Yorumlara ve baslik icerigine bak ya ahahahaahahahahahahaha arkadaslar su icin. Bol bol su tuketin. Tmm mi bol bol su

Bana olmuyor. Bundan birkaç yıl önce hayattan beklentilerimi düşürdüm, artık öyle sorunlarım kalmadı. Sağlığım yerindeyse, borcum harcım yoksa, ihtiyaçlarımı karşılayacak kadar da param varsa mutlu olmanın yollarını buluyorum. Evde yapılabilir hobi edindim (bira yapıyorum), çevremi aralttım, daha minimalist bir hayata geçtim. Çok daha tatminkar bir hayat oldu.

herhangi bir hobin var mı?

halk arasında senin duruma rahat batıyor denir. Tamam, belki monotonluk bir süre sonra canını sıkıyor olabilir ama gayet iyi olan maddi olanakların vasıtasıyla sevdiğin eşin ve çocuğunla vakit geçirmeye yönel..

bana hic olmuyor. mutsuz olmam icin bircok sebep var ama mutluyum :)

sizi monoton hayat yaşarken öldümüş.

Bilmişlik yapmak gibi olacak ama sorun şu:

Hayatınızı size verilen doğrular ve senaryo ile yaşadınız, yaşıyorsunuz. Rutin; oku mezun ol, askerliğini yap, evlen, çocuk yap, büyüt vb.

Okul seçimi? Gelecek vadeden/parası bol/memurluk vb
Eş seçimi? İçkisi yok/kumarı yok/para da kazanıyor vb
Çocuk yapmak istedin mi gerçekten? Tabi ki istedin, kendi çocukluğundan beri istemen gerektiğini duydun. "Çocuğum hayatımda yaptığım en doğru hareket, pişman olmayacağım tek şey" çünkü böyle düşünmezsen çocuğunu kesen cani anne gibi hissedeceksin kendini.

Sadece kendizin istediğiniz neleri yaptınız? Peki bunları gerçekten siz mi istediniz?
Yaptığım bazı şeyleri kime anlatsam cevap aynı: "ya ben de çok istiyorum aslında" Ama kimse yapmıyor. Listelerine konulan şeylerden fırsat kalmıyor çünkü.

Başkalarının rolünü oynuyorsunuz, mutlu falan olamazsınız.
Kabul edeceğinizi sanmıyorum. Kimse özgür iradesi olmadığını kabul etmez. Ama çocukluğundan beri her istediği alınan ferrarili şımarık bi piç değilseniz sorun bu.

Olmuyor. Bu "x ve y'ye sahibim, neden mutsuzum" kafasını da anlamıyorum. Mutluluk bir matematik formülü değil. Eğer öyleyse bile sabit bir formülü yok, kişiden kişiye değişen formüller var. X ve y senin formülünde yer almıyor olabilir ya da yer alıyordur fakat onlardan daha değerli bir z vardır ve o eksiktir.

Mutluluk bir kişilik türü. Mutlu bir insanın hiçbir şeyi olmasa bile hayatı boyunca hep mutlu olabilirken, mutsuz kişiliğe sahip kişilerde ise geçici mutluluklardan sonra kişilik seviyesinde mutluluk devam edecektir. Sürekli yeni şeyler deneyerek geçici mutluluklar arar bu kişiler ömrü boyunca sürekli bir mutluluk görülmez.

mutluluk-mutsuzluk, sahip olunan-olunmayan şeylere bağlı haller değildir.
en baştan bir kere bu dünyaya mutlu olmak için gelmediğimizi kabul ederseniz bir hafifleme gelecek emin olun. sonra size istemeniz gerektiği söylenen şeyleri istemeye çalışmayı bırakın. gerçekten bir şey istiyorsanız onun için uğraşın. "ay bu yaştan sonra bikbikbik" diyenlerin ağzına kürekle vurun. bir de imkanlarınızı sizden daha dezavantajlı canlıların hayatlarını kolaylaştırmak için kullanmayı deneyin. engelli, kimsesiz, hasta insanlara ve hayvanlara yararlı olduğunuzda son moda bir ayakkabı satın aldığınızda duyduğunuz mutluluğun kat kat fazlasını hissedeceksiniz.

dun tam senin durumundaki insanlari huzura ulastiran bi belgesel izledim.

anahtar kelimen: minimalism

Erci +10000

En son ne zaman tek kişilik yaşadın? En son ne zaman eşini ve çocuğunu düşünmeden yalnızca ama yalnızca kendin için, kendini mutlu edecek bir şey yaptın? En son ne zaman kendi başına kaliteli vakit geçirdin? Toplumun yapmamızı istedikleri, yaptığımız takdirde mutlu olacağımızı bize dikte ettiği şeyler herkesi mutlu etmeyebiliyor. Bence biraz kendine vakit ayırmalısın. Kafa dinlemeye, şu ana kadar hiç meşgul olmadığın şeylerle (yeni bir sanat dalı mesela) ilgilenmeye ihtiyacın var.

olabiliriz ama her boka siyaset karistigi icin olamayiz. o gun senegali ilhan mansizin attigi golle eledigimizde butun turkiye isi gucu birakip sokaga dokulmustu, ben evde sevinirken kafami cekyata vurup yarmistim :D

efsane gunlerdi.

O güzel günler sevinçlerini de alıp gittiler.

yanilmiyorsam orta siniftaydim :) Ucunculuk macini bir avmde topluca izlemistik. Hatta ilk kiz arkadasimla o macta tanismistik. vay be gunlerdi. insan ozluyor.

bu tüpçü ve tayfası gidecek, kulüpler kendi istekleriyle altyapıya önem verecek. ondan sonra üzerinden bir on beş sene falan geçecek. o zaman olabilir.

şimdi eskaza bir şeyler olsa da zaten golü atan futbolcuyu sevmeyenler sevinmez falan...

gelmez. ben bile o havaya giremem. öyle bi başarı gelse her yerde takımdan önce tayyor ve tüpçü olur.

orange +1

her yerde rte'yi goruruz.

öncelikle milli duygularımızı öldürdüler. eskiden 10 15 şehit haberini geçtim 1 şehit haberi duyduk mu içimiz kan ağlarken şimdi çok da bir şey hissettiğimiz söylenemez. ayrıca akp hükümetiyle beraber futbola siyaset karıştı. fatih terim'inden tut arda'sı emre'si vs ülkeyi duygusal ve görüşsel olarak böldü. açıkçası ülkenin yarısı milli takımın amk deyip fatih gitsin de sonuç ne olursa olsun, arda'lı volkan'lı milli takımın amk gibi düşüncelere sahip milyonlar yaratıldı.

eski günler geride kaldı, yeni türkiye'de yeni vatandaşlarla o zamanki havayı yakalamak imkansız. yaşımızın ilerlemiş olmasının etkisiyle beraber yaşanmışlıklar eski günlerin ve eski heyecanın geri gelmesini mümkün kılmayacak.

Türklük kavramının içini boşalttıkları için eskisi gibi olmaz. Eskiden "ne mutlu Türküm diyene" diyebiliyordun. şimdi bunu dediğinde ırkçı bir faşist oluyorsun. o zamanlar siyaset her şeyin içinde değildi. Siyasi görüşün ne olursa olsun ister Eurovision, ister dünya kupası, ister galatasarayın uefa şampiyonluğunda tüm Türkiye sevinebiliyordu.. şimdi geçti o günler. öyle bir yara aldı ki bu ülke, millet artık sittin sene düzelmez.. Bu memleket ne çektiyse siyasal İslamcılardan çekti..

abi naptın ya, kendi halinde mütevazzi bir hayatım vardı benim :(

eskiden Ogrish.com vardı.. En iğrenç, en vahşi videolar ordaydı.. Iraktaki kafa kesmeler, çürümüş cesetler vb. Ogrish'i LiveLeak satın aldı. Belki de şimdilerde bu IŞID bokunun propagandası olmasın diye o tarz videoların paylaşımı durdurulmuştur?

dr ya da konunun uzmanıı değilim ama annen ve teyzem meme kanseri ayni ilaci en az 5 sene ve üzeri kullanıyorlar. değiştirmeden. muhtemelen degişritmek gerekmeyebilir. ama kısıden kısıye de degisiyor olabilir.

İdame dozları var ayrıca bazen iki farklı ilaç kullanıp diğer kullandığının dozunu azaltabilir.
1-2sene kullanılıyor antidepresanlar yinede doktoruna danış etkisi az çok olduğu zamanlarıda belirtmek lazım

doktorun bunu dönem dönem kan tahlili ile kontrol etmesi lazım. Belli bir süre sonra kandaki miktarı azalıyorsa ya da etkisi azalıyorsa doktor doz ayarlaması yapıyor

kaçış oyunu, paintball gbi alternatifleriniz de var. escapist e bakın şirketlere özel kurgular yapıyorlar

istanbul civarında macera parkları var, survivor parkuru tadında etkinlikler yapılabiliyor.

airsoft

5 yıl içinde kredi karttan, ek hesaptan, krediden takibe takıldın mı? Bankalar sigorta olayına mutlaka bakarlar. Bir de maaşının belli bir katına kadar kredi çekebilirsin

garanti bankası verir muhtemelen

Yurtdısında oldugum için sgk işlemiyor. Sebep buymuş.

freddie mercury. bence daha bir sürü güzel iş yapabilirdi.

çok kişi vardır ama yakın zamanda diye tanınmış kişilerden aklıma Barkın Bayoğlu geldi hemen.

Üzüldüm çok.

Robin Williams ilk aklıma gelen.

Listenin başında tabii ki de Mustafa Kemal Atatürk var. Hayatıyla ilgili okuduğum her kitap veya izlediğim belgesel, film sonrasında özlemle doluyor içim. :(
Kemal Sunal
Adile Naşit
Carl Sagan
Uğur Mumcu

Hiç ölmeseydi demem. Biraz daha geç ölseydi derim. Bu listenin en başında da Oğuz Atay gelir. Neden Olric romantizmi sebebiyle mi? Sümme haşa! Yazmak istediği çok mühim bir kitap vardı, yazamadan göçtü: "Türkiye'nin Ruhu".

viktor tsoy ve puşkin. şu ikisi 60 yaşına kadar yaşasaymış ne eserler verirmiş kim bilir. abi hadi tsoy'u sevip dinlemeyen bilmeyebilir de PUŞKİN lan. bu adamı ilkokul çocukları bile tanır, okur. adam 40 yaşına gelmeden ölmüş, hem de yanlış hatırlamıyorsam düelloda. kız mevzuu yüzünden paket yapmışlar herifi. la sen şair adamsın koskoca puşkinsin ne giriyosun öyle işlere. gerçi sağlam adammış hakkını teslim edelim, aşık olunca "ben puşkinim lan bana yakışmaz" deyip boynuzları takacak hali yoktu ya. çok üzücü yav.

Barış Manço tabii ki. ve Barış Akarsu.

Yakınlardan Barkın Bayoğlu

Tabii ki Atatürk

Bu sözler için en uygun kişi Freddie Mercury benim için. Başka da çok fazla müzisyen var sevdiğim ama hepsini saysam çok uzar. Lemmy, Bowie, Chris Cornell falan çok yakın zamanda göçtükleri için onları yazmış olayım sadece.

