samoyed'e benzettim

pomeranian boo

cinsi pomeranian ama gerçek hali fotoğraftaki gibi değil, tüyleri kesilmiş ve
şekilendirilmiş

www.pictures-online.info

pomeranian boo yavrusu, tüyleri kırpılmış ama.

bak bu da diğer bir örneği; media-cache-ec0.pinimg.com

evet o bir köpek ve cinsi oyuncak

pomerinian. hatta köpek boo evet. dünyanın en tatlı ve şaşkın köpeğidir.

pomeranian boo şurayı incelemeni tavsiye ederim: www.hayvanilanlari.com

adil kullanım kotasını geçmişsindir.

adil kullanım kotasını geçmiş olsam, modemde gelen hız 3000 küsur kb şeklinde gözükmeliydi?

bi de şimdi baktım zaten 40gb henüz veri transferim

torrent istemcinde sınırlanmış olabilir bağlantı yahut indirme eşleri. istemcinin ayarlarına bir bak.

@kulkke, torrent dedim ama örnek olarak söyledim internet geneli bu şekilde yavaş. torrentte hızı görebildiğimiz için torrent örneği verdim yani

şurdan:

en.savefrom.net://youtube.com/watch?v=ia3RVt6_HKU&utm_source=youtube.com&utm_medium=short_domains&utm_campaign=www.ssyoutube.com

webm 720 indirip bir dener misin kaçla indiriyor?

evet gidince deneyeyim şimdi ev dışında bir yerdeyim.

Evet. 4 yıl önce evetti bana en yakın huzur evi için. Yakınınızdaki kurumları arayıp bilgi alabilirsiniz.

Yuvalar icin konusuyorum; elini kolunu sallayarak guremezsin kesinlikle. Uzun sureli gonullu hocalik ya da koruyucu ailelik yapmazsan cocuklari goremezsin zaten. Eskidendi o sirk gezer gibi gidip cocuklari sevmek.

shçek'e elini kolunu sallayarak giremezsin. zaten düzenli gitmeyeceksen de gitme, hiçbir yararı yok çocuklara bir iki kere gidip ardından gitmemenin.

mozilla firefox güvenli bulmayacaktır kendisini hali ile hakeza http ögesi 59 saniye denilen meret, site https altında hizmet veriyor ama. bu ekşi için sorun gibi görünmüyor ama bunu kredi kartı ile ödeme yaptığın bir yer için düşün, https altında hizmet veriyor ama http ögeleri var, hali ile sorun bu durumda. firefox bunun için http ögelerini engelliyor bu durumlarda.

çözümü https yerine http ile ekşi'ye giriş yapmak yahut da devre dışı bırakmak firefox'un seni uyarmasını.

Devre dışı bırakma olayını nasıl yapacağız anlatmanız mümkün mü ?

ben de adblock vardı onu devre dışı bırakmadan açılmıyor videolar.

Devre dışı bıraktığım halde devam ediyor

baktım da, kapatılamıyormuş kendisi (evet cidden yapılamıyor şaka gibi olsa da). mozilla forumlarında tartışmaları dönmüş, falan. about:config'de bunun için bir ayar yok.

ne yapabilirsin, devre dışı bırak diyerek o pencere için o seferlik engellemeyi kaldırabilirsin.

cins bir kedi aramak yerine sokaktan bir yavru alırsanız bence bir hayat kurtarabilirsiniz.

annemin evinde sokaktan aldığımız bir kedimiz mevcut.. o yüzden bu sefer cins istemiştim öncelikli olarak... evin etrafındaki yavrucaklar için yiyecek veriyoruz sürekli... yine de teşekkür ederim duyarlılığın için..

yavru aramaz isen bulunabilinir kolayca. yavru arıyor isen, araştırıp an kollayacaksın, belki bulursun.

en son nisan ayında toplu bir belge (2 milyon civarında belge) yayını yaptılar.

genel bir problem sanırsam o. bizzat karşılaşmadım hata ile, zaten windows'um da yok ama topluluk forumlarında geziyor bolca bu sorun.

çözülmüş bir tane vardı, şimdi kısaca bakıp buldum da, şöyle;

www.pchelpforum.com/xf/threads/ubuntu-wont-boot.147674/

onun dışında, wubi ubuntu yahut mint'i tam performans ile kullanmanı sağlayacak bir yol değil biliyorsundur ki; denemeni sağlar işletim sistemini ama normal kurulumda göreceğin performansı göremezsin, başka sorunlar da çıkabilir sistemde ve de. tam kurulumu öneririm o açıdan wubi yerine.

sanırım boot sorunu bu.
live cd yi tak, grub' u tekrar yükle sorun çözülecek

wubi boot loader, mbr'ı düzgün yükleyememiş. ekranda yazdığı gibi bir windows cd'si ile bilgisayarı başlatıp "repair" seçeneğini seçip mbr'ı düzeltebilirsiniz. wubi yerine hard diski bölümleyip normal kurulum yapmanızı öneririm. ancak bios arayüzünüz uefi ise windows ve linux'u aynı anda kuramıyorsunuz maalesef.

ac/dc - high way to hell

manowar - hail and kill
slash - you're a lie

alice cooper - perfect
alice cooper - woman of mass distruction
alice cooper - your own worst enemy
iced earth - burnin for you
stratovarius - blackout
judas priest - breaking the law
sentenced - killing me killing you
halestorm - i miss the misery

yazdıktan sonra keyif getirmeyebileceklerine karar verdim ama olsun.

bullet for my valentine- your betrayal - tears don't fall
pek heavy metal olmadı ama gece gece canım bunalrı cekti :D

Komple uriah heep

heavy metal değil ama www.youtube.com

Melodic death metal verelim >> www.youtube.com

Yok. Hepsi jaime den. sarı sarı.

robert dan hic yok bi ara cersei yataga girdiginde hep sarhostu v.s biseyler ile soylemisti diye hatirliyorum.

yok hepsi ikizinden. ama robert baratheon un cersei disinda kadinlardan cocugu var.

iki diğer kardeşinin de gerçek babası jaime.

yazasım vardı diğer kardeşler üzerine de spoiler diye vazgeçtim.

robert baratheon'un tam 16 piçi var ama cersei'den tek bir çocuğu yok.

her ne kadar 3 tane var diye bilinse de. ( jof mycella tommen )

çocuklar ve hemen hemen tüm halk babalarını baratheon bildiğinden tahtta hak iddia edebiliyorlar. her ne kadar stannis herkese bunlar jamie'nin piçi demiş olsa da.

Araştırdık da olduk, sen de dene. Ayrıca ilk canlının oluşumuna dair kesin kanıt yok, sadece güçlü bir hipotez var.

Ruh'un varlığını sorgulayan "bilimsel" kaynak bulamazsın. Üçüncü soruya yorum bile yapmıyorum :/

Edit: Neira da feci saçmalamış tabii.

ilk canlının nasıl oluştuğunun kesin bir kanıtı olsaydı zaten herkes ona sike sike inanırdı. ateist olunmasının sebebi tamamen varlığına inanılmayan bir tanrı oluşudur. yani "karanlık, güneşin olmamasından dolayı var olan bir şeydir" gibi anlatabildim mi? öyle bildiğim bi kaynak yok yani :)

oncelikle kurani okuyup sacma buluyorsun, sonrasi fizik kimya biyoloji.

@albayrak +1


Kuran'ı okuyunca zaten ateist oluyorsun. Olmasan bile en kötü ihtimalle benim gibi deist olursun.

Ardından youtube'da Türkçe altyazılı George Carlin stand-up'larından Religion is Bullshit adlı bölümü izliyip süreci tamamlıyorsun.

Ama anladığım kadarıyla senin amacın, kaynak okuyim araştırıyım, bir şeyi konuşurken destekli konuşuyim diye çabalamak heralde. Onun için yerli ateist forumları siteleri var. Oralarda kaynaklar bulabilirsin.

o değil de, evrim kuramının ateizme kaynak olduğu hakkındaki yargıları nereden ediniyorsunuz yahu? evrime en büyük katkı yapanlardan sayayım örneğin; modern evrimin babası sayılan dobzhanskiy oldukça bağlı bir hristiyandı, darwin asla ateist olmamış birisi idi ve bir süre uniteryanist hristiyandı ardından agnostik oldu, lamarck, cuvier gibi kuramın en büyük isimleri hristiyan ve tanrı inancına sahip kişiler idi, malthus hakeza gene öyle idi, mendel hali hazırda zaten kilise'de çalışmalarını yaptı ve rahip idi, falan filan. olmayan şeyleri üretip sonra onları doğruymuş gibi yazmayın sağa sola, hakeza saçma olduğu kadar komik ve acınası da oluyor. evrim kuramının ve evrim araştırmalarının ateizm kaynaklığı gibi bir derdi yok; ortada gezinen saçma sapan şeyleri bir zahmet doğru saymayın.

ilk canlı varlığın oluşumu hakkında da bilimsel araştırmalar var. örneğin 1953 Miller-Urey deneyi var, dünya atmosferini simülte edip sadece su, hidrojen, ammonia, metan ve yıldırım için elektrik akımı amino asit benzeri kompleks amino asitler üretiliyor. tabii bu deney için sorun örneğin canlılar ortay çıktığın atmosfer bugünkü gibi değil idi deneyden çok sonra bulunduğu üzere. ardından dünyanın canlıların ilk ortaya çıktığı erken dönemindeki koşulları simülte edilerek benzer deneyler yapıldı ve gene bu deneylerde komleks moleküller elde edildi ve bununla kompleks moleküllerin dünyanın erken koşullarında da ortaya çıkacağı gösterildi. yani "ilk canlının kendiliğinden oluşumuna dair kanıt yok" gibi birşey yok hali ile @adoramer3ku'nun dediği gibi yahut duyuru altındaki başka kullanıcıların dediği gibi. ardılında dünyadaki canlılığın bugüne gelmesi üzerine kuramlar var falan ama ilk canlılık diye sorduğun için buradan ötesi gerekli değil sanırsam yazmak adına rna dünyası, rna'nın oluşumu üzerine farklı kuramlar vesaire diye.

ama bunun da tanrı'nın varlığını yoksayacak yahut varsayacak bir tarafı yok; bunun ile tanrı'nın varlığı-yokluğu arasındaki kolerasyonu da siz nereden buluyorsunuz ben anlamış değilim.

yardımcı olsun www.youtube.com

@kulkke: Miller deneyi "kanıt" olarak kabul edilmedi, şüpheli bir deney. İlk canlının nasıl oluştuğuna dair "kanıtlanmış" hiçbir şey yok. Bilmeden konuşmamak gerek. İlk canlılığın aminoasitlerden, basit (ilkel gen bilgisi taşıyan) maddeleri içine alarak çevrelemiş zarlardan geldiği çoğu kişi tarafından inanılan durum olsa da bu hâlâ yeterli delillerle destek göremedi ve hâlâ bir hipotez.

