Ya sahiden bu kadar abartacak bir şey yok; sokakta dolaşan her köpek kuduz olsa hepimiz kudururduk. Kaldı ki köpek sizi ısırmamış bile. Yine de başka bir doktora sorun isterseniz.


Bence kuduz için değil bu evhaminiz için doktora gidin.

acilen psikiyatri bence senin durum. Okb gibi.

ya o kadar komik ki, beni de okulda kedi tırmalamıstı ası yaptırmamıs ama 2 ay boyunca kendimi yemiştim. 2.paragrafın kaygı bozuklugu ve okb karısımı, aynı ben.

ayrıca bu sıcaklarda bu kadar uzak ihtimalden kuduz olursan, kaderimmiş de geç:) bu kafaya gelmek lazım.

yahu sabah uyanıyorum ilk aklıma gelen bu. hatta "off nerden aklıma geldi, gitmez yine." diye üzülüyorum. yok mu kan testi falan, riskini ölçelim?

Madem o kadar endiselisin git asini ol
Ama eminim ki ikinci dozu yaptirmaya gitmeyeceksin. Evhamin oraya kadar olacak

hocam tedbiren aşı olmak bence en iyisi... tedbir gibi güzel birşey yok..
sonradan hastalıklara yakalanma meselesini bence doktora danış çok nadiren yakalananlar olabilir örneğin bende böyle birşey olmadı...

OL GITSIN.

ya imkansız, mantıklı ol kendine zehir etme hayatı. madem o kadar detaycısın, o topun kac dk/saat once kopegin agzına degmiş olabilecegini, o kopegin kuduz olma ihtimali, kuduz olsa bile insanların yanına gelip mutlu mesut topla şebeklik yapma ihtimalini, agızdan yeterli salya bulasma ihtimalini, o salyanın sıcakta(kuduz mikrobu sıcakta hemen bozulur) virüslü kalma ihtimalini, kolunun beynine mesafesini, yaralanmanın boyutunu, oraya yeterli salya bulasma ihtimalini hesaplarsan dedigim gibi kuduz falan olursa kader deyip razı ol hatta bi de piyango bileti al ölmeden:)

sizi seviyorum lan. harbiden. rahatladım biraz.

Isırılma ya da tırmalanma söz konusu değilse doktorun dediği gibi gerek yok. Bu tarz enfekte endişesi yaşadığın durumlarda ellerini, sıyrılan yeri sabunlu suyla güzelce yıka.

Aklinda bulunsun kuduz asisi olmak istiyorum diye hastaneye kayit yaptirdigin anda tum dozlari tamamlatmak zorundasin, bunun takibini ciddi bir sekilde yapiyorlar, bir dozu olup digerlerini olmaya gitmezsen kolluk kuvveti zorla alip goturuyor seni aşı olmaya. Yani 1 doz olurum psikolojik olarak rahatlarsam diger dozlari olmam diye bir planin varsa haberin olsun:)

Başlayın.

yara nedeniyle de antibiyotik verilmiş olması lazım. verilmediyse ikisi bi arada hallolur hehehe

@la noix, vermediler öyle olcak herhalde:)

tesekkurler gencler

test raporunu komple özelden atar misin? foto seklinde..

Özelden foto atamıorum buraya yükşemek istediğimdede error verior boyutı yüzünden

antibiyotik cevabının bugün alınması lazım. eğer yarın hala daha ateşi varsa doktora götürün, büyük ihtimal antibiyotiği değiştirir

döküntü var mı?

bu arada calpol/dolven dönüşümlü veriyorsunuz değil mi ateş yükselmeye başladığında?

Döküntüsü yok evet calpol dolven sırayla veriyorum ama sadece ateş yükseldiğinde veriyorum mesela genelde gündüz hiç sıkıntı yok ama saat 5ten sonra başlıyor ateş ilacı verdiğim gibi çocuk kendine geliyor.antibiyotiğimiz meşhur au..... Bid .bu akşam itibri ile 5. Doz antibiyotiği almış oldu

yarın yeniden gidin büyük ihtimal dirençli

evet 5-6 yılda bir rapel yapılması gerekir ne olur ne olmaz gitsin hastaneye asmde falan direk hallederler. aşının yapıldığı yerde ağrı şişlik ve genel olarak ateş olabilir geçmiş olsun. ihmal etmeyin.

Anneni dinleme sen bi aşı yaptır 10 yıl önceki aşının ne faydası olacak.

ya dostlar soruyu anlamadiniz ama, 10 yil onceki asi 4-5 defa belli araliklarla tekrarlandi. normalde tek asida ben de biliyorum 5 yil max diyolar ama boyle olunca kafamiz karisti. neyse en iyisi hastaneye sormak sanirim. tesekkurler

Zaten tetanoz asisi 5 doz vurulur
10 yil koruyuculugu temiz yaralar icindir. Kirli yaralarda 5 yil icerisinde asi olmamissa tekrar vurulur

Annenin yarasi kirli sinifina giriyor

Ayrica tek asi 5 yil korumaz

Anneniz o zaman bebek gibi tam aşılanmış. Artık etkisini güncellemek için tek doz yeterli. Bu yara kirli olduğu ve 5 seneyi çoktan geçtiği için gidip tek doz aşı olup gelecek.

www.manicpanicturkiye.com

amonyaksız boya olmalı.Tavsiyem kimyasal olayına bulaşmadan kına bazlı malzemelere yönelin

Koleston, loreal gibi bilindik marka olduktan sonra sikinti yok

Kuaforler genelde reklamini yaptiklari boyadan daha dusuk kaliye boya kullaniyorlar o yuzden kendisi boyasa daha iyi olur

gıda boyası kullanın. yani saçlar siyah ise siyah bir gıda boyasının bir çay kaşığı bile neredeyse tüm saçı simsiyah eder ve çok çok uzun süre dayanır.

biz arkadaşımla mavi, kırmızı, turuncu, pembe, yeşil rengarenk boyadık böyle. aylarca çıkmadı. şu renkli koşu benzeri aktivitelerde insanların üzerine püskürttükleri boyalar yani. 1-2 tl civarı boya ile tüm sülalenin saçı boyanabilir

karadağ kotor en ideali. hemen anlatayım. dünyanın hiç bir yerinde old town'a karşı denize giremezsiniz. kotor'da bu günlük sıradan bir aktivitedir. dubrovnikte de kalenin dibinden girebilirsiniz ama hem pistir hem de koskocaman kentteki iki plajdan biridir.

kotor'un bir diğer avantajı vize istemez ve dubrovnik'e göre yarı yarıya ucuzdur. dubrovnik old town'da bir bira 7 euro iken kotor oldtown'da 3,5 eurodur. bunun da yanında dubrovnik gibi kültürel bir şehre 2, mostar gibi bir yere 3 saat uzaklıkta olmanız. araba kiralayarak günü birlik buraları da gezer geri de dönersiniz. kotor'un gece hayatı da güzel. buraların denizini sevmediniz atlarsınız 3 saat ötede dalmaçyanın denize en çok girilen bölgesi makarska'ya geçersiniz. oradan hvar adasının güzelliklerini görürsünüz. o da sarmadı çılgın gece hayatı istiyorum diyorsan 4 saate splittesin.

türkiye olarak da fethiye'yi tek geçerim. koy koy gezersin.

türkiye içi kaşa gidin :') www.marenostrumapart.com

Yüzmeyi 4 günlük yurtiçi tatilinde hallederseniz, şöyle bir teklifte bulunabilirim. Kiev'e gidin.

Kiev - Bratislava Hotel'de kalabilirsiniz.
Hotel; Dniprovskyj'de olduğu için her yere yakınsınız.

Fethiye çok güzel ama geçen sene gittik, karadag'a bakinayim biraz :)

Kas ve bozcaada bizim de aklımızda olan yerler arasında aslinda, freya teşekkürler :)

Polaroid, 4 gün bana yetmez maalesef, o yüzden ikisinde de deniz olmalı ama kiev'e ekim gibi gidebiliriz belki.

Kaş ya da akyaka :)

yazarken aklımdan da geçti. yurtdışı için budvacılar yurtiçi için kaşçılar gelecek diye.

kaş inanılmaz dalgalı. özellikle yarım ada. geçen yıl gittik. saat 10'dan sonra denize kimse girmiyor allah allah. niye ya dedim. 1 metre dalga var. zaten kayalıklara merdiven yapmışlar oradan giriyorsun. daha doğrusu giremiyorsun. ben korkudan merdiveni bırakamadım.

Khaldiki miydi neydi, yunanistan'daki bali. Oraya gidin. Sonra da nerde kaldiginizi falan bize soylersiniz biz de gitcez cunku :p

@la noix alttaki linke bir bak istersen.Ben de o taraflara geçmek istiyorum ama yeni doğmuş bebekle nasıl olur bilmem.

www.gezenyer.com

La noix, ben burayı hiç bilmiyordum ya çok güzel duruyor! İyice araştırayim aksam :) gitmeye karar verirsek sana resim atarım, yer yön bilgisi veririm bol bol :)

@turkuaz ben de bilmiyorum o yuzden oncu kuvvet olarak annem ve fraise'leri gonderme planim var :p

Cok gitmek istiyorum :)

Annemin arkadasi kiziyla gunubirlik gidiyomus bu arada buraya ahahaaha

Karadağ KOTOR yazacaktım ki ilk mesajın da öyle olduğunu görünce gülümsedim.

Old town içinde kalmayın ama gerek yok. Yakınlarda daha güzel nezih yerler mevcut.

iyi tatiller.

devlet hastanesi ise max 10 dk surecek, dediginiz gibi sallamayacak, anti depresani yazip gececek.

ozel psikiyatra giderseniz yine sallamayacak, anti depresani yazip gececek, ama 40-45 dk seansta kalirsiniz.

konusarak, ilacsiz, yavas bir kisisel ilerleme ve degisimle cozmek istiyorsaniz adres psikiyatr degil psikolog.

Devlette de iyi hekimler bulunabilir. Mesela 10 yıl aradan sonra devlete gittim, çekiniyordum. eniyihekim.com'daki doktor incelemelerinden puanı yüksek, iyi yorumlar almış bir doktor vardı ve online hastane randevu sisteminden bana uyan saati vardı, randevu aldım gittim ve memnun kaldım. Size de aynı yöntemi önereceğim.

evet çünkü bunlar uzun uzun konuşulacak sorun değil. herkesin mücadelesi başka, hafife almıyorum yanlış anlama ama biraz gayretle çözülecek şeyler bunlar.

Universite hastanelerini tercih ederseniz biraz daha iyi bir hizmet alabilirsiniz

gokhan atestepe, yaşadığım şeyler hafif şeyler değil. baya ağır travmalar atlattım. bunlardan dolayı bu etkileri yaşıyorum.

maalesef insanlar piskolojik rahatsızlıkları "herkeste var" diye düşündüğü için psikyatr da çok farklı düşünemiyor. seansı 10 dakika.

ben gittim 2 yıl önce. önce bi kağıt verdi. onu doldurdum. hoşuma gitmişti. bi ilaç verdi. kendimi iyi hissettim o kadar. sorunum düzelmedi. ve yıl sonra nerdeyse bana kızar duruma geldi geçmiyor diye. ben de bi daha o doktora gitmedim.

başka bir doktor psikolog'a gönderdi. ona da hâlâ gitmedim. doktordan korkuyorum resmen.

devlet hastanesine gidiyorsanız doktora günlük hayatınızı etkileyecek ağlama krizlerine girdiğinizi, mümkünse ilaç kullanmadan bu işi çözebilmenin bir yolu varsa önermesini isteyin.

hastaneye bağlı psikoloğa sevkedebiliyorlar. birkaç sene önce haseki'ye gitmiştim, zor bir dönem böyle böyle atlatılmıştı.

Isini iyi yapan bir psikiyatristin semptomları dinlemesi ve teşhis koyması 5 dakika olabilir. Kliniklerde süreyi uzatan doktorun hastaya geri bildirim verme sürecidir çoğu zaman. Siz semptomlarınızı mutlaka not ederek gidin. Ayrıntılı bir şekilde anlatırsanız, doktorunuz da işinin ehliyse, kendi iyiliğiniz için yapacağınız şey doktorunuzun sözünü dinlemek olur.
Terapi konusunda ise şöyle bir seçenek var; bulunduğunuz yerde psikoloji abd olan üniversitelerin klinik psikoloji yüksek lisans programlarına başvurabilirsiniz. Öğrencilerden birine haber verseniz bile yeter. Klinik psikoloji öğrencileri eğitimlerini tamamlamak için çok cüzzi ücretlerde seans yapmaktalar. Deneyimsiz olan bu arkadaşlarla yapılacak seans sanılanın aksine bir ekip tarafından yürütüldüğü için çok etkili olabiliyor.

Kusura bakma ama kirmizi receteli ilaclarin sana iyi gelip gelmeyecegine sen karar vermiyorsun. Buyuk ihtimal begenmedigin lustral sana daha iyi gelir

konuyu merak eden veya benim gibi bir durumda olanlar için:
gittim, prozac şurup verdi. bitince gel tekrar dedi. bunu kullanıcam bakalım, bilmiyorum.

@yoggi zaten doktorlar da dahil toplumun büyük çoğunluğu yanlış düşünüyor, ama bu antidepresan ilaçlarını kullananlar doğru söylüyor öylemi?

12 tane falan gezdim, zengin degilim. Bir de plani son ana birakmasam daha cok gezecegim ama son ana biraktigim icin genelde fiyatlar coktan atmosfer sinirlarini zorluyor durumda oluyor benim aklima plan yapmak geldiginde.

(bkz: interrail)

(git:www.facebook.com )

Gezmeyi seven bir arkadasim var. Gazetenin biri kendisiyle nasil bu kadar cok gezdigi ile ilgili roportaj yapmisti. Sonra kendisi de blog'unda yazdi zaten.

