Sıkıntıyı kendinde ara, genele yayma.

Tek başıma çok tatil yaptım, hepsinden çok keyif aldım, hiç böyle hissetmedim veya düşünmedim.

Ben de tek başıma tatillerde hep güzel vakit geçirdim valla.

"Çiftler seni potansiyel tehlikeli olarak görüyor"

Çiftleri kafanda burjuva sınıf olarak görme. Bir çoğu senin gibi yalnız yaşamayı beceremeyen, özgüvensiz insanlar topluluğu.

cehennem gibi değil. kendi keyfi var. kafana göre takılıyorsun kimse karışmıyor. yanlış yola yapsan yanlış bi şey yapsan kimse laf etmiyor kimseye mahcup olmuyorsun. aç kalsan da tek başına kalıyorsun kimseden sorumlu değil.

tabii ki anlaştığın biriyle daha zevkli ama tek başına cehennem değil asla.
imza: tek başına en az 5 ülkeye uğramış birisi.

ya birakin tek yasayamama ozguvensizligiymis, asosyallikmis, sorun bendeymis. Aksam restorana gitmek istiyorum, restoranlarda millet 3lu 4lu masalarda, grup, cift sen sakrak muhabbetini ediyor, ickisini iciyor, yemegini yiyor, sen orda tek basina oturup napican? 5 dakika otursan hayati sorgulayip, depresyona girersin zaten, olan moralin de sifira iner, benim burda ne isim var diye. Gece kulubune falan gitmek istesen gene ayni. Insanlarin en insaflisi acir, digerleri ne ayak bu diye tuhaf tuhaf bakar zaten.

Ya işte sizin gibi düşünmüyoruz, insanlar farklı birbirinden. Güzel bir yemek yiyip insanları izlemek tek başına da keyifli, depresyona girmiyorum ben. Birisi ile tatile gittiğimde 2 gün sonra afakanlar basıyor. Size uymuyorsa uymuyordur, uydurmak zorunda da değilsiniz.

yapacak bir şey yok. bu ülkede bekarlara bakış açısı böye maalesef.

bütün tek tatillerimden son derece keyif aldım. siz kendinizi ezik hissederseniz beden dilinize yansır, insanlar da öyle davranır. parasını ödüyorum, hizmet satın alıyorum. diğer hizmet satın alanlarla benim aramda ayrımcılık yapanı hissedince postamı koyarım, bu kadar basit.

siz neden tatilde çevreye bu kadar odaklanıyorsunuz ki? kendime zaman ayırmışım misler gibi, bana ne çevrede ki şen şakrak gruplardan? hem insanlar dönsün kendine acısın, acınacak bir durum yok ki ortada? ayrıca varsayalım öyle düşündüler, düşüncelerini mi okuyorsunuz? sanmak/varsaymak insan da huzur falan bırakmaz yahu. hadi diyelim ki acıdılar, çok da fifi yani?

Degil. Herkes kolaylik sagliyor ayrica. Sanirim erkeksin ondan tatillerde tek erkek pek istenmiyor. Bana gore sacma ama oyle bir durum var.

Onun disinda cift olmus, grup olmus hic ilgilenmiyorum etrafla. Ben keyfime bakarim. Cok da guzel bir sey tek tatil. En sevdigim :))

Erkek için zor. Kadın için güzel. Erkek adam da yanına tatil için birini bulabilir. Erkeksen, tek gitme. Değiştiremeyeceğin şeyler için sabır ve farkındalık, kalp ben.

entelektuel amacla yapilabilecek en iyi tatil. istedigin yere istedigin zaman gidiyorsun bir sehri tanimak ve anlamak icin en iyi yol. ama eglenmek iyi vakit gecirmek istiyorsan o zaman yalnizlik bazen sikici olabiliyor. yani aksamlari otele gidip erkenden yatiyorum tek basina tatile gittigimde. tek basina barlarda takilmak olmuyor.

Değil

Çıktığım ilk tek tatilin akşamında otelde ağlamıştım moral bozukluğundan:d

Herkes çift doğru, garson bile iki kere soruyor “kaç kişisiniz” diye. Yine de pozitif tarafından bakalım, sırf eşlik edecek birileri yok diye kendinizi eve kapatmadınız. Milletin tek başına kafeye, tiyatroya gidemediği yerde siz tatile çıkıyorsunuz, özgüven şov.

@tanta

Tek başına tatil değil de yalnız başına tatil cehennem gibi bir şeydir.. Örneğin ortalama bir kız ya da ortalama/ortalama üst bir erkek tek başına tekne turuna tatile çıksa cafeye bara otursa aslında yalnız değildir, bir sürü kişiyle tanışabilir hatta aşk bile başlayabilir. Hayat sürprizlerle dolu. Tek başına tatil bu grup için belki de bir keşif yolculuğudur, ister ruh eşini ister kendi kendini keşif olsun fark etmez zevkli geçer.

Burada yıkıcı olan ise hayatı boyunca teklif almamış ya da on yılda bir teklif alan o da beğenmediği kişiden) birinin tek başına tatili o kadar zordur ki belki de 1-2 tatilden sonra tatil kelimesinin anlamını unutur. Onun için hapishaneden farkı yoktur.

Bir de kadın erkek farkı da vardır. toplum tek kadının tatilini dünyanın her yerinde onaylar, erkeği ise onaylamaz genelde. İşletmeciler açısından bile eşit şartlarda değilsin.

Sen haklısın ama genel olarak internette bu tür konularda gerçekçi cevapları bulamazsın.

bu biraz oznel bir durum. karakter, psikolojik durum vs. ile alakali. ben hic problem yasamadim, hic boyle dusunmedim. sonucta her seyi farkli algiliyoruz. mesela ben o garsonu gorsem herhalde yorulmus, isinden bezmis derim. kaba saba bir tip oldugunu dusunurum. ulkede hizmet kalitesinin ne kadar dustunu dusunurum. belki de farketmem bile. fakat siz sizinle alakali olumsuz bir durumdan oyle oldugunu dusunuyorsunuz. bu olumsuzlugu da siz yorumluyorsunuz. su acik ki yalnizlik konusunda sikinti cekiyorsunuz, bunu cok onemsiyorsunuz. fakat yalnizligiyla barisik veya normalde sosyal ama arada bir yalniz tatile gidenler icin bu bir problem degil, hatta daha iyi bir sey.

Bro sen yanlis yapiyorsun. Gunduz gezi isleri, plaj vs yapican. Aksam 6'da 7'de falan kafayi gomup, uyuyup dinleneceksin. Gece 11, 12'de kalkip kuluplere akacaksin. Gece 3e 4e kadar Icip dagitip denk getirebilirsen ons ile geceyi sonlandiracaksin. Olmazsa saglik olsun eskorta gidersin ertesi gun, rafet el romanin dedigi gibi "caddeler benim, geceler benim, arayan soran yok, rahat yasiyorum". Tek kisi icin restoran vs bos is zaten. Hazir al, siparis et pizzani, kebabini, tv karsisinda ya da tablet onunde veyahut balkonunda disari seyrederken gom yemegini mis gibi. Hersey dahil otel de bos is, gereksiz bence tek kisi icin. Bu arada otel odasi yalnizligi sozlukte 182 sayfa olmus, bu basit, oyle gecistirilecek bir konu degil, yalnizlik cagimizin, herkesin sorunu

Exynos işlemciler stand by da snapdragon a göre fazla şarj harcıyor

Bende s21 var exynos 2100 lü zaten kötü şarjıyla meşhur bir model ama gece saat 1de şarjdan çıkarıyorum sabaha kadar %10 şarj harcıyor durduğu yerde

Duyuruda bir sürü ultra kullanıcısı var onlara da sormak lazım, exynos sonraki modellerde daha iyileştirildi

Çok ayyuka çıkmış sorunlardan bahsedilmiyorsa son modeli al her zaman, aralarında 1 yıl fark var sonuçta, ekonomik olarak yeniye sahip olmak genel olarak daha iyidir.

Sözlükteki yorumları boşver, 2000'li yılların başında fransız arabalarında elektronik sorunluydu bilgisini 2025'e taşıyan adamlar gibiler.

S20 FE'den memnun kaldıysan S24 FE'den hayli hayli memnun kalırsın. S24 kullanıcısıyım, default gelenler harici 100'e yakın uygulama yüklemiş birisiyim ve azımsanmayacak sayıda olanı aktif kullanıyorum, exynos olmasının tek eksisi batarya ömrü %20 fazla olabilecekken olmamasıdır belki.

@grimavi
@atom karincanin torunu

şarj konusunda türk telekom bayisindeki satıcı şarj amperle alakalı insanlar yanlış kullanıyo telefonu sonra şarj eleştirisi yapıyorlar, %20 nin altına düşürme %80 in üstünde doldurma pil ömrünü hep korursun dedi

@atom karincanin torunu

%20 fazla olacakken olmaması derken neyi kast ettiniz. snapdragona göre %20 daha çabuk bitmiyordur umarım. ben S20 fe yi bile şarjı az gidiyor diyordum.

"şarj konusunda türk telekom bayisindeki satıcı şarj amperle alakalı insanlar yanlış kullanıyo telefonu sonra şarj eleştirisi yapıyorlar, %20 nin altına düşürme %80 in üstünde doldurma pil ömrünü hep korursun dedi"

Evet bu doğru ama exynos un bekleme modundaki verimsizliği bununla ilgili değil, adam sana satış yapmaya uğraşıyor mantıklı bir şeyler uyduracak tabi :)

Bakın kesin yorumlar görmek istiyorsanız donanımhaberde telefonun ana konusu vardır oraya bakın.
Ve evet verdiği ekran süresi snapdragonlu bir cihaza göre daha az oluyor, %20 kafamdan salladım ama biri 7 saat biri 6 saat verecek diye dert etmeyin demek istedim. S20 FE'den memnunsanız ki exynos versiyonu 1 yıldan uzun kullanmıştım, ekran süresi kötüydü ve ısınma sorunu vardı ona rağmen kötü sayılmazdı cihaz.

