Söylemem.

söylemem. herkesin hayatı kendine.

İstediği kadar yakın olsun arakdaşın, bu altına girmek istemeyeceğin bir yük bence. Sonra karambolde bir bakmışsın olay senin başına patlamış. Gerek yok.

Söylemem ama arkadaşımı sıkıştırırım olmadı iletişimi keserim.

eğer aldatılan yakın arkadaşım olsaydı söylerdim. net.
ama kadınla yakın değilsen ve erkeksen -muhtemelen öyle- söylemen doğru olmaz. sevgilin eşin falan yok mu? çok yakınsanız o söylesin. söylenmez de ama. inanmaz. sen kötü olursun.

bu yükle nereye kadar gidilir bilmem, o noktada aynıyız.
yakın arkadaşın uzun süredir aldatıyor, bide çoluklu çocukluysa ve aldatmaya devam edecek gibiyse bi daha düşünürüz.

dakika düşünmem isimsiz mail/mektupla söylerim. açık ve net.

hayata karışmak değil bu.

Kimsenin hayatina karisamazsin,karisma.yuk falan degil ne yuku olsun seni ilgilendirmez.muzevirlik iyi bir huy degildir.

söylemem. bilmiyormuş gibi yaparım, hatta kendimi de buna inandırır hayatıma devam ederim. sevgililik olsa tamam da, evlilik yıkılması zor bir kurum.

Söylemem, ancak kendisine net bir tavır alır, mesafe koyarım. Böyle şeyleri alışkanlık haline getirmiş, herkese sulanmaya meyilli bir tipse ve yakın çevremden birine bulaşırsa da biçimine sıçarım.

bir şekilde söylenmeli bence. kimse aldatılmayı, aptal yerine konulmayı hak etmez bir de evliyse daha beter.

"Too much information" diye bir şey var. Çok arkadaşlık bitirdi benim çevremde de. Çok hayatı alt üst etti. Sen de buna maruz kalmışsın. Çok fazla bilgi her zaman iyi değildir. Söylemezsen kendini o masum eşe yalan söylüyormuş gibi, söylersen de arkadaşına ihanet ediyormuşsun gibi hissedersin genelde.

Ben söylemem. Söylersem hem arkadaşlığımın hem de arkadaşımın ilişkisinin biteceğini bilirim.

Ama o arkadaşımı da kenara çeker, bu bir daha olursa ya da seni böyle bir ihtimalle şüphelendirirse hiç durmadan eşine durumu anlatacağımla ikaz ederim. Zaten yeterince yakın arkadaşınsa "Sana ne, benim hayatım." diyemez böyle bir durumda. Yok zaten ters giderse zaten çok yakının değildir. Söylenmesi ya da söylenmemesi seni pek ilgilendirmemiş olur. Bu durumda da kendi vicdanımı rahatlatmak adına gider söylerim.

kimsenin kimseyi aptal yerine koymaya hakkı yok. ayrılıp ne bok yiyorsa yiyebilir orası hiç kimseyi ilgilendirmez ucu birine dokunmadığı sürece. kesinlikle söylerim.

söylemem, karısı zaten bunu fark eder ama ayrılmayı göze almıyorsa fark etmemiş gibi yapar. genelde böyle durumlarda söyleyenden hınçlarını çıkartıyor iki tarafta.

soyleme gardas birak her sey kendi kendine hallolsun husseder en sonunda ogrenir kadin.

soyleme, kadin inanmaz hem adamla hem de kadinla kotu olursun. kadin inanirsa da iliskileri biter ve adamla kotu olursun. adami cek ''oglum akilli dur, soyletme bana kadina yazik ediyorsun'' de.

karın seni aldatıyor. bir dost. diye mesaj atardım.

bi kaç kere söylemeye çalışmıştım vaktinde. gelen tepki genelde ya sen yanlış anlamışssındır o öyle bişey yapmaz oluyor, ya da sen bizim ilişkimizi kıskanıyorsun.. kendi gözünle görmeyince kabullenmesi zor bir olay. dolayısıyla mutlu mesut ilişkisini sorgulamaktansa senin samimiyetini sorgular söylediğin kişi.
hiç katlanamıyorsan isimsiz girişimlerde bulun. ama buna da inanmama olasılığı yüksek. kimden nerden geldiği belli olmayan bir şey sonuçta ama en azından aklına bir kurt düşer.

Nasıl yaparım bilmiyorum ama söylemek gerek. Söylenmeyince adamın yalanının yanına bir de bilip de söylemeyenler onu aptal yerine koyuyormuş gibi geliyor. Zaten adam yalan söylemiş, üstüne bir de ben de gerçeği saklayarak yalan söylemiş varsayarım. Aynı şey benim başıma gelse, partner kadar bilip de söylemeyenlere de kızarım, onlarla da ilişkimi keserim. Düşünsene, biri seni aldatıyor, bunu millet biliyor ve bir tek sen ortalıkta aptal gibi geziniyorsun; üstüne de arkandan "Vah zavallı" diye acıyıp üzülüyorlar. Bu etik bir sorumluluk gibi, söylenmemesinin iki yüzlülük olduğunu ve "Aile yıkılmasın"ın aslında gerçekte olmayan bir aileyi bir araya tutmaya çalıştığını düşünüyorum ama nasıl söylenir bilmiyorum.

Yapan kurtulur da diyen kurtulmzmış derler


Elinde delil varsa mektupla yolla gitsin maile inanmayabilir. İsimsiz dememe gerek yok yada at kafadan bi isim.


Yekten gidip deme :)

ne çok işsiz varmış. elleşmeyin insanları, saçı tarayın iş arayın.

O degil de basligin milliyet.com.tr basligi gibi olmus :))

empati kur. aldatılan sen olsan öğrenmek istemez miydin? ben isterdim. zor durumda kalmak istemiyorsan daha uygun veya gizli bir şekilde haber et. ya da ortak arkadaşlardan fikir iste.

sen karışma, sen iyi ol yeter tarzı düşünceleri modern dünyanın bencilce yaklaşımları bence. korkma. sen kendinden ve dürüstlüğünden emin ol ve aynı durumda olsaydın neyi bilmek isterdin, onu cevapla yeter.

anlattığın gibiyse eğer, sen dünyanın en güzel insanısın. bu kadar net.

Muhbirlik değil bu. Sevap işliyorsun.

İyi insanlar hala var, inadına varlar. Hiç düsünme aynen devam et.

Kesinlikle doğru, allah razi olsun

afferin sana, iyi bir şey yapıyorsun kötü değil hiç düşünme.

içinde birazcık insanlık ve vicdan olan biri zaten yaptığının doğru olduğunu söyleyecektir.
ben de aynısını yapardım.

En iyisini yapmışsın gerçekten

@ wide, hemşom sağolasın ve çirkeflikte haklısın kuzenimin canı cehenneme de acaip işleri var (hacılar- hocalar-büyüler-cinler bilmem neler) eşine de olmadık iftiralar atmıştı...insan eşine bunu yaparsa bana hayli hayli yapar ondan sonra ne olur bilmiyorum.
ailem konuyla ilgilenmiyor, boşanma aşamasında sülaleyi birbirine kattı çünkü yengem sağolsun, uğraşmak, muhatap olmak istemiyorlar. ama eniştemle görüştüğümü evine gittiğimi filan biliyorlar, yeni eşini de çok sevdim. az-çok tahmin ediyorlardır zira benim elim dursa dilim durmaz malum :) yapabileceğim bişey varsa yaparım çekinmem. sormuyorlar ama tahmin ediyor olabilirler.

Eğer anlattığın gibiyse olay seni tebrik ederim çok iyi bir insansın.

yaptığını zaten "aile kavramı" kavramı içerisine sokmazsan çocuklarını görmeye çalışan göremeyen bir babaya yardım edip mutlu ediyorsun bundan güzel bir kaç şey vardır.

@exodia, bugün kızının doğumgünü resimlerini attım.
adamın bana ölsem gözüm açık gitmeyeceğim deyişini unutamıyorum. düşündüm, çoluğum çocuğum yok ama insan ayrılsa da böyle olmamalı hakketen de adamın bir suçu yok, olsa böyle yapabilir miydim emin değilim.
resimleri aldığında ilk anda kızını tanıyamadı. çok kilo almıştı. sonra bu büyük mü küçük mü diye bi tereddüt yaşadı. (kızların yaş farkı az ve benziyorlar)
ya bi baba bu benim kızım mı, öyleyse hangisi diye düşünüyorsa! bunun ötesinde bişey var mı? böyle düşününce vicdanım çok rahat. ama öte yandan hukuki bir yaptırım varsa veya kuzenim fark ederse yanmış olabilirim :) o zaman ne yaparım bilmiyorum.
kuzenimle ben de görüşmüyorum böyle ortak koyulan resimleri filan yolluyorum özel çekip atmıyorum.

Akrabalık illa kan bağıyla olmuyor işte. Senin yaptığın da adamlık. Helal olsun. Vicdanın rahat olsun.

anlattigina bakilirsa seker gibi adamsin. bravo.

aynen devam, güzel insan.

Devam.

Birşey olur diye korkma. Böyle güzel birşey yapanı Allah darda bırakmaz.

iyi yapıyorsun. yapmaya devam et kimsenin ne dediğini de takma.

bu satırlardan çıkacak olumsuz bir sonuç yok senin adına. akraban da olsa yanlışını ve hatasını biliyor olman ve onları kırmadan bunları yapıyor olman prensip sahibi olduğunu gösterir. ben de aynen devam etmeni düşünenlerdenim.

ellerine sağlık, aynen böyle devam et. asıl sevap bu.

süpersin, aynen devam! hatta gizlice görüştürebilirsin telefonda falan çocuklar yeterince olgunsa tabii

gözlerim doldu.kesinlikle aynı şekilde devam et hatta turuncu ornitorenk'in dediği gibi eğer ihtimal varsa telefonla bile görüştürülebilir.

kan bağının, feodal saçma ilişkilerin yanında değil doğrunun yanında durmuşsun. pek gayet doğru.

zamanla anlar duruma geleceksin evet. bozma moralini. aynisini ben de yasamistim. amerikali hocam olur oyle demisti :D simdi felsefe uzerine bile konusurum.

bi de suan icin turkce-ingilizce sozluk kullanman lazim. baslarda. daha sonra ingilizce-ingilizce sozluk kullanman lazim. daha sonra da cumle icinden anlamlari cikartmaya baslarsin.

daha önce duyuru'da buna benzer bir soru sorulmuştu, arkadaşlr himym'nin çok fazla phrasal verb ve sokak kalıbı vs. barındırdığından bahsedip dil geliştirmek için başlangıç aşamasında tavsiye etmemişlerdi. bunun bir alternatifi olarak şöyle yapabilirsin: bsplayer'da hem türkçe hem de ingilizce altyazıyla izleme şansın var. bu şekilde ayarla, gözünü ingilizce'ye bakmaya zorla, çok tıkandığın yerde türkçeye şöyle bir gözucuyla bakar, devam edersin.

anlamaman normal... her dizinin jargonu var. alıştıktan sonra çok kolay anlarsın... bir de kelime kelime anlamak zorunda değilsin... cümlenin toplamından anlamı da doğru çıkarman yeter...

bu açıdan friends'i tavsiye ederim. dili kolaydır.

altyazı da ingilizce olursa günde 20 dakka mis olur. ama hiç şaşmıycak. hergün izlenecek o 20 dakka.

@sevgikusunkanadinda, HIMYM neden uygun değil dediniz ki, moralim bozuldu :( ama haklısınız, cidden çok fazla phrasal verb kullanılıyor. en sevdiğim dizi o olduğu için tercih ediyorum aslında. 20 dk olması da diğer sebebi.

@rectoa, friends var arşivde ama görüntü iyi değil. izleyesim gelmiyo o nedenle. ayrıca 1 bölüm friends izlemişliğim yok.

@compadrito, daha önce tavsiyene uymadım ama bu sefer hergün 20 dk ödevimi yapacağıma söz veriyorum.

himym'yi sevdiyseniz, vaktiniz de varsa(iki altyazı durumuna alternatif olarak) şöyle devam edilebilir belki: ilkini türkçe olarak izler, sonrasında da ingilizce altyazıyla bir daha izler, hem phrasal verb'leri öğrenirsiniz, hem de diğer konuşma kalıpları aklınızda daha kolay yer eder.

Hayır

eksiklik değil.

kişinin kendi fikirlerine, ihtiyaçlarına bağlı bir şey. bence değil, facebook'da olmak da sıkıntı değil tabi. benim hesabım yok, ihtiyacım yok çünkü.

tabi ki hayır facebook'u olmayan insanlar genelde daha önemli şeylere vakit ayırıyor.

eksiklik değil. Ama çevrenizdekiler facebook üzerinden mesajlaşıyor, oradan planlar-etkinlikler düzenliyorsa bu tür şeylerin dışında kalabilirsiniz.(<-- benim facebook kullanma sebebim)

@toua tokuchi: facebook'u (ve tabii interneti) nasıl kullanıldığı kişiden kişiye değişir. facebook kullanınca insanlar vakitlerini boş şeylere ayırmış olmuyor.

ben şu anki işimi, katıldığım 2-3 uluslararası workshopu facebook üzerinden buldum. ve facebook kullanmayan bir arkadaşımın bu workshoplardan haberi bile olmadı. ki başvursaydı büyük ihtimalle benim yerime giderdi.

soruna cevap olarak bir başka facebookla ilgili duyuruya da verdiğim cevabı vereyim. facebook'un temel mantığı gerçek hayattaki sosyal hayatınızı sanal olarak simüle etmesi. tüm bağlantılarınızı tek bir platform üzerinde görüp, kim nerede ne yapıyor bilgisine kolayca erişmenizi sağlıyor.

bu şekilde düşünürseniz avantajlarının dezavantajlarından fazla olduğunu farkedersiniz.

oyun oynayıp oynamamak size kalmış. ama özellikle yurtdışı bağlantılarınız korumak açısından oldukça avantajlı.