Bir de Kafka ve Rimbaud var çok erken öldükleri için üzüldüğüm. Yaşasalar daha neler yazarlardı kim bilir.

Cem Karaca
Gazi Atatürk
Hillel Slovak

Evet Barış Manço'nun haricinde
Kemal Sunal ve Mahzuni Şerif ilk aklıma gelen.

zeki müren

jimi Hendrix ve yavuz cetin
ama tabi en cok Ataturk
ve kazim koyuncu tabi ya :(

Düşününce çok var aslında; ama ilk aklıma gelen Kemal Sunal.

cem karaca

kazım koyuncu

yavuz çetin

Mustafa Kemal Atatürk (en azından 2. dünya savaşından sonra ölmeliydi)
Freddie Mercury.. Adam ciddi anlamda her anlamda müthiş.
Uğur Mumcu.. Pkk bokunun ne olduğunu, nerelerden geldiğini bildiği için öldürdüler.
Eşref Bitlis.. Yine aynı şekilde Güneydoğu'da pkk pisliğine karşı yapılacakları biliyordu
Recep Yazıcıoğlu.. Şimdiki kuklalardan kat kat kaliteli bir devlet adamıydı

Barış Akarsu

Paul Walker

sabahattin ali :(

Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk

Nikola Tesla ve Atatürk

demokrasinin ne şekilde kullanıldığı önemlidir. %51'in %49'a karşı zafer ilan etmesi basit bir anlayışın sonucudur. Örnek vermek gerekirse minimum 3/5 gibi bir kural da demokrasidir. Komünizmde de tepende birisi olur. Yada bir parti. Eee? bu partiye karşı durabilmek mümkün mü?

Bir defa demokrasi anlayisi yanlis.

51'in, 49'a tahakkumu degildir demokrasi.

Sandiktan cikanin istedigi "her seyi" yapabileceği bir sistem de değildir demokrasi.

Gucler ayriligi, baski ve denetim mekanizmalari olmalıdır.

Tr'deki demokrasi degildir. Belki hic olmamistir tam manasiyla ama artik esamisi yok. Sandiktan demokrasi çıkmıyor.

Öncelikle komünizm demokrasinin olabilecek tek yönetim biçimi olduğunu söyler ve liberalizmin demokrasiyi askıya almasını eleştirir. Ben komünist literatür içinde bir tane bile demokrasi eleştirisi görmedim. Eğer bahsettiğin liberal demokrasinin temsil, uzmanlık ve [özellikle 19.yy'da] mülkiyet-cinsellik üstünden gerçek demokrasiden uzaklaştırmasının eleştirisi ise bu genel olarak demokrasiyle ilgili değildir.

[ps: burada belli başlı komünist gruplarda (özellikle Leninist), burjuva devletinin bütün işlevlerini yıkmak için proletarya diktatörlüğünü parti aracılığıyla kurma denemesini atlıyorum. Leninist çerçevede bile amaç proleterya diktatörlüğünün, bütün karşı devrimci ve gerici mekanizmalar bertaraf edildikten sonra yerini komünal demokrasiye bırakmasıdır. Ancak tarih bunun yanlış çıkardı.]

Yani komünizm ile demokrasiyi ayıran bir şeyler yoktur. Peki komünizm ile liberal anlamda bir demokrasiyi neler ayırır? İlk olarak temsil meselesi. Hem komünistler hem de anarşistler için yerel, kurul biçiminde karar alma temeli oluşturur. Belirlenmiş bir coğrafi çevrede yaşayan kişiler, o çevre hakkında bütün yaşamsal kararlarda tek söz sahibidir. Seçimle merkezden konuşan herhangi bir temsilci, bu grupların karar alma haklarını elinden alınmaz. Örneğin bu tip bir yerellikte, rant amacıyla Karadeniz ve Akdeniz orman ile derelerinin talanı, yerel grupların karşı çıkmasıyla durdurulabilir. İkinci bir fark liderlik ile konsey farkı. Komünist bir demokraside lider kesinlikle olmaz. Kurullar ve konseyler karar alma mekanizmasının temelinde yer alır. İlk iki komünist denemeye (ilki alman askerleri ikincisi stalinist devletçilik ve rus emperyalizmi altında ezildi) bakarsan konsey karar alır, lider değil (Paris komünü ve sovyet-rusça konsey demek zaten- deneyimi). Son olarak da, aralarında çok fark olabilse de kendini komünist tanıyan biri olarak siyasi seçim ve kararlarda cahilliğin rol oynadığını hiç düşünmüyorum. Bu cahillik meselesi de, liberallerin 19.yy'dan beri genel oy hakkını askıya alma ve uzmanlık adı altında kendi kendilerine yönetme amacıyla dolaşıma soktukları bir söylem. Tam tersine, siyasi kararlar arzular ve duygulanımlar çerçevesinde alınır. Örneğin AKP'nin bu kadar oy almasının sebebi halkın cahilliği değil, halkın belli kesimlerindeki arzu ve duygulanımlara (özellikle yabancı korkusu, küreselleşme karşıtlığı, aile içi patriarşi vb.) AKP'nin eklemlenmesi ile ilgili.

Bu farklar dışında ne liberal demokraside ne de komünist bir demokraside %51'in %49 üstünde egemenliği söz konusudur. Eğer çoğunluğun seçimle istediği her şeyi yaptığı bir rejim arıyorsan o tiranlıktır. Plebisit ve halk oylaması, belli başlı konularda, demokrasinin değil, tiranlığın araçlarıdır.

doktor yada sağlıkçı değilim ama geçmiş olsun. Umarım en kısa sürede iyileşir.. Nefret ediyorum şu kanser bokundan!!!

gecmiş olsun. muhtelemen amelayitın arkasından kemoterapi bekliyor.

Gelmiş ama geçip gitmiş olsun öncelikle.

Anneni ve sizi zorlayacak bir süreçe giriyorsunuz. Süreç başlangıcında bilmeniz gereken en önemli biligi; hepsi geçecek merak etmeyin.
eksisozluk.com

Şimdi yapacağınız tek şey iyi bi doktor bulup dediklerini harfiyen yerine getirmek olmalı. Ameliyat sonrası tedavi süreçlerinde yemek yiyor olması iyidir. Israr etme, bak yemezsen şu olur bu olur şeklinde değil de bıkmadan yorulmadan yiyebileceği şeyler yapın, ortamlar yaratmaya çalışın.

Çevrede hastanede filan kendi hastalık hikayelerini anlatmaya bayılan tipler var, olumsuz konuşan, mızmız davranan, şunu kaybettik bunu kaybettik diyenlerden uzak tutmaya çalışın. Yakınlarınızdan ne diyeceğini, nasıl davranacağını bilemeyen kişiler, uzak duranlar olacaktır, hoşgörün.
Olumsuz haber taber ne varsa hayatınızdan uzaklaştırmaya bakın. Her daim pozitif olun.

Sizin ama esas olarak annenin tutumu hastalıkla mücadelede baş aktör olacak. Annen bunu yenmeye karar verdiyse yenecektir korkma.

Ameliyat ve tedavi sürecinden sonrası için bazı önerilerim daha olacak. Şimdi onlar için erken, zamanı gelince hatırlatrsan ikinci aşama hakkında konuşuruz.

Allah yardım etsin. En kısa sürede atlatırsınız inşallah.

Çok geçmiş olsun, zor bir süreç ama bitiyor merak etmeyin. Meme kanserli hastalarla çalıştığımdan biraz bildiklerimi aktarayim. İsterseniz mesaj da yazabilirsiniz. Önce meme be koltuk altı lenf nodları alınacak. Ameliyattan yaklaşık 1 ay sonra kemoterapi başlayacak. 21 günde 1 alınan 2 ilaç 4 kür verilecek. Burada verilen ilaçlar saçları döker. Sonrasında biyopsi sonucunda belirtilen her2 durumu pozitifse taxan ve herceptin alacak. Taxan kemoterapötiktir bulantı, saç dökülmesi, güçsüzlük gibi yan etkiler devam eder. Herceptin biyolojik bir molekül, alerji ve kalp yetmezliği gibi yan etkileri olabiliyor ama bu yan etkiler verilen ilaçlar ve 3 ayda bir kardiyolog kontrolü ile takip edilir. Kalp yetmezliği olsa bile geri dönüşümlüdür ilaca ara verince düzelir. Bunları alırken radyoterapi de başlayacak. Radyoterapi hafif cilt yanıklarına sebep olabilir. Bir noktaya gelince kemoterapi ve radyoterapi bitecek herceptin devam ederken de aromataz inhibitörü dediğimiz bir ilaç eklenecek. Bu ilacı 5 yıl kullanacak.
Önemli olan şeyler beslenme, kemoterapi öncesi ve sonrasında alınması gereken ilaçların doğru şekilde alınması. Kemoterapilerden 2 gün sonra nötropeni oluştu mu diye bir kontrol kan tahlili yapılması. Kalabalıktan, yorucu işlerden kaçınması. Dağınık yazdım kusura bakmayın, mobilden gerçekten zor oluyor. Umutsuz olmayın, tanıdığım hastaların çoğu 1 yıl sonra normal yaşantılarına döndüler. Bir de kendini çok dinlemesin, tanıdığım hastalar arasında ne kadar sıkıntılı memnuniyetsiz tip varsa hepsinde tüm yan etkiler görüldü. Pozitif bakan, ben bunların üstesinden gelirim, diyerek umutlu olan hastalar ise çok rahat atlattılar.bu gerçekten önemli. Meme kanseri gerçekten tedavi edilebilen bir hastalık, inşallah siz de fayda görenlerden olursunuz.

merhaba öncelikle geçmiş olsun. benzer aşamaları biz de yaşadık zorlu ama umarım iyi sonuclanacak bir süreç olacaktır. hangi aşamada olursa olsun teşhis edilmiş ve tedaviye başlıyorsunuz. oyle bakın olaya.

bizim yaşadığımız süreç ameliyat , kemoterapi ardından radyoterapi ile sonlandı. bir çok yer gezdik ve annemin içine sinen kişinin operasyonu yapmasını tercih ettik. Haydarpaşa Numune 'de tedsvi oldu. Operasyonu Meryem GünayGürleyik yaptı. sonraki aşamayı ise Bala Başak Öven Ustaalioğlu takip etti (kemoterapi ve radyoterapi) sıra bulmakta sorun olabiliyor . Ama sıra ayarlandıktan sonra bir şekilde çözülüyor. Tabii devlet hastanesi olduğunu unutmayın kalabalık oluyor.

Devlet Hastanesine dair çekincelerimiz oldu ama bir çok konustuğumuz doktor aynı tedavilerin uygulanacağını , ekstra çok fark olmayacağını söyledi.

Onkoloji doktoru tavsiyeniz var mı?

balık satılan halde sorsanız onlar yönlendirir. arkadaşları vardır veya yol gösterirler. balıkçı kooperatifleri de vardır.

