Taksiyi çağırırken de köpek taşıyacağını belirtmen gerekiyor ayrıca. Yıllardır ben de köpek besliyorum, ama nasıl bazı alanlarda saygı bekliyorsak, sevmeyen insanlara da saygı duymak gerekir.

neden köpek besleyen sevmeyene saygı duymak zorunda ama besleyene saygı gerek görülmüyor? çocuk sevmeyen de bir sürü insan var mesela, toplu taşımaya bebek de almasınlar o zaman, çocuğuyla bir yere gidecek olan taksi tutsun...

ondan değil de belki astımı, tüye alerjisi olanlar olabilir

Marmaray ve kaldırılan banliyo trenlerinde kutu ile taşınabiliyordu sanırım.

Edit: şehir hatları vapurlarında da kafesle OK.
www.sehirhatlari.com.tr

Yani havlamasını kontrol etmek çoğunlukla güç, ne kadar tıraş ettirirsen ettir mutlaka tüy döker, bazı köpekler düzgün beslenilmediği için koku yapar vs vs. Biri bir laf etse köpeğime dışarıdayken, o zaman bambaşka tepki veririm. Ama toplu taşıma araçları gibi halka karışılan yerlerde kim ne dese haklı bence.

Ayrıca bir de 500T gerçeği var ki akbil basarsan koyun bile taşırsın :)

eksisozluk.com

tamamen şoföre kalmış bi durum. kimisi bi şey demiyor, bazen de gerizekalı yolcular laf ediyor.

alerjisi olanlar bi zahmet artık ilaç mı ne kullanıyosa yanında taşısın. böyle bir şey için yasağa gerek yok. ingiltere'de bazı restoranlar hariç her yere evcil hayvanla girilebiliyor, hiç de soruna yol açtığını görmedim, nedense türkiyede problem oluyor sadece.

@balık yine bebek örneği vereceğim, ağlamasını kontrol edemezsin, tuvaletini tutamaz kötü kokar.
bir de 15 20 dk maksimum 1 1.5 saatlik yolda astım hastasını rahatsız edecek kadar tüyü hangi köpek dökebilir allah aşkına?
alerji de çok fazla şeye karşı olabilir, neden sadce tüye alerjisi olanlar için bu önlem?

sizce gerçekten mantıklı bir uygulama mı bu?

bebekle köpeği bir mi tutuyorsun yani?
ama o benim kızım/oğlum :(( diyeceksen hiç girme o tarafla. diyelim ki girdin benden karşılık bekleme.

@nescafe ailesi olmayan insanlara verebilecekleri rahatsızlık açısından birler.

Ben ankarada bir kaç kere dolmusa bindim, henüz bir şey diyen olmadı. Gerçi benimki küçük terrier ve kucağıma alıyorum. Uslu bi de havlama vb. yok. Ayrıca şu bebekle köpeği bir tutma sacmaligina girilmesin, senin için çocuğun neyse bazısı için de hayvanı o.

Pet taksilerle tasiyabilirsiniz normal taksiler de almaz maalesef.

@ayikiz biz de ankara'dayız ama benimki 40 kilo bir labrador... binmek için şansımı denemeye bile cesaret edemedim kavga etmemek için, zaten sokakta yaşlı amcalardan "ananızın işini yapmazsınız ama bayılıyonuz köpek gezdirmeye" diye laf yemekten doldum, taşmak üzereyim. muhitimi seveyim.

@kegums çünkü taksi şoförünün de astımı olabilir, bu da buna yönelik bir uygulamadır kesinlikle yüzdebimilyon.

ilk köpeğimi sahiplendiğimde kutunun içine koydum, ankara metrosuna bindim.

güvenlikler düdük çalarak koşmaya başladı, elinde telsiz suratında meymenetsiz bir ifadeyle içeriyi süzen insanlar belirdi, metro aniden kapıları kapattı, vızladı ilerledi.

adamlar yavru köpeği bomba sandılar amk o günden beridir taşıma kafesi kullanırım.

öte yandan ne bileyim eryaman otobüslerinde bir çok kez yavru kedi köpek taşıdım ettim, bahçelide otururken de aynı şekilde, metroya da bindim defalarca ama bu biraz suratındaki 'ne var lan' bakışı ve köpeğin tehlike oranıyla alakalı sanırım.

kucağında yavru sokak köpeğiyle dolmuştaki koltuğa oturan göz altları mosmor, salaş tipe kimse 'vay efenim sen ne yapıyorsun' diye soramıyo gibime geliyo biraz.

şöyle söyleyeyim: sen 100 metre ötedeki bebeği görüp yolunu değiştiren adam gördün mü hiç?

adam höt dese köpek kaçacak ama karşısında godzilla var gibi korkup, kaçıyor.

@himmet dayi ya korku geçerli bir sebep mi? korku nedensiz bir şey, insanlar pek çok şeyden korkabilir, çikolatadan korkan adam tanıyorum mesela ben. "aman vatandaş korkmasın yazık" diye yasak mı konur.

Bir bebek asla gidip başka bir insana saldırmaz, canına kastedecek bir davranışta bulunamaz. Köpekler için aynı garantiyi vermek imkansız. Sahip olduğum köpek saldırmaz desen bile bugüne kadar olmamış olması bundan sonra olmayacağı anlamına gelmiyor.

Bu açıdan mantıksız bebek / köpek karşılaştırması.

Simdi insanlardan saygi bekliyosak onlara da saygi duymak zorundayiz. Ben mesela kopegimle taksiye binmeyi tercih etmem cunku belki benden sonra takim elbiseli bi adam binicek uzeri tuy olucak, veya guzel bi elbiseli bayan binicek uzeri tuy olucak. En kisa sekilde tiras etsem bile tuy dokuyor iste bu onun dogasi yapilacak bir sey yok. Astim da olabilir alerji de olabilir veya korkuyor da olabilir hepsi olabilir o yuzden taksicilere, otobusteki insanlara saygi duymak gerek. Arabaya kopek bindiyse sonra ic yikamaya veririm arkadaslarin uzerine tuy gelmesin diye bunlari dusunmek gerek. Maalesef herkesin kendi arabasi olmuyor tabi bu durumlarda da pet taksi kullanilmasi daha dogru hem de yasanabilecek bir kazada hayvanin can guvenligi daha iyi saglanmis oluyor.

bir ara mevzuatlara göz gezdirdğimden dolayı biliyorum; ne yazık ki türkiye'de küçük ırk köpekler (mevzuatta süs köpeği olarak adlandırıyorlar) haricinde köpek taşıyamıyorsun toplu taşıma araçlarında. küçük ırk köpekleri ise kafesi olmadan da taşıyabilirsin tasması olduğu sürece. bunun dışında insana zarar veremeyecek olan her türlü kafes hayvanını da taşıyabiliyorsun tüm toplu taşıma araçlarında. şehirden şehire yönetmelik değişiyor gerçi ama bu madde değişmiyor. tamamen görevlinin-sürücünün keyfine kalmış durumda yazdıklarım haricinde olanlar bu yüzden.

ticari taksiler için de, kafes hayvanlarını istediğin gibi taşıyabilirsin ve taksiciler geri çevirme hakkına sahip değiller seni ama ticari taksi yönetmeliklerinde geri kalan tüm hayvanları reddetme hakkını tanıyorlar bildiğim kadarı ile taksicilere ne yazık ki.

bu arada tekrar altını çizmek isterim: köpeğiniz ufak ırk ise (süs köpeği) istediğiniz gibi, taşıma kabı olmadan da, tasmalı ve kucakta olduğu sürece taşıyabilirsiniz taksi haricinde her yerde. almak zorundalar. astım gibi bir özel durumları olmayan "köpek sevmeyene saygı"cıların dedikleri ile kaldıkları yegane nokta bu ama maalesef.

pet taksi mi? toplu taşımada diye sorulmuş, normal taksileri de geçtik pet taksi mi öneriyoruz?

sarhoşken normal taksinin ücretini kaldıramayacağı için insanlar sarhoş olarak araba kullanıyor, yakalanmayı falan riske ederek. pet taksi önce düzgün fiyat vermeyi öğrensin, sonra kullanılır.

@cakabo senin düşünüp başka kimsenin düşünmediğini varsaydığın durum için bu konuda normal bir işleyişe sahip yerlerde zaten uygulama hayvanların taşınabilmesi ancak ağızlık ile taşınmaları yahut taşıma kafesine konulmaları yönünde.

Hayvanları insanlardan daha fazla seven birisi olarak şu an Türkiye'de maalesef ki bu yasağa pek karşı çıkamıyorum. Almanya'da yaşıyorum ve burada herkes köpekleriyle geziyor, tasmalı hatta tasmasız metroya otobüse bindiriyorlar ve köpekler insanlara tehdit unsuru olabilecek hareketleri geçtim, havlamıyorlar bile, bir köşeye geçip yatıyorlar araçtan inene kadar, çünkü hepsi inanılmaz eğitimli. Türkiye'de insanlar o kadar sallamıyorlar ki köpek sahibi olmayı (sözüm meclisten dışarı, biliyorsunuz nasıl insanların da köpek sahibi olabildiğini rahatça), eğitim falan hak getire. Birisine gerçekten saldırabilir köpekler. Hayvanlar için doğru dürüst bir eğitim mekanizması olmadan maalesef bu yasaklar gerekli diye düşünüyorum. Kurunun yanında neden yaşı da yakalım derseniz haklısınız sonuna kadar; ama denetim sağlamak nasıl olacak ki?

toplu taşımada börek olur da köpek olmaz mı

kopek binmis arabayi bile temizlemeyen firmalar var, mesela Umitkoy'de seyir kafe'nin yanindaki yer. biz aslinda almazdik arabanizi bilseydik kopekli oldugunu dedi bana.

kopek pis bile olsa otobuste size bulastiracagi sey kir olabilir. toplu tasima yerlerinde, insanlara virus bulastiriyorsunuz. ben daha hic toplu tasimada, hastaligim kimseye bulasmasin diye maske takan kisi gormedim. ama konu kopek kili olunca herkes ne kadar titizlik tasliyor. kopek kili da nasil oluyorsa sadece Turk'lere zararli heralde.

eminönü'nden trenle, metrobüs ile zeytinburnu'ndan küçükçekmece'ye götürmüşlüğüm var. hem de 6 aylık orta boy bi golden retriever'dı.

mandalina

Fındık, badem, günkurusu, vb. bunlar zararsız gibi ya da daha az zararlı gibi. Belki azıcık patlamış mısır, normalde bir bardak patlamış mısır veriyorlar ama mısırlar da GDO'lu işte.

eti form pirinç patlağı.

corn flakes al. çatır çatır yersin hem çenen yorulur hem de kalori almazsın. tabi gidip ballı çikolatalı falan alma. en fazla kendinden tatlı olanları al yeter. (tam tahıllı)

Elma ve bilimum meyve.

aychovsky +1, abartmamak şartıyla çerez ve kuru meyve.

tuzsuz ve taze kuruyemiş,
kuru erik, kuru kayısı

abartmadan ve klavyeye kırıntı dökmeden...

www.eksiduyuru.com

domates.

Gün kurusu kayısı arasında çiğ badem

Kuru incirin içine ceviz koyup yiyin.

yeni atıldılarsa oraya bölgeye daha uyum sağlayamamışlardır, zaten genelde 15 köpeklik sürü halinde kalmaya devam edemezler yemek kaynakları sınırlı olduğundan 1 aya kalmaz hepsi yemek bulabilecekleri farklı sokaklara farklı mekanlara yayılır. şikayet etmeyin bence, benim gönlüm el vermez yani küpeli ve aşılılarsa şikayet etmeye. karşılaştığınızda yere bir avuç ucuz mama atarsanız onun derdine düşerler sizin köpeği umursamazlar sanıyorum, zaten 1 aya kalmaz 1 ya da 2 tanesi kalır onlar da mahalleye uyum sağlar sizin köpeği görmeye alışır.

şikayet edemem zaten, şikayet giderse uyutulurlar muhtemelen, dayanamam böyle bir şeye. mamayı deneyeyim de işe yaramazsa diye korkuyorum, oğlum bi kez daha böyle bir saldırı yaşarsa nasıl etkilenir bilmiyorum (daha önceki ailesi tarafından ormana atılmış ve oradaki köpekler tarafından paramparça edilmiş, şu an bile yüzünün ortasında. burnunda vs yara/dikiş izleri var zaten) aralarındaki erkeklik tartışmasıysa (bana öyle geldi) pek kabulleneceklerini sanmıyorum oğlumu ama.
korkuyorum bir şey olacak diye, ödüm kopuyor.

köpekkaçıran kullansam benim oğlanın tasmasını sıkıca tutup, olur mu? yoksa çok mu rahatsız eder kafka'yı da?

kendi köpeğinizi sakinleştirmeniz gerekiyor öncelikle ve de köpeğinizi bununla beraber zor durumda bırakmamanız da gerekiyor, kucağınıza almayın örneğin. kayışını kısa tutun köpeğinizin ve yakınınızda tutun. köpeğinizden önce siz sakin olun; siz tedirgin olursanız, köpeği çekiştirirseniz, köpek tedirgin olup savunmaya geçecektir elbette. kendiniz sakinleşin, köpeğinizi sakinleştirin ve karşıdaki köpeklerin sizi tehdit algılamasını sağlayacak şeylerden kaçının. rahat olun, yavaşca yürüyün, esneyin, vesaire. köpeklere doğrudan bakmayın, tehdit etmiş olursunuz.

gene hırlamaları saldıracakları anlamına gelmez. caydırma girişimi büyük olasılıkla yaptıkları; saldıracak olurlar ise beden dillerinden anlarsınız zaten.

gene yolunuzu kestiklerinde haraç verir gibi ödüllendirmeyin elbette, ama sakinleşince mama verebilirsiniz. iyi ilişkilere yol açar.

kaçmaya kalkışmayın ve de. köpek onlar; hem ani hareketler ve koşmalarda karşıdaki köpekler için tehdit algısı yaratıyorsunuz, hem de köpeklerden kaçamazsınız isteseniz de hakeza köpekler ortalama saatte 28 ila 49 km hızla koşarlar, nasıl kaçacaksınız?

yeterince sakin olup, köpeğinizi sakinleştirip, aranızı iyi tutarsanız, ileride köpeğinizle sosyalleşebilirler bile.

köpeğim 40 kilo ve bir boğa gücünde, beni çektiği zaman otomatik olarak köpeklerin arasına giriyoruz. yani o durup beklese ben sakin bir şekilde dururum da, o ısrarla köpeklerin arasına çekiyor beni kendisiyle birlikte. ben çekiştirmedim köpeği yani o beni çekti ben karşı koydum sadece. yoksa köpeklerin arasına giriyorduk ki kavgaya kalkışırsa sonumuz hiç iyi olmazdı (obez ve hımbıl olmasına bakmadan rotta bile kafa tutan bi yaratık zaten kendisi)

kaçmak da şöyle, depar atmadım tabi ki kaçmak için:) bizim apartmanın hemen önündeydik zaten ve apartman girişine gelmiyorlar köpekler, oraya girmeye çalıştım.

olabildiğince köpeği kontrol etmeniz gerekiyor madem ki. yani, tasmasını kısa tutun, olabildiğince durdurmaya çalışın ve köpeği olabildiğince sakinleştirin. yani elbette diğer köpeklerin arasına girer ise, karşı taraftakiler karşılık vermeye kalkışacaklardır. durmasını ve sakinleşmesini sağlamanız gerekiyor.

bu sabah kafka sözümü dinleyip durdu ve ben de köpeklerin derdini anladım. yeni yavrulamış bir dişi var, o bizimkinden ürküp uluyunca geliyormuş öbürleri. mümkün olduğunca onu korkutmadan geçtik eve...

Bahçeye falan salmayın, sokaklar kedi dolu zaten, bir 6 tanesine daha sebep olmayın. Kısırlaştırın. Doğasını bozmak falan değildir bu, ev kedisi ve şehirde yaşıyor, Masai Mara'da değil. İnsan ve kedi arasındaki tarihi etkileşimi yok sayamayız, biz evcilleştirdik süreç içinde, biz kısırlaştırıyoruz nüfusunu kontrol etmek için.

tüm doğacak yavrulara bakmak gibi birşeyi becerebilecek isen yahut da hepsini sahiplendirmeyi becereksen kısırlaştırmayabilirsin. yok yapamam diyorsan bir zahmet olarak kediyi sokağa salıp da sokakta sürünecek ve büyüdüklerinde daha da fazla sokakta sürünecek yavru kedi ortaya çıkarak yavru kedilere yol açma aymazlığını göstermeyiver.

kedin dişi değil de erkek olunca, ortaya çıkardığı yavrular senin sorumluluğundan düşmüyorlar.

Saçmalamayın, kısırlaştırmakla doğasını bozmanın ne alakası var? Doğum kontrolü de kullanmayın siz doğanız bozulmasın diye. Doğacak çocuklara bakan bulunur nasıl olsa... Sinirleniyorum böyle kulaktan dolma bilgilerle hareket edenleri gördükçe. Kediyi kısırlaştırın, başta kedinin kendisi olmak üzere herkes rahatlasın. Hormonal kanser riski de stresi de sıfırlanır. Kilo alımına karşı da kısırlaştırılmış kediler için olan mama vereceksiniz. Bu kadar basit.

kesinlikle kısırlaştırmak lazım.
yavruları sahiplendirmek bile yeterince iyi bir çözüm değil.
hali hazırda yavru kediler var zaten, onun yavrusunu sahiplenecek olanlar çoktan doğmuş olanları sahiplenebilirler.

sahipsiz kedi-köpek sayısı almış başını gidiyor.
yazık yani, sonra onlar sefil oluyor.

şimdi çiftleşse bile, yılda 3-4 kere kızgınlık dönemine girecek.
her seferinde çiftleştirmeniz gerekecek.
bir sonu yok bunun.
bir yılda yüzlerce yavru eder.
yavruların yavruları vsvs.
yazık günah.

kızgınlık dönemi bitince kısırlaştırın hemen.

kısırlaştırmak da nedir yahu ? sizin kedinin psikolojisini bozmaya ve allahın ona bahsettigi özelligi ondan almaya ne hakkınız var ?

bırakın kedinizi dısarı, rahat rahat ihtiyacını gidersin. hem sokaktaki disi kedi de cinsellikten mahrum kalmasın. yavrulara bakamazsın filan diyenlere de aldırma, allah onların rızkını verir.

bir kere dışarı salarsanız, hem sokaklarda ölecek gayrimeşru çocukları olur, hem çiftleşme oldukça sert bir rekabet ve mücadeledir gözü çıkmış kulağı yırtılmış hastalık kapmış şekilde dönmesi olası.
kısırlaştırma konusunda şüpheliyseniz, az biraz okuyun araştırın bence. hayvanın doğasını bozmak olduğunu düşünmüyorum, şöyle ki kısırlaştırma işlemi hayvanı aseksüel cinsiyetsiz bir garabet haline getirmez. yalnızca hormonları kızgınlığa girecek kadar aşırı salgılanmaz ve çiftleşme halinde yavru doğmaz. onun dışında kediniz bir erkek kedi olmaya devam edicek, bir eksiği olmayacak, eve sonradan bir dişi kedi alırsanız mesela kısır erkek kediniz onunla oynaşacaktır, ama yavru olmaz. üstelik kızgınlık dönemi hayvan açısından oldukça acı verici bir dönemdir, zira aşırı artan hormonları ve doğanın çağrısı hayvanları çıldırtır, sağa sola sürtüp tatmin olamadıkça özel bölgelerini tahriş etmesi sözkonusu olabilir. bahçeye salarsanız da bahçedeki dişilerden çok sizin oğlana yazık olur çünkü her bölgenin dişilerini döllemeyi görev bilmiş erkek kedileri sizin evde büyümüş süt oğlanını haşat eder, dişiler de genelde çiftleşecekleri erkeği bir güzel kavga edip pataklayıp ona göre seçerler.
abimin ve ev arkadaşımın erkek kedileri kısır. ikisi de hala çok hareketli ve filinta gibi, o kızışma dönemindeki huzursuzluk saldırganlık kendini 5. kat camından atma çabaları sürttürüp sürekli yalayarak kendi pipisini incitmesi falan sona erdi. hem de hayvan erkek olduğunu unutmuş değil, yani erkekliği eksilmiyor, dişi kediye hamle yapıyor hala. ama aklını kaybetmiş gibi saldırmadığından dayak yediğini görünce çekiliyor ölümüne dalmıyor.
hayvanın doğasını bozmak olduğunu düşünmüyorum, yani doğuştan kısır bir dolu hayvan da var, hem de hayvanın yaşam kalitesini yükselten, dayak yiyip hastalık kapıp sokaklara kendini atıp ölmesini önleyen bir operasyon. biri size günde 3 öğün viagra verse 3 ay boyunca kendinizi tatmin dahi edemeden sürekli kalkık gezseniz bu iş keyif olmaktan çıkar, ki hayvanlar doğanın bariz çağrısı ve hormonlar nedeniyle cinsellik peşine düşüyor, bu onlar için bir keyif de değil, soyun devamı için vücudun bir çağrısı. bu çağrı olmadan hayatlarını gayet güzel sürdürüyorlar.

hiç kudurmadan, kudurmanın ne olduğunu bilmeden önce kısırlaştırsaydınız kısırlaştırılmak kötü bi rüya gibi kalırdı aklında, ama hayvanın hormonları azdığı için şu dakikadan sonra kısırlaştırırsanız depresyon, iştahsızlık, biblo taklidi yapmak gibi bi dünya problemle uğraşacaksınız.

sokağa salayım çiftleşsin mantığıyla hareket ederseniz de sokak kedisi popülasyonuna katkıda bulunmuş olacak, sahte hayvanseverlerin kendi topluluklarındaki statülerini yükseltmelerini sağlayacak, annelerinden çalınıp bir sevgi pötürcüğünün ellerine düştüğü için gözlerini devirip, tüylerini meme ucu şekline gelene kadar yalayan, sonra da deli gibi kendini emen hilkat garibeleri yaratacaksınız.

sal kedini dışarı allah onların rızkını verir diyenlere itibar etmeyiniz, arabaların altında asfalta yapıştırılan, üzerine benzin dökülüp ateşe verilen, kafası koparılan bir dünya hayvan gördüm fakat daha 'allah'ın kimseye rızkını verdiğini görmedim.

kedinizi veterinere götürün ve kısırlaştırma için veterinerin bir tarih belirlemesini isteyin, sonra da o tarihte kedinizi kısırlaştırıp veterinerin önerdiği şekilde bakmaya devam edin.

yıl 2014 hala kedi köpeğin cinsel ihtiyacı ile insanın cinsel ihtiyacının aynı olduğunu zannedenler var. kısırlaştır tabi ki. hayvanlar cinsel ilişkiyi zevk için değil, doğal bir zorunluluktan kızgınlık gelip kafayı yedirdiği için yapıyor. dünyada cinsellikten zevk alan üç canlı vardır: insan, orangutan ve yunus. gerisi tamamen üreme zorunluluğundan yapar bizim gibi zevk için değil. Allah'ın bahşettiği özellik falansa eğer Allah onlara avlanma, kendi beslenme özellikleri de bahşetti o zaman eve hiç almayalım hayvanlara bakmayalım başlarının çaresine baksınlar. O kadar üreme ihtiyacı zaten dışarıda bolca öldüklerinden geliyor. Sen kediyi eve aldın, uzun yaşıyor, bu sürece çoğalmasa da olur.

