En çok La Voz Dormida'yı sevmiştim ben. Babam ve oğlum'un İspanyol versiyonu.
Luis Tosar'ın oynadığı kötü film sayısı çok azdır. Los Lunes Al Sol, También la LLuvia, Celda 211, Mientras Duermes farklı kategorilerde güzel filmler.

fransa'dan,
jean-luc godard filmlerine bir bak derim.
aynı şekilde françois truffaut filmlerine de.

italya'dan,
federico fellini filmleri ve
michelangelo antonioni filmlerini deneyebilirsin.

www.imdb.com

ispanya demişsin, es geçmişim.

luis bunuel ve pedro almodovar kesinlikle. bu iki yönetmen her daim iyi çünkü.

haneke haneke haneke

(bkz: kent üçlemesi)

Jagten
Kærlighed på film
Knockin' on Heaven's Door
Trois couleurs: Blanc
El hijo de la novia
Kamchatka
Un cuento chino
Comme un chef

www.foreignfilms.com

le concert aklıma geldi, ne güzel bi filmdi o öyle <3
eş durumundan her hafta bi ispanyol film izliyoruz. ocho apellidos vascos romantik komedi ama benim hoşuma gitti. la cara oculta bence baya iyiydi. herhalde izlemişsindir ama lola rennt var yine aklıma gelen, benzer tarzda bulabileceğin.

4 luni, 3 săptămâni și 2 zile (4 months 3 weeks and 2 days)
A fost sau n-a fost? (12:08 East of Bucharest)
După dealur (Beyond the Hills)

danimarka, susanne bier: after the wedding ve in a better world.
italya: La stanza del figlio

billy elliot
låt den rätte komma in
l'auberge espagnole
the station agent

İlk ben başlatayım bari.

1. Duş daha kısa süreli oluyor. Özellikle yazın şöyle bir suyun altına girip rahatlayıp çıkılan bir şey gibi. Banyo yapmak daha kapsamlı daha uzun sürüyor. Ama kullanım olarak banyoya giriyorum yerine duşa giriyorum dilimize yerleştiği için bende aynı şekilde kullanıyorum.

2. Mevsimine göre değişir. Yazın hergün duş iki günde bir banyo. Kışın iki günde bir banyo.

3. Doğaş defne ya da zeytin yağı sabunu bulabilirsem tabi ki sabun. Eğer bulamadıysam duş jeli.

4. Sabun bezi dediğin eskilerden annelerimizin annanelerimizin ördüğü lifler ise evet. Değilse hayır.

5. Şampuanım Prozinc yeşil olanından. Her banyoda kullanırım. Başka bir şey kullanmıyorum.

6. Pek sık değiştirmiyorum. Yılda belki 1.

6. İkisine de hayır.

7. Küvetimiz yok :( Duşakabinin temeli kaymayı önleyen tırtıklılardan.

8. Hayır. Ayak havlusu var. Bornoz kullanıyorum. Duş/banyodan çıkar çıkmaz kurulanmam. Biraz bornozla evde dolaşırım. Zaten genelde kurumuş oluyorum. Saç kurutma makinesiyle saçları kuruturken ıslak kalan yerleri de kurutuyorum.

9. Evet. Saç ve vücudun ıslak kalan kimi yerleri.

10. Evet kullanıyorum sağlıklı olmasada.

11. Eskiden söylerdim. :)

12. Sevişmek sayılır mı? :)

1. banyo kırklanmak, duş şöyle bir su dökünmek.
2. yazın her gün, kışın gün aşırı.
3. ikisi de.
4. evet.
5. prominoxil ve clear. her banyoda iki defa. (sıfır saç kremi)
6. çok çok nadir.
7. hayır.
8. evet. bornoz + saç havlusu.
9. hayır.
10. evet.
11. hayır.
12. yok.

1. banyo: saç yıkanan ya da küvette oturarak yıkanma
duş: saç yıkanmayan ya da yıkansa da hızlıca ayakta yıkanma

2. spora gittiğimden banyo-duş konseptim yukardakinden dolayı değişmek zorunda kaldı. hafta 4 saçımı yıkıyorum ayakta, hafta 1-2 saçımı yıkamıyorum. küvet yalan oldu :/

3. duş jeli

4. hayır

5. saç kremi kullanmam. hayatımda toplam 4 kere falan kullanmışımdır. haftada 3-4 saçımı yıkıyorum

6. senede bir falan değiştiririm. arada (3-4 yıkamada bir) eşimin şampuanını kullanırım

ikinci 6. soru: yok

7. yok

8. bornoz ve saç havlusu var. ayak havlusu yok ama yere serdiğimiz bişey var

9. acil dışarı çıkmam gerekmiyorsa fön makinesi kullanmam.

10. evet

11. hayır

1. banyo uzun ve daha kapsamlı. duş kısa.
2. banyo haftada 1 falan. duş her gün.
3. sabun tercih ederim ama duş jeli daha çok kullanıyorum. duş alırken bazen sadece kafaya şampuan. banyo yaparken ise sabun.
4. sabun bezi?
5. head-shoulders. her duşta.
6. hayır.
6. hayır.
7. hayır.
8. hayır. hayır. evet. bornozla ve odada bekleyen havluyla.
9. hayır.
10. hayır.
11. nadiren.
12. şu soruyu da ekleyebilirsin: gece yatmadan mı sabah kalkınca mı?

1. saçımı yıkıyorsam banyo, yıkamıyorsam duş diyorum.
2. her akşam duş alırım. iki günde bir banyo yaparım.
3. www.vakifzeytinleri.gov.tr doğal sabun.
4. evet.
5. pantene şampuan ve saç kremi.
6. hayır.
7. hayır.
8. vucut ve saç havlusu. bornoz kullanmıyorum. ayrıca ayak havlusu kullanmıyorum.
9. her banyo sonrası fön kullanıyorum.
10. evet.
11. hayır.
12. hayır.

*banyo sonrası haftada 2 defa falan ürederm hydro sürüyorum.

1. Banyo= Temizlenmek. Duş= Kirlenmemek ve uyanmak.

2. Haftada 1 kez banyo yaparım. Kalan günler de ya sabah ya da akşam duş yaparım. Duş 2-3 dakika süren bişey. Şipşak.

3. Duş jeli. Bittiyse sabun.

4. sabun bezi dediğin şey kese ise evet.

5. Banyo ve duşta da şampuan. Sadece duş yaparken saçımı şampuanlamam.

6. sürekli. elime ne geliyorsa, o an hangisinin kokusu hoşuma gidiyorsa o.

6. hayır.

7. hayır.

8. hayır.

9. hayır.

10. evet.

11. beşiktaş besteleri söylerim genelde.

12. mümkün olduğunca duşakabin içerisinde kurulanmaya çalışırım, her yer kıl oluyor sonra. gerçi yine oluyor. baya ayıyım ben.

oley anket. bayılırım.

1. duş kısa sürer :) banyoda kese yaparım, duşta lif + duş jeli. çok keyif adamıyım panpa, bir sürü duş jelim şampuanım var, tekrar tekrar yıkanırım.
2. her sabah işyerinde spor sonrası duş. haftada bir, haftasonu sıcak banyo.
3. duş jeli, on yüz bin milyon çeşit duş jeli.
4. hayır, sabun bezi ne la. lif mi? öyleyse evet.
5. tony & guy - duşta 1 kere, banyoda 2 kere
6. hayır
7. hayır
8. evet, evet, evet. misler gibi.
9. %20-30
10. banyoda evet, duşta hayır.
11. 1 in 5.
12. duşta saçımı şampuanlayıp gözüm kapalı duş jelini kullanıyorum, sonra durulanıyorum. multitasking kanıma işlemiş.

1. duş 5 dk, banyo en az 15 20 dk.

2. kışın gün aşırı, yazın her gün.

3. duş jeli.

4. evet.

5. clear for men. her dujda.

6. zorunlu haller dışında değiştirmem.

7. nein.

8. sadece bornoz ve baş havlusu.

9. yok.

10. hayır.

11. bazı bazı.

12. sevgilimle duşa girdiğimde dans etmek.

1. banyo: küvet doldurulur, peeling yapılır, muhtemelen haftada bir.
duş: 2 şampuan 1 duş jeli. her sabah.

2. banyo haftada 1, duş her gün.

3. duş jeli. sabun ilk kullanımdan sonra o kadar da temizmiş gibi gelmiyor. bir de üzerinde saç falan görürsem çok iğreniyorum.

4. hayır.

5. bitkisel şampuan ve bebe şampuanı (kokusu hoşuma gittiği için normal şampuanlardan sonra bir de bebe şampuanıyla şampuanlıyorum). saç kremi olarak durulanmayan bir saç kremi ve serum kullanıyorum. o yüzden onları banyo/duş sonrası uyguluyorum.

6. hayır ve hayır.

7. yok ama hiç kaymadım şimdiye kadar.

8. bornozum ve saç havlum var.

9. evet, saç için.

10. hayır kullanmıyorum.

11. evde teksem belki. genelde müzik dinlemeyi tercih ediyorum.

12. soğuk fayans, şampuan, vb şeylere tahammül edemiyorum. duşa girmeden fayansları ve şampuan kutularını ısıtırım. kesinlikle soğuk bir şeye dokunmak ya da banyodan çıkınca üşümek istemem.

1- Fark yok. Ben her gün aynı şekilde banyo yapıyorum.
2- Her gece yatmadan önce.
3- Üşendiğim zamanlarda duş jeliyle hemen köpürüyorum. Yoksa sabun daha iyi temizliyor ve arınıyor gibi geliyor.
4- Evet, saplı falan böyle deriyi kazıyan tarzda şeyler hem de.
5- Fiyto sarmısak özlü. Her banyoda şampuanlarım, ama pek iyi değil diyorlar. Rahat edemiyorum ne yapayım.
6- Yok, ayakta.
7- Yok, ama kayan bir yapısı olmadığı için yok. Ama banyoda var, çıkınca onun üzerinde kurulanırım.
8- Vücut ve baş havlusu ayrı, ayak havlum yok, bornoz sevmem.
9- Yok, zaten saçım kısa hemen kurur.
10- Evet, her duştan sonra.
11- Yok, ama değişik düşüncelere daldığım oluyor. 10 dakikalık duş kafamda bir şeyler kurarken bir bakmışım 30 dakikayı bulmuş oluyor.
12- Aklıma gelmedi valla.

1-Duş almak 2 kere şampuan, sabunla vücudu ovalama, boy abdesti (toplam 5-10 dk), Banyo yapmak; 2. şampuanı en az 3 dk saçta bekletmek, lif+kese ile ovunmak sabunlanmak, malum yerleri tıraş etmek, boy abdesti, kurulanmadan bebe yağı tarzı şeyler sürünmek (toplam 15-20 dk)
2- yazın haftada 3 kışın 2 haftada 4
3-Sabun (mümkünse beyaz klasik)
4-Lif, bez vb şeyleri kullanıyorum
5-Bioxcin forte, 2 kere, ilk şampuan arındırma için (clear) ikincisi bioxcin
6a-Bir kaç yıldır bioxcin kullanıyorum o değişmiyor ama kiri arındırmak için kullandığım ilk şampuan bittikçe ortalama hangi şampuan ucuzsa onu alıyorum
6b-Oturak kullanmıyorum, bazen tasarruf moduna geçip kova kullanıyorum o zaman tas da kullanıyorum.yüzde 99 ayakta hallediyorum banyo işini
7-Yok
8-Önce banyo havlusuyla kurulanıp sonra bornoz ile çıkıyorum banyodan, baş havlum yok , ayak havlusu var ama şahsi değil aile kullanımı için
9-Kullanmamaya gayret ediyorum, doğal olarak kurutmayı -havluyla- tercih ediyorum.Ama sabah duş aldıysam ve çıkmam gerekiyorsa hızlı bir kurutma için fön makinası kullanıyorum. Bazen vücuduma da tuttuğum oluyor ama zevkine
10- Önceden kullanıyordum, feci bir kulak enfeksiyonu geçirince bıraktım. Tuvalet kağıdını serçe parmağıma sararak kurutabildiğim kadar kurutuyorum kulağımı.Pamuğun suyu emmediğini düşünüyorum o yüzden tuvalet kağıdı peçete vb kullanıyorum.
11-Havalandırmadan ses başkalarına gider kaygısıyla sanırım, söylemiyorum.Bunu umursamayan oğlum söylüyor ama (henüz 11 yaşında)
12- Burada yazabileceğim başka bir şey yok

1) banyo daha detayli.
2) ayda uc-dort, iki gunde bir
3) dus jeli
4) lif kullaniyorum.
5) elidor-gliss,
6) 2-3 ayda bi
7) yok
8) ayri. Bornoz kullaniyorum.
9) sadece sac icin kullaniyorum
10) kullanmiyorum
11) her zaman
12) yok

1. sizin için banyo ve duş arasındaki fark ne?
sözlük başlığı (bkz: banyo yapmak ile duş almak arasındaki fark)
Duş 10-15 dakika, banyo 30 dakika. Farkı bu.

2. banyo sıklığınız? duş sıklığınız?
Günde 2 kere ile 2 günde 1 arasında değişiyor mevsimsel şartlara ve paşa gönlüme bağlı olarak.
3. sabun mu duş jeli mi? (şurda da sorulmuştu: eksiduyu.ru)
Duş jeli.

4. sabun bezi kullanıyor musunuz?
Sabun bezi değil, kese veya lif.

5. şampuanınız? şampuanlama sıklığınız? (saç bakım kremi veya başka şeyler de kullanıyor musunuz saç için?)
Günde 1 kere veya 2 günde 1 kere. Saç bakım maskesi, saç bakım yağları ve saç kremini de paşa gönlüme göre kullanıyorum.

6. şampuan değiştiriyor musunuz? değiştirme sıklığı?
Memnunsam aynısından devam ederim ama çok iyi yorumlar duyduğum şampuan varsa şişe bittikçe değiştirme olasılığım var.

6. oturak kullanıyor musunuz? tas kullanıyor musunuz? :) (hatta kova)
Duşun oturağı var kendiliğinden, spor sonrasında ayakta duracak halim yoksa kullanıyorum.

7. küvette kaymayı önleyici zımbırtı var mı?
Yerde ahşap zemin var. Var yani.

8. vücut ve baş havlunuz ayrı mı? ayak havlunuz ayrı mı? bornoz kullanıyor musunuz? nasıl kurulanıyorsunuz?
Bornoz ve ayak havlusu

9. fön makinası kullanıyor musunuz banyo/duştan sonra? saç için mi sadece? vücudunuzun başka yerlerini kurutmak için de kullanıyor musunuz?
Evet, saç için ama giyinip direk çıkacaksan şöyle bir üstüne tutmak toptan kurutuyor.

10. kulak çöpü kullanıyor musunuz banyo/duştan sonra?
Evet

11. banyo/duşta şarkı söylüyor musunuz :)
Elbette, banyoda şarkı söyleyip dans etmeyeceksek çok monoton bi hayatımız olurdu :D

12. başka saymadığım ya da ilginç banyo/duş alışkanlığınız?
Duşa girerken Radyoyu açıyorum, çalan şarkılar mutlu ediyor. Sağım solum tutulduysa sıcak suyla kaslarımı gevşetiyorum falan, iyi oluyor.

