triangle of sadness olmasın?
www.nationalreview.com

Abi ben böyle sorulara marka önermeden önce ayağın yapısına göre ayakkabı seçmeyi daha uygun buluyorum. Yani içe mi basıyorsun dışa mı basıyorsun nötr müsün bunları bilip ona göre seçmek lazım, bu bilmeyen biri için çok önemli gelmeyebilir ama koşu performansını ve fiziksel recovery'yi inanılmaz etkiliyor gerçekte. Benim tavsiyem önce bunu analiz ettir, sonra Mizuno Asics gibi markaların ayağına uygun ayakkabılarına bak.

Ayağınızın taban yapısını bilmeden karar veremezsiniz buna.

Bu forumu inceleyin.

kosuforum.com

En bilinen kosu markasi da asics in 3-4k tl den başlayan modelleridir

Ya hocam siz bir alt seviye nike alın başlayın. O tavsiyelere bakarsanız ayakkabıyı 200km sonra atmalısınız diyorlar, ben aynı ayakkabı ile 1000km koşuyorum, ayakkabı patlıyor, diktiriyorum sonra 1000km daha koşuyorum. Ayakkabının tabanı eriyip düzleniyor. Onların alayı pazarlama hikayesi. Profesyonel atlet olacaksanız başka, ama böyle günlük işler için çok takılmayın.

nike pegasus 35-36-37-38-39 (model no su ayakkabı no su değil) modellerinden hangisini bulursanız alabilirsiniz.
koşu camiasında pegasus bir efsanedir.
nike ın kendi sitesinde 1.700 lira civarında vardı geçen baktığımda.
yıllardır kullanıyorum hala da koşarken ve başka bi tanesini de uzun yürüyüşler yapacağım zaman kullanıyorum.
mükemmel bir ayakkabı.

Ultraboost

Yağmurlu havalar için de ayrı ayakkabın olsun.

fiyat/performans için kesinlikle dekatlon ürünlerine bakmanı tavsiye ederim.

Brooks koşu ayakkabılarının Ferrasi, 1 numara. Ghost 15 çıktı en son. Ghost 14'te iş görür.

Ben yapacağını düşündüğüm Yeni Fikirtepe projesi için emlak konutu aradım ama 1+1 bitmiş 3+1 önerdiler 48 ay sonra teslimle. Teslime yakın veya teslim aşamasında ise ben girerdim.

Fortis Sinanlı mı? 3 milyona Fikirtepe’den 1+1 alacağıma gider Balıkesir’de fln denize yakın kelepir arsa kovalarım bir milyona, üstüne de iki üç katlı ev yaparım o da bir buçuk milyon tutsun, maliyetler arttı iyice. Diğer 500 binle de altın alırım. Yaptırdığın evi de 10 yıl sonra satarsın ranttan köşe olursun.

fikirtepe için 5 sene önce de çok gelişecek değişecek deniyordu.
bok gibi bir yer bence yatırımlık başka yerden bakardım ben.

zarar etmezsin
yeni yapılan hastanelere yakın konut baksan daha karlı olur ama

fırçasını ve filtresini çıkarıp temizlediniz mi?
fırçasına çok fazla saç takılıyor, ayrıca filtresi de toz tutuyor ara ara temizlemek lazım.

Fırçasını yeni temizledim. Filtreyi etkisi olmuyordur çekimine diye temizlememiştim.

Fırçayı bir süre sonra değiştirmek gerekiyor, o minik üçlü fırçayı da, alt fırçasını da.

Hem filtreyi, fırçaları düzenli temizlemek hem de kullanım süresi dolduğunda (bizim süpürgede bildirim geliyor) değiştirmek lazım. Yoksa performansı ciddi ölçüde değişiyor.

alttaki ana fırça arızalanmış, dönmüyor olabilir. İlk satın aldığım robot süpürgede daha ilk haftada bu sorunu tespit ettim ve servise kanıtlayana kadar canım çıktı. Adamlar ana fırça dönmese makina hata verir diyorlardı. Makina emiş fonksiyonu çalışıyor fakat ana fırça dönmüyor, bun yüzden de düzgün süpürmüyor. Bu sorun bence birçok alette var, kullanıcılar farkında değil.
Bu sorunu en güzel makinanın çalışabileceği büyük cam bir yüzey varsa tespit edebilirsiniz. Cam yüzeyin altından bakabilirsiniz ana fırça düzgün dönüyor mu diye. Böyle bir imkanınız yoksa fırçanın tam alta denk gelen yerine beyaz bir bant yapıştırın. Makinayı biraz çalıştırıp durdurun. Bant aynı yerdeyse ana fırça dönmüyordur.

o hepa filtre kirlenince canını alıyor aletin görünüşünden hiç belli etmese bile. youtube'dan bakıp suyla yıkayıp kurutun.

olabilir ya. kurun çok fazla artmasından sonra özellikle

euro anormal yükseldiğinden beri duty free fiyatlarının bi numarası kalmadı. Özellikle tr'deki duty free'lerin fiyatları da yurt dışına göre daha yüksek. yurt dışında gelmeden almak çoğu durumda karlı olabiliyor

kesinlikle parfümler dutyfree'de çok pahalı. sadece parfüm değil; sigara, çikolata vs herşey kurdan dolayı çok pahalı artık. yurtdışına çıktığımda alıyorum ben de ne alacaksam. dutyfree'den en fazla captain black ve double fusion

ya bu duty de parfüm olayı efsane mi bana mı öyle geliyor, almanyada douglas ile aynı fiyat abi. ben hiç duty den parfüm almadın, rakıyı bile aldi den kampanyalı olunca ucuza alıp stok yapıyorum.

Duty free pahali.
Duty freeden hiçbir şey almam çünkü Avrupa'da marketler ya da çoğu yerden pahalı.

kesinlikle pahalı duty free
bizzat ordayken internet fiyatlarıyla karşılaştırdım ürünleri
internette daha ucuz her şey

euro/dolar dengesizliğinden önce de yıllar yıllar öncesinde duty free hep daha pahalıydı. boyner, beymen gibi yerlerde daha uyguna alınıyordu kampanya dönemlerinde.

hangi bankadan almaya çalıştınız da makas o kadar yüksek?
normalde piyasanın açık olduğu saatlerde kontrol edin, piyasa kapalıyken makas açılır, yarın sabah 10 gibi tekrar bakın makasın o kadar açık olmadığını göreceksiniz.
hatta çoğu döviz bürosundan çok daha düşük bankaların makasları...

döviz bürösunda makas hep daha yüksek benim gördüğüm. bi de app'ten almak pratik geliyor. yazıldığı gibi gündüz piyasa açıkken deneyin, her bankada makas var yapacak pek bir şey yok.

bir alternatif belki euro ve altın ağırlıklı bir fon varsa fon da düşünebilirsiniz. www.tefas.gov.tr üzerinden fonların dağılımına, performansına, ücretine vs bakabilirsiniz.

Altın için, Darphanenin Altın Sertifikası var. 0,01 gram olarak borsada hisse senedi gibi alıp satabiliyorsunuz.
Şu anda 1 lotunun alışı 10,98, satış fiyatı 10,99 lira.
Tavsiye ederim.

Kendime adıma banka üzerinden almak daha kolayıma geliyor, her ne kadar makas fazla olsa bile. Maaş yatar, kredi kart borçlarını öder, arkasından Euro'yu yapıştırırım.

Döviz bürosuna mesai sonrası gidebilirim anca. İlk parayı çekeceğim, sonra kalkıp saat 5'den sonra döviz bürosuna gitmek zahmetli geliyor.

Çekmem gerektiğinde Atm'den çekiyorum.

valla ben de öyle yapıyorum, makas döviz bürosunda daha bile fazla elinde çok para varsa. mesai saatleri dışında işlem yapmazsan çok da sıkıntı olmuyor.

"ama borsada bu rüzgar devam eder mi yoksa hisseler doygunluğa ulaştı ve testere piyasası başlar mı kestirmek zor. Zaten borsa düşer mi çıkar mı onu kimse öngöremiyor."

yazarak cevabi kendiniz vermissiniz zaten, ama kendinizi guveniyorsaniz girin en kotu ihtimalle bir ders almis olursunuz. borsada krediyle islem yapmak sakaya gelmez spot bile olsa.

hayır

artan piyasadaki stratejiler düşen piyasada da başarı getirir mi bence bunu düşünmen lazım. coin'in patladığı zamanlarda da herkes algoritmik trader olmuştu, scriptler stratejiler havada uçuşuyordu. düşüş başladıktan sonra herkes ağlayarak kaçışmaya başladı.

kredi faizin çok iyi onda bir problem yok. ama işin sonunda anaparadan daha aşağı düşersen karşılayacak imkanın var mı onu düşün derim. eğer varsa ve o 1 saatlik sürede çok risk görmüyorsan sıkıntı olmayacaktır.

trader önce riski hesaplar. başarısız olma durumunda kaybınız ne olur, mevcut kazançlarınız bunu karşılar mı yoksa işler ters giderse mevcut kazançları da siler süpürür mü?

şu ana kadar size başarı getiren stratejinizi bu büyüklükte bir bütçe ile mi yaptınız? 100K size göre büyük bir bütçe ise getireceği stres ile başedebilecek misiniz? aynı stratejiyi aynı disiplinle uygulayabilecek misiniz?

not: piyasa boğada iken bazen en dandik setup bile çalışır ama ayıya dönünce en mükemmel setup bile iş görmeyebilir. piyasa ayıya dönerse zararı çıkarmak için şartları zorlayacak mısınız yoksa kaybı kabullenecek misiniz?

sorular sorular...

Öncelikle 100K kredinin 110K geri ödemesi gayet cazipmiş. Kendi adıma borsadaki rüzgarın daha devam edeceğini düşünmüyorum.

Düşüş başlayacak. Eğer sizin geliştirdiğiniz strateji anlık al sat ise düşüşte çalışmadığında riskiniz yüksek. O yüzden ben krediyi alırdım oranı iyi ama sadece borsaya bağımlı kalmazdım.

Bir kısmını başka yatırım araçlarında değerlendirip sepetin ortalama karının %10 üzerinde olmasına çabalardım. %10 üzeri her değer size kar demek çünkü.

borsa daha devam eder ama buradan girilir mi, zor.

al, tut, sat arasında tut aşamasındayız. al değil.

100k yı sağlam hisselere bassan zaten 1 haftaya 110k olur

Ev (2020'de kredi faizleri düşürüldüğünde)
LG Oled TV
Roborock robot süpürge

İlk aklıma gelenler oldu.

geçen sene araba almıştım. geçen hafta onu satıp üst model aldım. şu anki arabamı rüyamda bile göremezdim o ilk arabamı almamış olsaydım.