S20 fe'den geçtim. İşlemcisinde bir sıkıntı yok, esas sorun fazla büyük olması. Tek elle işlem yapmak imkansıza yakın. Alışmak zaman alıyor. Boyutunun ekran dışında tek avantajı bataryası, gereksiz servis ve uygulamalara ayar çekersen şarjı bayağı iyi gidiyor. Arada bu kadar fiyat farkı olmasa direkt S24 alırdım.

S24 fe sorunuzun cevabı. S23 fe şarj şikayeti yoğun uzak durulmalı.

A55 bile kullanabilirsiniz sadece şarj önemliyse gayet güzel günlük kullanım telefonları.

@aydogank

A55 aldım zaten . Teşekkürler herkese cevap için

zayıf değil ama zayıflaşmışsın işte onu diyorlar hem önemli olan boyu, kilosu değil işlevi :)

Bence zayıf, şöyle 80 olsan daha toplu durursun

ya klasik sorular veya söylemler bunlar. ya zayıflamışsın ya kilo almışsın ya da askerliği yaptın mı? mal sorular silsilesi. spor yapıyorsan (body hariç) atletik biri gibi olman lazım. onun dışında kafaya takma boşver.

@baba553 zayıflamışsın ama + kilo al :)

180 boya 72 gayet ideal, ben de 180'dim corona doneminde 65'e kadar dustum simdi yine 72'yim kilo almissin diyorlar, subjektif degerlendirlemeler bunlar, 72-75 arasi iyidir bizim boya...

Tartıda gördüğünüz sayıya takılmayın. Vücut yapınız, kemik kütleniz ve kas/yağ oranınıza göre değişir o. Siz kendinizi iyi hissediyorsanız boş verin milleti konuşur onlar.

aynı boyda ve kilodayım. Zayıf diyorlar. Bir ara kaslı ve 75kg idim o güzeldi. Şimdi daha göbekli ama 72'yim :D

Spor + düzgün beslenme ile 75 civarı olsak en ideali o olacak.

173/70'im beni bile kurtarmıyor
kaslı değilsen zayıfsın

1.80 boyundaki profesyonel futbolcuların kilosu 72 zaten

Evet

bu ölçülerdeyim. bence güzel.

maks 80 kg oluyorum fazla geliyor. şu sıra 75 civarı oturdu gibi. bu halden de memnunum.

@candide

hocam karbonhidrat tozu, protein tozu süreci biliyorum, daha da uzatmamak için protein yazdım sadece. karbonhidrat tozu mu protein tozu mu ikisi arasında değil vurgulamak istedigim bu tozlarla mamalar arasındaki kıyas.

Bi fark yok genelde mamalarda da whey-kazein olur, rahat yenilmesi için ekstra tatlandırıcı vs olduğundan karbonhidrat değerleri daha yüksektir, protein kaynağı whey olduğu için illa ki bir miktar laktoz vardır.

Kilo almak için basit mantık kalori fazlalığı oluşturmaktır. Mamalarda, gainerlarda maltodextrin kullanılır yapısına bakınca basit karbonhidrattır (aslında şekerdir) sindiririmi kolaydır leptin hormonu salgılatmaz (yarım saat sonra acıkırsın tekrar yemek yeme isteğini tetikler) 100 gramında da ortalama 350-400 kalori vardır. Kullanmanı tavsiye etmem kilo aldırırken yağlanma yapar daha sağlıklı alternatifi yulaftır. He illa mama-gainer filan alıcam dersen boşuna o kadar para verme daha ucuz olarak maltodextrin'i tüm online alışveriş sitelerinde bulabilirsin.

Protein tozu-lor peyniri filan kullanacaksan süt kullanma hatta ömür boyu kullanma. Zaten laktoz intoleransın varmış, loktozsuz süt içindeki laktoz alınmış süt değildir.

Kilo almak için önce gidip kendine güzel bir blander al. (Arzum AR1079'u tavsiye ederim) Youtube'dan da yüksek kalorili protein shake yaz kendi damak zevkine uygun tarifi yemek hariç günde 2 defa kullan.
80-100 gr. yulaf, 25 gr. fıstık ezmesi, 1 ölçek protein tozu, muz, 1 kaşık bal ya da pekmez. gayet yüksek kalorilidir.

boşuna kalori alarak sağlıklı kilo alamazsın, ektomorf vucut tipini ve beslenme gereksinimlerini araştırman lazım.

sıkı bir fitness programı ve uygun besinlerle sabırlı davranırsan kilo alır şekil kazanırsın. ancak bu 3 ayda olmayacak 6 ayda da olmayacak. 1 senede aynaya baktığında fark görürsün 2 sene sonunda eger bu sürede spro ve beslenme disiplinini bozmadıysan ciddi bir fark olacaktır.

süt içme, peynir de şart değil. bütçen uygunsa kaliteli bir protein tozu kullanabilirsin ama iş bununla bitmiyor. spor kadar beslenmeyi de öğrenmen lazım. makrolarını saymalısın, yeterli lif ve su almalısın. karbonhidratı tahıllardan almayı kesmelisin. işlenmiş şekeri kesinlikle bırakmalısın.

Dudak sivilcesi. Jel, krem vs kullanabilirsin. Gugılda önerilen bir jel veya krem evde yoksa eczaneden alabilirsin.

sivilce. hiçbir şey. bende hep oluyor belli bir süre sonra patlatınca geçiyor. sabunlu sıcak suyla hijyenik patlatma yapabilirsiniz mesela

Ikisi de değil. Sivilce

sivilce +1

arkadaşlar patlatınca geçmedi çünkü sivilce değilmiş sıvı da akmadı. tahminimce böcek veya sinek ısırığı. sürmediğim krem kalmadı ama en fazla yarısına indi. şimdi bunum beni acilen bir şekilde gizlemem gerekiyor. makyajla falan nasıl kaparız?

normal bir ülkede 50 bin tl edecek araba 130 bin allahım bunlar ne zaman düzelecek

şok oldum valla ben de. bu fiyatlara satılıyorsa arabalar ben de satıcam cidden :D

ben olsam Corsa değil de Astra alırdım bu parayı vereceksem.

2019 model otomatik opel corsa araci gecen yil 107 bine alabildik. Asiri sacma bu fiyat.

Geçen sene 38 bin eden aracım şu an 70 bine satılıyor :(

Yukarı bakınca etmez ama aşağı bakınca eder. Yukarı tükürsen bıyık aşağı tükürsen sakal gibi bu iş biraz.

Yukarı dan kastım sizin de dediğiniz gibi 0 modele bakınca etmez. Ama 2.el araçları 2. El ile karşılaştırınca maalesef ediyor. 2010 model temiz araçlara 110 bin fiyat koyuyorlar 2015 model aracı da 120 ye satmak istemiyor satıcı.

etmez. 142bin'e 2018 model 17bin km'de boyasız değişensiz otomatik vites elantra aldım geçen pazartesi. 37 beygir, 1 vites, bir sınıf fazla; 3 yaş, 20bin km az bu arabadan.

O paranın biraz üstüne otomatik golf alınıyor.
O paraya en kötü ihtimal mazda 3 alırım.

Corsa nedir allah aşkına 130.000 TL’ye

Bu araca bu parayı vermek için dünyada satılık tek araba olması lazım.
130 lira verip şu Corsa'yı almaktansa arabasız olurum daha iyi.
Ayrıca Mazda 3 +1

Hayır. Bu araba bu şişkin piyasada taş çatlasın 100bin tl eder.

ben olsam ben de vermem 130k bu arabaya. bende birebir aynı özelliklerde var 35.000 kmde eğer giderse bu fiyata satıyım diyordum ama sanırım gitmez :D:D bu ilanı görünce üzerine 30k koyup 2020 model almak gibi şirin hayaller kurmuştum size de bi sorayım dedim

essentia en boş paketi. @armagan abanuz bunu söylemiş ancak otomatik essentia 165bin tl.
bence 2 si de bu parayı etmez ancak piyasa ne yazık ki böyle.

Cumhuriyet Mah., Efeler Mah. -özellikle üst Efeler-, Mimar Sinan Mah. -burası merkez ilçede fakat nispeten daha uzak diğerlerine göre-, Kurtuluş Mah. sayılabilir..

Mimar Sinan

Teşekkürler.

Üst Efeler derken nereyi kastediyorsunuz? Adnan menderes üniv. civarını mı?

Mimar Sinan mah. çok büyük. Mimar Sinan bulvarı civarını mı kastettiniz?

Universite civarı değil, Kaymakamlık tarafında kalan yani yolun üstünde kalan Efeler Mahallesini kastettim.

güvensiz bölgeleri sayayım nereye gidiceksin düşünebilirsin
-ılıcabaşına sakın
-orta mahalle çok tehna
-telli dede tarafı mahallede kapılar açık sokak bomboştur

en güvenli bölge
yedieylül mahallesi,yedieylül mahallesi,efeler mahallesi,cumhuriyet mahallesi tarafları biraz daha insan kaynar ama kalabalık yerlerde 1+1 bulur musun bilmiyorum eğer ev düşünüyosan senin için tutabilirim belki yanımızda var ve bi üniversiteli arkadaşımın kaldığı yer vardı orayı severmisin bilmiyorum ayrıca 1+1 değil aklında olsun tehna yerlerde daha çok oluyor dediğin orta mahalle tarafları diye biliyorum. :)

1.) ohal ilan edilmesin diye resmi olarak 18 bin olarak açıklandığı iddia ediliyor, ki büyük ihtimalle doğrudur. çeşitli metodolojiler kullanarak yapılan hesaplamalara göre en az 45 bin kişi öldü.

