2012 model opel corsa ile eşim kaza yaptı ve hava yastıkları açılmasaydı, eşim allah korusun vefat edebilirdi. artık o araçta metal yorgunluğu olabilir. japon araçları genelde yere yakın ve kazalarda dezavantajlı. bence biraz ekonomini sıkıp daha yeni bir araç almanı öneririm. hiç bir şey sağlıktan önemli değil bence.

japon olmasa değiştir derdim. bakımları yaptırın, bırakın masraf olsun ama buna değer. para verip yepyeni alacağınız arabanın kalitesi de fiyatına göre uygun olmayacak çünkü her şey dehşet pahalılaştı.
yaptırıp tepe tepe kullanın

@mikahakinen, çok geçmiş olsun öncelikle. Bu araçta da 2 adet hava yastığı ve abs mevcut. Sizle aynı fikirdeyim, ancak tüm şartları zorlasam bile yine düşük model ve benzer sorunları olabilecek araçlara yetiyor ekonomimiz. Hiç arabaya binmeyelim desek, ufak çocuk da olduğu için gerçekten ihtiyacımız var. Merkeze uzak yaşıyoruz artık.

Japon olmasa bas geç derdim. Honda mı? Eğer öyleyse yaptır geç. Bir 10 yıl daha rahat binersin. Sonrasına sonra bakarsın. Şu an borçlanmaya değmez.

abi sen o corolla'yı satacaksın. satmadıkça beynini kemirecek. sat, rahat et.

olmadı tekrar benzerini alırsın.

daha çok şehir içi kullanıyorsan bence idare eder, hatta masraf bile yapma bu şekilde gitsin gittiği yere kadar.

ama uzun yola çok çıkıyorsan güvenli değil, aile çoluk çocuk falan girince işin içine daha güvenli bir araca binmek gerek diye düşünüyorum. ne kadar sakin kullanırsan kullan bin bir türlü manyak var.

elbette yaptır.
hele mazda ise kesin yaptır..

datçayı sever. alaçatı dediğimiz yerde çok abartıldı. çakma yunan adası orası.

"Kaş'a ben hiç gitmedim. Sanki Alaçatı'ya en yakın yer orasıymış gibi geliyor?" diyenler sebebi ile şimdi Kaş da Alaçatı gibi.

bozcaada

Bence sığacak Size uygun

Alaçatı seviyorsa gürültü kopkop seviyordur. Zerre sevmediğim için Alaçatı seviyesinde sevmediğim bir yer düşündüm bulamadım. Datça ve Bozcaada OK'dir.


Kaş'a daha fazla bulaşılmasın, Alaçatı'nın gürültüsü hala orda yok, olmasın.

Akyaka/Gökova

Marmaris/selimiye

Ben de arkadaşınıza benzer bir kafadayım, yalnız yer değil deneyim kovalıyorum, airbnb o yüzden kesmiyor. Sentido Lykia'yı bir inceleyin derim.

Uzun süredir böyle. Giderek azalan bir kalite seviyesi olduğu bir gerçek. Ama bence kalite bakımından sözlükte bir kırılma noktası varsa webrazzi olayı ve akabinde moderasyonun toplu istifasıdır. O günden beri sözlük inci sözlüğe doğru hızla ilerliyor.

la casa de papel virali gibi birşeydir belki izlenme oranları düşük geldiyse son sezonun

burası da sözlük gibi çöp olma yolunda ilerliyor. birkaç gündür ne zaman baksam sözlükte kadın videoları, kadın başlıkları. burada şu kadın güzel mi, bu kadın ne kadar seksi soruları. her yer reklam ve çöp dolu.

2007'ye kadar olan entrylere bakiyorum,troller bile kaliteli icerik giriyor,şimdiki entryler haber sitelerine yazilan yorumlardan daha özensiz ve kalitesiz

valla şu an yerlerde. inci sözlükten farkı kalmadı. eskiden gerçekten bir şeyler bakıp öğrenir bilgi alırdık. şimdi kafa la casa de papel, ben fero, norm ender, aleyna tilki.

Yaz tatili diyedir belki ama gittikçe düşen bir seviye olduğu kesin

alternatifimiz yok mu ?

depresyonda olabilirsin. dogal bir durum degil bence.

yaşın kaç bilmiyorum ancak benzeri şeyler bende de var. belki belli duygularda hislerde doyuma ulaşmış olabilirsin. sevincin üzüntünün en yüksek dozda olanlarını bir kaç kez yaşadıysan yaşla beraber normalleştiriyorsun. zamanımızda her şey hızlıca yaşanıp geçiliyor. bununla da alakalı olabilir. aklı selim bir insansan ve halen daha sorguluyorsan hayatta çoğu şeyin ne kadar kalıp ve boş olduğunu anlamanda sebep olmuş olabilir.

Depresyon, ya da anti depresyon ilaclarını hali hazirda aliyosan yan etkisi

senin durumundayım.

şöyle bir site var: gucvefitness.com

erkekse %15-20, kadın ise %25-30 aralığında olması muhtemel.

Beslenme alışkanlığındaki hataların göstergesidir skinny fat olma durumu. Sadece kalori hesabıyla yetinmeyip alınan protein, karbonhidrat ve yağın da dengelenmesiyle çözülebilir. FatSecret uygulamasını telefonunuza indirip etkin şekilde kullanmanızı öneririm.

4 saat ideal. 10-15 dakikalık bir mola ama bu molada biraz yürüme hatta 6-7 kez hızlıca çömel kalk gibi kan dolaşımını hızlandıracak şeyler yaparsanız harika olur.
araç için bi rşey diyemiyorum.

vücut yorulmaz zaten, algın otomatikleşir. 2 saate bir benzinlikte 10 ar dk mola versen problem olmaz.

Yasal sınır günlük toplam 9 saat. kesintisiz olarak en fazla 5 saat sürüş yapmak gerekiyor.

Gerçek durum yaşınıza ve bünyenize bağlı olarak değişir. Ben 42 yaşındayım. Günlük toplam 9 saat zorluyor, hatta konu ile ilgili bir soru sormak üzere girince sizin sorunuzu gördüm.

Kendim kullanırken genellikle 3 -4 saatte bir en az 20 dakikalık mola veriyorum. Mola vereceğim yerleri önceden belirliyorum.

toplam 5 saat hiç sorun değil. 6-7 saati geçtikten sonra algılarım yavaşlıyor. Hızım da düşüyor. Çok fazla mola verince de yol uzun sürüyor ve o da dikkat dağıtıyor.

Tekerleklerin yıpranması uzun süre kullanımdan çok kullanım tarzına ve gitiğiniz yolun yapısına bağlı. Ani gaz - fren, virajlı yol, patika yol daha hızlı yıpratır ama günlük kullanım süresinin bir etkisi olmaz.

Araç açısından mola verme zorunluluğu için akklıma iki neden geliyor o da virajlı ve rampa (iniş ya da çıkış) bu biraz da aracınızın özelliklerine bağlı.

Örneğin LPG li araç daha fazla hararet yapar, yokuş ve virajlı bir güzergahta gidiyorsanız ve aracınız da biraz eski ise gözünüz hararet göstergesinde olsun. Fan sesini dinleyin. Bazı araçlarda da sıcak havada çok sık fren yaparak rampa aşağı inerseniz (örneğin dağdan aşağı iniş) frenler şişebilir, bazı otomatik vitesli araçlarda da yüksek sıcaklık hatası verebilir. Böyle yerlerde de mola vermeyi düşünmek lazım.

benim aracım 2-3 saat aralığında dikkat eksikliğini anlayıp rest recommendation veriyor, yani benim 2.5 saatte bir filan dinlenmem lazım.

benim limitim 3-5 saat arası degisiyor. ne zaman yorulursam mola veriyorum.

bence en ideali üç saat falan. benim üç saatten sonra gözlerim dalmaya başlıyor. odaklanamadığımı fark ediyorum. yalnız başımaysam bağırarak şarkı söylemek işe yarıyor ama yine de fazla zorlamamak lazım.

toplamda da bir seferde 8-9 saatten fazla hiç kullanmadım. zaten belim ağrıyor bir zaman sonra.

İşe yaradığı bilimsel olarak kanıtlanmış. Bununla ilgili deneysel çalışmalar var. Ama kime gittiğine göre değişir tabi sonuç.

Psikolog yönlendirme yapmaz. Yonlendiriyorsa psikolog değildir.

Daha çok öz farkındalığınızı arttırıp olaylara farklı, yeni, alışılmadık perspektiflerden bakmanzi ve olayları tekrar
ve sağlıklı anlamdirmanizi sağlar.

Psikologa gitmedim, psikiyatriste anlattım, ben anlattım o dinledi, en son rasyonel açıklamalar ve tavsiyelerde bulundu, birkaç seans böyle geçti. ilaçsız bayağı bir ilerleme kaydettim. Psikiyatriste gitmenin şöyle bir avantajı var, ilaç gerektiği an söylüyor ve başlıyor/başlamıyorsun ama psikologun ilaçlarla herhangi bir yönlendirmesi vs yok, o açıdan içim rahat etmezdi, daha bir alt kümede kalıyor sanki.-bu süreçte psikolog yardımı da almış birisi

Cok eskiden uykusuzluk sorunu icin gitmistim. Bir ise yaramadı, biraktim. Uykusuzlukla yasamayi kabullendim.

Dinliyor ve yonlendiriyordu aynı zamanda.

valla burda bir sürü kez anlatıldı anlattık. psikolog bakış açısı kazandırmaya çalışır, dert çözmez. gidip faydasını gören de var, görmeyen de. öy yargılı gidersen beklentin karşılanmaz.

devlette psikiyatriste gidersen de şu oluyor: tam tamına 3 dakika seni dinliyormuş gibi yapıyor, 3 dakika süre dolduğu gibi eline bi reçete verip yolluyor, verdiği ilaçlar hiçbir boka yaramıyor tekrar gidiyorsun bu sefer tam tamına 1,5 dakika süre dolduğu gibi eline başka bir reçete verip yolluyor, o ilaçlar da bi boka yaramıyor yine gidiyorsun yine tam tamına 1,5 dakika boyunca inanabiliyor musun tam tamına 1 buçuk dakika seni dinleyip 1 buçuk dakikayı 1 saniye geçtiği anda eline başka bir reçete verip yallah diyor o ilaçlar da bi boka yaramıyor derken böyle bir döngüde gidiyor, tek yaptığın doktorun anlaştığı ilaç firmalarının kotasını doldurmasına yardımcı oluyorsun ve sen de her gün bitişine bir adım daha yaklaşıyorsun.

yarıyor.

genelde dinler, sorular da sorabilir.
bazen karşılıklı diyalog da olur, ama yönlendirmeden ziyade kendi kendine çözmene yardım ediyorlar.

bazen "ne konuştuk ki şimdi?" ya da "çok boş geçti" falan diyebilirsin seansa göre, ama zaman vermek lazım.
iyisini bulursan terapi orta ve uzun vadede faydalı bir şey.

istersen istanbulda suadiyede guvenilir ve iyi egitimli bir klinik psikolog/psikiyatr onerebilirim. benim guvendigim, fayda gordugum bir insan.

yarıyor. daha önce senin aklına gelmeyen çıkışları oluyor.

kesinlikle doktora bağlı

Ciddi bir sağlık sorunundan sonra gittim psikoloğa. Hem sağlık hem de iş mevzuları hakkında konuştuk. Daha önce başka bir psikoloğa gitmediğim için kıyaslama şansım yok ama hiç memnun kalmamıştım. Sürekli “eee, anlatın” triplerindeydi. Bi noktadan sonra sıkıldım çünkü bu konuşmaları kendimle de yapabilirdim. Tamam ben daha çok konuşayım ama insan karşıdan da bir şey bekliyor. En azından “şu yolu izlemelisiniz, bu sizin için daha iyi olabilir” şeklinde bir şey bekliyor insan.

