Var maalesef.
Bu yüzden çoğu zaman tartışmaktan özellikle kaçınırım.

Ben de böyleyim.

bende de aynı durum söz konusu. Geçenlerde duruşma esnasında ağlayacaktım nerdeyse... :)))

Önem verdiğim biriyse evet, bazen. Çok önemsediğim birisi değilse konudan bağımsız duygusuz bir insan olurum, sakin kalabilirim.

Tartışırken değil de, duygusal bir konuşma oluyorsa çok çabuk gözlerim dolar. Bunu bri sorun olarak görmediğimden hiç üstesinden gelmeye çalışmadım.

Çok tartışmaya giren bir insan değilim ama girersem bana da oluyor maalesef.
Başka bir yere bakıp derin nefes almaya çalışıyorum. Bildiğim tek yol bu.

çocukken çok olurdu bana. tartıştığımda veya çok kızdığımda ağlamaya başlardım. acayip de dalga geçerlerdi. demek ki bizim gibi tiplerde öfke sonucu salgılanan hormon veya her ne zımbırtıysa ağlama mekanizmasını tetikliyor olsa gerek. şimdilerde pek kalmadı ama duygusal sahnelerde hala çok pis gözlerim sulanıyor. en son heidi filmine denk gelip izledim. dedesiyle kavuştuklarında gözleim iki çeşme. bir de kızım iğne olurken ağlamaya başlayınca zor tutum kendimi. boğazım düğüm düğüm oldu.

aynisi bende de var. en sinir oldugum ve asla cozum bulamadigim huyum bu. cozmek icin kaynagina inmeli bence ama ben dusunup bulamadim bir sey. kesin cocukluk temelli bi durumdur ama.

ben önceden ağlamaklı olmakla kalmaz ağlamaya bile başlardım, sonra da ortalığı yıkardım. ne günlerdi yea.

Beni tarif etmişsin.

Bence anksiyeteye yatkinsin. Kendini bu kadar yipratmamani oneririm. Iyi niyetle soyledim bu arada.

Son 3 senedir ağustosta oluşan kur yıl sonuna kadar %40-50 artış gösteriyor yani bırak 4,70'e inmesi, en kötü ihtimal yıl sonuna kadar 5,40'a falan yükselir, o da en kötü ihtimal, zira 6 lirayı bile görme ihtimali var ki bu dediğin fed karari faiz artırımı falan vs, hepsi dahilinde olan bir durum.

merkez bankasından sağlam bir faiz artışı gelirse düşer. geçen sefer öyle oldu ama onun da ömrü maksimum 1-2 ay olur mevcut şartlar altında.

4.7 görmez bence, 5'in altına bi iki kez daha iner ama sene sonu gideceği yer 5.5 falandır. Ytd.

Faiz artsa da inmez diyorlar 17 den 25 e çıksa bile zor

tahminime gore dolar, 7.5 lira duzeyine kadar cikacak.

ytd.

Çok çok çok zor bir ihtimal, bu gidişle imkansız.

çiğ köfte + ayran

Big dürüm diye bir yer açmışlar. Big chefs adı altında. 10 tl ve altında menüleri var.Tavuk sis dürüm menü mesela.Baya lezzetliydi. Oraya bakabilirsin yakında varsa. Simit ayran da olabilir.

esnaf lokantası gibi yerler. örneğin
scontent-frx5-1.xx.fbcdn.net
burada çorba+nohut+pilav+cacık net 10 lira. mekan bakırköy

Şemdinli'de döner + ayran 8 TL.
Geçen gün de Tatvan'da gördüm nohut pilav 5 TL

Pilavcidan pilav + ayran

macdonalds ya da burger king'de bu skalada tavuk burger menü vardı sanırım. 9,90 falan: www.burgerking.com.tr

Ekmeksiz çiğ köfte artı salata, ucuz ve saglikli

(bkz: balkan lokantası )

salon express
balkan

Yani hoş bir şey değil. Destekli sütyen falan bunlar hep nitelikli dolandırıcılık.

Beni rahatsız etmiyor, delik deşik cilt görmekten iyidir.

rahatsız eder. başka özelliklere de buradan referans çıkarabiliriz hatta. kendini olduğundan farklı göstermek isteyen birisi var karşımda. diğer yandan internet ve özellikle instagram dünyası bambaşka. makyajlar ve filtreler yüzünden biz hep başkalaşmış tipleri görüyoruz. yüz yüze olay başka, zaten iki saniyede karşındaki kadının badana yaptığını anlayabiliyorsun.

Rahatsız olurum, ilgim anında kaybolur.

inanılmaz ediyor, bu yüzden makyajı sahtecilik olarak görüyorum. hepimiz sahteyiz ama ne kadar makyaj o kadar sahtecilik oluyor, en azından benden daha sahte olmasın istiyorum. makyajla dünyanın en güzel kadını da olsa o insanla birlikte olamam.

ben bu kediciğe hayrandım ta ki; tutuklandığı güne kadar. i.hizliresim.com

Kıllı ve aşırı kilolu olmadığı sürece hiçbir kadın rahatsız etmez ancak elbette kendini aşırı makyaja vuran, makyajla evrim geçiren ve instagram bağımlısı olan kadınlara güvenilmez, evlenilmez.

Duyguda sahtecilikten avrupa gönül hakları mahkemesine şikayette bulunurum.

Yani tamamen makyajsız olsun diyemeyiz, ama kara sıva üstüne önce kaba alçı sonra saten alçı en son da silikonlu boya sürer gibi makyaj yapılmasına karşıyım.

Zaten ne bulursa yüzüne sürdüğü için cildi daha çabuk yıpranacak ve daha kötü olacak, kendine de yazık.

Bu yüzden ilişkiye gerçek anlamda başlamadan önce mevsim yaz ise denize, kış ise termal otele gidip hanım arkadaşı yüzündeki kimyadan arındırın efendim :)

sabah kalkinca bu kim lan diyorsam benden gecer not alamaz.

O makyaj bitene kadar bekletiyorlar o yüzden tercihimi makyajsız olarak kullanıyorum.

Makyajdan hiç hoşlanmıyorum minimum yapılmasını tercih ederim. Çok makyaj yapanlar benim gözümde eksi puan alıyolar.

Ağır makyaj yapanlardan hoşlanamıyorum. Kimyasalların ağzıma girmesi hoşuma gitmiyor.

Öyle bir durumla da karşılaşsam bir celsede boşanırdım : )

yok kanka etmiyor. zaten önemli olan iç güzelliği.

makyajli ve makyajsiz hali arasinda cok buyuk fark varsa rahatsiz olurum.

m.haber365.com.tr

Kimisi makyaj yapinca cok degisiyor ama makyajsiz hali de guzel, oyleyse sorun yok. OBur turlu tabii rahatsiz eder ama o kadar da degil.

Makyajsız kadınları hiç beğenmiyorum

Makyajlı kadınlar şişme bebek gibi duruyor, doğal kadın candır.

Hafif dokunduran cinsten makyaj en babasıdır.

makyajlı kadınları asla beğenemiyorum makyajdan ve saç boyasından nefret ediyorum. Herşeyin doğalı en güzeli. Kadınında en doğal hali en güzeli hali. tahta göğüs olsun cildi çok düzgün olmasın önemli değil belki en falza güzel renk bir ojedir olması gereken çünkü ojenin saklayacağı bir kusur yoktur. Zaten saklanması gereken kusur olmamalı neysen o sun işte .

makyaj ya akşam alkollüyken loş barda ya da filtre de ekleyip internette/ekran karşısında işe yarıyor. onun dışında karşı karşıya olduğunda belli oluyor. resmen alçıdan maske yapmış. bir de rezil bir rimel sürüşü ile bir kilo fondöten kombosu var. hamurun üsünte göz+kirpik diye kıl ekilmiş gibi duruyor. rahatsız edici tabii o kadar makyaj.

kadınlardaki en güzel makyaj, erkeklerin çoğunun "makyajsız" sandığı o sade görüntülü olan hal. kedicik makyajı ya da düğüne giden kadın makyajı, yüzü delik deşik olmasa da yakışmıyor insanlara. bu arada destekli sutyen çok net nitelikli dolandırıcılık. bunun bir de destekli şort/pantolon/iç çamaşırı ve bacakları ince gösteren çorapları varmış. biz de şu süper kahraman kostümlerindeki gibi kas destekli gezelim o zaman. :D

şunun gibi bir şey oluyorlar sanırım:
www.aliexpress.com

bakım makyaj demek değildir. cilt kusurları eğer bir hastalık sebebi yüzünden değilse ve düzeltilmiyorsa o kadının bakımsız olduğunu düşünüyorum. kişisel bakımına dikkat eden herkes bakımlıdır.

Ben de! Kucukcekmece adliyesindeydim ve en sevdigim hava yagisli hava. :)

dudullu. dolu yağıyor.

Adınıza sevindim bence de muhteşem bir doğa şöleni öyle olaylar. Burası ise sıcak ve nemli :(

Ekleme: Sakarya

çıkamadım hala :( evin dört bir tarafından kameraya çektim yağışı. dolu, daha çok yağmura döndü, ilk başladığı gibi.

ben kaçar. mobilden görüşmek üzere :)

iç karartıcı, umutsuzluğu çoğaltan bir hava...

Valla ben sevmiyorum böyle havaları; özellikle dışarda yaşayan hayvanlari, insanlaro dusundukce daha çok üzülüyorum. Az önce bizim sitenin otoparkına kedi ve köpekler dolusmustu. Bayağı da korkmuslar.

Hafif hafif yağsa neyse de böyle gok delinecek gibi yagması hoşuma gitmiyor. Iklim degisikliginin en net gostergelerinden biri de bu yağışlar aslında.

aman doluyu dikkate alıp öyle çıkın. dudulluda fena yakalandık.

kadikoyde son 4 saattir gok gurluyor 1 damla bir sey yagmadi. :/

Kurtköy 5 dakikada karışti. Hava fena patladi.

yaygın anksiyete bozukluğu olan bir eşiniz olunca böyle havalara küfredesiniz geliyor.

Uğur mumcu’dan E-5’e inince gördük ki, buraya damla düşmemiş.

Bizim burda sıcak hafif de rüzgarlı çöl havası gibi. Kapadokya

uğur mumcu'da yine bir esinti ve hafif yağmur başladı. bakalım yine sağanak ve doluya dönecek mi?

Tuzla tarafi da yagmurlu. Bayiliyorum boyle havalara. Bir an oncd sonbahar gelse keske.

dolar 3e inerse ile halamın t.şakları olsa aynı şey bence.
pişman olur musun ? onu kimse bilemez.

