şeref lobuna mermi isabet etmişti o kısım eksik haliyle.

adam, terminatör. istediğini der!
kafasına mermi yiyip de ölmeyen başka kimseyi bilmiyorum.

Açıkçası lens işinde en iyisi şu diye birşey yokmuş onu öğrendim ben, birine uyan ötekine uymuyor, hatta kendim bile sözlükte giydirmiştim bir markaya yersizce.

En mantıklı olan deneme lensi kullanmak, ülkemizde bu uygulama pek yok ama lensmarketten ücretini ödeyerek satın alabilirsiniz, bir kaç marka denedikten sonra gözünüze en uygununu bulur o markadan devam edersiniz.

ben, acvue kullanıyorum ve çok memnunum.
nereden baksan, 5 senedir kullanyorumdur.

İstemem. Planlarımda hiçbir şekilde yok.

Ben istiyom. Evlilige de kafa olarak hazırım. Ama sadece bi dusunce bu cunku istiyosun diye hadi olsun denilecek bir sey degil. Bakamama kaygim cok buyuk. Maddi manevi yetememe korkusu.

24k

Şu hayatta en istemediğim şey çocuk sahibi olmak sanırım. İçimde en ufak bir çocuk sevgisi veya çocuk sahibi olma isteği yok. Seyahat etmeyi, uyumayı, kendimle vakit geçirmeyi, istediği an istediği şeyi yapmayı seven bir insanım. Sabırsız biriyim ve fedakarlığa elverişli bir mizacım yok. Bir kere geliyor herkes hayata ve ben tüm hayatımı kendime ayırmak istiyorum. Günde 3 saatlik uyku ile kaka ve sümük temizleyerek ömrümü heba edemem. Hayatım boyunca tek isteğim sessizlik ve huzur.

27/K

Ben bakma asamasindan cok korkuyorum.kendi hayatinin bitmesi tek olayin artik cocuk olmasi korkunc geliyor.sadece duygu olarak merak ediyorum.anne olmadan anlayamazsin durumunu yani.hamilelik dogum falan cok merak ediyorum isterim yasamak ama sonrasini degil :/ 23 K

Planlarımda yoktu ve hiçbir şekilde evlenmek-çocuk vs istemiyordum. Sonra bir adamla birlikte oldum, her baktığımda "bundan bi çocuk yapsam ne güzel olur" diye geçiriyordum kafamdan. O da istiyordu zaten. Ayrıldık, kafamdaki çoluk çocuk, evlenme fikri tamamen silindi. Olsa bi tek onunla olurdu. Yaşım 24.

çocuk en kötü yatırımdır.ama ben isterim.

ben de senin gibi düşünüyorum;
evlilik bir ihtimal; ama çocuk olmasın.

bi yeğenim var çok tatlı çok seviyorum ama çocuk gürültüsüne tahammül edemiyorum. uğraşmak istemiyorum çocukla falan. üstelik büyük sorumluluk, ona sunmam gereken bir geleceği düşündükçe ulan diyorum ya yeteri kadar iyi imkanlar sunamazsam diye kaygılanıyorum, kendi hayatıma birinin ortak olması (bkz: evlilik müessesesi) bile gözümde büyüyor (bkz: yalnızlığa alışmak). bunun yanında milyonlarca milyarlarca insan bunu düşünmeden ürüyor buna benim ailem de dahil. bi şekilde işler yürüyüp gidiyor. yani mevcut durumda benim çocuk sahibi olma isteğim tam tersini bastırmıyor. evleneceğim kadının(!) tutumu belirleyici olur diye düşünüyorum. 31e

yaş 37. bekarım. deli gibi istiyorum artık. anneliğe ait tüm duygularım kabardı son 1 yılda özellikle. inşallah Allah nasip eder...

Yaş 25, cinsiyet erkek. Şu an bırakın çocuğu, kendimi çocuk gibi görmekten çıkamadım. hatta çevremdekileri de. Arkadaşlarım yavaştan evleniyor ama onlar benim için 13-14 yaşında tanıştığım ergen çocuklar gibiler. Nası değişir bu görüşüm bilemiyorum.

21 yaşındayım, erkeğim. her şekilde sürdürebileceğimden emin olduğum bir mesleğim, sağlıklı bir evlilik yapma şansım olsa aha bugün çocuk düşünebilirim. eşinle ortak olarak bir şaheser getiriyosun dünyaya. süt kokan agucuklu gugucuklu bir eşşoleşşek. bazı insanlar bebeğe "ağlayan bok makinası" gözüyle bakıyo, hatta çocuk yapmayı bencillik kabul ediyo falan ama ben seviyorum ya. isterdim öyle bi şey yapabilmeyi. bence efsanevi bi şey. çok isterim. özellikle buz hokeyi oynayan 10 yaş altı bebelere bayılıyorum. hepsini rinkten kaçırıp kucaklayasım geliyo. öyle bi tatlılık olamaz. benim de bebem olsa öyle fena mı olurdu.

ÖTE YANDAN, çok akıllı ve bilinçli birisi olduğum için (ehe), sanırım hiçbir zaman çocuk sahibi olmayacağım. çünkü daha kendime bile yetemiyorum - muhtemelen her zaman böyle gerizekalı biri olacağım. çocuk benim için inanılmaz büyük bir sorumluluk. ömrünü adaman, temiz bi' 20-22 sene boyunca ilgilenmen gereken bi şey. bak benim babam adımın birleşik mi ayrı mı yazıldığını bile bilmiyor. o kadar muhabbetimiz yoktur. buna rağmen ben sırf babama benziyo diye bikaç tane oyuncuyu sempatik bulurum. halbuki sorsan babamı sevmiyorum bile diyebilirim. baba/anne olmak böyle bi şey. aranızda hiçbi şey olmasa bile, sadece dünyaya getirmiş olman bile onda bi iz bırakıyo. ben kendi babam gibi olmak istemiyorum. o yüzden sanırım baba falan olmıycam, çünkü ben maç izlemek dururken 3 yaşında bi veletle parka gidemem. bir giderim iki giderim, sonra "bela mısın olum sen, sktir git kendi başına takıl" derim. olmaz yani. iyi bi ebeveyn olamam.

özetle çocuk sahibi olmayı çok isterim ama iyi bi ebeveyn olamayacağımı bildiğim için sanırım asla yapmıcam böyle bi şeyi.

hepsinden önce birinin benimle evlenip sevişmesi lazım lan bunun için. ohooo komple bitti gitti çocuk şeyi :(

şunu izleyip hala çocuk istemeyen biri olabilir mi yahu,

www.youtube.com

düşünsene bebe kan ter içinde gelmiş "baba bi sağa yatırdım bi sola çaktım golü, allahlarını şaşırdı pezevenkler" diye anlatıyo yiğit özgür karikatüründeki ağzı bozuk çocuklar gibi. fıtı fıtı banyoya falan yürüyo amk ashfajklfa çok tatlı. ama işte çocuk yetiştirmek bundan ibaret değil maalesef. keşke öyle olsa.

3 sene sonra evlenip 5 sene sonra çocuk mıncırma hayalim var. ama arada bir tane de anne adayı bulmam lazım. çocuk bakmaktan daha zor olan kısmı bence bu kısım.

yaş 30; valide sıkıştırıyor torun diye.

ilerde bir gün olsun isterim ama henüz çok erken, yapacak çok şey var. 25/k

dünyaya katabileceğim tek somut şeyin iyi yetişmiş çocuk olacağını düşünüyorum. ben olamadım, muhtemelen olamayacağım ama çocuğum bi tesla olabilir. her çocukta bu potansiyel var. akademik olmasa bile ahlaklı kaliteli bir insan yetiştirirsem dünyaya gelme amacımı gerçekleştirmiş olurum. bu yüzden maddi-manevi ihtiyaçlarını karşılayabileceğim kadar çocuğum olsun isterim. bu konuda gerekli tüm fedakarlığı da yapmaya hazırım, aksi çok büyük bencillik olur. dünya mirasına ihanet olur.

Kesinlikle istemiyorum, planlarımda ve hayallerimde hiçbir şekilde yok.

İstiyorum. Başkalarını çocuk yetiştirme konusunda hep eleştiririm, sırf yapmak için yapmışlar gibime geliyor. Kendi yetiştireceğim bireyi merak ediyorum. Maddi ve manevi yönden hazır olduğumda olsun isterim. 22K.

Yas 28, erkek. Turkiye'de olsam simdiye coktan evlenir cocuk sahibi olurdum. Bir aile kurmak, coluk cocuk sahibi olmak bence cok guzel bir duygu. Insallah tadariz bir gun.

Çocuk ve evlenme durumları için fazla bireysel ve bencilim. İlerde birini çok severim yukarıda dendiği gibi çocuğumuz olsa nasıl olur acaba diye düşünenebilirim. Anne olunca anlarsın falan diyorlar ama bilmiyorum nasıl olacak.
23K

Ben varım! Ama istanbul'da yaşıyorum 4 senedir, ara ara ailemi görmeye geliyorum.

hangi taraflara geliyorsun?

lugano - bellinzona taraflarindakileri milano'ya da bekleriz.

Neuchâtel ama sen de söyledin küçücük ülke olduğu için havaalanı münasebetiyle sık sık Basel ve Zurih'te oluyorum. Lozan, Bern 45 dakika, Cenevre 1 saat :))

schaffhausen basel taraflarındakileri stuttgart'a da bekleriz :)

araya komsular da girdi. isvicre sinirlari icinde kalalim rica ediyorum :)

komşular dedin de, ticino'dakilerin tamami zaten milano'da takiliyor. buranin parcasi gibi. zurih'e daha yabancilar bence : )

arkadaşım var. o, sayılır mı?

sandman

Kaptan Swing

bunları pdf olarak bulabilirim demi? telefondan okumam lazım çünkü

death note. torrentte falan bulabilirsin chapterları belki ama telefonda mangadan ne kadar verim alabilirsin bilemem.

şimdi baktım da var malum yerlerde kendisi.

Y The Last Man
Fables
Batman: The Killing Joke

Pdf değil de .cbr bul, benim dediklerimin hepsi var .cbr olarak. Telefonlardaki comic reader uygulamaları okuyor.

evet .cbr olarak bulursunuz. ben de eğer karanlık tarzda, şeytan temalı seviyorsanız (biraz batman havasında) Spawn öneriyorum.

Federal Bureau Of Physics. Fizik, bilim falan seviyorsan, bilim kurgu seviyorsan kesinlikle oku.

Transmetropolitan.
Spider JEursalem adlı bir gazetecinin hayatını anlatır.
Cyberpunk'ın şahıdır.

Sandman +1

3v6x691yvn532gp2411ezrib.wpengine.netdna-cdn.com

comic sans.

calibri

Segoe UI -> Microsoft'un kullandığı font

Myriad Pro -> Apple'ın kullandığı font (gerçi Helvetica da kullanıyorlardı galiba tam emin değilim)

bu ikisi iyidir.

Tahoma ya da verdana

calibri +1

raleway. o kadar güzel ki neredeyse stylish'le tüm webteki yazıları font-family: raleway; yapacağım. hatta yapayım ben bunu.

(git: store.steampowered.com
)
kafa dağıtmak için birebirdir!
stress, sinir bırakmıyor bünyede.

orcs must die 1 ve 2

ilk oyun güzel gibi :)

tomb raider indirimdeydi sanırım yine eskiye dönmüş :( sistem açısından sıkıntı yok.

omd 1 ve 2'yi zevkle bitirdim :)

oynadığın iyi olmuş çok eğlenceli:) sniper elite serisi diyeceğim ama onları da oynamışsındır diye tahmin ediyorum.

bu konularda çok büyük iddiam falan yok ama bu koşullarda darbe olmaz be abi. kim yapacak? genelkurmay'dan şehit haberlerinde falan bile akp dili/islami dil hakim oldu. bana çok çok uzak bir ihtimal gibi görünüyor(bence)

Darbe nin gerçekleştirilmesi için dirayetli ve cumhuriyet sevdalısı, ideolojisini benimsemiş insanlar lazım. Varsa tanıdığın, bildiğin olur yoksa, ki yok ''Abi bi paket kısa marlboro alabilirmiyim '' derken boom...

abi askeriye gazinolarında lalegül tv izliyorlar ne darbesinden bahsediyorsun sen allah aşkına :D

Darbe olmaz ve olmasın. Darbe sevdalısı olmayın lütfen. Şimdi darbe olsa ne olacak? Bunlar darbe ile giderse halkın gözünde iyice mağdur, iyice kahraman olacaklar. Zaten darbeler yüzünden şimdi bu kadar güçlüler.