2020 yilinda turkiye'den siktir olup gitmek. alim gucu anlaminda turkiye ile kiyaslanamayacak bir hayat yasiyorum.

her sey maddiyat degil ama materyal anlaminda su an sahip olduklarimin hayalini bile kuramazdim turkiye'de. ve oldukca iyi de bir isim vardi savunma sanayiinde.

birincisi, 2022'de borsada 1-1,5 milyon tl'yi 4 milyon tl üstüne çıkardım.

bir de bu sene başında şirkete verdiğim ültimatom. geriye dönüp baktığımda, nasıl yapmışım böyle bir şey diyorum. bir kaç kez yazdım başka duyurulara, cringe olunsun istemem maalesef oluyor, görüyorum ama yine de yazayım. beni 3 sene sonra genel müdür olacaksın diye aldılar, direktör pozisyonuna. geldim baktım, bir enkaz. beyanname veremiyor şirket. ithalat yapamıyor. üretimi aksıyor. kimse bir şey bilmiyor. neye baksam yanlış. kısa sürede yağlı bir makine gibi işler hale getirdim şirketi, efsane işler yaptık, başardık. detayını başka bir duyuruda yazayım, şimdi anlatmayayım ama gurur duyulacak işler. neyse 3 yıl geçti yerine geçeceğim kişi "ya biraz daha dursan mı" dedi. covid movid derken 1 sene daha bekledim. 2022 başında "3-5 sene daha buradayım, kusura bakma" diyince ciddi ciddi iş baktım. bir başka yerde direktör işi buldum. maaşı da buradan çok iyi. istifa etmek üzere buradaki gm ile görüştüm. "başka şansım yok, benim kariyerim ilerlemeli" dedim. panik atak oldu, 2 hafta işe gelmedi, çok kötüyüm lütfen beni bekle istifa etme dedi. döndüğünde avrupa genel müdürüyle toplantı yaptı benimle. bu arada gitmiş avrupa yönetimiyle görüşmüş. ben de sağlığıyla ilgili endişe ediyorum, saf gibi. naiflikte zirveyim. neyse, "ne istiyorsun kalmak için" dedi. "sizin teklifiniz nedir" dedim. kaldığın her sene 6 maaş prim, dediler. süresiz. normal yıllık prim harici. ama gm olamıyorsun şimdilik, direktör kalacaksın. gm'nin altındaki tüm fonksiyonlar sana bağlı. adı gm değil. ok, peki maaş? maaşı da aldığın teklife getiriyoruz. kabul ettim, yeni sözleşme imzaladık.

2 hafta geçti, rusya savaşı nedeniyle oradaki ofis kapandı. avrupa yönetimi türkiye'ye geldi. benimle tekrar görüşme düzenlediler. üst yönetimde değişiklikler yapmak zorundayız, dediler. bana 3-5 sene daha kalıyorum diyen gm'yi zorla emekli ettiler ve beni gm yaptılar. 6 maaşlık retention bonus da aynen devam.

altın ve hisse
iphone 13 pro max
dyson v15
airpods pro 2
apple tv 4k
yeni koltuk takımı

sony tv
ps5
amazon kindle 4

Land cruiser benim de zaafım. O heybet hiçbirinde yok.

Parçayı sanayiyi düşününce vazgeçiyorum.

toyota'da olsa arac buyudukce derdi artiyor.

land cruiser gibi araclarla karada kolay kolay olum yok. ama insan yapisi sonucta senede 1-2 defa kesin sanayiye sokar seni, parcasini bulmak ne kadar kolay olur bilmem.

eger ufak tefek arizalari kendin halledeceksen, tek araba olarak degil ama ikinci ucuncu arac olarak, arada bir daga kampa falan gitmek icin alinabilir.

tek arac olacaksa ve araba tamircisi degilsen ben olsam bulasmam.

1 gün kadar kullanmıştım. Gerçekten güzel araç. Hobi amaçlı alınacaksa ve bol paranız varsa neden olmasın.

Benim kullandığım aracın sahibi gündelik olarak kullanıyor ama sıkıntı çıkarsa ikinci üçüncü dördüncü aracı olan, gerekirse sanayiye çekiciyle veya şoförle gönderecek maddi duruma sahip birisi. Şuanki aracı satıp bunu almak gereksiz heyecan olacaktır ama durumu anlayabiliyorum:)

kulaktan dolma bilgilerle dsg kötülemesi yapmışsın, ha derdin kendi tercihini gerekçelendirmekse asılsız iddialarla onu bilemem. piyasadaki eski modeller hariç, tüm vw grubu araçların otomatik vitesleri dsg. dediğin gibi olsaydı sarı sitedeki otomoatik vw lerin ikinci el fiyatlarından anlardık zaten. aksine otomatik olanlar daha pahalı. uzun süredir de dsg li araç kullanıyorum hiçbir arızası olmadı. kodiaq satıp 300bin km de uzay aracı da olsa alınmaz bırak landcruiser ı.

üstüne para verseler yapmam. kodiaq çok iyi araba. arada 18 yaş var. kendine bela araba. sanayiden çıkmazsın sonra.

@rentts 60 binde garantiden mekatronik değiştiği için kulaktan değil deneyimden dolma diyelim ✍

Alınmaz. Başınıza dert alırsınız. Gelin vazgeçin bu sevdadan.

Attan inip sallanan ata binmek gibi olur sizin iş.

üstüne ekstra 300-400 bin verseler bile bu değişimi yapmam. 99 model aracın ne zaman ne çıkaracağı belli olmaz.
bunun tek olur yanı şu, araç 2. aracındır, sadece dağa bayıra gitmek için kullanacaksındır o zaman hobi olarak düşünülebilir. ama günlük kullanımda falan asla almam.
mekatronik değişiminde de bir sıkıntı yok, kutu gibi bir parça. hayatınıza devam edersiniz aynı şekilde. motoru açtırmak gibi falan değil yani gayet temiz bir işlem.

çok mantıksız şehir içinde hantal, yakıtı tahmininden yüksek ve bir sorun çıktığında gerçekten anlayanını bulmanın wv gruptan daha zor olduğu bir araç.

bütçe varsa hsonu hobi amaçlı alınır mı, tabi olabilir. ama kodiaq gibi tek aracı satıp buna geçmek mutsuz eder. sadece hsonu off road yapılacaksa da jimny, samurai gibi ufak jeepler aslında daha keyifli.

gönül isterki bi rivian alalım hem günlük hem hafta sonu her yere coşalım ama durum öyle gösteriyor ki eldekiyle devam. teşekkürler arkadaşlar.

Tabii ki borsaya devam.

Şaka bir yana Tefas fonlarından
30 endeks
Kıymetli maden
Dolar üçlü sepeti yapılabilir.

Şu an benim için:

%41 TL (KKM)
%28 Euro
%18 Altın
%12 BIST
%1 ETH

paramız yok

düzgün beslenmeye

borsa altın dolar

borsaya yatırım yapmaya mecbursun.

ben annesine mi küfrettim anlamadım ki bana niye tik yok:)

Kriptoya yatırmıştim 10bin dolar buhar oldu.

Her zaman için ticarete ve borsaya. Borsada endeks 8500 olmadan da çıkmayı düşünmüyorum. O zaman da sadece yan tahtalardan çıkarım.

Çok sayıda yatırımım var ama altın ve ethereum odaklı ilerliyorum bu aralar.
Kriptoda dca'ya devam.

%100 BİST

BES (TR ve USA hisse senetlerine yatırım yapan fonlar + Altın)
Eurobond Fonları
Hisse Senedi Fonları
USD
EUR
Gram Altın

nakitli kredili kmh'lı nakit avanslı bist
arsa
bir de kimya alanında yeni bir şirket kurduk, sermaye koydum.

dostum kurtlar sofrasi bu is. sana ekspertiz disinda yardimci olacak kimse yok. ayni ailede birbirine pert arac satan insanlar dolu. duyuyoruz. inanamiyor insan. sigortaci bi dostun varsa, arac kac kez el degismis ona baktir, cok sahip degismemis olsun. ben hep oyle yapiyorum.

Filo araci olmamali. Egea fluence ibiza clio hemen elenecek. Cizik onemli degil kazasiz olsun. Tum sigortacilar plakadan bulur. Ozellik olmasa da olur arac sade olsun ama saglam olsun.
Ilk hedef marka toyota olmali

para babası youtube hesabını ve instagram hesabını takip et.
tam da senin bu dediğin şeylerden muzdarip insanlarla temiz araç satanları biraraya getiriyorlar.
birkaç videosunu izlersen anlarsın.
www.youtube.com
firsatarabalar.com

Golf al, ne de olsa odullu araba xd

Polo dicektim pardon

mümkün olan en az kmde ve en az yaştaki aracı alırsan buradaki riski minimuma indirmiş olursun.
vavacars tarzı kurumsal yerlere de bakmanı öneririm garantili sattıkları için.
onun dışında arkadaşların dediği gibi her türlü çakallık var.

parol ise yarar ates icin, ama tedavide antibiyotik bi seviyeden sonra sart gibi

Domuz giribi gibi viral birşeyse antibiyotik işe yaramaz. Bir doktora görünüp antiviral birşey kullanabilirsiniz.

çok zayıflara da gitmiyor çok şişmanlara da bence.

Cok basenlilere de gitmiyor bence.

Kimseye yakışmıyor bence.

Uzun boylu, ince bilekli, zayıf kadınlara yakışıyor bence.

nasıl bi yardım?

*ihtiyaçlarına destek ol (beslenme, banyo, ilaçlarının saati/alınması vb.)
*imkanın varsa, ihtiyaç da varsa bakıcı tut
*ilgilen, bol bol ziyaret et
*sohbet et uzun uzun, defalarca anlattığı şeyleri ilk defa dinliyormuş gibi hadi ya öyle mi demişti, aaa bunu hiç anlatmamıştın, e o kimdi ki benzeri reaksiyonlar vererek dinle
*son zamanlarında yapmak istediği ve yerine getirebileceğin bir şey varsa onu hallet (mesela ben annemi helalleşmek istediği, sürekli bunu sayıkladığı kişilerin köylerine götürmüştüm, hiç tanımadığım insanlar, bilmediğim yerlerdi, üstelik dini inancım da yok helalleşmek falan anlam ifade etmiyor bana ama o günlerce ağladı çok şükür helalleştim diye)
*mezar yeri, kefen vb konuları kendindeyken halletmek istiyorsa sen hallet
*son kez görmek istediği kişileri çok uzaktalarsa görüntülü ara, sohbet ettir
*ne yaşamış olursanız olun, ölmek üzere olan bir insana hesap sorma
*eğer kendisi de vefat etmek üzere olduğunun farkındaysa her şey normalmiş gibi davranın ama abartılı ve yapay neşeli hallerden, umutlu konuşmalardan uzak durun. herkesin her şeyi bildiğini bilsin ama yine de normalmiş gibi olsun tüm rutin

sorunuza yanıt oldu mu bilemedim, kendi deneyimlerimden yola çıkmaya çalıştım.

edit: diğer yanıtları görünce aklıma gelenler;
*sizinle de helalleşmek isteyebilir, dediğim gibi ne yaşanmış olursa olsun ne derse tamam deyin. psikolojileri gerçekten iyi olmuyor, helalleşmeyip onu o yükle bırakmanın kimseye faydası yok. kaldı ki sonrasında kendi içinizde de sorgulama yaşamanız, keşke helalleşseydim demeniz de çok olası.
*bu süreci rasyonel bir hissiyatla yürütmeye çalışın, ölüm ne kadar acı verse de hayatımızın bir gerçeği. sonrasında hayatınızın devam edeceğini bilin, kendi içinizde onunla vedalaşmaya başlayın. sonrası için kendinize kısa bir tatil, pozitif arkadaşlarla sık sık görüşme vb. planlar yapın. yas süreci aşamalarını da araştırmanızı öneririm.

varsa pişmanlığı, helalleşmek istediği, söylemek istediği, yerine getirmek istediği... onu yerine getireceğine dair söz ver. öyle güçlü söz ver ki tatmin olsun, emin olsun.

e ablacım hiç bilgi vermemişsin ki. neden ölüyor, kanser mi, idam mı ediliyor?