2.) 18 bin sayısı doğru olsaydı dediğinizde haklıydınız ancak 45 bin civarı ise, ciddi hasar alan her 2 binadan birinde en az 1 kişi ölmüş demektir. ayrıca videolardan izlediğim kadarıyla binalarda çökme, yan yatma olmuş genelde. yani o binaların hepsi tam manasıyla yerle bir olmamış, bu durum da enkaz altında kalıp da ölen kişi sayısını azaltmıştır.

@tabiri

1) anladım

2) 45 bin olduğunu düşünsek, çökmelerin çoğu yan yatma olsa bile çöken her 3 binada toplam 1 kişi ölmüş. Bu insanların tamamına yakını deprem eğitimi almamış kişilerdi ve binaların çoğu kötüydü. Her 3 binada toplam 1 kişi ölmesi denklemi bize şunu veriyor. Örneğin çöken 1 binada 30 kişi ölmüşse, o bölgedeki diğer 89 çöken binada kimse ölmemiş. Şaşırdığım şey de bu.

Tüm dünyada benzerdir belki bu oranlar. Türkiye daha bile kötü olabilir hatta. Ama afetin sarsıcılığına kıyasla hayatta kalım oranı çok yüksek. (sakatlık vs saymıyorum) Merakımın sebebini belki teknik bilgiler daha iyi açıklar. Demek ki çöken binada hayatta kalma oranı yüksek. Boşluk çok fazla oluyor ve insanların %90 ı boşluklara sığınıp kurtuluyorlar gibi bir durum mu var acaba, masa altı vs?
Beton her şeyi yerle bir eder ve çok az insan kurtulur diye düşünmüştüm.

@rosey

ben en iyi ihtimali yazdım, ki sadece gölcükte 35 bin kişi öldüğü söyleniyor. diğer ilçeleri ve şehirleri de eklediğinizde 100 bine yakın bir sayıya ulaşıyor. pek çok gazete ve haber sitesi 100 bin civarı kişinin öldüğünü yazdı, o 45 -50 bin kişi en iyi ihtimal, minimum kişi sayısı yani. bu durumda bina - ölen kişi sayısı da gayet mantıklı bir orana ulaşıyor.

@

133 bin çöken binadan 20 bini zemine doğru dikey anlamda çökme olduğunu varsayalım (ya da bu sayıyı biliyor muyuz?) bir binada ortalama 20 kişi ölse 400 bin kişi ölse buna şaşırmazdım. Çökmenin öldürücülük etkisinin azlığına şaşırıyorum. Ortalama neden bir binada 20 kişi ölme tahmini yapıyorum çünkü İnsanlar çok boşluk bulamamıştır gece 3 te panik halinde, zaten herkes evinde oluyor ve uyuyor o saatte. İnsanların nasıl kurtulduğunu merak ediyorum. Masanın altına giriyorlar ve üst katlardaki binlerce tonluk kütle nasıl zeminde boşluk bırakıyor yerle bir etmiyor? Kurtulanlar nasıl saklandı da kurtuldu. Çünkü maruz kalan insanların %90'ı ya da %99 u ölmedi.

sayı 18 bine ulaştığı andan itibaren daha ölü sayısı artışı olmadı sana o kadar deyim.
gerçek sayının 45 bin civarı olduğu o zamanda konuşuluyordu.

1) Bir sürü istatistiki gubidik yaptılar, yoksa sayı hakikaten +45bin
2) Bu gubidiklerin başında hasarlı yapıdan çıkan ve hastaneye vardıktan sonro ölenler de depremden ölmemiş sayılıyor. Ağır hasarlı binalardan çıkan ve yaşayan insanlar oldu, çok şükür. Yani 133bin yapı çökmedi.

yüzde yüz katılmasam da katıldığım yerler var. mesela adam oto tamirci piyasayı daha iyi tanıyor ancak buralara yazmıyor. tek alanda uzman. tamam buralarda yetkin insanlar var ama reel hayatta burdaki öneriler tam uyuşmayabiliyor.

bir de sadece okuyan ancak yazmayan katkıda bulunmayan kesim var onlarda gayet yetkin. somali örneği çok acımasız bence.

Sosyal olan ve bu sosyalliği sayesinde çevresi çok geniş olan insanlar var. Telefonu eline alsa numara çevirerek 5 tane avukata ulaşabilecek birisi mesela ne yapsın internet üzerinden alacağı tavsiyeyi? Buradaki bir diğer sıkıntı da kimin kim olduğu belli değil. Kim olduğunu bilmediğin birinden aldığın tavsiye ne kadar güvenilir tartışılır.

artık internet ve telefonlar sayesinde bu işler çok kolay da bu tarz bilgilere önceden de başka mecralarda ulaşılabiliyordu ancak faydalanan ve faydalanmayan insanlar yine vardı. Mesela artık herkes bir yere giderken sözlüğe bakıyor, duyuruya soruyor, youtubeta video izliyor, blogları okuyor falan ama tee seneler önce de kitapçılarda seyahat rehberleri satılırdı. O bilgiyi edinmek isteyen gider onları okurdu. Çevresine sorar gitmiş olanları bulur konuşurdu. Ben hatırlıyorum daha evlerde internet yeni yaygınlaşırken bizde bir kitap vardı basit sağlık bilgileri gibi. Her gün burada sorulan sağlık sorularının herhalde bi yarısına cevap şeklinde. Ne oluyor her zaman bu tarz bilgiden ve imkandan yararlananlar ve yararlanmayanlar var, kimisi sıfırdan teecrübe ediyor. İyi sonuçları da olabilir kötü sonuçları da. Ben mesela bazen artık bir yere gidecek olduğumda araştırmak falan istemiyorum çok. Herkes aynı yerlere gidip aynı şeyleri yapar oldu çünkü. Mesela Pisa'da böyle birkaç büyük sokak vardı, tren istasyonu kule arası akın akın insan gelip gidiyor. O yoldan çıkıp biraz ilerideki sokaklara giriyorsun oralar da çok güzel ama kimse yok. Buraya sorulsa herkes "o ana yolu takip et gidersin" der ama başka yoldan giden de başka tecrübeler ediniyor.

12 yaşından beri internette ve özellikle de sözlükerde yaşayan biriyim. şu an 25 yaşındayım. geriye dönüp baktığımda sözlüğün beni kalıpçı, yaftacı, herhangi birine kıyasla belki iki tane daha fazla fikri irdeleyebilen fakat bunun dışındaki her şeye kendini kapatan, tam aksini düşündüğü halde aslında kendini dışarıya kapatan ve aklında sürekli çeşitli idealler oluşturan birisine dönüştürdüğünü görüyorum. kusura bakma ama sende de aynısını gördüm. sözlük ve duyuru gibi skimsonik iki tane internet sitesini kullanmamayı amma abartmışsın...

"çok şey kaçırıyorlar" dediğin insanlar belki tamamen sosyal yeteneklerine güvenerek bizim öncesinde 355 tane soru sorduğumuz şeyleri hiç dertlenip tasalanmadan kendi yöntemleriyle çözüyorlardır, bunu düşündün mü? biz "gündemde ne var acaba" diye düşünürken ya da sözlükte birbirimizle laf dalaşına giriyorken onlar insanları yaftalamıyordur, gördükleriyle değerlendiriyordur... belki sabah uyanıp "ekşi'ye bakayım" demek yerine mis gibi canları ne istiyorsa onu yapıyorlardır. belki kampa gidiyorlardır mesela. rafting yapıyorlardır ne bileyim. sen bunları yapan insanlardan daha çok ve güzel yaşadığını mı düşünüyorsun?

yanlış anlama, bu siteleri kullanmak zararlı demiyorum. gerçekten ben de buraların çok faydasını gördüm ama iki tane siteye bu kadar önem atfetmek de tuhaf geliyor. ihtiyacı yoksa kullanmıyordur. kimsenin ekşi ve duyuru'ya ihtiyaç duyacağını da düşünmüyorum açıkçası. ben daha rahat geldiği için kullanıyorum şahsen. duyuruda sorup, duyuru olmasa çözüm bulamayacağım problem sayısı bir elin parmağını geçmez ki herhalde 1000'in üzerinde duyurum vardır...

velhasıl hayat böyle bir şey değil. ben günümün %50-60'ını internette geçiririm. "ne yaşadın? sana ne mutluluk verdi?" diye sorarsan aklıma gelen şey okuldan çıkınca arkadaşımla kızılay'da içtiğim bira ve onunla geçirdiğim 2-3 saat olur sadece. internetteki yüzlerce saate karşılık 3-5 saatlik gerçek deneyim (parkta yürüyüş bile olabilir) daha çok mutlu ediyor beni açıkçası. genelde kendimde o enerjiyi bulamadığım için öyle boş boş oturuyorum.

şimdi diyeceksin ki "ben senin gibi aptal olsunlar demedim. faydalanmadan söz ediyorum sadece. günde 10 saat ekşi'de takılmak zorunda değilsin. siteden bunu yapmadan da faydalanabilirsin".

haksız değilsin. gelgelelim, ekşi ve duyuru'ya yüklediğin anlam dolayısıyla bence ben de haksız değilim. bu iki site hakkında böyle düşünen birinin burada çok fazla vakit geçirdiğini veya burayı çok önemsediğini düşünürüm. bence bu çok yanlış. ben de yapıyorum ve hiç memnun değilim. evet bu sitelerden çok şey öğrendim, bu sitelerden çok güzel insanlar tanıdım ama bu potansiyelimi GERÇEK DÜNYADA kullansam biriktireceğim anılar bunun 100 katı olurdu. ekşi'de geçirdiğim vakti başka işlerde kullansaydım çok daha iyi olurdu. falan filan. o açıdan katılmıyorum ben sana, çok abartmışsın.

sözlük artık forum gibi kullanıldığı için buralara pek ihtiyaç duyduklarını zannetmiyorum.

Yoo kaçırmıyorlar. En basitinden Twitter var, reddit var.. Buraları donunda sallarlar. Ekşi ne ya..