1. banyo: küvet doldurma, duş: duş başlığından akan su.
2. yazın her gün, kışın gün aşırı.
3. duş jeli.
4. lif.
5. toni&guy ince telli saçlar için olanı (mor şişe)
6. iki üç şişe bittikçe
6. hayır
7. yok
8. değil, bornoz da kullandığım oluyor o zaman saç havlusu ayrı.
9. kışın genellikle kullanıyorum.
10. bir parça tuvalet kağıdı ile kuruluyorum.
11. hayır.
12. kullanmadığım zamanlarda suyu kapatırım.

1. Banyo daha uzun, detaylı. Duş hemen bi suya girip çıkmak. Gibi düşünüyorum ama ara ara birbiri yerine de kullanıyorum kelimeleri.
2. Hiç duş almam, günaşırı foşuduk foşuduk uzun uzun yıkanırım. Evde sürekli tartışma konusu olur banyom :D
3. Sabun, zeytinyağlı bilmem ne sabunundan alıyorlar eve. Ondan önce de hacı şakirin hamam sabunuydu.
4. Lif kullanıyorum, örgü olanlardan.
5. Ne denk gelirse tek bir marka yok. Her banyoda 2 kere şampuanlıyorum, sanırım pek iyi bir şey değil ama yapıyorum yani anca temizleniyormuş gibi. Kutu bittikçe değiştiriyorum genelde. Saçım çok dolaştıysa bazen krem de kullanıyorum.
6. Oturak evet, tas hayır.
7. Ekstra bir şey koymadık, küvetin tabanında yuvarlak kabartılar var kendinden.
8. Bornoz+baş havlusu. Yerde de havlu oluyor, ayrı ayak havlusu yok.
9. Sadece saç için her banyodan sonra kullanıyorum, ıslak saçlı görünce annem kızıyor :D
10. Evet.
11. Hayır. Sadece bol bol düşünüyorum, normalde aklıma gelmeyen şeyler banyoda gelir hep :D İçinden çıkamadığım bi durum varsa 'dur bi duşa gireyim orada fikrim gelir' diyorum :D

1. sizin için banyo ve duş arasındaki fark ne?
sözlük başlığı (bkz: banyo yapmak ile duş almak arasındaki fark)

* banyo enikonu yıkanıp, uzun ve güzelce tüm vücudu elden geçirmek. bunun dışında kalan her şey için duş diyorum. işte ne bileyim halsiz hissedersin, kafanı yıkama kaygısı/derdi olmadan ılık veya sıcak su dökülsün üstüme dersin. veya hava sıcaktır, basket oynamışsındır terlemişsindir, atlayayım soğuk suyun altına 5-6 dakika dersin. o duş. bence.

2. banyo sıklığınız? duş sıklığınız?

* açık konuşayım, insan içine çıkmayacaksam 3-4 günden önce banyo yapmıyorum. ama düzenli olarak okula veya başka bir yere gittiğim zaman her gün, en kötü iki günde bir banyo yaparım. neredeyse hiç duş almıyorum. banyoya girdiğim zaman komple vücudu elden geçirir, en az 10-15 dakika kalırım.

3. sabun mu duş jeli mi? (şurda da sorulmuştu: eksiduyu.ru)

* öğrenci evinde yaşadığım için karışmaması adına duş jeli kullanıyorum. hiç ayırt etmedim açıkçası sabun duş jeli falan diye, markette elime jel gelince onu aldım ilk öyle devam etti. başkasının girmediği bir banyom olursa sabun da kullanabilirim. şu an için jel ama fark etmiyor.

4. sabun bezi kullanıyor musunuz?

* yoo, o ne hatta? lif kullanıyorum ben. turuncu hem de.

5. şampuanınız? şampuanlama sıklığınız? (saç bakım kremi veya başka şeyler de kullanıyor musunuz saç için?)

* hed en şoldırs. 3-4 günde bir banyo yaptığım zamanlarda, kafamı iki kere şampuanlarım. bir girince bir de çıkmadan önce. aktif olduğum, sürekli insan içine çıkıp devamlı banyo yaptığım günlerde ise bir gün 2 kez yıkar ertesi gün hiç yıkamam. bir sonraki gün bir defa yıkarım vesaire. kafayı habire şampuanlamak iyi değilmiş diyolar, ondan.

6. şampuan değiştiriyor musunuz? değiştirme sıklığı?

* değiştirmeye gerek görmüyorum, aslında kafam kaşınıyo yıkanırken ama kaynar suda yıkandığım için oluyo galiba, şampuandan olduğunu sanmıyorum. yıllardır hed en şoldırs.

6. oturak kullanıyor musunuz? tas kullanıyor musunuz? :) (hatta kova)

* hayır, soğuğa dayanamıyorum. aslında su tasarrufu açısından tas veya kovayla yıkanmak çok daha iyi ve mantıklı ama ben öyle yapınca hasta olup geberiyorum. sırtıma sürekli sıcak su akması lazım duştayken, aksi takdirde VOOĞAAARRRRH diye bağırıp titremeye başlıyorum.

7. küvette kaymayı önleyici zımbırtı var mı?

* yok, allaha emanet gidiyom ben. zeminde falan olan bi şeyse bilmiyorum onu. ama ayrıca bir aparatımız, zımbırtımız yok.

8. vücut ve baş havlunuz ayrı mı? ayak havlunuz ayrı mı? bornoz kullanıyor musunuz? nasıl kurulanıyorsunuz?

* zamanında benim için çok lüks sayılabilecek bir bornoz almıştım, nefis. onu kullanıyorum. bir de baş havlum var. annemin yanına geldiğimde (senede 3-4 ay falan) iki ayrı havlu kullanıyorum, bornozu getirmiyorum. birini belime sarıyorum, diğeri baş havlusu güya ama kafamı kuruladıktan sonra onu da sırtıma atıyorum.

9. fön makinası kullanıyor musunuz banyo/duştan sonra? saç için mi sadece? vücudunuzun başka yerlerini kurutmak için de kullanıyor musunuz?

* hayır, sesinden nefret ediyorum ve kendi adıma gereksiz görüyorum. hemen dışarı çıkacaksam saçım kurumadan çıkıyorum. hatta ıslak saçla dışarı çıktığım zaman çok iyi hissediyorum. menenjit olup ölmek en büyük idealim.

10. kulak çöpü kullanıyor musunuz banyo/duştan sonra?

* yok korkuyorum ben o tarz şeylerden kulağımı falan patlatırım diye. yıkanırken kendim temizlemeye çalışıyorum kulağı ve çevresini.

11. banyo/duşta şarkı söylüyor musunuz :)

* bazen.

12. başka saymadığım ya da ilginç banyo/duş alışkanlığınız?

* elimi suyun yoluna koyup parmaklarımı açıyorum, her parmağımdan su akıyomuş gibi oluyo ya o çok hoşuma gidiyo. her banyoda yaparım onu. çok eğleniyorum.

1 ve 2. Bende duş ve banyo değişiyor biraz. Sadece suya girme var, sadece saç yıkama var, saç ve bir tur vücut yıkama var, bunun saç ve iki tur vicutlusu var, bir de bunlara kese eklenmiş hali var. Yazın her gün suya giriyorum, iki günde bir de saç ve bir tur sabun yapıyorum. İki haftada bir kese. Kışın 2-3 günde bir saç ve bir tur sabun, bunların bazılarında saç ve iki tur sabun, üç haftada bir keselenme eklemesi yapıyorum.

3. İkisini de kullanıyorum ama sabunu daha çok. Duş jeli temiz hissettirmiyor.

4.Lif kullanıyorum sabun varsa.

5-6. Şimdilik Live Clean Apple Cider. Sıklığı ilk sorudaki gibi. Ama her bittikten sonra değiştiriyorum neredeyse. Değişmeyen şey ise bazen sonrasında Tony ang Guy'un spreyli saç açıcısını, bazen Loreal'in saç yağını kullanmam.

6. Evdeysem oturuyorum tabureye, sporda yıkanıyorsam kullanmıyorum. Tas kullanmıyorum.

7. Duş teknesi var, küvet yok :(

8. Vücut-baş havlusu ayrı, bornoz kullanıyorum. Ayak havlum ayrı eğil genelde. Bornozun alt kısmı. Ama duştan çıkınca ayaklarımı eni konu kurulamasam da başka bir havluya basıyorum da, o yere basmayayım diye konulmuş bir şey.

9. Yazın kullanmıyorum, kışın kullanıyorum. Saçım çok zor kuruyor, yazın bile kolay kurumaz. Vücudumu kurutmak değil de ısıtmak için bol bol kullanıyorum. Banyo yapmama gerek yok.

10.Kullanıyorum birkaç banyoda bir.

11. Bazen.

12. Arada peeling yaptığım oluyor, bazen öyle giriyorum. Ama kese ile peeling farklı zamanlarda.

1- dus yikan cik. Banyo ise daha detayli temizlenmye yonelik.
2- her gun dus.Banyo degisiyo.
3- dus jeli.
4-O ne lan.
5- gliss sampuan. Loreal sac bakim kremim 2 gunde bir kullanirim
6- yok
6- yok
7- yikanma yeri ayri kuvetten. Yok sanirim.
8- iki ayri havlum var vucut ve kafa icin. Bornoz sevmem.
9- yok.
10- yok
11- bazen.
12- yok.

1. ben hep banyo yaptığım için beni etkilemeyen durum
2. seviştiğim günler
3. ikisi de
4. sabun bezi diye bir şey ilk defa duyuyorum
5. şampuan son 3 seferdir organix in pembe renkli olanını alıyorum
6. aslında uzun yıllar aynı şeyi kullandım. zararlı olur die yeni deiştirdim
6. odamda jakuzi var oturma kısmı var zaten
7. yok
8. tabiki de ayrı. bornoz asla kullanmam. ama hafif kurulanıp ince sabahlık giydiğim olur
9. kullanmamayı tercih ediorm. ama kullanmak zorunda kalıorum maalesef
10. çok korkarım
11. eskiden çok. şimdi müzik dinliorm.
12. ilginç değil ama bir alışkanlık olarak sex

1. Fark yok benim için.
2. Gün aşırı.
3. Sabun
4. Sabun bezi ne ki? Pufidik liflerden kullanıyorum.
5. Blendax'ın bi şeyi. Krem kullanmıyorum.
6. Yok, pek değiştirmiyorum.
7. Yok. Terlikle girerim çünkü hep banyoya, tiksiniyorum, ayağımın yere değmesinden hoşlanmıyorum.
8.Ayrı. Bornoz kullanıyorum evet.
9. Evet, sadece saç için.
10. Yok.
11. Bazen.
12. Yok.

1- Çok fark kalmadı, eskiden banyo daha uzun ve kapsamlı, duş daha kısa idi.
2- Banyo ve duş arasında fark kalmadığı için sıklık aynı, evde isem 2 günde bir, dışarı çıkmam gerekiyorsa her gün.
3- Duş jeli ama son zamanlarda Dove kullanıyorum sabun olarak düşünülürse ama klasik sabunları sevmiyorum, cildi kurutuyor.
4- Banyo süngeri kullanıyorum.
5- Şu ara Lush kullanıyorum, her duş veya banyoda 1 kez, saç kremi genelde kullanmıyorum, uzun süre saçlarımı yıkamadıysam açabilmek için krem kullanıyorum.
6-Değiştiriyorum, bazen çok uzun süre aynı şampuanı kullanıyorum ama mesela şu anda kullandığım Lush'ı yurt dışından almıştım, tekrar bulamazsam 3 ayda değiştirmiş olacağım.
diğer 6-Kullanmıyorum, bir kere kombi bozulduğunda kova kullanmıştım, aslında rahat oluyormuş.
7-Yok
8-Vücut ve baş havlum ayrı, ayak için ayrı havlu kullanmıyorum, yere serili bir havlu var, ince peştemal gibi olan havlulardan kullanıyorum, üstümde onunla bir süre dolşatıktan sonra kuruyorum, ekstra bir kurulanma alışkanlığım yok.
9-Dışarı çıkmam gerekiyorsa, ya da saçlarımın düzgün olmasını istiyorsam kullanıyorum, sadece saç için kullanıyorum, vücut için hiç fön makinası kullanmadım.
10-Kullanmıyorum.
11-Söylüyorum, hem de yıllardır aynı şarkılar, kendi bestelerim bile var sadece banyoda söylediğim.
12-Banyo sonrası vaktim varsa 15-20dk yatmak ve temiz olduğum için evdekilere kendimi öptürmek.

1. banyoda sabunla keselenirim, dusta lifle dus jeli surerim.
2. Banyo: haftada 1, dus: her gun
3. Ikisini de kullaniyorum
4. Sabun bezi ne anlamadim ama lif ve kese kullaniyorum
5. Gliss. Her gun. Sac kremi kullaniyorum saclarimin uclarina.
6. 6 ayda bir falan degistiririm.
7. yok
8. vucut ve bas havlum tabi ki ayri. ayaklarima havlu terlik giyiyorum. bornoz kullaniyorum. bornozla takilirken kuruyorum zaten.
9. sac icin kullaniyorum.
10. her zaman degil ama evet
11. hayir :D
12. topuk tasi kullanirim her banyodan sonra. zaman zaman bebek yagi kullanirim dustayken. dusa girmeden once mutlaka sacimi tararim. vucudumu sabunlarken sacimi tepede toplarim sacima sabun veya dus jeli bulasmasini hic sevmem. bu kadar galiba :D

Bir şey olmaz;. İyi giyin bugün ve güzel kahvaltı et.

bende olsa sorun olur ama herkeste aynı değildir muhtemelen

15 senedir saçlarım uzun (belde), 20 senedir de ıslak yatarım en son sinüzitimi 21 sene önce olmuştum

En başlıca baş ağrısı nedenlerimden birisi ıslak saçla uyumak. Saçlarım çok uzun benim de, yazın ben de kurutmuyorum genelde, ama kışın kurutmadan yatarsam hem kafam çok üşüyor hem de gecenin bir yarısı baş ağrısı ile uyanıyorum.

eskiden daha kısaydı sanırım. asistan hekimler grev ve eylemlerle süreyi attırdılar. bu artmış hali malesef.
bildiğim kadarıyla daha uğraşıyorlar

ilk bi git, memnun kalmazsan özeller var

ne demek memnun kalmazsan, 10 dk diyorum

Ilk kez mi alıyorsunuz? Eğer öyleyse gideceğiniz doktor sizi dinler hemen, terapiye ihtiyaç varsa randevu verir baska bir doktor için ama bir ay sonrasi için fln olabilir. O doktor uzun uzun konuşuyor sizinle. Ilk doktor sorunu tespit edip ilgili hekime yönlendirmis oluyor yani.

ilk kez, hiç sevmedim ne bu ya çok nazlılarmış

Dahiliyede de ancak hastaligini biliyosan 10 dk yeter onun disinda sikayetle gitsen "hii tamam al bu ilaci kullan"

Saglik reformu cok super

Ozellerde bile nazlanan var. orda bile 10dk da postalamaya calisiyorlar.

Ya çok afedersiniz ama hepsinin mk o bakirkoy ruh ve sinirdekilerin.

Yani ki gitme oralara "mümkünse". Sana bi numara vereyim, ona görün. Seans ücreti çok uçuk değil, 10 dk da da yanlis ilaç verip (belani s.kip) yollamaz.

Devlet hastaneleri: - neyin var? + kendimi kötü hissediyorum. - al sana ssri, yörü git mantığıyla işler. psikoterapi gibi bir şeye başlanacağını zannetmeyin ya da bana çocukluğunu anlat hüseyin, gibi bi şeyler demelerini. çok ciddi şikayetlerle gidip yakınmaları azaltmaya yönelik ilaçla geri dönen çok insan var.