SPOILER: Zengin olmak gerekmiyor :)

Roportaj: www.hurriyet.com.tr

Blog yazisi: hayatveseyahat.com

Hayatımda Ege'ye gitmedim, hatta Ege'de denize ilk kez Yunanistan'da gittim. Türkiye'nin Ege kıyısında tatil yapmak yerine Yunan adaları ya da anakarası aynı paraya geliyor örneğin.

Bulgaristan otobüs bileti gidiş dönüş 150 lira. Vizesi 250 lira. Kalacak yer geceliği 100 lira, o da en fazla. Neden Türkiye'de gezeyim ki!

Artı: Paran olunca hedeflerin ne? Yeni bir koltuk takımı almak mı, halı almak mı? Erken yaşta evlenip bir de düğün yapıp art arda çocuk dizmek mi? Türk kültürü genelde bu dediklerimle ilgili. Bu nedenle yurt dışına seyahati zengin olmaya bağlıyorlar.

Örneğin geçen iş için Romanya'ya gittim. İş yerim bir kısmını karşıladı ama ben daha fazla kalıp keşfetmek istedim. Sonra okul bitince ABD'de iş aradım. 6 ay ABD'de yaşadım. New York ve San Francisco gibi ana akım yerleri değil; Idaho'yu, Utah'ı gördüm ve orada yaşadım.

Ben belli bir yastan sonra gezmeye basladim. Calisip parami kazanmaya basladiktan sonra yani. Bir de oncelikler onemli.
Mesela cep telefonum eski, yenisini almam lazim. Laptop almam lazim. Ama erteliyorum cunku parami seyahate harcamak, yeni ulkeler gormek istiyorum. O daha agir basiyor.

27 yaşındayım, zengin değilim hatta garanti bi işim de yok seneye ne iş yapacağım belli değil şuan mesela. erasmus yapmadım.(içimde de kalmıştır ayrıca) avrupa gönüllü hizmeti denen şeyi bi araştır bakalım. bi de bursla master a gitmeceler filan belki.

bunun dışında hele erkekler için(ki kadınlar da kullanabiliyor tabi de hani ülkesine bölgesine göre değişebilir) couchsurfing le blablacar la filan çok çok ucuza gezilebiliyor yurtdışında.

son olarak 23yaş birşey değil, çok yakınım ilk kez 28 yaşında yurtdışına çıkmıştı sonrasında 2 yılda 6-7 ülke gezdi. işi dolayısıyla bazı ülkelere 3-4 kere gitti filan. olur yani. yapılır.öncelik meselesi.

Planlı ve programlı gidersen ucuz uçak bileti de bulursun uygun kalacak yer de . Biraz araştırıcı olmak gerekiyor . Önce vizesiz ülkelerle başlamak iyidir .
Bu arada zengin olmakla inan ilgisi yok istekli olmak yeter bence . Asgari ücretten biraz hallice kazanan bi arkadaşım 2 senede 10 ülke gezdi . Uçak biletlerini baya önceden alıp gidiş geliş 300 e hallediyor ortalama .

Bir de Traveller'in dedigi gibi kazandiginla ne yaptigina bakiyor biraz da bu isler. Turkiye'de insanlarin gozune cok buyuyor seyahate verdikleri para. Ayni parayi mac biletine veriyorsun ama ucak biletine vermiyorsun, cok para diyorsun mesela. Tercih iste.
Kendimden ornek verirsem yemege cok param gidiyor, yemege harcadigim miktari azaltsam cok daha fazla gezerim mesela. Ayni sekilde tatilim daha fazla olsa yine daha cok gezerdim.

Buy arada ben de 23 yasindan itibaren Turkiye'yi, 25'e yeni bastigim siralarda da yurtidisini gezmeye basladim. Gec degil yani senin icin.

There's an introduction:
skycanner'dan turkiye cikis, "her yere" varis noktasi secip tarih araligi olarak da "en ucuz ay" secenegini secip nereye ne zaman ucuz bilet var gorerek baslayabilirsin.

M obilden takipteyim

Orta avrupa turuna çıkıp görece cüzi bir bütçeyle 7 8 ülke gezebilirsin. Sayıya çok bakma. Şu ülkeye gittim diyenlerin bir kısmı sadece başkentte ya da bir şehirde iki gün gezip oraya da gittim diyebiliyorlar :) ben belçikaya "gittim" mesela ama sadece ikişer gün brükselde kaldım. Şehri yürüyerek gezdim dolaştım, müzelere de girdim ama yine de nereye gittiğimi sorduklarında belçika desem mi, demesem mi diye düşünüyorum. Fransa'ya da gittim mesela ama 10-15 şehrini dolaştım belki. Sonuçta ne oldu, fransa'ya da "gittim", belçika'ya da "gittim" :)

Ucuz bilet, şans, tanıdıkların ısrarla davet etmesi.

Benim su anki avantajim konumum. Avusturya'da yasiyorum. Vize sorunum yok.

Ama avusturya'ya tasinmadan once de 10 ulke gezmistim. Gonullu calismaya gitmistim almanya'da 2 ay (17 yasindaydim) oradan 4er 5er gun geziler yapmistim cek cum, polonya ve isvec'e.

Onun disinda ailecek de cok gezeriz, turkiye'de de cok gezdik. Antalya'ya kac kez 10 gunde filan gittik istanbul'dan :) onlarla da 3hafta malezya-singapur gezisi yapmistim filan.
Avusturya'ya gitmistim falan fisman okuldan oturu.
1-2 yer daha var boyle 20 yasin altindayken gitmis oldugum.

Ailemin durumu kotu degil cok sukur ama super de degiliz. Bana yolladiklari para ucu ucuna yetiyor ama gezmek icin yettiriyorum. Couchsurfing, otostop, en ucuzundan otobus-tren-blablacar (o yokken carshare.net ve mitfahrgelegenheit.de vardi) en ucuzunu hesapliyorum. Zamanimi egip bukuyorum.
Bi yerde arkadas ya da arkadasin arkadasi varsa onda kaliyorum. (cs olmazsa. Bu da olmazsa hostel)

Yeni canta vb almaktansa gszmek daha cazip geliyor. Gittigim yerlerde iyi yerlerde yiyorum ama ucuz yiyorum mesela.
En manzarali yere mi gitmek istedim, pasa gonlumu kirmiyorum ama orada corba iciyorum mesela sadece. Falan filan.


Of hep destan yaziyorum ben ya.

Bundan 3 yıl önce 1000-1200tl civarına balkanlarda 10 günde 5 ülke,7 ya da 8 şehir gezmiştim örneğin. Ya da bugün 1300 tl civarına bir hafta paris+amsterdam+brugge mümkün. Herşey dahil bu fiyata.
Başta hostel olmak üzere duruma göre airbnb, blabla, ucuz otobüs, kaçak şehir içi ulaşımı keywordler. Gidip iyi bir kafede-restoranda oturup keyif yapamıyorsun bu bütçelerle ama gayet güzel gezip görüyorsun.
Bu paraları bir senede biriktirmek de çok zor değil, her sene böyle ufak birkaç ülkeli turlarla 3-4 senede avrupanin önemli yerleri bitirilir. Öyle hayatının harcama anlamında en öncelikli şeyinin gezmek olması, otostoplarla riskli yollara girmek vs.de şart değil yani. Iyi planlama ve düşük beklenti yeterli. Ünlü bir yemek varsa gittiğin yerde bir kere paraya kıyıp yersin, sonra marketten ekmek peynir alıp sandviç yaparsın örneğin.

ben direk zenginim hacı

Bence bayağı para harcaniyor. Ucak biletleri ve oteller bir yana, muzeler, ulke ici hızlı trenler, feribotlar, otobüsler gayet pahali. Iş icin, egitim icin, deneyimlemek istedigim seye gore biriktirebildigim parayla seyehat ettim. Uzun sureler kaldim. Zor da gecindigim oldu.

Bir yere gitmis olmak icin ve o yerin ismini soylemek icin yurtdışına cikmanin hic bir değeri yok. Bir yere gitmek bir amac degil, bir arac. O yuzden ben ne "heryeri gormeliyim" bakis acisini ne arama motoruna hangi ay nereye ucuz ucak var yazma durumunu anlayabiliyorum. Bana nicelikten ziyade nitelik cok daha değerli geliyor. Bir suru yere gidip ne fikrinde, ne bakis acisinda, ne bilgisinde ne sezgisinde gram degisen insanlar biliyorum. Insan üzülüyor. O yuzden rakamlara cok takilma derim. Gitmek istedigin yerlere neden gitmek istedigini dusun. Cok yapanin kazandigi bir yarista falan degilsin. Nitelikli seyahatler yap, az ve oz.

Parayi telefona, ust basa degil de gezmeye ayirirsan oluyor
Ucuz bilet kovaliyorsun, booking'den ucuz yerde kaliyorsun. Gitmeden arastiriyorsun

Ayrica cok sayida exchange ve gonullu programlari da var. hitmek isteyene para engel degil

Erasmus tan başka yurtdışına çıkış yolu:

Hemde şu An, birkaç ay sonrası için vizesiz bir ülkeye gidiş dönüş 300 TL yi aşmayan uçak bileti almak.

Bu kadar zor birşey değil. İnan ki.

Baglaniyodum

Bilgisayarın ağ bağdaştırıcısını bi devre dışı bırakıp tekrar aktif hale getirin ağ ve paylaşım merkezinden. Windows 8 ve sonrası arada sapıtıyor kablosuz bağlantılarda.

Formatattiniz mi hic. Driver otomatik kurulmamis olabilir belki. Modeli ile bi wireless driverbarayin googledan.

fatma daha güzeldir niye sende 3-5 paragraf yazacak bi merak uyandırdı bu?

Erkeğim. Bana tipten bağımsız aşırı çekici gelenler:

Zeka, rahatlık ve kendine güven, merak ve öğrenme isteği, düzgün ve mantıklı konuşma, hayata bakışın pozitif olması, mizah yeteneği, estetik zevkler, iyi bir aile.

Çok güzel, çok seksi, çok zengin bir kız olmasının benim için bunların yanında pek bir manası yok. yani tabii ki belli bir güzellik kıstası var kafamda, ama bu manken gibi olmalı, çok bakımlı olmalı, kılsız tüysüz olmalı, giysiye çok para harcamalı şeklinde değil. Zaten kendim de yunan heykeli değilim :)

öncelikle "sevdiği kadınla yatamazken" diye bir şey yok. bunu istemeyen kişi sorunludur. insan en güzel sevişmesini sevdiği ile yapabilir.

asıl soruya gelirsek; diğer doneler (tavırları, zekası vs) daha devreye girmeden olan isteğin ana sebebi "hormonlar." hücreler "düşünceden" hızlıdır. çoktan kararı verir. insan ise "verdiğini sanar." hücre'nin derdi ölmemek. bunu da ya ölümsüzlüğü keşfederek yapabilir ya da çoğalarak. yani miras yoluyla. haliyle o anda kendince bir matematik ile kararı verip, üremek istediği kişiyi anında seçer alternatifler arasından. bir de erkeklerin "görsel" etkilenme faktörü var elbette.

Haci evrimsel anlamda bakarsan eger. Dogurganligin simgesi bazi seyler vardir. Mesela genis kalcalar iri ve diri gogusler dolgun saclar vs. Simdi bunlari al bir kenara koy. Bunlar erkekler icin degismez kriterler cunku genleri bunu emrediyor. Hah sorun ise tam da bu noktada basliyor. Gunumuz de cekici ya da seksi diye yaratilan bir algi var. Bu bazen evrimin emrettikleriyle kesismiyor. Mesela su an mankenler 49 kilo civari yanilmiyorsam. Bu da sana gunumuz modasinin pompaladigi cekicilik ya da seksilik algisi.

Moda ne derse desin olay seks oldugu zaman erkek hormonlarinin sozunu dinler. Yani kapitalizm ne gibi bir algi yaratmaya calisirsa calissin son sozu genler soyler der ve giderim.

Not: Ayse ne kadar civelek olursa olsun, gunumuz moda kriterlerine gore ne kadar seksi olursa olsun. Fatma cikarip gotunu masaya vurmus son sozu soylemistir.

Fatma'nin memeleri daha buyuktur

etkisini tartışırsın ama feromon diye bişey de var.

Feromon demeye gelmiştim. baba jo +1

meme önemli

Fatmanin vucudu daha guzelse sebep zaten odur ama fatma o kadar da ideal gorunuste olmamasina ragmen bu nasil oluyor diye soruyorsan "dişil enerji" diye bi sey var. Ondan.

Fiziksel çekicilik dışındaki özelliklerin etkisi %1 falandır.

feromon +1

Feromonu öğrenmeye gelmiştim. Peki nasıl kısabiliyoruz feromonu? Of güldüm ya. Bu kadın benim de. Görünüşüm vasati, dikkat çekici hiçbir şey yok, konuşkan sıcakkanlı değilim, giyinişte dikkat çekici hiçbir şey yok. Meme yok. Artı olarak bir tek spor yapıyorum. Bir de belki zeki ve komik, onları da tanıdıktan sonra gösteriyorum. + DEV SEVGİLİ. Artık dün şok geçirdim. Bildiğin koskoca, resmi giyimli bir adam yemek yediğim masaya gözlerimin içine uzun uzun bakarak kartını bıraktı, arkasını dönüp evrak çantasının sapından tuta tuta gitti :( Arkadaş bu ne?! Full foremon salgısı yapıyorum galiba, yahu insanların yüzüne bile bakmıyorum :(

Göreceli bir kavramı insanların görüşlerine sığdırmaya çalışmak çok anlamsızca.
Net bir durum olduğunu veya sebebin seks olduğunu da sanmıyorum o öyle geliyordur ve o dur bu kadar uzun düşünmenin üstüne kafa yormanın alemi yok ki.

Kişinin hayattaki arayısına göre seçimleri değişir.
Bütün erkekler dış görünüşe bakıyor algısı da dünyanın en saçma düşüncesi.