Sözlüğün o söylediğin kaliteli hali 7-8 yıl önce bitti zaten. Uzatmaları oynuyor artık, şu an düzenli olarak takip etmem için cuzi bir miktar teklif etmeleri lazım.. Duyuru desen açıldığı zaman breaking bad seviyesinde ise şu an anca arka sokaklar falan. Kullanıcıların en az yarısı çomar ya da çoluk çocuk..

Arkadaşlarım sözlük gibi donanımhaberden bir tık öte olan sikko bir oluşuma ihtiyaç duymayan gayet donanımlı insanlar, sıkıntı senin çevrede anlaşılan.. Gereksiz anlam yüklemişsin, 2019 senesi için çok talihsiz bir tespit olmuş. Yanımda birisi söylese; Egemen Bağışa bakan İmamoğlu ifadesi takınırım yüzüme.. Muhtemelen bu ortamlarla tanışman çok eskilere dayanmıyor

'yüzlerce dalda uzman olan 100 bin insana anında soru sorma fikir alma şansımız var.' bu uzmanlarla istişare edebileceğimiz tek platform ekşi değil yahu!

@ illa sözlük, duyuru şart değil
Genel olarak sosyal medyada diğer insanlarla iletişime geçip fikir almayan insanları kast etmiştim aslında.

Sözlüğün özellikle popüler konularda ve ürünlerde tavsiye alınacak bir yer olduğunu düşünmüyorum. Ortalama bir sinema seyircisi düşünelim. Ortalama seyirciyi tatmin edecek çoğu filme ekşi sözlükte gereksiz yere bok atılıyor. Sırf popüler olduğu için çoğu şeyin hakkı verilmiyor. Ya da muhaliflik taslamak için bir tarafın sadece yanlışları görülürken diğer tarafın yanlışlarını gösteren kişilere ad hominem saldırılarak konu kapatılmaya çalışıyor. Muhaliflik örneğinde twitter da pek farklı değil. Twitter'da Türkler arasından takip edilecek hesap sayısı her geçen gün çoğalıyor bence. Kültür, mimari, edebiyat, siyaset vs. her konuda aklımıza bile gelmeyen şeylerin üzerine kitap yazıldığını görüyoruz. Sadece Medyascope'u takip etmenin bile kişiye yararı olur bence.

Duyuru ise tavsiye konusunda ekşi'ye göre daha rasyonel. En azından bilgisi olmayan insanların yazdığını çok fazla görmüyorum.

Sosyal medya kullanabilmekle alakalı aslında. Milyonlarca insan hiçbir kültürel yarar sağlamadan kullanıyor sosyal medyayı. Ekşi'de gündeme bakmadan, belli yazarların çok eski entrylerini okumak bile faydalı bir eylem.

Amma da abartmışsınız yahu bu duyuru ile sözlüğü. Tamam bazı şeyler katıyor insana ama o kadarda değil.

Duyuruya hem o kadar cevap falanda gelmiyor. Ben bir duyuru açsam, cevap yazacak 1 elin 5 parmağını geçmez.

Millet ifşa falan yapıyor güzel bayanlar ve yakışıklı erkekler arasında cevap yazıyor.Güzel bir kadınsan herkes cevap yazar.

Çoğu burayı anonimliğinden dolayı tercih ediyor. Söyleyemediği anlatamayacağı şeyleri buraya yazıyor.

Bu dediğin kimin umrunda ki...

askerdeyken suya ulaşmak zordu. bazı günler günde bir bardak içtiğimi hatırlıyorum. birkaç gün sonra baş dönmesi ve halsizlik ile uğraşmak zorunda kaldım. daha sonra dikkat etmeye başlamıştım.

yaşar ancak uzun vadede başka sağlık sorunları ortaya çıkar. rusyanın bazı yerlerinde haftada en fazla birkaç bardak su içtiğini söyleyen insanlarla karşılaşmıştım. votka, bira, az alkollü bira, kola, buzlu çay, meyve suyu, çay, kahve vs. içiyorlardı paso. sıvı alımını başka kaynaklardan karşılarsan yaşarsın ancak uzun vadede başka sağlık sorunlarına yol açacaktır.

yasar ama illa ki bir yerde bir seyler patlar, suyun yerini hic bir sey tutmuyor, 10 gun yasayacagi yerde 5 gun yasar misal

Valla annem hic su icmiyor. Cay, limonata, ayran, soda filan. Bi dolu hastaligiyla yillardir yasiyor. Arada zorla iciriyoruz ama aylarca icmiyor olabilir

@cevaplar

İçin teşekkürler ama ben hiç su içmemekten bahsediyorum. Bir yudum bile su içilmeyecek, bir deney yapıyoruz gibi düşünelim.

alkol, gazlı içecekler, çay, kahve vs. hepsi su attıran içecekler. susuzluk hissini geçici olarak alırlar ama suyun ikamesi olamazlar hiçbir zaman. en net olarak alkolde fark ediliyor zaten bu sarhoş olduğun gecenin sabahı kerbela'da kalmış gibi uyanıyorsun bu sebepten. yani içeceklerin ne kadarı tam olarak bu kapsama giriyor bilmiyorum ama bunlara girenlerden alırsan tüm sıvıyı hiç su içmemiş gibi olursun.

ne helvası? tahin mi? irmik mi? aa çam fıstıklı un helvası da güzel oluyor.

@alper

Antep Fıstıklı tahin helvası

aynen müthiş.

Ben sade seviyorum tahin helvasını. Belki fıstıklı ve taze olanına denk gelememişimdir.

Güvenilir al tabi ki.

Öncelikle araç nedir? Ticari taksi mi otostop yaparak mı binildi.

Sonraki sorun şehir iç trafik mi otoyol mu? Köy orman yolu mu ?

Hepsinin senaryosu farklı olsa da polise haber vermek ve biber gazı taşımak en makul çözüm. Kapalı ortamda biber gazı kadar etkili hiçbir şey tanımıyorum.

@fritz

Biber gazı değil konumuz takip sistemi ve süreci

Ticari taksi de olabilir, özel bi otomobil de olabilir
Bindiğin aracın plakasını biliyor da olabilirsin bilmiyor da
Şehir içi de olabilir izbe yol da (İnternet çekiyo da olabilir bazı yerlerde çekmiyor da)

Yani hangi durumlarda nasıl polis yetişip gelip senı kurtarabılır ormanlık alanda adam sana zarar vermeden

tamamen kendi savunmanla başbaşa kalırsın, öyle takip vs. olmaz. hadi sen bir şekilde bir yakınına ulaşıp canlı konum vs. attın o da polise ulaştı polis organize oldu yolu çevirdi bilmem ne yaptı diyene kadar sana zarar vermeyi kafasına koyan adam o zararı verir. çok önemli, zengin biri değilsen ya da ciddi bir kamuoyu tepkisi oluşturamıyorsan -ki bu da hayli zaman alır- polisin tepki vermesini bekleme bile zaten. kendi kendini savunabiliyorsan savunursun. savunamıyorsan gelir bir kenara atılmış cesedini ya da yaralı halini bulurlar hatta onu bulmaları bile günler sürebilir.

Tem'de falan degilsen kamera olayini unut.

eğer ölüm tehlikesi yüksekse, hızlı bir virajda el firenini çekerim. ama sonunda tecavüz varsa zevk almaya çalışırım.

iphonelarda arkadaşımı bul özelliğiyle izin verilen kişilerin anlık hareketlerini izleyebiliyorsunuz uydu üzerinden

Wapp'da anlik konum var ya zaten.

Şoför olsam parayı almam.
Yolcu olsam parayı veremezsem yolda yemek ısmarlarım.

otobüsle giden kişi bensem ve beraber gitmeyi ben teklif etmişsem parayı veririm, bi şekilde.

araç benimse gidecek kişiye ben birlikte gitme teklifi etmişsem almam parayı.

iş arkadaşım gibi mesafem olan bir arkadaş ise benzin parasının yarısını vermeyi teklif ederim, ama ısrar etmem. yolda bir şeyler ısmarlarım, ne bileyim sonrasında ufak bir hediye alırım artık gönlümden ne koparsa.
sürücü bensem ve beraber gidelim teklifini ben sunduysam zaten o parayı istemem.
sürücü benim, tanıdık kendini bana yamadı diyelim. para vermeyi teklif ederse ogey derim. hiç acımam.

ne cok takiyorsunuz yahu adam almiyorsa yapcak bise yok. yemek ismarlarsin tesekkur edersin, baska zaman sen de baska bir guzellik yaparsin.

cevap yakınlık durumuna göre değişir aslında ama adam kabul etmiyorsa zorla cebine sıkıştırmam. yolda bi yemek ısmarlarım mesela.

Parayi vermeyi teklif ederim. Kabul etmezse yolda yemek cay kahve ismarlarim.
Surucu olsam parayi alirim.

Yolcuyken eğer yolda benzin alınıyorsa ısrar ederim ben alayım diye. Yok derse yemek ısmarlarım.

sürücü isem ve gel dediysem alsa para almam
misafir isem ve bana gel diye teklif edildi ise ortak olmayı öneririm kabul etmez ise yemekler benden derim

herkes yemek demiş ama 300-350 km lik yol olsa molasızda gidilir ve yemek yenilmeyebilir :)

Yolda ismarlama canim sonra da yada oncesinde de ismarlayabilirsin

ben şöför olsam almam ama ben yancıysam her türlü veririm almazsa arabanın bi yerine korum.

@cakabo +1

yemek olmasa da çerez fln alırım, yolda yemelik bir şeyler alırım.

Şoförden borç alıp ödemem.

Oksijenin olduğu yerde çürüme de olur, sonsuza kadar öyle durmaz yani.

Muhtemelen ahsaplar once yok olur curuyup. Metaller cok daha uzun sure dayanir korozyona ugramis haliyle.
Ortam fazla nemliyse daha hizli curur tabii her sey.

tahmini kaç yıl sonra yok olur?