Elbette çoğu bilim adamı canlının cansızdan geldiğinde hem fikir (hatta başka yolu yok) ancak ortada kanıtlanmış bir şey yok.

Arkadaşın evrimi tanrının yokluğuna yormasının da tek sebebi "ya islam ya hiç" şeklinde bir düşünce yapısında olması olsa gerek. Bunda hiçbir gariplik görmüyorum. Birinin dinleri reddettikten sonra agnostik mi, deist mi yoksa ateist mi olacağı kendine kalmış ve hangisini neden seçtiği senin benim sorgulayacağımız bir şey değil.

@adoramer3ku miller deneyin başlangıç yalnızca zaten deneyler sürecinde. ben de zaten söyledim sorunu olduğunu atmosfer açısından, o açıdan mihenk taşı da olsa hali ile yanlışlığı var idi simülte ettiği koşullar açısından. ancak ardılında dünyanın erken atmosferi simülte edilerek benzer deneyler defalarca yapıldı ve gene kompleks bileşiklere ulaşıldı. miller deneyi değil ama ardılındaki deneyler kompleks bileşiklerin ve canlılığın ortaya çıkması için kanıtlar o açıdan.

mikrofosiller falan kısmı da var ama oraya girmenin soru açısından faydası yok.

canlılığın nasıl bugüne geldiği konusunda teori-kuramlar birden fazla, ancak "ilk canlılığın kendinden ortaya çıkabildiği" deneyler ile gösterilmiş ve bu açıdan kesin olan birşey.

onun haricinde müslüman olup da evrimi yanlışlamayanlar da var. yani dediğim gibi zaten tanrı düşüncesi ile evrim kuramı ve evrim çalışmalarının bir korelasyonu, alakası yok. gerisinde de x dini ama diye tartışmanın da evrim ile dinin korelasyonunun olup olmadığı konusunun içeriğine giren bir tarafı yok.

edit ile büdüt: aslen "şüpheli" birşeyi de yok deneyin yanlış atmosfer düşüncesi haricinde ki onun da adı 'şüphelilik' değil. neyse...

@kulkke: Abicim benim bildiğim kadarıyla bu olayı "kanıtlar" bir deney yok. Varsa göster ben de bileyim, bilmeyi isterim çünkü.

Öte yandan bana göre müslümanlıkta evrimin yeri yok, ılımlılaştırmadan ibaret durum. Bing bang'e de öyle oldu ya, birden bire Tanrı'nın dünyayı 7 günde yaratması "sembolik hikaye" oldu. Yakın zamanda islam yeni bir ılımlılaştırmaya gider ve bu sefer de insanın çamurdan yaratılışı evrimle ilgili bir "sembolik hikaye" oluverir. Semavi dinler dünyanın yaşının 6000 olduğunu, yüzeyinin düz olduğunu, güneşin dünya etrafında döndüğünü iddia eder. Neyse, inanç işi tabii.

Edit: Tanrı'yla doğrudan doğruya bir korelasyon olmayabilir ama kitaplı dinlerin doğruluğuyla doğrudan ilişkisi var elbette.

deneyin koşullar değiştirilerek yapılmışları var; gene deneyin başka sonuçları üzerine de araştırmalar var. en son benzeri bir deney ile çalışma 2008'de yapıldı örneğin sanırsam ardılında yenisi yapılmadı ise. örneğin güneş sisteminin bazı kesimlerinde miller deneyinin kullandığı şartların olduğu da bulundu, falan filan. bir ara üşenmez isem (ki üşenirim gibi geldi, hakeza tüm hepsini tek tek yazmanın anlamı da yok) gidip üniversiteden akademik dergi ve kitaplık kaynak taramasına girişirim deneylerin geri kalanlarının tarih, yer ve deneyi gerçekleştirenler için ama yani. örneğin, işe volkanik patlamaları vesaireyi de katan şu en son deney dediğim 2008'deki deney var şu anda elimin altında ve fazla bakınmadan bulabildiğim ve akademik yayından link verebileceğim;

www.sciencemag.org

yani ardılında koşullar değiştirilerek yahut yeni koşullar eklenerek tekrarlandı fedalarca miller deneyi. gene örneğin en son olarak miller deneyi ve ardılındaki deneylerden ortaya çıkan "last universal common ancestor" ile uğraşılıyor idi.

yani miller deneyi yapıldı ama yanlış atmosfer koşullarını düşündü erken dünya için ve deney orada bırakıldı gibi birşey yok. dediğim gibi, erken dünya koşulları simülte edilerek deney tekrarlandı, başka koşullar konularak tekrarlandı, vesaire. söylediğim deneylerin sonuçlarında da kompleks bileşikler elde edildi. ek olarak, güneş sistemi içerisinde özgün 1953'teki miller deneyinin koşullarının önceden de olmuş olduğu yerler de saptandı. o açıdan yani ilk deney yani '53 miller-urey deneyi de mihenk taşı olmasının ötesinde hala anlam da taşıyor kullanılan atmosfer koşulları ile birlikte; yani onu da bir kenara atıp orada bırakmak gibi birşey de yok '53 miller-urey deneyini de.

eğer ki bahsettiğimiz şey dünyadaki ilk canlılığın nasıl ortaya çıktığını tam olarak gösteren bir deney ise, bu yok. eğer ki bahsettiğimiz ama ilk canlılığın kendiliğinden ortaya çıkabildiğini gösteren deneyler ise, dediğim gibi bunlar atmosferin şu andaki koşulları, erken dünya koşulları, ek koşullar vesaire ile mevcutlar.

gerisi konusunda yani din-inanç konusunda ise, yani, insanların tercihi. semavi dinler denilen musevilik ve musevilik ardılı dinler yahut başka dinler ya da inanışlar yahut inanmayışlar insanların tercihi ama dediğim gibi bunlar ile evrim yahut ilk canlının ortaya çıkışı ve diğer araştırmalar ve kuramlar arasında bir bağlantı yok doğrudan. sorun olan şey bu. o açıdan "ateizm için canlının oluşumu, evrim" denmesi saçma mı? saçma.

hiçbiri hoş değil bence..
hele serçe parmaktaki hiç hoş değil..

bu tarz bi şey takacaksan hiç takma bence.

çok kötü lütfen azalarak bitsin bu tarz yüzük takan erkekler

ben erkeklerin kesinlikle yüzük takmaması gerektiği kanısındayım. evlensen de takma. hele bu tarz hiç.. ha diyorsan ki ben böyle seviyorum tak ama kadınların gözünde olumsuz maalesef :/

berbat ötesi bunlar..

siyahsız, metali daha fazla olan (ince motifli olmayan) modeller seç.
daha sade ve 2 boyutlu olsun.

o ne macar ırkçısı gibi demek istemedim değil; jobbik'e mi kayıt oldun boş zamanında ?

o anafikirle yola çıktı isen gyűrű yazıp yanına ne bileyim turul, magyarorszag, jobbik, hazafi, farkas, arpad, szent korona, kossuth-címer, nyilaskereszt, szvasztika vesaire gibi sözcükleri ekleyerek arama yap, bulursun birşeyler.

jimjim in dediği gibi ince modelli bir şeyler istiyorum. hiç takmadım ama çok takasım var.

hayvan kurtarma derneği var.
zekiye hanım'ı tanıyorum, gerçek bir hayvan severdir.
buradan başka bir arkadaş da gönüllü olarak gitti.
gönüllüye ihtiyaç duyuyorlar.

yerini tam olarak bilmiyorum, isterseniz bilgilerini vereyim, siz bir arayıp görüşün.

ayrıntılarını mesajla bildiririm.

golbasi barinagi cok kotu durumda. calisanlar kafeslerin icini temizlemekle sorumlu degil, yalnizca gonullulere bakiyor, o da yetmiyor. suluklari yemyesil, sularini degistirebilirsiniz.
3500 kopekli bir yeri hayal dahi edemezsiniz gormeden. gidip orda bidonlardaki ekmegi suya batirip kafeslere atsaniz bile onlar icin bir sey.

