freetakilir
beraber olalım.https://i.ytimg.com/vi/YF2vxoa4Z9s/hqdefault.jpg
0
ben varım. birisi para versin düzenli onun gibi takılırım. doğa moğa işleri hikaye para şahane bkz.tt reklamı kimbilir kaç para verdiler
0
Elemelerde mızrak yapalım, kırbaç yapalım, ayıyla boğuşalım, soğuk suya atlayalım.
0
ben gönüllüyüm! uzun zamandır tek başıma dağa bayıra çadırsız gidip geçici bir barınak yaparak bir iki gün geçirmek istiyorum.
0
vapurlarfalan
Üzerinden sadece bir kaç on yıl geçmiş cumhuriyetiz ama anadoludaki 600 yıllık tarihimize ait en ufak yazıyı okumaktan aciziz. Onun yerine alman arkeologlar, linguistler geçmişimizden kalan konularda gelişme sağlıyorlar, doktora yapıyorlar, o dilleri bizden iyi biliyorlar. çünkü araştırmacılar. put-
Üzerinden sadece bir kaç on yıl geçmiş cumhuriyetiz ama anadoludaki 600 yıllık tarihimize ait en ufak yazıyı okumaktan aciziz. Onun yerine alman arkeologlar,
linguistler geçmişimizden kalan konularda gelişme sağlıyorlar, doktora yapıyorlar, o dilleri bizden iyi biliyorlar.
çünkü araştırmacılar. put-perest değiller.
Peki biz ne yapıyoruz? Aydın insanlar ne yapıyor?
linguistler geçmişimizden kalan konularda gelişme sağlıyorlar, doktora yapıyorlar, o dilleri bizden iyi biliyorlar.
çünkü araştırmacılar. put-perest değiller.
Peki biz ne yapıyoruz? Aydın insanlar ne yapıyor?
0
600 yıl önceki yazıyı ben bile okuyorum arkeologlarla ne ilgisi var. 10 bin yıl önceki eserler falan de bari.
0
"tarihimize ait yazıyı okuyamıyoruz"
"çünkü onlar put-perest değiller"
"aydın insanlar ne yapıyor?"
tebrikler, anketimiz sonucu master degree reisçi çıktınız.
serihaber.net
tarihten bi' haber yaşıyorsun gardaş.
"çünkü onlar put-perest değiller"
"aydın insanlar ne yapıyor?"
tebrikler, anketimiz sonucu master degree reisçi çıktınız.
serihaber.net
tarihten bi' haber yaşıyorsun gardaş.
0
Bir de mesela bir İngiliz sence 7. yüzyılda yazılmış İngilizce bir metni okuyabiliyor mudur? Ki onlar harf değişikliği falan da yaşamadılar. Ya da ortalama bir üniversite mezunu İngiliz genç Shakespeare'in günümüz İngilizcesine uyarlanmamış bir eserini okuyabiliyor mudur? Bence okuyamıyordur. Onu da onun eğitimini almış, Eski İngilizce'yi bilen insanlar okuyordur ama İngilizler "Ya biz neden Shakespeare'in bir eserini orijinal diliyle okuyamıyoruz" diye ağlamıyorlardır. Gereksiz olurdu çünkü. Bu her toplumda böyle, 600 yıl önceki yazıları da okumayıver ne olacak ki, bugün yazılanları okusan yeter.
0
@angelus ingiliz tarihi araştırmacısı türkiyedeki tarih konusunda ders veren kişi sayısından fazladır.
0
müselles-i mütesaviyu's-sakeyn demek yerine ikizkenar ucgen deyip kurtuluyorlar batı aşığı küntürsüz atayizlar! bilim, sanat ve ifade özgürlüğü olmadan gelişme dediğin kavram bir hayaldir. insan suretini yasaklayan, ruhban sınıfı ayrıcalıklarını kaybedecek diye matbaayı 300 yıl boyunca yasaklayan bir kabile kültüründen ne bekliyorsun? ben de bunu merak ediyorum.
0
Eger dertleri üzüm yemekse gidip Osmanlıca ögreniyorlar. Yok dertleri bazı değerlerle hesaplaşmaksa ağlak ağlak saçmalıyorlar.
Anadolu'da okumak isteyip de okuyamadığınız ne var? Ona göre yardımcı olalım.
Anadolu'da okumak isteyip de okuyamadığınız ne var? Ona göre yardımcı olalım.
0
angelus
evet okuyor ve anlıyor kolaylıkla, ufak ses değişimleri hariç bir farklılık yok.
evet okuyor ve anlıyor kolaylıkla, ufak ses değişimleri hariç bir farklılık yok.
0
suan turkiye'de yasayanlarin cogunun gecmisi ne osmanliyla ne selcukluyla basladi. turk kani, suan anadolu'da %10-20 civarlarinda, geri kalani rum (yunanca konusan roma vatandaslarinin kanidir -yunanli demiyorum, o kavram baska bir sey-) kanidir. evet genel anlamda atalarimizin mezar taslarini okuyamiyoruz efes'e, perge'ye, hattusas'a gittigimiz zaman. anadolu tarihi, insani sadece osmanlidan ibaret degil.
turk tarihi arastirmalarinda geride kalmamizin sebebi, bu milletin ve yoneticilerinin hala abdulhamit kafasinda olmasindan ileri geliyor. insanlara gore, arkeolojik alanlar tastan ibaret. putperestlik, bilimin kaynagidir demek sacmaliktan ote bir sey degil. bilim-tarih'in ileri gitmesi din ve bilimin paralel seyler olmadigini, ayri ayri incelenmesi gerektigini bilenlerde olur. bir akademisyen olarak sunu soyleyebilirim, bu kafayla gidilirse turkiye'de daha cok uzun yillar avrupalilar bizim tarihimizi bizden iyi bilirler. galiba bu toplumun basina gelmis en kotu sey, araplar ve islamla tanismamiz. baska bir sey demiyorum.
turk tarihi arastirmalarinda geride kalmamizin sebebi, bu milletin ve yoneticilerinin hala abdulhamit kafasinda olmasindan ileri geliyor. insanlara gore, arkeolojik alanlar tastan ibaret. putperestlik, bilimin kaynagidir demek sacmaliktan ote bir sey degil. bilim-tarih'in ileri gitmesi din ve bilimin paralel seyler olmadigini, ayri ayri incelenmesi gerektigini bilenlerde olur. bir akademisyen olarak sunu soyleyebilirim, bu kafayla gidilirse turkiye'de daha cok uzun yillar avrupalilar bizim tarihimizi bizden iyi bilirler. galiba bu toplumun basina gelmis en kotu sey, araplar ve islamla tanismamiz. baska bir sey demiyorum.
0
@partizan @angelus
Alfabeleri komple değişmese dahi eklenen/çıkarılan harfler, değişen kelimeler, anlamı değişen kelimeler oldu. Bu işle uğraşmayan hiçbir İngiliz eski eserleri rahatlıkla okuyamaz. Buradaki rahatsızlık bir kaç kelime değil; bir kitabın yarısına yakınını anlamaz.
Alfabeleri komple değişmese dahi eklenen/çıkarılan harfler, değişen kelimeler, anlamı değişen kelimeler oldu. Bu işle uğraşmayan hiçbir İngiliz eski eserleri rahatlıkla okuyamaz. Buradaki rahatsızlık bir kaç kelime değil; bir kitabın yarısına yakınını anlamaz.
0
"ingilizce degismedi vsvs." => orthographiesoftheworld.files.wordpress.com
0
portakal
not: her tarz filmi severim,izlerim.
not: her tarz filmi severim,izlerim.
0
cekilmis gayfe
yarınki derbi maça galatasaraylı olarak fenerbahçe'ye yüklü gireyim diyorum tabi tek maç açılırsa.böylece fener yenerse parayı yaklaşık 2'ye katlarım, galata yener veya beraberlik olusa fener şampiyon olamadı diye sevinirim. bu zekayla fazla yaşamam galiba ^^
yarınki derbi maça galatasaraylı olarak fenerbahçe'ye yüklü gireyim diyorum tabi tek maç açılırsa.
böylece fener yenerse parayı yaklaşık 2'ye katlarım, galata yener veya beraberlik olusa fener şampiyon olamadı diye sevinirim. bu zekayla fazla yaşamam galiba ^^
böylece fener yenerse parayı yaklaşık 2'ye katlarım, galata yener veya beraberlik olusa fener şampiyon olamadı diye sevinirim. bu zekayla fazla yaşamam galiba ^^
0
Aynı şeyi ben de Fenerli olarak yapıyorum bazen. Rakibine oynuyorum, kaybederse ben kazanıyorum, kazanırsa tuttuğum takım kazanıyor.
Çok mantıklı.
Çok mantıklı.
0
bende galatasaraylıyım. güzel bi oran verirlerse bende 300-500 atmayı planlıyorum :)
0
1,90 oranı var fenerbahçe'nin. maç berabere bitecek gibi bir hissiyatım var.
0
Mac ertelenmese 500 atacaktim fenere. O hirsla kesin yenerlerdi ama simdi biraz cekiniyorum. Buyuk ihtimal fener yener ama kismet bakalim.
0
genel olarak spor bahsine karşıyım ama bu maç özelinde benim de diyecek bir şeyim var. galatasaray'ı (evet hatırlatmak zorundayım) 6-0 yendiğimiz sezon uefa'ya bile kalamamıştık. fenerin ve galatanın aralarındaki maçlarda o sezon net bir şekilde kötü olan takım bir nebze daha avantajlıdır, çünkü varını yoğunu sezonun önemi kalmış tek maçına verir. aklında bulunsun. ben fenerli olarak bu sefer geçen senelerden daha çok korkuyorum galatadan.
0
yarın gel nasa'da başla kaarşim...
ekleme: ben de fener galibiyetine 50 tl, handikaplı fener galibiyetine 50 tl atacağım...
ekleme: ben de fener galibiyetine 50 tl, handikaplı fener galibiyetine 50 tl atacağım...
0
6-0 lık maçın olduğu sezon maç sezonun başındaydı. fener götü sonradan iyice dağıttı o sezon. ben oynamıyorum bahis. naparsanız yapın olm.
0
var ya da yok
daha önemli olan hangisi??
daha önemli olan hangisi??
0
Aşk.
Gurur devreye girdiğinde karşıdakinin masumiyeti yitmiş ve aşk çoktan bitmiştir zaten.
Gurur devreye girdiğinde karşıdakinin masumiyeti yitmiş ve aşk çoktan bitmiştir zaten.
0
sırtçantalı
SbTesekkurler
Sb
Tesekkurler
Tesekkurler
0
1-tesis kalitesizliği ve alt yapı yetersizliği.
2-şike
3-federasyon ve mhk içerisindeki dayı yeğen ilişkileri
4-beyaz futbol
2-şike
3-federasyon ve mhk içerisindeki dayı yeğen ilişkileri
4-beyaz futbol
0
Tembellik Tembellik Tembellik
Batuhan Karadeniz turk futbolunun en önemli temsilcisidir.
Altyapılarda futbol egıtımının yanısıra ıs ahlakı dersıde verılmelıdır.
Batuhan Karadeniz turk futbolunun en önemli temsilcisidir.
Altyapılarda futbol egıtımının yanısıra ıs ahlakı dersıde verılmelıdır.
0
siyasi bağlar, müdahaleler. bunlar temizlenip rantçılık, "camianın çocuğu"culuk ortadan kalktığı zaman gayet güzel yerlere geliriz - ki bu rezil halimiz bile iyi kötü dünyada adından söz ettiriyor. yani futbolumuz masa başında değil de sahada oynansa altyapımız da gelişir, tesisimiz de.
0
uzun vadeli planlar yok futbolda (maalesef her sporda) aslina bakilirsa diger branslarda ozellikle bireysellerde ister istemez sabirli olunmak zorunda.
futbol camiasinin anlamadigi tek sey de bu "Sabir" her takimin kimyasi ilk transfer edilenlerle veya ilk kurulan sene tutacak diye bir kaide yok. bir takima nasil bakiliyor bilmiyorum ama burada egolar, maddiyat, yonetici, antrenor on planda. simdi avrupa futbolunu hic karsilastirmiyorum bu yuzden. ilk sene herkes sampiyon olmak istiyor, ilk sene derken mesela 16-17 sezonu icin millet duzenli antrenman ve oyuncunun kadroya uyum saglamasi vs ile ugrasacagina olmadi mi hemen yenisini al olayina donuyor. sonra kasa para yok, antrenor yok vs. vs. son bes seneye bakin oynamayan oyuncular ile menajerler ne kadar para almis, gorun.
futbol camiasinin anlamadigi tek sey de bu "Sabir" her takimin kimyasi ilk transfer edilenlerle veya ilk kurulan sene tutacak diye bir kaide yok. bir takima nasil bakiliyor bilmiyorum ama burada egolar, maddiyat, yonetici, antrenor on planda. simdi avrupa futbolunu hic karsilastirmiyorum bu yuzden. ilk sene herkes sampiyon olmak istiyor, ilk sene derken mesela 16-17 sezonu icin millet duzenli antrenman ve oyuncunun kadroya uyum saglamasi vs ile ugrasacagina olmadi mi hemen yenisini al olayina donuyor. sonra kasa para yok, antrenor yok vs. vs. son bes seneye bakin oynamayan oyuncular ile menajerler ne kadar para almis, gorun.
0
karaktersizlik. ama bu sadece futbolun degil turk insaninin bir problemi.
bunun sonuclari:
rusvet, torpil, hatir sikesi, disiplinsizlik...
bu ulkeden bundan fazlasi cikmaz zaten.
bunun sonuclari:
rusvet, torpil, hatir sikesi, disiplinsizlik...
bu ulkeden bundan fazlasi cikmaz zaten.
0
hopeless
odev olarak 10 sayfalik, daha onceden cevirilmemis ingilizce bir metni turkceye cevirmem lazim. cok zor olmamasi kosuluyla her alanda metin uyar. ben epey aradim ama bulamadim (yemedi). sizlerden neler cikar acaba? tesekkurler.
odev olarak 10 sayfalik, daha onceden cevirilmemis ingilizce bir metni turkceye cevirmem lazim. cok zor olmamasi kosuluyla her alanda metin uyar. ben epey aradim ama bulamadim (yemedi). sizlerden neler cikar acaba?
tesekkurler.
tesekkurler.
0
www.basilica.org
şurada birçok azizin hayatı var. onlardan biri olabilir. Polycarp (223-229 sayfalar arası) veya John Chrysostom (233-252)
şurada birçok azizin hayatı var. onlardan biri olabilir. Polycarp (223-229 sayfalar arası) veya John Chrysostom (233-252)
0
Sandman
http://galeri12.uludagsozluk.com/542/ahsen-tv_906062.jpghttp://www.porttakal.com/resimler/740000/741603.jpghttp://www.izleyiciplatformu.com/wp-content/uploads/2016/02/CHG_1580-683x1024.jpghttp://media.sinematurk.com/person/3/bd/53aa85d54a86/7511_2.jpghttp://haftasonu.com.tr/images/stories/yazarlar/2
galeri12.uludagsozluk.com
www.porttakal.com
www.izleyiciplatformu.com
media.sinematurk.com
haftasonu.com.tr
www.sanalsinema.net
www.porttakal.com
www.izleyiciplatformu.com
media.sinematurk.com
haftasonu.com.tr
www.sanalsinema.net
0
Sadece Sevket Coruh, Ilker inanoglu ve troll muhabiri tanidim, digerleri kimdir bilmiyorum. Hicbirini secmezdim cunku hicbirini tanimiyorum.
Yok mecbursun hemen simdi sececeksin dersen Sevket'i secerdim cunku diger ikisi cok itici geliyor bana. Zaten Ilker'de oyunculuk sifir:)
Yok mecbursun hemen simdi sececeksin dersen Sevket'i secerdim cunku diger ikisi cok itici geliyor bana. Zaten Ilker'de oyunculuk sifir:)
0
en mantıklısı şevket geldi karakterlerini pek bilmiyorum ama en kafa şevket gibi duruyor.
0
yunus bulbul'un de cok kafa adam oldugunu soylerler her ne kadar tarzi pek universiteli turk gencini yansitmasa da.
0
yolunu kaybetmis yildiz
uzun zamandır dizi izlemiyorum ve 2 gündür birkaç dizi denedim sarmadı ilk bölümlerinden bıraktım.kesin başla diyeceğiniz ne var?
uzun zamandır dizi izlemiyorum ve 2 gündür birkaç dizi denedim sarmadı ilk bölümlerinden bıraktım.kesin başla diyeceğiniz ne var?
0
son's of anarchy
edit: hoşlandığınız türleri veya şimdiye kadar izleyip beğendiğiniz bir kaç diziyi ipucu olarak verirseniz daha kolay yardımcı olabilirim.
edit: hoşlandığınız türleri veya şimdiye kadar izleyip beğendiğiniz bir kaç diziyi ipucu olarak verirseniz daha kolay yardımcı olabilirim.
0
vaybanabanabanavayvaybanavay
5-6 yıllık telefonum artık ihtiyaçlarımı karşılamıyor. Daha doğrusu canı istemezse çalışmıyor. Kesin bununla ilgili çok fazla duyuru vardır ama benim beklentime uygun olanı 2 saat aramak zor geldi. Tek kriterim fiyat. Bir telefona 1000 liradan fazla vermem. 1000 lirayı verirken bile elim titrer. Tel
5-6 yıllık telefonum artık ihtiyaçlarımı karşılamıyor. Daha doğrusu canı istemezse çalışmıyor. Kesin bununla ilgili çok fazla duyuru vardır ama benim beklentime uygun olanı 2 saat aramak zor geldi. Tek kriterim fiyat. Bir telefona 1000 liradan fazla vermem. 1000 lirayı verirken bile elim titrer. Telefondan beklentilerim son derece sınırlı. Whatsapp kullanmıyorum. Twitter, Facebook, Instagram gibi şeyler kullanmıyorum. Oyun da oynamıyorum. Mesaj bile atmıyorum. Sadece telefonla görüşme, internet siteleri, email haberleşmesi, banka işlemleri falan yapsa benim için yeterlidir. Bunları mevcut telefonum da yapıyor ama çok yavaş yapıyor. Bir de şarjı 1 gün bile gitmiyor artık. Bana öyle bir telefon tavsiye edin ki, browser'da 2-3 sekme açınca kilitlenmesin, email gelince en kısa sürede ötsün (bu çok önemli), office dosyalarını açabileyim ve mümkünse düzenleyebileyim (iphone'da düzenlenmiyor) ve saçma sapan işletim sistemi veya donanım hatalarıyla insanı çileden çıkarmasın. Fiyatı da maksimum 1000 TL olsun tabii :)
Böyle şartname verir gibi detay yazdım ama telefon olayından hiç anlamıyorum. 5-6 senedir de piyasa araştırması yapmadım konu hakkında. Eskiden ne güzel nokia olurdu, samsung'un 1-2 modeli olurdu, apple olurdu, bunların her şeyi belliydi ve birini seçerdik. Şimdi olay çok karışmış. Yardım edin
Ha bir de son olarak, bir hatırlatma eklediğimde, mümkünse ekranda kocaman yazsın o hatırlatma. Bütün gün yazsın. Unlock ekranında falan da yazsın. Bir de böyle fazla teferruatsız wifi hotspot olarak kullandık mı, benim için idealdir.
Böyle şartname verir gibi detay yazdım ama telefon olayından hiç anlamıyorum. 5-6 senedir de piyasa araştırması yapmadım konu hakkında. Eskiden ne güzel nokia olurdu, samsung'un 1-2 modeli olurdu, apple olurdu, bunların her şeyi belliydi ve birini seçerdik. Şimdi olay çok karışmış. Yardım edin
Ha bir de son olarak, bir hatırlatma eklediğimde, mümkünse ekranda kocaman yazsın o hatırlatma. Bütün gün yazsın. Unlock ekranında falan da yazsın. Bir de böyle fazla teferruatsız wifi hotspot olarak kullandık mı, benim için idealdir.
0
lg g4 diyorum.
(git: www.hepsiburada.com)
ayrıca vodafone lg g4 kampanyası ile daha ucuza gelebilir.
(git: www.vodafone.com.tr)
birçok android telefon gibi bu telefonla da google playden microsoft uygulamalarını indirebilirsin. istedigin gibi çalısabilirsin.
ayrıca lazım oldugunda kalitesi oldukça yüksek fotoğraflar çekebilirsin.
sosyal medya kullanmıyor ve oyun oynamıyormuşsun. ama eğer ileride birgün istersen herşeyi de gayet kaliteli bir şekilde yapabilirsin.
büyük ve kaliteli ekranıyla istedigin her e book u rahatça okuyabilirsin. moon reader uygulamasıyla.
ayrıca içinde google döküman uygulamaları da yüklü geliyor ama dosyalarda düzenleme yapabiliyor musun bilemiyorum hiç kullanmadım. ama microsoft uygulamalarını indirip kullanabilirsin rahatça.
yardımcı olduysam ne ala.
(git: www.hepsiburada.com)
ayrıca vodafone lg g4 kampanyası ile daha ucuza gelebilir.
(git: www.vodafone.com.tr)
birçok android telefon gibi bu telefonla da google playden microsoft uygulamalarını indirebilirsin. istedigin gibi çalısabilirsin.
ayrıca lazım oldugunda kalitesi oldukça yüksek fotoğraflar çekebilirsin.
sosyal medya kullanmıyor ve oyun oynamıyormuşsun. ama eğer ileride birgün istersen herşeyi de gayet kaliteli bir şekilde yapabilirsin.
büyük ve kaliteli ekranıyla istedigin her e book u rahatça okuyabilirsin. moon reader uygulamasıyla.
ayrıca içinde google döküman uygulamaları da yüklü geliyor ama dosyalarda düzenleme yapabiliyor musun bilemiyorum hiç kullanmadım. ama microsoft uygulamalarını indirip kullanabilirsin rahatça.
yardımcı olduysam ne ala.
0
4000mah ile lenovo diyorum ben de. Zenfone 2 5.5 inc de olabilir. 850 tl. Ben de ondan alicam mesela kismetse.
0
@brad ben de araştırınca bu ikili arasında kaldım. 1-2 inceleme daha izleyip bakacağız artık.
0
ben lg g4 kullaniyorum, super alet. sarji cok iyi. senin gibi kullanan birine rahat 2 gun gider. lakin 1000 tlyi aşar
0
P70 iyi, 4-5 aydir kullaniyorum ama alacaksaniz mumkunse 4.4.4 kitkat yuklu olanini alin.
Ben 5.1 lollipopla kullaniyorum, kiz arkadasim 4.4.4 kitkat ile kullaniyor. Aramizdaki fark soyle lh3.ggpht.com
Ben 5.1 lollipopla kullaniyorum, kiz arkadasim 4.4.4 kitkat ile kullaniyor. Aramizdaki fark soyle lh3.ggpht.com
0
overthrower
Merhaba,Öncelikle spor (ya da herhangi bir egzersiz) konusunda veya beslenme konusunda bilgisiz/ilgisiz bir birey(d)im. Sorunum şu, gençliğimi kaybettiğimi düşünüyorum. Hantallık ve tembellik öldürecek beni. Emekli gibi yaşam sürdüğümü söyleyenler çığ gibi hayatımda. Bu yüzden özgüvenim de magmaya v
Merhaba,
Öncelikle spor (ya da herhangi bir egzersiz) konusunda veya beslenme konusunda bilgisiz/ilgisiz bir birey(d)im. Sorunum şu, gençliğimi kaybettiğimi düşünüyorum. Hantallık ve tembellik öldürecek beni. Emekli gibi yaşam sürdüğümü söyleyenler çığ gibi hayatımda. Bu yüzden özgüvenim de magmaya varmak üzere.
Özetle ciddi bir yardıma ihtiyacım var.
Sorum şu, zombi gibi olmak yerine çok daha çevik ve refleksleri sağlam biri olmak için ne yapılabilir? Ve ayrı bir çalışma mı gerekir bilmiyorum (kardiyovasküler egzersizler vs.) ikinci olarak iyi bir kondisyon nasıl elde edilebilir? Ve tabii yemek var bir de.
Not: Yaşım 25.
Öncelikle spor (ya da herhangi bir egzersiz) konusunda veya beslenme konusunda bilgisiz/ilgisiz bir birey(d)im. Sorunum şu, gençliğimi kaybettiğimi düşünüyorum. Hantallık ve tembellik öldürecek beni. Emekli gibi yaşam sürdüğümü söyleyenler çığ gibi hayatımda. Bu yüzden özgüvenim de magmaya varmak üzere.
Özetle ciddi bir yardıma ihtiyacım var.
Sorum şu, zombi gibi olmak yerine çok daha çevik ve refleksleri sağlam biri olmak için ne yapılabilir? Ve ayrı bir çalışma mı gerekir bilmiyorum (kardiyovasküler egzersizler vs.) ikinci olarak iyi bir kondisyon nasıl elde edilebilir? Ve tabii yemek var bir de.
Not: Yaşım 25.
0
ip atlanır. çeviklik ve kondüsyon kazandırır. rocky gibi çapraz atlayabilene kadar çalışın ama.
0
öncelikle esprimizi yapalim, bu bulunsun: bunu çevik bir'e sorsana delikanlı
www.wikihow.com
genel bir manyigi var ceviklik antrenmanlarinin. boks, muay thai, kick boks vs de cevik eder adami.
www.wikihow.com
genel bir manyigi var ceviklik antrenmanlarinin. boks, muay thai, kick boks vs de cevik eder adami.
0
Seçenek: Önce kardiyo sonra futbol.
seçenek: kick-box
seçenek: tenis
çeviklik için öncelikle kondisyon şart, dolayısıyla ne yaparsan yap kardiyo yaparak ciğerleri, bünyeyi açman lazım.
Sonra ne spor seviyorsan onu yap bence.
Öteki türlü eninde sonunda sıkılacaksın.
Kendimden biliyorum.
seçenek: kick-box
seçenek: tenis
çeviklik için öncelikle kondisyon şart, dolayısıyla ne yaparsan yap kardiyo yaparak ciğerleri, bünyeyi açman lazım.
Sonra ne spor seviyorsan onu yap bence.
Öteki türlü eninde sonunda sıkılacaksın.
Kendimden biliyorum.
0
@partizan, kürek zor görünüyor masraflı gibi sanki. tavsiyen varsa özelden yazabilir misin?
@kaichi, ip atlamayı hiç beceremiyorum ama olabilir belki:D
@güneyli çocuk, kendo güzele benziyor ama burada eğitimi nasıl alınır ki?
@no christ requires
@boshi
@mhm,bir ara p90x egzersizlerini çalışırken kenpo diye bir şey yapıyordum. gerçekten de çevikleştirdiğini hissediyordum sanki. bilginiz varsa özelden bana yazabilir misiniz bu tip savunma/dövüş sanatlarıyla ilgili?
@hasmetizm 2046, sigara kullanmıyorum, bira da haftada bir falan.
@kaichi, ip atlamayı hiç beceremiyorum ama olabilir belki:D
@güneyli çocuk, kendo güzele benziyor ama burada eğitimi nasıl alınır ki?
@no christ requires
@boshi
@mhm,bir ara p90x egzersizlerini çalışırken kenpo diye bir şey yapıyordum. gerçekten de çevikleştirdiğini hissediyordum sanki. bilginiz varsa özelden bana yazabilir misiniz bu tip savunma/dövüş sanatlarıyla ilgili?
@hasmetizm 2046, sigara kullanmıyorum, bira da haftada bir falan.
0
@overthrower Hocam, kimi dojo'lar mevcut.
istanbulkendo.com
Bu merkezdedir. İyilerdir de. (turnuvada iyilerdi)
Bir dojo'ya girip, dersi izleyebilirsiniz de, bu yapılır, hem hoca ile tanışmış olursunuz, dojo ortamını görürsünüz hem kendo'nun size göre bir spor olup olmadığına daha iyi karar verirsiniz.
istanbulkendo.com
Bu merkezdedir. İyilerdir de. (turnuvada iyilerdi)
Bir dojo'ya girip, dersi izleyebilirsiniz de, bu yapılır, hem hoca ile tanışmış olursunuz, dojo ortamını görürsünüz hem kendo'nun size göre bir spor olup olmadığına daha iyi karar verirsiniz.
0
@Giovanni Pipitto, kaos olmasın diye demiştim. Şu an henüz bilgi veren olmadı özelden. Buraya yazsın o zaman herkes:)
@guneyli cocuk, ben izmir'de yaşıyorum. var mı diye bir bakınayım o halde buralarda da.
@guneyli cocuk, ben izmir'de yaşıyorum. var mı diye bir bakınayım o halde buralarda da.
0
icim urperiyor
başlığa tıklayınca en aşağıya gidiyor cevap yazma ve son entrynin olduğu yere. tarayıcıda mı sıkıntı var, sizde de öyle mi? 10-15 entryli başlıklarda denerseniz anlaşılır.
başlığa tıklayınca en aşağıya gidiyor cevap yazma ve son entrynin olduğu yere. tarayıcıda mı sıkıntı var, sizde de öyle mi? 10-15 entryli başlıklarda denerseniz anlaşılır.
0
bende de aynı problem var.
tarayıcı mozilla, sizinki hangisi?
tarayıcı mozilla, sizinki hangisi?
0
Mobilde en altta reklam var, ona konumlanıyor sanıyorum. Tamamen duygusal :p
0
chrome. anlaşıldı para yetmedi sanırım. yazarlarla iletişimdi danışmaydı onlar da hikayeymiş. ne zaman duracaklar acaba? aramızda para toplayıp göndersek rahat bırakırlar mı sadece yazarları ne dersiniz? benden 50 kağıt çalışır bu halimle.
0
yeni değil kanzuk var.
siz yazmıyoruz demedikçe biz yaptık gayet de güzel oldu diyecekler.
siz yazmıyoruz demedikçe biz yaptık gayet de güzel oldu diyecekler.
0
tukenmez adam
istanbulda müstakil ev yapma şansınız olsa idi bu şansı hangi muhitten yana kullanırdınız.
istanbulda müstakil ev yapma şansınız olsa idi bu şansı hangi muhitten yana kullanırdınız.
0
cenkist
İşidli hesapların hepsi pkklı yaptığın soyluyor.Bu işi neden işide yıktılar ?