Merak etmeyin eninde sonunda değişecek bu düzen. Çok güzel olacak mı? Belki harika günler bizi beklemiyor ama bundan daha iyisini göreceğiz.

@himmet dayı,

ben de şunu rahatlıkla söylerim: ihtimallerin hiçbirisi (darbe dahil) bugnülerden daha iyisini göstermeyece kbize. 5 sene içerisinde ırak'a dönüşeceğiz. bir çoğumuz da göç edip gideceğiz zaten.

her ne kadar avrupa'nın kuklası olmakla suçlansak da, bugüne kadar bizi ortadoğu ve siyasal islam pisliğinden uzak tutan avrupa'ydı. ve şuan avrupa da bizi gözünden çıkardı. eskiden "ılımlı geçiş noktası" olarak görülen türkiye'ye artık duvar örüyorlar.

siz ortadoğusunuz, siz ve sizin gibi siyasal islamcılarla avrupa artık aynı masaya dahi oturamaz diyorlar. mültecileri de itelediler ve kendilerini tamamen soyutladılar bizden. artık avrupa için türkiye, bir siyasal islam ülkesi. (halkı için zaten öyleydi diyebilirsiniz) mültecilerin rahatlıkla kirletebileceği bir coğrafya, içerisinde islami teröristler cirit atıyor olabilir, içerisinde terör faaliyetleri yürütülüyor olabilir.

o yüzden bu saatten sonra kimse daha iyi 1 gün beklemesin. her gün bir öncekinden kötü olacak.
ırak, suriye ve diğerleri nasıl kısa sürede cehenneme çevrildilerse türkiye de böyle olacak.

Ordu kısmen temizlendi zaten Darbe'nin amacı mevcut Ülkeyi (sözde) kontrolü zayif diye yapiliyor da bilincli olarak çağın gerisinde kalmasini saglamak. Haliyle insanlar da sıkıyönetim olunca daha fazla atarlı oluyor ve birbirlerine saldiriyor. Özetle "Çökertmek"

biraz laubali bir cevap verceğim;
şöyle, 2 gün sokağa çıkma yasağı fena olmazdı be!
dükkanı kapatır, 2 gün tatil yapardım mis gibi!
4 senedir aralıksız çalışıyorum.
falan, filan...
ama doxanikee'ye de katılmıyor değilim.

öyle uzmanı değilim bu konuların ama ordu temizlendi falan deniyor da, darbe dediğimiz şey, mevcut rejimin gelişimi adına, kısacası erdoğan yararına da yapılamaz mı?

Ordu darbe olmasın diye pasifize edildi, ona rağmen kafasını kaldırabilir diye her sene binlerce polis alındı göreve. Darbe falan olmaz.

Öte yandan AKP'den ve AKP'li vekillerden iliklerime kadar nefret ediyorum. Haklarında gerçekten düşündüklerimi yazsam gg. Yine de darbe istemem. Çünkü şimdi olacak bir darbe 60 ihtilali gibi 80 darbesi gibi sonuçlanır zaten. Kaldı ki 60 ihtilalinde ne güzel Adnan Menderes ve partisinden kurtulduk denmişken görüldüğü üzere bir şey değişmemiş, güçlenerek hatta onun da ekmeğini yiyerek tekrar geldiler.

@nawar'ın cevabına katılıyorum. söylemek istediklerimle aynı doğrultuda bir cevap.

Pharmaton

şınav/mekik ikilisiyle geçer.

Bol su
Meyve sebze ağırlıklı beslenme
Vitamin takviyesi

belli ki girmeye meyilin var. bence gir. en azından içinde ukte kalmaz.
ukte kötü.

kaptan maydanoz +1

o kadar para vermişsin ziyan olmasın.

Gir, sonra fikrin değişirse bi sene bekleme durumuna karşılık yarın kaybedeceğin en büyük şey yaklaşık 4 saat.

bunların dışında, çocuklar için endişelenme. tercih yapıp kazanırsan zaten hak etmişsin güle güle oku. yok tercih yapmazsan, çocuklar için fark etmez. Kimse 7488 değil de 7489. oldu diye bir okulu listesinden çıkartmıyor :)

gir abicim.

Kimsenin önünü kapatmazsın, 2500. adam 2501. olur 3703.'yü alan okul da 3704.'yü alır. Birazcık mantık plz.

O kadar para verdin amk, gir bir zahmet! Başvurayım mı diye sorsaydın cevabım başka olurdu da, gir.

Benim ölum 100k yapat ama ben de giriyorum. Kisfmet.

izleme

2 haftada 5-6 kitap bitiren birinden insan daha mantıklı sorular bekliyor :(

benden önceki tüm yorumlar +1, bu kadar başarılı bir cevaplar silsilesi görmemiştim duyuruda asklşda.

sinema dediğinde aklına sadece transformers geliyorsa bence de izleme.

2 saatte sıkılıyorsanız, en azından kısa filmler izleyebilirsiniz. Ayrıca bir çok eserin filmi de var.

zaten dizi izlemeye alışınca film izleyesin gelmiyor, film izleyince de dizi izleyesin gelmiyor.

pek çok filmin sanat değeri taşımadığını ve çıtır/çerezlik olduğunu düşünürsek pek de birşey kaçırmadığını düşünüyorum.

aynı durumdayım, dizi izlerim, kitap okurum film pek izlemem. devamı olmayan hikayeleri sevmiyorum çünkü. açıkçası film izlemiyor olmanın yaratabileceği kültürel eksiklik de şeyimde değil.

Diziden sikilmayip da sinemadan sikilmak cok ilginc.

Ne kacirdigini ne biz ne de sen bilebilirsin. Izlemeye baslarsan ne kacirdigini ya da hicbir sey kacirmadigini kendin gorursun. Herkes icin ayni degil bunlar, herkesin etrafini gorus sekli, algilama bicimi var. Sana ne verir ya da ne vermez bilemeyiz.

yaşa değil başa bakıyorum ben.

şahsen ben farkettim ki, yaşça büyük kızlardan hoşlanıyorum. böyle daha çok anaç, şefkatli olanlar falan, yeterince sevilmedim belki de ondandır.

çünkü kadınlar kendinden büyük erkeklerden hoşlanıyor, arz-talep meselesi yani.

Ya bence kadınlar mecburiyetten büyüklere kalıyor çünkü yaşıtlar hep küçüklere bakıyor e haliyle kadınlar da büyüğe kalıyor.ben şahsen kendimden küçük erkekle de olurum aksine büyükler itici geliyor.@baba jo

@Cesario genelde öyle oluyor qma geçen bi kız gayet normal dekoltesiz ama güzel alımlı bi kız ona da yazmış 30+ erkekler o kız da liseli

türkiye'de erkeğin kadına bakması değil kadının erkeğe bakması fark yaratır, burada talep eden taraf kadın oluyor. sen kendinden küçük erkeğe gidersen sana abla çekmez ama kendiyle aynı yaştaki bir kadına giden erkek "ben olgun seviyorum" lafını işitir; en azından ihtimali seninkinden yüksektir.

valla liseli kızın hesabına yorum yazan(asılan) adamı sen isteme zaten. Kaç.

Lakin, normalde kendi yaşıtlarımla ilişki kurmak isteyen biri erkektim. Son zamanlarda kendi yaşıtlarım çok ciddi, heyecansız insanlar gibi geliyor. Ayrıca çok bi aşk hayatım olmadı egomu tatmin edemedim ve 25 yaşında bi kızın yaşadıkları benim şimdiye kadar yaşadıklarımın bilmemkaç katıdır. Bu nedenle 20'li yaşlarının başındaki kızlarla henüz onlar da heyecanlıyken bir ilişki yaşamak daha keyifli olur gibi geliyor bana.

Ha o dediğin adamlar benim dediğime değil, sırf kızın gençliğine vücuduna falan bakıyordur herhalde.

İşte bunlar hep seks. Belirli bir yaşın üstü bin defa duymuştur bunları. Amacın farklı olduğunu bilip ona göre sallamaz ama bunlar hazır küçükken hem de ortalama bir liseli gibi büyük yaş(lı biri ile olmak) çekici geliyorken ekmeğini yemeye çalışıyorlar.

Onun dışında lise 18- kıza yönelik bu tarz kafaya giren (ki muhtemelen en fazla 16'dır o kızlar) 30+'yı da sokakta görürsen yol değiştir derim.

@ceserio dan inanılmaz bir tespit geldi. İnsanların patates ve domatesi neden hep birbriyle karıştırdığını şimdi daha iyi anladım. Çünkü ikisi de yedi harfli!

Hep böyle değil.

@nawar normali nedir peki 18 yaşındaki bi kıza en fazla kaç yaşın bakması sapıklık olmaz ?

bence sosyal medyadaki -özellikle instagram- yorumları çok dikkate almamak gerekir. ona bakarsan 50 yaşında olup, profilinde evli yazan dayı da bana facebooktan "canım" diye mesaj atıyor. şimdi bu dayı bana karşı bir şey mi hissediyor? hayır. aklınca yüz kişiye mesaj atıp içlerinden birini düşürmenin derdinde.

bu durum dışında kalanlara bakarsak, kadın da büyük olabilir erkek de. önemli olan hangi yaşta olduğunuz. 15 yaşındaki çocukla 22 yaşındaki adam ilişkisi sağlıklı bir ilişki değilken, 30-40 yaş ilişkisi tadından yenmiyor olabilir. henüz o yaşlara gelmediğimden bilemiyorum^^

çok da şeyapmamak lazım.

@Esinsin Bilmem. Bir "normal" yok bence. Yıllara göre toplumun algısı ile değişiyor. Ben 18'in de ergen yaş olduğunu düşünüyorum. Mesela 20-22 gibi bir yaştan sonra kimin ne yaptığı beni ilgilendirmez. Onun dışında zihinsel gelişim ve kişiliğin oturması gibi şeylerin gerçekleştiği bu dönemlerde 4-5 yaştan fazla farkı "faydalanmak" olarak görüyorum.

bu yaş algısı sadece erkekte değil genel olarak toplumda mevcut. bir arkadaşım var, bir süredir abisini evlendirmek istiyorlar. işi gücü yerinde, okumuş etmiş 32 yaşında adam. hatun iş yerinden birini yakıştırdı abisine, 30 yaşındaymış, tanıştırmayı düşünüyor. baya övdü övdü, sonra da 'ama keşke yaşı biraz daha küçük olsaydı' dedi. yani hem adam daha genç biriyle evlenmek istiyor, hem de ailesi genç bir kadınla evlenmesini daha uygun görüyor. yani illa 20'lerinin ikinci yarısında olmalı. baya itici ve sığ bir düşünce, ama öyle.

Bu ülkede kadın doğurganlığını kaybedince değerini de kaybediyor toplumun gözünde, maalesef. Kadın daha erken yaşta doğurganlığını kaybediyor-menapoz-erkek bir süre daha sperm üretmeye devam ediyor. Dolayısıyla yaşı küçük kadın seçildiğinde, bu durum bir nebze dengelenmiş oluyor. Direkt bunun için seçiyoruz diye duymadım, fakat bilinçaltı böyle çalışıyor diye düşünüyorum.

Çünkü kadınlar kişi olarak değil, eşya olarak değer görüyor. Bu açıdan değerleri güzelliklerine bağlı. Güzellik de gençlikte bulunur.

Şu an ki mutlu, mesut ilişki durumumu sevgilimin benden büyük olmasına borçlu olduğumu düşünüyorum.
başka da diyecek birşey bulamadım bu mevzuda.

2 tabi ki soru mu bu

10 üzerinden 11 nasıl oluyor? 11 varsa 12 de vardır, 12 varsa 13 vardır..

hacı hayatımın geri kalanını geçireceğim kadını böyle seçmem. iddia ediyorum, seçtiğin kadınla da hayatının geri kalanını geçiremeceyeksin, boşanacaksınız.

2 lan işte ne soruyorsun manyak. genel kültür sonradan da kazanılır. ama seks öyle mi?

aradaki uzaklik + 111

çok zor soru lan.

güzellik-seks sebebiyle 2. para olmasa da olur. tiki mikiyse olmaz ama.