@damdanakan
neden özellikle bakırköy? bakırköy'dekilerin seçimi değil ki bu

cerrahpaşa'da 15-20 dakika dinliyorlar. doktorları da bakırköydekilerden daha ilgili.

@damdanakan ya ben sgk'lı değilim zaten yakın eve diye oraya gidecektim, mesajdan ver istersen isim/no. özellere baktım kime gidicem seçemedim ondan hastane

Doğrudan muhattabınız Sağlık Bakanlığıdır.
Sistemi getiren de en kısa sürede hasta bakılmasını isteyen de sağlık bakanlığıdır.
Kaliteli hizmet istiyorsa özele git (tabi bulursan) demek isteyen de dolayısıyla kimdir? Anladınız siz onu..

Bakirkoydeki doktorlarin is yoğunluğu daha fazla ve ne hikmetse gördüğüm en ilgisiz doktorlar bu hastanede. Hastayi azarlayip yollayan mi dersin, on dk bakmayip yanlis ilaç tedavisi başlatan mi? Ortami gidip bi görseniz ne demek istediğimi az çok anlarsiniz zaten.

@mula: bilgileri yolluyorum özel mesajla. Ogrenciysen ya da issizsen tolerans gösterecektir bahsettiğim doktor. Sabit bi fiyat politikası yok ve samimi bir kadin.

ya parası sorun değil zaten sgk yok bende devlete de gitsem para ödüyorum tek derdim yakın olmasıydı, ondan orayı denedim.

benim favorim hang on little tomato

sympathique

Ne guzel herkes baska bisey dedi

öyle çok temizlikçi tecrübem yok. ama anneminkiler olsun benimkiler olsun, istisnasız hepsinde gözlemlediğim:
- zamanı yayma opsiyonu verirsen yayarlar
- ev aletlerini hunharca kullanıyorlar. 10 numara ütüm var, haznesinde su bıraktığı için abuk bişey olmuş altı tamamen çamur şu anda. su bırakmayacaksın diyrorum, 1 hafta sonra yine su bırakılıyor. annemin süpürgesini bozuk bir şekilde 1 ay kullanmış, ne zaman annem tozlu görüyor arka arkaya, o zaman ortaya çıkıyo bozulduğu. bozulduğunu bilmiyor mu? biliyor, ama söylemiyor
- her hafta yapılan standart işlerin yanında (toz alma, süpürme, ütü, tuvalet banyo temizliği), 2-3 haftada bir camlar siliniyor. 6 ayda bir duvarlar siliniyor.

bilmiyorum eve temizlikçi alıyor musun ama almadığını düşünüyorum. eve temizlikçi alıp da aşırı memnun olan, laf söyletmeyen görmedim. sonuçta yaptığı iş için para alıyor, hayrına yapmıyor. bu parayı da yapacağı işe göre belirliyor. beğenmiyorsa ya da ben beğenmiyorsam gayet de değiştirebiliriz ikimiz de. sen temizlikçi aldığonda 200 lira verirsin yarım gün alırsın :)

günlük 100 lira ayda 2600 lira yapıyor. bence iyi para.

ben alıyorum yarım gün. balkonlarımı yıkıyor. benim halım yok. çocuğum yok. evim temiz. sigara içildiğinden bir kokusu değişsin diye yaptırıyorum. ama kedisi olan var mesela koltuk fırçalatıyor. evet aynı dediğiniz şeyleri yapıyorlar ama benim bahsettiğim evler baya büyük klasik türk aile evi.suistimal ederler mi evet bence de ederler ama herkes ediyor zaten. gelen kadın benden baya büyük annemi çağırıyorum. ben iş verirken rahatsız oluyorum. ama çok anlayışlı bir kadın. ben bir iş için 60 lira dersem o 50 lira yeter diyor. bana öyle denk geldi galiba. biraz da üzüldüğümden. la noix ayrıntılı cevabınız için çok teşekkürler bu arada.

migrosta mopaşta bim'de var

bahsettiğin karbonat bütün bakkal aktar ve marketlerde olur... kabartma tozu farklı. karbonat diye yazar paketlerde.

Eczane dışındakiler için doğru demişler. Hepsinde satılıyor.
Şunu alacaksın:
www.google.com.tr

Paketlenmemiş halde aktarlarda da satılıyor. Aktardan alırsan daha ekonomik olur. Ben temizlik için çokça kullandığım için aktardan alıyorum.

ben karbonatı eczaneden alıyorum, ıngılız karbonatı dıye gecıyor.

@akare, ingiliz karbonatının türk karbonatından farkı ne?
İngiliz karbonatı Sodyum bikarbonat değil de başka bir şey mi?

@hayat aklini konusacak bir filozof uret, ben de merak etmiştim daha önce. Marketlerde satılan paketli karbonatlarda bozulmasın diye katkı maddeleri varmış. eczaneden alınan katkısız oluyormuş. Onun da ismi İngiliz karbonatı diye geçiyor. Ben öyle biliyorum.

@bana jacop diyorlar, marketlerde doktor oetker'in falan karbonatları satılıyor. oetker.blob.core.windows.net Hamur kabartma tozu tamamen farklı bir şey. Eğer evde hamur kabartma tozu yoksa diye bazen annelerimiz karbonat kullanırlar. O yüzden insanlara aynı şeynmiş gibi geliyor. Aslında değiller. Ama senin durumunda eczaneden alman daha mantıklı gibi.

tabikide halledersiniz ben park yatak aldım nedeni alacağım bebe karyolası sanki büyüdüğünde küçük gelir diye düşündüm 2 yaşa kadar park yatakta yatırıp sonra tek kişilik yatak aldık
edit:artı olarak beşik alsanız dahi park yatak alın derim çünkü tatil vs de arabanıza atıp istediğiniz yere götürebilirsiniz

Tamamen kendi evinize göre alın. Bizim odamız müsaitti, büyüyebilen sistemlilerden aldım. (80*180 yatak rahatça sığıyor içine) şimdi parmaklıkları söktük (2 yaşına gelince parmaklıklara çıkabileceğini öğreniyorlar ona göre :)) geniş geniş yatıyor.

Park yatakta en büyük sorun sallama sıkıntısı, öyle tahmin ettiğiniz kadar verimli olmuyor sallama işinde. Onun dışında ileride oyun parkı oluyor çocuk eğleniyor.

Telsiz bizim işimizi gördü ama düşük kalitelileri almayın frekans karışması v.s. derken ifrit olabilirsiniz

Ben park yatak aldım 2 tane . Biri bizim evde biri annemin evinde . Çok memnunum kızım 28 aylık oldu hala onda yatırıyorum . Bu arada yatak odasını hemen almayın bence sadece park yatakla idare edin 2 sene. Ben doğmadan yatak odası takımı da almıştım hala kullanmadım duruyor boş boş .

28 ay boyunca en çok kullandığım şey bebek arabası oldu bu arada , onu iyi ki iyisinden almışım diyorum eğer siz de dışarda vakit geçirmeyi çok seviyorsanız bebek arabasını iyi bir model alın çünkü çok farkediyor yollarda sürüş kolaylığı vs vs. Alıp da hiç kullanmadığım çok kıyafeti de oldu kızımın , kıyafeti de abartmayın derim ben , sormadığınız şeyleri de yazdım gaza gelip :)

yok bi tek yatak alıcaz zaten, odada halihazırda dolap var kocaman. o yatağı ne şekil alıcaz sorun o :D

evlendiğimde sadece 1 takım nevresim almıştım. iyi ki 1 takım almışım çünkü bi ton geldi insanlardan :D bebe kıyafeti de öyle olur diye düşünüyorum, az sayıda alıp milletin aldıklarını giydiririm :P

araba mevzuna daha gelemedik. onunla ilgili daha detaylı bi araştırma yapmam lazım. bu yatak olayının değişkenleri daha az :P

bi gazete makalesi okumuştum. 2. çocuğu olduktan sonra yazmış kadın. "çocuğunuzun üniversiteye gidene kadar tüm gece aralıksız uyuyacağını garanti edebilirim, ama bunun dışında bir şey söylemek yalan olur" diye

okula başlayana kadar normale girmeyebilir...hazırlayın kendinizi :)

2.5 aylık bebek sanki zaten o kadar uzun uyumaması gerek 2 saatte bir beslenmesi gerek diye biliyorum araştırın isterseniz
neyse fikir olsun oğlum 11 aylık 21.30 gibi uyutuyorum her saat başı uyanıyor su mama pış pış her gece aynı halinize şükredin:( sizin şimdi gaz sorununuz var sonra bu diş sorununa dönüşecek

Ya benim kardeşim annemle yatıyor onu ayrı yatak olayina adapte edemedik iki yatak aldık ikisini de geri verdik öyle yani annem ne zaman yataktan kalksa tak o da kalkıyor ne zaman uyansa o da uyanıyor. Öyle yani 3.5 yaşında ama yapacak bişey yok :(

öncelikle allah bağışlasın bebeğinizi. bu mama konusu bana önemli gibi geldi anne sütü yok galiba ki mama veriyorsunuz? hangi mamayı veriyorsunuz bilmiyorum ama mama kusturuyorsa ve reddediyorsa başka marka kullanın derim. 3 4 tane güzel mama var piyasada. uyanması büyük ihtimalle aç olmasından kaynaklı. kilo alımı nasıl?
bizim ufaklık şimdi 5,5 aylık. ilk aylarda sizin dediğiniz gibi şeyler oluyordu sürekli uyanma gibi, kilo alımı da düşüktü biraz. sonraları emmeye başlayınca düzenli olarak uykusu da eskisine göre daha iyi gibi oldu. ama hala her 2 saatte bir bazen saatte bir uyanıyor.

zor bir süreç ama bebek ay olarak büyüdükçe daha iyi oluyor. doktora mutlaka danışın derim benim anlattıklarım sadece izlenim. her bebek farklıdır. belki başka bir durum söz konusudur.

@ayhsegul,

sorum ilk uykuya dalmasi ile ilgili. daldiktan sonra 3-4 saat kesintisiz uyuyor, sonrasinda 1-2 saatte bir uyaniyor ki bu normal bisi.

@hayatbirfilm_basroldesensin,

mamayi anne sutu duzene gireseiye kadar sadece geceleri yatmadan kullandik. zaten 2-3 haftadir da hic vermedik. Sut bol Allaha sukur, kilosu filan da gayet iyi. Mamalik bir durumumuz yok yani

mamayı çok erken vermeye başlamışsınız. anne sütü yeterlidir. emziğe de alıştığı için emziksiz uyumaz artık. normale girmesi 2 yaşından aşağı olmaz. gece beslenmesine alıştırmayın çok zor olur. bol bol emzirin yapacak bir şey yok...

banyo küveti filesi
şampuan
masaj yağı her banyodan sonra gerekli ciltleri çok kuruyor
pişik kremi desitin
aklıma gelen bunlar

www.kadinlarkulubu.com

bebek arabası alırken hafif ve portatif olmasına dikkat et. katlandığında bütün bagajı kaplamasın.
termometre braun un kulaktan ölçeni var onu al.
araç koltuğuna isofix özellikli olsun.

masaj yagi olarak bebek yagi kesinlikle kullanmayin. Bu is icin en ideali badem yagi, mumkunse kokusuz olsun.

Pisik kremine gerek yok, bize hediye geldi 2.5 aydir acmadik bile.

Islak mendil kullanmayin (disarda kullanin yada sadece). TR`de cok yapilan hata. islak mendildeki kimyasallar bebege bulasiyor. En iyisi su ve pecete.

Bebek sampuanlarin goz yakmamama olayi bebegi uyusturmasi sebebi ile. Endustriyel bir sir. Cok lazim olursa (kafada konak cikmasi) kullanmaniza gerek yok.

bebek arabasi abc design öneririm.

Termometre önemli bir mevzu degil

uyku tulumu, muhakkak amam muhakkak alin. Bebekler battaniyeye kafayi gomup nefes alamayabiliyorlar. Söyle ama kolsuz olanindan www.aktifbebek.com

telsiziçin weewell in turuncu bir telsizi var eşim onu baya araştırmış iyi diyordu. ama ben iphone un bir uygulaması var androidde de var sanırım 3gbaby monitor diye onunla idare etmiştim bir sıkıntı çıkmadı.
bebek arabası tamamen bütçeyle ilgili. para sıkıntı değil dersen farklı bütçe az dersen farklı arabalar var. markadan ziyade 3lü set olan bebek arabalarını almanı tavsiye ederim yani anakucağı puset ve araba şeklinde olanlar. puset zaten 1 yaşına kadar araba koltuğu olarak da kullanıyorsun o yüzden araba koltuğu için erken bence.
termometre ise braun un kulaktan ölçen ateşölçerleri var ben ondan aldım. aslında almak istemiyordum ateş ölçere de 100 lira mı verilir demiştim ama sonra iyi yapmışız dedim :)
aklına takılan başka şeyler olursa da sorabilirsin ;)

öncelikle allah bağışlasın.

- salondan bebeği duyamam diyorsanız telsiz alın, weewell marka öneririm. ev zaten küçükse gerek yok.
- bebek arabası portatif olsun +1. en fazla mesaiyi bunu araştırmaya harcadım. en son chicco living travel set aldım, iki buçuk yaşında, arabasını hala kullanıyoruz. ana kucağını da ilk 6-7 ay araba koltuğu olarak gayet verimli kullandık.
- araç koltuğu tam olarak oturmaya başladıktan sonra. şimdilik bebek arabasına da takılabilen, oradan çıkıp arabaya takılarak araç koltuğu olan travel set bebek arabalarına bakın.
- termometre alından ölçen, temassız ölçen vs hikaye. braun'un kulaktan ölçenleri en pratik yoldan doğru ölçümü veriyor.
- pişik kremi sudocrem, mothercare'lere bulabilirsiniz. iki buçuk aylık çocuğu olan daha olayın ciddiyetinin farkına varamamış. bi pişerse durmaz o çocuk.
- banyo için mustela'nın hem cilt hem saç şampuanından aldık, hala bitmedi. gerçi birkaç zamandır vücudunu normal zeytinyağlı sabunla yıkıyoruz, saçlarını bununla yıkıyoruz sadece ama olsun. daha epey de var.
- vücudunu yağlamak için bir eczane ürünü vardı. badem yağı+sıvı parafin içeren adı sanırım balmandol. ilaç değil, kimyasal değil, pambık gibi yapıyor kurumuş cildi.

aklıma gelenler bunlar.

Tavsiyeler için çok teşekkürler. Direk marka - model olarak şunu al biz çok memnun kaldık dediğiniz ürünler var mı?

bebek telsizi weewell. bunun kameralı falan olanları da var paranoyak ebeveynler için. maksat ağladığını duyayım diyorsanız düşük bir modeli de olabilir. çift yönlü olanları var mesela, sizin sesiniz de bebek tarafına gidiyor falan. çok lazım değil.

ateş ölçer braun kulaktan ölçenlerden.

biz chicco living'in travel setinden (puset+ana kucağı) memnun kaldık. pusetini hala kullanıyoruz. şimdi want2die gelip niye chicco almamanız gerektiğini de söyleyecek, onu da dikkate alın.

6-7 aydan sonra araç koltuğu: römer'in farklı modelleri var, görerek inceleyin gayet iyi ve uygun fiyatlı.

pişik kremi demiştim zaten sudocrem.

bez prima premium care, büyüdükten sonra prima aktif bebek.