Yariyor.

Öz farkindaligini artirip sana sorunlarini cözebilmen icin gereken icgörüyü kazandiriyor.

açıkçası yeni araçlarda bu raconu kesmek zor tamamen mekanik olabilir yazılımsal da olabilir.

yakıt ve yakıt sistemiyle ilgili de olabilir diye düşünüyorum.

Hararet müşürü sebeplerden biri haberiniz olsun. Biraz Dur kalk yaptıktan sonra mı gaz yemeyip stop ediyor? Akan trafikte sorun yok ama biraz sıkışınca trafik araba gaz yemeyip stop ediyor, sonra araba soğumadan çalışmıyor?

Evet hocam genelde trafik sıkışık olduğunda gaz yemeyip stop ediyor. Sonra soğumadan çalışmıyor. Sorun nedir?

(bkz: yakıt filtresi)

Kalitesiz yakıt almışsın sanki

Hararet müşürü doğru sıcaklığı ölçemiyor o yüzden arabanın o sıcaklıkta vermesi gereken yakıt karışımını yapamıyor. Benim kronik sorunumdu, servise falan gittim çözemediler.yabancı Forumlardan buldum. Kendim değiştirdim. Sorunum çözüldü, 10 kere yolda kalmıştım. Tabi bu ihtimallerden sadece 1 tanesi.

Peki sizin araçta hararet hatası vermişmiydi ekranda? Bende bir işaret vermedi

turbo arza vermesin dikkat et. turbo dizelse gaz yemiyorsa turbo sıkıntılı olabilir. bu sıkıntı büyük bir arıza olabilir.

aracı hiç periyodik bakıma sokmamışsın gibi emareler bunlar. motor boğuluyor gibi sanki.

Bende de boyle bir sorun olmustu. Benzin pompasi arizasi cikti.

dizel araçta benzerini yaşamıştım sorun mazot pompası idi. sizde de benzin pompası gibi.

sogumadan calissa idi o zaman benzinle alakali (filtre/pompa) bir sikinti var derdim ama "sogumadan calismiyor" dedigin icin sogutma sistemi ile alakali olmasi lazim. devirdaim pompasi, hararet musuru, yada baska bilmedigimiz bir sensor olabilir. bir bilgisayara baglamakta fayda var, belki bir ariza kodu verir, her ariza kodu isik yakmaz.

motor kulagini neden degistirdiler anlamasi zor, titriyor dedigin icin herhalde...

Hararet göstergesi normaldi, hararet lambası da yanmıyordu. Çıkartınca gördüm pas tutmuş. Dediğim gibi sebeplerden 1 tanesi. Aklınızda olsun.

Naptın arabayı?

Servise bıraktım perşembe günü halen dönüş yapmadılar, açıklama kısmına sorunların hepsini yazdım bakalim servisin aramasını bekliyorum

2 kere servise bıraktım çözemediler sorunu su an gene araba stop ettim yolda kaldım çekici bekliyorum

meguiars çöp. cidden çöp. alma.

gyeon, chemical guys, auto finesse, auto glym, kenotek tavsiye ederim.

likit wax değilde püskürtmeli sıvı cila uyguluyorum genelde aracıma. kenotek bu konuda çok iyi.

izmirde oturuyorsun sanırım. ışıkkent tarafında parlatan adamlar'ın dükkanı var. oraya gidersen sana yardımcı olurlar. bu tür konularda orası bir cennet :)

paste, pasta tarzı şeyler alma direk cila al. pasta boyayı inceltiyor düzgün yapmazsan boya renk farkı olabilir.

Koyu renk fusso. Japon malı. Piyasanın en iyilerinden.

En kral boya koruma 6 ay en kral seramik kaplama 1 yıl dayanır. vereceğiniz paraya dikkat edin.

Dışarıda yaptıracağınız işlemlerde cila boya koruma veya seramaik işleminden önce mutlaka pasta işlemi yaparlar.

Kendiniz yapacaksanız Hiç markalar ile uğraşmayın. ÇBS Belko cilayı araştırın. Bir de üstübü alın yeterli. 2-3 ayda bir uygulayın

çünkü aracın devri düşük, devir arttıkça kayış klima kompresörünü daha hızlı çeviriyor. kompresör gazı daha fazla miktarda ve hızda sıkıştırıp püskürtüyor ve soğuk gaz ortamda daha hızlı dolaşıyor.

klima gazı eksik olsa boruda buzlanma yapar, arada bi soğutur sonra soğutmaz.
klima gazı hiç olmasa sadece hava üfler.

bana klima kompresörü sorunu gibi geldi.

Oligomer normal bişey mi bu yani? Bir arıza yok mu diyorsun?

Cliolara fabrika montaj hattında farklı marka klima kompresörü takıyorlar. Kompresör markan mais ise bu yaşadığın normal.

Fakat klima kompresörünün markası delphi, valeo, hella ise bu yaşadığın anormal. Bu markalar rölantide yani 950 devirde soğutmaya devam eder. Araç dururken klima açıksa rölanti valfi, rölantiyi 100 devir arttırır 950 ye getirir kliman soğuk üflemeye devam eder. Eğer klima kompresörün markası mais değilse muhtemel sorunun rolanti valf arızası. Araç 950 devire gelemediği için kompresör devreye girmiyordur.

Kısacası aracında ki kompröser markasını bilmeden buradan ne söylersek havada kalır.

motor gücü nedir?

1.5dci

90hp

araç fan açıyor mu ? normalde klima devreye girdiğinde fanın düşük devirde dönmeye başlaması gerekir. klima açık olduğu sürece de fan düşük devirde dönmeye devam etmeli.

araç dururken vites boşta bir süre motor devrini 1300-1400 devirde tutun. soğuk üflemeye başlıyor mu bir bakın.

Dururken de Fan çalışıyor ama soğuk üflemiyor. Çok nemli bir hava üflüyor sanki. Camı açınca daha rahat nefes alıyorum.

Sanmıyorum ya, biz de 7-8 senelik aracı 70 binlerde falan satmıştık, 2-3 kişi baktı biri de düşürdünüz mü falan demedi, zaten az çok belli ediyor araç kendini.
Bir de bakıma giriyorsa serviste zaten girdiği çıktığı km belli o da bir etken de böyle sorduğunuza göre gitmediğinizi varsayıyorum.

işte bu yüzden tüvtürk sizden aracın km'sini alıyor. bir sıkıntı olmaz. kaldı ki bu km'ler km düşürülecek km'ler değil. genelde 150-300 bin arasında yapılıyor.

İlanda özellikle belirt km'de oynanmadığını. Fiyatını da bu yüzden en az 5 bin fazla yaz. Az yazarsan inanmazlar.

Yilda 10bin km cok da olaganustu dusuk degil.
Aracin genel olarak temiz ise zsten ikna olacaktir alici.

geçen yıl arkadaşın 7 yıllık fiestası 76 bin km de aynı gün satıldı.

marka önemli o işlerde km çekmeyi anlamak çok zor. anlayanda çok az yer var. zaten fiyatını yüksek koyarsan alıcılar arar.

alınmaz demem ancak ben almam. illa otomatik vites alacaksan opel corsa easytronic öneririm. robotik bir şanzımandır. çok konforlu değildir ancak sıkıntısı otomatik sıkıntısı değildir.bu fiyatalar corsa d 2011 2012 eaystronic 1.2 alınabilinir.

Yazık günah bu paraya. Fiesta kovalayın.

indirim bitmeden önce 64e egea 74e clio vardı manuel.
2010 sonrası fiestalara bakın lpgli otomatik temiz denk gelebilir. 2005 model arabaya değmez fiyatlar aşırı şişik. Aceleniz yoksa biraz daha bekleyin ötv indirimi gelirse şişirdikleri kısmı mecbur indirecekler. ötv indirimi biter bitmez 10bin koymuşlar üstüne resmen. Tabi günümüzde her an daha da zamlanabilir sonra bana sövmeyin bekledik zamlandı diye.

14 yaşında boş paket arabaya 50bin lira istemek :d fiesta, clio kovalayın

alınır. eğer manyaksan

net söylüyorum alınmaz.

bu fiyata daha yüksek modelde dizeller bile mevcut.

asla değmez

50-55 bine kazasız iş görecek araç fransız reno-pejo-citroen ya da fiat grubundan alınabilir.

bunların 1.4 2011 model ve üzeri olanlarına bak.

www.sahibinden.com

Abi naptin? Araba polo. Araba 2005 model. 50bin tl?? 2005 model arabaya 50bin verilir mi? D sinif arac falan olur anlarim. Polo bu.

Ben sahsen fiesta, 308 falan kovalardim o paraya biraz daha yuksek model.

bu fiyata d segmenti araç alırsan elinde patlar demedi deme. herkes bilir daha konforlu araca binmeyi lakin ne kadar yaşlı ve km olarak yüksek araç alırsan kendini o kadar sıkıntılı sürece sokma ihtimalin yükselir. yoksa baktığında herkes 2000 model range rover alır bu fiyata.

elinden geldiğince kaliteli ve masraf çıkarmayacak bi araca yönelmeye çalış ki buda düşük km ve yüksek yaşla mümkün gözüküyo. konunun aciliyeti yoksa biraz daha birikim yapıp auris almanı öneririm.

Başlangıçta bu şekilde olması daha iyi olur gibi geldi bana da. Ağır spor olmasa bile vücudun o sisteme alışması için zaman geçmesi gerekecek. Üstüne, haftada 2-3 gün yapayım, hayat boyu devam edeyim düşüncesindeyseniz, ilk baştan bu kadar yüklenip soğumanın da bir anlamı yok gibi.

