konserve barbunya pilaki.

ton balığı konserve 100 gr'da 17 gr protein
barbunya pilaki konserve 100 gr'da 12 gr protein alternatif olabilir

tabiki yumurta. fakirin protein deposu. sinbo yumurta pişirme makinesi var onu kullan. çok rahat edersin.

Kabak çekirdeği ve badem. Tuzsuz ve çiğ olanları daha sağlıklı tabii.

bu konserverleri toptan satış fiyatında almam mümkün mü 1-2 aylık toplu olarak alsam?

barbunya gaz yapar yau ton balığı da aşırı pahalı ikili dardanel 12-13 lira beş tane alsa ayda 10 tane yesen 60 lira sırf ton balığı. şu hale bak ağlicam.

@mula hocam 3 lüsü 10 lira olanları da var iş görür.

somon da var ve yağsız o da yenir. jamon filan da var da düzenli çiğ et yemek iyi değil.

mula, değişiklik yaparım hocam barbunya fasulye, tavuk, ton balığı yurt marka olanları gayet de ucuz ve lezizmiş

lor. ekmeksiz götür.

Hem enerji vermesi, hem de protein barındırması sebebiyle fındık ve fıstık ezmesi. Mercimeği de öneririm, yemekhanede buldun mu kaçırma :)

lor kaşıklıyorsun çılgınlar gibi. yazıktır girme o kadar yağlıya.

lor ulan lor. başka bir şey değil.

lor ye, yumurta ye. yağsız ve derisiz tavuk göğsünü haşla ye. ton balığını yağda yüzdürüyorlar. vg yapan adam yağ yer mi?

bim'de a101'de yarım kiloluk lorlar var, çok lezzetli. löpür löpür götür.

Barbunyadaki protein kas gelişimi için pek bir işe yaramaz.

Ton balığı ve lor iyidir. Ya da 80-90 liraya protein tozu al çok daha uzun süre götürsün.

ton balığı tüketiminizin miktarına/sıklığına dikkat edin.
ağır metal birikmesi... araştırınız.

Ara öğün yapman gerekmiyor öncelikle. Protein alımını ana öğünlerle bitirebilirsin. Lor en iyi çözümlerden biri. Ton balığını da icemint'in dediği gibi abartma. Yumurta makinesi alıp odanda kullanabilirsin. Sarılarını atmazsan protein ihtiyacının büyük kısmını tamamlar.

- hergun ton baligindan uzak dur. (bkz: mercury poisoning)
- hindi füme.
- vg yapan adam yağ yer.
- vejeteryan vg cileri araştır.

Richard Sennett - Karakter Aşınması / Yeni Kapitalizmde İşin Kişilik Üzerindeki Etkileri (maalesef internet üzerinden kaynak bilmiyorum)

hatırlattığınız çok iyi oldu, kütüphanemde vardı bu benim ama bu yazı için okumak aklıma bile gelmemişti :) bakacağım, çok teşekkürler..

colgate white

suların hepsi kötü bence artık.

yörsan tava yoğurdu.

Itimat yoğurt.

Opalescence diş macunu

Elmacık yoksa nestle su

Yoğurt da evde kendimiz mayalıyoruz ama başka almam gerekirse de ambalaj ömrü kısa olanlardan alıyorum.

Su Özkaynak, diğerlerini çok umursamıyorum.

Macunda Sensodyne, suda Erikli, yoğurtta evde yapılabilen AOÇ yoğurt sütü ve mayası, sandıkta Selahattin :)

su erikli

yoğurt özsüt kaymaklı. imkan olsa sevişirim o derece

Colgate White + 1

Su konusunda karışığım. Tadı en güzel olan Kestane bence, tadı şeker gibi ama pH'ı yüksek biraz. Taşkesti fena değil.

Yoğurt ise maalesef Seferihisar'daki Teos Organik Yoğurt. İstanbul için Yörsan Ev Tipi Yoğurt.

Başlıkta bu üçlüyü görünce yanığı babaanne yöntemleri ile geçirmeye çalıştığınızı da sandım.

migrosun tava yoğurdu
züpper bişiy

diş macunu- ben de arayışta denemelerdeyim
yoğurt- migros, dost, yörsan fark etmez, birinin tava yoğurdu
su- erikli ve alaçam.

Ozkaynak su, dost tava yogurt, colgate dis macunu.

Advanced White
Erikli Su
Pınar Yoğurt

(bkz: i robot)
gerçi kitabı daha iyi tabi:)

dün izledim! :)

blade runner.

robot yok ama event horizon izle de gece gece tırs o zaman:)

screamers

blade runner ve event horizon'ı da izledim. :)

www.imdb.com

the thirteenth floor

listeme ekledim 13th floor'u. şimdi de şu screamers'a bakayım. teşekkürler :)

oblivion
elysium
edge of tomorrow
eskilerden: event horizon (ben bu satırları yazarken...neyse bir şey demiyorum.) :))

o zaman starship troopers'ı izle. denise richards'ın genç poposu da var hem:)

bu arada solaris ve stalker da bilimkurgudur tabi, ama seni kesmeyebilir:)

bu arada, izlemedim ama izlemek istediğim bir film var:

the zero theorem, yönetmen terry gilliam olunca...

blade runner ve artificial intelligence izle

(bkz: her)

elysium çok sıkıcıydı ya. oblivion grafikler ve evlerinin havuzu harikaydı. :)
her'ü de sırf scarlet'in sesi için izledim, the island'da olduğu gibi. :/

black mirror

pacific rim güzeldi yav? bir moon değil ama..
looper?
her?

google için gekmelettin

var gibi ama ilk sıradakine basmış gibi daha çok. sağ taraf boş ya ne bileyim...

ilk adaya basmıs bence de. 3 aday oldugu da belli bişeydi. var bi ayar vermeler var.

30 mart'ta da aynısını kullanmış. sözlükte gördüm şimdi...

bir emperyalizm oyunuyla daha karşı karşıyayız sanırım :) şaka bir yana, kasmayın yau bu kadar. öyle koymuşlardır, çünkü öyle koymuşlardır. arkasında birşey aramaya gerek yok.

illa ki kafa yoracaksak google'ın arama kayıtlarını tutması, bilgi gizliliğine saygı duymaması gibi konulara yoralım bence. adamlar imparatorluk olacak yakında, bi hala google'a google yazıp öyle yapıyoruz aramalarımızı.

mail adresini yolla davetiye vermişlerdi sanırım bir tane

arena-tr var, isterseniz yollayabilirim.

gönderi çıkış yeri bulunduğun ülkeyle uyuşuyosa ve en az 2 gün sabit duracaksan bir yerde neden olmasın alırsın

suraların haricinde bi yere gidiyosan zor.1 haftadan önce gelmiyor çünkü.

www.amazon.com

amazon ayarında elektronik mağazaları varsa, internetten fiyat karşılaştırması yapıp, güvenilirliğini de araştırarak oralardan satın alabilirsin. ben tabletimi bu şekilde almıştım, hiçbir sorun çıkmadı. dönüşte de tax-free yaptırırsın, mis.

Amazon Prime'nin ertesi gün teslimat seçeneği var. Bir aylı ücretsiz primeyi aktive et. Gideceğin ülkeyi destekliyorsa gitmeden bir gün önce sipariş ver. Keyfini çıkar.

Full HD modellere neden bakıyorsunuz?

Evde film izleme vs. durumları da olabilir, bir de en azından şöyle bir 3-5 sene kullanabilsin istiyoruz. Ondan ötürü biraz.

bitkisel çayları da denedim, hem de gün içinde siyah çay ve kahve içmeden. hiçbir işe yaramadılar maalesef.

süt ürünleri tüket. özellikle ayran. hem vücudu temizler hem de mayışmanı sağlar. bitki çayları vs. fayda etmiyor ise doktora gözükmen gerekebilir.

ha unutmadan anasonlu ürünler de uyutur. mesela rakı :)

true detective

genelde pilot bölümler (ilk bölümler) daha fazla bütçeyle çekliyorlar ve oldukça etkili görünüyorlar ama tabii ilerleyen bölümlerde ya heyecan, ya da etkileyicilik azalıyor bütçeyle orantılı olarak.


bu sebeple ilk bölüme göre yanılabilirsin dizileri izlerken.

the shield.

twin peaks.

Banko izlemişsindir ama House M.D. diyorum ben

the black mirror.

gerçi zaten başka pek bildiğim dizi de yok ya.

sherlock.

ilk bölümden oha dedirtir, diğer bölümlerde de oha dedirtmeye devam eder.

Oz. her bölümü oha dedirtir.

breaking bad'in ilk bölümü çok fenaydı ama kesin izlemişsindir

lost hehe

orphan black inanılmaz sardı. iki günde bitirdim iki sezonu.

fargo

true dedective, fargo, the killing, breaking bad, halt & catch fire

(bkz: under the dome)

black mirror +1

ingiliz komedisi dersen coupling'i de tavsiye ederim mutlaka.

@ykyt
duyuru tarihinde aldığım en hızlı cevap. tam yatağımın yanında, bundan; www.stockart.com.br

edit: bu çok uzun görünüyor. makul boyda bir şey.

bilgisayardan hep benimde oluyor birüsü bekleyen romanım var

@bluebey
napıyım peki? bilgisayar olmasa telefon. o da olmasa aklıma anılar geliyor. odaklanmam çok kısa sürüyor.

yatmadan önce kitap okumak okuma düzeninizi bozabilir. çünkü bir süre sonra kitap okumak ve uykunun gelmesi duurmlarını bünye bağdaştırmaya başlıyor, hele ki yatakta okuyorsanız daha da kötü.. birbirinden ayırmak en iyisi, böyle devam edin derim ben.

birşeyler yazıyorsanız odada onu yapmayı deneyebilirsiniz, neticede okumaya en yakın şey bu.

kitap okumayı "boş zaman aktivitesi" olarak kafana kodlamış olabilirsin. bilinçli olmuyor, internet filan hayatına çok girince kendiliğinden başlıyor.

eskiden çok okurdum, şimdi bende de başgösterdi öyle bir durum. şöyle çözdüm gibi: ağır, yoğun odaklanma isteyen kitaplar yerine antin kuntin ya da iyi olsa bile aşırı sürükleyici bir iki roman okudum. kanepede, yatakta filan. bu arada başlarken bilgisayar, televizyon ve telefondan uzaklaştım sinsice. sonra diğer okumak istediğim kitaplara geçtim çaktırmadan. olacak gibi hadi bakalım.

"oyle gote boyle yarak" polise bicak cekersen o bicagi gotune sokarlar.

tehlikeli iş yapmış bıçağın böğrüne gireceğini hesap edememiş belli ki ama polis haklı. polise en ufak bir mukavemette bulunursan sikerler amarigada

gayet iyi alaşağı etmişler. amerikan futbolunun yararları görülebilir, yere indirişinde.

bıçak olduğu için direkt bir müdahale yerine bir kaç kez uyarabilirlerdi. nitekim ilk müdahale eden polis kendini koruyacak mesafeye geçmişti bıçak çekilince. kadın rahatsız biri olabilir neticede. resmen bok yoluna gitmiş.

Polislerde teleskobik cop var, son dakikada kelepçe takmaya çalışırken çekiyor hatta. Normal şartlarda bıçağın bulunduğu bileğe o copu vurursanız bilek çatlar belki ama bıçak da yere düşer.

Atlayanın hem kendi hayatını tehlikeye attığı, hem de hakkında dava açılabilecek bir ölüme sebebiyet verdiği, lüzumsuz ve yanlış bir hareket olmuş bence de.

erkek zampara olmayacak kadın kahkaha atmayacak.

en az 3 çocuk

saat 10'dan sonra içki satışının yasaklanması.

kız mıdır kadın mıdır bilemem.

bu özel değil genel hayat

eksisozluk.com
eksisozluk.com
ya da direkt sour'a ve ... dan olan ... diyen falan şeklinde yazan arkadaşa (adını hatırlayamadım) mesaj atabilirsin.

Öğrenci evleriyle ilgili bir kadın muhabirle girdiği polemik: www.59saniye.com

(bkz: tıksırıncaya kadar içiyorlar)

bunların hiçbirinin yaşam tarzına müdahale ile ilgisi yok.
dünya nın tüm medeni toplumlarında bu tarz söylemlerde bulunulur ve benzeri icraatlar yapılır siyasetçiler tarafından. ki bu yazdıklarınız arasındaki icraat olarak nitelendirilebilecek olanlar sadece twitter ve alkol yasağı. sonuna kadar doğru! giresun valiliği olayını yeni duydum, o da gayet normal ve doğru. usa de bazı eyaletlerde belli olabilecek şekilde tanga giymek yasak yahu! aynı şekilde fransa da ünilerde tanga giymek yasak.
zaten o kadar zorlamışsınız ki berk yıldız ın dövmesine karışmasını yaşam tarzına müdahale olarak algılamışsınız. yuh artık!

@ne nicki be, cevap verecektim de, üşendim.

ne nicki be ağır troll olduğu için, zaten ona cevap vermeye hiç gerek yok sevgili otshe.

Ses çıkmadığından oluyor bunlar. Ses çıkarınca da kendileri diktatör olmuyor biz anarşist, çapulcu oluyoruz ama bu kadar kabullenmemiz gerekiyor. Ses çıkaran olmayınca tayyip kurallarına uymak zorunda kalıyoruz.

@ne nicki be; yaşam tarzına müdahele kıstasın ne senin? Senin doğrun bana göre yanlış olabilir. Azıcık da olsa bencilliği, düz mantığı bırakın.

değil.