Bence eksıklık. Gundemı kacırıyosunuz, populer seylerden bıhaber oluyosunuz.. Insanlar hep vıral vıdeolarla, capslerle fln gonderme yaparak konusuyo arkadas ortamınızda konusulanları kacırma, anlamama ıhtımalınız cok yuksek.. Ben fb hesabım olmamasıyla gurur duyyorum dıyen tıplerı de anlamıyorum ne alaka yanı aman buyuk basarı..

ben sadece arada twitter giriyorum, onda da takip ettiklerim haber ve komedi vs. hesapları. yani gerçek insan takip etmiyorum.
facebook kullanmamam ya da twitter'ı bu şekilde kullanmam türkiye gündeminden geri kalmamı gerektirmiyor, öyle de olmaz zaten istenmediği sürece.

ama facebook konusu biraz farklı, çünkü türkiye'de facebook sosyalleşmek için kullanıyor. facebook'un yoksa işte/okulda ya da başka yerde tanınma oranın azalıyor. çok sosyal bir insan olup olmamanın etkisi olmuyor bunda. çünkü öyle bir site haline gelmiş ki, kullanan insanlar artık kullanmayanlara bazen "eh aferin kullanmıyorsan iyi bok yiyorsun" ya da "canın sıkılmıyor mu ya kullanmadığın için" (bu ikincisi ağır işsiz) gibi tepkiler verebiliyorlar.

insanlara ne kadar ihtiyaç duyduğunla orantılı, bahsettiğin eksikliğin ölçüsü.

genel düşünerek yazdım ama, kişiden kişiye göre değişir. ben açıkçası son zamanlarda yeniden açmayı düşünüyorum.

yıllarca kullanmadım, yeni açtım ve diyebilirim ki büyük eksiklik. loserlar gibi eski sevgili stalklamak için kullanmıyor herkes bunu. haber alma, iletişimde kalma gibi çok ulvi bir görevi yerine getiriyor. network'ün ne kadar genişse bir yerlere gelme, fırsatlar yakalama şansın o kadar artıyor hayatta. ki zaten facebook o kadar mükemmel organize edilmiş ki, hazzetmediğin ama mecburen ekleştiğin arkadaşlarının paylaşımlarını görmeme gibi bir seçeneğin de var. gerçek hayatta bile aynı ortamda bulunduğun adamın saçmalıklarını dinlemek zorunda kalabiliyorsun ama facebook'ta değil.

en güzeli. bende hala bir adet mevcut ama günde 4 saatimi geçirirken, şimdi yüzüne bile bakmıyorum. yüzüme renk geldi yeminlen :) ne bilgisayar başında gereksiz zamanım gidiyor ne de saçma insanların saçma egolarını gösterişini çekmek zorunda kalıyorum.

hayır,hiç olmadım hiçte eksilmedim :)

evet.
ben facebook kullanıyorum. fotoğraf bile ekli değil.. 2008den bu yana 4-5 adet bir şey paylaşmışım. ama kullanıyorum. çünkü iletişim..

bazen iletişime geçmek gerekiyor.. adınız soyadınızdan başkası olmuyor. sonraaaa işe eleman alacağız mesela. mail adresine bakıp necidir it-kopuk mudur diye bir bakıyorum hakkında bölümüne.. aşırı olduğu noktaları olursa "ccc türkiye türklerindir" beğenmişse, "ateşli kızlar istanbul çift aranıyor" gibi yerleri beğenmişse filan atlıyorum.. düz adam seçmeye çalışıyorum çalışma arkadaşımı şu an..

Runtastic, diyetkolik, kalorimetre.

NTC (Nike training club).
Kayıt altına alması, motive etmesi, içerik olarak eğitici ve anlaşılır olması.

Xperia telefonlarda WalkMate isimli bir uygulama var, hem günlük yürüyüş miktarınızı, hem de ayarladığınızda training performansınızı ölçebiliyor. Kalori, karbondioksit tasarrufu, tahmini km gibi özellikleri de var.

Ölçtüm yakın değerler veriyor, tavsiye ederim. Ancak Xperia kullanmıyorsanız nasıl temin edilir bilemiyorum.

"sodekso sende galsın dayı" deyip kemiksiz 1200 lira isterdim.

adam haftanın 4 günü çalışacağım diyor sen 1200 diyorsun. hizmet sektöründe 6 gün çalışılır ve genellikle asgari ücret alınır. 4 gün olduğuna göre asgari'den de az bir ücret verilecek demek oluyor. asgari ücret verseler yine iyi.

ben vermiyorum evladim, bir arkadas rica etti, kac para derlerse calismayayim dedi. ayrica 1200 ney la, tühkanı da üstüne yapsınlar bari.

Cidden o kadar kötü mü maaşlar?

Ben müzik işinde ve saat ücretiyle çalıştığım için neler oluyor bilmiyorum.

600'den düşük olmaması gerekir bence.

haftada 3 gün çalışıp 1200+bahşiş gibi bir paraya çalışan bir arkadaşım var. yani o para az değil sanki...

450 demisler la. oha amaka.

alperz'ye ek olarak: sodexo'yu isterdim. ben de sigorta sende galsın dayı deyip aynı ücreti isterdim, 1200 tl. yaz için eleman arıyorsanız haziran sonundan itibaren tamamen boşum sayın işveren bey :) gülücüğe bakma, ciddiyim gayet.

kimse sana problem yaratmasa bile bu yaptığın yanlış.. lamba dediğin şey(sonuçta 2.el olacak) bisiklet tamircilerinde 1 euro bişey.alıp, bisikleti kiraladığın yere böyle böyle olmuştu buyrun bu da yenisi demen lazım.

Bu tarz ufak tefek hasarları göze alarak kiralıyor olabilirler bisikletleri, hiç bakmadığına göre.

yaz beni

Maddi gelir beklentisi içinde değilsen al derim bence.

Nerede bu yer? Ben bile gelebilirim takılmaya, kafa dinlemeye.

beni de yaz.

ciddi misin?

tutar mı, ne demek ayrıca? ne beklentide sordun bunu?

dağın içinde, derken; oraya yol açacak mısın? (orman yolunu kast ediyorum.)

üretim nasıl olacak? ne ekip biçeceksin, vejetaryen bir yaşam mı olacak yoksa hayvan-ahır mevzulara girecek misin?

hangi bölgede olacak?

buğday'a vs yazılacak mısın, yani ekolojik çiftlik olacak mısın yahut çiftlik olacak mısın?

vs, vs, vs...

arkadaşlar kısa yazdım ama
yolu var evet.
peribacaları gibi etrafı. Böyle çok ilginç ve güzel bir yapısı var.
Malesef üretime giremem, kafa dinlemeye, yıldızları izlemeye, falan gelebilirler. Daimi kalacak olanlar belki ileride yapsın. yapabilir yani ama ben kalamam.

Bir taraftan doğal su çıkıyor
Denize yakın sayılır
İzole edilmiş olması ayrıcalık.

Bölge akdeniz

Ne güzel bir yer bulmuşsun hocam.

Beni yaz ben gelirim.

Meraktan soruyorum fiyatı nedir ve kaç m2?

Tutar

Ortak olurum.

haber ver elma fidelerimi ve limon ağacımı kaptığım gibi geleyim.

tutar, ama büyük paralar bekleme.

beni yaz. ama çıplaklık varsa ben yokum organize olmayı bilmiyo millet :))

güzel bir fikir yap bence. para kazanmazsın belki ama mutlu olursun. mutluluk da buna değer.

abi buradakilere güvenip iş yapma. bıraksan hepsi yeşil dostu, komün hayatına atılacak ama niyeyse hiçbiri evinden işinden vazgeçmiyor. dünyada böyle bir sürü yer var bildiğim kadarıyla, daha geçen gün bir duyuruda türkiye'dekileri tartışıyorlardı.

yapacağın şeyin çok fazla kişiye ulaşacağını zannetmiyorum. ulaşsa da getirisi çok olur mu, bence olmaz. yapacaksan yine yap ama burdaki romantiklere güvenip de yapma yani.

psy parti mekanı olur ordan , festival falan patlatsan yılda 2 defa israilliler müşterin olur.
bkz : tree of life
bkz : pakawala
bkz : j-fest ( hadi bu psy değil ama olsun )

arkadaşlar,
resimlerini çektim. Şansımıza yanımda sadece dar açı lens vardı. Geniş manzara alamadım.
yorum yaparsanız iyi olur

böyle bir yer, uygun koşullarda olursa yılda 2 hafta yolumu düşürür gelirim. çadırda kalırım, ilkel yaşarım sorun değil. bahçe bok püsür işlerine de yardımım dokunur, hem sana yardım olsun diye hem de spor yapma takıntımdan ötürü(meseleyi spor gibi sayarım evet :) )

parayı vuramazsın bu işten, ama düzenli gelirim var, buralar da belki değerlenir ileride diyorsan al gitsin.

kötüleyeyim foto geldikten sonra, almaktan vazgeç ben alayım :) şakası bir yana almaktan vazgeçersen haber et, babam emeklılık sonrası hayalındekı 2 keçi 2 inek 3 köpek 20 civcivli hayatı sayıklayıp sayıklayıp arsa bakıyor bu aralar.

imgur.com
imgur.com
imgur.com
imgur.com

lens dar açı olduğu için genişten resim alamadım. Evin arkasındaki taşlar gibi çevrili etraf.
Evi biraz süslemek gerek evet.

elalemi niye çağırıyosun abi ya.

bulmuşun yerleş işte. toprağını ekip biç. marangozluk, taş işçiliği yap bahçede dilediğin gibi.

halla hallaaa.

imar izni çıkmaz diye düşünüyorum, yoksa kapılırdı bu vakte kadar. gerçi bu zamanda imar izni çıkmaması gereken ne alanlara çıktı izinler de neyse.

aassssiktir birader bu ne lan buraya yerleş paran varsa aq

"you're just too good to be true..."
bu fotoğraflar gerçek mi ya :( ayrıca ben anlamadım komün mü diyorsun yoksa buradan para mı kazanacaksın?

ayrıca kaç dönüm burası?
ve kaç lira istiyorlar?

ona göre al ya da alma diyecez.

arkadaşlar dediğiniz gibi sit alanı. O yüzden bir taş bile koyulmuyor. Sit ilan edilmeden önce ev inşaa edildiği için evin izni var. Görüldüğü üzere dağ başında elektriği suyu bile var.

Etrafı o şekilde taşla çevrili. Yuvarlak çember gibi düşünün.
Yol yok önünde.
Yani yaklaşık 1 km toprak yol ve buraya geliyor.
Özellikle gelinmediği sürece bulunmaz.

yap abi ben gelirim..

arazide metal dedektörü kullandınız mı hiç ?

kullanmadım hayır. Neden sordun ki :)?

oaa adam blair cadısının yaşadığı yeri bulmuş, çok güzel

kuytu bir yerde - 1
ikinci olarak 8 yıldır bu bölgeyi dağ bayır karış karış gezerim ben de yeni keşfettim

Yaz beni yaz yaz

genelde geri vitese atmak icin mandal vs. ekstra bir hareket gerikiyor o arabalarda. bu sayede geri vitese takarken bire takmak falan olmamasi lazim.

ama sanirim park ederken daha kolay ve hizli olsu diye olabilir. hic anlamam ama dislilerin uzerindeki yukle alakasi vardir. cunku yeni arabalarin hepsi bu sekilde artik.

artık 6 vitesli arabalar baya yaygınlaştı. e yeri nerede? 5'in altında. yani geri vitesin olduğu yerde.

peki adamın biri bi süre 6 vitesli araba kullandıktan sonra, bi gün hasbelkader 5 vitesli kullanırsa ve otobanda giderken alışkanlıktan 6'ya atmaya çalışırsa, olaylar olaylar.

bunun da etkisi var bence.