@bir varmis bir yokmus gölbaşı barınağı ne yazık ki kent merkezine yakın oturan benim için arabasız olarak gitmeye kalkışır isem önce kızılay-ulus ardılında ise 104 yahut 105 ile uzun otobüs yolculuğu gerektiriyor - hatta tam yerini bilmiyorum ama oradan da otobüse binmemi gerektiriyor ise ring otobüslerin saatleri çok saçma zaten. arabasız gidilebilinecek ve dönülebilinecek bir yer değil ne yazık ki. =/ ulaşım şansım olsa idi aslında giderdim elbette ama yani...

aslen yavru olarak bulman zor. bulsan dahi bulldog davranışını bilmeyen kişilere sahiplendirirler mi o da var. yavru değil de genç köpek bulabilirsin.

illa illa yavru diyor isen gidip internetteki ingiliz bulldog sahiplerine bak; petarkadas.com'dakilere bak örneğin, nereden bulduklarını sor. öyle bir yol bulursun belki yahut yavrulayacaklar mı diye sor. ancak öyle. lakin anlamamışımdır ki yavru olsa ne yapacaksınız genç olsa ne yapacaksınız? büyüyecek o köpek hakeza birkaç aya zaten nerede ise normal erişkin boyutuna.

ille de yavru olacak diye bir endişem yok. yetişkin bir bulldog aramıyorum sadece.

aslen zaten yavru olmayan her köpek zaten genç yahut yaşlı da olsa yetişkindir. söylemek istediğin sanırım 3 aylık yavru olmasa da olur 5 aylık da olur? eh o da yavru zaten. yetişkin değil derken bahsettiğin şey 2-3 yahut 3-4 yaşına kadar olabilmesi ise o durumda hayvan bulabilirsin sahipsiz bırakılan yahut verilmek istenilen çeşitli nedenler ile. ama onu da deneyimsizsin diye vermek istemeyebilirler bir ihtimalle gene.

dediğim gibi petarkadas.com'daki üyelere sor nereden edindiklerini; ancak önceden köpek bakmadı yahut hatta bulldog bakmadı isen sana vermek konusunda yavruları gene isteksiz olabilirler. verirlerse de sözleşme ile verirler zaten, akılları kesiyor ise çiplettirirler de; 15 yıl ömrü var hayvanın hakeza, tüm yaşamını geçirebilecek birisi olarak görmezler ise seni gene vermeyeceklerdir önceden bulldog bakmaman konusunda sorun çıkartmasalar dahi.

ilki havalimanına girerken ikincisi hava tarafına girerken avrupayı bilmiyorum neden yok.

Bizde havaalanına terör saldırısı düzenlenir diye terminale girerken de arama yapılır. Avrupa'da bu yoktur.

Uçağa binerken X-ray'den geçmek standart zaten.

aslen tüm avrupa'da 1 kere geçiriliyor diye birşey yok, 2 kere x-ray'den geçirilen yerler de var ama terminal girişinde x-ray uygulaması yok genellikle avrupa'da ve abd'de, pasaport sonrası var yalnızca. lakin avrupa'da da, örneğin finlandiya'da, verdiğin bavul da x-ray'den geçer uçağa konulmadan önce, check-in yapıp bavulunu verdikten sonra. türkiye bu kontrolü yapmıyor ve terminal girişinde terminale sokulan herşeyi denetleyerek yapmak istiyor nedense "çok yüksek güvenlik" oluşturmak adına.

dünyanın en çok özel güvenlik çalıştırılan ülkelerinden birinde şaşırtmıyor.

inu japonca köpek demek o yüzden akita desen yeter.

aslen yaşadığın yer soğuk değil ise yahut hayvana sürekli klima ile soğuk sağlayamayacak isen mümkün ise st. bernard bakma. doğaları istanbul yahut hele ki izmir tipi iklimler değil keza. yazık hayvana.

akita için de aynı şey, soğuk hayvanı o hayvan; iklimini sağlayamayacak isen alıp bakma kendisine.

st. bernard sıcakta yere yapışıp kalır öylece; hayvancağıza klima, sürekli soğuk su, hava akımı gibi şeyler sağlaman gerekiyor işkence altında kalmaması için, o durum için de st. bernardlar sıcaktan soğuğa hemen geçmeye de çok duyarlılar, hava sıcakca iken dışarıda gezdirmeye kalkışırsan gelince yavaşa soğutman, soğuk suyun yanına götürmen önce, soğuk hava değil rüzgar veren bir şeyin karşısına falan koyman gerekir. gezdirmek için ise sabaha doğru kalkman ve yapman gerekir hayvana işkence etmemek için; akşam ise küçük küçük gezintiler vermelisin hava serince iken tabii sabah o kadar uzun süre gezdiremeyeceğin için. "hepsini sağlarım holey" demiyorsan bırak hayvanı alma istemini bir kenara.

akita ise spitz ki spitzler için genel olduğu gibi çift kürkü var kalın. görece biraz daha fazla iyidir sıcak havalarda st. bernard'a göre ama onun için de sorun büyük oranda. sürekli tüylerini kısa tutmalısın öncelikle (traş etmek değil bahsettiğim), gene soğutma sağlamalısın kendisine, soğuk su vermelisin ve de içine girip çıkacağı belki de, falan filan. gene gezdirirken sıcak olmayan saatleri bulmalısın, mümkün ise gece olacak bu zaman da ve sabaha doğru saatler.

eğer ki izmir gibi bir yerde iseniz zaten unutun; yok ne bileyim soğuk da olan sıcakca da olabilen bir yerde iseniz de tüm herşeyini karşılayabilecekseniz alın hayvanı. aksinde işkence etmeyin hayvana.

gene neden yavru? neyse.

www.petarkadas.com

www.sahibinden.com

velhasıl sözlükte de arayan var imiş;

(bkz: #31729152)

al bunlar st. bernard kırmaları ve safkanları; yavru olan da olmayan da var.

al bu da akita melezi.

www.sahibinden.com

gene gidip hayvan barınaklarına bak; etraf cins ve cins kırması köpek kaynıyor. samoyed dahi var. illaki safkan cins ve yavru diyorsan bile vardır ki deme de aslen.

aynı zamanda sorumluluğunu alabilecek isen sahiplen, bakım ve ilgilenme sorumluluğu hafif canlılar değillerdir köpekler o kadar da. bu kadar bıdı bıdı ediyorum hakeza sahipleneceklerinin de yavrulamış sahipli hayvanlar haricinde hepsi bir heves alınıp ardından bırakılan canlılar; gene hayvanlara doğru dürüst davranma ve bakımlarını yapma konusunda herkes yeterlilikli de değil ve hayvanlar hali ile yeterince iyi bir yaşam yaşayamayabiliyorlar terkedilebildikleri gibi.

björk gelecek olsaydı söylerlerdi herhal.

tahmin olarak sadece björk ve ellie goulding, organizatör şirket de gizli tutabilir. tabi çok düşük bir ihtimal björk.

bunlar kim dayı

hmmmm çok komikmiş kardeş. lady gaga, adele falan da yazaydın bari yaşasın rockn roll ruhu!

hala düzenleniyor mu o işkence türü?

Robbie Williams ve Editors dedikoduları da çok dönmüştü, bence gelirler. Bir de iptal edilen Efes One Love'dan günleri uyan bir iki grubu dahil edebilirler gibime geliyor. Aslında benim için Arctic Monkeys bile yeterli de, askerde olacağım, içim kan ağlıyor.

thom yorke moronu varsa ben de varım teyitli bilgi mi?

atoms for peace gelirse dile benden ne dilersen.

glastonbury'ye özenmiş olacaklar ki paso ingiliz hipster gruplarını ayarlamışlar neyse en azından kız düşürmeye gelen köylü rakçılardan kurtulucaz.

(bkz: caps)

güve bu

hatta şahin güvesi türü
en.wikipedia.org

aynisi bana da geldigecen, yarasa veya serce sandim. camin cercevesine oturmaya calisirken pat pat cama carpiyodu. Camlari kapaddim. Sonra gitmis kendiliginden.

bırakın da, kuş mu böcek mi olacağına karar versin bir an önce.

bizimki öğrenci evi yalnız. hangimizin atasına gelmiş ki acep? makro çekimleri çok yakında...

Makro cekimleri bende merak ettim bak simdi

l1307.hizliresim.com
l1307.hizliresim.com
m1307.hizliresim.com

Kill it with fire

maket uçak ile böcek arası geçiş formu o.

bence pokemon. çok reyiz çıkmış son resimde :D

bu ne lan kabus gibi.

delta kanat-ari karisimi bence de

israil'in ajanı olabilir, dikkat et.

Korku filmi mübarek. Üstüne kezzap ya da siyanür dök gitsin!

Şahane manitaymış ha, acaip yalarım. Ama ne yazık ki türü "kezban" , böyle ağzı açık pozlar verir üstünde plaja giymeye utanacağın kıyafetle , sikmeye kalkarsın hop uçar gider.

Aslan kral la bu yelesi var adamın

bir çeşit güve. güzel hayvanmış yakından bakınca. o değil de böceğe hallenen insanlar varmış ya la.

kutuyla yakalayıp buzlukta dondurdum fotoğrafları çekmek için.

sadece sahibi değil kendisinin de rahat etmesini sağlıyorsun. öncelikle rahim kanseri riskini ortadan kaldırıyorsun. ayrıca bu hayvanlar ormanda korulukta değil evde ve bahçelerde yaşıyorlar ve alanını koruma, doğal sosyalleşme, avlanma gibi içgüdüleri doyuramadıkları için hayvanlar da özellikle çiftleşme dönemlerinde strese giriyor, hormonlarından gelen bazı davranışlar neticesinde çevresine ve kendisine zarar verebiliyorlar.

eğer yavru edinme amacı yoksa ki zaten dünyada gereğinden fazla evcil hayvan var, o yüzden bir çoğu sokaklara mecbur, daha fazlası sokaklara düşmesin diye kısırlaştırılıyor. örneğin bir akrabamın köpeği belki anne yaparız diye kısırlaştırmadılar, hayvan gereksiz saldırgandı, kapı çalınca fırlıyordu kapıya havlamaya, ısırma falan yoktu ama korkutuyordu. çiftleşmedi de rahim kanserinden bi sürü acı çekerek öldü hayvancağız.

sadece sahibi rahat etsin diye yapilmiyor bu islem. ozellikle disilerde yaslandikca ihtihaplanma problemi ortaya cikiyor. bu da hayvanin hayatini tehlikeye atiyor cunku henuz basindayken anlasiliabilir bir sey degil. bu nedenle eger ikinci bir dogum dusunulmuyorsa kisirlastirilmasi tavsiye edilir.

r_u_h +1

ayrıca her kızgınlık dönemi kediler için işkence oluyor resmen. sırf sahip rahat etsin diye yapılan bir şey değil. o dönemi bizzat gördükten sonra aslında kısırlaştırmamak daha canice sanırım.