Saçma değil, aksine mantıklı.

yanlış. 3 gün spor 1 gün dinlenmede zaten 3 gün art arda aynı kas grubunu çalıştırmazsın. ama 1 gün spor 1 gün ara o kadar ekstrem fayda sağlamaz. yani yapmak için yaparsın.

mantıklısı bu zaten.

arkadaşım yakın zaman önce bu ameliyatı oldu. şu operasyonu ertelediğim her güne pişmanım diyordu.

denizde/sporda flu görmek , özellikle tatilin tadını çıkartamamak
gözlüğün kışın dışarıdan içeriye girince buğulanması
yağmurda görüşünü kapatması
baş ağrısı yapması
güneş gözlüğü kullanamamak
yazın cilde değen yerlerinin yara olması
lensi her gün çıkarıp takması temizliği gözde kuruluk yapması batması çıkarınca bile saatlerce kuruluğun gitmemesi vs. vs.

ben de kısa bir süre sonra olmayı düşünüyorum.

internetten ameliyat videolarını izleme, vazgeçen arkadaşım var sırf bu sebepten.

always charge'a tamamen katılmakla beraber: 2011'de benimle aynı ameliyatı olmuş (ve ameliyatlı haliyle ameliyat yapabilmeye devam edebilebilen) bir cerrahta bu ameliyatı oldum, geçen sene. Şunu fark ettim, çocukluğum dahil hiç bugünkü kadar net görEmemiştim. Her sabah-öğle-akşam cerrahıma dua ediyorum. Ama şu da var: sen dahil başkaları da bu ameliyatı olmasın ki, biz boşuna olmuş olmayalım. Dünya gözlüklülerle güzel.
Öpüyorum, sevgiler.

ben oldum, hic pisman olmadim

Olumsuz yani, sonuçta Ameliyat ve çok ufak bile olsa riskleri var.
Şu ana kadar ameliyat olup memnun olmayan kimseyi görmedim.

gözünüzün numarası astigmat var mı yok mu derecesi çok önemli. ben geçen ay oldum ve çok uzun sürede görüntü netleşti. hala belirli bir mesafe çok netleşmedi. evet konforlu gözlüksüz olmak. ama gözlükle gördüğüm gibi net değil herşey. doktor 3 ayı bulabilir oturması dedi. ki başta 3 gün demişti. iyi araştırıp konuşmak lazım.

kuzenim yaptıralı çok oldu, iyi bir hastane de de yaptırdı ancak arada batma oluyor dediğinde çekinmiştim.

ben yaptirdim. simdi gozum yine bozuldu :)

doktorun da dediği gibi "10 sene sonra yakın gözlüğü kullanırsın çok yüksek ihtimal" ve ben buna razıyım dedim 10 yıl gözlük lens uğraşmamak büyük lüks

2006'da oldum, keşke 1996'da olsaymışım. ameliyat sonrasında yapılan kontrolden sonra, ilk kez 2-3 ay önce göz doktoruna gittim. hala kartal gözüm, ne yakında ne uzakta hiç bir sorunum yok.
kesinlikle tavsiye ederim fakat ucuzuna kaçmayın, paraya kıyın kaliteli, güvenilir bir yerde olun. içinde göz polikliniği olan bir genel hastaneyi değil, göz üzerine uzmanlaşmış bir göz branşı hastanesini tercih edin. izmir ve yakın civarı için kaşkaloğlunu tavsiye ederim.

Daha 2 3 hafta önce olmuş biri olarak yazıyorum. Dezavantaj olarak sabahları gözümü açarken zorlanıyorum şuan. Açtıktan sonra Bi sorun yok. Işığa hala çok az da olsa duyarlılığım var ve güneş. Gözlüğü olmadan güneşte kalamıyorum şimdilik.

Avantajlarına gelince de görüyorum işte lenssiz veya gözlüksüz olarak. Detaylandırmak istemiyorum görmek başlı başına mükemmel bir şey zaten.

Ek olarak dezanataja şöyle bir şey ekleyebilirim. Her gece uyumadan önce lensi çıkarınca göze gelen rahatlık hissi yok artık. Her zaman var o :))

3 yıl önce yaptırdım. Verdiğim en iyi kararlardan biriydi. 9 yaşımdan 22 yaşıma kadar dünyam karanlık gibiydi lens olmayınca. Şu an HD görüyorum dünyayı ve çok büyük bir lüks bu benim için.

bodrum eylülde güzel denir genelde. 20sinden sonra biraz soğur ama her türlü gidilir

eylül hatta okullar açıldıktan sonra daha rahat ve sakin olur. ekim ortasına kadar denize girilir. merkezde takılacaksan arabaya gerek yok ancak gezeceksen kirala.

Kalabalık büyük ölçüde azalmış olur. Havanın en güzel olduğu dönem gelebilirsiniz. Bodrum içi ulaşım biraz problemli bol bol gezmeyi düşünüyorsanız kiralamanız daha uygun olur

Değer

7:40

7 kalkış, 7.15 evden çıkış.

6.45 kalkis. 7.05 cikis. Beni de olduruyor inan. Bazilari 8 neyse..

06:03 alarm
06:55 çıkış

Erkek halimle bunu nasıl beceriyorum ben de bilmiyorum.

6:30da evden çıkıyorum. Milletin lütfedip 9'da zar zor işbaşı yapabildiği ortadoğu ülkeleri hariç gayet normal bir saat.

6:00 alarm , 6:50 çıkış , 8:30 işbaşı , 18:00 çıkış , 19:30 eve giriş , 00:00 yatış.

7:45

6:40 gibi.

6:10'da çıkmış oluyorum.

6.35

7:45’te çıkarsam çok rahat yetişiyorum, mesai öncesi hazırlık vs yapabiliyorum.

8’de çıkarsam da yine mesaiye 5-10 dk kala işte olabiliyorum.

Ama ben 8:15’te falan çıkıp 5-10 dk da geç kalıyorum. Sülalem rahat çünkü.

Mesai 9’da başlıyo.

08.15

730-740.

8'e 10 kala ya da 8de.

09.00 - 09.30 arası (geç gidiyorum tembelim)

5:25 kalk
6:07 evden çık
7:00 işbaşı

7:55'de çıkıyorum 8:25'de varıyorum, başlangıç 8:30

7:25 çıkış 7:55 şirkete varış

9:00 - 9:30 arasi evden cikiyorum. Ofis yuruyerek 10 dakika surmuyor.

8.40 ile 8.50 arası. geç kalıp 9u bulduğu oluyor. 1 saat sürüyo yolum.

8.15-8.45 arasi

8.30- 8.45 civari

7:05

7:10da kaalkıyorum 7:50de sevisteyim, 8:30 iş başı.

Rekor bende 5:45 ev iş 80 km.
4 vasita.

9.30'da çıkış. 10'da mesai başı.

İlkokuldan beri beş buçuklarda altılarda kalktım hep, nazar etmeyin döverin.

09:00'da uyanış, 10:00'da iş başı, 19:00'da mesai bitiyo

6.55 alarm 7.30 ilk otobüs 8 ikinci otobüs 8.20 iş yerindeyim.

8:45 evden çıkış, 10:00 iş başı.

7'de çıkanlara allah kolaylık versin ne diyim.

07:30

6.25 de çıkıyorum 7 de iş başlıyor:/

07:05.

7.05 kalk
7.25 cik
8.15 var
23.30 yat

8:50

7:30 kalkış

8:25 evden çıkış

8:30 mesai

9- 9.30 civarı bu aralar.

6:15 kalkış 6:30 en geç çıkış. 6:35te de servis alıyor. ev iş 50 km gidiş. istanbul.

Katılıyorum öncelikle. Geri dönüşüme önem verilmesi, yöneticilerin uygun toplama sistemlerini kolay erişilebilir kılması ve toplumun eğitilerek bunların etkin olarak kullanılması gerekiyor. İmamoğlu'nun vaatlerini bilmiyorum ama biz bizim mahallede muhtara pek çok kez başvurarak yerel belediyenin cam ve kağıt geri dönüşüm kutuları koymasını sağladık. Haftada iki toplanıyor. Sonra ne oluyor bilemiyorum ama vatandaş olarak elimizden gelen bu oldu.

Edit: Bu arada bizim muhtarın ofisinde ve Migros'da pil atık kutuları var, sizin oralarda da olabilir.

Hemen hemen bütün Bim şubelerinde pil, bütün Migros şubelerinde cam-kağıt-plastik geri dönüşüm kutuları mevcut. Tüm Türkiye'de durum bu. Ha asıl belediyede bitiyor bence de iş. Yurt dışında ağır yaptırımlarla yapılıyor bu iş. Mesela kaç kişi plastik poşet içinde atılan geri dönüştürülebilir maddelerin direkt çöpe gittiğini biliyor ? Türkiye'de geri dönüştürülebilir çöplerin çok az kısmı kaliteli nitelikte. İngiltere'den çöp aldık diye topa tutulmuştu hükümet, geri dönüştürülmek üzere satın alınmıştı o çöpler. Çünkü Türkiye'de geri dönüşüm çok niteliksiz. En başta halk bilinçlenmeli, eğitim verilmeli. Konu ile alakasız oldu biraz ama geri dönüşüm bence çözülmesi gereken ciddi bir sorun, hem doğal kaynakları etkiliyor hem de çevre kirliliğine neden oluyor.

ben biriktirip kutulara atıyorum her belediyenin atık kutuları var oraya atılır.

not:ege bölgesi için.

belediyeniz hangisi bilmiyorum ama istekte bulundugunuzda, yakinda geri donusum ya da cam kutusu yoksa yerlestiriyorlar.
istanbul-kadikoy belediyesi yapiyor en azindan

Benim anlamadığın niye her şey bu adamdan bekleniyor ? İlçe belediye başkanları ne bok yiyor ?

Daha büyük ölçüde yapma imkanı olan kişi imamoğlu olduğunu düşündüğüm için onun adını söyledim. İlçe b. Başkanlarına işi bırakınca bir belediye yapıyor 10 belediye yapmıyor durumu oluyor. Üstelik yapan belediyelerde de sonuçta ayrıştırma zorunluluğu yok, isteyen gidip atıyor. Bunun bence zorunlu olması, uygulamanın yaygınlaştırılması ve nasıl normal çöp toplanıyorsa o şekilde ayrıştırılmış atıkların da toplanması lazım. O yüzden sordum imamoğlu'nun programında var mı diye.

Mobildeyim editleyemiyorum, ayrıca ekleyim. Yani başka belediyelerin de bunu yapması lazım bence, istanbul sonuçta en büyük il olduğu için buradan gittim, burada yapılırsa belki sırasıyla öbür büyükşehirler de takip eder ve uygulama yavaş yavaş yaygınlaşır ulusal seviyede.

biz geri dönüştürülebilir kağıt ve plastikleri ayrı torbaya koyuyoruz, onu da çöp kutusunun yanına koyuyoruz, içine değil. kağıt toplayanlar çöpü karıştırmak zorunda kalmadan onları alıyor gidiyor. daha iyi bir çözüm bulana kadar böyle idare ediyoruz. yer istanbul.

Evimin çevresinde 5 dk'lık yürüyüş mesafesi alanında 4 adet geri dönüşüm tankı gördüm. Lokasyon kadıköy. Arz talep meselesi olduğunu düşünüyorum.

Lakin burada bile gereken önem verilmiyor. Kayseri'de belediyenin beğendiğim tek icraati her eve her daireye her hafta salı günü battal boy geri dönüşüm poşeti bırakılır. Ve inanın diğer salı günü tüm o poşetler toplanıp apartmanın önüne bırakılır ve hepsi doludur. Zaten normali o. 1 hafta boyunca ne kadar plastik karton cam tükettiğinizi düşünün. Ama İstanbul'da böyle bir bilinç oluşmamış hiç. apartmanda benim dışımda çöpleri ayıran yok. Tamamen bilinçlenmeyle alakalı bir şey. Kayseri'de yapıldıysa burda alası yapılmalı. hele ki sırf Kadiköy'de uygulansa ne biçim çöp toplanır...

1- kendi adıma konuşursam tamamen çevresel etkilerden dolayı. küçüklükten itibaren gıdım gıdım da olsa çeşitli şeyler kar topu gibi birike birike bu hale getiriyor seni. çocuk yetiştirmeyi bilmeyen ailem yüzünden yani kısaca. herkesin çocuk yapmaması gerektiğini düşünüyorum bu yüzden. insanlar belli bir eğitimden geçip sertifika almalı çocuk yapabilmek için.

3- yıllardır kurtulabilmiş değilim. ne ilaç etki etti ne başka bir şey.