@divit hepsinde mandal yok hocam, mesela opel corsa'larınki epey rahatken, skoda octavia'da insan şüpheye düşüp 2-3 kere deneyebiliyor.

bu ülkede 30 milyon fenerbahçe, 25 milyon galatasaray 20 milyon beşiktaş taraftarı var.

kalanları da liverpool'luymuş.

karakterli, şekilli, köklü bir geçmişe sahip bir takım liverpool. bu tip takımlar, özellikle de başarılı olduğu zaman daha çok sevilir çünkü onların başarı elde etmeleri de daha özel görünür milletin gözüne. arap parasıyla milyar dolarlık transferler apan "dünya devleri"nin karşısına dikilince liverpool herkes livırpulcu oldu.

aynı şey atletico madrid, dortmund, fiorentina gibi takımlar için de geçerli. tamam liverpool da transferleri bağışlarla yapmıyor, elbette ki bu sektörün bir parçası ama daha sempatik geliyor işte insanlara.

ben göğüs reklamları ve formaları değiştiği zamandan beri ısınamıyorum liverpool'a ama şampiyon olurlarsa çok sevineceğim. güzel takım liverpool, şirin takım liverpool.

işçi ve orta direk takımı.

kup tuz +1

ayrıca hayatımda ilk gittiğim maç liverpool'un bir dostluk maçıydı. dostluk maçında bile ciddi bir tezahürat vardı, şiddet-küfür vs. ise hiç yoktu.

stadyum girişine şu minvalde bir yazı asmışlar: "homofobi, küfür ve şiddet bu stadda ayaklar altına alınmıştır."

futboldan zerre anlamadığımı, bir erkek olarak çok da bayılmadığımı söylemeliyim.

çünkü gerrard.

(bkz: futbol romantizmi)
yukarıda açıklanan sebeplerden dolayı belirli bir kitle geçmişten bugüne liverpool sempatizanı olageldi. bu kitleden gören diğer kitle de gerek marjinal takılmak olsun, gerek bahsettiğim romantizmine kendini yakın görmek olsun; destekler oldular bu takımı. sadece liverpool değil aslında; napoli, celtic, ajax gibi takımlar da benzer temel kitle tarafından benimsenmiştir. liverpool'un daha fazla kitlelere yayılması başarılı bir takım olmasından kaynaklanıyor. neticede yakın dönemde şampiyonlar ligi şampiyonu oldular ve ingiltere'nin en çok şampiyon olan 2. takımı. uzun senedir şampiyon olamamaları da bizim insanımızın sevdiği mağdur edebiyatının mutlu sonla bitmesi olacağı için bu kadar popüler hale geldi liverpool'u desteklemek.

Isci takimi olmasi birinci sebep bence.

Not: 3 yil hackneyde yasamis koyu bir arsenalsporluyum.

90larda robbie fowler hayranıydım o zamandan beri severim.

İstanbul'daki CL finali de büyük etken.

bu tip takımların başarılı olduğu zaman destekçilerinin türemesi garip değil de, "taraftar"larının, "ben 6 yaşımdan beri livırpulcuyum ulan"ların çıkması ilginç.

belli bir kitleyi temsil eden, liverpool'la benzerlik gösterebilecek yüzlerce hatta binlerce futbol kulübü var. bunların desteklenmemesinin, bilinmemesinin sebebi başarısız olmaları. dün dortmund'u destekledik, bugün atletico madrid ve liverpool'u destekliyoruz, yarın bir gün ternana serie a'ya çıkıp da juve'nin peşine takılırsa ternana'yı da destekleriz.

çünkü bu herifler bazı sebeplerden ötürü sempatik geliyor ve onlar şampiyonluk yarışına girdiğinde, "hadi lan olsun bari" diyoruz. bunda bir gariplik yok. ama son 5 yılda iki tane liverpool maçı izleyen, liverpool kadrosundan 3 tane adam sayamayan tipler "canım livurpulum zaten çok severdim" dediği zaman ilginç oluyor biraz.

ha ama netice itibariyle birisi liverpool'u ya da chelsea'yi destekliyosa bize bok yemek düşer, belki herif gizli gizli takip ediyodur bütün sezonu, bize düşmez onun taraftarlığını değerlendirmek, bana ne amk. sadece ilginç bir görüntü oluyor karşılaşan için.

yaptığın hiç bir hareket boşa olmaz. sen yapabildiğin kadar yap, her gün birer ikişer arttığını göreceksin.

ağırlık kaldır arada.

şekemiyorsan çekemiyorsandır. illa çekecem diyeip zorlama kendini. sakatlarsın bi yerini.

şınav çekmek güçsüz insan için epey zor bi hareekettir. vücudun bi çok kasını çalıştırır. omuz göğüs kol sırt karın bacak. kolların kuvvetsiz ise elbet zorlanırsın. ama güçlendikçe sayın artar tabiki.

boşa çekmiş olmak ayrı. böyle düşünmemek zaten yanlış. öncelikle planlı ve programlı bir spor yapmalısın. bu plragram da şınav da olur veya olmaz. ama plan ve program şart. bu sayede vücudun komple güçlenecekki şınav sayında mekikinde barfiksinde artacak.

ben de barfiks çekemiyordum. hiç. sıfır. spor salonuna her gittiğimde bara asıldım ilk iş. çekebildiğim kadar çektim kendimi.

bir süre sonra da ilk barfiksimi çektim. şimdi arka arkaya olmasa da dinlene dinlene 3-4 tane yapabiliyorum.

özet: doğru yoldasın, devam et.

Bir süre elleriniz yüksekte ayaklarınız yerde şınav çekin, bu şekilde kondisyonunuzu artırdıktan sonra yerde daha rahat şınav çekersiniz.

yarım şınavla başla. sonra tam şınava geçersin.

Tekrar önemli değil. Yeteri kadar yapman lazım. Tek şınavla olmaz

bence 3 set yap, her birinde 10 şınav çek, zamanla güçlendikçe şınav sayısını veya set sayısını arttır. emin ol işe yarıyor, kendimden biliyorum. :)

buhebu'nun attığı linkte meselenin türkçe anlatımı ve program yapmak için önerilen bir site mevcut, orayı kullanabilirsin. ben kullanıyorum, orta seviyede 2. haftadayım ve günden güne zorlandığımı, ama bir yandan da geliştiğimi hissediyorum.

tek seferde değil set set, dinlene dinlene yap. son setin son şınavını çekemedin mi? o günü sakın atlama, gerekirse 2 haftanı alsın ama o seviyede kal.

günaşırı yap, kasların dinlenmesini ve kendini onarması için bir gün olsun zaman ver.

sana direk kendimden örnek vereyim . 10 kiloluk dambıl var evde . ben bununla oyuncak gibi oynardım . kol çalışırken hiç zorlanmazdım . ama şınavda hep kesilirdim . 3 ya da 5 anca yapıyordum . hırs yaptım günde 1 artıra artıra yapmaya başladım . 3 ay oldu . kesilmeden 30 şınav çekiyorum . sen hergün artıra artıra git faydasını görürsün .

vip üye olmadığınız sürece şöyle bir uyarı mevcut: "Bu değer 0,6 dan aşağı indiği zaman sistem tarafından uyarı alırsınız ve rationuzu düzeltmeniz için size süre verilir..Bu süre sonunda rationuzu 0,6 seviyesinin üzerine çıkaramazsanız hesabınız kapatılır."

2500'e kadar çıkma imkanınız var ise Asus'un güzel modelleri var, onları tercih edebilirsiniz. 1500 civarında ise Lenovo'nun fiyat/performans açısından uygun modelleri var ancak photoshop vs. programları kullanacağım diyorsanız sizi uzun süre götürmeyebilir.

2400 tl : www.vatanbilgisayar.com

1865 tl : www.vatanbilgisayar.com

vergilendiremediği gideri ortadan kaldırmaya çalışıyor. olay bu.

komplo teorisi yazmışsın da.. anlamsız olmuş bence.

uyuşturucu kötü bişi. ondan olabilir mi acaba? tedavisi çok maliyetli. insanlar ölüyor.

Tedavisi masraflı
Obamanın tivitıra bak sağlık sigortası reklamı yapıyor adam
Para para para

@ben smyrna, sadece sigaradan ölen kişi sayısı; uyuşturucudan, aids'ten ve trafik kazalarından ölen kişi sayısından fazla.

uyuşturucudan daha "kötü bişi"ler var yani?

@tescillimarka, zamanında legal olarak satılıyormuş kokain mesela abd'de. tütünü sigarayı legal olarak satabiliyor vergiliyor da neden mesela başka materyalleri de aynı şekilde süremiyor ki?

ikinci paragrafta dediğine ek olarak, işin içinde "bakın devlet babanız ne kadar sizi koruyor ve iyiliğinizi istiyor" mesajını vermenin basit yollarından biri bu.

ayrıca verilen istatistik verilerini yine devlet veya ona bağlı birimler üretiyor, olayları sana medya aktarıyor. belki istatistiki verileri uyduruyor, medyanın aktardığı haberleri de kurguluyorlar. doğrulayabilir miyiz? hayır. yanlışlayabilir miyiz? hayır.

yani insanlara ne doğrulanabilir ne yanlışlanabilir bilgi ve haberler aktaryorlar. o "başka meseleler" her şey olabilir pekala.

Olay genç nüfusta bitıyor.
Uyuşturucu ve kaynaklı olayların genç nüfüsa etkisine bakın anlarsınız.

evet color da en az vergilendirme kadar önemli bir noktaya değinmiş. meth gibi uyuşturucular iş gücünü inanılmaz düşürüyor. bağımlı nüfusu, erken ölümü de artırıyor. daha ne olsun, kapitalizmin çarkına kocaman bi çomak.

karteller meksika'daki gibi büyürse otoriteye başkaldırı yerleri olarak sermaye birikimli-silahlı külahlı mafyavari gruplar ortaya çıkar. bu da "barış huzur ve adalet içinde yaşanan ülke, güçlü devlet" algısını yerle bir eder.

meksika'ya gitmeye çekiniyor insanlar şu anda bu çatışmalar yüzünden. onun haricinde bir yatırım yapmak isterseniz meksika'yı seçmezsiniz vs. yani hem sermaye hem de bireyler korkuyor. bu sebeplerden mücadele ettiklerini düşünüyorum, çıkarlarına geldiği yerde serbest de bırakacaklardır, belki bırakmışlardır bile.

sağlıksız genç nüfus ekonomiye zarar veriyor. ayrıca vergilendirilemeyen büyük bir yeraltı piyasası var.

en.wikipedia.org

(bkz: esrar/@compadrito)

şu anda üzerine kafa yorduğu bir konu bu, o yüzden uyguladığım birkaç şeyi paylaşayım:

dediğiniz gibi protein tozu vs. çok tartışmalı, ben ise kullanmamayı tercih ediyorum. bunun yerine protein ağırlıklı beslenmek en mantıklısı gibi gözüküyor. antremandan çıkar çıkmaz yanınızda taşıdığınız bir adet muzu yiyin öncelikle, içindeki protein oranı çok yüksek. et, yumurta, zeytin gibi öğeleri kahvaltıda ve akşam yemeğinde öğününüze serpiştirin. en yeni keşfim ise lor peyniri oldu, whey denen protein tozunu bunu baz alarak yapıyorlarmış sanırım. tuzsuz ve yağı en az olanı tercih ederseniz hem kilo aldırmaz hem de ciddi anlamda besin desteği sağlar. bakınız bu da entry'si: eksisozluk.com

bir entry de ne zaman tüketileceği konusundaki öneri üzerine: eksisozluk.com

kolay gelsin. yavaş ama emin adımlarla gidin, bir anda zorlamayın kendinizi :) başlangıçta ve bitişte esneme-kardiyo egzersizlerini yapmayı unutmayın.

bozmak gibi olmasın ama muzda iki(2gr) protein vardır. muzu asıl mükemmel kılan içindeki potasyumdur.

neyse, en önemli öğünün kahvaltı. aç bir vücudu güzel bir protein ile beslemek gibisi yoktur. 2. en önemli kısım ise spordan hemen sonrasıdır. yırtılan kaslar proteine ihtiyaç duyar bu yüzden whey en iyi opsiyondur.

ve kas kütleni arttırmak için günde 150 gram protein alman lazım. bunu tabi ki karbonhidratla destekleyeceksin. kısa sürede etkisini görürsün

supplementten bu kadar korkmayın, radyoaktif atık değil. zorunda değilsiniz elbet ama ortalıkta sağlığa zararlı, kanser yapıyor, hormonları bitiriyor falan demeyin gülerler. kahvaltıda yediğiniz domates whey'den 10 kat zararlı haberiniz olsun.

yanınızda taşıyıp yemelik: badem, ceviz, fındık, peynir.

evde besin takviyesi olarak: fıstık ezmesi, tahin.

Sağ alt köşedeki Pil dolum işaretine tıkla. Orada güç seçenekleri görünür. En altta diğer güç seçenekleri kısmına tıklarsan büyük ihtimalle 2 tane tercih görünecektir: dengeli ve güç tasarrufu. plan ayarlarını değiştir'den prizdeyken ve şarj olmuyorken nasıl davranması gerektiğini ayarlayabilirsin.

forum.donanimhaber.com Ultrabook-Notebook Tavsiye bölümü. Çeşitli fiyat aralıklarında pek çok tavsiye var. +'lı -'li şekilde. Faydalanabilirsiniz.

yine fiyat/performans onerisi yapayim. monster.
kullaniyorum memnunum.