hayvanlarin bu kizginlik dönemi denilen ciftlesme zamanlarini biliyor herkes, ona göre aliyorlar ama zor geliyor, cat diye kisirlastiriyolar ki burda hayvan aci cekiyo, komplikasyonlar oluyor etc.

bi önceki yazdigimi silmisim yanlislikla.

ayni fikirdeyim. sahipler rahat etsin diye hayvanin vucut bütünlügü bozuluyor, kizginlik dönemi denilerek ki bu hayvanin tamamen dogal icgüdüleridir, hayvan küt diye kisirlastiriliyor.

kesinlikle ama kesinlikle yanlis ve zevk amacli hayvan beslemek bence bu. hayvan haklarini savunup hayvan ksiirlstirmak cok büyük bir ironi.

elbette bazi durumlar olabilir hayvanin ksiirlastirilasi gerekir ama cogu keyfi .

bende duyuru acmistim, küfür yedim, hakaret ettiler en son "yasal mi? yasal arkadasim yapariz" a geldi.

buda benim duyurum

www.eksiduyuru.com

Ben kesinlikle onaylamiyorum kisirlastirmayi. Iki kedim de erkek ve ksiirlastirmadim, disariya saliyorum, miyavlayip kapiyi actiriyorlar, ogrendiler bunu. Kesinlikle normal veya dogal bir sey degil.
Kisirlastirmayi savunanlar gitsin kendilerini kisirlastirsinlar. Bakalim o zaman bu kadar "normal" gorunecek mi? Ama insanlar onu bir canli olarak gormedikleri icin icleri rahat tabi. Disi kedim olsa da kisirlastirmam asla. Cok uc sagliksal bir sorun olmadigi surece. Hic sacma sapan bahanelerle kisirlastiranlar savunmasinlar normal bir seymis gibi gostermeye calismasinlar.

Serabetan'a katiliyorum kesinlikle.

@ruh ve ek olarak bilgi

rahim kanseri gibi bazi kanser risklerini azaltmasinin yaninda bazi kanser türlerini 2-3 kat arttiriyor. mesela Hemangiosarcoma ve idrar kanali kanserleri, ondan buna bir cözüm diyemeyiz,

obeziteyi arttirir ayrica kisirlastirma buna paralel kalp krizi gecirme orani artar.

benim okudugum ve bildigim her durumda kisirlastirmak daha dezavantajli saglik acisindan.

Abi kadınlarda da rahim kanseri riski var, ne yapalım kızımızı filan kısırlaştıralım mı? Maazallah rahmi iltihap kapar da ölürse ne olacak?

Bilmiyorum bana o iş pek yeterli bir mazeret gibi gelmedi. İlacı, bakımı yok mu?

Sokak hayvanlarına karşı duyarlı olan her insan kısırlaştırmadan yanadır. Sokaklar kedi, köpek dolu. Şiddet görüyorlar, aç susuz kalıyorlar, eziliyorlar, sakat kalıyorlar ya da ölüyorlar.
Beslenmesine dikkat ederseniz aşırı kiloya bağlı sağlık sorunları da gelişmez.

insanlar icinde aynisi gecerli.

dünya nufusu dünyanin bakabilecegi insan sayisini gecti, dünya büyük bir felakete gidiyor, afrikada, asyada hatta türkiyede insanlar aclik cekiyorlar,Şiddet görüyorlar, aç susuz kalıyorlar, eziliyorlar, sakat kalıyorlar ya da ölüyorlar. napalim hepsini kisirlastiralim mi?

ayni sekilde insanlarda dikkat ederse obezite olmaz, ama etmiyoruz.

@serabetan

İnsanlarda doğum kontrolü bahsettiğiniz sorunlar nedeniyle uygulanıyor zaten. Yoksa herkes 10- 12 çocuk doğursun, nedir yani. Nitekim, sık ve çok doğum yapmak kadın sağlığı için de son derece sakıncalıdır. Evcil hayvanlarda böyle bir bilinç olmadığına, onlara prezervatif ya da doğum kontrol hapı veremeyeceğimize göre... Kusura bakmayın da at gözlüğüyle bakıyorsunuz konuya.

insanlarda kendini kısırlaştırsın diyenler insan ve hayvanlar arasındaki cinsellik ihtiyacı ve anlayışı farkını kavrayamamış olarak görüyorum. insan haricinde zevk için seks yapan canlılar sadece yunus ve orangutanlardır. benim eksiğim varsa başka hayvanlar da varsa belirtin lütfen. geri kalanı üreme içgüdüsüyle kızgınlık sonucu olur. ayrıca bu hormonlar hayvanların kendisine, başka hayvanlara ve insanlara zarar verecek duruma gelmelerine sebep olabilir. ayrıca bilinçli insanlar da yeterli çocuk sayıda çocuk sahibi olduktan sonra kendilerini kısırlaştırabiliyorlar ameliyat ile.

siz bu hayvanların o anki kendi alanını belirleyecek kadar büyük alan, azgınlığını gidecerek kadar eş, doğan yavruları sokağa bırakmayıp aynı döngüyü hepsi için sağlayabilecek büyüklükte yer sunabliyorsanız ne mutlu size. ama bu yoksa, 8 tane yavruyu sahiplendiremiyorsanız kusura bakmayın yanlış düşünüyorsunız. Her gün sadece facebook'ta en az 5-6 tane ev arayan hayvan ilanı görüyorum.

@r_u_h: Elbette ikisi karşılaştırılamaz ama sen bence çok yanlış anlamışsın seks olayını. Yanlış anlama, laf atmak için söylemiyorum. Cinsel birleşimde önemli olan şey ya da şu konuda bahsettiğimiz şey zevk almak değil üreme yeteneği. Zevk nereden çıktı ki?

insan kısırlaştırınca yani hayvalardaki anlamıyla cinsel dürtüleri bitirecek bir operasyon yaptığında onun elinden yaşamın büyük önem taşıyan cinselliği almış oluyorsun. hayvandaysa böyle bir durum yok onu demek istedim. onun yaşamını daha az saldırgan, daha az huzursuz geçirmesini sağlıyorsun. ayrıca başlıca amaç zaten üremesin ki boşu boşuna aç, sefil hayat süren hayvanlar olmasın etrafta.

Sen de haklısın ama bir canlının elinden üreme yetisini almak bana haklı sebebi olamayacak bir eylem gibi geliyor. Yani düşünsene, zaten iki tane temel dürtüsü var hayvanın: yaşamaya devam etmek ve üremek. Bilmiyorum ya...

@devils trill'in yazdığı üzerinden söylüyorum; kısırlaştırmaya karşı olabilirsin, yahut bunu gereklilik olarak görebilirsin yahut bazı durumlar için gereklilik olarak görebilirsin geri kalanında doğru bulmazsın, bunlar tercih ve bakış açısı. ancak devils trill'in yaptığı gibi yapacak isen hiçbir şey yapma. o adamın yaptığı erkek olan kedilerini sokağa bırakıp sorumsuzca, her yıl sokakta yaşam mücadelesinden çıkamamaları muhtemel olan ve çıksalar dahi çok zor koşullarda yaşayacak olan sokak kedileri yaratmak ve sokak kedisi sorununu sürdürüp kendi yapabileceği ölçüde de arttırmak. bunu yapacak isen mümkün ise kedi alma zaten; sorumsuzluğun ile safi zarar olursun kediler açısından. kendi sorumsuzluğun kaynaklı olarak sokakta bir kısmı ölecek, geri kalanı sefil olarak yaşayacak, insanlardan işkence görecek, türkiye'nin berbat barınaklarına gidip ya hemen ölecek yahut berbat bir hapis hayatı ile kısa bir süre yaşayacak, tüm bunlardan azadi olup yaşamı olursa da zorluklar içerisinde sonradan gene yaşamı bunlardan oluşacak olan yeni yavrulara neden olacak bir yol izlemenin hoş bir tarafı yok.

@kulkke yahu iyi misin? oncelikle adam degil, kadinim. asla ama asla sorumsuzca kedimi birakmiyor um sokaklara. Kedim ev kedisi komforunda ozgur bir kedi. Hayvanlar konusunda sorumsuz olacakeminol ki son kisiyim. Elimden geldigince sokak hayvanlari a yardim ediyorum. Bulduklarimi veterinere goturuyorum, mama, su veriyorum. Su sekilde itham edilemem kesinlikle. Nasil bir imaj cizdim bilmiyorum ama kesinlikle sorumsuzca kedimi salip da zavalli sokak kedileri yaratmiyorum. Insanlari tanimadan suclamayin.

Bakin ben her turlu hayvani cok severim. Hayatinizda taniyacaginiz en hayvansever insanlardanomdir emin olun. Asla sorumsuzca kedi-kopek besleyen tiplerden olmadim, olanlara da sinir olurum. Gordugum her turlu hayvana yardim etmeye calisirim. Balkonda bir suru yuvadan dusmus kanadi kirik yavru saksagan, guvercin besledim. Karsilastigim tum hasta/yarali sokak hayvanlarina yardim etmeye calisirim, veterinere gotururum. Imkanim olsa daha da fazlasini yapmaya calisirim. Su anda kendi kedim disinda iki tane kedi daha sahiplendirmeye cslisiyorum. Ikisini de sokakta yavruyken ve gozleri enfeksiyonla tamamen kapanmisken buldum ve hemen beterinere goturdum, simdi sagliklilar. Bu sekilde itham edilmek gercekten cok uzucu, tum samimiyetimle soyluyorum bunu.