1

digerleri tecrube ile artar zaten.

rpg oyunu oynar gibi hissettim bir an!
bu kadar az özellikten seçim yapmak zor.
kompleks, espiri kabiliyeti fln gibi alanlardanda puanları alalım, düşünürüz.

hayatinin geri kalanini gecirirken soracagin kriterler buysa, yalniz ölürsün sen haci.

1. kadında genel kültür'den bir iki puan alıp sekse ekleyebiliyor muyuz?

yav 10 üzerinden 11 nasıl oluyor biri açıklasın ben de cevap vermek istiyorum.

Boyle duz rakamlara bakarak olmaz, benim excel'de spreadsheet var, grafik filan cikartiyor, oradan hesapliyorum.

hangisinin memeleri büyükse. 2 o yüzden. yani, 2 olmalı. değil mi? güzellik demişsin, falan.

Evet en büyük meme 2 de

3. Biraz gercekci olursak salak insanla bi yere kadar gider. Bu yuzden 2 bastan gitti. Neden mi 3? 3te ki kadın güzel olmasada 1de ki kadına ragmen seksi iyiyse genel kültür de ortalama ise olur bence onla. Tabi bunu kıstasları vereni de incelemek gerek bu ayrı..

Mantikli olan 2'dir. Eger bunlardan birini secmek zorundaysam 2 secerim.

Yalniz guzellik 4 iken seks 8 olamaz.

Fifa Ultimate TEam'in en favori taktiğidir.
Takım kimyası en çok bu taktikle yüksek oluyor.
İlk Bayern kullandı diye biliyorum.

2000 li yıllardan sonra özellikle 2005 sonrası çok kullanılıyor. hatta fm manager serilerinde de çok tutan bir taktik :)
hatta bu taktikle beraber o güne kadar duymadığımız yeni pozisyon isimleri duymuştuk. deep lying playmaker, ball winning midfield, box to box gibi

senin aradığın cevap bende.

2004 avrupa şampiyonasını yunanistan bu taktikle kazandı. aynı yıl mourinho porto'da benzer taktikle uefa kupasını kazandı. o yıldan beri popi.

@darth gogo gereken cevabı vermiş aslında da 1-2 ekleme yapalım. elinde iyi bir 10 numaran varsa (alex, zidane, özil, silva gibi) ve bu adam kesik yemeyecek türden bir adamsa zaten 4-2-3-1 oynamak zorundasın. 4-4-1-1'de bi nevi 4-2-3-1'dir. ne popisinden bahsediyoruz bu durumda? parantez içindeki oyuncularla ne 4-4-2 oynayabilirsin ne 4-3-3. 3-5-2 kaldı mı halâ bilmiyorum. arada bayern falan oynuyor gerçi.

en baba olarak er ryan var da izlemişindir.

aynen onu izledim.

o zaman

inglourious basterds olabilir ama onu da ben izlemedim onun dışında izlemediğim ama iyi olduğunu düşündüğüm savaş fimlleri

Iwo Jima'dan Mektuplar

full metal jacket

apocalypso now

apocalypse now aradiginiz film olabilir.

(bkz: taegukgi hwinalrimyeo)

kesinlikle beğenirsiniz.

Apocalypse now filminde marlon brando filmin son yarım saatinde görünür ama ismi filmin sonunda cast listesinde en başta yazar. Güzel film yani.

Dr Strange Love or How am I Stop Worriying About Bomb and Love It.
İsme gel!
Muazzam bir kara komedi ve aynı zamanda savaş filmidir. -nasıl oluyor? açıklamakla olmaz! İzlemek lazım-
Velasıl, pamuk ipliğine bağlı hayatlarımız.
Dur lan! Şu mesai bitsin de, eve gidince bir kez daha izleyeyim şu filmi.

cephe savaşı diyorsan Kurtuluş filmi var TRT yapımı olan.

son izlediğim savaş filmi lone survivor. çatışma sahneleri falan çok iyi. güzel bir 2 saat geçirirsin. black hawk down'da adamdır.

mai wei - kore yapımı

japon cephesi, sovyet cephesi, alman cephesi gibi bol cepheli film.

www.imdb.com
www.imdb.com
aynı savaş, iki ayrı filmde iki tarafın gözüyle anlatıyor. aynı gün üst üste izledim biraz ağır geldi ama sağlam filmler.

hayir, sadece aciliste "telefonun rootlu, ona gore" diyorlar.

bankalar tavsiye etmiyor güvenlik açısında rootlu telefon kullanmayı.
uygulamaların çalışmasında bir sıkıntı yok tabii; fakat hesap güvenliği elden gidiyormuş diyorlar.

root'dan sonra güvenlik sorumluluğu sende oluyor.

rootlu telefonda kullanılmamalı mı gerçekten peki? risk büyük mü?

güvenlik kavramıyla ne kadar haşır neşir olduğuna bağlı. ben telefonun üzerinde gelen yazılıma güvenmem, yüzde yüz açık kaynak, kodu inceleyebileceğim yazılım kullanmak zorunda hissederim kendimi. kodla vs ile pek haşır neşir olmayan insan için ise tersi daha güvenilirdir daha büyük bir grup tarafından kullanıldığı ve görece bazı meta kaynaklı hesap sorma olasılıklarından dolayı.

paramın olduğu hesabı transferlere kapattım ben öyle kullanıyorum. riskli iş. kredi kartım yok.

insanları sosyal medyadan görerek böyle düşünüyorsan düşünme. bi bunu önerebilirim.

@rayde yok çevremdeki insanları gözlemliyorum sosyal medya koca bir yalan biliyorum.

valla benim için bu saydıklarının aynı geçerli. üniversitedeyken okula gidip eve geliyorum, şimdi işe gidip eve geliyorum. ayda yılda bir dışarı çıkıp bir şeyler yapıyorum. çok sıkıldım ben de.

Evet. Maalesef.

hep öyle geçecek diye bi kural yok mezun olunca daha aktif bir hayatın olabilir istersen. okul kısıtlıyor insanı.

aktivite = eğlence anlamına gelmiyor.

çok dışarı çıkan gece kulüplerinden içeri girmeyenler de çok bayıldığı için çok zevk aldığı için gitmiyor.

sen nasıl mutluysan öyle devam et boşver milleti.

galiba öyle olacak gibi.
yani, en azından benim için.
saydığın durumlar benim için de geçerli.
okul yerine işe gidiyorum; ama meselenin özü aynı.
şu farkla ki, monotonluk, rutinlik beni pek sıkmıyor, bunaltmıyor.
bir de sosyal medya,(en azından benim listemde olanlar) milletin kendi PR'larını yapmak için kullandığı mecralara dönüştü iyiden iyiye.
benle birklikteyken, hep hayatın boktanlığından dem vuranların, sosyal medyaya çılgınlar gibi eğleniyormuşçasına fotoğraflar attığını görüyorum çoğu zaman.
hoş değil tabi.
ha, hem hayattan memnun; hem de eğlenenler yok mu? var; ama sayıları az.
çoğunluk hep numara, hep taklit. kendi olamama durumu var çoğu tanıdığımda.

gülün adı vardı.
bu yakınlarda kaybettiğimiz umberto eco'nun romanından uyarlanan.

dizi istersen the shannara chronicles var tarifine uyan.

gelecek zaman

takdir i ilahi.

Basliginda yazan kelime o kadar urkutucu ki daha duyuruyu acarken icimden dua etmeye basladim. Kim hastaysa sifa bulsun diye...

Bazen insanlardan nefret ediyorum.

Sigarayi azaltin bari.

hiç belli olmaz. ailende başka kanserden vefat eden olduysa risk daha fazla.

yarın.

40-45 arası nanaykentte dubleksi çekersin.

Kanser degil de kalpten gidersin haci 50lerinde.

kafana sık

10 paket/yıl demişti bir doktor arkadaş. yani 10 paket içiyosan 1 yıl. 5 paket içiyorsan 2 yıl gibi. tabii ki kesin değil ama bir yaklaşım olarak söyledi bunu.

valla olmek kolay da, olememek daha zor. o kadar sigara icip hastalanmak, aci cekerek olememek daha kotu. hepimiz olecegiz ama, sigara icmeyerek en azindan yasam kaliten bir tik daha iyi olabilir. nefes alamamak koah vs.

supaplex?
(git: www.elmerproductions.com)

Space invaders

oyun söyle oynaniyordu, altta bir kol bir ok gibi bir sey vardi, mouse ile yönlendirip atiyorduk oktaki topu, o top gidip yapisiyordu en altina yukardaki toplarin. eger 3 veya daha fazla renk top birbirine degiyorsa bunlar kayboluyordu/düsüyordu. Eger cok oyalanilirsa tavan yavas yavas cökmeye basliyordu, cökmeden bitirmek (tüm toplari yoketmek) esasti.

@pangea - ne yazik ki degil. ama oyun tip olarak verdigim linkteki gibiydi. asagida sabit bir oku yönendiriyorduk, bir sonraki balonun rengini görüyor muyduk emin degilim, balonlar bekledikce ya da hareket ettikce, oynadikca yüz ifadelerini degistiriyordu diye hatirliyorum.

@marcelorios - yok, space invaders efsane ama kastettigim o degildi.

merhaba, bir ihtimal
playdosgamesonline.com
olabilir mi acaba ya? şuan dos oyunları arşivine bakıyorum, en benzeri bu.
aslında ben de hatırlıyorum öyle değişen top ifadeleri falan ama yüklemesiz miydi.. bilemedim

@mizore . konsept ayni ama bu da degildi. siyah arka plan, gölgelendirme efekti bile yoktu, canli renkliydi, kipkirmizi masmavi sari balonlar vardi. 95 ile uyumluydu, 98de calistirdigimdan eminim, xpye gecildiginde kaybetmistim sanirim.

çok aradım, cidden bayağı bir siteye baktım ama bulamadım!
nostalji yaşattınız bana hahaha ne oyunlar varmış yaa, görünce aklıma geliyor hepsi. ama hiçbiri sizin söylediğiniz değil(
olsa olsa burada olur gibi ama burada da resimlerine bakarak arayamıyoruz.
www.old-games.ru
birileri bulursa yazsın lütfen, çok merak ettim.

bence çözüm iyi şekilde topraklama yapmak, ya da güç kaynağını değiştirmek.

belki sizinle iletişim kurmaya çalışıyordur.

kaliteli bir güç kaynağı, hemen hertürlü sesi kesiyor.
seasonic tavsiye ederim.

Toprak hatlı priz +1
"Markalı" güç kaynağı +1

değişiyor; ama gösterge olmadığı için ancak imleçten tespit edebiliyorsunuz hızı.

deathadder 2013 için diyebilirim ki altında tuş yok. chromada da yok diye biliyorum zaten daha eskilerdedir varsa. sende şuan deathadder yok da yeni alacaksan öyle bir tuş yok altında yani.

synapse ile yapıyorsun değiştirmeyi. ve synapse kullanmamak için bir sebep de göremiyorum açıkçası. bir sıkıntısını görmedim. tuşlara atayacağın görevleri vs. de kullanamazsın synapse olmadan zaten.

oz, the sopranos, dexter

Kesinlikle dexter +1

colony başladı yeni. saydıklarının karışımı gibi bi şey.

battlestar galactica

prison break -> oz

breaking bad -> better call saul, the sopranos

spartacus, vikings -> rome, the tudors

lost -> fringe, battlestar galactica, 12 monkeys

klasikler -> the wire, dexter

plase -> orphan black

true detective ilk sezon, fargo ilk sezon, narcos, daredevil.

aslında 1 hafta oynama bırakıyorsun.
bende iddaa oynuyordum tempobet üzerinden
1 hafta bıraktım sonra aklıma bile gelmedi.

tum parani yatir, her seyini kaybet. sonra bir daha girmezsin :)

Direkt hesapları sil,

Siteleri engelle,

başka şeyler yap, sinema bPC oyunu vb gibi.

Bir kere sarıp bırakamazsan 200-300 20.000-30.000 olur

Ben Bets10'a otuz atıp yüz yaptım kaybettim, bir otuz daha attım onu da yüz yapıp kaybettim (Stephen Curry'nin son saniye üçlüğü yüzünden), bu kadar az kaybetmiş olmama rağmen içime öküz oturuyordu, direkt mail atıp kapattırdım hesabımı bir daha da oynamadım.