100 milyon yil mi :)
100 sene zor dayanir, nemi sicakligi sabit tutup iceri canli(tahta kurusu) sokmazsan sureyi uzatirsin.

Milyon yil sonra termodinamigin ikinci yasasi geregi her sey enerjiye donusecek.

sonsuzluk diye bir şey yok, evren bile patlayacak.

Ama daha öncesinde, tüm insanlar ölürse birden nükleer santraller pıtır pıtır patlayacak. şöyle 20 30 yılda sanırım.

@acemi

100 yıl sonra değil tüm eşyaların yok olması, biçok eşya yok olmaz tahminim =)
bunun mutfak eşyası var banyo eşyaları var :) ben tamamen yok olmaktan bahsediyorum, odanın ve evin oldugu yer boşluk olacak, uzay olacak..

müzelerde milattan kalma kullanılan demir paralar bıçaklar vs var.

Yani buna süre vermek zor, eşyanın nasıl muhafaza edildiğine bölgenin iklimine vs bağlı. Şimdi Çatalhöyük'e gitsen 10 bin yıl öncesinin eşyaları var ama toprak altında kuru kalmış bozulmamış yok olmamış ama açıkta kalmış bir tahta birkaç senede çürümeye başlıyor, öyle düşün birçok değişken var.

eğer kapalı bir odaysa eşyaların doğada yok olma süreleri uzayacaktır.

yıllar boyunca aynı kalır. tozlanır. yaklaşık 100 sene sonra odanın camlarını tutan ahşap dağılır. eğer pimapense bu süreç 300 seneyi bulabilir. (deprem veya çarpma etkisiyle cam kırılmazsa)

odanın camlarının kırılmasıyla bozulma hızlanır. artık rüzgar ve su gibi parçalayıcı etmenler odaya girmektedir. oda su aldığı miktarda yavaş yavaş bitki ve mantarlar odadaki kumaş ve ahşap eşyaları hızla dağıtır. metaller oksitlenmeye başlar. sarmaşıklar odanın duvarlarını sarar. hayvanlar girerek odada yuva yapmaya başlar.

böylece yakşalık 400 - 500 yıl içerisinde odadaki tüm ahşap, kumaş ve metal eşyalar yok olur. beton su alarak çözülür ve odanın tavanı ve duvarları yıkılır.

ancak mermer, taş gibi eşyalar çok çok daha uzun yıllar kalabilir.

cam eşyaların ise doğada çözülme süreleri 5000 ile 10000 yıldır.

Baris ozcan in bu saat 10000 yil calisacak videosunu ve dun attigi videolara bi bakin. Ikisine de bi bakin :)

Empati kurarak yanıt vermiyorum şu an. Bence iyi olmuş,adamın burnu gitti ama arda da bitti. Darısı diğer zorbaların başına.

Doğru

ben de empati kurmadan yanıtlamak istiyorum. Arda'nın kariyerinin bitmesine çok sevindim. Adam profesyonel değil ki, işinden çok özel hayatıyla gündeme geliyor. Yurtdışında bile adamlar onu disiplinli olmadığı ve çok da başarılı olmadığı için sepetlediler. Hem ne güzel demiş atamız, "Ben, sporcunun zeki,çevik ve ahlaklısını severim" diye. Sinem ve eski sevgilisi ne ah etmişse artık.

Dogrudan otesine Turkcede ne deniyor biomiyorum ama sonuna kadar dogru.

hiç doğru değil tabii ki. iki dağ gibi adamın kavga etmesine sebep oldu ardacıgın da kariyerine mal olacak belki... ne olurdu sussaydı bişi mi yaptı adamcagız sadece iki kelime etmiş gururunun oksanması lazım.
bu nasıl bi soru ya, yanlış olma ihtimali mi var yani? ne yapsaydı, böyle tacizciler nereden güç buluyor sanıyorsunuz? susa susa bu hale geldiler. kadına helal olsun arda turan dememiş, aman ali rıza bey ağzımızın tadı kaçmasın dememiş karsılıgını vermiş.
ama eşine iletmesi doğru mu senceeee diyedursun bazıları

Öncelikle erkegim.
Fiziksel veya aşırı bir rahatsız etme durumu olmadıkça zeki bir kadının iletmemesi gerektiğini düşünüyorum. Bunu duyan koca duramaz, ölebilir veya öldürebilirdi. Sonucta yine kendisine zarar.

erkegim. dogru olani yapti.

taciz gibi konularda magdur tarafin sessiz kalmasi karsi tarafin bir adim ileri atmasina neden olabilir. sonrasinda ne olacakti? kadin neden sessiz kalsin? sessiz kalmasini gerektirecek ne var? kim sallar ardayi da kariyerini de?

Doğru. Tartışmaya kapalı.

Doğru

doğru

doğru ama sabah 5 te 8 aylık hamile kadını araması pek doğru degil gibi. saat biraz daha ilerleyip arasaydı sanki daha iyiydi.

Evet. Niye söylemesin? Bir erkeğin iletmemeli demesi ancak şöyle açıklanabilir: Senin taciz edilmeni çok umursamıyorum ama bana söylersen tepki göstermek zorunda kalırım.

Zeki bir kadının iletmemeli gerek denmiş. Kocası aptal bir kadın iletmemeli diye düzeltebilirim en fazla.

Doğru
Erkek hatalı ama bu durumlarda söylenen erkek mal gibi davranıyor.

Evet.

Evet verilmez gibi geliyor ama alışacağız :))
Boyner'den falan kampanya kovala derim, seviyorsan alternatifi yok gibi gelecek çünkü.

verilmez, bence eski kalitelerinde değiller artık.

Optimum goztepe 80 lira

Ben 400 lira olmasini anlayamiyorum! ABD'de bu kotlar 20 dolar, 7 ile carpsan 210 lira olmasi gerekli. Vergisi, kargosu falan fiyatini iki katina mi cikariyor? Ben ABD'de 15 dolara bile Levi's kot buluyordum.

Ayni sey Vans icin de gecerli, 10 dolara aldigim ayakkabilarim var, burada simdi 300 lira olmus 10 dolarlik ayakkabi.

30 dolara aldigim Colombia bot da 600 lira! ABD'de hic onemsemezdim sadece 30 dolar diye ama burada inanilmaz degerli oldu bu seyler.

Başka markalardaki kotları denedim levis kadar güzel durmadı ben de verdim :(

Yeni sezon Batı Avrupa'da 110-230 Euro aralığında: www.levi.com

Amerika'da 35-45 USD aralığında: www.levi.com

Yani kur çevrimi ile ilgsi yok, markanın ilgili ülkede kendini nasıl konumlandırdığı ile alakalı.

Soruya cevap olarak, ABD'den alma şansınız varsa 400 TL verilmez. Avrupa'da yaşıyorsanız 400 TL verip yarı fiyatına almış olursunuz.

Verilir. Mavi bile lcw kalitesindeki çullara 150 lira istiyo. Bence kot pantolonları muhteşem. 2 tane dandik pantolonun olacağına bi tane adam gibi pantolonun olsun

Outletlerde 175-195 civarı

mavi gibi bi marka var ülkede. ne boyası soluyo, ne kolayca formunu kaybediyo ki en güzeli de yerli üretim. bence mavi'ye bi şans ver.

Tırt tırt mallara hayvani paralar veriyorsunuz sonra dolar 7.2 oldu diye ağlıyorsunuz. Kafana göre takıl hacı abi.

uzun seneler önce aldığım kotun 1 ay içinde ağ bölgesi parçalanınca, çakmak cebi bozuk para koyarken sökülünce bana takındıkları "kullanıcı hatası" tripleri yüzünden artık oradan çöp almıyorum.

O sırada 10 senelik levis kotlarım sapasağlam dururken aldığım model paramparça oldu, kot giymeyen birisi olsam, bir yere taktırıp yırtsam tamam ama 450tl verdiğim koy 1 ayda g*tümde parçalanacaksa benden babayı alırlar.

Levis'tan 1 kot alacağıma gider kalıbı düzgün markası belli olmayan 5-10 kot alırım.

Verilmez. Levis parasini haketmiyor. Hicbir zaman da etmedi.

Mavi solmaz etmez deforme olmaz diyenlere mavinin en pahali serisinden aldigim pantolonlarn son durumunu gosterebilirim:)

o fiyata bir kot alacagına, 100 tl'ye 4 kot al.

Abi nerde 400 lira ya? internette max. 250-300 liraya var. mağazalara gidip bu paraları vermeyin.
Ayrıca levi's üstüne kot tanımam. mavi falan geç onları. bir sene sonra pert onlar.
ha alabiliyorsan diesel, armani falan da güzel ama fiyatları uçuk.
levi's candır.

4 senedir maviden ağırlıklı olarak james ve jake kesimlerinden giyiniyorum ve daha ağının yırtıldığına, renginin solduğuna, şeklinin kaybolduğuna şahit olmadım. eski pantolonları değiştirmemin tek sebebiyse iki sene ve ötesinde artık inceden bi renk kaybına uğruyolar ama öyle çok hissedilesi bi solma değil bu bahsettiğim. bence mavi bu işi iyi yapıyo.

kıçında paralananlar da olmuş olabilir elbet benim üzerimde daha hiç sorun yaratmadı.

Bildiğim kadarıyla bir nefretleri veya önyargıları yok, hatta aksine seviyorlar. Barış Manço'nun etkisi çok büyük, Ertuğrul faciası var sonra, onun da aramızda oluşturduğu bağ var.

Sevmeseler akın akın gelip turistik gezi yapmazlar herhalde, deniz/kum/güneş turizmi de değil. Adamlar kışın bile geliyor gezmeye ve çoğunlukla kültür turizmi yapıyorlar.