Benim için temelinde babam yatıyor. Babam gibi olmak istemiyorum. Bir çıkmaz ile karşılaştığımda işin sonunda babam gibi olacakmışım gibi geliyor.

Anksiyetenin sebebi nedir?

kafanda kendini gordugun imajin negatif olmasi. aksiyete ortaya ciktiginda buna inanmak ve kapilmak.


1) Bir hastalık olarak kaygı bozukluğunun oluşmasında beyinle ilgili bir sıkıntı mı var yoksa çocuklukta vs. yaşanan bir olay mı tetikliyor?

ikisi de mumkun diye biliyorum.

2) Neden herkeste olmuyor da bazı kişilerde oluyor?

yatkinlik, yetistirilme, sans, kader. ne olursa olsun sebebi, bunu bilmek durumu degistirmiyor.

3) Artık tamamen bir kişilik özelliği haline geldiyse gerçekten kurtulunması mümkün mü yoksa hep derinde bir yerde mi kalıyor?

mumkun. ben yasayan kanitiyim. ancak kolay ve sihirli bir cozumu yok benim bildigim. ciddi ciddi oturup 1.5 sene emek verince koku kaziniyor.

1) sadece çocuklukla alakalı değil kişinin yaşamındaki tecrübelerde bunu yaratabilir.
2) kişilik özellikleri,yaşam tarzı...vs
3) derinde bir yerde duruyor tetiklendi mi çıkar.

nasıl olsa öleceğiz. stresin kime ? bu mantığı sindir.

Stresi stres yaratan sorunları çözerek bitirmek gerek. Öbür türlü bunun adı erteleme oluyor. Film biter, kitap biter ardından aynı stres üstünüze çöker. Eğer sebepsiz yere stresli hissediyorsanız bulunduğunuz ortamı değiştirin bir süre. Şehir dışına çıkın eğer maddi imkan yoksa bilmediğiniz yeni şeyler keşfedin. Gitmediğiniz bir sokakta yeni bir yemek yiyin kahve keşfedin mesela.
Stres yaratan etmenleri söylerseniz belki bir çözüm bulabiliriz.

Mindfullnesi biraz kurcalayin isterseniz, meditasyon, mola gibi appler var biraz ise yarayabilir. Ya da kardiyosu yuksek sporlar. Bazilari meditatif seylerden fayda gorurken bazilari zorlu sporlardan gorebiliyor. Denemek ve kendinize neyin iyi geldigini bulmak lazim.

bu kadar siddetli bir durumdaysan, tranklizan, antidepresan ilaclar kullanabilirsin. Hekime danis.

bunu en onemli meselen olarak gormelisin bence, cunku insana stres kadar zarar veren bir sey yok.

Sonrasinda da stresin kaynagina inmen lazim, cunku onu besleyen bazi sorunlar var belli ki, onlari bulup onlarla yuzlesmelisin.

stres insanı bitirir. kabullen ve tepki göstermemeyi öğren.

Stres kaynağı ne?

meditasyon. kanserin tedivisiymis gibi meditasyon. ne Kadar stresliysen o Kadar yapmak gerekiyor. ben cok ctresli oldugum gunlerde Sabah 30 dk, aksam 1-1.5 saat oturuyordum en az. haftada 4 gun cemaate gidiyorum, onlar da en az 2 saat meditasyon demek.

Sporun da faydasi oluyor. Spor + Dogru meditasyon + duzenli beslenme birkac ayda kesin toparlar.

yaş, çevresel faktörler ... her şey etkili. stres yaratan her şeyden uzak durman lazım. bunalmışsın tatile çık.

bundan binlerce yıl önce de binlerce yıl sonra da hep benzer olaylar oldu ve olacak. bütün olaylar o kadar benzer ki abartmaya gerek bir durum yok.

Meditasyon+1500

Türkçe app olarak da indirip başlayabilirsiniz.

Yoga ile birlikte devam ederseniz hayat kaliteniz inanılmaz artar.

Akıl işi degil, 30 yıllık birikim yüksek ihtimal milyon TL ile ifade etmek lazım. Ayrıca devlet banka batarsa 100 bin TL sigortani biz karşılıyoruz diyor neden bile bile kasa riskine giriyorsun?
Bu durum hala muamma resmi bir aciklama belge tutanak veya haber yok
Kontrollü yaklaşmak lazım

Demekki kasa tutma sisteminde bir açık var ve tüm bankaları bu durum ilgilendiriyor

Yillardir sozluk rezaletlerini okurum. Bu hakikaten buyuk bir olay, sadece o subeye ozgu, ya da kasaya ozgu bir durum oldugunu dusunmedim. Teftis kurulunun bunun uzerine atlamasini beklerdim.

Ben kullanmiyorum, ama kullansaydim baska bankaya gecerdim. Risk almaya hic gerek yok.

Bu işte bizim bilmediğimiz bişeyler var gibi

Sözlükte gördüğüm en büyük olaylardan biri. Ama açıkçası şu an çok fazla soru işareti barındırıyor. Özellikle o kasa içindeki paranın akıbeti belli değilken bankadan acil bir mağduriyet giderme hamlesi beklemek doğru değil. önce olayın açıklığa kavuşması lazım. kişinin mağduriyeti ispatlanmasına rağmen banka tepki vermezse o zaman başlıktaki ithamlar yerini bulur.

soru işaretlerine gelirsek:
- entry'yi giren kişi ev baktıklarını, ev bulmaları halinde o miktarda paranın bankada olmaması ihtimali üzerine parayı kasaya koyduklarını söylüyor.
ev alma işi bu kadar alelacele yapılan bir iş midir ki bu parayı gidip 1 saat içinde çekmek istiyorlar? şubede yüksek miktarda para olmaması normal. istediğin evi bulduğunda ev sahibine kapora verirsin. ertesi gün için tüm parayı çekeceğini şubeye bildirirsen o parayı şubeye getirip sana teslim ederler. döviz dalgalanmasının ise bu işle bağlantısını kesinlikle çözemedim.

- ortada hiçbir belge yok. kişi belgelerin hukuki süreç nedeniyle paylaşılmadığını söylemiş. e o zaman bu entry neden var? burada yazılanların da hukuki sorumluluk taşıdığını bilmiyor mu bu arkadaş?

- ksasnın içinde ne olup olmadığı bilinmediği halde bu arkadaş bankadan nasıl bir mağduriyet giderme bekliyor anlamış değilim. elbette banka suçlu bulunur ise kasa sahibinden kasa içinde sahip olduğu şeylerin dökümünü isterler. artık buradan sonrasını çok bilmiyorum ama muhtemelen kasa sahibi da sahibi olduğu şeylerin kendisine ait olduğunu ispatlamakla yükümlü olabilir. yani "20 bin dolarlık takı vardı." dese faturasını falan sorarlar heralde diye düşünüyorum.

edit: döviz ile ilgisini şimdi çözdüm :D adamın birikimi döviz galiba.

kamera kayıtlarına bakıldığında çözülebilecek bir olay. kasaların olduğu yerde kamera oluyor, savcılık inceledikten sonra bu durum çözülür.

Bence bankayı dızlamaya çalışıyorlar. Kasanın içinde ne olduğunu banka bilemez, böyle bir kayıt yok.

teb'de mevduatım var, hiçbir soğuma olmadı. çünkü olayın gerçek olduğunu düşünmüyorum. kasa banka personeli ile birlikte açılıyor ama içine ne koyup ne aldığını sen dışında kimse göremiyor yetkili uzakta bekliyor. daha önceki ziyaretlerinde paranı çekmiş olabilirsin, içine hiç para koymamış olabilirsin, kasayı tahrip etmiş olabilirsin, anahtar deliğini kendin zorlamış olabilirsin. isnat ettiği herşeyi kendi yapmış olabilir. adam belki parayı kumarda yedi ama bunu kimseye itiraf edemediği için bankaya karısıyla gittiğinde anaa soyulmuşum dedi? sözlükte bankanın direkt olarak linç edilme sebebi "banka" olması. üstelik neden tanımadığım etmediğim herhangi birinin ifadesine inanayım ki. kasa soygunu varsa sadece bu vatandaşı mı bulmuş, kasasında James bond filmlerindeki gibi eşsiz 250 karatlık elmas mı varmış da sadece o hedef olmuş.

birikimimin çoğu tebde. hiçbir şüphem yok bankaya karşı.

evet banka kasalarına dair şüphem var. buna benzer olaylar daha önce de yaşandı başka bankalarda. bankaların kasalara karşı bir sorumluluğu yok.

zaten mevduat asıl güvenli olan şey. devletin 150bin lira garantisi var mevduatta. ama kasada devleti bırak bankanın bile yok.

bu olaydaki kişi son dönemdeki dedikodulardan çok etkilenmiş. yok devlet mevduattaki dolara el koyar, yok doları ucuzdan bozar bilmemne. bundan etkilenip kasaya koymaya karar vermiş bence. siz siz olun böyle saçma sapan şehir efsanelerini ciddiye alıp böyle saçma sapan çözümler bulmaya çalışmayın.

hadi kasaya koyarsın bir kısmını tüm yumurtaları aynı sepete koymamak için onu anlarım da, hepsini koymak yanlış.

Otuz yıllık birikimini banka kasasında tutan salaktır. Bu paranın 250.000 TL ve üstü olacağı varsayımından hareketle cepteteb hesapta günlük faizi zaten şu anda %20 ve günlük net getirisi 109 TL. Aylık faizler bazı bankalarda %24'ü buluyor. Burada müşterinin kötü niyetli olması daha olası.

başlığa yazacaktım ama yazmaya fırsatım olmadı.

teb'de kiralık kasam var. ve buraya para konulmayacağıyla ilgili bana evrak imzalattılar. imzalatmakla kalmayıp 10 dakikada bir de sözlü olarak para koymamam gerektiğini belirttiler. sadece mücevherat değerli eşyalar ve tapu senet gibi şeyler.

büyük ihtimalle o evraklarda da para konulursa da bankanın sorumluluğu olmadığına dair bir şeyler yazıyordur.

bir diğer husus da ben büyük boy seçtim ama göt kadar bişi. kapak açıldıktan sonra içinde kutu gibi bir şey var.

www.google.com

burdakine benzer bişi. ben bunun içine evin fiyatı ne kadar, kaybolan para ne kadar bilmiyorum ama tl olarak buraya bir ev parası sığacağına inanmıyorum.

fotodan büyük gibi gözükebilir ama 40-50cm uzunluğunda yarım karış eninde 15-20 cm derinliğinde bişi. alayım desen şimdi 2+1 bi ev nerden baksan 200-300'den başlar.

çok eminim bu para o kasaya sığmaz.

bir diğer konu da; anahtarin bir digeri sanirim mudurden sonraki en kidemli ikinci kisi, gise ve bireyseldeki operasyondan sorumlu sef gibi bir kiside vardi.

herhangi bir gise personeli vs. gibi bir kiside degildi o kasalarin sorumlulugu.

her gittigimde ziyaret formu gibi bir sey imzalatiyorlardi. ve icine ne kondugunun bilinmesine kesinlikle imkan yok.

kameralar bir yere kadar geliyor burası da kasanın içine girmeden önceki demir kapı; burası açılıyor banka personeli kasayı açıp bu demir kapının arkasına geçiyor ve sizi yalnız bırakıyor.

aklınıza takılan sorularınız varsa cevaplayabilirim :)

bankanın olayı sallamaması kabul edilemez evet ama her ne olursa olsun yüklü miktar paranın kasada saklanması konusu da kafama yatmıyor açıkcası.

bu olayın ortaya çıkmasından birkaç gün önce ekşişeyler'e bu içerikte bir yazı girmesi ve yazının kaldırılması inanılmaz bir etki yaratıyor. çözülmeyi bekleyen tarsus-malezya gizemlerinin bir tık altına doğru yavaş yavaş konumlandırıyorum.

