmek için ama bir yere kadar, hakikaten ruh hastası çıktı hatun.

birlikte çalışmadığımız bir işte hatası ortaya çıktığında, üstümüzün yanında ben tesadüfen o ortamda bulunuyorsam "bak treamorg, yanlış yapmışız" gibi cümleler kurabilen bir insan kendisi. rekabet kavramı çok yanlış budaklanmış kafasında. aynı zamanda fiziksel üstünlüklere de çok değer yükleyen biri, örneğin benim evimde kaldığı bir gecenin sabahında, "oha makyajsız da güzelsin, sana sinir oldum" dedi kadın yüzünü buruştura buruştura. wtf. hayatımda güzel bir şey olursa üzülür, boka bakar gibi bakar, yine de umursamıyormuş tavrını takınmaya çalışır, daha da acıklı bir hal alır.

dedikodu demiş miydim? onun da bini bin para. duyduğunu yetiştirmeye gelir, dinlemek istemediğimi söylediğimde de yine aynı boka bakma ifadesi, akabinde "ben de boş insan değilim, bunlarla uğraşmam da bu önemli bir şey aslında" tavırları falan, oof of.

kendi statüsünün altında olduğuna inandığı insanları aşağılar, fotokopiciye fırça kayar, temizlikçiye "ben x'im haberin var mı" tavırlarında konuşur, denk geldiğimde utancımdan koşarak uzaklaşırım. bir de bunu marifetmiş gibi anlatır.

ha aycho'nun örneğindeki durum bunda da var yalnız, tüm bunlara rağmen kendisinin çok olumlu ve "olmuş" insan olduğuna inanır.

ben artık gülüp geçiyorum, sen de öyle yap, kalmasın tırın altında falan. (:

Kayınbiraderim.

Tam bir döl israfı.
Iq 50, ego Zlatan, özgüven 0, merak 0, zevk -20, mizah -1500, yapışkanlık 300.

Bizim ekipte bi abi vardi cok babacan. her sabah sorardi, istifa etti gitti onun gibi icten soran yok valla.

Valla gerçekten kimse sormaz. Ben de sahte bir şekilde iyi demek zorunda kalmam.

gereksiz hal hatır muhabbetlerine gıcık olduğumu etrafımdaki insanlara aşıladığım için artık kafam rahat, pek soran olmaz. ben de sormam çünkü sormuş olmak için.

hayatımın merkezinde bulunan 2-3 insan var her gün soran. karşılıklıdır, onlar sormasa ben onlarınkini sorarım zaten, böyle.

Hiç

orkide al

@elo, yok orkide hariç. teraryum'ların düzgünleri 200'den baslıyor. ucuza teraryum etkisi yaratmam lazım. :D

düşmanınsa gönder tabi :) bizim ofiste birine bu geldi zamanında, hala dalgasını geçeriz.

ağaçla mı ucuza teraryum etkisi yaratacaksın ya, çok çirkin bunlar

şu daha uygun bana göre; www.ciceksepeti.com

ofise gönderilebilecek şeyler değil. çok çirkin elo+1

ay evet biraz çirkinler. bonsai çok güzelmiş ama onlar da çabuk ölüyorlar su oranını iyi ayarlamak, düzenli budamak falan gerekiyor. bence bi buket çiçek daha iyi olur saksı çiçeğindense.

Bonsai çok tatlı:)
Diğerleri ofisten çok salon çiçeği gibi, ofise büyük kaçar biraz.

treamorg +1.

bana bir bonsai gönderse ben aşşşııırrrııı mutlu olurdum.

www.cicekgaraj.com
ya da
www.cicekgaraj.com . solmayan gül alabilirsin

Afyon - Burdur yolu daha iyi Afyon - Isparta'ya nazaran. Isparta yolu doğa olarak daha güzel ama yol daha kıvrak hehe, Burdur yolu daha düz, akıyor.

Antalya'nın doğusu, yani side-alanya tarafları için en yakın Konya üzeridir, direkt sideye çıkarsın. Antalya merkeze hiç uğramadan. Geceye kaldığın için zor olmuş. Yoksa Toroslarin manzarasıyla gitmek falan keyiflidir

Yıllardır ankara konya akseki side istikameti giderim. Afyon yolu daha uzak

www.zomato.com

akademi'ye giderim ben genelde; caferağa'da, spor salonunun karşısında.

@tahtakafa ve @treamorg akademi 1971 bugun kapalı.

@rahat+ya

o zaman www.zomato.com

hmm, ben de şurayı önereyim o halde ^^

www.zomato.com

ben olsam moda çay bahçesine gider denize karşı bütün gün pinekleye pinekleye okurdum. oradan daha rahat bir yer bulamazsın.

Akademi var kitap cafe.

Bonobo boş genelde

sadece merkezde zaman geçirmeniz daha uygun olur tabii zamanla ilgili bir problem yaşamamanız için. konyaaltı caddesi üzerinde antalya arkeoloji müzesi var, hemen denize paralel olan yolun karşısında. orayı gezebilirsiniz.

hava uygunsa oradan kaleiçi tarafına kadar deniz kenarında yürüyüş yapabilirsiniz. kaleiçi ve ışıklar bölgesini bir turlarsınız; eski şehir bölgesidir. yemek yeme, bir kafede oturma gibi şeyleri de burada yapar oradan direkt havaalanına geçebilirsiniz.

antalya müzesi demeye gelmiştim ben de.

treamorg’un planı güzel, sıcak hava bizi bozar derseniz; kocaman avm var oraya kaçarsınız.

Ben ortada bir sacmalik gormuyorum. 1 gun daha bekle, sonra yine bulusma teklif et. Disarda da olabilir. Kiz yabanci mi bu arada?

Evet kiz yabanci. Gariplik bence de yok da, 1 haftadir hardcore sohbet giderken sabahli aksamli, ondan dolayi bir killandim. O zaman bugün ses cikmadigi sürece yazmayarak yarini bekliyorum (Ya da dürteyim mi kisa bir, doktor randevun nasildi falan diye?)

Yok hocam relax ol. Akisina birak. Herkes az bir nefes alsin :D

valla ne diyeyim, bence gece attığınız mesaj ile üzerine tüy dikmişsiniz. hani hep erken uyuyan taraf o iken böyle bir gecede sizin koşa koşa eve gidip, ondan önce yatağa girip, bir de "aa ilk defa senden önce uyuyacağım" minvalinde şeyler söylemeniz sanki garip olmuş. "benden önce uyuyacak günü mü buldu, bi de dalgasını geçiyor" diye düşünmüş olabilir...

açıkçası hayal kırıklığına uğradığını düşündüm ben. bir süre cevap atmayabilir.

bir gömlek ütülemek en fazla kaç dakikanı alır? bunu bahane ederek, kalkıp gitmişsin, üstüne bi de her zaman senden önce uyuyan kıza 'bugun ben erken uyuycam eheheh' diye şebeklik yapmışsın. kız alınmış mı bilemem ama alınmadıysa salaktır heralde.

Evet aynilarini ben de düsündüm, keyfim asiri kacti su anda.

Bu arada gömlek ütülemek degil olay, gerildim diye bahane buldum kalkmaya. O biraz sikinti yaratti herhalde. 2 güne tekrar bir olaya davet etsem toparlar gibi sanki?

Arayi acma cok, sen biseyler yap bakalim nolacak

bence o kadar da kötü değil lan. aferin. kız nereli bilmiyorum ama yabancı kızlar konusunda tecrübesi olan biri olarak şunu söylemeliyim ki bırak kızın kafası dağınık kalsın. kız kafasında case'leri kursun. sen hoşlandıysan kıza güzel tekliflerle git. akşam yemeği olur, sıradışı aktiviteler olur falan bunlarla yürü.

bir de sağol lan. 5 yıldır flört etmemek ne demek? daha demin bi duyuru yazdım kendimi kötü hissediyordum benden beteri de varmış :D thx bro. good night.

Abi toplasin toplasin olayi anlatiyorum (kiz alman, yas malesef 20, biraz ufak, kafa yapisi olarak da saf hala, cocuk safligi yani);

Görüstügümüz gün birkac tane irkci saka yapmistim, bir de bana do you smoke diye sormustu, ben de 'smoke what' dedim, bakistik, ok i got it dedi gülüstük dagilmistik.

Size yazdiktan sonra aksamina dedim ki 'istersen carsamba sana chocolate chip kurabiye bake edeyim' ordan da bana gecer takiliriz.

Dedi ki 'sorry I am neither into drugs or racism, so wednesday isn't happening'. Ana avrat bir gittim buna. O zaman gecenin sonunda insanlarla yiyisip yiyisip sabahina da racist veya drugger diye labellama insanlari 4 saatlik bir muhabbete dayanarak, dedim, biraz daha sövdüm.

Nasil koyduysa buna 2 gün sonra özür dileme mesaji atti, yok gecenin ikinci partini sevdim aslinda aramiz iyi diye. Birazdan siktiri cekicem. Emegi gecen herkese tsk.

4 gündür arkadasimla ve bize eslik eden bir yayla köpegi ile yayla evinde kaliyorum. Tamamen saglikli ve taze ürünlere evde kahvalti :p öglen cikip gezmece, hava kararinca sobayi yak, gaz lambasini yak falan sonra raki iceriz herhalde :)

sabah denize gitmeyi, ardından bi yerde öğle yemeği yiyip, eve gelip tez yazmayı planlıyorum.

ha olacak olanı da söyleyeyim, sabah kalkamayıp denize gidemeyeceğim; öğleden sonra tv karşısında kahvaltı yapıp koltukta pinekleyeceğim.

at fava bekle /:

Sabah ormanda piknik. Öğlen çamaşır var atıştırmalık gider,.akşam yemeğine restoranlar kapalı pizzacı bakarız.

bi kız arkadaşımla alaçatıya gideceğiz. gerçi öğleden sonra olacağı için brunch gibi bişey olacak. sonrası için plan yok.