Cevaplar için çok teşekkürler..
Lakin kızmayın yahu, kararsızım dedim, ben de üzülüyorum tabii sokaktaki hayvanlara. Ama bizimki hamile bırakmasa başkasından hamile kalacak yine dişiler, bu başıboş üreme işine çare bulmak mümkün değil ki! En fazla yavru gördüm mü korur kollar beslerim elimden geldiğince..
Ha tabi, biraz daha vicdan yapıp bu hunharca çoğalan kedi nüfusuna mütevazı bir katkım olmasın diyebilirim yine de.

Sokakta dayak yiyebileceği de aklıma gelmemişti bu arada.. Evcilleşerek evrilmiş kedilik halini de göz önüne almam iyi olacak.

affedersiniz ama yanitinizi düsündügünüzü bile sanmiyorum.

kedi türlerinden evcillestirilebilenler zaman icerisinde bagimliliklari artmis türlerdir. mesela van kedisi disarda tek basina yasayamaz, cunku göz enfeksiyonlarina cok savunmasizlar. mesela iran kedileri de bagisikliklarinin gelismemis olmasindan dolayi yasayamaz. cogu kedi disarida hayatta kalamaz.

cunku hayvanin midesi bulandiginda yemesi gereken otlar vardir. bunlari algilar, bunlarla kendini tedavi etmeyi bilir. düzenli avlandigi zaman icgüdüleri gelisir ve kendi besinini edinebilir.

oysa sokakta birakin otu bahceyi avlanabilecegi alani, yasamaya alani yoktur. sizden önce tarla olan yere binalar otoparklar yapip bir agaca dahi yer vermiyorken sokaktaki kedilere "allah onlarin rizkini verir" diyemezsiniz. eger verildiyse bile de siz onun elinden coktan aldiniz.

bir diger konu bu sekilde yasam kosullari vs dusukken ölüm oranlari hasta ve sakat kalma ihtimali bu kadar yüksekken sokaga erkek hayvaninizi salayim azicvik tepissin rahatlasin mantigi, oglunuzu cikartayim azicik tecavüz etsin rahatlasin demekle estir. benim gözümde böyledir. sorumluluk kabul etmeyecek, birak zevkini tatsin cocuk dogasi böyle diye bir mantik yoktur. cunku onun dogasi burasi degildir. sokak degildir.

sokaktaki hamile hayvanin dogumu icin yer vermiyorken doguran hayvana tekme atip pisletme burayi diyorken sokaktaki disi hayvan da cinsellikten mahrum kalmasin denmez.

hani bastan sona her kelimesine ayri ayri yorumum var ama degisecegine inanmiyorum.

sorunuza gelirse eger evinizde bakmiyorsaniz, yabanil kedilerden olusan bir aileniz ve büyük dogal ormanlik bir alaniniz yoksa kedinizi bahceye (sokaga hic degil) salamazsiniz. erkek olmasi bir sey degistirmez.

ben de kedilerin kisirlastirilmasina karsiyim ama bu ortamindan koparilip kisirlastirilip salinmasi konusunda gecerli. sadece yabanil ve kendi ortamindaki türler icin gecerli. sehir kedilerinde bunun ihtiyac oldugu düsüncesindeyim.

edit:"mikro zihinler vs" demeye basladiysak editleme yapmamkta sorun olmasa gerek. eger dogru anladiysam; lütfen ve lütfen, hastalaninca doktora gitmeyin. valla bakin, sizin yasam süreciniz kaderinizde bu var. öleceginizi hissediyorsaniz lütfen doganizi bozmayin. ilac kullanmayin ameliyat olmayin. doganizda ölmek var. 60 yasina kadar olan ortalama insan ömrü 80i zorluyorsa artik yanlis yapiyoruz demektir. "evrensel işleyişe müdahelede bulunmak işlenebilecek en büyük suçtur." ayiptir günahtir.

ha ama. korunmak sart. onu unutmayalim.

@meltem

prezervatif veya hap kullanmak ile testis/rahim alınması olayını aynı seviyede görmek çok zekice.

kısırlaştırmak ile doğasının bozulmasını ilişkilendiremiyorsan zaten yapacak birşey yok.


benim fikrim,
bırakın bir kere çiftleşsin, kızgınlığı geçince de kısırlaştırın.

kısırlaştırmanın doğasını değiştirmek olduğunu düşünüyorum ama doğal yaşam alanını değiştiriyorsanız mecburen doğasını da değiştirmeniz gerekiyor.

yukarıdaki gibi insanlar oldukça sokak hayvanları sorunu hiç çözülmeyecek bu hayvanların yaşadıkları sıkıntılar da hiç bitmeyecek ne yazık ki. ama malum şartlar belli, zihin, akıl, kültür seviyesi yerlerde. onlara göre bir yavru ölmüş yaşamış pek birşey ifade etmez, doğa kanunudur o yavrunun başına gelen, o hayvan sokakta tekmelendiğinde, arabanın altında kaldığında da doğa kanunudur, bir insanın bir insanı öldürmesi de doğa kanunudur, sonuçta güçlü güçsüzü saf dışı bırakmıştır falan filan. uzatmaya gerek yok mantık ortada zaten. sizin sorumluluğunuz onu kısırlaştırmak, ki bu gariban hayvanların sayısı artmasın. bir de bu hayvan düşmanlarını kısırlaştırmak lazım ki soyları kurusun tabii.

ortada doğa diye bir şey kalmamış, insanlar hala kendilerini modern mağaralara adapte etmenin peşinde ömür tüketiyor, ben aylardır arı ve güvercin göremiyorum, burada 'kısırlaştırmak doğasını bozmak mıdır' diye tartışılıyor ya, hakkaten komiksiniz.

evde büyüyen kediyi sokağa bırakırsan 15 dakika sonra elinde kürekle mezarını kazmaya başlarsın, evde süt kuzusu gibi soğuğun ne olduğunu bile öğrenemeden büyüyen hayvanda içgüdü filan aramayın, saçmalamayın.

evcil hayvanların soyunun tükenmemesi için kontrollü bir şekilde üremeleri gerek zira bu hayvanları himayemiz altına alıp beslemezsek 1 hafta içinde itlaf edilirler.

bu demek değil ki hiç bir hayvan kısırlaştırılmamalı, bal gibi de çoğu hayvan kısırlaştırılmalı ki bir dünya hayvan doğduktan sonra 1 yıl içerisinde ölmesin.

soruyu soran arkadaş kedisini salsa sokağa, en az 4 tane yavru doğmasına vesile olacak ve çok çok yüksek bir ihtimal bu 4 yavru da arabaların, ayakkabıların altında daha yavruyken ölecek.

doğa diye bir şey yok arkadaşım, fantezilerde, anılarda kaldı doğa.

melih gökçek yedi doğayı yok size bize yok doğa filan.

bana gelip de allah rızk verir hayır şer inşallah deme ayrıca, sen ne kadar reddedersen reddet, senin inancın dünyanın dönmesini sağlamıyor.

işine gelmezse bakmazsın hayvanı eve hapsetmezsin demişsin fakat ben bu hayvanları koruyup kollamasam senden bi tık gerideki adamları mobese kayıtlarından bu hayvanların üzerine zippo gazı döküp ateşe verirken izleyeceğim.

ben kangal cinsi bir köpeği abim belleyerek hayvanların arasında büyüdüm, 23 yıldır hayvanlarla beraber yaşıyorum, yarasadan tut örümceğe kadar her tür primata bakmışlığım var, en iyisini ben biliyorum, sen ne biliyorsun?

@azizakin prezervatif veya hap kullanılması kedilerde de mümkün olsa onu önerirdim, elden gelen bu.

kediler ilk evcilleştirilen hayvanlardan biridir, doğal ortam bahsi yalnızca evcilleştirilmemiş yani insan yapısı ortama uyum sağlamamış hayvanlar açısından geçerlidir. bir filin doğal ortamı savannah dır, bir koala nın doğal ortamı tropikal ormandır diyebiliriz. oysa ki bir kedinin doğal ortamı nedir? orman mıdır? bozkır mıdır? dalga mı geçiyorsunuz, evcilleştirilmemiş yaban kedisi türlerinin doğal ortamı ormandır oysa ki şehir hayatında bulunan felis domesticus un, yani 'evcilleştirilmiş kedi' ırkının doğal ortamı bimlerce yıldır insan tarafından bulundurulduğu yerdir.
bir de doğal ortam kavramımıza bakalım, şu anda 'doğal ortam' dediğiniz şehir hayatında sokakta yaşayan kediler, sıçacak bir parça toprağa bile sahip değiller, 'doğal korunak'ları araba içleri bina girişleri, ve doğal beslenmeleri etrafta hiç avlanabilecekleri küçük hayvan olmadığı için insan çöpleri artıkları. he kedilerin doğal ortamı budur, şehirde yollarda araba bina kenarlarında asfalta sıçıp çöp yemektir demiyorsanız, kedilerin günümüzde zaten doğal ortamdan ne anlıyorsanız öyle bir doğal ortamı yoktur.
gönül ister ki bok gibi şehirlerde yaşamayalım bahçeli evlerimiz bahçede avlanacak küçük hayvanlar ve kedilerin sığınabileceği diğer yırtıcılardan köpeklerden korunabilecekleri ağaçlar olsun. ancak şehir kedilerin doğal ortamıdır, siz onları doğal ortamından koparıp sırf yalnız kalmamak için eve alıyorsunuz, halbuki dışarda yaşasa avlanacak doğal ortamı olacak demek tamamen mallık bence.
kediler evcil bir tür olarak binlerce yılda insan bakımına muhtaç ve insanların onlar için gerekli şartları oluşturmasına bağlı olarak hayatta kaldılar.
ailem küçük bir kasabada bahçeli evde yaşıyor, her yer kedilerin sıçması için toprak, avlaması için minik tarla faresi, börtü böcek ve tırmanması için ağaç dolu.yine de bu hayvanlar evcilleştirilmiş bir tür olduklarından özellikle kışları bakıma ihtiyaç duyuyor evin dibinden ayrılmıyor ve özellikle kışın sert zamanlarında hepsi insan çöpü karıştırıyor, insanlara sürünüp mama istiyor. gayet doğal ortamında bile olsa adı üstünde 'vcilleştirilmiş kedi' türün adı, insana bağlı bir hayat sürmek genlerini şekillendiren şey. bu açıdan aman canım doğal seleksiyon doğrurur doğurur fazlalıkları ölür demek, evcil ve insanlarla bağ kuran bir hayvan sözkonusu olunca saçma, zira insan bu hayvanların bakımından bütün katkısını çeker tamamen doğal haline bırakırsa(beslenecek çöp, barınacak insan evleri verandaları yağmur-soğuk almayan bulamadıklarında) yani yüzde yüz doğal ortama-ormana vs. terk edildiklerinde hepsi ölüyor. zira evcilleştirilmiş bir türden birden insan elini çekerseniz olacağı bu.
en basitinden ormana terk edilen köpeklere bakın, bunların sadece insan eliyle büyütülmüş ilk nesli değil, bu 'doğal ortam' da üreyen 2. nesli de aman bizim doğal ortamımız biz hayatta kalırız demiyor, insanların attığı çöpleri bulabilecekleri yerlere gidiyor ya da ölüyor.

kısırlaştırılmalı. sokaklar bu kadar perişan kediyle dolu iken, sahiplenilmeyi bekleyen binlerce kedi varken bunlara yenilerini eklemek acımasızlık olur. erkek kedinin kısırlaştırılması dişiye göre çok daha kolay hem, iki saat sonra hiçbir şey olmamış gibi hoplayıp zıplıyor. herkes için daha iyi olacaktır, merak etmeyin.

@mftf, üslubun bu kadar saldırganken istersen evinde timsah besle. benim gözümde faydasızsın.
sen hangi ezik yalnızlığını gidermek için aldın o hayvanları evine madem a şaşkın? senin ne haddine benim tercihlerimi sorgulamak!! bu inanç olduğu kadar da bir tercih meselesi, sen insanlara bu kadar saygısızken senin eline bakan hayvanlara bayağı üzüldüm açıkçası.

@meltem, görüşlerimiz yakın ama sen de biraz saldırgansın açıkçası.

@wilii, yanıtımın neresini düşünmediğimi sandığını anlamadım, hatta o kadar yazmışsın, tam olarak ne demek istedin onu bile anlamadım ama yine de sağol zaman ayırdığın için :)

@makcinaw ve matchgrip, eyvallah :)
bu duyuruyu eklemedeki gerçek amacımı anlayıp cevap yazmış diğer tüm arkadaşlara da teşekkürler, cidden uykularımı kaçıracak kadar kararsızdım. ama şimdi eminim ne yapacağıma.

@saint marla : ezik yalnızlık diyerek seni kastetmedim, verdigim cevaba saldıranları kastettim. dolayısıyla senin tercihlerine karısmak gibi bir durum olmadı. ben yalnızca fikrimi belirttim.

ayrıca ben evimde besledigim hayvanlara en iyi kosulları saglarım. onları sanki dogal ortamlarında yasıyormus gibi hissettiririm. hayvanlarımdan birini almadan önce yurtdısından malzemelerini getirtmek ve ortamını hazırlamak için 6 ay bekledim. ondan sonra hayvanı aldım.

eger 100 m2 lik bir apartman dairesinde oturuyorsanız ve kedi-köpek besliyorsanız bencilsiniz evet. çünkü siz o hayvanın bunalıp bunalmayacagını düsünmüyorsunuz, neyi istedigini-arzuladıgını umursamıyorsunuz. öyle petshop'a gidip ''hadi ben bunu alıooom'' diyip hayvan alınmaz. eger saldırganlıktan kastettiginiz buysa geri adım atmam, kusura bakmayın.

zavallı kedicige de bol sans. umarım gelecek onun icin guzel olur.

iktidardaki sağ partinin ABD ile ilişkileri sıkılaştırma merakı ve ABD'ye olan yakınlığı dolayısı ile oldu olan.

Panama gibi Yahudi nüfus gerekçesi yok kararı almasında Çek devletinin.

normal, en vasat yerler bile kesim+yıkamaya 10 lira alıyor.

25-30

20 veriyorum saç traşı + yıkama varoş bir mahalledeyim ayrıca

kesim+yıkama:5.5 lira

beşiktaşta askeri berber.

kesime 8 veriyorum yıkatsam heralde 10 alırlar. istanbul/şirinevler

25 veriyorum ben.

kadıköy 15 iyidir.

30

ben de 15 veriyorum galiba.
lüks olmayan bir semtte nispeten iyi bir berbere gidiyorum

20

0

50

10 lira veriyorum kesime. mahalle berberi

berberde yikatmiyorum saclarimi genelde direkt eve gelip hallediyorum.

sadece kesim: 5 lira. 15-20 lira alan adamlardan daha iyi kesiyor.

ankara da bu zamana kadar 12 kuaför değiştirdim ama sonunda buldum aradığımı 20 lira kesim artı yıkaması.

15-20 veriyorum...

25

0. uzun saç neg'zel.

hiç, saçımı kendim kesiyorum.

Tras sonrasi yikamasiz 20 tl. Istanbul Besiktas.

13

6 tl sadece, ilçe merkezi

Beyoğlu balo sok. Ahmet berber 25-30 lira veriyorum 40 lira olsa da veririm çünkü adamlar güzel saç kesiyor ve güler yüzlüler ayrıca günümüzde ender bulunan gerçek esnaflardan..

şuara 35 civarı.

şehir değiştirdiğimde sağlam bi berber bulur bulmaz yapışıyorum uzak bile olsa aynı adama gidiyorum.

10 TL (kesim + yıkama)..

aynı. bizimki tarihi berber, dedemi de traş etmişti. hala etmeye devam ediyor gerçi. belki benim ufaklıkları da traş edecek Allah ömür verirse berberimize:)

kesime 10 tl veriyorum, yıkama ikram.

kesim+yıkama 12, sakal kısaltırma yaparsam hepsi 15.

buca

kesim yıkama 20.

istanbul bakırköy.

saç+sakal+yıkama+jöle :) 20
izmir/g.emir merkez

kesim 10 lira. yıkama da ikram. yani yıkatmazsam daha az değil. sakal traşı da 5 lira.

hatta saç sakal yaptırınca kil maskesi, masaj vs de yapıyor. 15 liraya cillop gibi çıkıyorsun.

ankara kızılay.

erkek 5
kadın 15 sadece kesim.

sac+sakal=15 tl yıkama yok

30-35 verıyorum ama çok kestirmem saçlarımı. 2-3 ayda bir.

yüz maskesi dahil 30

saç sakal yıkama 20

Saç kesimi 7TL, yıkarsa 10TL.

kadıköy çırak 30
nişantaşı hair mafia 70

Köylü zihniyetinden ötürü öyle.
Bilkentli değilim, özel üniversitede okumadım fakat özel üniversitelere şu muhabbetin yapılmasından da içime gına geldi. Mutlaka bahsedildiği türde bir kitle vardır fakat bu tip muhabbet okula tek paralı öğrenci de alınsa olurdu. Çünkü fesat içimizde var.

Ayakkabı alırsın ilkokulda, siftah olsun diye cart basar siker atarlar ayakkabıyı. araba alırsın "pahalıya almışsın:)" derler. İnsanın hevesini mahvederler.