Git tabi ama pahalı bir ülkedir, bir ay kadar kalmak için bütçe sağlam olmalı.

son zamanlarda ırkçılığın yükseldiği söylense de dayak yiyeceğini vs. düşünmüyorum.

Youtubeda bir adam vardı japonyada yaşıyordu ve bu tarz konulardan da bahsediyordu adını hatırlayamadım ama bir bak istersen

@norilaya Japonic.

Seviyorlar Türkleri hatta Brezilyalılardan sonra en çok sevdikleri bile olabiliriz. Türk’üm dediğimde suratını ekşiten insan görmedim.

Dünyanın hangi ülkesine gidersen git kimse sana bir şey diyemez eğer ırkçılığa uğradığını hissedersen polise gidersin.

Bu yaz gittik 1 ay a yakin kaldik hicbir sıkıntı yasamadik

Okuduğum bir kitapta yabancıysanız her zaman yabancı olacağınızdan ve bazı şeylerin iç yüzünü göremeyeceğinizden bahsediliyordu. hatta yabancılar için bir kelime kullanıyolardı.

Yani türk-italyan-fransız fark etmez. gidin görün. ben de çok istiyorum caponya'yı görmek. kısmet...

Ya çok iyi bakıyorlar ya da ırkını önemsemiyorlar ama kötü bakış yok.
Bütçe gesaplaması yaptın mı günde 80-100 dolar gidebilir

Japonya'da Türkiye'deki gibi fiziksel şiddet gösterilmez bu tür durumlarda. Daha çok pasif şekilde görmezden gelinir. Yani örneğin kara kuru yabancılardan hoşlanmayan bir Japon büyük olasılıkla en fazla sizle pek konuşmaz, geçer gider, o kadar.

Yalnız her ülke için geçerli olan da bir şey var ki bu tür deneyimler kişiden kişiye değişir. Örneğin, Almanya'da Türk insanına bakış nasıldır diye sorsan, itin götüne sokulduklarını söyleyecekler de olurdu şimdi ama bir başkası için farklıdır bu durum. Bu yüzden bu tür soruları anlamsız buluyorum açıkçası. Gidin görün, belki ilk dakikasında bariz bir ırkçılıkla karşılaşacaksınız, belki de hayatınızda, kendi ülkenizde dahi hissedemediğiniz kadar rahat hissedeceksiniz kendinizi, bilemeyiz.

alakasız ama yabancılara ''gaijin'' diyorlar

tanıdığım bursalılar da bayır diyor genelde. hatta geyiğini yapmıştık bunun. istanbul'da hiç bayır denmediğini öğrenince şaşırmışlardı.

istanbul'da yokuş denir. bayır hiç kullanılmıyor.

ps: şimdi aklıma geldi, anne tarafı sakaryalı. orada kalanlar da bayır diyor.

Bayır Trakya'dan çok güney illerinde kullanılan bir kelime Trakya ile hiç ilgisi yok aslında. Ha onun dışında bayırla yokuş aynı şey değil aslında ama yine de bayırdan çok yokuş kullanılıyor tabii, bayır yine biraz daha yöresel bir tanımlama ama o da Trakya'yla ilgili değil.

galiba bir genelleme yapmış, o kadar.
benim bildiğim kadarıyla yokuş daha dik, bayır ise daha az eğimli oluyor. ama halk olarak tabii ki o detaya girmiyoruz. samsunlu tüm çevrem hep bayır der yokuş demek yerine.

Bayir kelimesinin aktif kullanimini sadece trakya taraflarinda duydum. Hatta guney illerinde uzun sure yasamama ragmen hic duymadim oralarda. Ama eve mesela bayiri ben de kullanmam herhalde yokus derim ama nedense herkes bayir dediginde bayir dedigim de oluyordu eskiden

Bayir daha kırsal bir yeri, yokuş şehir içinde bir yeri canlandırıyor kafamda. Ama bayiri pek kullanmam günlük konuşmada. Etrafimda da herkes yokuş der.

Lokasyon: İzmir

İstanbulluyum. Hayatımda hiç yüksek sesle ve yokuşu kastederek bayır dediğimi hatırlamıyorum, çevremde de diyen kimse yok. Diyen birini duyunca da içimden "ehe, bayır dedi" gibi bir tepki veriyorum çünkü bana çok acayip bir kelime gibi geliyor. Bunları niye söylediğimi de bilmiyorum, inanın.

Çanakkaleliyim, hiç dikkat etmemiştim ama hayatımda Çanakkale hariç bayır sözcüğünü sanırım hiç duymadım. Yukarıda sayılan yerlerin çoğunda bulunmadım ama sanırım gerçekten bölgesel bir şey, çünkü Çanakkale'de de yokuş sözcüğünü pek duyduğumu sanmıyorum.

Eskişehir. Bayır bana ilkokuldaki Türkçe dersi okuma parçalarını çağrıştırıyor.

temeli varmış yani söylediği şeyin, her ne kadar herkes kendi bölgesine özel sansa da hahah.

"bayır gülü", "bayıra karşı yatır beni", "dağ bayır" gibi pastoral esintili tabirlere aşinayım, çoğu kişi de biliyordur duymuştur diye düşünmüştüm, o yüzden bana normal gelmiş olabilir. bilmekle kullanmak ayrı şey tabii de, bayırın kullanılmadığının farkında değildim çok.

bayır diyince koyunların keçilerin otladığı mera gibi alan algılıyorum.

yokuş ya da rampa kullanırım/kullanırız.

eğimli bir yer manasında bayır kelimesini hiç kullanmadık :)

Ikisi de bayagi koylu, biz rampa deriz.

üçü de köylü. biz eğimli yol deriz.

italyanlar rampa der şehirliler yokuş köylüler bayır

@sir gawain Ayakli trafik levhasi gibisin daha cok :D Hahahaha

Soruya net cevap değil ama şurada hastalığınız neyse aratabilirsiniz:

www.tsk.tr

alabilirsiniz. cayma gibi bir durum da var; ama yerin belli olmadan olması gerekiyor.

Ben zaten muaf olmayacagimi dusunerek bedelli parasini yatirip islemlerimi yaptirdim. Ama bu para yatirma ve askerlik subesindeki islemlerden sonra muayene oluyoruz. Aile hekimimde beni sana bu sekilde onay vermem mumkun degil, muhakkak sevk etmem lazim, askerlikten muaf olabilirsin dedi. O yuzden soruyorum muaf olma durumunda bedel iadesi alabilir miyim diye.

asal.msb.gov.tr
soru 22

bedelliaskerlik.org

Aynı durumu ben de askerlik şubesine sordum. Yerin belli olduktan sonra , benim rahatsızlığım var muayene olmak istiyorum diye itiraz edeceksin. Muaf olursan paranı geri alacaksın dedi şube. O yüzden ben de yerimin belli olmasını bekliyorum.

Not: bana şöyle dendi: şu an muayeneye girmeyeceksin çünkü 2 yıl önce askerliğini tecil ettirirken muayene olmuş görünüyorsun ama hastalığın/rahatsızlığın o muayeneden sonra başlamış. O yüzden yerinin açıklamanmasını bekleyip mıayene itirazı yapacaksın.

Ben öğrenciyim ama eşim için konuşayım:

1. 6'da kalkıyor.
2. Evde kahvaltı yapıyor.
3. 6:50'de evden çıkıyor.
4. İşe 7:30'da başlıyor.

1- 6:30
2- nö
3- 6:50
5- 8:30

7.30 da uyanıp 7.45'de evden çıkıp 8.00 da işbaşı yapıyorum. işyeri çok yakın ama maddi durumlardan dolayı bu rahatım yeni iş arayışıyla sonlanabilir.

1. 6.45 kalkış
2. hayır
3. 7:20
4. 8:15

1. 8:00
2. hayır
3. 8:30
4. 9:00

1. 06:30
2. Evet
3. 07:20
4. 08:00

7'de kalkıyorum, kahvaltı yapmıyorum, 7 buçukta evden çıkıyorum, 8'de mesaiye başlıyorum.

1. 7de
2.hayır
3. 7.45te
4. direkt işe gidersem; aracımla 8 olmadan, toplu taşıma+yürüyerek 8.15'te sadece yürüyerek 8.45te iş yerine varıyorum.

7:45te uyanıyorum
hayır
8:15te çıkıyorum
9:30da işteyim

1. 7.15 ile 7.40 arası.
2. 7.15 te kalkarsam özenle güzel bi tost yahut sandviç hazırlıyorum.
3. genelde (eşimle beraber çıkmayacaksam) 7.50 gibi evden çıkıyorum.
4. mesaim 9 da başlıyor.

kadıköyden motorla karşıya geçiyorum, sonrasında da eminönünden 10 dk otobüs yolculuğum oluyor. 8.10 da evden çıkıp, 8.20 motoruna da binsem yetişirim ama rahat rahat gevşek gevşek işe gitmek istediğim için 8.05 vapurunu kullanarak tahmini 8.50 gibi işte oluyorum.

1. 05:55
2. Hayır
3. 07:05
4. 08:00

1. 5:30
3. 6’da spora gidiyorum. Spora gitmezsem 6:20’de kalkıp 7:20’de çıkıyorum.
2. Evet, yulaf ve meyve
4. 8:00 ama ben 7:45te ofisteyim

1. 05:45
2. Hayır
3. 06:30
4: 07:30

1- 6:15
2. Evde hazırlıyorum, işte yapıyorum.
3) 7:00
4: 7:40 gibi işte oluyorum, kahvaltı yap diş fırçala falan derken 8:10 - 8:15 gibi iş başlıyor.

1. 7.30
2. 8.00
3. 8.15
4. 8.30

memur. büyük bir anadolu ilçesi için.

1. 6:26
2. Hayır
3. 6:58
4. iş 7:45te başlıyor ama servis sayesinde 7:15te şirkette oluyorum

1. 7:00
2. Hayir
3. 7:40
4. 7:50

Şu an çalışmıyorum ama son işimde,
7.45
Genelde evet
8.15
8.30
Güzel günlerdi...