Ben de MSI'ın oyun notebook'u olarak sunulan modellerini kesinlikle öneriyorum, GE 70'imden epey memnunum diyebilirim. Bana göre oyun oynatabilen bir bilgisayar her yola gelir :)

1-ne bisikleti alacağına karar ver
yol bisikleti mi, şehir/tur bisikleti mi yoksa dağ bisikleti mi?
kısa mesafe kullanacaksan dağ bisikletinin yorma durumu büyük sorun yaşatmaz, her yerde kullanabilirsin ve kilitli amortisör+ince lastik ikilisiyle düz yolda da ortalama üzeri sonuç alabilirsin. sık ve uzun mesafe kullanımın olacaksa asfalya uygun bir bisiklet seçebilirsin. ben şehir içinde çok bozuk yollar bulunduğundan ve bazen yük taşırken bile kaldırımdan atladığımdan, ince lastik takarak dağ bisikleti kullanıyorum.

2-bütçeni belirle, çünkü gerçekten ne kadar ekmek o kadar köfte hesabı bu işler. on binlerce dolara kadar çıkabilen, yüzlerce liralara kadar inebilen bir aralık bu.

3-(bence) marka takıntını kenara bırak. trek, specialized, pinarello, cannondale gibi dünya markası olan bisikletler alt seviye kullanıcı için çok önemli bir fark yaratmazken iki kat fiyat çekiyor. sedona, kron, salcano vs. kadro üretimi yapmıyor, taiwan'dan kadro getirtip hazır parçaları monte ediyor hepsi. haliyle markanın anlamı yok, donanım her şey senin için.

şuan salcano türk lirası üzerinden fiyatlandırma yapan az sayıdaki markalardan, genel olarak aynı bütçe ile daha iyi bisiklet alabilirsiniz salcano'da.

disk fren alt seviye hidrolik disk frenlerde bol bol sorun, alt seviye mekanik disk frenlerde sadece ek ağırlık ve ayarsızsa rahatsız edici ses ekler. v-fren sizin için yeterliyse fazlası için muhtemel sorunlarla uğraşmayın derim. hava yapması, rotor yamulması vs. sürüyle derdi var. özellikle alt seri ürünlerin...
ama kaliteli hidrolik disk frenler rahat bir frenleme sağlar.

bütçe yazmadığınız için size eğer imkanım olsa kaçırmayacağım bisikletlerden biri olarak bunu göstereyim: www.hepsiburada.com

şuan bunun ayarında bir bisiklet 2500 lira seviyelerinde dolaşmakta.
hem 2012 model olduğundan çıkış fiyatı düşük döviz kuruyla oldu, hem de eski seri olduğundan ciddi bir indirime girdi.
2012 model olması herhangi bir dez-avantaj yaratmamakta.

400usd'lik örnek gösterdiğinize göre az da zorlayarak alabilirsiniz bence,

şehir bisikleti derseniz de city sport 30 derim: www.salcano.com tam bir fiyat/performans ürünü. 27 vitesli ve kilitli amortisörlüdür. patlak koruma katmanlı continental lastikleri var(çoğu kişinin aksine en önem verdiğim kısmı lastiklerdir, yolla sizi bağlayan kısmı sonuçta{bisikletimin değişen tek parçası lastikleri ve 350-400tl harcadım})

city sport 30'un 2013 modeli biraz daha yüksek donanımlı ve düşük fiyatlıydı, bulursanız 2013 alın.

@cureforlove bisiklet kullanıyor musunuz bilmiyorum ancak bisiklet garantisi öyle sanıldığı gibi bir olay değil.
hiç bir marka kullanım hatasını kapsamaz, normal yıpranmaları kapsamaz, servisi kapsamaz... garanti ancak kadro kırılması gibi durumlarda(kaza hariç sebepli) gerekli olur. bu da genelde hidrolik disk fren'in arka kısımdan kırması, sele borusu giriş kısmından çatlaması gibi şeyler oluyor. salcano'dan bu sebeple ücretsiz kadro değiştirmiş en az 8-10 kişi gördüm forum ve facebook sayfalarında.

onun dışında normal servis ve bakım işlemlerinde, parça değişimlerinde, onarımlarında istediğiniz herhangi bir bisikletçiye gitmekte ya da kendiniz yapmakta özgürsünüz.
garanti ne kopan zinciri, ne yamulan jantı ne de patlayan lastiği kapsamıyor. servis de diğer bisikletçilerle aynı parayı alıyor. hepsini istediğiniz yere yaptırırsınız.

salcano'nun çok şikayet almasının iki sebebi var:
1-türkiye'de en çok satılan bisiklet markası olması
2-alt seviyeli modellerinin satışın büyük kısmını oluşturması

bakarsanız çelik kadrolu "çöp" diye tanımladığım modellere de sahip, ki o şikayetlerin çoğu bu modellerin sahiplerinden gelmekte. garanti kapsamında olmayan sorunları garantiden bekleyen bilinçsiz amatörler neredeyse tamamı.


ayrıca salcano "konya torku şekerspor" ve "salcano alanya" gibi profesyonel türk bisiklet takımının da sponsorudur, kullandıkları bisiklettir. yarış seviyesinde modellere sahip tek türk markasıdır. ne xtr setli dağ bisikleti ne de dura-ace setli yol bisikleti yoktur sedona-kron gibi diğer türk markalarında. en alt seviye de en üst seviye de salcano'da diyebiliriz marketlerde satılan bisiklet olmayan bisikletleri saymadığımızda.

Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu sponsorudur, ki yine tek bisiklet markasıdır bu alanda da. www.tourofturkey.org


ayrıca @sevgikusunkanadinda ekleyeyim şunu da
salcano city sport 10 ve 30 aynı bisikletin disk ve v fren seçenekli halleridir. v-frenli olan hem daha hafif hem daha sorunsuz hem de daha ucuzdur. ama disk fren istersen cs10 öneririm.

Bütçe için en fazla 750-800'e kadar çıkabilirim.

Tüp taktır (uyumlu mu bilmiyorum, araştırmak lazım) veya aracı değiştir.

Devirli kullanma diyeceğim ama otomatik vites...

Tüp taktıramıyorum, garaj var.
Araç değiştirme işi de aşırı masraflı geliyor. Chevrolet Türkiye'den çekild, ikinci el fiyatları taban yaptı şu aralar..
Devir olayını da olabildiğince düzgün deniyorum.. 3bin-2bin arasındayım.. 2500 ideal gibi..

Araç değiştirmek dışında pek bir alternatifin yok. Benzinli otomatik sedan yakıt ekonomisi düşünen biri için en son seçenek olmalıydı zaten.

lastik havalarını arttır eğer düşükse... sürücü kapısını açtığınızda koltuğun hizasında bir yerlerde lastik basınçlarının yazıyor olması lazım. "eco" olarak ne yazıyorsa onu basın... misal bende (aveo dizel ltz) "eco" olarak 40 psi yazıyor; tabi 40 psi basınca sekiyorum ceylan misali, hele yolcu da binerse oy oy oy :) şimdi 32psi basılı arabada, konforlu ama yakıtım arttı...

benzini arabaya dök, yak.

şaka ama tam da değil.

depo temizleyici kullan, ateşleme sistemi pislik içinde olabilir.

bunun dışında da, hava filtreni, varsa yakıt filtreni değiştir. rot başlarını ve z rotlarını kontrol ettir, sürtme yapıyor olabilir. el freni tam bırakmıyor olabilir. arabayı genel bir bakımdan geçir.

daha da olmazsa, kaliteli benzin bulmaya çalış. benzinlik değiştir.

yine olmazsa yak gitsin amk.

benzinli otomatik vites almışsın üstüne söylenecek birşey yok ki birde aveo. lpg kapalı otoparklara giriyor dolum ağzını kısa bıraktır, benim bir önceki arabamda pompacı dolum yapabilmek için aracın altına giriyordu, mızmızlanana sigara veriyordum. tabiki simit tank kombinasyonuyla, yakıt gösterge ışıklarıda debriyajın yanında olsun

Otomatik vitesli arabada ne kadarını uygulayabilirsiniz bilemedim ama, şöyle birkaç öneri mevcut: yuzbin.net

dibinde

Arkadaşın dediği gibi üstgeçidin gibinde hemen.O üst geçitten karşıya geçmeniz gerekecek.

öncelikle süper, ellerine sağlık.

daha önceki duyurunu görmedim yazıldıysa bunlar tekrara düşecek şimdiden kusura bakma:

- sokak kedileri ile ilgili olabilir: onları beslemek (nelerle, nasıl, su nasıl verilmeli, havalar ısınıyor kaç günde bir değiştirilmeli sağa sola bozuk şey bırakmamak için vs.), onları korumak, yavru kedileri korumak, gözleri bazen iltihaplı oluyor neler yapılabilir gibi uzar gider.

- arada veterinerlerle ortak yazılar koyabilirsin. tanıdığın biri varsa ya da rica edersin: en çok sıkıntı olan, sorulan konularda senle röportaj yaparlar ya da bilgi yazısı yayınlarsın onların ağzından.

- konuk kediler ve sahipleri alabilirsin. fotoğraflarıyla birlikte kediyi sahibini ilişkilerini tanıtırsın. her sahip her kedi bir öykü olur. bu da ilgiyi arttırır. hem yer almak isterler, hem de yer alan tanıdıklarına gösterir.

- oyuncak, ürün önerileri olabilir. yaratıcı ürünler varsa tanıtabilirsin.

aklıma bunlar geldi şimdilik :)

ben blog işinden neyin anlamam, kedileri de amatör olarak severim, dolayısıyla blog konusunda hiçbir önerim olamayacak fakat tasarım şu haliyle hiç fena değil. karman çorman değil ki benim dikkat ettiğim belki de tek şey bu bloglarda. güzel.

ekşi'de başlık açsan narsist olmaz, hayır. emek edip uğraşmışsın, kişisel reklam amaçlı saçmasapan bir blog değil bu. açmaman hata hatta. her entry'nin altına linkini verirsen seri eksilerim ama.

muhteşem olmuş bence de.

facebook ve twitter hesapları açıp, bunu da blogger'a bağlarsan çok daha güzel bir döngü olur. onun dışında insanlar yeni yazı isterler, uzman olduğunuz konularda, hele ki cevabını da arıyorlarsa, tavsiye isterler. bilgisayarınıza yazı depolayın, haftada bir, 4 günde bir, size kalmış artık :) bu yazıları periyota bağlayın. bağlayın ki herşeyi yazdıktan sonra "ee noldu lan şimdi, konu bitti" olmasın.

güzel bir blog ismi olmuş, bunu biraz profesyonel yardımla normal domain'e ve hosta taşırsanız daha da güzel olur. bir de google adsense reklamı veya petshop reklamı vs. alırsanız hem ek gelir kazanmış, hem de sitenin masraflarını çıkartmış olursunuz.

yakın zamanda bir blog açmayı düşünüyorum, sizden de yazı isteyebilirim blogunuz hakkında. karşılıklı tanıtılmış oluruz :)

öncelikle hepinize teşekkür ediyorum. :)

@kirazıseviyorum

veterinerimle konuşup ondan da yazı almayı düşünüyorum. konuk kediler ve sahipleri çok güzel bir fikir. ürün tanıtımı da mantıklı :)

@sevgikusunkanadinda

blog vps üzerinde çalıştığı için normal site aslında :) kedilerleyasam.org, kedilerleyasam.net vb. hep buraya yönlenmmiş durumda :) hosting'e de vps olduğu için biraz fazla para veriyorum ve yönlendirme sistemi var en yakın server neredeyse oradan bağlanıyor sistem (bkz: cloudflare). facebook hesabı var ama twitter vs.pek bir şey paylaşamam sanırım. blog değişimi de güzel bir fikir :)

türkiye'de veterinerlerde sunulan pansiyon hizmetinin kalitesi hakkında yazabilirsin. bence önemli bir konu.

kısırlaştırmanın yararları ile zararları (erkek kedilerde böbrek sorunlarına yol açabiliyor, bunun dışında bir zararı varsa bilmiyorum) karşılaştırılabilir.

iyi niyetle yapılan yanlışlar gibi bir konu açılabilir.inek sütünün aslında kedilere bir yararı olmaması ve alerji yapabildiği üzerinde durulabilir.

hamilelik sürecinde ve doğum sonrasında kedilerin bebeğe de anneye de bir zararı olmadığı hakkında da yazabilirsin. bence bu da merak edilen bir konu.

aklıma gelen başka bir şey olursa tekrar yazarım.

hayırlı olsun blog. :)

bence tasarım için biraz uğraşırsan daha ayırt edici olur,biraz daha ortalamak ya da sollamak gibi.

içeriğe gelince bayıldım,gerçekten bayıldım o minnak minnak fotoğraflar ve detay içerikli yazıların süper.. takip edicem devamını da bekliyorum :)

teşekkür ediyorum iyi dilekleriniz için.
@m e l t e m bu konulara da eğileceğim, teşekkürler :)
@blmnrvstasarımı geniş monitörlere göre ayarladım sanırım ondan dolayı bir ortalama sorunu meydana geliyor. düzeltmeye çalışayım.