Genelleme yapilmasına karşıyım baştan belirteyim. Özelde okuyanlar beyinsiz falan saçma laflar. Bilkentin hazırlığı hayvan gibi zor mesela. Ama bazı noktalarda bilkent için geçerlilik payı var bence. Senesini tam hatırlamıyorum 2008 yada 2009 olabilir. Ankarada arkadaşlarla ünilerin şenliklerini geziyoruz. Arabanın bagajına biraları doldurup bilkente gittik. İçeri girdik şenlik alanında bir sürü çadır vardı ve yerlerde sürüyle votka viski şişeleri ve kullanılmış prezervatiflrr vardı. Dışarıdan 1.5 ya da 2 liraya aldığımız birayı bir çiftin yoğun ısrarı üzerine tanesi 20 liradan satmıştık. Eskişehirde okudum burdaki şenliklerde böyle şeyler görmemiştim. O zaman çok garip gelmişti.

aşağılık kompleksi, bir parça kıskançlık, bir tutam da genelleme hastalığı.

türkiye'deki dedikodu ve laf sokma kültüründen dolayı var.

bilkent için geçerli değil bu, her şey için geçerli. sözlükteki otomobil başlıklarında koca koca herifler ana avrat düz gidiyorlar birbirlerine. cep telefonu markası için saatlerce küfürleşiyor.

+ bilkent zengin pici mekani
- fakir piçlere dert olan okul.

hepsi aynı zımbırtının laciverti.

Lorik Cana'nin fikrini sorarsaniz, Bilkent kanimca turkiye'de egitim icin en iyi imkanlarini sunan universitelerinden biri. Bunu kullanani var, kullanamayani var.

şunu da ekleyebiliriz, bence türkiyede tamamı patolojik düzeyde olmasa da yaygın bir tavır:
(bkz: pasif agresyon)

galatasaray mezunuyum elinize veririm diyen arkadaş, galatasarayın hazırlığında cef b2 isteniyor ki ieltsde 5.5 6'ya falan denk geliyor. özellerin çoğu 6.5 ielts istiyor. kalkıp galatasarayla arel'i karşılaştıramam tabi ama sağlam bi bilkent mezununun eline de sırf gsüden olduğun için veremezsin.

bilkent konusunda gelirsek, o konuda ben de ön yargılıyım açıkçası. çünkü orda okuyan arkadaşlarım öyle anlatıyor. ekşide de genel kanı o yönde. eğer bu yargının yanlış olduğunu düşünüyorsanız siz ve sizin gibilerin de diğer yönlerini anlatması lazım okulun.

kiskancliktan baska bir sey degil. bu turk dizilerinde, filmlerinde de olur ya, zengin hep mutsuz ve kotu kalpli, parasi olmayan gecekonduda yasayan aile super mutlu, super zeki. patatesle, makarnayla buyuyen cocuk her gun etli sutlu beslenenden zeki olur paso. ozel okula giden cocuk nedense devlet okulunda ekside cok anlatilan dayakci, kendini gelistirmeyen hoca tarafindan egitildigi halde her halta kafasi basan ve bilen fakir cocuga yenilir. yillarca fukaranin beynini yikadilar bu hikayelerle. ee paran yok, zeki olduguna dair bir iz de yok, devamli eziliyorsun, gorup alamiyorsun, diziler filmler de sana "ya aslinda bu zenginlerin de ici curuk biliyon mu" diyor, kolayina inanip kendini avutuyosun iste.

bilkentlilere acayip bi ön yargı var ve tescillimarka ya katılıyorum benimde 10 a yakın arkadaşım kendileri kötülüyorlar (insan kendi üniversitesini niye kötüler) bu yüzden bende inanıyorum
ayrıca kişisel olarak;
tm işletme iktisat vb bölümlerin cidden zengin kaynadığını düşünüyorum ama
mf alanında bilkentin eline verecek üniversite yok denebilir

galatasaray mezunuyum elinize veririm diyen arkadaşada yazık diyorum sen galatasaray mezunu olsan nolur insan olamadıktan sonra

Bilkent Türkiyedeki özel üniversiteler içinde ilk3tedir, en iyilerden biridir, oo seks vs diyenler gidip Kıbrıs üniversitelerini ziyaret etsinler,

Nohut Beye gelince, Galataray da üniversite mi, burada elini sallasan Odtü Boğaziçiliye çarpıyor a.q.

hakeza bilkent üniversitesi gerçekten bir sürü sosyo-ekonomik tabakada yükselmiş ama sosyo-kültürel tabakada pek güzel yerlerde olmayan ile yahut bir sürü dejenere tiple dolu. gene bilkent bunun dışında da üst sosyo-ekonomik tabakadan gelen garip 'paralı'lar ile de dolu. hepsinin böyle olması gibi birşey olmasa da, bunlarla dolu olması da hali ile bu söylemi ortaya çıkartıyor.

özel üniversiteye gidenler aptal falan değil elbette, öss de zekayı ölçen bir sınav değil ama türkiye'deki özel üniversitelerin bir kısmı, sınava çalışmasına karşın beceremeyen ve beceremeyecek olan, buna karşın para ile o bölüme girebilen kişileri de barındırıyor. ha devlet üniversiteleri de birkaç okul haricinde öss'den çok da parlak puanlar alanları barındırmıyor, öss'den iyi puan almak dediğim gibi zaten zeka ölçütü de değil, gene iyi devlet üniversiteleri bir sürü ders çalışmak ve soru ezberlemek dışında meziyeti olmayanı da barındırıyor, ezberlediği sorudan biraz daha farklı soru tipi gelse o soruyu çözemeyecek adamları da barındırıyor, falan filan.

ek olarak; ingilizce hazırlığı görece zor diye (ki zor da değil) bir üniversitede okuyan öğrencilerin zekasını yüksek görmek de bambaşkaymış.

@nohut bey, galatasaraylı ya da x okullu olmak üzerinden haklılık haksızlık belirtebiliyorsak ben girdiğim üniversiteyi söyleyeyim, üzerine tüm dediklerimi kabul et, olsun bitsin.

@kilimanjaro bilkent'in mf bölümlerinin bir farkını görebilmiş değilim okuyan tanıdıklara bakınca; öğretim üyeleri iyi evet ama bildiğin düz mf öğrencisi barındırıyor. ne fazlası var gerçekten bilkent'in merak etmedim değil.

"özel üniversitede okuyan gerizekalıdır", "bilkentliler orospu çocuğudur" tarzı genellemeler yanlıştır ve bunları yapan adamların hiçbiri kaliteli bir devlet üniversitesinde değildir genelde.

fakat şöyle bir sorun var: bizim okula gerizekalı olsa bile belli bir puanı geçerek gelir insanlar. örneğin, başkasının 230'la girdiği bölüme benim arkadaşım 430 yaparak giriyor. ha gerizekalı mı? gerizekalı. kültürsüz, şımarık, zengin, mankafa mı? öyle. ama en azından bir şeyler yaparak kazanıyor bölümü.

özel üniversitelerde babasının parası olduğu için, şu yorumlu türkçe sorularının %70'ini çözmekten aciz, ne kendi dilini konuşabilen ne de herhangi bir şeye ilgisi olan odunlar okuyabiliyor.

dolayısıyla özel üniversitelere karşı, özellikle okumayan insanların ön yargısı her zaman olur. emin olun herkes biliyor bilkent'in ne kadar kaliteli bir okul olduğunu türkiye şartlarında. ama bu para babasıyla giren tipler olduğu gerçeğini de değiştirmiyor.

genellemelere takılmamak lazım. ne adamlar tanıyorum saçmasapan özel üniversitelerde okuyan ve bilgi birikimi zekasıyla boğaziçililerin eline veren. ama baba parasıyla 4 yıllık bölümü 14 yılda bitiremeyen mallar da biliyorum.

özel üniversiteliler olarak her ske "çekemiyorlar, ezikler!" diye cevap verirseniz, insanların hiç yoktan sizi antipatik bulması da normaldir. sana demiyorum bunu, genel konuşuyorum.

Öss Türkiye 28. si olarak girdiğim Bilkent de 4.sınıfı okuyorum. o galatasarayda okuyorum diyen arkadaşın aklını alırlar haberi olmaz. Soruya gelirsek, insanlar bilkent'in ilk özel üniversite olmasını, eğitiminin gerçekten çok iyi olması ve gelen öğrenci profilini göz önüne alıyorlar ve bundan bir çıkarım yapıyorlar. Ek olarak bilkent şöyleymiş yok bilkent böyleymiş diyen kişilerin de büyük çoğu bilkentin yerini bile bilmezler.

@kulkke ben zaten girme zorluğu ve öğretim üyeliği açısından konuştum yoksa tanıdığım yok hep tmdeler o yüzden tm üzerinden yürüdüm bilkentte paralı tm ea okuyorsan sıkıntı kardeşim bence ha zengin fakir mal zeki diyememde yazık verdiğin paraya onu diyim...

@senbanabakma sonradan görmüşüm de, söylemek istedim; bilkent varken ortada, kıbrıs üniversitelerinin adı geçmez "oo seks" konusunda; türkiye'nin en dejenere ortamlarından birinden bahsediyoruz allah için. kıbrıs üniversiteleri de, herhangi bir devlet üniversitesi, sözgelimi hacettepe'den çok da farklı bir ortama sahip değil. birbirimizi kandırmayalım şurada "oo kıbrıs" diyerek.

önce yunanistan'da darbe oluyor. bu yunanistan'daki cunta, kıbrıslı rumlar'ı eoka-b yoluyla kontrol ediyor. sonra yunanistan'daki cunta kıbrıs'ta da darbe yapıyor çünkü bunların amacı kıbrıs'ı yunanistan'la birleştirmek. makarios da pek öyle bir adam değildi o yüzden buna darbe yapıp kıbrıs'ı yunanistan'la birleştirmek istediler. 5 gün sonra da türkiye sikerler deyip adaya girdi garantör devlet olarak.

ab üyeliği bambaşka. hiç faşist ve milliyetçi bir adam değilimdir ama bunun adı da orospu çocukluğudur. ab bunlara önce ülkenizdeki sorunu halledin sonra üye olursunuz diyor. annan planı'na evet demeyi şart koşuyor. türk tarafı evet derken güney hayır diyor ama referandumdan birkaç hafta sonra herifler tam üye oluyor. tam bir katakulliye getirdiler. zaten ab hukukuna bile ters kıbrıs cumhuriyeti'nin üyeliği. topraklarının neredeyse yarısının işgal altında olduğu (bütün dünya bu gözle bakıyor, kendi yorumum değil) bir ülkenin tam üye olması normal şartlar altında mümkün değil.

'63te olaylar yaşanıp bitip sonra '74 yaşanmadı; süreç boyunca sorunlar devam etti zaten. '74te albaylar cuntasını arkasına alan sampson darbe yapıp kıbrıs elen cumhuriyeti'ni kurduğunu ilan etti; makarios devrildi ve cunta makarios avına çıktı. eoka-b'nin, enosis'in yolunu tıkadığını düşündükleri makarios ile olan itiafı cuntaya giden süreç de.

'83te sorun çıkmaması derken bu arada bahsedilen şey silahlı itilaf ise, türkiye ordusuna saldırmaya kalkışmayacakları için çıkmadı; zaten kktc ilan edilmeden önce de federe devlet vt. ilan edilmişti, türkiye ordusu da '74ten beri kuzeyde duruyordu, vesaire. yok diplomatik ise, birleşmiş milletler kktc'yi tanımama çağrısı yaptı, türkiye işgalindeki topraklar resmi olarak kktc ve türkiye'de birleşmiş milletler'e göre bir ülkenin topraklarını işgal eden ülke; kuzey'de rumlar'ın haklarını gasp ettiği gerekçesi ile mahkum oldu uluslararası mahkemede türkiye, gene türkiye rumlar'ın mallarının tazminatını ödüyor, daha ne olsun?

türkiye rumların mallarının tazminatı ödüyor doğru fakat kuzey hızla rumların topraklarına fiilen sahip oluyor. zira ödenen para karşılığında rumlr topraklarının mülkiyetini devrediyor. örneğin maraş bölgesi için binlerce başvuru var türkiye burayı canla başla elde tutma peşinde güneydeki liderlere bakarsanız zaten adamlar neredeyse yalavaracaklar gitmeyin kuzeydeki mal tazmin komisyonuna diye topraklarınızı satmayın diye ağlıyor adamlar.


makarios yunanistancı değil denmişte bal gibi yunancıydı enosisede destek veriyordu fakat yöntemi daha sessiz ve derinden bu işi halletmekti. samson geldi züccaciye dükkanındaki fil gibi bok etti herşeyi yunanlılar için.

mal tazmin komisyonu, türkiye insan hakları mahkemesinde sürekli ağır tazminatlara çarptırılacağı için kurulmuş bir komisyon. komisyon rumlara manevi tazminat ve gasp edilmiş kullanım haklarını veriyor bunun haricinde talebe göre ya mallar türk tapusuna geçiriliyor ya mallar takas ediliyor güney'deki tapularla ya da manevi tazminat ve kullanım hakkından sonra mallar başvuran hak sahibine iade ediliyor. mallar geri verilemeyecek olarak görülür ise malın tazminatlardan sonra geri verilmesi talep edilmesine karşın, mallar görece oldukça büyük tazminatlar verilecek türk tapusuna geçiriliyor ki o da hak sahibi kabul eder ise eğer.

gene mal tazmin komisyonunun biçtiği değeri beğenmez ise gidip avrupa insan hakları mahkemesine başvurabiliyorlar.

bunlar bir yana; kuzey'deki rum malları için manevi tazminat, gasp edilen kullanım hakkı ve arsanın iadesi yahut arsanın yüksek bedelle satın alınması ama güney'deki türk malları için hiçbir şey yapılamamasının artısını gören var ise kıbrıs türkleri için, göstersin, gerçekten çok merak ettim.

gene maraş bölgesi için olan taleplerin hepsi malların kendilerine geri verilmesi, yanında da manevi tazminat ve kullanım haklarının ödenmesi üzerine. türkiye'nin elinde tutabileceği gibi bir durum yok yani ortada. türkiye gene maraş konusunda aihm'de mahkum oldu; istenilen meblalar da oldukça yüksek ve malların kendilerinde kalması talebi var rumlar'ın aihm başvurularında da. maraş'ın sahiplerinin mallarını türkiye'ye bırakmak gibi bir merakları yok.

makarios yunanistancı değildi diye birşey gören var ise de, bana da göstersin.

kıbrıs rumları özellikle gençler hızla satış ve türk tarafıylaa anlaşma yoluna gidiyor bu sayede kuey kıbrısdaaki tartışmalı toprakların %13 ü 2012 itibriyle türk tapusu haline geldi. yrıca aihm ye başvuran 6 rum mal komisyonuna başvurmadan aihm e başvurdukları için ret edildi ve mal komisyonuna başvurmadan aihm e gelemeyecekleri mal tazmin omisyonunun kabul edilen bir kurum olduğunu söylediler.


teklif edilen bedeller genelde aihm e başvurmaları halinde alacakları rakamaın yarısı ya da 1/3 ü kadar oluyor fakat diğer yolla paralarını almak aylar hatta yıllar sürerken mal tazmin komisyonuyla hızla ödeme yapılıyor o nedenle az bile olsa paralarını hızla aldıkalrı için tercih komisyon oluyor. yapılan hesaplara göre tüm mal sahipleri aihm e gitse ve parayı o yolla tazmin etse 20 milyar euro gibi bir rakam karşımıza çıkacakken tazmin komisyonu sayesinde tüm ödeme 7-8 milyar euroya kadar düşeceği ön görülüyor. özellikle kıbrıslı rumların para sıkıntısında olması ve uzun yıllar bu durumda olacakları düşünülünce şansın bu defa yanımızda olduğunu söyleyebiliriz. zira parayı alanlar doğrudan yabancı devlet bankalarına transfer edilmesini istiyorlarmış. rum devleti bankadaki paraların harcanmasına karıştığı için bu sonuç ortaya çıkmış. rum kesiminde gençlerin işsizlik oranı%40 genel işsizlik ise %17 civarında. herkes hazırdan yiyor.
mal komisyonu bir teklifte bulunuyor ve buna karşılık rum tarafındaki başvuruyu yapanlar pazarlığa başlıyor anlaşma olursa mal türk tapusu haline dönüşüp malı devreden rum tüm haklarından vazgeçiyor. aynı mal tazmin komisyonuna sadece maraş bölgesi için 2013 yılında 670 başvuru yapıldı. bu rakam bir rekor 2011 ve 2012 yılının toplamından fazlası 1 yılda yapıldı. ekonomik kriz yüzünden rumlar türkiye ile anlaşıp mallarını devretme yoluna gidiyorlar güneyde bıkkınlık yüksek noktalarda kıbrıs sorununun çözüleceğine inanan yok neredeyse o nedenle mallardan vazgeçip paralarını almaya bakıyorlar. rum kesiminin açıklamasına bakılırsa rumlara türk tarafının teklif ettiği bedelin %10 u kadar bile teklif yapacak durumda değiller. yani şuan hızla kuzeydeki rum toprakları türkleşiyor. burada istisnai yerlerde var örneğin sınırdaki tampon bölgeler ve askeri bölgelerdeki başvurular askıya alınıyor. ne olacağı belli olmadığı için. fakar anastadiyadisin söylediğine bakılırsa bu hızla başvurular devam ederse 5 6 yıl sonra kuzeyde rumlara ait askeri ve tampon alanı dışında hiç arazi kalmayacak.

işin acı yanı şu güneyde ve kuzeyde örneğin maraş bölgesi zaten türklere ait vakıf arazileri fakat hakkımızı savunmaktan aciz durumdayız vakıf arazileri mülkiyet değiştiremezken rumlar bunu bile yapmışlar ve biz ses çıkartmıyoruz.

diğer konulara tartışma yaşamamak adına cevap vermiyorum. makarioslu kısımları okumak yeterli ne denildiğini anlamk için.

aihm'den zaten mal komisyonu kurulmadan önce tazminat alındı rumlar tarafından; ardılıdna ise iç-hukuk yolu olarak aihm mal tazmin komisyonunu gösteriyor, rumlar beğenmezler ise mal tazmin komisyonunun teklifini ve ardılında da açılan davada çıkan sonucu, aihm'e gidebiliyorlar.

onun haricinde türkiye maraş'ın vakıf arazisi olduğuna dair itirazda bulunmadı; o açıdan o tren zaten kaçtı gitti beceriksizlik dolayısı ile.

gene tazmin komisyonu, zor durumdaki rumlar'ın sadece boyun eğdiği bir yer olarak duruyor; krizle özellikle başvurular arttı, vesaire. lakin herkes malını türk tarafına bırakma merakında değil - gene yapılan başvuruların çoğu malının iadesi ve tazminat ve kullanım bedeli olarak yapılıyor, malının iadesi yok diye vaçgeçenler bolca var. malını geri alan da var gerçi, neyse.

tüm bunlar bir yana, türkiye'nin mal tazmin komisyonu kurdurması akıllılık edip, aihm'de bolca tazminat ödemek yerine, zor durumdaki yahut bıkkın rumlar'dan mallarını alabilmesi ve bunu bir yere kadar da yapabilecek olması eğer ki rum tarafında sert kararlar çıkmazsa (ki rum tarafı daha dün göçmenlerin göçmenliklerini düşürme gibi yollara gidebileceğinin sinyalini verdi komisyonla anlaşmaya kalkışırlarsa) falan filan; bunun '74 krizi ile ne alakası var, soru ile ne alakası var? onu bıraktım, türkiye'nin haklı görülüp görülmemesi yahut sorunun ne olduğu ile ne alakası var? bence yok hakeza.

eoka-b makarios'u enosis için engel olarak görüyordu ile makarios enosis için engeldi arasındaki 7 farkı bulmaya davet edip çekileyim madem.

oy daglar. neler donmus burada. ama bir seyler oturdu gibi gibi. anlasilan baya arastirma yapmam lazim imis. cok tesekkur ederim hepinize.

ben o tapuların ve vakıf senetlerının gazımagusadakı devlet biriminde part time olarak kayıtlarında bizzat çalıştım. eoka-b ve makariosun enosis konusunda değil yöntemi konusunda anlaşamadıkları nettir. kimse makariosu enosisi engeller diye devirmedi. makarios sinsiydi nikos samson ise cuntadan aldığı güçle pervasız ve cüretkar. eğer cunta acele etmeseydi makariosta bal gibi enosisi gerçekleştirecekti.

konumuzla alakası yoksa konuyla alaksız şeyleri yazmayacaksınız. yazıyorsanız sanki ilk başlatan kendiniz değilmişcesine ne alakası var diye ağlamayacaksınız.

ben kuzey de en sol fraksiyonundan en rumcusuna bir ton adam gördüm dedesinin rum kıyafeti giyip türk sinemasını tarayıp suçu rumlara attığını söyleyen adam tanıdım. ki hala yerindedir doğu akdeniz üni sabancı yurdu çıkışındaki sosyal konutların 100 metre ilerisinde sol köşede mutlu mrket oturun sahibiyle ve eşiyle konuşun. adamlardaki türkiye nefretini rum sevgisini görün zaten sürekli güneyden ziyaretçileri vardır ben onlardan bile duymadım makarios iyiydi de eokacılar kötüydü saçmalığını.