Doların 4,5 altına inmesine dahi ihtimal vermiyorum. Geçmişine baktığımda Ocak-2017'de 3.77 iken, Eylül'de 3.45'e düşmüş. Bu da %8,5 civarı bir düşüş. Böyle bir düşüşü bir daha görsek anca 4.5 altına düşer. Ekonominin bu halinde de hayal diyorum.

pişman olmazsın, doların uzun vadede de kısa vadede de düşeceğini sanmıyorum. Mesela Unicredit yıl sonu 4.95 olacağını öngörüyor.

www.businessht.com.tr

Yatırım tavsiyesi değildir.

Tabi bir çok farklı kuruluş farklı tahminlerde bulunabiliyor. unicrediti örnek olması açısından koydum.

2013 kasımda € kuruyla işe başladım. 2,73 tl = 1 € idi.
Şimdi bak ne oldu?

Döviz uzun vadede kaybettirmez.

Dolarla maaş kaçırılmaz. Zaten ciddi bir düşüş olsa zam talebinde bulunulur ki kimse beklemiyor düşüşü.

2020 de küresel ekonomik kriz beklentisi var.en büyük nedenide dolar endeksli küresel işleyişin artık yavaş yavaş sonuna gelinmesi.piyasaya basılan dolarların toplanması , faiz artırımı , çine yaptırımlarda doları koruma adı altında yapılan hamleler.bu süreçte doların düşmesi imkansız.çok iyi ekonomi yönetiminde belki 4.50 bandına çekilebilir ama yakın zamanda 4.50 nin altı zor gürünüyor.

tam iki yıl bir hafta önce dolar olarak maaş almaya başladım, o zaman 2,88-2,90 falandı. Türkiye'de dövizin kaybettirmesi zor. şimdiye kadar hep yükseldi, arada birkaç kuruş düşse de.

Dolar olarak şu an ki teklifin yarısi bile seni kısa zamanda kurtarir

dolar maaşla zarar etmen adnan oktar'ın içeriden çıkıp kediciklerle jüpiter'de parti vermesi ihtimali ile aynı.

Dolar 2tl ye inerse kaybedersin sakin girme ha..

benim eşim euro ile maaş veren işe girdiğinde euro 3 lira değildi. hatta "2 lira olursa" falan diye geyiğini yapıyorduk. o zaman piyasa ortalaması olan maaş, şimdi uçtu gitti.

zaten dolar o kadar düşerse o şirkette adam kalmaz.

pişman olmak ne kelime, en doğru tercih olur.

Ben bir dönem işe evden yemek götürürdüm. Gereksiz bir külfet geldi. Sonra "sal gitsin" modunda işyeri yemeğine devam ettim.

Menülerim;

*Sandviç (tonbalıklı, peynirli, rus salatası ve salamlı, tavuklu gibi gibi)
*Makarna (yoğurtlu, salatalı, mısırlı, sebzeli)

İnsan bir yerden sonra üşeniyor.

maddi bir sıkıntı yoksa mailbox ofislere öğle yemeği hizmeti veriyor. süreli ve gruplu üyeliklerde kişi başı günlük 15 tl'ye güzel yemekler yenebilir. detaylı bakmadım.

evde biri sizin için özenle sağlıklı yemekler pişirip tapır içinde kapının koluna poşet ile asmıyorsa o iş zor. en fazla 1 hafta sonunda pes edersiniz. işyeri civarında esnaf lokantası araştırmasına girin. olmaması mümkün değil. illaki vardır. o yoksa da fatoş abla ayşe teyze gibi bir butik ev yemekleri yapan bir lokanta vardır.

Ben de yemek goturenlerdenim. Hijyensiz bırakılması gibi endişeler nedeniyle buzdolabı alınmıyor. Ben de bunun için aldığım mikrodalgaya girebilen ve sızdırmayan yemek kapılarını klimanın altındaki dolabın üzerine koyuyorum. Evde de zaten dolaptan çıkarıp götürüyorum. 5 saat hiç sorunsuz bekliyor.

Ancak et yemedigim için tavuk falan götürmuyorum. Sebze yemekleri, salata, baklagil, tahıl ağırlıklı oluyor. Bunları isitmaya da gerek kalmiyor. Kapağını açıp yiyorum.

(bkz: meal prep)
(bkz: toplu yemek hazirlama)

eğer dışarı çıkma imkanınız varsa bu tarz lokantalar candır.
scontent-frx5-1.xx.fbcdn.net

Ben de yemek götürüyorum. Ailemle yaşadığım için sıkıntı olmuyor. Sağolsun anneciğim evdeki sebze yemeklerinden koyuyor dökülmeyecek kapların içine. Ofiste de mikrodalga olduğu için ısıtıp yiyorum hemen. Ekonomik olarak hem rahatlattı hem de kilo verdim.

ben beyaz yakalı değilim ama çözümü geç kahvaltı yaparak buluyorum. yani kahvaltıyı geç yapıp öğlen yemeği ihtiyacını ortadan kaldırıp akşam da evimde yapabilirsem yapıyorum. dediğin gibi denediğimde 3. gün pes edip kısır döngüye tekrar dahil oluyorum.

Beyaz yaka değilim ama işyerimizde yemek verilmiyor, çevresinde restoran yok. Ben de çoğunlukla evden yemek götürüyorum bazen, bazen aç oturuyorum, bazen “vending machine” gibi makinelerden saçma bir şey alıyorum,bazen yol üstü marketten yiyecek bir şeyler alıyorum giderken, bazen bir araçla en yakın yiyecek yerine gidiyorum. Genelde herkes evden getiriyor. Beslenme çantalarımız var. Onun içine sızdırmaz ve cam saklama kapları ile yemeği koyuyorum. Yanına küçük yoğurt falan alıyorum. Beslenme çantası da piknik çantalarının küçüğü. Yalıtımlı, o yüzden içinde duruyor.

kendine sızdırmaz yemek kabı/sefertası vb bişey al öncelikle.

ben 4-5 kg kıymayı soganlı domatesli vb kavurup, 200er gramlık buzdolabı poşetlerine kare tabak gibi incecik yayarak, buzlukta depoluyorum. 2-3 saatlik uğras sonucu elimde 30 kadar, tavaya attıgımda incecik oldugu için 5dk da çözünen, mis gibi kıyma oluyor. her seye kullanıyorum. sebze yemegi yapıp 3-4 gün yiyorum. lor peynirim domatesim eksik olmaz. tuzsuz zeytin bol yerim. cok çeşit aramam sevdiğim şeyi sürekli yerim.

istersen köfteleri hazırlar pişirir ve 5erli paketler halinde buzluğa atabilirsin. soğuk soğuk güzel gidiyor.

öğle yemeğinde 200 gram kıyma, lor peyniri, zeytin, biraz yeşillik, domates, doymam dersen bulgur pilavı. becerebiliyorsan (ki çok kolaydır, soğan salça ve su/domates püresi) zeytinyağlı sebze yemekleri yapıp 3 gün yiyeceksin.

ton balığıyla ekmek arasıyla olmaz o iş. yapacaksan kendine düzgün tost veya soğuk sandviç yap. yediğin şeye özen göster.

bir şemsiye alın ihtimale karşı. bu mevsimde yağmurun başka ne zararı olacak? denize de girersiniz, belki daha da keyifli olur.

Sakarya'dan bildiriyorum burayı sel aldı, kışın yağmayan yağmur yağdı 2 saat kadar evvel. İstanbul'da da böyle bir yağış olabilir olmayabilir de. Karar sizin.

Çok düşük bir ihtimal, ömrü dolan bir conta, bozulmaya yakın bir batarya göbeği (salmastra), kırılmak için tatili bekleyen çamaşır makinesi su giriş hortumu olabilir.

Doğalgaz ve su vanasını kapatın kafanız rahat olsun.

çamaşır ve bulaşık makinelerinin su bağlantı hortumları sinsi düşman. sabah yataktan kalkıp ayağımı suya daldırmışlığım var. dış vanayı kapatmasanız bile bu hortumların bağlı olduğu çeşmeyi kapatın. dışarıdan doğalgaz ve su vanalarıı kapatmak hırsıza biz evde yokuz demek bu arada. doğalgaz için ocak ve kombi yanında vanalar oluyor zaten.

Ben eskiden kapatmıyordum ama kapatılması gerektiğini kötü bir tecrübeyle öğrendim. 3 sene önce biz tatildeyken mutfaktaki boru patlamış ve alt kattakinin bütün mutfağı mahvolmuş.

Bu olaydan sonra evden uzun süre ayrılacağımız zamanlarda kapattık hep.

Eski işyerimi gece vana katılmadığı için su basmıştı normalde her gün kapatıyorduk. Basınç farkları eski tesisatlara zarar verip patlatabiliyor heralde.

monitörün bir köşesine dik dur diye not yapıştır.
ya da şöyle bir görsel :D i.ytimg.com

ekrana doğru eğilmenizin sebebi net görememek ise gözlük deneyin, istem dışı öne eğilmenizin sebebi buysa engel olur. otururken ayaklarınızı uzatın ve arkanıza yaslanın (şu sırt yastıklarından da alın sandalyenize uygun). ekranı da uygun konuma getirin (mesafe ve yükseklik). saatte bir de esneme hareketleri yapın. kürek kemiklerinin arası ve omuzları açan ve bacakları çalıştıran.

hocam düzenli pilates vs. yaparak kaslarınızı güçlendirin ve alışkanlık kazanın. yoksa ne yaparsanız yapın o vucut patates gibi duracak eninde sonunda

her sabah sadece 5 dakika kadar sürecek egzersizler var. "tibetan 5 moves" aratın. postür düzeltecek, sırtı vs diri tutacak egzersizlere zaman ayırın. yürüyüşünüz dahi değişir.

Göz hakkı hırsızlık mı değil mi sorusunu getirdi benim aklıma.

siğilin geçmesi için başka evden tuz çalıp toprağa gömmek gerekir diye bir inanış var.

Adamin meyve agacindan, dut agacindan falan da alirsin bizim oralarda. Hirsizlikta denmez gerci. Herkes herkesin bahcesinden alir.

"Sıfırlama" gibi durumlar da hoş görülüyor halk arasında...

Kimi insan hassas oluyor TCKN konusunda yok efendim adına şirket açarlar, hat çıkarırlar vs. gibi sebeplerle de geçen yıl yaklaşık 50 milyon kişinin adresine kadar her şeyi sızmıştı internete. O kadar da ulaşılamaz değil kısacası kişisel bilgilerimiz.

Burs verene neden güvenmediklerini ben de anlamadım ama. Garip mi, garip ama çok da şey yapmamak lazım.

ben olsam zerre umursamazdim.