Ben de olayın anlatıldığı gibi olmadığını düşünüyorum, bana pek inandırıcı gelmiyor. Bir şeyler çalacak olsalar bi kasadaki ev parasından çok daha fazlasını kolayca çalabilir bankada çalışanlar. Bir de araya eklenmiş "şu kişi tam da o gün izindeydi...." gibi soslar iyicene inandırıcılığını düşürdü.

düğün altınlarını bile kasada saklamak saçmalık. birde yıllık kasa ücreti veriyorsun.

oysa git düğün altınlarını has altına çevirttir kapalıçarşıda. sonra altın hesabı açıp yatır. hemde faiz de veriyorlar. kasa ücreti vereceğine hem daha güvene alıyorsun hem üstüne para alıyorsun. mis.

klima daha çok yakar. 100km de yarım litre kadar tasarruf edersin klima açmak yerine camı açarsan.

Yüksek hızlarda (genelde 80km/h üstü) tüm camların açılması drag (hava içindeki akışa karşı direnç) üzerinde ciddi derecede olumsuz etki yaptığı için bu hızlarda cam açmak yerine klima çalıştırmak daha fazla yakıt tasarrufu yapmanızı sağlar.

www.youtube.com

Klima az yakar. Arabanın aerodinamiğini bozman daha çok yaktırır. Camlar kapalı olacak, klima açık...

geri geri gidersen hiç yakmaz.

eger bu kadar detaya ineceksen araba kullanma bence. biraz da konfor onemlı.

Tabi ki ev

@ikikerekac,

Neden?

1. Ev + düşük profil araç

2. Klas araç

Bu durumda 1. alternatifi seçerdim ben

Bu hayatta insanın bir evi olacak. Yaşlandin, 30 yaşındaki ev sahibinin agiz kokusunu mu cekeceksin. Araba yürütme maliyeti artık çok fazla. Yani fiyatı yüksek aracın yürütme maliyeti de artık bir hayli fazla. Son olarak şu ortamda ev almak için iyi tartip biçmek gerek.

Şu dönemde ev almak çok da mantıklı değil açıkçası bana göre. Şimdi hazırda 250k paranız olduğunu düşünelim. An itibari ile bu paranın 1 aylık vadelideki getirisi 3600 TL. Bunun 2000 TL si ile 10 numara bir evde kalarak kiranızı öder üstüne kalanı da diğer giderlerinize kullanırsınız. Geçen hafta bu oranlar daha yüksekti ve aylık getirisi 4k nın üstündeydi.

Diğelim ki 125k hazırda paranız var üstüne kredi çekecektiniz. 125k nın bile 1800 TL getirisi oluyor şu an. Bahsettiğiniz evlerin kıralarını ödemeye hayli hayli yetiyor.

Ne zaman ki vadelilerin getirileri kiralardan az olur o zaman ev almayı düşünebilirsiniz. O zamana kadar bir miktar daha para biriktirmiş olursunuz.

Ben oyumu orta halli bir arabadan yana kullanıyorum. Her türlü işinizi görür ve eğlencenize bakarsınız.

Not: Paranızı bu şekilde vadelide değerlendirmek istemiyorsanız Ev almak birinci önceliğiniz olabilir.

kredi çekmedikten sonra ev. arabasız olmuyorsa, evden sonra yettiği kadarıyla araba.

ev almak şu devirde mantıklı mı bilmiyorum ama araba almaktansa ev almak daha iyidir.

araba yatırım değil parasını zor korur korursa bile tonla masrafa girmeniz gerekir. ev öyle mi? illa klas araç lazımsa kiralarsın.

Ev ev ev

benzer yerde 6 yıl önce ev artı 88 reno ile başladım, 2010 modele yeni çıkıcam. (kredi ödüyorum, bişey kalmadı) memnunum kararımdan. fakat nakitse önce düşük profi araba 6-12 ay sonra ev olabilir. nakit değerlendirilir. ev için acele etmezdim şu an. bir kolaylıklar olabilir ya da reel bazda düşüş devam edecek. iki ihtimalde alanın lehine.

ev

ev alırsan ömür boyu rahat rahat oturursun, yaşlanınca kira derdin olmaz.
klas olan bir araba da alsa 3-5 seneye o araba klas olmayacak. Satsan aynı seviyede yeni bir araba almayacaksın. Ev hayatta sürekli alınmaz ama bir kaç sene sonra araba alabilirsin.

sen bir iki kere tasın o zaman görürsün. al evini kur düzenini ya.

araba aldım ben. evler 400.000'den yukarı yaşadığım yerde. 1500 lira kira veririm daha iyi. 200.000 peşin verip ayda 6000 lira mortgage ödeyeceğime, 1500 lira kira veririm arabayla da gezerim istediğim gibi. ulaşım zaten pahalı.

Araba bir yatırım değil, aksine birkaç senede paranın döviz bazında yarıdan aza düştüğü bir para savurma çeşidi. Eğer ailen zengin falan değilse mutlaka bir ev al kendine derim.

Tembelim

merhamet. kolladigin, kurtardigin insanlarin kaziklariyla olgunlasman gerekiyor bununla. tesekkur beklemiyorsun, ama riyanin tadi guzel degil.

salaklik da diyebilirmisim aslinda...

Çabuk demoralize olabiliyorum bir de gerçekten kıymet verdiğim kişileri kendimden önde tutuyorum ve kıyamıyorum tabi onların da bana karşı böyle olmadığını söylemeye gerek yok.

Kollarim. Guclendirmem lazim.

her çeşit bağımlılık.

katlanmakta zorlanıyorum.

El-lerim.

Kırılganım

aniden sinirlenmem ve damarıma basılması.

El ve ayak bileklerim.

hayatımdaki hassas konulara dair şaka kaldıramıyor oluşum

Bende anlamıyorum daha doğrusu kendimi bazen çözemiyorum zaman geliyor çok güçlü cesu,özgüven dolu oluyorum bazen ise pısırık,üşengeç,erteleyen oluyorum kesinlikle anlık gelişen yaşam tarzı,ekonomik sorunlar ve çevresel faktörler insanları etkileyebiliyor.

neyi ne yapıyorlar?

hayatımıza bir şekilde devam ettik. siz hangi açıdan soruyorsunuz?

geride not falan yoksa neden intihar ettiğini anlamaya çalışırlar herhalde.
çok üzülürler. neden sordun ?

herkes nasıl yaşamaya devam ediyorsa aynı şekilde, evet. ben de merak ettim sorunun kaynağını; daha doğrusu hangi yönde bir cevap aradığınızı.

Karşılaştım. Çekirdek aile harici ciddiyim takan yok. Anne ve babaya hayat boyu sürecek psikolojik sorunlar kalıyor.

evet karsilastim. komsumuzun bir oglu vardi. ergenlik caglarindaydi. annesi ile bir gun bilmem ne sebeple tartismis, gidip kendisini asmisti. cenazesini bizzat gordum.

annesi birkac yil hayata kustu. evine kapandi. kimseyle konusmadi. bu 3-4 yil surdu.
sonra bir cocuk yaptilar. olen cocuklarinin ismini koydular.

kardeslerinden biri arkadasimdi. o da birkac ay yas tuttu. sonra derslerine ve hayatina dondu.

anne ve babanin kalbinde daima kaliyor, hayatlarina yansiyor o aci. ama kardeslerden o kadar emin degilim.

çok karşılaştık. arkadaşı olarak bile yoğun travma yaşayanlar oldu. siz hangi açıdan bakıyorsunuz?

İntihar mı kaza mi bilmiyorum ama şöyle bir şey oldu. Komşunun 6 yaşlarındaki oğlu buzdolabının tutulacak yerinden kendini atkıyla asıp ölümüne neden olmuştu. Annesi de o sırada evi süpürürken duymamıştı. İki gün hastanede kalıp ölmüştü.
İlk başta buzdolabını attılar, sonra o evden taşındılar.

özellikle anne ve babalarını yaşayan birer ölüye dönüştürüyor intihar edenler.

yani biri intihar ettiğinde aslında intihar eden sayısı en az 3 oluyor.

Anne ve baba pek yasamiyor, yasayam olu gibi etrafta dolasiyorlar.

annemin teyzesi, 20 yıl oldu kadın hala ruh gibi

Çekirdek ailemde iki kişi gerçekleştirdi bu eylemi 5 yıl arayla. İlk intihar eden eşiyle birlikte intihar etti, üstelik ben buldum onları, lise sondaydım. Biraz kişilikle alakalı sanırım nasıl bir iz bıraktığı. İlk birkaç yıl çok sarsıcı olsa da bir şekilde hayata dönüyorsun. Ben daha dirençli ve olgunlaşmış olarak çıktım o süreçlerin her ikisinden de. Çok derin izler de bıraktı elbette ki ama çocukluğumdan beri çok rasyonel bir mizacım olduğu için, bu izleri melankolik bir ruh haliyle taşımaktansa, hayatıma ivme kazandıran unsurlar olarak kullanmayı başardım şükür. Ama atlatamayan insanları da anlıyorum, çok çok zor sorgulamalar yaşatıyor insana. Düşmanıma bile dilemem o süreçleri.

O günü hayatım boyunca unutabileceğimi pek sanmıyorum. Ben yas tutmaktan ziyade yaşamın ne kadar değerli olduğunu düşünüp bundan sonraki hayatımı dolu dolu yaşamaya karar vermiştim.

Bir de herkes haklı olarak anne babadan bahsediyor ama asıl olan geride kalan kardeşe oluyor. Bir anda hem aileden hem akrabalardan hem de çevreden öyle bir ilgi/baskı/sorumluluk beklentisi/hede (çoğu zaman kendi kendilerini rahatlatmak için size yükleniyorlar) geliyor ki insan boğulacak gibi oluyor.

Çok genel bir soru bu, kimin intihar ettiği herkes üstünde farklı etki yaratıyor zira.
Genel olarak bir yakını intihar edince insanda bir garip reddedilmişlik hissi oluyor. "Benim sağlayabileceğim hiçbir mutluluk yok muydu senin için?" diye düşünüyorsunuz.
Eğer intihar eden bir evlatsa anne baba için herhangi bir şeyle kıyaslanabilen bir acı değildir o. Bir araştırma vardı, dünyanın en kötü acıları listesi gibi bir şey yapmışlar. "Çocuğun ölümü" yoktu o listede, sebebi olarak da bir çocuğun ölümünün yaşattığı üzüntünün diğer en büyük acıları bile komik derecede önemsiz hale getirmesi nedeniyle kıyaslanamaz olmasıydı. (When The Bough Breaks kitabından alıntılıyorum bunu)

Ama işte bir şekilde herkes kendi süresinde "yeni normal" neyse onu buluyor, ona göre devam ediyor.

6 diyorum.

7.

Erkekmiş. Ben kadın diye yazdım. O zaman değiştiriyorum.

4.

6,5

1

3

böyle ayakkabı mı olur amk.