şu aşırı solcu tiplerin türkiyenin haklı olduğu durumlarda bile rumlardki aşırı milliyetçiliği görmezden gelip türkiyeye işgalci vs demelerine hayranım ya. kalkıp kimse bana ama bütün dünya böyle diyor buna demesin o amına koduğumun dünyası önce hollandalı askerlerin sırplara kurşuna dizilsin diye teslim ettiği kadın ve çocukların erkeklerin hesabını versin bosnada kıbrısta türkler boşnaklar doğranırken tek kelime sesi çıkmayan dünya ırakta afghanistanda ortalığın tarumar edilmesine sesi çıkmayan dünya israil keyif için insan keserken sesi çıkmayan dünya ve bm işgalci demiş çokta sikimde değil.

ayrıca 2 üstteki yazıda alenen yalan bilgiler veriliyor. mal tazmin komisyonundan önceki kaybedilen dava louizudou dvsıdır türkiyede buna karşılık bu şekilde bir önlem almış durumda. rum kesiminin çıkartacağı kanunun bir önemi yok kimse hukikiliği aihm tarafından tastikli bir kuruma hakkını aramak için başvurdu diye göçmenlikten atılamaz. hukukun temel ilkelerine terstir bir dava ile iptal edilir o yasa. ayrıca daha güneydeki toprakların akıbeti tartışmaya açılmadı o konuda hazırlıklar devam ediyor. yalnız ztek gerçek var kuzeydeki rumlara ait olan toprakların %13, 2 yıl içinde türk toprağı haline gelmiştir. rum kesiminin yıllarca toparlanamayacağıda açık. bu trendi kimse durduramaz. maraşta mal iadesi istenmesini bilen adam maraşın ne büyüklükte olduğunu ve çoğunluğunun otel olduğunu ve zaten tşınmaz saayısınıdaa biliyordur. 600 den fazla başvuru mal iadesinden çok para istemek yönünde. kimsede umut yok çünkü. artık kuzeyde bile birleşmek isteyen sayısı azalmış durumda.o çok büyüttükleri ab nin halini gördüler.

konu ile alakası şu benim yazdığımın; türkiye tazminat ödüyor ve haksız görülüyor. bu. mahkum da edildi, mahkum edildiği için de kurnazlık yaparak daha az tazminat edinme yoluna gidiyor. bu da kktc ilan edildikten sonra ortaya çıkan sorunlardan birisi. konu ile alakasız olan kısmı ardından gelen alakasız "mal tazmin komisyonu şu işleri yaptı ama" kısmı.

eoka-b de makarios'u enosis'in önünde engel olarak görmekte idi; bunu da ben belirlemiyorum, eoka-b kendisi belirledi. makarios'un yönetiminin sonuca ulaştırmayacağını düşünmek engel olarak görmektir. engel olarak görmeyi ne olarak tanımlıyoruz bilemedim şurada, neyse.

gene alenen yanlış bilgi falan verilmiyor. rum tarafının çıkartacağı kanun, göçmen rumların göçmenlik statüsünden düşürülmesidir, bu da ellerindeki toprakların alınması anlamına gelir. bunun gibi bir yasa da mal tazmin komisyonuna gitmesini insanların, engelleyici bir önlemdir. göçmenlik statüsünün kaldırılmasını ne olarak düşünüyoruz bilemedim gerçekten. o kadar da "olamaz, yapamazsınız" derdi var ise, gidip rum tarafında söyleyiverin bu önlemi koymayı düşünenlere; benim icat ettiğim bir önlem tasarısı değil hakeza. göçmen rumlar'ın da şu anda eline geçmiş olan mallar da, kuzey'de bıraktıkları mallara karşılık olarak verildi, kuzey'deki mallarını elden çıkartırlar ise, ellerinden bu göçmenlik hakları da alınabilinir görünüyor; hukuki olarak sonu ne olur ama bilemem. yapılmasına taraftar olduğum bir uygulama da değil bu da, derdi olan var ise gidip taraftar olanlar ile tartışabilir benimle tartışmaya kalkışmak yerine.

ek olarak, şurada türkiye müdahelesi haksız, kötü vesaire dediğimi gösteren var ise elma alacağım kendisine ya da rumlar haklı idi dediğimi gösterecek olan var ise. ciddi olarak yakınları kıbrıs'ta rumlar tarafından katledilmiş birisine de rumların milliyetçiliğinin anlatılmasına da ayrıca hayran kaldım. birleşmiş milletlerin ne yapıp yapmadığını gene bosna konusunda da, kıbrıs konusunda da yakınları dolayısı ile bilen birisine anlatana daha ayrıca hayran kaldım. türkiye'nin uluslarası alanda da düştüğü durumu dahi yazınca "türkiye haksız diyorsun şimdi sen!" tavrını da gerçekten algılayabilmiş değilim; gereksiz duygusal tepkisellik mi diyeyim, nasıl tanımlayayım bilmiyorum. türkiye haklı mı, haksız mı, yaptıkları önceden haklı mıydı, haksız mıydı tartışmasına bile girmedim yahu; bir an kendimden bile şüphe ettim "acaba?" diye ama tavır karşısında, ilginç gerçekten.

türkiye'nin akıllılık yaparak daha az tazminat ödemesinin de hala konu ile alakasını kavrayabilmiş değilim ya da haklılık-haksızlık belirtmezken mal tazmin komisyonunun ne kadar toprağı türk tapusuna geçirdiği yahut da uluslararası haklılık-haksızlıkta birşeye denk gelmezken şu konunun niye hala yazıldığını da anlayabilmiş değilim. sanırım mal tazmin komisyonu yazınca "hurra ben de yazayım" tavrı oluştu, başka türlü açıklayamadım. hayat ne tuhaf, vapurlar falan.

eokacılar iyiydi de makarios kötüydü yahut da makarios enonisisci değildi, önünde engeldi yazısı gösterene de elmalı turta veriyorum; gösteremezse de zahmet edip artık tekrarlamamasını istiyorum makarios'tan hazzetmeyen birisi olarak. boş zamanlarımda birleşmiş milletler tatil gücüne yahut bm kararlarına vesaireye taptığımı gören yoksa da, zahmet edip hariçten gelen "dünya böyle diyor demeyin" yazısını yanıtlamama hakkımı da kullanmak istiyorum fazladan.

türkiye'nin eğitim sistemindeki 'okuduğumuzu anladık mı?' kısımları gerçekten gerekli imiş yahu, o kadar dalga geçmemek lazımmış.

anlayamıyorum kelimesini 20 kez kullanıp "türkiye'nin eğitim sistemindeki 'okuduğumuzu anladık mı?' kısımları gerçekten gerekli imiş yahu, o kadar dalga geçmemek lazımmış" cümlesini kurarak içinde bulunduğunuz durumu açıkladığınız için teşekkürler. umarım anlayacaksınız... bosna da kıbrısta her yerde katledilen aileniz için üzüldüm kamboçyada pol pot'un şili de pinochet in sovyetler birliğinde stalinin, almanya da hitlerin katlettiği ailen içinde üzgünüm. elbette buradaki katliamlar konusunda da size ders verecek değilim.


"eoka-b de makarios'u enosis'in önünde engel olarak görmekte idi; bunu da ben belirlemiyorum, eoka-b kendisi belirledi. makarios'un yönetiminin sonuca ulaştırmayacağını düşünmek engel olarak görmektir. engel olarak görmeyi ne olarak tanımlıyoruz bilemedim şurada, neyse."

ydığımı tekrar okuduğunda iki tane aynı amaca hizmet eden farklı yönteme sahip adamdan bahsettiğimi göreceksin. engelden kastınız makarios engeldi eokacılar o yüzden onu devirdi şeklinde otaya koyuluyor. benim dediğim ise zamanlama ile alakalı sabırsız olan ile sabırlı olan farkı. keşke anlasanız.

birde çok kötü ironi yapıyorsun yani tebessüm edilsin diye uğraşmana gerek yok burası tiyatro değil sende çocukları eğlendirme peşindeki palyaço değilsin. ideolojik saplantıların içinde türkiyeye karşı kullandığın dile dikkat edemiyorsun. birleşmiş milletler şunu demiş bunu demiş o birleşmiş milletler dimi üyeler cnının istediğini yprken fino köpeği ise aldığı kararda sikimde olmaz. eleştireceksen önce 63 yılından beri kfsını değiştiremeyen hala adaanın tamamına hükmetmek peşindeki rumları eleştir adanın kuzeyi bizim. bunun sebebide ırkçı rumlar. bedavaya üstüne kondukları ada için pazarlık yapıyoruz salaklık burada.

her neyse...

"makarios engeldi o yüzden onu eoka-b devirdi" ile "eoka-b makarios'u engel olarak görüyordu" arasındaki farkı görememek altı çizildiği halde gerçekten ilginç. makarios enosisci miydi '60lardan sonra da yoksa değil miydi diye bir tartışmaya dahi girmedim, makarios enosisci değildi demedim, velhasıl eoka-b'nin makarios'u nasıl gördüğünü söyledim. yani eoka-b'nin bakış açısı beni bağlayan birşey değil; gene eoka-b makarios'u enosis'ten sapmış olarak görüyor. bunu da ben sağlamadım - yazdığım şey de eoka-b'nin ne olarak görüp görmediği. gerçekten okuduğumuzu anladık mı kısımları iyice sevimli gelmekte.

gene türkiye'ye karşı dil kullandığımı hatırlamıyorum, ideolojik bakış açımı gösterdiğimi de hatırlamıyorum. aslen kıbrıs sorunu üzerine tartışmaya girdiğimi ya da kendi görüşümü yazdığımı da hatırlamıyorum. bir uluslararası örgütün yahut genel olarak devletlerin tavrını yazmam da ne benim görüşüm ne de benim dilim. en ufak görüş belirtmediğim yerde niyet okumak ayrı bir şirinlikmiş gene; tepkisel duygusallık diyip geçmek istiyorum onu da.

kıbrıs sorunu üzerine tartışırsam - ki yapmıyorum şu anda, yapmak da istemiyorum şu duyurunun altında açıkcası şu anda gene - neyi eleştiriyorum, neyi eleştirmiyorum yazarım. o zamana kadar niyet okumamak güzeldir, yani yazmadığım yahut ima dahi etmediğim şeyleri yazıp savunmuşum gibi davranmayalım.

hayat ne garip vapurlar falan.

cins.ankara.edu.tr

eogrenme.aof.edu.tr

www.felsefedersligi.com

www.serxwebun.org

www.google.com

o değil de serxwebun linki vermek ilginçmiş. marx'ı engels'i lenin'i aşıp ardılında hegel'i de aştıktan sonra feminist epistemolojiyi de aşmış olmasınlar ruhçu-ütopyacı analizsever arkadaşlar?

@ kulkke
özel bi amaç yok hocam. gugıla yazdık feminist epistemoloji diye, ne geldiyse döşedik. gördük orda, önderlik mönderlik gibi lafları da, belki dişe tokanır bişey vardır diye dahil ettik gene de...

Harry Potter filmlerindeki baykuşları yavruyken alıp köfte ve pişmiş et ile beslediklerini biliyorum yani vahşileşmesin diye çiğ et vermiyorlar.

yasak olmasa da, o kus evcil bir kus degil bence hic girismeyin hayvana yazik.

ama cok sevimliler o ayri www.youtube.com

www.youtube.com :))

ben araştırdım bi ara evet yasak baykuş beslemek
vazgeçme sebebim bütün gece ötecek olmasıydı :D

arkadaşım kafeste atmaca besliyordu garibim hayvan öldü de kurtuldu.

Önce baykuş bulmalısın
eksiduyu.ru

Türkiye'de yasak baykuş beslemek.

devlet tarafından evcil hayvan olarak tanımlanan türlerin dışında hayvan beslemek yasak Türkiye'de.

hatirlarlar.

hatirlar.

sizi sahipleri bellemişler. komut almayı bile öğretebilirsiniz.

1 sene sonra sana şaka ile bir cücük hareketi yapan olursa onun aklını alabilirler.

kesinlikle hatırlarlar. bende -daha doğrusu babamda- bunun çok örneği var. anlatır her zaman. bende köpeklere taptığım için melül melül dinlerim.

bir tanesi şu; sadece bir tane kesme şeker vermiş köpeğe, yanlış hatırlamıyorsam 1 sene sonra tanımış hayvan babamı. bizimki çok severmiş köpekleri gençliğinde. kuyuya düşen köpeği kurtarmışlığı bile varmış. :)

anamın astımı yüzünden eve alamıyorum orası ayrı. :(

Hatırlarlar. Ama köpekler çalıştığınız yere aitse kuru ekmek vermek gaddarcaymış biraz. Yok değillerse lütfen internete ilan verin de sahiplensin yavrucaklar.

valla benim köpek sanki hatırlamadı beni
1 sene görüşmedik gerçi, sonra hayvana bütün tavuk götürdüm. belki de onun şaşkınlığından adapte olamamıştır :D

uzaktan görünce hatırlamazlar. sesinden ve -yaklaşınca- kokundan kesin hatırlarlar.

onlara yemek verirken onlarla bol bol konuş. "acıktınız mı lan keratalar??" diye falan konuş yüksek sesle. sesini iyice tanısınlar.

sonra 1 sene sonra uzaktan, "gelin lan buraya napıyonuz siz eşşek kadar olmuşunuz" diye bağırdığın gibi kuyruk sallaya sallaya gelirler.

Kokundan hatırlarlar en kötü olasılıkla.

"aradan 7 yıl geçiyor, erkek tarafı iyi bir işe girmiş, yükselme yolunda olan biri hatta yükselmiş." cümlesi her şeyi özetliyor bence.

7 yılda her insan değişir. işin içinde kız-erkek varsa ve erkek 7 yıl aranın ardından iyi bir işe falan girmişse, insanlar daha çok değişir.

7 yıl geçmiş, 7 yıl daha büyümüş, olgunlaşmış.

yedi yılda yer şekilleri bile değişir, mübarek. ama erkeğin "yükselmiş" olmasının kızın üzerindeki dayanılmaz hafifliği de yadsınamaz. çok kaptırmadan kedini takıl. ya da kaptır lan n'olucak, aşıkmışsın zaten. ama şöyle de bir sorun var; aynı departmandasınız. işten mişten atmasınlar sonra.

aradan 7 yıl geçmiş, koca bulamamış. erkek tarafının da işi gücü yerinde, aklına yatmış işte. daha ne olsun.

kız ünide falan tokmatlattırmış bıçkın delikanlılara. şimdi kendini yamamaya çalışıyor sana. senin yerinde olsam sana aşığım deyip gelecek hayalleri kurup bir iki çakar yol verirdim.

arkadaşlar şu kafanızı değiştirin. bir kadın size ilgi gösteriyorsa bunun sizin iyi bir iş sahibi olmanızla, paranızın olmasıyla, yükselmenizle ilgisi yok. bu kadar özgüvensiz olmayın. kendinize güvenin biraz. bir kadın param olmasa iyi bir işim, arabam olmasa bana neden baksın gibi bir yaklaşımı doğru bulmuyorum. kadınlara maddeci demeye getirip aklınız sıra hakaret ediyorsunuz ama aslında kendinizi yerin dibine sokuyorsunuz farkında değilsiniz.

@rock n roll, söylediklerin kadınların paraya pula değer vermediğini düşünürsek çok doğru. ama kazın ayağı öyle değil. "kadınlar arabaya-eve-işe gelir" demek doğru değil ama bunun belli bir yaştan sonra "adam seçme"de çok önemli olduğunu hepimiz biliyoruz.

üniversitedeyken dönüp yüzüme bakmayan, ben kantine girince ortamı terk eden bir kız iyi bir işim olduğunda "takılalım cnm ya" diyorsa ben onda art niyet ararım. sadece kadınların değil, insanların genel olarak bu yavşaklığı çok can sıkıcı.

lisede bi' arkadaşım vardı mesela, bayağı kiloluydu çocuk. zeki, kültürlü, iyi bir insandı. çalışkandı da. 1 sene boyunca peşinde koştuğu kız yüzünden alkolik oldu, sapıttı, yollardan topladık herifi.

sonra bu gaza geldi, spora başladı, eşek gibi kaslı oldu. hoşlandığı zamanlarda bana gelip "ya bu çocuk canımı çok sıkıyo pfff..." diyen kız, nasıl olduysa, bizimkinin peşinde dolanmaya başladı.

o yüzden geçin bu ayakları lütfen. para, mevki, şekil şemal falan herkes için önemli şeyler.

koca 4-5 seneyi birlikte geçirelim, yüzüme bakma. ondan sonra para kazanan mevki sahibi bir adam olayım, "cnm takılalım yhaa" demeye başla. sonra "ne ayak?" deyince de ben özgüvensiz olayım öyle mi?

kadınların kendisine sadece parası, vücudu için bakacağını düşünen adam özgüvensizdir. ama para-mevki-"yakışıklı adam" avcısı bu kadar kezban varken her adamın iki kez düşünmesi de gayet normal.

sen zaten çok feministsin değişik bi' şeysin, objektif değilsin bence hiç, çok ayıp.

7 yıl önce bütün ilgi üzerindeydi muhtemelen. seçilen değil, seçen konumundaydı, artık 7 yaş daha yaşlı, daha "oturmuş" bir ilişki istiyor olabilir ya da belki daha ciddi bir şeyler. sürekli seçen konumunda kalamayacağını da biliyordur.

hala fırsatı varken seçmeye çalışıyor işte.

der meister, kadınlara bu kadar maddeci derken, kendinizi neden görmüyorsunuz acaba. hepiniz de güzel kadın seviyorsunuz. taş gibi olsun. karşına 200 kilo bir kadın gelse tamam demezsin.çok iyi kalplidir yine olmaz.bu da maddeciliktir.dış görünüm maneviyat değildir çünkü.feministliğime gelirsek, 29 yıldır benim feministliğim yüzünden 1 kişi bile zarar görmedi.doğruları suratınıza çarpınca 'yeea bırak feminist bu' oluyor değil mi?

7 yılda dedem bile değişir. Ama kız ne yönde değişti, bilmiyoruz. Belki kız eskiden sana umut vermemek için kafasını çevirip duruyordu, ya da verdiği sinyali iyi anlayasın diye. Şu anda ise zaten o günlerin eskide kaldığını düşünüp selam veriyor olabilir. O zaman kesin bir reddetme için kafa çeviriyordur, şu an ortalıkta ret veya kabul edilecek bir şey olmadığı için rahattır. Belki de yükselinen yol buna neden oluyor olabilir. Onun yolu yükseliyor mu, yükseleni ne; bunu da bilmek gerek. Onun yolu daha hızlı yükseliyorsa, sizin yükselen yolunuza ihtiyacı olmayabilir.

aklıma bu geldi

www.facebook.com

kelepir'e katılıyorum.

kız bi bok olmadığını anlamış, şimdi kendini yamıcak birini arıyor senle alakası yok departmanınla alakası var usta.

bir amerikan film klişesi vardır, "güzel kızlar basketbol takımının kaptanıyla oynaşır, dönemin ineğiyle evlenirler"

işte böyle şeyler.

evde kalma korkusunun yansıması.

belki daha çok sen değişmişsindir, kız sana saygı duyar hale gelmiştir. herkes değişir ki.

niye bu kadar düşünüyon abi :P o yılların acısını çıkaracak durumdasın şu an, hoşlanıyormuş gibi yapıp kullan geç bence. ben olsam öyle yapardım

7 yılda insan neler yaşar neler... Bence "işe girmiş yükselme yoluna girmiş" çok yanlış bir algı. Üniversite zamanında insanlar daha ergenlikte gibi davranırlar, bu davranışından onu sorumlu tutamazsın.
Belki yalnızdır arkadaşa ihtiyacı vardır?
Hayatta artık insan seçmiyordur?
Belki sen 7 yılda çirkinliğini atmışsındır vs hoşlanmaya başlamıştır?
Olamaz mı?

kız üniversitede gayet olgunca davranmış. Karakterlice kısacası.

Sevgilisi olduğu için sana yüz vermemiş, ona aşık olduğunu bildiği içinaynı ortama girmemiş vb. Sırf egodan dolayı bu tip durumlarda hep ilgiyi devamlı tutmaya çalışan kızlarda var, aman ben çıkmayayım ama peşimde dolanmayı kesmesin diye düşünenler vb.

Aradan 7 yıl geçmiş, eski olaylar kapanmış, kızda yalnız hoşuna gitmişsin demekki.