İşidli hesapların hepsi pkklı yaptığın soyluyor.Bu işi neden işide yıktılar ?
0
devilred
ayrı ayrı başlık açmayayım diye tek başlık altında topluyorum soruları:1. devletteki her türlü hekim neden bu kadar kalitesiz ve ilgisiz? parası olmayan insan ölsün mü? bunlara gidip de memnun kalan var mı?(lütfen hasta çok vs. diye gelmeyin. görece hasta sayısı az bir yerde yaşıyorum, yakın zamanda
ayrı ayrı başlık açmayayım diye tek başlık altında topluyorum soruları:
1. devletteki her türlü hekim neden bu kadar kalitesiz ve ilgisiz? parası olmayan insan ölsün mü? bunlara gidip de memnun kalan var mı?
(lütfen hasta çok vs. diye gelmeyin. görece hasta sayısı az bir yerde yaşıyorum, yakın zamanda cildiyeye gittim, adam sorun olan bölgeye bakma zahmetine bile girmedi, teşhis koydu, ilaç yazdı ve gönderdi. o arada fırsat bulup "dudaklarım sürekli kuruyor" dedim, "nemlendirici sür" dedi. 3 dk'dan uzun sürmemiştir içeri girip çıkmam. yazdığı ilaç da aile hekiminin yazdığı ve işe yaramayan ilacın aynısı. sormadı bile daha önce ne kullandığımı. diş için de göz için de kalitesizliklerine, hatta yanlış ve özensiz işlem yapışlarına birebir şahidim.)
2. kaç senedir elimde şu üründen var:
www.hepsiburada.com
yorumlarda millet çok memnun kalmış ama benim saçımı fön gibi düzleştirmiyor. acaba üründen mi, yoksa kiminin saçı bu tür düzleştiriciler için uygun olmuyor mu?
1. devletteki her türlü hekim neden bu kadar kalitesiz ve ilgisiz? parası olmayan insan ölsün mü? bunlara gidip de memnun kalan var mı?
(lütfen hasta çok vs. diye gelmeyin. görece hasta sayısı az bir yerde yaşıyorum, yakın zamanda cildiyeye gittim, adam sorun olan bölgeye bakma zahmetine bile girmedi, teşhis koydu, ilaç yazdı ve gönderdi. o arada fırsat bulup "dudaklarım sürekli kuruyor" dedim, "nemlendirici sür" dedi. 3 dk'dan uzun sürmemiştir içeri girip çıkmam. yazdığı ilaç da aile hekiminin yazdığı ve işe yaramayan ilacın aynısı. sormadı bile daha önce ne kullandığımı. diş için de göz için de kalitesizliklerine, hatta yanlış ve özensiz işlem yapışlarına birebir şahidim.)
2. kaç senedir elimde şu üründen var:
www.hepsiburada.com
yorumlarda millet çok memnun kalmış ama benim saçımı fön gibi düzleştirmiyor. acaba üründen mi, yoksa kiminin saçı bu tür düzleştiriciler için uygun olmuyor mu?
0
1. Genç olanlar yine fena değil ama bir yaştan sonra özel hastanelere kapağı atamayanlar memur kafasına giriyorlar sanırım. Zaten milyon tane özel hastaneden birine kapağı atamıyorsa belli ki yetersizlik var kendisinde.
2. Saçında problem bence. Belki de şampuan yada saç kreminde erkek olduğum için pek alakam yok :)
2. Saçında problem bence. Belki de şampuan yada saç kreminde erkek olduğum için pek alakam yok :)
0
yorumlardan millet çok memnun değil. yorumları hepsiburda onaylıyor. orada gözüküp gözükmemesi tamamen hepsiburda nın elinde. yanlış olmasın
0
1. cildiyeciler özellikle öyle, 3 metreden süzüp teşhis etme özellikleri ile meşhurlar.
2. ben de çok araştırıp babyliss almıştım. evde kullanmaya üşendiğimden bi köşede kaldı. spor salonunda, millet yapıyo diye ben de heves edip düzenli yapmaya başladım. oradaki vestel(miydi neydi) alet süper yaparken benim evdekini kullanmaya başladığımda gördüm ki onun yanından bile geçemiyor. her alet her saça aynı sonucu vermiyo bence.
2. ben de çok araştırıp babyliss almıştım. evde kullanmaya üşendiğimden bi köşede kaldı. spor salonunda, millet yapıyo diye ben de heves edip düzenli yapmaya başladım. oradaki vestel(miydi neydi) alet süper yaparken benim evdekini kullanmaya başladığımda gördüm ki onun yanından bile geçemiyor. her alet her saça aynı sonucu vermiyo bence.
0
paralarina, dönere falan bakiyorlar. kafasini kaldirip yuzune bile bakmaya tenezzul etmeyen, gerekli sorulari sormayan doktor cok hem de epey cok. dedigin gibi yogunlukla alakali da degil. o az dedikleri 5 10dklik muayenenin hakkini verseler yeter.
0
1- Kadin doktorlar iyi davraniyor ve ilgililer genelde.
2- Sorun sende. Gayet guzel duzlestiriyor o alet.
Ayrica hepsuburada yorumlari hicbir sekilde gercegi yansitmiyor bilesin. Sakin urun alirken hepsiburada.com yorumlarini dikkate alma. Merak ediyorsan bildigin kullanissiz bir urunun yorumlarina bakabilirsin. Dikkat edersen hicbir urunde olumsuz yoruma denk gelmeyeceksin kolay kolay, yorumlar genelde olumludur.
2- Sorun sende. Gayet guzel duzlestiriyor o alet.
Ayrica hepsuburada yorumlari hicbir sekilde gercegi yansitmiyor bilesin. Sakin urun alirken hepsiburada.com yorumlarini dikkate alma. Merak ediyorsan bildigin kullanissiz bir urunun yorumlarina bakabilirsin. Dikkat edersen hicbir urunde olumsuz yoruma denk gelmeyeceksin kolay kolay, yorumlar genelde olumludur.
0
sırtçantalı
sizin için hangileridir? takım ve ülke kısıtlaması yok. direkt link olarak atabilirseniz çok sevinirim.teşekkürler
sizin için hangileridir? takım ve ülke kısıtlaması yok. direkt link olarak atabilirseniz çok sevinirim.
teşekkürler
teşekkürler
0
"kerem tunçeriiiiiiii kerem tunçeriiiiiii kerem tunçeriiiiii kazandıııııık kerem tunçeriiiiiii kerem tunçeriiiii kazandıııık..." Her yerde bol bol videosu var. :)
0
benim icin top 1 numarada bu,
www.youtube.com
mirsad cok pis biri. sampiyonalarda ve kamplarda genclere yapmadigini birakmiyordu.
ikincisi bu,
www.youtube.com
ucuncu olarak bu, goruntu net degil ama turkiye all star maci. malik dixon kerem tunceri'nin kafasina atiyor topu. spikere aldanma onceden calisilmis bir sey degil. yabancilarla turkler all star'a ayri yerlerde hazirlaniyorlar. rencide olmasin diye boyle soyluyor,
www.youtube.com
www.youtube.com
mirsad cok pis biri. sampiyonalarda ve kamplarda genclere yapmadigini birakmiyordu.
ikincisi bu,
www.youtube.com
ucuncu olarak bu, goruntu net degil ama turkiye all star maci. malik dixon kerem tunceri'nin kafasina atiyor topu. spikere aldanma onceden calisilmis bir sey degil. yabancilarla turkler all star'a ayri yerlerde hazirlaniyorlar. rencide olmasin diye boyle soyluyor,
www.youtube.com
0
jordanın son şampiyonluğu sanırım, basketbolu bırakıp tekrar döndüğğ sezon olabilir pek hatırlamıyorum www.youtube.com
0
Jordan'ın Utah Jazz'a karşı Byron Russell'ı sekiz yaparak attığı ve son şampiyonluğu getirdiği şuttur.
Yine Cleveland'a attığı "The Shot"
Bir de wizardsdayken emekli haliyle Ron Mercer'a yaptığı muhteşem blok.
Basketbol=Jordan
Yine Cleveland'a attığı "The Shot"
Bir de wizardsdayken emekli haliyle Ron Mercer'a yaptığı muhteşem blok.
Basketbol=Jordan
0
san antonio lu yasli adamin detroit macindaki ucarak smaci.. nba finaliydi galiba.
0
poster yapmak deyimini nba'de vince carter cikartmisti. bildigin adam toplari yalatti tim duncan'a. kevin garnet saniyordum da sonradan buldum.
www.youtube.com
www.youtube.com
0
Brandon roy önderliğinde Portland Trail Blazersın Dallas karşısındaki geri dönüşü. Sakatlıklar olmasaydı basketbol efsaneleri arasında girebilirdi Brandon roy
www.youtube.com
www.youtube.com
0
hırvatistan'a karşı hakemlerin ispanya'ya inanılmaz aleni bir şekilde maçı vermesi.
2007 senesiydi sanırsam.
2007 senesiydi sanırsam.
0
ssiradanbirigibi
ya yıllardır düşünürüm aklıma gelmiyor bu film. ta 2000lerin filan başında izlemiştim çocuktum.bir kadının gazeteci olan eşi bir savaş bölgesine gidiyor fakat orada esir düşüyor. kadın uzun süre ondan haber alamayınca o'nu aramak üzere savaş bölgesine gidiyor. uzun maceralardan sonra buluyor ama tab
ya yıllardır düşünürüm aklıma gelmiyor bu film. ta 2000lerin filan başında izlemiştim çocuktum.
bir kadının gazeteci olan eşi bir savaş bölgesine gidiyor fakat orada esir düşüyor. kadın uzun süre ondan haber alamayınca o'nu aramak üzere savaş bölgesine gidiyor. uzun maceralardan sonra buluyor ama tabi psikolojisi bozulmuş bir şekilde filan...
işte böyle bi filmdi bulabilirsem huzurlu bi şekilde ölecem.
bir kadının gazeteci olan eşi bir savaş bölgesine gidiyor fakat orada esir düşüyor. kadın uzun süre ondan haber alamayınca o'nu aramak üzere savaş bölgesine gidiyor. uzun maceralardan sonra buluyor ama tabi psikolojisi bozulmuş bir şekilde filan...
işte böyle bi filmdi bulabilirsem huzurlu bi şekilde ölecem.
0
vay be, konusu aynıymış tıpatıp ama malesef o değil biraz daha eskiydi benim dediğim...
0
doxanikee
Kullananlar biliyordur bir suredir musixmatch reklam almaya başladı ve o halde kullanılır gibi değil, direkt kaldırdım. Android İÇİN muadili bir uygulama var mı?
Kullananlar biliyordur bir suredir musixmatch reklam almaya başladı ve o halde kullanılır gibi değil, direkt kaldırdım. Android İÇİN muadili bir uygulama var mı?
0
genius var aynı işlevi gören hatta şarkılardaki göndermeleri falan açıklıyor sözlere tıklayınca.
0
stiletto heel
Hani bi kız bir erkek tatil kazanıyorlardı. Kızın adı Eda idi sanırsam. Kız çocuktan nefret ediyor ama çocuk saf salak salaş. Tatildeki maceraları anlatılıyordu. Hatta kaslı bir arkadaşı vardı kalp dövmesi vardı. Oda ben de böbrek dalak dövmesi yaptırcam diyordu. Filmin sonunda çocuğun babası ölüyo
Hani bi kız bir erkek tatil kazanıyorlardı. Kızın adı Eda idi sanırsam. Kız çocuktan nefret ediyor ama çocuk saf salak salaş. Tatildeki maceraları anlatılıyordu. Hatta kaslı bir arkadaşı vardı kalp dövmesi vardı. Oda ben de böbrek dalak dövmesi yaptırcam diyordu. Filmin sonunda çocuğun babası ölüyordu ve bu çocuk çok zengin oluyordu. Neydi bu filmin adı
0
sweet child o mine
Geçen ay başımıza gelen tatsız olayı ve neler olduğunu buraya yazıyorum ki bu sahtekar arkadaşın gazabına başkaları da uğramasın.Biletleri biletix'te tükenmiş olan 27 şubat tarihli Athena konserine, sözlükle çok alakalı olmayan bir arkadaşım için 2 bilet arıyordum. Aklıma ilk olarak duyuruya girip y
Geçen ay başımıza gelen tatsız olayı ve neler olduğunu buraya yazıyorum ki bu sahtekar arkadaşın gazabına başkaları da uğramasın.
Biletleri biletix'te tükenmiş olan 27 şubat tarihli Athena konserine, sözlükle çok alakalı olmayan bir arkadaşım için 2 bilet arıyordum. Aklıma ilk olarak duyuruya girip yazmak geldi. Duyuruya buradan bakabilirsiniz. www.eksiduyuru.com
Nicki "serseri serbest stili" olan birisinden şöyle bir mesaj aldım "selam 3 tane bilet var elimde. aldığım fiyat olan 56 tlden satıyorum. istanbul dışındayım şu an kargo ile göndereceğim biletleri". Sevinçle hemen arkadaşımın telefonunu verdim. Ardından "serseri serbest stili" ve arkadaşım whatsapp'tan yazışmaya başladılar.
"serseri serbest stili" 2 bilet için normal satış fiyatı olan 120 TL istedi ve TC kimlik numarası ile birlikte bir hesap numarası verdi. Arkadaşıma biletler acil lazım olduğu için, sözlükten de yamuk olmaz herhalde düşüncesiyle parayı transfer etti. Kargonun nasıl olacağını sorduğunda da "serseri serbest stili" kargo firmasında tanıdığı olduğunu, kargoyu bir şekilde bedava ulaştıracağını söyledi arkadaşıma. Arkadaşım biletleri kargoya vermeden fotoğrafını çekip göndermesini rica etti, "serseri serbest stili" tamam olur dedi ama fotoğrafları göndermedi.
Birkaç saat sonra "serseri serbest stili" arkadaşıma parayı çekemediğini söyledi. Arkadaşım her şeyi kontrol ettiğini, bir yanlışlık olmadığını söyledi. "serseri serbest stili" parayı çektiğini söyleyerek teşekkür etti ve kendisinden bir daha haber alınamadı.
Bu arkadaşın nickini kasten defalarca yazdım ki kafanıza kazınsın. Zaten araştırırsanız sözlük hesabını da satılığa çıkardığını, sözlükte sadece 1 entry'si olduğunu göreceksiniz.
Başka bir duyuruda hakkımızı arayıp arayamayacağımızı sordum. Başınıza böyle bir durum gelirse hiçbir şekilde yardımcı olunamadığını öğrendik. www.eksiduyuru.com
Sözlük veya duyuru bu "serseri serbest stili" nickli dolandırıcı hakkında hesabının silinmesi bile dahil olmak üzere hiçbir şey yapmıyor yani.
Kabul ediyorum, hata bizde ama yine de uyarmak istedim.
Parayı göndermenizi istediği tc kimlik numarasını ve bilgilerini de yazıyorum ki olur da buralardan bir şey satın alırsanız bu tc kimlik numarasını gördüğünüz yerde kaçın. Evet başka tc kimlik numarası da kullanabilir ama en azından bir tanesini bilmiş olun.
Aslan Mahsum - TC Kimlik No: 64177079764 - Telefon: 0546 400 4572
Biletleri biletix'te tükenmiş olan 27 şubat tarihli Athena konserine, sözlükle çok alakalı olmayan bir arkadaşım için 2 bilet arıyordum. Aklıma ilk olarak duyuruya girip yazmak geldi. Duyuruya buradan bakabilirsiniz. www.eksiduyuru.com
Nicki "serseri serbest stili" olan birisinden şöyle bir mesaj aldım "selam 3 tane bilet var elimde. aldığım fiyat olan 56 tlden satıyorum. istanbul dışındayım şu an kargo ile göndereceğim biletleri". Sevinçle hemen arkadaşımın telefonunu verdim. Ardından "serseri serbest stili" ve arkadaşım whatsapp'tan yazışmaya başladılar.
"serseri serbest stili" 2 bilet için normal satış fiyatı olan 120 TL istedi ve TC kimlik numarası ile birlikte bir hesap numarası verdi. Arkadaşıma biletler acil lazım olduğu için, sözlükten de yamuk olmaz herhalde düşüncesiyle parayı transfer etti. Kargonun nasıl olacağını sorduğunda da "serseri serbest stili" kargo firmasında tanıdığı olduğunu, kargoyu bir şekilde bedava ulaştıracağını söyledi arkadaşıma. Arkadaşım biletleri kargoya vermeden fotoğrafını çekip göndermesini rica etti, "serseri serbest stili" tamam olur dedi ama fotoğrafları göndermedi.
Birkaç saat sonra "serseri serbest stili" arkadaşıma parayı çekemediğini söyledi. Arkadaşım her şeyi kontrol ettiğini, bir yanlışlık olmadığını söyledi. "serseri serbest stili" parayı çektiğini söyleyerek teşekkür etti ve kendisinden bir daha haber alınamadı.
Bu arkadaşın nickini kasten defalarca yazdım ki kafanıza kazınsın. Zaten araştırırsanız sözlük hesabını da satılığa çıkardığını, sözlükte sadece 1 entry'si olduğunu göreceksiniz.
Başka bir duyuruda hakkımızı arayıp arayamayacağımızı sordum. Başınıza böyle bir durum gelirse hiçbir şekilde yardımcı olunamadığını öğrendik. www.eksiduyuru.com
Sözlük veya duyuru bu "serseri serbest stili" nickli dolandırıcı hakkında hesabının silinmesi bile dahil olmak üzere hiçbir şey yapmıyor yani.
Kabul ediyorum, hata bizde ama yine de uyarmak istedim.
Parayı göndermenizi istediği tc kimlik numarasını ve bilgilerini de yazıyorum ki olur da buralardan bir şey satın alırsanız bu tc kimlik numarasını gördüğünüz yerde kaçın. Evet başka tc kimlik numarası da kullanabilir ama en azından bir tanesini bilmiş olun.
Aslan Mahsum - TC Kimlik No: 64177079764 - Telefon: 0546 400 4572
0
abi ben dolandırılmadım fakat bu adamın dolandırıcı olduğunu 4 kez duyuru açarak yazdım. Modlar bu konu hakkında neden bir şey yapmıyor hala anlamış değilim. Şuradan alışveriş yaparken de bir adamın nickine bakın adam eski mi yoksa hesabı açmış 2 gere girmiş dolandırmak için bekliyor mu.
0
ben dolandırılan arkadaşa da dün yazmıştım şimdi de yazayım. ben adamın nick altını karalayalım diyorum. hesabını satamaz hiç olmazsa bu şekilde.
0
bugün bornovada kalacak yer arayan adama evimi açmadıysam nick altında 1 entry olduğu içindir. aramaya inanmak lazım. kimseye güvenmemek lazım. o paranın sizden çıkacağı varmış. sağlık olsun.
0
bana attığı bilgiler şunlar
tc no: 43928055714
serkan mısırlıoğlu
tel: 0530 072 81 13
tc no: 43928055714
serkan mısırlıoğlu
tel: 0530 072 81 13
0
@hasmet, benim de nick altında bir tane girdi var ama bu beni güvenilmez biri yapmaz.
Your argument is invalid.
1.bp.blogspot.com
Your argument is invalid.
1.bp.blogspot.com
0
serseri serbest stili başlığına entry yazdım geçen dolandırıcı diye. ama tabi götümüze girebilir gerekçesiyle silindi hemen.
buradaki kullanıcılardan büssürü şey satın aldım ve alıyorum hala. sözlük ya da duyurudan bişey satın alınacağı zaman entrylerini, duyurularını, ne bileyim duyurulara verdiği cevapları filan araştırmak gerek bence. burada yazılanlar fikir verebiliyor.
bu mahsum aslan'dan mil satın alıcaktım bi sene önce. iş yoğunluğundan araştıramamıştım fazla. hemen yolliyim parasını çıksın aradan demiştim. allahtan yine aynı iş yoğunluğundan parayı da gönderemedim. akşam evde hallederim dedim sonra bi baktım adam tam bir dolandırıcıymış meğer. sözlüğe yazdım hemen ama entry silindi. neyse sözün özü laps diye dalmamak lazım her şeye. ucuz etin yahnisi.
buradaki kullanıcılardan büssürü şey satın aldım ve alıyorum hala. sözlük ya da duyurudan bişey satın alınacağı zaman entrylerini, duyurularını, ne bileyim duyurulara verdiği cevapları filan araştırmak gerek bence. burada yazılanlar fikir verebiliyor.
bu mahsum aslan'dan mil satın alıcaktım bi sene önce. iş yoğunluğundan araştıramamıştım fazla. hemen yolliyim parasını çıksın aradan demiştim. allahtan yine aynı iş yoğunluğundan parayı da gönderemedim. akşam evde hallederim dedim sonra bi baktım adam tam bir dolandırıcıymış meğer. sözlüğe yazdım hemen ama entry silindi. neyse sözün özü laps diye dalmamak lazım her şeye. ucuz etin yahnisi.
0
arkadaşlar ben bunu bir türlü anlayamıyorum. "moderatörler bir şey yapmıyor" deniyor. moderatörlerden ne yapmasını bekliyorsunuz? ne yapabilir ki moderatör? moderatör polis değil, savcı değil.
modratörün tek yapabileceği şey kullanıcıyı uçurmak olabilir. sizin yapılmasını istediğiniz şey de uçurulması olabilir. ama bakın farklı başlıklar altında sanırım dördüncü kez tekrar ediyorum, uçurmak bir çözüm değil. ben bunu diyince "moderatör dolandırıcıyı koruyor" zanndiyorsunuz ama ben kullanıcıları korumaya çalışıyorum.
dolandırıcı olduğu bilinen bir nicki duyurudan uçurmak, dolandırıcıyı caydıracak bir yaptırım değil. lösev'e 5 lira bağış yaparak geri gelebilir. geri gelirken aynı kişi olduğunu anlamanın da hiçbir yolu yok. ahmet kuburoğlu ismiyle bağış yapıp makbuzu gönderdiği anda yepyeni, sıfır bir kullanıcı olarak aramıza katılır. yani bu sadece o kişiye yepyeni, sıfır ve hiç bilinmeyen bir nickle yeniden dolandırıcılık yapma imkanı sağlamaktan başka hiçbir işe yaramaz.
bakınız bu kendisinin ilk nicki değil. önceki nickini şu anda hatırlamıyorum, ararsam bulurum. ama o nickle dolandırıcılık yaparken de aynı şeyleri söyledim, dolandırıcıyı korumakla itham edildim. neticede uçuruldu. gitti serseri serbest stili diye sıfır bir nickle geri geldi ve yaptığı işe aynen devam ediyor. söylemek istediğim buydu. e bu da uçurulur, gidip hede hödö diye yepyeni bir nickle gelip yine dolandırır. uçurulmak adamın işine gelir yahu.
ha belki hazırda yeni nickleri vardır, hala farklı bir nick de kullanabilir ama henüz kullanmıyorken, kullandığı nick sabıkalı iken, hakkında dolandırıcı diye onca duyuru açılmış ve başlığı altına yazılmışken, en azından o bilinen nick'e dikkat ediniz.
savcılığa başvurduğunuzda duyuru'nun yapabileceği bir şey olursa çekinmeden yapacağından da emin olabilirsiniz.
modratörün tek yapabileceği şey kullanıcıyı uçurmak olabilir. sizin yapılmasını istediğiniz şey de uçurulması olabilir. ama bakın farklı başlıklar altında sanırım dördüncü kez tekrar ediyorum, uçurmak bir çözüm değil. ben bunu diyince "moderatör dolandırıcıyı koruyor" zanndiyorsunuz ama ben kullanıcıları korumaya çalışıyorum.
dolandırıcı olduğu bilinen bir nicki duyurudan uçurmak, dolandırıcıyı caydıracak bir yaptırım değil. lösev'e 5 lira bağış yaparak geri gelebilir. geri gelirken aynı kişi olduğunu anlamanın da hiçbir yolu yok. ahmet kuburoğlu ismiyle bağış yapıp makbuzu gönderdiği anda yepyeni, sıfır bir kullanıcı olarak aramıza katılır. yani bu sadece o kişiye yepyeni, sıfır ve hiç bilinmeyen bir nickle yeniden dolandırıcılık yapma imkanı sağlamaktan başka hiçbir işe yaramaz.
bakınız bu kendisinin ilk nicki değil. önceki nickini şu anda hatırlamıyorum, ararsam bulurum. ama o nickle dolandırıcılık yaparken de aynı şeyleri söyledim, dolandırıcıyı korumakla itham edildim. neticede uçuruldu. gitti serseri serbest stili diye sıfır bir nickle geri geldi ve yaptığı işe aynen devam ediyor. söylemek istediğim buydu. e bu da uçurulur, gidip hede hödö diye yepyeni bir nickle gelip yine dolandırır. uçurulmak adamın işine gelir yahu.
ha belki hazırda yeni nickleri vardır, hala farklı bir nick de kullanabilir ama henüz kullanmıyorken, kullandığı nick sabıkalı iken, hakkında dolandırıcı diye onca duyuru açılmış ve başlığı altına yazılmışken, en azından o bilinen nick'e dikkat ediniz.
savcılığa başvurduğunuzda duyuru'nun yapabileceği bir şey olursa çekinmeden yapacağından da emin olabilirsiniz.
0
@bigbadabum güvenilmez demiyorum, güvenmek için sebep yok diyorum. Adam dolandırıcı demedim ki. Temiz biri olabilir, bunu anlamak için nick altı oldukça pratik bu sözlükte. Nick altı boşsa anonimliğini koruyordur, belirli konularda güvenmek kötü sonuçlar doğurabilir
0
oha nasıl ya.
aynı adam defalarca nasıl dolandırabilir? inanılır gibi değil.
aynı adam defalarca nasıl dolandırabilir? inanılır gibi değil.
0
bu herif beni de dolandırdı.
www.eksiduyuru.com
banka hesaplarında 70 tane haciz var bu mahluğun.
para geliyor. bir kaç dakika içinde çekebilirse çekiyor. genelde para transferlerini mesai saatlerinin dışında yaptırır. haftasonu vs.
savcılığa dilekçemi verdim. ben de iz üstündeyim.
internette aratırsan zaten isminin yanına "dolandırıcı" ibaresini otomatik koyuyor google..
bakmayın buradaki tutarın 120 lira olduğuna. herif her yerde ve nerede bir "alınık" ilanı varsa orada bitiyor.
işi gücü bu.
www.eksiduyuru.com
banka hesaplarında 70 tane haciz var bu mahluğun.
para geliyor. bir kaç dakika içinde çekebilirse çekiyor. genelde para transferlerini mesai saatlerinin dışında yaptırır. haftasonu vs.
savcılığa dilekçemi verdim. ben de iz üstündeyim.
internette aratırsan zaten isminin yanına "dolandırıcı" ibaresini otomatik koyuyor google..
bakmayın buradaki tutarın 120 lira olduğuna. herif her yerde ve nerede bir "alınık" ilanı varsa orada bitiyor.
işi gücü bu.
0
geçmiş olsun, uyarıda bulunarak iyi de etmişsiniz ama bir şey sormadan edemeyeceğim: neden ısrarla duyurudan bu işleri halletmeye çalışıyorsunuz?
adam(lar) kuyruklu yalan atmış. yani ne zorunuz vardı ki, athena bu, ne bileyim 40 yılda bir gelen yabancı bir grup bile değil. ki bu riski alacağınıza karaborsa bulurdunuz.
zirvelere gidip de iki lafın belini kırdıklarınız ve birebir değil de grup içerisinde tanıştıklarınız dışında bence kimseyle böyle münasebetlere girmeyin. dolandırıcılık için anonim bulunulan yerler kadar uygun ortam mı var, yapmayın şunu artık. adamlara burada gün doğuyor resmen.
adam(lar) kuyruklu yalan atmış. yani ne zorunuz vardı ki, athena bu, ne bileyim 40 yılda bir gelen yabancı bir grup bile değil. ki bu riski alacağınıza karaborsa bulurdunuz.
zirvelere gidip de iki lafın belini kırdıklarınız ve birebir değil de grup içerisinde tanıştıklarınız dışında bence kimseyle böyle münasebetlere girmeyin. dolandırıcılık için anonim bulunulan yerler kadar uygun ortam mı var, yapmayın şunu artık. adamlara burada gün doğuyor resmen.
0
sanzio
sayın arkadaşlar biliyorsunuz türk yapımı filmleri internet ortamında hele çok çok popüler değilse kaliteli şekilde bulup izleme imkanına sahip olamıyorsunuz. bu minvalde ömer kavur filmlerini tekrar görmek istiyorum. tüm filmografi olmasa da anayurt oteli, gizli yüz ya da karşılaşma gibi en azından
sayın arkadaşlar biliyorsunuz türk yapımı filmleri internet ortamında hele çok çok popüler değilse kaliteli şekilde bulup izleme imkanına sahip olamıyorsunuz.
bu minvalde ömer kavur filmlerini tekrar görmek istiyorum. tüm filmografi olmasa da anayurt oteli, gizli yüz ya da karşılaşma gibi en azından bilinenlerine ulaşmak istiyorum.
nereden nasıl? şimdiden teşekkür ederim.
bu minvalde ömer kavur filmlerini tekrar görmek istiyorum. tüm filmografi olmasa da anayurt oteli, gizli yüz ya da karşılaşma gibi en azından bilinenlerine ulaşmak istiyorum.
nereden nasıl? şimdiden teşekkür ederim.
0
Anayurt otelini ben de uzun süredir aramaktayım 720p olarak ama henüz bulamadım
0
john valdetine
m8 cihazıma yeni hafıza kartı aldım, tek tek manual olarak hafıza kartına taşıdım uygulamaları. fakat güncelleme geldiğinde dahili hafızaya geri dönüyorlar. bunun kalıcı olarak bir çözümü var mıdır?
m8 cihazıma yeni hafıza kartı aldım, tek tek manual olarak hafıza kartına taşıdım uygulamaları. fakat güncelleme geldiğinde dahili hafızaya geri dönüyorlar. bunun kalıcı olarak bir çözümü var mıdır?