Yatmak isteyen kişiye hitap eden Fatma'dır. Ayşe'de bu özellikler varken nasıl Fatma'ya bakarlar ilginç ama belki Ayşe'den daha güzeldir.

Ben Ayşe'nin özelliklerine sahibim, iki espiri yapıp güldürünce nedense erkeklerde bu kız veriyor imajı uyanıyor herhalde.

Mesala bir arkadaşım var bebek gibi, su gibi derler ya, aynen öyle, ama boş bazen tüm dikkatleri üzerine çekebiliyor.

@shadowcat; feromon "herkesin beğendiği koku" gibi bişey değil, senin feromonunu beğenen kişiler belirli bir sistem gereğince beğeniyorlar. kabaca; dna'ların en iyi şekilde uyuşup "ultimate" yeni nesli oluşturabilmek için birbirini bulmasını sağlayan şeydir feromon. kan uyuşmazlığı testinin daha atomik boyutu olarak düşün, kanı uyuşacak kişiyi kokusundan anlama durumu yani. puzzle parçası gibi, herkesin eksik parçasına uymuyor seninki.

"restoranda gördü kart verdi"nin feromonla ilgisi olmadığını üzülerek söylemek isterim...
ya da çok şeetmiyim, kokunu alacak kadar yaklaştıysa olabilir. belki de gözleriyle de alabiliyordur koku, bilemedim.

ben şahsen orta çağ kafalıyım. evrimciyim. daha balık etki, dolgun kadınlar bana çekici geliyor. hatta mümkünse uzun. ama günümüz de dayatılan çekicilik anlayışı ise tam tersi derisi kemiğe yapışan sıfır beden kadınları öne çıkarıyor. burda kişiden kişiye değişiyor. arkadaşım örneğin tam olarak bu tarz kadınları beğeniyor. ama ben öyle değilim.

birde 2 kızın ilk görüşteki yüz ifadeleride önemli. kimisi sevecen, konuşkan, girişken tipleri severken kimisi daha gizemli, umursamaz, güçlü tipleri seviyor.

baba jo, benim hayatıma baktığında çok uç bir örnek olduğu için verdim örneği. Çoğaltabilirim de, gerek yok. Yani sahiden görünüşümde hiçbir şey yok. Dekolte yok, teşhircilik yok. Makyaj yok. Renk yok. Kahve saç, göz. Bedenim kadın gibi bile değil ya, hafif erkeksi. Sıpsıradan.

Puzzle parçası Cem, bulundu, tamamlandı çoktan. Soy devam ettirebilmek için kaç kişiyle sistemi tamamlıyorum ya çok tuhaf bir şey, niye böyle oluyor :(

bence bu tamamen kişisel beklentiler ve algılar ile alakalı. birine çok çekici gelen bir kadın, bir başkasına nötr veya itici bile gelebilir. her insan ayrı bir birey ve ne kadar belli paydalarda birleşseler de, bu paydaları yapay olarak arttırmak (genellemek) bize doğru bir cevap vermez diye düşünüyorum. bellllki Freudian yaklaşıma atıfta bulunabilirim dedim ama onla da tatmin olmayanlar çıkacaktır illa...

feromon'un menzili ne kadar bilimyorum ama birkaç masa yan tarafta oturan bir insanın feromonu burnumuza bozulmadan ulaşabilseydi heralde sürekli alarm halinde olurdu beynimiz ve başka alakalı bölgelerimiz...

bazen ikizlerden bile böyle şikayetler duyulabiliyor, "herkes ikizimden hoşlanıyor, ondan etkileniyor, kimse beni sallamıyor" şeklinde. bunu da göz önünde bulunduracak olursak bazı seçenekleri (genetik, fizik vb) elemiş gibi bile olabiliriz. ama tabii ki yine de "kesin şudur!" diye parmak basabilir miyiz bilemiyorum.

açılın, feromon meme tartışmasını kızıştıracak yeni bir element eklemeye geldim.

aura!

bence insanın enerjisiyle çok alakalı bahsettiğiniz durum. Ayşe belki çok sıcakkanlı, belki çok güzel ama etrafa saçtığı enerji tedirgin belki. Belki farkında olmadan, algıladığımız ama adını koyamadığımız işaretler bırakıyor. Belki etrafa Fatma'dan daha çok bakıyor, etrafı kontrol ediyor, bacaklarını daha sık sallıyor, telefonuna çok sık dokunuyor. Tüm işaretler gergin olduğunu, dolayısıyla ortamdaki erkeklerin hiçbirini seçmediğini belli ediyor belki. Halbuki Fatma öyle mi? Fatma daha rahat, Fatma daha sakin. Fatma huzurlu. Fatma bu bakımdan anaç, koynuna girilesi.

enerji değişik bir şey yani.

"Sevdiği kadınla yatamazken, duygusal açıdan bomboş olduğu bambaşka bir kadın istenebiliyor."
bitmiş o sevgi alışkanlık olmuş. onu geç bi kere. erkek dediğin varlık her türlü ister en çok da sevdiği kadını ister.

ayşeyle fatma olayı ise bence şu ya fatmanın memeler büyük yada ayşeyi cinsiyetsizleştiren bi özelliği var ses tonu , konuşma tarzı, giyim tarzı, seçtiği kelimeler olabilir ne bileyim bunun gibi şeyler...

Kesinlikle fatmanin memeleri böyle avucdan tasarcasinadir.

Meme deyip konuyu kapatalım diyorum. Sağlıcakla.

Çekicilik dış görünüşten bağımsız olamaz. Bu imkansız. Zekadan da bağımsız olamaz. Kimse bir deliyi çekici bulmaz. Bugünün dünyasında konum da çok önemli. Zaten pek doğru olmasa da zeka ile konum ilişkilendiriliyor. Pasif durmak çekicilik açısından bir olumsuzluk oluşturabilir fakat tek başına onu yok etmez. Tek bir kritere bağlı değil ki. Pasiftir ama diğer özellikleriyle onu kapatıyordur. Girişkenlik tek başına pek etki yaratmaz, güzellik de çekiciliğin dışında birşey ve sıcakkanlılık cazibe değil sevgi yaratır. X açıdan daha fazla talep gören kişi x açıdan daha fazla uyarıcıya sahiptir karşıdaki kişinin düşüncelerinde. Sevgi başka, şehvet başka şeydir. Bunda anlamayacak ne var?

çok garip kimse dememiş ama feromon diye bir gerçek var

Feromon ama feromon da degil. O feromon da guzel kadinda vardir. Ya da memeleri guzel olan kadinda.
Guzel olmayan kadin kolay kolay cekici gelmez. Erkek icin karsi cinsi cekici kilan seyler nettir, kadinlardaki gibi sofistike degildir. OYle yuzlerce degiskene bagli degil yani bizim begenimiz.

mesela ben fatmayı görmedim bile, ama herkes büyük memelidir diyince birden kanım ısındı fatmaya.

msn var mı?

6da kalkıp gidiyorum. salon 6:30'da açılıyor. kahvaltımı sandviç şeklinde yanımda götürüyorum. duştan sonra giyinirken yiyorum. diş fırçamı da yanıma alıyorum :D

haftada 2 kez bu. haftasonu geç açılıyor salon

koşu + ağırlık
evde oğlan olmasa 2 gün daha kalkıp pilates yaparım

Biraz daha spor salonu dışında spor yapanları merak ediyor gibiyim :)

1 sene önce hergün sabah 6da bisikletime atlayıp 1 saatte 16-17km kullanıp sonra hastaneye geçerdim,inanın o kadar zinde oluyorsunuz ki.alışmak zor olmadı çünkü bisiklet kullanmayı seviyorum ve müzik listesi de yapmıştım.sabahın sessizliğinde müzikler ço iyi gidiyor ve özellikle hava da hafif soğuksa keyif daha da artıyor

Her sabah uyanınca muz yiyorum. Sonra ya ardından ya da cebime badem koyuyorum. Eğer hala evdeysem bir parça peynir. Bir müddet geçince paket süt. Çıktıysam yanıma alıyorum.

Evimin yakınında (15 dk yürüme mesafesi) yeşillik doğal bir alan var. Koru gibi düşün. İçinde parkurlar var. Orada ya koşuyorum ya yürüyorum. 2 ay oldu başlayalı. Uykusuz ve çok yorgunsam asla gitmem. Ama ilk başlarda biraz zorladı. Yoğun tempoya alışkın olduğum için çok zorlanmadım ama bazı sabahlar sürünerek gitmedim de değil :)

Tam 6.30 da parkurda oluyorum. 1 saat ayırıyorum. 7.30'ta eve dönüp duş alıp su içip, zeytin atıştırıp 8'de tamam oluyorum :)

hafta da 3 ya da 4 kere once 17 km bisiklet suruyorum. sonra 2-3 km arasi kosuyorum uzerine de cok az agirlik calisiyorum. son 1 senedir boyle. ilk zamanlar cok zorlaniyorsun. unutma ilk 10 dakika beyninle savasacaksin ama dopamin salgilamaya basladigin an is tersine donecek. aradan 1 yil gecmis olmasina ragmen hala ilk kalkma kismi cok rahat denilemez. Ama en onemlisi artik bunu yapmadigim zamanlar kendimi suclu hissetmem ve rahat olamamam. Fiziksel ve saglik acisindan getirilerine hic girmeyecegim. Psikolojin ise olumlu yonde acayip degisiyor. en iyiside bu galiba.

hafta içi hergün 5-5:30'da koşmaya gidiyorum. 8 veya 10 km koşuyorum sonra işe gidiyorum.

Dün 5'te, bugün de yine 5.50 gibi başladım. Koşu üstüne şınav ve barfiks tarzı egzersizler yapıyorum. IF yaptığım için kahvaltım yok. Duş alıp işe gelince espresso içiyorum sadece. Uzun yıllardır spor yapsam da son 1 senedir falan sabah sporu iyice rutin haline geldi. Gün içinde verdiği enerji çok hoşuma gidiyor.

Haftada 3 gün 4.30'da kalkiyorum. 5'te evden çıkıp 6.30'da dönüyorum. Tempolu yürüyüş+hafif koşu yaklaşık 9.5 km. 8'e kaar duş, dinlenme, kahvaltı. 8'de ise gidiş.

Maçka Parkı'na koşuya gidiyoruz.

6:00'da kalkıp 6:15/6:30 arası koşuya başlama, 7:15/7:30 eve varış, duş+kahvaltı faslı.

08:50 evden işe gitmek için çıkış.

Valla öneri istemekten ziyade öneri verir gibi olmuşsun, mersi :)

Sen uygulama sormussun ama bende misfit bileklik var. Ben faydasını görmedim pek, saat ve uyku ölçer olarak kullanıyorum ama arkadaşım gün içindeki hareketlilik bakımından motive ettiğini söylüyor.

runkeeper (adım sayar, mesafe, hız vs) uygulamasını kullanmıştım bileklik alana kadar. memnundum.

nike running ve nike training club'ı kullanıyodum uzun süre. telefonda yer açmak için sildim :D

fitwell var bi de
kevser'in mutfağında da güzeld iyet yemek tarifleri oluyor ara ara :D

hediyelik madlen çikolata olabilir

Godiva, Pelit vs bakabilirsin bütçen oranında.

Godiva der susarım

Benim çevremdekiler pelitçi ama bana kalırsa madem çikolata tasarım, adam gibi butik bir çikolata alabilirsin. Örn: www.evvie.com.tr

Not: tasarımı aşırı merak ettim, sonra buraya bi foto eklesen ya :)

ben melodi'den almıştım zamanında.

jadore var taksimde. Çok başarılı çikolataları

Baylan
3-5 de makaron atin arasina havaniz olsun :)

pelit

godiva gereksiz pahalı,pelit ya da melodi diyorum bende.

Kesinlikle jadore

pelit bi tanedir.

Evet pahalı oluyor. Bu model 2 cup olanı. 1 cup olanı daha ucuz olur ama tek kişi için bence ideali 2 cup. Bialetti bu sistemi bulan şirket ve en iyisi. Benzerleri var, ikea da 6 cup olanı var sadece ve 50 tl civarı ama tek kişi içecek ise 6 cup büyük oluyor, kahvenin güzel olması için moka potu doldurmak lazım yani 6 cup alıp içine 3 cup lık malzeme koysanız güzel olmuyor.

Bialetti pahali markadir.
2-3 shotluk olanlari tek kisi icin ideal. Bir de bunlar omurluk aletler, oyle dusunun.

bunlarin cesitli ebatlari var. belki buyuk oldugu icin pahali olabilir ama italyada bunlar 6-8 euro civarindaydi.

Millerimle aldim ben cok mutluyum <3

Made in Italy ürünlerin çoğu pahalıdır. Ama aslında değildir. Yıllarca kullanırsın. Ama Bialetti genel olarak pahalı ve kaliteli bir markadır zaten.

italya'da 2 euro ya. senelerdir kullanıyorum bir yamuğunu görmedim.

tahtakaleden benzerini almıstım bundan cok cok daha ucuzdu.

Sana ucuz alma yolunu gostermistim ama neyse

Markadan dolayı pahalı olduğunu söylemişler zaten ki haklılar. Ebat ve marka farkettiriyor. Daha ucuzlari var ama kahve için ucuzuna kaçma derim. Bunu alıp ömürlük kullanıyorsun ve daha temiz kahve elde ediyorsun. Diğerleri birkaç sene sonra elinde kalıyor. French press gibi düşünm 10 liraliklari da var ama 50 liralık gibi kahve yapmıyor.

Bir de la noix'nin söylediği de mantıklı. Millerle bilet almak yerine alışveriş yapmak daha mantikli artık. Eğer biriktiriyorsan bir bakın. Az mile alabilirsin bunları.

@suicides underground
Italya'da 2€ olan bialetti degil ama.
Tek shotluklari 15+ € bialettinin italyada da.