@tükenmez adam balık hali çok uzaklara taşındı:/ taa Gürpınar taraflarına.. Bir de ben büyük tekneler, takalarla ağ avcılığına gitmek istemiyorum. Tekneden, el oltasıyla av yapmak istiyorum. Kıyı balıkçılığında biraz yetenekliyim ama tekne ile bir kez ava çıkabildim, onun da tadı damağımda kaldı

Direkt şurası diye söyleyemeyeceğim ancak 7 metreden küçük fiber tekne kiralayanlar oluyor. O tekneler için ehliyet vs gerekmiyor ve tekne sahibinin de gelmesine gerek kalmıyor. Sadece teknenin ruhsatını veriyor size. Tek başınıza veya bir arkadaşınızla tekneyi alıp çıkabilirsiniz. Kullanması çok basit, küçük bir motor kullanırmış gibi. Yanınıza yedek yakıt alırsınız gideceğiniz mesafeye göre. Bazı tekneciler belki tek çıkmanıza müsaade etmez ancak bulunur elbet. 5-6 yıl önce biz sahibinden.com'dan bulmuştuk böyle.

Ben kolay kolay iğrenmiyorum sanırım, senin bahsettiğin tarzda şeyler bende büyük bi üzüntü, acı hissi oluşturuyor.

Geçen yemek yerken şu ekstrem kilolular programını izliyordum, programdaki kadının göbeğinin altında tümörümsü bişey vardı, ben de haşlama tavuk yiyordum, içim bi tuhaf oldu, yemeği aceleyle bitirdim. Aklıma bu geldi şimdi.

acizlere şiddet. baş kesme vs. bile o kadar kötü hissettirmiyor.

Canli yakilan insan gordugumde cok kotu olmustum. ISID'in turk askerlerini yaktigi video.

Gunluk hayatta da tavuk gordugum zaman midem bulanir ve igrenirim. Hele goruntusuyle birlikte kokusunu da aldiysam vay halime. Ozellikle but gorunce cok igrenirim.
Bir de tam haslanmamis katilasmamis halde olan yumurta cok igrendirir.

Tecavüze uğradığı için dağılmış kedi cinsel organı fotografı

tripofobiyi tetikleyen goruntuler gayet igrenc, mide bulandurarak, kotu hissettiriyor.

gorsel paylasamiyorum.

isid in turk askerleri ile ilgili o malum videosunu gorunce ben de uzun sure kendime gelemedim bir de.

www.haberself.com

şunun etkisindne uzunca bi süre çıkmamamıştım.

benzer bi örneği türkiyede de vardı. kadın gelin gittiği evde bu şekilde tuvalete hapsediliyodu. akıl sağlığını kaybediyodu. aradım ama haber linki bulamadım.

hah şu t24.com.tr

işid'in, ürdünlü bir pilotu kafes içinde yakışını izlemiştim.. Beni o kadar etkilememişti. Türk askerlerinin videosunu izlemedim. Ama belki aynı milletten olduğumuz için beni çökertebilir..

2 girls 1 cup

ben de @manuel gibi öyle şeylerde acı duyuyorum iğrenmeden ziyade.

beni iğrendiren şeyler genelde kusmuk ve kokusu, büyük insanların dışkı kokusu(altı değiştirilen, kapalı ortamda bulunan kişilerde özellikle maalesef), taşmış tuvalet, tıkanmış lavabo, çürümüş çoğu şey..

Her türlü rahatsız edici içerik izledim, ışid infazlarından, brezilyalı manyaklardan tut kartellerin işkencelerine kadar. Hayvanlara yapılan şeylere dayanamıyorum gözlerimi çeviriyorum.

Geçen sene gerizekalının tekinin küçük beyniyle köpekten intikam alma çabası sonucu bir köpeğin suratına tekme attığına şahit olmuştum. Arkam dönük olduğu için olayı görmedim ama hayvanın sesini duydum. Hayatımda şahit olduğun hiçbir şey bunun kadar kötü hissettirmedi galiba bana.

Canı sıkılmış geçer.

sallama. olur da paylaşımların altına filan bir şeyler karalamaya başlarsa basarsın engeli olur biter..

"siktir git" de, sonra engeli bas.


.

engelleme en iyi cevap olur.

Engelle. Erkekler hırs yapmaz kızlar gibi.

engelle 2 gün sonra engellediğini unutursun zaten.

Engelle

boşluktan son bir vurgun denemesi yapıyor. engelle gitsin, hayatından tamamen çıktıktan sonra ne düşündüğü çok mu önemli?

engelle geç

engelle gitsin pezevengi

eğer doğaya salmak gibi bir fikirse sakın yapmayın. Bahçeli yerlerden kastın nedir?

Soru tam olarak, "bugüne kadar evde yaşamış tavşanı doğaya salsak ne olur?" ise; Cevabı:
Daha gün bitmeden sokak hayvanları tarafından yenir.

Tavsanlar evcillestirilemez yalnizca yetenekleri koreltilir. Bu nedenle dogaya birakilinca tavsan olur, bir bahceye biraksan kediler oldurur.

Hayır, sokağa değil. Evcil tavşan zaten doğada 1 yıldan fazla yaşayamıyor. Evcil kedi gibi değil. İnsana bağmlı maalsef çoğu zaman.

Bu tvşan zor şartlardai bir yerdeydi, doğaya salınmak üzere evde misafir edildi bir süre. Çünkü küçüktü bayağı, hemen gidemezdi.

Sonra doğa yerine kapalı bir alan bulundu. Kazlar, tavuklar vs olan. İnsanın gelp yem ot vs verdiği.

cocukken tavsanim vardi, bebilcan. bir iki sene baktik. kuzu kadar olunca salalim bunu dedik dogaya. koye giderken yol kiyisinda mola verip cikardik cimenlere. korktu gidemedi bir yere. koyde akrabaya biraktik o yuzden. sonra haberi geldi, kopek parcalamis tavsani.

polo olur, fabia olur.

mazda 6 2.0 Sport SKY-G

civic, corolla yada auris hocam. Tüplü ise epey ekonomik olurlar. 3 de oldukça sorunsuz motor ve şanzımana sahip.

Benzinli kullanacağım diyorsanız, 308 1.2 vti'ların otomatiklerine bakabilirsiniz. Motor hem çok iyi hemde otomatiği sorunsuz.
vag grubun küçük hacimlileri ekonomik ama dsg'de epey sorun yaşayan olduğu için onu es geçtim.

ben de böyle takip etsem. mobildeyim.mesajları aileme okutacağım.

yakında bir soru da ben soracağım bununla ilgili.

Bak soruna cevap olmayacak biliyorum ama bir dost tavsiyesi.. Benzinli otomatik arabalara bulaşma.. Cidden pişman olursun...

yani şahsen soruna tezat bir cevap olabilir söyleyeceğim şey ama ikinci el temiz bir seat leon 1.6 dizel dsg alabilirsin. son derece de memnun eder yakıt ve performans konusunda.

dizel al bence.

www.sahibinden.com

Güç kimin elindeyse daima bunun kötüye kullanılma ihtimali vardır. Ama gücü eline geçiren yada geçirebilecek topluluğun/ırkın/milletin o ülkedeki azınlık-çoğunluk mevzusu da önemli. Ona bakarsan Budizm dediğimiz dinin/inancın dünyanın en barışçılı olduğu iddia edilir birilerince.. Eee? bak bunlar da kin ve nefret kusuyorlar?!

Kısacası maalesef bazı şeyleri gerçekleşmeden göremiyoruz. Kendi ülkem adına konuşacak olursam bazı şeyleri önceden görememek tam bir aptallıktı ki bugünler için yanılmadığımı maalesef biliyorum.

İngilizce cümleyi anlamadığım için onunla ilgili bir ifadem olamayacak.

Tanrının sevgisi ve merhameti ve hatta şefkati ve üstelik affı sonsuz. İnanmadığını söyleyenleri bile affeder. Kendi bildiği bir hesabı ve bir uygulaması vardır. Sorun O'na inanmayanların cehennemde cayır coyur yanacaklarıysa, inananlara verilen emirlerle inanmayanların nasıl yaşadıklarını karşılaştırmak yeterli diye düşünüyorum. Malum, nice ateistler var ki insanlara saygıları ve sevgileri, yardımları destekleri tartışılmaz bile. Bu açıdan değerlendirilir.

Ölüm bir son değildir, başka bir hayatın başlangıcıdır diye inanıyırum. Hele ki ölümle birlikte bilincin yok olacağına değil mutlak bilince homojenize karışacağımıza inanıyorum. Yani bizim bilincimiz yok olacaksa da algılarımız ve idraklerimiz artacak, yaşarken hiç bilmediğimiz ve asla bilemeyeceğimiz şeyleri bilir hale gelicez. Bana göre böyle.

klişe olacak belki ama doğmadan önce neysek öldükten sonra da o durumda olacağız işte ancak gönlüm reenkarnasyondan yana da umudum yok tabii.

tanrı yokmuşcasına yaşıyorum. net olarak yoktur diyebilecek halde değilim elbet ama mesela kuran'ın kainat yaratıcısı bir zekadan çıkabildiğine ihtimal vermiyorum.

eternal nothingness yani sonsuz hiçlik. iki dilde de ürpertici.

İnanıyorum, kaybettiğim tüm sevdiklerimle orada buluşacağıma inanıyorum. Şu kadarcık ömür kadar basit olamaz bu hayat, bu düzen, mümkün değil. Ayrıca bu kadar kötülüklerin, zalimlerin elbet yaptıklarının karşılığını göreceğine de inanıyorum, aynı şekilde iyilerin, mazlumların.

Yaratıcı o, ister affeder ister affetmez. O olacağı olmayacağı herşeyi belirlemiş, yolu göstermiş, canın isterse demiş. Biz de canımız ne isterse onu yapıp karşılığını da alacağız. Yaradana hesap soracak değilim.

inanıyorum ama anlatılan gibi bir mekanizma olacağını düşünmüyorum.

dünyada yapılacak tüm ahlaksızlığı yapmış ve kazara müslüman olarak doğmuş bir kişinin er ya da geç cennete gideceği ama son derece düzgün yaşamış bir kişinin sırf başka bir din mensubu diye sonsuz cehennem ateşinde yanacağı fikri "allah'ın merhamet ismine" ters gibi gözüküyor.

merhamet tek bir zümreye karşı olduğunda sanki anlamını yitirirmiş gibi geliyor bana. affedenlerin en hayırlısı ve merhametlisi isimleriyle anılan bir yaratıcı için de bu söylenilenler kafa karıştırmaktan öteye gidemiyor.

tehlikeli konular bunlar.

kendimi bildim bileli ateistim. (6 yaş civari)çok anlattılar çok okudum fikrim hic değişmedi. (yaş 37)
hiçliğe öleceğime inanıyorum.

yıldız tozuyuz, öyle biteceğiz. muhtemelen bir kaç yüzyıla kalmaz uzayda koloniler olacak, insan temelli fakat daha bilinçli varlıklara ait. güneş söndüğünde galaksiyi terk etmiş olacağız muhtemelen. bu kaosta kıble aramakla vakit kaybedeceğini sanmıyorum kimsenin.

Inaniyorum.

Benimle ilgili de inanmayanlarla ilgili de hukum ve ferman O'nundur. Kimse külli iradesine, rahmetine, lutfuna ve merhametine sinir koyamaz. Açıkça belirttikleri disinda.