@devilstrill lafın gelişi adam demiştim aslında; insan dese idim daha iyiydi belki ama yani, neyse.

onun dışında, iyi niyetli olabilirsiniz, hayvanseviyor olabilirsiniz. zaten kedi besleyen birisi olarak hayvan sevmeyen birisi olduğunuzu düşünmüyorum.

ancak yaptığınız iyi niyetli yahut kötü niyetli ya da niyet barındırmayan bir eylem olarak da olsa; sorumsuzca. hakeza erkek kedileriniz gidip dışarıda dişi kedi ile çiftleşecekler ve sokakta doğacak yavru kediler oluşturacaklar. bu kediler de ya şartlardan ölecekler ya insanların kötülüklerine maruz kalacaklar ya ezilecekler ya sokak köpekleri yahut kargaların saldırganlıklarına maruz kalacaklar ya açlıkta kalacaklar yahut da yaşayacaklar ve sokak hayvanları sorununu arttırıp devam ettirecekler. kedilerinize çok sorumlu davranıyor olabilirsiniz, rahatları yerinde olabilir ama zaten sorumsuzluk dediğim şey bu değil. sorumsuzluk dediğim şey yukarıda söylediğim şey.

yardıma muhtaç olan ve sokakta her türlü şey başına gelebilecek-geliyor olan sokak hayvanlarına yenilerini katıyorsunuz erkek kedilerinizi bırakarak. illaki erkek kedilerinizin çiftleşmesini istiyorsanız ya çiftleştikleri kediyi takip edip yavrularına bakın ve sahiplenin yahut da bizzat çiftleşecek dişi kediler bulun sahipli olan ve yavrularını sahiplenin yahut sahiplendirin. hakeza sahiplendirme konusunda da aslında sokaktaki diğer kedilerin sahiplendirilmelerinin önüne sahiplendirdiğiniz kendi yavrularınız kadar eksi koyarsınız ama yani o kadar da büyük sorun olmayabilir bu.

kötü niyetli olmayabilirsiniz ama eyleminizin sonucu oldukça kötü.

bu arada basit bir matematik yapın örneğin; kedileriniz diyelim ki 7-8 yıl boyunca dışarı çıkıp çiftleştiler ve bu kedilerin verdirdiği döllerden 3 yavru yaşama tutundu tekrar çiftleşebilecek yaşa kadar. ilk yıl 3x2=6 yavru var elimizde. diğer yıl 6 büyük sokak kedisi ve 6x3 ile 18 yavru sokak kedisi. diğer yıl 24 sokak kedisi ve 24x3 yavru sokak kedisi. arada ölümler vesaire olacak, yavru sayıları parabolik olarak gitmeyecek elbette lakin 7-8 yılda bolca sokak kedisi kazandırmış olduk dünyaya. iyi birşey mi, değil. kurtardığınız iki sokak kedisi yavrunun yerine kaç tanesi geldi dışarı bırakmanız ile gördüğümüz üzere.

dediğim gibi kısırlaştırmaya karşı iseniz ve kızgınlık döneminde çifleşmesini istiyorsanız kedinizin ortaya çıkan yavruların sorumluluğunu almak durumundasınız. almıyor iseniz yaptığınız şey sorumsuzluk oluyor niyetiniz ne olur ise olsun ve yaptığınızın şeyin sonucu güzel olmuyor.

neden kısırlaştırma biliyor musunuz? bazen mecbur oluyorsunuz coşkun adında kedimi kısırlaştırdım, şuan 1,5 yaşında 10 aylıktan itibaren eve koku bırakmaya başladı kısırlaştırmamak için bekledik ama apartman dahi kokmaya başladı makinaya atılan idrarlı çamaşırların haddi hesebı yok . rahat etmekten öte zorunluluk oluyor. bebekken bulmuştum sokakta yaşaması imkansız ki aklımdan dahi geçirmedim. bilmeyenler '' aaa yazık cinsellik onunda hakkı'' diyor hiç bakmayan insanlar fakat hiç isteği olmuyor ameliyattan sonra,tek sorun idrar yolu enfeksiyonu ve taşlar o yüzden dikkatli beslemek gerekiyor.

bugün sekmesidir senin 8'den fazla sayfa göremediğin yer; "her bir şey" sekmesine tıklamak gibi çözümler var diğer günlerde yazılanlar için.

anadolu jet önceden haber verilme ve rezervasyon zorunluluğu, aşı karnesi, sağlık karnesi zorunluluğu gibi şeyler talep ediyor. kafes zorunlu, kafese hayvanın ve sizin adınızın bulunduğu etiket koyulması zorunlu. aynı zamanda kafesi ağır almayın ve standart boyutta alın hakeza 6 kilonun üzerinde kabine alınmaz gibi bir kuralları da var.

ekstra ücret talepleri var, tartarken bagajınızı onu da tartıp bir fiyat biçiyorlar.

mevzuat değişmedi ise kafesi var ise kedileri trene alıyor tcdd ve de.

kısa süreli oluşunun sebebini bilemiyorum, tahmin de yürütemiyorum.
Ancak nolursa olsun bu bir tepki verme/protesto biçimi.
Mesela sokağa inip pankartıyla sloganıyla eylem yapan insanlara "la olum bağırıp duruyonuz da ne işe yarıcak" diyen birilerini mutlaka bulabilirsin.
Silahlı mücadeleye girişene "ya koskoca devlet o kadar tankı topu tüfeği var manyak mısınız nesiniz?" denebilir.
Ama bunlar hiçbirini haksız çıkarmaz.
Tabi haklılıkları da başka bi zeminde tartışılır.
Bu da öyle bişey işte, istenirse her şeye bi kulp bulunur. Aslında eylem/protestonun öznelerinin kararlılık ve birliği, iradeli duruşu göstermeleri önemli olan. Ve yer-zamanına göre herkes bunu farklı biçimlerde yapıyor.

aynı şekilde 3 günlük dayanışma grevi falan da çok saçma di mi panpa, 3 gün çalışmıyon da noluyor 4. gün o 3 günlük işi de yaptırıyor sana patron, üretime çalışmaya devam ediyorsun e o zaman neyinle tehtid ediyorsun? kesin bir yaptırımı yok, hadibugün yarın işi durdurduk, elbet çalışıcaz yani ne gerek var, çocuk tribi gibi bugün çalışmıycam işte.
pasif direniş falan hep anlamsız mesela zaten, hadi buldun kararlaştırdın bir nokta 1 günlük oturma eylemi yaptın, yarın kalkıcan nasılsa bir yaptırımı yok, amacı da yok, safi şımarıklık bugün oturucam işte falan.
sorun şu ki, insanların herhangi bir dertleri ve sorunları nedeniyle, süreli ya da süresiz olarak olağan normal hayatlarından sapmaları, tepki göstermeleri, ille ölüm, çatışma vs. ile fiziksel bir zararla sonuçlanmasa bile, politik açıdan anlamlıdır ve gereklidir.3 günlük açlık grevi demek, na buramıza kadar geldi, dikkate alınmazsak bir çok şeyi göze aldık demektir.hiç 3 gün aç kaldınız mı bilmiyorum ama aynı zamanda kişi sağlığını, böbreklerini eline alıp yapmaktadır bu eylemi. bir etrafı bombalamak, kendini yakmak gibi ekstrem sonuçları yok diye, boş işler demek değildir yani. abartılı olmadığı sürece eylemler bir sike yaramaz, kendini öldürücen ki anlamı olucak bir tehtid unsuru olucak derseniz, her türlü, gösteri protesto yürüyüşü basın açıklaması grev oturma eylemi anlamsız hale gelir.

şimdi şöyle bir nokta var; bir açlık grevi illaki süresiz, dönüşümsüz ve ölüm orucuna dönüştürülen bir süreç içerisinde olmak zorunda değil.

destek açlık grevleri, dönüşümlü açlık grevleri ve süreli açlık grevleri de eylem biçimleridir.

gene açlık grevinin sonucunda ölüm yaşanması zorunlu da değil; örneğin kızıl ordu fraksiyonu (raf) mahkumları oldukça uzun açlık grevlerine gittiler ancak beslenmeleri ile ölüm yaşanmadı; gene dönüşümlü açlık grevleri de var, bedeni harap etse de dönüşümsüz ve süresiz açlık grevleri kadar sorun yaratmıyor beden üzerinde.

her halükarda bir eylem biçimi sonuçta bu; herkesin ölüme yahut sakat kalmaya kadar gitmeyi göze alması beklenemez.

@alice practice, aynı şeydenb ahsetmiyorsun. aslında bahsettiğin şeyin açlık greviyle yakından uzaktan bile alakası yok.

iş bırakma eyleminde, senin işini yaptığın, hizmet verdiğin insana karşı bir yaptırımın var. "3 gün boyunca hastalara bakmıyoruz" dersen, bu karşıda bir etki yaratır.

"3 gün yemek yemiyorum ya" dersen, bu emin ol senin ve miden dışında kimseyi etkilemez. buradaki cevaplar da beni tatmin etmedi.

kısa süreli açlık grevinin hala boş beleş bir iş olduğuun düşünüyorum.

açlık grevi yapmak tam bir mallık bence.

mama>> proplan ya da hills
Kum>> dogal olanlardan silikon degil. (eczacibasi pisipisi kullaniyorum ornek teskil etmek gerekirse)
nereden alisveris yapacagim>> www.petburada.com

kumu patisiyle soyle bir karistiriyorsunuz demislerdi bana. alistiran ben degilim bilmiyorum o yuzden.

balkon kapali mi?

veteriner ihtiyaciniz olacak.

normal bir isim koydum ben.

adı tombişko olsun :)

hayır balkon açık. ama atlayamaz herhalde. veterinere götürücem.

kediler tuvaleti yaptıktan sonra gömme ihtiyacı güder. örneğin yaru kedim hasta iken odamda ben yokken yapmış sonra bakmış kapatamıyor sağdan soldan peçeteleri kağıtları çekiştirip üstüne koymuş gözükmesin diye. tuvalet alışkanlığını rahat kazanırlar. tuvaleti gelmeden önce kuma götürüp patiletmek (karıştırılabilir ve gömülebilir olduğunu göstermek), burununu sürtmek (bunun mantığını bilmiyorum, kokuyla alakalı olabilir.) veya çok ufaksa poposunu biraz bastırıp kuma değdirmek (bak buraya der gibi) işe yarar. muhtemelen kumun varlığını algılar algılamaz kendisi kabullenecektir. sorun çıkacağını sanmam. sadece silikalı mı onu kullanmayacaksanız ufak bir kürek (ya da benzer işleve gelen bir şey - bu bakliyatları satan yerlerde ufacık ufacık kürekler var ya onlar gibi bir şey) edinin bir de kumun tabanına kutu zeminine su geçirmez bir şey koyun (naylon vs vs.)