Uykuya yenilmezsem sabah çok erken kalkip denize inip yüzmeyi, sonra gelip güzel bi kahvalti yapmayi planliyorum. Sonrasi belli degil.

Kuzenin düğünü var muhtemelen sabahtan akşama koşturacam.

Nöbet :(

erkenden kahvaltı sonra deniz <3

sansliysam evde yatip uyuycam ve bir an once pazartesi gunu olmasini bekliycem. bi planim yok.

kahvalti evde, sonra da ev. ev ev ev.

son bir haftadır çılgınlar gibi çalıştığım için yarın evi toplayacağım, çamaşır yıkayacağım, akşam üstü de sahile iner 2 bira içer erkenden yatarım diye düşünüyorum.

Sabah erkenden kalkıp Türkbükü'ne gidecegim. Gece de dönüş için yola cikacagim.

24 saat boyunca nöbet :(

boğazda kahvaltı ardından polonezköye piknik

Evde kahvalti.oglen 2'de is basi gece 12'de paydos.mukemmel bi pazar :(

Gözlerime çayla ıslatılmış pamuk bırakıp saatlerce yatmayı planlıyorum.

aslında kardeşimin dogumgünü ve bir dogumgünü kahvaltısı hazırlamayı planlıyordum. evde hiçbir sey yok belki birazdan markete giderim. sonrası ev

Kahvaltıyı bisiklet üstünde yaptım (muz) günün z raporu 128 km 1650mt yükseklikle bisiklet.

havalimanı-otogar arası otobüs, çift bilet alıyor ama güncel meblağı bilmiyorum.

antalya otogar-kaş, şehir içi terminalde otobüslerin durduğu yerde kaş arabasını sor, en kısa zamanda kalkacak olanı gösterirler, 30 tl. 4 saat sürer.

dalaman daha yakindi Kas'a diye biliyorum. havaalanindan kas'a gecen arabalar var. onlari ayarlarsiniz...

dalaman daha yakın da arada 150 liralık bir fiyat farkı var. havalimanından otogara geçmek de zahmetli olacak. sonrasında bir daha kaşa gitmek filan. uzun gibi geldi gerçekten. Yoksa dalaman'dan direk kaşa otobüs vs gibi bir şey var diye hatırlıyorum.

bir kapak kosla oxi actionı bir kova suya koyup çamaşırları bastırıyorum. bir gün de bekliyor. öyle çıkıyor lekeler. bahsettiğiniz çeşitlilikte lekelerim olmadı ama deneyin zararı olmaz. hatta lekeli bölgenin üstüne de oxiden döküp öyle kovaya koyuyorum.

@pide, teşekkür ederim, peki bunu sıvısını mı kullanıyorsunuz yoksa tozunu mu? farkı nedir biliyor musunuz?

farkı bilmiyorum, sıvısını kullanıyorum hep. makinede sıvı deterjan kullandığımdan.

pide'nin yöntemini uyguluyorum ben de. ancak leke çok zorlu gözüktüyse, bir gün kovada bekleyen çamaşırı sudan geçirip, üzerine yine biraz oxi action koyup makinede yıkıyorum bir sefer de.

ikili kombodan galip çıkan bir leke olmadı henüz ^^

@treamorg ve @pide, renklere veya kumaşa hiçbir zararı olmadığı konusunda hemfikirsiniz sanırım? renk, kumaş türü bilmem ne ayırmadan basıyoruz galiba? bu kadar kolay olmasını beklemiyordum :/

@Bruce (aa selam kfgds), saten veya keten kumaşlarla haşır neşir olmadığını düşünüyorum ama? satene dökülmez mesela bence.

renkte de sıkıntı yok. yalnız şöyle yapma, atıyorum bir beyaz t-shirt'ün, bir de lacivert kıyafetini aynı anda aynı kovaya lekeleri çıksın diye bırakma. o zaman koyunun kendi rengi beyaza geçebilir, onun dışında sadece ürünün kendisi, kıyafetin renginin solmasına sebep olmaz.

içiniz rahat etmezse kuru temizleme de her zaman diğer bir seçenek. kıyafetlerim genelde orta halli kumaşlar, pamuklu sentetik vs. narin bir kumaşta ne yapar denemedim açıkçası.

@treamorg, saten geceliğimi dışarıda giymediğim için leke sorunu olmuyor :P (gerçi geçenlerde şömine başındayken şarap damlamıştı ama renkler aynı olduğu için göze batmıyor)
@pide, evime yakın olan drycenter'ın leke çıkarmasından memnun kalmadım, bir de kıyafeti batırsalar yapacak bir şey yok, o yüzden kendim çözüm aradım ve sayenizde buldum sanırım; tekrar teşekkürler.

Objektif bakıyorum.

Hem dışardan bakan hem de yaşayan olup konuşuyorum ben kendimle.

tepeden izliyormusum, suan dusununce oyle oldu
kendimi de goruyorum yani

yazmaya karar verip verip vazgeçiyorum resmen, daha dün bu yüzden irkildim çünkü.

normalde dışarıdan izlerim kendimi ve olayı, ancak dün yıllar önce geçirdiğim trafik kazası canlandı gözümde. ben ön yolcu koltuğunda oturuyordum, olayı da dışarıdan, 3. bir göz olarak deneyimledim başlarda. tam kaza anında ise resmen kamera değişti ve ön yolcu koltuğundan kamyonetin arabaya girişini izledim saniye saniye. hem dışarıdan hem içeriden yaşadım anıyı, çok etkiledi beni.

tabii tansiyon yerlerde. (:

Dışardan izliyorum

Olmuş bir olay için gözümden hatırladığım kadarı ile canlandırıyorum, yeniden oynatıyorum ama hayal kurarken yukarıdan bakıyorum.

yaşadığım şekilde çoğu zaman.

Maden suyu-tuz-limon.

Sağlıklı olması tartışılır ama

Soguk light süt, kahve ve buz ile kendi soğuk kahvemi yapıyorum. 30 saniyede hazır ve guzel.

Soya sutu

en çok bira içiyorum. iş çıkışı soğuk soğuk çok iyi geliyor.
maden suyu + bir dilim limon + birkaç yaprak nane ikinci sırada. sağlıklı bence.
bunun dışında, erik, şeftali, vişne vb. evde o an olan bir meyveyi azıcık şekerle kaynatıyorum (bildiğin komposto), sürahiye süzüyorum, soğutup içiyorum. marketten alınan paketli meyve suyuna göre daha sağlıklı.
bir de neskafeyi azıcık sıcak suda çözüp üzerine soğuk süt, kahve likörü ve neskafeyi dondurarak yaptığım buzlardan koyuyorum, o da çok güzel oluyor.

normalde bira derdim de, sağlıklı istedin, buyrunuz kalorisiz ve yeni keşfettiğim içecek ^^

yeşil çay demle; poşet çay şeklindeyse bir büyük fincana sallama şeklinde yap. çayın demlendiğinde süz/poşeti çıkar ve buzdolabına kaldırarak soğut.

soğuyunca büyük bir arjantin bardağa al çayı, üzerine bir şişe sade soda ekle.

kalorisiz bira benzeri soğuk içeceğiniz hazır. (:

kefir gibisi yok. hiçbiri kefir kadar etkili gelmiyor.

Reyhan şerbeti. Gecen yaz epey yaptim bu hafta yine yapacağım.
Limonata. Bunu yapmaya eriniyorum hazir alıyorum.

Kefir yapıp içiyorum. Bir de meyan şerbeti içiyorum kayınvalidem yaparsa. Tabi çok fazla da ayran içiyorum soğuk olarak.

Elma shorlesi: en.wikipedia.org

Mineralli su bol bol. Buzlu, naneli, cilekli. Icine ne koyacaginiz sevdiginiz aromalara bagli.

belki tercih meselesi gibi görünebilir ama bizim patronda Superb var bir hafta filan kullandım konfor yakıt vs muazzam passatta kiralamıştık o kadar bi konfor yok arabanın göğsü superb kadar da güzel değil ama o da passat işte

Trendine ise tercihiniz passat olmasın.

Superb

kafa karışıklığı olmasın diye ben de tekrar edeyim, kesinlikle superb.

iki araç arasındaki konfor farkını deneyerek dahi anlayabilirsiniz bence.

Hiç kimse Superb dememiş. Superb diyorum.

Passat'ta bi tık daha yukarı çıkma şansınız olsaydı passat derdim ama bu haliyle superb daha mantıklı.

öncelikle kitap, yani temel bir bilgiye sahip değilsen makale okusan da anlamazsın ki. orada genel olarak alan bilgini sınıyorlar zaten. en azından bizde öyle. yeterlik için.

sonrası için makale.

temel olmadan kat çıkılmaz, temel bilgiyi bilmeden uygulama da öğrenilmez, passion rules the game +1.

ha sadece makale okuyarak yüzeysel bir şekilde spesifik bir alandaki uygulamayı öğrenebilirsin; ancak onun doğruluğunu/nedenini tartman mümkün olmayacaktır.

genel bilgiyi hatmettikten sonra, özellikle sorunlu alanlar yönünden makale okursun bol bol. güncel değişiklikler varsa onları öğrenirsin vs.

bir de, şu ana kadar çevremden de gördüğüm kadarıyla söylüyorum bunu, doktora yeterlikte belirli bir alan konusundaki soruları doğru yanıtlasan dahi, temelin zayıfsa/oturmamışsa kalmak; tersi olduğundaysa geçmek daha olası.