Para yakışıklılık vb tabii önemli ama sen 120 kiloluk çok iyi karakterli bir kız sana aşık olsa yüz verir miydin? Zannetmiyorum.

Peki aradan 7 yıl geçince, aynı kız zayıflamış, iyi bir maaşı olan ve gayet güzel bir hatun olsa ne yapardın?
Cevap yine açık.

HEpimiz insanız bence bu kadar kolay yargılama.

Amiyane tabirle takıl, kızı sik bırak diyen arkadaşları da dinleyebilirsin ama karakterli bir davranış olmaz. Ya yüz verme yada sevgili ol ama illa kullanman gereken bir organ varsa penisin değil aklın olsun.

edit: Sevgilisi yokmuş. onun ışığında tek cümle kuruyorum

Siktir et, golddigger diyoruz biz bu tiplere.

+9999 kelepir

sana şans vermeyeni sende şans verme bence. kullan bırak.

@rock n roll gerçekten anlamadığım bir nokta var; erkeklerin geneli maddeci, erkeklerin geneli şöyle böyle. iyi güzel hoş, doğru da. bu kadınların genelinin şekilci, para ve statü meraklısı, vesaire olduğunu değiştiriyor mu? hayır. "erkekler de ama" argümanın ne anlamı var o zaman? gerçekten kadınların genelinin böyle olmadığına dair bir inancın var ise de, senin olduğun paralel evrende işler çok güzel demek ki. bu sadece kadınların geneline özgü birşey de değil elbette, ama heteroseksüel erkek için birebir muhattap olunan erkek olmadığı için hali ile erkek kısmına girilmiyor.

onun haricinde; 18-20 yaşından sonra insanlar öyle pek de değişmezler istisnalar haricinde. öyle bir gerçeklik yok.

o zaman başka bir şeyler olabilir sana yakınlaşmamasını getiren, falan filan. ama bu iyimser olasılık dışında, kızın beklentileri yaşına ve yaşam çizgisine göre değişmiş, yaşamak istediği de değişmiş; senin şu anda olduğun konum da beklentilerini karşılıyorsun ve yaşamak istediği şeyde yerine oturuyorsun. değişen de kızın, işi olan maddi durumu iyi ve toplumsal statüsü yerinde olan birisi ile "evde kalma" durumunu bertaraf edip, kafasındaki aile yaşamına geçmek istemesi; paragrafın başındaki olabilir dediğim olasılık haricinde olabilecek sadece bu var. herkes yazmış gerçi, tekrar ben de yazmış olayım.

kulkke, kadınlar para, statü, güç meraklısı diye sürekli bir aşağılama durumlarınız oluyor bizi. ben de aynı şekilde sizin de maddeye önem verdiğinizi söyledim.

@ rock n roll kadınlar, kadın cinsiyeti olarak yahut toptan böyle değiller; bu da bir aşağılama değil, olan durumun söze dökülmesi - kadınların geneli, para, statü vesaire meraklısı ve maddeci. erkeklerin de geneli dediğin gibi ve de doğru, ama bunun kadınların genelinin ne olduğu konusunu değiştiren bir tarafı yok; yani bunu söylemenin bir anlamı yok. velhasıl ben ekleyeyim hatta; kadınların geneli şu andaki mevcut koşullarda satın alınma meraklısı, erkekler de satın alma meraklısı aynı şekilde kadınları; kadınların satın alınma merakları yahut para, statü merakları vesaire değişti mi peki erkeklerin genelinin işbu merakı dolayısı ile? değişmedi. "kadınların geneli böyle" denilince sanki cinsiyetten kaynaklı olarak bir yorum yapılıyormuş gibi algılamanın gereği yok, bunun mizojini ile alakası da yok, kadın cinsiyeti ile alakası da yok söylenilen şeyin, söylenilen tüm kadınları da kapsamıyor, vesaire ama varolan koşullar içerisinde kadınların geneli böyle. n'apalım, olan şeye yok mu diyelim? yahut erkeklerin de geneli aynı şekilde saçma sapan şeyler içerisindeler diye bunun olmadığını mı varsayalım? ataerkil toplum yapısına karşı olmak ile yahut mizojinizme, seksizme karşı olmak ile olan durum söylendiğinde olan durumu, öyle denilmediği halde "tüm bir cinsiyet olarak" algılamak ve/veya öyle denilemediği halde "cinsiyetten kaynaklıymış gibi" diye algılamak ve bunun üzerinden karşı çıkmak fark var oldukça; birisi ne yazık ki diğeri değil. erkekler için de olan saçma sapan çarpıklıkların kadınlarda olduğunu söyleyince "ama erkekler de.." demek de durumu değiştiren birşey değil.

@ snowflake paralel evren çok güzelmiş. durumun doğrudan para yahut başka birşey ile alakası da olmayabilir, geçmişte yaptıklarının başka bir nedeni de olabilir lakin senin dediğinin, senin yaşadığın paralel evrende olması mümkün ise dahi aynı şey bu evren için geçerli değil. o evrendeki pembe ördeklere de selam ederim.

7 yılda sen değişmediysen bu işte bir hata var demektir.

(bkz: money talks)

7 yılda kim değişmez aynı kalır ki?

Üstteki yorumların tamamını okumadım ama bu duyurudaki erkeklerde bi gariplik var cidden. Bütün kızlar, arabasıdır cartı curtu vardır diye severmiş vs vs.

Bulduğunuz kızlar öyleyse, biz napak? Oh iyi oluyo size. Harbiden de ne özgüvensizler var ya.

Kız da zaten aynı departmana gelmiş, senin paranda pulunda niyeti olsa kaç yazar? Kendisi ayaklarının üstünde duran biri zaten. 7 yılda herkes değişir, olgunlaşır, daha akıllıca düşünür. Kız o zaman hoşlanmıyordu, şimdi hoşlanmaya başlamış demek ki. :)

7 yılda değişmeyen var mı?

@snowflake olayın kadınları çözmek ile yahut bir cinsiyeti çözmek ile alakası yok. tekrar da etmem gerekiyor sanırsam illa ki, kadınların cinsel kimlikleri ile daha kısaca söylersem kadın olmaları ile alakalı olmayan bir durumdan bahsediyorum ve de. kadınları çözmüş de olsa idim söylediğim şeyin bununla alakası olmazdı yani. kadınları tanımak gibi bir iddiam da olmadı şurada, olsa idi dahi gene söylediğimle de alakası olmazdı.

söylediğim şeyler toplum dinamikleri ile, toplumsal rollerle vesaire ile alakalı. bunlar da benim çözdüğüm şeyler falan değil. modern ailenin ne olduğunu tek başıma analiz etmedim örneğin yahut şu andaki toplumsal yapıda kadınların genel olarak satın alındığını, erkeklerin de genel olarak satın aldıklarını, vesaireyi de. insanlardan toplumun genelinin beklentilerini yahut varolan koşullardaki insanların genel beklentilerini de ben uydurmadım. olayın da kadınlık, kadınları çözmek ile alakası yok. var olan durumu söylüyorum; varolmadığını düşünüyorsak da dediğim gibi, o tarafta genel olarak burjuva aile kurumu örneğin modern fahişelik kurumu değil ise, orası paralel evren olsa gerek ve bambaşka bir toplumsal düzen olsa gerek veyahut da genel olarak kadınların bir yaştan sonra yaşamdan beklentileri ve toplumun onlardan genel olarak beklentisi çok farklı ise yahut buna göre kadınlar genel olarak davranmıyor ise gene güzel paralel evrenmiş.

etrafta her tip kız olabilir, etrafın genelden sapmış ve genelden kurtulmuş, çoğunlukla orta&orta-üst sosyo-kültürel tabakadan insanlardan oluşuyor ise mümkündür çok farklı karakterler de görmen. lakin genel olanın bu olduğunu değiştirmiyor ne yazık ki. bunu da ben yapmıyorum. bu da kadınlar ile ilgili değil dediğim gibi zaten hali hazırda.

gene statü, başarı, para aynı okuldan mezun olmak ile alakalı değil; kaldı ki aynı yahut yakın statü, para vesaireye sahip olunsa dahi kızın ilgisini anlamı yaşamdan beklentilerinin değişmesi ile alakalı da olabilir ki bu beklentilerine denk düşüyorsundur - ki büyük olasılıkla da durum böyle eğer ki önceki yanıtımda dediğim gibi önceden olan davranışlarının başka bir nedeni yok ise. ha kızın önceki davranışlarının bir nedeni vardır yahut da ne bileyim kız toplumdaki genel insan profilinden çok farklı bir kişidir, bilemem. ilkinin olasılığı var, ikincinin ondan az da olsa olasılığı var. ama bunların dışında, en çok buradaki herkesin söylediklerinin olasılığı var. sadece para-pul değil burada söylenilenler de, yaşamdan beklenti yahut karşı cinste aradıklarının yaşamının o evresine göre ve yaşamının o evresinde istediklerine göre değişmesi diyen de var.

@barbara herhalde barbara manken olan bambaşkaymış havadan yaptığın kişilik tahlilleri de.

sanırsam toplumun geneli ile çoğunlukla orta yahut orta-üst sosyo-kültürel tabakadan gelen insanların oluşturduğu genelin yanında az miktarda olan kişiler arasındaki farkı kurabiliyorsundur. o farktan bahsediyorum ve sanıyorum ki dediğim de dediğinden farklı bir yerde değil; o kişileri yok sayarak söylüyorum zaten altını çiziyorum ki.

sanırım ben paralel evrende yaşıyorum madem. eh, benim de çevrem bolca para, statü o bu merakı olmayan insan da barındırıyor. genel değişti mi? değişmedi.

gene sanıyorum aynı türkiye değil mühendis, doktor talip arayan; eşit miktarda maaaş beklentisi olan, hesapların erkeklere ödetildiği, ataerkil düzenin kadın lehine açıklarının kullanıldığı, toplumun kadından bir süre sonra evlilik çocuk vesaire beklediği, kadınların bir süre sonra evlenme meraklarının olduğu, özgür kızların evlenilecek efendi, statülü adam aradıkları ülke. sadece "paralılık" ve "daha yüksek statü" değil söz konusu olan zaten; o an ortalama kadının beklentisi ve yaşamında o andan sonra istedikleri ve toplumun istedikleri vesaire genel olarak. illa ki herkesin beklentisi evlenerek sınıf atlamak yahut alt sosyo-ekonomik tabakadaan gelip koca parası yemek kadar basit olmayabilir; diğerleri de bundan daha şirin değil lakin.

herneyse de, dediğim gibi, atıyorum "bu yaştan sonra düzenli bir yaşam istiyorum şekerim" mottolu kadınlar yokmuş gibi davranmak istesek de varlar ne yazık ki örneğin. dediğim gibi, genelden ayrık birisi değil ise yahut da üniversitede başka bir nedeni yok ise, yukarıda dediğim çerçevede görünüyor nedeni. farklı da olabilir, ama en ağır basan olasılık bu buradan bakınca. "belli yaştan sonra beklentileri değişen kız", "erkeklerde artık başka şeyler arayan kadın", falan filan; sanırım zaten "değişmiştir" denilen de bu oluyor çoğunlukla.

Bladerim. Her siki mevkine kariyerine parana pula yormayacaksın. 7 yıl demek, yeni doğan bi çocuğun ana avrat küfredecek kadar büyümesi demek. illa ki o da büyümüştür. ilişkiniz olur mu? bilemem. ama olacaksa da geçmişinden gelen bi kızgınlıkta davranmanı önermiyorum. onu önce insan olarak tanı, şayet altındaki bi pozisyonda çalışıyorsa diğer personelden ayırma.

şimdi madem üstte dediğimi tekrarlayayım, erkekler daha iyi yahut erkekler şu bu gibi birşey demedim. gene türkiye haricinde de durum çok çok farklı değil doğru, her yerdeki benzer altyapı ve ataerkil toplum yapısı benzer şeyleri ortaya çıkartıyor.

lakin hali ile, kadınların yahut erkeklerin toplumsal rollerini oynamaları, yaşamdan o andaki değişen beklentileri yahut toplumun onlardan beklentileri dolayısı ile birşeyler yapmaları ve buna göre önceden istediklerinin haricinde olarak, kadınlar için örneğin statü, para kazanabilme, düzenli yaşam vesaire barındıran erkeklere yaşamdan o dönemdeki beklentileri ve toplumun onlardan beklentileri nedeni ile yönelmeye başlamaları saçma sapan birşey. velhasıl genel olarak kadınların belli bir yaştan sonra (yahut kadınına göre daha erken yaşlardan başlayarak) para, statü, güç, düzenli iş gibi şeyleri barındıran ve bunları düzenli olarak onlara sağlayacak olan ve/veyaa düzenli olarak kendi o dönemdeki beklentilerini sağlayacak olana yönelmesi zaten bahsedilen. bunun nesi güzel yahut normal yahu? olan şey de sadece "para" değil, hala para üzerinden gitmenin o kadar bir anlamı yok ve de.

herhangi bir kadın yukarıda dediğim gibi olmak zorunda değil; birisi öyle olsa dahi tek kıstası bu da olmak zorunda değil. ama genel olarak insanlar mevcut toplumda böyleler, insanlar derken buna kadınlar da dahil; gene oldukça ağır basan üstteki dediklerim oluyor kadınların geneli için tek şey bunlar olmasa da. illa ki çok kötü, çok çıkarcı vesaire olması gerekmiyor dediğim şeyler için de; eh yani.

yukarıdaki yorumlar açık açık bunları yazıyor ama bunlara karşı çıkıyoruz. sonra bunu normalize ediyoruz ve olayı sanki sadece paraymış gibi indirgeyip bunun üzerinden olmadığını söyleyip durumu yadsımığızı düşünüyoruz. ama yadsınmış olmuyor hali ile böyle.

Kiz sizin departmanda hangi pozisyona atandi? Sadece merak

erkek yaşlandıkça fiziği oturuyor, çekiciliği artıyor. artık çoğumuz da spor yapıyor ve beslenmesine dikkat ediyor.

kızlarda tam tersi işliyor. spor yapmazlar, kendine bakmak daha çok krem, makyaj demek. kilo alıp diyetle vererek bünyelerini zayıflatıyorlar.

eskiden sen 6 o 8 iken, kız aşağısına bakmıyor. şimdi tam tersi.

şimdi bizim erkek kedimiz var nazar değmesin 7 yaşında. kısırlaştırmazsak eve gelmiyor kedi. bazı aylarda 1 hafta gelmediği oluyordu. kavga dövüş ediyor suratında kulağında bilimum yerlerinde çizikler yaralar oluşuyor. hayvanın ömrü kısalıyor bi yerde. bahçeli evleri olanlar için geçerli tabi bu.

Erkek kediler bütün eve korkunç kokular salıyorlar ve bir süre geceleri inanılmaz sesler çıkarabiliyorlar. Çekilmez bir duruma dönüşüyor.
Ayrıca kısırlaştırmanın kedilere zarar verdiğini düşünmüyorum, kısırlaştırılmış ve çok uzun ömrü olmuş kediler var.

edit: Ayrıca ev hayvanlarının her zaman kaçıp hamile kalma veya bırakma ihtimali de var ki insanlarda olduğu gibi hayvanlarda da doğum kontrolü önemli, sonra sokağa atıp duruyorlar işte.

denetimsiz uretim, kacak hayvan satisi, hayvanlarin hala kimliksiz olusu, dogan hayvanlarin yeterince iyi bakilamamasi; kisacasi populasyon kontrolu gibi sosyal sebeplerle

ve

hayvanlarin kizginlik donemindeki alisilmadik davranislari, fizyolojik ve hormonal degisimleri sebepleriyle kisirlastirilmasi gerektigi soylenir.

gonul ister ki diledikleri gibi ciftlessinler ancak evcil turler maalesef isimlendirmeden anlasilacagi gibi insanlara bagimli. dolayisiyla sosyal sebepler agir basiyor.

benim dişi abimin erkek kedisi var. ikisini de kısırlaştırdık, sebebi de şuydu.
kızgınlık dönemlerinde dişi olsun erkek olsun hormonları değişiyor, bir nevi doğa onları çiftleşmeye çağırıyor, çiftleşme gerçekleşmedikçe bu hormonal durum cinsel organlarındaki aşırı hassasiyet acı veren bir hale geliyor, bir şeylere sürterek rahatlamaya çalışıyor ama doğanın ona emrettiği şey gerçekleşmediğinden ve insanların aksine kendilerini tatmin etmeyi bilinçli bir şekilde düşünmediklerinden, sürekli bu gerginlik cinsel organ hassasiyeti hayvana acı çektiriyor. aşırı sağık arkadaşlarımdan dişi kedisini kulak pipetiyle tatmin eden kısırlaştırana kadar bir süre rahatlasın diyen vardı ve işe de yarıyordu o zaman için:D
bir de şu var kedi, köpek tavşan bir batında 4-6 yavru doğurur ortalama, 3-4 ayda bir de tekrar doğurabilecek hale gelir ve kızışır. sokaklar, barınaklar, yuva bulamadığı için araba altında kalan, kışın soğuktan ölen, hastalanıp bakteriler tarafından kemirilen, deri hastalıkları ilerleyip enfeksiyona dönüşen hayvan doluyken, her doğumda yavruları verecek birilerini bulamayacağınız açıktır, kedi köpeğin eksiği değil fazlası var.
kısırlaştırılmış kediler ev ortamında daha durağan olur, şişmanlamaya ve böbrek problemleri yaşamaya eğilimli hale gelir. ancak buna dikkat ederseniz, kısırlaştırmanın zararı değil aksine faydası olur. çiftleşme olayı kedilerde çok çetin bir süreç, gözünü çıkarmalı kuyruğunu ısırmalı kulağını koparmalı bir süreç. doğum da aynı şekilde, insanlarda olduğu gibi sık ve arka arkaya doğum yapmak hayvanın ömrünü kısaltır, ancak kedilerin kızgınlaşma sıklığı düşünülürse sık sık ve arka arkaya doğum yapmak kısırlaştırılmamış kedilerde kaçınılmaz. bu bahsettiklerim genel olarak ev kedileri için geçerli.
kısırlaştırılan bir sokak kedisi, hayat mücadelesi devam ettiği için hareketsizleşmez, hımbıllaşmaz. bu çiftleşme kavgalarından uzak durmuş olur, ki bir sokak kedisinde tedavi imkanı olmadığından gözündeki bir çizik kulağındaki bir yırtık hayvanın ölümüne bile yol açacak şekilde mikrop vs. kapabilir. üstelik dediğim gibi dişi sokak kedileri sık sık doğurmanın getirdiği yorucu ömrü kısaltan etkiden, hem de bebekleri büyüme sürecinde kısıtlı yemek imkanlarının daha da kısıtlı hale gelmesinden, yavruları koruyabilmek için diğer kedi köpek vs. ile yapacağı ölümcül kavgalardan kurtulmuş olur.
en nihayetinde zaten bir bölgede kısırlaştırma faaliyeti yürütülmesi, ancak o bölgede besin imkanlarının elverdiğinden fazla yavru olmasını önler, zira bütün kedileri kısırlaştırmak mümkün olmadığından, a bu bölgede az kedi var hem de zararsızlar diye yavrularını oraya getiren anneler olacaktır. böylece mama potansiyeli de, kedilerin kışı atlatabilmesine yetecek olur kedi sayısına bölündüğünde.
evcil hayvan kısırlaştırılmazsa evden kaçma riski var bir de, 4. kattan atlayan kediler, aşağıdaki karşı cinsin çağrısını duymuş oluyor. benim kedim henüz kısırlaştırılmadığı dönemde penceredeki sinekliği yırtmıştı ağzına yüzüne batmasına rağmen, sırf aşağı inebilmek için, ki 4. kattayız.

evcil hayvan demek, insanlara bağımlı hayvan demek. yani insanlar baktıkları sürece doğada varolurlar.
o yüzden eğer fazla çoğalırlarsa ve bunlara bakan insanlar yeterli gelmezlerse, sokaklarda telef olurlar.
biz de böyle manzaralar görmek istemediğiniz için (aç sefil durumda) kısırlaştırıyoruz.
sokakta yaşayan evcil hayvanlardan bahssediyorum. (kedi-köpek)