ıslak mendil uni yenidoğan. ama ilk zamanlar pamuk ve ılık su kullanmanızı tavsiye ederim.

çoğu çok acil şeyler değil. çok lazım olduğunu fark ettiğiniz zaman da gidip alabilirsiniz.

yapamazlar, hatta yanılmıyorsam teslim alsanız dahi ilk kullanımdan önce aktif olmuyor.

kullanmak istemiyorsan ara bankayı iptal talimatı ver. posta ile gelirse teslim alma. bankacı kart başı prim almak için sana sormadan gönderiyor.

ben de normal parafa başvurmuştum ama gold göndermişler, maaşımız oraya yatıyor, 3 kere falan sordum yıllık aidat kesiyor musunuz diye. maaş olduğu için kesmiyorlarmış

yani başvurduğun için gelmiş olabilir

Yok içtiğin süt yavru sütü değil çünkü süt üretimini artırmak için suni döllenme ile döllüyorlar inekleri. Tecavüz makinesi deniyor hatta dölledikleri aletlere. Böylesi daha da beter sanırım.

Sunni dollemenin yavru sütü olmadığı ile alakası ne

Evet yavrunun sütünü içiyoruz.

Suni döllenme daha kaliteli ırklar için ya da daha net sonuçlar için yapılıyor.

Süt konusunda da yavrular ayrı kalıyor, biberonlar ve ek besinlerle besleniyorlar. Örneğin Bir yavru günde 2-3 litre süt tüketirken bi inek 30-40 litre süt üretiyor, süt üretimini artırmak için yemler veriliyor...

Hep süt içebil diye değil, süt içebil ayran içebil yoğurt yiyebil whey tüketebil peynir yiyebil...

Aynen ayrılar. Ama üzüleceksen bunlara sıra gelmiyor bile, en kral yaşayanlar inekler benim bildiğim.

SÖmürülen hayvanların, başıboş hayvanlara göre daha mutlu yaşadıklarını hiç sanmıyorum:

www.google.com.tr

Evet bunu ben de düşünüyorum. Biz neden başka hayvanın yavrusu için ürettiği süte ihtiyaç duyuyoruz? Başka hiç bir canlı başka bir cinsten canlının sütüne, hele de erginlikte, ihtiyaç duymazlen??

Bir keresinde malibu kokteyli görmüştüm sütle yapılan, katamadım valla süte alkolü. Sanki kutsal bişeyi bozuyomuşum gibi geldi

süt ihtiyaç kadar üretilip hoop biten bir şey değil, fazla fazla üretilen bir şey. detaylı bilgi için çocuğu olan herhangi bir kadına başvurulabilir.

kucukharfler

süte ihtiyacımız yok zaten. Kalsiyumu başka yerlerdedn rahat alabiliyoruz.

www.hsph.harvard.edu

Oluşturulan bu süte ihtiyacımız var algısı bir sosyal inşa. Hayvan endüstrisi çok paralar ödüyor devletlere. Onlara okullarda sütler dağıttırıyor filan.

Bitkisel sütler var, biraz pahalı olsa da onlar daha tercih edilesi ve içinde zulüm, kan , gözyaşı olmayan.

Süt zaten yetişkin insanın içmesi gereken bir şey kesinlikle değil. Bir insan evladının inek sütü içmesi ise abartıldığı kadar faydalı değil. Doğruluğundan emin değilim çok eskiden yabancı bir haber sitesinde okumuştum, inek sütünden ölen 2 tane zenci arkadaş vardı. Gayet normal süt. Normal insanlar. Ama öldü adamlar.

Ama konu sütten süt ürünlerine kayarsa, yoo dostum yoo. Kesinlikle ihtiyacımız var. Peynirsiz yoğurtsuz bir hayat düşünemiyorum.

Edit: Demek istediğim süt bize o kadar faydalı bir şey değil, ve dediğiniz gibi hastalık riski de yüksek (rakiplerine göre). Yoksa ne var ki sütte, laktozdan mı ölecekler. :)

Sn kola içen adam
sütten bulaşan onlarca hastalık var. Onlardan ölmüştür. Süt içip de ölüyorsa bu onun gereksiz olduğu anlamına gelmez.
Su da çok içilince öldürür

www.theguardian.com

gizmodo.com

bence sadece "meyve" yiyin. herhalde onlar da acıyı hissetmiyordur

bir kaç teknik ressam arkadaşım (ortak özellikleri iyi derecede ingilizce bilmek), türk firmalarının yurtdışı şantiyelerinde başlayıp orada devam ettiler. gerçi bunları uzaktan duydum, detayını bilmiyorum, muhtemelen yine oradaki türk firmalarda devam ediyorlardır.

bugün bunu düşündüm. mesela amerika'da yaşayanlar, ne iş yapıyorlar. benim uzaktan tanıdığım 1-2 kişi varda, adamlar ya türkiye'de bir şirketin ceosu ya da türkiye'de ünlü bir mimar.

normal adam nasıl gidip yaşayabilir acaba.

bu mesleği yapmak da durumunda değilim. düşüncesi bile çok aşırı zor ve hayal ötesi geliyor da, belki o kadar da büyüttüğüm gibi değildir diye sormak istedim..

dilin yoksa unutacaksın o işi öncelikle. avrupaya göçmek zor. avustralya veya kanada daha kolay. ama bankada bir kaç yüz bin tl para istiyorlar başvuru için yaklaşık 8000 dolar para harcıyorsun ve ingilizce sınavını vermen gerekiyor. ayrıca diploma denkliği falan filan gerekiyor. yoksa hiç birimiz durmazdık burada emin ol.

zor, cok zor, cok cok zor.

yani hocam burda bunu soruyosan böyle, hele dilin yoksa hic yipratma kendini. amerikaya gitceksen ingilizcen bilmem ama avrupaya o ülke dilini bilmezsen gitme.
yani anlatsam oturur aglarsin.

öncelikle,

bologna anlaşması gereği YÖK'ün tanıdığı tüm üniversiteler Avrupa'da tanınmak durumunda. yökten belge almak vs gerekebilir ama sonunda tanınmalı teorik olarak.

ikinci olarak da;

kalifiye olduğunuzu kanıtlayacak miktarda geliriniz olacak şekilde bir şirketle anlaşırsanız blue card sahibi olarak gitmek çok mümkün. blue card araştırın.

üniversite taninmasi farkli bir sey dostum.

aaaa senin üniversiteni bologna taniyomus la gel gel bahalim durumu yok.

o calisma izi icin önemli bir durum, yani sen eger sirketten kabul alirsan diploman taninabilir ya da mezun olarak gecer sadece, ama onu birebir denklikle cogu ülkede alamazsin. ama önemli degil bu zaten.

mesela almanya, fransa icin hic bir firma dogal olarak senin türkiyede bitirdigin üniversiteye göre almaz seni, tecrübene baska basarina göre alir.

blue card etc bunlarin hepsi sirketten alinan kabullerden sonraki durumlar.

dün biri bahsetti. çok yakın bi arkadaşı avusturalya'ya gitmiş. parayı yetiştirebilmek için 4 işte birden çalışıyormuş. biletini alıp gitmiş ama 1.5 senedir nasıl hala daha orda bilemedim

pasolig denen saçmalığı kullanmıyorum. çevremdekiler başka seçenek yok diyor. ama başka seçenek var kullanmamak. çocuklarımda tv taraftarı olsunlar..

gezi parkı olaylarında mimlediğim hiçbir firmaya (kızılkayalar, mado vs..) adım atmıyorum. eskiden haftada en az bir kere ıslak gömmeye giderdik.

burger, mc donalds gibi yerlere de boykot amaçlı olmasa bile alışkanlık olarak gitmiyorum. belki 3-4 ayda bir kere.

edit: dokuzonbeş +1. passolig.

passolig var ilk aklıma gelen. mado vs. vs. malum olaylardan sonra sadece 1 kere zorunluluktan gittim.

a101'in çalışanlara ayakta durmayı zorunlu hale getirmesi, uzun çalışma saatleri hakkında sözlükte bir entry vardı o zamandan beri gitmiyorum. bim'in sanırım geçen sene bir deposu için tarihi eser olan bir alandan imar geçirmesi ve tahribi üzerine bim'i de boykot ediyorum.

teritori +1

birkaç ay önce azıcık da mecnuriyetten mado ya gitmek zorunda kaldım, bir çaya 4 (muhtemelen daha fazlaydı, hatırlamıyorum bayılmışım) lira ödeyince aklım başıma geldi. davama ihanet etmenin bedelini çok ağır ödedim.

gezi'de yandaş tavrını net şekilde gördüğüm hiçbir markaya yaklaşmıyorum.

boykot sayılmaz benimki ama şöyle bir huyum var, kendimi bildim bileli, fransa ve fransızlara karşı sebepsiz bir antipati ya da en azından sempatik bulmama durumum olduğu için, herhangi bir ürün alacağım zaman, aynı ürünlerde made in france, yanında da atıyorum made in italy falan görürsem, kalitesine filan bakmadan italyan olanını alırım.

bir de burger king tarzı yerlere, tek başımayken asla gitmem, ancak yanımdakiler hadi gidelim derlerse filan giderim, o da öncelikle damak tadıma uygun gelmediğinden ikincisi de sağlıksız olmasından.

"geziden sonra x yere kesinlikle gitmiyorum" goygoyuna inanmıyorum. muhtemelen zaten gitmiyorlardı. tartışmaya girmek için değil sadece kişisel görüşüm ve gözlemim olduğu için söylüyorum.

ben burger kingi boykot ediyorum mc donalds kadar güzel olmadığı için.

Boykot diyemeyiz ama hayvanlar üzerinde test yapan hiç bir firmanın ürünlerini kullanmıyorum. Mesela Unilever, P&G, Loreal, Colgate-Palmolive, Max Factor, Lancome ve diğerleri.

adilışık: başka bi şubeden elbise getirmek için önce elbiseyi satın almam gerektiğini söylemişti. elbise bana olmasa ya da beğenmesem iade için uğraşmam lazım. halbuki ben satın almasam getirdiklerinde o elbiseyi, onların başkasına satması daha olası

inci: hangi ayakkabısını aldıysam 2 ayda yamuldu. kadıköy'deki enes'ten aldığım ayakkabıları 3-4 sezon giyen biriyim. kullanımdan kaynaklı olması imkansız yani

ülker ürünlerini mümkün olduğunca kullanmamaya çalışıyorum. bim e de mümkün oldukça gitmemeye çalışıyorum.

Sütaş: Kullanmıyoruz biz de evde.. En son işçilerine reva gördüğü davranıştan sonra kullanmıyoruz.

AOÇ: Ürünleri bilinenin aksine baya pis olduğu için kullanmıyoruz. Bir tek dondurmasını yiyoruz, onun dışında diğerlerinin temiz olmadığına eminiz.

boykot değil de yabancı marka yerine yerli malı kullanmaya, yerli işletmelere gitmeye çalışıyorum genelde. coca cola ve le cola yan yana ise le cola'yı, lipton soğuk çay yerine didi'yi tercih ediyorum.

eğer midenizde sorun yoksa, sabah kahvaltıdan iki saat öncesine saati kurup uyanıp içip yatabilirsiniz. yani saat 6'da demek oluyor bu. ikinciyi de yine eskiden yaptığınız gibi öğleden sonra içebilirsiniz.

ama midenizde sorun varsa (gastrit, ülser, reflü), bebek artık mideye baskı yapmaya başlamış ve reflüden söz ediyorsak kesinlikle aç karnına içmeyin. ciddi ağrı yapıyor bu demir ilaçları.

bir de buğday ürünleri derken genellikle tam buğday, kepek, çavdar türevleri bahsediliyor. yani içinde yoğun olarak buğday bulunan ekmeklerden uzak durmak gerekiyor. beyaz undan yapılan ekmekler o kadar da sıkıntılı değil bu konuda.

bir de çayınıza az miktarda limon sıkabilirsiniz, çayı tamamen kaldırıp yerine portakal suyu koyabilirsiniz. c vitamini demir bağlamada etken bir madde. o nedenle tüketimine özen gösterin.

yasak derken, demir emilimini azalttığı için birlikte almayın denilen bvesinler onlar. demirden maks verimi almak için yani. o kadar da kasmayın kendiniz. 10:30 da alın işte. öğlen yemeğine de 1,5 saat var. idare eder.

ya da kahvaltıda çay - süt içmeyin. o da sorunu çözer.

edit: kahvaltyıda çay süt aynı zamanda kahvaltıda yediğiniz (yiyebiliyorsanız eğer) yumurtaya da darbe vuruyor misal. süt için ayrı vir saat belirleyin kendinize. çayı da komple çıkarın dietten. iyi bişey diil zaten :)

7:40'ta ofistesin de kaçta kalkıyorsun? kalkar kalkmaz iç? 2 saati tutturmak çoğunlukla zor ama özellikel çay/kahve ve süt ile arasında en az 1 saat olsun. gece sütünü kaldır, akşamüstü ara öğününe koy, 2.yi de gece yatmadan iç

1 gün sonra alabildim.

sabah erken gidersen bir ihtimal öğleden sonra verebilirler

Hb elektroforezi yapiliyor artik sonuc 3 gunde cikiyor

üsküdar belediyesinin beraber çalıştığı bir yer var mı ? kadıköydeki aynı gün veriyordu mesela

heyah'ın tarifesi iyiydi

la noix Polonya operatörü sanırım bu. Türkiyedeki avea türkcell vs. ile de uygun bi operatör mü ?

her şekil türk operatörlerinden ucuza geliyordu sene 2011. heyah'ta kendi içinde konuşma ve mesajlaşma ücretsizdi. arkadaşım 50 zilotiye polonya dışı avrupa içinde her gün tr'yi aramalı 20 gün idare etmişti.
en güzeli skype ama. ailenle sevgilinle konuşacaksan bi webcam alınsın, olay çözülsün.

ne yazık ki yüzlerce milyon dolarlık makinelerden bahsettiğimiz için öyle düz mantıkla hareket edemiyoruz yani "mına koyum koca uçağı indirmişken park etse nolcak" demiyoruz çünkü o anda o pilottan başka uçağı indirebilecek bi güç mevcut değil ama taksi yolunda kendisini çekip park pozisyonuna sokacak araçlar mevcut.

ben havaalanında çalışırken o elnde ışıklı şeylerle uçağı parkettiren adam gelmedi diye park pozisyonuna uçağın kafasını sokup 25 dakika bekleyen uçak gördüm. bi şey değil ha dümdüz gelse girecek ama girmedi. (şimdi hatırladım follow me diyoduk onlara)

bununla ilgili evvelden bi kaza olmuştur, yönergelerde de vardır :)) havacılık kan mürekkep tarih

en.wikipedia.org

bunla alakalı olabilir kurallar

Bir pilot arkadasima sordum, bu olayin kurallarla ilgili olmadigini soyledi. FO (yardimci pilot) ucagi indirmis, indikten sonra taxi mi yapmayacak dedi...

kendi koltugunda olmadigi soylenen kontrol "steering". Ve bu her iki pilotta da vardir; ama burda FO'da olmadigi soyleniyor, cok ilginc :)

@t joe
Dostum o dedigin isi yapan kisi "marshaller". Follow me araci baska bir sey. Follow me, apron memurunun kullandigi ve baska isleri yapan bir arac. Belli basli durumlarda ucaga yol gosterir. Ayrica taxi yolunda ucagi cekip park yerine goturecek araclar(tow car) mevcut, evet ; ama ucakta bir pilot varken (captain veya FO) ve ucak saglamken pilot yapar taxiyi. Kaptan veya yardimci olsun, farketmez.. Zaten taxide veya havada kaptan "radyo bende, kontrol sende" falan deyip kendisi frekansi alir, kontrolu yardimciya birakir. Ucak bir sebepten dolayi saglikli hareket edemeyecek durumdaysa (on dikme arizasi, patlak teker vs vs) tow car ucagi ceker.