6

erkek için 4.5

kadın olsa 6

6

7

9

Güzel iste, nesini begenmediniz!

Kadın için 6/10
Erkek için 3/10

hipster modeli ya da renkli giyiniyorsanız erkek için 6/10. ama bu tip bir tarzda değilseniz 1/10
renkli giyinen bir kadınsanız 5/10, değilseniz 1/10

Kesinlikle okulu iyi olsun (tirt bir psikoloji bolumu olmasin) maddi anlamda zorlamayacaksa cok genc birine gitmeyin zaten. 35+ daha iyi olur. Onjn disinda klinik yuksek lisansi olsun ve terapi egitimlerini abuk subuk yerlerden almis olmasin. Bu biraz uzman bilgisi gerektiriyor ama yazdiklari yerleri googleayinca bile tirtliklari anlasilabiliyor. Yani kisaca lisansi iyi bir uni, deneyim, iyi egitimler. Bunlar yoksa gidip bosuna zaman tuketmeyin.

Ama gencler icin de soyle olabilir ankaradaki iyi egitim veren klinik yuksek lisanslarinda ucretsiz ya da dusuk ucretle terapi yapan master ogrencileru vardır onlar bir yandan supervizyon aldiklari icin nitelikli bir hizmet vereceklerdir. Onlar da tercih edilebilir.

Lisansı devlet üniversitesinden olsun.

Yüksek lisansı klinik psikoloji alanında olmalı. Yüksek lisansı özel üniversite olabilir çünkü devlette klinik kontenjanı çok az.

Abartılı reklamları ve internet yorumları olan kimseyi tercih etmeyin.

Şu an doktora yapan bir klinik psikolog olarak piyasada güvenilir çok az psikolog var diyebilirim.

@integrative +1 2 sertifika alan ben uzmanım diye ortalıkta geziyor bu sektörde.

Iyi anlasabilecegin biri lazim. En iyi okullari bitirmistir ama kafa uyusmaz, anlasamazsiniz, guven olusmaz.. o zaman o terapiler/randevular hicbi ise yaramaz.

bence nereden mezun olduğunun çok da bir önemi yok. orta yaşlı 40-55 yaş aralığındaki bir psikoloğa giderseniz zaten yaşı gereği ortalama üstü bir okulda okumuştur. çünkü son 10 yılda sikko üniversiteler ve bunların beraberinde psikoloji bölümleri türedi. bu yaş aralığındakiler bu yeni nesil sikko okullar daha kurulmadan mezun olmuştur.

haliyle pskolojide alınan eğitimin niteliği kadar bu eğitimi kişi kendisine ne kadar işlemiş önemli olan burası bence. bir çok kişi tamamiyle hollywood effect denilen dizilerde filmlerde gördükleri çerçeve üzerinde psikoloji okuyor. halen daha puanı yetiyor yetmiyor üzerinden tercihler yapılıyor bu memlekette.
kişi bu meslek benim karakterime ve kişiliğime uygun mu değil mi diye sorgulamadan etraftan bir yerden duyduğu bir paket program çerçevesinde hareket ediyor.

psikolojide konuşmayı dinlemeyi analiz etmeyi bilmeyen mezunlar türüyor özetle. asıl mesele bu.
bu yetileri salt herhangi bir okul sağlayamaz. okulun etkisi kişinin yaptığı doğru tercih sonucunda varlığını gösterebilir ancak. yoksa verilen diploma ve yazan isim sadece bir kağıt parçası ve zaman israfı olmaktan öte gidemez.

hiiiç takmayın. tarzına dikkat etmesini, sıkıcı olduğunu söyleyebilirsiniz. biri canınızı sıkmaya çalıştığında ona istediğini vermeyin.

öncelikle iyi sabretmişsin. ben söylemez dalardım ikinci seferde. hoş dans kursuna gidilerek ilk hata yapılmış. böyle ortamlar türkiye gibi yerlerde kadınlara oynanan ortamlar ne yazık ki ve sanatla pek ilgili değiller. "yok efendim neden öyle olsun dans işte" gibi saçmalıklara da kulak vermezsiniz umarım. öncelikle buraya kadar olan kısım size iyi bir deneyim olmuş. öte yandan yumruk gibi davranışlarda kız arkadaşınızla da aranız tatsızlaşabilir. toplumdan soyut, mağara adamı bilmem ne gibi şeylere maruz kalabilirsiniz. özellikle buraya kadar geldiyseniz yani işte kurs aldınız gittiniz (buralar bana göre zaten faul orası ayrı, kendim olmayı kardeşim olmayı bırakın hiç tanımadan gelip sorsanız "kaşınmayın" derdim. kaşınmışsınız hata biraz da sizde) o halde yapılacak şeyleriniz ne yazık ki kısıtlı.

öncelikle kesinlikle fiziki şiddete başvurmayın. bu sizi haklıyken haksız duruma düşürür. pekala kız arkadaşınızı da. saygınlığınızı takının ve dans kursunuzu arayıp hocaya durumu izah edin. bir daha o çift ile benzer saatler yada günlerde orada olmayacağınızı, konuyla ilgili ayarlamaları yapmalarını rica edin. kem küm ederlerse de bu şartlarda gereken hassasiyeti sağlamalarını isteyin.

velev ki denk geldiniz ve bu dallama arkadaş da size laf yaptı, o zaman kız arkadaşınızı alın ve terkedin. kız arkadaşınıza da şunu diyin: "lütfen. başka kursa gidelim. benim ruh sağlığımdan yada olmadığım bir kişi yansıtmamdan daha önemli değil". böyle sakin kalırsanız kız arkadaşınızı da kazanmış olursunuz.

gelelim dallama arkadaşa. onu da buraya ifşa edersiniz. istanbul'daysa ben kendisiyle bir dans ederim. duyurudan başka arkadaşlarda da dans eder. siz hiç merak etmeyin. biz etmesek bile birgün bizler gibi biri kesin eder. tasalanmayın. takmayın. siktir edin. böyle lavuk çok ama levye de çok. özetle şiddet içeren şeyler yapmayın artık. geçmiş onun safhası. faydalı adım rica edin hocanızdan. tane tane yazdım artık gerisi sizde. hıncınızı almaya falan da uğraşmayın gidin yüzün. bu ülkede kızına tecavüz edilen adam, tecavüzcüyü öldürdü diye bilmem kaç yıl hapis cezasına çarptırıldı. yani sizin en büyük destekçiniz yine sizsiniz. hassas bir konu diye uzattım. umarım faydalı olur. sorun değilse kursun adını mesaj atın bende gelirim dans etmeye.

bey değilim de, bence yumruk atmak yerine adama o anda söylediklerinden hiç hoşlanmadığını direkt olarak belirtsen anlayacaktır. "sinirlendiğimi belli ettim" diyorsun ama bu tarz adamlar zaten sen sinirlen ve olay çıkar diye böyle şeyler söylüyor. oltaya gelme, sinirlendiğini belli etme.

bir daha olursa tüm sakinliğinle şöyle bir şeyler diyebilirsin: "beyefendi müşterinizle böyle kaba saba konuşarak nereye varmaya çalışıyorsunuz bilmiyorum ama nişanlım da ben de benimle konuşma tarzınızdan hiç hoşlanmıyoruz. bu şekilde konuşmaya devam edecekseniz kalan ders paralarımızı iade edin lütfen, kurstan ayrılmak istiyoruz. aksi halde ilgili mecralarda kurumunuz hakkında olumsuz yorumlarda bulunmaktan inanın hiç çekinmeyiz."

bir de mümkünse herkesin ortasında demeye çalış bunu. hoca falan da dahil herkes duysun. böylece adam orada herkesin içinde sana ters bir cevap veremez. müşterisine kaba davranan bir işletme sahibi sözkonusu olursa herkes müşteriden yana olur ve adam ile işletme hakkında kötü bir reklam olur. kötü reklam hele ki şu devirde adama verebileceğin en büyük ceza.

kursu bırakın.

Yazmayacaktim da şeyi belirtmek istedim sadece @istanbul kanatlarınımin altinda’nin yazdığı şekilde konuşmayin, size çok gülerler. CSO sahnesinde değiliz maalesef, “birader fazla uzattın” diyeceksiniz, sonra da kalkip gideceksiniz, bu zaten yeterli bir mesajdir. Hocanizi arayin şimdi, o dallamayla bizim denk gelmemizi engellemezseniz ya biz bir daha gelmeyiz ya da kursunuzun tadı kaçar diyin. Konunun kavga etmek değil, “kız mevzuu” olmasi herkes için farkli bir hssasiyet yaratacaktir zaten. Ortamin en tıfıl kişisi de olsanız konunun yaratacağı ağırlık farkli olacaktır. Gerilmeye gerek yok, sakin.

@mika Öyle bir niyetim yok, ona istediğini vermeyeceğim.

Şöyle de hoş bir detay var, henüz paranın yarısını verdim. İlk dersten şeyyy ödemeyi nasıl yapacaktık derken yılan gibi gelmişti yanıma. Şimdi bir sonraki ödeme için geldiğinde üzerimde bu kadar var diyerek 20 lira verip billur mu geçsem :)

Öncelikle başkası adına konuşmayın. Kötü niyetle söylemiyorum da, nişanlım da ben de hoşlanmıyor demeyin yani. O anda biri bir şey der daha da gerilir ortam.

Bu durumlarda 2 yöntem var bence. Biri karşıdakine direkt olarak posta koymak. Ama sakin kalarak. Sakinlik kazanır. Yani ne oldu birader mevzu mu çıkaralım demek ilk yumruğu atmaktan iyidir bence. İlk yumruğu yediğinde ayakta kalacağına inanıyorsan yap bunu. Çünkü gelebilir. Bu kaba ve hoş olmayan yöntem.

Asıl güzel olan, aynı şekilde onu sinir etmek. İtibarsızlaştırmak. Üstüne gitmek. Açık yakalayıp sonsuza denk bastırmak. Her şeyi oraya devşirmek. Bunu pis pis sıratarak yapmak. Ortama hakim olmak yani. Dediği hiçbir şeyde sinirlenmemek de şart. Bir kere sarsılınca, kendine gelemez. Gerginleştiğinde de, aa ah, ne oldu ya. Aaa kocaman insan yakışıyor mu hiç sana, hocasın bir de diye daha da üstüne gitmek.

+1 Kursu bırakın. Küçük düşürme hoş bir şey değil ben de bilirim o yavşakları.

siz orada müşterisiniz. müşteriye böyle bir saygısızlık yapan kendi çalışanına kim bilir ne yapar. müşteriye saygısızlık yapan adamlara hiç katlanamıyorum. bir daha oraya gitmiyorum.

Ben nişanlınızın yerinde olsam kursu bıraktırırdım, ben dans edicem yani asla öyle ayarsızlar için keyfimi kaçıramam nişanlıma saygısızlığa da izin vermem. Ha bırakmayacağız diyorsanız da o adamı alt etmenin yolu asla fiziksel şiddet değil.aynı ortamda olmayacaksınız olsanız da muhatap olmayacaksınız, nerenin sahibi olursa olsun o size muhtaç, o yüzden tavrınız net olmalı ve onu görmezden gelmelisiniz.

bak diyenlerin sayısı artmış.

kursu bırakırsan kız arkadaşının gözünde bahanelere sığınan yada iki kendini bilmez yüzünden çekilen tip imajı olabilir. tam zekayla çözmelik nezih insan sorunu bu yaşadığınız. neyse siz bilirsiniz.

kursu bırak ve google da foursquare de yorum yap.