Herkesin, yaptiklarinin karsiligini alacagina inaniyorum.

Olumden sonrası var. Hic tanimadigim birisi aracılığıyla ölen bir yakınım ile konuştum. O odada ateistinden en en muslumanina kadar 6 kişi de sahit oldu bu duruma.

ölümden sonra bilinçli olarak yaşayacağıma inanmıyorum ama gübre, hamburger köftesi ya da ona benzer bir şeylerde daima bulunmaya devam edeceğim sanırım.

ateistim ama öteki tarafta sonsuza dek yaşayacağımı bilsem sevinirdim açıkçası, yaşamayı seviyorum. seviyorum da denmez ama bildiğim tek şey bu: bilinçsizliği, yokluğu, ölümü görmedim. haliyle mevcut durumumu korumak istiyorum. fizik kanunu değil miydi zaten bu yav. o hesap. hatta istediğimizde ölüp geri doğabilsek şahane olurdu. ne bileyim düşünsene eve geliyosun, her şey kötü, "yoruldum amk" deyip ölüyosun, 6 ay sonra falan kalkıyosun. şahane.

en iyi ihtimalle 3000 yıl sonraki medeniyet "hadi atalarımıza kıyak olsun ve onların evrendeki kalıntıları, yankıları vb. elde ettiğimiz verilerle bilinçlerini tekrar oluşturalım" diyebilir.

İnanıyorum.
Allah celle celaluhun rahmeti gazabını geçmiştir. Yalnız kendisine inanmayanların durumu başkadır. Alın işte Suriye'den sonra en yakın örnek, Arakandaki insanların budistlerden neler çektikleri ortada. Şimdi sözde her canlıya acıyan, sinek bile öldürmeyen budistlerin bu inançlarına devam ettikleri sürece öldükten sonra cennete gidecekleri (ya da bazı reformistlerin dedikleri gibi cehennemde belli bir süre kalıp daha sonra cennete girecekleri) hiç bir şekilde düşünülemez.
İslama göre inanmayan birisinin cehennemde sonsuz kalması, onun her daim bu niyeti üzerinde bulunması nedeniyledir. O nedenle müslüman için imansız ölme korkusu ölüm korkusundan çok çok daha mühimdir.
Ünlü bir alim diyor ki, cehennemdekiler iman ehlidir (inanmışlardır).
Bu sözün manası, artık başka bir seçenekleri kalmayıp gerçeği gördüklerindendir. Ama artık bir anlamı yoktur.

ölümden sonra yaşamak demeyelim ama varolacağıma inanıyorum. Varolduğumun da farkında olacağım. Allah kendisine inanmayanları, reddedenleri niye affetsin ki? Eşitlik, adalet demek değildir. Senin ister Allah için, ister "iyi bir insan olmak için" gösterdiğin çaba, sağduyu, fedakarlıkla niye bir tutulsun inanmayanların inkarı? Affedilmenin bu kadar basit bir şey olduğunu düşünmüyorum. Allah herkesin dünyada yaptıklarının karşılığını alacağını söylüyor. Son dakikaya kadar kötülükle yaşayan bir insan pişman olup, tövbe ettiğinde ruhunun huzura ereceğini mi düşünüyorsun? Yaptıklarımızın bedelini ödeyeceğiz. Hepimizin günahı var. Eğer Allaha inanıyorsan, yaptıklarımız adalet terazisine koyulduğunda günahlar ağır geldiyse bunun cezasını çekip sonra huzura, cennete yada adı her neyse ona kavuşacağız. Kısacası son dakika çakallık yapmak, götü kurtarmaya çalışmak sökmez.. Ne demiş? "biz size şah damarınızdan daha yakınız"

Bankaların altın gününe git. onlar doğrudan gram üzerinden hesap yaptığı için daha az kaybın olur. çünkü kuyumcudan aldığın bileziği kuyumcuya bozdurmak istersen arada "işçilik payı" gibi saçma sapan bi fark oluyor. Altın günlerini takip et. Hatta şu sıralar altın fırlamış durumda..

@silah taciri - bilezik bozdurmayacagim aslinda, hep ceyrek yarim iste ne varsa. ama yine de altin gunu daha mantikli ve guvenli sanirim, hem dogrudan bankaya yatiririm parayi.

onereceginiz banka var mi? hepsi ayni midir?

Elindeki altının ayarını biliyorsan Google'a gram fiyatını sor.
Bulunduğun şehrin en büyük kuyumcular çarşısına git.
En büyük dükkana gir. Tarttır. Google'dan almış olduğun fiyatla gramı çarp. O fiyata ver.
Yüklü miktardaysa teminiyle ilgili kuşkulu bakışlara ve sorulara maruz kalacaksın. Cevaplarını ve varsa teminle ilgili belgelerini önceden hazırla.
Google 22 Ayar için şöyle diyor mesela:
anlikaltinfiyatlari.com

araba almak için çeyrek, yarım, tam en varsa bozdurmuştum 3 ay önce. Kapalı çarşıya gidip dükkan dükkan sorup fiyat aldım. Fakat şöyle bir çakallık yaptılar. Adam elimde yarım ve tam altın da olduğunu öğrenince çeyreğe en iyi teklifi vererek boşuna gezme bu fiyata alayım hepsini dedi. Fakat yarım ve tam altını çeyrek fiyatına endekslemeden başka fiyatlar verdi. Haliyle ben çeyrekten kazanacağımı yarım ve tam altından kaybedecektim. Kabul etmeyip çıktım ben de dükkandan.

tavsiyem çeyrek, yarım ve tam altınları ayrı yerlerde bozdurman. Öncelikle çeyrek için fiyat al dükkalardan, yarım ve tamlardan hiç bahsetme. En iyi fiyatı veren yerde bozdur çeyrekleri. Sonra aynı işlemi yarım ve tam altınlar için de yaparsın.

elinde ne varsa kağıda yaz. intetnetten fiyatlarını öğren. sonra git kuyumcuya, elimde bunlar var ne eder diye sor. böylr kuyuncuları gez. altınlar yanında olmasın ki çalınmasınlar. en iyi fiyatı aldın. sonra bankaya sor ve karar ver. geri gittiğinde sana farklı fiyat verirse bozdurma.

Uydurmadır, hükümet bankalara düşmanken böyle bir konuda onların fikrine danışır mı sence?

bankacıyım. Bu bana saçma geldi. Çünkü böyle bir raporun hazırlanması filan ciddi iş. Kaldı ki bankaların başka işi gücü yok bununla mı uğraşacak? bedelli sevdalılarının çıkardığı dedikodular..

not: Şafak olmuş comolokko. şu dakikadan sonra ben mi gideyim? :))

yok.

aksarayın bilmemne köyünde sabaha karşı nöbetteyken sevgilisini özleyip içinden şiir yazan ve bunu tarlalara bağıra bağıra okuyan bir adam olmadıkça insan, çok şey kaybeder.

FU bedelli!

Hiç kulağıma gelmedi. Okuyunca da saçma geldi zaten.

bunları birleştirebiliyorsun. ne şekilde oluyor bilmiyorum ama.. muhtemelen dilekçeyle filandır

4a dan emekli sandığı dökümü göremezsin, 4c dökümü olması lazım emekli sandığı.

hiç bir yerde gözükmüyor

Turkiye tam olarak kapitalist degil. Devletin ozel sektor uzerinde dogrudan (yasalarla) ve dolayli olarak (soylemlerle) etkisi var. Gercek kapitalizmde iki sirket esit sartlarda ayni urunu daha kaliteli ve daha ekonomik sekilde sunmak uzere yarisir. Turkiye'de ise zamanin yonetimine yakin duran sirket vergilerle ya da kapatilma gibi baska turlu sekillerle rakibinin onune gecer. Kalitesiz mali pahaliya satar ayrica o sirkete devlet guvencesi verilir.

hemen hemen çoğu ülkede karma ekonomi var. olay, bu ülkelerde devletin ekonomiye ne kadar müdahale ettiği.. abd konusunda çok bilgim yok ama adaleti özel sektöre teslim edemezsin. adamların en güvendikleri şeyin başına geliyor ülkelerindeki adalet. mesela amerikada savunma sanayisi özel sektörde. ordu isteklerini belirtiyor, şirketler de bu istekler doğrultusunda silah/mühimmat filan üretip ihaleye katılıyor.

Türkiye'nin tamamen kapitalist olması imkansız. herkes götünü devlete yaslama ihtiyacı duyduğu için öyle yada böyle devlet ekonominin içinde

Türkiye kağıt üstünde sosyal devlet ama gerçekte amerika kadar kapitalisttir.

Sosyal devlet sana bir çok imkan sağlar ve vergiler yüksektir.

Türkiye'de devlet sana hiçbir sikim sunmaz afedersin ama vergiler yüksektir.

Mesela isveç örnek bir sosyal devlet diyebiliriz. Mesela işsiz isen iş aradığın müddetçe maaş alırsın devletten. Psikolojik sorunların varsa ya da hastaysan, sakatlandıysan sigorta sandığı(försakringskassan) sana maaş bağlar ve oryantasyon sağlaman için seni fasilitelere gönderir.
Okul falan ücretsizdir.

Vergiler muazzam yüksektir bu nedenle(her sene sonu bankanda ne kadar paran varsa ordan vergi düşülür). Ev sahibi olmak zordur(daire değil ev) yakıt pahalıdır, otomobil pahalıdır nispeten. Yol vergileri falan vardır. Bir tek elektrik ucuzdur o da ısınma derdi yüzünden. İsveç'te kömür falan yakmak pek yaygın değil. Nükleer santral+ çevreci çözümlerle elektirik üretilir.

Amerika'da ise özel şirketler dışında sigorta yok diye biliyorum devlet karışmıyor bu işlere.

Üniversite de ücretsiz değil bildiğim kadarıyla.

Vergiler düşük genel olarak(ny hariç) yakıt, emlak ve otomobil ucuz. Kazanç yüksek, işsizlik yok ama sosyal güvencen sıkıntılı. Hastaneler senin sigortana göre sana bakıyor veya bakmıyor.


Türkiye tam bir garabet la düşünüyorum da.

ehlileştirilmiş kapitalizm. katıksız kapitalizm diye bir sistem yok dünyada.

türkiye tabi ki kapitalist. ekonomi modelleri üretim kaynakları açısından ele alınır. örneğin cumhuriyetin ilk döneminde devletin fabrikalar kurması kapitalizmin varlığına engel değildir. devlet kapitalizmi, kontrollü kapitalizm falan filan diye en fazla nitelendirilebiliriz o dönemi.

kafa karışıklığı, 18-19. yyda yapılan saf liberalizm tanımlamaları sebebiyle oluyor. oysa kapitalizmin özü, artı değere üretim aracı sahiplerinin (burjuvazi) el koymasıdır. bir de böyle düşün ;)

gördüğüm kadarıyla kavramlar baya birbirine girmiş buralarda da.