Büyük ihtimalle sosyal medya hesaplarında paylaşmak için bu t.c.yi kapadılar. Sonra da o fotoyu size gönderdiler. Bence sizden şahsen gizlemek amacıyla yaptıklarını sanmıyorum.

liberal +1
duruma veya kişiye göre değil de genel olarak tedbirli davranan kişilerdir.

liberal +150414

içinize dert olması gerekmeyen bir şey gibi geldi bana. diyelim ki bile isteye kapatmış, ne olacak ki? insanların başlarına gelmeyen kalmıyor. tc kimlik numarası çok gizli saklı kalması gereken bir şey değil, ama insanlar tedbirli olmak isteyebilir.

Şu zamanda insanların paranoyak olması gayet normal.

Your/you're ve there/their/they're karıştırıyorlar çok fazla.

@kobuzchu kiz nasıl amerikalılar you're beautiful yerine your beautiful yazabiliyorlar mı?

@nick bulamadim hem de nasıl. Hatta bu hataları özellikle native speakerlar yapıyor çünkü bu kadar temel şeyleri sadece duyarak öğreniyorlar.

than ve then kelimeleri de karıştırılıyor. ya bilmemekten ya da dalgınlıktan.

its/it's

bir de should have, could have vs. yerine "should of" var.

teşekkürler. çok ilginçmiş :D

native speaker olupta "whom" kullanımını bilmeyen milyonlarca insan vardır. gerçi bu yazım hatası değil kullanım hatası ama olsun.

Ornegin @battal'in yaptigi dahi de hatasi gibi. (Amerikalilari elestirirken kendisinin hata yapmasi garip olmus :S )

Bu hatalar dili yazarak degil konusarak ogrenmelerinden kaynaklaniyor.

Traveller, haklısın. Yazım yanlışı yapmışım. Düzelttiğin için teşekkürler.
Fakat ben Amerikalıları eleştirmedim. Anadili İngilizce olanların bile yaptığı bir kullanım hatasını belirttim. Eleştiri ve saptama, farklı iki şey.

İngiliz futbol forumlarında they're, their, there ve hatta that bile birbirinin yerine kullanılabiliyor. Evet that bile. :D

En çok yapılanları yukarıda yazılmış. I should have yerine I should of yazanlar da çok Amerikalılarda.

Okunuşu benzer olan kelimeleri karıştırıyorlar. Trump'i takip etseniz hepsini görürsünüz:D
Kobuzchu kız+1
Hatta Almanlar da aynı şeyi yapıyor.

Anyway yerine anyways kullanan sığır çok. İrrite edici.

froome un temiz olduğuna kesinlikle inanmıyorum/inanmak istemiyorum. benim bisiklet zevkimin içine eden bir insan açıkçası kendisi. onun yüzünden tdf 2018 izlememeyi düşünüyorum ki senelerdir zevkle izlediğim tek spor aktivitesidir tdf.

frensızlar eskiden de lazımlıklarını pencereden aşağı döker, yılda 1 defa da kirlerini kazıtırdı, çok acayip bişey değil yani.

yapmayan yok ki yakalanmayan var.

Bisiklet aslında düşündüğünüz veya hayal ettiğiniz kadar temiz bir spor dalı değil ne yazıkki. İşin içinde haddinden çok diplomasi mevcut. Birden fazla performans artırıcı madde var, aşağı yukarı her takım başka madde kullanıyor. Testler işin içine girince de diplomasi giriyor devreye... Yani aslında her takım performans artırıcı madde kullanıyor. Daha bu sene yurt dışına gönderdiğimiz milli sporcularımızdan birini kısa süre sonra karaciğer testlerinde çıkması muhtemelen performans artırıcı madde yüzünden geri yolladılar.

Froome’da yıllardır bu işin içinde, pro pelotonun gözde sporcularından. Ülkeler arası diplomasiyi ortadan kaldırsalar pelotonda sporcu kalmayacak. Tabi bu noktada uci’daki dinozorların koltuk sevdası da hayli etken.

kesinlikle olay lobiciliğe döndü. ingiltere fransa kendi kafasına göre takılıyor.

spider cam olarak geçiyor hatırladığım kadarıyla

Örümcek kamera. Galatasaray in stadında da olması lazım bu teknolojinin. Sadece şampiyonlar ligi maçlarında aciyorlardi hatta

www.youtube.com

ilk akla gelen orada işletme sahibi olmanın normalden çok pahalı olması. diğeri de alternatifsiz olmanın dayanılmaz geçirme isteği.

Vakti zamaninda Zurih hava alaninda 17 saat beklemistim aktarmali ucustan dolayi.pahali diye bisey yemedim ama en sonunda acliktan bayilma kivamina ulasinca bi fincan kahve ve bi muffine 50liraya yakin para odedim.hayatimda ictigim en pahali kahveydi hic bitmesin istedim resmen :( ama insanlar almak zorunda kaliyor iste.

Astid’e katılıyorum. İnsanların çoğu hazırlıksız çıkıyor böyle olunca mecburiyetten almak zorundasın e adam da madem almak zorunda diyor geçiriyor. Kira da etkili tabi bunda.

Valla trdeki kadar pahali havalimani gormedim diyebilirim.
Bati avrupa’da disaridaki restoranda cola 2,5€ ise havalimaninda max 3€ filan oluyor.

Trde cok adaletsiz kira olayi vs var, o yuzden geciriyolar. Koca burger king filan bile geciriyo yani:/

Bir Zürih anısı da benden. Havaalanında küçük bir şişe Rivella'ya 5 frank vermiştim. Gazoz işte. Şimdi baktım 1.40'mış normalde. 4.63 ile çarpacaksınız.

Duty Free vergisiz olduğu halde dışarıdan daha pahalı. Parfümler, kozmetikler ve optik de öyle.

Tekel olmanin dayanilmaz hafifliği..

ülkede herkes fırsatını bulduğunda birbirini soymaya çalıştığından normal.

behzat ç'de şule bu konuya parmak basmıştı.

www.youtube.com

zor oldu ama buldum. hangi bölüm bulamadım ama. açıklama kısmında yazan 53 değil, bilgisayardan baktım alakası yok.

İnsanlar; üzerinde o kadar da takılacak, düşünülecek varlıklar değil bence. Bu kadar düşünme. Hele böyle insanları hiç düşünme.

+ Zamanla her şeyi daha iyi anlayacaksın.

Umursama, üzerine gitme, sallama.

Kudursun, madem ki beğenmiş görüşmek istemiş, naz yapıyor haspam.

ya klasik kendini ağırdan satma modu ya da sohbeti başlatıp yönlendirecek cesareti veya kapasitesi olmaması. olay bu

"...yani sen de beni beğenmişsin"
genelde beğenmemiş oluyorlar, o yüzden temelde bir sıkıntı oluyor. ağzından beğendiğini duyana kadar bu ihtimali hiç aklından çıkartma.

ha, beğense bile yazmayanlar var mı, var. arada aile olduğu için çok "hevesli" görünmek istemiyor olabilir, muhafazakar bir yapıdaysa aile bu ihtimal artıyor. ya da davranış bozukluğu olan, dengesiz, ruhsal sorunları olan bir arkadaş olabilir.

profilim açık olduğu için "beğenmemiştir" seçeneğini eliyorum. en baştan hayır konuşmak istemiyorum diyip, kestirip atabilir.

"sohbetini beğenmiyordur" seçeneği de çok mantıklı gelmiyor çünkü birkaç kez buluşup gayet güzel vakit geçirdiklerim de oluyor. "yazmama" durumu o zaman da mevcut.

Hoşlandığından emin misin? Belki sırf ailesini / arkadaşını kıramadığı için he dedi?

Çok gençken ben de yaptım öyle birkaç kez. Ayıp olmasın diye tamam görüşüp konuşurum dedim ama olmadı yani yürümedi. Artık direkt kestirip atıyorum, ya kusura bakma ama olmaz, ben istemiyorum diyebiliyorum.

Kızın yaşı 25 altı mı?

Edit: Ha bu arada seni Instagram’dan takip etmesi beğendiği anlamına gelmiyor. Takibe takip takılalım takipçim çok görünsün diye düşünmüş olabilir ahsfs.

Sen disilerin beynini anlayamazsin. Hicbir erkek anlayamaz. Onlarin cok karanlik korkunc dunyalari vardir. Senin aklinin ucuna bile hayatta asla gelmicek seyleri dusunur ve sonuca varirlar. Bu sonuclar genelde yanlistir. Secim kriterleri bozuk oldugu icin yaptiklari secimler de genelde yanlistir. Sen begenmedigin biriyle birlikte olur musun? Onlar olur. Sen en yakin arkadasinin sevgilisine hallenirm misin? Onlar direkt yatar. Disilerin insan degil bizden farkli bir tur oldugunu kabul etmen lazim oncelikle. Mesela tanimadigi insana kendini begendirmek nedir i m cool with thatin dedigi gibi. Konusmucaksan gorusmuceksen ne takiplesiyosun takipci sayisinin anlami ne? Velhasil i kelambunlari anlamak mumkun degil bosuna ugrasma gucunu kasini parani arttir hepsi zaten kendi geliyo

23-27 arası değişiyor. ben 29 ama gerçekten çok daha genç gösteriyorum. sporcu, fit birisiyim kendime bakarım. böyle ciddi bir iş için "takibe takip" kafasında değildir artık o kadar değil ya:)

Ya senle ilgilenmiyo işte, salla gitsin. Yeni ufuklara yelken aç.

Noluyo yaa+1

Begenmemis, ilgisini cekmemissin başka asklara yelken ac

Kadınlar 'aileler vasıtasıyla' beğenilmek istemiyorlardır. Sizi de beğenmek zorunda bırakılıyorlar muhtemelen ve bunun iticiliği yüzünden de, siz iyi/yakışıklı/pozitif vs. vs. olsanız da 1-0 yenik başlıyorsunuz.

türk kızı reddetmeyi bilmez, süründürmeyi sever. yazsan bir türlü yazmasan bir türlü. böyle olunca insan kendini sapık gibi hissediyor. geçenlerde tinder'da tanıştığım muhabbeti çok iyi olan bir kız numarasını kendi verdi, whatsapp'tan baya güzel güzel konuştuk. sonra tabi ki muhabbet birden kesildi. baktım günlerce yazmıyor. ben yazmasam umrunda bile değil. en son foto istedim göndermeyi reddedince hemen sildim numarasını. düşün artık aynı filmi o kadar çok kez gördüm ki üstelemedim bile:)

Zaman kaybetme, seni dinleyecek veya ilgilenecek bir karsi cinsi bulana kadar mucadeleyei birakma sakin!

hayır olmayacak

Hayır.

olmayacak ve o yüzden mecliste çoğunluğu yakalayan için bir koz olacak.