Elbette ucuz markalar var. benimki ucuz marka mesela. 4 yil kullandim. Bi gun makineye koymusum. Mahvoldu. Yeni aldim, yine ucuz ama baska bi marka ve hic memnun degilim, yanlardan sizdiriyor bence, bialettiye gecicem sanirim param olunca.

x sorumlusu ile y sorumlusunun birbirine tekme tokat daldığını gördü bu gözler :O

Sirket kampusunde yasayan bir kac kisi kira masraflari olmadigindan bir sure para biriktirip ev almisti.

belki soruna cevap olmayacak ama şunu söylemek istiyorum. bir şirketin, bunların için de en kıdemli mühendis, teknisyen de olsa 5 kişiyi çıkarması hiç de "oha" denecek bir durum değildir. gayet normaldir.

geçenlerde bir duyurunun altında, hamile kadının işten çıkarılması veya hamile olan bir kadının işe alınmamasıyle ilgili birkaç şey yazılmıştı, hatta orada da şirketlerin hayır kurumu olmadığını belirtmiştim. yani, sen o şirket için artık istenmeyen adamsan, gidiyorsun.

çok eskiden daha çömezken herkes harıl harıl çalışıyor ofiste. hışımla finans müdürü içeri girdi yanımdaki masadaki muhasebe şefinin masasının önünde durdu "hemen tasını tarağını topla defol git burdan hemen hemen defol" diye bağırmaya başladı. adam hiç istifini bozmadı. hiç sallamadı resmen ya :) saat 17:30 falandı. saat 18:00 olunca adam hiç bişey olmamış gibi toparlandı kartını bastı çıktı gitti :)))

seks skandalı + ot yetiştirme skandalı.
ikisi de basına yansıdı.

yeter mi duşbegcim?

@kakao

Adam geldi mi diğer gün ? En heyecanlı yerinde kesmişsin.

Müdürlerden biri cd mış.
Bakım müdürüyle üretim müdürü, yarı mamüllerin arasında halvet ederken basıldı. Var mı arttıran?

Global bir firmanin Çin şubesindeki yoneticilerinin tamaminin yolsuzluga bulasmasi. Hepsinin işten çikarilmasi ve mahkeme dava işleri.

bizim tuvalette biri çöpe sıçıyormuş. temizlik görevlileri de artık başa çıkamayıp uyarı yazısı yazmışlardı. artık kaç kez sıçtıysa :D

bizim ofiste bir kiz sekreter , yardimci vb diye alinmisti. kiz nisanliydi. cok da tatli bisi yesil gozlu, fizigi yuzu duzgun. kiz isten cikti. bizde calistigi 8 ay boyunca kizin ofiste elden gecirmedigi evli erkek kalmamis. ben haric ki ben evli degildim.

var mi buna benzer :) hatta kiz bana da yazmisti ama ben nisanli diye beni arkadas olarak goruyor diyerek ciddiye almamistim.

Ben size neler anlatırdım da ifşa olurum neyse, bizim iş yerinde bir rehin alma olayı oldu. Basında çok küçük bir yer edindi, 3-4 cümle ile geçiştirildi.

bilmiyorum, umrumda değil çünkü

temizlikçi abla ile başka bir temizlikçi amca basılmıştı. buna şaşırıp tartışmıştık kendi aramızda. durumu en çok eleştiren iki kişi bir hafta sonra şirket aracında basıldılar :) bir seferinde de genel müdür çağırmıştı beni. eşinin hamile olduğunu, zor durumda olduğunu mümkünse porno sitelere erişimini açmamı istemişti :)

bu başlık efsane olur söyleyeyim :D vay be milletin şirketinde ne seks dönüyormuş arkadaş...

benim kısa bir süre çalıştığım yerde (bir tek sekreter kadındı) tek duyduğum şey daha önce birinin tuvalette osbir çektiği, temizlikçinin sperm bulduğu falan.

bizim evli tas gibi ceo'yla evli tas gibi bilmem ne müdürü, yine evli tas gibi bi takım lideriyle evli ama eh bi kadın okuldaş ayagına 4lü tatile cıkıp kızlı erkekli oda karması yapıp bunu da şirkete ödetiyorlar. hayır madem bi nane yiceksiniz bari kendi paranızla yapın. muhasebede arkadasın olunca da duyuyorsun.

Adamlar/Hanimlar ki bunu yapanlar icin souluyorum calismaktan ziyade sevismeye geliyorlar demek ki. Ve ay sonunda parayi aliyorlar bide ayın elemani seçildikleri zaman düşünemiyorum. Cok iyi sevistiniz alin buda ödülünüz.



Valla benim eski çalıştığım sirkette bir kadinin 5 kisiyi idare edip en sonunda birinin digerini anlamasi ile ortaya cikan durum vardi. Ki olmayan bir sey degilmis normal sonuc.

sadece ozel sektorde olsa iyi. kamuda da neler neler oluyor ama hep "kaset siyaseti" olarak biliniyor sonra.

anlatsam inanmazsınız
anlatmasam daha iyi aslında...

Kadrolaşabilmek için 120 kişi iki sene içinde, performanslarına bakılmadan işten atıldı.

eski çalıştığım yerde mesai saatlerinde 4-5 polis ofisi basmıştı. bütün bilgisayar ve sunuculara el koyuyoruz diye. filmlerdeki gibiydi :)

genellikle seri üretim fabrikalarında vardiyalı çalışılıyorsa deli seks döndüğü bilinen bir gerçektir. çalıştığım her firmada vardı. son çalıştığım yerde patron, ik müdürü ve muhasebe müdürü kadın ile yatıyordu ve bu kadınlar arasında büyük bir soğuk savaş vardı. kadınların ikisi de evliydi. en sonunda muhasebe müdürü işten ayrıldı, ik müdürü de eşinden boşanıp patronla yaşamaya başladı.
ağzımız açık kaldıydı anasını satayım.

Çalıştığım kuruma Dallas demek daha doğru olur.x Müdürle y asistan arasında uzun süren aşk kıvılcımları hepimize tsunami etkisi yaptı.Kendisini herhalde şirketin genel müdürü statüsüne kadar getireceklerdi.Lakin ki öyle de değildir.Herkesin popisi kendine oldu.Kız evrakta sahtecilikten disiplin kurulu kararıyla 1 günde şutlandı.İçimizin yağları eridi mi? Çokta güzel eridi.

Eski patronum üretim müdürünü yukarı çağırıp, adam ıslık çala çala elleri cebinde merdiven çıkarken son adımını atmasıyla yumruklamaya başlamıştı. Sonra da etek giydirdi müdüre ama sağlam dövmüştü dağ gibi adam kıpkırmızı çıktı odadan :)

ay sabah sabah ne güldüm bunlara:))

1.iş yeri;iş girdiğim ilk hafta patronun hıyar, senin ağzına sıçarım dediğini duyup şok olmuştum. Bir de birini türk kahvesi içtiği için azarlamıştı. 1,5 yılda o kadar çok kişi çıktı ve çıkarıldı ki aklımda kalanlar;

8 yıllık elemanı da siktir git diyerek işten çıkarmıştı.
Şirketi fazla mesai yaptırıp para ödemedikleri için şikayet eden arkadaşı bulup iki dakika da uçurdular.

2.iş yeri; burada da 6 ay çalıştım, sebepsiz yere ben dahil 5 kişi işten çıkartıldı. Benim işten çıkartılma şeklim sms yolu ile oldu. Çalışanlardan biri mobinge dayanamayarak iş yeri içinde intihara teşebbüs etti. Kurtuldu ama kadını işten çıkardılar.

3.iş yeri; şizofren bir tip vardı, onun hikayesi çok, ilginçlerinden biri iş yemeğeindenn sonra geceyi otelde geçirip, faturayı şirkete ödetmesi ve şirket bunu örtbas etti.

Olaysız 4.iş yerini arıyorum.

şirketin 40 yıllık patronunun intörn makine mühendisi arkadaş kızıp bir hafta işe gelmemesi. patronun bu süre zarfında (1 hafta) intörn öğrencinin kendisinin üzerine oynadığını düşünüp zaten hasta olan karısının üzerine gitmesi kadının hastaneye kaldırılması, hastanede kadının uyuyup bir daha uyanmaması kapanış olarak kadının ölmesi.

Ikincisi
Sen evlenceksin bi de onda yasarsiniz once

0rtabayır dediğiniz yer Gültepe olmuyor mu? Bence Beşiktaş.

La noix, içinde yaşamayacağımız büyük ihtimal, kirasından yararlanacağız:p

Fever, işte kanyon, metrocity arkaları, tam bilmiyorum, muhit olarak beşiktaş ile karşılaştırılamaz ama emlakçı buralar hep değerlenecek, kentsel dönüşüme girecek dedi. Bir 5-6 sene var değerlenmesi için de..

Ikiside kotu secenek.

Kira donus sureleri kotu,besiktas lokasyon iyi ama binalar yerlerde,ogrenci musterin var.cogu duyurudan.

Otekide gultepe iste.

Farkli semtlerden kira donus surelerini dusurebilirsin.ayni paraya iki ev alip riski dusururaun vs.

yani yanlis mi dusunuyorum bilmem ama madem kentsel donusume girecek apartmanin sifir olmasinin cok bi anlami yok sanki? nispeten uygun bi evi alip kentsel donusumden faydalanmak daha kàrli olmaz mi? sadece aklima gelen bi fikir tabi piyasayi bilmem emlak isinden anlamam.

Hala kentsel donusume inanan mi kaldi? Burda son yapilan evlerin yarisi bile satilmadi da

sadece kar amaçlı bakıyorsanız yurt dışında bakın.

Duptıs, iki ev alma seçeneği aklıma gelmemişti açıkçası ama fiyatlar da çok uçuk. Merkezi yerlerden çok uzaklaşmayalım diyorum, bunlar da bulabildiğimiz en uygun evler. Millet nasıl takır takır ev alıyor şaşırıyorum.

In vino, o bölgedeki evlerin kentsel dönüşüme gireceği de kesin değil, emlakçı girecek diyor ama güvenemiyorum. Biraz şans işi sanırım. Eski evlerin kiraları 1000tl falan, çok düşük.

Bayağı zormuş bu işler.

hmm peki acaba eskiyi daha uyguna alip icini yeniletmek kâra gecirir mi?

In vino, sanmıyorum çünkü insanlar sıfır evi tercih edecektir her şekilde.

Beşiktaş'ta bir ev hiç bir zaman boş kalmaz ve kiraları her zaman yüksek olur.

Oncelikle senin emlakci buyuk yalanci,benden bile fazla.gultepe dedigin yer vahsi hayatin tam ortasi,kentsel gelecek yere sifir binayi besyilligina yapmaz adam,oyle biri yok gultepede.arkadaslarda bahsetmis zaten.kisaca alacagin ev o ev.o kadar.yani alma.

Baska yerlerde evler cok mu satiliyor.evet bazi yerlerde cok satildigi dogru ama bu bazi gitgide azaliyor.spesifik gelismeler oluyor.misal yeni havaalani acilinca yaklasik 50000 kisi onun cevresinden ev alacak.bu cevrelerin bir kismi yesilkoy olacak ileride bir kismi sefakoy olacak.az cok tahmin ediliyor ama burasi istanbul ne olacagi belli olmaz.

Besiktas icin kiraya hemen verilir,musterisiz kalmaz denmis ama besiktasta binalar nuh nebiden kalma,problemi bitmeyen,cogunda iskan problemleri olan,itsi bitsi petite bikini,inisi dinisi.iki herkeslerden ozur dileyerek ogrenci musteri ecin icine eder.cok kibar soyledim ama boyle.oyle musteriyede besiktastaki gibi evsahipleri cikiyor.duzgununu gormedim.kisaca bu da sen degilsin.

Sana ne uyar,az bucuk tanidigin mahallen falan vardir,o paraya ikinci sokaginda dukkan olur,kuafore verirsin kiraya olur yani.gidersin 150 den 170 den 2-3 tane studyo alirsin.kira donusumlerin daha hizli olur.bana gore 200 ay delilik ama ulkenin durumuda bu.

Paran canliysa butun emlakcilari gez.kelepir yer ariyorum param pesin,duserse haber verin de.dusuncede incele bak yaptir ekspertizini 500 lira verip al gitsin.

kira getirsin diye 400k'yı gözden çıkarıyosanız kiralamak için işyeri kovalayın. ya da kamyon iş makinesi alın çalıştırın. ha illa ikisinden biri olcak diyosan 430'u imkanı yok 1+1e basmazdım. evin kendisi zaten küçük bi de 2k kira getiriyor. o ev en az 3.5 4 bırakıcak ki sana bi halta yarasın vergisi var uzun vadede bakımı var. bence kötü yere basıyosunuz parayı yatırım amaçlı.

Millet takır takır yemeden içmeden bir ömür onu ödeyerek alıyor evi.

Ya da babadan nineden kalma miraslarla...

İstanbulda kira getirisi yüksek ama;

ilk ev 1+1 ve profil öğrenci.

ikinci ev ortabayır'da. allah ın krolarının olduğu yer.

emlakçılara hala inanıyor musun :)

iki ev alırdım uzak lokasyonlardan. boş yer kalmıyor ev güzelse inan. kiraya veriliyor bir şekilde.

ya da Eskişehir den falan alırdım ki yıl sonunda nasipse alacağım :) fikirleri değerlendir derim. ayrıca bir büyüğe danışmakta fayda var. çevreyi ve piyasayı, ekonomiyi bilen birine ;)

bir insan bir eve neden 400 bin lira gömer hiç anlamayacağım için yorum yapmak istemiyorum.
ama yine de ben bu kadar parayı eve gömecek olsam rezidans bakardım.

Detaylı cevaplar için çok teşekkürler, dediklerinizi araştıracağım, biraz daha ufkum açıldı:)

merakımdan soruyorum bi eve 400-450 bin lira vermek yerine o parayı bankaya yatırıp faizini yeseniz daha karlı ( şapkalı a ) olmuyor mu ?