Bu tarz kitaplar(kişisel gelişim kitapları da dahil) hakkında şöyle bir düşüncem var. Eğer gerçekten işe yarasaydı piyasada bir çok kitap olmazdı. İşe yarayan bir kitabı alır,okuyup sorunları çözerdik. Ee madem işe yarıyor,neden hala yeni yeni kişisel gelişim kitapları yazılıyor,satılıyor ? İlk çıkanlar işe yaramıyor mu?

Bir zamanlar çare bulmak adına okudum, sonrasında hiçbir işe yaramadıkları gibi, tamamen laf kalabalığı olduklarını farkettim.

Konuyla ilgili şöyle bir entre yazmıştım vaktiyle, ilginizi çekerse bakabilirsiniz: eksisozluk.com

zaten bildiğin, herkesin bildiği şeyleri sana hikayeler içine gizleyip, süsleyip anlatan kitaplardan ne bekleyebilirsin.

Yalnız söylediklerin kişisel gelişimden öte hani "çekim yasası" "kuantum düşünce" v.b. kitaplar. yani özgüvenli olun, şunu yapın v.b. değil de daha mistik konularla ilgili olanlar.

ben faydalı olduğunu düşünenlerdenim. hepimiz bir şeyler için totem yapıyoruz, istiyoruz. fallara inanmamız ve akabinde gerçek olma sebebi de bu. şimdi şöyle bir şey; istediğin bir şeyi yüz kere söyle olur falan gibi bir şey değil bu. inandığın şey gerçekleşir bu kadar basit. o kitapların özü de bunu söylüyor.

kendine inanırsan, bir şeylere inanırsan, auran değişiyor. genelde ilk akla gelen; birini istiyosun diyelim. bu kitaplar genelde istediğimiz şeyleri yazmamız gerektiğini vs söylüyorlar. neyse. birini istiyosun, özelliklerini yazıyosun vs. eğer o kişiye sahip olacağına inanırsan hayatını ona göre farkında olarak veya olmayarak ona yönlendiriyorsun. yıllar sonra o kafanda çizdiğin kişiyle karşılaşıyorsun ya da kafanda çizdiğin değil de zaten var olan biriyse onunla bir şekilde iletişimin oluyor. misal kendini ondan daha aşağıda görüyorsan, kendini geliştirecek şeyler yapmaya başlıyorsun. dediğim gibi bunlar bilinçli veya bilinçli olmadan yaptığın şeyler. bir süre sonra onu elde ediyosun, çünkü ona yöneliyosun her şeyinle. aynı şeyi bir iş için de düşünebilirsin. sadece o kitaplardan değil, çevremde de böyle isteyip de o işi başaran çok tanıdığım var. kimimiz tesadüflere inanıyoruz, kimimiz uğura şansa vs. kuantum enerjisi dedikleri şey bunlarla bağlantılı.

misal bunalıma, depresyona giriyorsan senin kafanda oluşturduğun olumsuz düşünceler buna sebep oluyor. olayları değerlendirme bakış açınla alakalı. olumlu bakınca, aslında o kadar can sıkacak bir şey olmadığını anlıyorsun.

not: 3 sene evvel bu kitaplardan okuduğum olmuştu. şu an pek okumak için tercih ettiğimi söyleyemem birikmiş çok kitap var. ancak kitaplara dair düşüncem bu şekildedir. önyargılı yaklaşmamak lazım. alın, okuyun. yararlı olduğunu düşünmüyorsan da sen karar ver buna. hayata çok realist açıdan bakan biri değilsen, pişman olmazsın. hepimizin bir şeylere inanmaya ihtiyacı var.

daha bir kaç gün önce Bilinçaltının Gücü kitabı bitirdim. gerçekten çok güzeldi tavsiye ederim. yöntemleri kitaba başladığımdan beri uyguluyorum inan faydası oluyor.

ben olsam bu işten çok anlamayan biri olarak z2 alırdım. o da kulaktana dolma bilgiler işte.

z2 al

Z2 aldım mukemmel tel. Senın gibi buraya sormustum bu tel. Cıktı sonuc olarak

sony ile içli dışlı biri olarak tavsiyem sony. samsung'un diğer modellerini bilemem ama s5 te patladılar :) satılsın diye gear fit hediye bile ettiler o derece :)

Samsung'dan gelen şikayetlerin ve kendi kullanıcı deneyimimin ışığında kesinlikle Sony diyorum. Z2 alın, ben alamıyorum bari siz alın :)

çok sağ olun kararımı verdim Z2 alıyorum :)

Fotoğraftan katlanabilir olup-olmadığını pek anlayamadım ancak, katlanabilen modellerden değilse bu modellerden almanız iyi olmayabilir. Biraz da ufak ve yere fazla yakın duruyor teker büyüklüğünden ötürü, şehirde bile kullanacak olsanız çukurlar, kaldırımlar vs. sizi çok zorlar bu şekilde.Katlanabilirse el mahkum elbette, ona birşey diyemem. Metroya, otobüse sokmak gibi avantajları mevcut çünkü :)

Bisikletimi ilk alacağım sıralar ben de araştırıyordum, arkadaşlar kondisyonumu kuvvetlendirmemin elektrikli bisiklet almaya kıyasla daha iyi olacağını söylediler. Haksız değillermiş :)

bir kaç kürt arkadaş edin çok rahat öğrenirsin

Netten zor ya, kaynak yok çünkü. Ben de bakmıştım zamanında. Bence de Kürt birilerinden rica edebilirsin öğretmelerini.

Elimde bir adet zip dosyası var içinde bazı dökümanların bulunduğu, belki başlangıç için birikim sağlayabilir. Onun dışında netten öğrenmek zor sanırım, ileriki vadede kurs şart olacaktır.

valla kitap var dediler ama bulamadılar. netten de olmadı. kürtler de kendi aralarında zor anlaşıyorlar, zazaca falan karışıyor. yeni tüm sözcükleri türkçeden alıyorlar. 21 diyalekt var diyorlardı.

kısacası ancak vara vara, ez nan duhum seviyesinde öğrenebilirsin, işimi görür dersen bir arkadaş edin, ufak tefek öğren. bence ötesi olmaz.

kürtçe ama hangi kürtçe? urfa siverek'te zazaca, urfa'nın kendisinde biraz daha yozlaşmış kürtçe, şırnak batman tarafında daha farklı kürtçe.. kürt bir arkadaşım trt şeş'ten hiçbir şey anlamıyoruz biz diyor misal. ya da urfalı arkadaşım şırnaklı arkadaşımın konuşmalarının çoğunu anlamıyor. nedenlerini tam bilmiyorum tabi.

neyse kitap, kurstan öte meslek ve şartlar elveriyorsa doğuya kürtçe konuşulan bir il'e gel. yoksa kürt bir arkadaş edin. o da olmazsa özellikle kürt birini bul özel ders gibi bir şeyler ayarlayın.

herhangi bir nakliyat şirketinde işe gir, hem para kazanırsın hem dil öğrenirsin. çift yönlü bir kazanç.

netten öğrenmek yerine kitaplardan öğrenmek çok daha mantıklı olur. son yıllarda yasakların da kalkmasıyla birçok kitap basıldı bu konuda.. başlangıç için şu iki kitap işini görür büyük ihtimalle..

www.kitapyurdu.com

www.kitapyurdu.com

selo'nun benden oy alma ihtimali 0, keza tayyib'in de. şu istiklal marşı muhabbetinden sonra ekmel'in de no olduğu ortada o da sittin sene alamaz oyumu. sikim böyle işi adı seçim ama seçecek kimse yok her zamanki gibi.

ben selo'ya vericem. ekmel, çok zorlama, son dakikada pastaya iliştirilmiş mum gibi emanet duruyor. tıpkı kemal kılıçdaroğlu gibi.

valla ekmel çok şüpheli duruyor. Hitabet konusunda sıkıntıları var bence. Tabi eğitimine filan bir şey diyemeyiz ki adaylar içinde sanırım en eğitimlisi. "güdümlü" kelimesi benimde aklımı kurcalıyor ki bazen birilerine "laf çakması" filan sanki bilerek olan şeyler.

Diğer adaylar hakkında yorumumu seçimden sonra söylerim :)

@mayeskuel, niye tayyip değil de selo? niye selo ya da mesela? bu konudaki görüşün nedir? bunu merak ediyorum, bunu soruyorum.

ben demirtaş'a veriyorum oyumu. daha yeni başka bir duyuruya da yazmıştım, tekrar etmeyeyim şimdi: www.eksiduyuru.com

ama ekmel ya da demirtaş, eğer tayyip karşıtıysan bir şekilde oyunu gidip kullan. boykotun şu şartlarda en ufak bir faydası yok. oy kullanmadığında tayyip'in oy sayısı tabii ki artmıyor ama oranı yükseliyor, bunu unutmamak gerekiyor. birinci tur için ikisinden birini kendi düşüncene göre seç gitsin. şu süreçte herkesin düşüncesi farklı sonuçta. herkesin kendine göre haklı gerekçeleri var.

bu ulkede artik oylar birini secmek icin mi veriliyor yoksa bir tezgah kuran orospucocugunu devirmek icin mi?

birini secemedigimiz ortada. o nedenle sectigimiz kisiyi degil de nefret ettigimiz kisinin en buyuk rakibini dusunmeliyiz.

selonun secilemeyecegi kadar ortada kabak gibi duran birsey yok beyler. buraya gelipte selo nun karakterini tartismak da son derece bos.

2 secenek var ya tayyibe tepki icin ekmele vericeksiniz (kazanir diye degil tabiki) yada tayyibe vericeksiniz (tayyibe vermekle seloya vermek yada oy kullanmamak esit)

"tayyibe vermekle seloya vermek yada oy kullanmamak esit"

yanlış. yani fikir beyan etmiyorum, somut olarak yanlış bir bilgi şu cümle. tabii demirtaş'ın adaylığının aslında seçimi ikinci tura götürebilecek kilit noktalardan biri olduğunu söylemeye gerek bile duymuyorum.

pkk destekledigim bir orgut degil. kurulusu soru isaretleriyle dolu, baglantilari tatsiz, eylemleri gayri-ahlaki, lideri desen ibo'dan farksiz, elde edecekleri sey de bir agadan kurtulup baska bir aganin marabasina donusmekten ibaret olacak. boyle dusunuyor olsam da ben oyumu selahattin demirtas'a verecegim. onumuze uc tane bok konuyor ve bunlardan birini yememiz isteniyor. ben bana en az kotu kokani sececegim. hem benim onume ekmeleddin'i koymaya hakki yok muhalefetin. ekmeleddin'in tercih edilme nedeni zaten maglubiyetin ilanidir. nasil olsa yenileceksin bari onurlu bir sekilde yenil. bugune dek onlara yaklasmak sana ne kazandirdi? baykal'in new labour ozentisiyle basladi, bugunlere gelindi iste. adam sanki onlarin adayi agzinda surekli ozal, menderes. bunlardan kim secilirse secilsin bir seyin degisecegi yok. benim oyumun bir sey degistirecegi yok. selahattin'in secilme ihtimali de yok. alacagi oy 6-8 arasi. tas catlasa 9. secim ikinci tura kalirsa da adaylardan biri tayyip'ken oy vermemek olmaz, belki meymenetsizden kurtulur, biraz buhar salariz diye gidip ekmeleddin'e veririm oyumu. yoksa hangisi secilirse secilsin turkiye'nin gittigi yol degismeyecek. ufka baktigimda da savas disinda bu yolu degistirecek bir etmenin ortaya cikacagi gorunmuyor.

ihsanogluna veriyorum.

eksisozluk.com

demirtas icin soylenecek soz yok; istihbaratdunyasi.files.wordpress.com


erdoğana yorumsuzum. midem kaldirmiyor artik. yeter aminakoyum yeter. alip gotursunler su ulkeden tup akplileri. akrabalarim da dahil.

demirtaşa vermeyip öyle hararetli erdoğan düşmanı olmayanlar için seçim erdoğan ve ihsanoğlu arasında olacak.
yani millet, tanıdık mı s*ksin bizi yoksa yabancıya mı verek bu sefer diyecek. heyecan arayan ekmeleddine, garantici olan erdoğana verecek ama kestane her türlü çizilecek.

son derece argo oldu ama güzel anlattım. durum bu. ben ne yapacağımı hiç bilmiyorum. accorbite'in dediği gibi adı seçim ama seçecek kimse yok. seçeceğin insanları başkalarının belirlemesi kadar acıklı bir şey yok.

sadece başlığa göre yazıyorum okumadım yazdıklarını.
erdoğan'ı desteklemiyorum. demirtaş'ın konuşması değil rahatsız eden, olur da cb olursa yapacakları benim desteklediğim şeyler değil.
tek seçenek ekmeleddin kalıyor. ki adamı çok tanıyıp etmiyorum. bildiğim kadarıyla benim istemediğim bir tarafı da yok. vereceğim. nasılsa erdoğan alacak, benimkisi sadece tepki olarak kalacak ki o bile işe yaramıyor.

ilk soru, benim için ekmeleddin'le erdoğan kalsa gönül rahatlığıyla ekmeleddin'e basar geçerim. ekmeleddin'de bu kadar tereddüte sebep olan şey ne sizlerde? dediğim gibi çok tanımıyorum ama hiçbir olumsuz bir şeyini de görüp duymadım adamın.

herkesin sorduğu soruyu ben de sorayım cevabı merak ediyorum. neden ekmeleddin değil de demirtaş? herkes biliyor ki demirtaş olamayacak oylar neden bölünüyor? bunu yapanlar da chp-mhp'ye falan mı tepki gösteriyor? inanın gezi'den sonra haberleri tamamen bıraktım. yazdıklarıma tepki değil de bilgilendirme amaçlı yazın yazarsanız. duyuruyu takipteyim.