0
bana her yer cehennem
yazılı görsel veya işitsel medyada en son hangi mutlu haberi ne zaman gördünüz,duydunuz,okuduz ?ve bu haber neydi ?
yazılı görsel veya işitsel medyada en son hangi mutlu haberi ne zaman gördünüz,duydunuz,okuduz ?
ve bu haber neydi ?
ve bu haber neydi ?
0
Can Dündar çıkınca sevinmiştim. Onun öncesinde ise 7 haziran seçim sonuçlarına göreceli olarak sevinmiştim. Aklıma ilk bunlar geldi.
0
fena huylu stanzo
merhabalar herkese,küçükken cnbc-e de izlediğim bir filme kafam takıldı. filmde yetimhanede yaşayan bir kız çocuğu ve onun arkadaşının başından geçenler anlatılıyordu. film boyunca kız çocuğu ve arkadaşı ıssız bir yerde bir su tankerinin etrafında oynuyorlardı. pesimist bir filmdi, sürpriz bozan gel
merhabalar herkese,
küçükken cnbc-e de izlediğim bir filme kafam takıldı. filmde yetimhanede yaşayan bir kız çocuğu ve onun arkadaşının başından geçenler anlatılıyordu. film boyunca kız çocuğu ve arkadaşı ıssız bir yerde bir su tankerinin etrafında oynuyorlardı. pesimist bir filmdi, sürpriz bozan geliyor; filmin sonunda bu arkadaşın hayali olduğu ortaya çıkıyordu.
hatırladıklarım bundan ibaret, ismi konusunda yardımcı olabileceklere şimdiden teşekkürler!
küçükken cnbc-e de izlediğim bir filme kafam takıldı. filmde yetimhanede yaşayan bir kız çocuğu ve onun arkadaşının başından geçenler anlatılıyordu. film boyunca kız çocuğu ve arkadaşı ıssız bir yerde bir su tankerinin etrafında oynuyorlardı. pesimist bir filmdi, sürpriz bozan geliyor; filmin sonunda bu arkadaşın hayali olduğu ortaya çıkıyordu.
hatırladıklarım bundan ibaret, ismi konusunda yardımcı olabileceklere şimdiden teşekkürler!
0
Yahuda
Jimmy Carr ve Tim Minchin'i epey severken Louis CK ve Ricky Gervais hakkında ortalama düşüncelere sahibim. Var mı bana önerebileceğiniz komedyen / stand upçılar?Ekleme: Örnek video paylaşabilirseniz pek bir mesut olurum.
Jimmy Carr ve Tim Minchin'i epey severken Louis CK ve Ricky Gervais hakkında ortalama düşüncelere sahibim. Var mı bana önerebileceğiniz komedyen / stand upçılar?
Ekleme: Örnek video paylaşabilirseniz pek bir mesut olurum.
Ekleme: Örnek video paylaşabilirseniz pek bir mesut olurum.
0
Benim sevdiğim esprilere birkaç örnek:
Jimmy Carr (QI) - Wife beating - www.youtube.com
Jimmy Carr - Nasty Show - www.youtube.com
Tim Minchin - Fuck the poor - www.youtube.com
Louis CK - Saddest Handjob in America - www.youtube.com
Tim Minchin - Dark Humour - www.youtube.com
Jimmy Carr (QI) - Wife beating - www.youtube.com
Jimmy Carr - Nasty Show - www.youtube.com
Tim Minchin - Fuck the poor - www.youtube.com
Louis CK - Saddest Handjob in America - www.youtube.com
Tim Minchin - Dark Humour - www.youtube.com
0
larry david
stand up'tan ziyade curb your enthusiasm izleyebilirsin.
edit: Anthony Jeselnik
stand up'tan ziyade curb your enthusiasm izleyebilirsin.
edit: Anthony Jeselnik
0
arya yada vera
bana shameless benzeri hem dram olan hem eğlenceli bir dizi önerseniz aynı tadı vermez biliyorum ama en azından benzer olur :( bkz.herseydeonuaramak
bana shameless benzeri hem dram olan hem eğlenceli bir dizi önerseniz aynı tadı vermez biliyorum ama en azından benzer olur :( bkz.herseydeonuaramak
0
Shameless bile kendisine benzemiyor artık...
Konusu bambaşka ama ondan daha akıcı bi dizi önerebilirim benim shamless dışnda izlediğim tek dizi: NARCOS.
Konusu bambaşka ama ondan daha akıcı bi dizi önerebilirim benim shamless dışnda izlediğim tek dizi: NARCOS.
0
Ergebsen skins yoksa californication dram komedi arasi derim. Benzediginden degil.
0
californication mantıklı ergen değilim :) @rivulet izledim @megalomaniac narcos düşündüm ama fazla suç unsuru barındıran oz gibi birşey değil dimi?
0
komedi-dram deyince ilk aklıma breaking bad geliyor. dram gibi dram içinde durum komedisi vs. fakat gerilim polisiye tarafı da ağır onun. better call saul bence bu tanıma daha uyan bir seri olmuş.
0
bigl0rd
Helikopter ile havada sabit dursak 1 günde bütün dünyayı gezmiş olur muyuz?
Helikopter ile havada sabit dursak 1 günde bütün dünyayı gezmiş olur muyuz?
0
olmuyoruz. gökyüzünde, çevremizde olan hava kütlesi bizimle birlikte aynı hızda dönüyor.
0
yaptigin turun hizi ile havada durma esnasinda dünyanin dönme hizi eşit olursa yaklaşık olarak buna evet denebilir.
0
kütle çekimi var dışında tüm cevaplar yanlış. Hava kütlesi dünya ile aynı hızda dönmüyor misal (dünya etrafındaki bir turu ortalama 6 gün sürüyor) veya atmosferin dışına çıktığında dünyanın kütle çekiminden kurtulmuş olmuyorsun, yine konumunu referans noktan belirliyor.
Kısaca cevap sabit durmak ile ne kast ettiğine veya neye göre sabit durduğuna bağlı. Hareket gibi hareketsizlik de referans noktasıyla ilgilidir. Dünya kendi çevresinde döndüğü gibi güneşin etrafında döner. Güneş Galaksi içinde hareket eder, galaksi evren içinde hareket eder, evren genişler bir başka ifadeyle kendi içinde hareket eder. Haliyle mutlak bir sabitlik yoktur, hem hareketi hem de hareketsizliği tanımlamak için bir gözlemci, gözlemcinin de sabit kabul edeceği bir referans noktası gereklidir.
Yani havada sabit duruken de hangi referans noktasına göre sabit durduğun önemli. Yeryüzü ise referans noktan, dünya ile birlikte hareket edeceğin için dünyayı gezmiş olmazsın. Eğer dünyanın özdeği ise referans noktan, yeryüzünün hareketine göre sabit olmayacağın için dünyayı gezmiş olursun.
Yeryüzüne göre konumunu korumak için nasıl enerji harcıyorsan, dünyanın özdeğine göre konumunu korumak için de aynı şekilde (ama maruz kalacağın kuvvetlerin büyüklüğü değiştiği için farklı miktarda) enerji harcaman gerekir. Ancak yeter ki sabit kalmaya çalıştığın nokta ile mukayese ettiğin noktayı ayırabil, o zaman seni kim tutar.
Kısaca cevap sabit durmak ile ne kast ettiğine veya neye göre sabit durduğuna bağlı. Hareket gibi hareketsizlik de referans noktasıyla ilgilidir. Dünya kendi çevresinde döndüğü gibi güneşin etrafında döner. Güneş Galaksi içinde hareket eder, galaksi evren içinde hareket eder, evren genişler bir başka ifadeyle kendi içinde hareket eder. Haliyle mutlak bir sabitlik yoktur, hem hareketi hem de hareketsizliği tanımlamak için bir gözlemci, gözlemcinin de sabit kabul edeceği bir referans noktası gereklidir.
Yani havada sabit duruken de hangi referans noktasına göre sabit durduğun önemli. Yeryüzü ise referans noktan, dünya ile birlikte hareket edeceğin için dünyayı gezmiş olmazsın. Eğer dünyanın özdeği ise referans noktan, yeryüzünün hareketine göre sabit olmayacağın için dünyayı gezmiş olursun.
Yeryüzüne göre konumunu korumak için nasıl enerji harcıyorsan, dünyanın özdeğine göre konumunu korumak için de aynı şekilde (ama maruz kalacağın kuvvetlerin büyüklüğü değiştiği için farklı miktarda) enerji harcaman gerekir. Ancak yeter ki sabit kalmaya çalıştığın nokta ile mukayese ettiğin noktayı ayırabil, o zaman seni kim tutar.
0
peki ben başka bir soru sorayım. dünya üzerinde şu an bulunduğumuz paralelde kalmak şartıyla tam 180 derece arka tarafına gitmek istesek uçakla doğudan mı gidersek mi daha çabuk gideriz, batıdan mı gidersek? veya fark eder mi dünyanın dönüşü nedeniyle?
aynı yükseklikte ve diğer tüm doğa koşullarını gözardı ederek.
aynı yükseklikte ve diğer tüm doğa koşullarını gözardı ederek.
0
Arkadaş belirli yörüngedeki uydular bile yörüngeden / yer çekiminden çıkamıyorlar, sen atmosferin içinde?? helikopterle ne kadar yükseye çıkabilirsin ki dünya senin altında dönmeye devam etsin?
Otobüsün içinde zıplayınca, otobüs altından kayıp gidiyor mu senin?
Fizik dersi hiç mi almadınız, nerede, kimler eğitti sizi yav.
Otobüsün içinde zıplayınca, otobüs altından kayıp gidiyor mu senin?
Fizik dersi hiç mi almadınız, nerede, kimler eğitti sizi yav.
0
karabasun
Bir tatlı delisi olarak güne yarım paket mısır gevreğiyle başlamanın akıl kârı olmadığını farkettim. Karbonhidrat hedefini neredeyse kahvaltıda geçiyormuşum. Bunun yerine koyabileceğim, sabahları şeker krizimi tatmin edecek, (mümkünse yine fazla fazla yiyebileceğim) sağlıklı seçenekler arıyorum.
Bir tatlı delisi olarak güne yarım paket mısır gevreğiyle başlamanın akıl kârı olmadığını farkettim. Karbonhidrat hedefini neredeyse kahvaltıda geçiyormuşum. Bunun yerine koyabileceğim, sabahları şeker krizimi tatmin edecek, (mümkünse yine fazla fazla yiyebileceğim) sağlıklı seçenekler arıyorum.
0
tatlı olup sağlıklı olan bir şey yoktur. vücuduna şeker verdikçe daha fazla ister bunun sonu yok. onun için şekeri&tatlıyı kesmeye bak.
0
benim canım tatlı istediği zaman meyve yiyorum ya da günlük süt içiyorum. ikisi de tatlı ihtiyacımı karşılıyor.
0
Bir tüm muz, 2 yumurta iyice karıştır muzlar iyice ezilsin. Tavada krep. Un şeker yok. Olabildigince dogal. Dun internette gordum bugun denedim, guzel oldu.
0
Şukuyu verdim amma sabah yoğurt yiyemem, aksi halde fena uyku geliyor. Yumurtaya alerjim var onu da yiyemem. Muz desen kabızlık probleminden dolayı yememeliyim. Teşekkür ederim sağolun :)
0
pancake yap, icerisine yulaf ezmesi ve kuru uzum at. baska kuru meyve seviyorsan, onlar da olabilir.
0
yulaf ezmesine süt ve bal ekliyorum. canım çok tatlı bir şeyler istediğinde de kuru erik yiyorum.
0
Yulaf ezmesi sut muz tarcin belki cok az bal. Blenderdan gecirip icebilirsin. Yulaf ezmesi aldigin icin kabizliga yol acmaz.
0
manuel mandalina
yarın annemin doğumgünü, uzun süredir akıllı telefon istiyordu. maddi olarak sıkışık olduğumdan şu ana kadar bakmadım ama son dakikada alayım madem dedim. bu nedenle bi kaç saate karar verip almalıyım, acil yardımınıza ihtiyacım var. bütçe 500 civarı, sıfır tercih ediyorum. general mobile discovery
yarın annemin doğumgünü, uzun süredir akıllı telefon istiyordu. maddi olarak sıkışık olduğumdan şu ana kadar bakmadım ama son dakikada alayım madem dedim. bu nedenle bi kaç saate karar verip almalıyım, acil yardımınıza ihtiyacım var.
bütçe 500 civarı, sıfır tercih ediyorum.
general mobile discovery 2 baktım mesela, n11'de 550'ye var, alayım mı?
bütçe 500 civarı, sıfır tercih ediyorum.
general mobile discovery 2 baktım mesela, n11'de 550'ye var, alayım mı?
0
s3 s3mini s4mini genelde s3mini. annemin gün arkadaşlarında hep bu telefonlardan var.
galiba çocuklardan arta kalanları kullanıyorlar.
galiba çocuklardan arta kalanları kullanıyorlar.
0
bizimki de bizden çok istedi ama herkes bi şekilde veremedi eskilerini.
ayrıyeten anama yenisi yakışır yaa :)
ayrıyeten anama yenisi yakışır yaa :)
0
S3 mini falan almayın, sıkıntılı telefonlar bunlar. 500 civarı bütçeyle Nokia'nın düşük modelleri olabilir; anneler için arayüzü daha rahat. Android olarak da Asus'un Zenfone 5 modeli olabilir. Bütçeyi 700'lere artırabilirseniz de Zenfone 2 laser'in 5 inchlik modeli de olabilir.
0
general mobile güzel ama bir süre sonra sıkıntılar çıkıyormuş.
asus go alabilirsin. 650-680 arası, güzel telefon. 4G desteklemiyor + kamerası biraz düşük.
asus go alabilirsin. 650-680 arası, güzel telefon. 4G desteklemiyor + kamerası biraz düşük.
0
Kovacic
tamam anlarım 1 tane yaparsın annelik/babalık duygusunu tatmak istersin de devamını neden yaparsın hiç aklım almıyor. neymiş efendim her çocuk rızkıyla gelirmiş. bir yandan da uzunca bir adam var sürekli sağda solda 3 çocuk diye dolaşıyor. birden fazla çocuğu olanlar bir aydınlatın bakalım bu uzun s
tamam anlarım 1 tane yaparsın annelik/babalık duygusunu tatmak istersin de devamını neden yaparsın hiç aklım almıyor. neymiş efendim her çocuk rızkıyla gelirmiş. bir yandan da uzunca bir adam var sürekli sağda solda 3 çocuk diye dolaşıyor. birden fazla çocuğu olanlar bir aydınlatın bakalım bu uzun size para falan mı veriyor durum nedir, bilelim de ona göre biz de yapalım?
0
evet her çocuk rızkıyla geliyor, uzunun amacı da zaten o gelen rızıkları çalmak.
tabii masum ve saf halk bunun farkında değil ve fakirlik içinde büyüyecek çocuklarını üretmek için korunmadan gönüllerince seks ediyorlar, uzun mutlu oluyor.
tabii masum ve saf halk bunun farkında değil ve fakirlik içinde büyüyecek çocuklarını üretmek için korunmadan gönüllerince seks ediyorlar, uzun mutlu oluyor.
0
cocuklari seviyordur, yapar. size mi soracak insanlar kac cocuk yapacagini? butcesine gore cocuk yapmak, ona gore planlamak tabi ki guzel bir sey ama fakirsiniz niye cocuk yapiyorsunuz diye birine sormak adiliktir. zengin bir ailenin 4 cocuga sahip olma Hakki oldugu Kadar Fakir bir ailenin de 4 cocuga sahip olmaya Hakki vardir. tayyiple alakasi yok.
0
yeni nesilde çok yok böyle düşünen en azından benim çevremde 2. çocuğu yapan pek yok.
herkes bir tane olsun kaliteli yaşasın derdinde..
2-3 yapanlar cahillikten yapıyor çocuğa verecek bi gelecek hazırlama peşinde değil doğan büyüyor nasılsa diye..
herkes bir tane olsun kaliteli yaşasın derdinde..
2-3 yapanlar cahillikten yapıyor çocuğa verecek bi gelecek hazırlama peşinde değil doğan büyüyor nasılsa diye..
0
Tek çocuğum var, 2.si için tek sebebim "çocuğum için kardeş" olacaktı, eşim istemedi ve yapmadık. Büyürken, büyüdükten sonra bir kardeş bazen çocuğun tek dayanağı olabiliyor, anne baba ile paylaşamadıklarını onunla paylaşıyor, çok çatışıyor olsalar bile... Mesela biz yaşlanıp öldükten sonra onun tek başına kalacak olmasına çok üzülüyorum.
0
Asil sorun cocuk yapmak icin ne kadar para gerekli sorusuna cevap bulmak. Kimi maasim 5000 tl olsun cocuk yapabilirim der, kimisi cok üstünde alir ama cocuguma gelecek hazirlayamam der, kimisi de benim karnim doyuyor cocugun yiyecegi iki lokma yemek, saglayamam mi der. Kimisi cocuk yaparken nasil ona üniversite okutabilirim diye düsünür, kimisi cocuguna üniversite okutmayi hayal bile edemez, o nedenle o yönde plan dahi yapmaz. Insanlarin hayalleri, hedefleri olmazsa, bu hayaller hedefler ellerinden alindiysa en basit seyi yani üremeyi düsünürler, cocugu nasil büyüteceklerini degil karinlarini nasil doyuracagini düsünürler. Cocugun karnini doyuracak kadar kücük bir para kazandiklarinda ise önlerinde cocuk yapmamak icin hicbir neden kalmaz.
Yani cocuk yapmak icin ne kadar para lazim?, bunu kim belirleyecek?, yillik milyonlarca lira kazanan biri icin cocuk yapmak bircok kisi icin aptallik, cünkü cocugunu bu rekabetci ortamda amerikada okutamayacaksan, ya da hastalandiginda devlet hastanesinde sürünmek yerine en iyi doktoralara götüremeyeceksen "yapmayacaksin" diyebilir.
Daha genis cerceveden bakarsak; bir cocugun saglik, egitim, adalet haklari dogustan gelir, bu insan ve toplum olmanin geregidir. Bunlari saglama sorumlulugu sadece ailelere degil önce devlete sonra tüm insanliga aittir. Yani bunlari saglamasi gereken sadece aileler degildir. Bunlar saglanmiyor da aileler cocuk yapiyor diye aileler suclanamaz, bu sorumlularin sorumluluklarini üzerlerinden atmalarinin mazeretidir. Önce sorumlularin "bu insanlara cocuk yapmamalarini önerecek kadar bu insanlari neden fakir biraktik, bu insanlar niye böyle?" diye sormak gerekir. Bu da isin baska bir boyutu.
Yani cocuk yapmak icin ne kadar para lazim?, bunu kim belirleyecek?, yillik milyonlarca lira kazanan biri icin cocuk yapmak bircok kisi icin aptallik, cünkü cocugunu bu rekabetci ortamda amerikada okutamayacaksan, ya da hastalandiginda devlet hastanesinde sürünmek yerine en iyi doktoralara götüremeyeceksen "yapmayacaksin" diyebilir.
Daha genis cerceveden bakarsak; bir cocugun saglik, egitim, adalet haklari dogustan gelir, bu insan ve toplum olmanin geregidir. Bunlari saglama sorumlulugu sadece ailelere degil önce devlete sonra tüm insanliga aittir. Yani bunlari saglamasi gereken sadece aileler degildir. Bunlar saglanmiyor da aileler cocuk yapiyor diye aileler suclanamaz, bu sorumlularin sorumluluklarini üzerlerinden atmalarinin mazeretidir. Önce sorumlularin "bu insanlara cocuk yapmamalarini önerecek kadar bu insanlari neden fakir biraktik, bu insanlar niye böyle?" diye sormak gerekir. Bu da isin baska bir boyutu.
0
çok çocuklu ailede büyüdüm, çok kardeş olmanın kötü birşey olduğunu düşünmüyorum, hatta şahane bence. evet, maden zorluk da yaşadım, tuzum kuru değil.
evli olsaydım muhtemelen 1 tane proje çocuk yerine yapardım 3-4 tane :P ama evli değilim. daha önemlisi ortada bir baba yok olay evlilğin kendisi değil.
"para" çocuk yetiştirmekte en büyük etken değil, diye düşünüyorum. elbette barınak ve yemek gibi ihtiyaçları dahi karşılayamayacak kadar para yoksa, çocuk yapılması benim için de intihar -toplu olanından. ancak memur maaşı olup 5 çocuğu olan çoook akrabam var. aynı maaşı alan 2 çocuğu olan da var.(aynı pozisyonda memur oldukları için maaşları kuruş kuruş biliyorsun) 5 çocuğu olanın çocukları daha iyi okullarda okudu, çok daha güzel yetiştiler, elimizde büyüdüler hepsini yakından biliyorum (boğaziçi işletme gibi mesela, iyi derken hakikaten iyi) 2 çocuk olan çok daha şımarık ukala yetiştirdi çocukları (bu annelerin ikisi de benim kuzenim, 5 çocuklu olan da mühendis olup çalışmayan bir kız) O kız, anne olarak da abla olarak insan olarak şahane bir kadın. Bırak yapsın, kadın yaptıktan baktıktan sonra, zorla olmadıktan sonra istedikten sonra neden olmasın?
Ayrıca ne uzun adam meraklısıyım ne muhafazakar denecek bir kafam var. alakam yok.
Ve de öyle bir konuşuluyor ki sanki tek çocuklar hiç buhrana girmiyor, hiç sorun yaşamıyor, mükemmel yetişiyor...
evli olsaydım muhtemelen 1 tane proje çocuk yerine yapardım 3-4 tane :P ama evli değilim. daha önemlisi ortada bir baba yok olay evlilğin kendisi değil.
"para" çocuk yetiştirmekte en büyük etken değil, diye düşünüyorum. elbette barınak ve yemek gibi ihtiyaçları dahi karşılayamayacak kadar para yoksa, çocuk yapılması benim için de intihar -toplu olanından. ancak memur maaşı olup 5 çocuğu olan çoook akrabam var. aynı maaşı alan 2 çocuğu olan da var.(aynı pozisyonda memur oldukları için maaşları kuruş kuruş biliyorsun) 5 çocuğu olanın çocukları daha iyi okullarda okudu, çok daha güzel yetiştiler, elimizde büyüdüler hepsini yakından biliyorum (boğaziçi işletme gibi mesela, iyi derken hakikaten iyi) 2 çocuk olan çok daha şımarık ukala yetiştirdi çocukları (bu annelerin ikisi de benim kuzenim, 5 çocuklu olan da mühendis olup çalışmayan bir kız) O kız, anne olarak da abla olarak insan olarak şahane bir kadın. Bırak yapsın, kadın yaptıktan baktıktan sonra, zorla olmadıktan sonra istedikten sonra neden olmasın?
Ayrıca ne uzun adam meraklısıyım ne muhafazakar denecek bir kafam var. alakam yok.
Ve de öyle bir konuşuluyor ki sanki tek çocuklar hiç buhrana girmiyor, hiç sorun yaşamıyor, mükemmel yetişiyor...
0
Biraz durumum iyileşsin mi ki iyileşeceğini goruyorum 2 tane arka arkaya olan kardes sayısını 2 tane daha yaparak 4 lerim. Para kazanmak çok zör değil kafan çalışıyorsa. Para gelir ama bir kardeş dünyaya 10 sene sonra zor gelir. Onun zamanı gencken. Hem simarmazlar adam gibi büyürler yukarda denmiş.
0
fütursuzca üremeye devam edelim. -yaşarsak- bir 50 yıla kalmadan görmeye başlayacağız nüfus sorununun ölümcül etkilerini.
0
eskiden bolluk mu vardi da biz bugun hayattayiz? yani atalarimiz, yeterince kaynagimiz yok daha dogurmayalim dememis. cocuklarin birinden biri hayata tutunsun mantigi olabilir genlerimizde.
0
Ben 3 kardesim gul gibi gecindik buyuduk ama benim 1 cocugum var ve ogluma cok buyuk haksizlik yaptigimi dusunuyorum tek basina buyudugu icin.simdi biz variz ama yarin yokuz.oglumda cok sikayetci bu durumdan ama yapcak bir sey yok artik.
Benim butun kuzenlerimin 2-3 cocuklari var ve cok mutlu cocukluk yasiyorlar cunku arkadasada ihtiyaclari yok,ben surekli bi etkinlik bi gezme ayarliyorum okul disinda bunalmasin diye.
Benim butun kuzenlerimin 2-3 cocuklari var ve cok mutlu cocukluk yasiyorlar cunku arkadasada ihtiyaclari yok,ben surekli bi etkinlik bi gezme ayarliyorum okul disinda bunalmasin diye.
0
www.eksiduyuru.com
www.eksiduyuru.com
www.eksiduyuru.com
Abi konuyla ilgili 3 baslik acmistim ki bu insanlardan bir halt olmayacagini o zaman anladim. Birak kendileri de cocuklari da aclik sefalet icinde buyusunler.
www.eksiduyuru.com
www.eksiduyuru.com
Abi konuyla ilgili 3 baslik acmistim ki bu insanlardan bir halt olmayacagini o zaman anladim. Birak kendileri de cocuklari da aclik sefalet icinde buyusunler.
0
dededen fakir insanlar arasında yetişmiş dededen fakir bi adamın "rızık" diye tabir ettiği meblanın senin bi insanın, bi çocuğun masrafı, geçinmesi için asgari gördüğünle aynı olmasını umman bi kere baştan falso.
zaten bu falsoyu çözebilsek, bu falsoyu birilerine anlatabilsek yemin ederim ülke olarak uzay çağına geçecez.
işin diğer kısmına gelirsek aile kavramı da o insanlar için sana ifade ettiği şeyden daha fazlası. en kötü ihtimal yaşlanınca beni bakacak biri olsun diyor adam. adam fakir, çocuk yapmadı, elden ayaktan düştü ne olacak? nasıl yaşayacak? 80 yaşında sokaklarda "makarna kömür" mü mü dilenecek?
uzun uzun yazacaktım ama üşendim şuan. geçen bi başlık vardı fakirlerin neden isyan etmemesi diye, orada dbe'ye giren bi entry olayı gayet güzel açıklamıştı.
olm hayat sizin bildiğiniz gibi x olursa y, y olursa z gibi tek dinamik üstünden yürümüyor. çıkın bi hava alın kafanız açılsın.
a.q football manager de bile en basit mevzuda 4 tane değişken oluyo. hiç bi olay tek bir neden sonuç ilşksiyle ilerlemiyo. bizim ki gelmiş "x yapıyo çünkü çomar"
hee a.q hee
zaten bu falsoyu çözebilsek, bu falsoyu birilerine anlatabilsek yemin ederim ülke olarak uzay çağına geçecez.
işin diğer kısmına gelirsek aile kavramı da o insanlar için sana ifade ettiği şeyden daha fazlası. en kötü ihtimal yaşlanınca beni bakacak biri olsun diyor adam. adam fakir, çocuk yapmadı, elden ayaktan düştü ne olacak? nasıl yaşayacak? 80 yaşında sokaklarda "makarna kömür" mü mü dilenecek?
uzun uzun yazacaktım ama üşendim şuan. geçen bi başlık vardı fakirlerin neden isyan etmemesi diye, orada dbe'ye giren bi entry olayı gayet güzel açıklamıştı.
olm hayat sizin bildiğiniz gibi x olursa y, y olursa z gibi tek dinamik üstünden yürümüyor. çıkın bi hava alın kafanız açılsın.
a.q football manager de bile en basit mevzuda 4 tane değişken oluyo. hiç bi olay tek bir neden sonuç ilşksiyle ilerlemiyo. bizim ki gelmiş "x yapıyo çünkü çomar"
hee a.q hee
0
he rizkini allah veriyor, dunyadaki ormanlarin yarisini yokettik, ekosistemin icine ettik. daha allah riskini veriyor...dunyanin tasiyabilecegi insan nufusu 3 milyar deniyor, gerisini siz dusunun..
0
Yaşam kalitesi umurlarında olmadığı için yapıyorlar bolca.
Babası fakir doğmuş, çocuğuna da aynı fakirliği vermek için çabalıyor işte adam, bu şekilde sistemin devamlılığını sağlayan en büyük etkenleren biri. Doğuştan çok zengin bile acele edip, 20 yaşında baba olmazken bu tipler 2-3 tane yapmış oluyor.
Fark edip de belirli bir yaşa veya seviye geldikten sonra çocuk yapayım, çocuğum çok daha iyi yaşasın dese zaten şuanki boktan yaşam kalitesi olmaz. Ülkede gelişir.
Elimizde ki kaynak sınırlı olmasına rağmen durmudan ucuz işgücü yaratan milyonlar ve eğitim ve yaşam kalitesini umursamayan aileleri nedeniyle bu ülke bir bok gelişmiyor, gelişmeyecek işte.
Türk toplumunda aldığın eğitim, statü ne olursa olsun çocuğun yoksa bir tuhafsın, eksiksin hatta dışlanma sebebisin.
Ülke insanı gelişimi değil, ÜREMEYİ kafaya taktığı sürece gelişmeyeceğine hiç şüphe yok.
Babası fakir doğmuş, çocuğuna da aynı fakirliği vermek için çabalıyor işte adam, bu şekilde sistemin devamlılığını sağlayan en büyük etkenleren biri. Doğuştan çok zengin bile acele edip, 20 yaşında baba olmazken bu tipler 2-3 tane yapmış oluyor.
Fark edip de belirli bir yaşa veya seviye geldikten sonra çocuk yapayım, çocuğum çok daha iyi yaşasın dese zaten şuanki boktan yaşam kalitesi olmaz. Ülkede gelişir.
Elimizde ki kaynak sınırlı olmasına rağmen durmudan ucuz işgücü yaratan milyonlar ve eğitim ve yaşam kalitesini umursamayan aileleri nedeniyle bu ülke bir bok gelişmiyor, gelişmeyecek işte.
Türk toplumunda aldığın eğitim, statü ne olursa olsun çocuğun yoksa bir tuhafsın, eksiksin hatta dışlanma sebebisin.
Ülke insanı gelişimi değil, ÜREMEYİ kafaya taktığı sürece gelişmeyeceğine hiç şüphe yok.
0
parasi olan niye gidip de ailesi olmayan bir cocugu sahiplenmiyor/sorumlulugunu ustlenmiyor da dunyaya yeni cocuk getiriyor, ne kadar dusunuyorsunuz cevreyi dunyayi, nufus planlamasini. siz her seye karar vermeyi seven ego sahipleri. genleriniz cok muhtesem ya ondan.