ölümcül bir hastalığı olan, 3 ayı kalmış biri diye düşünüyorum.

ben olsam hayatta bana dokunmuş insanlarla vedalaşmak isterdim. belki isteğim var ama gücüm, imkanım yoktur, biri bana bu konuda destek, yol gösterici olsa, çok hoşuma giderdi.

onun dışında, arayıp sormak, yanında olmak, kedisini köpeğini sahiplenmek, ondan geriye kalacakların emin ellerde olacağını hissetirmek.

en onemli seylerden biri kendini korumaya almak. olen gidecek ama arkasindan o travma ile sen kalacaksin. isteklerini yerine getir, son anlarini mutlu yasatmaya bak. ama isin icine dram, keder girince hemen konuyu baska yere cek/kafani dagitacak bisiler yap.

Bence sürekli şarj etme durumu bu cihazların sürekli kullanımını aşırı zorlaştırıyor. Ben kişisel tecrübelerime dayanarak bu teknolojinin hayatımı pek kolaylaştırmadığını düşünüyorum. Bende 7 serisi vardı, belki benim pek işime yaramamıştır ama kullanmayı düşünen kimseye şahsi olarak önerebileceğim bir ürün değil tabi özel bir kullanım amacı yoksa.

Sabahtan akşama şarjı biten akıllı saat olmaz. Gidip iyisinden bir huawei watch alıp çok memnun kalabilirsin. Bende düşük bir versiyon olan gt2e modeli var gayet memnunum. 10 güne yakın gidiyor şarjı. Unutuyorum ne zaman şarj ettiğimi.

Her gün veya ıkı günde bir şarj etmek benim çok canımı sıkardı. Uzun zaman huawei’nin düşük bir modelini (gt2e) kullandım, şimdi bi üstünü kullanıyorum (3 serisi). En az 10 gün gidiyor şarjı. Kullanımı da çok iyi. Tavsiye ederim.

yukarıda yorum yapanlar bence apple watch kullanmadan yorum yapıyorlar diye düşünüyorum. eğer telefonunuz iphone ise kesinlikle apple watch kullanın derim.

ben seri 2'den beri kullanıyorum ve memnunum.

spor yapmıyorsanız almanıza gerek yok.
spor yapmıyor olsam kullanacağım bir alet değil.

bence apple'ın en boş ürünü. amaç verimlilikse verimli bi ürün değil, kullanışlı mı, o da değil şarjı gitmiyor. aksesuar kafası kullanıyor millet.

se1 kullanıyorum, şarjı sabahtan akşama bitmiyor, ikinci günü bile çıkarıyor. şarj olma süresi çok kısa. akşam eve geldiniz, üst baş değiştirip yemek yiyene kadar şarj oluyor ve yine 1,5-2 gün çalışıyor. şarjı neden dert ediliyor anlamış değilim. telefona bakma sıklığınızı azaltıyor, navigasyon yapılabiliyor, siri ile birçok şey yapılabiliyor. aktivite kısmı zaten harika. yabancı kredi kartınız varsa temassız ödeme yapılabiliyor. tonla kullanım kolaylığı sağlıyor.

parası olanın almamasi bence hata olur ama bu ‘bence’. herkesin kullanım senaryosuna uymayabilir, denemeden bilemezsiniz. iphone ile başka bir akıllı saat kullanmak da çok verimsiz, apple watch’tan ötesi hikaye.

Kullanım amacınıza göre de değişir.
Iphone ile birlikte kullanıyorum huawei 3ü. Amacım gelen mesajları anında görmek, aramaları meşgule atmak veya gerekirse saatten açıp konuşmak(özellikle arabada işime yarıyor bu) yaptığım sporu takip etmek. Bunların hepsini iphone ile %100 uyumlu ve verimli şekilde yapıyor.

Bütün bunların yanında saatte sevmediğim 2 şey var: 1)şarjının kısa gitmesi( saati sürekli tak çıkar yapmayı seven biri değilim.)
2)dikdörtgen kadran.

Huawei’nin şarjı çok iyi giderken yuvarlak kadranı ve çelik kordonu çok şık duruyor.

Apple gömüp huawei över gibi oldum ama yukarıda yazdığım gibi en sevmediğim ve benim için önemli iki özellik de apple saatte var. O yüzden telefonum iphone olmasına rağmen apple watch almıyorum. Şarjı iyileşip tasarımı değişince apple watchtan devam. :)

2. El eski modellerden alıp kullanın bence. Hoşunuza giderse model yükseltirsiniz.

ben sahsen saat takmayi ve teknolojiyi sevdigim icin aldim.

tek kotu yani sarjinin az gitmesi ama denildigi gibi banyo yaparken veya otururken takiyorsunuz oluyor hemen. ki ben yatarken de takiyorum.

en sevdigim ozellikleri;
- titresen alarm, hic kimseyi rahatsiz etmeden uyanabiliyorsunuz.
- bildirimler ve hatta aramalari gorebilme, cevaplayabilme. ornegin havaalaninda kostur kstur giderken biri mesaj atinca (whatsapp dahil) direkt cevapla deyip konusarak yanitlayabiliyorsunuz. yani bu oyle bir anda yardimci oluyor. telefonu elde tasimak istemiyorum.
- her seyi loglamasini seviyorum, ne kadar yurumusum, kalp atisim vb.
- sekli hosuma gidiyor, kordonlarini degistirip kiyafetimle uyumlu hale getirmeyi seviyorum.

cellular olursa telefon hic yannizda degilken bile arama yapabilirsiniz. aradaki farka degmez, bence cok gerekli degil ama herkesin kullanim alani farkli, siz karar verin.

bende SE var, ekg'si oksijen seysi, always on display yok ama ben memnunum. belki 2 sene sonra ust modele gecerim.

bundan once Xiaomi Mi band kullaniyordum. ondan da memnundum acikcasi. onunla bir adim atmayi deneyebilirsiniz, sonra Apple Watch'a gecersiniz severseniz.

yurtdışında mısınız? yurtdışında premium un bazı özellkleri bulunduğunuz ülkeye göre kullanılamayabiliyor.
geçenlerde azerbaycandayken kafayı yicektim aynı sorun nedeniyle, sonradan öğrendim bunu.

Dik süpürgenin emiş gücü yüksek değil, en azından kablolu bir süpürge ile kıyaslayınca. Yine de temizliği çok iyi, çünkü başlığı dönüyor. Halıya yapışmış bir saç tanesini normal süpürge nasıl çeker, vakumlayarak. Bunun için çok güçlü olması lazım. Halbuki dyson'ın ucu dönüyor, saçı yerden alıp kaldırıyor, şu noktada vakum fazla olmasa da problem değil.

Dyson kablosuzlarin cekim gucu de cok iyi, ozellikle boost modunda. Tek eksisi şarj etmeniz gerek, ozellikle boost da calistiriyorsaniz 15 dk falan gidiyor. Diger modlari 40 dakikayi geciyor. Ben olsam suan yine kablosuzu alirim.

kablosuz olanin konforu oyle boyle degil.

ozellikle toz alerjiniz vs yoksa bence kesinlikle kablosuz olani alin, V10 ya da daha ustu bir model olursa sarji da daha uzun gider.

Toz alerjisiyle bağlantısı nedir?

dyson v15 şarjı en çok giden ve en güçlü olanı
ben v15 kullanıyorum ama annemlere v12 aldım arkadaşım da v12 aldı gayet memnun.

Annem kablolusunu kullanıyor. Eviniz büyükse (200 metrekare üzeri) kablosuz önermiyor satıcılar bile. Ya da yedek batarya alın diyorlar.

Şarjı uzun giden arıyorsanız Philips XC8049/01 öneririm. O zaman 200m2 evi de süpürürsünüz.

Kabloluya bence hiç gerek yok 10 yıldır kullanmıyoruz kablolu süpürge. Dyson V6 türkiyeye gelir gelmez almıştım. Sonra philips e geçtim fiyatlardan ötürü daha uygun.

Kabloluya göre evet biraz daha güçsüz fakat dedikleri gibi başlık döndüğü için yine aynı performansı veriyor.

Bir de nasıl ki arabalarda içten yanmalı motorlarda oluşan enerjinin tekerlere iletilmesine kadar geçen süreçteki enerji kaybı ile elektrik motorlarındaki bir değil ise, kablolu süpürgelerin motoru güçlü olsa da onların süpürgenin başlığındaki havanın emiş gücü düşük oluyormuş, kablosuzlarda daha az kayıp oluyormuş. Bu konuyu sadece bir incelemede dinlemiştim, detaylı araştırmadım bunu da göz önünde bulundurun derim.

kablosuzun pratikliği yeter de artar. kablo sök tak taşı vb dert.

video çekecekseniz ve işiniz bu alet üzerine olacaksa zaten pro max modellerine bakın bence.

imkanınız varsa 14 pro max yoksa 13 pro max de olur.

video kalitesinde dağlar kadar fark göremezsiniz ama 14 pro max i bi yatırım aracı olarak görürseniz sizi daha uzun süre götürecektir.

13 artık bir eski jenerasyon olarak kaldı.

13pro max+111

13 ile 13 Pro arasında özellikle de video-fotoğraf açısından çok fark var.
13 alırsanız pişman olursunuz.

13 Pro satılıyor olsaydı o da olurdu ama Apple artık onu satmıyor, başka mağazalarda satılıyorsa ve fiyat farkı sizin için önemliyse 13 Pro alın.

Bu arada video çekeceğinizi söylediğiniz için hatırlatayım isterim Pro'nun 128 GB versiyonu ProRes Raw mıydı neydi, bir formatta video çekmiyor. Videodan para kazanacak, ürettiğiniz video üzerinde oynamalar yapacaksanız 256 GB almaya çalışın.

merhaba, cevaplar için çok teşekkür ederim ama iPhone 13 pro da iPhone 14 pro da hiçbir yerde stokta yok. bir ay sonra getirim diyor, arkadaşım 2 hafta sonra gelecek.

bu durumda sadece iPhone 13 ya da iPhone 14 alabilirim :(

elimdeki iPhone 7 olduğunu düşünürsek, sanırım ikisi de bana level atlatır.

O halde telefoncudan 20 bin liraya 13 Pro alıp kayıt parası ödemek sizin için daha doğru olabilir.
O seçeneği de düşünün.

Eğer profesyonel video çekecekseniz Pro olmayınca sizi memnun etmeyebilir :(

14 o zaman

bana para kazandiran seyde tasarrufa kacmam..
alabilecegin en yuksek modeli al gec.

kesinlikle 14 pro.
14 pro ile diğerlerinin baya bir farkı var.

bireysel silahlanma, bol cephanelik.