## yorumlara hızlıca göz atınca kapsamlı cevaplar varmış. soruları yok sayabilirsiniz.

istihbarat dünyası adlı son derece güvenilir kaynaktan alınmış fotoğrafa demirtaş "benimle uzaktan yakından alakası yok" diyerek tepki göstermişti bu arada. ha tabii "kabul edecek hali yok ya!" gibi bir argüman da sunulabilir. inandırmak için de 1999 yılına ait su faturalarını falan mı göstersin, o da ayrı. dağa çıksaydı kabul ederdi diye de düşünüyorum ayrıca. nitekim kendisi öğrencilik döneminde dağa çıkma, çıkmama arasında gidip geldiğini de söylemişti zamanında. zaten dağa çıkmış olup da "yok kardeşim çıkmadım dağa falan ben" diye döneklik yapsa ocak dışı kalırdı sanki.

ekmelettin 30 yıl sonra ülkeye geliyor ve istiklal marşından bihaber.,çatı adayı için iki parti kafa kafaya verip nasıl böyle hata yapıyorlar belli değil,selahattinin terör uzantısı olmasa çok rahat ekmelettin i geçer

ekmeleddin ihsanoğlu mhp'nin tavsiyesi chp'nin kabülü ile aday oldu.
yani bu iki partinin çizgisinden pek çıkamayacak. zaten istese de yapabilecekleri sınırlı çünkü yürütmenin başında değil. temsil ve çıkarılan kanunların anayasaya uygunluğunu denetleme, ona göre karar verme görevi olacak. kendi siyasi görüşleri pek etkili olamayacak.
kanun yapıcı değil yapılan kanunları denetleyici olacak.

selahattin demirtaş hakkında yorum yapmak istemiyorum.

recep tayyip erdoğan ummadığı bir sürprizle karşılaşacak diye hissediyorum.
akp içinden oy kaybedebilir, ne kadar fos çıksa da cemaat içinden oy kaybedeceği kesin. sandığa gitmemiş insanlar da bu sefer gidecek; "oy kullanmazsam eşeklik etmiş gibi hissedicem"
sonuçta oyum ekmeleddin ihsanoğlu'na, ilk defa bu kadar eminim.

benim sandık yurtdışında olduğu için oy veremeyeceğim sanırım ama ekmel'e verirdim. neden? nasıl olsa yüzde 99 tayyip kazanacak sonunda. bari düşük oyla kazansın. gidip yüzde 60-70le falan kazanırsa daha kimse baş edemez bu adamla.

pkklı olmayıpta selahattine oy atacaklara şaşırıyorum.

İkisi arasında bir seçim yapmam gerekseydi eğer, oyun Selahattin Demirtaş'a olurdu elbette. Ancak şu anki siyasi durum gereği, çok büyük ihtimalle sandığı boykota gideceğim.

bana su ulkede sandik boykot etmenin guclu olan iktirada yag surmek disinda baska bir ise yaradigni acikarmisiniz? cok merak ediyorum

şu an için ilk turda kime oy verirseniz verin sandığa gitmek gerek.
ikinci turu o zaman düşünürüz.

seljax +1

tayyip karşısında bir öbek çamur olsa, gider çamura oy veririm.
demirtaş konusunda pkk'yı falan geçtim, resmen oy bölmek için ortaya atılmış bir saçmalık.

romantik romantik ona oy vermekle, oy kullanmamakla, tayyip'e oy vermek aynı şey.
belediye seçimini falan bir yere kadar anlarım da, ülkenin bu durumunda oy kullanmamayı anlayamıyorum.
millet işin ciddiyetinin farkında değil bence.

sonuçta bu sistem devam ettiği sürece zaten cumhurbaşkanının fazla bir fonksiyonu olmayacak.
yeter ki sistem devam etsin.
dinci, yobaz vs bile olsa, sonuçta abdullah gül'den beter olamaz.

o yüzden bütün yollar ekmek amcaya çıkıyor.
biz de bayılıp, koynumuza alıp yatmayacağız.
ama biraz mantıklı ve gerçekçi düşünmek lazım.
istiklal marşını değil, konuşmayı bilmiyor olsa, yine aynı yorumu yapardım.

herkes istediği gibi birine oy verebilmek ister.
ama gelecekte öyle bir lükse sahip olabilmek için şimdi üzerimize düşeni yapmalıyız.

ayrıca herkesin oy verme hakkına saygı duyuyoruz elbet, herkes istediğini yapar, ama pkk'lı olmayıp, demirtaş'a oy veren bir insanın vicdanı bu ülkeye karşı nasıl rahat eder anlamıyorum.

inatla nasıl hala ezbere konuşulabiliyor hayret ediyorum.

@blatta hiberna;

cumhurbaşkanlığı seçiminden bahsediyoruz değil mi? genel seçime geçmedik sanırım henüz. evet. dolayısıyla şu an tayyip'in cumhurbaşkanı olmaması için öncelikle yapmamız gereken şey nedir? seçimi ikinci tura taşımak değil mi? evet. bu kenarda dursun.

şimdi kendi mantığına göre oyları böldüğünü iddia ettiğin demirtaş'a bakalım. kafadan, geneli farklı sosyalist oluşumlardan ve kürtlerden oluşmuş %6'lık bir oy potansiyeli var. o kitlenin üzerine ekmel'e mesafeli olan en az bi %3'lük kesimi yazabiliriz. demirtaş aday olmadığında bu oyların tümünün ekmeleddin'e gittiğini düşünüyor olmalısın sanırım. eh kabul etmelisin ki bu da biraz mantığa aykırı sanki.

hadi bunu geçtik. cumhurbaşkanlığı seçimindeki öncelikli hedefimiz olan birinci turu kazasız atlatmanın yolu nedir? tayyip erdoğan'ın %50'yi geçmemesi değil mi? birinci turun özü bu hani, odaklanılması gereken konu bu değil mi? demirtaş isterse ekmel'in alacağı oyların yarısını toplasın, bölsün, çıkarsın, ne farkedecek? oylar tayyip'e gitmedikçe, sandık boykot edilmedikçe ve sonucunda tayyip %50'yi aşmadıkça neyin oy bölmesinden bahsediyorsun? hele birinci turu geç sen önce, ikinci turda zaten ekmel'e gidecek çoğu oy, sıkma canını bu kadar. demirtaş'a oy verenlere kafayı takacağına boykot düşüncesinde olanlara eğil.

şimdi gelelim "pkk'lı olmayıp, demirtaş'a oy veren bir insanın vicdanı bu ülkeye karşı nasıl rahat eder anlamıyorum" cümlene. pkk'lı değilim, sempatizanı da değilim, kürt de değilim, solcu da değilim. bdp/hdp tabanının tam bir ulusalcı kafa yapısına sahip olduğunu düşünürüm, onlara da mesafeliyimdir. aslında bir bakıma da bu sebepten dolayı demirtaş'a oy vermeyi düşünüyorum, ona geleceğim. ama genel olarak oy verme nedenlerim oldukça fazla, hepsini de sayamam ancak kabaca söylemem gerekirse, demokratik türkiye'nin yolunu bu tür oyların açacağına inanıyorum. sadece seçim sürecindeki duruşundan bahsediyorum ki aslında senelerdir aynı duruşu sergilediği de aşikar. tüm adayları seçim sürecinde sarf ettikleri cümlelere göre değerlendirdiğimi söylemek istedim sadece. yok samimiymiş, değilmiş umrumda bile değil. bu söylemlerin oy kazandırabileceğini göstermek istiyorum. ben tayyip'ten kurtulurken aynı zamanda üçüncü bir yolun açılmasına önayak olmak istiyorum. buna en yakın partinin ise hdp olduğunu düşünüyorum. ancak bugüne kadarki gördüğümüz hdp ile olmayacağı da kesin. bu yüzden bu seçim hdp'nin dönüşümü adına da önemli. demirtaş'ın %6'lık kendi kesiminden alacağı oyla hdp bildiğimiz hdp olarak genel seçimlere de girer, çizgisini aynen devam ettirir. ancak demirtaş %10'u geçtiği takdirde hdp'nin gereken reformları yapacağına inanıyorum. yapmazsa da kendi ayaklarına sıkmış olurlar, kendileri kaybeder. şimdi bu mudur romantiklik diye soruyorum.

@soso:

öncelikle bu kadar heyecanlanmaya gerek yok.

"demirtaş'a oy verenlere kafayı takacağına boykot düşüncesinde olanlara eğil." demişsin.
"romantik romantik ona oy vermekle, oy kullanmamakla, tayyip'e oy vermek aynı şey." diye bir şey yazıyor orada.

bu ülkede ne tayyip'e, ne de halka demirtaş'ın söylemlerinin oy kazandırdığını göstererek bir şey ispat edemezsin.
kimse o mesajı almaz, alsa bile umursamaz.

yaptığın tek şey demirtaş'a, "sen terör örgütü destekçisi de olsan, iki özgürlükçü/"ben sizden yanayım" temalı cümle kurduğunda ben türkiye cumhuriyeti halkı olarak sana oy veririm, sen aynen devam et, ben nasılsa her şeyi yerim" demek olur.

sonra rüyalarda yaşıyorsunuz diyince kızıyorsunuz.

hiç mi erkek arkadaşınız, sınıf arkadaşınız, eşiniz dostunuz kardeşiniz askere giderken uykularınız kaçmadı?
yani bu kadar mı izole yaşıyorsunuz?
adam terör örgütü destekçisi, bu kadar.
insanı illa bağnaz yapıyorsunuz.

ben oy vermicem. yatıcam evde.

23-25 yaş altı grubun pkk ile ilgili olaylara çok aşina olmadıkları için olayı romantize ettiklerini, gerçekçilik/özgürlük adı altında yanlış yaptıklarını düşünüyorum.

Cevapları pek okumadığım için yazılanlara cevap veremeyeceğim ama pkk sempatizanı olmayıp da selahattin'e oy vermeyi düşünen insan ağır vizyonsuzdur. Kürt = pkk asla değil ama hdp=pkk'dır.

Gelgelelim, Ekmeleddin; anadolu yobazını, mhp milliyetçisini, chp solcusunu, liberalini, muhafazakarını, gayini, straightini küstürmemek için dikkatli ve ortalama adımlar atılmak zorundadır. Şu şartlar altında selahattin'in %10'dan fazla oy alamayacağı aşikarken, kendisinin tek görevi rte'yle kapışabilecek tek ihtimal olan ekmel'in oylarını bölmektir. Ekmel ise kalkıp açık açık "travestiler oleeey" diyecek olursa, daha hiç tanınmayan, bu işlerin içine yeni giren ama ailesi sebebiyle vizyonu, yaşam tarzı hakkında bilgi veren bir insan için nasıl bir hamle olur bu; hiç düşündünüz mü?
Bunun samimiyetine inanmayıp da 1 sene önce "geziciler rererö, akp yayaya şaşaşa" diyen bi adamın bugün gezici, özgürlükçü kesilmesi mi samimi geliyor insanlara?

Oy kullanmamak eşeklik evet. Şu durumda iki büyük parti de dahil olmak üzere +7 partinin daha desteklediği, bu partilerden gelen oyları da alabilecek bir adaya mı oy vermek daha gerçekçi ve mantıklı; yoksa ülkenin en az %80'i tarafından nefretle anılan (ve bunun sebebi etnik kimlikleri değil, bölücülükleri olan), ikinci turda akp'yi destekleyeceklerini açık açık ifade eden (ki buradan dahi anlaşılıyor ne biçim özgürlükçü ve ne aydın oldukları) bir parti temsilcisine oy vermek mi daha akıllıca ve vicdan rahatlatıcı?

Ego mastürbasyonuna gerek yok. Sen kürt kardeşlerin için, onların ana dilde eğitimi, köylerine su gitmesi, pkk'nın bitmesi için bütün çabanı çıkıp sokakta göster; ben de en önde geleyim. Ama ağzı yüzü kana bulanmış insanlara "eme özgüylükçüü" diye kanıp da bu eşekliği etme amk. Ülke zaten 400 yıl geriye gitti; bi 200 yıl da sen ekleme.

Eyyorlamam bu kadar.

@blatta hiberna;

bir heyecanlanma söz konusu değil ama oldukça şaşırıyorum yazılanları okuyunca. siyasi duyurulara cevap vermemek için kendimi tutuyordum ancak o kadar saçma şeyler yazılıyor ki insan kendisini tutamıyor.

öncelikle demirtaş için kendin "resmen oy bölmek için ortaya atılmış bir saçmalık" yazmamış mıydın? tamamen yanlış, altı boş olan bir cümle sonuçta.

onun dışında, konu yılların sorununa gelmiş. hiç girmek istemediğim, girildiği takdirde iki tarafın da yapılan yorumlardan hoşnut kalmayacağı bir konu.

"sen terör örgütü destekçisi de olsan, iki özgürlükçü/"ben sizden yanayım" temalı cümle kurduğunda ben türkiye cumhuriyeti halkı olarak sana oy veririm, sen aynen devam et, ben nasılsa her şeyi yerim"

böyle bir şeyle geleceğini de tahmin ediyordum. kaç senedir ne olduğu belli olan bir adaydan bahsediyoruz. daha önce de belirttiğim üzere ekmel ve demirtaş ikilisini sadece seçim sürecindeki söylemlerini dikkate alarak değerlendirmek zorunda kaldım. çünkü ekmel'in önceki icraatlerini de direkt kendimiz bilemiyoruz, basın yoluyla şimdi haberdar oluyoruz, bu yüzden adil bir karşılaştırma olmazdı. buna vurgu yapmak istemiştim.