Evet Türkiye kapitalist. Çünkü diğer kapitalist devletler gibi, devlet özel sektörün artı ürünü çekmesi için gerekli düzenlemeleri yapıyor. Sömürünün devlet korumasıyla özel sektöre aktarıldığı bir ekonomik model kapitalizm. Çıkışının ilk anlarında da böyleydi (gümrük duvarları, bütünleşik pazar, çitleme vb.), neoliberal dönemde de böyle (vergi afları, emek formu üstünde kontrol, iş kanunundaki değişiklikler vb.).

Yani Türkiye ortak alanların (orman arazileri, nehirler, kıyılar, hava vb.) vahşi işgali, özelleştirilmesi ve rant kapısı yapılması ile kapitalist olduğunu açıkça belli ediyor.

Kapitalizmi devlet müdahalesi üstünden ayırmak oldukça büyük bir hata olur. Çünkü kapitalizm devlet müdahalesinin ta kendisidir. Bu sebeple karma ekonominin kapitalizmden farkı sosyal devlet anlayışı üstünden kurularak anlaşılabilir. Yoksa devletin hangi alanlarda iş yaptığından değil.

o zaman abd'de sanırım sosyal devlet anlayışı yok. bu yüzden eğitim ve sağlık giderleri hep özelde mi? üniversiteler özelde ama lise seviyesinde devlet okulu var mı bilmiyorum.

turkiye kapitalizmin sosyal devlet gibi satildigi bir ulkedir. ornegin kara yolunu karayollari yapar gibi gozukur, ama ozel sirkete ihale eder. ozel sirket yolun sahibi degildir ama tum gelirini toplar. eger ozel sirkete yaptirilmadiysa alicisi ciktiginda ilk firsatta ozellestirilir. Kagit ustunde her yol devletin ama pratikte geliri ozel sirketin olur, ya da alicisi ciktiginda olacaktir. Bu sayede devlet yol yaptigi icin vergi toplayabilecek, hukumet ise oy toplayabilecektir. Ozel sirket ise gecis ucreti. yani vatandas hem yolun yapimina para oder, hem uzerinden gecmeye.

ornegin almanya sosyal devlettir ama ayni zamanda kapitalist bir devlettir. yolun yapimini devlet ozel sirkete ihale eder, sirket yapar. yolun mulk sahibi devlettir, devlet uygun gorurse yolu ucretlendirir ve gelir devlet kasasina kalir. uygun gormezse ucretlendirmez. bu konuda hicbir ozel sirket ile baglayici bir sozlesmesi yoktur. devlet malini yine halkinin hizmetine ucretsiz sundugu kadar sosyal devlet, halkin ozel sirketlerden isterse hizmet alacagi kadar da kapitalisttir. ornegin sosyal sigorta, istersen ozel sigorta yaparsin, devlet guvencesinden cikarsin, istersen de devlet sigortasinda kalirsin. ama turkiyede ozel sigortan varsa bile devlet sigortasindan cikamazsin ikisine de para odersin.

kisacasi turkiye vergi toplarken kapitalizim iceren sosyal devlet. turk bir calisan emeginin yaklasik %40-%50 si gibi kismini vergi olarak odemek zorunda ama universite harci oder, kopru gecis ucreti oder, doktor muayene ucreti oder. alman bir calisan emeginin isterse %40-%50 sini vergi olarak oder bu kalemlere ucret odemez, ama isterse de sitemden cikar ve az vergi oder. abd vatandasi ise sistemin disindadir zaten toplum icin tehtid olma riski olmadigi surece herseyden kendi sorumludur, o oranda da %15-%25 (eyalete gore) gibi vergi oder. Turkiyede ise hizmet sunarken ihale destekli, tekelci kapitalizim. ama hizmeti almak icin abd gibi ucret odemek gerekir, turkiyede sadece bir kisim azinlik ucretsiz hizmetten yararlanabilir(yesil kart sahibi tamamen ucretsiz saglik hizmeti, universite okumak isteyen maksimum %20 gibi azinlik devlet universitesi okuyabilir, ya da devlet resmi arac sahibi otoyol ucreti odemez).

genelde vergi oranlari dusuk ise kapitalist, vergi oranlari yuksek ve sosyal guvence var ise sosyal devlet+kapitalis olur. Ama Turkiyenin sistemi istisna, kendine has cok akilli ve ozel bir sistemdir.

@ black mamba. Evet, abd'de sosyal devlet anlayışı hiç yok. Eğitim, sağlık, emeklilik vb. hep özelde. Devlet kurumu olan bazı üniversitelerde bile oldukça vahşi bir borçlandırma dönüyor. Aslında burada devletin karışmaması söz konusu değil. Tam tersine, devlet karışarak devlet okullarına verilen katkıyı kısıyor. Daha sonra devlet lisesi/mahalle sistemi (aynı mahalli idaredekiler aynı liseye gidiyor) ve gettolaşma aracılığıyla fakir semtlere kötü eğitim verilmesi ve siyahların/meksikalıların kültürel sermayeye erişimini kısıtlanmasını sağlıyor. Aslında, devletin müdahalesi yok gibi gözüken yerde, siyasi, hukuki ve iktisadi bir etki aracılığıyla toplumda sömürü, ucuz iş gücü ve suç (ki suç polis düzeninin varlık nedeni olarak kullanılır) yeniden üretilir. Sanırım abd'deki eğitimin bu işleyişinden başka hiçbir şey neoliberal kapitalizmi daha iyi anlatamaz.

Türkiye abd'den daha kapitalist çünkü ort. işçi ya da mühendis abd'de ki alım gücünü rüyasında göremez. Abd'de sisteme uyarsan basamak atlamak için daha çok şansın var çünkü para var ülkede. Mesela Türkiye'de sıradan vergisini veren düzgün bir vatandaşın çocuğuysan üst düzey gelir getirecek bir işe girmen için iyi üniversitede okuman lazım, üniversitelerin bir kısmı ücretli ama götünü yırtsan ailenin geliri nedeniyle sana üst düzey okulda okuyacak borç verilmez. Abd'de ise aileden 0$ kalsa bile, yetişkinken borç alarak yıllarca okuyabilirsin ya da üniversite ailenin gelirine göre ücret belirler. Eyalet değiştirerek bir ton yeni şansa ulaşabilirsin vs.

Ayrıca Türkiye'de dolaylı vergi absürd seviyede ve bazı ülkeler vatandaşlık maaşı denerken Tr'de işsizden zorla haraç kesiyorlar :)) bu hangi kapitalist ülkede var bilmiyorum.

sherlock
friends
got

Büyük kısmını izlemiş biri olarak Fear the Walking Dead haricinde güzel buldum listeyi. İzlemediklerimden de the Mist'i elerdim sanırım. Pek iyi yorum almadı yanılmıyorsam.

eğer 2. dünya savaşı konulu şeyler ilgini çekiyorsa band of brothers'ı gözüm kapalı tavsiye ederim

lost'u keşke hiç izlememiş olsam, bilmiyor olsam da yeni başlıyor olsam derim hep. lost beni çok etkiledi, çok heyecanlanarak izledim.

breaking bad de mükemmel bir dizi ama lost'un verdiği heyecanı vermedi.

tüm sezonlarını izlediğim yalnızca doctor who ve breaking bad var listede (hiç dizi izlemiyormuşum) ikisini de öneririm, alanlarının en başarılı yapımlarından.

hepsini değil ama bir kısmını izlediklerimden de; the simpsons ve planet earth serisini öneririm.

bu aralar talihsiz serüvenler dizisine sardım henüz tek sezonu var, masalsı ve şahsına münhasır bir anlatım tarzları var, öneririm.

Breaking bad, narcos, Sherlock, doctor who, game of thrones harika diziler.

Friends benim için gerçekten terapi gibi.

ÖNCELİKLE The X Files
sonra fringe ve doctor who

Friends: izlediğim en hatalı dizi olabilir. senaryo devamlılık olarak çöp, bırak başka bölümü, aynı bölüm içinde bile dedikleri tutmuyor. onun dışında kadraja girmemesi gereken şeyler falan var bir dünya. yine de izlediğim en iyi komedi dizilerinden.

Doctor Who: (2005'ten itibaren çekileni diyorsundur) arada baya bir bozan ama çok güzel bölümleri olan, izlemeye kesinlikle devam edeceğim, başarılı bir bilim-kurgu/fantezi dizi. Üşüyoruz Tennant reyiz.

Game of Thrones: Çok güzel başlayan, sonra giderek boşlaşan bir dizi. Kitaplarla dirsek temasındayken senaryo çok daha iyiydi. Şimdi CGI çok para yiyiyor olsa gerek, içerik çöpleşiyor. Yine de en iyi fantastik kurgu dizilerden.

Sherlock: Sapyoseksüel olduğunu iddia eden insanları bu yöne iten 2-3 diziden biri. Benedict Cumberbatch çok iyi oynuyor. Senaryo da (kitaplardan elbette) güzel bir uyarlama olmuş günümüze.

Seinfeld, The Simpsons zaten komedi alanındaki klasikler.

Breaking Bad, Dexter, The Big Bang Theory izledim ama beni sarmadı.

Bunlar dışında Person of Interest, Black Mirror, BattleStar Galactica, Coupling, American Gods, Rome vs. önerebiliyor muyuz? Bir alt grup (istenirse çerezlik) olarak da Misfits, Oz ve Netflix'in Marvel ve DC Comics dizilerini önerebilirim eğer bir önceki cümledekileri de önerebiliyorsam tabii ki.

kuyucaklı yusuf

Devlet Ana

aylak adam
bereketli topraklar üzerinde

elveda gülsarı

Beyaz geceler

Kürk Mantolu Madonna.. okudun mu bilmiyorum, biraz kısadır ama Sabahattin Ali'nin anlatımı çok güzel..

10 numaralı kamara'yı okuyorum şu an. Ahmet Ümit tadında.

hasan ali toptaş. istediğiniz yerden başlayınız.

büyük umutlar - charles dickens

nick'ten esinlendim

(bkz: bereketli topraklar üzerinde)

İnce memedi okuduysan çıtayı baya yukarı çıkarmışsın biraz bekle sindir kitabı.

İspanya ya da İtalya olabilir.

kıbrıs

amsterdam

Antalyada hala denize giriliyor oluyor <3

Onun disinda her yer olur yani deniz tatili degilse aradiginiz.

Kıbrıs o tarihte sıcak oluyor halen. Fakat denizi berbat bence, tuz oranı dolayısıyla jölede yüzüyor gibi hissediyorsun.

tayland

Malesef mi? Tatilin en güzel yapıldığı aylar onlar. Bir bütçe belirtmediğinden bir yer önermedim. Yurt içi-dışı vs.

medre+1

Eşim öğretmen olduğundan Eylülden sonra tatil yapamıyorum.Eğer böyle bir engelim olmasa tüm yaz tatillerimi ekimde yapardım

Ekseriyetle Radyo Eksen. Akşamları bazen Nihat Sırdar'ı dinliyorum.

Cumartesi akşamları TRT Kent Radyosu Ankara'yı dinliyorum.

Joy FM'i de ara ara dinliyorum.

Joy Türk, best FM.

Modern sabahlar ile konuşan Türkiyeyi reklamlarda değiştirerek dinlemeye çalışıyorum

FG - 93.7

metro fm, fg, eksen

sabah kent fm - metehan
akşam joyturk - mesut süre

Show Radyo sanırım nihat Sırdar

Joy FM, Power FM ve bunun Türkleri

kent fm

10 gun resmi tatil degil, 10 gun idari tatil var.