Nox, zaten elimizde satılacak olan bir evimiz var (başka bir şehirde), üzerine biraz daha koyup istanbul'dan ev almak istiyoruz.

Yeni alacağımız evi kiraya verip, oranın kirasıyla (üzerine 200-300 ekleyerek), şu anki beşiktaş'taki evimizde oturmaya devam edeceğiz, amaç bu.
Şu an kiracısı olduğumuz evi alamıyoruz çünkü fiyatı 1 milyon tl'yi geçiyor:)

Ayrıca evden çıkarılma gibi acil durumlar için başımızı sokabileceğimiz bir evimiz de olsun istiyoruz.

Sonucu paylaşayım dedim: Ortabayır'da, tam metrocity'nin arkasında 400 olan ev 360'a indi, onu aldık. İnşallah iyi yapmışızdır.

hayırlı olsun peggy, umarım çok mutlu olursun ve geri dönüşü sağlam olur.

hayırlı olsun, en kötü ihtimalle aynı fiyata satarsın o bölgede. zarar edeceğini sanmam. iyi günlerde otur.

Çok teşekkürler ve size de mutluluklar efendim:) Bütün paramızı kullandığımızdan tek şansımız vardı, en son yeter bu çile deyip aldık, umarım iyi bir şekilde değerlendirmişizdir.

kime göre neye göre elde var 0? rahim transplantı sonrası ilk bebek doğdu. hiv, bir bebekten temizlendi. ebola aşısı yapıldı.

Öfkenizi tıbba değil de medyaya yöneltmenizde fayda var.

Şu hive tam anlamıyla çare bulsalar günümü gün ederim şimdi riske girmeye gerek yok diyorum.

naginisy +1
www.haberturk.com (özellikle son paragraf)

yabancı basın sağlıktan anlayan sağlık editörü çalıştırıyor
post-doc lu arkadaşlarım var yayın sektöründe çalışan, bilimsel yayın tarayan.
tr'de her şeyde olduğu gibi medyanın bu alanda da durumu facia, tükçe bilmiyorlar ki bilimden sağlıktan anlasınlar. araştırma yapanlar ahanda çare bulduk diye pazarlamıyor on durumun dokuzunda, zaten bilim adamı pazarlama yapmayı bilmez. işin bu aşamslarında başkalarının halt yemesi oluyor.

tatil icinse iki gun once hazirlarim, eksik olanlari bir gun once alirim. gidecegim yerleri son gun.

En önemli şey terlik ve şarz aleti. Gerisi teferruat.

Son gun hazirliyorum esyalari. Arastirmaya da 8-10 gun oncesinden aksamlari azar azar bakarak baslamisligim da var ama son 3 gidisimde arastirmadan gittim.
Checklist yapiyorum esysalar icin ama. Cok unutkanim cunku.

Uzun bir "seyahatte yanima alinacaklar" listem var. Seyahatin suresine ve mevsime gore bazi maddeleri atlayarak yarim saat icinde valizimi ya da sirt cantami hicbir sey unutulmamis halde hazirlayabiliyorum.

Gittigim yerde gorecegim seyler icinde 2-3 saatlik arastirma yeterli oluyor.

Gidecegim kesinlestikten sonra vakit oldukca ara ara internetten arastiririm. Gidilecek yerler listesi ve yanima alacaklarimi bir hafta kala belirlemis olurum. Gidene kadar da eksiklerimi tamamlarim. Garanticiyim.

gidecegim yerleri son 2-3 gunden yavas yavas arastirmaya basliyorum internette. bos kaldikca bakiyorum, yorumlari ve tavsiyeleri okuyorum. ilk indigimde bir sure internetim olmayacaksa, nereye nasil giderim onu arastiriyorum, gerekirse screenshot aliyorum ya da notlara yaziyorum gerekli bilgileri. haritanin da ayni sekilde screenshotini aliyorum. hangi ulasim aracina nasil binecegimi arastiriyorum. yanimda olmasi gereken bir sey varsa ayarliyorum, mesela hamburg havaalanindaki bilet otomati 20 euro ve fazlasini kabul etmiyor. yanima muhakkak 10luk aliyorum. gerci orasi tatil kategorisine girmiyor benim icin ama olsun. kisacasi gitmeden her turlu seyi dusunur giderim, cunku internetsiz ben bir hicim. turkiyede bile her sey icin telefonumu kullanirim, gidip de yaban ellerde kalakalmak istemem. her seyi dusunmus olmam lazim.

esyalari da son gun hazirliyorum.

Son 24 saatte eşyaları hazırlıyorum. Yanıma alacak şeyler listesi de pek hazırlamadım. En son 'Telefon-cüzdan-şarj aleti-pasaport' dörtlemesini kontrol ediyorum.

Genelde uzun araştırma yapmıyorum. Bir iki kişi bir iki yer söylüyor, onlardan ilgimi çeken bir iki yeri 'Buralara git' diye yazıyorum. Bir de gittiğim yerin turistik yerlerinden öte insanların yaşadığı kısmını severim ben. Örneğin, 'Marketlerinde değişik ne var', 'Yeşil alanları nasıl', 'Millet kaçta eve gidip geliyor, işten çıkınca ne yapıyorlar', 'İnsanların yaşayışı nasıl', 'Eğitim sistemi nasıl' gibi soruları birtakım müzelerden veya barlardan daha çok ilgimi çekiyor. O yüzden genelde otele bunları sorar ve bana buna göre bir yer tavsiye etmesini söylerim. Atıyorum, oranın Bağcılar'ına ya da Bağcılar kadar olmasa da Fulya'sına, Kurtuluş'una falan gidip halk nasıl yaşıyor bakmak isterim. (Diğer şehirler için Ankara'lılar Batışehir, İzmir'liler Evka gibi düşünebilir) Hatta, orada İngilizce bilen varsa onlarla konuşur, laflarım. O yerler de genelde turizm rehberlerinde olmaz, gidince öğrenirim. Buna çok çok uzun süre ayırmam ama atıyorum bir öğleden sonra ayırırım.

Bu yüzden de en küçük şehre bile 3 gün ayırıyorum. 'Bir günde biter' denilen şehirler 2 günde ancak bitiyor.

gideceğim yerler için rota yapmaya bir ay önceden başlıyorum, incik cincik araştırıp güzel bir plan ve yapılacaklar listesi oluşturuyorum, otel rezervasyonlarını yaptırıyorum ve kullanacaksam şehirlerarası otobüs/tren/uçak biletlerini filan alıyorum. götüreceklerimi son güne kadar hiç planlamıyorum son gün de bavul topluyorum.

çok çıktım. eğer uzun süreli gidiyorsan en az 2-3 hafta önce başlıyorum bavulu yapmaya. kısa süreli gidiyorsam 1 hafta. en az 2 ay önce de gideceğim yerlerin listesini çıkarıyorum, birkaç hafta önce de sırasına karar veriyorum

şimdi bebekle olduğumuzdan neredeyse 6 ay önce başladık plan yapmaya heheheh

4 yıldır her yaz büyük bir festival ya da konser dizisini hedef alıp ona göre yola çıkıyorum. mottom; en kısa zamanda max. şehir gezme, at gözlüğümü takınıp yalnızca önemli mimari eserleri ve müzeleri ziyaret etme şeklinde. oranın insanını gözlemleyeyim, parkında soluklanayım, cafesinde oturup kahve içeyimci bi tip olmadım hiç. çok yemek seçtiğimden, yöresel yemek deneyimlerim çoğunlukla para ziyanına, mide fesadına ve hüsrana yol açtı. dolayısıyla genelde sandviç ya da mc-burger yiyerek geziyorum mecburiyetten.

bavulu en az bi hafta önceden hazırlamaya başlarım, garantici olduğumdan. gideceğim ülkenin ve şehirlerin eyewitness rehberlerini alıyorum. ziyaretlerim genelde okulun final döneminin hemen ertesine denk geldiğinden, genelde rehbere bakamadan gitmiş oluyorum. vakit kısıtlı olduğundan çok da önemli değil, temel şeyleri gezebiliyorum anca zaten.

gitmeden önce en fazla üzerinde durduğum şey, şehirler arası aktarmaların alternatifleri, süre ve fiyat bazında. bununla ilgili genelde bi fikir oluşturup gitmeye özen gösteriyorum ki hangi şehirde ne kadar kalacağımı hesaplayıp, konaklamaları ona göre ayarlayayım. tüm konaklama işlerini booking'den ayarlıyorum bu arada. genelde tek kişilik orta dereceli otel odalarını tercih ediyorum. gezinin en maliyetli kısmı da bu oluyor ama hostel falan bana zor. tr'den gidiş geliş biletlerimi genelde 7-8 ay önceden almış oluyorum. işte beyle..

yanima alacagim seyleri aklima geldikce checklist haline getiriyorum, bavulu ise o listeye göre son gün hazirliyorum.
gene aklima geldikce internetten falan gidecegim yer hakkinda bilgi ediniyorum. son olarak gittigim yer hakkinda mutlaka bir kitap edinip birkac gün önceden ve de yolda kitabi okuyorum. böyle.

Benim için seyahat öncesi araştırma yapıp, planlamalar yapmak ayrıca hobi olduğu için 1 ay önceden bakınmaya başlıyorum. Gidilecek yerleri tek tek not alıyorum, son bir hafta elemeler yapıp gezecegim yerleri not alıyorum.

Bavulu yapmaya 2 gün önceden başlıyorum, eksik bir şey varsa bu süre zarfında alıp ekliyorum. Aslında gitmeden önceki haftasonu bunu yapmak daha mantikli oluyor süre için ama ben genelde son saatlere sıkıştırıyorum maalesef.

Bavulu genelde ucaga binmeden birkac saat once yapmaya basliyorum. Boylece cok dusunmemis oluyorum "ayy sunu da mi alsam acaba ya hava sogursa birden .s.s" vb gibi seyleri. Bana kalsa sirt cantasiyla gezebilirdim ama
1-agir canta tasiyamiyorum. Dizlerim, sirt ve omuzlarim agriyor.
2-sirt cantasindan bir seyler cikarip geri koymak zor.
O yuzden kucuk boy bir kabin bavulu tercih ediyorum. Ryanair vb uyumlu.
Wizzair e para odememek icin ondan daha da kucuk ufak valizim var.

Neyse.
Seyahat planlamayi cok severim, nereden nereye nasil ne zaman gidicem vb bunlara surekli bakarim. Gidecegim ulkede fiyatlar cok degiskense onceden alirim bunlari. (Mesela ingilterede tren biletlerimin hepsini onceden almistim, baltik gezimde feribot ve tren vb onceden almistim cunku erken alinca 5 ise o an alirsan 50 filan oluyodu ama fark daha azsa 5 iken 10 oluyosa en fazla, daha rahat, hatta spontan takiliyorum)

Onun disinda gidecegim yerlerde ilgimi cekecek yerleri arastiriyorum. X muzesi cok meshur olabilir ama ilgimi cekmiyosa girmeye tenezzul etmem. Ya da "ay mutlaka bilmemnereye gidin"deki sey ilgimi cekmezse gitmem. Ilgimi cekecek seyleri yapip once sonra spontan kesiflere cikiyorum. Mesela herhangi bi otobusun/tramvayin son duragina inip yuruyorum, bi yemek filan yiyorum. Tehlikeli olabiliyo bazen shdjd (krakowda kesiyolardi en son dkdjd) ama seviyorum ben oyle. No risk no fun.

Onun disinda genelde cs yaptigim ya da arkadasta-arkadasin arkadasinda-arkadasin arkadasinin arkadasinda filan kaldigim icin insanlarin yasadigi yerleri vb goruyorum hep, deneyimleme sansim oluyor. Seviyorum da.

Barlara, kafelere gitmeyi de severim. Bir sehirde en az 3 gun durma taraftariyim. (Tabi ki bazen gunubirlik gectigim yerler oluyor, mesela baltiklari gezerken vilniusta tek gun kalmistim. Ama sevmemistim orayi zaten. Pisman olmadim)
Sevecegimi dusunecegim yere az vakit ayirmiyorum. Falan filan.

Guzel sey gezmek.

Bavul icin listem yok. Iki gün önce ya da son gün hazırlanıyor. Yağmurluk/rüzgarlık, sweatshirt, şemsiye ve spor ayakkabı sabittir. Istersem iş için gidiyor olayım farketmez.

Bende genelde gidecegim yeri secip sonra orda gorulecek ne var diye gitme diye bir sey olmuyor. Gormek istedigim ya da deneyimlemek istedigim seyler neredeyse oralara gidiyorum. Ucurum kenarinda bir sato pesine, hic atlayamayacagim bir yerden bangi jumping yapma pesine, bir filozofun el yazmalarini gorme pesine gittigim yerler var. Turistik olup olmamalari da onemli degil. Biraz sanata ve tairihe düşkünüm o yuzden sanat galerilerini dolasmadan, tiyatro izlemeden (bildigilm dilse), dinleti konser görmeden donmem. Sehirdeki sanat etkinliklerinin zamamina bakarım cok. Edabiyatcisini, yonetmenini falan ogrenirim. Mezarlik ziyaret ediyorum bir de eger sevdigim yazarlarin, poltikacilarin, sanatcilarin mezarlari varsa. Botanik bahçesi ve dogal tarih muzelerini de seviyorum. Tüm bunlari ayaralyabilmek icin de sehrin ayrintili haritasini satin alir ya da cikartir ve yerleri isaretlerim. Yakin olanlari bolge bolge belirleyip gunleri bolgelere tasnif ediyorum: a bolgesi birinci gun, b bolgesi ikinci gun gibi. Yalniz tek bir sanat galerisine 8 saat gidebiiyor :) böyle iste.