öte yandan, başka bir duyuru daha vardı tam da bu konu üzerine yazdığım ama silinmiş, gönderemiyorum. ancak kısaca söylemem gerekir ki, belki vatan haini sayılırım bilmiyorum ama terör örgütü destekçisi olması benim umrumda değil, konu da o ya zaten. ordusu üç darbe yapmış, adı direkt ya da kapalı kapılar ardından birçok şiddet eylemine karışmış bir devletin vatandaşlarıyız. şu konumdaki insanlar olarak kendimizi fazla masum gördüğümüzü düşünüyorum. benim için iki taraf da suçludur ve katildir. iki taraf da masumları katletmiştir. dolayısıyla son paragrafında yazmış oldukların tabii ki geçerli değil benim için. hem türk hem de kürt kesim kendi tarihlerine şeffaf bir şekilde yaklaşamadıkça bu ülkeden bir cacık olmaz. sadece kendisinin mağdur ve masum olduğunu düşünmek her iki kesimin de sık sık yaptığı şey ne yazık ki. rüyalarda ve izole yaşamak ise tam da bu tek taraflı bakma gayreti içerisine girmiş insanlar için geçerli oluyor kanımca.

zaten vicdansız, vatan haini olmuştuk, şimdi de 25 yaş altı vizyonsuz olduk :) hala daha oyları bölmekten, gezi'ye söylediklerinden bahseden var. söylenecek fazla da bir şey yok.

@soso:

pandispanya kusura bakmazsa, benim yerime cevap vermiş diye onun yazdığını gösterebilirim.

yazdıklarından 25 yaş altı olduğunun anlaşılması sence biraz manidar değil mi?

hâlâ gezi diyorlar diyorsun, gezi dediğin şey bir yıl öncesiydi.
senin sözlerinden yola çıkılarak tayyip'e de oy verilir.
vizyon mizyon yaptı.
madem sırf cumhurbaşkanlığı adaylığı için düşünüyoruz, en iyi adaylığı o yapıyor şu anda.
tayyip'in de son 1 ayını mı düşünelim?

söylediklerin mantıksız.

@blatta hiberna; yazdıklarım beni genç gösterdiyse ne mutlu bana. onun dışında pandispanya'nın yazısındaki yanlış bilgiler (oy bölme, gezi söylemi) senin için cevap niteliği taşıyorsa konu zaten kapanmıştır.

gezi diyorlar dediğim gezi üzerine söylediklerini çarptırmaktan bahsediyorum, gezi'yi unutmaktan değil. gezi'deki darbecilere vurgu yaptığını daha o sözü sarf ettikten birkaç hafta sonrasında zaten söylemişti. ki zaten söylemesine bile gerek yoktu ne anlatmak istediği çok açıktı.

son bir ayı düşünmek derken de aslında ekmel için yaptığımı söyledim ya. yoksa ekmel'in de zamanında gezi ile ilgili söyledikleri klasik bir akp'linin söylediğiyle eş değerdi ya da el beşir'i ne denli savunduğu da ortadaydı, ya da homofobi için evrensel değildir cümlesini kuran kendisiydi. ancak seçim sürecini değerlendirmenin daha doğru olacağını düşündüğüm için bu şekilde söyleme gereği duydum.

Söylemlerimin yanlışlığını ne şekilde kanıtlıyorsun soso? Ben sana doğruluğunu kanıtlarım, sen yanlışlığını ne şekilde kanıtlıyorsun göster bakalım.

@pandispanya;

yanlış dediğim pkk destekçisi olduğunu söylemen değil, bunu diyeyim de önce. evet pkk destekçisi, bunda şüphe yok. o olaya bakışımı da söyledim.

konu oy bölme ve gezi'deki söylemleri.

oy bölmeyle ilgili biraz yukarıda yazmıştım, tekrar etmeyeyim hiç, onu okuyabilirsen sevinirim. yani cumhurbaşkanlığı seçimi sisteminde oy bölme gibi bir şeyin varlığından söz edilemez, eğer ki tayyip karşıtı olarak bakıyorsak olaya. tayyipçiler suçlayabilir ama demirtaş'ı bu konuda. yani aksine sevinmen dahi gerekiyor bana kalırsa demirtaş'ın adaylığına. demirtaş aday olmasaydı ekmel'in ikinci tur şansı bir hayli düşük kalırdı bence.

gezi konusundaysa kullandığı cümlelere ek olarak birkaç hafta sonrasında yazdıkları: i.imgur.com

yine samimi değil diyebilirsin tabii. ancak söylediği tam da buydu ve şimdi de hala aynı çizgide tekrarlıyor bu cümleleri. onun dışında haziran ayında, tam da olayların doruğa ulaştığı noktada kendisinin gezi direnişini öven söylemleri de vardı. direnişin kendisine değil, darbe isteyen kesime olan mesafesini aktarmış. böyle bir kitle yoktur demek de biraz mantıksız. o zamanlar mecidiyeköy taraflarında askeri araçların görülmesi üzerine verilen tepkiler çok acayipti.

ya her şeyi geçtim, şurada odaklanılması gereken isim demirtaş ya da ekmel değil. demirtaş'a oy verecek olanın da tam tersi kendisinden nefret edenin de kendisine göre haklı gerekçeleri var işte. ama bu seçimde ortak bir paydada buluşabilen insanlarız, bu da tayyip'in gidişi. şimdi ben demirtaş'a oy veriyorum diye ekmel'in ikinci tur şansında en ufak bir azalma olmuyor. herkesin ana hedefi aynı, sadece oraya gidiş yolumuz farklı. ikinci turda boykot edecek falan değilim sandığı. eğer ki ikinci tura kalırsak oyum zaten ekmel'e.

freedos satın almayı düşünürsen sanalmarketim.com'a bir göz atmanı tavsiye ederim. envai çeşit hayvani konfigürasyona sahip MSI'lar var. tek eksiği işletim sistemi yok, az çok anlıyorsan kendin yüklersin. ucuz oluyor o laptop'lar emsallerine göre.

hem oyun için laptop arayan birinin MSI'ı bilmesi gerekirdi. :)

asus iyidir, msi'ın kasalar tırttı en son.

asus kullanıcısıyım.

sırf tatilya bileti için geldim, nostalji olur:)
asus konusunda arkadaşımın menteşesinden yarılan bilgisayarını gördüğümden bu yana fena önyargım var.
en azından kullanıcı yorumlarına bak derim amazon'dan falan.
dediğin asus şuna benziyorsa muhtemelen vatan onu paralel ithalatla getirmiş, son rakamlar bölge kodları olabilir.
www.newegg.com
bozulması durumunda risk olur.
bir de, bu paraya toplayabileceğin masaüstü hakkında fikrin vardır muhtemelen, laptop şart mı? sormadan edemedim:)

www.sanalmarketim.com

17.3 inç ama ssdsi yok.

MSI GE70 kullanıcısıyım. Dediğiniz kadar güçlü programları veya oyunları şimdiye kadar denemesem de, bilgisayarım bana şimdiye kadar herhangi bir sorun yaratmadı. Ancak GE serisinden daha düşük bir modeli alan bir arkadaşım (2500 lira civarlarında olan bir modelini almış idi) GTA 4'ün çalışmadığını söylemişti. Epey bürük bir hayal kırıklığı elbette :)

Asus da MSI da kaliteli, notebook alanında kendisini kanıtlamış markalar bence. Eğer performans konusunda şüpheye düşüyorsanız profesyonel sitelerde modeller üzerine yapılmış testlere bakın derim ben, güzel fikirler verebilirler. SSD'li almak bence de şart, bu tarz sitelerden kullandıkları SSD markasını-modelini de görebilirsiniz. Model önemli, sözlük'te yayınlanmış şöyle bir çalışma var konuyla ilgili, okumanızı öneririm: eksisozluk.com

Tüm bunları geçtikten sonra da, hangisini görünce içiniz daha çok ısınırsa onu kapın gitsin derim ben :) diğer türlü insan huzursuz oluyor "şu muydu bu muydu" diye.

pratiksizlikten. pratik yapmanız lazım.

Spor yap

benim 2 sene ingilitere'de okumuş arkadaşım var geçen facebook'ta ordan arkadaşıyla resmin altından yazışıyo ilkokul çocuğu ingilizcesiyle.

Ben günde 5-10 ingilizce kelime öğreniyorum ancak kullanmaya gelince onları kullanamıyorum. Çok nadir çıkıyor. Salla boşver.

Mala bağlıyorum ve mal muamelesi görüyorum.

kimse yazmamış ama pratiksizlikten. okuldan aslan kaplan olarak teorik bilgi yığınıyla mezun olup iş hayatında ''ee nasıl yani şimdi?'' diye kalmak gibi.

ben de ayni anda hem dusunup hem konusamiyorum. ya cok uzun esler vererek konusabiliyorum ya da ya da sacmaliyorum. ne tense kaliyor ne gramer. ama yazarken gelsin neither'lar nor'lar gitsin shall'lar ought to'lar.
turkce gramer ve cumle dizilisi ingilziceye gore tam ters oldugundan heralde, turkce dusunmeye programlanmis beynimiz. o zinciri kirmak lazim.

Anlattıklarına bakılırsa iki sebep var: pratik eksiğin mevcut, böyle olunca da heyecan yapıyorsunuz haliyle. Böyle durumlarda da insan iki kelimeyi yan yana getiremiyor maalesef.

Bence yapılabilecek en güzel şey yabancı dilin kafasını gözünü yararak konuşmaya başlamak bu durumlarda. Bırakın was la were yan yana gelsin, kullandığınız tense verb'le uyumsuz olsun, gramer kurallarını filan hep unutun, hiç önemli değil. Zaman içinde Ara sıra da "akıcı bir ingilizcem yok, anadilim değil biliyorsunuz" "kusura bakmayın hatalar yapıyorum" "anlayamadığınızda söyleyin olur mu, tekrar anlatmaya çalışırım" gibi durumunuzu açıklayan cümleler kurarsanız, karşınızdaki insanlar anlayışla karşılayacaktır. Yavaş yavaş da bu durum düzelir, belki tamamen fluent bir hale gelmez ancak yakın olur.

İngiltere'de upper-intermediate sınıfında olan ben, pre-intermediate'de okuyan Fransız çocuğun çatır çutur İngilizlerle konuşup, gayet de iyi anlaştığını görünce doğrudan bu yöntemi kullanmaya karar verdim. Epey faydası dokundu :)

Turkce dusundugun icin. Ardarda karisik cumleler kurmak zorunda kaldigimda kulagindan tutup gecmisini sikip atiyorum ingilizcenin. Yukaridaki bi arkadasin da yazdigi gibi gramer bir yana anlam bir yana. Caresi ise pratik ve turkce dusunmemek.

Ingilizce egitimimizden kaynakli. Gunluk hayata yonelik hicbir sey ogrenmiyoruz dolayisiyla gunluk konusma sirasinda kontekse uygun kaliplar kullanamiyoruz. Zorlama kaliplar kullaninca da sundukce sunuyor, kelimeler akla gelmiyor. Bundan kurtulmanin benim bildigim 3 yolu var, ben de cok cok iyi durumda sayilmasam da paylasayim.

1. Ingilizceye kendini mahkum etmek: Bu uygulamasi en zor ama sonucu en garanti yol. Beyin Ingilizce kullanmak zorunda olduguna sartlandigi zaman cok rahat ogreniyor. Mesela 1 sene Ingilizce konusulan bir ulkede olsaniz ve sadece Ingilizce konussaniz cok iyi duruma gelirsiniz. Turklerle hic gorusmeyip, hic Turkce konusmamaniz gerekiyor.

2. Ozguven ve bol pratik: En buyuk hatamiz dusunerek konusuyor olmamiz. Cok dusunmeden sanki harika konusuyormuscasina, hata yaptiginizda duraklamadan konusmaniz gerek. Ingilizce diyaloga sik sik girmeniz cok onemli.

3. Dizini kirip calismak: Bildigimiz gibi kitap acip calismak gibi degil bahsettigim. Dizi izlerken bir saniye erkene Ingilizce altyazi koyup once kendiniz okuyun sonra soyleneni dinleyin. Hem kulaginiz alisacak hem de hiziniz artacaktir. Bilmediginiz kelimeleri arastirin, ogrenin ve kullanin. Kitap okurken olabildigince hizli bir sekilde sesli okuyun. Deyimler cok fark yaratiyor, birkac tane ogrenseniz bile yardimci olur.

üstad kelime bilgin istediğin kadar iyi olsun konuşma işi farklı. ben turistlerle pratik yaparak geliştirdim İNANILMAZ faydası oluyor kesinlikle tavsiye ederim. hem bedava, hem çok eğlenceli hem de seçmece amk. ingilizinden tut irlandalısına, conisinden tut kangrulara kadar herkes var sultanahmet'te. başka şehirdeysen yine ararsan bulursun izmit'te bile dünya kadar uzakdoğulu var. bak 2 aydır gitmiyorum ben de geçen gün skype'tan arkadaşla konuşurken teklemeye başladım. spor gibi bir şey bu, boşlarsan gidiyor. ha tabi bi kere öğrendikten sonra birkaç pratikle yine geri geliyor yine aynen spor gibi.

turistlere sar hacı turistler bulunmaz nimet. ülkemizin jeopolitik konumu falan bunlar hep önemli bak.

bi de, kelime bilmen iyi de kalıp öğren.

Zetahead

ben o kaka çocukların kullandığı kelimeleri aklıma bile getirmemek için özel olarak aktif çaba sarfediyorum. Allah etmiye, birinnen konuşurken, ağzımdan kaçar maçar da, direksiyonu toplayamayız soğna.

şu hayatta en iyi bilmen gereken mevzu, tavşan tosbaa masalı. masalın sonunda tosbaa tavşanı solluyo ya, o masalı içselleştir ve hayâtına uyarla, tamamsın. bi masal daha var. ağustos böceennen garınca. bu ikisini bil ve uygula yeter.

ben şimdi, ''İngilizce biliyorum, ikinci lisan olarak ne öğreniyim?'' diye soru sorannara, ''yav bırak ikinci lisanı, İngilizceye yüklen!'' diyince, bozuluyolar.