Ibb tesisi var yeme icmelik, sahilde yuruyebilirsin, Aqua Florya avm starbucks disarida oturursan deniz gorunuyor.

selamlar, şimdi florya ibb tesisleri var, oraya bakarsın(googledan bak), genel olarak ağaçlık bi park. ibbnin girişinde isparkın garajı var.(ibb parkına ve sahile araçlar girilmiyor.)

oradan sahile inebiliyorsun, sahilde sol tarafta bi tane lunapark, onun ilerisinde de bi ça bahçesi var, sahil boyunca yürüyebilirsin.

sürekli uçak inip kalkar, gürültü ile problemi varsa annenizin kafasını şişirir, ortalama en az her dakika 1 yolcu uçağı tependen geçiyor.

bu ibbnin yan tarafında da büyük bir avm var, sahilden avmye giriliyor mu bilmiyorum. yürümek için güzel, bi sürü kedi falan var. deniz kenarı işte.

lokasyon olarak benim çok hoşuma gidiyor sık sık giderim, özellikle hafta içi kalabalık olmadığı zamanlarda. dediğim gibi gürültü problem değilse güzel bi yer.

deniz kenarı hafta sonu apaçi ve suriyeli kaynar. hafta sonu ve tatillerde acayip kalabalık olur.

Ah sahili amele dolmustur mangal yapan magandalarla :D Yurumek bir hayal o siste. Genel olarak Florya'da napilir Beyti'de yemek yenir. Aqua Florya ve Flyninn den alisveris yapilir. Aqua'da sahile bakan mekanlarda da yemek yenebilir. Dürümcü Baba'da kuzu pirzola ve kebap yenir. Yuksel'de balik yenir. Carsi'da birkac mekan var eh iste orada birkac tek atilabilir. Bu kadar :D Baska da bisey yapilmaz Florya'da.

Bir de su ara acik hava sinemasi baslamistir. Ben sevmem de aklima geldi.

bir sürü paketi, çeşidi olduğu için olabilir.

Telefonda ikna edemez çünkü, yüz yüze sana 6 aylık ya da 1 yıllık paketi itelemesi daha kolay.

yüz yüze görüşüp kafalayabilmek için.
aslında çoğu şeyde böyle. o yüzden netten alışveriş çok avantajlı. aceleye gelmeden rahat rahat kıyaslıyorsun. aklına yatmayınca sonra tekrar bakarım diyorsun. dükkana gidince ürünü karşında görünce yelkenler çabucak suya iniyor.

Hiçbir yer telefonda fiyat vermek istemez aslında yüz yüze ikna daha etkili bir yöntem olduğu için.
Bizde fiyatlar sabit olmasına rağmen telefonda fiyat vermek istemiyorum kursa çağırıyorum detaylı bilgi için. Daha rahat oluyor.

Bazıları özellikle Beylikdüzü’nde bildiğim birkaç salon içerideki müşteriler rahatsız olmasın diye tipini beğenmedikleri, kız düşürmek için içeride aletlerle şaklabanlık yapacak tiplere, üç-dört sap gelenlere yüksek fiyat çekiyorlar. Aynı mekana daha iyi bakımlı, alımlı biri gelince ya da çift olarak gittiğinizde yarı fiyat teklif ediyorlar. Sorunca da efendim pınar hanım x kampanyamız vardı geçen bahsetmemiş size, +6 ay ücretsiz hakkınız daha vardı falan diye kıvırıyorlar. Tutturabildiğine anlayacağın. Şahsen ben geçen sene yıllık 1200 tlye üye olduğum salona. 700e üye olan da gördüm, 2000 veren de. Konuşunca da bişi değişmiyo o ara kampanya vardı, o eski üyemiz, o x kartı y puanı var, z indiriminden yararlandı falan diye sıkıyorlar. Aynı digitürke benzetiyorum fiyat politikalarını.

Telefonda rahat kösemiyorlar.

satış bilmediklerinden. Spora yazılırken 4-5 farklı salon aradım. Hepsi diyor ki gelin konuşalım. Yahu bütçem belli, ben niye ne ödeyeceğimi bilmediğim yere gidip vakit kaybedeyim ki. Telefonda direkt fiyat söyleyen salonla anlaştım.

Birkac farkli yerdeb fiyat alacagim, hepsine tek tek gidersek isimiz is gercekten.
@wertyu mantikli geldi.

Yukaridakiler + 1
Bir de galiba wertyu ile ayni salona gittik galiba. Benim gittigim yerde de fiyatlar farkli farkliydi, milletle konusurken ogrenmistim. Ancak, konustuklarim hep kadindi. Biri "Ben pazarlik yaptim, 600'e geliyorum" dedi, biri "Ben fiyati oyle saniyordum, 1300'e geliyorum" dedi. Tutturabildigi fiyati vermeye calisiyorlarmis. Kime nasil denk gelirse.

Bir arkadasim (erkek) da Sisli'de bir yerde pazarlik yaptigini soylemisti. Ayni pazarlik muhabbetine dun Sozluk'te de denk geldim.

www.sporx.com

www.sporx.com

www.sporx.com

@mikahakkinen arjantinin ispanya, almanya ve fransayı geçeceğini düşünmen çok uçuk geldi bana.
benim çeyrek finalden sonraki Portekiz düşüncem de biraz duygusal, bir de form ve moral durumu

futboldan hic anlamam, surda dursun kupa bitince donup bakicam :

www.sporx.com

www.sporx.com

olmasını istediğim değil ama olacağını düşündüğüm bu. olmasını istediğimde aşqım rusya şampiyon <3

www.sporx.com

www.sporx.com

(git: www.sporx.com)

evi sat yatır :)

www.sporx.com

Bakalım ne kadarı tutacak:)

(git:www.sporx.com )

www.sporx.com

kenarda dursun bakalım.

www.sporx.com

sydney.

Viyana guzel isil isil olur ama Berlin'de iyi eglenirsin.

eglence icin berlin.

Viyana. Sokaklarda bir suru sahne vs oluyor

erzurum

Madrid

Berlin'de paso havai fişek patlatıyolar her yerde, her sokakta, kendini Şam'da gibi hissediyosun.

san sebastian

jpg to word diye yaz hocam
ilk link cıkıyor

online2pdf.com

ama jpg yi word un icine kopyalayarak da yapabilirsin

www.newocr.com
deneyin

iletişim adresi yok
ssl yok.

güvenli değil.

Kesinlikle güvenli değil. Bir kere ayakkabı satan bir websitesinin ismi neden Gel Nimbus 18 olsun. Sayfanın en altındaki büyük harfle başlayıp küçük harfle devam eden etiketleri gördüğüm gibi çıktım sayfadan.

dolandırıcı olmasa bile çok amatör görünümü var. ssl olmaması zaten alışveriş yapmamak için yeterli neden.
neticede kesinlikle bulaşmamalı.

teşekkürler herkese.

asdfghjkl :D komikmiş

ya keşke görseydim, çok sıkılıyorum :(

aha güzelmiş, ben de bazen anasayfadayken bi duyuruyu açanın adına tıklayıp daha önce ne sormuş diye baktığımda, nicke tıkladığımı unutup 1 sene önceki duyurusuna cevap verdiğim oluyordu.

Mesela senin nickine tıklayıp az sonra "kuru kayısıdaki soğan kokusu"na cevap atabilirim.

Aynisi bazen bana da oluyo :’)
“Oha aynisini yasamis/dusunuyomusuz/hm ben de merak ediyodum” diyorum sonra bi bakiyorum kuehles blondes yazmis dhsjsjs

yapılmışı var :D
store.donanimhaber.com

Görmedim. Görsem gülerdim herhalde. O da bir şey mi, ben bir kere okuduğum bir cevaba kızmıştım. Ne biçim yazmış falan demiştim. Sonra sayfayı aşağı bir indirdim, ben yazmışım.

bazen ben de kendi duyurlarımı yabancı birininmiş gibi okuyup kendi nikimi görünce oha! nidaları eşliğinde gülüyorum.

çok nadir ama belki 1-2 kere olmuştur.

Off sen beni bile gecmissin harika yahu :D
Bu arada ben de eski duyurularimi cevaplarimi gorunce eskiden ne kadar naif bir insanmisim diyorum. Resmen zaman icindeki degisimini goruyorsun burada. Aklima geldi yazayim dedim:)

:) arada kendi duyuru ya da cevaplarıma denk geliyorum öyle ama çok ileri gitmedim, kendi duyuruma cevap verecek kadar :))

ama düşündüğünde saçma değil temelde. başkalarının sorularına cevap verirken kolay, atıp tutuyo herkes. kendi kendine akıl vermek gibisi yok :)

Kendisiyle bu derece empati yapabilen görmedim..

hahaah harikasın yemin ederim

çok doğal ve samimi bir davranış

sözlükte bir entryye denk gelip "oha ne süper yazmış benimle tamamen aynı düşünüyor" deyip favlarken onu benim yazdığımı fark ettiğim oldu kaç kez :)

duyuruda da olmuştu bu birkaç kere caps bile almıştım bulursam eklerim.

Abi empati degil o yalniz:)

Ben de kendi entry'me "Ne guzelmis, cok iyi dusunmus. Hemen sukelalayim" deyip bulamayinca "Sozluk bozuldu" demistim zamaninda.

abi bildiğin rezillik.
ben de her gün 25 km yol yapıyorum işe gelip giderken. işyerinde dışlıyorlar.

edit: şaka bir yana 5km kardiyo için yetmez. belki vücut ısınır biraz.

kardiyo yapmış olursunuz işte. salona gidip bisiklet yapmaktan ne farkı var?

biz helikopterle gidiyoruz sırf fakir demesinler diye. bisiklet mi kaldı, yok bi de otobüse filan binseydin :/

1- fakirlik değil wtf. Ayrıca fakirlik olsa ne olacak :S

2- böyle şeylere çok takarsan hayat geçmez

3- iyi fikir spordan önce vududu ısıtırsın işte giderken çok zorlama yorma spora enerjin kalsın

4- eğer hızlanıp yavaşlayabileceğin güvenli bir yol ise ki bunu bulmak zor, speed interval yaparak 5 kmdenden yararlanabilirsin spor sonrası cardio için.

Kim ne diyecek diye yasayamiyoruz hayatı. Nasıl kolayına geliyorsa öyle yap kardeşim.

AlsterWasser +1

Geri kalmış ülkelerde fakirlik olarak görülüyor. Gelişmiş ülkelerde ise kimse seni bu şekilde yargılamaz. Türkiye'de fakir olarak görebilirler. İnsanların bakış açısı biraz sorunlu. Hareket ettiğin için mutlaka bir faydası olacak. Çok takıyorsun. Belki de kafaya takılacak en son şey bu. Fırsatım olsa her yere bisikletle giderim.