Azaltmaz, normal yani bu şekilde vermen genelde böyle olur, yoksa sen yutturamazsın hapı. Yutturabilmen için senin çenesini alttan sıkıp ağzını açman lazım, sonra da boğazına hapı bırakıp içgüdüyle yutmasını beklersin ama bunu sen yapamazsın, en sağlıklısı bu şekilde vermek.

malt etkiyi azaltmaz +1.
dünkü duyuruyu görmedim fakat angelus'a ek olarak şu hileyi verebilirim, belki işinize yarar.
kedinin alt çenesinin üst dudağıyla birleştiği noktalara iki yandan baskı yapıyorsunuz, kedi refleks olarak ağzını açıyor. hemen gırtlağına hapı yapıştırıp çenesini kapıyorsunuz, çene altından yutkunma refleksini güçlendirecek şekilde yukarı aşağı biraz sertçe okşuyorsunuz. o hap yutuluyor. geçmiş olsun.

ya dört döndüm, elleriyle itiyor elimi şerefsiz. kucakta zor tutuyorum. ve 1 ay sabah akşam yutturmam lazım kabus gibi

maltı bilmiyorum, ama yutturmak konusunda angelus'un dediği gibi, ağzını açıp boğazına hapı sokup yutmasını sağlaman lazım. yutkunma refleksini harekete geçirmek için gırtlağına soktuktan sonra bir elinle ağzını kapatıp, diğer elinle de (kafasını yukarıya doğru tutarken) gıdısını ovabilirsin.

yapılamayacak bir şey değil, madem 1 ay boyunca yapacaksın alışsan iyi olur. hırpalamak olarak da düşünme, tereddüt ede ede yaparsan süreci uzatırsın, seri ve kararlı ol, 3 saniyede tamamdır. eliyle itmesine falan da aldırma, itsin ne olacak gücü ne ki ^^ aynı zamanda onunla konuşarak da dikkatini dağıtabilirsin sesini duyunca pür dikkat oluyorsa.

köpeğime üst üste 4 tane yutturuyorum alıştım artık ben, aynı taktiği arkadaşımın yutturamaması sebebiyle onun kedisinde de denedim, %100 çalıştı.

Birisi tutmali, birisi de hapi yutturmali. Baska turlu zor bence.

Daha önemseyeceğiniz bir şeyler yok mu bu hayatta? Maaş, para, çok mu önemli sizler için?

Birlikte olunmaz seninle bence.

Not : (10.000 TL)

"E sormasam da saçma gibi" ne demek neden saçma?
Sevgiliye, arkadaşa kimseye sorulmaz böyle sorular.
Ben kardeşimin maaşını bilmiyorum sormak da gelmez hiç aklıma.

bizde şöyle oldu, sevgilim direkt sordu ben söyledim, o da kendisininkini söyledi
o sormasa ben sormazdım

sorma sebebine göre değişir. durduk yere maaş sormam, sorulması da hoş gelmez ancak bir takım giderleri vardır ya da bir şekilde maaşı yetmiyordur o zaman ne kadar maaş alıyorsun ki diye giderlerin ve gelirlerin ne şekilde olduğunu bilmek isterim.

ortada fazla ve gereksiz harcamalar varsa onun iyiliği için burayı biraz kısabilir ya da şuradan şu kadar arttırabilirsin gibisinden tavsiyeler verebilirim.

Benim hatun telefon faturasını vs. yatırdıktan sonra bana verir parasını, öyle bir sorma - söyleme durumu olmadı. İhtiyacı olduğu zaman söylüyor bana, ben alıyorum ya da gerek olmadığını düşündüğümü söylüyorum. Öyle.

Not: evli değiliz.

İlla önemsediği için mi sorar insan, ben çok meraklıyım ondan bilmek isteyebilirim mesela eheh :D. Bence de kolay değil sormak, ancak parayla ilgili bir şey anlattığında “aa sen ne kadar alıyosun peki” denilebilir veya iş değişikliği yapmayı düşünürse, burda ne kadar orda ne kadar gibi sorulabilir.

Kasmaya gerek yok ya samimiyet oluşunca bir şekilde öğrenilir bence. Tanışır tanışmaz sormak zaten manoftheyear gibi düşünmesine neden olur :D

hiçbir zaman sormadım. hiiç ilgimi çeken bir durum değil. amaaaa yaşım gereği sevgilim/eş adayım olacak kişi öncelikle hayatın başında olmayacağı için kendisini geçindirecek biri olmalı. ne kadar kazandığını bilmeyeyim ama kendi hayat standardını devam ettirecek kadar kazansın. yani benimle birlikte olduğu için değil ama kendisi için. çevremde görüyorum mesela eşinden/sevgilisinden para isteyen (güya borç) yok efendim telefon faturamı yatırır mısın diyenler sonracıma yok haciz gelecek zor durumda kaldım borç verir misin diyenler falan. ne kadın ne erkek kısmısının böyle onlanlarından hoşlanmıyorum.

Bence sorulur, ben soruyorum. Cevap verirse verir, vermezse vermez. Israr etmem, bozulmam. Kac lira maas aliyon gibi degil de sen zengin misin yaaa falan diye sorarim.
Hatta bankada kac tlsi oldugunu da sorarim. Cevap verirse verir, vermezse vermez.
Parasinda gozum oldugundan degil, baska bisey.
Maaş sormak nerelisin, memleket nire, hangi köyundensin gibi seyler sormaktan daha az ayıp bisey.

sohbet esnasında denk gelirse (geliyor bazen) öyle öğrenilebilir ama özellikle sormak ya da bana sorulması beni gererdi, rahatsız olurdum

Bi de şunu söylemek istiyorum, bu konu bi kaç yerde daha konuşuldu. Dikkatimi çeken şu, artık eşler bile birbirine ne kadar maaş aldığını söylemek istemiyor, kocası kadının parasını alıyormuş da, zam almış saklıyormuş da, karısı ne kadar kazandığını bilse tatil istermiş de veya bilmesine ne gerekmiş ki?? aşırı saçma şeyler duyuyorum bu aralar. Bana bu tip içinde gizlinin saklının olduğu ilişkiler çok samimiyetsiz geliyor. 2-3 senelik sevgilim benden ne kadar kazandığını saklasa soğurdum galiba.

Sevgilim bilmeyecek de kim bilecek.

Ben sorulmadan kesinlikle söylemem, iş değiştirirken bir şekilde konu maaşa da geldi ve söyledim. Her ne kadar maddiyat kişinin özeli olsa da en yakın olduğun insanın sınırlarını net çizgilerle olmasa da bilmeli, ilişki dinamiklerini o şekilde ayarlamalı. Öteki türlü farkında olmadan karşı tarafı zorlamak, belki zora sokmak hoş değil.

Para meseleleri hem çok hassas hem de bir o kadar şeffaf olmalı düzgün ilişkide bence. Şunu alalım mı dediğinde sevgilin rahatça param yok, ileride alırız, başka önceliklerim var diyebilmeli.

Yeni işe basladiysa ne kadar maas veriyorlar falan diye sorarim ama halihazirda calisan sevgiliye iliski yeniyse maasin ne kadar diye sorulmaz. Onun disinda Uzun zamandir beraber olan ciftler icin sorun olmamali boyle seyler.

ben sözlükten öğrenmiştim. orda yazmasa soramazdım. daha önceki erkek arkadaşlarımın hiç birinin maaşını da bilmem. öyle her sevgiliye 'mayıışş kaç?' diye sorulmaz. işler ciddilerşir, o zaman konu açılır ve karşılıklı söylenebilir. yani belli noktadan sonra bilmek gerekir diye düşünüyorum.

şimdikinde nasıl öğrendiğimi hatırlamıyorum ama birkaç sene sonra o samimiyete ulaşınca "hacı sen ne kadar alıyon" diye sorarım diye düşündüm şimdi. ben de söylerim birlikte birikim planı yapabilmek adına.

plansız harcayınca milyorlar çok hızlı uçup gidiyor çünkü lüks yaşamasak da.

ne kadar kasıntı insanlarsınız. bazen düşünüyorum hangi alemde yaşıyorsunuz diye. sor tabi. istediğini sor sevgilin sonuçta.

Sorulmaz. Sorulmamali. Bence arkadaslarin sacmalamis.
Is cok ilerler evlilige dogru gitmeye baslarsa bir sekilde ogrenirsin zaten o zamana. Bana maasimi soran kizdan sogurum. Kendiligimden soyleyebiliri ama sorulmasindan hoslanmazdim. Sormazdim da.

sormam, karşı taraf sorarsa sorma stiline göre sormasını yadırgayabilirim ya da yadırgamam. sırf bu yüzden flört kısmını atladıktan sonra maaşı söylerim bi şekilde laf arasında ya da yeri geldiğinde.

Evliyim, eşimin maaşını bilmiyorum. Hadi bakalım.
Evin ihtiyaçlarını genellikle ben karşılıyorum. Eşim kendi işini yapıyor. Uni'de ders verdiği için oradaki kazancının mertebesini vize evrakları dolayısıyla biliyorum. Yatırım yapmak gerektiği zaman, ya da çocukların eğitim ücretleri için sorduğumda bana ilgili tutarı gönderiyor, bazen zamansal olarak tutmuyor vs. Ama bilemiyorum, belki ben fazla hassasım bu konuda.
No: 15+ senedir evliyim
Sonradan edit: hatun kişiyim

ben erkek tarafı olarak sevgiliyken sormam. o sorar ise de söylerim elbette. bence böyle şeyler ilişkinin aşamasına veya samimiyetine bağlı olarak kendiliğinden öğreniliyor.

evliysek zaten birbirimizin maaşlarını bilmemiz lazım, paraları tek bir havuzda toplayıp ona göre harcama yapmak için.