Taam benim genel mallığımdan da kaynaklanıyodur bağzı şeyler, yani burda yaşadığım zorluklar felan ama onun etkisi %20'dir. %50 filan gibi de, Orhan Baba, Müslüm Baba, İbo, Mine, Ebru, Sibel, Gülşen faktörleri vardır. Tabii duyuru faktörü de var. Şuraya harcadığım zamanı, İngilizce dinnemeye, okumaya, yazmaya harcasam, durum çok farklı olurdu.

Yannız sizin aranızdan, bilgisayar oyunu oynayarak büyümüş olannarın çok önemli bi avantajının olduğunu tahmin ediyorum. Hani şu gonuşmalı dinnemeli oyunnar felan. Misal, şimdi pescador itnesini getirsek burıya, bi sene soğna elime verir heralda.

Fekat daha hâlâ gak guk ediyor olmak çok morel bozucu...

Creative

creative

Philips'in herhangi bir ürününü alırsan pişman etmesi kesin gibidir. O yüzden creative.

creative ep 630 tam bir f/p kulaklığıdır ve fiyatı yanlış hatırlamıyorsam 30 tl civarındaydı, o fiyata alabileceğin en iyi bir kaç kulaklıktan biridir ep630. düşünmeden al, philipsten kaçarak uzaklaş.

"Hangi kulaklığı alayım?" sorusunun cevabı "hangi tür müzik dinliyorum?" sorusunun cevabından geçiyor en çok ama şu ikisinden birini seçeceksem tartışmasız creative.

yapılıyor. girişte danışmaya git birkaç bilgi isteyip (tc tel no gibi) verdikleri kağıtla alışveriş yapabiliyorsun. onun dışında ülkealan pasajında daha çok çeşit bulabilirsin, pazarlık da yapabilirsin.

ben internetten almıştım, bir yıl oldu hala kullanıyorum. marka falan da bakmadan aldım. sahibinden'den alın hocam, en ucuzuna bakın. kargo dahil 20-25tl gibi bir fiyata almıştım. neticede metal boru, marka çok farketmiyor diye düşünüyorum. yalnız alırken dikkat edin, bazı barlar kısa. kapı genişliğinizi ölçün, barın max uzunluğuna bakın ona göre alın

Kentpark'ta bulunan Decathlon'dan alabilirsin. İnternet üzerinden sipariş de alabiliyorlar ama anil'in dediği mesele için(kapıya uyumluluk) ölçüp gidip alman en iyisi gibi.

Ülkealan pasajı

bende şu kapının üstüne tutturulanlardan var, kapı boyu olmadığı için kullanamadım, gelir evden alırım dersen al götür, dışarıda dersen bir (1) roman karşılığı verebilirim. internetten 20 liraya almıştım.

buarada metroya günlük kartla girebiliyorsun.

www.aklindatut.com bendeki bu.

şunlardan mı bahsediyorsun?
tr.aliexpress.com

tr.aliexpress.com

"Go Pro Hero 3 Tarzı" :D tabii ki orijinal değil, orijinal de demiyorlar zaten. çinde üretilen bir replikadır/başka markadır.

rodriguez2'nin dediği gibi Çin'de üretilmiş replikaları satıyor onlar. Amazon'daki fiyatlar ise üzerine vergi-algı bindirilmemiş şekliyle yurtdışı fiyatları, gerçek olup olmadığını oradan karşılaştırabilirsin.

GoPro'nun replika versiyonlarından arıyorsan, AliExpress'ten almaya da niyetliysen şu başlığa bakmanı tavisye ederim: eksisozluk.com

Hepsi aynı kalitede olmuyor malum..

Ya şimdi hani tamam ucuz olabilir, vergiler çıkınca filan
Bir de bazı ünlü. markalar cin'de üretim yapıyor
Ama bu kadar da ucuz olmaz ki ya.

@rodriguez2 ben tr sitesinden bakmadım ama onlar galiba.

@sevgi

amazondaki fiyatlarla tr deki fiyatlar çok farkli degil yalniz. 300 dolarlık bi kamera burada 750 lira filan. Neyse.anlasilan o ki elektronik olayina girilmez ali Baba'dan eğer hepsi replikaysa.

@rodriguez2 şunlar ya, m.aliexpress.com

aliexpress'ten markalı ürün alınmaz. hepsi çakmadır. kimse kendi markasının çinde bu şekilde satılacağına göz yummaz zaten.

koca north face 100 ürün yaptırıp ellisini kendisi satıp 50sini çinde mi sattıracak? bence mümkün değil.

yok zaten tipi de farklı, bir de model numarası var dv100sa diye gopro'da öyle bir şey yok. Ayrıca bu 1.3mp cmos sensörlü 720p video çekebilen bir cihazmış. Go Pro Hero (ilk versiyon) 5mp ve 1080p video çekebiliyor.

Oem urunler oluyor ucuza. Alinacak urun de cok yani. Bazi urunleri amerikadan bir suru insan alip cok iyi cok guzel diye yorum yapmis hep. Kurcalamak lazim

@rodriguez

1080 i de var orada ya. aramada Ilk geleni koydum oyle.

kime?

support.google.com

yazılarını noterden tasdik ettir sonra da dava aç.

hayirsiz +1

daha fazla kopyalanmasını engellemek için de, wordpress kullanıyorsan eğer WP Copy Protect isminde bir eklenti var, bunu kurarak amatör hırsızlıkların önüne bir nebze de olsa geçebilirsin.

blogun için backlinkler al ancak abartmamaya çalış. bu da siteni google'ın görmesini ve yazı yazıldığında ilk önce senin siteni indexlemesini sağlar, diğer içerik kopya olarak değerlendirilir.

kendi blogunda ifşa et, takip edenlerin varsa elemanın bloguna pislesinler.

"Ölmek ve öldürmek" istemeyen kişilerin mecburi ya da kazara hayatlarını kaybettiği durumlara uzuluyor, ava giderken avlanana diğer seçenekteki kişiye duyduğum uzuntuyu hissetmiyorum. Ama ona karşı da bir şey hissediyorum yine de.

zulüm ederken öldüyse kim olursa olsun üzülmem. başka bir insan evladının hırsı uğruna öldüyse kim olursa olsun üzülürüm.

iyiye üzülüyorum, kötüye üzülmüyorum. iyiye içim parçalanıyor, kötüye ise aşşağısı kasımpaşa. maalesef hümanist olamıyorum.

kendim gibi olmayanın ölümüne üzül(e)miyorum, bencilce, insani değil ama aynı idealde birleşemediğim insanların ölümü bana fazla acı vermiyor.

o kadar ilkeli bir insan olabileceğini de sanmıyorum.

Kimseye uzulmedim. Yalnizca annem ölürse uzulecegimi dusunuyorum.

Oturup da içim parçalanmıyor ama bir of çekiyorum tanımadığım biri öldüğünde. Ömrümüzün ve ölümümüzün evreni geçtim, şu dünya için bile hiç bir anlamı olmadığı, hayatların harcanıp gittiği, şu güne kadar ta antik çağlardan başlayarak kimbilir kaç kişinin saçmasapan şeyler yüzünden heba olduğunu düşünüyorum yeniden. Bazıları 90 yaşında hasta bile olmadan çöküp ölüyor, bazıları da 20 yaşında öldürülüyor, bir bebek geceyarısı yatakta ters dönüp nefessiz kaldığı için ölüyor ve bu dünya için hiç biri önemli değil, aralarında zerre fark yok ama hayat da bir şekilde kutsal. Geçen gün Malezya uçağında ölen 300'e yakın kişinin bir anlamı var mı; kalbimi sıkıştırması dışında, yakınlarının hayatlarını değiştirmesi dışında yok. Ama ne garip ki kendi başına gelince böyle şeyler, tüm dünya sallanıyormuş gibi hissediyor insan. Saçma ve önemsiz olduğunu kabul edemiyor. Ortada çoğu zaman açıkça haklı biri var, çoğu zaman açıkça haksız biri var ama haklılığın ve haksızlığın sınırları o kadar da keskin değil, bulanık sınırlar. Dağda ölenle, askerde ölene aynı bunalıyorum; aynı ülkü onların hayatlarını yok sayıyor, harcanmış iki hayat. Keza İsrail ve Filistin'e de.

--- spoiler --
Bir Joffrey'nin ölümünde oynamış olabilirim
--- spoiler --

Ben alan adı alıp onu yönlendiricem. Ve bir zaman sonra belki blog çok tutarsa kendi sunucuma aktarmak isteyebilirim. Şuanlık hobi ama. Peki reklam konusu nasıl oluyor. İkisinde de rahat mı reklam koymak. Wordpress'e google reklamları koyuluyor mu mesela?

wordpress'e her şeyi koyabilirsin. wordpress çok daha iyidir. sınırsız community desteği, deli gibi eklentiler falan.

tum internet aleminin %17 gibisi bir oranla sitelerin alt yapisi WP tabanli gibi bir sey okumusutum. WP en kalitelisi

hepsi de kendi alt alan adlarında, seni uğraştırmadan blogunu özelleştirebilmene, içerik girebilmene olanak tanır. blogger google'a ait olduğu için arama motoru optimizasyonunda biraz daha önde derler ancak aşırı bir fark yaratacağını düşünümüyorum gerekl, optimizasyonlar yapıldıktan sonra.

cv için yapıyorsan, bedava alan adından ziyade, kendi domainin ve hostunla yapmanı tavsiye ederim. diğerini sonradan taşıması etmesi büyük sıkıntı. hedefin "1-2 sene sonra şu kadar ziyaretçi, düzenli gelir vs." ise büyük düşün şimdiden :)

ben kendi blog sitemde wordpress kullanıyorum. gerekli eklentileri yükler, güncelleştirmeleri de düzenli tutarsan, bana göre en iyi blog sistemi wordpress.

acem kızı.

yarim senden ayrılalı.

köprüden geçti gelin
gönlüm ataşlara yandı gidiyor
gesi bağları
telli turnam
gönül dağı
ben melamet hırkasını
bir de kesik çayır tabii ki

edit: kesik çayır olmaz diyorsun ha :)

tek bi türkü bilirim.

ağrı dağın eteğinde.

bir de barış manço'nun sesinden gesi bağları.

neredesin sen
gönül dağı
evvelim sen oldun ahirim sensin
ah yalan dünya
zahidem
haydar haydar
hata benim
mapushanelere güneş doğmuyor
yazımı kışa çevirdin

selanik türküsü. kan çekiyor sanırım '_'

bkz: m.youtube.com

dersim dört dağ içinde

brenna mccrimmon, dolama dolamayı

Benim sadık yarim kara topraktır

Türkülerle aram hiç iyi değildir ama şöyle bir türkü vardı, babam severdi:
bre hasanım, mezar taşlarını koyun mu sandın diye.
Piyanoda çalardım çok güzel ve etkileyici bence.
edit:drama türküsüymüş adı.
"Mezar taşlarını bre Hasan koyun mu sandın
Adam öldürmeyi bre Hasan oyun mu sandın"

Drama köprüsünü diyorsun hocam..

Ruhi su

ilk akşamdan geceden
el qajiye
drama köprüsü
sarı tambura
çayın öte yüzünde
de be wayiro
Ali'yi gördüm

www.youtube.com youtube_gdata_player wHHeM3o&feature=

Ben linki bulana kadar 16 kişi yazmış ya :)

www.youtube.com

cahildim dünyanın rengine kandım

bir tane var ama siz çalamazsınız zor:

ben kendimi gülün dibinde buldum .

çalabilirseniz bana da gönderin de dinleyeyim. ama zor.

@periera
güveniniz için sonsuz teşekkür:)

Kırmızı buğday, bir ay doğar, ağla kızılırmak ağla

(bkz: pınar başından bulanır)

tek geçerim.

Selanik Türküsü
Feraye
Karyolamın Demiri

Gamzedeyim deva bulmam. Bu turku mu emin degilim.

Sarı gelin, gesi bağları , turnam gidersen mardine , cahildim dünyanın rengine kandım, neredesin sen,

-hülya süer - siyah zülfün tellerine: www.youtube.com

-kırklar dağı'nın düzü: www.youtube.com

-eledim eledim - www.youtube.com

-bu dağlarda bağ olmaz - www.youtube.com

-yemenimin oyası - www.youtube.com

(bkz: chevrolet camaro)
ihtimal yüzde 1 :D
neden yüzde 1 diyorsan cevap burada:
(bkz: #37056587)

böyle bir adaletsizlik olamaz aq. adamlar bizden 25 kat daha üst seviyede.

(bkz: tesla model s)

mimkin değil...

çocukluğumdan beri porsche 911'e hastayım. bi kere sürmek istemişimdir hep ama olmadı. bu aralar range rover sport istiyorum. gerçekleşme ihtimali var ama biraz zor. şu an kullandığım araç ise bmw.

chevrolet chezoom
%0. çünkü konspet otomobil.
ihtimal dahilinde olan alfa romeo 156 %80, alfa romeo 159 %40

valla net bir araba yok ya. herhangi bir amerikan arabası olur. mustang olur, corona olur, camaro ss olur. bilemiyorum. kavuşma ihtimalim de ölmezsem %100. abd'ye yerleşeceğim birkaç seneye. oraya gittikten sonra o arabalara ulaşmak zor değil.

mercedes sl serisi. yasal puruzleri gidermeme bakiyor, birkac ayi bulur.