Site (ve yazılar) güzel olmuş elinize sağlık.
Bir tasarım tercihidir tabii ama bence menünün sağda olması biraz daha kullanıcıya kolaylık sağlıyor, yazılara daha fazla ilgi çekiyor. Bir de makalelerin tamamını okurken tam sayfa eninde olması okunmayı zorlaştırıyor gibi.
Attım fav'a, yeni yazıları bekliyorum.

teşekkür ederim, yazıları menülerle birlikte gösterilecek şekilde ayarladım. menünün yönüne karar vermeye çalışayım :)

Ellerine sağlık Keçiören li kardeşim. Çok güzel

Kur'an almak istiyor musunuz, onu tam çıkaramadım mesajdan :) ama bahsi geçmişken iki kelam edeyim istedim. Meseleyi farklı boyutlardan ele almak isterseniz Turan Dursun'un Kur'an Ansiklopedisi mevcut: www.idefix.com

Bütçe yeteri değilse bazı üniversitelerin kütüphanesinde de mevcuttur diye biliyorum (ODTÜ'de var idi)

İncil ve Tevrat hakkında ise yeterli bilgim yok maalesef, ama bir akademisyen yorumu ile okursanız daha açıklayıcı olacaktır diye düşünüyorum.

İncil ve Tevrat birlikte basımı var. Büyük kitapevlerine giderseniz bulursunuz. Zaten genelde tek basım olarak var.

günlük kalıpları dizilerden öğrenirsin en iyi. ingilizce alt yazılı dizi izle. internetten anadili ingilizce olan birileriyle konuşmaya çalış. bir tane gramer kitabı al, takıldığın yerde bakarsın. akıcı bir kitap oku bir de.

omegle.com'un text chat kısmından anadili ingilizce olan kişilerle yazışmayı deneyebilirsiniz. Burada bulunan insanlar hemen cevap bekledikleri ve cevap umdukları sürede gelmeyince sıkılıp gittikleri için gittikçe daha hızlı düşünmeye zorlarsınız kendinizi ve cümleler bir süre sonra kendiliğinden, kalıp halinde dökülmeye başlar. Konuşmaya uyarlaması da daha kolay olur tabii.

haftanın 7 günü işi düşünme. kendine zaman ayırmazsan; sağlığın bozulur. farklı ortamlara girerek ya da spor yaparak kafanı dağıt.
spor yaparak yorul; aklına hiçbir şey gelmez:)

I$ini hayatini idame ettirmen icin gerekli bir sponsorluk anla$masi olarak gor.
Her zaman daha iyi sponsorlar oldugunu bil.

Mobbing denen şey tam olarak da buna tekabül ediyor aslında, sizinkinde ek olarak hafa sonunuzu da mahvetmesi gündemde. Eğer bu haksızlıklar sadece sizin kafaya takacağınız, hukuki karşılığı olan şeyler değilse psikolog yardımı almanızı veya muadili bir iş bulup değiştirmenizi önerebilirim. Aksi takdirde tükenirsiniz, öyle yaşanmaz aga. Amma ve lakin bu mevzu doğrudan mobbing ise ve şahit/kanıt da varsa, verin mahkemeye gitsin. Sonrasıyla avukatınız uğraşır, işvereniniz çeker.

telefondan anlamıyorum ama bildiğim kadarıyla kontratlı alınca epey pahalıya geliyor. turkcell'li iseniz faturalıya geçince hemen olmuyor, en az 2 sene faturalı kullandıktan sonra ancak alınabiliyor.

ben de seninle aynı durumdayım z1 alcam ben de sanırım.z2 yi z1'in fiyatı düşer diye beklemeyi düşünüyordum valla ama sanırım ben bekeleyemeceğim o kadar.çünkü 6300 kullanıyorum :)
ben vodefonenun baktım da 2500 falan geliyordu o yüzden taksitli alrım dedim 9 falan böldürürüm diye düşündüm

Kontratlı cep telefonlarının fiyatları yurtdışında normalinden daha uygun fiyatlı oluyor genelde, müşteriyi firmaya bağlamak ve aradaki farkı kullanımdan vs. çıkartmak için. Burada ise çok daha pahalıya geliyor bu tarz uygulamalar, nedendir bilmem. Vatan gibi, Gold gibi firmalar bazı durumlarda 9-12 taksite kadar çıkabiliyorlar peşin fiyatına, takip edin derim.

Z2 için ise telefonda istediğiniz şey tam olarak nedir bilmiyorum ama, yerinizde olsam ben kesin beklerdim.

taksitle almak istiyorsaniz bazi firmalar taksitli hediye ceki satiyor. hatta 1000tl'lik ceki 950tl ye filan satan da var. (unuttum simdi neresiydi, gold olabilir ama)

taksitle hediye ceki alip onunla telefon alabilirsiniz, cok mantik geliyor bana :) yasagi delmenin yolunu bulmus adamlar.


z1 alinir, ilk telefonunuz olacak, uzun bir sure goturur sizi.

sony turkiye'de cok fahis fiyatlardan satiliyor, avrupada tl-euro kurlarina ragmen bile daha ucuz. eger yurt disindan gelecek tanidiginiz varsa ona da aldirabilirsiniz. daha ucuza gelir.

başlangıç olarak: general mobile discovery, bütçe sorunu yoksa (yok gibi duruyor) kesinlikle general mobile discovery elite öneririm.

imza: uzun bir süre iphone(ios) kullandıktan sonra discovery modeline geçen şahıs.

bende midland var. full hd yine. 30 metre su altı housingi ile. ama 250 biraz azolur.

midlandusa.com

Bunları da yurtdışından getirtmek gerekiyor ama, değil mi? Türkiye'de kazıklanmadan nereden, nasıl buluruz :)

ikinci anlam da yeterince kapsayıcı değil galiba. peygamberin sözü var "maaşı olmayanın meadı olmaz" diye, "dünyalığı olmayanın ahireti olmaz" diye çevirmişler. oradan gidersek maişet, dünyalık olan her şeyi kapsıyor olmalı , sadece geçimlik değil.

manasını daralta daralta 1.dekine gelinmiş.

sait faik'in medar-ı maişet motoru isminde bir kitabı vardı, benim aklıma ilk o geliyor. 2.cisi dediğim kitaptaki kullanıma daha yakın düşüyor zannımca, medar dayanak, yardımcı anlamlarına geliyormuş zira.

geçim paradan önce geliyor aklıma. sonra da medar-ı maişet motoru.

gecim geliyor aklima.

kahvaltıdan sonra alsan olur

Tok karnına patlat. Gece yatarken uyumaya yardımcı olsun diye içen de var. Ağır bir ilaç değil, aç karnına bulantı yapar max, bazı insanlarda uykusuzluk yapabiliyor, sabah iç.

ben uyuyamıyorum diye şikayet ettiğim için doktor bana akşamları yatmadan birkaç saat önce al demişti, onun dışında bilmiyorum ama her gün aynı saatte almaya dikkat et demişti onu paylaşayım.

uykunu getiriyorsa gece uykuunu kaçırıyorsa sabah iç.

doktoruna danışmanda fayda var. tok karna içilmesi muhtemel, zira bu tarz ilaçlar açken alındıklarında farklı ve sıkıntılı yan etkiler gösterebiliyorlar. bir de uyku yaratma/yaratmama durumlarına göre gece yatmadan veya sabah kalkınca alınması alternatifler arasında, o da senin bünyene göre belirlenecek doktor tarafından.

bana doktorum gunduz uyku verirse gece alirsin demisti ama uykusuzluk da yapabilir kisiden kisiye degisiyor etkisi.ben gunduz dayanamayinca gece yatmadan aliyorum gunduz rahat oluyorum.yoksa.gunduz alinca agzim yirtilacak gibi oluypr esnemekten.

eczacıya da güvenmeyin bu arada bu konularda. bilgi birikimi olup yönlendirmeye çalışanları, başarılı da olanları tenzih ederim ancak bazıları gerçekten kara cahil olmasına rağmen doktorculuk oynuyorlar ve ucu dönüp dolaşıp sizin sağlığınıza dokunuyor.

Evet şu an tam zamanı. Ancak benim de yeni yeni öğrendiğim bir konu ve hemen artizlik yapmak istiyorum izninle. Öyle kafana göre toprağa yani açık alana ekemiyorsun bitkiyi. Önce küçük fideler yetistirmen gerekli. Bu kapalı ortamda olmak zorunda. Ben aldığım çiçek tohumlarını önce pet bardağa ektim. Yani şöyle siralasam sanirim daha net olur.

1. Büyük marketlerden ya da nerede bulursan tohumları ve tohumun icinde yeserecegi toprak ya da torf (binevi gübre) al.

2. Bu tohumlarin ambalajinda talimatlari olur ama yazayim yine de. Plastik bir bardagi 3/4 oraninda toprak ya da torf ile doldur.

3. Tohumlari uzerine koy ve biraz daha toprak ya da torf ile nazikçe kapat. Derinde kalmasinlar. Bununla ilgili videolar var nette.

4. 2-3 gunde tohumlar filizleniyor ve bu süper bi his cidden. Bunlarin yeteri kadar buyumesini olgunlasmasini bekle.

5. Yeteri kadar buyuduklerinde asıl yerlerine yani bahçe ortamına alıyorsun. Buranın da toprağı üstü torf olacak şekilde ayarlanmış olmasi lazım ve ettiğin fideler toprağı tutup büyüdükçe bitkiye gore çeşitli vitamin/gübre vb seyler kullanabilirsin.

Dikkat etmen gereken asıl olay o plastik bardaklardaki tohumlara asla cok su koyma. Yani 3 günde 1 birer yudum gibi düşün.

Benim geçen hafta ektiklerim bunlar i.hizliresim.com

Dhalia, kadife cicegi ve karanfil

Mobilden hızlı yazdim. Cumle ve imla hatalari icin peşinen ozur

Bu çok güzel bir tavsiye oldu hocam, cuk oturdu gerçekten. Artizlik için teşekkür ederim :) yakında alıp deneyeceğim, eğer takıldığım yer olursa tekrardan danışabilirim sanırım?

mobilde edit olmadığı için ekleme yapayım ikinci cevap olarak.

Unuttuğum birşey var. Plastik bardakta buyuyenleri sonrasinda biraz daha buyukce bir saksiya alman gerekli. Yine olgunlasip buyuyecekler saksida ve sonrasinda bahceye almalısın. Buna şaşırtma diyorlar.

laptop için var mı bilmiyorum da cep telefonu için cepkask diye bir kasko söz konusu. 50 tl civarında bir bedeli var ve telefon ile denize girme, yüksek bir yerden düşürme gibi durumlar dışında telefonun tamirini yapıyorlar. gasp da kasko kapsamı içinde.

dediğiniz kasko teknosa'da satılanlar mı acaba? onu sormuştum, buradan telefon almanız gerekiyor, ayrıca aldıktan bir gün sonra gelip yaptırsanız dahi kabul edilmiyor dediler, satışla birlikte doğrudan yapılıyormuş

bildiğim kadarı ile sadece belirli mağazalardan alınan ürünlere, o mağazanın öyle bir programı varsa kasko yaptırabiliyor. teknosa örneğinde olduğu gibi.

onun dışında direkt sigorta programları da var ama şirket hatları/hesapları için genelde.

evet. birkaç mağazada var bu cepkask olayı. internette de var. ben hepsiburada'dan almıştım telefonu, orada direk seçenek çıktı kasko ile ilgili. işaretledim.

Bir keresinde ben de yaptırmıştım bu tarz bir sigorta laptop için. Benim işim düşmedi ama insanlar genelde memnun değil. Hasar durumunda dikkatsiz kullanım, çalınma durumunda ihmal gerekçesiyle kapsam dışı bırakılan çok insan var. Sikayetvar.com'a biraz bakın isterseniz.

@zombi +1 alamazsın paranı hiç gerek yok .

arena-tr var, ilgilenirseniz yollayabilirim. Seedbox'ınızı bölüşmek isterseniz de tekliflere sonuna kadar açığım. 70 kb/sn ile olmuyor bu işler pek :)

vps lerde seed yaparsanız sıkıntı yaşamayın sonra?
sınırsız trafik mi var? kullanım şartlarını okuyun derim genelde yasak.
arena da falan seed yapmayın elbette. :)

VPS'lerde Torrent sıkıntı yaratabilir, provider ınla bir konuş ya da bak dökümanlara öyle gir bu işe derim.

Digital Ocean'dan kiralamıştım. İllegal torrent yasak diyorlar. Legal torrent için kullanayım bari sevabına seed edeyim yasal bir şeyler... Teşekkürler.

Feruz Ahmad'in Demokrasi Süreci'nde Türkiye'si iyi bir kaynaktır.
www.idefix.com

Arkadaşın önerdiği +1

Nesrin Turhan'ın Fethi Gürcan ve Talat Aydemir'in idamına giden süreci anlattığı yarı biyografik-yarı tarihi İhtilalin Süvarisi kitabını da okuabilirsiniz. 27 Mayıs'ın hemen sonrası ve milli şef olgusu için fikir verebileceğini düşünüyorum.

büyük ihtimalle evet.

garanti.

kesinlikle.

Elbette diyeyim, değişik bir kelime olsun.

hıı cia peşinde.

fişlenmişsem, bu benim gururumdur.

evet.

her türlü hareketinizin kayıt altında olduğu bir ülkede aksini beklemek zaten saflık olur.

bankalar, kredi kartları harcama alışkanlıklarınız, gsm şirketleri, tv platformları, internet kullanımlarınız vs her şey kayıt altında.

ismini anımsamıyorum akp'li bir siyasetçi çıkıp kendisi "fişliyoruz" demişti.

hoş fişleseler ne olacak?