Sorulması uygun değil bence - bahsettiğin gibi ortak bir borca giriliecekse, evlilik planlaması yapılacaksa başka.
Sorulması için de iki kişi arasındaki samimiyet bu sorunun zamanını belirler bence.

zaten yediği içtiğinden iyi kötü ne aldığı bellidir ya. İyi kötü bir tahminim vardır.

Hiç sormadım, bi tane uzuuuun ilişkim vardı o zaman zaten kuruşu kuruşuna biliyorduk. Onun dışında ilgilenmedim de.. Evlenecek kadar ciddiye binersem sorarım.

laf arasında önemsiz bir şey gibi sorulup geçilebilir ben öyle yapmıştım :DD

erkek tarafiyim. aylik 6-7 bin tl aldigini bildigim ama (3 ay onceki olay) iphone4 kullanan is arkadasim vardi. cunku ailesine ve kardeslerine bakmakla yukumluydu. mezun olmadan once universitedeyken de insaatta amelelik yaptigini biliyorum. simdi bu adam gorece iyi bir maas aliyor olabilir ama yeri geldiginde zaruri ihtiyaclarindan bile kismak zorundaydi.

bir diger arkadasim, kadikoy'de yillarca ozel universiteye gitti burssuz. altinda arabasiyla istanbulda yasadi. instagrama odedikleri hesaplari atiyor bazen, 3-4 kisi ortalama 1000 tl harciyorlar gecelik. baba parasi. en son hala ogrenciydi. sorsan bu adam da harclikla geciniyor.

velhasil, insanin eline gecen parayi ne kadar kazandigi degil, ne kadar harcadigi belirler. insanin degerini de o parayi nerede-nasil harcadigi belirler. ben hic sormadim. soracagimi da sanmiyorum.

ha bir de, cok asik oldugum ve tek ciddi iliskimi yasadigim kisi bana para konusunda yersiz bir imada bulunmustu universitedeyken. 'ne kadar maas alcan ki sen zaten' gibi bir sey demisti sanirim. salaklik, o gun orada direkt siktiri cekmedigime cok pismanim. dikkat etmek lazim yani bu mevzulari acarken-sorarken.

sevgiliye bunu dahi soramıyorsak ve sanki parasında gözü varmış gibi algılanmaktan korkuyorsak neyi soracağız ki? üğpoıuy+1

hele sormam ama maddiyatla ilgili bir durum olursa ancak sorarımcılar daha fena bence, direkt karşı tarafın parasını kullanma üzerinden bir çıkarım yapıyorlar.

maaş sadece bize para lazımsa aydınlığa kavuşturulması gereken bir bilgi değildir bana göre. kişiye o sektörde belki de yanlış değer biçildiğini gösterecek, kişinin iş çevresi, patronu, tecrübesi hakkında bilgi verecek vs. her bilgiyi de kullanmak zorunda değiliz, bu benim öğrenmek isteyebileceğim ama kullanmayacağım bir açıklama olarak kalır. hayatımdaki en önemli insanlardan birinin her allahın gününün 10 saatini geçirdiği yerdeki karşı edimini bilmek istemiş olmayı merak duygusuyla da açıklayabilir ve üzerine planlar yapmak zorunda olmayabiliriz.

nasıl sorulur kısmına gelince, zaten parasıyla müstakbel herhangi bir planım olmadığından kurgulayarak sormam; sohbetin doğal gidişatı ekseninde ve öylesine sorarım işte.

ha, ben bunu sorsam, sevgilim değişik triplere girse ve korksa örneğin, sen beni sümük mü sandın der, fıtı fıtı efektiyle baş parmağım ile işaret parmağı arasında ovalar atarım muhtemelen. zaten sevgilimse parayla pulla hiç işimin olmadığını daha en başından anlamış olması gerekir.

bunu evlenmiş, eşinin maaşını sevgililik aşamasındayken de bilip eşinden para istememiş bir insan olarak söylüyorum.

Evet birkaç aydan sonra çözmekte fayda var. Sorma diyen arkadaşlara katılmıyorum - sevgilinizin maddi durumu ileride direkt sizin maddi durumunuz olabilir. 2 yıl çıktıktan sonra babadan 4 trilyon borç kalacağını öğrenmek tatsız olur. O yüzden sormak gayet normal. Ama acele edersen golddigger muamelesi görürsün.

Hatta sadece maaşı değil borcu harcı, bakmakla yükümlü olduğu kişiler, ailesinin durumuna kadar öğrenmeniz gerekli. Gerçekten başınıza büyük bela açabilir bu konu özellikle kadınsanız. Artı, adamın para harcamasını da izlemeniz gerekli, aldığı para nereye gidiyor? Neye harcıyor? Ne kadarını saklayıp ne yapıyor? Parayı yönetebiliyor mu? Bunlar aile kuracak bir birey için çok çok önemli.

Bunu soramadigin birisiyle nasil sevgilisin? O nasil sevgililik? Yaninda hic mi mobil app'ten havale cart curt bir sey yapmiyor?

ilişkinin başında sormak çok sakat, yanlış anlaşılabilir. ama bir noktadan sonra sevgilin olan kişinin maaşını bilmemek çok tuhaf bence. bir şekilde muhabbeti geçer ve öğrenirsin, bende hep öyle oldu.

ben sorma taraftarı değildim ama 4. ayımızda falan iş buldum, sektörü de bilmediğimden bana önerilen maaşı ona danıştım illa bana söyle danış diyodu. bu sebepten maaşımı biliyor. onunkini de sırf meraktan sormuştum. bana özel bişey kalsın demeye başlayınca uyuz oldum yok senin maaşın kadar zam aldım bik bik diyip duruyor bazen kafasına odunla vurasım geliyor. kadınınki sır olmazmış da erkeğin ki söylenmezmiş falan tavrı bu.

parasına taktığımdan değil, bu hallerine uyuz olduğumdan inatla öğrenmek istedim.

ne işe yarayacak o bilgi?

Faqirler boş yapmış. şükürler olsun hiç kimseyle para konuşma gereği duymadım. Ben birileri sorunca kazandığımın dörtte birini falan söylüyorum zaten. Hıı diyolar. Hıı tabi amk...

Benim bulunduğum yerde 4'ten beri var

Ankara merkez
burası lojman bölgesi, başka yerleşim yok, biz nadiren duyarız böyle kutlamaları, ara ara geçiyorlar
silah duymadım henüz

Ataşehir kornalara silah sesleri eşlik ediyor.

Hatay bölgesi.. öttürüyor millet

Hocam pendikte de var. 2 saattir hem de.

izmir karşıyakadan bildiriyorum. tek tük var.

Burda yok küçük bir ilçede yaşıyorum

İzmir karsiyaka-alsancak arasinda birkaç konvoy gördüm, o kadar bir coşku yok henüz.

Üsküdar'da silah sesleri eşliğinde çalıyorlar 2.5 saattir falan. Öncesi de vardır da ben Kadıköy'deydim o zaman.

İstanbul, Maltepe çok fena. Gülsuyu'ndan, Başıbüyük'ten inen çomarlar Maltepe merkezde gövde gösterisi yapıyor.

Hdp baraj konvoyu geçti bir, o kadar.

kadıköydeyim ve korna çok.

var, tekirdağ çerkezköy'de.

ama öyle akın akın konvoy halinde olmasa da kafa açmaya yeter.

ayrıca, suudi arabistan bayrağı ile gecen bir tip de vardı.

Antalya'da şehrin göbeğinin özeti: "düt düt, düüüüt"

Aklina gelen her sey var su anda burada. Silah, korna, dombura, havaifisek, recep tayyip erdogan tezahurati, tekbir getirenler hepsi var su an.

Bağcılar..
Kafamız şişti..

korna olsa yine iyi saatlerce çeşit çeşit silah sıktılar. (izmir karşıyaka)

yaz döneminde en güzel stoklanan sebze taze bezelye ve barbunya oluyor. direkt kabuklarından ayır, poşetle ve buzluğa at. başkaca bir işleme gerek yok.

bamya gibi sebzeler de uygun, tepesini koni şeklinde kesip hazırladığın bamyayı kaynar suda biraz haşlayıp, tencereden aldıktan hemen sonra da şoklama yöntemiyle buzlu suya sokmak gerekiyor. akabinde yine poşetleyip buzluğa atmaca. (deniz börülcesini de bu şekilde hazırlayıp buzluğa kaldırıyorum ben)

sirke vs gerektiren bir sebze var mı, bilmiyorum.

mısır da stoklayabilirsin buzluğa. ister haşlayıp kaldır, ister haşlamadan; iki şekilde de yaptım sıkıntı olmadı.