28-29 Agustos her yer acik zaten.

noterler, bankalar açık.

büyük futbol kulüplerinden biri utanç verici mağlubiyet alınca diğerleri böyle alaya alıyor.

ya bir takım elendiğinde rakip tararftarın kızdırmak için yazdığı ünlem o kadar. bu akşam fb elendi ya, ona mahsuben.

Ben de biri birine söyledi sanıyordum. Hay Allah razı olsun hepinizden.

@delay bro sen neyi nasıl hortlattin yahu. Ahahaha ya hu bayağı genel internet jargonu işte.

tüm olay şurdan başladı;

b1212.hizliresim.com

öyle ben hortlattım falan değil. sanırım fenerbahçe yenildiği zaman galatasaray futbolcusu twit atmıştı. o zaman türk futboluna dahil oldu.

hatta vol 2:

twitter.com

yaklaşın, anlatıyorum: bu mevzunun patlaması 2016-2017 sezonunda Beşiktaş-Fenerbahçe maçında son dakikada Beşiktaş'ın gol yemesiyle hortladı. fenerliler başlıkta coştular :) tabi bunlara galatasarylı arkadaşlar da katıldı. mevzunun çıkış noktası bu. daha sonra her alınan yenilgide, hezimette rakip takım taraftarları gelip dalga geçmeye başladılar. şahsen bir Beşiktaşlı olarak ben de çok dalga geçtim hem fener hem galatasarayla. saçma mı? sonuna kadar saçma. ama sözlükte ne doğru ki? :)

1-1 biten bjk-fb maçıyla başladı diye hatırlıyorum.

çıkar çok rahat.

cosmos'a teslim ettiysen çok rahat çıkar..

arkadaş almanya için geçen hafta pazartesi teslim etti. bu salı vize çıktı. ki almanya zorlaştırdı diyorlardı.

izmir bu aralar yogun. pazartesi gunku basvuruya hala donmediler. ama 7 eylule kadar cok rahat cikar eksigin gedigin yoksa.

ev adresini ve diğer bilgilerini bulursa, operatörünü verirsin mahkemeye uğraşıp durur. bilgi saklama olayı esastır..

bi ara 18 yaş üzeri bütün vatandaşların bilgisi sızmıştı ya nete işte onu yedeklediyse bulabilir ikamet adresini sadece isim soyisimden.

gerçi aynı isim soyisimden bir sürü kişi vardır ama oturduğun ilçeyi vs biliyorsa bulur yani.

avukat arkadaşı/tanıdığı varsa her şeyini bulur.

Herkesin bilgisi her yerde. Ufak bir çaba ile her şeyini bulabilir.


.

ne ronesansi ortacaga kadar gidiyor

ilkokulda bize bu dönemi "yeni çağ" olarak öğrettiler.. yanlış hatırlamıyorsam İstanbul'un fethiyle başlayıp Fransz Devrimi'yle son bulmuştur. Başka tarihçiler de Amerika'nın keşfiyle başladığını iddia eder

Fransız devriminden sonra bugüne kadar da yakın çağ diyorlar. bence saydığın şeylerin hepsini bi kutuya koyamazsın..

"batı" dediğin kavram kendi içinde dallanıp budaklanıyor. Aydınlanma dediğin olay keza öyle. Batı aydınlanması diye bakınca bile tarihsel ve bölgesel olarak farklı analizler yapabiliyorsun.

Dolayısıyla böyle bir durum yok. Ha kestirip atmak istediğin zamanlarda evet batı aydınlanması dersin ama afaki kalıyor ciddi bir muhabbette.

Endülüs Toledosunda antik yunan eserlerinin arapçadan latinceye çevirilerine kadar gidiyor. batı aydınlanması denince aydınlanma felsefesi anlaşılır ama. 600-700 yıllık dönemi kapsayabilecek kavram var mı bilmiyorum.

türkiye'de aşağı yukarı her sene %15 değer kaybeder.

değer kaybı şu demek mesela;
atıyorum 20 tl'ye şu an: 1 ekmek, 1 kilo et, 1 litre su, 1 m3 doğalgaz alabiliyorsun.

1 sene sonra enflasyondan dolayı:
0.85 ekmek, 850 gr et, 850 ml su, 0.85 m3 gaz alabileceksin.

niye çünkü her şeye zam gelmiş olacak. ama senin paran aynı duruyo. değer kaybı bu demektir. ha neden zam olur o ayrı konu. dolar artar, vergi artar vsvs

Her ne kadar miktarı ufak diye nitelendirsen de 3 yıl kullanmayacaksanız kesinlikle türk lirası olarak saklamayın. Ya altın alın, ya döviz alın ama kesinlikle türk lirası olarak durmasın. usd alıp yıllık faize koyabilirsin oranlar çok az olsa da hiç yoktan iyidir.

değer kaybına ilişkin cevaplar verilmiş zaten, o paraya arsa alınır demeye geldim ben. arsalar daireye göre daha çabuk değer kazanabiliyor çevremdeki akrabalara, komşulara baktığım zaman. düşünülebilir bence.

değer kaybının belli bi süresi yok ki? enflasyon dediğin şeyin kendisi başlı başına değer kaybıdır. 20bin tl için uzun vadede en mantıklı çözüm dolar/euro/Altın'dır. bunların üçü hiçbir zaman uzun vadede değer kaybetmez.. biraz önce bir arkadaşa yazdım. ben geçen sene 10000 TL'lik gram altından 1000 tl kar ettim. Sonra aptallık edip yüksekten dolar aldım ve g.tümün üstüne oturdum, orası ayrı :)

Aslında benim anladığım şöyle dolarda,euroda,altında değer kaybeder.Şu an bu parayı euro yapsam 5000 euro olsa, 3 sene sonra 5000 euro ile alabilceklerim de daha az olmucak mı? Direk dövize veya altına geçerek değer kaybını sıfıra indirmiyoruz sonuçta. 3 sene sonra 5 bin euronun da değeri azalmış olcak. Tabi bu rakam türk lirasına göre daha azdır.

dolar, euro, altın tl karşısında değer kaybetmez. yani 20000 tl'ni yurtiçinde harcamayı planlıyorsan değer kaybın olmaz. bak sana ne diyorum, 1 sene içinde %10 kazandım altından. bu büyük bir rakamdır. ha ama kazandığım kadar dolardan kaybettim. ama bu demek değil ki dolar sürekli 3,50'de kalacak. tekrar yükselecektir. mevzu bahis senin bu paraya kısa vadede ihtiyaç duyup duymaman.

not: bak bunlar yatırım tavsiyesi değil. olan biten bu şekildedir, onu izah ediyorum :)

5000 euro ile alabileceklerin,
20 000 tl ile alabileceklerinden daha çok olacak.

kalacağın yerin havuz spor salonu vb imkanlarının olması iyi birşey ama sürekli çalışacağın ortamda olmak bence güzel birşey değil. ayrıca işe gidip gelmeyeceksin diye kötü bir semtte yaşama bence.

araban olacağı için ulaşımın rahat olabilir.(trafiği saymazsak) ama istanbulun çoğu yeri lafta istanbul. çekilmiyor.

anadolu yakasında istanbul denilecek yer pek yok. kadıköy iyidir.
üsküdarı ben pek sevmiyorum. üsküdara bağlı olan cumhuriyet mahallesi olabilir. libadiyede geçen fiber altyapı cektiler libadiye olabilir.

avrupa yakası olursa masrafın çok olur gereksiz kalabalığa girebilirsin. avrupayı bilenler birazdan bilgi aktarır ama üç beş kuruş ucuz olucak diye istanbul denmeyecek varoş yerlerde yaşama bence.

Havuzu spor salonu iyi bir site aidat dahil en az 1500 lirayı bulur en iyimser tahmin net 3000 lira ise maaş hiç düzenini bozma.

maaş net olarak 3k civarına geliyor sanırım. bahsettiğiniz türde siteler aidatla birlikte 1500 lira alıyor. faturalar ıvır zıvır giderler vs elinizde 500 lira bi para kalır. bence de düzen bozmaya değmez. ha ama bu işi aldıktan sonra istanbul'da yükselirim diyorsanız o başka.

O para için istanbula gelme diyen olmadıysa ben diyorum gelme olduysa tekrar edelim gelme:) Ya 4500 net olsa ancak yaşarsın hem de izmir gibi yeri bırakıp geliyorsun:/ kariyerin için önemli olduğunu varsayarak cevap verecek olursam; ancak anadolu yakası maltepe tarafında site falan bulursun. Zaten anadolu yakası bence daha güzel sıkılınca bostancı suadiye taraflarında takılırsın ama az bir parayla yaşacağını bil.

benim anlamadığım evden çalışacaksan neden istanbula taşınıyorsun?

Açıkçası ben de 4500 brüt ile İstanbul'a taşınmak istemenin şaşkınlığını yaşıyorum. Hele de evden çalışmak için. Hele de İzmir'den gelerek. Hele de :)

İzmir'deki skaladan dolayı 4500 brüt fırsatı iyi gelmiş olabilir ama İstanbul için çok vasat, hiç bozma düzenini. hahahaha @sta en mantıklı soruyu sormuş.

4500 brüt çok boktan. yıl sonuna doğru o maaş 2binlere düşer. bence 4500 için istanbulda, hem de yalnız yaşayıp kirada oturmak tek kelimeyle saçmalık. belki İstanbul dışardan cazip görünüyordur, bilemem ama emin ol pişman olursun. 4500 brüt maaş çok çok kötü.. bence yol yakınken işten vazgeç. ya da daha fazla talep et. en boktan evlerin kirası bugünlerde 1500'lerden başlıyor. Ne yiyip ne içeceksin?

Bu şartlarda İzmir'den istanbul'a taşınmanız bence mantıksız. Şöyle bir şey yapabilirsiniz, görüşmeye geleceğiniz zaman günü birlik geliş dönüş uçak bileti alırsınız. İstanbul'a taşınmaktan daha mantıklı.

Gün önceden belli ise 200-300 TL'ye hallolur o işte.


.

herkese tek tek tesekkürler, Istanbul meselesi, aylık toplantıların istanbul merkezde gerçekleşmesi nedeniyle olacakti, ancak denildiği gibi bu gidisle İzmir'de kalmak daha iyi olacak gibi. Toplantilarin oldugu zamanlarda da izmirden gidip gelecegiz artik. Yeni düzeni izmirde kuracagiz belli ki.

tasinma, nakliye, esya, boya badana, internet vs. baglatma, depozito falan derken zaten maas farkindan kazanacagin geliri harcamis olacaksin ilk yil icin.

bak ben 2002 yılından beri swatch'un alüminyum gibi mat renkli bi saatini kullandım bugüne kadar. guess, tissot gibi çok saat geldi geçti ama manevi değeri olduğu için bu saati taktım. yaklaşık 1-2 ay önce saatin olduğu yerde kızarıklık, deride soyulma gibi şeyler oluştu. doktora gittim, alerji yapmış dedi.. maalesef artık kullanamıyorum saati :/

bunları niye yazdım sana? bu alerji meseleleri belli olmuyor. 15 sene alerji yapmamış saat bugün yapabiliyor. denemeden bilemeyeceksin..

bana yaptigi olmadi, demek ki yapmiyor ahahahah

@tavukbanalop ah ha ha hah

bir epilepsi hastası olarak cevaplayayım. reklam gibi olmasın ama NP Beyin Hastanesi fena değil. Ben fonksiyonel MR çektirmiştim. Bi arayıp sorun isterseniz

evet
modeline göre değişiyor

1- evet
2- istersen toplam tutar, istersen karışık içindeki tek tip banknotları(50'lik, 10'luk vb.) gibi ayırabiliyor. Ayrıca deste de yapabiliyor.