Toplantı için ayda bir gidiyorum, son akşam hazırlarım hep. Tatil için olduğunda 1 hafta önceden gezi planını yapmaya başlayıp yine son akşam eşya hazırlarım.

her gun nerede ne yemek yiyecegime, nereye nasil gidecegime kadar planlamadan hicbir yere gitmiyorum, 1 ay once falan planliyorum genelde. tripadvisor turu siteleri kullaniyorum.

iklimin cok farkli oldugu ya da uzun sureli bir geziye gidiyorsam alinacak ekstra seyleri onceden alirim ama genelde son hazirligi bir gun onceden yapiyorum. travel checklist diye google'da aratinca guzel listeler cikiyor, mutlaka listeyle bavul hazirliyorum, hazirlanma zamanini cok azaltiyor. bir de gideceginiz ulkeye spesifik olarak aratinca birinin yazdigi bir blog'a denk gelip hayatta akliniza gelmeyecek ama cok isinize yarayacak esyalar akliniza gelebiliyor.

Aslında çok uzun zaman plan yapsa da insan sonrasında genellikle emprovize takılmaya başlıyor, tecrübeyle sabit. Genelde vizesiz yerlere takılırım ama deport edilme korkusundan mı ne, konaklamamı erken hallederim. hostels.com, booking.com, bazen otelin maili. Ön araştırma biraz erken başlar ama genelde işten güçten fırsat bulup bavul toplamaya anca sonunda yetişirim. Genelde iklime göre bikaç tişört veya kazak, 2 pantolon, çamaşır-çorap, şarj, fotoğraf makinesi, varsa rehber kitabı, bir de kilitli buzdolabı poşeti içinde küçük şişe şampuan-duş jeli karışımı (hostellerde olmayabiliyor), traş kremi, permatik, seyahat diş macunu diş fırçası, 100 ml altı deodorant. Marketlerde bazen seyahat için küçük şişeli setlere rastlanabiliyor.

1 hafta once,
liste hazirlarim.
gideceğim yerleri 6 ay önceden hazirlamaya baslarim.

Son 1 hafta kala araştırmaya başlıyorum, 2 gün kala da bavulumu hazırlamaya başlıyorum.

Support group
Sponsor

intervention intervene'den gelir. yani bir olayi durdurup mudahale etmek. o isi genelde es dost yapar.

spesifik olarak Alcoholics Anonymous var. Filmlerde dizilerde paso bunu duyuyorum ben alkolikler için. A.A. meeting'im var falan diye kullanıyolar.

Almazlar büyük ihtimalle, yasal olarak zorunlulukları yok en azından.

Sadece ilk gunku iadeleri insiyatifle geri aliyorlar (gun sonu kapanisi yapilmadigindan). Onun disinda ariza harici almazlar

Hanım yokken almıştım, şimdi bıd bıd bıd :(

rica edersen alırlar. eski personeliyim o firmanın ve ben alıyordum. para iadesi olmaz ama sana 1 yıl boyunca kullanalabileceğin bir çek verecekler.

ister onu satarsın, 50-60 zarar edersin istersen de başka bir ürün alırsın.

sen git ve de ki; ben bu ürünün performansını beğenmedim, değiştirip başka bir ürün almak istiyorum. gerisine karışma. vatan'ın çok mağazası var birinde olmaz ise bir diğerinde illa olur.

aliskanlik

nick altıma yazılacak korkusuyla yaşamıyorum. zaten kimseye dalaşıp küfür etmiyorum. yine de manyak çatarsa napim yani. hayatım burdan ibaret değil.

Agresif konuşmam kimsenin bu sebeple bana saydiracagini sanmıyorum,keza biriyle tartışma cihetine de gitmedim. Ikincisi burayi 2. Hesap alacak kadar onemsemedim .2. Bir hesap alsam nolur almasam nolur yeterince dar bir ortam zaten .

sözlüğüde duyuruyu da fazla ciddiye almak gereksiz.

yahu ciddiye alın veya almayın. saçma sapan bir sebepten gelip aptal aptal konuşacak hakkınızda. bunu da sözlükte yapacak üstelik. insan ister istemez sinirlenir.

Bana bi tip dadanmisti savcilik falan diyince korktu tabii sonra abuk sabuk seyler yazmaya devam etti ama hakaret icermiyordu. Hatta bi entry'sinde kendine koyun dedi ehehehhe (duruyor sabirim o). Sonra da birer birer sildi simdi napiyo bilmiyorum

Kendisine burdan hatirlatayim vekalet verildi avukata :)

Ben su ara duyuruya girmek icin sozluke girmekten rahatsizim. Eskiden ne guzel direkt girebiliyoduk buraya. Bence bu daha buyuk sorun

Ben de sözlük yazarlığım onaylanmadan önce duyuruyla tanımıştım. Sonra yazarlığım onaylandı ama birlestirmeyi düşünmedim. Kaç yıldır böyle kullanıyorum. Bence de en mantıklısı bu.

Duyuru'ya ilk girdiğimde dışarıya açık olduğunu bilmiyordum valla. Sonra da devam ettim sözlük hesabıyla. Nick altıma yazacaklar, bilmem bişiler olcak falan hiç aklıma bile gelmez. Kim naparsa yapsın.

sozlukte isteyen istedigini yazsin, umrumda olmaz. coook uzun suredir girip kendim bir seyi ozellikle aratmadiysam (ki bu da sadece bilgi almak amacli olur), sozluge girmiyorum bile, nerede kaldi acip sacma sacma seyleri okumak.

duyuru'da da hesabim var mesela ama ben bunu kullanmayi daha cok seviyorum. ustelik bu hesabimi bilen cok fazla kisi var, ona ragmen cogu seyi bundan yazarim. taninmamak gibi bir derdim de kalmadi, gayet rahatim. taninmadan bir sey yazmak istersem duyuru hesabi kullaniyorum. ve buradaki insanlari da o kadar ciddiye alamiyorum acikcasi, isterse gelsin kufretsin, on sayfa destan dosesin umrumda olmaz. beni tanimiyor bile, onun ettigi kufru uzerime alinmam. ki kaldi ki, bana kim neden oyle bir sey yapsin. kimsenin dikkatini cektigimi bile dusunmuyorum.

ve ayrica 'bunu da sozlukte yapacak ustelik' derken sozluge bence gereksiz bir anlam yukluyorsunuz, belirtmeden gecemeyecegim. sozluk ne allah askina.

Ben de yillardir bu nickle girdigim icin sozluk hesabimdan hic girmiyorum. Girseydim de nick altima yazilmasindan cekinmezdim sanirim. Yazsinlar ne yazacaklarsa.

Bazen cok bos ve sikilmissam sozluk tarafinda ne varmis millet ne yazmis diye oradan girip bakiyorum.

önce cevap verene bakarım yanıda es var mı diye, sonra bakarım sözlüğe neler yazmış diye...

yazarsan bi referansın oluyor, ben şahsi olarak yazarları daha dikkate alıyorum; feyk hesap ya da troll olma ihtimalleri daha düşük oluyor.

Sözlük nick'imin altına yazsa ve gelse, söve saysa, saçmalasa ne olacak ki? "Sözlükte aptal aptal konuşacak" demişsin, bu benim için büyük bir şey değil; umrumda olan bir şey de değil. Alt tarafı bir nick. Ayrıca gidip adıma soyadıma doğrudan yazsa ne olur.

Et yemeyi birakan arkdaslarim mesela 6 ay sonra et yediklerinde midelerinin hazmedemedigini, etin tadinin da igrenc geldigini soylemislerdi.

Kebap ve lahmacun etinin içine kuyruk yağı koyulur biraz, lezzet vermesi için. Onu biraz fazla kaçırmışlarsa ondan olmuştur. Ben kuyruk yağını çok severim ama fazla yeyince banada aynısı oluyor.

kendiniz kuşbaşı alıp ocakta kısık ateşte pişirin. hiç zor değil. sadece arada bakmnak gerekiyor durumuna. inanın aradaki farkı göreceksiniz.

kebapçılarda kıymalı birşey yemeyin, etlerde başka hayvanlaarın oluyor genelde. koyun dana fln değil. bol baharatla bastırıyorlar hafif tad farkını.

soyaya alerjiniz olabilir. kebapçı ete soya karıştırmış olabilir, o yüzden söylüyorum, epey yaygınlaştı bu durum. bence kebapçını değiştir. et yiyeceksen kaliteden şaşmayacaksın.

kırmızı et yiyeceğin zaman kıyma değil de kuşbaşı ya da biftek tarzı parça et yemen daha sağlıklı olur, ne olduğunun az çok belli olması açısından.

Soya+1

donduracaksın mecbur. ayran yapıp içersin olmadı.

tatlılarda, kurabiyelerde, poğaçalarda, çorbalarda filan kullansan? buzlukta tadı iyi olmaz bence çıkınca.

ooo beybi. sarmasız bitmez o kadar yoğurt.

direkt yogurdu buzluga atmak yerine pogaca, kurabiye hamuru filan yapip atman daha mantikli bence de. siz yemiyorsaniz bile misafir gelince kullanirsin. hem pratik de olur :)

ne güzel diyorsunuz kek poğaça filan da o kek poğaçayı da ben yapıyorum canlar :( birer ölçü için bir su/çay bardağı hesabı ile kaç ölçü kek çıkar! o.O

@fraise hamur şeklinde saklama derken pişirip mi pişirmeden mi? ben pişirip atıyorum poğaçayı genelde ama pişirmeden daha iyi oluyorsa o yola gireyim

Yapıp hepinizi çaya çağıracağım ^.^

Çorba yapıp atsam murdar etmem değil mi? Eminiz?

hamuru pişirmeden hazırlayıp parti parti poşetleyip saklayabilirsin. başka çorbalar dondurmuşluğum var ama işin içine süt ve türevleri girince çekinirim o işten, belki zararsızdır ama bi bilen yazarsa öğreniriz :)

kurabiye hamurunu pisirmeden atabilirsin. birazini kakaolu birazini sade birazini damla cikolatali yap; at mesela. pogacanin da hamurunu yapip atabilirsin, lazim olunca cikartip ic malzemesini eklersin. senin yaptigin gibi de olur tabii.

yoğurt nasıl bitmez ya? yarım kilo yerim ben günde. 1 haftada bitirir tek kişi bence.

ikiye bölüp üstünü kapatacak şekilde zeytinyağı döküp hava ile temasını kesin. kabın kenarlarında küflenecek yoğurt bulaşığı kalmasın.

3-4 kg 1 haftada biter ya :)
ara öğünlerde falan kaşık kaşık yiyebilirsiniz bence. içine meyve falan da atabilirsiniz. ben her yemekle yoğurt yiyebilirim <3

corba +1 her ogun ayran cacik bi de

Soguk ayran asi corbasi var, yayla corbasi var
Bize de verebilirsiniz cok gidiyo yogurt hehehe

Yoğurt çorbası yapıp buzluğa at bence.

bir gun belirlesek, herkes kullanmadigi urunleri koysa buraya, nasil olur? kimler katilmak ister? her kosede dolandiricilar var gibi, verdigimiz seylerin tekrar satilmayacagindan, gercekten ihtiyaci olan birine gideceginden nasil emin olabiliriz?



----


emin olamazsin, muhtemelen ihtiyac sahibi birindense harbiden tekrardan satacak olan olucu birine gidecek. sonra arkandan ahah enayinin malini aldim 500 liraya sattim diye anlatacak. ne yazik ki.

Ben aslında bir aralar takas ya da bit pazarı zirvesi gibi birsey dusunmustum. Aynı aehirde olanlar bulusur yaparlar. Kargosu falan başka sehire göndermek zor olur

Ah ne güzel olur, kindlei bana versene ben de bogaziciliyim, okumanın önemli oldugu bi bölümde okuyorum, cok lazım:)))

Bòyle bi olusum olursa seve seve katılırım.

ben gelirim. güzel fikir.

ama unutmamak gerekli her yerde bir donanım haber ölücüsü vardır.

Boğaziçili kontenjanından +1 akdlgşhş

Benim de verilik eşyalarım var, bu tarz bi şey düzenlersek varım.

ne vereceğimi bilmesem de ben de gelirim, kitap falan verebilirim ya da bulunur bişiler, güzel fikir:)

güzel fikir ama ölücülere karşı çare düşünülmeli.
referans vs yada ne bileyim gerçekten ihtiyacı olduğunu göstermeli ve satmayıp arkadandan enayi demiyeceğini bilmeliyim.

Ölücü mutlaka olacaktır. Takas gibi şeyler ya da az da olsa fiyat vermek daha iyi bence.
Bizim evde babamın teknoloji merakından dolayı her şeyden ikişer üçer vardı. Sonra çocuğu okuyan çalışanlarına dağıttı hepsini. Çevrenizde vardır mutlaka böyle insanlar. Ben tanımadığım insana bedava vermeye çekinirim açıkçası. Kitap falan bedava veririm ama eve sığamıyoruz.

istenen fiyatın %25'i kadar bağış zorunluluğu getirilse kimseye koymaz herhalde?

bu tarz bir etkinliğin online olması dolandırıcılığa davet çıkarır bence. onun yerine istanbul/ankara/izmir gibi büyük şehirlerde buluşma ayarlansa daha sorunsuz olur bence.

Harika bir fikir! Bayıldım!

Ben de buradan çok şey aldım, işimi gördüm. Haftaya gündüz vakti buluşup bütün eşyalarımızı dökelim masaya, değiş tokuş edelim, ihtiyacı olana verelim, çekiliş yapalım, yiyelim içelim eğlenelim. Muhteşem olur. Mini bir zirve tadında olsun bence. Verebileceğim birkaç şey var. Herkesin evinde "ya bu atılmaz" dediği ama kullanmadığı şeyler vardır. Toplasın getirsin herkes, ortak hareket edelim.