0
9 aylık çocuk sahibi olarak çocuk büyütmek "o kadar da" masraflı bir şey değil, onu söyleyebilirim. mama ve bez dışında ciddi bi gideri yok. tabii kime göre yok? alt kesime göre yok. arkadaşlarım sophie the giraffe alırken (80 liralık diş kaşıma zımbırtısı), alt kesim bunu almıyor tabii ki. anakucağıymış, anadiziymiş, çıngıraklı oyuncakmış...alınmıyor bunlar. okul çağında esas masraf başlıyor ama çok çocuk olunca abisinin ablasının kıyafetleri, tanıdıkların yardımları falan, bi şekilde çark dönüyor.
ayrıca 15 sene sonra bunlar aileye yol-su-elektrik olarak da geri dönüyor.
dünyayı sadece kendi çevreniz gibi görmeyin.
ayrıca 15 sene sonra bunlar aileye yol-su-elektrik olarak da geri dönüyor.
dünyayı sadece kendi çevreniz gibi görmeyin.
0
Para var sanildigindan. Bu memlekette 1300 lira alan adama imrenen milyonlar olunca 1300 kira alan adam da kendini gorece zengin sanar.
Rakam degisir, mantik ayni.
Rakam degisir, mantik ayni.
0
Prestige
İstanbulda Tottenham forması bulabileceğim bir yer veya site var mı? Pazar gününe kadar almam lazım. Yurtdışından söylesem çok geç geliyor.
İstanbulda Tottenham forması bulabileceğim bir yer veya site var mı? Pazar gününe kadar almam lazım. Yurtdışından söylesem çok geç geliyor.
0
akasya avm'de under armour mağazası varmış, belki orada bulabilirsin.
0
tchuck
ne süper kafa lan bu? oğlum ne kadar eşsiz, ne kadar muhteşem bir kafa.mesela şimdi entrylerle ekşi şeylerde süper gönderiler oluşturulup kullanılacak.o entrylerden bir tanesi bir anda dava konusu olursa, davayla baş edecek tek kişi o yazının yazarı olacak.ama kazanılan para dürüm harcamalarında kul
ne süper kafa lan bu? oğlum ne kadar eşsiz, ne kadar muhteşem bir kafa.
mesela şimdi entrylerle ekşi şeylerde süper gönderiler oluşturulup kullanılacak.
o entrylerden bir tanesi bir anda dava konusu olursa, davayla baş edecek tek kişi o yazının yazarı olacak.
ama kazanılan para dürüm harcamalarında kullanılacak?
alooo sözlükçü arkadaş. uyanın lan, ben hayatımda bundan dhaa komik daha bomba bir şey ne duydum ne görürüm.
çıkıp hepimize para versinler demiyorum da, entrylerimizi kafasına göre sahiplenip üstlerinden para kazanmayı, sözleşmeyi istediği gibi değiştirebilmeyi hak gören bu adam, en ufak bir hukuki süreçle karşılaştığında babanızın kızlık soyadına kadar her bilgiyi verip "valla ben yapmadım" diyerek aradan kaçıyor.
eğer bu sözlükte aklı başında adam varsa, entrylerinin yedeğini alıp bütün hesabını boşaltır.
yemin ediyorum bunu yapar, çünkü bu yani nasıl anlatayım, eşsiz ve tarif edilmesi mümkün olmayan bir durum. dürüm. durum.
böyle bir şeyi nasıl kabul edebilirsiniz aga? allah aşkına?
mesela şimdi entrylerle ekşi şeylerde süper gönderiler oluşturulup kullanılacak.
o entrylerden bir tanesi bir anda dava konusu olursa, davayla baş edecek tek kişi o yazının yazarı olacak.
ama kazanılan para dürüm harcamalarında kullanılacak?
alooo sözlükçü arkadaş. uyanın lan, ben hayatımda bundan dhaa komik daha bomba bir şey ne duydum ne görürüm.
çıkıp hepimize para versinler demiyorum da, entrylerimizi kafasına göre sahiplenip üstlerinden para kazanmayı, sözleşmeyi istediği gibi değiştirebilmeyi hak gören bu adam, en ufak bir hukuki süreçle karşılaştığında babanızın kızlık soyadına kadar her bilgiyi verip "valla ben yapmadım" diyerek aradan kaçıyor.
eğer bu sözlükte aklı başında adam varsa, entrylerinin yedeğini alıp bütün hesabını boşaltır.
yemin ediyorum bunu yapar, çünkü bu yani nasıl anlatayım, eşsiz ve tarif edilmesi mümkün olmayan bir durum. dürüm. durum.
böyle bir şeyi nasıl kabul edebilirsiniz aga? allah aşkına?
0
(bkz: 28 şubat 2016 ekşisözlük direnişi)
bu başlıktaki çoğu yazar yedek alıp entrylerini silmeye başladı. dahası artık entry de girmeyeceklerini söylüyorlar. bence yerinde bir protesto.
bu başlıktaki çoğu yazar yedek alıp entrylerini silmeye başladı. dahası artık entry de girmeyeceklerini söylüyorlar. bence yerinde bir protesto.
0
haklısın. kimsenin aslında umrunda değil bu mevzu. çünkü öbür türlü bir duruş sergilemesi ve sözlüğü bırakması gerekecek insanların. kimse de yanaşmıyor buna.
zaten buna gelene kadar kocaman bi tema mevzusu var. dediğim dedik, çaldığım düdük takılıyor dürümcü. siyah tema ayrı, beyaz tema ayrı boktan. millet yalandan tepki gösterip harıl harıl yazmaya devam ediyor. yardımcı programlarla idare ediyor falan. dürümcü ne istiyorsa o oluyor ve yazarların hiçbir etkisi yok. halbuki sadece 1 hafta kimse entry yazmasa dürümcü geri vites yapacak. olmuyor işte.
zaten buna gelene kadar kocaman bi tema mevzusu var. dediğim dedik, çaldığım düdük takılıyor dürümcü. siyah tema ayrı, beyaz tema ayrı boktan. millet yalandan tepki gösterip harıl harıl yazmaya devam ediyor. yardımcı programlarla idare ediyor falan. dürümcü ne istiyorsa o oluyor ve yazarların hiçbir etkisi yok. halbuki sadece 1 hafta kimse entry yazmasa dürümcü geri vites yapacak. olmuyor işte.
0
entrylerini silin bunlar bizi koyun sandi ben 150 bin entry sildim arkadaslar. beta degil antik gelecek baska da donus yok.
0
yedeklerinizi alın, 3-4 aya bi sözlük açılır ekşisözlük yedeklerini import etme özelliği verir ordan devam edersiniz.
vaktim olsa ben de açardım ama ilgilenecek zamanım yok, 5-6 yazılımcı bu işe ön ayak olmak isterse yardımcı olurum
vaktim olsa ben de açardım ama ilgilenecek zamanım yok, 5-6 yazılımcı bu işe ön ayak olmak isterse yardımcı olurum
0
bu son ekşişeyler'in gelişiyle sözleşmenin değişmesi muhabbeti benim için son nokta oldu. adam akıllı entry girmemeye karar verdim. halihazırda olanları silmeyeceğim ama sözlüğü bundan sonra bok gibi kullanacağım. trollük yapacağım gibi algılanmasın. nadir entry girerim, girdiklerim de ya bkz olur, ya espri olur, ya bir önceki entriye ayar olur. bu tip şeyler. forum yönünde ilerleyen sözlükte battı balık yan gider diyerekten katılım sağlayacağım.
0
mutevazi
Bundan 4-5 sene once 50 liraya sonynin kafa bantli kulakliklarindan birini almistim. Kulaklik modelini hatirlamiyorum ama su an taktim telefona, hala aslanlar gibi calisiyor. Sadece kulak yastiklarini kediler parcalamis. Oncelikle buna yastik bulabilir miyim diye sorayim.Sonralikla da, yine 50 lira
Bundan 4-5 sene once 50 liraya sonynin kafa bantli kulakliklarindan birini almistim. Kulaklik modelini hatirlamiyorum ama su an taktim telefona, hala aslanlar gibi calisiyor. Sadece kulak yastiklarini kediler parcalamis. Oncelikle buna yastik bulabilir miyim diye sorayim.
Sonralikla da, yine 50 lira civarina, boyle fiyat performans orani yuksek yine kafa bantli bir kulaklik bulabilir miyim acaba? :( gelen zam beni ilgilendirmiyor ben hep elli liralik aliyorum evet:/
Sonralikla da, yine 50 lira civarina, boyle fiyat performans orani yuksek yine kafa bantli bir kulaklik bulabilir miyim acaba? :( gelen zam beni ilgilendirmiyor ben hep elli liralik aliyorum evet:/
0
www.mediamarkt.com.trüstü-kulaklık-siyah-1127911.html?outlet=1259&etcc_cmp=Productlisting&etcc_med=Price%20Search%20Engine&etcc_ori=google_pla&etcc_par=Price%20Search%20Engine&et_cid=91&et_lid=99&utm_source=google_pla&utm_medium=pse&utm_campaign=pse&gclid=CjwKEAiApOq2BRDoo8SVjZHV7TkSJABLe2iDJK45HtDBoQiPL4UBxJQn8ewl-q1WR5NJtcozfNL9choC9pjw_wcB
Ben bunu kullaniyorum, yazin sicak oluyor biraz onun disinda aslan gibi kulaklik. Kablo iismi daha kalin oldugu icin dolanma/kirilma derdi yok.
Ben bunu kullaniyorum, yazin sicak oluyor biraz onun disinda aslan gibi kulaklik. Kablo iismi daha kalin oldugu icin dolanma/kirilma derdi yok.
0
e1c1e1m
Bana İspanyolca film önerisinde bulunabilir misiniz sevgili duyurucular?
Bana İspanyolca film önerisinde bulunabilir misiniz sevgili duyurucular?
0
ispanyol çingenesi ünlü müzisyen el camaron de la isla'nın hayatını anlatan camaron la pelicula'yı tavsiye ederim. sevillalı ispanyol çinegenelerinin yaşam biçimini anlatan ve güzel flamenko müziğini ve onun üstatlarını tanıtan dramatik bir film.
www.imdb.com
www.imdb.com
0
şu iki gerilim filmini ben şahsen çok seviyorum
www.imdb.com
www.imdb.com
Bir de şu muhteşem film var
www.imdb.com
nacizane tavsiyelerimdir
www.imdb.com
www.imdb.com
Bir de şu muhteşem film var
www.imdb.com
nacizane tavsiyelerimdir
0
neyehbe
Akıllı televizyonum yok, hiçbir şekilde de kullanmadım, tecrübe etmedim. Neyi kaçırıyorum, şu özellikleri kullanıyorum, bunlar yüzünden akıllı televizyon benim için çok önemli dediğiniz ne var?40" full hd sony akılsız, dümdüz lcd televizyonum var, dahili uydu alıcısı bile yok, analog+dijital tuner v
Akıllı televizyonum yok, hiçbir şekilde de kullanmadım, tecrübe etmedim. Neyi kaçırıyorum, şu özellikleri kullanıyorum, bunlar yüzünden akıllı televizyon benim için çok önemli dediğiniz ne var?
40" full hd sony akılsız, dümdüz lcd televizyonum var, dahili uydu alıcısı bile yok, analog+dijital tuner var sadece ama teledünya kullandığım için tv arayüzünü hiç kullanmıyorum.
150$ civarına bir android box aldım, air mouse özellikli klavyeli kumandası ile birlikte. Android'in tüm esnekliğinden faydalanıyorum, Play Store gibi devasa bir uygulama kütüphanesine sahip sonuçta.
- Kodi ile dizi, film, spor vs. herşeyi halledebiliyorum, canlı tv, IPTV izliyorum.
- TuneIn ile radyo dinliyorum. YouTube, Netflix uygulamaları zaten var.
- Chrome ile internette gezinebiliyorum, hatta şu anda Logitech kablosuz klavye ile tv üzerinden yazıyorum. İstersem Firefox, opera, dolphin gibi istediğim tarayıcıyı kullanabiliyorum, akıllı tvlerin kendi tarayıcılarına bağımlı değilim.
- Webcam bağlı, Skype ile görüntülü görüşüyorum.
- Google Now ile sesli aramalar yapabiliyorum, hatta YouTube for TV ile tüm youtube aramalarını sesle yapabiliyorum.
- Bir tane gamepad aldım, beach buggy, dead trigger, respawnables, asphalt 8 gibi oyunları gamepad ile oynayabiliyorum.
Bunların dışında akıllı tv ile yapabileceğim neler var? El, kol hareketleri ile tvyi kontrol etmek, sesli komutlarla kanal değiştirmek gibi gereksiz özellikler haricinde. Tizen ve WebOS uygulama çeşitliliğini bilmiyorum ama Android kadar esnek olmadığını tahmin ediyorum.
40" full hd sony akılsız, dümdüz lcd televizyonum var, dahili uydu alıcısı bile yok, analog+dijital tuner var sadece ama teledünya kullandığım için tv arayüzünü hiç kullanmıyorum.
150$ civarına bir android box aldım, air mouse özellikli klavyeli kumandası ile birlikte. Android'in tüm esnekliğinden faydalanıyorum, Play Store gibi devasa bir uygulama kütüphanesine sahip sonuçta.
- Kodi ile dizi, film, spor vs. herşeyi halledebiliyorum, canlı tv, IPTV izliyorum.
- TuneIn ile radyo dinliyorum. YouTube, Netflix uygulamaları zaten var.
- Chrome ile internette gezinebiliyorum, hatta şu anda Logitech kablosuz klavye ile tv üzerinden yazıyorum. İstersem Firefox, opera, dolphin gibi istediğim tarayıcıyı kullanabiliyorum, akıllı tvlerin kendi tarayıcılarına bağımlı değilim.
- Webcam bağlı, Skype ile görüntülü görüşüyorum.
- Google Now ile sesli aramalar yapabiliyorum, hatta YouTube for TV ile tüm youtube aramalarını sesle yapabiliyorum.
- Bir tane gamepad aldım, beach buggy, dead trigger, respawnables, asphalt 8 gibi oyunları gamepad ile oynayabiliyorum.
Bunların dışında akıllı tv ile yapabileceğim neler var? El, kol hareketleri ile tvyi kontrol etmek, sesli komutlarla kanal değiştirmek gibi gereksiz özellikler haricinde. Tizen ve WebOS uygulama çeşitliliğini bilmiyorum ama Android kadar esnek olmadığını tahmin ediyorum.
0
Bi ara vardı akıllı tv kaldığım yerde. sadece YouTube'a bağlanıp video filan izlemek için kıllanıyordum. Sizin de yapabileceğiniz bir şey kalmamış gibi görünüyor.
0
E seninki android zimbirtisiyla cok akilli olmus zaten. O dediklerinin bazılarını yapamıyor bile televizyonlar.
0
valla ben en çok o gereksiz dediğin şeyleri kullanıyorum. yani el kol ile hareketle ve sesle kanal değiştirme, ses açma kapama, kaynak değiştirme. bazen kumanda uzakta oluyor kalkmaya üşeniyorum direk sesle vs kontrol ediyorum bence en kullanışlı özelliği o.
0
en çok plex adlı programı kullanıyorum, baya vazgeçilmez oldu.
skype kullanıyorum görüntülü görüşmek için, rahat ve pratik oluyor.
tv, ses sistemine optik kablo ile bağlı, o yüzden güzel kalitede yüksek sesli müzik dinlemek istersem spotify'ı televizyonda açıyorum.
netflix, youtube kullanıyorum klasik olarak.
IPTV ile ilgilenmeye başladım ama takılmayan kanal bulamıyorum.
yani kısacası senin yaptıklarının aynısını yapıyorum.
skype kullanıyorum görüntülü görüşmek için, rahat ve pratik oluyor.
tv, ses sistemine optik kablo ile bağlı, o yüzden güzel kalitede yüksek sesli müzik dinlemek istersem spotify'ı televizyonda açıyorum.
netflix, youtube kullanıyorum klasik olarak.
IPTV ile ilgilenmeye başladım ama takılmayan kanal bulamıyorum.
yani kısacası senin yaptıklarının aynısını yapıyorum.
0
@sta: Sesli komut özelliği sadece televizyonun dahili uydu alıcısı üzerinden yayın izlediğinde işe yaramıyor mu? Yani teledünya, digitürk gibi bir set-top box üzerinden izlediğinde kullanabiliyor musun?
0
o aldigin kutu ile akilli yapmissin zaten.
browser özelligi adamakilli calisan bi tvye denk gelmedim daha. hep bi agir, zirt pirt cökmeler falan.
kendi adima cevap vereyim, uygulamalarla vakit geciriyorum genelde. netflix vesaire. bi de en cok kullandigim, youtube u telefondan kontrol edip tvde kullanmak. ama sen kutu almissin zaten o yüzden hoop döndük basa.
browser özelligi adamakilli calisan bi tvye denk gelmedim daha. hep bi agir, zirt pirt cökmeler falan.
kendi adima cevap vereyim, uygulamalarla vakit geciriyorum genelde. netflix vesaire. bi de en cok kullandigim, youtube u telefondan kontrol edip tvde kullanmak. ama sen kutu almissin zaten o yüzden hoop döndük basa.
0
Valla ben birtek digiturkplayden ingiltere ligini izliyorum. Baska da bi artisini gormedim.
0
siz zaten akılsız tvnizi akıllı tv yapmışsınız?nexus play falan mı cihaznız?
akıllı tv nin saydıklarınız dışında nasıl bir özelliği olabilir merak ettim açıkçası,elektriksiz çalışana kadar yeni bir özellik gelmez.ha usb'ye hdd'ye kayıt falan var,tahminen sizde de vardır.
akıllı tv nin saydıklarınız dışında nasıl bir özelliği olabilir merak ettim açıkçası,elektriksiz çalışana kadar yeni bir özellik gelmez.ha usb'ye hdd'ye kayıt falan var,tahminen sizde de vardır.
0
ya ben lan neyse
kağıt şu: http://www.kervanambalaj.com/ambalaj-kagitlari.htmlbazen sipariş veriyorum. mesela pideye yağ sürmüş adam. bu kağıdın her yeriyle temas etmiş oluyor. kağıdın dışına kadar bulaşmış yağ. kağıtlarda renk renk baskı var. bu boya gıdayla temas etmiyor mu böyle olunca? sağlığa bir zararı olmaz m
kağıt şu: www.kervanambalaj.com
bazen sipariş veriyorum. mesela pideye yağ sürmüş adam. bu kağıdın her yeriyle temas etmiş oluyor. kağıdın dışına kadar bulaşmış yağ. kağıtlarda renk renk baskı var. bu boya gıdayla temas etmiyor mu böyle olunca? sağlığa bir zararı olmaz mı? yağda çözünen boya falan?
bazen sipariş veriyorum. mesela pideye yağ sürmüş adam. bu kağıdın her yeriyle temas etmiş oluyor. kağıdın dışına kadar bulaşmış yağ. kağıtlarda renk renk baskı var. bu boya gıdayla temas etmiyor mu böyle olunca? sağlığa bir zararı olmaz mı? yağda çözünen boya falan?
0
Bizim pidecilerin kullandıkları kağıdın iç yüzeyi sıvı geçirmeyen bir tabakayla kaplı, yağlı kağıt gibi. Dolayısıyla üst tabakadaki boya aşağı geçmiyor. Teorik olarak da bunların üretimini yapan yerlerin gıdalar için uygun mürekkeplerle baskı yapmaları lazım. Bir şey olmaz ya :)
0
o boya geçse gıda ve tarım bakanlığı adamın amına koyar. pidecin kahpe değilse, çok merdiven altı yerlerden temin etmiyorsa kese kağıdını sıkıntı olmaz.
0
skendam
Merhabalar,Ekşisözlük'te yazdığım (git:https://eksisozluk.com/entry/58414264) üzerine yaşadığım yerde bir infial yaşandı :) Ada'da yaşayan esnaf ve "adalı" olarak tabir eden herkes sırtını döndü, bazısı tehdit etti vs.Ama asıl büyük problem 2 hafta önce zabıtadan 4 kişilik bir ekibin 22:30'da işlett
Merhabalar,
Ekşisözlük'te yazdığım (git:eksisozluk.com) üzerine yaşadığım yerde bir infial yaşandı :) Ada'da yaşayan esnaf ve "adalı" olarak tabir eden herkes sırtını döndü, bazısı tehdit etti vs.
Ama asıl büyük problem 2 hafta önce zabıtadan 4 kişilik bir ekibin 22:30'da işlettiğim mekana gelip, hiçbir açıklama yapmadan önce mutfağa girmesi, daha sonra bir masaya çöküp ceza tutanağını yazmasıyla başladı. Önce çöp kutusunun kapağı açık diye ceza kesmeye kalktılar, konu daha sonra "canlı müzik yapıyorsunuz"a geldi. (5 tane ufak hoparlörle kısık seste youtube'tan şarkı çalıyorum). En sonunda tezgah altındaki kendi içtiğim sigara izmaritinin olduğu kül tablasının fotoğrafını çekip 5.000 TL ceza yazıp gittiler.
Küçük yerde yaşayan insanlar bilirler, herkes birbirini tanır (belediye başkanı,esnaf,zabıta,polis...vb.) ve kapalı bir komün gibidir. Yazdığım yazıdan sonra bir esnaftan -ki kendisi aynı zamanda chp ilçe teşkilatının önemli isimlerinden biri- olayın belediye başkanı'nın kulağına gittiğini ve "dur ben şunlara bi ceza yazdırayım o zaman" dediğini açık açık duydum.
Ne yapacağımı bilemiyorum açıkçası; elimde bu durumu ispatlayacak herhangi bir şey yok. Cezaya itiraz etsem herhangi bir sonuç da çıkacağını düşünmüyorum (ülkede hukuk'un durumu malum). Açık açık art niyetli bir şekilde üzerime geliniyor.
Mekanı eşimle beraber işletiyoruz, toz pembe hayallerle kendi işimizin patronu olmak isteyerek borçla açtık işyerini. Fazla uzatmak da istemiyorum aslında neler yaşadığımızı entry'i okuyanlar zaten görecektir. İşin en kötüsü de ister istemez tüm hayatımızı etkiliyor bu durum; birbirimizle, çevremizle ve ailemizle olan ilişkileri de.
Yardımcı olabilecek biri varsa çok sevinirim. Şimdiden teşekkürler.
Ekşisözlük'te yazdığım (git:eksisozluk.com) üzerine yaşadığım yerde bir infial yaşandı :) Ada'da yaşayan esnaf ve "adalı" olarak tabir eden herkes sırtını döndü, bazısı tehdit etti vs.
Ama asıl büyük problem 2 hafta önce zabıtadan 4 kişilik bir ekibin 22:30'da işlettiğim mekana gelip, hiçbir açıklama yapmadan önce mutfağa girmesi, daha sonra bir masaya çöküp ceza tutanağını yazmasıyla başladı. Önce çöp kutusunun kapağı açık diye ceza kesmeye kalktılar, konu daha sonra "canlı müzik yapıyorsunuz"a geldi. (5 tane ufak hoparlörle kısık seste youtube'tan şarkı çalıyorum). En sonunda tezgah altındaki kendi içtiğim sigara izmaritinin olduğu kül tablasının fotoğrafını çekip 5.000 TL ceza yazıp gittiler.
Küçük yerde yaşayan insanlar bilirler, herkes birbirini tanır (belediye başkanı,esnaf,zabıta,polis...vb.) ve kapalı bir komün gibidir. Yazdığım yazıdan sonra bir esnaftan -ki kendisi aynı zamanda chp ilçe teşkilatının önemli isimlerinden biri- olayın belediye başkanı'nın kulağına gittiğini ve "dur ben şunlara bi ceza yazdırayım o zaman" dediğini açık açık duydum.
Ne yapacağımı bilemiyorum açıkçası; elimde bu durumu ispatlayacak herhangi bir şey yok. Cezaya itiraz etsem herhangi bir sonuç da çıkacağını düşünmüyorum (ülkede hukuk'un durumu malum). Açık açık art niyetli bir şekilde üzerime geliniyor.
Mekanı eşimle beraber işletiyoruz, toz pembe hayallerle kendi işimizin patronu olmak isteyerek borçla açtık işyerini. Fazla uzatmak da istemiyorum aslında neler yaşadığımızı entry'i okuyanlar zaten görecektir. İşin en kötüsü de ister istemez tüm hayatımızı etkiliyor bu durum; birbirimizle, çevremizle ve ailemizle olan ilişkileri de.
Yardımcı olabilecek biri varsa çok sevinirim. Şimdiden teşekkürler.
0
Öncelikle geçmiş olsun kardeşim.
Ekşide bir bilinç oluşturulursa elinizden tutarız. Sözlüğe taşıyın. Zor durumdaysanız imkanı olan arkadaşlarla birlikte 3-5 bir şey göndeririz.
Ekşide bir bilinç oluşturulursa elinizden tutarız. Sözlüğe taşıyın. Zor durumdaysanız imkanı olan arkadaşlarla birlikte 3-5 bir şey göndeririz.
0
öyle bi psikolojik savaş durumu var ki; nickimi bildikleri için sözlüğe yazmak istemedim, zor durumdaymışım gibi görülmesin diye.
teşekkür ederim bu arada
teşekkür ederim bu arada
0
Ada dediğniz yere neresi, gökçeada, bozcaada, istanbul adalar, marmara adası... Tam bir lokasyon verirseniz, en azından orada yaşayıp ya da yaşamış kişiler akıl verebilir.
0
Bence sen başkanla görüş durumunu anlat "yaşadıklarım yüzünden sert bir üslup kullanarak bir yazı yazdım ve başkan olarak adanın adını lekelediğimi düşünerek benden nefret etmiş olabilirsiniz ama beni her şeyimden edecek vicdana sahip misiniz bir de sizden duymak istiyorum" de. Hangi partili bu adam?
0
mhp'li. daha önce derdimizi anlatmaya çalıştık ama en masum tabirle sallamadı. zaten zamanında bi yaptırımı olsaydı olay bu noktaya gelmeyecekti.
0
Çok geçmiş olsun. Allah sabır versin. Gerçekten küçük dünyalarında yaşayan ve meramınızı anlamayan/anlamayacak bir güruhla uğraşmak çok zor.
bir partiye üye olun. adada baskın çıkan parti olsun bu. çalışmalarına da katılmaya gayret edin. eşiniz de kadın kollarına üye olsun. hatta ilk seçimde belediye başkanlığına aday olun. çevrenizi güçlendirin.
bir partiye üye olun. adada baskın çıkan parti olsun bu. çalışmalarına da katılmaya gayret edin. eşiniz de kadın kollarına üye olsun. hatta ilk seçimde belediye başkanlığına aday olun. çevrenizi güçlendirin.