Kısırlaştırmanın genç ve sağlıklı bir hayvana zarar verme olaslığı hiç yok ancak yaşlı ve sağlıksız bir hayvanın kısırlaştırılması sonuçta kısırlaştırma da bir ameliyat olduğu için zararlı olabilir. Küçük yaşta kısırlaştırılan hayvanın yumurtalık, prostat, rahim gibi kanser riskleri sıfırlanıyor. Sokağa çıkmayan bir hayvan kısırlaştırılmadığında, kızgınlık dönemleri çok stresli geçiyor. Davranış bozuklukları da görülebiliyor. Sokağa çıkan bir hayvan kısırlaştırılmadığında ise hamile bırakma ya da hamile kalma riski çok yüksek. Yavrular ne olacak? Hayvanlarda birkaç kere hamile kalıp birkaç kere doğum yapmak da ömrü kısaltıyor ve kanser riskini de yükseltiyor. Cins olan ve sokağa çıkmasına izin verilen bir hayvan söz konusuysa, hayvanın kısırlaştırılması, hayvanı üreticilerden de koruyor.

olayın bakımdaki zorlukları, hayvanın dışarı gitmek istemesi, vesairesi bir yana; sağlıklı 2 adet kedi yılda bir defa dahi çiftleşseler ve bu da 4 yavru demek olsa bile, bunun anlamı ilk yıl 2 tane olan kedilerinizin diğer yıl 6 tane kedi olması demektir. 3üncü yıla girildiğinde, popülasyondaki kedileri 3 erkek ve 3 dişi olarak kabul edersek, dışarıdan eş bulunmaz ise 18 kedi, bulunur ise 30 kedi demek olur bu. 4üncü yıla girildiğinde ise dışarıdan eş bulunmadığı koşulunu devam ettirir isek 54, dışarıdan eş bulur isek 150 kedi olur elimizde. kedinin ömrünü 12 olarak alırsak ve her yıl bu hayvanların çifleşeceğini öngörürsek, eldeki kaynakların yetmeyeceği kadar kediye sahip oluruz hali ile. kaynaklar yetmeyince de olan kedilere olur.

adnan ziyagil kadar iyi niyetlisi, bihter ziyagil kadar edepsizi, behlül (soyadınıunuttum) kadar piçi, ümit usta kadar iyi aşçısı, joffrey baratheon kadar evlat olsa sevilmezi var polonyalıların da.

neredeyse tüm tarih boyunca lehler, farklı milletlerin ve yönetimlerin bünyesinde kalmıştır. bu yüzden tarihsel olarak bir mazlum oluş halleri vardır. ancak bunu polonyalılar iyidir, kötüdür anlamında söylemiyorum. sadece her toplumun bir tarihi ve sosyolojik hafızası vardır. lehler de bu yüzden genelde şüphecidirler, aynı zamanda hayatta kalma adına tarihsel süreç içinde, taviz vermekten, kaçınmamışlardır. (kaçınmamışlardırdan kastım elbette korkaktırlar değil, sadece güçsüzdüler. bu arada birey bazında söylemiyorum, toplumsal tepki bazında. ilber ortaylı deyimiyle, biz türklerin kaos anlarındaki örgütlenme becerisi gibi, toplumsal hafızada yer tutan bir durum ). ruslar güçlü olmanın en azından kendini güçlü hissetmenin tadına varmış bir toplumdur. ingiliz küstahlığı, fransız kibri vs. ukraynalılar hakkında bu tip bir fikrim yok.

bu gurur, onur meselesi deyince aklıma viyana kuşatmasında çark eden leh komutanı geldi aklıma. gerçi orda kişisel husumet de var ancak viyana osmanlıya geçerse, hristiyanlık çöker korkusu da var. polonyalılar dindar bir toplumdur.

Yakindan taniyorum bir aileyi. Cok duzgun insanlar. Kendi dogrulari icin islerinden ayrildi iki bireyi ornegin.

milliyet, bilindiği üzere birkaç yüzyıldır kullanılan, kültürel bir kavramdır. bir ulusun ortak bir davranışı yoktur. Olsa olsa, coğrafi olarak genellemeler yapılabilir ki, yine de bu genellemeler hem yanlış sonuçlar verecektir, hem de ibişliktir zaten yapmayın.

bir ulus nasıl toptan iyi olabilir? onun haricinde ukraynlar'ın ne ibişliklerini gördün?

Dindarlar.

Otobüste giderken Bi teyze bana dil çıkarıp kurva kurva diye bağırdı. Siksen gitmem bidaha o yüzden manyak ötesi insanları var

bu arada www.utemak.com adresinde seyreden yenilenme talep eden websitesinde yer alan "piyasadaki son sürüm cad ve cam yazılımları ile" (nasıl tanıtımsa artık) yapılacak tüm işleri de bana ücretsiz olarak verecekler sanıyorum ki. daha ne istiyorsunuz? gelin, üzerine vereceğiniz parada anlaşalım; bu fırsatı kaçırmayın, kurucu üye olun.

not: çaylar benden olsun, hesaba yazıp sizden çıkartırım parasını sonra.

Bu kadar sosyal linç gerektiren bir söylemde bulunduğuma inanmasam da duyuruyu sildim evet. Sebebini size özel mesajla da bildirdim, ismimi ifşa ederek olayı sürdürdüğünüz için buraya da yazmak istedim,

"Hiç para vermeyeyim şahane reklamın olur ama hacı, bizde çevre geniş raaaat ol sen"

tadında ifade etmek istememiştim. Sıfırdan PHP kodlamasına, bana özel logolu flashlı ıvırlı zıvırlı bir site olmasına gerek yok. Güncel makine parkı ve bir iki ekstra bilgi yeterli. Web sitemle müşteri bulmak gibi bir amacım da yok. Siz değerli tasarımcılar için nispeten kolay bir iş olduğunu düşünüyorum. İki adet ajanstan da bol sıfırlı fiyat teklifleri geldiği için, bu işi daha ucuz maliyetle yapabilecek, devamında da güncelleme vb. işlemler için periyodik olarak çalışılacak birini aramaktaydım. Müşteri portföyü henüz çok boş olan bir ajans, ek gelir peşinde bir freelance, hobi olarak yapacak ilgili biri vb. Böyle bir durumda siteyi yaptıktan sonra da bakımını güncellemesini yapar, gül gibi geçinir gideriz dedim. Girişimciliğin ve esnaflığın sıkıntısını iki senedir ağır bir şekilde yaşıyoruz. Bu sebeple birileri ile win win yapsak güzel olurdu dedim.

Firmanın, şahsımın bu şekilde ifşa edilmesi de hoş olmadı ama neyse. Viral reklam deseler ben bile inanırım belki de, gerçekten hiç alakası yok, zaten web üzerinden müşteri bulabilecek bir iş yapmıyoruz.

Teşekkür eder, iyi günler dilerim.

Win win öyle olmaz abicim, düşük fiyat versen tam da o dediğin gibi olurdu. 'Bana çok basit bir internet sitesi lazım. Aramızda bir öğrenci arkadaş şu sitemle bir ilgilenip adam edebilirse 100-200 lira bir şeyler göndermek isterim, hem benim işim görülsün hem size harçlık çıksın, zaten çok vaktinizi alacağını sanmam basit bir şey olacak' der geçerdin. Üstüne bir de arkadaşının hediye olarak yaptığı siteyi beğenmediğini söylüyorsun, bu sefer tanımadığın birinden sana hediye site yapmasını istiyorsun. Mantıklı geliyor mu kulağına?

İnsanların gıcık olduğu konu bedavacı olman değil, o mesleğin erbablarını aşağılaman. Resmen dalga geçmişsin yani, kusura bakma :) (Web tasarımcı değilim)

Ben olayın bu boyuta çekileceğini bilsem zaten vermezdim. Başlık üzerinden polemik yeterince yapıldı.

Halen benzer cümleler kurabilirim, kastettiğimi yine net anlatamam sanırım.

Neyse, öyle yani.

Protein,amino asit,glutamin,kreatine,hormon bosster ve nox kullanıyorum check uplarda zirveyi oynuyorum. Rahat ol bişey olmaz dozunda kullandığın sürece

karbonhidrat ve aminoasitin etkisi olur tabii ki ama düzenli beslenme ile bunlar mümkn olur herkesin dediği gibi :) Çünkü bunlar destek takviyeler ana yemekler yerine geçemezler :/ Bunlarla birlikte gerekli sıvı tüketimi yapmazsan kum ve ardından taş oluşabilir böbreklerde.
Bunun yanı sıra fitness salonunda hocanız yok mu ondan da bilgi almalısınız burada herkes birşey der profesyonel olmadan her kafadan bir ses çıkar emin olun 1,2 yıl suplement kullananlar atlar :)

boyun kısalır, 2 cm ila 20 cm arası değişebilir tabi bu kısalma, ama ben başlamazdım nihat abi.

aimp. rus malı. taş gibi.

(bkz: foobar2000)
(bkz: spotify)

clementine.

şiddetle öneririm hatta.

o da olmadı, amarok var, banshee var, deadbeef var.

valla ben de çok şaşırdım entry'leri okuyunca. meğer kimse kullanmaz olmuş artık winamp'ı. yerine ne kullandıklarını düşündüm, bulamadım.

winamp forever. bir yirmi yıl daha kullanırım ben bunu.

ben de winamp kullanıyorum ve değiştirmeyi düşünmüyorum da şu anda. sonuçta sadece daha fazla geliştirmeyecekler. şu andaki hali de yeterli benim için, alıştığım şey.

windows media player 11
olmadı vlc.

hizmeti durdursalar da herhangi bir önemi yok bence sonuçta çalışacak hala.spotify flac çalsa tercih edilebilir.

foobar2000'den gerisi yalan

Yıllardır jetaudio kullanıyorum. Arayüzü çok güzel, ses işlemesi de gayet iyi.

para lazım..
www.google.com.tr

Vergi yüzünden ucuz; bağımsız ülke olarak tanınmadığı için de istedikleri şeyi yapabilirler.

turizm dışında fazla bir gelir kaynakları yok (türkiye'den giden hibeleri ayrı tutuyorum). pahalı alkol ve tütünün bulunduğu, kumarın yasak olduğu sikindirik bir adaya insanlar niye gitsin?

Alkol ve tutun cogu yerde ucuz zaten. Hatta kibristan cok daha ucuz olan yerler var bu konuda. Kumar ve sevismenin serbest olmasi ise yine her yerde mumkun. Refah partisi iktidarindan once turkiyede de mumkundu.

fuhuş serbest değil.

yasal olarak tanınmayan bir ülke olduğu için her şey serbest. turizm gelirleri yüzünden de devlet göz yumuyor. hatta korsan program konusunda bir yaptırım yok. büyük şirketler bile korsan program kullanıyor.

ilk önce olarak, kağıt üzerinde fuhuş serbest değil.

bunun dışında gelelim kumarhanelere. kumarhanelerin varlığı gelir kaynağı olması dolayısı ile değil. hakeza kıbrıs kumarhanelerden çok çok büyük paralar kazanmıyor, sadece belirli bir ruhsat parası ödüyor kumarhaneler ve bunun dışında buralarda satılanların vergilendirmesi var. velhasıl büyük kumarhane-oteller elektrik faturalarını ödemiyorlar ve bu sayede üzerine yük dahi oluyorlar kıbrıs ekonomisine (en son birkaç gün öncesinde, elektrik faturaları tahsil edilemediği için büyük otel-kumarhanelerden, elektriğe %30 zam geldi). neden oradalar peki, hakeza türkiye'de kumarhaneler yasaklandı ve türkiye'nin kayıtdışı paralarının aklanması için kıbrıs yolu tercih edildi. kıbrıs'ın kendi vatandaşlarının kumar oynaması yasak ve kumar oynamaya gelenler ekseriyet ile türkiyeli turistler. velhasıl kumarhaneler ile birlikte kara para ve mafya da geldi. fuhuş da bununla birlikte geldi. yasal olarak ne kadar yasak olsa da, fuhuş yapılan yerler gece kulübü, kadınlar ise konsomatris olarak geçiyorlar. şu anda kıbrıs meclis başkanı, şu anda iktidarda olan parti sürekli buna karşı olduklarını ve bundan kurtulunması gerektiğini açıklasa da, adayı türkiye yönettiği için türkiye göz yumdurtuyor.

alkol ve tütün konusuna gelirsek, çok daha ucuzdu, akp'nin ikinci iktidar döneminde rte'nin adaya geliş gidişleri ile birlikte pahalılandı bile. neden türkiye'ye göre ucuz, çünkü türkiye ciddi anlamda pahalı. kıbrıs'ta da alkol ve tütün ürünleri üzerinde vergilendirme var, ama türkiye'nin vergilendirmesinin yanında çok daha düşük elbette ki.

onun haricinde de dahi bir arkadaş var orada @zgrydn diye, doğrudur neden gelsin insalar kıbrıs'a? rum tarafına kumar olmamasına karşın turist akıyor, şu anda kapalı olan maraş ciddi anlamda turist çekiyordu ve dünyanın lüks turizm açısından merkezlerinden biri idi ama kim gelsin kıbrıs'a. =/ aslan parçası, ne güzel analizler, tespitler yapıyor.

gene bunun haricinde sorun ihracat sorunu da değil; hakeza kıbrıs 90larda türkiye'nin kktc damgası basma zorunluluğunu tutana kadar ihracat yapabiliyordu kyrenia port damgası ile; gene türkiye kendisi kıbrıs'a ambargo uygulamasa türkiye'ye ihracat yapabilir. kıbrıs'ın gelirinin sadece türkiye'nin verdiği paralar ve yabancı turistler ile türkiye'nin abidik gubidik kumarcı-fuhuşcu turistleri ve mafyası olması türkiye'ye bağlı devlet politikası.

gubre?

ilk soruya cevap vermemisim. dunya bir gezegen olduguna gore sonu illa ki gelecek.

peki babam böyle pasta yapmayı ner'den öğrendi? ateistler bunu da açıklasın.

agnostik olma mı?

benim cevabım: insanız ve insan her şeyi bilecek değil. kimse bilmyor. en müslüman da bilmiyor, en hristiyan da. sadece inanıyor.

string theory var mesela. onu okumak lazım. çok uzun muhabbet.

1- illaki gelecek. (bkz: entropi)
2- hiçbir şey. yaşadığımız toplumdaki cenaze anlayışı çerçevesinde toprak veya kül olacağız.

biz olmasak sonu gelmeyecekti dünyanın. çünkü doğa kendini yenileyen bir şey. amma velakin biz göçüp giderken anası sikilmiş bir dünya bırakacağımız için bir yerde dünyanın yok olacağını demiyelim de yaşanabilecek bir yer olacağını sanmıyorum. Öldükten sonra da bi bok yok işte hacı.

dünyanın sonu tabi ki gelecek, öldükten sonra bir şey yok. ölümden sonraki sonsuz yaşam insanların ölüm fikrine katlanabilmek için kendi yarattıkları bir kurgudur.

dünyanın nereye gideceğiyle ilgili bir fikrim yok. öldükten sonra gübre olacağımı düşünmekle birlikte, vücut olarak değilse bile ruh olarak başka bir alemde yaşamak gibi bir isteğim var. bazı özel insanlarla birlikte. öyle her şeyin güzel olduğu bi' cennette falan da değil. dünyadayken uçuyorum arada. o hali sürekli yaşayabileceğim bir halde bulunsam yeter. bunun için tanrıya ihtiyaç yoktur diye umuyorum.

Sorular ateistlere değil, filazoflara yönelik olmuş.

Mekin abimizin yıllar önce söylediği gibi.. Hepimiz topraktık, Yine toprak olacağız. Bkz www.youtube.com

dünyanın sonunun gelmemesi gibi bir ihtimal mi var? hiçbir şey olmasa bile en yakın yıldız olan güneşin sonu bu gezegenin de sonunu getirecek. bunun gerçekleşmeyeceğini düşünenlerin olduğu sonucuna nasıl vardın anlamadım.

doğaya karışacağız. bilinç dediğimiz olay beyindeki kimyasal ve elektriksel olayların sonucudur. bu yapının aynı şekilde korunarak tekrar oluşacağına pek ihtimal vermiyorum.

"After your death you will be what you were before your birth." - Arthur Schopenhauer

Ayıp ve ötesi etmiş. Şu haliyle bile sevmedim kendisini.

z kaçtır?

x için neden kalbin acıyor onu da çözemedim eklemek isterim ki. "beni kaybetti, kaçırdı kız fırsatı, tüh" diye mi acıyor?

Aklima "essegin aklina karpuz kabugu dusurmek" deyimi geldi.
Karpuz kabugu burada x oluyor, bilmem anlatabildim mi?

Biri iyi birine benzedi dedi diye niye kalbiniz acıyor, çok fazla anlam yüklemeyin, ayrıca felan demezseniz emin olun daha çok kız sizden hoşlanır, nice kızlar biliyorum büyük aşkları karşı taraf felan dediği için bitti.

bence eşek sevgilin (pardon) oluyor karpuz da sen oluyorsun. x'de kabuğu düşüren. sevgilin ayıp etmiş, gizlemek kısmı da ötesi oluyor.

böyle durumlarda x'e daima üzülmüşümdür, güç gösterisi gibi olmuş sanki sevgilinin yaptığı

starbucks'a gitmiyorum ben de.

ülker; politik sebepler + her şeye glikoz şurubu bastıkları için.
efes; hes yapmaya pek hevesli anadolu grubu'na ait olduğundan (grubun diğer şirketleriyle zaten işim yok).
barilla; "eşcinseller ürünlerimizi almazsa almasın, çok da şeyimizde" tavrı yüzünden.
nestle; (git: eksisozluk.com
başta loreal ve onun gibi, hayvanlar üzerinde ısrarla deney yapmaya devam eden kozmetik devleri.
para harcayacak yer kalmıyor :/

cola - siyasi sebepler
mado - siyasi sebepler - gezi olayları
kızılkayalar - siyasi sebepler - gezi olayları.

ülker, mado, türk hava yolları (assla ama asla),

günde 12 saat boyunca çocukları çalıştırıp yok parası veren şirketler. en bilindikleri nike, adidas örneğin. ürünün nerede üretildiğine bakıp fikir sahibi olabilirsin zaten.

kısa süre önce yaptıkları "eşcinseller bizim ürünlerimizi almasın" açıklamasından dolayı barilla.
Kutulu makarna arayışındayım şimdi, dia'nın varmış da dialar kapandı şimdi de.

uzunu

Ek soru: Kisa kizi takimina alan oldu mu ?

kimse takımına almadı.

2. Ek soru: gokhan'in hic yarismacisi duelloya cikti mi ?

kızılcıklar oldu mu, selelere doldu mu?

Gökhan'ın yarışmacısı çıkıyor şimdi.

Annem soruyo olm makara yapmayin

pikachu'yu

bi 10 yil öncesiyle kiyasla dersen evet var. Eski kiyafetlerim o zamanlar köyde kapiş kapiş giderdi, şimdi almiyorlar bile, ordan biliyorum. He ama tabi bu cok gelistik, cok superiz filan anlamina gelmez. Minimum bi 20 yil fark var gelişmiş ülkelerle aramizda.

gelir dagilimi +1
sincana gidin soyleyin bir de bunlari.

tr.wikipedia.org

"Küresel gelirin kişilere göre dağılımı: En üstteki %20, toplam gelirim %80'ini elinde tutuyor."

benzinin 5 lira olması zengini etkilemiyor zaten. bindiği yere dolmuşla 1.40 kr'a gidecekken 1.50'ye gidecek garibanı etkiliyor. ve gerçekten de onu etkiliyor. şimdi demagoji gibi geliyor ama, bir gaziye,alibeyköye,sarıgaziye kanaryaya bak bakalım. hiç öyle istatistike gerek yok.

gaziye,alibeyköye,sarıgaziye kanarya vs denilip küçümsenen yerlerden birinde oturuyorum ama burada da oldukça lüks araçlar ve evler kimse kimseyi kandırmasın
ama bende yok o ayrı

yinede, arkadaşımın belli bir seviyede haklı olduğunu düşünüyorum. kendimi ele aldığım zaman baskasına bakacağma, ebeveynlerim normal memur, biraz memuriyette ilerlemiş üst düzey olbilirler ama sonuçta memur amk. baktığımda hem ben hem kardeşim özel liselerde okuduk, şu an kendisi yurt dısında(euro üzerinden okuyor yani binevi) bende burda özel üniversitedeyim burssuzum, ona rağmen gayet tatilede rahat gidebiliyoruz, hazırlığı atladım diye 0 km araba alabiliyorar, yani şu an kardeşim dışında herkeste araba var, onun dısında yüzde yüz biliyorum ki borç içinde değiliz. düşünün ki memur ailesiyiz, demekki biraz olsun ortalama türk insanında ekonomik açısından rahatlama olmuş demek değilmidir bu? yoksa bu gördüklerim sadece küçük bir çevre içinmi geçerli. yani nereye varmak istiyorsun sikik herif diye soracak olursanız, şu ekonomik krizin işte parasızlığın biraz abartıldığını siz düşünmüyormusunuz?