(bkz: bmw z4) %80

lada niva. mevzu arabayı almaktan ziyade o arabaya benzin parası yetiştirmek. bir 8-10 yılı var diyorum

(bkz: honda jazz)

ihtimal var tabi. Allah hayırlısını kısmet etsin amin.

scoda fabia veya mercedes smart. fazlasında gözüm yok :) temizini bulsam, biraz da elimde para olsa alırdım ancak sanırım bir 3-4 sene beklemek gerekecek en az..

(bkz: mercedes cla 200 amg) yok ben alamıyorum sanırım bunu. İlk etapta hele bi' a180 amg alayım da sonra bunu alırız. Ama yok yani banka falan soymam lazım.

edit: söylemeyi unutmuşum, şu an ehliyet alacak bütçe yok ortalık karışık :(

bu durum bende kademeli. mesela şu an toyota corolla. uzun vadede nissan gtr

audi a3 sportsback dizel-s tronic

bir 5 seneye kadar alırım, gerçekçi hayal kuruyorum, ama yine de yakın zamanda alamam, en erken 5 sene sonra arabam değişir.

mercedes g63. tamamen kendi paramla alacak olursam bikaç senesi var inşallah.

2014 ford mustang %3,14149265358979

(bkz: skoda yeti)

3 ay sonra inşallah.

www.youtube.com

100 liraya ogretirim

hocam şimdi hızlıca anlatmak gerekirse alan adı yani domain ile hostingini birbirine senkronize etmen gerekiyor.
bu işlemi yaparken alan adını sunucunun kendi dnslerine yönlendiriyorsun.

godaddy'nin panelinde ns olarak adlandırdığımız bir giriş var o kısıma inmotion 'ın kendi dns adreslerini giriyorsun.

genelde örnek vermek gerekirse şu şekilde oluyor:
ns1.inmotion.com
ns2.inmotion.com

bu bilgileri godaddy üzerinden güncelledikten sonra ortalama maksimum 12 saat içerisinde ikisinin senkronizasyon işlemi gerçekleşiyor.

yine aynı zamanda sunucu panelinden alan adınıda, "yeni bir site" olarak eklersen ikisinin senkronizasyonu tamamlanmış olur.

en basitinden sen inmotion'da bulunan hosting paneline istersen google.com u bile eklersin ama google.com alan adını senin sunucunun dnslerine yönlendirmediği sürece senkronizasyonlar tamamlanmaz.

yardıma ihtiyacın olursa ulaşabilirsin.

tek terk +1

ek yapmak gerekirse, bu ns'ler domainde tanımlandıktan sonra bir adet ftp programına ihtiyacın var. bunun şifresi çoğunlukla panelden ayarlanabiliyor. filezille ve cuteftp en sık kullanılanları. ben geçenlerde filezilla yı yükledim ancak bir türlü ısınamadım, torrentten cuteftp yükledim(istersen bir şekilde sana da ulaştırabilirim)

cuteftp'de ftp adresini tam olarak tanımlamanın ardından dosyaları atıyorsun ve işlem bitiyor.

Kendi host IP me ve ftp username e nereden bakabilirim ?

@tek terk: godaddy de tam olarak nerede ? bilmediğim için bulamıyorum ?

godaddy müşteri numaranızı ve şifrenizi girdikten sonra bir sayfaya yönlendirecek sizi. ardından ürünlerin alt sekmesi olarak alan adları kısmını göreceksiniz, onun üzerine tıkladığınızda size ala adlarınızın olduğu listeyi açar. domain adınızın yanındaki yeşil başlat seçeneğine tıklayın, Ad Sunucuları yazan yer büyük ihtimalle boşta, ekle veya yönet seçeneklerinden birisi çıkacaktır. oraya tek terk'in bahsettiği gibi ns1 ve ns2'yi girin.

ip'ye genelde ihtiyaç olmuyor, yine ns1 ve ns2yi ftp programına girip, kullanıcı adı şifreyi girdiğinizde siteniz açılacaktır. host adını belirlemeyi ve domaini ekleyip kullanıma hazır hale getirmeyi de websitenizi aldığınız şirketin size vereceği adrese kullanıcı adı ve şifre girerek ulaşabilirsiniz.

Almazdim, hic estetik degil

Almazdım.

Is amacliysa alirim.

Onun disinda almam. Oyun oynayacaksam masaustu alirim, bu paraya guzel bir masaustu ve mobilite icin de MacBook Air daha mantikli.

hayvan gibi çizim yaparım la ben bunla. gözlerim belerdi yemin ederim.

Bu öyle hobi olarak alınacak bir laptop değil. Ortalama bir kullanıcı 2bin liralık laptop ile bunun arasındaki farkı hissedebileceği herhangi bir işlem yapmayacaktır muhtemelen.

almam

Tam bir gerizekalı makınası.

almam

gider cillop gibi bi doğan alırım la o paraya

cidden cok para, yani muhendislik yada grafikerlik icin kullanilsa bile sadece bunun acabildigi herhangi bir program yoktur. oyle bi yazilim yapan firma bacagina sikar zaten. kayit etme suresi 2 saniye daha az surecek diye bu kadar para verilmez.

abi 1 sene sonra yeni nesil bi islemci cikacak, 2 sene sonra ssd fiyatlari acayip dusecek, 3 sene sonra ram'lerde gelisme olacak vs derken inanilmaz bi hizla dusecek bu aletin degeri.

spesifik amaçlı bir alet bu, iyi oyun oynatır veya günlük yaptığınız işleri daha iyi yapar diye bir şey yok.
her kullanıcı kendi ihtiyaçlarına göre tercih yapar. mesela bende 11 inçlik retina ekranlı laptopla gezen adamın ne yaptığını anlayamıyorum, ama sorsan o da anlatır bir şeyler:)

O paraya öküz alınır :)

İşim gereği olsa bile alacağımı sanmıyorum. Daha uygun fiyata aynı işi belki biraz daha yavaş yaparım, zaman kaybım olabilir ama bunu almam. Zaten teknoloji sürekli geliştiği için o farkı ufak takviyelerle kapatabilirim diye düşünüyorum..

@divit olm niye eziyon bakmadik iste ozelliklerine :d hem ben daha yaninda server tasiyan adam gormedim koca sap projesi icin bile eve kuruyordu serveri bizim elemanlar.

abi bunun parayla ilgisi yok ki. bu alete ihtiyaç duyan insanın zaten almaya parası vardır. aleti alacak parası ve kazancı yoksa konu zaten otomatikmen kapanmıştır.

alacak olan insanda estetiğinden ya da interneti hızlı kullanmak için değil, projelerinde ve işlerinde çok çok önemli miktarda rol sağlayan işlemcisi ve taşınabilirliği için alacaktır. ((yanında koca bir server taşımamak adına))

tartışılacak bir konu değil bence.

Kim niye ihtiyaç duysun ki bu alete? İhtiyacı olan alır demişsiniz de. Tasarımcılar bilmemneciler hep Apple kullanmıyor mu? Eee demek ki kimsenin ihtiyacı falan yok, laf olsun diye üretilmiş bir ürün. Trilyonlarım olsa almam.

@i was made for you

bir tasarımcı olarak cevap vereyim, apple kullanıyorum fakat apple övüldüğü kadar fiyat orantısı yok.
en basitinden ideal bir minimum cihaz 4000 liradan başlıyor, 4000 lira karşılığında ise i5 işlemcili bir imac alabiliyorsun. şuan tasarımda çalışırken bile donmalar yaşıyorum, halbuki 4000 liraya güzel bir bilgisayar toplayabilirdim. demek ki apple bu konuda yetersiz.

"kimler ihtiyaç duyar" sorusuna cevap vereyim, film - video - dizi sektöründe olan profesyonel insanlar çok rahat ihtiyaç duyar, o filmler-diziler-videolar kaç yüz saatte renderlanıyor tahmin etmek istemezsin.

mimari konuda çizim yapan, projelerle ilgilenen insanlar çok doğal olarak ihtiyaç duyabilirler gibi gibi örnekler verebilirim.

konu proje - çizim - render olunca bu tarz yüksek işlemci ve donanıma ihtiyaç olabiliyor. tabii ki ben burada makineyi savunmuyorum, 32 gb ram i ve bunun taşınabilirliğini göz önünde bulunduruyorum.

tabi konu burada "trilyonlarını" hangi sektörden kazanacağınında önemi var. :)

@tek terk, sağ olasın. Hemen bir Google araması yaptım, yanlış yazmadılarsa eğer workstation kullanılıyormuş böyle yerlerde, o kadar ağır işlerde dizüstü kullanmaları normal olmazdı zaten. :) Yani kim alıyor bunları belli değil Monster'a mail atmak lazım. :)

Quadro'dan anladığıma göre çizim bilgisayarı. Mühendis falan olsan, mükemmel işler çıkarsan bittabi alınır. :)

Ama ben 26.000,00 TL'ye çok güzel bir oyun odası (ODA DİYORUM BAK) hazırlarım.

6000 TL falan bilgisayara gider kafadan.
Kapıya parmak izi kilidi.
Stor perde. (motorlu)
Özel sese duyarlı ışıklandırma sistemi.
Bilgisayar masası. Masa aydınlatma sistemine sahip.

Duvarlar için eski mahzen tasarımı.
Bir duvar için ödül ve sertifika bölümü.

Lan daha neler neler ya.

Ortalama üstü bir laptop işimi fazlasıyla görürdü yine de. Teknoloji kendisini 2-3 yılda bir ıskartaya çıkarıyor, o yüzden bir notebook'a bu kadar para vermek anlamsız bence de.

5.5 kg laptop mu olur yahu. diyarbakır karpuzu gibi.

donanım özellikleri solidworks yada ansys gibi araçlar için uygun kendi mesleğim açısından ancak yine de almazdım. onun yerine iş yerinde masaüstü çözümlere bakardım arta kalan paraya da kendime bir ultrabook alıp geri kalan paraya da biraz daha para katıp altıma araba çekerdim heralde.

yada sadece böyle bir cihaz alacaksak şunu alırdım www.apple.com

kargo ücreti yoksa alırdım. bi de koşulsuz şartsız geri iade olayı varmış napsak bütün duyuru birleşip bu laptop'a girsek herkes bikaç tur binse sonra da geri mi göndersek ?

linke tıkladığımızda sahibinden'in ana sayfası açılıyor. tam bir adres veya bilgilerin olduğu bir caps verebilir misiniz?

www.sahibinden.com

Bahsettiğin buysa, çok işlem görmüş elinde kalır diyorum.

@godless frog evet bu bisiklet.

arkadaşın attığı linkten baktım ve gerçekten de elde kalır gibi, hele ki sık sık da katlanıp, geri açılacaksa.

Katlanılabilir bisiklet konusunda en iyilerden birisi Dahon isimli bir markadır, ancak ürünleri biraz pahalı. Yine de buun gibi, hele ki sahibinden den alınacak bir katlanır bisiklet düşünmektense Decathlon'da satılanlara bakmanızı öneririm.

geo diye bi dergi var dogan cikartiyo sanirim

dediğini tam olarak karşılamayabilir ama ahmet yemekte isimli bir blog var, arkadaş gezdiği yerde gittiği mekanları tanıtıyor.

şu belki: meren.org

Çok sağolun bakacağım hepsine:)

sağlam durumda boş kartuş da taksan alet hata mesajını verecek. HP kartuş satarak para kazanıyor bu işten. ürettikleri cihazlar da ona göre çalışıyor.

Yazıcının ayarlarında genellikle "black & white only" şeklinde bir seçenek olur. orayı kurcalayabilirsin.

yani çatır çutur siyah-beyaz basmaya devam eder, ama uyarı mesajını da verir.

o şekilde ayarladım, hatta "yalnızca siyah mürekkep kullan" seçeneği vardı onu bile yaptım ancak basmadı. şimdi renkli kartuşu çıkartmayı denedim, taslak olarak kalmış bir dökümanı bastı ancak o şekilde devam edeceğinin garantisi yok maalesef :)

eğer yazıcıdan memnunsan son bir defa renkli kartuş tak, bittikten sonra da yenilemezsin artık.
renkli kartuş bitik diye uyarı verip durur, sen de görmezden gelirsin. siyah-beyaz çıktı almanı etkilemez.

en güzeli, en temizi basit bi lazer yazıcı...

Bence bilgisayar yerine ipad veya ona benzer kalitede tablet kullansınlar daha iyi olur. Bahsettiğin bütçeye alabilirsin güzel bir tablet

hp'lerde ısınma sorunu oluyormuş onları eleyebilirsin sanırım, yine de kullanana arkadaşlar yazar.
lenovalardan ikisinden birini tercih edebilirsin güzel duruyorlar. tek farkları birinde 1gb NVIDIA GeForce GT 720M var, diğerinde 2gb'lık amd ekran kartı var AMD Radeon HD 8570M imiş modeli, amdler hakkında bilgim yok ama sanırım ikisi de iş görür.
bir de marka olarak packardbell'lere bakın. fiyat olarak daha da uygun oluyor aynı özellikli diğer notebooklardan. 4. yılıma giricem, hiç bir sorun çıkarmadı ve çok iyi performans alıyorum. sürekli de oyun oynayan insanım.

kullanıcısı olarak ben de packard bell'i tavsiye edebilirim. saçma sapan bi klavye sorunu çıkardı sadece, onun dışında iyi gidiyor. ama zaten hafif kullanımla pek çok bilgisayar 3-5 yıl kullanılır başına bir iş gelmezse.

ipad alman çok çok daha mantıklı olur.

Haceli, oyun oynamayacaklar bilirim. O yüzden macbook almanı tavsiye ederim. Bir ömür götürür. Üstelik servisleri de çok şyi.

Verdiğin linklerden öncelikle hp leri kafadan eliyorum. Lenovo bu iş için ideal cihazlar üretiyor. G510 ve B5400 arasından seçim yapacak olursak şimdi şöyle bir sonuç çıkıyor

Bu cihazlar uzun süre kullanılacak anladığım kadarıyla. Peki ileride cihazlara ram ekleme imkanı var mı ?