The Road filmini izlemediysen, izle.

yazar yazmaz yazan yazar +1. en iyi hazırlık silahlanma olmalı. ve yedek. evine bir şey oldu ya da evinden uzakta yakalandın. gidebileceğin bir başka yer hazırlığı. minik bir depo kiralayıp orada tutabilirsin. kırsalda da gömmek bir çözüm olabilir. minik bir arsa alıp oraya hazırlıklarını gömersin.

mesela bu iş için tekne almazdım. silah varsa bütün tekneler bizim.

reddit'te preppers diye bir sub var, tam senin kafada insanlar. deli gibi kıyamet hazırlığı yapıyorlar. takip etmeni öneririm.

verdikleri en ana tavsiye fiziksel kondisyon. çok şaşırmıştım bu tavsiyeye ama aklıma yattı, adamlar diyor ki ne kadar stok yaparsan yap, sokaktaki güçlü adam değilsen stoklarını koruman mümkün değil. o yüzden bu herifler stoklamanın yanı sıra paso vucut geliştirme fitness falan kasıyorlar ahshsh.

Doğu Karadenize taşınmakla işe başlayabilirsin.
Küresel ısınma bu hızla devam ederse en son çöl olacak vatan parçası orası çünkü.

kaynaklari bol issiz bir yere git. mumkunse ada.

ama insanligin sonu gelsin bosver. dunyanin insansiz yeni bir baslangici daha iyi.

doomsday preppers diye belgesel vardı, youtubeda da aratırsan kafayı buna takmış insanların 5-10 yıl yaşayabileceklerini düşündükleri sığınaklarını gösterdikleri bölümler var

gibi
youtu.be

doomsday bunkers/shelters diye aramalar yap youtubeda

nato ve tsk üslerinden uzak bir yerde, yani nükleer saldırının hedefi olmayacak bir yerde, suyu olan ve toprağında buğday yetiştirebileceğin, merkezi olmayan bir yerde arsa alarak işe başlayabilirsin.

yapan bir asker tanıdığım var, yer lokasyon belirtmeyeceğim ama 3 sene önce 100 bin lira civarı bir maliyetle kendine ufak bir ev yaptırıp, çeşitli ürünler ve hayvanlar yetiştiriyordu. tamamen bu dediğin amaçla.

ondan gördüklerimi sıralayacak olursam, silah, depoda bolca kendi yetiştirdiği yiyecek malzemesi, yedek benzin, güneş paneli ile enerji üretimi, jenaratör, su deposu, et için 20 30 tane kaz, 3 sene gidecek kadar bir yemeklik yağ stoğu. hiç bir şeyimiz kalmazsa en kötü buğdayı haşlar yeriz diyor ki haklı adam.

ayrıca fiziki altın/gümüş kesinlikle. böyle bir senaryoda bankada milyonlarca liranın olmasının bir anlamı yok, devlet muhtemelen el koyar.

Şehir dışından ev al.

yahu bu anlatılan durumlara kadar düşülen bir senaryoda gerçekten hayatta kalmak isteyecek kadar yaşamayı seviyor musunuz? Fallout oyunundaki gibi nükleer kıyamet kopmuş
insanlar birbirlerini vurup yağmalıyor, ben hala kırsalda kendi kendime yaşamaya çalışıyorum ama ne için? Hayattan hangi keyifi almayı düşünüyorsunuz ki o aşamadan sonra? Elektrik zaruri ihtiyaçlar harici yok, gıda çeşitliliği çok az ve bir noktadan sonra hatta yok gibi, bulunduğun "güvenli" bölgeden ayrılamazsın, benzin falan zaten sıkıntı. Ee 10 yıl ya da daha fazla bu şekilde yaşadın diyelim bunun ne faydası var ki?

Bilmiyorum bu tarz bir "kıyamet" senaryosu olsa ben çok kasmam herhalde acısız şekilde giderim direkt. Ben yaşamayı seviyorum hayatta kalmayı değil.

kıyamet günü hazırlıkları yapan çok fazla insan var . aklımda daha çok kanada ve amerika'da yaşayanlar kalmış. bu konuda detaylı birkaç belgesel izlemiştim. evlerindeki sığınak depolarda koli koli konserveler stokluyorlardı .son kullanım tarihine göre tüketiyorlardı.tabi havlu kağıt tuvalet kağıdı powerbanklar vs.
hatta guruplar kurmuşlar tatbikatlar yapıyorlardı.
bu tip belgeselleri internette bulabilirsin.

Daha az film seyret. Zombili oyunları falan bırak. Bir de ciddi ciddi yanıt yazmışlar.

Oldu olacağı ülke içi ekonomik ve sosyal karışıklık, onu da yurtdışına yerleşerek kolayca aşarsın. İş imkanı falan ara, sorudan anladığım kadarıyla gençsin muhtemelen, o tür imkanlar sana daha açık olur. Çok pimpiriklenirsen Avustralya, Yeni Zelanda falan kas artık.

bide ciddi ciddi yazmışlar diyip akabinde akıl vermek...tamam en zekimiz sensin.

www.aleyha.com.tr

sitede farklı ürünlerde var göz atmanı öneririm.

Zombi apokalips senaryosu yazmışsın, onu ciddiye almadım ama diğer daha olası ihtimal için diyecek bi şey olabilir. Zannedersem yaştan. Belli bir süre sonra akıl verme modu otomatik yükleniyor. Neyse babam boomer ama ben X kuşağı mensubuyum, "OK boomer" çekmeden evvel peşinen söyleyeyim.

Mevcut dünyada gelişmekte olan bir ülkede orta sınıf hatta orta üst sınıf herhangi birinin bu tarz bir hazırlığa maddi ve mental gücü yetmez. Bu tarz kıyamet günü hazırlıklıklarının psikolojik bir tabanı var. Ama önce neden mantıksız olduğunu anlatalım:

Nükleer savaş senaryosunu ele alalım. 2 kişilik nükleer bir sığınak yaptırma maliyeti en az 2-3 milyon TL. Bu sadece inşaatı. Havalandırma sistemi, elektrik sistemi, gıda stoğu (ve bunların sürekli yenilenmesi), haberleşme tesisatı, radyasyon engelleyici kıyafetler falan derken çok rahat 7-8 milyon TL harcamanız gerekir. Kaldı ki burada bahsedilen ürünlerin birçoğunu doğrudan temin etmeniz çok zor. Ha bir de bu kadar masrafı yaptıktan sonra nükleer füzeler havada uçuşurken sizin sığınağa ulaşabileceğiniz mesafede olmanız lazım. Yoksa bi de yaptığınız masraf da boşa gider:D

Bilim kurgudan çıkalım. Kıtlık senaryosunu ele alalım. Bir depo tuttunuz mütevazı ölçüde. Gıda konserve istiflediniz. Peki o gıdayı kim koruyacak? Öyle ya da böyle birileri sizde gıda olduğunu görecek ve doğrudan hedef haline geleceksiniz. Kıtlık temalı birkaç film izleyince bile anlayacaksınız yiyecek sahibi sıradan bir vatandaş olarak neler yaşabileceğinizi.

Vandallık ve yağmanın gırla döndüğü bir dünya senaryosunda zaten orman kanunları geçerlidir. Sakladığınız her nakit, altın, gıda vb unsur sizi direkt hedef haline getirecek. Öyle ya da böyle sizden daha güçlü biri size saldıracak ve elinizde ne varsa alacak.

Daha da gerçek dünyaya inelim. Allah korusun bir savaş durumu... Siz uyanıklık ettiniz, böyle durumlar için bir depo tuttunuz yiyeceğinizi, paranızı ve kıymetli zıynet eşyanızı oraya sakladınız. 2 tehlike var: Savaş durumunda gıda sıkıntısı yaşanırken mutlaka birileri gıdanızın kokusunu alacak ve sizi bir şekilde yağmalayacak. 2. tehlike de şu sizi yavaşlatacak. Allah korusun yaşadığınız bölge yoğun düşman saldırısı altında diyelim. Herkes kaçarken siz malınızın derdine düşecek kaçamayacaksınız. Ya da her şeyi bırakıp kaçacaksınız. Sonrasında düşman askeri bölgeye geldiğinde sizin gıda deponuz ve varsa maddi birikiminiz size kalacak mı sanıyorsunuz?

Bu tarz hazırlıklar yapanlar yok mu? Var tabii ki. Mesela dünyanın birçok ülkesinde çok zengin iş adamlarının, girişimcilerin bazılarının bu tarz önlemleri var. Evlerinde, ofislerinde ya da ulaşabilecekleri noktalarda sığınakları olan iş adamları var. Hatta multimilyonerlerin mega yatlarının bazıları sığınak özelliklerine sahip:) Ama onları acil durumlarda o noktalara ulaştırabilecek bir ulaşım ağları da var mesela sizden farklı olarak. Uçak, helikopter, özel araçlar... O sığınakların ve ailelerinin güvenliğini sağlayacak güvenlik ve sağlık ekipleri de var mesela.

En önemlisi bunların hepsini finanse edebilecek, ve acil durumlarda ekibinin sadakatle onlara çalışmasını sağlayacak maddi güçleri de var.

Ya da devletlerin bu tarz acil durumlar için her sene güncelledikleri önemli insanlar listeleri ve tahliye sığınak planları var. Atıyorum ciddi bir felaket durumunda devletlerin "acil kurtarılacaklar" listeleri var ve direkt ordu eliyle bu adamları adreslerinden alıp sığınağa götürmek gibi planlar var. Mesela önemli bilim adamları, teknoloji üreticisi girişimciler, önemli devlet görevlileri için seviye seviye kurtarma planları yapılıyor. Bu senaryolar güncelleniyor.

Yani çok zengin ya da çok önemli bilimsel çalışmalar yapan önemli biri değilseniz, sıradan bir vatandaş olarak bunlarla uğraşmanın çok da bir manası yok. Ha acil durumlar için kenara biraz altın, nakit para atmak, nolur nolmaz diye konserve stoklamak sizin bileceğiniz iş.

ama bence harcayacağınız zamana ve masrafa yazık.

genelde insanlar alisveris bagimliliklarinin uzantisi olarak boyle seylere giriyorlar. terapi.

bir miktar nakdi döviz olarak evde güvenli bi kasada vs de tut.
cephanelik topla vs demeyeceğim ama bireysel silahlanma da evine yağmacı girdiğinde kendini korumak için başvurabileceğin bir diğer yol.
ev kendininse güneş/rüzgar vs gibi yollardan enerji elde etmenin yoluna bak.

kinetik enerjiyi elektriğe dönüştüren aletler var onlardan edin.
(benim deprem çantamda bir fener var mesela dinamolu ve usb çıkışı var mekanizmayı çevirdikçe en azından telefonumu şarj edebiliyorum)

daha profesyonel enerji çözümleri de var onlara da şuradan ulaşabilirsin
ecoflow.com.tr

bir de benim aklımda olan şey büyük bir depremde yolların çoğu patates olacağı için güvenli yerlere ulaşabilmek adına (tabi hayatta kalırsak) kross bir motosiklet.

otomobil ve arazi araçları en ufak bi engelde yolda kalır ama kross motoru dağa taşa vurabilirsin.

bu işin sonu yok, bütçene imkanına göre sky is the limit.