Fırsatım olsa her yere bisikletle giderim ben de. Bisiklete binen adama fakir demem. Alakası olan bir şey değil çünkü.

abi bisiklet pahalı bir şey değil mi zaten ya:)

bunun fakirlik oldugunu dusunen biri beyinsizdir; beyinsiz mahlukatla takilmak istiyorsan bisikletini satin alabilirim.

gerçekten troll değilsen ciddi cevaplayayım. fakirlikle alakası yok. hatta lüks bile diyebilirsin. gerçekten çok pahalı bisikletler var. kaliteli bir şey almak için en az 1000 lira harcaman gerekir ki bunu da fakir diyemeyiz. kardiyo için yeterli olup olmadığını doktorun ya da spor hocan bilir. daha da önemlisi kendin bilirsin. burada söylenenlere kulak asma.

değil.

ayrıca kardiyo kilo vermek için yapılmaz. kendini daha çok yorgun düşürüp direncini kırarsın. kilo vermenin anahtarı düzgün bir beslenme programı. uzman değilim, şöyle beslen böyle beslen diyecek değilim ancak tavsiyeler için angelus'un entrylerine göz atabilirsin. o adam uzman :D

ben turkiye'de binmezdim bisiklete. yuzde 75 maganda.

Ya türkiye de nasıl binebiliyorsun diye sormaya geldim. Ben kadıköy de rahat mutlu binemiyırum bisiklete :(

bence asil sorup dusumen gereken bisiklet surmek icin tehlikeli bir yol mu? bir de araba gazlari vs. kirlilik cigerlerini mahvetmesin? Mutlaka bi maske bise tak, kasksiz sakin cikma yola.

Geri kalan faso fiso, isinmis olursin spor oncesi mis

teşekkür ederim cevaplar için

bisiklet bir kültürdür, yaşam tarzıdır. avrupa'da insanlar arabaya mecburen biniyor. herkes bisiklet üstünde...
şu kompleksli düşüncelerden gerçekten arının.

Hareket etmek niye fakirlik oluyor, anlamadim. Yol tehlikeli degilse kullanin tabii ki. Spora giderken isinmis olursunuz biraz, hem acik havada daha fazla zaman gecirmek, sürekli bir binada ya bir tasitin icinde kalmaktan iyidir de.

Daha once 6 ay yasadigim yerde yol buna izin veriyordu. Yarim saat gidis ve yarim saat donusle bisikletle ise gidiyordum. Yagmur yoksa gayet guzel bir durum. Ferah ferah gidiyordum.

Acikcasi, bana zayiflama degil de, vucudun sekle girmesi acisindan cok yardimci olmustu. Haftada 5 gun antrenor yonetiminde yaptigim spor o kadar yardimci olmamisti. Onu birakip bisiklete basladim, daha iyi oldu.

Vucut kismi bir yana, arabadan daha guzel, daha zevkli. Fakirlikle de alakasi yok bunun. Zaten cok kisi de acmis konuyu.

fakirlik. fakirlikten kırılan isveç, hollanda falan gibi ülkeler yokluktan bisikletle geziyorlar.

çocukluktan beri 3 kere bisikleti çalınmış biri olarak artık bisiklete lüks gözüyle bakıyorum. bisiklet kullananlara da ayrı saygı duyuyorum. not: çalanların götüne girsin.

Bisiklete binmek fakirse başta Hollanda olmak üzere tüm Avrupa ülkeleri Fasfakir.

bisiklete binememek fakirlik. parasızlıktan yamulan jantımı yenileyemiyorum. :(

Bu duyuruya harcadığım 45 saniyeyi asla geri alamayacağım.

Bisiklete binmek fakirlik değil.

Bisiklet candır. O kadar yolda hayatta minibüse binip o rezilliği çekmek. Bisikletim çalındı yine almak istiyorum öbür turlu evden cikmiyorum

Kask vs güvenlik ekipmanlarını ihmal etme lütfen ve trafiğe dikkat. Güvenlik sıkıntı olabiliyor

Bisiklete binmek parayla satın alınamayacak yüksek bir refah seviyesidir.

Çydd.

lösev, tohum otizm vakfı, türkiye down sendromlular derneği.

Sinir Tanimayan Doktorlar bence hakediyor.

Lösev
Tema
Darüssafaka: Bir arkadasim Finans departmaninda calisiyordu. Paranin nasil gelip nasil gittigi konusunda güvenim tam.

lösev ve darüssafaka diyorum ben de.

Darüşşafaka’ya güvenirim..

muharrem ince ya da meral akşenerin kampanyasına bağış yapın

cumhur ittifakcıysanız bilemem:)

ocaktan beri darüşşafakaya düzenli bağış yapıyorum, müsterihim.

darüşşafaka +1

çöp toplayanlara yemek ısmarla.
hem ağır bir iş yapıyorlar,
hem de geri dönüşüm yapıp çevreye faydalı oluyorlar.

fatih semtine yakınsan muhtaç bir aile de önerebilirim.

nesin vakfi veya darussafaka

Mama alarak barınaklara bağışlayın bence.

Haysev

patron kafasına akıl sır ermez. doğrusu makul biçimde darlamaktır ama onlar emir altında çalışmadıkları için kim olursa olsun sıkıştırarak iş yaptırabileceğimizi sanırlar. o yüzden he he de geç. imkan varsa aradım diye yalan söyle.

cahil patronların yaptıklarıdır bunlar. eger kurye ile gonderdiyseniz, ilgili siteyi acarak, belgenin son durumunu patrona gosterebilirsiniz.

direkt sizin patronun odunluğu olmasın?

senin patron eski kafadan. nato kafa nato mermer ve de ayrıca işsiz. Sende tekrar email atmayıp attım desen olmuyor mu veya aradım diyip arama tekrar. başında durup mu aratıyor.

benim patronun ağzından dürt lafı hiç düşmez. mail atılır, wechat üzerinden mail attık bak denir, ertesi gün cevap gelmemişse hatırlatma maili atılır. biraz zaman geçip yine sonuç yoksa telefonla aranır. dürt kelimesi devamlı kulakta yankılanır.

bu arada gerçekten merak ettim. malı onlar çıkaracakken sizin yanlış düzenlediğiniz hangi belge buna engel olabiliyor ki?

benim müdür de böyle takıntılı oluyor bazı konularda, karşı tarafla onun arasında tampon bölge oluşturuyorum, gerekirse yalan söylüyorum.

"x bey, adamları en son aradığımda açıkça biz haber verene kadar tekrar aramayın dedi sert bir tonla, daha fazla azar yemek istemiyorum" diye kararlı bir şekilde söyle. "ben aramam kardeş istiyorsan sen ara" mesajını vermen lazım inceden inceden.

türkiye'de bu işler ittire kaktıra ilerliyor, iş yaptığın şirket dışı firmalara iş yaptırmak işkence. koskoca kurumsal dediğimiz akbankla bile en ufak şey için kaç kere görüşmek zorunda kalıyorum. sigortacılar, avukatlar; ikiletmeden iş bitirenini görmedim desem yeridir. bu açıdan patron işinin görülmesi için ısrar etmesi gerektiği gibi kodlamış kafasında. ben de nefret ediyorum ama ısrar etmek zorunda kalabiliyorum. yabancı şirket de bu kafada olabilir ancak sen durumdan rahatsız olduğunu belirt.

benim de öyle bir tane vardı.

iş bulup basmıştım istifayı o dönem. "dürt" "bunlar dürtmeden iş yapmaz" "mail at peşine ara" ağzından düşmezdi.

gerçekten ayıp ve işbilmezlik. başka bişey değil.

Patronlukla ilgisi yok. Tamamen Türk insan yapısı işte. Benzer durumları her gün ben de yaşıyorum. Satın almacı, patron, satışçı vs hepsi aynı. Adama malzeme yolda gümrüğe girince haber vereceğim diyorum günde 5 kere arıyor geldi mi diye. Her defasında “gelir gelmez haber vereceğim” diyorum ama anlamıyorlar.

İşleri geciktirirler ya da sipariş geç verirler, yani hatalıdırlar ama böylece kendilerini tatmin ediyorlar “işin peşini bırakmıyorum kovalıyorum, elimden geleni yapıyorum” diye.

Aslında yalan duymak istiyorlar. Sen patrona de, mektup ellerine ulaşımş diye, bak bakalım sana bir daha o işle ilgili bişey soruyor mu :)

sadece patron şirketlerinde değil kurumsal firmalarda bile başına gelecek durumdur.

şöyle diyim, bir firmadan ürün gelecek ama bunun için devletten izin alınması gerekiyor. izni aldık tabi doğal olarak malzemeyi alacağımız şirketin de yaklaşık 1 haftalık prosedürü var. bu süreç de devlet kurumlarına bildiriliyor vs.

neyse ben bu süreci kendi müdürüme anlattım. o bi üstüne anlattı. en son bana tekrar arattırdı. ve noldu? adam azarladı beni. bugün 8. kişisin arayan, birdaha aramayın dedi. adam da sonuna kadar haklıydı. ben de sırıta sırıta kendi patronuma birebir anlattım. bir daha da bana ısrar edemedi birşeyi..

tr'de sürekli dürtüklemeden hiç kimseye iş yaptıramayacağını deneyimleyen patronların geliştirdiği alışkanlıktır diyebiliriz. Aklı başında bir patronun klasik kafadaki şirketle profesyonel çalışan şirketin ayrımına varıp yerine göre hareket etmesi gerek.
Yabancı şirkete belki şuna benzer anlamda bir mesaj atabilirsiniz:
"Şirketimizin politikası / yöneticilerimizin talimatı gereği her gün mesaj atıp son durumu öğrenmekle görevliyim. Eğer bu durumun iş ilişkilerimizde sorun yaratacağını düşünüyorsanız bilgi veriniz."
Ya dürtmelerinizi bir daha dikkate almaz rahat edersiniz ya da "evet sorun yaratır" der siz de patrona söyler kurtulursunuz.

ayıp. ben böyle yapanlarla çalışmıyorum, o derece ayıp.

Uydu alıcıda birden fazla hdmi var ise iki tv'ye de kablo çekeceksiniz, fakat nasıl kanal değiştirirsiniz bilemem :D Yani normal olan her seferinde kutuyu söküp diğer tv'ye takmak maalesef.

uyduda iki çıkış olma ihtimali düşük. eğer yoksa çare hdmi çoklayıcı.

Digiturk kutuları karta bağlı oludğu için yukarıda denildiği gibi tek çareniz kutuyu taşımak.

HDMI çoklayıcı ile kutunun olmadığı odada kanal değiştiremeyeceksiniz.