Kitap al, oku. Dostoyevski, Kumarbaz.
Akıllı ol, o sitelerin hepsi net karla çalışır. Senin farklı bir şey yapıp, kazanma şansın yok zaten. Uzun vadede tüm kullanıcılar içeri girer.

Kaybetme, hep kazan, daha çok kazan.

kumar programlarında katakulli döndüğünü düşünmüyorum ben. yani zaten olasılıksal olarak kasanın kazanacağı şekilde oyunlar bütününe kumar deniliyor, sen şansını deniyorsun işte sadece. bunun haricinde adam çok kazanıyorsa hemen ona kötü eller dağıt da çok kaybetmeyelim tarzı bir mekanizma yoktur herhalde. böyle şeyler varsa bile online oyunlarda olduğu kadar fiziki ortamlardaki buzdolabı büyüklüğündeki makinelerde de aynı numaraları çevirmenin zor olmayacağı aşikar. ayrıca hiçbir fikrim yok ama nedense bu tarz sitelerdeki oyunların belirli kriterlere uygunluğu bir şekilde denetleniyordur diye düşünüyorum.

Slot Machine oyunları programladım. Kesinlikle "Kazanıyorsa gidiyorsa kaybettir." diye bir mantık yok. Bu tip kumar oyunları için çok ciddi anlamda denetlemeler var. Oyunlar kendilerini "%5 ihtimalle, %10 ihtimalle kazandırır." şeklinde pazarlıyorlar hatta. Kontrollü rastgelelik diyebileceğimiz bir sistem ile çalışıyorlar. Yani gerçekten "şanslı"ysan kazanabilirsin.

Neyse bu ayrı cevaptı. Kendini farklı oyunlara vermeni tavsiye ediyorum. Ben de bir ara pokere sardım aynı senin gibi. Daha sonra 2 hafta boyunca bilgisayara iş dışında bakmadan geçirdim. Daha sonra direk oyunlara verdim kendimi. Dota beni pokerden kurtardı diyebilirim yani. Paranı bitir ve multiplayer bir oyuna başla derim ben.

sorun, oynamanda değil de, 5 liradan 500-600'e çıktıktan sonra elindekileri kaybetmendeymiş gibi okudum şikayetini. (bilgi, özneldir!)
imdi, yapmamız gereken, 500-600 liraya çıktıktan sonra zinhar dokunmamak o pc'ye. bu da nasıl olur?
iri kıyım bir arkadaşından rica et; 500 lira civarına erişince derhal seni kaldırsın pc'nin başından.
gerekirse güçte kullanabilir; lakin mevzunun o kadar uzuyacağını sanmam.
böyle, böyle çok sağlam birikim yapabilirsin.
elbette, birikimin bir kısmını da seni pc'nin başından kaldıran arkadaşa vermek(ya da en azından teklif etmek) iş ahlaki gereğidir.

Ben geçtiğimiz aylarda seninkine benzer bir sorundan dolayı hesabım olan tüm bahis sitelerindeki hesaplarımı tek tek kapattım, hatta bazılarını direk müşteri hizmetlerinden yapmam gerektiğinde neden kapattığımı sordular dedim "böbreği iddaa da kaybettim diğerini de kaybetmek istemiyorum" :) tabi bu işin şakası ama getiri ile götürü birbirini dengelese bile oynama bırak.

Eğer canın çok oynamak istiyorsa gerçek para olmadan oynanan ve karşılığında puan kazanılıp hediye alabileceğin siteler de var onlara gir oyna, en azından maddi olarak seni zarara uğratmaz ve manevi olarak tatmin edici olur.

Bu aralar yeni keşfettiğim bir tane site var onu deneyebilirsin, normalde bu tip şeylerden uzak duruyorum ama yabancı bahis siteleri sürekli sms atıp rahat bırakmadıkları için kendimi böyle dizginliyorum. Bu smsler için canlı desteğe bağlanıp numara sildirmek dışında çözümü olan varsa mesajlarını bekliyorum.

playfulbet.com (bu referans linkim)
playfulbet.com (bu da normal link)

Bunlar da puanla alınabilecek şeylerden bazıları;

i.hizliresim.com
i.hizliresim.com

Not: Site dili İspanyolca ama ayarlardan İngilizce yapılabiliyor hatta Chrome eklentileriyle Türkçe bile yapanlar olmuş :D

onların oyununu onların kurallarıyla oynadığını düşün ve soğu. kaybetmekten başka bir ihtimalin olsa idi o oyun ortada olmazdı.

oynama.

hesapları, her şeyi sil. karasakal+1

Kumarin matematigine calis. Ciddiyim. Uzun vadede kumardan (gazino oyunlarindan bahsediyorum poker falan degil) SADECE zarar edebilecegine ancak bunun matematiksel kanitina vararak ikna olabilirsin. Bu iknadan sonra bile alacagin yol var ama boyle bir baslangica ihtiyacin var.

Hic bir gazino bahis oyunu sana "edge" vermez. Yani turkcesi, oynadigin oyunu en temelinde bir yazi tura atma oyunu gibi gor; oyun HIC BIR ZAMAN sana %50 sans vermez. Matematiksel olarak oyunun dizayni boyledir. Sansin her zaman %50 nin altindadir. Bazi oyunlari KUSURSUZ teknikle oynarsan sansin %49'a kadar cikabilir, ama asla %50 ve ustune cikmaz.

Bunun anlami nedir?

Matematiksel olarak kolayca kanitlanabilir ki, her ne teknikle oynarsan oyna, %50 uzeri sansin olmayan bir oyunda uzun vadede ASLA kara gecemezsin. Kisa vadede kazanimlarin olabilir ufak tefek, aldigin risklere gore... Fakat oynamaya devam edersen, matematiksel olarak kesindir (bak sans demiyorum, matematik diyorum) ki butun karini kaybedip zarara gececeksin.

Yani Sana %50 sans veren, 1'e 2 veren bir oyun dusun. Yazi tura. Yazi gelirse 2 katini aliyorsun, tura gelirse koydugunu kaybediyorsun. Boyle bir oyunu, kucuk bahislerle (kasanin ne kadar buyuk olduguna gore) sonsuza kadar oynayabilirsin. Ne sen kazanirsin, ne gazino kazanir. Senin sansin %51 olsa, bu oyunu oynadikca, nasil bir teknikle oynarsan oyna istersen SADECE tura oyna farketmez, sen giderek kazanirsin, kaybetme ihtimalin yoktur. Ancak gazinolarda boyle bir oyun da yoktur. Hic bir zaman sansin %51 degildir. %50 bile degildir. %50'nin altina dusunce sansin (dedigim gibi oyunlarin dizayni boyle) NE YAPARSAN YAP para kaybetmeye mahkumsun. Oynamaya devam ettigin surece ara ara kazanacak, kazandigindan fazlasini kaybedeceksin.

Bilgisayar programlamadan anliyorsan, veya anlayan bir arkadasin varsa, ondan cesitli simulasyonlar yapmasini iste; bunlar basit simulasyonlardir. Program senin icin yazi tura oynasin, ancak senin sectigin yuzun (yazi veya tura) gelme ihtimali %50'nin altinda olsun (yani gercek bir yazi tura degil, klasik gazino oyunlarinin dizayni geregi sana verdigi sansi simule etsin). Goreceksin ki, her ne yaparsan yap, hangi teknigi uygularsan uygula, boyle bir duzenekten para kazanmanin / kara gecmenin hic bir metodu matematiksel olarak olamaz. Mumkun degildir. Tarihte tek bir insanin dahi basina gelmemistir.

Poker gibi, diger insanlarla oynanan oyunlarda durum degisir tabii ki, bu oyunlarda oyunu oynatan kazanip kazanmadiginla ilgilenmez; baska insanlara karsi oynarsin. Burada gazino pokeri (makinelere karsi oynanan) gibi oyunlardan bahsetmiyorum, onlarda da matematiksel olarak kara gecme ihtimalin yoktur. Insanlara karsi oynananlardan bahsediyorum. Bunlarda ise basari tam zamanli seneler suren bir calisma ve disiplin gerektirir, ancak bu yeterli degildir. Tum bunlardan sonra dahi isin sansa kalmistir.

Kumardan kar elde edecegine koseyi donecegine dair inancini kirman lazim. Ya bu, ya da dibe batip caresiz kalacaksin. Ikisinden biri, hangisini yapacagin sana kalmis biraz.

Olayı hatırlıyorum ama bakındim şimdi ben de görüntü bulamadım.

şurda demiş

www.youtube.com

ben de hatırlıyorum.
yılmaz morgül gevrek, gevrek gülerek "benimle evlenir misin gülben?" diyordu.
gülben ergen de, "bu albüm çıkışı öncesi neden oluyor yılmaz? ha? hmmm" diyerek gözbebeklerini iyice büyüterek suratını kameraya yaklaştırıyordu.

rüzgar yediysen evet yoksa komple evdeysen etkilemez

bence psikolojik bir mevzu.

Çarpabilir.evde olmak pek kurtuluş değil. Hava basıncı değişiyo filan.uçakta yaşanan sıkıntılara benzer şeyler yaşanıyor lodosta.baş ağrısı yaptığı kesin.yani evet lodos olabilir.

Lodos/rüzgar nevraljik ağrıları tetikleyebilir (baş ağrısı gibi) ama sizin dediğinizi ilk defa duydum.

Kıngston Hyper X CLOUD tavsiye ederim.
gerek konforu, gerekse ses kalitesi üst seviyede.

teşekkürler! teknoloji marketlerde neyin varmış. gidip deneyeceğim.

1. pahaliysa sikayet ederim, ucuzsa zaten cok bi sey beklememek gerekir diye ugrasmam sanirim. (not: yemeksepeti'nden siparis etmissem yorum yazarim sayfalarina)
2. onlar gormeden gizlice cekip alirim, hicbi sey olmamis gibi devam ederim.
3. sikimde olmaz.

hepinde de kılı kenara koyar devam ederim. insanlık hali. olabilir.

1: Tatsızlık çıkarmam ama yemeği yemem.
2: Tatsızlık çıkarmam ama yemeği yemem.
3: Hay amk derim yemeği yemem.

1. yiyemem.
2. annem yapmışsa kenara koyar yemeye devam ederim. akraba vs. ise yemem. ama söylemem de. doydum derim.
3. yine yerim.

yüzde 70 benim sakalımdan düşmüştür zaten. diğer yüzde 30 ihtimal için de arıza çıkartmam. kimse görmeyecek şekilde kılı etkisiz hale getirip yemeğime devam ederim.

Luks bir mekan degilse kenara koyar devam ederim. Ortalama bir mekansa yine iyi para vermissem cikarir yemeye devam eder parasini verir sonra soylerim kil cikti diye.

1- Şikayet ederim.
Hiç değilse, restoranı arayıp "böyle, böyle gönderdiğiniz yemekten kıl çıktı haberiniz olsun" derim mutlaka.
2- Gene söylerim; fakat diplomatik ilişkiler gereği daha şaka yollu söylerim. kılı bir kenera koyup yemeyi yemeye devam ederim.
3-Eğer başkalarına yaptığım yemekten kıl çıkarsa sağlam utanırım; yok kendime yaptıysam, zerre umursamam. Kılı bir kenara koyar, yemeye devam ederim.

1) Muhtemelen garsonlara nazikçe söyler değiştirilmesini talep ederim. eğer benden düşmüş olma ihtimali varsa, yani yemeğin sonlarında farkedersem sallamayabilirim.
2) çaktırmadan çıkarır yemeğe devam ederim.
3) Daha dün kocaman bir tencere yoğurt yaptım, üzerinde kıl değil ama böyle toz, tüy gibi bişeyler gördüm ağzı açık kaldığında havadan geçti sanırım, temizledim tabi ki, kendim yaptıysam hayatta atmam.

1-durumu bildirip yeni bi tabak yemek isterim.
2-söylemem ama o kılı ordan alırken herkesin farketmesini sağlarım. peçete ile yavaşça alıp peçeteyi uzun uzun katlayıp kenara koyarım.
3-kılın bana ait olduğundan emin olabilirsem yemeye devam ederim.

1- ortaligi ayaga kaldirmadan, bunu degistirir misiniz derim.
2- caktirmadan cikarir, gormezden gelir devam ederim.
3- cikarir, gormezden gelir devam ederim.

Son 2 sinde sıkıntı yok, her türlü yemeye devam. Ama ilkinde rahatsız olurum soylerim değiştirir misiniz diye.