Zombi uzaylı vs değil de bir süredir amatör telsizcik lisansı fikri kafamda dolanıyor.

Deprem, sel, tsunami gibi sebeplerle iletişim alt yapımız zorlamaya çok müsait.

Elinizdeki paraya da bagli tabi ama hepsinden biraz biraz bence

bakır

Ben dolara yatırırdım parayı. En az 1 yıl dokunmayacağım diyorsanız vadeli USD hesabı açabilirsiniz. Odeabank %3,50 faiz veriyor(muş)

Uzun vadede cevap hep aynidir: altin

Gram altın düne göre 20 lira, geçen haftaya göre 80 lira yükseldi.

Dolar da nispeten düştü falan.

Yani alım yapmadan bi süre takip etmekte de fayda var.

hisse

ihtyaçlarını almışsın, bundan sonra sana tavsiyem hisse al.
1 sene sonra bana dua edersin =)

Ömrünü doldurmuş ya da doldurmaya yakın beyaz eşyanız varsa acilen yenileyin. Özellikle çamaşır ve kurutma makinelerinin fiyatı çok kısa sürede %150 arttı. Robot süpürge düşünebilirsiniz. Bunun dışında eğlence için gerekli her şeyi edinmişsiniz. Mevsim kış, çay-kahve makinelerine bakabilirsinşz.

bu şekilde harcamalar yaparak para kazandığını düşünüyorsun ama aslında normalde ihtiyacın olmayan şeyleri aldığın için para kaybediyorsun. enflasyondan dolayı satın alımlarını öne çekiyorsan, sadece ihtiyacın olan şeyleri alacağına emin ol. onları da max taksitle al. onun dışında zaten ihtiyacın olmayan şeyi alma. paranı da türk lirasında tutma, dolara falan koysan bile olur, ama boşa harcama yani.

bot demişsin mesela bot ve montlar zaten pahalı şu an, kuru da herkes 25-26'ya göre ayarlamış durumda. ihtiyacın varsa al yani yoksa çok büyük indirim olmadığı sürece girme derim.

Bana şu şartlarda, şayet yatırım yapmak için kayda değer bir miktar da ayrilamiyorsa, mal değil de hizmet almak daha mantıklı geliyor. Eğitim olur, dil kursu olur, psikolojik danışmanlık olur, masaj olur...

Roket adam hakli. Ben survivor moda gectim sadece elzem seyleri aliyorum cunku sonrasi belli degil. Al ver ekonomiye can ver devrinde degiliz maalesef.

Ben hep kullandığım şeyleri senelik stokluyorum genelde. Mesela güneş kremi.

boyle amacsiz alisveris yaparak kar edemezsin. bu davranis alisveris bagimliligi, finansal olarak baska bir temeli yok. turk lirasinda kalmak istemiyorsan doviz alirsin, hisse alirsin vesaire. turk lirasinda kalmak veya gereksiz canta almak tek iki secenek degil... ki bence dogru duzgun kullanmayacagin ve 2-3 seneye modasi gececek teknolojisi eskiyecek ivir zivir yigmak turk lirasinda kalmaktan daha kotu.

savasta veya kitlikta degiliz, abartmayin. edecegin 30-40 lira kar, evinde koyacak yer bulamayacaksin,, dertsiz basina dert alacaksin.

Uygulamanız biraz saçma çünkü ihtiyacınız olmayan şeyleri de alıyorsunuz. Düzenli olarak dolar alıp paranızı USD vadeli hesaplarda tutabilirsiniz. Gereksiz alışverişten iyidir.

fobot süpürge + dyson süpürge + hisse

Geçmez genelde bende de vardı bademcikleri tıraşlattım.
yani nerdeyse yüzde 90 ı yok oldu bademciklerin.

Zamanla geçer hocam. Yine de kbb ye kontrole gitmenizde fayda var.

Hayır

@kaiserr
peki bunu izlemenin yolu nedir, sd kart alsam kendisi kayıt yapar ve sonradan izleyebilir miyim? Mesela gece nolmuş diye sabah bakabilir miyim?

kendisi çok az bir süre kayıt yapıyor.
sd kart takarsanız son bir kaç günü sanırım izleyebiliyorsunuz evet.

Kendisinin hafızası yok nas özelliği varsa pcye kaydedebilir.ama genel itibariyle hafıza kartına kaydetmesi makul ister parçalı şekilde kayıt isterseniz film şeridi şeklindedir kayıdı izleyebilirsiniz bir güvenlik kamerası kadar olmasada idare eder. Hafıza en az 64 olursa daha önceki kayıtlar geç silinir

Ben 16gb hafıza kartı taktım. Sadece hareket olduğu zaman kayıt yapıyor yaklaşık 5 günlük kayıt yapmakta.

o iş yaş kanka sal gitsin.

"aşık oldum" diyorsan sonuna kadar devam.

Bir aydır tanıştığınız, hiç bir zaman bir araya gelmediğiniz o ekranı kapattığında nasıl bir insan olduğunu bilmediğiniz biriyle evliliği ve bunu mümkün kılmak için ülke değiştirmeyi düşünüyorsunuz.

Bu kişi Türkiye'de olsa ya da siz Rusya'da olsanız bile bu kadar yükselmek için çok erken bir zaman olurdu. 1 ayda birini tanıyabilmiş olamazsınız. Gördüğünüz kişinin ne kadar gördüğünüz kişi olduğunun garantisini kendinize veremezsiniz.

İnsanların bunalımdan, stresten "farklı olmak istedikleri" bir dönemleri olur. Birkaç hafta, birkaç ay başka bir hayat yaşamaya çalışabilirler. Neticede bunlar gelip geçicidir. Bu bir çok sevecen ve umutlu olan kişi aslında bir süre sonra gerçek kimliği olan atıyorum bıkkın ve agresif, boşvemiş haline dönebilir.

Halinizden memnunsanız vakit geçirin, büyük kararları şimdiden düşünmeye gerek yok. Hele bir turist olarak gidin, ziyaret edin yaşamayı planladığınız ülkeyi en azından.

Yanlış anlamayın ama belki ülkesinden sizin sayenizde kaçmak istiyordur. Savaş olması akla bunu getiriyor. Bir ay bunları düşünmek için çok erken. Kendini dert sahibi yapmışsın. Durum böyle değilse de gittiği kadar git.

Ya hoşlanmayı anlarım ama daha görmeden nasıl sevgili oldun da gelin adayı dedin? Belki Harun abi. Belki sen gibi 5 kişiyle daha görüşüyor. Bu hayale bir kadınlar kapılıyor sanıyordum.

yüz yüze görüşmeden türkiye içinden bile uzak mesafe ilişkisi her şeyi belirleyemez. Mutlaka görüşün. Ne yapın edin birlikte zaman geçirin.

Diğer konulara çok takılmayın bence. Hayat bunun için çok kısa...

Eğer Rusya'daki hayatından memnun ise, önce bir kaç hafta izin alıp bir yanına gidin. Hem yüz yüze tanışırsınız, hem de bu konuları konuşursunuz. Rusya'da karar kılarsanız, istifa edip gidin. Türkiye'ye gelmek istiyorsa (bence şu aşamada bu daha mantıklı), gelsin burada evlenin...


.

arayışını ülke sınırları içinde sürdür, naif kardeşim.

Kulağa hoş geliyor da olayın sihrine erken kapılmışsınız cidden. Önce bi yüz yüze görüşün falan.. Çok fazla rusla evlenen türk var. Niyetlerini bilemeyiz ama ciddi düşünen oluyor mu oluyor..

Onun bir mesleği var mı? O gelsin? En kötü rusça ile ilgili bir şeyler yapar belki.

O sizle olmak istedikten sonra 12k ile de geçinilir ne olacak ki? Ben 15 ile geçiniyorum ama kiram 4k tabi öyle olunca ucu ucuna yetiyor.

Buradaki tek önemli nokta umarım kadının niyeti iyidir.

yüz yüze birden fazla defa uzun uzun görüşmeden asla kritik ve büyük kararlar vermeyin. bu düşündüğünüz şeyleri ancak bu görüşmelerden sonra gerçekçi bir şekilde muhakeme edebilirsiniz.

30’u aşmış insanların yüz yüze gelmeden, birlikte aynı evi paylaşmadan aşktan bahsetmesi bana anormal geliyor.

Üniversitedeyken en yakın arkadaşım, bir siteden İngiliz bir erkekle tanıştı. Adam müzik öğretmeniymiş, piano çalıp bestelerini benim arkadaşa gönderiyormuş, yürüdüğü sokakların resmini çekip benim arkadaşa atıyormuş. Çok ilgili ve sıcak davranıyormuş, onun dediğine göre biz spordayken bile merak ediyormuş. Arkadaşım da bana " Aşırı romantik, ben aşık oldum galiba" deyince ben çok erken karar veriyorsun dediğimde, " ben eminim" demişti. Onlar bir iki ay rüya gibi vakit geçirdiklerini söyledi. Sonunda büyük gün geldi çattı, çocuk İstanbul'a gelmiş. ;) Benim arkadaş sırf çocuk geliyor diye evine bir de dolap aldı öğrenci şartlarıyla, eşyalarını koysun diye. "Ben her ne kadar, bu çocuğu yeterince tanımıyorsun, sapik olabilir, katil olabilir. " dediysem de çocuğu taksiyle almaya gitti. Sonra eve geldiklerinde çocuk sürekli aç olduğunu, ne zaman yemek yiyeceklerini, sabah erkenden kalkıp duş alıp kahvaltısını tek başına yapıp, sonra benim arkadaşı bekleyip tekrar kızla kahvaltı yapması, sonra gezmedeyken bile kıza ne zaman yemek yiyeceğiz diye sorup 1 hafta boyunca tüm yemekleri kıza ödetmesi ve kız lavaboya gittiğinde arkadaşımın bozuk parası olmadığından 1 lira için 100 lirayı bozması, çocuğun hiçbir şey yapmaması. Sonra havaalanına giderken, çocuk elinde bir kese parayı sallayıp, bak bu kadar param arttı demiş. Sonra ülkesine döndüğünde çok güzel bir haftayı diyip tekrar gelmeyi istiyorum demiş ;)) benim arkadaş da hayalet taklidi yapmış. Demem o ki, çok kaptirmayiniz kendinizi, benim arkadaşın yabancı sevgili istemesinden oldu hep bunlar. ;))

aynı senaryoyu yaşayan bir arkadaşım oldu. hatta kadın sadece rusça, erkek ise sadece türkçe biliyordu. sıkıntılı bir süreç sonunda evlendiler ve çocukları oldu. ama sonsuza kadar mutlu yaşamadılar. çocuktan 4 sene sonra boşandılar.

kadın burada çalıştığı şirketin evli sahibi ile takılıyor. arkadaşım olan şahıs ise çocuğa bakıyor.

kötü örnek ancak dikkate alman faydalı olacaktır.

Başlığı görünce aklıma ilk Rusya ya da Ukrayna geldi yanılmamışım, boşver hocam onu yaramaz sana.