@ihan

aynen bende onu demek istedim, yani kötü semtte olsa ordada zenginlk var

Ben Alibeyköyde oturuyorum ne küçümsemesi? Laf söyleyeceğim diye boş konuşmayın. Oturduğun sitenin arkasındaki gecekondulara bak o zaman

orta halli diye bir şey kalmıyor gün geçtikçe. yanılgı ondan.
lüksüne para yetiremeyene orta halli denmeye başlandı.

fakir ise çok fakir. ÇOK fakir.
yani "millette para var" evet. ama millet diye hangi kümeden söz ettiğiniz önemli.


bir de dip not: o kelime "iddia" diye yazılır. ve kesme işareti ile ayrılmaz. hata düzeltme sevdasında olduğumdan değil, kusuruma bakmayın, bahis oyunu olanın ismi yüzünden yanlış kalıyor akıllarda diye belirtmek istedim.

var tabi. kim yok diyor

millet borclaniyor, bankalar deli gibi kredi dagitiyor, sen istemeden mesaj gonderiyor ister misin diye. evet millette para var ama kendi parasi degil, borclandigi para. millet o parayi alabilmek icin gelecegini ipotek altina aliyor. daha fenasi da ihtiyaci olmayan harcamalari ihtiyaciymis gibi yaparak harciyor bu paralari da.

fiyatlar yavas yavas siserken TL'nin deger kaybetmesi de alistira alistira alim gucumuzun dusmesine sebep oluyor. milletin uyumasi da bu hissizlikten. duzenli market alisverisi yapiyorsaniz fark etmeniz gereken birkac sey var:

urunlerin kalitesi dusuyor
fiyat sabit kalirken gramaj dusuyor
fiyat artarken yeni bir urunmus gibi sunuluyor
yabanci urunler (kur farkindan dolayi) fiyat cok yukselirse raflarda bulunmuyor ya da pahalilar

buna ragmen kasada her hafta birkac lira daha fazla odedigimin farkindayim

@idexo hiç alakası yok. hiçbirşeyin kalitesi düşmüyor, gramaj artması olayı ise gizli enflasyon, enflasyon olmayan ülke yoktur heralde. hiperenflasyon yok eskisi gibi türkiyede.

onun dışında evet sanal bir zenginlik var, kredi kartı zenginiyiz, ama 90ları yaşamış birisi olarak söylüyorum, o döneme göre aşırı derecede zenginiz ve gelir dağılımı çok daha adaletli.

urunlerin kalitesi dusuyor; kaliteli kasar yok piyasada, hatta peynir yok.
sosis, sucuk vs yine ayni.

eti fransadaki bir markete gore pahali tuketiyoruz, bu kur duzeyinde.
kazancimiz avrupa duzeyinde degil fakat.

ama soyledigim gibi bunlara o kadar alismis ki insanlar fark etmiyor.

edit: sosyal politikalari hic saymiyorum bile : )

"90lara göre gelir dağılımı daha adaletli şu an" diyen bir insan bu ülkede yaşamıyordur bana sorarsanız.

@neyleyim
yoo 90da da istanbuldaydım, şimdi de istanbuldayım.

o dönemde çocuğunu özel okula gönderen, yurtdışına gönderen, adidas ayakkabısı olan, bilgisayarı olan, yazın bodruma giden, yazlığı olan, yabancı marka arabası olan, uçağa binebilen, interneti olan, hatta kinder çikolata yiyen parmakla gösteriliyordu.

şimdi git istanbulun varoşlarına, bu bahsettiklerimin hepsi var.

@dafuq'a katılıyorum beyler

gelir dağılımı çok daha adaletli denilince sesli güldüm. daha devletin istatistik kurumuna göre dahi hiçbir ciddi değişim yok gelir dağılımında, oecd gelir dağılımının iyice bozulduğunu söylüyor - velhasıl vergiler düşünce en kötü 3 ülkeden birisi türkiye oecd'ye üye ülkeler listesinde - ama gelir dağılımı daha az eşitsiz; hangi paralel evrende yaşıyorsunuz anlamıyorum ki..

bir de ekonomisi tüketim üzerinden büyüyen ve kredi ile dönen tüketim ekonomisi olan bir ülkenin tüketiminin artışının gelir dağılımındaki adaleti gösterdiğini söylemek de çok şirinmiş; gelir adaleti böyle birşey zaten.

gelir dağılımını adidas ayakkabıyla ölçen bir milletimiz var. arkadaşın o yüzden böyle bir tespit yapmış.

var kayit disi para var. vergisi ödenmemis para var. iscinin calisanin hakkkindan alinmis para var.
deprem yönetmeligine göre yapilmis o süper! binalar büyük istanbul depreminde onlari koruyacak mi görecegiz.

@dafuq soyledikleri dogru lakin yanildigi bir nokta var bence ozel okul,yurtdisinda egitim,bodrumda 5 yildizli otelde tatil bu harcamalar @idexo nun belirttigi gibi yapiliyor sen saniyor musun ki bunlarin karsiligin cebinde tasidigi bir tomar para ile oduyor kesinlikle hayir ha odeyen kisim vardir o da yukarida bahsedilen %20 lik kisim

Diger bahsettiklerin ise ucak mesela otobus ile ayni fiyatta zaten hafta sonu muglaya gidip gelmen gerekiyor otobusle ile gidersem en az 175 lira ucak ile 150 liraya gidiyorum
Bilgisayar,internet gibi orneklerin ise nasil 90 larda uydu alicisi telsiz telefon modaydi simdi de onlar moda hatta akilli telefonlar

Merakliyizdir bu tarz urunleri alarak etrafa hava atmaya cebinde iphone dolasan coktur ama her simit pogaca ile ogununu tamamlayan birileri hepimizin etrafinda var

Haa su % 20 kisim var onlar akilli insanlar bir sirket kurarak her turlu giderini vergiden gosteriyor

Ben mesela zorlu centre da valelik yapiyor kullandigim luks arabalarin hatti hesabi yok arada bir merak ediyor ve bu araba kimin diye ruhsata bakiyor ve hepsi sirket uzerine kayitli kimse kendi ustune almiyor benzin den tut bakim masraflarina kadar hersey sirket uzerinden yapiliyor artik diger harcamalari da sen dusun umarim bu sana biraz farkli bir bakis acisi kazandirmistir

Adamlar herseyin bir kilifini bulmuslar

arkadaşın başta olmak üzere buradaki lüks araba geyiği yapanlar ne içtiler ise ondan herkese verebilirsin bu arada, herkes bu değişik tadı yakalasın. lüks araba satışlarının yükselmesi ile "milletin parasının artması" arasında bağlantı kurabilmek falan, bambaşkaymış gerçekten. abd 2008 krizinde %2,2 büyürken abd'de bentley satışları %35, cadillac satışları %37 artmıştı hatta yetmemiş birleşik krallık ekonomisi %0,2 büyürken birleşik krallık'ta bentley satışları %65 artmıştı aynı yıl. işte bunlar hep aslında 2008 krizinde ingilizler'in zenginleşmesi, ceplerinin para görmesi. =P abd'nin de 2008 krizinde zaten milletinin cebi para gördü topluca. lüks arabalar, püskevitler; birbirlerine milletimiz lüks araba ikram ediyorlar..

@lancelot sadece adidasla değil, kinderle de ölçüyorum :)

@kaiserr76 onu kabul ediyorum zaten yazdım yukarıda, zenginlik var ama kredi kartı zenginliği var. patlarsa kötü. ama her halükarda eskisine göre iyi, onu söyleyebilirim.

90 lar istanbulunda ev almak bu kadar zor değildi, insanlar daha rahat para kazanıyordu , şişecam, Mercedes. Ülker gibi yerler deli para veriyorlardı çalışanlarına., şimdi asgari ücretle ev almaya çalışan işçiler toki peşinde koşturuyorlar

@dafuq dikkat etmemişim o yoruma

sanırım ne demek istediğimi anlatamadım

söyle bir örnek vereyim o zaman

sen 70 li 80 li yıllardaki yaşayıp sonra da 90'ları görseydin

su anki dusuncenin(yorumun) aynısına sahip olacaktın

haksız mıyım ?

bence para değil kredi var. ev araba alan insanların hepsi yıllarca sürecek bi borcun altına girip alıyorlar. kredi kartı kullanımı 10 sene önce bu kadar yaygın değildi. şimdi 1000 lira geliri olan adamın cebinde gold kart var. para var mı hayır, borç var mı evet, harcama var mı evet.

@dafuq

hah işte senin gibiler gelir dağılımını öyle ölçtüğü için milletin durumu iyi sanılıyor. olay alım gücündeki yükselme değil hedef kitlenin genişlemesi. 90'larda kinder mi satılıyordu ülker parasına. ankara'ya gidip kıyafet alıyorduk be :)

bırak adidası kinderi eve giren kıymadan sütten haber ver ;)

@lancelot şimdi de kıyafet alınıyor. hem de varoş mahalledeki tekstil işçisi en kaliteli ayakkabıyı, pantolonu alıp giyiyor.
yiyecek konusunda yerimizde saydığımız doğrudur. ama onun sebebi gelir eşitsizliği değil, ülkede tarım-hayvancılığın bitmesi. tabi o da dolaylı etki ediyor bu meseleye.
lafın özü her alanda mükemmeliz demiyorum, ama eskiye göre nispeten iyiyiz diyorum. siyaset de yapmıyorum ayrıca.

dafuq orneginden yola cikarak bu tarz dusunen insanlar icin:

kavram kargasasi icindeler, tamamen irrasyonel konusuyorlar. raporlar ortada, veriler ortada olmasina ragmen bireysel deneyimlerini tam da hakim ekonomik soylemlerin yonlendirdigi gibi yasiyorlar. bir diger deyisle onlar icin coca cola hayatin tadi, sprite susuzlugu gideriyor, snickers acligi bastiriyor, mcdonals gibisi yok vs..

bu "matrix"te yasadikca da boyle dusunecekler. o zaman daha fazla soylemenin geregi yok, ya realiteyle yuzlesme cesareti gosterirler ya da matrix'le avunmaya devam.

@idexo neden edebiyat yapana kadar bahsettiğin o verileri anlatmıyorsun. anlat ikna olalım. "orantısız zeka" kullanman insanların fikrini değiştirmiyor ki

www.oecdbetterlifeindex.org

lol al bak.

ozellikle income ve jobs kismina.

@idexo gönderdiğin link günümüzden bahsediyor, önceki yıllar ile bir kıyaslama göremedim. tek bir kıyas var o da şu cümle

"Turkey has made considerable progress in improving the quality of life of its citizens over the last two decades."

demek ki bu veri de ilerleme oldugunu kabul ediyor. ben gelir dağılımı mükemmel demedim hiçbir zaman, iyileşme oldugunu söylüyorum.

peki. artik trolledigini dusunup daha fazla devam etmeyecegim fakat ayni yanlisi yapmaya devam ettigini vurgulamaliyim; surekli "ben neden hakliyim"i arastiriyorsun, ulkeye de kendine de (kendinden baska bir kisi gibi) elestirel bakabilmen lazim dediklerimi anlamak icin. buldugun her kucuk seyi egip bukup kendini hakli bulamazsin yani.

ve yanlis anliyorsun, anlaman gereken: "considerable progress" derken adam "hakim ekonomik duzene nasil da eklemlendiniz" diyor diyorum. onemli ilerleme deyince niye hemen cok super yapmisiz anlasiliyor? politik soylemin altmetinlerini okumaktan acizsin.

ve tam olarak yaptigin gercekligi bukmek. tabi bunda ingilizcenin de payi var. su ornek uzerinden daha iyi anlasilir: mesela some=biraz deyince azlik cokluk degil, varlik belirtiyor ingilizcede. biz "biraz var" deyince "az kalmis" anladigimizdan...

@dafuq
siz örnek olarak "90larda bilgisayarı/interneti/kinderi olan parmakla gösteriliyordu ama şimdi herkesin var"ı verince zaten tartışmayı bitirmiştiniz.

o yüzden diğer arkadaşlara da nacizane önerim, kendilerini parçalamasınlar boşuna.
konu başlığı için fransızkalanadama teşekkürler. aydınlatıcı oldu.

@idexo
"Turkey has made considerable progress in improving the quality of life of its citizens over the last two decades."

şu basit cümleden şu anlamı çıkarıyorsun " "considerable progress" derken adam "hakim ekonomik duzene nasil da eklemlendiniz" diyor diyorum."

ve bana troll diyorsun. şaka gibi :D

tamam hadi o cümleyi geçtim, o raporun başka neresinde yazıyor türkiyenin gerilediği?

@neyleyim benim verdiğim örneği beğenmiyorsanız siz anlatın biz dinleyelim. yukarıdaki arkadaş veri paylaştı, o verinin de beni desteklediği ortaya çıktı. siz başka birşey paylaşın bir zahmet

duyuruda şöyle bir şey okumuştum, kim dediyse artık;

70 milyon çalışır, 1 milyon yer.

eskiye oranla insanlar daha zenginleşti en azından tüketim oranımız arttı bunun yanında ünlü markalar daha ucuzladı ve taleplerini arttırdı,

Eskiden LCW zengin işiydi bizim oralarda şimdi en varoş oldu, Eskisinden daha çok kazanıyorlar orası ayrı.

Millet zenginleşmediysede kendini zengin göstermek için elinde olmayanla gösteriş yapıyorlar, kredi kartları sağolsun.

Bakın avcılar civarında işyerim var. annemle bugün arabada şöyle b muhabbet geçti
audi marka spor büyük ihtimalle son model araca binen biri bizim işyerinin yanında oturuyordu, evden cıkarken gördük.
Adamın üstündeki kıayfetler dökülüyor o derece eski ama o son model araç onun. ev de yani 100 bin liralık 6 ay önce inşası bitmiş bir bine ve hepsi satılmış. 100 bin ev 60 bin de mininmum arabaya say artı fukara gibi giyinen bir adam ama hep öyle yani.
Demek ki yemiyor çmiyorbunlar için çalısıyor adam.

integer değil float kullan.

float kullanacaksın. ayrıca bu c, c++ değil.

tamamdır anapara ve oran'ı float yaptım oldu. çok teşekkür ettim.

burada en son yuva arayan bir tane erkek yavru var idi. duyuruyu bulup, hala sahiplendirilmedi ise iletişime geç.

www.facebook.com burdan bak kesin bulursun.

sahibinden.com'un hayvan sahiplendirme bolumune bakin.
gonullu olarak sahiplendiriyorlar hayvanlari.

petarkadas.com

cins kedileri genelde ücretsiz sahiplendirmiyorlar. haysev'de falan denk gelirsen de barınağa belli bir miktar mama bağışlaman şartıyla falan sahiplenebilirsin.

hayvan ticaretine katkıda bulunmamak için parayla satan insanlardan almamanı tavsiye ederim. en güzeli hamile british shorthair lı bi kanal bulup ona salça olmak :)

bugün biraz araştırma yaptım da biritiş diye tutturmasam da olurmuş aslında, kısmet diyelim şimdilik ama sırf kendi güdülerimi tatmin edecem diye de duyarsız davranmayacağımdan emin olabilirsiniz :)

yapabilirsin ama o kadar yararlı bir eylem olmaz. vpn kullanarak yapsan daha mantıklı olur eğer ki ip adresini gizlemek gibi bir amacın var ise.

blog.torproject.org

eğer ki adminler görsün, şu olsun ama başkaları görmesin gibi birşeyler diyor isen tor kullanarak da torrent indirebilirsin. ama belirtmek isterim ki, torla çok yavaş indirirsin ve hali ile bir anlamı da olmaz.

en az 4 yavru çıkacak bu işlemin sonunda, hepsine bakabilecek misiniz almak isteyen olmazsa? çiftleştirmemenin sıkıntısı büyükle neyi kastettiğinizi anlamadım ama hayvanın kızışmışlığını geçirecek farlutal gibi ilaçlar kullanabilirsiniz geçici bir süre için. sonrasında da kısırlaştırabilrsiniz. bu kez çiftleşip doğursa bile 4-5 ay içinde tekrar kızgınlığa girecek, tekrar çiftleşmek için etrafı yırtacak, senede 2 kere 4-8 tane yavruyu ne yapacaksınız ki? çiftlik işletmeyecekseniz. bir de sizin kedi ille scotish fold a değil, gönlü kime kayarsa ona verir. yani aynı cinsten kedi bulduk biri dişi biri erkek bunlar çiftleşir kesin diye bir durum yok, birbirlerinin kafasını gözünü yarabilirler de. ya da apartmanda çok üst katlarda oturmuyorsanız aşağıdan ona bağırıp iş atan erkek kedilerden birine de gönlünü kaptırmış olabilir.

Bildigim kadariyla scottish'ler genetik olarak sorunlu ve kendi aralarinda ciftlestirilmemesi gerekiyor. yoksa sakat-olu yavrular dogabilir :/ Bir british ile ciftlestirmek lazim sanirim.

a) scottish fold ile scottish fold çiftleştirilmez; doğacak yavrular sakatlık ve ölümle sonuçlanacak sorunlarla doğarlar.
b) o yavrulara bakabileceğinden emin isen çiftleştir. gene scottish fold'u başka bir cinsle çiftleştirince (ki başka bir cinsle çiftleştirmek zorundasın) doğan yavruların kıvrık kulaklı olma olasılıkları %50; sahiplendiririm kolayca diye düşüncelerin var ise onu da göz önüne al.

Arkadas bir siz mi arastiriyorsunuz? Bir siz mi dusunuyorsunuz yavrularin ne olacagini? Yavrulardan birini birakacagim evde yalniz kalmasin bizimki diye, kalanini isteyen 4 aile var halihazirda.
Ayrica scottishle scottish ciftlestirilmez diye biliyor olabilirsiniz, bilgi hazneniz eksi sozlukte baslik alti yazilanlari okumak olabilir, ancak nasil had buluyorsun ki yardim icin buraya yazilan bir yaziya cevaben ahkam kesiyorsun?
Ayrica kisirlastirmadan once bir kez ciftlesmesini istiyorum, bir daha kizisacagini hatirlatan dahi arkadastan allah razi olsun.
Esimde dostumda erkek kedisi olan yok disari salsam bulamam varsa burada diye yardim istedim, akil degil.

çiftleştirilmez olarak düşünüyor olabiliriz? arkadaş birinizde de şu nereden türediği belirsiz "bilirim" havası olmasın yahu birşey bilmiyorsanız bir konuda. nereden güç alarak "bilgi haznesi" geyiği yapabiliyorsun onu da anlamadım. bak bakalım tür hangi hastalığı taşıyor ve kendi içerisinde çiftleştirince ne oluyor;

sydney.edu.au

sydney üniversitesi yetemedi ise;

www.ufaw.org.uk

www.ncbi.nlm.nih.gov

www.mendeley.com

www.vin.com

senin kaynağın neresi bilemedim ama kaynağının ağzına bahçe küreğiyle vurmak isterim. gidip de scottish fold ile çiftleştirirsen kedini, ortaya çıkacak olan yavrular, iki kedinin de heterojen gen yapısında olduğunu varsaysak dahi, ciddi sorunlar ile doğacaklar büyük olasılıkla. okuduğumuzu anladık mı?

bunun haricinde; bulduğun o 4 aile, bir zahmet scottish fold ile scottish fold'u çiftleştiremeyeceğin için (o kadar da embesil olmadığını varsayıyorum bunu söylerken artık) doğacak yavruların kıvrık kulaklı olmama olasılığında o kedileri almayabilirler. o açıdan "aile buldum ben" demen de havada kalan birşey haddini seven küp küp doğranmış bilgi salatası.

Belediyecilik anlamında güzel işleri var ufak şehirleri iyi yönetiyorlar.
Bir de işte hükümet olarak sigara yasağı en güzel işiydi.

daha da yok zaten :) çıkması da beklenemez.

Paradan altı sıfır atılması. Onun dışında yok bir şey.

önceden her türlü baskı ve zora "oh olsun" "tabii yapılacak" vesaire diyenlerin de önemli bir kısmına baskı ve zor uygulayarak o tiplere de neyin ne olduğunu biraz gösterdi. büyük başarı aslında.

askeri vesayetin kaldırılması. Sadece onlara akpye mal edilemez ama onların döneminde oldu. Tabi bunun toplumsal zeminini hazırlarken toplum mühndisliğine giriştiler, hiçbişeye alakası olmayan insnların yılları heba oldu vb.

ekonomi=kanser hücresi. o da büyüyor ama vücuda zararverecek biçimde değil mi?gelir adaletsliğinde bir değişim yok, e neye yarar ekonomi?