1- geri gönderirim bir daha uğramam
2- belli etmem, bir şey demem utanıp üzülmemeleri için.
3- kendim yiceksem de yemem.

bir kere eşimin kardeşi annemin yaptığı yemekten çıktığını söylemiş ne kadar zaman oldu hala utanıyorum.

Her türlü içim kalkar, öğürürüm refleks olarak mutlaka. O benim için göze bir şey yaklaşırken gözü kapamak gibi bir refleks. Bir andan sonra kendime gelirim.
Restoranda tabağın değiştirilmesini isterim, diğerlerinde bir şey olmamış gibi yerim.

kenara koyar devam ederim.

her zaman her durumda, yemekteyiz programınd ayaptıkları gibi "KIL BULDUM" diye göstere göstere bağıra bağıra hayvanlık yaparım ki sonraki yemeklerinde dikkat etsinler aşçıyı mı kovuyorlar bone mi takıyorlar napıyorlarsa yapsınlar yemekten kıl çıkması insanların sağlığıyla oynamaktır, cahilliktir.

1- Bir kısmını yiyip garsonu çağırırım, sakince gösteririm. Şef falan gelir zaten hemen olay çıkmasın diye, daha güzel bir yemek getirir. İşime gelir.
2- Gülümseyerek söyler (bildirir) tabaktan çıkarıp yemeye devam ederim.
3- Zaten acayip kıllıyım, çıkarır yemeye devam ederim. Kılda tiksinecek bir şey göremiyorum. Çok abartıyorlar. Adam götünü elleyip yemek yapabilir ve ruhun duymaz. Millet çok temiz titiz hassas numarası yapmaya o kadar alışmış ki. Tuvalete lavabo diyen samimiyetsizleri de sevmiyorum. Elini yıkayacaksan lavabo sorarsın ama sıçacaksan tuvalet sorarsın. Ben tuvalet sorunca mal mal bakıyorlar.

Millet dengesiz ya.

kol kılı gibi bi şeyse her türlü yerim ben.

1-) yemeği aldığım yere götürüp uyarırım. bedava yemek önerirler, kabul etmem. bir süre (belki hiç?) yiyemem zaten oradan, tiksinirim.
2-) yemeği yapan annemse kılı çıkarırım, yerim.
3-) kılı çıkarırım, yerim.

1. şikayet ederim
2. çaktırmam doyduğumu belirtir yemeğin kalanını yemem
3. yemem

kıl gormeye dayanamam ben, boyle oldugu ıcın de ılla benım yemegımde cıkar.
kendı yaptıgımı bıle doker yıyemem, annemler falan alıskın zaten baska yemek yaparlar para verdıgımde belırtırım ıcımde kalmasın dıye, yemeksepetı'nden soyledıysem yorumumu hemen yaparım ama mılletın ıcınde aaa kıl cıktı dıye bagırmamaya calısırım cok onemsemeyen ınsanların da ısrarla mıdesını kaldırmak hos olmuyor.

güzel
sade
şık
ve farklı ben beğendim.

erkeğim

Cok zarif bence.

çok şık.
yalnız, bunun altına nasıl bir topuklu ayakkabı tercih etmeli?
düz siyah, bence sırıtır. belki krem rengi bir aykkabı şıklığı tamamlar.

Bana biraz çoccuksu gibi geldi, renginden galiba. bi de sanırım kolları omuzunun üstünden biraz sarkıyor, yani tam sıfır kol değil. eğer öyleyse ona da bi ayar çektir bence.

Açık krem rengi bir topuklu ayakkabı ve ayni renk çanta ile çok şık ve sade olunur. Yalniz bu kıyafete sade makyaj ve çift kahkullü topuz gider. Erkeğim bu işlerden anlamam :)

üst kısmındaki danteller bir bana mı 35 yaş üstü geliyor? :( üst kısma ne yaptırılabilir?

Bana biraz orta yas elbisesi gibi geldi aynen dediginiz gibi dantellerden dolayi.ust kismi cok begenmedim biraz demode.bi seyler yaptirabilirseniz rengi falan hoşmuş.

yani fikir güzel de babaannemin bi düğüne giderken giydiği kıyafet gibi. en azından saç veya takıyla modernleştirilmesi lazım

mankenin değil senin üstünde nasıl durduğu önemli. vitrindekiyle üstündeki aynı olmaz

bence güzel saçınla makyajını da şöyle yapsan mesela? screencapped.net

Koca popolu pide memeli ekvator belli geoid vücutlu değilsen güzel

Zaten yukardaki gibi değilsen çuval giysen de yakışıyor

fikir olarak güzel, sade ama şık değil bence. dikimini ve kumaşını sevemedim.

peki son soru: çırağan'a olur mu? :(

Merak etme senden kıroları da olacak çok takma

Not: suada

Ciddili cevap: Yav çırağan olsa ne fark eder mekanla değil insanlarla yapıyonuz baloyu. Ayrıca ülkenin ortalama sosyoekonomik durumu belli. Koç üni falan değilse çok takılma bence. Hoş bir elbise ağır olmayan bir makyaj uygun saçlar ve uyumlu ayakkabıyla güzel görünürsün zaten

eğer elbisenin içinde kendini kötü hissediyorsan vaktin varken değiştir. bir de ortamına bağlı. özel üniversitede mi okuyorsun? balo elbisesine 40 bin vermiş insanları duydu bu kulaklar. tek gecelik bir elbise için bu kadar abartmaya gerek var mı bilmiyorum. o elbiseye dört teker takınca arabaya dönüşmesi gerekiyor bence; ama tercih meselesi tabi.

Model çok zarif. Saçlarınızı dalgalı bir şekilde bol bi topuz yaptırıp romantik havayı tamamlarsanız harika olur :)
Yalnız bir tek rengi çok riskli geldi bana. Her ten rengine gidebilecek bir renk değil.

teyze geceliği gibi.

4- Evet.

6-koskoca türkiye ordusu neden cizreyi 2 ayda kontrol altına alamıyor? çünkü gerilla ile mücadele etmek kolay değil. Aynısı oralarda da geçerli.

İlerisi ile ilgili benim öngörüm esadın bütün suriyede kontrolü yeniden ele geçireceği ve kuzeyde özerk kürt devleti kurulacağı. 10 sene sonra da kuzey ırakta olduğu gibi bağımsızlık ilan ederler.

5- Esad. alehinde ki onca propagandaya,işid'e ve çeşitli ülkelerin kurduğu birliklere rağmen devrilemediyse, bu onu hayli avantajlı yapar.

Hatay'dayım. suriyeli tanidiklarimdan da diger sorular icin yardim istedim.


- bildigim çok çok az bir kısmı.

- savas öncesi
~ 21.124.000
savasin surduğu su an ~15.000.000 civari.
arkadasin verdigi grafik:
i.hizliresim.com

- kendisiyle ayni inanca sahip olanlar daha rahat sayilir. özellikle lazkiye gibi kiyi yerlerinde.

- halkin çoğu disari göç etti ki hala geliyorlar türkiyeye. zorla askere alimlar var. Bu nedenle de kaçıp gelenler var. gecen gelenlerden birisinin, 1 yil boyunca evde saklandigini duydum.
baska biri de askere aliniyor zorla (sünni olanlar genelde ) ama 4-5 bin lira civarinda bir rüsvetle geri cikiyor. Orada ertesi gün görülse tekrar alinacagini bildiginden avrupaya geciyor ailesiyle.
- evet. Suriyenin doğusu genelde böyle çöl.
- sadece rusyanin hava gücü yardimiyla rejim avantajli diyebiliriz. karada ise (catismalarda) muhalif gruplar.

--maddi bir çok açiklamasi olsa da, buna manevi güç diyebilirim.

-- esadın pek önemi kalmadı.
ona yardima gelenler de sevdiklerinden gelmiyorlar bana kalirsa. bölgenin durumu, bir çok ülkenin menfaati yönünden iştah kabartıcı.
özellikle yapilmak istenenlerden biri pydnin bulunduğu yer ile lazkiye bölgesi arasinda kalan muhalif gücü kırıp, koridor açılmak isteniyor.
ilerisi için, türkiye açisindan da tehlikeli bir durum.
Rus savas ucaklarinin, bayir bucak bölgesi yerlesim yerlerini bombalama sebeplerinden biri de bu.

amerika, nasil ki iraka ölüm, vahset baglantili özgürlük(!) getirdi ise rusyanin da ondan geri kalir yani yok. bölgede kendince söz sahibi olmak istiyor.

Eklemeyi unutmuşum: "oradan buradan topladiklari silahlarla savasan rejim karsitlari" IŞİD'i tanımlamak için az gelebilecek bir açıklama. IŞİD'in arkasında Türkiye, Katar, Suudi Arabistan'ın desteği var. Bunun yanı sıra Saddam döneminde komutanlık yapmış pek çok asker de IŞİD'in bünyesi altında şu anda. Ayrıca IŞİD karargah olarak kullandığı, günden güne daha da hakimiyet kurduğu bölgelerde sivil yerleşimcilerin arasına sızıyor, onları kalkan olarak kullanıyor. Hatta Türkiye'ye kaçmak isteyenleri döndürürken fotoğrafları bulunan IŞİD'lileri hatırlarsınız: media-cdn.t24.com.tr

evet o siritislari asla unutamam zaten.

benim rejim karsitlarindan kastim isid degildi. yukaridaki haritada yesil olan kisimlardan bahsediyordum. isid'e kimlerin yardim ettigini biliyorum.

peki o yesil olanlar isid'e karsi da savasiyor mu? onlara kimler yardim ediyor, yine isis'e yardim edenler mi?

mesela kurtler de rejime ve rejim karsitlarina karsi mi savasiyor yoksa sadece isid'e karsi mi savasiyor?

bu insanlarin bazen kim dusman, kim dost diye karistirdigi oluyor mudur? o kadar fazla taraf var ki.

YPG ile Esad kuvvetleri bir dönem sık sık sıcak çatışmaya giriyorlardı, rejimin bölgeden çekilmesini ve PYD'nin bölgedeki boş binalara bayrak asmasını takip eden günlerde (2013). Sonrasında ufak tefek münferit durumlar dışında cihatçılara karşı işbirliği içerisinde hareket etmeye başladılar. İleride ne olur kesin bir tahlilim yok elbette. Onu da buradaki BOP ve Kürt uzmanı arkadaşlar birazdan gelip yazarlar :)

rusya'nın suriye'de fink atmasının en önemli nedeni, lazkiye ve batısındaki denizde/karada bulunan zengin dogalgaz yatakları. daha önce libya da böyle karıştığında kaddafi yine rusya'dan yardım istemişti fakat o zamanlar putin yerine medvedev vardı ve medvedev kabul etmemişti. sonuç olarak kaddafi linç edildi. şimdi putin var ve hem doğalgaz için hem de o bölgede amerika israil destekli bir oluşuma engel olmak için fink atıyor rusya. google'a soyuz neft yazın ordan okuyun

rakıdan sonra cila amaçlı yapardım ama tüm olay boyunca rakı bardağıyla doldur boşalt yapıyorlarsa anlamsızdır zannımca.

ciladır o. rakı mekanlarında yapılır genelde adı da kalem biradır. hesap geldikten sonra bir kalem ver dersin. getirirler. yolluk yapar gidersin.

Keskeeee. Bildigin doldurup duruyorlar boyle.

ya işte meyhanede birinden görmüşler anlam verememişler. hoşlarına da gitmiş onlar da yapıyor başka bişi değil.

Peki cila nedir neden yapilir? Ben onu da anlamlandiramiyorum. Aciklarsaniz secinirim.

Rakıyı da su bardağında içer bunlar

Temiz tek bardak odur.

Kupadan shot atmis, pet bardakta sarap icmis, su bardaginda müsli ve corba icen bir ögrenci olarak söylüyorum. Ayrica cay bardaginda viski güzel bir sey. Ayni sekilde raki bardaklari, ince kenarli ve ele gelisinden sevdigim bardaklardan. Icinden bilimum baska ickiler ictigim oldu.

Özetle, ögrencilik, bekarlik, tek yasamak zor zanaat azizim.

canları, birayı rakı bardağında içmek istiyor da ondan.

Cok genel olmadi mi cevap?

Madem ohm en dusuk alinir neden farkli versiyonlari var?
16 Ohm kulakliklar da mevcut. Ayrica fiyata gore bakmak pek dogru olmaz diye dusunuyorum.