0
valla size yardımcı olacak en güzel şey, bir işletme sahibi nasıl davranmalıdır üzerine yazılar okumanız hatta gerekirse eğitim almanız.
küçük, herkesin birbirini tanıdığı bir yerde; hele hele ada gibi belli bir saatten sonra ana kara ile iletişimin sıfır olduğu bir yerde işletme açıp, yörenin halkına, para kazanacağınız kişilere sinkaflı küfürler ederek, bu ne lan bokum gibi yer deyip üzerine o işletme ile orada hala iş yapabileceğinizi düşünmek hayalciliktir.
yazıyı irdeleyelim. alt metinlerini gözden geçirelim. "ben burayı kredi ile açtım ve eşimle idare ediyorum" yani ben mazlumum. bana yapılan zulümdür vs vs vs. senin kredi çekip oraya yatırım yapmış olman orada yaşayan insanlara orospu çocukları deme hakkını vermez. senin orayı eşinle işletiyor olman orada yaşayanlara aptal deme hakkını vermez. bunları mekanında olay vs çıkaranlar için dediysen de bu kadar büyük genelleme yapılmaz.
yahu kardeşim, insan denen nanenin yaşadığı topluma uyum sağlaması gerektiğini öğrenecek yaşa gelmediniz mi daha? gökçeada'ya adım bile atmadım ama sözlükteki entry'ni okuyunca dayak yememiş olmana ben senin adına sevindim. şiddeti savunan, şiddetin çözüm olduğunu iddia eden birisi değilim. tasvip de etmem. hani bu kadar "barzo" ise oranın halkı (senin anlatımlarına göre) sana fiziksel bir zarar da verebilirlerdi anlatmak istediğim bu.
ancak özellikle belirtmek istiyorum: SANA CEZA YAZILMASI DOĞRU BİR YAKLAŞIM DEĞİL. BU KABUL EDİLEMEZ.
ama bu mağduriyeti de sen çıkartmışsın arkadaş ortaya. ne demek kendi kül tablam? sigara yasağı koyulurken "işletme sahibi içebilir" diye bir izin verilme durumu var mı? yok. sen kül tablanda izmarit yakalatmış mısın? evet. o zaman ceza gayette haklı gerekçe ile yazılmış. (şimdi diğer işletmeler de aynısını yapıyor vs diye savunma geleceksin muhtemelen. herkesin suç işliyor olması kimseye suç işleme hakkı vermez. sen de onları şikayet edebilirsin mesela)
ülkedeki hukukun durumu değil; sana ceza haklı yazıldığı için hukuktan bir sonuç çıkmaz. evet ülkede hukuk leş. bunu bir hukukçu olarak söylüyorum. ama senin bu ufak davanı çözemeyecek boyutta değil hukukun leşliği. siyasi davalarda oluyor o işler. hakkını hukuk önünde aradın diyelim. ne sunacaksın? adamlar adayı ve adada yaşayanlara sinkaflı küfürler ederek aşaladığın yazını çat diye koyacaklar önüne. sigara cezasına itirazında çat diye izmarit dolu kül tablası fotoğrafını koyacaklar önüne. ne cevap vereceksin?
nasıl olsa nickimi bilen yok, sanal ortam edeyim küfürleri gitsin. değil işte o iş öyle.
bak tekrar ediyorum: BELEDİYENİN SANA CEZA YOLUYLA YIPRATMA UYGULAMASINI DOĞRU BULMUYORUM. ben olsam seni dava ederdim, hakaretten tonla tazminatlar ödemeni sağlar, ada halkına da "size hakaret eden adamın parası" diye lokma yapıp dağıtırdım. çünkü sen zaten söylemlerin ile hukuki olarak cezalandırılmayı hak etmişsin. onlar da uzun yolla -mahkeme vs- değil ellerindeki yetkiyle bir güzel o sözlerin bedelini ödetmişler. bir de parti adı vs vermişsin. neyin algısını yaratmaya çalışıyorsun anlayamadım. hani bunlar da o kadar özgürlükçü değil demek istiyorsan valla baya hoş görmüşler seni. akpli belediyede yapsan bu hakaretleri buraya beni linç ettiler/dövdüler diye yazmak zorunda kalırdın.
yazdığın entry'deki üslubuna bakıyorum, kül tablası yakalatmış olmana bakıyorum ve ortada sana haksız yere yazılmış bir ceza göremiyorum.
sen de muhtemelen göremediğin için, hukuki olarak da burada "yırtamayacağını" bildiğin ve/veya bu yönde tavsiyeler bilgiler aldığın için buraya taşıyorsun konuyu.
ne diyelim. geçmiş olsun.
küçük, herkesin birbirini tanıdığı bir yerde; hele hele ada gibi belli bir saatten sonra ana kara ile iletişimin sıfır olduğu bir yerde işletme açıp, yörenin halkına, para kazanacağınız kişilere sinkaflı küfürler ederek, bu ne lan bokum gibi yer deyip üzerine o işletme ile orada hala iş yapabileceğinizi düşünmek hayalciliktir.
yazıyı irdeleyelim. alt metinlerini gözden geçirelim. "ben burayı kredi ile açtım ve eşimle idare ediyorum" yani ben mazlumum. bana yapılan zulümdür vs vs vs. senin kredi çekip oraya yatırım yapmış olman orada yaşayan insanlara orospu çocukları deme hakkını vermez. senin orayı eşinle işletiyor olman orada yaşayanlara aptal deme hakkını vermez. bunları mekanında olay vs çıkaranlar için dediysen de bu kadar büyük genelleme yapılmaz.
yahu kardeşim, insan denen nanenin yaşadığı topluma uyum sağlaması gerektiğini öğrenecek yaşa gelmediniz mi daha? gökçeada'ya adım bile atmadım ama sözlükteki entry'ni okuyunca dayak yememiş olmana ben senin adına sevindim. şiddeti savunan, şiddetin çözüm olduğunu iddia eden birisi değilim. tasvip de etmem. hani bu kadar "barzo" ise oranın halkı (senin anlatımlarına göre) sana fiziksel bir zarar da verebilirlerdi anlatmak istediğim bu.
ancak özellikle belirtmek istiyorum: SANA CEZA YAZILMASI DOĞRU BİR YAKLAŞIM DEĞİL. BU KABUL EDİLEMEZ.
ama bu mağduriyeti de sen çıkartmışsın arkadaş ortaya. ne demek kendi kül tablam? sigara yasağı koyulurken "işletme sahibi içebilir" diye bir izin verilme durumu var mı? yok. sen kül tablanda izmarit yakalatmış mısın? evet. o zaman ceza gayette haklı gerekçe ile yazılmış. (şimdi diğer işletmeler de aynısını yapıyor vs diye savunma geleceksin muhtemelen. herkesin suç işliyor olması kimseye suç işleme hakkı vermez. sen de onları şikayet edebilirsin mesela)
ülkedeki hukukun durumu değil; sana ceza haklı yazıldığı için hukuktan bir sonuç çıkmaz. evet ülkede hukuk leş. bunu bir hukukçu olarak söylüyorum. ama senin bu ufak davanı çözemeyecek boyutta değil hukukun leşliği. siyasi davalarda oluyor o işler. hakkını hukuk önünde aradın diyelim. ne sunacaksın? adamlar adayı ve adada yaşayanlara sinkaflı küfürler ederek aşaladığın yazını çat diye koyacaklar önüne. sigara cezasına itirazında çat diye izmarit dolu kül tablası fotoğrafını koyacaklar önüne. ne cevap vereceksin?
nasıl olsa nickimi bilen yok, sanal ortam edeyim küfürleri gitsin. değil işte o iş öyle.
bak tekrar ediyorum: BELEDİYENİN SANA CEZA YOLUYLA YIPRATMA UYGULAMASINI DOĞRU BULMUYORUM. ben olsam seni dava ederdim, hakaretten tonla tazminatlar ödemeni sağlar, ada halkına da "size hakaret eden adamın parası" diye lokma yapıp dağıtırdım. çünkü sen zaten söylemlerin ile hukuki olarak cezalandırılmayı hak etmişsin. onlar da uzun yolla -mahkeme vs- değil ellerindeki yetkiyle bir güzel o sözlerin bedelini ödetmişler. bir de parti adı vs vermişsin. neyin algısını yaratmaya çalışıyorsun anlayamadım. hani bunlar da o kadar özgürlükçü değil demek istiyorsan valla baya hoş görmüşler seni. akpli belediyede yapsan bu hakaretleri buraya beni linç ettiler/dövdüler diye yazmak zorunda kalırdın.
yazdığın entry'deki üslubuna bakıyorum, kül tablası yakalatmış olmana bakıyorum ve ortada sana haksız yere yazılmış bir ceza göremiyorum.
sen de muhtemelen göremediğin için, hukuki olarak da burada "yırtamayacağını" bildiğin ve/veya bu yönde tavsiyeler bilgiler aldığın için buraya taşıyorsun konuyu.
ne diyelim. geçmiş olsun.
0
oyle bir entry yazmissin ki orman yerlilerine atesi ve tekerlegi ogreten ustun insan falan zannettim seni. alti ustu bi kafe acmissin, milletle didistigin icin de tutmamis. haklisin haksizsin onu kimse bilemez ama sonucta kaybetmissin. bu kafayla oralarda cok yasayamazsin canim kardesim, yol yakinken kendini de esini de cikar oradan.
0
goruyoruz ki mikrofasizme burda da destek var. illa girdigin ortama uymalisin, cok goze batmamalisin. bu tasra baskisini yasamayan bilmez, tecrube eksikligi diyelim. ama bazi yorelerde sagduyusu gelismis hakkaniyetli insanlar da soz sahibidir ve bi sekilde duzgun yurur isler. o yuzden sozlerin sert evet ama bu noktaya nasil geldigini tahmin edebiliyorum
benim bi onerim yok sadece gecmis olsun demek istedim
benim bi onerim yok sadece gecmis olsun demek istedim
0
technicalte
ilkokulda gördük ya himalaya tavşanının sırtına buz kesesi bağlayınca tüyler siyah çıkıyor.peki norveçli bir grup çifti sahra altı bi afrika ülkesine göndersek. örneğin uganda.bu çiftler uganda'da 4-5 nesil yaşasa çocuk yapsalar ( beyazlarla beyazlar evleniyor düşünün), 4-5 nesil nerden baksan 300--
ilkokulda gördük ya himalaya tavşanının sırtına buz kesesi bağlayınca tüyler siyah çıkıyor.
peki norveçli bir grup çifti sahra altı bi afrika ülkesine göndersek. örneğin uganda.
bu çiftler uganda'da 4-5 nesil yaşasa çocuk yapsalar ( beyazlarla beyazlar evleniyor düşünün),
4-5 nesil nerden baksan 300--400 yıl
bu kadar süre sonunda bu insanların çocukları siyahi olur mu ? ya da kaç sene sonra olur.
bakın siyahi diyorum, survivora katılan elemanlar gibi bronzlaşan demiyorum. doğuştan siyah olacak.
bununla ilgili yapılmış bir deney/araştırma var mı?
cevap evetse, yani ırk 300-400 senede ya da olmadaı bin-2 bin sene sonunda siyaha dönüşüyorsa yani ten renginin sadece doğal çevre etmenlerine göre değiştiği açıksa neden siyahilere karşı ırkçılık var?
yani özellikle siyahilere karşı yapılan ırkçılığın kökenini bi türlü anlayamıyorum.
bununla ilgili kitap vs. önerirseniz o da olumlu.
gece gece marthur luther kinge bağladım kusura bakmayın
not: siyahi değilim.
peki norveçli bir grup çifti sahra altı bi afrika ülkesine göndersek. örneğin uganda.
bu çiftler uganda'da 4-5 nesil yaşasa çocuk yapsalar ( beyazlarla beyazlar evleniyor düşünün),
4-5 nesil nerden baksan 300--400 yıl
bu kadar süre sonunda bu insanların çocukları siyahi olur mu ? ya da kaç sene sonra olur.
bakın siyahi diyorum, survivora katılan elemanlar gibi bronzlaşan demiyorum. doğuştan siyah olacak.
bununla ilgili yapılmış bir deney/araştırma var mı?
cevap evetse, yani ırk 300-400 senede ya da olmadaı bin-2 bin sene sonunda siyaha dönüşüyorsa yani ten renginin sadece doğal çevre etmenlerine göre değiştiği açıksa neden siyahilere karşı ırkçılık var?
yani özellikle siyahilere karşı yapılan ırkçılığın kökenini bi türlü anlayamıyorum.
bununla ilgili kitap vs. önerirseniz o da olumlu.
gece gece marthur luther kinge bağladım kusura bakmayın
not: siyahi değilim.
0
ben de ek yapiyim bazi surungenler ucmaya baslamis avlari yukarda diye yerde yiyecek yok diye. ayni durum iher canliya olsa ucar mi yuzbinlerce yil sonra??
0
insanda beyazdan siyaha dönüş olur mu emin değilim çünkü insanoğlu önce siyahtı sonradan beyaz olmuş. (bkz: ilk insanların afrika'dan gelmesi)
eğer bunun olmasını engelleyen genetik bir sebep yoksa olabilir ama bunu 10binlerce yılla ifade edebiliriz bence.
siyahilere yapılan ırkçılık direkt olarak renkleriyle alakalı değil. önce siyahlar gelişseydi ve beyazları köle alsalardı beyaz olmak kötü sayılırdı. olay renkte değil, o renge sahip insanların çağrıştıklarında. insanın kendinden olmayanı dışlama refleksi hep vardı ama siyahların köle olarak adının çıkması kadar derin bir ırkçılığa sebep olmazdı diye düşünüyorum.
eğer bunun olmasını engelleyen genetik bir sebep yoksa olabilir ama bunu 10binlerce yılla ifade edebiliriz bence.
siyahilere yapılan ırkçılık direkt olarak renkleriyle alakalı değil. önce siyahlar gelişseydi ve beyazları köle alsalardı beyaz olmak kötü sayılırdı. olay renkte değil, o renge sahip insanların çağrıştıklarında. insanın kendinden olmayanı dışlama refleksi hep vardı ama siyahların köle olarak adının çıkması kadar derin bir ırkçılığa sebep olmazdı diye düşünüyorum.
0
Şimdi şöyle bir örnek vereyim ancak birebir değil bunlar elbette, yanlış olabilir.
Soğuk ülkelere göç eden siyahileri (afro-amerikanlar misal) düşünüldüğünde, 2-3 nesil sonra dahi hala d vitamini eksikliği görülebiliyor (genler ve yeterli güneş ışığı alınmaması sebebiyle). Yani burada bir uyum söz konusu değil henüz. Belki 6-7 nesil sonra görülebilir, ya da daha fazla.
Çünkü neticede, göç yollarına bakılırsa ilk atalar zaten Afrika'dan köken alıyor ve kuzeye çıkıldıkça ten rengi açılıyor ve dolayısıyla güneş ışığına maruz kalma azalıyor ve neticesinde de d vitaminine olan gereksinim normal bir siyahiye göre daha az oluyor. Ancak ilgili süre göz önüne alındığında 2bin sene bile az.
Birebir değil demiştim, çünkü farklı genler etkili burada (d vitamini ve melanin(renk pigmenti) farklı genler). Ancak bu açıdan bakılabilir.
Dolayısıyla olaya tersten bakarsak, zaten kökenimiz siyahi, yani soğuk ülkedeki bir insanı alıp ten renginin değişmesine bakmaya gerek yok. Bu açıdan da siyahilere yapılan ırkçılığa gülüp geçmek işten bile değil. Kökeniyle alakalı çok bir bilgim yok açıkçası ama "Kemirgenlerden Sömürgenlere İnsanlık Tarihi-Alaeaddin Şenel" in kitabına bakabilirsin, bende yeni okumaya başladım ki bununla ilgili bir bölüm var diye hatırlıyorum şu an bakmaya üşendim.
ps: insan mitokondri geni sadece anneden yavruya aktarılır. Kapsamlı bir çalışmada insan mitokondri geninin kökenlerine inildiğinde antropolojik olarak çıkarılan göç haritasıyla uyumlu olduğu gösterilmiş. ilgili göç yolağı şu link üzerinde; www.jeffdonofrio.net
Soğuk ülkelere göç eden siyahileri (afro-amerikanlar misal) düşünüldüğünde, 2-3 nesil sonra dahi hala d vitamini eksikliği görülebiliyor (genler ve yeterli güneş ışığı alınmaması sebebiyle). Yani burada bir uyum söz konusu değil henüz. Belki 6-7 nesil sonra görülebilir, ya da daha fazla.
Çünkü neticede, göç yollarına bakılırsa ilk atalar zaten Afrika'dan köken alıyor ve kuzeye çıkıldıkça ten rengi açılıyor ve dolayısıyla güneş ışığına maruz kalma azalıyor ve neticesinde de d vitaminine olan gereksinim normal bir siyahiye göre daha az oluyor. Ancak ilgili süre göz önüne alındığında 2bin sene bile az.
Birebir değil demiştim, çünkü farklı genler etkili burada (d vitamini ve melanin(renk pigmenti) farklı genler). Ancak bu açıdan bakılabilir.
Dolayısıyla olaya tersten bakarsak, zaten kökenimiz siyahi, yani soğuk ülkedeki bir insanı alıp ten renginin değişmesine bakmaya gerek yok. Bu açıdan da siyahilere yapılan ırkçılığa gülüp geçmek işten bile değil. Kökeniyle alakalı çok bir bilgim yok açıkçası ama "Kemirgenlerden Sömürgenlere İnsanlık Tarihi-Alaeaddin Şenel" in kitabına bakabilirsin, bende yeni okumaya başladım ki bununla ilgili bir bölüm var diye hatırlıyorum şu an bakmaya üşendim.
ps: insan mitokondri geni sadece anneden yavruya aktarılır. Kapsamlı bir çalışmada insan mitokondri geninin kökenlerine inildiğinde antropolojik olarak çıkarılan göç haritasıyla uyumlu olduğu gösterilmiş. ilgili göç yolağı şu link üzerinde; www.jeffdonofrio.net
0
ilkokulda gördük ya dedikten sonrasını okuyamadım :D ben bir güün öncemi ünutuyorum :D
0
Oncelikle, biyolojik olarak irk diye bir kavram yok. Kavram kargasasi yaratmamak icin o tartismayi bir kenara birakiyorum.
Sorunun cevabi olmaz. Cunku bunun icin 4-5 nesil degil, cok daha fazlasi gerekir. 4-5 nesil dedigimiz ortalama 150 bilemedin 200 yillik bir sure. Insanda ten renginin beyaz olmasina dair bulunan genlerden birkaci, ortalama 8 bin yil once dogal secilime ugruyor. Yani bu cok daha fazla nesil demek ki zaten buna gore bir hesaplama yapmak imkansiz. Cunku bunu kontrol eden tek bir gen yok. Dolayisiyla mutasyonun gerceklesmesi ve ortamda avantaj saglamasi gerekiyor, topluluk kucukse zaten bu da zor.
Irkcilik politik bir kavram. Her turlusu zararli ve embesilce. Herhangi bir sucu genlere atarak toplumdaki yapisindaki sorunlari cok guzel ortuyorlar. Cunku gerizekalilar.
Tavsan olayi bambaska. O cevrenin genler uzerindeki etkisini anlatmak icindi sanirim. Sicakliga bagli olarak, ilgili gen protein olusturuyor veya olusturmuyor (gen anlatiminin duzenlenmesi), o nedenle tavsanin rengi degisiyor.
Sorunun cevabi olmaz. Cunku bunun icin 4-5 nesil degil, cok daha fazlasi gerekir. 4-5 nesil dedigimiz ortalama 150 bilemedin 200 yillik bir sure. Insanda ten renginin beyaz olmasina dair bulunan genlerden birkaci, ortalama 8 bin yil once dogal secilime ugruyor. Yani bu cok daha fazla nesil demek ki zaten buna gore bir hesaplama yapmak imkansiz. Cunku bunu kontrol eden tek bir gen yok. Dolayisiyla mutasyonun gerceklesmesi ve ortamda avantaj saglamasi gerekiyor, topluluk kucukse zaten bu da zor.
Irkcilik politik bir kavram. Her turlusu zararli ve embesilce. Herhangi bir sucu genlere atarak toplumdaki yapisindaki sorunlari cok guzel ortuyorlar. Cunku gerizekalilar.
Tavsan olayi bambaska. O cevrenin genler uzerindeki etkisini anlatmak icindi sanirim. Sicakliga bagli olarak, ilgili gen protein olusturuyor veya olusturmuyor (gen anlatiminin duzenlenmesi), o nedenle tavsanin rengi degisiyor.
0
@evrim halkası: dediklerinizi anladığımdan emin olamadım, ben de şunu sorsam:
kaç gen ile belirlendiklerinden bağımsız olarak, cilt rengindeki olası kategoriler ayrı birer dizilime tekabül ediyor ancak tavşan kürkünün renginin açılabilip açılamadığı şeklinde ifade edilebilecek özellik, dizilimi net olup hayvanda ya vardır, ya yoktur diyeceğiniz bir şey, doğru mu? yani bu uyum sağlamanın kendisi zaten ayrı ifadesi olan bağımsız bir gen doğru mu? (yani kimyasal değişimin olabilirliği de yine bir gen saysesindedir herhalde, varsayımını yapmış oldum bu noktada)
eğer doğru anladıysam ten rengine dışarıdan etki eden bu şekilde ikinci bir gen neden yok, onu merak ediyorum da, zamanınız varsa sormak istedim. yani bronzlaşabilme tam da buna tekabül eden bir özellik, kim demiş bunun olmadığını, diyecek olursanız, neden bronzlaşmayla gerçekleşen kararma siyahi kimselerdekinden bu denli farklı görünüyor dışarıdan, aynı koyuluğa varılamıyor?
kaç gen ile belirlendiklerinden bağımsız olarak, cilt rengindeki olası kategoriler ayrı birer dizilime tekabül ediyor ancak tavşan kürkünün renginin açılabilip açılamadığı şeklinde ifade edilebilecek özellik, dizilimi net olup hayvanda ya vardır, ya yoktur diyeceğiniz bir şey, doğru mu? yani bu uyum sağlamanın kendisi zaten ayrı ifadesi olan bağımsız bir gen doğru mu? (yani kimyasal değişimin olabilirliği de yine bir gen saysesindedir herhalde, varsayımını yapmış oldum bu noktada)
eğer doğru anladıysam ten rengine dışarıdan etki eden bu şekilde ikinci bir gen neden yok, onu merak ediyorum da, zamanınız varsa sormak istedim. yani bronzlaşabilme tam da buna tekabül eden bir özellik, kim demiş bunun olmadığını, diyecek olursanız, neden bronzlaşmayla gerçekleşen kararma siyahi kimselerdekinden bu denli farklı görünüyor dışarıdan, aynı koyuluğa varılamıyor?
0
@godoşu beklerken: Kisaca soyle soyleyeyim.
1- Insanda deri rengini belirleyen bir takim genler var. Tavsanda kurk rengini belirleyen bir takim genler var.
2- Insanda deri rengini belirleyen genlerde zamaninda meydana gelmis olan mutasyonlar, Avrasya ikliminde avantaj sagladigi icin toplumda secilmeyi basarmis. Yani bu yeni mutant gene sahip bireyler saglikli bir sekilde ureyebilmis. Bu dogal secilim mekanizmasi, gen dizilimlerinde meydana gelen degisimler var.
3- Tavsandaki olayi en son on yil once falan gordum, tam hatirlayamiyorum ayrintilarini, yanlis bilgilendirmek istemem. Ama durum soyle bir sey olmali kabaca. Sicaklik 4 derece oldugunda, kurk rengini belirleyen genin protein uretmeyi durdurdugunu farz edelim. O zaman var olan tuy rengi degisecektir. Biraz daha karmasik bir mekanizma olabilir, ama net olan su: Burada gen diziliminde herhangi bir degisiklik yok. Cevre etkisiyle gen anlatimi duzenleniyor sadece. Dolayisiyla yukaridakinden tamamen farkli bir mekanizma.
Yarina kadar ayrintilarini yazan kimse olmazsa, akliselim bir kafayla teyit edeyim su tavsan olayini. Ayrintilariyla yazarim o zaman.
1- Insanda deri rengini belirleyen bir takim genler var. Tavsanda kurk rengini belirleyen bir takim genler var.
2- Insanda deri rengini belirleyen genlerde zamaninda meydana gelmis olan mutasyonlar, Avrasya ikliminde avantaj sagladigi icin toplumda secilmeyi basarmis. Yani bu yeni mutant gene sahip bireyler saglikli bir sekilde ureyebilmis. Bu dogal secilim mekanizmasi, gen dizilimlerinde meydana gelen degisimler var.
3- Tavsandaki olayi en son on yil once falan gordum, tam hatirlayamiyorum ayrintilarini, yanlis bilgilendirmek istemem. Ama durum soyle bir sey olmali kabaca. Sicaklik 4 derece oldugunda, kurk rengini belirleyen genin protein uretmeyi durdurdugunu farz edelim. O zaman var olan tuy rengi degisecektir. Biraz daha karmasik bir mekanizma olabilir, ama net olan su: Burada gen diziliminde herhangi bir degisiklik yok. Cevre etkisiyle gen anlatimi duzenleniyor sadece. Dolayisiyla yukaridakinden tamamen farkli bir mekanizma.
Yarina kadar ayrintilarini yazan kimse olmazsa, akliselim bir kafayla teyit edeyim su tavsan olayini. Ayrintilariyla yazarim o zaman.
0
@godoşu beklerken, evrim halkasi; himalaya tavşanlarında olay sadece vücudun soğuk olan bölgelerinde pigment üretiminden sorumlu olan enzimin düşük sıcaklıkta katalitik aktivitesini kazanmasıyla alakalı. yani sıcaklık düşükse aktivite kazanıyor, sıcaklık yüksekse aktivitesini yitiriyor, genle alakalı bir (ne dizilim ne de ifade) değişiklik olmuyor.
buna aslında heat-shock genleri örnek olarak verilebilir. drosophila (meyve sineği)'da bulunan bu genler, eğer çevre sıcaklığı çok artıyorsa, kendilerini korumak için birtakım proteini üretmeye başlıyorlar ve kendilerini bu sıcaklıktan koruyup baskı altından uzaklaştırmaya çalışıyorlar.
bunu da yapma şekilleri şu; sıcaklık normalken genler "kapalı". yani dizi orada sabit ancak ifade edilmiyor, yani eyleme geçmiyor orada duruyor öyle. ancak sıcaklık sineğin dayanamayacağı boyuta ulaştığında bu genler "açılıyor". böylece ifade yapılabilir artık yani eyleme geçiyor ve genin ifadesi olan proteinler sentezlenmeye başlanıyor.
bronzlaşma da şu şekilde, her insanda renk pigmentleri farklı yoğunlukta sentezleniyor. güneş ışığıyla bunu belirli bir seviyeye kadar arttırabiliriz. genetik sınırlandırmalar diyebiliriz buna. o genin ifadesi için sadece güneş ışığının yoğunluğu değil başka şeyler de etkili olduğu için en çok bu raddeye gelebiliyor, boy uzunluğu gibi. dolayısıyla uyum sağlamanın kendisi ayrı bir gen değil, zaten o gen üzerinde ama o gen değişmiş, buna adaptasyon deniyor. drosophila'daki durum ise modifikasyon, yani o gen zaten var sadece çevre şartlarına göre değişiyor. bizdeki renk pigmentinin güneş ışığına maruz kalınmasıyla değişmesi gibi (ki eski haline geri dönüyor, renginiz açılıyor bir süre sonra). ancak asıl olay bunun zaman içerisinde kalıcı olarak gerçekleşmesi yani adaptasyon. bu da mutasyonlar sayesinde oluyor ve gelecek nesillere aktarılıyor.
buna aslında heat-shock genleri örnek olarak verilebilir. drosophila (meyve sineği)'da bulunan bu genler, eğer çevre sıcaklığı çok artıyorsa, kendilerini korumak için birtakım proteini üretmeye başlıyorlar ve kendilerini bu sıcaklıktan koruyup baskı altından uzaklaştırmaya çalışıyorlar.
bunu da yapma şekilleri şu; sıcaklık normalken genler "kapalı". yani dizi orada sabit ancak ifade edilmiyor, yani eyleme geçmiyor orada duruyor öyle. ancak sıcaklık sineğin dayanamayacağı boyuta ulaştığında bu genler "açılıyor". böylece ifade yapılabilir artık yani eyleme geçiyor ve genin ifadesi olan proteinler sentezlenmeye başlanıyor.
bronzlaşma da şu şekilde, her insanda renk pigmentleri farklı yoğunlukta sentezleniyor. güneş ışığıyla bunu belirli bir seviyeye kadar arttırabiliriz. genetik sınırlandırmalar diyebiliriz buna. o genin ifadesi için sadece güneş ışığının yoğunluğu değil başka şeyler de etkili olduğu için en çok bu raddeye gelebiliyor, boy uzunluğu gibi. dolayısıyla uyum sağlamanın kendisi ayrı bir gen değil, zaten o gen üzerinde ama o gen değişmiş, buna adaptasyon deniyor. drosophila'daki durum ise modifikasyon, yani o gen zaten var sadece çevre şartlarına göre değişiyor. bizdeki renk pigmentinin güneş ışığına maruz kalınmasıyla değişmesi gibi (ki eski haline geri dönüyor, renginiz açılıyor bir süre sonra). ancak asıl olay bunun zaman içerisinde kalıcı olarak gerçekleşmesi yani adaptasyon. bu da mutasyonlar sayesinde oluyor ve gelecek nesillere aktarılıyor.
0
himalaya tavşanının sırtına buz kesesi bağlayınca neden tüyler siyah çıkıyorki?
kamufle olmak için beyaz olması gerekmiyor mu?
kamufle olmak için beyaz olması gerekmiyor mu?
0
@evrim halkası, sefil: gerçekten çok, çok teşekkür ederim fakat bu adaptasyon ve mutasyondan sayılamayacak şeylerin gen ifadesinin düzenlenmesi olduğunu, kendilerinin de ayrı bir gen olmadığını söylemişsiniz ya, neyin ne şekilde, hangi ölçüde düzenlenmesi gerektiğini vücut nasıl anlıyor? spontan reaksiyonlar mı oluyor bu noktada?
yıllar evvel kazuo bilmem ne diye bir adamın yazdığı genetik zeka diye bir kitap okumuştum da bu hususta, canlılardaki gen açma/kapama özelliğinden bahsediyordu, yani sanırım tam da sizin değindiğiniz şeyden bahsediyordu. fakat işin kimya boyutuna gelince neden-sonuç sıralamasını doğru kavramaya çalışıyorum.
örneğin sefil "şu fiziksel şartlarda şu proteinler üretiliyor bunun yolu da o proteini üretecek enzimin o belirli fiziksel koşulda aktivasyonunun artması ve katalitik nitelik kazanmasıyla mümkün oluyor" mealinde bir açıklama yaptı ya, işte o noktada merak ettiğim:
bu enzim bir tek bu iş için kullanılan bir enzim diyelim, işte bu enzim 1. gerekli koşullar oluşana kadar ortalarda yok galiba? 2) enzimin üretimi için RNA'dan gelen kodlama emri yine DNA'da bir yere tekabül etmiyor mu?
3. hatırladığım kadarıyla "yaşam nasıl başladı" sorusuna iki farklı cevap veren hipotezler vardı. i) central dogma of science [ -dna->rna->protein sentezi], enzim ii) rna-world hypothesis
ii'de yaşamın başlamasının dünya yaşına göre aslında nispeten hızlı olma sebebinin aslında birtakım rna zincirleri ve enzimlerin aynı anda dna'dan önce ortada olup oradan ters transkriptaz yardımı ile ters transkripsiyon -öyle deniyordu galiba-, yapmaya başlaması ile açıklanabileceği gibi bir şey okumuştum ve o durumda bahsettiğiniz enzimlerin default olarak hücrede varolup ama yine de kendilerini yeniden sentezleyebilecek ilgili dna'yı rna'dan kodladığı gibi bir ihtimal oluyor anladığım kadarıyla ve sizin söylediğiniz gibi bir gene bir özelliği açtıran/kapatan, bir proteini sentezleten veya sentezletmeyen söz konusu enzimin başka bir gen olmadan varolabilmesi bu ikinci hipotezi doğrulamıyor mu?
yani o enzimi oluşturabilme yetisi, oluşturmak gerektiği bilgisi başka nasıl anlaşılabilir? bilgi az olunca kafa da gördüğünüz gibi karışıyor böyle; bağlamaya çalışıyorum bunları. zamanınızı almış oldum yine, dilerseniz nette git şunu oku diyin, oraya da bakarım.
yıllar evvel kazuo bilmem ne diye bir adamın yazdığı genetik zeka diye bir kitap okumuştum da bu hususta, canlılardaki gen açma/kapama özelliğinden bahsediyordu, yani sanırım tam da sizin değindiğiniz şeyden bahsediyordu. fakat işin kimya boyutuna gelince neden-sonuç sıralamasını doğru kavramaya çalışıyorum.
örneğin sefil "şu fiziksel şartlarda şu proteinler üretiliyor bunun yolu da o proteini üretecek enzimin o belirli fiziksel koşulda aktivasyonunun artması ve katalitik nitelik kazanmasıyla mümkün oluyor" mealinde bir açıklama yaptı ya, işte o noktada merak ettiğim:
bu enzim bir tek bu iş için kullanılan bir enzim diyelim, işte bu enzim 1. gerekli koşullar oluşana kadar ortalarda yok galiba? 2) enzimin üretimi için RNA'dan gelen kodlama emri yine DNA'da bir yere tekabül etmiyor mu?