Sağlık keza öyle, sigortasızlara 213 tl ödeme dayatması varken nasıl bir iyi yönde gelişmeden söz edilebilir?

Eğitim deneme tahtası.

sigara yasakları

yahu düşündüm de askeri vesayetin yerine polis devleti geldi. onu da saymasak olur aslında. Yine de "iyi" olarak yorumlayan çıkabilir belki, biraz zorlanırsa.

eğitim, kötü işler

sağlık, iyi işler

ekonomi, yalan dolan

adalet, çökmek üzere

çevrecilik, standardın biraz altında

özgürlük, o ne yaa

marmaray.

sigara yasakları eyvallah da zaten bu kim olsa olacaktı muhtemelen, gerçi sigara zamları konusunu doğru bulmuyorum ben çünkü vergi sistemimiz ekonomide olması gerektiğinden büyük bir yükü taşıyor.

paradan altı sıfır atılması konusu da yanlış hatırlamıyorsam akp öncesinden planlanan bir şeydi.

eğitim sistemini direkt eledim bedava tablet filan güzel belki de 4+4+4 gibi her sene değişen ucubik bir hale geldi eğitim kaldı ki üniversiteleri de eğitime katarsak çıkamayız oradan :)

esas kastettiğim akp olmasa olmazdı hani yapması gereken değil ekstra olarak bu iktidarın başarısıdır denilebilecek bir şey var mı?

dip not: askeri vesayetin kalkması veya genel kurmay başkanının susması konusunda şunu unutmamalı ki o vesayet tek taraflı kalktı hani eskiden ordu irticanın tepesinde bir kılıçtı şimdiyse iktidarın elinde, gelecekte daha net göreceğiz bunu.

benim isime yarayan tek sey, ankara konya arasi hizli tren. rte'yi zerre sevmem ancak onun bu kibirleri, tavirlari olmasa sittin sene kimse yapamazdi belkide..

askeri vesayet konusundaki tespitin doğru ama bir de şöyle düşün; o kısımda da akp-cemaat çatışması devreye giriyor. Şimdiden net bişy yok elbette dediğin gibi ileride göreceğiz. Ama tsk iç tüzüğü değişti,35. Madde galiba. Yani "bu konuda yasa tanımayız" diyen olmazsa, ihlal etmedikleri yasa da kalmadı ya, o iş de yaş.

ekonomi patladı mı?
tarihin ekonomik açıdan en güçlü türkiye si var şu anda.
turist sayısı 3 e katlandı.
sağlık sistemi toparlandı.
sgk toparlandı. 38 yaşında emekli olanlar vardı...

@soso o sırada cevap yazdığım için gözümden kaçmış merak etme tik atarım ben hep compu bana kıyak geçiyor para almıyor tiklerimden :)

@pause turist sayısı arttı ama bunların çoğu turist değil yabancılara verilen geri dönüşümsüz ayrıcalıklar vs derin konu o, ekonomi en güçlü derken? satılan kaynaklar ve geri ödemesine henüz başlanmayan dış borçlar? artan işsizlik, ötv gibi garip vergiler yani ekonomi güçlü derken daha detaylandırabilir misin? sağlık desen yukarıda da yazdım/yazıldı zaten özünde özele teşvik eden, fişlemeye yönelik bir sistem mevcut kaldı ki teori çok önemli değil pratikte büyük sıkıntılar var bir gün işin düşerse fark edersin, sgk toparlandı mı bilemiyorum ama genel sağlık sigortası gibi bir uygulamaya doğru diyebilecek biriyle tanışmadım henüz, zaten sorumu tekrar okursan dünyadaki veya teknolojik gelişimler sayesinde olması gerekenler değil sadece akp olduğu için olan şeyleri sormuş idim, başörtüsü meselesi mesela olabilir, andımızın kaldırılması olabilir gibi doğruluğu tartışılır elbette hepsinin de herkesin görüşünü merak ettim ama bu görüş bence iyi bak süperden çok daha detaylı olabilirse sevinirim.

@pause

saglik sistemi mi?

isi olmayan belli yasi gecmis insanlardan yuzbilmem kac lira almak mi?
hastanelerde yillardir sabahin besinde daha gunes dogmadan siraya girip sira almak felan mi saglik olayinda isleri iyi yapiyor?

ekonomi mi?

ekonomik acidan en guclu turkiye pinpon topu fiyatlarina gore mi? asgari ucrete gel haci.. alim gucune gel, cari aciga gel, imf borclari bitti derken girilen borclara bak.

turist demissin..

isterse son bin yilin dunyada en fazla turist gelen yeri olsun, adam yurtdisindan otelini ayarliyo otelden tek ciktigi yer sahil.. doviz getirip kimi zengin ediyor bu adamlar?

ekleme: saglik sisteminde yeni recete duzenlemesi mi, artik profesorlerden randevu alamamak mi.. daha dusununce neler neer cikar..

bu arada ekonomi konusunu ben de çözebilmiş değilim. ekonomiden anlamam ben ancak bir yanda tamamiyle muhalif bir ekonomist olan ege cansen'in akp ekonomisini karalayan ve mantığa uygun yazıları var, diğer yanda ise, tamamiyle objektif bir şekilde olaya bakıp aslında ekonominin normal seyrinde olduğunu, hatta geliştiğine dair bir açıklamada bulunmuş olan tanıdığım bir ekonomist var. ekonomiyle içli dışlı, olaydan anlayan başka tarafsız biri de yazsa iyi olur hazır lafı geçmişken. yani ege cansen'in yaptığı gibi sadece sayılar verip, şu senede şu kadardı, şimdi arttı borç bakın gibi değil de, biraz daha geçen zamanı hesaba katıp konuşacak birisine ihtiyaç var sanki.

ekonomi konusunda üşenmeyen arkadaşlar uluslararası raporları inceleyebilir orada bahsi geçen büyümenin hangi ülkelerden geride olduğu görülebilir ayrıca almanya gibi oturmuş bir ekonomiden fazla büyümek başarı değildir gelişmekte olan bir ülke için, aslında bu konuda çevremize kendimize bakmamız bile çok sonuca gebe, maaş aralıkları, alım gücü, vergiler, özelleşen kitler(ki gelir ve satış rakamları ve hatta bunlara finansman sağlayanın devlet oluşu kısaca direkt peşkeş örnek isteyenler termik santral ihalelerini incelesin) gibi gibi, yabancı sermaye arttıkça bakanın dediğine geliyor durum ara eleman ülkesi hani bu noktada veriler zaten pozitif bir tablo çizmiyorken çiziyor olsalar bile dağılım olarak eşitsizlik baki.

ekonomi konusunda şu da incelenebilir:
(bkz: gini katsayısı)

- kürt-türk meselesinin masaya yatırılması (en büyüğü bence)
- askeriyenin gereğinden fazla olan gücünün elinden alınması
- sigara yasağı
- başörtüsü serbestisi
- ulaşım (marmaray, hızlı tren vs.)
- kentsel dönüşüm projeleri (tarihi doku vs. deniyor ama en ufak bi depremde o insanlar direkt mezara girecek
- ülkelere vize kolaylığı

ama yine de sevmem.

Başörtüsünün serbest bırakılması derdim iyi icraat olarak (ateistim) fakat eğer sen din ve inanç özgürlüğünü sadece sünni müslümanlara tanıyorsan (bak d,in ayrımını geçtim sadece mezhep var) bunun adı özgürlük değildir. ruhban okullarına da izin vereceksin, cemevleriyle ve alevilerle uğraşmayı keseceksin o zaman derim ki türbanın serbest bırakılması özgürlük içindi. onun için türban işini eledim.

ekonomi: eğer türkiye ekonomisi çok gelişti, tarihin en güçlü türkiye ekonomisi yakalandı diyorsan da doğal gaz zammından daha yüksek memur maaş zammı beklerim ben. her sene elektriğe doğalgaza %15-25 arası zam yaparken memur maaşları %3-%3 artıyorsa ekonominin nereye kime geliştiğinin bir önemi yok. işsizliği çözememişsin.

sgk toparlandı derdim eğer sigortasız çalışan yüzbinlerce işçi olmasaydı. ha sen diyeceksin ki işçiler de sigortasız çalışmayı kabul etmeseydi o zaman. patronlara eğer bir baskı yapsaydın işçilerin iş seçebilme hakkı olsaydı o zaman sigortasız çalışmayı düşünebilirlerdi. hala işçinin parasını bankaya yatırıyormuş gibi gösteren tonla işveren var. banka kartları işverende duruyor. işçiye asgari ücreti bankaya yatırıyormuş gibi gösteriyor. banka kartı işverende olduğu için işveren o parayı çekip 100-200 tl altını işçisine veriyor. bunu engelleyemiyorsan sgkyı nereye toparlıyorsun? tabii 213 tl zorunlu sigorta yaptırırsan eğer işsizlere o zaman toparlanır.

asker olayları: eğer darbeciler yargılansın, bir daha darbe olmasın diyorsan bu işi kökünden kazıyacaksın. gidip 90 yaşına gelmiş adamı yargılamakla darbeyle hesaplaşılmaz ki zaten bir bok da yaptıkları yok bu konuda. tabii ki ordunun gereksiz yere ülkenin her yerini ele geçirdiği günlerin bitmesi güzel. fakat bunu yaparken polisleri rejim ordusuna çeviriyorsan bir boka yaramaz yaptıkların.

sigara yasağı: sigara yasağını kim sallıyor bilmiyorum. düzenli gittiğim yerlerde sigara yasağı falan işlemiyor. herkes iç mekanda sigara içirtiyor müşteriye. tabii göz önündeki yerlerde falan bunu yapmak zor. istiklal caddesi üzerindeki mekanlarda belki içtirtmiyorlardır ama arka sokaklarında fosur fosur içiriyorlar. hele stadyumlar. resmen maça gittiğime pişman oluyorum. herkes sigara içiyor. güvenlik görevlisine şikayet ediyorum abi ben bir şey yapamam herkes içiyor alış sen de diyor adam.

dersane olaylarını ise medyadan nasıl takip ettiniz bilmiyorum ama haberlerde "dersaneler kapanıyor" diye bas bas bağırdıkları şeylerin hepsi yalan. dersaneler kapanmıyor isim değiştiriyor. amaç milli eğitim bakanlığının denetiminden çıkarmak. başka hiçbir amacı yok o hamlenin.

eğitimde yok bedava kitapmış, tabletmiş çok saçma buluyorum. kitabın içi fos. saçma sapan kitabları bastırtıp öğrenciye dağıtıyorsun. evrim teorisnin adının geçmesi bile yasak. isterse dönemde 500 kitap versin ne işe yarar. kaldı ki doğuda bir ton okulda öğretmen sıkıntısı var. napsın çocuk tek başına kitabı. okula gidecek yolu yok doğru düzgün.

kabinede hızlı tren kazasını hariç tutarsak ulaştırma bakanlığı en iyi çalışandı.

en kötü milli eğitim. zaten 50 kere bakan değişti, hiçbiri beceremedi.

ekonomi önceki tüm hükumetlerden daha iyi ama gene de yeteri kadar değil. sağlık da aynı şekilde.

bu arada sanırım şöyle bir durumda var olması gereken-olan karşılaştırması da yapmalıyız, ulaştırma mesela güzel işler var evet peki 2002 yılında 2006'da bitirilmesi öngörülen bir proje 2013 yılında bitiyorsa? yani ulaştırma konusunda özellikle köprü tadilatı faciası yaşadık farkında olmadan ki işin içinde olmasam ben de fark etmezdim, standardı 10 gün olan işlem tecrübesiz firmaya yaptırıldığı için aylarca çile çekmemizi sağladı trafikte ki bir izmir istanbul otoyolu veya özelleştirmeler gibi gibi ki hızlı tren söylemeye gerek yok. belediyecilik alanında daha çok iyi şeyler yapılmış gibi ama bu da akp belediyelerinin mi başarısı yoksa ödenek konusunda mı bir kayırma var yoksa olması gereken daha doğrusu yapılabileceklerden ne kadar yakın veya uzağız bu noktada önemli gibi.

bir de ilk mesajımda dediğim şey asıl sorguladığım, "sadece halka hizmet" olarak yapılagelen bir şey yok gibi sanki güzel şeyler bile ama ile bağlanabiliyor ufak bir düşünme sonrasında.

paradan altı sıfır atılmasında yanlış bir şey yok. daha öncesinde planlanmış olsa da yapmaya cesaret edilmemişti. akp döneminde yapıldı sonuçta bunu. yanlışlık nerede?

maç trt'de izlenir sloganı gibi, tor kullanacaksan, tor browser kullanacaksın kardeş. olayı o şekil.

valla deep internette erir chrome la firefox, o yüzden tor browser kullanmalısın bence.

tor browser kullanmak zorunda değilsin. foxyproxy gibi eklentilerle de firefox'una tor'u vekil olarak atayabilirsin istediğinde açıp-kapatabileceğin şekilde. ama tor browser yeterli.

bunun haricinde olayı bu evet.

çok zor. geçen bir petshopta vardı 950 tl nakit dedi. dedim o ne. zaten sağlıksız oluyor petshoptakiler, onlara da yazık gerçi.

daha gecen haftaydi sanirim, sokaga atilmis scottish fold yavrusu buldum diye duyuru vardi yav, eminim arasaniz bulursunuz sokaktan kurtarilan scottishleri.

bu arada siz sormadan soyliyeyim, alakam olmadigi icin ne duyuruyu acani ne de tam ne zaman acildigini hatirliyorum ama resim falan vardi cok tatli birseydi, aklimda kaldi.

Sokakta bulabilirsiniz 1 yaşında mesela bizim burada var, sonra onu çifleştirip güzel güzel yavrular alabilirsiniz.

www.eksiduyuru.com

çok zor +1

baya önce bir sitede ilan görmüştüm british shorthair yavruları sahiplendiriyorum diye, diğer ilanlarda fiyat yazarken bunda fiyat kısmında ücretsiz yazıyordu. sonra adamı facebooktan ekleyip mesajlaştım yavru başına bin tl istiyorum dedi. ben ücretsiz olduğunu zannettiğimi söyleyince "hem cins kedi istiyorsun hem de bedava, git sokaktaki kedilere bak" diye azar yedim. cevap veremeden engelledi zaten.

al madem, belki hala yuvalanmamıştır;

www.patilen.com

burada bir duyuru vardı sokakta bulmuştu bakıyordu. ama evdeki kedileriyle anlaşamadığı için vermek zorundayım diyordu. yuvalanmadıysa onu bulabilirsen bir bak. bulduran olur sanırım.

bekçilik, çobanlık, kör rehberliği gibi belirli bir amaca yönelik olmadığı sürece, hayvan bakmak için tür ayrımı yapmanın satın almaktan çok da farkı yok bence.

tank.

bi link alsak.

sinekkaydı traş için olan makinelerin insanın suratında mikroskobik kesikler açtığını duymuştum.Gözle görülemeyecek şekilde doğruyor yani suratı.Ha ona bakarsan jilet de ustura da tahriş eder ama hangisi daha sakat bilemiyorum yani.
Ben hep jel + traş bıçağı kullanırım. köpüğün kralı, en sensitive i olsa jeli yine tutmuyor.

sinem kaydı bekleme. kirli sakal için tercih edilebilir. moser can'dır.

geleneksel trasin cok sadik bir kitlesi vardir. gel bile kullanmazlar arko köpügü köpürte köpürte killari yumusatir oyle alirlar. duzenli jilet degistirirler iyidir kraldirlar....

gel gelelim özünde 2 tip makina vardir. ilki yatar bicak digeri dönen bicak. ilki hayatta sinekkaydi yapmaz. ikincisi sinek yapar ama herkeste ayni etkiyi yaratmazlar.

misal benim cilt tipim hassas kil dönmesine yatkinsa benim makina olarak 2. tipi kullanmam sakinca ayrica cildi özel bir tahris noktasina getirdigi dogru.
ama yok firca gibiyse suratim kullandigimda yanma haric sakinca olmaz.

hassassa cilt pek bulasmayin derim. cok para verip en iyilerinden almadiginiz sürece cok bi nanesi yok kendilerinin.

2-3 günlük sakali zor keser. Ama her gün tiras oluyorsan iyidir tiras makinesi.
Sinek kaydi olursun hatta jiletten daha iyidir. Ama iyi bir makina alman lazim.
Sinek kaydi tiras olmak istiyorsan moser olmaz, braun philips ya da panasonic bak. 300 liranin altindaki modellere bakma.

peki bu arkadaşlar ne kadar süre boyunca hayatlarına devam edebiliyorlar? kaç yılda bir başlık değiştiriliyor, aletin kendisi ne kadar zamanda bozulur?

traş makinelerinin bıçakları oksitlenmezler. keskinliklerine örnek verecek olursam, 25 senelik bir philips var babamda halen iyi alıyor. kendim de philips kullanıyorum. başlıklarını yıllarca değiştirmene gerek duyacağını sanmam, değiştiren de duymadım. bazen alkolle temizliyorum, aşınma gözlemedim. braun ve philips bu konuda ideal markalar. ıslak çalışan yani duşta traş olabilmeyi sağlayanları sevebilirsin tahminimce çünkü kuru traş olmak genellikle tahrişi arttırıyor.

son sorunun cevabi o kadar karisik ki. bir arkadasta orman vardi adam yilda bir cruser eskitirdi. babamla ben ise 1990da alinmis philipsi kullanmaya devam ediyoruz. körelmedi hala. marka model kalite vs vs

edit: anladim ki eski philipsler canmis.

3 yıldır haftada 3 kez sinbonun dandik traş makinesi ile traş oluyorum. ne suratımda sıkıntı oldu, ne de "niye sinek kaydı gelmedin işe" diyen oldu. 25-30 liraya falan almıştım.

virüs tarayıcıda özel taratma yapıp kartı tarat.
şanslıysan sıkıntı olmadan virüsleri halleder. başka bir yolu da aklıma gelmiyor.

antivir yoksa windows defender'i deneyebilirsin.

antivirüs programı yok bilgisayarımda.daha risksiz bir şeyler arıyorum.

öncelikle autorun'ı kapat(googledan bakabilirsin nasıl yapıldığına), virüs programının çalıştığına emin ol. kartı takınca, bilgisayarıma gir sd karta sağ tıkla, araştır diyerek aç. aynı şekilde klasörlere de sağ tıklayıp araştır diye girmelisin. ya da virüs bulaşmaması çok çok önemliyse bir linux dağıtımını indir cd'ye veya usb'ye yazdır sonra bilgisayarı onunla başlat, sistemi kurmana gerek yok, direk çalışır olacak. sd kart ile işlemlerini orada yapabilirsin. virüsleri de elinle tek tek oradan silebilirsin. "ubuntu live cd" şeklinde arama yap bunu deneyeceksen.

elinin altında live cd linux varsa öyle bakabilirsin. nerden bulucam ben live cd yi diyorsan eğer, pc dergileri çok verirdi linux live cd bir zamanlar.

(bkz: live linux)

windows değil başka bir işletim sistemi kullanıver.

live cd oluşturmak işten bile değil ve de.

biz basket antrenmanı yaparken vücudumuz elektrikleniyor diye hocamız, parmaklarımızın uçlarını betona 10 saniye değdirmemiz gerektiğini söylerdi. işe yarar mı bilemem ama denemekten zarar gelmez sanki.

bir de, toprağa çıplak ayakla basılması gerektiği söylenir genelde ama onu zaten size söylemişler.

tahtada yürüyebilirsin.

kendini topraklaman yeterli. hala geçmiyorsa evindeki eşyaların birinde kaçak var.

kedi sev.

kedi sevmek mütemadiyen yaptığım bi şey

Çamaşır kurutma makinalarının içine konulan kağıt statik gidericiler var. Onu sür üzerine. Bulunduğun ortamın havasını nemlendir. Eğer masa başında çok oturuyorsan sandalyeni değiştir.

Blackmore's Night ;)

beyonce- halo dinle.

flört - aşka dair

hep yaşın 19 bir de :)

orhan gencebay, ferdi tayfur, hüseyin altın.

hiç kimse söylememiş şaşırdım :) lovesong tabii ki

www.youtube.com

baba dinleriz.
www.youtube.com

lovefool www.youtube.com

www.youtube.com

(bkz: If you go away) Ambulette cover'ı tercihimdir.

kendimi. içinde bi şarkı çalmaya başlıyo zaten aşık olunca.

ha bi de kimbra olabilir.

Göksel, arka bahçe

ah o elehtiring yoh mu o

Louis Armstrong - When You're Smiling