@mesudiyeli

biz tabii marshallerları sürekli follow me araçları bıraktığı ya da o araçların şöförleri oldukları için onlara da follow me diyoduk :) kimse de çıkıp düzeltmedi o kadar zaman, allahsızlar

keşke bir atölyem olsa bunlardan neler neler yaparım diyorum
evet oluyor bana da.

Marangozluk işlerine meraklı, evinde torna ve bilimum diğer makineleri olan babam aynen böyle. En büyük zevklerinden birisi bu yapı marketleri gezmek ve sürekli bir şeyler almak. Hatta geçenlerde şöyle bir konuşma geçti aramızda;

Ben: E baba emekli de oldun, niye duruyorsunuz ki hala İstanbul'da? Ne anlamı var ki bu şehirde kalmanın? Gidin yerleşin küçük bir sahil kasabasına falan.

Babam: Yav ben her istediğimde yapı markete gidip gezemeyeceksem, niye taşınayım ki İstanbul'dan? Seviyorum ben burayı.

Yani adamın bir nevi yaşam amacı bu. Yapı market olduğu sürece sorun yok.

aynı dertten ben de muzdaribim. kadınların kılık kıyafet harcamalarına laf ediyoruz etmesine ama decathlon ve yapı marketler de benim zayıf noktalarım.

decathlon'la benzer bi ilişkimiz var
1 sene önceye kadar spor namına evde pilates yapıyodum sadece bi de, öyle ezelden gelen bi spor merakı da yok

bana da oluyor öyle, üstelik belki sen kullanıyorsundur ama ben elimi bile sürmüyorum bayanım. o böyle renkli renkli dübel setleri, kutularda tornavida setleri, alet çantaları çok hoşuma gidiyor, ne görsem almak istiyorum. eşime de aldım bir sürü, saçma sapan şeyler alma diye kızınca bıraktım almayı :D testereler, adını hiç bilmediğim aletler uuu beybi...

böyle diye diye koca bir atölyem oldu. evi değiştirip bodrumu atölye yapıp bizim gibi insanların kullanımına açmak istiyorum.

ikisinide gez beğendiklerin arasından bir ortalama çıkarmaya çalış.
İkea da orjinal şeyler çıkıyor ama bence fiyat olarak biraz pahalı ve her üründe olmasada ürün kalitesi kötü gibi. Kaliteli ürünlerde uçuk fiyatta

koçtaş'ta ikea tarzına yakın olsun diye ucuz ürünler var, mağazada zor ayakta duruyorlar.
İkisine de bakabilirsin tabii ki. Tahmin ediyorum mobilyada ikea daha çok ilgini çekecektir, ama aydınlatmada vs. koçtaş çok işine yarayabilir.

Ben ikea diyorum.

ikea ile koçtaş arasında temel malzemeler konusunda fark yok sadece ikea'da daha orijinal şeyler oluyor. fiyat/performans açısından fiyatlarıyla net koçtaş .

bence ikisi de pahalı. ürünleri ikisinin de kalitesiz.

ikisinde de dandik ve güzel ürünler var. kalitelisi pahalı tabiki. bir şey alacağımda ikeadaki masif olan ürünlere mutlaka bakıyorum.

Koçtaş daha geleneksel mobilyacı. Fiyatlar ucuz, ürünler çok zeka işi değil. Dolapsa dolap.

IKEA ise daha böyle ilginç tarz şeyleri daha yüksek fiyata satıyor. Malzeme kalitesi iyi değil. Verdiğin para genelde tasarıma gitmiş oluyor kaliteye değil.

Ben dolapları komidini etejeri ve çalışma sandalyesini falan koçtaştan aldım. Çalışma masasını ve bazı ıvır zıvırı ikea'dan aldım. Yine olsa yine aynı şekilde alırım.

Gez dolaş kafanda örnek belirle, marangoa yaptır. Birebir değil tabi biraz sende tasarımabişey kat ki için rahat olsun.

ikea gayet ucuz da kalitesi de çok ucuz. koçtaş hakkında bilgim yok. kritik eşyaları ikisinden de alma derim. mesela dolap gibi yük taşıyacak şeyleri. gerçekten ikeadakiler çok büyük hayal kırıklığı yaratıyor.

Gecen sene evi dosedik ikea ve koctas'tan. Koctas'tan aldigim dolabin kapagi 2. Ayda giderken ikealar sapasaglam ayakta. Simdi bi dolap daha gerekti gidip ikea'dan alicaz kesin

ikea daha kaliteli gibi ya. ürünleri de estetik olarak daha iyi.

kedi'yi bilmem ama domuz kili katiyorlar hatta esmer ekmeklere biraz domuz kani unuda katiyorlar diye bir arkadasim anlatti

Bu konuda veganlar arasında da muhabbetler vardı. Çiğ köfte lavaşalrıan katıldığı yönünde. Esneklii sağlıyormuş.

l-ccysteine monohydro chloride gibi bir şeydi. e-920 ydı kodu da galiba.

Fırınlarda yok, en azından benim fırında yok da lavaşlarda da olmadığı söyhlendi sonra. Sonuçta müslüman topluluk çoğunlukta.

eksisozluk.com

yasaklanmış sanırım kullanımı ama pek sallayan yokmuş yasağı

Honkhonkporkporg diye gülüyorum bu iddiaya.
Ekmeğe esnekliği gluten verir zaten.

ben de dalga geçtiydim az önce lakin rottenin verdiği linki görünce sildim
gıda müh argör kuzenim var, bi ona soram ben bunu. merak ettim.

gülmeye gerek yok geçen seneye kadar gayet de bakanlığın izin verdiği katkı maddeleri arasındaymış ve kullanılıyormuş yoğun şekilde. ancak geçen sene yasaklamış bakanlık kullanımını.

Biz firinda surekli katiyoruz.

Domuz kili bulamazsak kendi killarimizdan serpistiriyoruz

@emirkulu
kırmızı boya olan bi böcek vardı geçen sene epey meşhur edilen. doğal yazsalar suç (böcek doğal değil midir?) yazmasalar suç (organik mafyası)

ekliyolar eklemiyolar diyemem ama sisteinden dolayı ekliyorlarsa iyi teknolojiymiş :D bi de sisteinin tek kaynağı saç kıl tüy değil

en.wikipedia.org

okb'nin bi türü

ileri düzey uyuşturucu kullanımında da ortaya çıkıyor.

kendinden nefret ediyordur, özsaygısının geliştirilmesi gerekir. acil doktor lazım.

klasik zencefilli kurabiyeyse ikeaya bakabilirsin. orada kutu kutu çeşit çeşit var (bademli/tarçınlı/portakallı) annas mı ne hatta öyle bi şey adı da

-annas pepparkakormuş adı

edit:hmm googlleayınca baktım ki başka bi şey. ya ben bundan yemiştim ama acaba nerde -_-
bim olabilir :D olsun cevabım kalsın belki sade zencefilli kurabiye istersin bir gün

Bizim alman hoca da yilbasinda bize getirmisti, yilbasinda bimde satilan disinda hicbir yerde gormedim demisti. Benim de canimi cektirdin :( ooof cok guzeldi tadi ya :/

Metro marketlerde de oluyor.

metro marketlerde var lebkuchen oradan alabilirsiniz.

bana balık verme balık tutmayı öğret

www.bbcgoodfood.com

yapılabilir gözüküyor. malzemelere ulaşmak sorun değil

Geyik yedim, gerçekten lezzetli ama fiyatı nedeni ile 3 lokma yemiştim.

ceylanin geyikten katbekat guzel oldugunu soyluyor dedemler. bulunduklari yorede ikisini de sik sik avlamislar gecmiste.

Geyik eti sert, kaplumbaga eti guzel, yilan eti ise tavuga benzermis. Timsahi hic duymadim. Bunlardan geyik eti turkiyede bulunur, yiyen coktur, iyi et kabul edilir. Abd'de ise tam tersine kotu et kabul edilir, ucuzdur.

alışkanlıkla alakalı. bulabildiği tek et timsah eti olan adam elbete iştahla yiyecek. asya'da bazı ülkelerde de insanlar et olarak sırf böcek yiyorlar, sen şimdi çekirge falan yiyebilir misin iştahlı iştahlı?

geyik ve timsah yedim. geyik süperdi. timsah da tavuğa benziyordu, kızartmasını yedim kızartmayı çok sevmediğimden öyle ahım şahım gelmedi.

balina da yedim!

kaplumbağa ve timsah eti yenebilir gibi görünüyor, böyle beyaz ve tel tel, birde toprağa közlerin içine gömüp pişiriyorlar, canım çekiyor

timsahın tadı ızgara tavuk gibi. diğerlerini yemedim.

timsah biraz hindi biraz da tavuğa benziyor. Çok gereği yok yemenin bence.
kaplumbağadan çorba yapıyorlar. Lifli ve lezzetli ama olmasa da olurç
Geyik eti, av etini nasıl pişireceğini bilen adamın elinde efsaneye dönüşüyor, diğer üçü ile kıyas kabul etmez.

Geyiği ye, kaplumbağayı sev, timsahtan kaç bence.
not: geyik etinin genci güzel, yaşlısı gerçekten biraz zorluyor pişirirken.

timsah eti tavuga benzer, ancak biraz daha serttir. en pahali ve lezzetli kismi kuyrugudur. ranch sosla cok guzel gider.
kamplumbaganin da tadi tavuga benzer, yalniz kesme islemi cok zahmetli.

Geyik ve tospa yedim. Tospa normaldi geyik mükemmeldi.

Komili!
Şaka gibi ama hakikatten muhteşem ürünleri var..

Aynen komili super

sofia var

komili satılıyordu markette iyiyse dediğiniz gibi 32'li komiliye ortak girişeyim arkadaşla :D

maylo seviyorum ben.

ama komili'ye de +1

2 gündür en mahrem yerlerime temas ettirdiğim komili'ye geçer not veriyorum ve teşekkür ediyorum.

gene de bir selpak tuvalet kağıdı kalitesinde olmasa da soloyla aynı hatta daha yumuşak ve emici diyebilirim. ayrıca suya değdi mi hemen parça parça da olmuyor fiyatı da uygundu 24'lüsünü 17 liraya aldım.

mopaşta geçen hafta 32lisini 19 liraya aldım, indirimleri kovala
bu arada bence komili > selpak

organik: içinde karbon olan
karbonu eklemeyi başarman lazım

inorganikten değil ama karbon bazlı yaşamı oluşturan bileşiklerden kompleks organik yapılar (amino asitler) elde edildi, sanırım hatırladığınız (bkz: miller urey deneyi)
en.wikipedia.org

kardeş niye laf attın ortaya anlayamadım :D

organik kelimesinin bir üsür tanımı var.
tr.wikipedia.org
karbon bazlı olduğu düşünecek olursak doğada bir sürü organifikasyon rekasiyonu oluyor zaten
bir tanesi de tiroid bezimizde dışardan aldığımız inorganik iyotu thyroglobuline bağlamak. en.wikipedia.org

ekşisözlükten öğrendiğim çok güzel bir kaynak var. bu kaynak cumhurbaşbakanımızın da sık sık kullandığı bir kaynak.

(bkz: kaynak götüm )

asics modellerine bakın ayak yapınıza göre
pronatörseniz kayanolar (19-20) 10 numara

skechers

Paran varsa Asics Gel-Kayano 20 al. Paran yoksa Kalenji Ekiden 50 al. İkisi de üzmez seni.

asics gt 1000 den memnunum. üstüne biraz daha para koyarsan gt 2000 olabilir.

vizen multi'yse olur bence

Vizende yazar.

Konu ile ilgili tek bilgim "Bizim bir arkadaş da yaşamıştı" kadar. Arkadaşların çocuğu şu anda 2 yaşında ve sağlıklı.

unutarak yada bilmeden içtiysen bozulmaz :))

gebeliğin haftası önemli ama kimse bebeğin tam sağlıklı olacağına dair %100 garanti veremez.

(ha gebeliğin 4. haftasına kadar bu garantiyi verebilirim. gebelik hesaplaması son adet tarihinden itibaren oluyor, döllenme anından değil. son adetten sonraki 4 hafta (döllenmeden sonraki 2 hafta) ya hep ya hiç kuralı vardır. ters giden bir olayda gebelik sonlanır ya da devam eder ve sorun olmaz. bu dönem dışında garanti mümkün değil)

Yani yüzdeyi arttıracak sadece fakat benim de yakın arkadaşımın hamile olduğunu bilmiyorduk ve birkaç gün boyunca sarhoş olana dek içmiştik hatta o sigara da içiyordu.

Sonu: Rüzgar çok sağlıklı ve şu an 5 yaşında bir oğlan.

fark edene kadar melekler korur derler.

eşim hamile olduğunu öğrenmeden bir gün önce tramboline binip zıp zıp zıpladı, bişey olmadı.

Ben de soyle duymustum, zaten farkedene kadar gecen surede o kadar minik bir olusumdan bahsediyoruz ki, organ gelişimi vs yok, zaten içki, sigara vs gibi etkenlerden etkilenecek olsa dusermis, tutunamazmıs yani.

Tutunmussa ve hala hamile ise anne adayı, demek ki bir sorun yok:) panik yapmayın.

annem bana hamile olduğunu bilmeden radyoaktif maddelerle çalışıyormuş iş gereği.
tabi bu da aychovski'ninki gibi biir şey ama yine de çok panik yapmasın arkadaşınız diye şeyettim.

döllenmeden itibaren ilk 14 günde hiçbir şey etkilemez çünkü embriyonun her yeri kök hücre ve özelleşmemiş halde, zarar gören hücrenin yerini hemen kök hücre gidip onarıyor diyebiliriz. 14 günden sonra pluripotent hücreler özelleşmeye başlıyor ve hasar halinde öyle kalıyor, artık özelleşmiş haldeler ve yerini kök hücre dolduramıyor.bundan sonra her şey etkileme riskine sahip.

14 günde henüz adet gecikmesi de olmadığı için anne adayı gebe olduğunu bile bilmeyebilir dolasıyla aldıgı alkol, radyasyon etkilemiyor.

rahme tutunmasını filan etkiler mi onu bilmem ama embriyo hücreleri bu sürede etkilenmiyor.
fizyoloji hocamız anlatmıstı.

metro+1

ya da 19t, 19s, 19y bunlar da arka kapısından geçen bazı otobüsler.

metrodan inince hangi cikistan cikiyoruz peki?

metrodan iner inmez olan çıkışlar yukarda aynı yere çıkıyor ikisinde de odeabank yazıyor, kafa karışıklığı olmasın

ilk olarak odeabank çıkışından yukarı çık.
yukarı çıktığında da alışveriş merkezi tabelasını takip et.

doktorunu değiştir, farklı doktorlara gitmeyi dene eğer denemediysen. bunun dışında pek bir fikir gelmiyor malesef aklıma. geçmiş olsun bu arada.

Bende de sakalkiran çıkmıştı yıllar evvel. Aynisini yasayip sarımsak, jilet, doktor receteli ilaclar dahil cesitli tedaviler deneyen bi arkadasimdan, bu illetin tamamen psikolojik olduğunu, tedavilerin ise yaramadığını duyduktan birkaç ay sonra da kendi kendine iyileşti.