Ya da diğer çözüm digiturk yan oda aboneliği.

hdmi çoklayıcı +1

kanal değiştirmek için de kutuyu internete bağlayacaksın, bein connect uygulamasında uzaktan kumanda işlevi de var o şekilde kanal değiştireceksin.

yan odaya da alın % 50 indirimli oluyor

evet. ihtiyaçlarımı kendim göremediğim anda fişimi çeksinler.

bazi ulkelerde yasal, benim yasliligima iyice yayginlasacagini dusunuyorum. yas ile alakali degil ama saglik sebepli hayat kalitem cok duserse (tedavisi artik olmayacak bir sekilde) imkan varsa tabii ki yaparim.

Evet düşünüyorum. Kendi kendime yaşamı idame edemiyorsam, yaşamak keyiften çok acı vermeye başladıysa bu acıyı dindirmek mantıklı görünüyor. Yasal olup olmaması da umrumda değil. Bir sürü acısız, zahmetsiz intihar yöntemi var.

bildiğim kadarıyla isviçre'de dignitas diye bir oluşum yapıyor bunu. tabii ki akıl sağlığının yerinde olduğunu ve geri dönüşü olmayan bir hastalıktan veya ultra yaşlılıktan mustarip olduğunu falan belgelemen lazım, öleyim diyeni öldürmüyorlar hemen.

soruya cevap olarak evet düşünürdüm ama muhtemelen o noktaya gelmeden ölürdüm zaten çünkü artık gerçekten hiç ama hiçbir şeyden keyif alamayacağım, sadece başkalarına yük olup yaşamaktan nefret edeceğim bir noktada isterdim bunu. oraya kadar gelebilirsem isterim tabii, tak jileti dudağına öp beni şah damarımdan derim.

Kesinlikle.
Yaşla sınırlandırmak istemiyorum da fiziksel olarak güçten düştüğüm bir duruma geldiğimde intihar gibi bir niyetim var zaten.

Yaşlılığımda huzurevine, bakıcılara muhtaç kalmaktansa evet ben de ötenazi tercih ederdim.

@mutekebbir +1

sanirim. bunu maalesef aci cekerek olen bir sevdigimin yatagi basinda gecirdigim anlari gozeterek yaziyorum. kisisel bir tercih oldugunu dusunuyor ve sayet akli melekelerim yerinde ise yapacagimi dusunuyorum. Olaya istatiksel acidan bakarsak kanada nin quebec eyaletinde 'medical aid in dying' seklinde gecen bu yasa ile belli sartlarda olan kisilere devlet boyle bir yardim veriyor , yardim diyoruz cunku isin icinde caresizlik var. herhangi depresyona girmis veya varossal cikmazlar icinde olan birinin merkeze gidip, benim olesim geldi bir el atarmisiniz demesi soz konusu degil, asagida alinti yaptigim sartlari karsilamasi gerekiyor,

" patients must be legal adults, capable of giving consent. They must suffer from a serious and incurable illness, and already be near the end of their natural lives."

yani hastalarin eriskin ve buna onay verecek durumda olmasi isteniyor. ayrica tedavi edielmeyecek ciddi bir hastalikla mucadele ediyor ve dogal yasamlarinin sonuna gelmis olmalari isteniyor.

yasa ciktiktan sonra Haziran-Aralik 2016 aylari arasinda 253 hasta basvuruyor bu yardima ve 166 sinin talebi gerceklestiriliyor.

en buyuk ikilemim cocugumu gormek , dokunmak ve duymak olurdu. onun hayatini iskenceye cevirdigimi anladigim an bu talebi gerceklestirecegimi dusunuyorum, emin degilim tabi.

Can tatlı.

der meister +1 evet isviçrede dignitasta öyle bir hak var tabi özel koşullar şartıyla. Bir de Hollanda'da da yasalmış eskiden ama hatırladığım kadarıyla milletin tepkisiyle 90lı yıllarda kapatılmış. Ötenazi deyince aklıma, me before you kitabı geldi.

Ben zaten isviçre üzerinden düşündüm ve hala düşünürüm. Ama can sıkıcı olan iğneyi kendine yapman gerekiyor. Umarım teknoloji benim yaşlılık zamanıma kadar gelişir. O iğneyi batırana kadar intihar da edilir yani.

Evet

Hayir.

evet araştırdım bile her hak gibi bu da bizde yasal değil illa gidip hollanda'da falan ölecez.

Hayır.

www.imdb.com

Bu filmi izleyin, başroldeki oyuncu filmin çekildiği sene 91 yaşında vefat ediyor ve film de yaşlılık-ölümle ilgili. Eğer bu adam gibi bir yaşlılığım olacaksa hayır düşünmem, kötü bir yaşlılıksa düşünürüm.

iflah olmaz bir gamsızım.Polyanna ekolündenim.Burnuma kadar boka batsam burnum bokta değil diye sevinirim.Hayat çok güzel.Önemli olan güzelliklerini görebilmek

geçen seneye kadar "isviçre'dekinin şartsız versiyonu olsa da gitsem kurtulsam" diyordum. şu an sıkıntılarım katlanılır seviyede ve intihar ancak yalnız kalmam halinde raftan indirilecek bir seçeneğe dönüştü. dolayısıyla bundan 40-50 sene sonra nasıl düşüneceğimi ya da nasıl biri olacağımı kestiremiyorum. belki yastığının altına baklava saklayan ya da gece çöp tenekelerinden eşya toplayan bir yaşlı olurum, kim bilir.

ek: bir de işin ekonomik tarafı var tabii. bbc'de simon's choice diye bir belgesel-film seyretmiştim. isviçre'de bunu yapan yer 7 bin küsur pound istiyordu yanlış hatırlamıyorsam. bu parayı hayvanlara yardım amaçlı kullanmayı tercih edip eski dostum jilete yönelebilmem de söz konusu.

Hayır.

Yaşı da beklemem şu an isterim.

isvicre ve kolombiya'da var bir tek.
igne yapmiyorsun, once uyutan sonra olduren bir sivi iciyorsun. ne oldugunu bilmiyorum.
otanazi diye gecmiyor ayrica, assisted suicide diye geciyor. farki bilmiyorum, belki sadece otanazi yerine baska bir isim olsun diye oyle bir isim koymuslardir. ayni mantik sonucta.

Sadece büyük acılar içindeysem. Onun dışında elden ayaktan düşsem bile istemem, muhtaç kalmayı ve kimse yoksa kendi b.kumda boğulmayı tercih ederim.

@konusma
sagol haci, bilmiyordum ogrenmis oldum. arastirmaya usenmistim :D

Düşünmezdim. Belli bir yaş benim için bir kıstas değil.

Bir video izlemiştim. Adam ötenaziyi seçmiş. Görevliler eşliğinde yapıyor bunu. Biliyor, her şeyin farkında. İlacı içiyor, teşekkür ediyor oradakilere. Benim için bir onurdu falan diyor. Sakin. İlacı içtikten, belli bir süre sonra su içmemesi gerekiyor. Ama o suya uzanışı ve çıkardığı ses... Acı çekmediğini söylüyorlar tabii ama hiç öyle durmuyordu adam.

Bunu gördükten sonra, böyle bol keseden konuşmalara gülüyorum. Tabii samimi olanlar da vardır böyle konuşanlar arasında. Belki 1-2 tane.

ötenaziyi ancak acılar içinde ölmeyi bekleyip ölemediğim bir hastalık durumunda düşünürdüm. onun dışında hayır.

11

sandık başkanları bir ilçede görev yapan kamu görevlileri olur diye işaretledim çünkü akp olsa olsa bu şekilde değiştirmiştir diye düşündüm. vah ki vah.
edit: 11/15

12/15

14/15

ben baya hazirim ya. gununu biliyorum, muhtemelen ayni okulda kullanirim. sabah erken gidicem basicam muhuru heyecanliyim yani.

12/15

Festival, etkinlik, parti ?

Miami sahillerinde falan herhalde.

Ben kırk yılın başı bir mini etek giyeyim diyorum bakışlardan rahatsız olup erkenden eve dönüyorum.

tr dışında. kesin bilgi.

Macaristanda ve çekya da görmüşlüğüm var.

Eskişehir'de ankara'da olmaz tabi. Mini etek bile çok bu ülkeye maalesef.

ing ask me anything (ne istersen sor) anlamına gelen bir kısaltma. reddit'te çok kullanılır. bununla bir alakası olabilir mi?

lazpalle haklı ama o ama bu ama değil.

Bunlar güzel ama sinirli deki gibi bir ama kullanmaya çalışarak espri kasmislar.

Toskoyum ama subasiyim gibi anlamsız bir espri denemesi bence.

Geri zekalı akımdan yalnızca bir tanesi. Bir de "Aslıcım sakin", "Burhan the trip bükücü", "Ayşe ama Tokatlı", "Büşra takma kafana", "Berk kilo verdi" gibi şizofrenik, komiklikten fersah fersah uzak kullanıcı adları yayıldı gitti. Hepsi de farklılaşma çabasındayken aynılaşıyorlar işte.

ayrıl coco

GG wp.

Ayrılığa gider o iş.

Muhafazakar ise çok zor. İki türlü dindar var, muhafazakar olan ve modern olan. Modern olanlar daha açık görüşlüdür, evrim dahi olmak üzere her türlü fikre açıktır ve seviyeli şekilde tartışırlar. Fakat muhafazakar olanlar bu tür şeyleri sorgulamak dahi istemezler, korkunç gelir dine karşı sorgu sual, ettiği ibadeti sevdiklerinin de etmesini ister, alkol gibi konularda kavga dahi çıkarır içtirmemek için. Ve oy verdiği parti ve kişi malumundur.

Eğer sizinki ikinci tarafa daha yakınsa zaten o ilişki zaman içinde kendiliğinden biter belki yarın belki yarından da yakın. Fakat ilkine daha yakınsa, sevgi de varsa zamanla her iki taraf da tamamen hoşgörülü şekilde geçinir, her iki taraf da karşısından bir şeyler alır.

I-ıh. Yürümez.

siyah giyen adam +1
İkinci tarafa yakınsa daralırsınız.
Tanıdığım başörtülü arkadaşım var mesela, modern kategorisine sokabileceğimiz. Sinema bilgisi desen var, edebiyat aynı şekilde. Otur schopenhauer muhabbeti yap, öyle birisi. kendi görüşünü dayatmaz, hissettirmez bile.