Benim bir yakınım pandemi dönemine denk gelen online tanışma sonrası Uzakdoğu'dan bir kızla 2 buçuk sene boyunca sadece görüntülü görüştü. Ülke kapalı olduğu için ne kız buraya gelebildi ne de bizimki oraya gidebildi. Birbirleri ile yüzyüze ilk karşılaşmaları anca geçen hafta falan. Ama görüşme sonrası da birbirleri ile uyumlu olduklarını idrak ederek devam ettirme, hatta ilerletme kararı aldılar. Ama bu bir istisna. Gerçek hayatta da görüşün bir, ondan sonra karar verin derim.

Olur tabi.
Metabolizman hızlanır güzel olur

Yürümeden yatakta yatarak da kilo verilir.
Tamamen kalori açığı ile alakalı. Yürümenin bu olaya tek etkisi kalori açığını artirmasi.

Yapacaginiz her ekstra şeyin faydası olur.
Günlük yediğiniz her şeyi kalori olarak takip ederek başlayin ve su siteden kac kalori yaktığınıza bakin;
tdeecalculator.net

olur.

10.000 adım = 200 kalori
Bir paket cibs = 568 kalori

48 kiloluk bir insanı yürüyüşüyle 148 kiloluk bir insanın yürüyüşü,
18 yaşında biriyle 38 yaşında birinin yürüyüşü,
hayatı boyunca oturmuş biriyle aktif birinin yürüyüşü,
kadın ile erkeğin yürüyüşü,
midesi boş biriyle tokun yürüyüşü,
ilk yürüyenle 100 gündür yürüyenin yürüyüşü,
2 km/h lik tempo ile 6 km/h lik yürüyüş
elbette ki aynı kaloriyi yaktırmaz.

Ben bunlar zaten biliniyordur diye bu konuya girmeden, zayıflamak için kalori yakmaktansa kalori almamaya odaklanmanın daha doğru olacağına vurgu yapmak istedim ama sanırım konuyu biraz daha açmak gerekti.

Protein, yağ ve karbonhidrat dengesini ayarlayıp, alınan toplam kalori miktarını da azaltmadığınız sürece zayıflayamazsınız.

Verilir. Ben öyle kilo verdim. Oradan biliyorum.

İmkan varsa bisiklet tercih edilerek çok daha iyi sonuçlar alabileceğinizi söyleyebilirim. Yürümenin sıradan ve sıkıcı bir hale dönüşebilme ve dolayısıyla bırakma riski yüksek fakat bisiklet ritüeliyle birlikte bir disiplin ve süreklilik sağlayabilir. Tabi bisiklet için uygun mesafeyi güvenle ve keyifle alabileceğiniz bir yerde yaşıyor olmak önemli.

düzenli yürüyen ve yemeğine de dikkat eden bir akrabam eridi gözümün önünde. hiçbir diyet programına uymadı. ama her gün, evde misafiri olsa bile bırakıp aynı saatte yürüdü ve adımlarını da saydı. yağmur çamurda bile "neyse bugün de gitmeyeyim" demedi. o kadar dikkat edince zaten eve gelip yarım ekmek gömesin gelmiyor, emeğine saygıdan yemeği de kısıyorsun.
azmedin, yaparsınız.

10k adım = 200 kalori mi ?
10k adım = şu kadar kalori yazan adamdan koşarak uzaklaş :)

10k adım atarak kilo verirsin ama burada işin püf noktası devamlılık.
kafayı kırıp yağmur çamur kar demeden her gün 10k adım atarsan 3-4 ayda 10kg garanti verirsin.
( kola patates vs junk food yemeyeceksin tabi)

tempolu yürüme çok daha farkettiriyor.

nuisance +1
yürümeden yürümeye fark var.

İbni Sina da 1000 yıl önce yazmış en iyisi itidalli yürüyüştür diye. (İtidalli diyor ama tempolu demek istiyor).
Bir de bazen işte yazıyorlar şu kadar kaloridir diye ama o biraz hileli. Çünkü kalori yakımı sonrasında da devam ediyor ve iş sadece kalori değil dört beş farklı yoldan iyileşiyor vücut sıkılaşıyor falan.

basiti

UYARI: Bazı alıntı kelimelerde yumuşama olmaz: ahlak / ahlakın, cumhuriyet / cumhuriyete, evrak / evrakı, hukuk / hukuku, ittifak / ittifaka, sepet / sepeti, tank / tankı vb.

Çok heceli kelimeler ünlüyle başlayan bir ek aldıklarında sonlarında bulunan p, ç, t, k ünsüzleri yumuşayarak b, c, d, ğ’ye dönü­şür: kelep / kelebi; ağaç / ağacı, kazanç / kazancı; geçit / geçidi, kanat / kanadı; başak / başağı, bıçak / bıçağı vb. Ancak birden fazla heceli olduğu hâlde sonlarındaki ünsüzleri yumuşamayan kelimeler de vardır: anıt / anıtı, bulut / bulutu, kanıt / kanıtı, ölçüt / ölçütü vb.

cevap sorunun içinde gizli. güvenmek istiyorsanız o parayı vereceksiniz.

morhipo'ya da bakabilirsiniz bazen boyner'den bi tık uygun olabiliyor varsa.

morhipoda satıcılara güvenemedim. o yüzden tam kestiremiyorum orayı da.

parfüm olduğundan iadesi de sıkıntılı. o yüzden sordum. morhipo daha mı güvenilir dersiniz?

parfüm şişesinin altında batch code u var.
www.checkfresh.com
şuraya batch code u girip kontrol edebilirsin.
orada parfümün tazeliği üretim tarihinden anlaşılıyor.
parfümlerin raf ömrü 2 yıl bu arada.

Sahtelerde de Batch code var. Parfumun amerika fiyatina bakin. Yarisi falansa sahtedir genelde.

Sephora, boyner, sevil'e bakin.

sunun yurtdisindan gelisi nasil oluyor bilmiyorum ama 4 senedir kullaniyorum. yurtdisindayken almistim. hem kapagi inanilmaz kullanisli. kus gagasi gigi olan agizliklilardan nefret ediyorum bi baya sise kapagi gibi. hem de soguk sicak tutma konusunda efsane
www.amazon.com.tr

@mekare; kesinlikle ben de tarif ettiğiniz gibi kuş gagası gibi olan, dar ağızlı termosları sevmiyorum. Bu yüzden tasarım da çok önemli.
Dediğiniz markayı ilk defa duydum, teşekkür ederim inceliyorum hemen

zoji hepsini döver zamanında çok araştırdım.
ty.gl
Stanley de contigo da kullandım.
Bunun yanına sıcak tutme ve pratiklik olarak yaklaşamaz bile.

www.ebay.co.uk

su markanin buna benzer bir urununu kullaniyorum, hayatimda boyle sacma sey gormedim, bundan 4-5 kat daha pahali urunlerden daha uzun sicak tutuyor, sabah koydugum kahveyi aksam ustu cok sicak oldugu icin bekletip iciyorum, bence uretim hatasi zira boyle bir dayaniklilik absurt. soguk tutmasi da sahane

türkiye yol geçen hanı iran, rus, ingiliz istihbaratı kol geziyor.
aynı şekilde rus, azeri, iran, arnavutluk mafya grupları da.
avm’dekiler genelde bu yabancı mafya hesaplaşmaları oluyor.

Algıda seçicilik tamamen tesadüf. Suna benziyor Türkiye'de tecavüz vakaları artmadığı halde aksini iddia edenler rakamsal veri sunmadığı halde sadece sosyal medyanın vermiş olduğu algı bombası ile böyle düşünülmesi gibi.

Avmlerde bu tür olayların yaşanması ise oldukça sıradan zira avmler insanların topluca bir araya geldiği yerlerdir.

Yolgecen hanı yazan arkadaş eskiden bu silahlı çatışmalar oldukça sıradan şeylerdi hatta her gün her semtte olan şeylerdi her semtin mafyası olurdu esnaf mafyaya haraç ödemeden iş yapamazdı herkes belinde silahla gezerdi şimdi duyduğumuzda / okuduğunuzda gündem oluyor şaşırıyorsunuz!

EnPara beyanı: "Enpara.com, QNB Finansbank’ın ayrılmaz bir parçası olduğu için tüm bankaların tabi olduğu kanun, düzenleme ve denetimlere tabidir, bu sebeple Enpara.com’daki mevduatlarınız da devlet güvencesi altındadır." Kastettiği güvence: www.tmsf.org.tr

Altin için saçma sapan bir makas uyguluyorlardı diye sinir etmişti beni bir ara. Başka bankadan aç bence.

abi diger bankalar ne kadar guvenilirse bu da o kadar guvenilir iste kafasina gore dukkan acmiyor adam sonucta finansbank'in bir olusumu hepsi BDDK onayli vs vs falan.

enparada altın makası çok iyi değildi @hububrad'ın söylediği gibi. garanti bile daha iyiydi yani.

altın makası çok kötü başka bankadan aç

Egea alırım, tertemiz kafam rahat gezerim. 2011 model Volvo'lar Ford zamanından kalma teknolojiye sahip. Bir derdi çıkarsa oturup uğraşırsın.

Vavacars > usta
2021 > 2011
20k < 150k
Volvo pahalı
Egea ucuz

Ben olsam Egea alırdım.

egea'ya hakaret nitelikli başlık olmuş.

ikinci el piyasasını da düşünürseniz, otomatikman egea'da karar kılıyorsunuz.

egea

egea tabi ki.

egea yazanlar hic s60 kullanmamis diye tahmin ediyorum, tabi ki s60 :)

Egea’ya sorsan Volvo diyeceği bir versus.

volvo'nun kilometresi daha yüksek olsaydı kararsızlığınızı anlayabilirdim ama bu şartlar altında kesinlikle s60

ucuza premium arac diye birsey yok. 10 yasini gecmis 200bine dayanmis premium araclarin cogu bas agritir, ilk 5 sene sen mis gibi binersin, sonra arac sana "hadi bakalim sira bende" demeye baslar, ocagina incir agaci dikene kadar sirtlarsin.

mevzu senin ne kadar arac sevdiginle, araci nasil kullanacagin ve butcenle alakali. Eger senede 20-25bin yapacam diyorsan ve prestij icin premium araca ihtiyacin yok, a noktasindan b noktasina gotursun, kolay elden cikartabileyim diyorsan bu versusta fiat alinir.

yok ben arabaci bir adamim, sanayi muhabbetini seviyorum, fazla yol da yapmayacam haftasonlari gezsem yeter, bir de sekil icin de ihtiyacim var, piyasasi olup olmadigi onemli degil diyorsan volvo.

egea bas geç.

satış sonrası hizmetler sunar.

Egea sedan olsaydı s60 derdim ama hb olduğu için egea :) sedan sevmiyorum.

Ford sonrası volvo tecrübesi olan herkes bu versusa özellikle de bu şartlarda egea der. Sosyal medya pr çalışmaları nedeniyle muhtemelen volvo tecrübesi de olmayanlar s60 demiş olabilir, hoşgörmek lazım.