3-4 doktora gittim. hepsi de aynı şeyleri söyledi.

stres var evet bir süredir. bunu doktora da söylemiştim, lustral kullanmamı söylemişti. ama böyle bir olaydan dolayı da antidepresan kullanmayayım diyorum. o derece bir psikolojik buhranda değilim.

Benim de stresten olmuştu ama genel iş stresi. Stres durduğu halde sakalkiran iyileşti.

Eski çalıştığım şirkette saç, sakal, kaş, kirpik neyi varsa dokulmuştu cocuğun birinin. Tedavisi hakkında bir bilgim yok fakat, bir 6-7 ay içinde hepsi hzlıca çıkmaya başladı. Öyle çok özel bir tedavi uygulandığını sanmıyorum, maddi durumu çok iyi değildi çünkü. Sorunuza cevap değil ama, en azından umudunuzu kaybetmeyin diye yazmak istedim. Düzelmeyecek bir durum değil. Ayrıca stres en büyük düşmanı hakikaten de. Çok geçmiş olsun. Bol bol saç sakal diliyorum:)

sakalların dökülüyor nasıl "o derece bir psikolojik buhranda" değilsin? vücut alarm veriyor, stresi nereye vuracağını şaşırmış

2 sene sakalkıran 1 sene saçkıranla uğraştım. yanisi en başta döküldü, tedavi oldum çıktı, aradan bi süre sonra gene döküldü, tedavi oldum çıktı, en sonunda saçtada açıklık yaptı. ondan da zor da olsa kurtuldum.

sıçrama varsa dişi cinsinden falan deniyor bu zıkkıma. doktor hangi iğneyi yaptı ? hangi doktora gittin ? nerede yaşıyorsun ? ben kurtuldum bu zıkkımdan her türlü yardımı edebilirim.

ara öğün yemesin. 2 ya da 3 öğün yeter

jugador +1

@anneboleyn, dedim ben de öyle olduğunu zaten de o konu uzun. kendi haline bıraksam açlık grevinde gibi davranacak.

kiloda hic bi sorun yok. cok dert ettiyse spor yapsin, hatta beraber yapin.

kilosu gerçekten de çok iyiymiş, ama kilo takıntısı var galiba kendini şişman hissediyor herhalde. kendini hasta etmiş. ne kadar zayıf o kadar güzel ve sağlıklı olmak demek değildir. diyetisyene gitsin hiç değilse, diyetisyen de söyler zaten ona.

saygıdeğer insanlar kiloda sorun olmadığını kabul ettiremedim kendisine. takıntı durumu var yani biraz. şu anki halinde devam etmesi çok sağlıksız olduğundan bu tarz bi değişikliğe ikna edebildim ancak.

belki de sorun kilosunda değil yağ oranında. belliki vücudu fit değil, bıngıl bıngıl. kendisi belki de göbeğim var diyordur. bu durumda karbonhidrarı kesip spor yapması lazım sadece rejimle olmaz o iş

sağlık ocaklarına bile haftada bir gün diyetisyen geliyor ücretsiz olarak görünebilirsiniz. öyle kafanıza göre olmaz ki o iş. hele de günde 1,5 öğünle hasta olur başka bişey olmaz. ben 125 kiloydum bana bile 1800 kaloriyle başlattılar diyete 1000 neymiş.

sta+1
bence pilates yapsın. Yağlar kasa en hızlı öyle dönüşür ve salondaki hocalardan yardım alsın tabi işinin ehli olan bir yer olsun. pilatesle hem kas oranı artar hem incelir. Bunların sonrasında da aynı şekilde takıntılı ise bir psikoloğa götür

Sevgilinizin göbeği varsa, ki kendisi olduğunu söylüyorsa vardır, muhtemelen skinny fat tipi bir vücut yapısı olduğundandır. Yani kas oranı düşük, yağ oranı görece olarak fazladır. Yani boyunun 1.70 kilosunun 56 olması bir şey değiştirmiyor. Zira vücut kitle indeksi dediğimiz sistem bugün tüm geçerliliğini yitirmiş bir sistemdir. Sağlıklı sonuç vermez. Boyu 1.70 kilosu 65 çok olan fit kadınlar var. Tartı ağırlığı referans alınmamalı.

Bu durumda önerilerim şunlar olacaktır:

Diyetisyene gitmesin. Diyetisyene sadece kendini çok parası olup bunu müsrifçe harcamaya çalışan çaresiz insanlar gider. Diyetisyenlik müessesesi yaşam koçluğu gibi sadece para kazanmaya odaklı kimseye bir faydası olmayan bir müessesedir. Bir insana kibrit kutusu büyüklüğünde peynir yedirip çorba içirirsen o insan zayıflar. Zayıflar ama nasıl zayıflar? Ya da kilo almaya çalışan birine günde yarım kilo pilav ye diyen bir insan ne kadar güvenilir olabilir. Ki bu duyuruda bunun çok örneğine rastladık. O nedenle tavsiye etmem. Gidip de sağlığınızdan olmayın.

Onun dışında; kalori hesabı yapmasına gerek yok, isterse 1500 kalorilik yemek yesin. Yediği yemekler ağırlıklı olarak protein sebze ve yağ üstüneyse bunun zararı olmaz. Önemli olan kalorinin kaynağı. Düşük karbonhidrat, bol protein, bol yağ, bol sebze. Bu kadar. Günde 2 öğün yesin, doyana kadar yesin. Öğle ve akşam yemeğinde 150'şer gram et, salata ve sebze yiyip su içmeyi ihmal etmezse yağını yakar. Bunun dışında salona gidebiliyorsa ağırlık çalışsın, gidemiyorsa Youtube'a girip baksın vücut ağırlığıyla yapacağı yüzlerce egzersiz var, onlarla kaslarını güçlendirsin. Kaslarını güçlendirdikçe daha hızlı yağ yakar ve aynı zamanda hacimlenen kasları sayesinde daha fit bir görüntüsü olur.

Tüm bunlarla birlikte yinelemekte fayda var; bunları yaptığında tartı ağırlığı artar fakat yağ oranı düşüp kas ağırlığı da artar ve görüntüsü daha güzel olur. Geçmiş olsun.

buradaki insanlari dinleme. nokta.

bmi gibi dunya capinda doktorlar tarafindan kabul gormus bir seyi "artik gecmiyo" diyen adami da hic dinleme. bmi, vucutcu veya sporcu degilsen gayet de gecerlidir.

gelgelelim kiz arkadasinin kilosuna.

www.nhlbi.nih.gov

19.4 bmiye sahip kiz arkadas normal kilo araliginda ama 2-3 kilo verirse normalin altina inecek.

kiz arkadasinin sorunu belki de vucudu degil kafasindadir, bir doktora danisin. yeme bozuklugu olabilir, olmayabilir de.

buradan alinacak tavsiye degil bu. kilosu normal oldugu halde zayiflamak isteyen insan icin buradan tavsiye alinmaz.

cevap: doktor.

@annebenasikoldum, ne doktoruna gidilir bunun için?

annebenasikoldum eski duyurulaından gördüğüm kadarıyla öğrenci. doktor falan değil. kendisi de nasıl zayflarım falan diye duyuru açmış konuyla hiç ilgisi yok gibi yazmış burda da böyle yazmış. ben olsam ona güvenmezdim angelusun dediklerine sonuna kadar katılıyorum. sene olmuş 2015 hala bmi diyenler var.. bir önceki cevabımda da dediğim gibi sorun yağ oranıdır.

angelus + 1. BMI is bullshit.

Bütün vücut egzersizleriyle kas kütlesini biraz arttırırsa aynı kiloda hatta belki daha fazlasında bile istediği görüntüye kavuşur.

tamam. dünya sağlık örgütünün kabul ettiği şeyleri üç beş kafası çalışmayan adam "doğru değil" desin.

çok iyi düşünmüşsünüz kardeş. çünkü dünya sağlık örgütü bilmiyor ama siz biliyorsunuz.

zaten zayıf olan insanı zayıflatmaya çalışabilecek kadar da kafanız iyi çalışıyor.

kızın yağ oranını mı ölçtünüz? doktoru siz misiniz, diyetisyeni misiniz, daha görmeden "bıngıl bıngıl" filan diyebiliyorsunuz.

iyi günler size.

edit: kilo problemim olması, doktora gitmesini söylemem için engel değil. ben burada çok bilmişler gibi tavsiye vermiyorum. doktoru çözsün olayı diyorum.

üç beş kafası çalışmayan adamların kim olduğunu sen nerden biliyorsun?
ek olarak kendi adıma konuşayım zayıf olan kıza zayıflasın demedim. yağ oranı fazlaysa onu azaltsın dedim. ayrıca görüp de bıngıl bıngıl da demedim. eğer bu kiloya rağmen kendisini zayıf hissetmiyorsa büyük ihtimalle fit değildir göbeği vardır bıngıl bıngıldır o yüzden yağ oranını azaltsın dedim. ne saçmasapan insanlarla uğraşıyoruz ya.

bence problem sevgilinin diyetinde değil kendini algılayış biçiminde. diyetini değiştirmek yerine yeme bozuklukları konusunda deneyimli biriyle görüşmesini sağlayın. bu haliyle düzgün bir diyeti yapamayabilir

edit: verilen cevapları okudum
yeme bozukluklarında kişide beden algısı bozulmuştur. "göbeğim var" demesi kişinin göbeği olduğu anlamına gelmez. her anoreksik de 20 kilo değildir. kas ağrıları ciddi vitamin ve mineral eksikliklerine işaret. bayılmalar falan çok ciddi. bu kadar fiziksel semptoma rağmen az yemede ısrar ediyorsa bunun nedeninin araştırılması lazım

giderken değil de dönerken pişman olabilirsin.

Bence çok. Günde 3 saatin yolda geçecek, çalışma saatlerin de yoğunsa baya yorucu olur ve kendine ayıracağın zamana yazık olur. Ama çok yoğun değilim, zaten spor yapmaya vakit ayırmak istiyorum diyorsan da en güzel spor yürüyüş, kaptır gitsin.

Çok soğuk bir şehir değilse terleme problemi olur. Bence işe normal bir şekilde gidin. Dönüşte enerji durumunuza göre yürürsünüz.

benimki 8 km, yokuş olmasa arada kesin yürürdüm

yürümek için günün 3 saatini harcamak çok diye düşünüyorum.
zaman önemli değilse yürü, bir zararı olmaz.

giderken değil ama dönüşte yürü hatta tempolu yürürsen bir saatte eve varırsın, biraz esneme hareketi yapıp duşunu alırsın al sana spor.

bence de giderken değil dönerken yürü. hem işte yorgun olmamış olursun hem de terleme sorunu olmaz.

Fotoğraf yeterli. 3 tane ya da 2 tane isteniyordu. Herhangi bir nüfus müd. hallediyor.

Çok teşekkürler. Kan grubunu da yazdırmak için bir hastaneden rapor mu almak gerekiyordu, bilginiz var mı?

Özel laboratuvardan alınan kan grubu kağıdı yeterli olmalı.

Teşekkürler.

Geçen hafta değiştirdim ben. Muhtarlıktan bir kağıt almam gerekti ama o kağıt kayıp için miydi, kendim için miydi, emin değilim.

Evlendikten sonra nüfus yenilemek için muhtardan kağıt bizden de istendi.

evlendikten sonra yenilemek için ben evlilik cüzdanı götürdüm fotolarla beraber (geçen sene evlendim)

Fotoğraf sebebiyle yenilemede fotoğraf dışında bir şey istenmiyor beybiler.

TC kimlik numarası için değiştirmiştim. Fotoğraflarımı alıp gittip. Herhangi bir şey istenmedi.

Ama hala gelmis burda yaziyosun. Doktora git hemen. Doktor olmamakla birlikte burdan beyin kanamasi gibi duruyor. Kaldigin yerde etrafta olan insanlara soyle bi komsuya oda arkadasina. Yeni geldim nereye gidebilirim de eminim yardim ederler

tr'de işler şöyle yürür:

kafayı çarptıktan sonra acile gidilir. belki tomografi çekilir, belki çekilmez. nörolojik muayene yapılır. acil tedavi varsa uygulanır. sonra aynen şu önerilerle taburcu edilir:
"24 saat gözlemleyin. fışkırır tarzda kusması, çift görmesi, bulanık görmesi, karakter dğeişikliği, konuşmada bozulma gibi şeyler olursa hemen gelin"

anladığım kadarıyla 48 saate yakın geçmiş ve bu şikayetlerden hiçbiri yok

viyana'daysaniz ve almancaniz yoksa beraber gidelim acile?

u6 metro hattinin hemen üstünde hastane var, duragin adi michelbeuern/akh. ingilizcenin yeterli olmasi lazim, doldurulan formlarin türkceleri de var.

Hepinize cok teşekkür ederim. İngilizce iletişim kurabilirim. @shi aila seni yormayayim ama emekli sandığı Sigorta'sı yurtdışında işler mi bilginiz var mi? Hastane ücretini nasıl ödeyebilirim

sigorta konusunda bir bilgim yok maalesef ama normalde yurtdisina cikarken yapilan/belgelenen sigortanin bunu karsilamasi lazim diye düsünüyorum.

yurt dışına çıkarken yaptırdığınız seyahat sigortası karşılar.

verdikleri poliçede olan numarayı arayın hemen.

Bt çekilmesi şart. Ama kusmadıysanız o kadar korkmanıza gerek yok. Gidin herhangi bir hastaneye, ya nörolog vardır ya da dahiliyeyi bakar.

gelismelerden de haberdar güzel olur.

Arkadaşlar hastaneye gitmedim cünkü ücretini ödeyebilir miyim bilmiyorum. Seyahat sigortam falan filan yok. Bugün öğleden sonra tekrar başım Dönmeye başladı, hala ayni durum. Beyin kanamasınin 48 saatten icinde belli olacağıni söylüyor insanlar, o yuzden bunun Vertigo gibi bir sey olabileceğini düşünüyorum. Darbeyi kulağımın biraz üstüne aldım.

Merhaba, endişelendirdiğim herkesten özür dilerim, sanırım beyin kanaması yaşamıyorum, olayın üzerinden 72 saate yakın zaman geçti bu noktada artık yazamıyor olmam gerekirdi sanırım. Vertigo Başlangıcı olabilir dedigim gibi, eğer sıkıntım devam ederse Türkiye'ye donmeyi düşünüyorum.

Bildiğim mitler yok da, bunlar daha çok "kural" olmaktan ziyade, tecrübelerle elde edilmiş "kişileri büyük hayal kırıklıklarından korumaya yönelik" önlemler olarak geldi bana. Batıl inançları da antin kuntin yasakları da hiç sevmem ama bu verdiğin örneklere o şekilde bakarak sindire sindire gitmekte de fayda olabilir derim.

gebeliklerin büyük oranının düşükle sonlandığını
bunun yine çoğunlukla ilk 12 haftada olduğunu
hayatı boyunca düşük yapan kadınların sayısının hiç de az olmadığının ve her kadının ailesinde en az bir kadının böyle olduğunu
gebelikle beraber hormonel bir fırtınaya girildiğini

bilmeyenler elbette manyakça olarak tanımlayabilir

çok fazla var. mesela aşerdiğin birşeyi yemezsen bebeğinde izi çıkarmış o yiyeceğin.
kız bebeğe hamile kadınlar çirkinleşirmiş, kızları annelerinin güzelliğini alırmış o yüzden.
bir de hamilelik boyunca kime bakarsan çocuğun ona benzermiş derler.
edit: la noix, tebrik ederim, allah tamamına erdirsin.