Tüm organizasyonda sorumluluğu kabul ediyorum. Yeter ki yapalım.

istanbulda olup da kullanmadığınız ama "çöp" de olmayan işe yarar şeyleri okulumda öğrencilere ulaştırabilirim zira çalıştığım okul fatih'in gelir seviyesi düşük öğrencilerinin olduğu bir semtte ve meslek lisesi.

yani şöyle anlatayım, bir öğrenci benden usb klavye istiyor(takriben 15 tl) evde kullanmak için, ben de salak gibi 2 3 haftadır unutuyorum. Çocuğu her gördüğümde eşşek kafam yine unuttum diyorum. muhtemelen ailesinin durumu sebebiyle alamıyor, gibi.

siz getirseniz ya da kargola filan olursa daha çok sevinirim ama ben de yakın olan yerlerden gelip alabilirim. çocuğa ulaştırdıktan sonra size selfi yollarız artık. :)

verilik yerine takas olsa daha iyi olabilir bence de. Ya da @hayatbirfilm_basroldesensin gibi nerede çalıştığını bilebileceğimiz referansları olan kişilere de verilik yapabiliriz.

Freecycle gruplarında bir şey almak için önce bir şey sunmak gerekiyor mesela. Hep bana banacıların önüne geçecek bir yol gerek.

Online bişey olursa ben de katılırım. Güzel fikir.

ben zaten paso birilerine bişeyler veriyorum. garage sale tarzı yaparsak katılırım

ben katilirim guzel olabilir.
yer: ankara

Ankara'dan +1. Bana da takas olması daha mantıklı olabilir gibi geldi.

Benim bi Canon 500D var SD kart yeri bozuk sanırım yaptırıp kullancak olana kargosunu kitlemek şartıyla gönderebilirim.

kindle isteyip şimdi masraf yapmayayım diyerek almadım, her türlü kindle ınıza talibim.

ayrıca 3 ay sonra evleniyorum, şu an eskiden ailemle beraber yaşadığım evde onlardan kalan eşyalarla yaşadığım için milyon tane verilecek eşya çıkacak.

bir tane tek kişilik, bir tane çift kişilik(140lık) baza ve yatakları, 1 kitaplık, 1 şifonyer, 1 salon koltuk takımı, iki kitaplık dolduracak kitap, bir takım yastık yorganlar ilk aklıma gelenler.

izmirdeyim, ağustos ortasında/sonunda ev boşalacak şekilde ihtiyacınızı görürse ulaşabilirsiniz.

ben de katılırım. evde bizim kullanmadığımız ama ihtiyacı olanlara faydalı olabilecek çok şey var.

oo süper fikir, nerede buluşuyoruz?

bende de verecek bir sürü şey var kullanmadığım. kıyafet, kitap, klavye, krem filan. arasam ne biçim bi' sürü şey bulurum. pahada hafif olan şeyleri verelim gitsin bence, ama biraz daha pahalı şeyleri uygun fiyata satabiliriz.

bir de haftaiçi yapmayın, haftasonu yapın. :)

letgo.

ben de katılabilirim.

mekan istanbul

Bende katılırım, çeşitli bilgisayar ve elektronik parçalar vardı elden çıkartacaktım. İhtiyacı olana veririm gitsin - İstanbul

İzmirde katılacak olan varsa çeşitli kitaplarım var. Kitap değiş-tokuşuna ya da verilik kitaplarınıza talip olabilirim.

antepte olursa ben de gelirim.

Acikcasi ben duyuru uzerinde herkes vermek istediklerini yazar diye dusunmustum, bulusma gibi olacaksa organize edilmesi gerekir :( takas yeri gibi bir sey olur diye dusunuyorum bulusma olursa.

Kitle de sadece bulusmaya gelenler olarak kalir. Hem de uc bes farkli sey vermek isteyen onlari tasimakla ugrasacagina hic gelmez :(

Gorgulu her zaman iyidir ya.
Atasehir civarinda yok galiba subeleri ama olsun, getirirler yani.

@kuehkes viyaduk de getiririz dedi ama bi pasta parasi aliyolar getirmeye :p orayi da arayayim belki daha makuldur

degirmen pelit'ten daha ucuzdur, oraya da bakilabilir. ben pastalarini seviyorum :)

bir de beyaz firin var, oranin fiyatlari nasil ki?

Aslında gelebilsen, Acıbademde kukis var inanılmaz güzel pastalar yapıyor. Görgülünün pastaları da cidden lezzetli.

Kuğu pastanesi. Yer olarak Kamil Koç'un oralarda araç varsa yakın baya. Çeşitleri ve fiyat/kalite dengesi iyi.

Kukis'in adini duymustum galiba burda da subeleri var ona da bi bakayim hehhehe

belki biraz maliyetli ama, çöp öğütücü satın alabilirsiniz. En azından gıda maddeleri kokmadan öğütülüp suyla birlikte gider, poşet kullanmak zorunda kalmazsınız. Diğer kağıt vb atıkları zaten geri dönüşüme atacağınızdan sorun olmaz diye düşünüyorum

bence bunun en ortalama çözümü minimum alışveriş poşeti ile devam etmek. ben öyle yapıyorum. eve gelirken 2-3 farklı markete uğrayacaksam ilkinden büyük poşet alıp, gerisini de ona koyuyorum. eve gelince de çöp poşeti oluyor o.

diğer bir çözüm de doğada çabuk çözünen çöp poşetlerinden almak. örneğin makro marketin alışveriş poşeti o özellikte, 1 yılda unufak olduğunu gözlemledim.

büyük marketler artık doğada kolay çözünür poşet kullanıyor o açıdan içiniz rahat olabilir.

ben annemlere veriyorum. günde 4-5 kez çöp atıyolar galiba sürekli evde poşet eksik oluyor :D

Peki doğada çözünen poşetler içerik olarak doğaya zararsız mı?

ben italyada yasıorum hicbi market poset vermiyo istersen satın alıosun. tanesi 10c. kendi bez torbam var onunla gidiorum markete ve bu sayede 1 senede yuzlerce cop poseti kullanmamıs oldum cunku istda alır onları da cop poseti yapardım. ancak istda ben kagıtlarımı ayırır ayrı atardım kagıt copune. bunu yapabilirsiniz. camları da aynı sekilde. burda 4lü cop kovaları var evde. her copu ayrı atıyoruz sonra da ayrı alınıyo gunu var hepsinin. gercekten zor degil. siz de evde plastik-kagıt ve mutfak/yemek artıgı seklinde ayırabilirsiniz bence. cunku posetten tasarruf edip diger her seyi birlikte atınca pek de degisen bi sey olmuyo.

@slalom cop poseti yerine ne kullandigini anlamadim

Ben de coplerimi ayiriyorum ama organik olanlar icin bi poset sart sonucta?

@beetle kompost işi denendi ve zor olduğuna kanaat getirildi. Çok fazla koku ve sinek yapıyor, balkonda dahi olsa. Ayrıca komposta her şeyi koyamıyoruz.

Her gun cop cikarmak yerine birkac gunde bir, cop torbasini tamamen doldurarak cop cikarmak olabilir.

Ben kagit-cam ayiriyorum, markete de bez cantamla gidiyorum zaten. Ama cop poseti kullaniyorum ve poset tamamen dolunca atiyorum hep.

Sertifikalari vb yok mu? UV400 gibisinden

kotu yapmadin. marka olmasiyla camlarin alakasi yok, 300 lira verdiysen muhtemelen camlari kalitelidir. sordun mu alirken camlari nasil diye?

rayban alirken rayban yazisina para veriyorsun :)

Sordum sordum, sertifikaları filan var. Polarize özelliğini de test ettik hatta.

ben tahtakaleden aldım onu takıyom, sence sorun mu?

yıllardır 20 liralık gözlük takarım. hiç bir şey olmadı daha.

Hocu yakisan bir cerceve al, gec. Takilan cam apayri bir mesele, optikciye bagli. Ben cama cerceveden fazla para verdim mesela transition oldugu icin. Sonra cerceve kirildi, adamlar bana yenisini postaladi, ben de eskisini geri gonderdim filan (online gozluk satan bir sirketti). Takilma markasina, D&G cerceveler goruyorum mesela, hem bariz cirkin, hem de gozlugun yanina basiyorlar essek kadar D&G, damgali esek gibi geziyorsun.

Not: gunes gozlugu diyorsan polarize olmasi ve uv filtre olmasi lazim, onlara bak iste.

Victum, o 20 liralık olanları takınca ben mide bulantisindan duramıyorum mesela. Bunda öyle bir şey olmadı tabii.

Polerizeymis yuzunede yakismis tak gitsin moda markası vs olması gereknlmiyir illa

polarizeyse boşver markayı :D

yapboz.

Kanavice

sunlardan yapsın,hatta satsın :)
bi ara gidip incik boncuk alıp yapıcam ama fırsat bulamadım.cogzeller.
www.etsy.com

Kapadokya'nın en güzel zamanları Mayıs ayı, gezmediyseniz iyi bir alternatif.

kapadokya + 1

yurtiçinde vize istenen yer mi var?

kütahya demek isterdim efsane yerleri var ama malesef turizm adına hiç ilerleme kaydedemedi.
O yüzden kapadokya +1

@nrmnm yurtici "tercih" diye yazmisim. Sanirim buyuk harfle yazmam lazimdi

Bence karadeniz tarafları da olabilir.

www.babil.com

bu daha pratik geldi bana. ama e-kitap ftw.

linkini verdiğiniz ürün çok ama çok kullanışsız.

klasik basit lamba almak çok daha güzel.

Txhibo'dan aldigimdan memnunum

ben daha çok karanlıkta uzanarak okuduğum için en güzel tuz lambası ile rahat ediyorum, ergonomik bulursanız öneririm.

@passion, Evet bu daha güzelmiş.
@kurnaz, aynen vazgeçtim ben de.
@la noix, link pls?
@candanag, pilli ve ufak olsun istiyorum.

@foma mobilden bakamiyorum ama tchibo.com.tr ye girip tepede arama cubuguna kitap okuma galan diye yazarsan cikar bence. Bulamazsan aksam bilgisayara gecince atarim

@la noix, bulamadım ama akşama kadar bekleyemem. yine de sağol.

www.tchibo.com.tr
www.tchibo.com.tr
www.tchibo.com.tr
www.dr.com.tr

Algidanın küçük kırmızı kutuda maraş bilmemnesi var ya, onu beğeniyorum ben.

hakmar marketlerde satılan bir maraş dondurması var, markasını hatırlayamadım. onun içine ceviz parçaları atıp yiyorum. en sevdiğim bu.

Pado dondurmayi seviyorum. Hangi markette var bilmiyorum.

maras+1
marketteki hangi marka dikkat etmiyorum, algidadir herhalde. madonun dondurmasi cok guzel.
ben de dondurmanin her cesidine bayilirim aslinda ama market dondurmalarinda meyveli dondurmaya katlanamiyorum mesela, cok kotu oluyor ya. sadece maras ve belki cikolatalilari yiyebilirim.

bir dondurma delisi olarak lera fresca'nın tahinli cevizli dondurmasını ve çikolata parçacıklı hindistan cevizli dondurmasını çok seviyorum.Onun dışında movenpick'in tiramisulu dondurması bir şahane. bu markalar genelde büyük marketlerde oluyor.Carte dor'un da yeni çıkan kış güneşi adlı dondurmasının cappuccinolu kısmı çok güzel, ama karamelli ve kaymaklı kısmı bana çok şekerli geliyor,yine de cappuccinolu kısmı için dayanamayıp alıyorum.

Dondurma delisi bir arkadaşım bayıla bayıla ben&jerry's yiyodu, türkiye'de de vardır heralde.

Ben dondurmayı çok aramam ama yiyeceksem limon & karadut & vişne gibi daha ekşimsi olan meyvelileri seviyorum. Bunun haricinde @cikis yolu'na katiliyorum, aklımda kalan lera fresca'nın tahinlisinin cidden çok güzel olduğu. Ben bile çok sevmiştim.

AOÇ'nin dondurmaları fena değil.

Egedondo diye bir marka var, padişah rüyası diye bir çeşidi var. Beğenmiştim.

Bunun dışında tabii ki kesme dondurma. Tadı apayrı.

Sevdgimi de soyledim zaten:) Lera fresca'nin soyledigim cesitlerini seviyorum. Ayrica tropik meyveli olanlari da severim.

lera fresca iyidir.

Dünyada evet DÜNYADA yediğim en kaliteli dondurma Kütahya'da yediğim dondurmadır.
Tahinli ve bigbabol luyu çok severim.
İstanbulda meşhur olan yaşar usta en iyisi derler. Yedim kötü bulmadım.

Stavro en sevmediğini sormadım ki en sevdiğini sordum.

Dondurma sevmiyorum ama arada canım çekince AOÇ'nin sade dondurmasından alırım, tadı epey güzel.
Onun dışında aromalı dondurmaları hiç sevmem, bi tek sade. Arada bazen de böyle açık bi yerden top dondurma falan alınca varsa kavunlu.

Hazir dondurmalarin hepsinden tiksindim. Bu benim icin gercekten cok zor bi durum cunku dondurma bagimlisiyim. Maras idare eder ama onda da plastik tadi geliyor bana. Tatbak'in dondurmasi fena degildi gecen sene yemistim ama tiksinti yeni basladi. O yuzden simdi yesem ondan da tiksinirim :p

Bolulu hasan usta frna degil.
Ben evde senin de bildigin buzluk muzu dondurmasi yapiyorum kakao koyup. Idare ediyor

Yolun alanya'ya duserse mutlaka turkmenoglu dondurma ye

Alanyada turkmenoglu çok güzel ama sütçü imamın dondurması muhteşem. Başka yerde şubeleri var mi bilmiyorum.varsa şiddetle tavsiye ederim.

şu kahve dünyası'ndaki fıstıklı kupakup süper bir şey ya.

korkuteli yanık dondurma. ama nur pastanelerinden olmayacak.