Egea üzmez. Üstelik 2021 model ve 20 km'de. Şayet dizelse multijet motora sahiptir. 1.6ları çok iyidir. Tam Donanım paketi de varsa çok memnun kalırsın. Üstelik olası bir durumda volvodan daha kolay satar, daha ucuza onarımını ve parça teminini halledersin. Hayırlı olsun.

Ben s60ı alırdım.

1- evet

2- evet ama vergiler düşüldükten sonra

3- vergiler düşülür

1 ve 2 no lu sorulara yanıtım kısaca evet.

istersen 100 bin lira maaş al kıdem tazminatın belirlenmiş tavandan hesaplanır.

@okumakserbestbegenmeksart vergi neye gore hesaplanir peki? belli bir yuzdesi var mi onun da? bir de bu tavan tutar yil basinda mi belirleniyor?

kıdem tazminatından gelir vergisi kesilmez. sadece binde 7,59 damga vergisi kesilir.

@kibritsuyu haklıymış. 2018’den sonra değişmiş :) öncesinde gelir vergisi kesintisi yapılıyordu

Hayır 2018 değil, hiçbir zaman kesilmiyordu. 20 yıllık meslek hayatımda yok, öncesini bilmiyorum.

Şu siteden kolayca hesaplayabilirsiniz.
www.verginet.net

Tavan tutar yeni yılda belirleniyor diye biliyorum ama sanırım bu yıl ortasında asgari ücret artışı ile aynı zamanda o da yükseldi.

mugla akbük koyu. marmarise giderken ugramistik marmariste oyle guzelisi yoktu:(
marmariste tekne turu/ heavenli bi sey alex kaptanin teknesi de guzeldi alex bey ilgiliydi. muziksiz relax bir ortam, koylar keyifli yuzmesi. surf tahtasini kapan geziyor

Akyarlar

geçen ay marmaris sogutkoyde, bugun vedat milor’un paylastigi beach’teydik.
www.instagram.com
bugune kadar bozburun, selimiye, datça civarında cok tatil yaptim, yedigim en iyi yemekler ve gordugum en iyi tesisti.

öncelikle saat konusu çok fazla değişkenin olduğu bi konu.
linklerdekilerden gördüğüm kadarıyla klasik bişi arıyorsunuz.
klasiklerde de en büyük ayrım otomatik/quartz (pilli) ayrımıdır.
bütçe ayırıp bir saat alacaksanız ben otomatik almanızı öneririm.
otomatik saatler birer eserdir.
ben kendi otomatik seiko'mu
www.abtsaat.com den almıştım piyasada en görece uygun fiyatlı saatler ve markalar buradaydı ben baktığımda.
saat and saat i çok tavsiye etmem servisi ve satış sonrası desteği çok kötü.

Edip saat var Bakırköy de mağaza ve İnternet sitesinde çeşit oldukça fazla. Paylaştığın tissot güzel ama ben olsam 10k verip klasik saat almazdım. O paraya en iyisinden bi huawei smart watch alabilirsin.

ziverbeydeki barış veriner kliniği iyidir, avcılardaki veterinerlik fakültesinden hocalar ile çalışıyorlar gerektiğinde.

Ciftehavuzlar vet animal, vicdan sahibi, deneyimli insanlar.

Ada veteriner klinigini oneririm kesinlikle

Çok teşekkür ederim, bakacağım hepsine. Sevgilerimle..

Ada +10000

ptt ye sordunuz mu ben londra ya bişi gönderirken en uygun fiyatı ptt den almıştım

Pts firmasından fiyat al. Ptt turpex var DHL anlaşması var onun uçaklarıyla iletim yapıyorlar hızlı gider. Öncelik veriliyor ama gümrük beyaanı isteyebilir turpex için lütfen göndermeden önce bilgi al

hadi diyelim bitcoin ve etherium cok buyuk ralli yapti ve her yil 20% artis oldu.

ayda 100 lira yilda 20% getiriyle 20 yilin sonunda 250bin yapar. enflasyon nasil olur bilmiyorum ama su anki halde de 5 yasinda corolla olmuyor :( biraz arttirmak lazim katilimi

TL koymaktan daha iyi, böyle her ay hisse/altın/coin biriktirsen yıllar içinde büyükçe paralara dönüşüyor ama 50'şer değil daha yüksek yapmaya çalışman lazım. Ayrıca kripto özelinde konuşuyorsak büyük ralli görürsen (btc 5-10x yaptı diyelim) satıp beklemen daha hayrına olur. Kar satışı yapmak önemli.

Özellikle 10-20 yıllık düşününce dünya krizine veya balonuna denk gelmek olası geliyor bana. Onu kullanabilen zengin oluyor işte.

edit: bu arada Türk halkı borçlanarak biriktiriyor. Var olan 50 lirası ile değil, kredi kartıyla 500 liralık şey alıp 50'şer taksitle ödüyor ama aldığı şey götürüsü olan şeyse zarar ediyor, getirisi olabilecek şeyse kar ediyor. Mesela kredi kartına taksitle düz altın bilezik satılıyor kimi yatırım için onu alıyor.

her ay bir tane gram alın.

yatırım altınla dövizle olmaz, yatırım dediiin şey paradan para kazanma sanatıdır. Bunun da türlü yolları var.
mesela bence şu an için en iyi yatırım hisse senedi.
instagramda temettühocam diye bir hesap var şu gönderisine bi bakın
www.instagram.com

bir örnek;

2016’da 9000 liralık (o zamanın kuruyla 2500 dolarlık) Hektaş hissesi alan adamın temmuzda 1 milyon lirası olmuş.
Yaklaşık 57.000 doları.

Yalnızca 6 senede 2500 doları 57.000 dolar yapmış.
Dolar bazında 23’e,
Tl bazında ise 111’e katlamış parasını.

işte doğru yatırım böyle bir şey.

kısa vadeli düşünmeyeceksin, yatırım yapacağın şey ne ise (hisse, fon, eurobond vs) iyi araştıracaksın.

simdi oncelikle sordugun soru para biriktirmek degil yatirim. Burada sorun: ayda 100 lira cok dusuk bir miktar ve kimsenin aklina gelmeyen harika bir yatirim bulsan bile (bitcoin ve etherium degil bu) 20 sene sonra araba alamaz.

eczanelerdeki hızlı testler var onlardan al yap kendin hastaneye gidip para ve zaman kaybedeceğine...

öncelikle geçmiş olsun
ama fip atlatılan bir şey değil.
kediniz iyileşmiş ama gelen kediye fip'i kediniz bulaştıracak muhtemelen.
yani fip olan ve iyileşen kedi fip'i atlatmış olmuyor, onu demek istiyorum.
hatta -allah korusun- ona hep iyi bakılması lazım bu yüzden ki tekrar nüksetmesin.

dolayısıyla şu anda hasta olmayan herhangi bir kediyi alabilirsiniz ama aldığınız kediye fip bulaşacak ve o da hasta olabilir.
o yüzden fipli kediler genelde tek kedi olurlar ya da evde halihazırda birden çok kedi varsa onlar aynı şekilde bırakılırlar çünkü biri hasta bile olsa hepsi yüzde 99 taşıyıcı olur.
yani tersten düşünüyorsunuz.

bu nedenle kedinizin altı ayda ya da yılda bir gerekli tahlillerini, testlerini yaptırmayı unutmayın.

blatta hiberna +1

@blatta hiberna
teşekkürler iyi dilekleriniz için...

"aldığınız kediye fip bulaşacak ve o da hasta olabilir" demişsiniz.
çalışmalar bu bulaşıcılığın çok nadir görüldüğünü gösteriyor

ccah.vetmed.ucdavis.edu

ilgili kısım

Is FIP contagious?
Cats with FIP do not appear to be very contagious
to cats that they come in contact with. Although this has
been based mainly on clinical observations, it has also been
confirmed by laboratory studies. We have not observed
contact transmission in experimental settings. Furthermore,
cat-to-cat transmission implies that every FIPV isolated
from a group outbreak of FIP will be genetically identical in
its 3c gene mutation. As I mentioned earlier, we have yet to
observe this. However, we now know that FIPV is present in the feces of most cats with FIP, so horizontal transmission is theoretically possible, although very uncommon.

çevremde fip olup iyileşen ve yanına yeni kedi alınıp sağlıklı bi şekilde hayatına yıllardır devam eden kediler var.

makalenin son cümlesi zaten teorik olarak mümkün ama çok sık rastlanan bir durum değil diyor.

kedinizin fipi atlatmış olması bir daha fip olmayacağı anlamına gelmez. fip denen bela kedinin strese girmesiyle tetiklenebiliyor. en az biri yetişkin iki kediyi aynı eve almak karakterleri nasıl olursa olsun onlar için stres demek. buna bir de fipli kedinizi eklerseniz büyük olasılıkla tekrar fiple yüzyüze kalacaksınız demektir.

hele gelecek kedi yavru ise problem iki kat artar. erkek kediler (bazı deli bireyler hariç) kesinlikle yavru istemez. dişilerde de her dişinin yavru kabul etme garantisi yoktur.

@tururo
fip, nedenleri, tedavisi, nüks riski ve tetikleyebilecek faktörler hk. yeterince bilgi sahibiyim.
teşekkürler.

"hasta olabilir"den kastım ıslak fip dediğimiz aktif hastalığa çevirmesi değildi.
taşıyıcı olarak fipli kedi olacak yüzde 99 ihtimal.

sizin dediğiniz bulaşıcılığın nadir görülmesi araştırması belirli temaslar için mi yoksa sürekli birlikte yaşayan kediler için mi ona bakmak lazım.
orada "temasta bulunan" diyor.
benim de evde geçici olarak baktığım, bir odada izole halde yaşayan bir kedim fip'ten öldü, diğerlerine bulaşmadı.
ama işte "birlikte yaşamak" farklı bir şey
o yazının devamında "uncommon" da olsa, dışkıda bulunduğu ve bu şekilde bulaştığı yazıyor.
aynı evde senelerce aynı kum kabına tuvaletlerini yapacakları için bu "uncommon" ifadesi bence yetersiz bir ifade bu durumda.

ama şöyle bir gerçek var ki, çok kedili bir evde kedilerden biri fip olduğunda, daha doğrusu taşıyıcı olduğu fip ıslak fip'e dönüşen ve hastalanan bir kedi olduğunda, o hanedeki bütün kediler -pasif olarak- fipli olarak kabul edilir.
hasta olmasalar da, taşıyıcı olarak kabul edilirler yani.
hatta bu yüzden ben fip geçirmiş kedisi olan arkadaşımı kendi kedilerimle muhatap etmiyorum ve onun kedileriyle de mümkün mertebe muhatap olmamaya çalışıyorum.

bu arada stresin fip'i en çok tetikleyen şey olduğu kesin.
kedinin başka bir kediye alışması da çok stres yaratacak bir şey bence de ama bu biraz kediden kediye de değişebiliyor.
belki üzerinden bir yıl falan geçtikten sonra bir kedi daha almanız daha sağlıklı ve güvenli olabilir.

diğer yandan, tabii ki başka kediyle mutlu mesut yaşayabilirler ama belki bu yüzden yavru kedi değil de, bünyesi kuvvetli yetişkin bir kedi sahiplenmek de bir seçenek olabilir.
yani iyi düşünmeniz lazım.