meyvelerden muz dondurmuşluğum var, ezip kaba koyup kaldırdım. smoothie yapacağımda kullanışlı oldu. dut dondurmuşluğum da var ama ondan pek verim alamadım. ^^

derin dondurucudan bahsettiğinizi varsayarak:
pazarda hala var mıdır bilmiyorum ama biz yakın zamanda araka(iri bezelye) alıp poşetledik. ayıkla, güzelce yıka, 5 dk haşla, soğuyunca poşetleyip, havasını alıp dondurucuya at.
çilekleri düz esnek plastik zemine (yoğurt kapağı gibi) diz, dondurucuya at, donduktan sonra plastik zeminden alıp poşetle, havasını al, tekrar dondurucuya koy. annem derin dondurucu konusunda çok yaratıcı. ben en son çilek koyduğunu gördüm. belki başka meyveleri de koyuyordur.
Annem birer-ikişer yemeklik biberi (aynı şekilde domatesi de) doğrayıp dondurucuya atıyor. kurutmaya gerek yok.
Dolmalık biberi bile temzileyip poşetleyip derin dondurucuya atabilirsiniz.
Sebzelerde herhangi bir kararma olmuyor. Bazı sebzeleri birkaç dakika haşlamak gerekiyor.
Ek: Annem ❤

Taze fasulye, temizleyip, dograyip yikanmadan(En sevdigim)
Agustosta domates. Ben rendeleyip/rondodan gecirip direk posetleyip atiyorum. (Kabuksuz) (kabuk soymak icin once kaynar suya 1-2 dakika sonra da soguk suya atiyorsunuz hop kabuk cikiyor)
Bezelye—barbunya temizleyip yikamadan dolaba
Aci biber (minik olanlarindan) direk dolaba
Cilek (sodaya falan koyuyorum sonra)
Annem patlicani hafif firinlar ve oyle koyar mesela
Patates konmaz
Sogani cok aldigimda curumesinler diye yemeklik dograyip dolaba koyuyorum. Yemek yaparken baya kolaylik oluyor

17:30 da işten çıkıyorsan 18:00 civarı yemeğini yiyip spora öyle geçebilirsin.
Ben akşam yemeğimi iş yerinde yer öyle salona geçerdim.
Daha sonra zor gelmeye başladı sabah işten önceye döndürdüm spor saatimi çok daha iyi oldu her açıdan. İmkanın varsa bunu tavsiye ederim.

1: Gün içinde yediklerin yeter, spor yapacam diye ekstra bir şey yemek gereksiz. Belki bir fincan kahve.

2: İş çıkışı kalabalık oluyor ama yeterli donanımı olan bir salona gidiyorsan bir sorun olmuyor. Ben sadece halter kullanıyorum, benden başka kullanan yok. O nedenle kalabalık beni etkilemiyor ama makineler de çok fazla, yani makinelerde çalışsaydım yine sıkıntı yaşamazdım.

3: İlk maddede açıkladım ama daha teknik bir detaya gireyim. Gün içinde yediğin karbonhidratlar kasa girdiğinde, yani kas glikojenleri dolduğunda, bunu spor yapmadan boşaltamıyorsun, yani enerji buradan geliyor. Gün içinde vücudun kullandığı şeker karaciğerden yıkılıyor, kaslar hala dolu yani. O nedenle spor yapacam enerjiye ihtiyacım var deyip yemeğe abanan insanlar çok da doğru yapmıyorlar.

akşam 8'de evde oluyorum. genellikle spora gideceğim günlerde yanıma muz elma vs alıyorum. biraz da kuruyemiş. yolda onları yiyerek enerji açığını kapatıyorum.

eve geçip, üzerimi değiştirip, çantamı da alıp spora gidiyorum. başlangıç saatim 9 civarı oluyor. 10:30 gibi salondan çıkmış oluyorum. 11 gibi evde yemeğimi yiyorum.

yemeği yiyip direkt uyumak olmayacağı için 2 saat daha zaman geçirip yatıyorum. sabah 6'da uyanıyorum. ortalama uyku saatim 5 saatin üzerine çıkmıyor.

en büyük zararı uykudan görüyorum. kasların gelişmesinden pek fayda göremiyorum.

Öğlen yemeğini 2 gibi yiyorum. İşten çıkışta da direkt spora gidiyorum. Başlarda biraz zor gibi oldu ama şimdi hiç zorluk çekmiyorum. Arada işten çıkmadan varsa bir şeyler atıştırıyorum kuruyemiş gibi. Spordan sonra da akşam yemeğini yiyorum.

- işten çıktığım gibi direkt gidiyorum. eve girip üstümü değiştirdiğim an dükkanı kapatmış oluyorum çünkü.

- yemek yemeden gidiyorum, öğle yemeğini sağlam yediysem zaten gerek kalmıyor; sadece sade kahve içiyorum öncesinde. akşamüstü acıkacak şekilde yemişsem de çiğ kuruyemiş, meyve gibi şeyler atıştırıyorum öncesinde, kahveyle birlikte yine. sır bu yüzden işyerindeki çekmecelerim silme kuruyemişle dolu.

- spordan sonra akşam yemeğimi yiyorum.

dediğim gibi öğlen öğününde güzel proteinini yağını ve temiz karbonhidratını aldıysan akşama kadar ölecek gibi olmamalısın. spor öncesi kahve içme alışkanlığın yoksa bir deneyebilirsin, zıpkın gibi yapıyor adamı. her halukarda acıkıyorum diyorsan da kendi sistemimi önerebilirim yine.

ayrıca akşam neden dışarıdan yemek zorundasın ki? hızlıca bi salata yapıp yanına 2 parça beyaz-kırmızı eti tavada çevirmek 10 dakikalık iş. en kötü yumurta kır peynir çiğ sebze ile yiyiver işte.

@angelus
O dedigin bende olmuyor. Herkeste nasil bilmiyorum ama bende oyle degil iste. Oglen yedigim yemek beni kurtarmiyor, aksama enerjim kalmiyor benim. Aksam yemeginden once yolda yuruyemiyorum ben spor nasil yapayim:)
"Spor yapacam yemeliyim" dusuncesi degil mesele, yapamiyorum zaten yemezsem. Aksam yemegi yemeden kahve icmeye kalkarsam kusarim oracikta bir de.
Gereksiz derken, gerekli-gereksiz kismini dusunmeye firsatim olmadi bahsettigim sebepten.

ben genelde eve uğrayıp gidiyorum. ama öyle olunca çok hızlı hareket etmem gerekiyor. en geç ihtimali yazarsam, 7'ye doğru evde olup bir şeyler yiyip çıkıyorum 8 gibi salonda oluyorum. bazen 7de salonda olduğum da oluyor.

işten direkt gideceksem ofiste yemek yiyip çıkıyorum. bazen yemeği ofiste halledip yine eve gidiyorum. değişiyor. yemek derken tıka basa yemiyorum tabi. vaktim varsa hazırlıyorum düzgün bi şeyler.

öğle yemeğiyle durup direkt spora geçmem. aslında oluyor ama ben öyle deneyince pek iyi hissetmedim kendimi. en kötü bi muz bile olsa yiyip çıkıyorum. akşam 10dan sonra yemek yiyince rahatsız hissettiğim için spor sonrasında yemek yememeye çalışıyorum. o yüzden öncesinde hallediyorum yemek işini. belki yemem daha doğru ama bir bardak sütle falan kapatıyorum günü.

stavro; Şimdi gün içinde yediklerinin vücutta depolanış şekli kullanım modeli herkeste aynı, yani bende oluyor sende olmuyor gibi bir durum sözkonusu değil ama bazısı bunu sever bazısı sevmez, sevmeyenler de otomatik olarak kendini şartlar çalışma verimi düşer, buna bir şey diyemem. Ben de "Bir şey yemeden spor yapamam" desem, birkaç gün sonra bir şey yemeden spor yapamam, bu normal. Çalışma şekli sadece fiziki değil aynı zamanda mental olarak da düzenlenmeli. Ben moralim iyi olduğunda 250 kiloyla deadlift yapabiliyorum ama mental olarak hazır değilsem, 150 kiloda bile fail olabiliyorum, belki olayı bu açıdan değerlendirmek lazım. Yani mental olarak da hazır olmak lazım. Yoksa enerji mekanizması hepimizde aynı, ekstra bir şeker rahatsızlığı yoksa, bu çalışma şekli hepimiz için aynı şekilde ilerliyor. Fakat sen yok abi illa ben bir şeyler yemek istiyorum dersen, salona gitmeden 2 saat önce birkaç tane muz ye seni idare eder. Tabii ben böyle diyorum ama böyle diyorum diye aç antrenman yapmayı savunuyorum diye düşünme, sadece gün içinde yediklerin yeter diyorum. Yoksa sabah antrenman yapacaksan, salona gitmeden önce ben de baya yiyorum.

ben 18:30'da işten çıkıyorum. 17:00 gibi muz falan yersem çoksel oluyo ama bugüne kadar sadece iki kez yapabildim. aç aç gidiyorum salona. 19:15'te giyinmiş falan oluyorum. sporum zaten 1,5 saat sürüyor esnemelerle. 21:00-21:30 arası çıkıp eve gidip yumurta haşlıyorum veya yoğurt yiyorum sadece. yani 22:00'de falan yiyorum yemeği evet. bu şekilde kilo vermeyip kas yüzdemi arttırdım. kilo veremiyorum :(

Ben işten eve gidip üstümü değiştirip çıkıyorum genelde. Yemek yemiyorum, öyle çıktığımda ağır geliyor, bazen çıkasım bile gelmiyor. He gelince on kaplan gücünde yiyorum, gelir gelmez iştahım açık olmuyor o arayı yemek pişirmekle değerlendiriyorum.

Senin akşamüstü bir şeyler atıştırman lazım, belki kan değerlerini de ölçtürmelisin. O kadar enerjinin düşmemesi lazım sanki bilemedim.

Muz veya kuruyemişle halledersin edit ile dediğini.