-mis'in maraş dondurması var şok marketlerde (kabı şeffaf olan) marketten alınabilecek en sevdiğim bu.
-biraz pahalı ama magnumun 6'lı paketi

genelde frambuaz çilek gibi kırmızı meyveli dondurmaları severim. kartdorun orman meyvesi rüyası ve elmalı tart rüyası güzel. kornet olarak da frambuaz vanilya çeşidini çok severim. mekan ismi de olur demişsin. çanakkale kordonda eden pastanesi var namı almış yürümüş zaten. külahını dükkanın yanındA yapıyorlar külahını alıp dondurmaların önüne geçip seçtiklerini koyuduruyorsun. ben hayatmdaki en güzel dondurmayı orada yedim. yolun düşerse mutlaka git.

her yerde bulunabilenler arasında en sewdiğim "algida frigola"

Moda Ali Usta Bademli

Gidip marketten satın almaya geldiysek:

Carte d'or kurabiyeli vardı bir ara o iyi. Cheesecake fena değildi. Brownie de iyi.

Mis'in dondurmaları güzel. Süt tadı geliyor.

Gordum ben de, ilk bas katil araniyor olunca baslik, birini oldurtecek, kiralik katil ariyor gibi bir sey sandim. Oha! dedim. Haklisiniz, bir de burasi anonim oldugu icin, soyleyen kisinin dogru soyleyip soylemedigini, guvenilir olup olmadigini da bilemeyiz.

doğruysa bir anlık öfkeyle açılmış olması muhtemel.

dezenformasyonsa eğer ben almayayım.

görmedim o duyuruyu ama sahiden çok acayipmiş. hayatta itibar etmem öyle bir ilana/duyuruya vs., çünkü birine kızıp onu karalamak çok kolay internette.

Gördüm, görür görmez duyuruyu kaldırdım. Herhangi birini hedef alıyor olabilir.
Halihazırda bahsettiği durum mevcutsa zaten kolluk kuvvetleri de adli birimler de konuyla ilgileniyordur. Burası yeri değil, o yazının paylaşmasını talep eden meslektaşıma da hayran(!) kaldım.

öldürüldüğünü söylediği arkadaşının adını arattım internette.çünkü kafasına sıkılarak öldürüldüğünü ve 550 bin lirasının gasp edildiği yazmıştı.ama hiçbir şekilde internette bi haber yoktu.

bana kalırsa haber değeri taşıyan bir şeydi bu.ama yalan söylüyor böyle bir şey olmadı diyemem.sadece şüpheli yaklaştım olaya.

@pheno ev alım satımı yapmak için tapuya gidiyorlarmış.

@pheno 75 lira için bilmemkaç yaşındaki kadının gasp edilip, tecavüz edilip boğulan bir ülkede yaşıyoruz. 550 bine sülalesini bile öldürürler

Bence belcika'dan bulmaniz daha iyi olur. Airbnb vs gibi yerlerden uzun sureli rez yapabilirsiniz. Sonra da iptal edersiniz (refund olayina dikkat)

Buyuj ihtimal konsolosluk uzerinden basvuracaksinizdir (araci kurum olmadan) o nedenle en guzel bilgiyi orasi verir

Sozluk'e konsolosluk calisani icin bir sorun bence

tabi öncesinde bir kan tahlili ile hepatit a ve b değerlerinize baktırın.

Hepatit a için, Türkiye gibi pis bir coğrafyada yaşayan bir çok kişide bağışıklık kazanılmış çıkıyor zaten

B'yi nasıl ücretsiz yapıyor ya, aşıyı da mı kendisi veriyor?

Evet tabi baktırmayı yazmamışım :)
Yıllardır dışarıda yiyen biri olarak bende çıkmamıştı şükür..

Evet b'de ve tetenosda aşıyı kendisi veriyor..a'yı siz alıyorsunuz gidip vurduruyorsunuz..ben onu özelde yaptırcam ama,özel eğitim gerektiren bi aşıymış galba

@lcha valla biz sinifca baktirmistik unide pozitif cikan 4 kisi vardi 60 kisi icinde. Eskisi kadar sik degil yani

bu lisede yapıp üniversitede tamamladıkları, 2 ya da 3 defa yapılan Hepatit B aşısıydı değil mi?

Sağlık ocağı hepatit b aşısını sadece aşı takvimi kapsamındaki bebeklere ve mesleği gereği hastalık kapma riski taşıyan kişilere (hemşire, doktor, laborant vs) ücretsiz yapıyor. Yani aile hekiminin bana verdiği bilgi bu idi.

Yok hepatit b herkese yapılıyo,ben o kapsamlarda değilim ama yaptırdım @kibritsuyu

@rodri tetenos da olabilir o bilmiyorum

Hepatit B risk grubundakilere ve bebeklere ücretsiz.

Hepatit A sadece bebeklere ücretsiz.

Özel eğitim falan gerekmiyor. Eczaneden alıp herhangi bir sağlık kuruluşunda yaptırıyorsunuz.

Genç nesilde Hepatit A geçirmiş olan çok az.

Bizim burda b yi herkese yapıyorlar,enteresan..

Hepatit B ücretsiz vuruluyor. Aile sağlık merkezinde vuruldum Geçen Mayıs ayında başladım ve 5 kuruş vermedim. Son dozu da Ekim'de vuruldum. Tutmuş mu diye bile baktırdım üstüne :)

Hepatit a bağışıklığım çıktığı için vurulmadım. Arkadaş negatif çıkınca doktor "eminönünde bi çay bile içmedin mi?" diye alay etmiş.

@cigerdelen Hı? Bu fikirlerinin bilimsel temelini biraz açar mısın?

ben canım acayip sıkıldığında tanımadığım insanları, dışarı bira içmeye davet ediyorum. 3 - 4 kişiden 1 tanesi kesin kabul ediyor. hem biri ile tanışmış sohbet etmiş oluyorum hem de kafa dağıtıyorum. bir çok arkadaşım oldu öyle.

Pola, hadi gel bir şeyler içelim diyen bir çok arkadaşım buralardan tanıştıklarım.

Farklı tarzlarda şarkıları söyleyip kaydetmek, sonra dinleyip silmek.

Ben mesela sahilde bisiklete binerken halısahadaki maçları seyrediyorum, sonra sahaların girişlerindeki kapıları sürgülüyorum.

Biten şeyleri atmaktan ben de mutlu oluyorum, sonu gelmeden çöpe atmak yerine bitirebilmeyi başarmışçasına, param boşa gitmemiş gibi hissediyorum.

Onun dışında nevresim değiştirmek. En geç 3 günde bir değiştiriyorum sırf bu yüzden :D

dondurma yemek

Bu hafta sonu bisiklet kiralayıp sahil ve plaj boyu gezdim, uçurtma uçurdum. Böyle mutluluk var ama bu da çok sağlam bir mutluluk. Bunu yaz bitene kadar yaparım rahatlıkla, uçurtma her seferinde olmasa da arada keyifli oluyor. Ekim'den sonra imkansız hale geliyor. Yapmayı sevdiğim daha minik şeyler biten şeyleri atmak çok zevkli geliyor bana. Bakım yapmak, ağda gibi şeyler kuş kadar hafif hissettiriyor. Bir de tabaktakilerin önce kötülerini yiyip yavaş yavaş en iyilerine gelmek, o en iyiye yaklaşınca çok hak etmiş gibi hissediyorum.

Kendime bir şeyler ısmarlamak :)

Mutsuzsam mutsuz oluyorum ben. Mutlu olmaya çalışırsam daha da mutsuz oluyorum çünkü. Mutsuzken sakin kalmaya çalışıyorum. Öyle hoşuma giden, aniden modumu değiştiren küçük bi şey gelmedi aklıma. Yok sanırım.

geçen gün ana ekranı açık unutup yanlışlıkla telefonuma dokunmuşum, whatsappla instagram yer değiştirmiş, uygulamaların hepsinin yeri bir sıra kaymış. sonra whatsapp için telefonu açtığımda bir garip oldum, böyle anlık bir heyecan geldi 'allah allah whatsapp burada değildi?!' diye. sonra fark ettim ne olduğunu ve iki gündür böyle kullanıyorum, değiştirmedim. hala her açtığımda gözüme farklı geliyor ve ilk seferki heyecanı yaşıyorum jasjhahah. ay çok mutlu oldum kendi kendime. böyle bir şeye mutlu olacağımı bilsem çok önceden yapardım. benim için de şok oldu. hehheh:D

Evde biseylerin yerini degistirmek, yenilige alisana kadar gozume hos geliyor. Ya da cekmece dolap vs duzenlemek. Esyalari duzenli uyumlu gormekten haz aliyorum gecip izliyorum dolabimi veya cekmeceyi. Bir de tanimadigim birine yardim etmek.

farklı yerlerde yatmak (yerde, koltuklarda ya da başka bir otel odası yatağında vs), dışarıda uyumak (parkta, plajda, bankta vs), sabaha karşı dışarıda bulunmak, bir sokak köpeğiyle münasebette bulunmak, farklı saatlerde işe gitmek ya da işten ayrılmak. ayrıca kedinin yatmak için tuhaf, yeni yerler keşfettiğini görmek de acayip hoşuma gidiyor. bir de kampta gece hacet gidermek büyük bir iş başarmışım, böyle bir doğa insanıymışım gibi hissettiriyor. o da favori hislerimden.

sesli bir şekilde şiir okuyup kaydedip daha güzel okumaya çalışmak

ben seyahat planı yapıyorum. gidemeyecek olsam da yapıyorum. booking.com'da otelleri hostelları falan araştırıyorum, bütçe planlaması yapıyorum, çantama koyacaklarımı listeliyorum, gideceğim yer ile ilgili araştırma yapıyorum, orada konuşulan dillerde birkaç kelime öğreniyorum, sonra tekrar bakıyorum otellere vs. peki sonuç olarak ne oluyor? bir yere gidemiyorum. neden? çünkü para biriktirebilme gibi bir yetim yok, aptal saptal şeyler alıp borç açıyorum başıma. ama olsun, seyahat planı yaparken kafam dağılıyor. kendimi o şehirlerde yürüyormuş gibi hissediyorum, içimi bir mutluluk kaplıyor. hem belli mi olur, belki bu planlar bir gün işe yarar, bu yaz olmasa da belki seneye giderim :)

saati tahmin etmek.

bulunduğum ortamda saatin kaç olduğu merak ediliyorsa "dur bakma" diyerek bikaç saniye düşünüp olabilecek en doğru şekilde tahmin etmeye çalışıyorum. dakikası dakikasına tutturduğum çok olmuştur, en son bugün 3 saniye ile doğru saniyeyi kaçırdım.
i723.photobucket.com

Cisimleri atese vermek:)

Oje sürmeyi çok seviyorum. Kendime bakmak iyi geliyor sanırım.

Bisiklet sürmek kendimi cok özgür hissettiriyor.

Boya yapmak. Sırf bu yüzden geçen yazı abuk sabuk bir sürü şey alıp boyayarak geçirdim. Yer kalmayınca yarısından fazlasını atmak zorunda kaldım. Renklerle oynamayı seviyorum.

kendi yaptığım birşey aklıma gelmedi ama annem gece yürüyüşe çıktığımızda suratında çocukcu bir gülümsemeyle yollardaki babaların üzerlerinden atlar.

Pilates topunun ustunde ziplaya ziplaya mutfaga nasil gidildigini lutfen biri bana aciklasin:)

çöpe bir şeyler atmak, kendime ödül olarak ot içmek. başga yog :(

Ben sıkılınca esneme hareketleri yapıyorum. Canımın yanması çok hoşuma gidiyor.

Evde bir yıldır kullanmadığım şeyleri bulup çöpe atmak. Kafamdaki sorunlarımı da atıyormuş gibi hissediyorum.

Makyaj yapmak. Sıkılsam gecenin bir yarısı da olsa makyaj yapmak için kalkarım ya. Bir sürü şey denerim sonra siler uyurum ahahs.

Kahve öğütmek.

kpop açıp kedinin patisiyle tempo tutturuyorum, halay çektiriyorum.

www.youtube.com

köstebek kurabiye +1
buna ek olarak google map'te gezinmek. büyükşehirler, gidemediğim yerler öncelikli ama özellikle kırsal alanlarda streetview mükemmel oluyor.

him biten seyleri atmak +1 turdesleri birlestirmek, ayni kaba koymak :)

googlelamak, daha sonra yapmak uzere bir seyler ogrenmek, DIY seyleri

aliexpressten ivir zivir bir sey almak

Yok.

Biz kalkıp gidiyoruz. Kimse olmayınca ders de işlemiyor.

sınıfın 400 kişi olduğu yerde kalkıp git ama 30-40 ise, stajer ve intörnken çektirirler :)

Geç kalacağını haber verdiyse beklemek durumundasınız. Ama habersiz bir şekilde atıyorum 1 saat geç kalır, o zaman gidebilirsiniz. Ha adam yine yoklama alabilir. İtiraz edebilirsiniz gidip gelmeyeceksiniz sandık vs diye. Akademik çalışanım ve bildiğim kadarıyla bu konuda ders düşme gibi bir durum söz konusu değil.

Lakin bunların ötesinde direkt şikayet edin rektörlüğe ya da dekanlığa. Okulun Facebook ya da Twitter sayfası varsa hatta oralara yazın şu şu hoca geç geliyor diye, anonim yazma şansınız varsa anonim yazın daha iyi olur. Dikkate alınıyor böyle şeyler. Akademide herkes birbirinin kuyusunu kazma peşinde olduğu için şikayet olunca ovvv diye ayaklanıyor millet.

@la noix Stajda yapıyorlar. 10-30 kişi arası. Temsilciler aracılığıyla söylüyoruz ama geri bildirim formuyla yazın diye ısrar ediyorlarmış dekanlıktan.

@buff Yazılı olmazsa işlem yapamayız illa sistemden iletin diye ısrar ediyorlar. Topu öğrenciye atıp hocalarla bizi karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar. Dekanlık da gayet iyi biliyor kimlerin geç kaldığını yoksa.