3. hatırladığım kadarıyla "yaşam nasıl başladı" sorusuna iki farklı cevap veren hipotezler vardı. i) central dogma of science [ -dna->rna->protein sentezi], enzim ii) rna-world hypothesis
ii'de yaşamın başlamasının dünya yaşına göre aslında nispeten hızlı olma sebebinin aslında birtakım rna zincirleri ve enzimlerin aynı anda dna'dan önce ortada olup oradan ters transkriptaz yardımı ile ters transkripsiyon -öyle deniyordu galiba-, yapmaya başlaması ile açıklanabileceği gibi bir şey okumuştum ve o durumda bahsettiğiniz enzimlerin default olarak hücrede varolup ama yine de kendilerini yeniden sentezleyebilecek ilgili dna'yı rna'dan kodladığı gibi bir ihtimal oluyor anladığım kadarıyla ve sizin söylediğiniz gibi bir gene bir özelliği açtıran/kapatan, bir proteini sentezleten veya sentezletmeyen söz konusu enzimin başka bir gen olmadan varolabilmesi bu ikinci hipotezi doğrulamıyor mu?
yani o enzimi oluşturabilme yetisi, oluşturmak gerektiği bilgisi başka nasıl anlaşılabilir? bilgi az olunca kafa da gördüğünüz gibi karışıyor böyle; bağlamaya çalışıyorum bunları. zamanınızı almış oldum yine, dilerseniz nette git şunu oku diyin, oraya da bakarım.
0
@eksimeksi, güneş ışığından daha çok faydalanmak için böyle bir modifikasyona gitmiş olabilir.
@godoşu beklerken,
1) aslında basit olarak gen ifadesinin düzenlenmesini modifikasyon gibi düşünebiliriz. neticede ortam şartlarına -geçici- olarak uyum için gen ifademizi düzenliyoruz. fakat, heat-shock genlerini düşünürsek; çevre şartlarına göre ifadesi değişiyor değil mi (değişkenlik)? bir de ikinci olarak çevre şartlarına ifadesinin değişeceğini gösteren bir kalıcılık (kalıtımsal olarak aktarılmış) var. peki bu nasıl gerçekleşiyor?
şimdi hangi genin açılıp kapanacağı yine aslında dna içerisinde belirlenmiş. bir gen başka bir genin de ifadesini kontrol edebiliyor. buna ilaveten hücrenin maruz kaldığı sinyaller de gen ifadesini değiştirebiliyor. klasik santral dogma'dan başlarsak;
dna aşamasında; dna metillemesi ile gen kapatılabiliyor, histon asetilasyon/deasetilasyonu ile genler kapatılabiliyor, transkripsiyonda görevli faktörlerin sayısı-yapısı-var olup olmamaları, inhibitör-aktivatörler vs vs. genin açılıp açılmayacağını bize söylüyor.
rna aşamasında; rna'nın kırpılması, sahibi olduğu dizi (kırpılmayla sıra değişiyor, alernatif splicing diye aratıp bakabilirsin), sitoplazmaya çıktığında mrna'yı ribozoma yönlendiren sinyal faktörleri, translasyondan sorumlu-aktive eden-inhibe eden proteinlerin varlığı vs bize rna'nın proteine dönüşüp dönüşmeyeceğini söylüyor.
protein aşamasında; protein translasyona uğrasa bile, çeşitli kimyasal modifikasyonlarla asıl haline kavuşabiliyor ya da gereksiz görülürse yıkılıp yok edilebiliyor.
yani burada görmemiz gereken büyük resim şu; ufak bir protein üretiminde dahi birçok değişken işin içine giriyor ve her bir değişken de ayrı ayrı kontrol edilerek büyük ölçüde her aşamada ayrı bir kontrol sağlanarak bu genin ifade edilip edilmeyeceği kontrol ediliyor. çok saçma bir örnek olacak ama göz önüne gelmesi için yazıyorum yoksa mekanizma böyle değil, mesela stres altındasın ve adrenalin salgılamaya başladın. adrenalin salgılayan hücrelerinde o salgıyla ilgili olan genler transkribe olmaya yani ifade edilmeye başladı. ancak daha tam rna'lar proteine dönüşecekken stres durumundan kurtuldun, artık adrenalin salgılamana gerek yok ve bununla ilgili bir sinyal geldi hücreye. işte tam o esnada protein yapımını durduruyor gibi düşün. yani her an değişen dinamik bir yapı var ve hücre anında hızlı bir cevap oluşturarak bunu yerine getirmeye çalışıyor.
2) dolayısıyla toparlama: o enzim hem ortada olabilir hem de olmayabilir. yani bu en ama en başta genin açık olup olmamasına bağlı. eğer gen açıksa rna sentezlenmiştir okey, ancak proteine çevrilmeden sitoplazmada bekliyordur, çevre durumuna göre çevrilecektir. ha ama gen kapalıdır (heat-shock örneği gibi) rna da yok ortada dolayısıyla, çevre şartı değişince bu sefer gen açılıyor sonra rna transkribe oluyor. yani bu durum özelliğe, karaktere, gene vs göre değişiyor. birinci ve ikinci soruları kapsıyor bu yazdığım.
3) bununla ilgili sözlükte bir entry yazmıştım ama sildim. aynen kopyalayıp yapıştırıyorum buraya;
şöyle ki, 2002 yılında paul&joyce arkadaşlar ribozimler (ribozim: enzimatik aktivitesi olan rna molekülleri) üzerinde çalışırlarken bir rna keşfettiler. bu rna, self-replicating bir rna olan r3c ligaz ribozom idi. bu rna, içerdiği baz dizisine göre 3d konformasyonu kazanarak kendi kendini replike edebilme özelliğine sahip. ve bu replikasyon aşamasında bu rna molekülü kendini stabil tutuyor. yani demek istediğim şu şekil üzerinde görülebilir. yani bu molekülün kendisi stabil değil, çünkü rna molekülleri tek zincirli olduğundan çabuk parçalanırlar, ancak replikasyon sonucu stabil oluyorlar çünkü çift zincirli hale geçiyorlar. işte bu molekül muazzam bir molekül. neden mi? çünkü dna da çift zincirli ve oldukça ama oldukça stabil bir yapı. dolayısıyla, rna'nın dna'dan daha önce ortaya çıktığı ve bu rna'daki bilginin daha kalıcı hale gelebilmesi için dna'nın oluştuğu, böylece bilginin depolanarak rna davranışının kontrolünün sağlanmasının gerçekleştirildiği düşünülmekte. elbette bu da bir teori. ancak sağlam bir teori olduğu bilim camiasında özellikle konuşma konusu.
peki, bu rna molekülü ortamda var diyelim. e bir şekilde kendini stabil hale getirmeye çalışıyor diyelim, tamam. ancak çevre denilen bir etmen var ortada. nasıl değişeceği bilinmeyen bir şey bu. dolayısıyla, bu rna molekülü çevreden korunmak isteyecek. kendini yaşatması için korunmak zorunda. bunu nasıl yapacak?
burada da keşfedilen bir şeyler var. bunlara protobiont deniliyor. bu yapılar biyolojik hayatın ilk prototipleri. bunlar şu şekil yapılar. yani bu tipler, dış çevreden izole bir ortam oluşturuyorlar kendi kendilerine. test tüplerinde dahi bunu gerçekleştirdikleri kanıtlandı. yani, rna molekülümüz bu prototipin içine girmiş ve çevre şartlarından korunmuş olabilir. bu da bize hücrenin nasıl oluştuğunu gösteriyor.
gelelim hücreye.
hücre hayatta kalmak isteyecek. bunun için çeşitli faaliyetler göstermesi lazım. bu faaliyetler özetle; yapılarda oluşan hasarların tamiri, yeni molekül sentezleme, gerekli moleküllerin ve enerjinin dışarıdan alınması, düşmanlara karşı savunma kimyasallarının salınması, hücre içinde üretilen kirleticilerin atılması vs vs.
hücre bunları başarıyla gerçekleştirdi evet fakat ölüm kaçınılmaz. uzun vadede tek çaresi kendinden bir kopya oluşturması ve böylece kendini yedeklemesi. neden? çünkü kopyalardan biri ölürse, diğeri hayatta kalabilir. peki bu yeni kopya, önceki hücrenin tüm faaliyetlerinin düzenlenmesi bilgisini nereden bilecek?
buradaki keşif: genetik materyal. hücre, genetik materyali ile bu faaliyetlerin düzenlenme bilgisini kopya hücresine aktaracak. ancak, bu kopyalama işlemi illa karbon kopya şeklinde mi olmalı?
hayır. niçin? çünkü çevre şartları öyle bir değişebilir ki hiçbir kopya yaşayamayabilir. bu sebepten hücre mutasyon geçirecek ki çevresel değişikliklere karşı uyum sağlanabilecek değişiklikler meydana gelsin.
çevre şartlarının nasıl değişeceğini hücre önceden kestirebilir mi?
tabii ki hayır. o halde ne yapacak; mutasyonlar rastgele oluşturulacak, mümkün olduğunda çok sayıda kopya alınacak. neden mi? çünkü, birbirinden farklı genetik materyale sahip kopya sayısı ne kadar fazlaysa değişen çevre şartlarından en az birinin hayatta kalma şansı yüksek olsun diye.
işte burada da evrimin başladığı noktaya geliyoruz.
son not: ayrıca bilginiz hiç de az değil, hiçbir şey bilmeyene anlatmak çok çok daha zor oluyor, nitekim zaten karışık bir mekanizma. benim bile kafam alamayabiliyor bazen:)
@godoşu beklerken,
1) aslında basit olarak gen ifadesinin düzenlenmesini modifikasyon gibi düşünebiliriz. neticede ortam şartlarına -geçici- olarak uyum için gen ifademizi düzenliyoruz. fakat, heat-shock genlerini düşünürsek; çevre şartlarına göre ifadesi değişiyor değil mi (değişkenlik)? bir de ikinci olarak çevre şartlarına ifadesinin değişeceğini gösteren bir kalıcılık (kalıtımsal olarak aktarılmış) var. peki bu nasıl gerçekleşiyor?
şimdi hangi genin açılıp kapanacağı yine aslında dna içerisinde belirlenmiş. bir gen başka bir genin de ifadesini kontrol edebiliyor. buna ilaveten hücrenin maruz kaldığı sinyaller de gen ifadesini değiştirebiliyor. klasik santral dogma'dan başlarsak;
dna aşamasında; dna metillemesi ile gen kapatılabiliyor, histon asetilasyon/deasetilasyonu ile genler kapatılabiliyor, transkripsiyonda görevli faktörlerin sayısı-yapısı-var olup olmamaları, inhibitör-aktivatörler vs vs. genin açılıp açılmayacağını bize söylüyor.
rna aşamasında; rna'nın kırpılması, sahibi olduğu dizi (kırpılmayla sıra değişiyor, alernatif splicing diye aratıp bakabilirsin), sitoplazmaya çıktığında mrna'yı ribozoma yönlendiren sinyal faktörleri, translasyondan sorumlu-aktive eden-inhibe eden proteinlerin varlığı vs bize rna'nın proteine dönüşüp dönüşmeyeceğini söylüyor.
protein aşamasında; protein translasyona uğrasa bile, çeşitli kimyasal modifikasyonlarla asıl haline kavuşabiliyor ya da gereksiz görülürse yıkılıp yok edilebiliyor.
yani burada görmemiz gereken büyük resim şu; ufak bir protein üretiminde dahi birçok değişken işin içine giriyor ve her bir değişken de ayrı ayrı kontrol edilerek büyük ölçüde her aşamada ayrı bir kontrol sağlanarak bu genin ifade edilip edilmeyeceği kontrol ediliyor. çok saçma bir örnek olacak ama göz önüne gelmesi için yazıyorum yoksa mekanizma böyle değil, mesela stres altındasın ve adrenalin salgılamaya başladın. adrenalin salgılayan hücrelerinde o salgıyla ilgili olan genler transkribe olmaya yani ifade edilmeye başladı. ancak daha tam rna'lar proteine dönüşecekken stres durumundan kurtuldun, artık adrenalin salgılamana gerek yok ve bununla ilgili bir sinyal geldi hücreye. işte tam o esnada protein yapımını durduruyor gibi düşün. yani her an değişen dinamik bir yapı var ve hücre anında hızlı bir cevap oluşturarak bunu yerine getirmeye çalışıyor.
2) dolayısıyla toparlama: o enzim hem ortada olabilir hem de olmayabilir. yani bu en ama en başta genin açık olup olmamasına bağlı. eğer gen açıksa rna sentezlenmiştir okey, ancak proteine çevrilmeden sitoplazmada bekliyordur, çevre durumuna göre çevrilecektir. ha ama gen kapalıdır (heat-shock örneği gibi) rna da yok ortada dolayısıyla, çevre şartı değişince bu sefer gen açılıyor sonra rna transkribe oluyor. yani bu durum özelliğe, karaktere, gene vs göre değişiyor. birinci ve ikinci soruları kapsıyor bu yazdığım.
3) bununla ilgili sözlükte bir entry yazmıştım ama sildim. aynen kopyalayıp yapıştırıyorum buraya;
şöyle ki, 2002 yılında paul&joyce arkadaşlar ribozimler (ribozim: enzimatik aktivitesi olan rna molekülleri) üzerinde çalışırlarken bir rna keşfettiler. bu rna, self-replicating bir rna olan r3c ligaz ribozom idi. bu rna, içerdiği baz dizisine göre 3d konformasyonu kazanarak kendi kendini replike edebilme özelliğine sahip. ve bu replikasyon aşamasında bu rna molekülü kendini stabil tutuyor. yani demek istediğim şu şekil üzerinde görülebilir. yani bu molekülün kendisi stabil değil, çünkü rna molekülleri tek zincirli olduğundan çabuk parçalanırlar, ancak replikasyon sonucu stabil oluyorlar çünkü çift zincirli hale geçiyorlar. işte bu molekül muazzam bir molekül. neden mi? çünkü dna da çift zincirli ve oldukça ama oldukça stabil bir yapı. dolayısıyla, rna'nın dna'dan daha önce ortaya çıktığı ve bu rna'daki bilginin daha kalıcı hale gelebilmesi için dna'nın oluştuğu, böylece bilginin depolanarak rna davranışının kontrolünün sağlanmasının gerçekleştirildiği düşünülmekte. elbette bu da bir teori. ancak sağlam bir teori olduğu bilim camiasında özellikle konuşma konusu.
peki, bu rna molekülü ortamda var diyelim. e bir şekilde kendini stabil hale getirmeye çalışıyor diyelim, tamam. ancak çevre denilen bir etmen var ortada. nasıl değişeceği bilinmeyen bir şey bu. dolayısıyla, bu rna molekülü çevreden korunmak isteyecek. kendini yaşatması için korunmak zorunda. bunu nasıl yapacak?
burada da keşfedilen bir şeyler var. bunlara protobiont deniliyor. bu yapılar biyolojik hayatın ilk prototipleri. bunlar şu şekil yapılar. yani bu tipler, dış çevreden izole bir ortam oluşturuyorlar kendi kendilerine. test tüplerinde dahi bunu gerçekleştirdikleri kanıtlandı. yani, rna molekülümüz bu prototipin içine girmiş ve çevre şartlarından korunmuş olabilir. bu da bize hücrenin nasıl oluştuğunu gösteriyor.
gelelim hücreye.
hücre hayatta kalmak isteyecek. bunun için çeşitli faaliyetler göstermesi lazım. bu faaliyetler özetle; yapılarda oluşan hasarların tamiri, yeni molekül sentezleme, gerekli moleküllerin ve enerjinin dışarıdan alınması, düşmanlara karşı savunma kimyasallarının salınması, hücre içinde üretilen kirleticilerin atılması vs vs.
hücre bunları başarıyla gerçekleştirdi evet fakat ölüm kaçınılmaz. uzun vadede tek çaresi kendinden bir kopya oluşturması ve böylece kendini yedeklemesi. neden? çünkü kopyalardan biri ölürse, diğeri hayatta kalabilir. peki bu yeni kopya, önceki hücrenin tüm faaliyetlerinin düzenlenmesi bilgisini nereden bilecek?
buradaki keşif: genetik materyal. hücre, genetik materyali ile bu faaliyetlerin düzenlenme bilgisini kopya hücresine aktaracak. ancak, bu kopyalama işlemi illa karbon kopya şeklinde mi olmalı?
hayır. niçin? çünkü çevre şartları öyle bir değişebilir ki hiçbir kopya yaşayamayabilir. bu sebepten hücre mutasyon geçirecek ki çevresel değişikliklere karşı uyum sağlanabilecek değişiklikler meydana gelsin.
çevre şartlarının nasıl değişeceğini hücre önceden kestirebilir mi?
tabii ki hayır. o halde ne yapacak; mutasyonlar rastgele oluşturulacak, mümkün olduğunda çok sayıda kopya alınacak. neden mi? çünkü, birbirinden farklı genetik materyale sahip kopya sayısı ne kadar fazlaysa değişen çevre şartlarından en az birinin hayatta kalma şansı yüksek olsun diye.
işte burada da evrimin başladığı noktaya geliyoruz.
son not: ayrıca bilginiz hiç de az değil, hiçbir şey bilmeyene anlatmak çok çok daha zor oluyor, nitekim zaten karışık bir mekanizma. benim bile kafam alamayabiliyor bazen:)
0
sefil cok cok guzel aciklamis hepsini. Ben sunu soylemeye geldim: Nasil anliyor diye sormussun ya anlamiyor! Cok net cevap bu. Bu kadar karmasik olaylar kimya ve fizik kurallari ile oluyor aslinda. Ornegin, bir enzimin hucredeki yogunlugu arttiysa, onun DNA'ya ulasma sansi artiyor. Soyle dusun, bir enzimin hucrede 10 molekulu olsun, bunlar hareken halindeyken surekli bir yerlere carpiyorlar, eger kimyasal olarak mumkunse hemen bag kuruluyor. 10 birim enzim bir nedenle 1000 birim olursa o carpmanin sikligi artacak baglanma bolgesine denk gelme ihtimali artacaktir. Baglandigi yer bir genin anlatimini durduran bir yer olabilir. Baska bir sey de olabilir. Bunu cok ustunkoru bir ornek olarak verdim, bundan cok daha farkli mekanizmalar da var tabii.
Bir de bunu sanki boyle surekli hatasiz ilerleyen bir sistemmis gibi anlatiyoruz ama aslinda oyle degil. Tum bu sureclerde inanilmaz hatalar oluyor. Yani ortada bir mukemmeliyet yok.
Bir de bunu sanki boyle surekli hatasiz ilerleyen bir sistemmis gibi anlatiyoruz ama aslinda oyle degil. Tum bu sureclerde inanilmaz hatalar oluyor. Yani ortada bir mukemmeliyet yok.
0
@sefil: :) :) çok teşekkür ederim.
sözlükten sildiğinizi söylediğiniz entry'nin olduğu kısımda proto yaşam formlarından bahsetmişsiniz: bunlar acaba phospholipid bilayer içerisinde şimşek çakması ile başladığı düşünülen kimyasal reaksiyonlar sonucu oluştuğu varsayılan, muhtemelen amino asitli ama dna'sız ilk hücre yapıları mı oluyor, daha doğrusu bahsettiğiniz deney urey-miller deneyi midir acaba?
sözlükten sildiğinizi söylediğiniz entry'nin olduğu kısımda proto yaşam formlarından bahsetmişsiniz: bunlar acaba phospholipid bilayer içerisinde şimşek çakması ile başladığı düşünülen kimyasal reaksiyonlar sonucu oluştuğu varsayılan, muhtemelen amino asitli ama dna'sız ilk hücre yapıları mı oluyor, daha doğrusu bahsettiğiniz deney urey-miller deneyi midir acaba?
0
@godoşu beklerken, entryi direkt buraya kopyalıyorum :)
her şey ama her şey, evrenin ve termodinamiğin altın kuralı olan minimum enerji maksimum düzensizlik ile başladı. atomlar bu düzensizliği gösteren en küçük yapılar, elektronların enerjisi sebebiyle. bir atom daha fazla enerji harcamamak için elektronlarını verme-alma-paylaşma yoluna gider. bu yolla moleküller oluşur. moleküller de kararsız olabilir, yani daha az enerji harcamak isteyebilir. bu yolla da moleküller bir araya gelerek molekül komplekslerini oluşturur. sonrasında bu kompleksler bize hücreyi, hücreler organizmayı, organizmalar türü, tür ise ekosistemi önümüze getirir.
bundan 4,5 milyar yıl önce oluşan yeryüzünde ilk ortaya çıkan kimyasallar hepimizin bildiği üzere mineraller idi. peki, bu yolla dna, rna, protein, karbonhidrat, lipid, replikasyon, metabolizma nasıl oluştu ve gelişti?
burada herkesin bildiği, stanley miller-harold urey deneyi işin içine giriyor. bu iki deli bilim insanı ilk atmosfer koşullarını önümüze getirerek, temel yapıtaşlarının nasıl oluştuğunu bize gösterdiler. ancak bir sıkıntı vardı, bu yapıtaşlarının oluşması için atmosferin indirgeyici bir atmosfer olması şarttı. sonrasında buna sebep olabilecek şeyler henüz keşfedilemediğinden deneyin kabul edilemez olduğu söylendi. ancak ki, şu an yapılan ve teorize edilen araştırmalara göre (burada işin içine jeoloji giriyor), bu indirgeyici atmosferi oluşturan yapılarda gerekli olan metan ve amonyak kaynağının yanardağ çıkışlarının olabileceği öne sürüldü. aynı zamanda hala yeryüzünde var olan çamur volkanlarının ve derin deniz kaynaklarında meydana gelen patlamaların bu indirgeyici ortamı sağladığı özellikle düşünülmektedir. esasen, kuvvetli bir teori olduğu da yadsınamaz.
şimdii, buradan şuraya geliyoruz; tamam temel yapıtaşları oluştu. peki dna nasıl oluştu?
şöyle ki, 2002 yılında paul&joyce arkadaşlar ribozimler (ribozim: enzimatik aktivitesi olan rna molekülleri) üzerinde çalışırlarken bir rna keşfettiler. bu rna, self-replicating bir rna olan r3c ligaz ribozom idi. bu rna, içerdiği baz dizisine göre 3d konformasyonu kazanarak kendi kendini replike edebilme özelliğine sahip. ve bu replikasyon aşamasında bu rna molekülü kendini stabil tutuyor. yani demek istediğim şu şekil üzerinde görülebilir. yani bu molekülün kendisi stabil değil, çünkü rna molekülleri tek zincirli olduğundan çabuk parçalanırlar, ancak replikasyon sonucu stabil oluyorlar çünkü çift zincirli hale geçiyorlar. işte bu molekül muazzam bir molekül. neden mi? çünkü dna da çift zincirli ve oldukça ama oldukça stabil bir yapı. dolayısıyla, rna'nın dna'dan daha önce ortaya çıktığı ve bu rna'daki bilginin daha kalıcı hale gelebilmesi için dna'nın oluştuğu, böylece bilginin depolanarak rna davranışının kontrolünün sağlanmasının gerçekleştirildiği düşünülmekte. elbette bu da bir teori. ancak sağlam bir teori olduğu bilim camiasında özellikle konuşma konusu.
peki, bu rna molekülü ortamda var diyelim. e bir şekilde kendini stabil hale getirmeye çalışıyor diyelim, tamam. ancak çevre denilen bir etmen var ortada. nasıl değişeceği bilinmeyen bir şey bu. dolayısıyla, bu rna molekülü çevreden korunmak isteyecek. kendini yaşatması için korunmak zorunda. bunu nasıl yapacak?
burada da keşfedilen bir şeyler var. bunlara protobiont deniliyor. bu yapılar biyolojik hayatın ilk prototipleri. bunlar şu şekil yapılar. yani bu tipler, dış çevreden izole bir ortam oluşturuyorlar kendi kendilerine. test tüplerinde dahi bunu gerçekleştirdikleri kanıtlandı. yani, rna molekülümüz bu prototipin içine girmiş ve çevre şartlarından korunmuş olabilir. bu da bize hücrenin nasıl oluştuğunu gösteriyor.
gelelim hücreye.
hücre hayatta kalmak isteyecek. bunun için çeşitli faaliyetler göstermesi lazım. bu faaliyetler özetle; yapılarda oluşan hasarların tamiri, yeni molekül sentezleme, gerekli moleküllerin ve enerjinin dışarıdan alınması, düşmanlara karşı savunma kimyasallarının salınması, hücre içinde üretilen kirleticilerin atılması vs vs.
hücre bunları başarıyla gerçekleştirdi evet fakat ölüm kaçınılmaz. uzun vadede tek çaresi kendinden bir kopya oluşturması ve böylece kendini yedeklemesi. neden? çünkü kopyalardan biri ölürse, diğeri hayatta kalabilir. peki bu yeni kopya, önceki hücrenin tüm faaliyetlerinin düzenlenmesi bilgisini nereden bilecek?
buradaki keşif: genetik materyal. hücre, genetik materyali ile bu faaliyetlerin düzenlenme bilgisini kopya hücresine aktaracak. ancak, bu kopyalama işlemi illa karbon kopya şeklinde mi olmalı?
hayır. niçin? çünkü çevre şartları öyle bir değişebilir ki hiçbir kopya yaşayamayabilir. bu sebepten hücre mutasyon geçirecek ki çevresel değişikliklere karşı uyum sağlanabilecek değişiklikler meydana gelsin.
çevre şartlarının nasıl değişeceğini hücre önceden kestirebilir mi?
tabii ki hayır. o halde ne yapacak; mutasyonlar rastgele oluşturulacak, mümkün olduğunda çok sayıda kopya alınacak. neden mi? çünkü, birbirinden farklı genetik materyale sahip kopya sayısı ne kadar fazlaysa değişen çevre şartlarından en az birinin hayatta kalma şansı yüksek olsun diye.
işte burada da evrimin başladığı noktaya geliyoruz.
(akılda şöyle bir soru olabilir; "mutasyonlar nasıl rastgele oluşabilir yahu?" diye. genetik materyal ne denli küçükse mutasyon geçirme olasılığı da o denli yüksektir. en basit örnek; çekirdek genomu daha az mutasyon geçirirken (yaklaşık 3300 megabazdan oluşur), mitokondri genomu (16,6 kilobazdan oluşur) daha fazla mutasyon geçirir. çünkü daha küçüktür. dolayısıyla, hücre kafasına göre ya şurada bi mutasyon oluşturayım diyecek zekaya elbette sahip değil, bu zaten süreç içerisinde, replikasyonun kendiliğindenliği sebebiyle gerçekleşen bir durum.)
buraya kadar tamamız sanırım.
devam ediyorum: şimdi hücre genetik çeşitliliğini arttırmak isteyecek ki uzun vadede kopyalarının yaşama şansı olsun. her birey diğerinden bağımsız olarak kendini kopyaladığından, her biri diğerinden bağımsız mutasyon oluşturur. e bizim genetik materyalimiz oldukça sınırlı. eğer hayati genlerde bir mutasyon olursa ne olacak?
bu genetik çeşitlilik üzerinde negatif bir etki. o zaman hücreler, genetik materyal değişimini gerçekleştirecek. bu şu demek; çiftleşme. yani hücreler genetik materyal alış-verişi yapacak. yahu olur mu öyle şey demeyin. hala oluyor. nasıl mı? buyrun size en basit e.coli'deki plazmit aktarımı, yani konjugasyon.
e şimdi, bu genetik çeşitlilik arttı, yeni yeni bireyler ortaya çıktı. fakat bireyler birbirinden çokça farklılaşırsa genetik alış-veriş mümkün olmayacak. bunun için hücre ne yapacak, bireyler ancak kendilerine genetik olarak yakın olan bireylerle genetik materyal alışverişinde bulunacak. dolayısıyla, bu hücreler özelleşecek ve tür dediğimiz şey ortaya çıkacak.
genetik çeşitliliği başka nasıl arttırabiliriz?
el cevap: eşeyli üreme, rekombinasyon, cinsiyet ayrımı. en basit şöyle anlatayım; insanda niçin erkek ve dişi diye iki ayrı birey var? ve erkekler niçin çok fazla sperm üretiyor da kadınlarda yalnızca tek bir yumurta var? tek yumurta tek sperm olsaydı olmaz mıydı? mekanizma basit; erkeklerde spermatogenez esnasında gerçekleşen çoklu sperm üretimi sayesinde, her bir sperm birbirinden oldukça farklı genotipe sahip. bu da mayoz bölünmedeki rekombinasyonlardan kaynaklı. dolayısıyla her sperm birbirinden farklı, yani genetik çeşitliliğe sahip. dolayısıyla, cinsiyetler ayrılıyor, bu da yetmiyor farklı farklı mekanizmalarla çeşitlilik daha da arttırılmaya çalışılıyor.
çeşitlilik tüm hızıyla artıyor diyelim. tür ve birey sayısı da artıyor. ama çevredeki kaynaklar sınırlı, kaynakları ve enerjiyi en iyi kullananın yaşama şansı artar değil mi? çözüm nedir?
çözüm yine evrenin altın kuralında. hücreler daha az enerji harcayarak daha fazla verimle işlevlerini gerçekleştirmeye çalışacak. kaynakları daha iyi kullanmak isteyecek. bunun için;
hücrelerarası görev paylaşımı: çok hücrelilik ortaya çıkacak. bir hücre bir işlevi gerçekleştirirken, diğer hücre başka bir işlev gerçekleştirerek bir arada bulunacaklar ve minimum enerji harcayarak çevredeki kaynakları daha iyi kullanacaklar.
bireyler arası görev paylaşımı: erkek-dişi cinsiyetin ortaya çıkması. böylece genetik çeşitliliği arttıracaklar.
türler arası görev paylaşımı: sosyal türlerin ortaya çıkışı, kompleks ekosistem ve birlikte evrimleşme. tüm canlıların hayattaki işbirliği ile yaşama şansı daha da artacak.
sonuç: ekosistemde çok sayıda farklılaşmış organizma ortaya çıkar, bütün türler birbirine bağlı hale gelir, türlerin beslenme-üreme ve diğer faaliyetleri birbirine göre düzenlenir. besin zincirleri oluşur. evren altın kuralı olan minimum enerji maksimum düzensizliği gerçekleştirir. böylece süreç işlemeye devam eder.