Bebek doğduktan sonra 40'ı çıkana kadar anne yalnız bırakılmaz. Özellikle lohusa döneminin ilk haftası çok tehlikelidir. Anne ve bebek yalnız kalırsa cinler kendi suretlerinde ya da insan kılığına girerek anneye ve bebeğe zarar verebilirler. Doğumdan sonra annenin cin görmesi çok yaygındır sağa sola sorsanız başına gelen vardır.

Bu yüzden bebekler doğduğu gibi kulaklarına ezan okunur. Cinlerden korumak için. Okunmadığı zaman ne olduğu tam olarak bilinemiyor doğal olarak ama cinlerin bebeğe zarar verme ya da bebeğin vücuduna girerek onu ele geçirme ihtimali olabilir.

Ayrıca şöyle birşey mevcut : "Kimin bir çocuğu olur da, sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okursa, o çocuğa ümmüsıbyan hastalığı zarar vermez (cin zarar vermez)." Feyzü’l-Kadir,6:237.

la noix; ama bunu söyleyen hamile olduğunu söylersen düşer bebek diyor. söylemezsen düşmeyecek yani ona göre. olaya bakış açısı bilimselliğin b'sine uğramıyor yani.

Eşyaları erkenden alınmaz. Bi de hamilelikle ilgili değil ama boş beşikte sallanmaz.

hamilelikten sonrası için var bir de.
mesela bebeklerinin kırkı çıkmamış, doğum yapmış iki anne birbirleriyle konuşurlarsa bebeklerden biri aydaş olurmuş.
(bkz: aydaş)

hatta ben küçükken, benimle aynı zamanda doğan bir bebek, annesi annemle konuştuğu için aydaş olmuş. kadın öyle diyordu.

negatif enerji denilince manyakça gelmiyor
ama batıl inanç olunca manyakça oluyor
tamam aklımızı bunlarla bozmayalım ama çoğunun arkasında bir gerçeklik payı da var. ilk trimesterdeki düşükler gibi, şimdi lohusa sendromu olarak herkesin bildiği şey anadoluda bin yıllardır albasması olarak var. uydurmamış insanlar onu.
benzeri aşermektede de var. tamam kadınlarımız şımardı işin suyu çıktı..ama 16-45 yaş arası 2 seneye bir doğum yapan kadınların çiviyi, toprak duvarları filan yediğini görseydiniz. (köy yerlerinde) kadının vücudunda eksik olan minerallere aşerebildiğini düşünürdünüz, bence tabi.
bu arada bizde bebek doğduktan sonrasına dair de çok efsane şeyler var.

@vesna geleneklerin ardında yüzyılların yaşanmışlıkları vardır. doğada bulunan bir bitkideki x maddesinin bir hastalığa iyi geldiği tıp tarafından paso kanıtlanıp duruyor. gelenek dediğin bir nevi çift körlü randomize deneydir. sonucu bilmezsin, bazılarında işe yarar bazılarında yaramaz bazılarında yan etki çıkar bazılarında plasebo etkisi olur. ama toplam bir sonuç elde edilir.

40 gün mevzu da postpartum depresyon ile ilgili. ayşe teyze ppd diyemeyeceği için kendi bilgileri doğrultusunda cin diyor kuran diyor.

yani manyakça diye tanımlamadan önce gerçekten tekrar bi düşünün, insanları yaşadıkları kültür ve aldıkları eğitime göre değerlendirin

hamileyim, 12 haftaya kadar birkaç yakın arkadaşım hariç söylemedim insanlara. olurda düşük olursa abuk sabuk insanların bana paso gebeliğimi sorup konuyu hatırlatmasını istemedim.

@benim adım kerim, orası lohusa depresyonunu anne çok agir geçirirse diye bebeği korumak için. Anne bebeğini öldürebilir. Plasental hormonların çat diye düşmesiyle alakalı. Bir çeşit uyarı.

Bir de türbeden geçerken elini nereye surersen bebeğin orasinda leke olur diyorlar. Dua edip yüze falan surmezlermis. Annem denedim ben ondan sizde var diyor. Bilimsel temeli ne bilmiyorum.

Karşı komşumuz çocuğu benim gibi olsun çok istedi. Huyu da, aklı da benziyormuş. Öyle dedi. Teni saçı gözü falan da benziyor. Kardeşim desem inanır millet.

Lim5le efsaneler kuşağının sonuna geldik.

nar sıkılmaz, doğranmaz. doğacak bebede izi kalırmış

@meb, sizde aydaş denilen şeye bizde "kırkı karışmak" deniyor.
@lim5 o el sürme olayını bizimkiler bilmiyor ancak harputlu bir arkadaşımdan aynını duymuştum. o kız da hekim, annesinin bu kontrolsüz deneyi neden yaptığını bilmiyor...
bence en büyük marifet kadının şeklinde şemalinde bebek kız mı erkek mi anlamak, bunu becerebilen teyzelerim var, respekt!
ha bir de bilimsel yönünü hala tam araştırmadım ama sanki doğruydu gibi hatırlıyorum en fazla doğum ağırlığı 3. bebektedir diye birşey var.

@niye ama valla ben de bilmiyorum. iyi ki çok hafif bir leke, ya kocaman kabarık bir şey olsaydi. Kardeşime de yapmış onda da aynı yerde. Annem de karın şeklinden bebek tahmini meselesini demisti ama ben aklımda tutamıyorum. Sivri olunca arkadan bakınca hiç hamile gibi gozukmuyorsa bir şey, yayik geniş bir karinsa başka şey oluyormuş.

Bir de ye tatliyi çıkar hakkiyi ye eksiyi çıkar ayseyi diye bir şey var. Yediklerimiz bebeğin genetik cinsiyetini belirlemiyor tabi, asermeyle alakalı söylemişler.

Hamileyken sac kestirilmez cocugun omru kisalir derler

Hurafelere asla prim vermeyen, hurafe karşıtı hatta savaşçısı biriyim. Yaşadığım anlam veremediğim şeyler de oldu, nedenini çözebildiklerim de oldu

Hala hurafe savaşçısıyım, hurafe olmayanlar da olduğunu biliyorum, düşünce, inanmak sonuca nasıl etki ediyor bir bilseniz diyorum.

Anlatayım:
Hamileyken;

bir şey çalarsan çaldığın elini bir yerine sürersen orada lekesi kalır derler. Öğretmen bir akrabam köylüye bunun batıl olduğunu kanıtlamak için dut çalıyor bacağına sürüyor. çocuğun bacağında dut işareti var.
bundan yararlanıp hamile kadınlar karanfil çalarlar. (aktardan alınan karanfil, çiçek olan değil) ellerini erkekse çenelerine kızsa yanaklarına sürerler. çocuk gamzeli olsun diye. erkek kız olduğunu nasıl anlıyorlar bilmiyorum. benimkini de anlamışlardı yaşlılar.

ben de karanfil çalıp (çalma sayılmaz pek, iş yerinin mutfağında çalışan kadın karanfili verdi yanağına sür dedi) erkekse çenesinde kızsa yanağında gamze olsun deyip sürdüm. ben bilmiyorum daha o zaman kız mı erkek mi, inanmıyorum da böyle şeylere. o anlık bir şeydi. kızımın yanağında çok hafif gamze var. varla yok arası bir şey.

saç kestirilmez bebeğin ömrü kısa olur derler. hurafe demi?. ancak saç kesimi makas olayı belki olası tehlikere önlem alma da olabilir.

bebeğin çamaşırları gece dışarı aşılmaz. mantıklı, gece dışarıda yabani hayvanlar dolaşabilir, çamaşırlara sürünürler.

bebek doğunca baştan aşağı tuzlanır. teri kokmaz denir. bu doğru. kardeşlerden birini tuzlamadılar, teri ağır kokar gerçekten de.

doğan bebeğin koltuk altına yarasa yavrusu (galiba ölüsü) sürerlermiş, koltuk altı kılı olmasın diye. hiç bir fikrim yok. bu uygulamayı yapanı görmedim. şimdilerde yılan yağını benzer amaçla kullanıyorlar, bebeklere değil de yetişkinler.

bir yere giderken bebeğin yüzünü tuvalet çeşmesindeki suyla yıkarlar, nazar değmesin diye. sakıncalı bir hurafe.

bebeği boy abdestsiz emzirmezler, yüzüne bakmazlar. bu çok acı sonucunu gördüğüm bir hurafe.
bebek anne baba abdestsizken uyanıyor, bebeği o halde görmesinler diye yüzünü yorganla örtüyorlar, bebek havasız kalıp ölüyor. aile hekimi rapora ne yazacağını şaşırmıştı. yasal olarak bebek öldürülmüş oldu ve katili anne veya babaydı. zor bir durumdu doktor için.

var daha da aklıma bunlar geldi şimdi.

'bir de hamilelik boyunca kime bakarsan çocuğun ona benzermiş derler.' bunun gerçek bir örneğini biliyorum ben de.

buna bağlı olarak söylediğiniz şeyler negatif değil diyemem ama hani bir şeyi çok istersin olmaz ya bunlar bana hayal kırıklığını önlemek adına alınmaya çalışılmış önlemler gibi geliyor. Tabi ne kadar kendini hazırlarsan hazırla sonuçta böyle bir durum herkeste hayal kırıklığı yaratacaktır.

Ben bi işim olmak üzereyken birilerine söylüyorsam o iş kesin olmuyor mesela. Bunun gibi nazarla veya adını bilmediğim bi şeyle ilişkisi olan durumlardan bu da.

o ekşi tatlı meselesi hurafe. ya da bende olmadı.
ilkinde baklava istedim, ikincide pattiz kızartması, üçüncüde turşu. hepisi kız.

günde kaç tane hastaya bakıyor bir tahmin edin ve dünyanın sizin etrafınızda dönmediğine kabullendirin bi önce kendinizi :)) düzenli olarak giderseniz bi nebze sizin hakkınızda bilgi sahibi olabilirler ben de her ay düzenli gittiğim bi doktorum var az çok konuya hakim oldu artık bazen baştan sarıyorum ama idare ediyoruz.

kendimi elbette dünyanın merkezinde görmüyorum. fazlaca kişiden hiç ilgili olmadıklarına dair yorum aldım, bilmediğim için soruyorum. :)
ama çok hastaya bakıyor olması hala hastasına yeterince ilgi göstermemesini doğrulamaz. en azından bizim gibi ülkelerin sosyal devlet anlayışında hak istendiği zaman alınıyor. hasta hakkını istemezse, yani ilgsizliği protesto etmezse hakkını ve gereken ilgiyi de alamaz.

özelde de ilgilendiklerini sanmıyorum.
ceplerini doldurmakla ilgilenirler genelde.

Şöyle bi durum var, doktorun kendi ilgilenmek de istemiyor olabilir yoğunluktan dolayı, bunun dışında sistem de izin vermiyor zaten ilgilenmesine. 7 dakika mı ne komik bi hastaya ayırması gereken süre var sistemler o şekilde randevu atıyor. 7 dakika içerisinde ise psikyatrik muayene zor bir durum o yüzden kafalarındaki şablona göre ilaç yazıp gönderiyolar genelde

bir de anladığım kadarıyla psikiyatristlerin pek "ilgilenme" durumu yok.
psikoterapi yada psikanaliz yapmıyor ki bu adamlar.
"hastalığına" kendilerince bir teşhis koyup, ilac yazıyorlar.
sonra seni üstünkörü dinleyip dozaj ayarlıyorlar.

devlet veya üniversite hastanelerindeki bu problem doktorlardan ziyade sistem kaynaklı. çoğu yerde 7 dakika veya 10 dakika gibi sürelerde hasta bakmaları buyuruluyor psikiyatrinin (diğer bölümlerde bu süre daha kısa. hatta izmir tepecik eah'de 3-4 dakikalık kadın doğum muayeneleri var, şaka gibi) . başvuracağınız doktor ne kadar ilgili olursa olsun bu sınırlamanın dışına çıkamıyor yoğunluktan dolayı.

Kendi kliniği olan doktorlar bu konuda en iyisi.

gittiğim 1-2 devlet hastanesinde adam beni dinlemeden 2 ilaç yazdı.kullanmaya başladım ama faydasını göremedim.

sonra özel bir psikaytra gittim.o ise bu ilaçların yaşıma uygun olmadığını günlük hayatımı aksatacak kadar ağır olduğunu söyledi.

velhasıl kelam paran varsa özele git derim.ha bana kalsa hiç gitme.gel ben de dinlerim seni ücretsiz hem de :)

@çaykovski

5 dk'da bi hasta bakacaksın diyen başhekim/kamu hastaneler birliği ve sağlık bakanı varken "hakkını istediğin zaman" alacağını sanıyorsan yanılıyorsun çünkü yanlış kişiye celallenirsin, sinirlendiğinle de kalırsın

@la noix allah allah ben doktora celallenmekten bahsetmiyorum ki? böyle bir durum varsa bundan yakınmak haksızlık değildir ve doktorun çok hastası olması da bunun bahanesi olamaz diyorum. sorun sürelerde ise de, doktorda ise de iş yetkili merciide çözülür yani. söylemeğim ima ya da iddia etmediğim şeyler eleştiriliyor anlayamadım yani.

ilgi için iki önemli noktaya dikkat etmek lazım.biri özel muayenehaneye gitmek diğeri piskiyatris yerine piskolog tercihi.

cerrahpaşa'da 15 dakika filan dinliyorlar. ben memnun kaldım. bakırköyden erenköyden daha iyi bence bir milyon tane hasta beklemiyor kapıda.

Caykovskicim, izmir'de çocuk ortopedisti bir doktor mhrs'yi takmadigi için soruşturma geçirdi. Adam dedi süre çok kısa oluyor, ilgilenemiyorum, randevuları kendim vereceğim. Bayağı uğraşmış sağlık bakanlığı bu adamla. En son doktor belalı bir tip deyip bırakmışlardı. Sonra ne oldu bilmiyorum. Çözülsün isteyen yok ki, bir günde yarım yamalak da olsa daha çok hasta görülsün isteniyor. Yoksa tavsiye edilen hasta başı süre 30 dk. Bize ogretilenle yapılan çok farklı.

Soruya cevap: İlgilenen doktor vardır bir yerlerde ama olsa olsa 10 dakika ayırır. Üniversite hastaneerindeki doçent ve profesorlere muayene ücretinin bilmem kaç katı kadar para verince hastane bünyesinde muayene olabiliyorsunuz. Dışarıdan yine daha düşük oluyor ucreti. Belki onlar daha çok ayiriyordur.