1- evet
2- evet.

yine de musteri hizmetlerini arayin. talep uzerine sayim yaparlar belki. dediginiz sekilde degil de eksik para verme durumu olmustu bende. ispat da edemedim haliyle. sayim yapip ustunu yatirdilar sonra. sube atmsiydi ama bu.

Şuba atm'si değilse, doğrudan telefon bankacılığını arayıp, durumu anlatın. Eksik para tutarıyla ilgili işlem yaparlar, sayımda ortaya çıkar.

atm bazen parayı eksik sayıyor. iş bankası atmsinde başımıza geldi. müşteri hizmetlerini arayın, onlar belli bi gün gidip sayım yapıp duruma göre parayı hesabınıza yatırıyor.

şube atm'si olup olmaması çok büyük fark yaratmaz. müşteri hizmetlerini arayıp durumu anlatın. onlar ilgili çağrı kaydını oluştururlar. para vb. transferi yapan şirketler atm kasalarını direkt genel müdürlüğüne ya da nakit para akışıyla alakalı birimine götürüyor. orda atm'nin muhasebesi tutulunca durum anlaşılır. Bazen para ne muhasebede ne de müşterinin hesabında filan görünmez. bu da paranın direkt atmnin para yatırma ünitesinde sıkışıp kaldığını gösterir. onda da banka yine gerekli işlemi yapıp müşterinin hesabına yatırır parayı.

Bi arkadasim da 100 tl eksik almış akbanktan. Benim başıma gelmedi ama olabiliyor.

Evet böyle bir durum oluyor, tanıdığımın başına geldi. Şubeye bağlı olmayan tekli atmlerden biriydi, müşteri hizmetlerini arayıp kayıt oluşturdu, sayımdan sonra hesabına yatırıldı eksik tutar.

Çok sağolun. Aradım müşteri hizmetlerini kayıt oluşturdular.
Düşürme ihtimalim %1 gibi bir şey.
Muhtemelen yakında çıkar ortaya.

.tr alacaksan en uygunu www.nic.tr
.com için ihs mantıklı

www.namesilo.com


.

isimtescil.net

Iftarlik Gazoz

İçine öküz oturtan iki film söylüyorum:

Me and Earl and the Dying Girl
The Broken Circle Breakdown

life is beatiful

Iftarlik Gazoz

dancer in the dark

Manchester by the Sea

dünyanın orta yerinde aşk için ağlıyorum

kore filmi ağlama garantili.

Hachiko
Her izlememde salya sümük ağlarım.

stoning of soraya m. film bittiğinde içinde sadece öfke ve üzüntü kalıyor. izlerken koyuveriyorsun kendini.

hachiko+1 ağlatma garantili

uzun süre sonra askerden gelen insanların köpekleriyle ilk karşılaşmalarını izle. ben çok ağlamıştım

Hachiko demeye gelmiştim ben de.

Canim kardesim

ek hesaptan eksiden para çekersen daha fazla faiz yersin her çekimde faiz yersin asgariyi ödeyince ek hesap kadar faiz olacağını sanmıyorum bankacı arkadaşım bana böyle önerdi.

ben her ay asgari ödüyorum.
faiz için şöyle düşün. 8bine yakın borç var. 100 tlye yakın faiz geliyor. ben 2500-3000 ödüyorum her ay.

kredi kartlarının faizi ek hesap faizlerinden daha yüksektir. ek hesabından çek parayı, o şekilde yatır.

muhasebe hareketleri belgesinde hesabına yatan paralar, harcamaların filan görülüyorsa sıkıntı yok. Islak imza ve şube kaşesi yeterlidir. bir de imzalayanların imza sirkülerini iste

aynen imza sirkulerini de almistim ben

ödemek kredi notunuz için önemli. o yüzden odeyin derim ben.

aslinda odeyedebilirsen ode.banka her gun arayip taciz edecek.harcayip odemeyen ustunede soylemeyen kardestende karti geriye al.her bekledigin gun faiz edigin icin bir an once ode kurtul.

asgarisini ödeyin en azından.

90 gün sonunda takibe düşersin. sıkıntı yaşarsın

3 ay ödenmediği takdirde yasal takip başlatılır hakkınızda.

30 gün uyarı, faiz yersin.
60 gün ihbar, faiz artı ihbar masrafı ödersin.
90 gün kara listedesin. borcun tamamının ödenmesi beklenir. 5 yıllık kredi geleceğini bok edersin.
istersen 10 lira borcun olsun. geciktirme.

1 eylul de kara listede olursun mutlaka yatirmalisin. kara listeye girersen krediyi vs unut kredi karti bile vermezler.

Vize başvurusu için istediğinizi söyleyebilirsiniz.

@auroraaurora başka evraklarla beraber istemiştim, tek başına istemek anlamsız olacak.

Kredi başvuru deyin madem. :) Çalıştığınız firma dışında bir yerden alabileceğinizi sanmıyorum.

sgk?

Ben olsam bordromu vermem. Niye aldigim maasi kurusu kurusuna gostereyim? İsterseniz kredi karti basvurusu yapicam diyip muhasebeden isteyin.

İnsan Kaynakları ya da Muhasebe, kim varsa artık gidip isteyin. Şirketlerin bordro vermesi zorunlu. Neden istiyorsunuz diye soracaklarını sanmıyorum. Sorarlarsa banka deyip geçin.

Ayrıca kafama takılan bir soru var. Diğer şirket sizin bordronuzu aldığında maaşınızı öğrenip ona göre teklifle gelecek. Bana bu hiç adil gelmedi.

Sizin oralarda işleyiş bu şekilde mi acaba?

kredi başvurusu +1.. ayrıca ne zaman istersen vermek zorundalar. öyle kıllık yapma şansları yok

kredi başvurusu +1, şüphelenmelerinin imkanı yok, herkesten istiyorlar.

tekliften sonra pazarlık tabii ki olur. "hayat şartlarım ve kendi kariyerimi ve potansiyelimi göz önünde bulundurduğumda x tl'nin altında bir maaşla çalışmaktan hoşnutsuz olacağım" gibi bir şey söyleyebilirsin. direkt eli güçlü taraf gibi ben x tl'nin altında çalışmam dersen paşa gönlüm bilir diyip yükseltmeyebilirler, insan yönetme işi biraz.

yalnız, arkadaşlara katılıyorum, yeni şirketin bordro istemesi hiç hoş bir davranış değil. muhtemelen sadece maaşı ona göre ayarlamayacaklar, aynı zamanda hangi gelir vergisi dilimine girdiğinize göre maaşınızı kırpacaklar. hadi ilki etik bir durum, tercih meselesi ama ikincisini yasal dayanağı yok; bunu sor o yüzden. çünkü yıl içi iş değişikliğinde kümülatif vergi matrahı sıfırlanır, bunun aksini uygulayamazlar.

E-DEVLET

her ay vermek zorundalar zaten bordroyu. arşivliyorum dersiniz

özel sektör e-devletten bordro alamaz sadece sgk dökümü alır

pazarlık zaten teklif yapıldıktan sonra yapılır.

teklifiniz için teşekkür ederim, ama mevcut şartlarımı değiştirmek benim için de bir risk olacak, biraz daha yüksek bir beklentim vardı, teklifinizi yeniden değerlendirebilir misiniz vs.. diyebilirsiniz.

teklifi telefonda yaptı zaten. bende olumlu düşünüyorum dedim. sonra bordroyu isteyecem maille dedi. ben bordroyu ilettikten sonra maille tekrar teklifi yazılı olacak iletecek galiba.

ik ile görüşmeye gitmeden son aya ait brüt maaşımı sormuşlardı. bende e-devletteki tutarı yazdım. ben maaşı net olarak aldığım için her ay brüt tutar değişiyo. şimdi baktığımda geçen aya ait brüt tutar onlara yazdığımdan daha fazla. onu söyleyip teklifi bi tık daha arttırmalarını istemeyi düşünüyorum. ama arttırmasalar da kabul edeceğim. istediğim bi işti çünkü hem evime daha yakın, hem kurumsal, hem maaşımda yaklaşık %20 kadar artmış olacak.

14:00'teymiş sanırım. rte'nin açıklamasından sonra, büyük ihtimalle olur diyorum.

%100
özel sektöre f.ck

eğer insafa gelirlerse khk ile idari tatili resmi tatile çevirebilirler. inşallah bu güzelliği yaparlar.

%99 idari tatil kararı çıkar, resmi tatil işi zor biraz.

emir büyük yerden geldi zaten. resmi tatil olmaz o ayrı bir konu

Bankaların yani buna paralel piyasaların tatil olması mümkün değil. Zira piyasalar iş günlerini yıl başından dünya bankası'na bildiriyorlar, afet ya da savaş gibi haller olmadıkça bu çalışma günlerini değiştiremiyorsunuz.

resmi tatili unutun. idari tatil rulez!!

1 bence

Birinci çok güzel, keyifle kullansın.

1 kesinlikle

2 çok hoş.

2 favorim.

1 numara jiletmiş.

2 diyorum.

bence 2. yeşil kayış outdoor olayına biraz daha yakın..

2 için bir oy daha

hem 1500 tl ye yakın parayı gözden çıkarıyorsunuz hem casio almayı düşünüyorsunuz enterasan

aynı kalitede, şıklıkta ve özellikte outdoor saat bulamadık biz. sizin varsa bildiğiniz marka öğrenelim biz de değerlendirelim.

kordondan dolayı 2 diyorum. çok daha rahat olacak.

bence bunu alın. yabancıya da gitmemiş olur.

www.eksiduyuru.com

Bence kesinlikle 1 daha güzel.

Yakın arkadaşım kızına dolunay ismini koydu, bence hoş bir alternatif olabilir. Uzun ömürler dilerim.

modern değil ama "günseli" çok güzel değil mi ya? :/

zeynep.

idem :)

Berrak

Ayşe

modernlik ne bilmiyorum ama baharın her dönem gideri var.
nisan eylül filan da güzel çağrışımlar yapıyor.

Ilgın olabilir. Pek modern değil belki ama Gökçen de güzel isim. :)

bugün gerçek diye bi isim duydum ve bence çok hoş. ırmakta keza.

sanırım her kız çocuğu isim önerisine aynı şeyi yazıyorum ama eftelya. çocuk sahibi olmak istemiyorum ilerde ama bi kızım olsa ismini eftelya koymak isterdim.

beril

annemin adıydı.
çok da zariftir bence.
tabii "modern" derken kastın ne olduğuna da bağlı.

selen diyorum.
ayşe ve zeynep modern değil.
teşekkür ederim.

duru.