-------------------
hayır bahsedilen deney urey miller deneyi değil. ancak bağlantılı elbette, oradan köken almış denilebilir yani. protobiontlar şöyle yapılar: www.orionsarm.com
her şey ama her şey, evrenin ve termodinamiğin altın kuralı olan minimum enerji maksimum düzensizlik ile başladı. atomlar bu düzensizliği gösteren en küçük yapılar, elektronların enerjisi sebebiyle. bir atom daha fazla enerji harcamamak için elektronlarını verme-alma-paylaşma yoluna gider. bu yolla moleküller oluşur. moleküller de kararsız olabilir, yani daha az enerji harcamak isteyebilir. bu yolla da moleküller bir araya gelerek molekül komplekslerini oluşturur. sonrasında bu kompleksler bize hücreyi, hücreler organizmayı, organizmalar türü, tür ise ekosistemi önümüze getirir.
bundan 4,5 milyar yıl önce oluşan yeryüzünde ilk ortaya çıkan kimyasallar hepimizin bildiği üzere mineraller idi. peki, bu yolla dna, rna, protein, karbonhidrat, lipid, replikasyon, metabolizma nasıl oluştu ve gelişti?
burada herkesin bildiği, stanley miller-harold urey deneyi işin içine giriyor. bu iki deli bilim insanı ilk atmosfer koşullarını önümüze getirerek, temel yapıtaşlarının nasıl oluştuğunu bize gösterdiler. ancak bir sıkıntı vardı, bu yapıtaşlarının oluşması için atmosferin indirgeyici bir atmosfer olması şarttı. sonrasında buna sebep olabilecek şeyler henüz keşfedilemediğinden deneyin kabul edilemez olduğu söylendi. ancak ki, şu an yapılan ve teorize edilen araştırmalara göre (burada işin içine jeoloji giriyor), bu indirgeyici atmosferi oluşturan yapılarda gerekli olan metan ve amonyak kaynağının yanardağ çıkışlarının olabileceği öne sürüldü. aynı zamanda hala yeryüzünde var olan çamur volkanlarının ve derin deniz kaynaklarında meydana gelen patlamaların bu indirgeyici ortamı sağladığı özellikle düşünülmektedir. esasen, kuvvetli bir teori olduğu da yadsınamaz.
şimdii, buradan şuraya geliyoruz; tamam temel yapıtaşları oluştu. peki dna nasıl oluştu?
şöyle ki, 2002 yılında paul&joyce arkadaşlar ribozimler (ribozim: enzimatik aktivitesi olan rna molekülleri) üzerinde çalışırlarken bir rna keşfettiler. bu rna, self-replicating bir rna olan r3c ligaz ribozom idi. bu rna, içerdiği baz dizisine göre 3d konformasyonu kazanarak kendi kendini replike edebilme özelliğine sahip. ve bu replikasyon aşamasında bu rna molekülü kendini stabil tutuyor. yani demek istediğim şu şekil üzerinde görülebilir. yani bu molekülün kendisi stabil değil, çünkü rna molekülleri tek zincirli olduğundan çabuk parçalanırlar, ancak replikasyon sonucu stabil oluyorlar çünkü çift zincirli hale geçiyorlar. işte bu molekül muazzam bir molekül. neden mi? çünkü dna da çift zincirli ve oldukça ama oldukça stabil bir yapı. dolayısıyla, rna'nın dna'dan daha önce ortaya çıktığı ve bu rna'daki bilginin daha kalıcı hale gelebilmesi için dna'nın oluştuğu, böylece bilginin depolanarak rna davranışının kontrolünün sağlanmasının gerçekleştirildiği düşünülmekte. elbette bu da bir teori. ancak sağlam bir teori olduğu bilim camiasında özellikle konuşma konusu.
peki, bu rna molekülü ortamda var diyelim. e bir şekilde kendini stabil hale getirmeye çalışıyor diyelim, tamam. ancak çevre denilen bir etmen var ortada. nasıl değişeceği bilinmeyen bir şey bu. dolayısıyla, bu rna molekülü çevreden korunmak isteyecek. kendini yaşatması için korunmak zorunda. bunu nasıl yapacak?
burada da keşfedilen bir şeyler var. bunlara protobiont deniliyor. bu yapılar biyolojik hayatın ilk prototipleri. bunlar şu şekil yapılar. yani bu tipler, dış çevreden izole bir ortam oluşturuyorlar kendi kendilerine. test tüplerinde dahi bunu gerçekleştirdikleri kanıtlandı. yani, rna molekülümüz bu prototipin içine girmiş ve çevre şartlarından korunmuş olabilir. bu da bize hücrenin nasıl oluştuğunu gösteriyor.
gelelim hücreye.
hücre hayatta kalmak isteyecek. bunun için çeşitli faaliyetler göstermesi lazım. bu faaliyetler özetle; yapılarda oluşan hasarların tamiri, yeni molekül sentezleme, gerekli moleküllerin ve enerjinin dışarıdan alınması, düşmanlara karşı savunma kimyasallarının salınması, hücre içinde üretilen kirleticilerin atılması vs vs.
hücre bunları başarıyla gerçekleştirdi evet fakat ölüm kaçınılmaz. uzun vadede tek çaresi kendinden bir kopya oluşturması ve böylece kendini yedeklemesi. neden? çünkü kopyalardan biri ölürse, diğeri hayatta kalabilir. peki bu yeni kopya, önceki hücrenin tüm faaliyetlerinin düzenlenmesi bilgisini nereden bilecek?
buradaki keşif: genetik materyal. hücre, genetik materyali ile bu faaliyetlerin düzenlenme bilgisini kopya hücresine aktaracak. ancak, bu kopyalama işlemi illa karbon kopya şeklinde mi olmalı?
hayır. niçin? çünkü çevre şartları öyle bir değişebilir ki hiçbir kopya yaşayamayabilir. bu sebepten hücre mutasyon geçirecek ki çevresel değişikliklere karşı uyum sağlanabilecek değişiklikler meydana gelsin.
çevre şartlarının nasıl değişeceğini hücre önceden kestirebilir mi?
tabii ki hayır. o halde ne yapacak; mutasyonlar rastgele oluşturulacak, mümkün olduğunda çok sayıda kopya alınacak. neden mi? çünkü, birbirinden farklı genetik materyale sahip kopya sayısı ne kadar fazlaysa değişen çevre şartlarından en az birinin hayatta kalma şansı yüksek olsun diye.
işte burada da evrimin başladığı noktaya geliyoruz.
(akılda şöyle bir soru olabilir; "mutasyonlar nasıl rastgele oluşabilir yahu?" diye. genetik materyal ne denli küçükse mutasyon geçirme olasılığı da o denli yüksektir. en basit örnek; çekirdek genomu daha az mutasyon geçirirken (yaklaşık 3300 megabazdan oluşur), mitokondri genomu (16,6 kilobazdan oluşur) daha fazla mutasyon geçirir. çünkü daha küçüktür. dolayısıyla, hücre kafasına göre ya şurada bi mutasyon oluşturayım diyecek zekaya elbette sahip değil, bu zaten süreç içerisinde, replikasyonun kendiliğindenliği sebebiyle gerçekleşen bir durum.)
buraya kadar tamamız sanırım.
devam ediyorum: şimdi hücre genetik çeşitliliğini arttırmak isteyecek ki uzun vadede kopyalarının yaşama şansı olsun. her birey diğerinden bağımsız olarak kendini kopyaladığından, her biri diğerinden bağımsız mutasyon oluşturur. e bizim genetik materyalimiz oldukça sınırlı. eğer hayati genlerde bir mutasyon olursa ne olacak?
bu genetik çeşitlilik üzerinde negatif bir etki. o zaman hücreler, genetik materyal değişimini gerçekleştirecek. bu şu demek; çiftleşme. yani hücreler genetik materyal alış-verişi yapacak. yahu olur mu öyle şey demeyin. hala oluyor. nasıl mı? buyrun size en basit e.coli'deki plazmit aktarımı, yani konjugasyon.
e şimdi, bu genetik çeşitlilik arttı, yeni yeni bireyler ortaya çıktı. fakat bireyler birbirinden çokça farklılaşırsa genetik alış-veriş mümkün olmayacak. bunun için hücre ne yapacak, bireyler ancak kendilerine genetik olarak yakın olan bireylerle genetik materyal alışverişinde bulunacak. dolayısıyla, bu hücreler özelleşecek ve tür dediğimiz şey ortaya çıkacak.
genetik çeşitliliği başka nasıl arttırabiliriz?
el cevap: eşeyli üreme, rekombinasyon, cinsiyet ayrımı. en basit şöyle anlatayım; insanda niçin erkek ve dişi diye iki ayrı birey var? ve erkekler niçin çok fazla sperm üretiyor da kadınlarda yalnızca tek bir yumurta var? tek yumurta tek sperm olsaydı olmaz mıydı? mekanizma basit; erkeklerde spermatogenez esnasında gerçekleşen çoklu sperm üretimi sayesinde, her bir sperm birbirinden oldukça farklı genotipe sahip. bu da mayoz bölünmedeki rekombinasyonlardan kaynaklı. dolayısıyla her sperm birbirinden farklı, yani genetik çeşitliliğe sahip. dolayısıyla, cinsiyetler ayrılıyor, bu da yetmiyor farklı farklı mekanizmalarla çeşitlilik daha da arttırılmaya çalışılıyor.
çeşitlilik tüm hızıyla artıyor diyelim. tür ve birey sayısı da artıyor. ama çevredeki kaynaklar sınırlı, kaynakları ve enerjiyi en iyi kullananın yaşama şansı artar değil mi? çözüm nedir?
çözüm yine evrenin altın kuralında. hücreler daha az enerji harcayarak daha fazla verimle işlevlerini gerçekleştirmeye çalışacak. kaynakları daha iyi kullanmak isteyecek. bunun için;
hücrelerarası görev paylaşımı: çok hücrelilik ortaya çıkacak. bir hücre bir işlevi gerçekleştirirken, diğer hücre başka bir işlev gerçekleştirerek bir arada bulunacaklar ve minimum enerji harcayarak çevredeki kaynakları daha iyi kullanacaklar.
bireyler arası görev paylaşımı: erkek-dişi cinsiyetin ortaya çıkması. böylece genetik çeşitliliği arttıracaklar.
türler arası görev paylaşımı: sosyal türlerin ortaya çıkışı, kompleks ekosistem ve birlikte evrimleşme. tüm canlıların hayattaki işbirliği ile yaşama şansı daha da artacak.
sonuç: ekosistemde çok sayıda farklılaşmış organizma ortaya çıkar, bütün türler birbirine bağlı hale gelir, türlerin beslenme-üreme ve diğer faaliyetleri birbirine göre düzenlenir. besin zincirleri oluşur. evren altın kuralı olan minimum enerji maksimum düzensizliği gerçekleştirir. böylece süreç işlemeye devam eder.
-------------------
hayır bahsedilen deney urey miller deneyi değil. ancak bağlantılı elbette, oradan köken almış denilebilir yani. protobiontlar şöyle yapılar: www.orionsarm.com
0
icim urperiyor
noldu acayip bir şey oldu beyazlı yeşilli. herkese mi bana mı? yeni mi eski mi bu olay?
noldu acayip bir şey oldu beyazlı yeşilli. herkese mi bana mı? yeni mi eski mi bu olay?
0
ben de tam duyuru açacaktım töbe estağfurullahlık bişi oldu sözlüğe diye. yalnız değilsin aynı sorun bende de var.
0
aynen ben de bu konu ile açılmış başlık bulamayınca sadece bana oldu sandım.
0
abi bu ne amk ya iyice cildirdi bunlar, amina koymuslar sozlugun igrenc olmus.
0
sayfa değiştirme butonu, oylamalar hepsi kaybolmuş, kör ölür badem gözlü olur derler ya o hesap, resmen gözün eski arayüzü arıyor, gözümü aldı. instela'dan farksız olmuş, üstelik işlevsel de değil.
0
darbe olmuş, 28 şubat post-modern darbenin yıl dönümünde olması manidar...
yalnız bir önce ki ucubeden daha iyi olmuş. normal hali göz sikiyor ama gece moduna alınca daha iyi oluyor. cidden subethayı bulalar bi bilgilendirsin şurayı.
birde kimi takip etmeli harbiden çok kötü bir fikir ama favori listene göre çalışıyor herhalde.
yalnız bir önce ki ucubeden daha iyi olmuş. normal hali göz sikiyor ama gece moduna alınca daha iyi oluyor. cidden subethayı bulalar bi bilgilendirsin şurayı.
birde kimi takip etmeli harbiden çok kötü bir fikir ama favori listene göre çalışıyor herhalde.
0
sayfa numarasını, puanlama butonlarını ve uzun yazıların devamını okuma butonunu bulamadım. nerede yahu bunlar?
not: gece modundayım.
not: gece modundayım.
0
sub-etha yok, oy kullanma butonları yok, sayfa değiştirme butonu yok, yok da yok. yazılar da kocaman; yaşlandılar, gözleri iyi görmüyor diye öyle yaptılar herhalde. olmamış hacı.
0
Benim normalde de siyah üstüne yeşildi, yazılar değişmiş çok da farklı gelmedi bana.
0
antik'ten yenisine geçiliyor diye biz götümüzü yırtarken "modern olun biraz yha" diyenlerin götüne girsin yeni arayüz.
köpek gibi alışacaksınız ipnelerrrrr!!!
köpek gibi alışacaksınız ipnelerrrrr!!!
0
vacigok
var mı bildiğiniz bu tür güzel bir yapım
var mı bildiğiniz bu tür güzel bir yapım
0
O yukaridaki youtube videosunu gec, palavra.
Benim yanitim:
(bkz: derren brown)
Bundan daha iyisini bulamazsiniz, hayata bakisinizi degistirir.
Benim yanitim:
(bkz: derren brown)
Bundan daha iyisini bulamazsiniz, hayata bakisinizi degistirir.
0
Milgram deneyini izlemiştim. Orjinal deneyin de görüntüleri var ama benim izlediğim yeniydi, discovery'de yayınlanmıştı.
0
pleione
Evet, bu konuda fikirleri olan var mı? Benim konum Amerika'da cult(tarikat?) grupları, Scientology gibi. Kitaplardan birinde bu grupların karşısında olan gruplardan bahsediyor, beyin yıkama yöntemleri kullanması, totaliter yapılar olmalarından bahsediyor. Bu tarikat benzeri gruplara karşı olan grupl
Evet, bu konuda fikirleri olan var mı? Benim konum Amerika'da cult(tarikat?) grupları, Scientology gibi. Kitaplardan birinde bu grupların karşısında olan gruplardan bahsediyor, beyin yıkama yöntemleri kullanması, totaliter yapılar olmalarından bahsediyor. Bu tarikat benzeri gruplara karşı olan grupların kişileri bu tarikatlardan uzaklaştırmak için kullandıkları yöntemlerden bahsediliyor ve hangi grupların daha çok bu karşıtlar tarafından hedef alındığı.
Şimdi ben bunu kendi ifademle özetleyerek verirsem, akademik hırsızlık yapmış olur muyum? Yani lisans tezi genel olarak literatür taraması, çok bir şey beklenmiyor, yüksek lisans, doktora tezi gibi, daha çok literatür taramayı öğrenip sonraki aşamalara hazırlanmak amaçlı, yine de bir lisans tezini, intihal yapılmış bir makale ile özgün düşünce içermeyen bir alıntılar yığınından nasıl kurtarabiliriz? Diyelim 2 kitap, 7 makale var elde, o bunu yazmış, bu bunu yazmış dışında bir şey nasıl olabilir?
Not: Son sınıfa geldik, ama hocalarımız da bundan şikayet ediyor, bu noktaya gelip hala nasıl düzgün bir makale yazamadığımızdan.
Şimdi ben bunu kendi ifademle özetleyerek verirsem, akademik hırsızlık yapmış olur muyum? Yani lisans tezi genel olarak literatür taraması, çok bir şey beklenmiyor, yüksek lisans, doktora tezi gibi, daha çok literatür taramayı öğrenip sonraki aşamalara hazırlanmak amaçlı, yine de bir lisans tezini, intihal yapılmış bir makale ile özgün düşünce içermeyen bir alıntılar yığınından nasıl kurtarabiliriz? Diyelim 2 kitap, 7 makale var elde, o bunu yazmış, bu bunu yazmış dışında bir şey nasıl olabilir?
Not: Son sınıfa geldik, ama hocalarımız da bundan şikayet ediyor, bu noktaya gelip hala nasıl düzgün bir makale yazamadığımızdan.
0
thesis statement bulmalisin. o, orjinal olduktan sonra alintilarla, verilerle onu desteklersin. ama degistirsen bile orjinal bir fikir, tespit varsa alintilamalisin. tarihi veya nesnel bilgileri kendi cumlelerinle yazdiktan sonra alintilamasan da olur diye tahmin ediyorum.
savundugun veya tespit ettigin bir sey olmali once.
savundugun veya tespit ettigin bir sey olmali once.
0
Konu olmaz, odaklandigin tek bir soru olmali. O soruya cevap vermeye calismalisin.
Hangi soruya cevap vermek istiyorsun, onu sec. Kendinden bir sey katabilecegin bir konu mu? (Ampirik arastirma, anket hazirlama, veri degerlendirmesi vb)
Yoksa o soruya cevap veren fikirlerini diger makalelerden destekleyerek acikla. Celisenleri de acikla.
Boyle olmaz gibi geldi bana ve bence aciklmalisin kaynagini cunku senin kendi fikrin ya da kendi buldugun bir sey degil o verdigin ornektekiler.
Hangi soruya cevap vermek istiyorsun, onu sec. Kendinden bir sey katabilecegin bir konu mu? (Ampirik arastirma, anket hazirlama, veri degerlendirmesi vb)
Yoksa o soruya cevap veren fikirlerini diger makalelerden destekleyerek acikla. Celisenleri de acikla.
Boyle olmaz gibi geldi bana ve bence aciklmalisin kaynagini cunku senin kendi fikrin ya da kendi buldugun bir sey degil o verdigin ornektekiler.
0
Kendi ifadenle özetleyerek verirsen sadece özet vermiş olursun, bir de kaynak göstermezsen intihal/hırsızlık yapmış olursun.
Hırsızlık yapmadan tez yazmak şöyle oluyor: bol bol eleştirel okuyorsun, yani okuduğun bir çalışmanın katıldığın ve katılmadığın yönlerini mesela bir yere yazıyorsun, neden katıldığını ya da katılmadığını gerek başka kaynak, gerek yeni çalışma, gerek kendi yaptığın çalışma sonuçlarına göre destekliyorsun. Bir konunun 50 farklı yönü olmuyor genelde, dolayısıyla birbirinden farklı birkaç çalışmayı böyle okuduğunda otomatik olarak kendin de bir tez oluşturmuş olursun. En son aşamada o yazdığın notları, fikirlerini derleyip yazılı hale getiriyorsun ve bu da oldukça kaliteli bir bitirme tezi olmuş oluyor. Geceleri huzurlu uyuyorsun, yıllar sonra hiç beklemediğin bir zamanda karşına sana elinde kanıtla hırsızsın diyebilecek birinin çıkma ihtimali = sıfır oluyor.
Birkaç saat yoğunlaşıp ilginç tez, kitap, makale bulmak bunlara göz atmak, özet çıkarmak, İngilizceden Türkçeye çevirip (stajyere, tanımadığına para ile çevirtip) makale ve tez olarak basmak maalesef ülkemizde çok yaygın (profesörün yaptığına kendim şahidim).
Emek, alınteri, zaman vermeden olmuyor.
Not: Hocalarınız nasıl düzgün makale yazamadığınızdan şikayet edeceklerine, ya bunu size öğretmelilerdi bunca yıl, öğrenemiyorduysanız da son sınıfa kadar gelememeliydiniz. Önce kendilerine baksınlardı o hocalarınız...
Kolaylıklar dilerim...
Hırsızlık yapmadan tez yazmak şöyle oluyor: bol bol eleştirel okuyorsun, yani okuduğun bir çalışmanın katıldığın ve katılmadığın yönlerini mesela bir yere yazıyorsun, neden katıldığını ya da katılmadığını gerek başka kaynak, gerek yeni çalışma, gerek kendi yaptığın çalışma sonuçlarına göre destekliyorsun. Bir konunun 50 farklı yönü olmuyor genelde, dolayısıyla birbirinden farklı birkaç çalışmayı böyle okuduğunda otomatik olarak kendin de bir tez oluşturmuş olursun. En son aşamada o yazdığın notları, fikirlerini derleyip yazılı hale getiriyorsun ve bu da oldukça kaliteli bir bitirme tezi olmuş oluyor. Geceleri huzurlu uyuyorsun, yıllar sonra hiç beklemediğin bir zamanda karşına sana elinde kanıtla hırsızsın diyebilecek birinin çıkma ihtimali = sıfır oluyor.
Birkaç saat yoğunlaşıp ilginç tez, kitap, makale bulmak bunlara göz atmak, özet çıkarmak, İngilizceden Türkçeye çevirip (stajyere, tanımadığına para ile çevirtip) makale ve tez olarak basmak maalesef ülkemizde çok yaygın (profesörün yaptığına kendim şahidim).
Emek, alınteri, zaman vermeden olmuyor.
Not: Hocalarınız nasıl düzgün makale yazamadığınızdan şikayet edeceklerine, ya bunu size öğretmelilerdi bunca yıl, öğrenemiyorduysanız da son sınıfa kadar gelememeliydiniz. Önce kendilerine baksınlardı o hocalarınız...
Kolaylıklar dilerim...
0
anonymice
şu filmi : http://www.izlemeyedeger.com/silver-linings-playbook.html izlerken gözlemlediğim kadarıyla pek eğlenceli bişi diil, jimi hendrix'in manic depression'u gibi şiirsel bişi de diil.Bunla yaşayanlar nasıl yaşıyor ya?
şu filmi : www.izlemeyedeger.com izlerken gözlemlediğim kadarıyla pek eğlenceli bişi diil, jimi hendrix'in manic depression'u gibi şiirsel bişi de diil.
Bunla yaşayanlar nasıl yaşıyor ya?
Bunla yaşayanlar nasıl yaşıyor ya?
0
Almanyada tanıştığım bir kız vardı, ilk tanıştığımızda sabah akşam arayıp birşeyler yapalım diye darlıyordu, iş çıkışı yorgunluğuyla yemek hazırlayıp gece 5e kadar içip muhabbet edip doğru düzgün dinlenmeden işe geliyordu, sonra haftasonu arabasıyla biyerlere gidiyorduk falan. sonra bipolar olduğunu söyledi, yakında depresif dönemim gelicek diye uyardı, ama bu kadar büyük bi değişiklik olacağını tahmin etmiyordum, kız resmen yerçekimi 5 katına çıkmış gibi ağırlaştı, işe gidemiyordu, raporu olduğundan neyseki iş konusunda sorun yaşamıyordu ama türkiyede biri bu hastalıkla nası başa çıkar bilemiyorum. ben daha çok duygusal dalgalanma tarzı birşey sanıyordum ama resmen 6 uyumayıp 6 ay yatakta kalıyordu falan. çok zor.
0
eğitim sistemi süper ötesi olduğundan lise, üniversite okurken sorun olmuyor tr'de. sonrasında -özellikle özel sektörde- iş bulamıyorlar. ailelerinin ekonomik durumlarına ve mahalle baskısına göre bi kere evlenip boşanıyorlar. tedavi görürlerse akademik ortamlarda dişleri dökülene kadar takılabilirler, yine eğitim sistemi süper ötesi olduğundan. ama hiçbir zaman -cosby show'daki gibi- normal bir hayat süremiyorlar.
0
arkadaşım çırılçıplak ege taraflarında ormanda yaşamak istemişti, susuzluktan ölmeden önce bir bota el sallayarak kurtulmuştu. o kadar diyeyyim sana. şimdi ilaç etkisinde ve utanmadan anlatabiliyor bunları.
0
Birçok yazar, şair,özellikle ressamın, bu hastalık sebebiyle en verimli dönemlerini geçirdikleri düşünülüyor. Ben de lisansın son senesinde bir arkadaşımda olduğunu öğrendiğimizde incelemeye başlamıştım. Bir gün final öncesi arkadaşlarım beni çalıştırırken o kadar hızlı konuşuyordu ki farkedilmeyecek gibi değildi. Ondan birkaç gün sonra başka bir dersin finali vardı. Sabah o kadar ağlıyordu ki hayatımda böyle bir şey görmemiştim. Ondan sonra öğrendik zaten hastalığını. Hemen ailesi çağırıldı hastaneye yatırıldı. Ama son dönemlerde sürekli tuhaf konuşmalar yapıyordu arkadaşları hakkında daha öncesinde görmediğimiz şekilde davranıyordu özel hayatında. Böyleyken böyle. Umarım şimdi daha iyidir ama bu hastalık önce aile sonra onunla birlikte hayatını geçireceği herkesi etkiliyor o yüzden pek de eğlenceli olduğu söylenemez bence.
0
beastangel
Başlıkta okuduğunuz gibi arkadaşlar, böyle bir sorum var. Birkaç THY çalışanı arkadaşın(hostes, pilot falan) konuyla ilgili endişeleri var. Bildiğimiz kadarıyla azcık ucundan koparılmış ekmekten, bir çatal alınmış etli yemeğe kadar her şey çöpe gidiyor. Sizden ricam, konuyla ilgili bilginiz varsa "y
Başlıkta okuduğunuz gibi arkadaşlar, böyle bir sorum var. Birkaç THY çalışanı arkadaşın(hostes, pilot falan) konuyla ilgili endişeleri var. Bildiğimiz kadarıyla azcık ucundan koparılmış ekmekten, bir çatal alınmış etli yemeğe kadar her şey çöpe gidiyor. Sizden ricam, konuyla ilgili bilginiz varsa "yoh yav atmıyolar" demeniz ya da yapabileceklerimiz konusunda fikirlerinizi belirtmeniz.
0
tabıki çöpe gidiyor, ayrıca gitmeside lazım. yani ucu kopartılmış ekmeğin kalanını servis edecek değiller ya aynı şekilde diğer yiyeceklerde atılıyordur. atılmıyorsa sağlam bir rezalet başlığını hak ederler.
0
Yalnızca thy değil, gıda sektöründe hizmet eden belli operasyonel düzene sahip bütün büyük zincirler için de aynı şey geçerli. Hatta geri gönderilenler değil, bazı işletmelerde gün sonunda satılmayanlar, raf ömrü dolanlar(ki bu donuk olmayan ürünler için genelde max 2 gündür) vs. hepsi çöpe gider.
0
Mallığıma gelmiş herhal, soruyu yanlış sordum. Hayvan barınaklarına falan verseler ya gibisinden demeliydim. Aa bak arkandan ağlar diye ağzına sokmasınlar milletin canım.
0
barınaklara, hayır işlerine ve yeniden dönüşüme götürmek bu ve benzeri şirketler için maliyetli bir iştir. Genelde tüm bu tekrar değerlendirme sürecini yöneten başka şirketler olur ve onlar gıda artıklarını toplamayı, transfer etmeyi, depolamayı, ayrıştırmayı ve dağıtmayı organize eder, bunun için de firmalara hizmet bedeli yansıtır. Türkiyede maliyeti yüksek olduğundan ve misal İngiltere gibi konuya dair bir toplumsal talep ve dolayısıyla uygulanması durumunda firmanın elde edebileceği artı değer olmadığından yapılmaz. Ülkede bu tip bir sistemi işleten bilmediğim bir firma varsa da istisnadır, istatistiğe etki etmeyecek kadar küçük oranda yemek dönüştürüyordur.
0
O zaman şöyle mi söylesek? THY'de çalışan arkadaşlar mümkünse bu durumla ilgili bilgi toplayıp bir kampanya başlatmamız için bize önayak olsunlar.
0
mevcut Thy yönetimi ile, hele ki dev zarar açıklamışlarken mümkün olabileceğini düşünmüyorum.
0
Şaka mi yapıyorsunuz siz ya ?
En fazla hayvanlara verilir, belki veriliyordur da. Kimse baskasinin artigini yemez neticede
En fazla hayvanlara verilir, belki veriliyordur da. Kimse baskasinin artigini yemez neticede
0
beledeiyelerin bazıları restoranlara, pastanelere, otellere ayrı torbalar dağıtıp yemek artıklarını alıyor. thyden de alınıyor olabilir, alınmıyorsa belediyelerle veya özel çöp ayrıştırma tesisleriyle iletişime geçsinler onlar alır.
hem hayvanlar için hem de aslında çöp ayrıştırmasında en kıymetli olan şey organik çöpün ayrıştırılması. organik çöp yüksek oranda komposta dönüştürülüyor hatta aslında doğru ayrıştırılsa biogaz bile üretilir.
hem hayvanlar için hem de aslında çöp ayrıştırmasında en kıymetli olan şey organik çöpün ayrıştırılması. organik çöp yüksek oranda komposta dönüştürülüyor hatta aslında doğru ayrıştırılsa biogaz bile üretilir.
0
uçağa gelen yemek yerde bir miktar ısıl işleme tabii tutulmuş olarak gelir. uçakta ortalama 20 dk ısıtılarak yolcuya servis edilir. yerdeki ısıtma + havadaki ısıtma bittikten sonra yemeğin yenme süresi 1 saat civarıdır. bu sürede yenmeyen yemek insan sağlığına zararlıdır. turkish do&co talimatıdır.
yenebilecek kısımları var mıdır bilgi sahibi değilim teknik konu ama olabilir. varsa bile geçen sene 55 milyon yolcuya(iç hatlar oranını bilmiyorum) yemek hizmeti sunan bir şirketin bunları ayıklaması ve hayvanlara sunması maliyeti milyon dolarları bulur basit anlamda. şirket içi finansal dinamikler, hissedarlar ıvır zıvır faktörüyle beraber 2016 yılı kapitalizmin iliklerde hissedildiği atmosferde bu tür insani yaklaşımları gösterebilecek, bu maliyetin altına yatabilecek babayiğit yönetim kurulu bulabilirseniz tebrik ederim.
yenebilecek kısımları var mıdır bilgi sahibi değilim teknik konu ama olabilir. varsa bile geçen sene 55 milyon yolcuya(iç hatlar oranını bilmiyorum) yemek hizmeti sunan bir şirketin bunları ayıklaması ve hayvanlara sunması maliyeti milyon dolarları bulur basit anlamda. şirket içi finansal dinamikler, hissedarlar ıvır zıvır faktörüyle beraber 2016 yılı kapitalizmin iliklerde hissedildiği atmosferde bu tür insani yaklaşımları gösterebilecek, bu maliyetin altına yatabilecek babayiğit yönetim kurulu bulabilirseniz tebrik ederim.