@angelus Abi ayni degil herkeste iste. Temel prensip ayni olabilir, ama pratikte ayni bunye yok hepimizde.
Denemedgim bir sey degil, cok denedim. Mental olarak hazir olma durumunda hak veriyorum, ama bahsettigim baska sey. Sendeki enerji bende yok mesela. Ayni degiliz. Seninle ayni saatte ayni seyleri yesek bunyemiz ayni tepkiyi vermiyor. Ayni sekilde sen oglen 1'de yemek yersin bir dahakini aksam 8'de yersin diyelim, ben 2'de yiyip 6'da yine acikirim mesela, yemezsem kivranirim acliktan.

He dersin ki metabolizmada bir sikinti olmadigi surece benim dedigim olmali, dogrudur belki bir sey diyemem uzmani oldugum konu degil. Belki sikinti vardir benim isleyiste ama sonuc olarak olay bu, yani cok da denedim bir seyler yemeden olmuyor. Yarida kesmek zorunda kaldim her seferinde antrenmani. Cunku gucum yetmiyor yani olay net. Bir seyler yiyip gittigimde bir sikinti yok, gayet guzel antrenmanimi yapip cikiyorum. Artik bir hastalik mi var yoksa normal miyim bilmem ama olay bu, enerjim yetmiyor. 1-2 hareteketi guc bela yapip pilim bitmis oluyor, zorlasam dusup bayilacam zaten sinirlari fazla zorlayip macera aramak istemiyorum. Bir noktadan sonra gozler kararmaya basliyor zaten ileri gidersem. Programladigim antrenmanin yarisini anca yapabiliyorum yemeksiz.
Bu arada bir ara sekerimi olcturecegim cunku ben de supheleniyorum biraz.

Aslinda soru bu yemek isi gerekli mi gereksiz mi degil de nasil hallederiz idi ama bu konuda bir sey ogrenmek de benim icin cok iyi tabii.

Bunun disinda moral olarak dusuk ve uyusuk oldugum gunler de bir nebze enerjisiz hissediyorum tabii ki ama gidip antrenmana basladiktan sonra gerisi geliyor, kendime gelip bitiriyorum antrenmani. Ama obur turlu bos depolu araba gibiyim:)

Bu arada spor sonrasi tekrar yiyorum, acikmis oluyorum.

Kışın işten çıktığım gibi gidiyorum, yazın evde 1-2 saat durup gidiyorum (çünkü kalabalık)

İşten çıktığım gibi gideceksem (saat 7'de sporda olacak şekilde):
Öğle yemeğimi 4 gibi yiyorum. 5-6 arası da bir meyve veya az kuruyemiş yiyorum. Spor ağır olacaksa yulaflı smoothie vs yapmış oluyorum, onu içiyorum.

Daha geç gideceksem (saat 9'da sporda olacak şekilde)
İşten çıkınca eve gidiyorum, 6:30-7:30 arası yemek yiyorum (evde yemek yoksa yumurta haşlıyorum, yanına peynir, domates vs kahvaltı tarzı yapıyorum veya bir salata yapıyorum).

Tavsiyem öğle yemeğini alabiliyorsan geçe al. Alamıyorsan spordan yaklaşık 2 saat önce meyve, kuruyemiş, tost, sandviçş, smoothie, salata vs vs yenilebilir. Bunları evden hazırlayıp götürebilirsin, ben öyle yapıyorum, her gün dışarıan yemenin maaliyeti çok yüksek gerçekten hem de istediğin gibi şeyler bulamıyorsun.

Stavro; Tamam onu diyorum zaten, yani sen kendini iyi hissetmiyorsan tabii ki ye, "Gün içinde yediklerin sana yeter" kısmı işin bilimsel kısmı sadece, önemli olan senin kendini nasıl hissettiğin. Bu anlamda ben sana iki öneride bulunabilirim en pratik şekilde; meyveler normalde çok enerji vermez ama muz fruktozla birlikte iyi bir glikoz deposu olduğu için muz yiyebilirsin ya da akşamdan karbonhidrat-protein karışımı bir pankek yapıp onu yiyebilirsin, yani soğuk olur ama en azından bozulmaz falan idare eder. Normalde kuruyemiş de yenir ama kuruyemiş çok fazla yağ barındırdığı için hazmı uzun sürüyor, o biraz sıkıntı olabilir.

Bir de ben zamaninda aclik kan sekeri olcturmustum tavsiye uzerine, normal cikmisti. "o zaman sende gizli seker olabilir" diyen arkadaslar oldu. Onu nasil anlayacagiz eger ole bir sey varsa? Sekeri olctureli epey zaman gecti ama yine olcturecegim, yine normal cikarsa neyi olcturecegim gizli seker her neyse o var mi diye anlamak icin?

akşam 5 gibi bir avuç badem yiyorum. akşam 7 gibi sporda oluyorum. eve gelince de normal yemeğimi yiyorum.

Gizli şeker dediği, pre-diyabet aslında. Yani açlık kan şekeri ölçüldüğünde sana diyabet tanısı koyacak düzeyde bir sıkıntın yoktur ama adım adım yaklaşıyorsundur, referans düzeyin o noktadadır, o zaman sana "Sende gizli kan şeker var" derler. Sende öyle bir durum olsaydı, ölçümünü yapan kişiler söylerdi zaten. Yani şeker ölçümün normal referans aralığında ama kendine çeki üzen var, yoksa ufak ufak insülin direnci oluşmaya başlayacak derler. Gizli kan şekeri gizli bir şey değil yani.

15:00 de işten çıkarım 15:45 gibi spor salonunda olurum çıkışta yemek yerim.
Hayır işten çıkınca yorgun olmuyorum aksine spor sayesinde zinde oluyorum.
Sadece başlarda zor gelebilir sonrası çok kolay

Yemekten sonra spora gidilmez. Atıyorum 5'te çıkıyorsan 4 gibi muz, kuruyemiş benzeri ufak bir ara öğün alıp spora gitmek spor çıkışı yemek yemen gerekiyor.

yani yapılabilir/yapılamaz dışında tavsiye de veriyoruz aslında ama neden senin hoşuna gitmiyor cevaplar anlamıyorum. illa bir şeyler yemen gerekiyorsa da tam bir öğün yemek durumunda değilsin ki? denildiği gibi 1-2 saat öncesinde meyve olarak muz ye işte, yanına kuruyemiş, kahve, az kalorili besinler de değil bunlar. angelus orada güzelce açıklamış, salona girmeden 15 dakika önce kuruyemiş yersen hazmı uzun sürdüğünden faydasını görmezsin örneğin ama ona göre ayarlarsın işte.

açken spor yapamıyor olabilirsin ama emin ol tıka basa tokken de spor yapamazsın ki. açken tansiyonun düşer, başın döner; çok toksan da bu sefer yediklerin ağzına gelir, miden bulanabilir ya da istediğin verimi alamazsın spordan. arasını tutturabilmek için de halihazırda verilen önerilerin işe yarayacağını düşünüyorum.

Oneriler dogrultusunda muz, kuruyemis tarzi atistirmalik yemeye karar verdim spordan isten cikmaya yakin.
Cevaplar icin tesekkurler.

napolyon kiraz, taze sıkılmış limon suyu

güzel bir salatalik tursusu ile sek shot devam

sek, lütfen karıştırma bir şeyle, shot olarak iç.

yanında ne yesem diyorsan, turşu olur, soğuk et olur, meyve de güzel gider. afiyet olsun ^^

limon suyu +1
bardağın 3'te 1'inden biraz daha azı vodka, kalanı limon suyu. 200 ml sıvı için 1 çay kaşığı şeker, içtiğine göre oranla.

limon sıkmakla uğraşamam diyorsan uludağ limonata, gazsız olacak. bu sıcakta bir de buz tabii...

Havalar sıcak, kola ile falan da güzel bir kombi yapılabilir.

Bence sprite :( bol buzlu

Güzel bir kadınla götür.

Vodka collins veya ice blue <3

proxy ayarlarında bir değişiklik yaptın mı?

Evet. Universitenin kutuphanesine girmistim.

tamamdır, eski haline getirdiğin gibi düzelmiş olmalı o halde.

ben lens+güneş gözlüğü şeklinde kullanıyorum.

gözün bozuksa zaten ya lens ya da numaralı gözlük kullanman elzem bence. lens daha rahatıma geliyor benim, numaralı güneş gözlüğüyle vs de uğraşmama gerek kalmıyor dışarıdayken. gözlük kullanacaksan da sürekli gözlükleri değiştirmek gerek, eziyet bence.

Gözyaşı damlası yazar doktor büyük ihtimalle kuruluk var bu nedenle aydınlıktan rahatsız oluyorsun.

Miyopsun büyük ihtimalle yine. Gözlük yazar keyfine göre kullan lens, gözlük, lazer ameliyat farketmez.

Öncelikle Lens kullanmak gibi bir düşünceniz var ise doktora Lens için ölçüm yaptıracağım diye belirtin. fiyat farkı mevcut... hem göz tansiyonuna hem göz yapısına bakılarak lens için uygun olup olmadığı ve tam ölçüler çıkıyor.

sadece göz muayenesi olursanız gözlük ile lens arasında hem miyopi hem astigmat için +0,25 / +0,50 oynuyor.

Ben 15 senedir lens kullanıyorum ve gözümde herhangi hangi bir sorun oluşmadı. ayrıca her marka güneş gözlüğü de kullanabiliyorsun.

kısaca; lens + güneş gözlüğü


Not: ışıktaki hassasiyet astigamata bağlı olabilir... odanızda sarı ışık kullanın... beyaz ışık gözü daha çok yorar

numaralı güneş gözlüğü iyi

Çok abartmissin

online rezervasyonu takip edin rezervasyonsuz çile çekersiniz. En önemlisi dönüş. Eğer dönüşte rezervasyon yoksa en az 3-4 saat kuyrukta beklersiniz. Ben olsam arabayla geçmeyi tercih ederim. günbatımı, koylar vs için araba şart. Merkezde ücretsiz otopark alanı var.
Bu arada bayramda bozcaadaya gitmeyin.