"The taste is usually sweet and acidic"

Valla burda pazarda kilosu 13 lira yanina yaklasilmiyor.

gayet guzel bir meyve. tadi hafif buruk. cok baskin bir tadi yok. sulu degil. elmanin biraz daha kurusu. kuruyemis tadinda meyve yemek isterseniz ideal. disindaki ince zari soyun, yoksa kabizlik yapiyormus.

ben yedim de tadından ziyade dokusunu beğenmedim. bi garip yau

ben de yedim, kardeşim endonezyadan getirmişti de, inanın zerre kadar hatırlamıyorum. Bu bir hafıza kaybı mıdır?

detaylı kan testi ile spesifik ca marker' larına bakılabilir, orada sıkıntılı bir durum varsa vücut içinde kitle taraması yapılabilir. endişelenmeyin, herhangi bir şey varsa bile erken hareket edin, ihmal etmeyin.

edit: pankreas kanserini bilen birisi olarak şunu söyleyeyim; bizde kitle mitle görülmedi, markerlar sayesinde haberdar olduk. Herkesin tanısı ve hastalığının seyri farklıdır, lakin marker' lar işe yaramaz gibi bir düşünce çok geçerli değil.

edit 2: tanıyı marker koydurur falan demedim, yazıyı lütfen doğru okuyun, sıkıntılı durumdan kastım marker değerlerinin kayda değer şekilde aşılmış olması durumuydu. Bizde taramada hiçbir şey çıkmadığı için ancak bu şekilde bir fikir sahibi olundu. benzer bir durum olursa, başkası bizim çektiğimiz şeyi çekmesin diye bunu paylaştım.

babam kanser hastası, markerları normal. markerlara bakmayın. kansızlığı da yoktu. (bkz: #45526987) ameliyatını oldu, her şey yolunda gidiyor. korkulacak bir şey yok

ailede akdeniz anemisi varmış, anneniz taşıyıcı olabilir. elektroforez onun için gerekli

gaitada gizli kan için de yönlendirme yaparlar.

edit: markerlar tedavi takibinde önemlidir, kesinlikle ve kesinlikle tanı koydurmaz. bunu diyen de ben değilim, tüm tıp camiası.

pozzecco çok teşekkürler .
la noix , çok çok çok geçmiş olsun , inşallah hızlıca kurtulmuştur , kabızlığı falan var mıydı . annemin o gizli kan testinde kan çıkmıştı bi ara azıcık , ama söylemesi ayıp test için numune veremeyince biraz zorlamış bişeyle o zaman cubuk muydu kürdan mıydı hatırlamıyorum . ondandır dedi , kolonoskopiye de zorlayamadık istemedi . inşallah bişey çıkmaz :( o kadar düzenli tuvalet alışkanlığı var ki , yemek yer yarım saat sonra gider . o yüzden konduramadık kabızlık olur sanıyorduk , hem 6 ay önce kan tahlilleri normal çıkıyordu
babanın ki de ne kadar çabuk olmuş.hani o polipleri kesiyorlardı , sonra yenisi çıksa bile kansere dönüşmesi 5 sene sürüyordu neden olmuş peki böyle demek ki kolonoskopi sadece teşhis amaçlı dedikleri gibi önlemeye yaramıyor . ben de 3-4 sene önce kolonoskopi yaptırdım babama bi daha mı gitsek . off

"neyse ne" diye gidip bir an önce detaylı testler yaptırmanız şart. dediğim gibi, endişelenmeyin, bu bekleme süreci falan sıkıntılıdır ama en azından içiniz rahatlar bir şey yoksa. Bir şey varsa da hemen müdahale edilme imkanı olur.

öyle yapıcaz artık. o gaytada kan testini tekrar etmişler sonra annem durumu izah edince o zaman temiz çıkmış tekrarında

abartmış biraz. gaitada gizli kan bakılması lazım tabi ki ama hastayı panik yapmanın da anlamı yok. kansızlıktan kanser tanısı konmaz. markerlarla kanser tanısı konmaz. la noix doğru söylüyor. kanser tanısı kitlenin görülmesi ve biyopsi ile konur.

kalabalık bir barda bir sürü kişi ile tanışıp sohbet edin. sonra eşiniz onlarla sohbete daldığı anda kaçıp evinize dönün. zorunlu olarak sosyalleşsin :p

gezin dolaşın biraz noix? hem sen hamilesin, iyi gelir, onun da içi açılmış olur, vatsap, feysbuk gibi yerlerden muhabbet bit yere kadar, daralır insan, tut kolundan diyorum.

al yemeğe götür çok farklı bir yere.

iş-güç kısmını annadım da istanbul kısmını annamadım. istanbulda mı sosyal hayatınız sınırlı?
bursadaydın de mi sen? ona göre bi mekan atayım.
bi de eşin ne kadar türkçe biliyo? o da önemli.

Hafta sonu günübirlik bir tatil yapabilirsiniz.

@nawar bilmiyomuş gibi konuşma :D

@devorgilla ve yapma volkan haftasonu tee ataşehirden kalkıp bakırköye gittik yemek yemeğe. yemeği yedik, koşa koşa eve döndük resmen :)

@seksen9 istanbul'da hareket etme güçlüğü çekiyoruz. 7'de eve geliyor, haftasonu çalışmıyor ama cmt türkçe dersleri var. haftanın 3-4 günü spora gidiyoruz, spora gidince eve dönme zamanı 9:30 oluyor. diğer şeylere vakit bulamıyoruz :/

@arockm mart için planladık :)

bugün kaçta işiniz bitiyo peki? bi de kadıköye mi yakınsınız taksime mi?

@seksen9 kadıköye yakınız, bugün 8:30 gibi iş bitiyor ama eşimi dışarı çıkartmam gerçekten zor :) nawar beni destekleyebilir bu konuda :P

çıkartın çıkartın. azcık gadınlığını kullan :D

bak 9buçukta yer varmış rezervasyon yaptırın hemen defusebomb.com sadece 1 saat sürecek ve çok keyif alacaksınız.

bugün olmazsa bunlara başka zaman gidin www.gorev.in
www.theroomturkiye.com
tuzak.com

azcık bana ve zevkime güveniyosan dinle beni. tuzak'ın ingilizce seçeneği de var.

uh sen hamileydin de mi? defuse the bomb'a gidersen hamile olduğunu söyle ses efektleri kullanmasınlar. zaten kandan mandan tiksinmezsin sanırım. yine de riske atmayayım dersen en temizi görev.in'e gitmek olur. the roomda da karanlıklı bi oda vardı çünkü. tuzak'da korkunçlu bişey yok aslında ama iki kişiye ağır gelebilir.

ya siz en iyisi tescaper ya da mazeup'a gidin onlarda gerilimli bişey yok.

pişman olmazsın

biryemekhikayesi.com
biryemekhikayesi.com
biryemekhikayesi.com
biryemekhikayesi.com
biryemekhikayesi.com

Zafer Takı'na yakın bir otelde kalmıştım. goo.gl 3 yıldızlıydı fakat gayet temizdi. Merkezi yer olması cabası. Ressamlar Tepesi'ne mutlaka gidin. Metro kartı almanızı tavsiye ederim. Seine nehri'nde turlar düzenleniyor.

notre dame olduğu adanın uçları oturup şarap içip muhabbet etmek için çok güzel yerler. nehrin ortasında oluyosunuz. st. michel zaten gezmek için çok hoş bi yer.

Biz Saint Germain'de Hotel Vendome'da kalmıştık. Yeri çok güzel ama çok küçüktü. Eğer odanın küçüklüğünü dert etmezseniz tavsiye ederim.
Dost yayınlarının seyahat serisinden Paris'i alın, güncel bilgiler ve uygun gezi rotaları var.

Boulevard Haussmann civarı bir otelde kalırsanız Paris içi ulaşımınız oldukça kolay olur. Farklı yöne giden çok sayıda metro güzergahının kesişimi gibi bir bölge. Daha az aktarma yaparsınız.

Otel odanızın metrekaresine çok dikkat edin. Genel olarak 3 ve 4 yıldızlı otellerin odaları küçük oluyor. Bazı otellerde 2 adet valizi oda içerisinde açmakta bile zorlanabilirsiniz.

Yapılacak ve yenilecek şeyler konusunda her zevk ve bütçeye göre sayısız alternatif var. Bence kişisel zevklerinize göre şekillendirin.

hotel langlois'da kaldık. fiyatı aşırı değildi ama ucuz da değildi, booking'den bakarsınız. paris standartlarına göre baya büyük odaları. kahvaltısı güzel (ekstra). oraya yakın www.lesdeuxtheatres.com şurda bi akşam yemeği yedik. fransızların o meymenetsizliğinden eser yok, zaten garsonla sonra konuşusunca fransız olmadığını anladık :). menü fiyatı da bence uygundu.

bu var: www.hepsiburada.com
süpermarket kategorisinden tamamla 50 lirayı bir şeyler ekleyip, kargo ücreti de ödemezsin hiç bir ürüne...

ben iki tane selpak aldım 32li ücretsiz geldi www.hepsiburada.com
tek başıma yaşıyorum zaten, artık mezun olana kadar gider herhalde :D

soruyu sorduktan sonra teker teker marketlere bakmaya başladım

www.mopashipermarket.com

haftaiçi 24.90'dı komili'nin fiyatı ama ocak fırsatlarında görünüyor. böyleyse alırım valla :D

@spagetti bence komiliyi bi dene solo'dan daha iyi :P

dediğim gibi, iki tane 32'li selpak aldım ^^ solo uygun fiyatlı diye yazdım şuan.
20,25 liraya almıştım kampanyayla ben de selpakları zaten...

f/p bilmiyorum da komili kalite olarak en iyisi.

Sokta komili suan indirimde

salatalık pazarda daha ucuzdur ben bugün 4 tl'ye aldım (izmir). markettekilerden çok daha taze oluyor.

@spank zaten pazardan bahsediyorum :/ istanbul pahali sehir ://

A vitamini içeren besinleri ve alkolü fazla tüketmezseniz karaciğerinizi fazla yormazsınız. Normalde bu tip ilaçlar 6 ay kadar kullanılıyor ama doktor 2 ay dediyse 2 ay devam edin.

2 aydan sonra gel dedi bana. şöyle düşünüyorum bide 2 ayda bu kesin geçicekse niye 4 ay kullanayım.

Tedavi vaktinden önce kesildiğinde sivilceler tekrar pörtleyebiliyor.

depo şeklinde o ilaçlar. yani birikerek etkisini gösteriyor. o yüzden uzun süreli kullanım şart

depolanıyor o ilaç çünkü vücutta. doktor ne kadar söylediyse o kadar kullan.

sanmam, bu işlerden çok ekmek yiyenler var konu sadece hızlı gelişim değil.

10 - 15 yıl önceye göre hiv pozitif insanlar neredeyse normal bir hayat sürüyorlar zaten. Ama hiv, aids haline geldiyse ortada bağışıklık falan olmadığı için tedavi edilebilecek bir şey de kalmıyor pek.
Tabii "hiv pozitif bir insan Hiv virüsünden kurtulabilecek mi?" diye soruyorsanız. 10 - 15 yıla o da olabilir, hiç belli olmaz Aids'le olan savaş, çok kısa sürede çok büyük aşama kaydetti.

hiv'in hem bulaşıcılığı azaldı hem de aids'e dönme süresi uzadı bile. komplo teorilere gerek yok

www.thehindu.com
www.sciencetimes.com
www.empowher.com
www.dw.de

primatlarda aids'in nezle türü bir şey olduğu ve bizim de gelişmiş birer primat olduğumuz göz önüne alınırsa hiv/aids için öngörülebilir gelecekte bu var

edit: hiv-free insanlar var. aids'i tedavi edilen insanlar da var. özellikle gen terapisiyle yakın gelecekte (bizim yaşam süremiz içerisinde) bunu daha sık göreceğiz

şöyle de bişiy gördüm geçenlerde... ilginç bir gelişme hastalık için. özetle dna'daki virüsün eklediği parçayı bir enzim yardımı ile çıkarmayı başarmışlar. şimdilik klinik kolaylık mevcut değil ama ileride olacağı kesin bence... (git: www.dailymail.co.uk)

tıp ilerliyor mu? tıp yerinde sayıyor dostum senin dünyadan haberin yok. tıp sadece cerrahi operasyonlarda ilerliyor, onun dışında tedavi edebildiği hastalık yok ki, sadece gribi tedavi edebiliyorlar o da zamanla geçiyor zaten. senin o gördüğün yüksek teknolojili aletleri de yine mühendisler yapıyor. 200 yıl önce ortaya çıkan ölümcül tonla hastalık var ve hiçbirinin tedavisi bulunmuş değil. bir tek vebanın tedavisini bulmuş tıb.

tıbbın cerrahi kısmı hariç her kısmı ilerliyor.
aidste biraz pahalı tedavilerle normal ömre ulaşmak mümkün zaten. eskisi kadar korkulacak bir durum yok artık.

hzben

1- yüksek teknoloji aletlerin çıkması kimin yaptığı önemli değil hangi alanda yapılmış bir gelişme olduğudur. 3 boyutlu yazıcılar çıkınca sadece mühendislik ilerliyor değil tıp gelişiyor denir. Senin dışındaki herkes bunu tıp alanındaki gelişme olarak görür. Ona biyomedikal mühendisliği denir. Tıp ve mühendisliğin ortak alt dalıdır.

2- Hiç bir ölümcül hastalığı tedavi edemedi derken? Son 200 yılda ortalama yaşam süresinin ne kadar arttığından haberin var mı? Hepsi yeni tedavi yöntemleri ve şu an bize basit gelen aslında ölümcül olan hastalıkların aşısının çıkarılması veyahut tedavi edilebilir olmasındandır. Hiç olmadı hastalık tam anlamıyla tedavi edilemese bile yaşam süresinde çok büyük uzatmalar mümkünleşti.


Tüberküloz
Tetanoz
Kızamık
Kuduz
H1N1
Meme Kanseri
Rahim Kanseri
Yüz nakli daha sayabileceğim onlarcası var bunların tedavisinde ya çok ilerleme kaydedildi ya da tamaamen çözüldü son 200 yılda.

Gelişmiyor dediğin tıp bu ay ebola için aşı dağıtımına başlayacak. Hastalıklara yaklaşım biçimlerinin gelişmesi bile ortalama yaşam süresini uzatıyor.

Son 50 yılda ortalama yaşam süresinin 20 yıl arttığını biliyor muydun? Evet yanlış duymadın. Türkiyede 50 yıl önce ortalama yaşam ömrü 50 iken şuan 73.8 Tüm dünyadaki tıptaki gelişmeler doğrultusunda artıyor bu yaşam süresi.

oddyseus, yazdıklarının bile yarısı cerrahi müdahaleyle giderilen hastalıklar. 200 yıldır tedavi edilememiş 50 tane hastalık yazarım buraya, tıp sadece gribi tedavi ediyor.

hzben arkadaşım aşı çıkartıyorlar aşı. Nasıl sadece gribi tedavi ediyorlar? Son 50 yılda ortalama yaşam süresi 20 yıl uzadı. Dediğim gibi tedavi edemediği şeyler olsa bile asla yerinde saymıyor. O hastalıklara yaklaşım biçimini geliştirerek yaşam süresini uzatıyor. 10larca ölümcül hastalığa aşı çıkarıldı ama aralarından en başarısız olunan gribi seçiyosun. Gribi tedavi ettiğimiz falan yok her sene kendini yeniliyor. Her sene yeni aşı lazım.

Ayrıca özellikle cerrahi olanları da ekledim. 3 boyutlu yazıcı vs olsun. Hepsini tıp alanındaki gelişmeler altında inceleriz.

hzben dostum yazılanların çoğu cerrahiyle değil medikal tedaviyle yapılan şeyler. yüz nakli hariç diğer hepsinde medikal tedavi. daha basit anlayışla ilaç tedavisi vs.

meme kanseri cerrahisi pek değişmedi. değişen durumsa kanser hücrelerine yönelik hormonal tedavi ilaçlarının çıkması :)
cerrahi tıpta sürekli geriliyor değerli dostum.

şahsi görüşlerin elbetteki değerli ama tıp alanında olan durum budur.