1 - 7:20 - 7:30
2 - Hayir
3 - 7:40
4 - 8:30 - 8:45

Saat 10da isyerinde kahvalti yapiyorum. Nadiren de 8:30 gibi yine isyerinde.

1. 6:30
2. hayir
3. 6:50
4. 7:00

1.6:50
2.bazen sabah psiklojisine bağlı
3.7:38
4.8:30

1 - Duş alacaksam 7 de almayacaksam 7.20 de kalkıyorum
2 - 7.55 e kadar evde kahvaltımı vs yapıp giyiniyorum.
3 - Giyeceğim şeyler dün geceden belli olmak kaydı ile.
4 - 7 dakika yürüyüp arkadaşın arabasıyla işe geliyorum
5 - Mesai 8.30 da başlıyor bazen 8.45 gibi giriyorum trafik vs.

____

Arkadaşın arabası ile gitmezsek

1 - 7 de kalkıyorum
2 - 7.30 da evden çıkıyorum.

1- Sabah 8'de uyanıyorum net olarak.
2- Evde kahvaltı yapıyorum.
3- Evden 8-45'de çıkıyorum.
4- İşe 9:30'da başlıyorum.

1- 6.40
2- heyir
3- 7
4- 8

1- en erken 8.15
2- bazen evde bazen işte yapıyorum
3- 8.40-8.45
4- 9.30 gibi işte oluyorum

6:20 de kalkıyorum. Kahvaltıyı yolda yürürken yapıyorum. 6:45de evden çıkıyorum. Is 8:30da başlıyor. Evden işe gidene kadar trafikte heba oluyorum.

08:15
Hayır
09:10
09:30

1.7:22
2. Hayır, ofiste yulaf meyve yiyorum.
3. 8'de evden çıkıyorum.
4. 9.40 gibi

1. alarmım 7:15'e kurulu.
2. evet, sabah sabah iştahımız almasa da kahvaltısız çıkmayız hiçbirimiz.
3. 7:45 gibi.
4. 9'da ama ofise hep 8:30 gibi gelmiş oluyorum.

Arkadasim alacaksa

6:40
Evet
7:30
8:30

Evden arabayla gideceksem

7:00
Evet
8:00
8:30

Toplu tasima kullanacaksam
6:10
Evet
7:10
8:30

Kahvalti yapmıyorsam kalkma saatim + 30 dk

1. 06:50'de uyanıyorum.
2. Kahvaltı yapıyorum.
3. 07:45'te evden çıkıyorum.
4. 08:30'da işe başlıyorum.

1- Akşam duş almışsam 7.30, sabah duş alacaksam 6.40.
2- Birkaç ay öncesine kadar yapıyordum ama artık yapmıyorum çoğu zaman.
3- 8.10-8.25 arası.
4- 8.30-8.45.

1. Sabah duş alacaksam 6.40 yoksa 6.55
2. Hayır yanımda götürüp iş yerinnde yapıyorum
3. 7:15
4. 8:00

1.07:20
2.evet
3.08:10
4.08:30

1- 6:45'te uyanıyorum yataktan çıkmam 6:55'e kadar yataktan çıkmıyorum.
2- Hayır.
3- 7:10 gibi.
4- 7:45

1. 8.40
2. Kahvaltı yapmıyorum.
3. 9.10
4. 10.00

5:20
hayir
5:52
6:38

1. 08:00
2. hayır
3. 08:30
4. 09:00

1. 08.30
2. hayır
3. 08.55
4. 09.00

1-6.15
2-hayır
3-6.25
4-7.00

5.38
hayır
5.50
7 de işte olup 8 de başlıyoruz

12:40 kalkış
12:50 işr gidiş
12:54 varış
13:30 a kadar ofiste kahvaltı
20:00 de çıkış

bisikletle gitmek 53 saniye amk

yer: kadıköy

06:45 kalkış 07:30 evden çıkış 08:10 işe varış
kahvaltı var ama eşim 06:30 da kalkıp hazırlıyor onu da

1. 6:20
2. hayır
3. 6:50
4. servis 7:20 de iş yerinde oluyor. iş 8:00 de başlıyor. bu arada kahvaltı ediyorum.

Balkan turu yapmazdim ben direkt. Balkan ulkeleri sikici.
Budapeste guzel, vize varsa gidin mutlaka. Schengen varsa Bulgaristan'a girebilirsiniz bu arada.

@stavro

kafamdaki rota şu:

makedonya-karadağ-bosjna-hırvatistan-slovenya-macaristan-sırbistan-bulgaristan üzeri istanbul

macaristan uzak kalacağı için yorulursak hırvatistandan direk geldigimiz yoldan döneriz sanki

balkanlar güzel. hele böyle arabayla rahat rahat dolaşacaksınız doğası, dağlar, yol kenarındaki köyler filan güzel yani. ama ülkeleri şuna indirin ki bu da çok aslında 8 gün için, makedonya-karadağ-arnavutluk-bosna-sırbistan. bunlar hem daha "balkan". ya da arnavutluk çıkarılıp hırvatistan eklenebilir belki. 8 gün yetmez dediğim gibi. sadece arabayla gidip gelecekseniz olur.

Schengen varsa Bulgaristan'a girebilirsiniz bu arada +1

Bulgaristan Schengen bölgesinde, dolayısıyla Yunanistan vizesiyle girebilirsiniz.

Balkan ülkelerinin, Kosova ve Bulgaristan hariç, tümünü gezdim. En çok eğlendiğim şehirler Ohrid (Makedonya), Herceg Novi (Karadağ) ve Belgrad (Sırbistan) olmuştu, bu sırayla. Bir daha gitmem dediğim tek ülke Bosna-Hersek, gerçekten hiçbir şey yok yapacak; ya da biz bulamadık.

Yalnız sekiz günlük rota için inanılmaz uzun bir rotanız var, şehirlere hiç girmeyip arabayla el sallamayı mı düşünüyorsunuz?

makedonya baya ucuz. bana kalırsa (müslüman azınlığı saymazsak) civardaki en cana yakın, en alçak gönüllü halk makedonlar. kızları da güzel. üsküp ve ohrid'i kesin görürdüm, vaktim varsa bitola'ya da giderdim.

arnavutluk'u görmedim, yorum yapamıyorum.

karadağ güzel, güneşli. insanlar biraz burnu havada. yani euro kullanıyorlar, zenginler, kendilerini diğerlerinden bi tık üstte görüyorlar. şehir güzel, deniz güzel. ama nispeten pahalı.

bosna, makedonyanın bi tık daha gelişmişi gibi. saray-bosnada baya dolanmıştım. birasını sevmiştim. fiyatları uygun. mostar da gezmelik, köprüsü güzel, turistik, kano filan seviyorsanız nehirde vakit geçirebilirsiniz.

sırbistanda baya az kaldım ama tuna baya etkilemişti beni. belgrad ve novi sad'ı gördüm. ikisi de güzel, ucuz ve eğlenceliydi.

hırvatistanda da dubrovnik güzel, zaten en ünlüsü. deniz ürünleri muhteşem. split'in denizi güzel. fenerbahçeliysen ve ziyaret etmek istersen rapaic'in bi alışveriş merkezinde "zeis house" diye ayakkabı dükkanı vardı.

slovenyayı görmedim.

8 gunde bunlari yapamazsiniz ki?

Yunanistanda selanik sonra makedonya sonra sirbistan sonra bosna hersek.

O da belki ancak.

Yeni ehliyetle sürebilirsiniz, dünyayı bilmem ama avrupa ve amerika'da geçiyor. Ama ehliyet alma yılınız az olduğu için belki kiralayamazsınız.

Yani kiralamada en az 2 ya da 3 yıllık ehliyet isteniyordur çoğu yerde.

Bir de bizdeki yeni yasaya göre aldığınız motosiklet ehliyeti ile ilk zamanlar her motoru kullanamıyorsunuz, belli cc ve güce kadar kullanılabiliyor orası biraz karışık.

artık ehliyetler uluslararası. avrupada geçerli onu biliyorum ama kamboçyadaki polis bu ne lan diyebilir tabi.

Edit: uluslararası ehliyetin arkasında belirtilen 4 çeşit motor ehliyeti mevcut: M, A1, A2, A bunları araştır, kendine uygun olanı al.

Teşekkürler. 2-3 yıl niye bekliyoruz ya scooter bile kiralayamayacak mıyız saçmaymış o bekleme süresi

Scooter kiralarsin tabiki her türlü

hiç çalışmayacaksam ve vize sıkıntısı yaşamayacaksam aylık 800 dolarla yaşamayı çalışmaya tercih ederdim. 800 dolarla dünyanın gelişmiş ülkelerinde öğrenci gibi diğer ülkelerinde de memur gibi yaşarsın. ayrıca gitigin yerlerde başit işlerde çalışırsan dünyayı da gezersin bu parayla. milyon lazım diyenlere aldırma.

1 milyon 1 sene yeterse cok iyi oyle soyleyeyim. Rakam veremiyorum ama cok cilgin meblaglar lazim.
Muhtemelen Avrupa'da yasarim. Bir sure Amerika'da da yasayabilirim. Ya da bir sure Avrupa, geri kalani Amerika yaparim bilmiyorum. Arada birkac aylik periyodlarla farkli cografyalar. Asla tek bir yerde olene kadar yasamam. Kahrolasi bir sahil kasabasinda emekli hayati yasmamam.

1) 60 yıl daha yaşasam seneye 75000 TL düşüyor.
Ayda 6250 TL
İnanılmaz lüks bir yaşam süremem demek ki. Yetmeyebilir. Normalde yeter tabi de, hayal kuruoz surda.