@dramadi

Daha önceden gitmediğimi, bayram yoğunluğundan çekindiğimi söylemişim. Eğer bayram zamanı gittiysen yoğunluk yoksa düzgünce söyleyebilirsin o kadar yoğunluk olmuyor diye.

gestaş için dönüş çok daha sıkıntılı. biz geçen sene giderken çok önceden dönüş biletimizi almıştık, bi arkadaşım sallamayıp, tatile 3-5 gün kala almaya çalışıp alamamıştı. dönüşte de 4-5 saat kadar beklemek durumunda kalmıştı binebilmek için. en son kafayı yemek üzereyken gelmişti sıra. /:

bayram zamanı/bağ bozumu vb. gibi özel bir dönem de değildi üstelik. sizin bahsettiğiniz zaman için düşünemiyorum bile.

bozcaada küçük. o yüzden kalabalık bunaltabiliyor. bayram dönemi için büyük bir dezavantaj; ben olsam kesinlikle gitmezdim bu dönemde.

ha küçük ama gidecekseniz adada araba lazım bence, denize girilecek koylara, şarap fabrikalarına vb. yerlere gönül rahatlığıyla gidebilmek adına. yoksa akşamları vakit geçireceğiniz yerlerde araba gerekli değil tabii. bir de yokuşu bol; araba pratiğiniz az/yetersizse, daracık sokaklarda diğer arabalara yol vermeye/park etmeye çalışırken talihsiz anlar yaşayabilirsiniz bolca. biz sinirden arabanın el frenini çekip "yeter" nidaları ve çığlıklar eşliğinde ağlayana rastladık lkdfjs.

bu arada, düşünüyoruz dediğiniz için sorayım dedim, konaklamayı ayarladınız mı? malum ada, kapasite sınırlı; yer bulmak konusunda sıkıntı yaşamayın sonra?

ha son olarak, ada pahalı, haberiniz olsun.. tüm yazdıklarım gitmeyin e çıkıyor ama siz bilirsiniz tabii hehe. iyi tatiller.

Direkt 3. maddeden başlayayım. Adayı biliyorum. Araçsız ulaşım daha iyidir. Eğer ada dışında bir yere gitmeyecekseniz araçsız gidin. Geyikliye bile götürmeyin aracı binin otobüsle gidin mis gibi.

Merkezde kalacaksan adada otomobile ihtiyacın olmayacak. Zaten ufacık yer, bir de dar sokakları var. Boşuna eziyet. Bayram gibi yoğun zamanlarda feribot kuyrugu inanılmaz oluyor. 4-5 saat yol gidip en az 2-3 saat feribot bekleyeceksin bir de. Dönüş daha da felaket.

koylar için sabah erkenden akşam gün batımına kadar 10 dakikada 1 minibus kalkıyor. taş çatlasın 15-20 dk gidiyorsun oturarak. Rüzgar gülleri dersen oraya da araç gidiyor. Çok lazımsa bir taksicinin kartını al bir telefonla istediğin yere götürür. Ya da lazım olunca adada araç kirala.

Ama defalarca gittim birçok yerini gezdim daha 1 kere arabaya ihtiyaç duymadım. Açıkcası bozcaada gibi bir yerde araba biraz amelelik.

Etkili ama dizi/film kadar degil bence.
Tavsiye edebileceğim bir şey yok sadexe sunu diyebilirim;
Agirdan baslayip motivasyon düşürmeyin
Sevmediğiniz bir seyi sirf ingilizce diye okumayin
Her seyi anlamaya calismayin, her cumleden sonra sözlüğe bakmayin.
Bir de her zaman denir ama konusmak en onemlisi. 2 haftadir is dili fransizca olan bir yerde calisiyorum, 4 aydir kendi basima calistigim fransizcadan 10 kat daha fazla sey ogrendim.

tavsiyem: rahatça okuyup anlayabileceğiniz en basit metinlerden başlayın. roman değil, öykü veya makale bile olur. ikide bir sözlüğe bakmayacağınız bir şey okuyarak ısının.

Okuman gelisir. Ben A2 - B1 oldugum zamanlar Harry Potter'a baslamistim.

Öğrenmek için değil de, geliştirmek için olabilir. Harry Potter tavsiye etmem. Çoğunu okudum, oradan öğrendiğim kelimeler makale okurken hiçbir işime yaramıyor. Amaca göre çalışma yapmak lazım.

bence sil baştan öğrenmek için zor, ancak geliştirmek için faydalı bir yöntem. temelde ingilizce bilsen dahi çok yorucu gelebilir başlarda. şimdi türk ama hayatı boyunca hiç okuma yapmamış bir adamın eline bile türk edebiyatından bir eser tutuştursan okur ama anlamaz muhtemelen. çok az ingilizce biliyorsan cümlenin ne ifade ettiğini anlamaksızın verimsiz okumalar yapabilirsin. bu durumda dizi/filmin etkisi yazılı esere göre daha daha yüksek oluyor (bence).

diğer durumda tabudeviren+1, hele öykü, makale kısmına kesinlikle katılıyorum. darlanmazsın hem.

kitap olarak aklıma şu an the perks of being a wallflower geldi.
dorris lessing'in öyküleri de kolay okunuyordu gibi yer etmiş kafamda.

tabudeviren +1

basit olan hikayeler inanılmaz faydalı. diziyle miziyle kıyaslamak -hatta genel olarak herşeyi kıyaslamak ne kadar doğru bilemiyorum- yanlış bence. her bir egzersizin kendine has diğerlerinde bulamadığın bir faydası mutlaka var.

hevesinin kacmamasi icin biraz da olsa anlayabilecegin roman-kitap-makale okumani tavsiye ediyorum.

geliştirmek için etkili ama başlangıç seviyesindeysen bezdirir seni. daha önce türkçe’sini okuduğun, iyi bildiğin bi romanı oku, çok işe yarıypr.

Rahatça okuyabileceğin değil de, hafif zorlanacağın şeyleri okumaya başla ve sürekli tekrar et. 10-15 sayfalık hikaye mesela, al onu 10 kere oku.

Valla tartışma olacaksa hödük falan dinlemem, giderim kapılarına. Ama yetişkin, okumuş etmiş bir insan olarak sakin olmam gerekir. O yüzden önce hanıma söylerim, çocuğun anasıyla konuşması için. Bu tip durumlarda kadınların konuşması daha iyi oluyor. Benim hanıma da artistik yaparlarsa savaş çıkarırım. Çocukken ben de kavga ettim. Olaya dayak yemek olarak değil de kavga etmek olarak bakıyorum ben. Çok da abartmamak lazım.

Kendime hakim olamayip anlayissiz babasina girisebilirim. Sonra derim ki farzet senin cocuguna boyle yaptilar.

Çocuğa dövüşmeyi öğretin parçalasın öbürünü. Türkiye'de böyle, biz böyle büyüdük. Çünkü ana babanın çocuktan farkı yok.

Ha isveç'te falan oturuyorsanız gidin öğretmenle ebeveynle görüşün tabi.

Bir kerelik bir durumsa olabilir. Kendi çocuğuma kavgadan uzak durması gerektiğini öğretmeye çalışırım. Ama zorbalığa uğruyorsa ve kavga olayı olağan bir şeye dönüşüyorsa ebeveyniyle konuşurum. Mecburen anlayacak.

şimdi dövme var, dövme var.

bacağına tekme attı, yok kolunu ısırdı gibi tek bi hareketten oluştuysa, ilk seferde bir şey yapmam muhtemelen.

ha bildiğin pata küte girişmeli, sistematik bir dövme eylemi söz konusuysa 7 yaşında falan dinlemem, çocuğun velisi hödük olsun olmasın muhakkak tepkimi gösteririm. çocuğun davranışının normal kabul edilemeyecek seviyede olması öncelikli olarak bu durum hakkında etraftakileri uyarmayı da gerektirir diye düşünüyorum. okul ortamında olduysa öğretmenle de muhakkak konuşurum.

çocuğum olmadığı için cevap da farazi tabi.

bos gezen +1

evebeynine bildirin bence, cocugunu tembihlesin. yigenim icin ayni olay birkac defa basimiza geldi, ise yaradi bu yontem. ayiptir ya, bu ne?

klavyene kuvvet.

okumaları yapıyorum. haziran sonu başlayacağım. 15 bin kelime ağustos sonuna kadar biter herhalde.

çeviriye bile üşeniyorum. ciddi gaza ihtiyacım var.

ben de varım ^^

ne zaman gaza gelsem işle ilgili çılgın problemlerle uğraşmak durumunda kalıveriyorum; hevesimi kaybettim resmen.

türkçe meali: benim de gaza ihtiyacım var!

Varım ben de.

Eskisehirdeki arkidisler bir araya gelip birbirimizi gazlayabilir, konularimizdan ve calisma programimizdan falan konusabiliriz.