tuvaleti yanlış yere yaparsa ses tonuyla kızdığınızı belirtin. ilerde bunu sizi kızdırmak için kullanabilirler. (mamamı değiştirdin hehe bak ben de sana ne yaptım gibi gibi. hepsi böyle adi değil de arada çıkar.)

ekşide kedi sahipleri öneriler vs gibi başlıklar vardı zamanında. onlar yardımcı olur genel olarak. her kedi cins olunca perfect bir klavuz mevcut değil. öğrene öğrene.

oyuncak alıcam diye delirmeyin. kimisi 60 liralık yatağına dokunmaz 2 liralık bez poşete aşık olur.

tırnağını sağa sola kaktırmayı öğrenirken gözlemleyin. tırnağı takılı kalınca çok panikliyorlar. yardımcı olun sağa sola alışana kadar.

duvarları yalamaları (valla bir de gizli gizli. bakıyorken kızdığımı biliyordu duruyordu ben yokken yalap şalap...) tuz vs ihtiyacı anlamına gelebilir. kimisi ter yalıyor da olabilir. bunları veterinerle paylaşın. onlar daha iyi bilirler.

bahsettiği kedinin ismi kestane idi, kestak derdim. küçükken kedim olursa ismine kedey ya da mırnettin koyacağım derdim.

SİLİKA KUM ALMA. topaklanan al, büyük taneli olsun. biraz daha zahmetlidir ama silika zararlı. hem sana hem kedine. kuma alıştırmak ön patilerini kuma sürterek (böyle kazar gibi) oluyor. aslında alıştırmak diye bir şey yok, içgüdüsel olarak kuma yaparlar zaten. nereye yapması gerektiğini göstermen lazım.
balkondan atlar biraz büyüyünce. kumu içeri koy. benim kedim geçen gün karşı apartmanın bahçesine kaçtı mesela, 6 kadın 3 çocuk bir de sevgili onu yakalamk için uğraştı saatlerce. sonra kendi döndü eve puşt, ama ya dönmeseydi? (benimki dikkatsizlikten kaçtı)
mama alma. arf besle. bende tarif yok ama sözlükte barf başlığında yazıyordu diye hatırlıyorum. mama hazırlamakla uğraşamam ben diyorsan, ki bence deme, mamanın içeriğine bak. mısır olmayan ve tahıl oranı az olan bir mama al.
whiskas goody falan çok kötüdür evet. proplan ya da hills tercih edilebilir kedinin yemek zevkine göre. ama dediğim gibi barf rulez!

tamamen kişisel edit: oyuncak alma, zamanla nelerle oynamayı sevdiğini öğrendikçe ona göre şeyler alırsın. benimki motorlu oyuncaklardan nefret ediyor mesela, bir sürü para bayıldım motorunu çıkartmadan oynamadı uyuz. bir de oyuncaksız kalmaz zaten muhakkak bir şey bulur ilk anda oyuncağa boğma, arada ödül olarak ya da ihmal ettiğin zamanlarda küstüğünde kendini affettirmek için alabilirsin. paran çoksa yatak al ama, oraya alıştır. sonra seni uyutmaz senle yatmaya alışırsa. tırmalama tahtası da al sen, belki sever... genelde koltukları tercih edecektir ama.


www.eksiduyuru.com
www.eksiduyuru.com
bu duyurulara da bir göz at. :)

isim de, benim kedimin adı sepet.
daha önce okul bahçesinde baktığım yollu (senede 3 kez doğururdu kendisi)
ve onun üç yavrusu beyaz olanı:tez siyah olanı:antitez alacalı olanı:sentez
saman vardı Saman rengi bir yavru (dişiydi ama millet cafer derdi, öldü sonra o, mekanı cennet olsun onbeş günlük yavruydu...)
iki sarmanım vardı bir süre büyüttüğüm annesiz: sabun ve çubuk. çubuk tıpkı bir çubuk krakerdi!

Tuvalet alışkanlığı için kediyi kum kabına koyup popsunu ıslak bir şeyle silmek gerektiğini duymuştum. Yıllardır da öyle yapıyorum 4-5 kedide hiç sorun yaşamadım.

acik balkona koymayin kesinlikle. 5 kattan dustu bizimki. ve evet nerelere cikabileceklerini tahmin edemezsiniz.

balkona koyma. 4 aylıkken 3. kattan toprağa düşerek kalçasını un ufak etmiş bi ton ameliyat görmüş bir kedi sahibiyim. üstü kapalı olan kum kapları var onlardan al, bi sıkıntı olmaz evin içine de koysan.

he bu arada silika kum kullanma. ilerde kullanacaksan da bebekken kullanma, oyuncak mama filan zannedip yutuyor şapşırıklar. çok tehlikeli!

buradan açık açık söylemek istedim çoğunlukla özel mesajdan söylüyorum ama, herkes görsün; mama için şunu söyleyeyim, yurtdışında satıldığı fiyatın oldukça üzerinde satılan nestle'nin artıklarından oluşturduğu proplan ve saçma sapan içerikli hill's iyi mamalar değillerdir. türkiye'deki veterinerler ayrıca pet hayvanlarının beslenmesi üzerine eğitim almazlar, tamamen müştrei geri dönüşü ve bazen de markaların görece daha iyi oluşu yahut markaların kendilerine stand koymaları üzerinden yorum yaparlar eğer ki alan ile özel olarak ilgilenen bir veteriner değil ise.

mamaların içindekiler bölümünde gördüğün ilk 5 madde, mamanın en çok barındırdığı içeriklerdir ve bu proplan ve hill's de pek de hoş şeyler değillerdir. ikisi de mısır, kavherengi cüce pirinç, hayvanların neresi olduğu belli olmayan ve insanların yemesi için sunulamayacak olan paça, ne olduğu belli olmayan iç-organ, olmamış yumurtalar vesaireler, ve tatlandırıcılar, glutenler, soya gibi şeyler içerirler ki bu büyük oranda etçil olan kedinize ucuz olduğu için doldurulması amacı ile konulmuş olan mısır ve pirinç ve glutenler, protein olarak ucuz olduğu için ancak kedilerin çok azını kullanabildikleri proteine sahip olan soya yedirmek ve ne olduğu belli olmayan ama artıkları değerlendirmek adına konulan hayvan parçaları vermek anlamına gelir. yapmayın etmeyin, hill's, proplan gibi yurtdışı fiyatları buradakinin oldukça düşüğü olan ve wall-mart maması olan (migros yahut mağaza maması olarak çevireyim buraya) şeyleri vermeyin. ki içlerinde Artificial içerikler de var kedi için gayet sağlıksız sizin için olduğundan da fazla hali ile bunlar da. veren varsa uyarın, onlar da vermesinler, hem kedilerini kötü besleyip hem de iyi besliyorum diye normal fiyatının çok üstündeki mamaları alıp bu işten para kaldıran distribütörlere para aktarmasınlar - ki parası hali ile daha önemsiz ama yani.

çiğ et diyeti uygulayabilirsiniz belli bir süre sonra kedinize. o ana kadar da taste of the wild, orijen, wellness cat, evo, innova, kirkland, blue buffalo (lakin bunun içerisinde abd'de serbest olan gdolu maddeler var da yani zararlı değil diye varsayılır bazılarınca, falan) belki acana olmadı onlardan biraz daha eksili ama gene iyi olmak üzere natural balance (karbonhidratı biraz fazla tek eksisi), castor and pollux (bunun da içeriğinde bewers rice var), halo gibi markaları alabilirsiniz. çiğ et bolca önerilir bu arada büyüyünce. natural balance, orijen, acana var kesin olarak türkiye'de, taste of the wild ve blue buffalo da var idi; belki diğerleri de gelmiştir, bakın bir. alacaksanız büyük bir kutu alın bu arada, ağzını kapatın ancak kokusu gitmesin diye sıkıca; daha ekonomik olur.

arada biraz yoğurt vermek, kefir vermek, laktozsuz süt vermek, iyi bir marka bulursanız yaş mama vermek olmadı sadece ciğer kaynatıp vermek güzeldir kedi için.

geri kalanı için uzun bir özel mesaj atayım size.

ek olarak; silika kum denilen mereti ihtiva eden şey, kot taşlayanlarda silikozis hastalığına neden olan şey. almayın, aldırmayın.

Balkonunuzda sineklik yoksa balkona koymayın! Kedi bu, atlayabilir, kimse atlayamayacağının garantisini vermiyor.