Ama senin anlattığın, muhafazakar kategoriye giriyor gibi.

bi hikaye anlatayim. ilkokul 4'de ailecek tanistigimiz cocukluk arkadasim ile lisede sinif arkadasim olan biri sevgili oldu 11 yil once. iki tarafin da aileleri dinden uzak, bi taraf direkt inancsiz oldugunu soyluyor hatta. cocuklar da bu yetisme tarzina yonelik gayet sekuler, abdest namaz bilmez sekilde yetistiler.

sonra, erkek olan bi sekilde dine yoneldi. hatta daldi diyebiliriz. neredeyse tam 180 derece dondu yani. 'sonradan musluman olanlar hakiki musluman olur' muhabbeti var ya, o hesap. takke ve salvarsiz gezmiyordu. ailesi karsi cikiyordu vs. tabi benim hala arkadasim ve her turlu kabul ediyorum ikisini de. neyse sonra kiz da erkekten etkilenmeye basladi, muhtemelen aralarinda sizinki gibi bi konusma gecti. erkek kiza degismezsen ayriliriz dedi diye tahmin ediyorum. fakat kizin da icinde varmis ki, resmen o da daldi. ailesinden uzaktayken gizli gizli kapandi vs. onun ailesi de ogrendikce karsi cikti, erkegi sucladilar. erkegin ailesi de ateist olan taraf. neyse butun bu karsi cikmalara ragmen, bi gun gizlice nikahlandilar. simdi aileler de zoraki kabullenmeye basladi, gayet mutlular.

velhasil, icinizde bir seyler olabilir, bunlarin farkinda olmayabilirsiniz. sevdiginiz/sevildiginiz kisi bence bir seyleri denemek icin iyi bir sebep. bence deneyin, belki kafaniza yatar, daha cok baglanirsiniz. ama kafaniza yatmazsa, muhtemelen o isin sonu ayrilik. yukarida anlattigim spesifik ornek disinda cogu degismeli iliski husranla bitti cunku.

bence degis hazir teblig edilmisken.

kesinlikle yürümez

Çamaşır suyu ile parlamasi lazım. Bulaşık makinesi kullanıyorsanız çizilmiş vs olabilir.

Cif zaten çizer. cifin amacı çizmek.

Bardakların dışını ova ova çizmişsin, parlaklıkları gitmiş puslanmış.

"ne kadar yıkasam da hala kirli gibiler" tam bir deterjan reklamı giriş cümlesi olmuş ljkdsfh

Çamaşır suyu +1

çamaşır suyu yetmez kezzap kullanın.
açık açık çamaşır suyu önermişler teallam ya. görüntüyü boşverin temizlendiyse yeterlidir.

Benim de öyle. Tüm molalar servisten inme maç izleme yemek sonrası vs vs hep onun üzerne. Güzel soru :(

Ben de uğraşıyorum ama bırakamadım. Rutinleri ortadan kaldırmak başlangıç olabilir. Mesela ben yemek sonrası mutlaka yakardım. Şimdi yemeklerden sonra 2 3 saat içmediğim oluyor. Hemen o anda yapacak başka birşey bulmak lazım.

güzel bir konuya değinmişsin en azından bu duyguyu tanımlayabiliyorsun. sana önereceğim tek ama tek şey şu kitabı okuman:

(bkz: sigarayı bırakmanın kolay yolu) - (bkz: allan carr)

(bkz: the easy way to stop smoking)

tam da bu korkulardan bahsediyor. ben 2008'de bu kitapla bıraktım ve bir daha hiç içmedim.

sigarayı bırakmak buna karar vermek bir nevi eşik gibidir. o eşiği atlayana dek her şey gözünde büyür. bıraktıktan belli bir süre sonra ise amaan ne kolaymış dersin.
tüm bunlar atla deve değil yani. hiç sigara içmeyen veya bırakanlar bununla baş edebilmişse sen de edersin.
örnek vereyim. bizim firmanın en stresli en boktan bölümünün başındaki adamı aklıma getiririm hep. adam hayatında sigara içmemiş, doğal olarak öyle bir ihtiyaç da duymuyor.
yani yukarıda yazdığın tüm ritüelleri yaşaman için sigaraya ihtiyacın yok. söylenenin aksine ben sigarayı bırakınca inadına çaydan kahveden vazgeçmem. günlük düzenimi hiç bozmam.

zamaninda sigara birakma konusunda uzmanlasmis bir klinik psikolog ile tanismistim. adam sigara aliskanligini tertemiz olarak ortaya koyuyordu. soyle ki; bu bahsettigin ritueller zaten seni uyaran etkenler. belleginde izi olan anlar yani. sigarayi da bu bellek izi baglantilarini kesmeden birakamazsin. yani tersiyle, sigarayi birakmak istiyorsan bu rituelleri engellemen gerekli ve bunlari cok sevdigimiz icin de cok zorlasiyor mesele. Ben mesela sabah icilen ilk sigaranin hastasiyim, bunu engelleyemedigim icin de gerisi gun icinde geliyor :)

her sey acik net ortada. Zararli oldugunu biliyoruz buna karsin sevdigimiz ritueller var vs vs. Rituellerin olusturdugu yollardan yurumeyip yeniden o yollarin yesillenmesini saglaman gerekli yani.. pehh..

Şimdi size biraz sigarayı öveceğim.

Ben 7 yıllık sigara içiciliğimde neredeyse her marka sigarayı denedim. Böyle artık triplere falan girmiştim "yok abi o bende öksürük yapar, yok abi o balgam yaptırır" Hatta bir dönem tütün ekspertiymişim gibi arkadaşlarım benden sigara tavsiyesi alırdı. Bunları anlattım ki ne kadar sigara aşığı bir insan olduğumu anla.

Sigara için yaptığım rutinler oluşmaya başladı bir yerden sonra. Eve yürüme rotamı sigara uzunluğuna göre ayarlıyordum, kışın yağan karda müzik acıp içiyordum, alkol ile konusunu zaten açmaya gerek yok. Daha bir sürü şey.

Keyifle içtiğim bu sigara sevdamdan iki üç hafta önce vazgeçtim. O bırakma sürecinde "Ne yapsam bitane içsem mi?" geyiğini çok döndürdüm kendi içimde. Ama içmedim. Şu an sadece haftada bir en fazla iki gün alkolun yanında tüketiyorum. Fakat o da gitmiyor. Yani göğsüme oturuyor artık. Yakında tiksinirim belki bilmiyorum.

Şu bir doğru. Sigara içen insanlar hayatını sigara ile bağdaştırdığı için, bırakınca bi boşluk oluşuyor. Örneğin sinirlendiğim zaman o tütünü sarmaya çalışma histerileri, yemek üzeri çay yanı diye adlandırdığımız keyif sigaralarını, bir yandan ağlamana engel olmaya çalışırken yutamadığın nefesler. Bunlar yok artık. Hala bunları dolduracak bir boşluk bulamadım. Arada içeyim lütfen ya tribine girince sakız çiğniyorum.

"Geçtiğimiz gün, sizinle telefonda (telefon kaldırılabilir de) görüşmek (konuşmak) (oldukça) keyifliydi."

memnun oldum, memnuniyet duydum.

Gecen gun yaptigimiz telefon konusmasi cok keyifliydi

Sizinle konuşmak bir zevkti bir kalıp, aynı orijinal cümlede olduğu gibi. O yüzden sıkıntı yok. Ama gidip acayip keyif aldım var yaa, müthiş zevkli keyifliydi (cevaplardaki gibi) dersen o kalıp bozulur ve asıl o zaman garip olur.

Geçen gün sizinle konuşmaktan memnuniyet duydum da güzel bir alternatif.

madafaka +1
fuji varken diğerlerine bakmam bile

Ev sahibi

nasıl bir uygunsuzluk mav etiketmi kırmızı etiketmi?

bizim asansör de yenilendi. ev sahibi karşılıyor.

kırmızı hocam. kapatılacaktır uyarısı asmışlar.

apartman tadilatlarını ev sahibi öder diye biliyorum. ekstra giderler kiradan düşülür veya doğrudan ev sahibi tarafından ödenir.

ev sahibi ödemelidir.

yuto +1

ev sahibi

asansorun seninle ne ilgisi var allansen hocam. sen odersin kiradan dusersin. (fatura, makbuz vs. almayin unutma) oncesinde de haber ver ki o da ona gore yapsin planini.

Denetim ücretini kiracı, eksiklerin yapılmasını ev sahibi öder.

Onların kültürü bizimkinden farklı diye niye deli olsunlar ki? Söylediğin cinsten bir fikir herkesin için üstün olmak zorunda değil.

anlaşılan oralarda da azımsanmayacak kadar çok gerizekalı var.

magazinel kişiler oluyorlar ve insanlar hayatlarını merak ediyorlar üzerine bir de royal olma "ayrıcalığı" verilince hayran kitle sayısı artıyor. şimdi de bunların hiçbiri olmadığı halde bir dizide oynadığı için ya da bir şekilde adından söz ettirdi diye insanlara tapmaya başlayanlar var. kral kraliçe yine daha anlaşılır.

siyasi yönü ise adamlar umursamıyor, avrupa'da abd'de siyasetin insanların yaşamlarında yer almasıyla türkiye'deki siyaset arasında çok ciddi farklılıklar var.

Bizde de mesela Cumhuriyet ilan edildikten sonra Saltanat kaldırılmıştı fakat kültürel miras diye Halifelik makamı devam ediyordu, yani son padişah Vahdettin'di fakat son halife Vahdettin değil Abdülmecid Efendi'ydi. Gel gelelim bu Abdülmecid Efendi sadece Halife olmasına rağmen Osmanlı Padişahı gibi takılmaya çalıştığı, yani mevcut düzene adapte olamadığı için Halifelik makamı da TBMM'nin kontrolüne verilerek kaldırıldı. İşte, Avrupalı monarklar mevcut düzene adapte olup hadlerini bilerek yaşadıkları için halk bunları geçmişle bir bağ, geleneksel bir değer olarak görür ses etmezler, en nihayetinde bir tat bir doku olarak görürler. Ha ama anayasal sistemde ekstra söz sahibi olmaya çalışsalar kimse kraliçeymiş kralmış yok efendim geçmişle bir bağ imiş demez bunlar için. İngiltere'de falan Tek Adamlık dönemi Magna Carta ile bitmiştir zaten, adamlar bu olayı 800 yıl önce önce aşmışlar. Ha ama baksan İngiltere'deki tüm mülkler hala Kraliçe'nindir teknik olarak ama o ayrı bir konu.

o kadar karmaşık bir açıklaması yok ya, cevabı çok basit. zenginlere karşı nefret beslemek için kendini fakir hissetmen lazım. ve adamlar fakir değil.

İngiltere'de saray harcamaları vs. epey bir sorun oldu, ancak kraliyet aynı zamanda öyle bir çekim merkezi ki. Milyon poundluk getirileri var. Turizmi var. Sevenleri, fanları var. "Gölgesi yeter" diye düşünen bir sürü kişi var. Örneğin ayrı devlet olmasına rağmen hala daha Kraliçe'sini kabul eden Avustralya var. Bunun ucu ticarete dayanıyor. Kimse aptal değil.

Şunu da unutmamak lazım: Kraliyet yalnızca bir sembol. Son otuz yıl içerisinde bildiğim kadarıyla yalnızca bir kral dini hassasiyetleri sebebiyle bir kanun teklifini ilk seferinde reddetti. Baskılar sonrası ikinci seferde kabul etmek zorunda kaldı. Kanun ise ötenazinin yasallaştırılmasıydı.