Var ise G510 16 gb a kadar genişletilebilir ram miktarı ile B5400 den önde oluyor.

Hiç bir zaman Ram eklenmeyecek ise

B5400 nvidia ekran kartı ile daha öne çıkıyor. Oyun oynamayacaklar falan ama nvidia'nın hibrit ekran kartı sürücüleri ati'nin sürücülerinden daha pratik. Daha güzel olmuş. Performanstan bahsetmiyorum bakın. Mesela ati'lerde bazen switchable graphics olayı saçmalayabiliyor. Normal bi bilgisayar kullanıcısı bir iki tıkla halledebilir onu ancak 50 yaşındaki adamı o işlerle uğraştırmamak lazım diye diyorum.

Bir de yedek batarya alabilirsin. Madem o kadar uzun seneler boyunca kullanılacak. Yaparlar mı bilemiyorum ama bataryaları dönüşümlü olarak kullanarak ileride yaşayacakları bataryanın şarj tutmama sorununu daha ileri bir tarihe alabilirler.

tablet işlerine girmeni hiç tavsiye etmem. Ben kullanırken bile sinir oluyorum. Son olarak Macbook güzel ancak çok pahalı.

Harici ekran kartıyla ne yapacaklarını düşünüyorsun ki, işlemci ve ram tercihin yeterli-güzel ama harici ekran kartına gerek yok diye düşünüyorum. Tabi bu konfigrasyonlara sahip ve harici ekran kartı olmayan bilgisayar var mı bilmiyorum. Sadece tavsiye.

HP hakkında o kadar çok olumsuz yorum duydum ki, gözüm kapalı elerdim yerinde olsaydım.

Arkadaşım buna yakın fiyatlarda bir Lenovo aldı, aktif olarak kullanıyor ve gayet de memnun. Harici ekran kartı olması ve RAM'in artırılabiliyor olması çok önemli, zira 3-4 sene sonra performans açısından ciddi sıkıntı yaratabilir düşük RAM ve grafik özellikleri.

Lenovo'lardan birisini kapsınlar gitsin derim ben. 3-4 sene içinde de SSD'ler ucuzlarsa DVD'yi söküp yerine SSD takarsınız, canavar olur.

(bkz: kireçlenme)

omzu dinlendirin. "her gün 100 şınav" gibi programlardan uzak durun. şınavdan önce ısının. rotatof cuff egzersizlerini ihmal etmeyin.

@zam sampiyonu domates, çeşitli kemiklerde kireçlenmeden ben de şüpheleniyorum ancak bu çıt sesi daha farklı birşey gibi geldi. yine de doktora bir kontol istediğimi söyleyeceğim :)

@marcelorios, 100 şınava ulaştırmayı vaat eden bir programı uygulamaya çalışıyordum şu an, güzel denk geldi :) geniş şekilde çekerken ne zorlandığımı hissediyorum ne de bu çıt sesi geliyor, o yüzden 5 sette 50ye kadar çıkmıştım. ısınmayı, boyun kasları dahil mutlaka yapıyorum. daha önce benzer bir tecrübe yaşamış mıydınız?

Grafik tasarimciligi tarzi isler olabilir

çok yetenekli ya da şanslı değilsen olmaz o iş. grafik tasarımdır, jingle besteciliğidir vs.vs. freelance çalışabileceğin işler yapman lazım da o da ha deyince olmuyor işte.

ek olarak google'ın yandex'in işleri oluyormuş böyle evden çalışmalı. ama bir kaynak bulamadım ben. yandex'e gayet taşaklı bi mail attım ve geri döndüler ancak uygun pozisyon bulunmamaktadır. bizi takip etmeye devam edin, sizinle çalışmayı çok isteriz minvalinde döndüler. onla kaldık.

Yazılım konusunda bilgiliysen freelance işleri kovalayabilirsin. Yeteneklerine ve iş bulma şansına göre söylediğinden çok daha fazlasını kazanabilirsin.

İngilizcen iyiyse Youtube-Google gibi siteler webcam üzerinden İngilizce mülakat alıp, işlerini de sıkı takip ettirerek çeşitli projeler verebiliyorlar bu tarz başvuru yapanlara diye biliyorum. Ama nereye başvurulur, dil dışında başka ne kriterleri vardır pek bilgim yok benim de.

indesign filan biliyorsan, ya da ofisi çok iyi kullnırım on parmak klavyem var, titiz çalışırım vs diyorsan, ya da dil biliyorsan epey bişeyler yapabilirsin aslında
bana lazım oluyor da böyle birileri :)

Kotu bir duzen tabii. Ama illa da kahvaltilik yiyeyim diyorsaniz da;
Lifli gidalar ve sebze de tuketmeye calisin. (Salatalik olur marul olur menemen olur nebleyim) Sosis tuketmeyin. Muzu cok fazla yiyormussunuz onun yerine baska meyveler koyun.
Fazla peynir ve yumurta da iyi degil. Bunlarin yaninda ekmek tuketiyorsaniz o da kotu.
Edit: bunlarla vucut gelistirme icin yeterli besini alabildiginize inanamadim ben. Daha iyu bilenler cevaplar zaten de bana pek olasi gelmedi.

@ay nov kung fu nadiren tuketiyorum onlari ama cok nadir. genel duzeni yazdim. muz bulundugum yerde ucuz ondan muz yiyorum bir de seviyorum :) nadiren elma, cilek olabiliyor. Ekmek de proteinli ekmek, bir suru sey var icinde tam tahil vs, gunde bir iki dilimin ustune cikmiyorum.

Sosis ve hamburger çoğunlukla işlenmiş etten yapılır, bana göre tek sorun bu ikisi gibi görünüyor. Onun haricinde belki muz günde 2'ye (o da araya zaman koyarak yemek kaydıyla) düşebilir, daha iyi olur.

sosis kötü. hamburger de haftada bir en fazla. 4 muz çok. hiç kuruyemiş göremedim.
günde kaç yumurta yiyosun?
ailede yüksek tansiyonlu var mı? peynirler tuzlu mu yani. ne kadar çok yiyosun peyniri?
bakliyat nerede? sebzeler nerede?
sarmısak, soğan nerede?
balık, tavuk nerede?

@compadrito agbi biliyorum :( ama bir maple sosis var koklayinca bile tuylerim diken diken oluyor parmaklarini yersin. miktar olarak az tuketiyorum ama en azindan.
canim istemeyince yiyemiyorum bir seyi. kuruyemis var evde mesela ama elim gitmiyor aklima gelmiyor hic.
iste cacik yapiyorum arada, yogurt+tarcin yapiyorum. tavuk cok pahali tavuk yemiyorum pek ama nadiren konserve ton baligi ya da somon yiyorum.
gunde 3 4 yumurta yiyorum nereden baksan. hepsinin sarisini yememeye ozen gosteriyorum ikisinin sarisini yiyorum en fazla. bazen hasliyorum bazen tavada zeytinyagiyla pisiriyorum. dogal zeytinyagindan baska yag kullanmiyorum zaten.
ailede yok sanirim yuksek tansiyon. peyniri bu ara cok abarttim gidip gelip hupletiyorum. en cok peyniri abartiyorum sanirim. yarim kiloluk blok mozerellalar var bir hafta dolmadan bitebiliyor.
icimden gelmeyince yapamiyorum yemek cok useniyorum. gecen canim cekti bir karniyarik yapim dedim amarigadan getirtmisler nah boyle golum gadar patlicanlar, tadi bir seye benzemedi.

kuruyemişi kavanoza doldur ve gözünün önünde bulundur. muz yerken bademle birlikte ye mesela.
mozzarella tuzsuz oluyodur heralde.
yeşil soğan ve maydanoz tüketmeye çalış.
kale var mı marketlerde?
soğuktan dolayı tavuk yetiştirilemiyo mudur nedir? tavuk niye pahalıysa? burda kızamış tüm piliç, 5-7 dolar markette.
domatesli, soğanlı, biberli menemen yap bari de, karnına biraz zepse de gitsin.
bi de bol baharat tüket hocam. hintli onu spor olsun diye yemiyo.

tamamdir cok sagol compadrito abii! valla bilmiyorum sut, tavuk, yumurta cok pahali ama sutle yumurtadan vazgecemiyorum.

kale ne bilmiyorum.

kale

veganyumminess.com


www.foodandwine.com

he evet olmasi lazim denerim cok tesekkurler!

Öncelikle, günde 3/4 tane muz yiyen birisi olarak "Tavuk çok pahalı yiyemiyorum" demeniz olmamış. 1 kilo tavuk göğsü 8 lira, 1 kilo muz 5 lira. Her gün yarım kilo tavuk göğüs alıp (4 liraya) yarısını (2 lira) yeseniz günlük protein ihtiyacınızın yarısını 2 liraya karşılamış olursunuz. Yarım kilo tavuk göğsünü iki ayrı öğünde yerseniz, 4 liraya günlük protein ihtiyacınızı hemen hemen karşılamış oluyorsunuz. Gördüğünüz gibi, tavuk çok pahalı değil. Pahalı olan muz. Muz yemeyin. Hatta meyve yemeseniz de olur ama protein almazsanız olmaz.

Ayrıca, yumurtaların sarısını yememeye neden özen gösteriyorsunuz anlamıyorum, bakın yumurtanın sarısı zararlıdır kolesterolü yükseltip kalbe zarar verir tipi şeyler birer efsane, itibar etmeyin. Vücut zaten günlük olarak 2000/2500 mg. kolesterolü kendisi üretiyor, sizin yediğiniz üç beş yumurta sarısıyla hiçbir şey olmaz. Vücuda zarar veren şey kolesterol değil şekerdir. Şeker tüketmeyin. Yüksek kolesterol vücuda zarar vermez bilakis kilo vermeden tutun da kas inşasına kadar gerekli olan şey kolesteroldür. Kolesterol sayesinde kas inşasına için gerekli olan testosteron hormonunun salınımı artar. O nedenle yumurtanın sarısını ziyan etmeyin yiyin. Ne kadar çok kolesterol, o kadar çok testosteron ve kas inşası demek.

angelus,

soruyu soran kişi Kanada'da yaşıyo. Buralarda en ucuz yiyecek muzdur.

Kanada'yla ilgili bir şey yazmıyordu, ya da ben de atlamış olabilirim bilemedim Türkiye'ye göre yorum yaptım. Bir de ucuz diye o kadar muz yenmez ki, o kadar potasyumla kabız kabız dolaşır.

@angelus hocam kusura bakmayin uzun uzun yazmissiniz evet 8 lira olsa dizerim dolaba ama ne yazik ki degil. domatesin kilosunun 5 dolar oldugu yerde mecbur muz yiyorum en ucuz meyve o, daha dogrusu ucuz olan tek meyve o. bir muz, bir de kiyma geri kalan her sey turkiye'nin en az 3 4 kati diyebilirim. muz yiyip arada da hamburger yapiyorum o yuzden ahaha.

yumurta sarisini atarken gozumden yas suzuluyordu simdi cok sasirdim buna. kime sorsam ayni seyi soyledigi icin tersi olabilecegini dusunmemisim pek, arastirayim biraz cok tesekkurler.

o degil de bu kabizligin sebebi muzdaki potasyum muymus la. aydinlandim valla azaltayim en iyisi evet. cok sagolun.

Öyleymiş ya Türkiye'de değilmişsiniz, ben ona göre yorum yapmıştım ama bulunsun yine ne olur ne olmaz birinin işine yarar belki.

Vücudun ürettiği kolesterolün yanında üç beş yumurtanın neden olduğu kolesterolün lafı olmaz, kolesterol iyidir ben az önce tereyağında 5 yumurtalı omlet yapıp yedim.

Yüksek potasyum=Kabızlık

turnitin, ithenticate

ama üyelik istiyorlar kullanabilmek için, ücretsiz seçenek var mı emin değilim.

plagiarism checker diye google'da aratınca birkaç tane işe yarar sonuç çıkıyor.

turnitin'in ücretli bir üyelik opsiyonu var yanılmıyorsam, o şekilde girdiğinde sıkıntılı yerleri de söylüyormuş. sözlük'te konuyla ilgili bir entry girilmişti turnitin başlığına.

ayıp değil de üzücü bence. müzik çok güzel şey, kendine özgü bir şekilde bir tarzın olsa, zamanla üstüne koyarsın, karakterin gibi bişey olur o müzik zevkin senin.

ama belki de sadece arkada ses olsun diye dinliyorsundur normalde de. sevdiğin birkaç şarkının benzeri tarzda başka şarkılar da bulmaya çalış, belki onları da seversin, yavaş yavaş tarzın oturur bir şekilde.

Ayıp değil, niye ayıp olsun. Bir grubun ya da kişinin tüm şarkılarını bilmek, bayılmak zorunda değilsin. Kendine bir tarz bulmak zorunda da değilsin. Her tarzın ayrı ayrı düzeyleri var, her düzeyi veya alt türü herkesin sevmesini de beklememek gerek. Biraz ondan biraz bundan sevmek de, bir janrı köküne kadar sevmek de kötü veya yanlış değil; zevk işi sadece.