öyle böyle değil.

hunharca.

gecen hafta avrupa turuna ciktim.viyanadan başladık adamalr avrupanın en zenginleri nerdeyse asgari ucret 4 bin euro.arabaları dikkatimi cekti rezalet burda kimse suratına bakmaz lux araba yok denecek kadar az.
oradan daha fakir bir ulkeye gectim macaristan.yanımdan gecen porshe ferrarının bentleyin haddi hesabı yok.bana turkıyeyı hatırlattı.
burdan bişiler cıkartabiliriz sanırım.

İnşaat sektörüyle sürekli şişirilen bir ekonomi var şu anda Türkiye'de. Bu sektörde yaşanacak minik bir dalgalanma bile dengeleri altüst edebilecek durumda gibi duruyor.

İnsanların ellerinde Note 3'ler, iPhone 5s'ler geziyor, herkesin altında arabası var ancak o krediler-taksitler ödenemeyecek duruma geldiği vakit ciddi bir kriz yaşanacak orta-alt sınıf açısından. Bunu bir nebze de olsa engellemek(veya hafifletmek) için taksit sınırlandırılması konuldu bu tarz ürünlere, ancak -çok haklı ve doğal olarak- insanlar bu tür ürünleri kimi taksit hilelerine başvurarak almaya devam ediyorlar. Edecekler de. Zira burada verilen şeyin adı negatif özgürlük: istediğini, fazladan borçlanarak ve fazladan artı değer üreterek bu malı almak için çalışarak almak.

Sadece yollara bisiklet için güvenli ek bir alan ilave ederek, toplu taşımayı yaygınlaştırarak ve ucuzlaştırarak dahi inanılmaz bir bütçe tasarrufu yaptırmak mümkün, ancak bana göre orta doğu'daki petrol lobisiyle yapılan doğrudan veya dolaylı anlaşmalar gereği sürekli insanları hususi araç almaya yönelten politikalar üretilip, araba almak kolaylaştırılıyor. Duble yollar, ODTÜ'den geçirilen yol, "şu kadar asfalt attık" muhabbetlerinin her yerde dönüyor olması ve bu asfaltın da harbiden hayvani miktarlarda olması bunların açık göstergesi. Arabanın gerçek maliyetini hesaplayan bir site vardı: vergisiyle, bakımlarıyla, kaskosuyla, benziniyle 5 yıl(100.000 km) maliyetini ortalama bir hesap yaparak veriyordu. Buna bakacak olursak arabayı almanın tek başına yetmediğini, 5 yıl içinde o araba için yapılacak masrafın 1,5-2 katına dahi çıkabildiğini görebiliyoruz (değer kaybı da cabası)

Naçizane ekonomi cahili bir insan olarak, genel siyasi durumdan, çevremdeki insanlarla yaptığım tartışmalardan çıkan sonuçlar aşağı yukarı bu şekilde. İki satır yazayım derken epey uzattım, destan olmuş mübarek :) umarım sıkılmadan okuyabilirsiniz.

fransız için belli bir bölgeyle ilgili gözlem yapması handikap olabilir de ben de bazen hakketen bu tüketim nasıl oluyor merak ediyorum :)
şöyle ki ben 3 senelik filan telefon kullnıyorum asgari ücretin 5-6 katını kazanıyorum ama asgari ücretli adamların hepsinde 5s var neredeyse :P insan hayet etmeden edemiyor. (benzeri tespiti kadınlarda da yapayım ben ömrümde saç boyamadım senede 1 kere belki kuaföre giderim yine asgari ücretli hatunların hepsi şıkır şıkır)
kredi kartım yok, borcum yok şükür de bu adamların hepsi mi kart borçlusu? ben en çok babamın işçilerinden durumu biliyorum; taşeron yüzlerce işçisi var. işyeri amiri olarak icra doyalarını görüyor her ay bikaç kişiye icra geliyor. Bazıları bu işten sonra başka işte çalışarak geçiniyor filan. anladım da herkes mi icralık?? AVM'lerdeki tipler hiç de evine icra gelmiş gibi görünmüyor:D
bence evet bir miktar borçların şişmesi, bir miktar inşaatta balon oluşması, bi miktar ise kayıtdışı ekonomimizin hakketen büyük olması...para var ama kayıtdışı galiba. başka ne olup bitiyor ben de anlamıyorum.

ev konusunda haklisin herkes ev sahibi olmaya calisiyor turkiyede, kulturle ilgili bir sey. dendigi gibi herkesin elinde iphone vs var borca harca girip surekli telefon degistiriyor herkes sacma sapan harcama cok var ama arabasi olmayan universite ogrencisi yok ne yav.

halkta para olmasinin isareti degil, kredi kartlarinin dolu olmasinin isareti bence.

Anladığım kadarıyla anlatayım.
Evet insanlarda para var ama bu paranın reel bir karşılığı yok. Yani aslında cepten yiyoruz.

2008 yılında küresel bir kriz oldu hatırlarsanız, Amerika'da bir çok lokomotif sektörde firmalar patır patır iflas etti, mortgage kredileri falan ödenemedi. Bu nedenle 2008'den bu yana Amerika kendi kıçını toplamak için habire ucuz dolar sürüyor piyasaya. Türkiye de bundan faydalanıyor tabi. Ancak faydalandığı bu havayı bir değere dönüştürmek yerine taşa, betona gömüyor Türkiye.

Daha açıklayıcı olmak gerekirse; parayı sanayileşmek, turizm gelirlerini artırmak, hizmet sektörlerindeki payı büyütmek vb. için kullanmak yerine bina, yol, avm vb. yapıyor hükümet. Bu şimdilik piyasa için çok olumlu görünüyor tabi, milletin cebi para görüyor.

Ancak ekonomideki bu hareketlenmeyi gerçek bir değere dönüştürmediğimiz bu para akışı durduğunda piyasa çökecek, insanlar bu sefer aldıkları o cep telefonlarının, jiplerin taksitlerini ödeyemeyecekler; birçok firma zarar açıklayacak, yabancı yatırımcı kaçmasın diye faizleri seve seve yükseltecek hükümet. Böyle böyle şeyler olacak.

@sevgikusunkanadinda maalesef taksit sınırlandırılması halkın çok para harcamasını engellemek için konulmadı, sürekli artan cari açığın önüne geçilmesi için konuldu. yoksa hükümet çok para harcanmasından çok mutlu.

Bence gereksiz bir beklenti. Hazir mayis ayi da geliyor hiçbir şey yapmamak en akıllıcasi en.m.wikipedia.org

bir arkadaşımız şu an yatırım yapacak olsanız tercihiniz ne olurdu sorusunu sormuştu, orada yazdığımı tekrar aktarıyorum:

" borsaya yatırım yapılabilir, ancak üzerine bilgi sahibi olunması ve de doğru zamanın beklenmesi şart. bu durumları sağlayıncaya kadar vadeli hesap gibi diğerlerine nazaran epey risksiz yatırım enstrumanlarına parayı yönlendirip, hem kenarda boşuna beklememesini hem de en doğru yatırım aracını bulman için gerekli süreyi sağlayabilirsin.

altın, dolar vs. şu anda epey riskli araçlar, 1,91 den dolar, 80 tlden altın alabiliyor olsaydınız kabulümdü ancak şu anda ikisi de çok ortada, siyasetten gelen hamleler veya avrupa'da yaşanan düzelme sinyalleri sonrası tavan da yapabilirler, dibe de vurabilirler. onu alan aldı, yatırım yapma zamanı geçti bence. adettendir yazayım: yatırım tavsiyesi değildir :)"

altın orta ve uzun vadede hep kazandırır.

yıllara göre istatistiklere bakabilirsiniz

Uzun vadeli bir yatırım düşünüyorsanız daha sağlam yatırım enstrumanlarına yönelmeniz daha sağlıklı olabilir. İnsanlar tasaarruf olsun, yatırım olsun niyetiyle altın alıyorlar ancak getirisi bir vadeli hesap faizinden bile düşük olabiliyor zaman zaman. Yabancı diliniz varsa konuyla ilgili makalelere bakınız, faydası dokunacaktır. altına yatırım yapmaya kesin karar verirseniz dahi altının geçmiş pozisyonu ve geleceğiyle ilgili dökümanları mutlaka inceleyin.

Akp seçimde büyük bir hezimet almazsa kısa vadede düşme eğilimi tahmin ediliyor döviz ve altında.

Yatırım tavsiyesi değildir.

Yeşil reçeteli. Geçen benzer bir duyuru açmıştım hatta. Alternatifini bulursan da haber et.

Psikiyatr muayenesi ve teşhisi olmadan bu ilacı veya türevlerini almanız ciddi sıkıntılar doğurabilir. Mutlaka uzmanına danışın, bonibon gibi değil bu tarz ilaçlar, fena çarpar maazallah :)

şöyle örneklendireyim, benzer şikayetle bi doktora gittim. bırak ilaç işini spor yap düzenli beslen/uyu kızım dedi. illa antidepresan kullanacağım diye istediğim gibi ilaç verecek bir psikyatr buldum welbutrin verdi ki kendisi dopamin agonisti, 6 ay sonra manyağa bağlayıp özel hayat kaynaklı sağlam bir sinir krizi esnasında yeni doktorum welbutrinle durduk yere bozduğum dopaminerjik sistemim nedeniyle bu defa şizofreni hastalarına kullanılan dopamin antagonisti başlattı.
(basitçe açıklamak gerekirse agonist=arttıran, antagonist=azaltan)

öyle yani, başka yoldan çözemeyeceğine emin olana dek girişme antidepresan içine. hoş olmuyor sonuçlar

Ara ver. Karın kasının belirginleşmesi için yağ oranını düşürmeye bak.

çalış çalış da karın kası dediğin olayın %80'i yağ oranı ve dolayısıyla beslenmenle alakalı. bunlara da dikkat edersen sonuç alırsın zaten.

haftada maksimum 2 kere çalış ama hakkını ver 20 dk değil 1 saat çalış haftada 2 kere çalış karın kası sürekli kullanılan bi kas dinlenmesi gerekir o yüzden hafta 2 maksimum

Bildiğim kadarıyla kaslar(hangisi olursa olsun) uygun beslenme ve dinlenme ortamı sağlanırsa daha verimli şekilde gelişiyor. Bu durumda her gün yaptığın çalışma hem seni yoracak hem de kendisi için gereken arayı vermediğin için istediğin gelişimi sağlayamayacaktır. Benim önerim en az bir gün ara ve günaşırı çalışmak. Uygun şekillerde de beslenmek.

diğer kas grupları için tabiki dinlenerek daha sağlıklı sonuç alırsın.

ama bahis mevzuu karın kasıysa her gün çalışmak iyidir. 15-20 dk'lık egzersiz videoları var mesela. onlardan sevdiğin birini uygulayabilirsin.

karın kası her gün çalışılabilir. ekstradan dinlenme günlerine ihtiyacın yok. hatta karın kası konusunda en etkilisi her gün yapılandır.

söylenenlerin aksine karın kası çalışmak insanı yormaz. hiç sıkıntı çekmezsiniz. günde 20 dakikalık karın egzersizi hiç bir halt yiyemez. yormaz, aksırtmaz, tıksırtmaz. fiziksel durumuna göre, anlık olmak şartıyla, midede yanma ve yorulmaya sebep olabilir, ama dediğin gibi anlık bir şeydir bu. egzersiz bittiğinde, yanma-ağrı-yorgunluk vs... hepsi biter.

yine söylenenlerin aksine "haftada 2 kez çalış ama 1 saat çalış, adam gibi çalış" tarzı öneriler son derece mesnetsiz.

haftada 1 kez 8 saat, ya da haftada 2 kez 4'er saat ve "adam gibi" çalışmaktansa her gün 15-20 dakika çalışarak daha sağlıklı ve tatmin edici bir sonuç alırsınız.

çok pratiktir karın egzersizleri. çok sert olmayan bir zemine uzanmanız yeter. sürüyle hareket var. gündelik işlerinizi aksatmadan, yahut özel olarak zaman ayırmadan, gün içinde boş bulduğunuz 15 dakikada aradan çıkarın.