Onerinin altindaki mantigi da aciklarsaniz sebebini ogrenmek isterim.

Edit: bu cevabı okuyunca anlamsız geldi, yukarıda "kulak üstü 32 Ohm alınır, fiyatlarından da belli oluyor" minvalinde bir mesaj vardı, ona cevaben yazıldı. aşağıda bu konuda gerekli detaylar verildi.

head fi'de yazmışlar bir şeyler. oraya bak...
www.head-fi.org

oncelikle "kulakustu alirken ohm en dusuk alinir" cevabi ne kadar yaniltici anlatamam.

soz konusu model icin:

32 Ohm – Designed for use with portable gear like an iPod. They supposedly sound similar to, but not as refined as the 80 ohm version reviewed here.

80 Ohm – The apparent favorite among people who like more bass in their headphones. They’re only available in the pro versions.

250 Ohm – In the pro version, these have a coiled cord and Beyer says they’re intended for mixing music. Reviews and published measurements indicate they have less bass than the 80 ohm and 32 ohm versions. They’re best used with a source intended to drive high impedance headphones.

sorunuzu kismen kendiniz cevaplamissiniz. amfi, dac ya da audio interface araciligiyla dinlemeyecekseniz empedansin cok onemi olmuyor. dt 770'in 80 ohm olanini macbook'ta (amfisiz bi seysiz) 320kbps birkac sarki dinleyerek denedim. cok daha iyi bir sey mi bekliyordum bilmiyorum ancak tam olarak tatmin oldugumu soyleyemem. ayrica bu model hakkinda 4chan/g/'deki headphone general basliginda 250 ohm'un altindakilerine yanasilmamasi gerektiginin cok kere tekrarlandigini hatirliyorum. elbette cok kulak asmamak lazim.

benim sahsi fikrim, bu modele en iyi alternatifin sony mdr v-6 olacagidir.

evet Ohm yukseldikce guc tuketiminin arttigini biliyorum, ancak kriterlerim arasinda bu yok. yani guc tuketimi cok onemli degil. sesin kalitesi daha onemli. yolda vakit gecirmiyorum, masa basinda dinleyecegim muzigi. guc tuketimini hallederim bir sekilde. sadece 250 Ohm daha iyi ses verecek mi bana? ayrica muzik calarin yaninda amplifikator de almak istiyorum. yani kaynak da cok onemli degil (16 ohm cikisli mp3 player vs.)

yine de tesekkurler cevap icin, daha detayli bilginiz varsa hayir demem ama :)

@hopeless sony kulakligi da inceleyecegim.
ayrica aciklama icin tesekkurler.

sonuc olarak soyle bir sey anladim, eger dogruysa;
- Ohm kulakligin tukettigi gucu artirmakla beraber, daha temiz ses veriyor. tabi ki tek kriter Ohm degil ama en azindan ayni modelin farkli Ohm degerindeki kulakliklar icin gecerli olabilir.
- mobil kullanimlarda orta seviyeler (bu kulaklik icin 80 Ohm) tavsiye ediliyor, amplifier kullanilacaksa 250 Ohm
- 32 Ohm gayet yeterli, 80 Ohm yeterli ancak amplifier ile daha iyi, 250 Ohm sadece amplifier ile besleniyor.

yanlisim varsa duzeltin lutfen, ayrica sorumu kendim cevaplamis gibi olacagim ancak amplifier kullanacagim icin 250 Ohm modelinin daha temiz ses verecegini dusunuyorum.

bakarsiniz bir sonraki sorum da bu kulaklik icin hangi amplifieri kullanmaliyim olur :)

üşenmedim araştırdım yanlış bilgi vermeyeyim diye. ohm ile hertzi karıştırmışım bas olayı hertz ile ilişkili ohm ise şöyle ki, benim kulaklığım şu www.focal.com ve ipod ile kullanıyorum rezalet ses. iyi bir amfiye ihtiyacı var 32 olanı besleyebilmen gerekiyor yoksa bir işine yaramıyor.

ipod + focal + fiio e7 kullanıyorum bok gibi yani kulaklığın hakkını veremiyorum. ipod falan kullanıyorsan 30 liralık kulaklık al bence

neira, bahsettigin frekans tepkisi sanirim. evet soz konusu kulaklik olunca en onemli etkenlerden biri bu. frekans tepkisinin araligi ne kadar genisse duyabileceginiz ses skalasi da o kadar genisliyor. dt 770'te 5 ila 35.000 hz arasi ki bu gayet iyi.

samsung telefonların bazılarında wolfson dac var onunla 32 ohmlu kulaklık fıstık gibi oluyor
s4 minide var mesela baska bilmiyorum a5 kullanıyorum onda da rezalet

su anda LG G2 kullaniyorum ancak mp3 dinliyorum.
aslinda 24bit/192kHz FLAC destekliyor cihaz, bunun icin kullanabilirim. ancak yuksek direncli kulakliklari surebileceginden emin degilim.
bu yuzden hem player, hem de amfi almak zorunda kalabilirim kulakligin kalitesini yakalamak icin. ancak tek tek gidersek, oncelik kulaklikta.

@neira hangisinden memnun olmadigini tam anlayamadim. kulaklik fena gorunmuyor, fiio icin de iyi yorumlar var, sanirim ipod en zayif halka?

aynen ipodlar çok bozmuş meğersem haberimiz yok düşün müzik dinlemek için üritlmiş ama samsung telefon daha iyi
iyi pahalı bir kulaklık alacaksan onu iyi besleyebilmen lazım yoksa tatmin etmez özetle bu yani. fiionun işe yaramayacağını bilsem almazdım hayvan gibi kulaklık yani yatıyo öyle

uzgunum ama burada da araya girerek ve fanboy olmadigimi belirterek "samsung telefonlar ipod'lardan daha iyi" savina karsi tez sunmak zorundayim.

elbette muzik calar olarak piyasada ipod'dan daha iyi bir suru marka ve model alternatifi var fakat eger bir samsung telefonla ipod'u karsilastiracaksak bilmeliyiz ki ipod'un icerisinde bulunan ses cipleri, kapasitorler, resistorler vb. bilesenler buyuk mikroelektrik sirketlerinin urunudur. elbette tek basina bir ipod yeterli olmayacaktir ancak iyi bir kulaklik ve amfiyle ipod'unuzdan alacaginiz verim samsung telefonunuzdan alacaginizin birkac milyon kati olacaktir.

diger yandan iyi bir muzik calar onerisi istendiginde ilk yanitim ipod olmazdi. ekonomik olmasi beklentisi varsa sandisk sansa'lari duymussunuzdur, onlari oneririm. daha iyi paralar harcayabilecekseniz hifiman hm700 veya fiio x3 cok cok tatli modellerdir. ipod olarak da 5. jenerasyon classic'leri oneririm.

kulaklik amfisi konusunda cok bilgi sahibi oldugumu soyleyemem, o yuzden bir oneride bulunmamayi tercih ediyorum.

pc'de oyun, müzik ve film için şunu kullanıyorum:
(git: www.gameekstra.com)
ürünün ohm derecesini bilmemekle beraber, ses kalitesi diğer kullandığım tüm kulaklıklarınkini dövüyor.

pangea, hifi muzik dinlemek isteyen birine gaming headset onermemek lazim.

ekyil, bir de ayni segmentten sennheiser hd 598 gibi dunya tatlisi bir kulaklik var, onu da onerebilirim. bir arastirin.

evet, konu giderek büyümeye devam ediyor :)

gaming headsetle kesinlikle alakam yok, ancak burada dursun ilgilenen olursa linkten yararlanabilir.

sennheiser hd 598 görüntüsü hoşuma giden (krem özellikle), ancak nedense çok rahat görünmeyen bir kulaklık. yorumlarını okumadım gerçi, okuyup tekrar değerlendiririm.

yanıtlar için teşekkürler, Ohm'dan girdik nereden çıktık :)

Beyerdynamic dt770 pro 80 ohm kullanıyorum, iki ay kadar oldu. Bendeki 80ohm versiyonu.

Kaynak olarak onboard ses kartlı laptopımdan foobar2000'le flac arşivim(en yükseği 24/192, geneli 24/96, 44.1, 48.1 olan kayıtlar), bunun yanında iphone6s üzerinden spotify 320kbps.

Dt770'i telefona direkt bağladığımda, çok sessiz bir ortamda değilsem, son ses açmama rağmen istediğim ses yüksekliğini alamıyorum. Yani bu açıdan, bendeki telefon 80ohm'u beslemede pek başarılı değil.

Laptopta istediğim sesi(miktar olarak) alsam da tatsız bir dip gürültüsü var ve yüksek çözünürlüklü bir kaydı dahi 128kbps bir mp3 dosyasından çok daha kaliteli aktaramıyor.

Fiio Q1 dac/ampım var. 150ohm'a kadar kulaklıkları besleyebilir diye geçiyor teknik verilerinde. Bunu laptopla, usb çıkışından bağlayarak ses kartı özelliğini de kullanarak dinliyorum, dip gürültüsü sıfır, ses kalitesi güzel, çoğu kayıtta high gain açık olmadığı halde %40-50 sesin üzerine oek çıkamıyorum.

İphonela 16ohm'luk mee m6pro iem kullanıyorum genelde. Dt770'i sadece Q1'i bağlayıp amfi özelliğinden yararlanmaya üşenmezsem kullanıyorum. Çok pratik gelmiyor lastiklerle bağlamak, kablolar falan. Ayrıca androidlerde usb otg, iphonelarda apple cck kullanmal gerekiyor dac'ı da aktif etmek için. İşyerinde, odada zaman geçirirken belki ama yollarda falan zor iş.

Bu arada, etrafı rahatsız etmek gibi bir kaygınız yoksa dt880'lerin de çok seveni var.

Ben de odyofil falan değilim, müzik dinlemeyi seviyorum, enstrüman çalıyorum. Bu da bu ayarda ilk kulaklığım. Dac/amp konusunu da burdan bir arkadaş kapsamlıca anlatmıştı sağolsun. 80ohm'u her yola gelir diye düşünerek aldım. Mobilde öldürmesin, laptopta amfisiz güldürmesin diye.

Koca kafa olmama rağmen konforlu buldum, padleri de harika. Malzeme kalitesi de çok iyi.

Bunu alırken araştırdığım diğer kulaklıklar akg k240 studio 55ohm, grado sr serisi(tamamı 32ohm), at adh 500/700/800 serisi, philips shp9500(32ohm), shure srh 440/840, sennheiser hd650(600ohm)'du. Fiyat, kullandığım ortamın gürültüsünden dolayı kapalı olması gerekliliği derken, tasarım(kablomun tek kupaya bağlı olması vs) derken bunu aldım.

Uzun süredir odyofil seviyesinde pahalı ekipmanlar kullanmış bir büyüğüm var, oldukça bas yoğun bulduğum bu kulaklığı basları yetersiz, duyamıyorum diyerek satmıştı. Dolayısıyla birçok yorum ve tavsiyenin oldukça kişisel olacağını baştan söylemek gerek.

Sonuç olarak DT770'le çoğunlukla caz ve klasik rock, arada klasik müzik dinleyen, aynı kulaklığı dizi vefilm izlemek için kullanan, az da olsa cep telefonuna araya amfi alarak kullanan biri olarak gerek ses kalitesi, gerek malzeme kalitesi ve tasarım olarak fiyatını hakettiğini düşünüyorum.

Techno-fi'daki DT770 incelemesine de bir göz atın, farklı versiyonlarını karşılaştırmış inceleyen üye. Peşinden yorumlara da bakın, herkesin aynı kanaatte olmadığını göreceksiniz.

Benim okuduklarım ve dinlediğim kadarıyla çıkarımım:

Sahne genişliği kapalı bir kulaklık için tatminkar, 80ohm amfiye az da olsa ihtiyaç duyar(kaynağına göre), basları alt frekanslara kadar oldukça iyi veriyor ve miktar olarak çok, midler ve tiz genel olarak dengeli ve uzun süre dinlemeye uygun.

Mobilden ek mesajla düzeltme :)
Hd650 300ohm olacak.