Yavru kediye patiletmek çoğu zaman fayda etmiyor. kum uzak mesafede olunca bulamıyorlar bu yüzden aynı oda içinde mamasından uzak bi yere koy.
Mama: royal canin baby kitten 34 1 yaşına girene kadar. tüyleri ve vücudu harika olur, boku sert ve dışkısız çıkar, çoğu zaman sindirimi kolaydır.
arada bir sensitive kitten ıslak mama. 1 yaşından sonra hills, pro plan, acana, tase of the wild gibi mamaları deneyebilirsin.
Kum: akkum topaklaşan kumu 2 yıldır kullanıyorum. temizlemeyi unutursan her kum gibi kokacaktır. temizlerken tuvalet yada klozet deliğine atma tıkanır.
Eğlence: her ayda bir yeni oyuncaklar alırsan mükemmel sosyalleşir.
4. aydan itibaren seninle ufak ufak konuşmaya başlayacak. Örneğin dışarı çıkmak üzere ayakkabılarını bağlarken yanına gelip bağcıklarınla oynuyorsa iyi sosyalleşmiş ve herhangi bir ruhsal sorunu yok demektir.
Bazen mutfağa sızacak çöpleri karıştıracak bazen de çok miyavlayacak sakın sinirlenip bir fiske bile vurma asla unutturamazsın.
Kedi spreyleri var bazı yerlerden uzak tutmak için onu zemine sıkacaksın. kedine sıkma. kin güdüyor sana.
kumu da balkona koyma nemlenip şişer.
Benim kedimin adı Solem. :D

değeri biter

azalmaz. sizin de tek gecelik ilişki peşinde koştuğunuz zamanlar olabilir, insanların beklentileri zamanla değişebilir ve bu sizi daha az değerli yapmaz bence.

gerçekleri söylemekten korkma türk kızı.

genelde buna değeri düşer diyenler erkeklerdir, kadın tarafının bu tarz ilişki yaşamasını kabullenemezler. ama aslında iki taraf da eşittir ve aynı ihtiyaçlara sahiptir. ben sorun etmem. erkek arkadaşım da sorun etmez.

kendini onun yerine koy. tek gecelik ilişki yaşamış ol ve o bunu öğrenince senin değerinin düştüğünü söylesin. eğer bunu kabul ediyorsan o zaman değeri düştü diye konuş.

hadi karşıdakini geçtim kendinize de mi güveniniz yok be arkadaş. tek gecelik ilişki yaşadı diye değeri düşermişmiş. oldu arkadaş. doğunca rezerve edin bari de reşit olana kadar başkasına dokunmasın bir tek sizinle olsun.

değişen bi şey olmaz

alacağım cevabı bu kadar önemseyeceksem zaten bu soruyu sormam.

soru sorulur:
1-evet yanıtı alınır; bozulup tripten tribe koşulur.

2-hayır yanıtı alınır; yalan söylüyor olma ihtimalinde takılıp kalınır.

bu sorunun cevabını bilmek hiçbir ilişkide hiçbir fark yaratmaz. soru baştan abestir.

Önemserim tabii ki bu bilgiyi. Dürüst bir sevgilim varmış derim. Olm birbirinizi seviyorsanız takılmasanıza lan böyle şeylere. Basit bir şey mi karşılıklı olarak birbirini sevmek?

kaputt a katılıyorum. soruda cinsiyet belirtilmemiş ama verilen cevaplar erkek bakış açısıyla kızlar düşünülerek cevaplanıyor diye düşünüyorum. eğer ben kadın tarafıyım erkek arkdaşım tek kişilik ilişki yaşadın mı sorusuna evet dese bakış açınız ne olurdu diye sorulsa "değeri azalır" türü cevap daha az gelirdi kanaatindeyim. ancak söylenildiği gibi her iki tarafa da aynı gözle bakabilmeyi öğrenmek lazım.

not: evet mezhebim geniş.

sormam. benden önceki ilişkileri ne şekilde olursa olsun beni ilgilendirmez. önceki ilişkiler her zaman kişinin özeli olarak kalmalı diye düşünüyorum. ola ki bir şekilde böyle bir şey olduğunu öğrendim, önemsemem. ayrıca böyle bir soruyu sormuşsam da bu benim ayıbımdır.

erkeğim ve önemsemem. yoksa ben godoş muyum?

ya bi de yeri gelmişken söyleyeyim, tek gecelik ilişki aslında utanılacak bir durum değil mi yahu? yok anladığınız manada değil yani şunu kastediyorum; birini beğeniyorsun, istiyorsun ve birlikte oluyorsun. niye tek gecede kalıyor ki abi? yani iyi seviştiğin biriyle devamını getirmek istemez misin? biri tek gecelik ilişkilerim oldu deyince kötü sevişen biri olduğunu düşünüyorum. hele erkekse bunu söyleyen vay haline. bu da benim bakış açım.

eğer ben de tek gecelik ilişki yaşayan biri isem değişmez. yok eğer değilsem değeri düşer. Tek gecelik ilişki ne yaa. bi cacık olmaz ondan. iğrenç.

bu soruyu sormam ya hadi sorduk diyelim
bakış açım juninho77'nunkine benzer aslında
erkek bana tek gecelik ilişkilerim oldu derse 2 şey düşünürüm. ya "hatun düşürmek için" barlarda filan avlanmış ilişki anlayışı seks olan bi adam --ki bu gelip geçici bişey de olabilir ama hastalık vs öyle şeylerden çok korkarım--. ya da adam o kadar beceriksiz/yatakta yetersiz vs. ki tek geceden sonra bişey ol(a)mamış.
Tek gecelik ilişki yaşamış hemen bütün kadın arkadaşlarım da aman aman onunla mı di daha asla yatmam demişlerdir (yani erkek milleti siz skor yaptık sanıyorsunuz da o kadın bilse performansınızı muhtemelen yanınıza uğramazdı, bi gecelik olan asıl erkek haberi yok)
değeri azaltma değil de bu sorunun devamında başka sorular geliyor görüldüğü üzere, hiç kurcalamamak en iyisi.

içim gider lan.

erkeğim önemsemem. illa herkes aşık olacağı ile sevişecek diye bir kaide yok. zaman zaman farklı dönemlerde farklı arayışlar içinde olabilirsiniz. şu anda karşıdaki bana güven verdikten sonra geçmişindeki olaylar (abartı bir sıkıntı olmadıktan sonra) beni o kadar da alakadar etmez. rahat olun yahu size ne eski sevgilisinden. şu anki duruma bakın şu an mutluysanız ve karşıdakine güven/sevgi/yakınlık hissediyorsanız daha ne.

Erkegim ve sormam. Sorarsam kadinin gozunde benim degerim duser bence. Cunku bana sorulursa benim gozumde kadinin degeri duser. Iki taraf icinde olmasi gereken budur.

Soran icin zaten cevabin bir onemi yok. Arkadaslar aciklamis yukarida.

onunla o tek gecenin bir an önce olmasını kollarım. sonra kaçar giderim uzaklara.
erkek hee önemseyen erkek.

Sormam. Çok merak ettiysem çaktırmadan öğrenmeye çalışırım.

Değeri azalabilir, zira yetiştiğim çevre itibarıyla gelir geçer değil evliliğe uzanabilecek bir ilişki kalitesinde yürütmeye çalışıyorum ilişkileri ve çıktığım kişileride ona göre seçmeye çalışırım. O sebebten önemlidir. Ama dediğim gibi, bakış açısı farkı, kimi için hiç sorun olmaz.

aşın artık bunları.

sizin tek gecelik ilişki yaşayıp yaşamadığınıza - yahut tek gecelik ilişki yaşamak isteyip de olduramadığınızdan yaşayamamanız da aynı kategoride - göre değişecek birşey. insanların geçmişlerinde birisi ile birlikte olup olmaması ile aynı şey değil birisinin tek gecelik rastgele ilişki yaşaması hakeza.

arkadaş rastgele ilişki yaşamayı, poligamiyi, insanları tüketmeyi ve nesneleştirmeyi, ve benzerlerini yahut yakın şeyleri ilericilik olarak görmek de nasıl bir bakış açısı ise, bambaşkaymışsınız o konuda da; ne alakası var yahu bunun hangi yılda olunması ile? toplumsal ahlak uygunluğu-uygun değilliği haricinde de yahut dini kaygılar ya da ataerkil bakış açısı ise "erkekse mübah kadınsa kötü" olarak bakılmasının vesairenin haricinde de, insan bunu hoş görüyor yahut görmüyor ya da bunu olumluyor yahut tamamen olumsuzluyor olabilir; olumlanmamasının "yıl kaç oldu"ya indirgenmesi de oldukça abzürt bu açıdan.

ilişkilere bakış açın ne ise ona göre şekillenecek birşey bu; senin bakış açını göstermesi açısından da (ki belli bir yaşın üzerinde ise kişi değişmez de bu neredeyse kimse için, hayattan beklentisi yahut hayatını planlayışı ya da hayat planlamasındaki evresi değiştiği için farklı ilişki tiplerine girmeyi arzu eder ancak kişi) ve hali ile yaşama karşı duruşunu ve karakterini göstermesi açısından da seni tanımlaması farklı olur karşıdaki kişinin; kişiliğini gösteren ve ilişkilere nasıl yaklaştığını gösteren birşey hakeza bu. buna göre bunu sorun eder yahut etmez, önemser ya da önemsemez; herkesin karşı cinsten beklentileri, personajı, ilişkilere bakış açısı vesairesi farklı elbette.

kesinlikle değeri düşmez gözümde. kimsenin hayatını, seçimlerini yargılamak haddim değil. sevgiliminkini bile.

benim gözümde değeri düşerdi açıkçası.

yok aynı, nasıl baktıgınla alakalı olarak kedıler hastalanır.
daha cok hastalanır dıye bı genelleme yok

daha çok hastalanır diye bir genelleme var.
cins hayvanların bünyeleri daha zayıf oluyor.

bakımının çok zor olmasının yanı sıra (gözlerinin ve poposunun sürekli temizlenmesi lazım, tüylerinin sürekli taranması lazım vs), aynı zamanda son derece de hassas olurlar.

aynı gen dönüp duruyor çünkü hayvanların arasında.
yani herhangi bir "eleme" yapılamıyor, çünkü hep kendi cinsyle çiftleşiyor.
kabaca akraba evliliği gibi diyebiliriz.

mesela bu yüzden beaglelarda genelde kalp rahatsızlıkları, goldenlarda genelde kanser ve deri alerjisi gibi kendilerine özgü rahatsızlıklar olur.

yani olası veteriner masraflarına ayıracak bütçeniz yoksa hiç almayın.
bu arada almak yerine sahip arayan bir sürü iran kedisi oluyor, onlara bakabilirsiniz facebook'ta.
hayvan severler grubunu takip edin ilgileniyorsanız.

iran kedisini biri mutlaka sahiplenir, bak duyuruda müthiş bir pisi var ve inanılmaz güzel =)

iran kedisi değil de beyaz kediler çok hasta oluyor diye bi tecrübe var benim çevremdeki kedi sahipleri arasında.iram kedisinde ise burun yapısından dolayı solunum yollarının biraz sıkıntılı olduğunu okudum şimdi hatırlamadığım bi yerde.

bende var bir çeşidi.hasta falan olmuyor.hiç olmadı iki yıldır (hayvanı yıkamazsanız veya yanlış bi ilaç kullanmazsanız pek hasta olacağını sanmıyorum).üşütüyo bazen ya da toz topak yutuyo o zaman 1-2 öksürüyo veya hapşuruyo kusuyo falan.sadece 2 kere arı soktuğunda rahatsızlandı.1 gün boyunca neşesiz gezdi.ikinci gün geçti o da.

kedilerin çoğu böbrek yetmezliğinden ölüyor bu arada.yani genel ecelleri o şekilde.