Boşuna emek israfı. 2 günde bir yoğun 5-10 dakikalık çalışma daha etkili olur.

minimum (rolanti) yakıt harcar. ama hayırlı bir olay değildir.

bir fark olmuyor son araştırmaya göre.

boşa atarsan biraz da olsa benzin yakar. viteste olması lazım.

viteste tutup ayağını gazdan çekersen sıfır yakıt harcarsın. vites boşken de sıfır yakıt harcarsın ancak vites boştayken motorun stop etme ihtimali vardır.

vites bostaysa her turlu rolanti yakitini harcar. ayrica yokus asagi bosa almak iyi degildir. motor rolantide oldugu icin yuksek devirde calismaz. bu yuzden de hidroliklerin basinci yeterli seviyeye cikamayabilir. bu da fren yaptiginda frenlerin cok iyi tutmamasina yada hidrolik basinci bittiginde frenlerin bosalmasina neden olabilir. yani vitesi bosa almak tehlikelidir.(bkz: peygamber vitesi)

butun arabalar degil ama bazi arabalar eger tekerleklerde yeterli hiz varsa ve motoru durdurmayacak seviyede donmesine yetecek deviri saglayabiliyorsa yakit akisini kesen sistem vardir. bu durumda eger gaza basmiyorsan arac hic yakit harcamaz. burada onemli olan hiz veya vites degil. aracin deviri. 30-40la yokus asagi inerken 2. viteste bu islem gerceklesebilir. ama vitesi 4'e 5'e alirsan gerceklesmez. cunku vitesi cok yukselttigin icin motorun deviri dusecektir. ama 70-80 ile yokus asagi inerken 4 veya 5. viteste de bu islem gerceklesebilir.

cevaplanmış ama biraz detay vereyim. yokuş aşağı inerken arabayı ilerletmek için herhangi bir ilave güç gereksinimi olmadığından, arabayı viteste tutup motorun neredeyse hiç yakıt harcamadan çalışır durumda olmasını sağlayabiliriz, çünkü pistonların hareketini engelleyen herhangi bir tepki yok, tam tersi krank milleri tekerlerden aldığı güçle pistonların hareketine yardımcı olmakta. boşta ise motor çalışmak için silindirlere yakıt göndermek zorunda, üstelik motor bu şekilde harcadığı yakıtı da boşa harcıyor.

bu dediğiniz olay yeni audilerde vs lerde mevcut. vitesi boşa aldıgınızda ekranda tüketilen yakıtı sıfır olarak gösterir vs.
eger boyle bir donanıma sahip aracınız yok ise boştada olsa yakıt harcar.devirli kullanmaya devam.

evet bir miktar tasarruf sağlar ancak şehir içinde kesinlikle kullanılmamalıdır. vitesi geçirene kadarki o 1 saniyelik süre çok şeye mal olabilir. şehirler arası yolculuklar dışında kullanılması çok tehlikeli

yokuş aşağı giderken viteste yakıt yakmamasının aracın markası ile alakası yok, eğer araç enjektörlü sisteme sahip ise ki artık tüm araçlar öyle yakıt yakmazsınız fakat araç karbüratörlü ise ki eskidendi o zaman yakıt yakar

aracın modeli yani motor tipi önemli. kara dizel diye tabir edilen eski motorlardan ise evet tasarruf sağlar ancak yeni modellerde ekzosun egzosun eksozun ekzozun işte her ne ise :) onun üzerindeki lambda zondası sayesinde boşa atıldığında, sürtünmeyi azaltmak için ekzos gazı geri gönderilir. bu sebepten az miktar da yakıt gelir. amaç parçaları korumak. ondan yeni modellerde boşa atmanın faydası yoktur. aksine yakıt tüketimine neden olur. zengin fakir karışımını da lambda sağlar ek bilgi olsun bu da. lambda bozulduğunda da , araç sapıtmış bir şekilde yakıt yakar. çünkü motor bir zengin karışım bir fakir karışım ister. ancak lambda bozuk olunca, hep zengin gelir. 7 litre yakarken 14-15 litreyi görebilirsiniz. aklınızda olsun. 1 tane lambda yok bu arada. 3 tane olan araçlar da var. hangisinin bozuk olduğunu cihaz bazen söyler bazen yanlış da söyleyebilir. her biri aşırı pahalıdır. alındıktan sonra geri iadesi yoktur. ustanın kazığına gelmemek için, iyi bir elektronikçi lamdbda değerlerini ölçmeli. ona göre bozuk için nokta atışı tespit yapmalı.

neyse çok uzattım, özet;

* eski araçlarda boşa atmak yakıt tasarrufu sağlar
* yeni araçlarda yokuş aşağı giderken viteste olmalı ve mümkün olduğu kadar yüksek viteste olmalı.

teşekkürler.

Yol bilgisayarı vites boştayken bir miktar anlık tüketim gösteriyor ama vitesteyken sıfır oluyor.

genel yorumlar viteste durmasının daha hayırlı olduğu yönünde oldu, uygulamaya çalışacağım :) teşekkür ederim tüm yorumlar için.

borsaya bass.

Altın candır

günes enerjisi

borsadan anlarsan seçim sonrası yatırım için güzel fırsattır.
istanbul'da tuzla orhanlı ve çatalca arsa yatırımı için çok uygun yerler.

borsaya yatırım yapılabilir, ancak üzerine bilgi sahibi olunması ve de doğru zamanın beklenmesi şart. bu durumları sağlayıncaya kadar vadeli hesap gibi diğerlerine nazaran epey risksiz yatırım enstrumanlarına parayı yönlendirip, hem kenarda boşuna beklememesini hem de en doğru yatırım aracını bulman için gerekli süreyi sağlayabilirsin.

altın, dolar vs. şu anda epey riskli araçlar, 1,91 den dolar, 80 tlden altın alabiliyor olsaydınız kabulümdü ancak şu anda ikisi de çok ortada, siyasetten gelen hamleler veya avrupa'da yaşanan düzelme sinyalleri sonrası tavan da yapabilirler, dibe de vurabilirler. onu alan aldı, yatırım yapma zamanı geçti bence. adettendir yazayım: yatırım tavsiyesi değildir :)

www.eksiduyuru.com

:))

Silah, mühimmat

Bende 25 bin nakit var enpara günlük faiz 7 lira falan getiriyor

Lokasyon neresi? Kadıköy Rana Beşe Polikliniği'nde (belediyeye ait bir yer, hiçbir sigorta vs geçmiyor) uygun fiyatlı check-uplar var mesela.

www.saglikpoliklinigi.org

Eklememişim, düzelttim şimdi :) lokasyon Ankara.

sadece kan veriyorsun adamlar listede yazılanların %85'ini tamamlıyor.
bir de idrar veriyorsun sonra bir de kalp zımbırtısı:)
tamam işte, bu kadar.
bu muydu leeenn dersin sonra.
bu tarz yerlerin büyüsü bu.

diye düşünüyorum.

Bu dediklerini 182 den randevu alarak herhangi bir devlet hastanesinden fazlasiyla ucret odemeden baktirabilirsin. Check up falan degil hocam. Dahiliyeci de sevinir. Bi kontrol yaptrmak istiyorum tam kan ve idrar ister olur biter. Ben daha yeni baktrdim hatta ilce hastanesinde. Akciger grafileri ve testleri icin falan yine 182 den göğüs hastaliklarina gidin. Genelde hastalari ic hastaliklarina gore epey az oldugunicin doktor konusunda sikinti yasamassiniz.isiniz bitince de 450 x 2 yle de guzelce yemek falan yersiniz. Hocam ozel hastanelerin uygulamalari iste. Ne demis ünlü Türk büyüğü. Müslüman uyuma :)

450 tl ye check-up demişler.

bunları devlette yaptırmak neredeyse ücretsiz ama biraz uğraştırır.

özelde de çok az bi fark ödenerek yaptırılabilir.

bazı testler gereksiz. normalde doktorlar bir test gerekirse istiyorlar. mesela tiroid hormonlarına bakıyorlar, bir bozukluk varsa ultrason çekiyorlar. sana ikisi aynı anda yapılacak muhtemelen bi şikayetin zaten yoksa zaten bi şey çıkmayacak.

mesela anladık annen baban rahat muayene olsun istiyorlarsa, devlete değil de özelde kardiyologa götürüver. tamam sen rahat ettirmek istiyorsun ama hiçbir şikayeti yokken devlette bu testleri yaptırmak isteyenleri de sopayla dövmüyorlar en fazla 1-2 saat beklerler.

Bunlarin hepsini amerikan hastanesinde 300 diger a+ larda 200 liraya yaptirabilecegime dair mail geldi sigorta sirketimden . Fikir olusturur belki.

kaybediyorlar, ankarayı kaybettiler, istanbulu da her an kaybedebilirler. izmir zaten asla onların olmayacak, keza eskişehir de. büyük şehirleri kaybettiğin an anadoluda da düşersin. genelde de.

evet kaybediyor,
48 saat daha akpnin güç kaybettiğinden bahsedersek hükümet düşecekmiş.

kaybetti ama yeterli değil, ankara ve istanbul'u çok net alacaklar.

Güç kaybetti fakat oylarda çok büyük bir düşüş yaşanacağını düşünmüyorum, oy sayımının çok sağlıklı koşullarda olmadığına eminim..

oy kaybı olacak ama yine yüksek oy alacak, bir sonraki seçime kadar bayağı hırpalanacaklar ama.

kaybetti ama istanbul ve ankara'yı kaybedecek kadar değil.

geçen gün taksiye bindim o arada kılıçdaroğlunun cnn türk deki konuşmasını banttan veriyolardı radyoda. Taksici trabzonlu yaşlı bi amca. Abi senin oyun kesin AKP dimi dedim :) Adam oğlum bunlar geldi geleli bunlara oy veriyorum şimdi tövbe namazı kılıyorum dedi.

Geçen bir orduevinin önünden geçiyordum. Emekli Astsubay olduğunu tahmin ettiğim bir kişi yanındaki adama "Chp'nin yaptığı işi görüyor musun, şimdi Cemaatle kol kola girmiş. Yazıklar olsun senelerdir verdiğim oylara, bundan sonra oyum Akp'ye" dedi.

insanlar tape olayına yabancılaştı artık amma seçime doğru bomba tapeler var diyollar. abiler ablalar vızır vızır çalışıyor. seçime kadar herşey olabilir. kaldı ki ankara'da öyle bariz melih falan önce değil. melihin kalesi olan bölgelerde bile çok büyük oy kayıpları var ama boyun farkıyla melih önde gibi. istanbul'u tam bilemiyorum ama orda da akp boyun farkıyla alıcı gibi. du bakalım neler olcak.

Sembolik ve stratejik önemi olan belediyeleri alabilecek olmaları geriledikleri ve yakında da kendilerine yol gözükeceği gerçeğini değiştirmiyor. Rüşvetle, hırsızlıkla, insan öldürmeyle, tamamen betona-AVM'ye ve özelleştirmeye dayalı bir ekonominin Türkiye'de gideri 12 yılmış, kanıtlanmış oldu sadece.

kaybediyor. yanımda yöremdeki 5 akpli artık oy vermeyeceğim diyor. 3'ünü de ben vazgeçirdim. =)

güç kaybediyorlar da annem ve babam gibi hala tayyip'den allah razı olsun diye diye gözü kapalı oy vermeye devam edecek taban seçmeni olduğu sürece hala ayakta durur maalesef.

onca skandal, ölüm falan hiç etkilemedi arkadaş. daha çok kenetlendiler yeminlen akp'ye, hayret ediyorum. annem falan daha çok bilendi resmen. iyice kutuplaştılar yani.

akp de zaten biliyor, artık özellikle genç seçmeni kandıramayacağını. o yüzden tabanı korumak istiyorlar.

gecen seçim de mhp nin kasetler cikmisti ve rahatlikla gectiler baraji tepki oylariyla. bence kaybetmiyor

@bir fincan kahve ile film izlemek - çevremde senin durumundaki insanlara tavsiyem ebeveynlerinin nüfus cüzdanlarını seçimden tercihen 1 gün önce alıp saklamaları. sana da tavsiye ederim. :)

olan olduktan sonra istediği propagandayı yapsınlar ne farkeder? ki kendileri neler yapacak/yapmaya çalışacak hepimiz biliyoruz.

türkiye sermayesei, medyası şimdilerde daha da net ortaya çıkan amaçları,ilişkileri nedeniyle iktidarı destekler. akp'den önce de böyleydi, korkarım sonra da böyle olacak. o iş adamları, o çıkar sağlamak isteyen koca gürruh şimdi akp ile iş yapmak için tereddüt edecek, bu da akp iktidarının güç kaybettiği anlamına gelir.

güç kaybediyor daha da kaybedecek ama seçimlerden sonar türkiyenin yine çoğu yerinin sarı olduğunu göreceksiniz,

Çevremde en az 10 kişi var akp'e vermeyeceğim diyen. Herkese anlatıp babaya durumu anlatamamak ise en büyük ironi olsa gerek.

Multitasking olayı normal şartlarda odaklanma için çok zararlı kabul edilir. Sende biraz daha farklı imiş :) ancak illa ki müzik veya oyalanacak birşeyler istiyorsan arka planda, zihnini daha az dağıtma ihtimali olan şeyler olsa daha iyi gibi. Klasik müzik gibi, enstrumantal albümler gibi.

Ben de öyleyim. Bu alışkanlığı da yurtta kaldığım dönemden kazandım. YUrttaki oda arkadaşım televizyon getirmişti ve kattaki tek televizyondu. Çok eski bir tarih değil ama internet yoktu yurtta. Dolayısı ile oda gece gündüz dolu olurdu. O şekilde gürültü olmadan uyuyamama ve çalışamama gibi şeyler geliştirdim.
Bir de her gün aynı şeyi çalışıyorsan, sevdiğin bir şey olsa bile, o zaman da ortamın gerginliğini dağıtmak için müzik gerekiyor. Müzik olmadan birçok şeye konsantre olmakta zorlanıyorum. Verimliliğim delice artıyor müzik dinlerken veya daha önce çok izlediğim ve ekrana bakmamı gerektirmeyecek bir dizi veya film dinlerken.