Bu konuyu nişanlınızla konuşun öncelikle. Biz de evlenmeden önce nişanlımla dans kursuna gitmiştik. Orada tamamen farklı bir sebepten dans hocası beni sinir etmeye çalışmıştı (ben hatun kişiyim, hoca erkek ve nişanlıma bir hareket gösterecek bana dönüp "kıskanmıyorsun değil mi?" demişti yavşak, ben gülüp geçmiştim). Neyse muhtemelen size kaba saba olduğunuz üzerinden bir geyik çevirmeye çalışıyordur. Buna en iyi cevabı aslında nişanlınız vermeli. Ben olsam "hayırdır kardeş?" derim. Üstelik bunu bir hanımın demesi çok daha etkili olur. Nişanlınızla konuşun lütfen.

Simdiye kadar kursun parasinin yarisini ödediyseniz, parasini ödediginiz kisma kadar gidin. Sonrasinda da yönetimle falan konusup birakirsiniz. Cikmadan önce sikayet edebildiginiz kadar cok yere sikayet edin. Kurs sahibi, foursquare, internet vs.

açık açık tartışma çıkarma bence. ama kibarlığı da boşver. gerekirse sert bir şekilde alttan alttan laf sok. arandaki mesafeyi belli et, biraz tersler gibi konuş. çok özel değilse dediklerini de yaz istersen buradan da daha rahat fikir veren çıkar.

kursu değiştir.

ite bulaşma çalıyı dolaş.

Yumruksuz rahatlayamayacağınızı söylemişsiniz, fiziksel şiddet uygularsanız haksız olursunuz hem hukuki hem sosyal açıdan.

Bence adam tutun veya bi arkadaşınız dövsün.

chitosan +1 ben parami bir yerde birakmam, size de tavsiye etmem, fakat essek yasina gelmis adamdan sizin bir sozunuzle hal ve tavir degisikligi de beklemeyin, parasini verdiginiz kadar kursa gidin, sonra birakin, birakirken de acik acik burasi dingonun ahiri mi ben senin sut kardesinin miyim abuk subuk konsuyorsun diyin yani, musteriyle asiri sirnasan insanlar azalarak bitse keske, profesyonellik agliyor su anda. siddet middet falan bos isler, ne rahatlarsiniz ne de akil kari. bu ilkel gudulerden en kisa surede kurtulun.

Türkiye de dans kursu bok püsür yerler bir baltaya sap olamamış gerizekalı boş beleş adam yerleri. Gidip sorun yaşayan o kadar çok insan var ki.

Boyle yapmaya devam etme de, devam ederse döv.

Daha devam ederse konuşurken birden bire "seni dumduz eder, ustundne geçerim" diyin. Kendine gelecektir. Bu tarz bir yaklasim olmadikca serefsizlik yapmaktan cekinmeyecektir. Siz de cekinmeyin.

ben nişanliniz olsam sizden once o herife laflarimi bir guzel sokardim, kalan parayi da odemezdim cikip giderdim. internette de yasadiklarimizi yazardim.

birisi yazmis kursu birakirsaniz nisanlinizin gozunde aciz olacaksiniz vs. ne alaka?? paea verip ustune bir de laf mi yiyeceksiniz.

naska kurs mu yok. gerekirse o cok sevdiginiz hocada baska bir mekanda ozel ders alin.

Normal şehir oteli mi yoksa tatil için mi

yurtiçi hotels.com
yurtdışı booking.com

@kanlakarisikyagmur +1

yurt içi booking
yurt dışı yine booking,

yurt içindeki otellere rezervasyon yapmak için vpn kullanman gerekir.

Eğer tatil için butik otel falan arıyorsan bu sitelerden gözüne kestirdiğin otelleri arayıp direk fiyat da al, sitelerden daha düşük fiyat veriyorlar çoğu zaman.

aracın yakıtı?

aracın markası,modeli,yılı.
kronik sorunu var mı yok mu bilmek adına önemli. Otomatik vites şanzıman hangisi ? dsg mi, cvt mi?

LPG ile benzin borularda karışma yapmış olabilir. Kontak çevirerek sürekli gaz ver. LPG ya da benzinde yap bunu. Ayrı ayri deneme. 1 2 dkya çalışir.

benzinle çalıştırmayı dene.

arabin modeline gore bir sey soylenebilir ama bazi fabrika cikisli lpg arabalarda (lpi sanirim koreli markalarda) guvenlik olayi var. yani once anahtari on'a getirip lpg kontrol isiginin sonmesini bekliyorsunuz sonra marsa basiyorsunuz. direk olarak araba calismiyor motorda lpg olmadigindan.

yurtdisinda kullandigim hyundai'da boyleydi en azindan.

Telefon kayıt harcı 1.500 TL oldu.

www.dunyahalleri.com

bu site işine yarayabilir.

la casa de papel 3. sezon çıktı

şimdi sana nasıl anlatalım?

eksiup.com

s400'ler teslim edilmeye baslandi

en çok beğenilen kedili instagram fotoğraflarını görmek ister misin son 20 günde?

merkez bankası başkanını kafasına göre değiştirdi.

Ben etsy'den almıştım. Ama burcuokutjewellery de çok güzel işler yapıyor. İnstagram'da bir bakın?

Kuyumcukent

elbette kapali carsi'dan alinir. en uygun fiyat, en cok cesit orada.
ama pazarlik ve guvenlik acisindan tanidik, tavsiye edilmis birine giderseniz iyi olur.

kapalı çarşı.

bvlgari den alyans mı alınır ya? burası Türkiye. git kuyumcunun birinden al. zaten en kralını da alsan satarken 5de 1i fiyatına zor satarsın.

Daha geçen gün “bu adam beni aldatıyor mu” diye duyuru açıyorsun, bugün alyans bakıyorsun! Kuzum sen kendinde misin!?

Kapalıçarşı'da bir tanıdığa beğendiğimiz bir yüzüğü çizip yaptırmıştık. Kelt yüzüğü formatlı. Hala daha bakan bir daha bakar...

altınbaş

örnek veriyim erzincan iliçi batıya yakın diye yazarsın ancak merkeze ulaşımda çok zorlanırsın. van gevaşı sona yazarsın ama van havalimanına 20 dk uzaklıkta bunları düşünerek tercih yapmak lazım.ulaşım doğu bölgelerde çok sıkıntı. mesela denizlinin çivril veya güney ilçesi batı gibi ancak ulaşım doğudan zor. il den çok ilçenin merkeze yakınlığı önemli. her ilin ölü noktaları var. mesela sizin atama görselinizde gümüşhane var ben merkez hariç oraya yanaşmam.

Konyayı yazarsa ulaşım açısından hiç zorlanmaz. Hızlı tren, havaalanı, otobüs, kendi aracıyla gidecek olursa dümdüz yollar.
Kocaeli zaten ilk sırada olmalı bence.
Adana da gelişmiş güzel bir şehir, hem de ekşınlı sdbfnş
Maraş için de güzel diyolar, ben görmedim.
Mardin var mı seçeneklerde göremedim ama turistik ve güzel olduğunu söylüyor orada yaşayan bir arkadaşım.
Sivas benim memeleketim, bişey söyleyeni döverim. Ben olsam üstlere yazarım, hızlı tren projesi de tamamlanır yakında. Biraz mozaik bir kültür ortamı olması da orada yaşamayı kolaylaştırıyor bence.
Erzurum hakkında iyi bişey diyeni duymadım malesef, ama Erzincanı seviyolar genelde. Benim denk geldiğim Erzincanlılar da genelde okumuş-hoşgörülü ve düzgün insanlardı.

İnşallah en mutlu olacağı yere atanır.

Hatay'ı en başa yazsın, keyifli yaşanabilecek bir yer. Arkadaşın kadın ise, orada yalnız başına rahatlıkla kalabilir, gezebilir, bir sürü sosyal faaliyet bulabilir. Ayrıca doğası güzel, insanı güzel, mutfağı güzel. Pişman olacağını sanmam. Tayini oraya çıkan arkadaşlarımın hepsi mutlu.

Kocaeli de gezmek açısından düşünülüp İstanbul ve Ankara'ya yakınlığından dolayı tercih edilebilir.

www.decathlon.com.tr

arena'nın xfit yerine neoprene diye bir modeli var, gözün çevresini lastik değil neoprene diye süngerimsi bir madde sarıyor daha yumuşak ve rahat, yine de hangi modeli alacaksan göz çevresine oturuyor mu, burun kısmı rahatsız ediyor mu denesen iyi olurdu

m.n11.com

@freebird5406_2 yaşadığım yerde bu tarz ürünler satan yerler yok tek çarem internet kaldı. ama önerine uymalıyım galiba denemek daha iyi gibi.

İki tane gözlük aldım geçen ay ikisi de adidastı ikisi de gözüme uymadı. Vakup testinde birkaç saniye bile olsa durması gerekiyor diyor onu denemeden almamak lazım. Şimdi yine arıyorum ama aradaki farka bakmadan deneyip alcam mecburen :/

Aynı. Ne yazmasını istersen onu al.

aynı fabrıkada üretiliyor kesin bilgi yayalım hatta marka takıntın yoksa profilo al.

Beko

hiç bir farkı yok bosch daha pahalı aynı banttan aynı özellikte çıkıyorlar.

aynı parçalar aynı servis ağı aynı fabrika. profilo bile alınabilir. ben çamaşır makinesini aldım memnunum.

Profiloda parça kalitesi değişebiliyor diye biliyorum. Mesela motoru Çin'den geliyor idi. Ama Siemens ve bosch aynı. Ben bosch almıştım.

Sağlam olsun dersen Alman üretimi olanı al.

4. Erkek.

1, kadın.

0. Erkek.

Arttirmayi planliyorum.

3, Kadın.

Sıfır - Erkek

neden sordun merak ettim ?

1 erkek.
O bile fazla geliyor.

tag heuer grand carrera caliper 36 (orj tabiki)
garmin fenix 3 (satılık bu aynı zamanda)
garmin fenix 5
casio f91w (asker saati 20 yıllık)
cookoo watch (kickstarter bağışıyla alıp tokatlandığım saçma bir smart (?) watch)

toplam 5 miş, keşke fenix 3'ü satsam da 4 olsa...

erkegim.

casio f91w
casio celik kasa
westair
timex
guess

var. modelleri hatirlamiyorum.
genellikle evde/ev cevresinde f91w kullaniyorum.
ise giderken casio celik kasa.
digerleri aksesuar olarak kafama gore. bulusmada dugunlerde ozel gunlerde falan..

1 tane var. Orta kalite.
K

1/K.

1 orient marka otomatik analog saat. Düğünümde en yakın arkadaşım almıştı.

1 de xiaomi mi band 3 akıllı bileklik var.

40 yaş erkek.

3 erkek.

2 analog. K

11, Erkek.

Dijital yok, 4'u otomatik.

1 analog vardı eski kız arkadaşımda kaldı artık 0, erkek.

2
K.

e 0

1, lacoste analog. Kadın.

İki tane var.
Siyah ağırlıklı kıyafet için kadranı ve kordonu siyah olan var, birde lacivert ağırlıklı kıyafet için kadranı ve kordonu lacivert olan var.
İkisid çok ucuz değil.
Bir tane de kadranı beyaz olan bir saat almam lazım. Üç tane yeterli olacaktır.