Güneş, Dolunay, Mavi (evet gökyüzünü seviyorum)

Alize

ipek.. her zaman gideri var

Bilge
Pelin
Ece
Bahar

Ece
Selın
Mine
Beren
Lena

Gökdelen

girmiyorum. canım çekmiyor öyle olunca. blowjob week.
e,28

Hayır. Pre kullanınca kadın çok değişik halledere giriyor duygusal olarak. Pre kullanıp yapmak yerine bir ay hiç yapmayalım ben kabul ederim. Genel olarak pis abicim işte mide lazım.

Hayır, asla

bir kaç gün uçkuruna sahip çıkamayan adam değildir zaten. ben ilişkiye girmem. yoksa o önemde ilişki bana girer..

Severek giriyorum, kadın daha ıslak ve daha azgın oluyor. Ayrıca gebelik riski de olmadığı için içine boşalabiliyorum. <3 Bu çiş ya da kaka değil, kan. Damarlarımızda dolaşan sıvı. Pis değil yani. Biraz demir kokuyor sadece, bunun dışında olumsuz bir tarafı yok. Yatağa koyu renkli bir havlu seriyorsun, o kadar. Boşaldıktan sonra da yıkayınca geçiyor.

Kadın tarafı tampon kullandığında daha iyi. İçerdeki kanın büyük kısmını tampon emdiği için ortalama 10-15 dakika süren ilişkide yeniden kanama pek olmuyor. Olursa da çok pozisyon değişikliğine gitmemekte, çık gir yapmamakta fayda var. Erkek girince boşalana kadar çıkmamalı yani. Ele falan kan bulaşıyor hâliyle.

Seviştiğim kadının kadınlığına dair fonksiyonlar beni iğrendirmez. Özellikle o dönemde sevişelim gibi bir derdim de yoktur. Ama bazı kadınlar daha istekli olabiliyorlar. Ben de hayır demem adetli diye. Duşunu alırsın akar gider kan. Bu yüzden enfeksiyon kapan bir kadınla karşılaşmadım. Tıbbi konu, yorum yapamıyorum.

Bu konuda biraz titizim.
Başkalarını dinlerken iğrenme durumum olmuyor normal karşılıyorum ama ben ne regl ne de ağdasız durumlarda yapamıyorum.

Twelfth haklı
Mutekebbir beden olumla nedir araştır bak. Tüm kadınları bu kurtaracak :)
Sevişilir ama kadın üste olursa daha rahat oluyor bulasma vs olmuyor yatağa. Sonrasında duş şart

öyle kolay tiksinen bir tip değilim. bir kere denedim, bana bulaşan biraz kanı sorun etmedim. tekrar olsa yaparım.
oral yapmam ama, o kadar da değil.

Girerim. Ortalığın kan olması nedeniyle o kadar özgür hareket edemediğim için süper rahat hissetmiyorum ya da normal zamandakiyle aynı sıklıkta olmayabilir ama çok da büyük sorun değil.

İlgili dönemde cinsel isteğim daha yüksek olmasına rağmen girmiyorum. Zamanında 1 kez denedim, daha da girmem o topa.

1- pre. bile olsa pis ve kadının bu kadar mikrop almaya yatkın olduğu bir dönemde riske gerek yok.
2- çok ıslak olunduğu için zevkli değil
3- kokuyor ve bulaşıyor.

Netice ile hem güzel bir deneyim değil, hem de enfeksiyon riski var. Gerek yok.

Girmem.
İki taraf için de sağlıksız

Duşun altında sevişilebilir diye düşünüyorum. Pre olmasa da olur.

ben de aynı şekilde pronet şikayetlerini okuyup kale alarm taktırdım. memnunum 3. senem şu an. daha detaylı bilgi isterseniz sorabilirsiniz.

İşlemlerini ödemelerini ben yapmadım lakin bir müddet kaldığım evde Pronet kullanılıyordu. Birkaç kez arıza benzeri durum olduğunda çağrı merkeziyle görüşmem gerekmişti ve gerçekten çok ilgili davranmışlardı.
Ben çok memnun kaldım kendi evimize taşındığımızda alarm sistemi taktıracağız ben Pronet düşünüyorum.

Not: Yorumları okumadım.

Kale'yi ben onermem. Memnun kalmadim. Onlar sizi arayana kadar hırsız evi yuklenir götürür. Defalarca tecrube ettim. Ayrica sistemlerde hep bir sikinti var. Kac kere degisime geldiler. Alarmlar durduk yere çalar butun bina gece 4 te ayaga kalkar. Tam bir sacmaliklar silsilesi. Taahhütu bozdum kurtuldum kendilerinden. Pronet aynisinin lacivert olani.

6 Senelk bir Pronet kullanıcısı olarak şiddetle tavsiye ediyorum. Hiç bir sıkıntı yaşamadım 6 senedir çok memnunum

İş yerinde pronet var evde de 6 aydır falan Kale alarm kullanıyoruz. İkisinin de sistemi, mantığı aynı. Kale bir tık daha ucuz.
Kale'de biz yukarıdaki anlatıldığı gibi problemler yaşamadık. Pronette durduk yere çalma olmuştu. Kale'den memnunuz genel olarak.

pronette yaşadığımız gerek sistem, gerek pronet kaynaklı tüm saçma sapanlınlar ardından 1 yıldan uzun süredir kale alarm'a geçtik ve mutluyuz. tavsiye ederim.

eğer banka veya para döndüren bir şirket falan değilseniz ben bu ben bu tip alarm haber alma merkezli falan sistemleri hiç gerekli bulmuyorum. tanıtımını yaparken yağlıyorlar ballıyorlar ama tehlike durumunda alarmın yapacağı şey çağrı merkezine sinyal atıyor, çağrı merkezi de polisi arıyor. abi bu memlekette evimde katil var beni öldürecek desen polis dört saat sonra geliyor, ben arasam ne yazar, pronet çağırsa ne yazar. eve girip üç beş bir şey kaldıracak hırsız da zaten alarmla malarmla uğraşmaz. o internette pronet'le ilgili şikayette hırsızlar yüzbinlerce doları kaldırmaya giriyordu ve alarm sistemini etkisiz hale getirme konusunda uzmanlardı. sizin evinize girecek adam allahın gariban çingenesi, suriyelisi. ne gerek var haber alma bilmemnesine onca para vermeye. zaten polis gelene kadar adam arazi olur.

amcamın evine camdan giren hırsız, amcamın cama taktığı 5 liralık cakcakcak öten alarm sayesinde camdan geri atlayıp kaçtı.

şimdi herkes memnunum yazmış ama bundan nasıl memnun olunabilir? bundan ancak alarmınız hırsızı savuşturduysa, hatta alarm haber alma merkezi sayesinde hırsızı yakalattıysa memnun olabilirsiniz. taktırdığınızdan beri hiçbir aksiyon olmamışsa 5 liralık cakcak alarmı da aynı, pronet de aynı, kale de aynı.

abonelikli alarmları boşverin. kapıya pencereye manyetik kontak, stratejik noktalara da pir sensör konulan (hepsi şart değil, girilebilecek nokta bir taneyse sadece oraya konsa da olur) ve tek özelliği sensör algıladığında ciyak ciyak öten bir sistem alın. en ucuzu bu olur. alarm öttüren ev tipi hırsız, alarmı susturmakla falan uğraşmaz, panikler kaçar.

kibritsuyu +1

ufak yerlerde hiçbir önemi yok. bangır bangır öten manyetikli alarmlar daha caydırıcı olur. kaldı ki benim bildiğim pronet önce sizi arıyor siz mi girdiniz falan diye polisi aramadan önce.

ıntech öneririm. çağrı merkezi arıyor siz mi girdiniz acil bir durum var mı diye ulaşamazsa direkt polis (ambulans ve itfaiye de var) yönlendiriyorlar. hem ev hemde iş yeri için gayet memnunuz. ayrıca fiyat olarak da çok iyi. bi bakın derim.

pronet ve kale ile telefonda görüştüm. Kale'den bir görevli bu akşam gelip inceleme yapıp, fiyat verecek. Caydırıcılık anlamında ne kadar başarılı olur bilmiyorum ama biraz da olsa güven verir

yaklaşık 1.5 yıldır pronet kullanıyorum.bir şikayetim yok.

lizbon/portekiz

italya genel olarak zaten acık hava müzesi gibi. gezmesi güzel ama bu aralar sıcaktır. eylül ekim gibi git derim.

viyana bana pek iç acıcı gelmiyor, her şey fazla kurallı gibi

prag güzel gece hayatı falan iyidir.

hirvatistan & Slovenya & slovakya

Amsterdam/Hollanda. Kasım'da oradayım

Nice ve etrafı olabilir, monte carlo, cannes vs.

Barcelona

slovenya

Prag kültür şehri falan değil, yani istesen olur da, gece parti parti gezip içme şehri.

Barcelona +1, Lizbon + 1, Slovenya + 1

zamanında parsel parsel de satılmıştı, yeni bir şey değil. şimdi komple sattılar. ülkede satacak bir şey kalmadı işte, didik didik ediyorlar her şeyi. elde ne varsa çıkarıyorlar.

sallayın. takmayın artık. hakettiğimiz gibi yönetiliyoruz.. yanarım yanarım da hayatımın 15 senesinde bunlar var olacak.. gençliğimde.

dediğim gibi takmayın. vatandaş profili hakediyor bütün bunları

eğer gerçekse para için yapılan bir satış olmadığı ortada. talep Amerika'dan gelmiştir, Türk yetkililer "buyrun buraya yapın" dese de sikinde olmaz onların.
benzer bir projede çalışmıştım, skmeyecekleri eşeğin önüne ot koymaz bunlar.

Rezalet bir olay. Bu arazi vakıf arazisidir, hukuken ve dinen vebali büyük.

Önce toki'ye aktarmışlar, toki'de abd'ye satmış burasını.

Ak-saray'ı da bu araziye yapmışlardı, demek ki parça parça satacaklar...


.

Göz göre göre miras elden gidiyor, yav yeter artık her gün bu kadar da olmaz demekten bıktım. Eylem yapsan biberi ye içeri gir. Bir bok yapmaya da hakkımız yok ki.

sen kullansan olur. ehliyete bakıyorlar.

Araç sizin veya arkadaşınızın üzerine olması gerekiyor diye biliyorum. Mesela ben babamın aracıyla yurtdışına çıkamamıştım 2011de.

ehliyete bakmıyorlar. orada arabayı kullananın araç sahibi olup olmaması önemli değil. daha doğrusu araç sahibinin arabayla seyahat ediyor olması gerek. en azından sınırda bunu kontrol ediyorlar. ve yeşil karta bakıyorlar. ehliyet sadece sende varsa sen kullan. risk almaya değmez.

mutlu mutlu yıllara :)

kadıköy merkezdeysen bir doğum günü hediyesi verebilirim :P

(: olur öyle

DGKO!

Mutlu yıllar ^^

Kutlu olsun o halde! :)

Güzel yaşlara bebiş

nice çılgın yıllara :)