@crescendo oncelikle tesekkurler, kullanan birinin yorumlarini duymak tabi ki cok farkli oluyor.

kriterlerim soyle aslinda, over-ear ve kapali olmasi (is yerinde kullanacagim icin), kablonun tek tarafta olmasi, pedlerin rahatligi ve uzun sure dinlemeye uygun olmasi. ses konusunda da aslinda tum sesleri temiz duymak istiyorum. cok bas vermesini istemiyorum. dengeli olsun istiyorum.

cok fazla kulaklik inceleme firsati bulamadim acikcasi. bahsettiginiz akg, shure, grado, vs. ilgimi cekebilir. tavsiyeler icin tesekkurler

tekrar ohm konusuna donecek olursak, ofiste kullanmak istedigimden dolayi, belki mobil degil de masaustu bir amfi ile 80 ohm (belki daha uzeri) bir kulaklik alip telefonumla kullanabilirim diye dusunuyorum.

etmezdim.

o yeğen kadar adama pozitif elektirik veremiyorsun demek ki.

etmem.
sevilmediğimi hissettiğim bir yeri/kimseyi niye ziyaret edeyim?

tweetlerinde hoşlanmadığınız< ama "diplomatik ilişkiler gereği" takip etmek durumunda olduğunuz kimseleri susturup, kafanızı rahatlamaya yarıyor.

zerkalo, offret, solyaris, nostalghia (tarkovsky)

persona, det sjunde inseglet, smultronstallet (bergman)

la strada, 8 1/2 (fellini)

ordet (dreyer)

Yalnız teknik olarak sinemada varoluşçuluk nasıl ayırt edilir bilmem. Sadece felsefi anlamda varoluşçu sorgulamalara benzer, aklıma gelen filmleri ekledim.

@protector belirttiği gibi tarkovski ve bergman filmleri genel anlamda varoluşçu felsefe çevresinde gelişir.

türkiye'de de pek çok yönetmende var varoluşçu meseleler. reha erdem, demirkubuz'un bazı filmleri, nuri bilge, semih kaplanoğlu'nun üçlemesini izleyebilirsin.

+ eraserhead, ida, ordet (ve diğer dreyer filmleri) izleyebilirsin. özellikle "ordet" birebir kierkegaard felsefesinin anlatıldığı harika bir filmdir.

blade runner.
dark city.

protector'un önerdiği filmlerin yanında biraz "kof" kalabilirler elbette; ama yine iyi filmlerdir.

the man who from earth

(git:www.imdb.com )

sevimli ve sorgulatan tarzda bir filmdir.

Yani sozun ozu vpn acilinca nete hic giremiyorum yawu

hotspot shield dene derim.
kullanımı daha basittir ve hiç sorun çıkardığını görmedim.

eminönü'ndeki hayvan pazarına bir bakın derim. el altından t-rex filan bulabilirsiniz.

köy yumurtası satan bir yerden almanı tavsiye ederim dino yumurtalarını. diğer yerlerdeki yumurtalar sağlık açısından pek tavsiye edilmiyor.

t-rex ve hadrosaur türlerini alırken faturalı olmasına dikkat edin. hayvancağızlar çok kötü koşullarda türkiye'ye getiriliyor.

dinozorlarin nesli tukendi diye biliyorum ben?

orta-küçük ölçekli parklara t-rex dahil değil maalesef. en büyük triceratops veya benzeri tür koyabiliyorsun. prosedürleri iyice oku derim ilk başta, yanında mümkünse ve en en geç mesozoik dönem üzerinde uzmanlaşmış bir avukat bulunsun.

ruhsat almak da kolay değil ama esas olay ruhsattan sonra başlıyor. kuluçka makinelerini deep web'de bulabilirsin ancak, hiç araştırmadım ama en azından tanesi 150-200k ($) gibi düşünebilirsin, daha ucuz olacağını sanmıyorum. almak ayrı, getirtmek ayrı dert bu arada, onu da belirteyim...

sonrası, peysaj, kuluçkalandırma, beslenme olaylarına dikkat etme ve büyütme. alan olarak da mutlaka ama mutlaka ada tavsiye ediyorlar, malum sebeplerden ötürü... ve kişisel tavsiyem; uçucu yetiştirme lütfen, gerçekten hiç hoş olmuyor.

elimde 8 aylık bi acanthopholisim var. artık bakamıyorum, komşular sürekli şikayet ediyor. neymiş dinozora alerjisi varmış. artık insanlarla uğraşmaktan yoruldum. iyi bakacaksanız size bırakabilirim.

bende de Stegosaurus var.
tabi, henüz yavru.bilenler bilir, stegosauruslar irilikleriyle meşhurdurlar.
iki kalas bir heves aldım ama fazla hayvanlaşmadan vermek istiyordum ki bu ilanı gördüm.
adres neresi? göndertiyim bizim pençeyi(adı pençedir bu arada.)

bende king kong var. geçen arkadaşın parka 3 aylığına kiraladım. şimdi boşta yemek masrafları çok olduğu için yeni kiralayacak yer arıyorum. dinozor olmasa da onlar kadar kuvvetli ve vahşi bir hayvan sonuçta.

beyaz yakalıların da yeni fantezisi bu ha. ufak bir jurassic park açayım, kendim işleteyim vs. insanlar bu işleri ne kadar kolay sanıyor. bunun vergisi var, çalışan maaşı sigortası var, gırla gideri var, yok dinozorunun bakımıydı, yok yemiydi ineğiydi öküzüydü. zor işler. ben de bir ara düşündüm ama yok, astarı yüzünden pahalıya geliyor. bir arkadaşım açtı yakın zamanda ama o da nasıl ağlıyor. bırakın bence bu işleri. en temizi devlete girip maaşlı kadrolu bir indiana jones falan olmak. hiç değilse emekliliği var.

anneyle özdeşleştirdiğiniz duygulardır onlar muhtemelen. güzel yemek yapanları annenizle özdeşleştiriyorsunuzdur belki.

Eski usül kadın-erkek rolleri yumurtadan çıkmadı, normaldir.

kadın kısmısı olarak karışmayayım dedim ama chris rock'ın bir stand up şovundan kısa bir bölüm var bu konuya değindiği, "i like older women" diye yütüpte çıkar, çoğ komikli.

tabii ki. +10.000 puandır. bu devirde çay demleyebilen kadın bile çok az. benim erkek halimle yapamadığım şey yok.

+999 katılmamak elde değil. ben birilerine bişeyler hazırlarken muazzam zevk alıyorum. yiyecek hazırlarken yaşadığım mutluluk paha biçilemez.

neden oluyor sorusu, bana biraz derin bir soruymuş gibi geldi.
psikiyatriden felan anlamak gerekiyor sanki biraz cevaplayabilmek için.
ha, bana oluyor mu böyle şeyler? pek olmuyor. yani, bizde yemekleri genelde kız arkadaşım yapıyor ve bazen gerçekten harikalar yaratıyor.
böylesi durumlarda övgünün dozajını kaçırdığım oluyor tabi. arada "yıkama , yağlamayı kessen diyorum" gibisinden paylandığım olmadı değil hani.
tabi yemekten sonra bulaşıkların alayı bende.

cık. hiç yok.

annem çok güzel yemek yapar. gerçekten lezzetlidir. (bunu sonradan Freud'a bağlamayın diye yazdım.)

ilk sevgilim ilk yıllarımızda hiç yemek yapamazdı. son senede dolmaya falan başlamıştı ve gerçekten lezzetli yapıyordu yemekleri. ona bakışımda bir değişiklik olmadı.

son sevgilim benim için Türk yemekleri öğrenmişti. Ayrıldığımız gün portakallı kereviz yapmıştı hatta. ki tanıdığım en güzel yemek yapan insanlardan birisiydi kendisi; ancak maalesef Türk mutfağına dair yemek yapmıyordu. Zamanla onu da öğrendi. Anneme falan tarif sorup ingilizceye çevirip kıza anlatıyordum. her neyse, sonuç olarak onda da bakışımda bir farklılık olmadı.

cevap: yapsa da yapmasa da aynı. zaten dışarıda yemeyi tercih ediyorum her zaman.

her insan yemek yapabilir. dolayısıyla yok.

Yemek yapmayı, sunmayı seviyorum. Böyle şekilli falan. Yemek yapan kadın için öyle bir duygu beslemedim.

Ama bulaşık öyle mi? Yemekten sonra o baygınlığa rağmen bulaşığı yıkayan, mutfağı toplayan kadına sarılırım. Mutfaktan bir de elinde kahvelerle dönüyorsa işte o zaman sarılmakla kalmam, ağlarım.

Temizlik için de öyle, geri kalan her şeyi yaparım, toz alsın yeter. İşte onun yanaklarını sıkarım, boynunu öperim.

Çamaşır ayır, yıka, kurut, katla, dolaplara yerleştir, bunları yaparım. Ama ütü? Ütü yapan kadın! İşte ona sarılırım, saçını koklarım. Öhümm, ne diyoduk.

Yok, olayı yemek olan hatunlar hep "teyze" gelmiştir bana. Yaşı önemli değil.

anneyle ozdeslestirme, bence de...

cok da iyi birsey degil, bu halde.

kan vermedim. sağlık ocağına gitmiştim.
orada ki laptopında oyun oynayan bir doktor vermişti hemen raporu.
yalnız, lens felan kullanıyorsan söylemen lazım ki rapora eklesinler.

aile hekimi gerek görürse sevk ediyor hastaneye. dün bi haber vardı devlet hastanesinde 200, özel hastanede 60 tl diye. ben emsey hastanesine sordum 40 tl'ye veriyorlar ama hiç bi muayene falan yok. ondan sonra trafikte tek gözü kör ibneler ölüm saçıyo, o da ayrı bi mesele. keşke detaylı muayene yapıp ona göre verseler raporu

ben raporlarını aldım da bir problemden dolayı hala gidemedim randevuya.

aile hekimliğini aradım sadece göz raporu istiyoruz dediler. ben de devlet hastanesinden göz raporunu aldım.sonra gittim aile hekimliğine dünyanın en kıl tipiymiş benim doktor. tutturdu nöroloji raporu istiyorum diye. 200 tl devlet hastasinde. zar zor ikna ettim de aldım raporu. yan odasında görüştüğüm doktor sadece göz raporu istiyordu ona söyledim o da şaşırdı ne alaka nöroloji falan diye.

sonuçta bu ehliyet 5 sene daha geçerli değiştirmeyip 1 hafta sonra nörolojik bir sorun olsa vs. gibi argümanlarla üste çıktım da aldım raporu.

sonrasında doktorun verdiği raporu ilk göz muayenesi rapou aldığın doktora tekrar oynaylatmak lazım ama

www.haberturk.com

hastanedeki aile hekimine giderseniz 40 veya 60tl (hatirlayamadim) istiyor. iki de foto istiorlar.

saglik ocagindaki aile hekimi ucretsiz Verdi raporu. tahlil vs istemedi. ayakustu ufak bir control yapti sadece, tansiyon vs.

kendine yakışanı yap.

o cümleyi kurduktan sonra yapma bence.

Daha önce paketi o cümleyi kurmusken şimdi tersini yapmak saçma olur. Boşver sen ver paketi düzgünce. Hem eşek değilse yaptığının yanlış olduğunu bir kere daha anlar belki.

@brk ben de kadinim evet ama kadina karşı özellikle bir olumsuzlugum yok, birlikte sigara içtiğimiz, evlerine yemeğe gittigim biri. işyerinde onun amiri durumundayım. ha şu var bunların bu çenebazlıkları beni sinirlendiriyor. ders alsin istedim.

Sağolun bu arada, umarım anlar o günkü (ve diğer günlerdeki) boş muhabbetini. kendi odamda dursun paket:)

valla ben olsam "kimse ayıpladığını yapmadan ölmez" yazılı bi notla masasına bırakırdım. hem mesaj sadece o kişiye ulaşır, kimsenin yanında rencide etmemiş olursunuz hem de içiniz rahatlar :)

aklıma aldrin justice geldi :)

bence,yere düşmüş birisine vurmak vicdansızlıktır.
diyeceğinizi demişsiniz. uzatmanın alemi yok.
pakette de ne varmış acaba, merak ettim!

rakicandir arti 1.
artik yapmamalisin. sen yapacagini yapmissin.

bu intikam değil, bu ceza.

Az once kız, paketini almaya geldi, daha da meraklı olan bir baska hanim kizimiz icinde ne olduğunu sordu. dinsizin hakkından imansiz gelir demek ki :) erdemlilik ile olan imtihanimi gecirttiniz, tekrar tesekkurler

zannetmiyorum.
hepsinin mekanizması farklı, farklı.
arada, bir santim bile fark olsa tam oturmayacaktır ve
çalışsa bile verimli çalışmayacaktır.