+1 benden de, kolaylıklar tüm akademi sevdalılarına

Telegram tez grubu mu kursak hahah. Sosyal bilimci var mı :)

Haha aynen valla telegram grubu kurup gazlayalim birbirimizi, bitmeyecek yoksa benim:D

ben de varım :)
Her türlü kolektif etkinliğe beni de yazın. Ankara'dakiler milli kütüphane'de kamp kuralım ^^

+1

telegram kullanan çoksa orada kuralım :)
username'leri bekliyorum :P

kurduk telegramı, paylaşma linki bulsam süper olacak da :)

buldum ve linki herkese attım sanırım :)

senin internette okuduğun-okuyabileceğin şeyleri sanki kendisi keşfetmiş gibi büyük bir özgüvenle anlatacağı için gaza geleceksin en fazla o kadar.

degmez
bildigin seyleri anlatacak
internetten arastır

Ben Türkiye'de PT olduğunu iddia edip, bu işi para karşılığı yapıp da gerçekten işini doğru yapan ve bilen birini henüz tanımadım. Öyle söyleyeyim.

Arkadaşın yoksa, motivasyona da ihtiyacın varsa, o zaman iş görebilir.

Edit: Gerçekten bilen adamlar var ama onlar da PT'lik yapmıyor ya da PT'yim diye gezinmiyorlar.

Sakın verme, mucize sunmayacak. Ege fitness izle

4 yıldır bu sporu icra edip gerekli okumaları yaptıysan eğer, 12 ders adı altında herhangi bir şeyin seni aya fırlatmayacağını tahmin ediyor olman lazım. zaten 5. 6. dan sonra ağzından birtakım ilaç isimleri dökülebilitesi de var bu arkadaşların. hele yeni başlayan da değilsen (kadın olmama rağmen yaşadım hep bunları, oradan biliyorum. hatta kullanmayacağım dediğimde küseni dahi oldu, gerisini sen düşün sldkfds). zira sıfır spor insanını bu yolda çok rahat eğleyebiliyorlar, büyük değişim elde edebiliyorlar 12 ders ile. sana temiz destek sağlayarak ancak dediğin motivasyonu kazandırabilir ki, 1200'ü benim hesabıma fişeklesen uzaktan ben de veririm o gazı sana, derdin buysa yalnızca.

kendine spor yaparken kullanmak üzere güzel bir kablosuz mp3 player/bluetooth kulaklık vb. al, daha çok hayrını görürsün bence ^^

Değmez.

4 yıldır GYMe gidip istediğin vucuda sahip değilsen durum PTlik değil senliktir. Bir şeyleri yanlış yapıyorsun onları değiştirmeye bak.

4 yıl boyunca az çok tartıp belli bir bilgi birikim oluşmuştur. İlla ki eksik bıraktığın, tam yapmadığın bir şey var . Uyku olabilir, beslenme olabilir vs. Değişikliğe git ve daha sıkı üzerine asıl.

Ben iki yıldan uzun süre on/off şekilde bir PT ile çalıştım. Motivasyon konusunda haklısınız, ama bir süre sonra düşündüm ki yılda 10bin lira PT'ye veriyorum, çok saçma. Bırakayım ben dedim, bıraktım. Bu sefer sporu da bırakmış oldum. Üç haftadır salona gitmedim bile. Şikayet edip duruyorum.

Şüphesiz faydası var ama şu aklınızda olsun, siz spor yaparken cep telefonu çalacak ona bakacak, bunu yaklaşık 20 defa falan yapacaklar. Spor salonunda herhangi bir rolde çalışıp da cep telefonundan bir dakika süreyle ayrılabilen kişi görmedim ben. Sonra iki üç PT birblrlerine laf atıp kıkırdayacaklar, sohbet muhabbet. O sırada alakasız biri gelip "ay biliyorum derstesiniz ama benim bir sorum olacaktı" diyecek, birkaç dakika da öyle. Öyle durumlarda kendi başıma çalışsam daha iyi olur diyor insan.

Salonda duzgun calisan senin gittigin vakitte salonda olan insanlari takip et gozune 1 veya 2 kisi kestir onlarla birlikte antreman yapmaya bak boylece bir sohbet gelisir o pt den daha verimli olur

İnstagram'dan satan bilmiyorum.

Antalya'da meltem veya konyaaltı pınarbaşı mevkiinde satan yer tarif edebilitem var, semt uygunsa detaya gireyim. (:

Heratutun

Zaten beğenmiş gibi anlatmiyorsunuz ki. Boyle bir seye girecekseniz bile gercekten begendiginiz sözünü dinleyeceginiz bir hocayla deneyin. Faydasını kesin gorursunuz ama biraz pahalıya gelir tabi.

şu var ama ne kadar işine yarar bilmiyoum:

www.speechtexter.com

google docs yapıyor bu işi.

support.google.com

kendimi biraz daha darlamak adına cevap vereyim.

hedeflediğim işi bitirme hızımdan uzağım, istediğim ilerlemeyi kaydedemedim. önümüzdeki 6 ayı çılgın bir tempoyla geçirmezsem yetişme ihtimali de yok.

moraller yerlerde, teşekkürler. /:

gayet iyi gidiyorum diyebilirim. kendimi takdir ediyorum.

Hedefime yuz basamak varsa ben su an birinci basamaktayim..cok fazla moral bozucu ama hala zaman var ve imkansiz degil sonucta diye kendimi motive etmeye calisiyorum.

*kredi kartsız yani peşin parayla yaşamak en büyük amacımdı oldu şükür ve *ihtiyaç kredisi çekme hastalığından kurtulmam gerekiyordu o da oldu, şimdi üzerimdeki mallığı yok etmeye çalışıyorum kolay değilmiş buzlarından çözülmek :/

- kitap okuma: geriyim
- dil ogrenme: birazcik geriyim
- para kazanma: baya geriyim

ama olsun, motivasyonum hala yuksek :')

hedefsiz gibiydim, o nedenle standart ilerliyorum.

Zayıflama hedefimde başarılı oldum.
Araba kullanmayı öğrenme konusunda ufak bir adım var, en azından pratik yapabileceğim bir ortam yarattım.
Kitap okuma alışkanlığımı geri kazanabilmek için hedefi tutturamasam da olabildiğince yaklaştım.
Her ay en fazla 2 etkinlik gibi bir hedefim vardı bunu çoğu zaman aştım ama önümüzdeki süreçte kendime bu konuda tatil vererek dengelemeye çalışacağım.
Birikim yapamadım bu konuda tamamen başarısız oldum.
Yüzmeyi öğrenme ve ilerleme durumu da şu an düşünce aşamasında ve önümüzdeki ay bu konuyla ilgili adım atacağım.

Telefonumda yazılıydı hedeflerim kendisi artık kullanım dışı olduğu için bakamıyorum aklımda kalanlar böyle.

Ben de beklediğimden gerideyim 5. ayda daha fazla ilerlemiş olmalıydım.
Moralim bozuldu şimdi benim de.

Benim listemdeki gece öğünümde 1 çay bardağı kefir var yanında da 1 kuru erik.

Sekersiz organik soya sütü, ev yapimi badem ya da findik sütü ve hatta yulaf sütü.

yoğurt veya ayran tüketebilirsin? ayran içeceksen sütün iki katı şeklinde düşün ama, su da olduğundan dolayı.

teşekkür ederim, ev yapımı olarak evde her zaman bulunan yoğurtu tüketiyim ben o zaman. kefir mayalarımız ölmüş, hazır da almak istemiyorum şişelenmiş olarak.

leg press +1.

ek olarak en azından air squat yaparak form düzeltmeye çalışabilirsin. bende de hem skolyoz, hem de kalça eğriliği var; yine de doğru formu oturttuktan sonra yüksek ağırlıkla da rahatlıkla icra edebilir duruma geldim. özellikle bacak ve gövde bölümündeki kasların güçlendiğinde daha kolay olacaktır.

Sorun da o zaten. Daha air squat yapamıyorum :)) arka kaslar o kadar güçsüz.

Bence en güzel çözüm assisted squat yapmak yani bacaklara çok yük binmeyecek ama bacak da çalışacak, koldan destek alacaksın. Pilates bandını kapıya bağla banttan destek alarak squat yap şöyle:

www.google.com.tr

Bunun hiç zararı olmaz kollardan destek alıyorsun hatta bel sorunu olanlara böyle başlatıyorlar. trx satılıyor decathlonda 69 tl trx ile de yapabilirsin. Kollardan destek alıp kendini geriye bırak belini düz tutmana yardımcı olur.

belli hormanları tetikleme squat ile alakalı değil. büyük kas gruplarını çalıştırmakla ilgili.

@orpheus,o zaman soruyu öyle modifiye etmiş olayım. Büyük kas gruplarını, hormon salınımı için nasıl çalıştırmalıyım skolyoz ve kondisyon bu haldeyken?

ahahahaha çok iyi ya.

tr.aliexpress.com

şu versiyonu var ama stokta yokmuş an itibariyle; www.bunlardanistiyorum.com

fringe

Legion
West World
Dirk Gently's Holistic Detective Agancy
Orphan Black

Üstte yazdıklarımın hepsi bilimkurgumsu. Korku olarak da, American Horror Story ve Bates Motel öneririm.

fringe+1

twin peaks

Person of Interest tabii ki

sıfır bir

stranger things'e de bir şans vermelisin o halde.

gerilim-korku seviyesi daha yüksek olarak american horror story+1.

Stranger things'i kesin izle o zaman

true detective. çok yavaş ilerliyor. ama pişman olmazsın eminim.
peaky blinders- akmasa da damlıyor güzel atmosferi var

soa
the wire
the sopranos
narcos

gitme.

Git.

Gidin. Üç günlük dünya.

gidin. ben de aynı durumdayım. ama benim yiyecek bir şeyim yok ve evden ayrılamıyorum. masayı kemirmeye başladım ben de hafiften.