Benim takıldığım kısım "Nadiren müzik dinliyorum" kısmı, kaçırdığın şeyler olabilir gibi geliyor bana. Müziksiz hayatım çok boş, kuru kuru ve anlamsız olurmuş gibi geliyor. Yürürken, çalışırken, yemek yaparken ve yerken, her zaman müziğe ihtiyaç duyuyorum. Müzik doğrudan hayata bağlayan bir araç, hatta bazen sadece müzik dinlemek amacın ta kendisi benim için; o olmasa çok büyük boşluk hissederim. Belki onun yerine koyduğunuz bir şeyler vardır, orayı bir şeyle dolduruyorsunuzdur; kitaplar, filmler, işiniz, arkadaşlarınız, hayatınız falan vardır orayı dolduran. Gerçi bu konuşmam da "Ateistler içlerindeki boşluğu nasıl dolduruyor" sorusunun "Müzik dinlemeyenler içindeki boşluğu nasıl dolduruyor" hali gibi oldu. Belki içinizde o boşluk yoktur, ben müziğe kayıtsız şartsız inandığım için müziği çıkarınca boşluğa düşmüş olabilirim. Bir de müzikle büyümediyseniz evinizde, çocukluğunuz müzik içinde geçmediyse; o kültürü evde edinmemiş olabilirsiniz, şimdi de aramıyorsunuzdur.

loveinaflipbook +1

iyi müzik ortalama bir cinsel ilişkiden daha orgazmiktir. bazı şeyleri kaçırıyorsun bence.

normal aslında, sıkıntı yapma. her türün kalitelisini dinleyebilmek mesele. yoksa takım tutar gibi repçiyim ben rakçılar ölsün, metalciyim ben hipapçıların amk dersen fena.

Müzik özgürlüktür, ruha hitap eder kısıtlama kendini devam..

Bence daha seni tam anlamiyla anlatan sarkilari ve gruplari kesfedememissin henuz.

Ne ayıp, ne de üzücü.
Kitlenin yaptığı herşeyin doğru olduğunu ya da iyi olduğunu kim söylemiş?
Sizin bir ruh dünyanız var. O rûhu hazza ulaştıracak elzem unsurlar arasında bulunmuyor müzik. Atı nehir kenarına götürürsünüz ama zorla su içiremezsiniz. Herhangi bir müzikten samimi olarak ''çok'' hoşlanmıyosanız, zorlamayla olacak bir şey değil. İnsan vardır, falanca müziği dinlerken gözyaşlarını tutamaz. Eski sevgilisini hatırlattığından filan değil, müzikin direkt etkisinden. Sözleri acıklı olduğu için filan değil. Enstrümantal bir müziktir o. Ama o ruhta öyle bir tesir gösterir ki, gözlerinden yaşlar boşanır o kişinin. Bu durum, hoşlanma, haz duyma hâlinde uç bir nokta. Sizinki de başka uç bir nokta. Siz böyle değilsiniz diye, ya da gittiğiniz konserde canınız sıkılıyosa, aklınızdan, ''gelmesem de olurmuş yani'' gibi bi düşünce geçiyosa, kendinizi kötü hissetmenize gerek yok.
Belki henüz size hitap eden türü dinlemediniz? Belki siz en fazla, feşmekân cazdan hoşlanacaksınız? Bu bir keşif süreci. Haa, bu arada, ille de bir türün sıkı takipçisi olmanız diye de bir şart yok. Tek ölçüt, ''samimi'' olarak hoşunuza gidip gitmediği. Samimiyetten kastım, kendinize soracağınız, ''ben şindi bundan hoşlanıyo muyum yani?'' sorusuna vereceğiniz dürüst cevap. Hoşlanmıyosanız, sırf etrafta bi takım deliler, bi takım başka delilere tapınıyo diye, onlara imrenmeyin. Çünkü onların bi kısmı, bunu samimi olarak yapmıyo. Yüzlerine söyleseniz, size küfrederler, hatta saldırabilirler. Çünkü kendileri de samimi olmadıklarının farkında diller. Sadece bişeye ''ait olmak'' için yapıyolar. Tamamı değil ama bi kısmı böyle.
Size dönecek olursak, bu bir keşif süreci ve çeşitli türler deneyeceksiniz. Bunun için YouTube ve iTunes muhteşem bir kaynak. Geze geze sonunda bişey bulabilirsiniz. Bulamayabilirsiniz de... Ne ayıplanacak, ne de üzüntü duyulacak bi durum. Önemli olan sizin, yapmaktan hoşlandığınız ''şey''i bulmanız ve belki daha da önemlisi, bu uğurda çıkacağınız yolculuğun kendisi.

ayıplık bi durum yok. o an neyden keyif alıyorsan onu dinliyorsun demek ki. hayatında pek önemli bi yer kaplamaması senin tercihin sonuçta. imrenmenin de daimi bir süreç olmadığını, anlık bi heves olduğunu düşünmekteyim. zaten konuya daha ilgili olsaydın o kültür kendiliğinden gelişirdi, devamını getirme isteği oluşurdu.
diyeceğim o ki, keyfine bak. en azından arada da olsa müzik dinliyosun.

Benim de sinema, tiyatro ve resim kültürüm yok maalesef, her birinin ihtiyacını hissediyorum. Özellikle de sinemanın.

Sebebini üzerinde ısrar etmemek veya hedefi çok yükseğe koyarak, hemen oluvereceğini düşünmek bence. Daha herkesçe bilinen, sosyal ortamlarda az çok muhabbeti dönen anlamlı filmleri dahi izlemeden abartılı sanat filmlerini analiz etmeye çalışmak ve doğal olarak da becerememek gibi mesela.

Bunu zaman isteyen bir iş olarak görüyorum. Lise yıllarımda özgün müzik ve halk müziği dinlemeye başlamıştım ve Türkiye'de bu tarz eserlerin gelişimini, kim nedir-necidir anlamam bile en azından 3 yılımı aldı. Hala tam olarak oturduğunu söyleyemem, ancak aşinalığım arttı, az çok üzerinde düşüncelere, sonuçlara varabiliyorum. Bu benim için bir keyif işiydi: bu eserleri dinlediğimde keyif alıyordum, o yüzden üzerine düştüm.

Kesinlikle ayıp değil, ayıp olan bir konuda birikimi varmış gibi gösterip, vikipedia-sözlük gibi kaynakları yarım yamalak okuduktan sonra sohbetlerde caka satmaya kalkanlar. Aman deyim uzak durun öyle tiplerden :) ancak kendimizi geliştirmemiz en güzeli.

Bütçem en fazla 200TL

decathlon'da istediğiniz gibi modellerden bulabilirsiniz, pek çok çeşit var.

Atlaskamp, adrenalin, and outdoor. Bunların sitelerine bak.

Arkadaslar verdiginiz linktekilerin neredeyse tamamı o devasa turist çantası ya da bölmeli çanta.

çekmeli sırt çantaları çekerken iyi ama, sırta takmak için çok rahatsız edici. o kadar yükü omzuna alman için tasarlanmamış resmen.
bu da burada bulunsun.

Bende var bu seri. Sanırım bir ftp'de bulmuştum. searchftps.com'da arayıp biraz gezinerek şansınızı deneyebilirsiniz.

bit.ly/1n0Dwwx

direkt ilk 2 sonucta cikiyor, seederlari da makul seviyede. bunlari denediniz mi?

Google'dan aratında ilk sırada çıkanlardan biraz ürkmüştüm işin açığı, download linkini öyle bir yere saklamışlar ki, size sürekli .exe'li dosyalar yükletmeye çalışıyorlar. Biraz daha private bir torrent sitesi arıyordum ancak bulamadım maalesef :(

kickass'ten indiriyorum hocam şimdi, teşekkür ederim.

Yanılıyorsunuz, aksine piyasadaki sofra tuzları iyot eklenmiş olarak satılıyor, fazladan para verirseniz iyotsuz tuz alabiliyorsunuz. Eğer günde bir defa dışarıda yemek yiyorsanız zaten fazlasıyla tuz alıyorsunuzdur, zira restoranlar genelde yemeğin tadını açsın diye tuzu bol koyuyorlar.

Tuzu karanlık yerde saklayın.
Pistikten sonra, hatta soguyorken atın.
Çay kasiginin ucu kadar yeterli, ust limit 1,5-2 gr.
Bir de tuzlar varsayılan olarak iyotlu satılıyor, ancak şeffaf ambalajda olmaları yanlış.

Son sorunuza cevap vereyim; tuz yemek piştikten sonra atılır. Yoksa o tuzun iyotundan faydalanamazsınız.

normal sağlıklı bir insanın ekstradan sofra tuzuna ihtiyacı yok. (NaCl den bahsediyorum)

günlük iyot ihtiyacı 100 mcg falan. yemek piştikten veya sonradan atılmasının farkedeciğini sanmam sonuçta bozulabilecek cinste birşey yok içinde. bilgisi olna varsa söylesin.

@ceycey e Yemekten sonra atılması iyotun bir halojen olup sıcakta çabucak ucmasiyla alakalı. İçinde dark edecek bir şey yok demek yanlış.

ülke olarak hipotiroidi çok sık bizde
bu nedenle sağlık bakanlığı tuzları iyotlama kararı aldı epey bir zaman önce. çünkü ülkemizdeki hipotiroidi nedenin genellikle iyot eksikliğinden kaynaklanıyor(du)

tuzlar iyotlandıktan sonra iyot eksikliği nedeni olan hipotiroidi azaldı.
tam tersine hipertiroidi hastaları için iyotsuz tuzlar üretiliyor.
iyotlu/iyotsuzdan ziyade tuz tüketimine dikkat etmeniz gerekir. günlük belli bir gramı aşması pek çok hastalığı da beraberinde getirir (iyotlu iyotsuz fark etmez)

Eczanelerde satılan biraz daha kapalı ve izole ortamlarda saklanıyor o zaman, iyotun etkisi kaybolmasın diye... Tüm tavsiyeler ve yorumlar için çok teşekkür ederim :)

Model gayet şık görünüyor. Naçizane bu spora yeni merak salmış birisi olarak bildiğim kadarıyla açıklamaya çalışayım:

Büyük jantlar özellikle şehir içinde manevra kabiliyetini engelliyor. O yüzden ben 26 jant seçmiştim. Boy biraz uzun olduğu için siz 27,5 kullanabilirsiniz sanırım, biraz da kullanım amacınıza bağlı esasında.

Alüminyum kadro karbondan daha ağır ve daha ucuz, çelikten ise daha hafif ve daha pahalıdır. Ortalama bir bisiklet kullancısı için en uygun seçenektir, diğerinde yazmıyorsa neyden yapıldığı çelik olabilir, tavsiye etmem. Eski bisikletim çelikti ve ağzıma sıçıyordu taşıma esnasında :)

Biraz daha paraya kıyıp carraro, sedona gibi modellere bakmanızı tavsiye ederim.

Bir de: bisiklet seçimi uyumla çok alakalıdır. Internet'ten sipariş vermek yerine bir bisikletçiye gidip tek tek modellere bakmanız, her birinin freni, vitesi, boku püsür hakkında bilgi almanız ve binip şöyle bir kısa tur denemesi yapmanız en güzeli olur bence. Hem de bu şekilde satın alacağınız bisikletin ufak tefek bakımlarını sıkıntı yaşamadan aldığınız yerde hallettirebilirsiniz. Jant ve kadro boyu seçimine de o esnada karar verirseniz sıkıntı yaşamazsınız sonrasında.

öncelikle, 1.83 boya 19" kadro uygundur. hatta, www.mtbtr.com

sonralıkla, dağda bayırda sürmeyeceksen dağ bisikleti alma. gerek yok.

diğer soruların cevabını sevgikusunkanadinda vermiş.

boyuna uygun olacaktır muhtemelen
aluminyum hafif ve sağlam olur, çelik alma

bisiklet de bencce güzel bir bisiklet. daha önce almayı planladığım model.

Otogardan ankaraya bin.
Demirtepe duraginda in.
Kime sorsan gosterir, duraktan sonra 5dk surmez.

otagardan metroya yani ankaray diyorlar ona bin kardesim. giselerden kart alman lazim. 2 lik kart yeter
kizilayda duraginda in. bundan sonra 3 olasiligin var.
birinci yer yuzune cikip otobuse binmen. otobusle en fazla 3 dakika surer. bu arada otobusler parali ve kartli olmak uzere ikiye ayriliyor.

2. olarak yer yuzune cik direk kizilaydan sihhiye yuru.
5 dakika surer.

son olarak da ankaraydan inince yukari cikma orda bir de metro var metroya bin sihhiuede in bu daha uzun surer bekliueceksin falan.

tavsiyem yurumen.

bu arada demiretepe duragi cok alakasiz gibi.

Sen beni dinle hocam, gençliğim oralarda geçti.

demirtepe +1
kızılay'da inersen bu yaz sıcağında okula vardığın anda sucuk gibi terlersin.

demirtepe durağından inince okulun duvarı 50, giriş kapısı ise 150 metre.

kızılay da bir alternatif, ancak de jure'nin dediği gibi aktarma, indi-bindi yapmak, üstüne de fazladan yürümek istemiyorsan demirtepe durağında in.

de jure haklı.

sıhhiye olarak yazıyor, ancak bulunduğu yer sıhhiye semtinin demirtepeyle birleştiği noktada. Sıhhiyeden ziyade Demirtepe'ye yakın..

aynısı benim de başıma geldi ama ödemiştim bir şekilde. aynı şekilde yanlış tedavi uygulayıp daha da kötü yapmıştı kedimi. bir şekilde hallederim diyorsan bir daha uğraşmamak için öde derim. ama bu tarz durumlarda veterinerleri kesinlikle yaymak gerek. yaptıkları ihmalsizlik yanlarına kalmamalı.

bir lokantada yediğiniz yemeği beğenmediyseniz hesabı ödememek normal geliyorsa ödemeyin bence.

Ödeme.

eğer yanlış tedavi uyguladıysa zaten onun sizden para istememesi lazım.
Normalde kimsenin hakkı bende kalmasın diyen biriyim, birinin 1 lirası bende kalsa uykum kaçar.
Ama bu durumda bence ödemezdim ben. Giderim o parayı barınaklara bağışlarım bende kalmasın diye ama ona ödemem.