Britanya kraliyet ailesinde Afganistan'da er/erbaş olarak görev yapmış prensler bulunur. Bu, hem halktan söz almamak içindir hem de çocukların büyüdüklerinde bir Ali Ağaoğlu olmasını engeller.

O gördüğünüz hükûmet gibi kadının, II. Elizabeth'in, konuşmalarını avam kamarası (kanları soylu kanı olmayan seçilmiş kimseler) hazırlar, başbakan onaylar. Bunun reddedildiği görülmemiştir. 2. Dünya Savaşı'nda dahi durum böyledir.

Avrupa'da krallıklar Fransız Devrimi'nin ardından nesillerinin ve canlarının tehlikeye girdiğini fark edip reformlar yapmışlardır. Yoksa sonlarının gelmesi işten bile değildir.

sir gawain ve farabi +1
refah refah.

ayrıca kraliyet ailesi hakları olmasına rağmen oy kullanmıyor, siyasete girmiyor. bunu yapsalardı belki insanlar ayrılabilirlerdi kraliyet ailesine karşı ama adamlar iyi idare ediyor.

Neden kiskaniyorsun ki? :/

"Er gaat niets boven groningen!"

youtu.be

bionluk.com olabilir mi?

@qwertqwert maalesef değil.

upwork

armut?

hiçbiri değil maalesef, çatlayacağım bulamıyorum.

sadeceon.com olabilir mi?

sanaluzman / sincapp?

@for the recor teşekkürler sanaluzman mış :)

Ronald Koeman

İlla bu listeden olması gerekmiyosa matt le tissier demek istiyorum
www.youtube.com

Hagi

Prekazi, hami.

C.ronaldo nun bir kaç sene önceki baldır gösterdiği performans da fena değildir.

Bu kalibrede olmasa da Çalhanoğlu nun uzaktan güzel golleri var. Hatta golleri hep uzaktan

uzaktan sut uzmani: (bkz: anthony yeboah)

eksisozluk.com

Hagi'yi ayrı bir yere koyarım. Diğerleri bir şekilde vuracağını belli ederken Hagi kaleciyi gafil avlayacak şekilde şut atardı.

juninho uzaktan frikik uzmanıydı. o da bir nevi şut gerçi.

İzlediklerim içinde bana en güzel gözüken uzak mesafe gollerini atanlar
Hagi, Juninho ve Recobaydı. Tabi o zamanlar inter ve lyon da şimdiki gibi değillerdi onun da etkisi var

hagi effenberg juninho.

Seedorf...

www.youtube.com

Gerrard

bunlar içinden juninho derim.
Olimpic lyon'luyum.

Sahaya yabanci cisim attilar, tatil oldu mac.

Şenol Güneş'in kafasına falan mı denk geldi ne oldu?

youtube video kaynıyor bununla alakalı. a spor zaten bayram etmiştir olaylar çıkınca.

Önce korner kullanmaya giden quaresma'ya anahtarlık-para-çakmak atıldı. Bu uyarılara rağmen 3-4 sefer devam etti her kornerde. Ikinci yari yine ayni şey oldu. Daha sonra tolga ölmüş annesine küfür edildiğini söyledi ve yedek kulibesinin arkadindaki taraftarlarla tartıştı, şenol gunes araya girerken kafasına madde atıldı yere düştü, daha sonra soyunma odasina girerken tekrar maddeler atıldı tekrar yere düştü. Iceride besiktas futbolcularina ve teknik ekibe stadin görevlileri ve güvenlikleri tarafından saldırı oldu polis ekipleri girdi görüntüleri de var. Hakem maçı tatil etti, şenol güneş hastaneye kaldırıldı kafasına 5 dikiş atıldı.

sözlükten

geceyi sosyal medyada geçirmiş ve neredeyse tüm görüntü ve analizlerin üstünden geçmiş biri olarak, sözlük yazarlarına dev hizmet sunuyorum ve olayı özet geçiyorum:

- skor 0-0, beşiktaş 10 kişi kalmış durumda. özellikle kornerlerde atılan bazı cisimler var fakat maçın oynanmasını engelleyecek yada tatil edilmesini sağlayacak çapta bir olay yok. özellikle geçmiş tamamlanmış maçlar ile karşılaştırıldığında minor düzeyde kalan çakmak vs.. atılıyor kornerlerde.

- beşiktaşlı futbolcular (talisca, medel, vb...) dokunduğun anda yerlerde yuvarlanıp rakibi de on kişi bırakmaya yönelik hareketler yapıyorlar.

- stad kameları görüntüleri ile sabit şekilde, durduk yere beşiktaş yedek kalecisi tolga yedek kulübesinden çıkıp, hemen arkasındaki tribün ile küfürlü diyaloğa giriyor ve tribünün üzerine yürüyor.

- o ana kadar normal seyrinde devam eden tribün birden galeyana gelip o bölgeye toplanıyor. stad görevlileri ve şenol güneş de saniyeler içinde yetişip tolgayı oradan çekmeye çalışır hareketler yapıyorlar.

- tolga durmuyor, galiz küfürler eşliğinde tribünün tepkisini büyütüyor.

- o sırada (bakın burası çok önemli), onlarca kameranın çekim yaptığı bölgede hiçbir kameraya yakalanmayan bir cisim şenol güneş'e isabet etmiş gibi şenol hoca kendini yere bırakıyor.

- yerde kaldığı süre totalde 3-5 saniye olmasına rağmen kalkar kalkmaz kafasında buz torbası görüyoruz. buz torbasını tutan bjk teknikl ekibinden biri.

-şenol hoca buz torbası ile olay yerinden uzaklaşırken, kafasına torba tutan kişiye istemiyorum bırak gibisinden bir hareket yapıyor. adam da buz torbasını çekiyor ve gidiyor.

-sonra şenol hoca kafasının bir sağını sonra solunu sonra üstünü tutuyor. o sırada onlarca kamera şenol hoca'ya yaklaşmış halde fakat tek damla kan veya çizik göremiyoruz.

-şenol hoca yedek kulübesine geri dönüp oturuyor. kafasını kontrol ediyor yine. basın mensupları onlarca kez fotoğraflarını çekiyor o sırada. yine kan yok ne elinde ne kafasında.

- kulübede yaklaşık 10 sn. oturduktan sonra, kalkıp gayet bilinci açık ve net adımlar ile, hatta söylene söylene, tünele doğru yöneliyor. yaptığı el kol hareketleri nedeniyle tribün bir kez daha galeyana gelip sahaya bazı cisimler atıyorlar.

- tam tünele girmek üzereyken bir plastik su bardağı karnına çarpıyor ve tünele girip yüzü koyun yere yatıyor.

- tünelde içinde şenol güneş'in olmadığı bir arbede yaşanıyor güvenlik görevlileri ve bjk teknik heyeti arasında. ve birbir beşkiktaşlı futbolcuların tünele girdiğini görüyoruz hocalarının arkasından.

- bu sırada hakem sahada olayları izliyor. teknik heyet ve futbolcuların tünele girdiğini görünce o da tünele yöneliyor ve içeir giriyor. fenerbahçe teknik heyeti ve futbolcuları sahada kalıyor.

- bundan yaklaşık 10 dk. sonra bjk tv ve sosyal medya hesapları şenol güneşin kafasında 5 staplerli fakat ne yara ne de kan izi olan fotoğraflarını servis ediyorlar. kan görünen tek nokta gazlı bez fakat kanın rengi pembe. kandan çok vişne suyunu andırıyor.

- sosyal medya üzerinden onlarca doktor, bu kafada yarık falan yok, düz kafaya durduk yere stapler çakmışlar, böyle kan rengini hayatımızda ilk defa görüyoruz şeklinde yorum yapıyor.

- yine birçok doktor, kafaya önce stapler çakılması daha sonra tentürdiyot uygulanmasının ne kadar abuk subuk bir olay olduğunu aktarıyorlar.

- ardından hakem durumu soruyor, şenol güneş'in ve beşiktaşlı futbolcuların sahaya çıkmayacağını öğrendikten sonra maçı tatil ediyor. fenerbahçeli futbolcular da içeri giriyorlar.

- ardından medya'ya şenol güneşin kafasına file geçirilmiş yarı baygın halde ambulansa bindirilme görüntüleri yansıyor. bembeyaz sargı da yine tek damla kan yok.

- ardından bjk necati ülgen vasıtası ile şenol güneş ambulansa bindirilirken tekme-tokat saldırıya uğradığı bilgisini geçiyor. dakikalar sonra şenol güneş'in ambulans'a bindirilme görüntüleri çıkıyor. hiçbir olay yok.

- şenol güneş kendi kulüp doktorlarının verdiği ifadeye göre sarsıntı geçirmiş. ancak en yakın sağlık kuruluşu yerine, karşı yakada onlarca km. uzakta fulya'da bir hastaneye götürülüyor.

- aradan 4.5 saat geçiyor ve şenol güneş'in hastaneden ilk kez kan içeren görüntüsü sosyal medyaya düşüyor...

özetin özeti:

tribünde her türlü şiddete karşıyız. umarım dün sahaya yabancı madde atan ne kadar adam varsa hepsi yakalanıp cezasını bulurlar.

ancak dün gece türk spor tarihine geçecek şekilde büyük bir tiyatro oynandı. hepimizin gözü önünde hem de.

bu kadar net mevzu.
14 #76175379 20.04.2018 09:30 orpro

@lazpelle, zaten problem video kaynaması. çok fazla yazı ve video var soruda dediğim gibi.

soruyu okumamak ve faydasız olmak sebebi ile sana tik yok

"o sırada (bakın burası çok önemli), onlarca kameranın çekim yaptığı bölgede hiçbir kameraya yakalanmayan bir cisim şenol güneş'e isabet etmiş gibi şenol hoca kendini yere bırakıyor."
Şeklinde yorum yapan adamı kale almamak lazım ahahaha. Bu kulübün başkanı ve kulubun resmi açıklamasında bile "geçmiş olsun." diyemiyorlar, normaldir.

Tatil edilmesi buyuk abarti olmus. Sulu derbide, adamlar butun ali sami yani sahaya atmislardi Mac oynandi.

kingcyrax +1000

Çok güzel özetlemiş, sahada 10 kişi olan, skor kendisine yaramayan bir ahlaksız kulübedeki en gereksiz kişiyi taraftarla dalastirip, hiçbir türlü geçemeyeceği turu atladı. Tam bir şerefsiz bir sinsiye yakışan iş.

Ayrıca sonradan çıkan, üzerinde oynama yapılan kanlı dikiş fotoğrafı mobile.twitter.com

twitter.com
Evet peruk abi.