0
ben de
anadolu yakasi'nin eli yüzü düzgün semtlerinde (acibadem, bostanci, kozyatagi vs. , pek hakim degilim anadolu yakasina);- 2+1 veya 3+1- 100-120 metrekare- gecekondu mahallesinde olmayan- 450 bin civari- en önemlisi 99 depremi sonra yapilmisbir ev bulmak hayal mi?sahibinden.com fiyatları şişirilmiş m
anadolu yakasi'nin eli yüzü düzgün semtlerinde (acibadem, bostanci, kozyatagi vs. , pek hakim degilim anadolu yakasina);
- 2+1 veya 3+1
- 100-120 metrekare
- gecekondu mahallesinde olmayan
- 450 bin civari
- en önemlisi 99 depremi sonra yapilmis
bir ev bulmak hayal mi?
sahibinden.com fiyatları şişirilmiş mi yoksa gerçekten böyle mi fiyatlar?
teşekkürler.
- 2+1 veya 3+1
- 100-120 metrekare
- gecekondu mahallesinde olmayan
- 450 bin civari
- en önemlisi 99 depremi sonra yapilmis
bir ev bulmak hayal mi?
sahibinden.com fiyatları şişirilmiş mi yoksa gerçekten böyle mi fiyatlar?
teşekkürler.
0
99 depremi sonrası biraz zor ama 2+1 falan çıkma ihtimali var. şu an çalıştığım inşaatlarda tek vasfı minibüs caddesine 1-2 sokak uzakta olmak olan yerleri ortalama 1 milyondan satıyor neti 90-100 m^2 arası değişen daireleri. Acıbadem caddesi üzeri ve 1-2 sokak altları, Ataşehir, Suadiye, Erenköy ve Bostancı da bu şekilde bildiğim kadarıyla. Kartal ve Yakacık'ta bile denk geldim ulaşımla ilişkisi olmayan yeni daire 1,250 milyon
Acıbadem'de yaklaşık 30 yıllık, asansörsüz, park yeri ilk giren arabanın diğer arabalar giremeden çıkamayacağı şekilde olan, yaklaşık 90m^2 daireyi 600 bin'e satıyordu mesela.
Aslında site içinde olmasın, biraz eski olsun dersen 450 bin'e bulursun bence. Evet 450 bin az para değil ama emlak fiyatları uçtu gitti. Çalıştığım bir başka şantiyede (ataşehir) site içinde 1+0'ı 360 bin'den satıyorlardı.
Acıbadem'de yaklaşık 30 yıllık, asansörsüz, park yeri ilk giren arabanın diğer arabalar giremeden çıkamayacağı şekilde olan, yaklaşık 90m^2 daireyi 600 bin'e satıyordu mesela.
Aslında site içinde olmasın, biraz eski olsun dersen 450 bin'e bulursun bence. Evet 450 bin az para değil ama emlak fiyatları uçtu gitti. Çalıştığım bir başka şantiyede (ataşehir) site içinde 1+0'ı 360 bin'den satıyorlardı.
0
gezegen olan pluton
Ivır zıvır bir sürü video çekip koyan kanal patlaması var şu anda, bu kanallar ciddi ciddi para kazanıyor mu çünkü bunu iş olarak yapan şirketler de var galiba.
Ivır zıvır bir sürü video çekip koyan kanal patlaması var şu anda, bu kanallar ciddi ciddi para kazanıyor mu çünkü bunu iş olarak yapan şirketler de var galiba.
0
ben de onu düşünüyordum. yapyap diye kanal var ya. adamların 5-10 tane uyduruk kanalı daha var. hepsinin 1'er milyondan fazla abonesi var. uyanıklığın böylesi.
isveçli biri oyun oynayarak 35 milyon abone yapmış ve yılda 7 milyon eur kazanıyor diye duymuştum. bunu baz alırsak 1 milyon aboneyle 200 bin eur para kazanılabilir.
isveçli biri oyun oynayarak 35 milyon abone yapmış ve yılda 7 milyon eur kazanıyor diye duymuştum. bunu baz alırsak 1 milyon aboneyle 200 bin eur para kazanılabilir.
0
Ne kadar para kazandığını açıklayan youtuber'lar var mesela. Abone sayısına göre değil, videonun izlenme sayısına göre para alıyoruz demişti biri.
0
aslında bu kanallar daha çok reklamveren markalardan kazanıyor. Markalar geliyor bunların videolarında entegrasyon; sponsorluk gibi işler yapıyor. Takipçi sayısının önemi burda oluyor haliyle. 1 milyon takipçisi varsa adam haliyle daha çok para istiyor reklam için
0
bildiğim kadarıyla izlenme veya abone sayısına göre değil de, reklamlara göre para kazanılıyor.
çok fena yanılıyor da olabilirim.
çok fena yanılıyor da olabilirim.
0
bilip bilmeden herkes yorum yapmis.
burada adi gecen kanallar ciddi para yapiyor direk söylemek cok dogru olmaz ama iyi denilebilecek paralar bunlar.
kisaca sistem su, eger bagimsiz iseniz reklam üzerinden para alirsiniz burada en temel hesap türkiye izleyicisinde 1 milyon izlenmede yaklasik 250 lira civari getiri demek, ama bu 5 bin tl de olabilir, burada izleyiciler ne kadar unique, nerelerden izlemis (almanyadan tiklanan reklam daha cok, tayvandaki daha az etc) bunlar devreye girer ama türkiyeden, 1 milyon izlenmeye 250 lira düsünebilirsiniz.
bunun disinda lütfen bunlari "aaabiii uyduruk kanal", "5-10 kanal" seklinde degerlendirmeyin, bu is gazete ya da tv programi yapmak gibi, 50 dakkalik video 2 günlük isle cekilebiliyor genelde.
bunun yaninda gercekten elestiri yapilacak ise, dogru bu bahsedilen kanallarin kalitesi düsük, hatta baya düsük.
takipci sayilari bence %100 organik degil.
en önemli madde ise, bilinen bazi kanallar bagimsiz degil, arkasinda ajanslar var, bu kanallar reklam degil, özel anlasmalar ile para kazaniyorlar ajanslardan. asil böyle kanallar ciddi para kazaniyor, ama hala bir tv celebritysi parasi yok piyasada, dünya da böyle paralar gecmiyor.
burada adi gecen kanallar ciddi para yapiyor direk söylemek cok dogru olmaz ama iyi denilebilecek paralar bunlar.
kisaca sistem su, eger bagimsiz iseniz reklam üzerinden para alirsiniz burada en temel hesap türkiye izleyicisinde 1 milyon izlenmede yaklasik 250 lira civari getiri demek, ama bu 5 bin tl de olabilir, burada izleyiciler ne kadar unique, nerelerden izlemis (almanyadan tiklanan reklam daha cok, tayvandaki daha az etc) bunlar devreye girer ama türkiyeden, 1 milyon izlenmeye 250 lira düsünebilirsiniz.
bunun disinda lütfen bunlari "aaabiii uyduruk kanal", "5-10 kanal" seklinde degerlendirmeyin, bu is gazete ya da tv programi yapmak gibi, 50 dakkalik video 2 günlük isle cekilebiliyor genelde.
bunun yaninda gercekten elestiri yapilacak ise, dogru bu bahsedilen kanallarin kalitesi düsük, hatta baya düsük.
takipci sayilari bence %100 organik degil.
en önemli madde ise, bilinen bazi kanallar bagimsiz degil, arkasinda ajanslar var, bu kanallar reklam degil, özel anlasmalar ile para kazaniyorlar ajanslardan. asil böyle kanallar ciddi para kazaniyor, ama hala bir tv celebritysi parasi yok piyasada, dünya da böyle paralar gecmiyor.
0
kazanç asla sabit değil. algoritma çok karışık. iki kelimeyle kimse açıklayamaz. kazançta önemli olan detaylar şunlar:
1-videonun dili ve izlenmenin geldiği ülke. türkçe içerikte ve kısa videolarda kazançlar düşüktür. hangi ülke ne kazandırıyor aklında fikir oluşturması açısından söyleyeyim ülkelerin gsmh'si ile hemen hemen paralellik gösteriyor.
2-ödemenin geldiği yer. ödemeyi ister google adsense'den istersen youtube iş ortaklarından(partner firmalardan) alabilirsin. hepsinin yapacağı kesinti farklıdır. yabancı fullscreen, bbtv, quiz gibi networklerin yanısıra, gizza gibi yerli networkler de vardır. kimisi kazancınızın %90'ını öder iki ayda bir, kimisi de %70'ini öder her ay. hepsinin koşulları farklıdır. yok aga ben gogıl adsenseyi muhattap alırım derseniz kesinti miktarı sabit değildir.
3-reklamın izlenme süresi, yerleştirilen ürünü satın alım.
4-ürettiğiniz içeriğin kelime değeri vardır. buna adwords çalışması da diyebiliriz. örnekle açıklayayım: bilardo izlenmek isteyen birisi google ya da youtube search kutusuna "bilardo amerikan" yazınca onlarca video çıkar. içeriğin fazla olmasından dolayı bu kategoride kazanç biraz düşüktür, onlarca aynı bokun laciverdi video vardır. ama "bilardo üç top" ile ilgi arama yapıp videonuzu izlerse içerik daha az olduğundan kazançta daha değerli olur. bundan mütevellit; sağlık, teknoloji, bilim gibi içeriklerde fazla üretim olmadığından komikli videoya, kaza videolarına, kedi/köpek videolarına, oyun ve müzik videolarına göre daha fazla kazanırsınız. uzman youtuberlar bununla ilgili kelime çalışması yaparak etiketlerini, başlık ve açıklamalarını ona göre girerler.
1-videonun dili ve izlenmenin geldiği ülke. türkçe içerikte ve kısa videolarda kazançlar düşüktür. hangi ülke ne kazandırıyor aklında fikir oluşturması açısından söyleyeyim ülkelerin gsmh'si ile hemen hemen paralellik gösteriyor.
2-ödemenin geldiği yer. ödemeyi ister google adsense'den istersen youtube iş ortaklarından(partner firmalardan) alabilirsin. hepsinin yapacağı kesinti farklıdır. yabancı fullscreen, bbtv, quiz gibi networklerin yanısıra, gizza gibi yerli networkler de vardır. kimisi kazancınızın %90'ını öder iki ayda bir, kimisi de %70'ini öder her ay. hepsinin koşulları farklıdır. yok aga ben gogıl adsenseyi muhattap alırım derseniz kesinti miktarı sabit değildir.
3-reklamın izlenme süresi, yerleştirilen ürünü satın alım.
4-ürettiğiniz içeriğin kelime değeri vardır. buna adwords çalışması da diyebiliriz. örnekle açıklayayım: bilardo izlenmek isteyen birisi google ya da youtube search kutusuna "bilardo amerikan" yazınca onlarca video çıkar. içeriğin fazla olmasından dolayı bu kategoride kazanç biraz düşüktür, onlarca aynı bokun laciverdi video vardır. ama "bilardo üç top" ile ilgi arama yapıp videonuzu izlerse içerik daha az olduğundan kazançta daha değerli olur. bundan mütevellit; sağlık, teknoloji, bilim gibi içeriklerde fazla üretim olmadığından komikli videoya, kaza videolarına, kedi/köpek videolarına, oyun ve müzik videolarına göre daha fazla kazanırsınız. uzman youtuberlar bununla ilgili kelime çalışması yaparak etiketlerini, başlık ve açıklamalarını ona göre girerler.
0
benim adim kerim hepinizi severim
Rahmetlinin en sevdiğiniz şarkısı neydi? Arada denk geliyor rs fm'de 1-2 eski şarkısı radyo dinlerken, nostaji oluyor da yıllardır unutmuşuz hangi şarkıları vardı diye. Söyleyin favorilerinizi de dinleyeyim youtube'dan.Radyoda bu denk gelmişti geçen... https://www.youtube.com/watch?v=dfUABrl-r48
Rahmetlinin en sevdiğiniz şarkısı neydi? Arada denk geliyor rs fm'de 1-2 eski şarkısı radyo dinlerken, nostaji oluyor da yıllardır unutmuşuz hangi şarkıları vardı diye. Söyleyin favorilerinizi de dinleyeyim youtube'dan.
Radyoda bu denk gelmişti geçen... www.youtube.com
Radyoda bu denk gelmişti geçen... www.youtube.com
0
bir garip serce www.youtube.com
yandi mi bu postaneler, yikildi mi yoksa...
uyutmuyor bu yasananlar...
yandi mi bu postaneler, yikildi mi yoksa...
uyutmuyor bu yasananlar...
0
trulymadlydeeply
Yaklaşık 4-5 yıldır migrenim var (sanırım). Önce mide bulantısı 1 saat kadar sonra da alın bölgemde ve göz çevremde şiddetli ağrılar başlıyor. Ve mide bulantısıyla beraber beni tüm gün mahvediyor. Son zamanlarda iyice sıklaştı bu ağrılar ve gündelik yaşantımı etkilemeye başladı. Öncelikle bu migren
Yaklaşık 4-5 yıldır migrenim var (sanırım). Önce mide bulantısı 1 saat kadar sonra da alın bölgemde ve göz çevremde şiddetli ağrılar başlıyor. Ve mide bulantısıyla beraber beni tüm gün mahvediyor. Son zamanlarda iyice sıklaştı bu ağrılar ve gündelik yaşantımı etkilemeye başladı. Öncelikle bu migren rahatsızlığı nasıl teşhis ediliyor? Sadece semptomlara göre mi tanı koyuluyor yoksa doktora gitsem tomogrofi/mr tarzı bir istem yapar mı?
İkincisi ağrı kesici içmeyi çok sevmiyorum. Bu meretle nasıl başa çıkabilirim?
İkincisi ağrı kesici içmeyi çok sevmiyorum. Bu meretle nasıl başa çıkabilirim?
0
kapkaranlık ve sessiz bir ortamda yatıp uyumaya çalışmak. ağrı kesiciyi de sevmek lazım biraz tabi.
0
Kendimde migrenden suphelendigim icin arastirmistim.o agri kesicileri icmemek gerekiyormus.agrinin seklini degistiriyor zarar veriyormus.migrene ozel ilaclar kullanmak lazimmis.
Migren icin soguk bantlar var onlardan denedim ben hafifletti oldukca.ya da naneli mentollu viks gibi bi sey surup masaj yapabilirsin basina
Migren icin soguk bantlar var onlardan denedim ben hafifletti oldukca.ya da naneli mentollu viks gibi bi sey surup masaj yapabilirsin basina
0
migrenin yüzde yüz bir teşhisi yok ama belirtilerden ve tomografiden bir sonuca ulaşılıyor. ışığa duyarlılık, bir noktada sabit ağrıdan başlayıp bütün kafatasındaki sallanan bir ağrıya dönüşen ağrı, bulantı. bu meretle tedavisiz başa çıkma durumu yok. sadece normal doğum yapan kadınlarda bir beş yıl kadar geçiyor sonra da eskisinden zayıf olarak geri dönüyor. migrenin sayısız ilacı var ama çoğu atakların azalması seyrekleşmesi için kullanılan sakinleştiriciler ve kırk gün kadar kullanmayı gerektiriyor ve insanın gündelik hayatını etkiliyor. ama bu ilaçları kullanmadan da atak başlar başlamaz ilk on dk içinde dilde emilerek kullanıldığında atağı yine on dk içinde kesen ve hafif mide yanması ve geçici uyku isteği dışında bir yan etkisi olmayan maxalt adında çok etkili bir ilacı var. migren yaşayan bütün tanıdıklarıma önerdiğim ve yanlarında taşıdıkları, eyvah migren başlıyor dedikleri anda alıp yedi sekiz saatlik eziyeti onbeş dakikada halletmelerini sağlayan bir ilaç. akupunkturdan şifalı ilaçlara kadar sayısız yöntemin etkisi yüzde on civarında oluyor.
yeni bulunan ve bilinen tüm tedavilerden daha etkili bir yöntem daha var. nerede yaptırıldığına googledan ulaşabilirsin. kaş kaldırma estetiği yaptıranların migreninin kaybolduğu keşfedildi ve orada neyin bunu iyileştirdiği belirlendi ve şimdi bazı merkezlerde o estetik operasyonun sadece migrene iyi gelen kısmı uygulanıp migren tedavi ediliyor. iyileşme oranı yüzde seksen.
bir başka yol da ozon tedavisi.
yeni bulunan ve bilinen tüm tedavilerden daha etkili bir yöntem daha var. nerede yaptırıldığına googledan ulaşabilirsin. kaş kaldırma estetiği yaptıranların migreninin kaybolduğu keşfedildi ve orada neyin bunu iyileştirdiği belirlendi ve şimdi bazı merkezlerde o estetik operasyonun sadece migrene iyi gelen kısmı uygulanıp migren tedavi ediliyor. iyileşme oranı yüzde seksen.
bir başka yol da ozon tedavisi.
0
çin yağı da iyi geliyor ama bende krem olanı işe yaramıştı, sıvı olanı değil. onun dışında ben parol içip uyuyorum migrenim olduğumda. daha güçlü bile olsa başka ağrı kesici kesmiyor. siz de size en iyi gelen ağrı kesiciyi bulmalısınız ama sakın en güçlülerinden başlamayın denemeye.
0
migren tanısı genellikle belirtilerden yola çıkarak ve olası diğer agrı sebeplerinin elenmesiyle konuluyor. Nörolojiye gittiğinde öncelikle agrıya sebep olacak beyin kaynaklı sorunları elemek için MR çekebilirler. Sonrasında beyin damarlarında bir anormallik var mı diye transkraniyal ultrason yapılabiliyor, bana yapmışlardı. Genelde bunları yapmadan önce belirtilere bakarak tanıyı koymuş oluyor doktor ama yine de diğer etkenleri elemek için bu tetkiklerin de yapılması gerekebiliyor. Agrıya gelince, 3lü 6 lı kutularda satılan migren ilaçlarını birkaç kriz anında kullandım ama yan etkileri migren agrısından daha rahatsız edici olduğu için artık kullanmıyorum. Bir dahaki krizde acile gitmeyi deneyeceğim, bakalım fayda edecek mi. Bunun dışında karanlık sessiz yerde yatmak herkesce bilinen yöntemdir. Bende migrenle beraber görme kaybı da olduğu için bir ara göz doktoruna da gidip agrı anında gözümdeki basıncı azaltacak bir tedavi var mı ögreneceğim. Görsel sorunların varsa sen de deneyebilirsin.
0
mystb
Selamlar,Kız arkadaşım ile ilgili bir durumu paylaşacağım. Kendisi birden oluşan şeylerden hemen korkuyor, örnek vermek gerekirse sıradan bir film izlerken bir patlama olsun mesela hafif irkiliyor, restoranda yemek yerken biri bardağı düşürse yüksek ses gelse hemen bir bakıp irkiliyor. Bu tarz ufak
Selamlar,
Kız arkadaşım ile ilgili bir durumu paylaşacağım. Kendisi birden oluşan şeylerden hemen korkuyor, örnek vermek gerekirse sıradan bir film izlerken bir patlama olsun mesela hafif irkiliyor, restoranda yemek yerken biri bardağı düşürse yüksek ses gelse hemen bir bakıp irkiliyor. Bu tarz ufak ufak şeyler var. Panik atak farklı bir şey sanıyorum öyle bir durum yok da, merak ettiğim için soruyorum acaba bunun bir adı var mıdır ya da nasıl düzeltebiliriz? Çok rahatsız olduğumuz için değil de meraktan soruyorum.
Teşekkürler
Kız arkadaşım ile ilgili bir durumu paylaşacağım. Kendisi birden oluşan şeylerden hemen korkuyor, örnek vermek gerekirse sıradan bir film izlerken bir patlama olsun mesela hafif irkiliyor, restoranda yemek yerken biri bardağı düşürse yüksek ses gelse hemen bir bakıp irkiliyor. Bu tarz ufak ufak şeyler var. Panik atak farklı bir şey sanıyorum öyle bir durum yok da, merak ettiğim için soruyorum acaba bunun bir adı var mıdır ya da nasıl düzeltebiliriz? Çok rahatsız olduğumuz için değil de meraktan soruyorum.
Teşekkürler
0
Panik atak böyle bir şey değil, panik atakta gerçekten kalp krizi geçiriyor gibi kalbi sıkışır, ölecekmiş hissi geliyor. Acile gider filan. Bu anlattığınız çk abartılı ise ''anksiyete'' olabilir. Nasıl düzeltilir bir fikrim yok maalesef..
0
Ama normal zamanlarda bir gerginlik yok mesela, anksiyeteye baktım şimdi daha ciddi bir şey gözüküyor. Öyle hayatını olumsuz etkileyen bir şey değil bu, sadece pek anlam veremediğim için sordum.
0
ben erkeğim. bu şeyler bana da oluyor. yanımda silah ateşlendiğinde hıdır idi yunus idi dansı yapıyorum durduğum yerde.
işin ilginci hiç korkak bir insan değilim. aşırı soğukkanlıyım. ama ani bir şey olunca durduramıyorum kendimi anında tepki veriyorum. işin daha da ilginci sol kulağım duymuyor. yani ses ile gelen bir irkilme olmaması lazım çünkü diğer insanlardan çok daha az duyuyorum.
her an tetikte olma gibi bir durumum var çocukluğumdan beri. bununla alakalı bir travma sonucu meydana gelmiş bir bozukluk olabilir.
doktora gider de teşhis alırsanız bana da bildirin :)
işin ilginci hiç korkak bir insan değilim. aşırı soğukkanlıyım. ama ani bir şey olunca durduramıyorum kendimi anında tepki veriyorum. işin daha da ilginci sol kulağım duymuyor. yani ses ile gelen bir irkilme olmaması lazım çünkü diğer insanlardan çok daha az duyuyorum.
her an tetikte olma gibi bir durumum var çocukluğumdan beri. bununla alakalı bir travma sonucu meydana gelmiş bir bozukluk olabilir.
doktora gider de teşhis alırsanız bana da bildirin :)
0
@murphy, hocam tetikte olmakla ilgili bir durum olduğunu sanmıyorum. çünkü ben de aynı sesleri duyuyorum, aynı olayları görüyorum ama ben tepki vermiyorum, ki reflekslerim de iyidir. ayrıca tetikte olmak olsa mesela uykum çok hafiftir, en ufak bir seste uyanırım, uyuduğum odada müzik çalsa uyurum ama müzik çalarken kapı açılsa bile uyanırım. yani ekstra bir durum olduğunda farkında oluyorum uyurken bile.
0
bunu bazı dönemlerde sık sık yaşıyorum genelde o dönemler stresli olduğum zamanlar oluyor.
0
Ayni annem. Biz alistik siz de alisirsiniz.
Uyurken fisildayarak anne diye uyandirmaya kalksak, yataktan sicrayarak uyanir o derece. Elektrikler kesilince ciyaklardi eskiden, o azaldi yaslandikca.
Uyurken fisildayarak anne diye uyandirmaya kalksak, yataktan sicrayarak uyanir o derece. Elektrikler kesilince ciyaklardi eskiden, o azaldi yaslandikca.
0
elon
sb
sb
0
Her sevgili AŞKIM olarak kayıtlıdır. Zaman zaman sadece rakamlar güncellenir ama AŞKIM ibaresi kabak gibi kalır.
İsim ve soy ismi ile kaydedin ki gerçekten özel olsun.
İsim ve soy ismi ile kaydedin ki gerçekten özel olsun.
0
eşim isim soyisimle kayıtlıydı kaldıramadı. değiştirdim. sonuna mmmmmmmmmg ekledim.
0
ad soyad şeklindeydi, geçenlerde sadece ismi olarak yazdım ama telefon bu değişikliği kaldıramadı hala ad soyad haliyle gösteriyo.
0
Eski sevgilim b olarak kayıtlı idi adının baş harfi.
Çünkü bir keresinde kavga ettik ve ona çok sinirlendim sürekli whatsapptan cevap bekler olmuştum. sonra ne yaptim whatsappa girip butun mesajları sildim. Adını da rehberden sildim. Değişik inanılmaz bir rahatlama geldi. Facebooktan fln silmem saçma işler sil tekrar ekle ama o an öyle birsey yaptim iste whatsappta olmasın diye. Sonrasında b diye kaydettim. Sonra yine kavga ettik. Ayni seyler.. ama busefer x diye kaydettim. Belki korktum adiyla kaydedip yanina bir gulucuk koymaktan bilemiyorum. Heran ne yapacagini bilemedigim ve beni yine üzebileceği ihtimalini göz önünde tutmak istedim belki. Sevgilim diyemedim belki. Ne oldu bitti. Ve hala x.
Ondan sonraki de sadece adı ile kayıtlı idi. Sonra o tanistigimiz zamana dair küçük bir detayı benim adimin sonuna koyarak kaydetmis. Sonra iliskimiz ilerleyince bir gun konuşurken sen de öyle kaydetsene ne güzel rehberde ikimizin ortak bir soyadi gibi olur dedi. Öyle kaydettim. Şimdi onun bir kaydi bile yok.
Çünkü bir keresinde kavga ettik ve ona çok sinirlendim sürekli whatsapptan cevap bekler olmuştum. sonra ne yaptim whatsappa girip butun mesajları sildim. Adını da rehberden sildim. Değişik inanılmaz bir rahatlama geldi. Facebooktan fln silmem saçma işler sil tekrar ekle ama o an öyle birsey yaptim iste whatsappta olmasın diye. Sonrasında b diye kaydettim. Sonra yine kavga ettik. Ayni seyler.. ama busefer x diye kaydettim. Belki korktum adiyla kaydedip yanina bir gulucuk koymaktan bilemiyorum. Heran ne yapacagini bilemedigim ve beni yine üzebileceği ihtimalini göz önünde tutmak istedim belki. Sevgilim diyemedim belki. Ne oldu bitti. Ve hala x.
Ondan sonraki de sadece adı ile kayıtlı idi. Sonra o tanistigimiz zamana dair küçük bir detayı benim adimin sonuna koyarak kaydetmis. Sonra iliskimiz ilerleyince bir gun konuşurken sen de öyle kaydetsene ne güzel rehberde ikimizin ortak bir soyadi gibi olur dedi. Öyle kaydettim. Şimdi onun bir kaydi bile yok.
0
ad ve soyad kısaltmasıyla. ilk 3 yıl ad soyad, bu yıl e.n.e diye kayıtlı. arada saygı ve resmiyet önemli. 4 yılda hiç kavga etmememiz bunu doğruluyor. aşkım, sevgilim nedir be lisede mi kaldınız hala?
0
Eskiden ad soyad isterdim; ama kizdigi icin adi ile kaydediyordum sadece. Sonradan dusundum de, tek isim olmasi onu daha ozel yapar; cunku o isimden tanidigin bircok kisi olabilir; ama ilk duydugunda aklina bir sevdigin gelir.
Not: sevgilimin ismi avukatimin ismiyle ayni. Avukat Hanim her aradiginda algida secicilik yuzunden siritarak aciyorum telefonu, hos olmuyor. Bu da tek olumsuz yani :)
Not: sevgilimin ismi avukatimin ismiyle ayni. Avukat Hanim her aradiginda algida secicilik yuzunden siritarak aciyorum telefonu, hos olmuyor. Bu da tek olumsuz yani :)
0
Ad Soyad şeklinde. Kendisi bu şekilde kayıtlı olduğunu görünce serzenişte bulundu. Bende şirket kısmına da aşkım yazdım. Şimdi arayınca
Ad Soyad
Aşkım
şeklinde çıkıyor.
Ad Soyad
Aşkım
şeklinde çıkıyor.
0
sadece adıyla. ben de onda aynı şeklinde kayıtlıyım. bir insanın ismi kadar güzel gelmiyor hiçbir şey bana nedense. herkes aşk olur, aşkım olur vs. ama isim güzel bir şey.
0
Eski sevgilimi "Mein Geliebter" olarak kaydetmistim. Almanca "sevgilim" demek oldugunu saniyordum. Cok uzun zaman sonra ogrenmistim, meger dost hayati yasadigin kisi anlamina geliyormus. Cok da kotu gelmeyince degistirmemistim.
0
ad soyad +1 adını söylemek, sonuna iyelik eki getirmek de mutlu ediyor ayrıca.
0
sırtçantalı
liste yapıyorum da. link olarak paylaşırsanız sevinirim. teşekkürler
liste yapıyorum da. link olarak paylaşırsanız sevinirim.
teşekkürler
teşekkürler
0
0
il y a une chanson français que je l'aime. c'est " le vent nous portera" je peux parler français
0
carla bruni - quelquun ma dit
paris combo - ennemis siamois
putumayo'nun paris albümü var, music from the wine lands var. onlara da bakabilirsin
paris combo - ennemis siamois
putumayo'nun paris albümü var, music from the wine lands var. onlara da bakabilirsin
0
Michel Fugain - Une Belle Histoire
www.youtube.com
Jacques Brel - Ne Me Quitte Pas
www.youtube.com
France Gall - Si Maman Si
www.youtube.com
Bunlar da daha yenilerden:
Guts - Aimer Sans Amour
www.youtube.com
Sebatian Tellier - L'amour Naissant
www.youtube.com
www.youtube.com
Jacques Brel - Ne Me Quitte Pas
www.youtube.com
France Gall - Si Maman Si
www.youtube.com
Bunlar da daha yenilerden:
Guts - Aimer Sans Amour
www.youtube.com
Sebatian Tellier - L'amour Naissant
www.youtube.com
0
En sevdiğim mi bilmiyorum ama uzun zamandır dinleyip de sıkılmadığım biricik Stromae'nin şarkısı: Tous les memes
youtu.be
youtu.be
0