@blatta hiberna
fip i tetikleyen şey stres ve bağışıklığın düşüklüğü aynı zamanda.
o konuda haklısın. hatta benim kedim de kısırlaştırma ameliyatı sonrası fip oldu.
yani vücudunda corona vardı zaten ama bayıltılınca da operasyon için bağışıklığı düştü ve fipe çevirdi.
%100 bilemeyiz tabi ama yüksek ihtimal böyle.
kedimin fip’i atlatmasının üzerinden 1 sene geçti zaten ve evde sıkılıp tek ben yokken tek başına depresyona girmiş bir hayvana dönüşmesini istemiyorum.
benim de aklıma takılan en büyük sorunlardan biri birbirine alışırken kabullenme sürecinde stres olup olmayacağı.
daha önce başka bir kediyle biraya da gelmediği için ne tepki verir bilemiyorum.
yavru istememin sebebi yavruya karşı doğal olarak daha nazik oluyorlar.

Fip atlatmış kedinize hiçbir şekilde başka kedinin riski olacağını sanmam. Kriterler koymaya pek gerek yok. Bende de fip atlatmış kedi var.

Fipli kedinizin bağışıklığına dikkat edin yeter.

Fip bulaşıcı değil bu arada. Corona bulaşıcı. Fip de bir şekilde corona varyantı diyebiliriz. Stres, baskı vs ile bu varyant aktifleşiyor. Fipli kedi nadiren corona taşıyıcısı oluyor. Testlerle kedinizi tanımışsınızdır zaten.

Karma aşıları olan bir kediyi rahatlıkla alabilirsiniz.

Çok fark yok 3 aşağı 5 yukarı aynı ama ben garantinin applerini beğeniyorum.
garanti teknoloji konusunda tr deki bankaların açık ara 3-5 adım önünde.

diyebilir. hatta tazminatını bile verebilir anlaşırlarsa.

Yasadaki ihbar süreleri maksimum süreyi belirler. İki taraf anlaştıktan sonra bu süre daha az olabilir ya da hiç olmayabilir. Kovulmuş gibi görünmez.

şimdiye kadar hiç ihbar süresi boyunca çalışmadım. istifamı verdiğim gün son günüm oldu hep.

ihbar süresi işvereni korumak için uygulanan bir şey. dolayısıyla iş veren ile anlaşıldığı sürece ihbar süresini kullanmak zorunda bile değilsiniz.

skyview restoran gümüşsuyunda opera otelin terasında inanılmaz bir manzarası var
www.instagram.com

hediye önerisi ne yazık ki bende yok o çok değişir bütçeye kişiye göre

YAnlış anlamayın ama evlilik yıl dönümü hediyesi biraz özeldir, yani insan eşine ne alacağını az çok bilir. Sizin bizden daha çok fikriniz vardır, olmalı:)

İlgi duyduğu bir şey alın diyeyim, sevdiği bir sanatçının konser bileti, ilgi duyduğu bir yere uçak bileti, ilgi duyduğu bir konuda kurs gibi.

hızlı test alıp onu yap.
eczanelerde satılıyor.

siveno

0% aluminum salts diyor bu mesela www.migros.com.tr

Isana DEO stick sensitiv

deodorantta aluminyum zararlı değil

-aluminyumun sadece yüzde 0,012'si koltuk altından aborbe ediliyor, yemeklerle gelenden daha az.
One study that looked at the absorption of aluminum from antiperspirants containing aluminum chlorohydrate applied to the underarms found that only a tiny fraction (0.012%) was absorbed.

-813 göğüs kanserli ve 793 sağlıklı kadın denek üzerindeki araştırma antiperspirant(aluminyum türevleri: aluminum chlorohydrate or aluminum zirconium tetrachlorohydrex gly.) kullananlarla kanser olanlar arasında alaka bulamamış.
In fact, a carefully designed epidemiologic study of this issue published in 2002 compared 813 women with breast cancer and 793 women without the disease. The researchers found no link between breast cancer risk and antiperspirant use, deodorant use, or underarm shaving.

kaynak amerikan kanser topluluğu
www.cancer.org

alüminyum içermeyen roll on işe yaramaz. bilimsel olarak iş gören element bu. başka yok. gerisi tamamen, "alüminyum zararlı" goygoyunu arkasına alıp işe yaramayan ürünleri pazarlamaya çalışıyorlar. alüminyum insana zararlı olsa dünyada yaşam olmazdı, dünyadaki en yüksek miktarda bulunan 3. element alüminyum.

hangi devlet hastanesi ve hangi özel hastane veya doktor olduğu önemli.
bu tip ameliyatlarda asıl mesele doktorun deneyimi.
ne kadar çok hasta gördüyse, o kadar iyi oluyor bir yerde.

devlet tercih ederseniz üniversite hastaneleri daha iyi oluyor genelde.
ama özel hastanede de tek tercih acıbadem olmak zorunda değil.

bence internetten doktor araştırın önce.
doktorun nerede çalıştığına, nerede hizmet verdiğine bakıp ona göre yol alırsınız.
önemli olan hastaneden ziyade doktor çünkü.

geçmiş olsun.

Bel fıtığının bir sürü seviyesi var. Eğer çok ters bi noktada bi fıtıksa ve ameliyat zor olacaksa ve özeldeki daha tecrübeliyse o para verilebilir. Ama onun dışında devlette yaptırabilirsiniz bence.

Özel kesinlikle

bu konunun galibi arcelik telve diye biliyorum. ama grundigden de memnun olan cok var modeli telveninkine cok benziyor. ben arzum minio kullaniyorum kahve gurusu olmadigim icin memnunum, bence o da gayet yeterli.

tabi ki arzum okka ama çift musluklu olan
OK001
Starbucksta bile bunu kullanıyolar
ty.gl

Arçelik +1 :)

arçelik +1

Atçelik piyasanın en bilindik ama en F/P ürünü olmayan makinesidir. Yıllarca hem Arçelik hem Arzum Okka kullandım. Arzum Okka her türlü çok daha iyi bir makine. Arçelik'in bi sensörü bozulur, bi cezvesi sızdırır, bin türlü sorunu var. Okka taş gibi makine.
Hatta Bosch bile Arçelik'ten iyi. Aynı mantıkla çalışan makineler ama Bosch çok daha sağlam ve problemsiz.

Arçelik telve açık ara lider

arzum okka

Birazdan IKEA Markus diye öneriler gelecek. Şu koltuk Markus'a 10 basar:

www.hepsiburada.com

bütçe sorunun yoksa dünyanın en iyi çalışma sandalyesi herman miller aeron'dur

www.shop.bms.com.tr

F/p olarak nurus me too. Yaptigim en iyi yatirimlardan

Himmet dayı +1
Markus almayın demeye gelmiştim,ikea mağazasında deneyince güzelmiş gibi geliyor ama uzun sürede çok rahatsız.Ne kadar yağlasam da gıcırtı sorununu çözemedim hala.
Kafalığı ayarlanabilir bir model bakıyorum.

ben aylar once buradan sorup himmet dayi'nin onerdigini almistim. cok memnunum

alabileceğiniz en ucuz koltuğu alın,
üstüne 1 cm kalınlıkta x 180 cm uzunlukta jimnastik matı serin.
sırtınzı ve poponuz mata yaslansın.
35 senedir masabaşı çalışıyorum.
daha rahat bir çözüm bulamadım.

Miller arti bir. Ikinci el bakilabilir.

altına düz beyaz sneakers (stan smith ya da keds gibi) belinde kahverengi ince bir deri kemerle demode görüntüden kurtulabilir.

Bir ben mi seviyorum bunları ya. Güzel diyecektim ki gömülmüş:)

ruhum daraldı. beyaz, krem, su yeşil gibi bi ton olursa gideri var

bence cok tatlu kizlara cok yakisiyor

boya, kiloya bakar bu isler.
resimdeki hatunda nenelik bir durum yok..

Bende pek sevmedim, çok sade.

uzun kadınlara aşırı gidiyo bence. uzun ince ama

Görseldeki ablada on numara beş yıldız durmuş.

uzun ince hanımlarda gerçekten şık duruyor, görseldeki de öyle.

demode filan değil, özellikle ingiltere'de her köşe başında olmasa da epeyce karşılaşılabiliyor. marks&spencer'da her daim bulunabilir bi model.

Boy-kiloya göre değişiyor. Bu modele yakışmış mesela.
Günlük hayatta aksesuarlarla çok canlandırılırsa giyilebilir bence. Başa renkli bir bandana- minnoş ayakkabılar ile etnik durabilir. dekolte biraz açılıp, uygun büstiyer ile havalı olabilir. takılar, düğmelerin açık-kapalı hali derken, canlandırılabilir. hiç dokunuş olmazsa sıkıcı olabilir sadece.

kendinize ait dokunuşlar yaptıktan sonra, modaya uymadığınız için "ayy nenem gibi" diyenlerin halt etmesi olur.

görseldeki kadın ne giyse yakışır, bence kıyafet güzel değil.

orta kulakta iltihap olabilir, nörolojik başka bir problem olabilir. detaylı bir muayene ve radyolojik tetkikler yapılmadan cevap vermek zor.

Kulak enfeksiyonu da olabilir ama norolojik de olabilir. Kulagina bakip anlayamazsiniz

norolojik fip belirtisi de olabilir, denge kaybi, arka bacaklarda gucsuzluk, ziplama istememe gibi seyler var
mi?

kulağına sinek kaçmış lkjdsf
teşekkürler.

merhaba bu konuda çok bilgili bir insan değilim sadece aklıma gelen bildiğim ilk şeyi söyleyeceğim.

kalp rahatsızlıkları için "efor testi" denilen bir şey var mesela kısa bir sürede siz bir antremana girdiğinizdeki tansiyonunuza nefes nefese kalışınıza falan bakıyorlar. bununla bir alakası olabilir belki de.

ya da sadece ham olduğunuz içindir, biraz düzenli antremanla açılırsınız belki

Bende normal yürümekle yorulmuyorum pek ama tempolu yürümeye kalktığımda 100metrede dalağım şişiyor tempolu antreman yapmadığımdan kaynaklanıyor diye düşünüyorum

burun tıkanıklığınız var mı?
sağı solu kapatarak 2 taraftan da yeteri kadar nefes alıp alamadığınızı kontrol edin.
burun kemiğinde içte yamukluk (septum deviasyonu) olabilir. bu da nefes almanızı zorlaştırır. yeterli hava alamazsanız da çabuk yorulur nefes nefese kalırsınız doğal olarak.

birader sen bi kalp damara bi görün bence.
onlar ok verdikten sonra dğer taraflara bakarsın ki kalpciler bu tarz durumlarda şüpheli hastayı ilk efor testine sokarlar.öyle orada da nefes nefese kalırsan baya bi inceleneceğine eminim.

Kardiyolog muayenesinde bana sormustu nefes nefese kaliyornmusun diye...onemli bi mevzu bence.

(bkz: kardiyoloji)

Ben de boyle doktora gittim, bronsit cikti. Akciger rontgeni ve alerji testi ile doktor muayenesi.