2) Sanırım önce gider 3-5 sene Amerikada yaşarım. Param olmadıgı için yapamadıgım şeyleri yaparım. Eğitim de alırım, mesleğimi yapmayacak olsam da. İcimde kaldı kalacak cunku. Sonra gelirim burda STK faaliyetleri vs takılır surekli de gezer gezdiririm

1 milyar dolar.

london nyc tropik adalar ve arasıra türkiye:)

çalıştığım yer için aylık 40bin tl kira ödeniyor. kazara 1-2 defa gününde ödemeyi unuttuk. bize dönüş yapmadı mal sahibi.. böyle bir mal mülk alırdım bir yerden. örneğin bahsettiğim iş yerinin ederi 5-6 milyon olsun. veririm kiraya, aylık 20bine de razıyım :)

5m usd lazım

1m İsviçrede dursun herşeyi kaybedersem diye
1m biyere saklarım (bkz.nectome)
1,5m çeşitli yatırımlar
1,5m yat kat

10 milyar dolar lazımmış hahaha Kemiksiz 20 bin kira gelirleri olsun her ay, yüzde 90'ı çalışmayı bırakır.Ya da göstermelik bi işyeri açar, aslında çalısıyorum hissini vermek için.

1 milyon türk lirası yetiyor.
Böyle bir param olsa tayland, filipinler vs oralarda yaşayıp gezmeye devam ederdim. Bir süre de latin amerika'da yaşamak isterim.

1 milyon dolar yeter rahat. Avrupa’da yaşarım, İspanya’da falan.

1 milyar dolar ne lan. O paraya faiz lobisi kurarım ibneliğine soğan fiyatını falan arttırırım.

6 milyon dolar

hazıra dağ dayanmaz lafı benim için söylenmiş olabilir. dışarıdan bakıldığında tek masrafım yemek ve sigara gibi görünüyor ama elimi kolumu bağlayıp bir odaya kilitlesen ben o odada günde 2-3 bin euro harcamayı başarırım elimde para olsa, biliyorum. hayatımda beni frenleyecek, plan yapmaya ve ölçülü yaşamaya teşvik edecek bir "geçim sıkıntısı" ve "uğraş" yoksa eğer hiçbir meblağ beni kurtarmaz. ayda 100 bin euro verirsin, gidip almanya üçüncü lig takımını satın almaya kalkarım; iki sene sonra 1 milyon euro borç birikmiş olur, kendimi asarım bu sefer.

günde 4-5 saat çalışıp hem kendimi geliştirebileceğim hem de insanlara faydalı olabileceğim bir iş yaptırsınlar bana, bunun karşılığında almanya'da 5 bin euro'ya tavım, fazlasını istemem.

yok "asla para için çalışmayacaksın" diyorlarsa her ay 1 milyon euro vermeleri lazım. boş bakkal taşak tartar hesabı, ben uğraşacak bir şeyim yoksa deli gibi harcarım. 12 yaşındayken bir çocuğun "zıplayan top"u çok hoşuma gittiği için bugünün parasıyla 5 lira verip satın almıştım aq düşün öyle bi adamım. günün 24 saati benim olacak da ayda 3-5 bin euro'yla geçinebileceğim, piiii. mümkünatı yok. salağım ben.

1. 1 milyon dolar 20-22 yil yeter bana. Olumlu.

2. Sehir degistiririm muhtemelen ama Almanya'da kalmaya devam ederim. Biraz daha uzun tatil yaparim, yasam standartim asagi yukari ayni kalir.

4 milyon$ gerekiyor hesapladık

Güzellik merkezi yerine hastaneleri de deneyebilirsiniz. Benim annem o şekilde halletti. Maltepe'de Kızılay idi hatta yanılmıyorsam. Çünkü doktor kontrol ediyor, bazılarını gerekli bulduğu için alıyor, o zaman ödenen ücret değişiyor estetik kaygıyla aldırılanlara nazaran diye biliyorum. (Bu detayı yanlış hatırlıyor da olabilirim.)

hastane daha doğru olur, sadece görsel olmayabiliyor o benler.

@arkadaslar

sadece görsel benimki. et beni değil kabarık değil ya nokta nokta küçük önemsiz şeyler doktorluk degil

acibadem dermatolojiye baska bir sey icin gittigimde doktor koterle cit cit yakmisti. ucret alinmamisti.

Aslında Whatsapp telefon veya simkarta değil, telefon numarasına özgü diyebiliriz.
Telefon numarasının size ait olduğunu gelen mesajdaki kod ile vs. kanıtladığınız sürece kullanıyorsunuz aktif olarak içinde farklı bir sim kart da olsa.

o telefon numarasını baska birisi alırsa
ve whatsapp aktiflestirirse
patlıyorsunuz

@burfak

telefon numarasına özgü ise
tr yeye gelindiğinde, yurtdışında kullandığı numarayı kullanmıyor türkiyedeki numarasını yani sim kartını takıyor ama hala whatsapp ı değişmiyor

diyemezsin. numaranı değiştirdikten sonra hala eski numaranla whatsapp kullanmak gereksiz risk. kingcrax'ın dediği gibi.

whatsapp'ta hesap ayarlarının altında 'numara değiştirme' diye bir ayar var. Buraya girip eski ve yeni numaranı yazıyorsun. Tüm konuşma geçmişi, gruplar vs olduğu gibi kalıyor. Yeni numaran ile kullanmaya devam ediyorsun.

"Hiç kimse farketmeden" olmuyor bu tabii. Konuştuğun kişilere bildirimsiz mesaj düşüyor. Şu sarı renkli olan mesajlardan.

www.whatsapp.com

"yani rehberindeki insanlar bu değişimlerini hiç görmeden devam ediyor seninle muhabbete."

Burasi dogru degil, gruplarda su kisi numarasini bundan buna degistirdi diye bildirim gidiyor, ama bireysel konusmalarda karsiya mesaj atarsan yeni numaran ile yeni bir konusma aciyor ve numaran karsida kayitli degilse yabanci gosteriyor. Yani eski konusma penceresinden devam etmiyor konusmaniz.

@Rosey,

tam olarak dediğim de bu. Sim karta değil, telefon numarasına özgü. O telefonda hangi numarayı kullandığına göre değil.

yumurta yağda mı? yoksa haşlama mı?

@kobretti
Daha çok yağda olanda oluyo

yağınızı değiştirin bir de öyle deneyin. tereyağ vb bu etkiyi yapabilir.

Tuvalate gitmek bir sorun mu?
Ben de gitmek için çabalıyorum. Sabah tuvalete gitmek olması gereken zaten.

1-oksijen oranı azalır
2-ne kadar yaşayacağın daha detaylı bi hesaplama gerektirir.

1) oran azalir tabiki de.
2) bu oran da herkes icin farkli olabilir. zira oksijen odaya homojen dagilmis olacak ama odadaki insan yeterli oksijeni alamamaya baslayinca oksijen yetersizliginden bayilacak. bu oran kisiden kisiye degisebilir. tipki 1 litre icilen alkollu ickinin farkli kilolardaki insanlarin kaninda yarattigi promil miktarinin farkli olmasi gibi.

digerleri hakli da son sorunun cevabi hesaplanamaz, sadece öznellikten dolayi da degil, senin oksijenini kesersem senin vücudun adapte olamaz, gidersin, ama ben yilda birlik oranda indirirsem rekor kirar yapilmayan yasanmayan seviyelere kadar inersin. bir de oksijen yetersiliginden sinir sisteminin cökmesi yasanabilir gene de, öyle bir durumda görüsün falan gidebilir rahatca. karisik mevzular. kisacasi 5in altina düserse cortlarsin gibi bir sey denemez. bir de oksijen yogunlugunu düsürmekle kalmayip karbondioksit yogunlugunu da arttiriyorsun ki bu da seni götürmek konusunda gayet israrci bir materyaldir, tamam zehirli falan degil ama kaninin asiditesi artiyor vs vs. karisik kisacasi. net cevap vermem.

Azalır da ne kadr azalır yani %15-16 mı şeklinde mi yoksa %20.89999 miktarda mı
Ne kadar Yaşar derken gün veremeyiz tabi ki ama tahminde bulunabilirsiniz

(bkz: sismanlarin havayi daha fazla kirletmesi)

bu yazıdaki hesaptan hareketle başka hesaplar yaparak, bi tahminde bulunabilirsiniz belki.

insandan insana degismekle birlikte eger football manager falan oynayacaksaniz, ki bazi dengesizlerin yapmisligi var bir kac gun, pek bir sorun teskil etmiyor. netekim kapiyi kapatsaniz da hava giriyor bir sekilde. havalandirmayi tamamen kesmek icin kapi araliklarini falan kapatmaniz gerekiyor.

eger bunu da becerip kapattiysaniz oksijen azligindan degil karbondioksit zehirlenmesinden olursunuz. bu da aktivite durumunuza gore 4 gunle bir hafta arasinda surer.

Su seviyesinde olduğunuzu düşünürek, O2 oranı %16'nın altına düştüğü zaman vücudun ortamdaki oksijeni kullanamaz. bu sırada co2'nin yaklaşık %5 oranına gelmesi demek ki, o zaman kadar çoktan bayılırsın diye düşünüyorum.

Ama odada böyle bir duruma gelmek için çok iyi bir yalıtım yapman gerekir ki, genelde tuğlaların arasından bile mutlaka bir miktar hava geçişi olur. Engellemek çok zor babında diyorum.

Türk otomotivciler, Japonya'da otomobil fabrikası geziyolarmış. Japonlara izolasyon sorusu sormuşlar. Japonlar da demiş ki, ''Arabanın içine bir kedi koyuyoruz ve bir gece geçmesini bekliyoruz. Sabaha kedi ölmüşse, aracın izolasyonunun iyi olduğunu anlıyoruz. Siz nası yapıyosunuz?'' Türkler de demiş ki, ''Bizde de kedi testi var. Kediyi koyuyoruz akşamdan. Sabah hâlâ arabanın içindeyse, izolasyon iyi olmuş diyoruz''.