öğrenme bozukluğu değil, hafif dikkat dağınıklığı

Sınavdayken durup 5 dakika etrafa bakınıp sıkıntıdan poflayıp sonra kağıda gömülmeyi anlayamazsınız :(

Inglorious Basterds diyorum

çoğunluk yaratalım basterds diyorum. yazılı filmlerin hepsi çok iyi bu arada.

izlemedim ama world war z diyorum. Bana da tavsiye edildi çünkü

Inglorious Basterds

American Beauty

basterds tabii ki. tarantino'nun en iyi filmi bence.

herkes captain philips demis, ben de oyle diyorum.

american beauty

Inglorious Bastards'ı izlemiştim, kesinlikle öneririm.

Inglorious Basterds+1 vay nasını herifin izlemediği filmlere bak.

inglorious basterds

Hemen izlenmesi gerekenler Raging Bull, Casino, Inglorius Bastards.

Hiç izlemene gerek olmayan Homefront.

Jobs, bişiyler de öğrenebilirsin

Inglorious Basterds

abi the bag man'i izleme. hem de niro hem john cussack severim ama bunu izlerken aci cektim. sirf seni uyarmak icin sozlukten login olup geldim.

The Untouchables

firefox kullanıyorum eklenti olayı ilk bunda başlamıştı yanılmıyorsam yanılıyor da olabilirim beni hiç yarı yolda koymadı.

kesinlikle firefox. chrome'un envai çeşit bilgi topladığından, mouse hareketlerimden kıçımı sandalyeden kaldırış aralıklarıma kadar kaydettiğinden epeyce şüpheleniyorum. ayrıca firefox çok daha stabil, eklentileri çok daha kullanışlı.

Firefox'a gectim, yenilenmis hissediyorum. :) kullandigim eklentilerin de cogu var.

firefoxçuyum, hiç pişman olmadım.

Chrome arkaplanda bir çok izinsiz şeyler yapabiliyor.. Chrome'a hiç güvenmiyorum.. Mozilla'nın da geliştiriciler adına biraz adama dönmesi lazım. Yandex ise o kadar yavvşak ki! İlla ki kendi sitesi anasayfa olacak. ie6 ise bir bambaşka bir bir şey. :) bi rüya gibi.. Gerçege donecek olursak mozilla..

firefox. güvenli, açık kaynak kodlu, hızlı (chrome'dan daha hızlı, testler de aynını söylüyor zaten), çok sekmede performansı daha iyi, eklentiler açısından daha zengin ve daha işlevsel eklentileri var (chrome eklentiler açısından daha iyi diyenleri anlayamamışımdır, farklı tip eklentiler bekliyorlar sanırım ki), vesaire.

aynı zamanda arayüzü daha özelleştirilebilinir. chrome arayüzünü yahut opera arayüzünü vesaire seviyor isen, tema yüklersin olur biter.

Şu an gözlerim yaşardı. Firefox kullananlar dolmuş buraya. Sözlük istatistiklerine bakınca çok byük bir çoğunluğun chrome ile girdiğini görmüş ve çok üzülmüştüm.

Firefox'u tek geçerim. Chrome kullanmayı denedim, 15 dakika sürdü. Firefox'un üstüne tanımam. Chrome firefox çakması zaten.

himmet dayı yla aynı duuyguları paylaşıyorum.

8 senelik firefox çuyum. chrome temasıyla firefox kullanıyorum. bu derece özelleştirilebiliyor olması ne mutlu

firefox veya muadilleri

muadilleri derken palemoon veya nightly. ikisi de firefox'un optimize edilmiş halleri. linux'ta firefox, windows'ta alışkanlık olarak çoğunlukla palemoon. sorun olursa nightly ya da firefox.

chrome yeni model internet explorer. bilgisayardan hiç anlamayanlar için oluşturulmuş gibi. eklentilerle geliştirelebilir olsa da o kadar basite indirgenmensi beni hoşnut etmiyor.

comodo dragon.

daha iyisi yapılana kadar en iyisi bu.

paran varsa normal. paran varsa = bu paranın varlığı ya da yokluğu sende anlamlı bir fark yaratmayacaksa. ikincisi daha güzel sanki.

mallık

normal mi bilmem ama ben elzem olduğunu düşünüyorum. 10 liraya alınan şemsiyeler iki rüzgarda haşat oluyor. zamanında 60 liraya almıştım bir tane, tam 4 sene kullandım; ne kırıldı, ne yırtıldı. okulda unuttum da kayboldu ama kesinlikle değiyor o paraya.

Aynen hayat standartlarına bağlı.sana göre normaldır bı semsıyeye 80 lıra vermek bana göre mantıksızdır..ama mutlu olucaksan kullanırken al gitsin.

otomatik kapanma özelligi bozulma nedenelrinden biri olabiliyor. 4 sene dayandi bozuldu mekanizma tamir ettim su aralar kullanilmiyor ama calisir durumda.

sürekli semsiyeye ihtiyac duyuyor cidden tasiyor ve unutmuyorsaniz sagda solda deger. diilse adam gibi yagmurlukla senelerdir gidiyorum.

ucuza şemsiyeler adamı erken terk ediyor. ben para vermeyi uygun buluyorum. ne gereksiz şeylere toplasan 79 tl veriyorsun zaten. ikinciyi al gitsin.

Kaliteli şemsiye kullanmak mallık değildir. Buna mallık diyende vizyon eksikliği söz konusudur. Paran varsa bir malın daha kalitelisi kullanılır ve dikkatte çeker.

Sadece dikkat çekmez, sert rüzgarda "akıllı" arkadaşın 5 liraya aldığı şemsiye sevgilisi ile beraberken uçar gider. 79 Tl'lik şemsiyesi olan arkadaş ise bunlara güler geçer:)

şemsiye kaliteli olmalı diye düşünüyorum.
ama bu şemsiyeler rüzgara dayanıklı mıdır ? o kadar para veriyorsan rüzgara olan direncini göz önünde bulunmırmalısın

de facto'dan bir keresinde 150tl civarı alışveriş yapmıştım. 39 tl'lik şemsiye veriyorlardı. dedim ki şemsiye yerine 10 tl indirim yapın. olmaz diyerek şemsiyeyi dayadılar. babama verdim şemsiyeyi. aklım sıra hediye şeklinde. babam bir üzüldü. hafif bir sinir geldi yüzüne. baktı bana, bu çocuğu adam edemedim der gibi.

kaybettigin daha güzelmiş. al gitsin amk. 70 lira cok büyük bi meblağ deil ki sonucta 700 lira vermiosn.

"bir kere alıp 10 sene kullanırım"cıysanız, otobüste unutma hadisesi de içinize bir daha asla yapmamaya yemin edecek kadar oturduysa alın derim :) sokakta 5 liraya şemsiye satılıyor evet ama kullanım ömrü rüzgarlı 2-3 gün sonra bitiyor. en azından bu evladiyelik olur.

Turkiyede hem kaliteli hem ucuz urun bulmak cok zor.Ben Almanya'da mullerden 1 euroya aldim takir takir kullaniyorum,tas gibi.Ama ne zaman Turkiyeye geldigimde alsam su yagmur cikinca ortaya cikan 10 liraliklardan aninda yamuluyor semsiye.Bu yuzden eger cidden kaliteli biseyse alin derim.

pierre cardin gibi bir marka için pahalı.

o beş liralık şemsiye folloş oluyor rüzgarda ben de benettondan almıştım yaklaşık bu fiyatlara.

hem sert bir yapısı var, rüzgarda falan rahat oluyor; hem de tutma yeri baston gibi şekil hıammına!

Eğer bu otobüste unuttuğunu beğendiysen, yani sana kullanırken sağlam ve kaliteli geldiyse; şimdi bu 79'luk olanı al. Şahsen 4-5 tane 15 liralık eskiteceğine 1 tane bundan eskitmek daha mantıklı.

dünyanın sonu

yani aylık gelirin 20bin ve üstündeyse boş beleş bir adamsan, parayı harcayacak karı kız arkadaş ortamın yoksa mantıklı yoksa saçma tabii çok çok yağış alan bir yerde yaşamıyorsan

Açık açık küfür etmem ama küfrü çağrıştıran kelimelerim var onları kullanırım.

arkadaşlarıma "senin de amına koyayım" demem.
çarpma,kesme gibi durumlarda "hay sikim ya" derim en fazla. uzatmam.
mallığın alemi yok.

trafikte fena kufrederim, yaraticiyimdir.

Severim amina koyim.

Bir seye carptigimda vs otomatik bir hassiktir cikar.. Refleks

Irispi cicigi ,haammmina, vay minake demeye de basladim son zamanlarda ama bunlar igrenc biraksam mi.. Neyse siktir et iyi boyle

trafikte +1

senin amına koyim ben = çakaaaal
yaa hadi amına koyim yaa= olm hadi lan
napıyon lan at siki= naber kanka
sikicem bak şimdi tahtını= olm dur lan iki dakka
ammmcıık ağızlı seni= trafikte önümde saçma sapan araba kullanan adama
daşşağını yediğim= kardeşim
orrrrrosspu çocuğu= bjk maçlarında hakeme

bayılırım. tepkilerimi verirken kullanıyorum genelde. ağzıma çok yakıştığını, çok içten söylediğimi, şiir okur gibi küfrettiğimi söyledi geçenlerde bir arkadaşım.

konusma dilinde cok etmesem de yazarken ediyorum. arkadaslarima etmem. genelde trafikte ve kafam iyiyken.

çok ederim aynı senin gibi ben de bıçağa falan küfrederdim yani fazlası var eksiği yok. allah kitap bile gidiyorum çok sinirlenince.

uyandigim andan uyuyasiya kadar saydiriyorum. hemde cok siddetli ve orjinal sovuyorum. artik kiz erkek farketmiyor hic cekinmiyorum. hatta babamla konusurkende artik rahatim ki babam benden rahat iki dkda sikip sokuyor herkese.

www.youtube.com

özellikle yurtdışında sıklıkla yaşıyordum, insan kimsenin anadilini anlamadığı bir yere gidince epey rahat oluyor :) araba kullanırken yalnızsam da arada 3-5 serpiştiriyorum.

ama çirkin mi böyle yapmak, çirkin. dışarıdan kendine baksan küfürü komple bırakırsın, o kadar iğreti duruyor insanın ağzında.

Lan cok seviyorum amina koyim ama kufur eden kiz iticiligini yapistirdiginiz icin toplum icinde agzimdan kacmassa etmemeye ozen gosteriyorum.

New York metrosuna bindik iki arkadaş. Heyecanlı heyecanlı konuşuyoruz. Çöktük bi koltuğa. Yanımızda oturan bir kız bize dönüp Türkçe 'Merhaba!' dedi. Ben de, iyi ki kendinizi tanıttınız, usturuplu konuşuruz şimdi! dedim. Kız da, ben de zaten onun için merhaba dedim, dedi. Ne kadar yıldıysa artık!

küfürlü konuşmayı severim, hatta rahatsız edici derecede küfrediyorum özellikle yazarken. konuşurken de beklenmedik anlarda şak diye basabiliyorum.

8. sınıftayken derste parmağımı pencereye kaptırınca "ANANI SİKİYİM" diye çığlık atmıştım. o günden sonra tadını alınca her şeye küfretmeye başladım aq.

Sözlükte, twitter'da falan pek küfretmiyorum da günlük hayatta saydırırım içimden, dışımdan fark etmiyor.

Birkaç sene önce yaslandığım cam geriye doğru açılıp son anda aşağı düşmekten kurtuldum ama tutunamasam diğer tarafa "ananı sikeyim" ile gidecektim mesela :)

Yakın arkadaşlarımla küfürlü konuşurum ama bir ara fazla abarttığım ve kendi küfürlerimden rahatsız olmaya başladığım için azalttıysam da hala hatrı sayılır derecede küfür ortalamasına sahibim.

Kız arkadaşlarımın yanında kolay kolay küfretmem. hatta küfrettiğim zaman çok şaşırırlar oha hiç beklemezdim şeklinde.

severim arkadaş, küfretmek iyidir. kaynak: www.e-psikiyatri.com

pes/fifa oynanan zamanları ayrı değerlendirmeliyiz bence eheh.

Hayır

bazı anlar vardır, içinde bulunduğunuz durumu veya hislerinizi yüzlerce kelime kursanız da doğru ifade edemezsiniz. işte o an tek bir kelime/küfür/argo cuk diye oturur, söyler ve kurtulursunuz. ben o anları hiç boş geçmem mesela.

bunun dışında çok samimi olduğum insanların yanında, acıya tepki olarak ani reflekslerde de kullanırım. ama birinin şahsına karşı küfretmem.

kafanın sağa sola çevrilmesi, daire şeklinde dönderilmesi, kolların aynı şekilde sonra belin daire çizilmesi ayak bileğine inene kadar tüm vücudun esnetilmesi lazım. peşinden kelebek, hafif zıplamalar, eğilip kalkmalar vs derken tüm vücut yapılacak hareket için hazır hale gelecektir.

www.youtube.com bazı hareketleri kapabilirsin ;)

www.fitnessblender.com training type'dan seçebilirsin.

hepsini inceleyeceğim, teşekkürler yardımlarınız için :)