İnternetten, PC'den uzaklaş.

En seviğin 10 etkinlik,
En sevdiğin 10 kişi,
En sevdiğin 10 yer listesi yap.

Sonra bunları elinden geldiğince kombinle.

Mesela en komik kuzeninle, en sevdiğin cafe'de en sevdiğin bişi yap..
Harekete geç.

böyle şeyler tıkanıklıklardır hayatta, tıkanıklıkları da hareket açar.

Telefon et.
Sevdiklerine, özlediklerine. Hatta rastgeleet.
Senin için önemli olmasa da sen aradın diye mutlu olacak birileri vardır.
aç hal hatır sor.

Kedi bul sokakta.
mıncıra mıncıra sev. kaçana kadar sev.

çay iç, müzik dinle.

İlaç sensin.


tedavi et kendini.

umarım faydası olur, mesela böyle bir şarkı dinle:
www.youtube.com

Bilgisayardan uzaklasmani bende tavsiye ediyorum. Ayrica cok klise olcak ama spor yap. Inan ozguven arttiriyor. Kendini sevmeye basliyor insan.

youtube'ta iyi hissetmek kanalına gidip oradan sana uygun olabileceğini düşündüğün videoları izlesene. hatta iyi hissetmek kitabını da alıp oradaki önerileri uygulayabilirsin. kendi düşüncelerinle kendi kendini yiyip bitirme. kimse senin değersiz ve işe yaramaz olduğunu düşünmüyor çünkü.

@mhm
Şarkı çok hoşmuş :) Şu an için internet ve pcden başka bir dostum yok desem yalan olmaz.Pazar günü okudğum yere gidiyorum, okul başlayınca ordaki ortamım buraya nazaran daha iyi.İyi dilekleriniz için gerçekten kalpten teşekkür ediyorum.

@duyurumvar
1.5 sene spor yaptım kendimce.Bu dönem maddi olarak zorladığı için bırakmak zorunda kaldım.Yoksa para ve zamanım olsa hayatımın sonuna kadar spor yapabilirim.

@nathanieltroy
Geçenlerde dediğiniz kitabı notlarım arasına almıştım.Ama kişisel gelişim kitaplarına olan ön yargımdan daha sonra vazgeçmiştim.Dediğiniz kanala şimdi bakıyorum, kitabını da bulursam alıcam.

Hepimiz zaman zaman böyle dönemlerden geçiyoruz,yalnız değilsin.
İnternetten,pc'den uzaklaş diyenler olmuş.Hem katılıyorum hem katılmıyorum.
Katılıyorum: mesela git kitap oku,ne bileyim yürüyüş yap,koş. imkanın varsa git kendine bira ısmarla güzel bir yerde.
Katılmıyorum: İnternette oyun ve pornodan başka milyonlarca şey var. Mesela derslerine yardımcı olabilecek siteler mevcuttur mutlaka (mesela coursera).Bunları çalışabilir,izleyebilirsin. Bunun dışında internette beğenilerine ve zevklerine dair sitelerle kendini eğitebilirsin (annem mesela resim yapıyor baka baka).

bir de kendini motive etmeye çalış,motivasyon veren sözler oku (ben pinterestte sürekli takip ediyorum). bana mesela en çok ayakta kalma azmi veren söz şu olmuştur:
"az zamanda çok ve büyük işler yaptık"
kısa sürede bir sürü yapabileceği hissi uyandırıyor ve en azından zamanımı değerlendirmeye çalışıyorum bu sayede.

umarım bu durumdan çabucak kurtulursun.

iyi hissetmek kişisel gelişim kitabı değil yalnız,
birçok psikiyatristin biraraya gelerek oluşturduğu nispeten
bilimselliği olan bir kitap, bilginiz olsun dedim.

acaba zaman, zaman hepimizde peyda olan ve uzun süre kalıcı olmayan nevrotik hallerde misin, yoksa daha ciddi sıkıntıların olduğu için mi bu sorunlarla boğuşuyorsun?
bence iyi bir psikiyatriste gitsen iyi olur.
iyi psikiyatristten kastım, derdini, tasanı tartıp ona göre hemen ilaç "dayıyan" esnaf zihniyetli olmayan psikiyatrislerdir elbette.

psikolog değil ama; psikiyatrist var; Cengiz Güleç
madalyon psikiyatri
(git: www.madalyonklinik.com)

Temel 2 nedeni söylemişsin; bilmemek ve umursamamak.

Adam tereddütte kalsa bile(!) o kelimeyi google'a dahi yazmıyor. Önemsemiyor çünkü.

Eskiden imla hatalarından sözlükten uçurulanlar olurdu. Nerden nereye işte.

O kadar abartmanın gereği yok. Çok fazla var olduğu için normal karşılıyorum artık. Geri zekalı değiller. Sadece bilmiyorlar.

Örneğin sen de 'geri zekalı'yı birleşik yazmışsın. Bu seni geri zekalı yapmaz. Sadece bilmediğin için öyle yazıyorsun.

imla hatası gördüğünde uyardın mı yapan kişiyi. bilmiyordur yada farkında değildir belki. ben çok kişiyi uyardım teşekkür etti.

bazen hızlı yazıyorum, bazen tek parmak iphone'da yazıyorum, sonuçta hata oluyor. bazen fark edip düzeltiyorum (hızlı yazma kaynaklıysa) bazen de üşenip düzeltmiyorum (tek parmak kaynaklıysa. zaten başparmak tendonu telefonu çok kullandım mı ciddi ağrımaya başlıyor)

sürekli yapılan bir hata söz konusu değilse çok da takılmamak lazım. akademik makale yazmıyoruz

@ tranceforresuminglife bu söylediğine paralel olarak ben de seni uyarayım. 'ya da' ayrı yazılır.

@2 gibi bir cevap geleceğini biliyordum, gerizekalı hadi neyse ki sözlükte bile başlığına girersen kullanılıyor yani. böyle birleşik kelimeler değil de ekler benim sinirimi zıplatıyor.

Zeka ile ilgilisi yok, ne doktorlar muhendisler var Turkce yazamiyor. Bu tamamen ilgisizlik, bos vermislik.

Ne dusunuyorsun derseniz, ben ciddiye almakta zorlaniyorum. Yazi yazma gibi ilkokulda ogrenilen cok temel bir seyi bile duzgun yapamayan bir insanin baska seyleri duzgun yapabileceginden supheliyim.

abartmak istemiyorum, ama kontrol edemiyorum gerçekten. (İstisna olmadığını bildiğinde, 1 değil 2 değil.. olduğunda)

teşekkür ederim.

maksadım @2 olmak değildi. bu başlık ile oluşan ironiyi göstermek istedim sadece. ben de çoğu zaman doğruluğundan emin olamadığım kelimelere google'dan ya da tdk'dan bakarım. söylediğin gibi gerizekalı gibi kelimeler basit hatalar. öğrenmek ile geçen şeyler değil yani. ben en çok eklerde yer alan sert ünsüz olayına takılıyorum. bu hata bırak sözlüğü, hürriyet, ntv gibi haber sitelerinde bile sık sık yapılıyor.

örneğin: 1995'de
doğrusu: 1995'te

bir de gidecek yerine gidicek, yapmayacağım yerine yapmıyacağım falan yazanlar var. bunlara da çok kıl olurum.

@crown

Değinmeye çalıştığınız noktayı anladım fakat yine de ekleme yapmak zorunda hissettim, doktor veya mühendis olmanın tek başına bir zeka belirtisi olmadığının herkes farkındadır umarım.

bunlara ek olarak, boşluktan sonra nokta koyup cümleye başlayanlar var. ben de hepsinin geri zekalı olduğunu düşünüyorum. evet.

Zekayla ilgisi yok.
1. gercekten bilmiyorsa egitimsizlik
2. Biliyor yapmiyorsa umursamazlik
3. Imla kurallarini sallamamak yada kasitli imla hatasi yapmak cok protest bi durustur ama bu paradigmayi henuz anlayamayan insanlar da cogunlukta

Geri zekâlı da şu an benim yazdığım gibi yazılıyor mesela.

Benim bir arkadaş var fizikçi zeki bir çocuk ama bir cümle yazsın on tane imla hatası yapıyor. Bu yüzden aptal demek istemiyorum ama kafa oraya basmıyor demek ki kimisinde.

hızlı yazarken oluyor, çok takmamak lazım boyle şeyleri. ne yazdığını anlıyorsan sorun yok bence.
bence asıl sorun bunların nedenini saatlerce düşünüp, faşizan bir tavırla yermek.

İmla hatalarını çok fazla yapanların yazdıkları yazılar, zaten bana bir şeyler katan veyahut okumaktan keyif aldığım yazılar olmuyorlar.
Nasıl tanımlamalı bu arkadaşları?
Yazılı ifadede kabiliyetsizler olarak tanımlayabiliriz kendilerini.

ammada abarttiniz be. takmayin bu kadar. sozlukte gorurseniz hakaret edeceginize uyarin bi zahmet. olmasi gereken bu.

@tranceforresuminglife
"amma da"
"bir zahmet"

not:ben bunları engellemiyorum ama küfredenlerin kimdir nedir'ine şöyle bir bakıyorum,çoğunluğu maç ya da gündem üzerine yazılmışsa engeli basıyorum hemen.

@rakicandir aynen genelde oyle. kurallara uygun yazmayan da cok.

ucuz fiyatla koyman gerek 200'e aldığın botu 150-160'a koyarsan kimse almaz.

Zebramo gibi sitelerde gider sahibinden'den ziyade.

cekilmis gayfe'nin dediğine katılıyorum, hijyen bazında ürünler olduğu için kimse oralı olmuyor pek o yüzden albenisi olsun - alan kişiyi ikinci kez düşündürtmesin fiyatında olmalı.

letgo.com'u da deneyebilirsin, böyle şeyler çok ve pahalı da satıyorlar. belki sen de birilerini bulabilirsin. donanımhaber forumlarına başlık falan da açabililirsin ama ölücülerle uğraşman gerekebilir. :D

OLur, olur; ama gayfe'nin de dediği gibi ucuza koyman gerekir.
Bu, elektronik eşyalarda da böyle.
Gittigidiyor'dan çok daha iyisini aldığım için PC'min eski ekran kartını satışa çıkarmıştım da, ilk başlarda kimse ilgi göstermemişti istediğim fiyat üzerinden.
Fİyatı düşürünce pm'den mesaj manyağı olmuştum.

1 kez bile giysen 2. el satış fiyatı ürünün yarı fiyatıdır.

Ben bu şekilde yesyeni ve kullanmadığım pek çok şeyi sorunsuzca sattım, aynı şekilde 1 kez giyildi diye cekilmis gayfe'nin dediği gibi 200'lük malı 160'a almam gider sıfırını alırım.

Direkt %50'ye düşür fiyatı.

valla ben imkanı yok satılmaz dediğim bir bilgisayara ilan açtım, 3 günde ederinin üzerinde satıldı. neden ederinin üzerinde satıldı? mal sahibi öyle istedi öyle açtık ilanı.

yani düşününce ikinci el ile sıfırı arasında fark olsun ürünün durumu iyi olsun falan diyoruz da pratikte bunlara bakmadan alan insanlar da var.

sahibinden gerçekten etkili. koy ilanı satılmazsa da satılmaz. ayrıca letgo diye uygulama reklamları dönüyor onu da bir dene istersen

Kadınsan modacruz ve gardrops var.

seçeneklerimiz sadece bunlar, başka öneri istemiyorum açıkçası.

siyah olan.

bende şunun www.hepsiburada.com siyahı var bayağı seviyorum.

kullanışlılık ve şıklık açısından west loop olanlar. renk olarak da ben yeşili çok beğendim. farklı olur hem.

Bütün sorulara cevabım 2 numara, yeşil renk çok hoş.

ben hepsine 1 diyorum. genel kaninin aksine yesil bence en kötüsü.

Ben de 3. diyorum. Yeşil konusunda renk sevmeme rağmen, tonu çok sırıttı

yeşil çok şık duruyor.
sonuncusu, zaten çok iç karartıcı.
1. olan da eh işte.

3

sırf oba dediği bir reklam için 3 milyon alması.