3, erkek. İkisi hediye, biri de askere gitmeden 20 liraya aldığım çakma casio f91w.

ergenlik

kendine zarar verme durtusu. bundan keyif aliyorlar sanirim.

bende de trikotillomani denilen bir sorun var. istemsizce kirpik ve kaslarimi yoluyorum kucuklukten beri. icten gelen bir istek, sebebini tarif edemem. tek bende var sanirdim ama baya bir kiside varmis bu durum. kendine zarar verme durtusunun en dusuk seviyelerinden biriymis. cok sukur muptezel degilim ama bu durtu yok edilemiyor xs

kadınlarla sınırlı değil bu erkekler de yapıyor, sebebini bilmiyorum, alkol, uyuşturucu madde kullanınca böyle saldırgaşan ve kendinin jiletleyince sakinleşen tipler var. hatta ilginçtir görünen yerlerini jiletlemeyip bacaklarını sırtını falan kesen insanlar görmüştüm geçmişte. kadın erkek farketmiyor. ulan kendinin kesiyosun ama görünen yerlerinde olmasın istiyorsun, manyaklığın değişik bir hali. askerde bi vatandaş görmüştüm, yüzü hariç elinin ulaşabildiği heryerde jilet üstüne jilet üstüne jilet izi vardı, yani adam periyodik jiletliyordu kendini.

barzoluk cinsiyet gözetmiyor.

Psikolojik sorunları olanlar. Yaşadığım yerde de var böyle insanlar ve intihara kalkışanları var. Eski kız arkadaşımın kardeşi maalesef 3 sefer denedi sanırım. Kolları bacakları da jilet izi olmuş hep.

Benim sol bileğimde var öyle bir jilet kesiği görüntüsü. Hatta dikey kesik. Ağaç dalı kesti daha çocuktum. Benimle birlikte iz de büyüdü. Bazen saatle falan saklıyorum. Belki benimki gibi jilet gibi görünen ama olmayan istisnalar da vardır.

barzoluk eziklik diyen arkadaşlar cezaevine gelin de neden yaptıklarını bir sorun.koldaki faça bir anlama falan gelmez. genel olarak büyüklerinden gördükleri öğrenilmiş bir davranış ve düşük sosyo ekonomik çevrede oluyor. uyuşturucu kullanıyor bu sebepten denemez ama genel olarak ortak özellik olabilir.

Ergenlikte bunalim/psikopat/arabesk takilmak. Ergenlikte kizlarin %95'i dertlidir. Derdi olmasa da dertlidir. Dert yoksa dert uydurur yine dert bulurlar. Bazi bu dertli takilma surecinde cool olayim diye sigara ve faca da ekliyor olaya.

Ne anlama gelir dersen kizla yatman cok daha kolay anlamina gelir facasiz bir kiza gore.
Gonollomo yopmoyon demeye gelecekler simdi.

hükümete yakın halkın çok büyük bir kısmı;
içki içmiyor, sanatsal faaliyetlere katılmıyor, arabası yok, ucuz telefon kullanıyor, ev elektroniğinde en ucuzunu alıyor (bim'den SQNY marka tv vb..). dolayısı ile bu vergilereden minimumda etkileniyorlar. dolayısıyla tepki göstermiyorlar.

sen ben gibi tepki gösterenler de gözaltı tehdidi ile sindiriliyor.

halk neye ses çıkardı ki? benzin kaç tl olursa olsun ben 20tllik alıyorum diyen adam ses çıkarır mı?

vergiler dolaylı olarak alındığı için. çoğunluk bunu zam olarak karşısında buluyor. zamlara da sandıkta tepkisini gösterdi zaten.
diğer yandan yapabileceği düzene karşı gelmek yöntemi anca sosyal medya ile olur ki orada bile silivri soğuk esprileri adamı yazmadan önce iki kere düşündürüyor zaten.

bence su yavasca isindigi icin fark edemiyorlar

hala iktidara oy verenlerin sadece fakir kesim oldugunu dusunenler olmasi ilginc.

hepsinin arabasi da var. parasi da var. bu iktidar olmasaydi olmayacakti buyuk ihtimalle. torpille ise giren, vergi kaciran, iktidarin yarattigi hukuksuzluk ortamindan faydalanan binlerce adam var. beyaz yakalardan alinan vergilerden yardim alan milyonlar var. imar barisi vs gibi uygulamalardan faydalanip alenen kamu arazilerine cokenler var. bunlar icin vergi artisi cok da onemli degil.

fahiş fiyatlara neden ses çıkarmıyorsa onlara da ondan ses çıkarmıyor. halk artık her şeyi benimsedi, normal görmeye başladı.

eğer akp değil chp olsaydı çoktan ses çıkmıştı. tek nedeni "başımızda namazli niyazlılar var hiç değilse, ne yapalım mecbur. daha iyisi var mı? yok".

n62ye katılıyorum. asıl ses çıkarmayanlar beyaz yakalı muhalifler. iktidara oy veren kitle zaten durumdan memnun neden ses çıkarsın?

iktidara oy verenler ikiye ayrılıyor.

1. iktidar sayesinde bir yerlere gelmiş avantadan para kazanan kesim. üst düzey memur, torpilli yönetici, torpilli iş adamı. bunlar neden ses çıkarsın ki. beyaz yakanın ödediği vergi bu adamın cebine gidiyor zaten işine bile gelir.

2. düşük profilli vatandaş. bunlar zaten çok az harcama yapıyor, vergi umurunda değil. din iman olsun gerisi boş. ayrıca bunların çoğu zaten 1.grup tarafından bir miktar sübvanse ediliyor. ayrıca günün birinde 1.gruba terfi etme hayali ile yaşıyorlar.

devlet ve 1.grup tarafından sömürülen ve 2.grup ile bir arada yaşayarak hayat kalitesi düşen beyaz yakalı ameleler ise sosyal medyada yazı yazıp içini döküyor ve pek bir şey yapmıyor.

Biz de halkın bir parçası olduğumuza göre bu soruyu kendimize yönlendirirsek gayet doğru bir cevap kendiliğinden ortaya çıkacaktır.

halk vergi ödediğinin farkında mı? kdv ne demek diye sor bakalım sokakta kaç kişi bilecek. maaşından kesilen gelir vergisinin ne olduğunu, ne kadar olduğunu kim biliyor?

Elorelia+1

Populer turist noktalari icin sorun olmaz ama bazi yerel bilinen guzel yaylalar var atiyorum cambasi, ordu gibi, oralar zor olabilir

spor yay yoksa sıkıntı olmaz.

cedex +1

cedex +1 Bir sorun olmaz. yaylaya çıkan yollar bozuk olur.

karadenizde sorun yaşamazsın ama bence batuma giderken arabayı götürmeyin. 5-6 sene önce gittiğimde bana "arabayı burada bırak. polisler kıllık yapıyorlar türk plakalara" demişlerdi ben de arabasız geçmiştim.

yaylaya çıkamazsın. uzungöl vs popü yerlere gidersin.

batum da sıkıntı olmaz. sigorta yaptırmanız gerekiyor onu unutmayın.

karadeniz yolları güzeldir ama sadece merkezde. yaylalara gidemezsiniz. gidebileceğiniz yaylalar ve ören yerleri: sümela, uzungöl,kümbet, ayder. bunların dışında sakın yayla yoluna girmeyin. ayrıca batum'a arabayla gitmeyin. sarp'ta park edip yürüyerek geçin. taksiler orada bekliyor olacak. 20 dolara pazarlık edip dünyaları gezin. türk parası da geçerli. 100 tl'ye pazarlık edin.

Sağolun sayın gezgin sakinler. Anlaşılan o ki bizim afabayla pek bi yer göremeyeceğiz :/

Bizim yaylaya giderken (gümüşhanede) ticari arabayla yolda kalmıştık, altı vurdu sağ tarafta uçurum ve geceydi. Bayağı bir uğraştık öyle çıktı ama çok korkmuştum. Bilindik rotaların dışına çıkmayın ve yüksek arabaları tercih edin.

Abajur kullan.

aydınlatmanın sağlıksızlığıyle ilgili bir fikrim yok. dimmer düğme takıp ışığı kısabilirsin (florasan ampüllerde çalışmaz), veya kendim kullandığım aydınlatma şeklini tavsiye edebilirim. ben evimde ve odamda genelde led ışığı altında oturuyorum. tavana yakın kablo kanalı yapıştırdım duvara, kablo kanalının üstüne de şerit led çektim. ledlerin ışığı tavana vurup tavandan sekerek bütün odayı aydınlatıyor. ne olursa olsun gözü rahatsız etmiyor, hiç bir şekilde gölge oluşturmuyor ve ışık epey homojen dağılıyor odanın içerisine.

şunun gibi bir şey oluyor;
i2.wp.com

üstelik rgb led ve kumanda da alırsan uzaktan kumanda ile ışığın rengini değiştirip istediğin rengi elde edebilecek şekilde hassar renk ve parlaklık ayarı da yapabilirsin.

bunlar dışında yine dimmerlı halojen lambalı ayaklı lambader alıp tavandan aydınlatmayı da deneyebilirsiniz.

Ben de indirekt aydınlatmayi severim! Beyaz ışık yerine de gün ışığını tercih ederim.
Tavana doğru ışık veren ayaklı abarjurlardan da olabilir (lambader mi ne diyorlardı) onun gibi bir şey işte

lambader + sarı led ampul.

klasik enerji tasarruf ampül kansorejen gaz verir, led yeteri kadar kaliteli vermez. ampül gün ışığı rengi sarı dedikleri ampülden olmalı ve arkadan gelmesi önerilir.

Eder. Herseyin bir ederi vardir.

Saçma sapan bir araba. Gel sana evo satayım.

Evo yu eşim kullanmak istemez gösterdim de olmaz dedi :(

satılık olanı git dene. kim arabayı denemeden alıyor!?

bundaki motor ne diye bir baktim, HFV6 diye geciyor. kronik triger zinciri problemi varmis. Sasirmadim, GM uretimi sonucta, bir ara Saablarda da kullanilmisti. Ciddi olarak almayi dusunursen aklinda bulunsun..

1.6 dizel egea'da bile 320 tork var 350 biraz az değil mi 2.8 260 ps için?

uçak al direk.

240ps mondeo lar var,hem de vergi avantajlı.

@kitik benzinli araçların çalışma prensibi biraz daha farklı dizellere göre.

Doktora görün.

Paran varsa bir psikoloğa gidip profesyonelce yardım almanı tavsiye ederim. Bu tarz kişilikle alakalı sorunların çözümü senin elinde, bir profesyonelin yardımıyla bunu başarman daha kolay olur.

Herşeyin olumlu tarafına yoğunlaşmalısın, eğer etkileniyorsan başkalarının ne düşündüğünü daha az umursamalısın. Sorunun kökenine inmen gerekiyor, seni karamsarlığa iten şeyin ne olduğunu bulup bununla yüzleşmelisin.

Geçmiş olsun.

iyi hissetmek diye bir kitap var tam senlik. Burda bana önermişlerdi ancak sana daha çok uyuyor.

psikoloğa danışıp bakış açını değiştirirsen düzelir. pesimistlik ülkemizde zorunlu kazanılan bir şey o kadar güvensiz bir ülke de yaşıyoruz ki pesimist olmamak gerçekten zor.