13 yaşında iran kedim var, şimdiye kadar hiçbir sorun yaşamadım. gözleri çok çapaklanıyor o kadar. bir de klimadan etkileniyor, hapşırıyor. günde 1 kere gözlerini çayla temizlemek yeterli. ama bence bir barınaktan sahipsiz bir kedi alıp kedi dünyasına daha yararlı bir harekette bulunabilirsin.

özel mesaj da attım ama buradan alma-sahiplendirme kısmını ayrıca yazayım.

1) daha çok bakım gerekir iran kedilerine; hem gözlerini temizlemen, hem keçe olmasın diye tüylerini taraman gerekir. pek de kendisini temizlemeye kadir bir kedi değildir diğer kedilere görece iran kedileri. gene daha hassastır, adamakıllı mama almaz isen sorun ortaya çıkması daha kolaydır.

2) alma. sahiplen. istersen nereden, nasıl yol gösteririm; başkaları da gösterir. ilan da gösterilir; etraf iran kedisi dolu sahipsiz.

internette var direk 200 tl falan. gittigidiyor'da vs.

@jihat internetten gelmesini beklemek istemedim açıkcası. 200 tl ve de gene yüksek görünüyor bana; hiç olmazsa artık gidip alacağım o fiyata ama yani.

haklısın aslında 200'de çok ama artık gerçek bir maskeye ihtiyaç duyduğuna göre ancak onlar senin ihtiyacını karşılar. 1 güne gelir ama kargo.

Yüzde 36. Koy sek iç , sert gelirse sodayla falan karıştır.

(bkz: bulgar rakısı)

trakiyska erik rakısı. Su koymadan çay bardağı ile içeceksiniz. Ama ilk defa içiyorsanız 2 çay bardağını geçmeyin feleğiniz şaşar. Yanında da peynir, çoban salata gibi şeyler tüketin.

ТРАКИЙСКА СЛИВОВА (erik) rakiası. su ile içilmez, sek içilir; tadı iştah açıcı rakıya görece ve daha aromatik; ama aromatik diye 2 kadeh ek rakının yapacağı etki sizde ne ise ona benzer bir etkiyi yaratacağını unutmadan içmek gerek.

çok dandik bi içkiye benziyor. ispirtolu içecek yazıyor üstünde adamlar yakıştırıp rakı bile yazamamışlar.

1. Bu soruya cevap veremiyorum çünkü İstanbul'da yaşamıyorum. Ama isterseniz Ankara'daki belediye kliniğini yarın arar sorarım, aşağı yukarı denk bir fiyat söylerler sanırım.
2. Kafesinde taşısan sorun olmaz ama miyavlayabilir vs. Ama önemi yok, birileri laf ederse de sallama.
3. Önemli iş, okul vs olmaz. Ayağı kırık diyorsun, senin ayağın kırık olsa ve evde bekle işimiz var, yarın götürebiliriz ancak deseler olur mu? Yarın mutlaka ve mutlaka götür, hatta bugün götürmen lazımdı aslında. İş falan bırakacaksın bir günlüğüne. Bundan önemli de sorun olamaz, hayvanın ayağı kırık.
Tekrar söylüyorum, mutlaka yarın götür. Çok bekletmişsin.

Bak tekrar söylüyorum yarın ilk iş kediyi götür, mutlaka. Lütfen.

Şimdi yarın götürememin sebebi yeterli param olmaması. Bir kaç yerden para ayarlamaya bakacağım. Acaba kimliğimi falan bırakayım desem parayı sonra ödesem olur mu? Ya da en iyisi kızımı bırakayım sonra işlerimi halletmeye çalışayım.

Bak şöyle yap, para bulabileceğinden eminsen git normal bir kliniğe. Onlar zaten ameliyattır, müşahededir falan hepsi bittikten sonra parayı alıyor.
Ama o kadar parayı zaten bulamam, mecbur belediye kliniğine götürmem lazım dersen de kediyi götür, ondan sonra para ara. Ya da salağa yatarsın ya o kadar mı tuttu, yarın getireceğim bir gece burada kalsın falan dersin. Parayı götürünce de alırsın kedişi. Zaten muhtemelen bir gece gözetimde tutarlar ne olursa olsun.
Ama sakın bekletme, yarın her şekilde götür. Hatta sabah ilk iş bunu yap, çünkü çok acı çekiyordur.

Şu anda arkamda uyuyor. Yürümeye çalışırken sesler falan çıkartıyor. Evimin kirası zaten 550 TL. Benim bir ay sokakta yatmam lazım onu ameliyat ettirmem için. En iyi çözüm salağa yatman gibi gözüküyor. Adamlar da halden anlar herhalde. Herkes deli gibi para mı taşıyor yanında?

Ya çok çok emin olmamakla birlikte belediye kliniğinde 200e falan çıkarırsın diye düşünüyorum.
Olmadı ameliyat faturasını Haysev'e gönderirsin, bağış toplamaya çalışırlar, burada yardım istersin, mutlaka çıkar birileri.
Ben zamanında yavru bir kedi bulmuştum sokakta. Hastaydı. İlan açmıştım, sahiplendirmek istiyorum ama hasta. Sahiplenecek kişi tedavisini de karşılamalı, ben öğrenciyim yapamıyorum diye. Bana mesaj attı iki kişi, biz karşılayalım tedavi ettir sonra yuvalandırırsın diye.
Yani para işi halledilir. Ama sen mutlaka götür.

Ben de öğrenciyim ama 200 civarı olursa karşılayabilirim. Sıkıntı olmaz.

@The_Lollok internet parandan, diablo parandan, oyun parandan ve gereksiz bilimum harcamandan kısıp onları dediğin yerlere yatır; sabaha kadar amaçsızca bilgisayar oyunu oynamak yerine gönüllü çalış - ki daha yaşamındaki ekstra olarak yaptığın lüksleri kıs noktasına bile gelmedim ki bir kedinin canından daha önemsiz olduklarına rağmen oraya gelmen için kısman gereken çok şey var diablocu - sonra insanın üzerinde sorumluluğu olan bir hayvanının tedavi masrafını nereye harcaması hakkında saçmalamayı dene. o durumda da insanlar yazdığın saçmalığa bakıp "gelmiş gene dallama" diyecekler ama daha az tutarsız bir dallama olursun.

azalarak bitin yahu.

@sarhosken alinan hesap fiyat kısmını bilemedim ama otobüste taşıma kabı ile taşırsan kimse birşey diyemez; kedi sıkılabilir ama, var ise sevdiği bir peluşu koyabilirsin kafesinin içine.

Arkadaşlar merhaba. Yardımlarınız için teşekkürler öncelikle. Fatihteki kliniğe götürdüm, kırık çıkıklara bakmıyorlarmış. Beni İstanbul Üniversitesi'nin Hayvan Hastanesine yönlendirdiler. Orada röntgen çektirdim. Ameliyat lazımmış. Fiyat sorduğumda istanbul üniversitesi öğrencisi olduğum halde sağolsunlar 500 TL fiyat verdiler. Fiyatın içinde sadece operasyon ücreti olarak 220 TL var. Röntgen muayene derken 100 lira tırtıkladılar zaten. Ameliyatı da ancak haftaya perşembe yapabileceklerini söylediler. Haklarında detaylı bir entry gireceğim uygun zamanımda. aldığım rontgeni bizim burdaki ilk götürdüğüm veteriner hekime götürdüm. Durumumu anlatınca sağolsun 400 TL'ye yapabileceğini söyledi. Salı günü ameliyatı oluyor kızım. Parayı borç harç buldum ve ödedim çok şükür. Şimdilik yardım kampanyası gibi bir şey açmama gerek yok gibi. Daha ekstra masraflar çıkarsa mecbur açacağım. İliğim iflahım kurudu birkaç gündür :)

bilimsel olarak bilemeyeceğim ama "nankör kedi" terimi boşuna çıkmamıştır herhal.

kedilere taparım, evimde de iki kedi var ama bence daha gerideler. dikkat ederseniz köpek, at, fil, yunus gibi zeki hayvanlar eğitilebilen, gösteri vs amaçlı kullanılabilen hayvanlar.. eğitilebilirlikle zeka doğru orantılı. ama bağlanmama olayına katılmıyorum. iki kedimden biri bana resmen aşık durumda. eve geldiğimde kapıda karşılar. götümün dibinden ayrılmaz. banyoya gireyim lavaboya çıkar sürtünür, bilgisayara oturayım dizimde uyur, yatağa yatayım göbeğime çıkar, saçlarımı yalar vs. hayvan bildiğin gözümün içine bakıyor, gözlerinde o bağlılığı çok net görebiliyorum. gel gelelim diğer kedimin skinde değilim pek. yani bir ay görmesin nerede lan bu diye merak bile etmez muhtemelen.

kedi = piç erkek (tatlılar ama beyinsizler)
köpek = efendi erkek (pek tatlı değiller ama akıllılar)

yanlışsam düzeltin fakat bildiğim kadarıyla kedilerin evcilleşme süreçleri köpeklerden farklı. mısırlılar kedileri kendi çıkarları için kullanırken işte tarım ürünlerine zarar gelmemesi vs gibi kediler de insanları kullanmış insanların yaşadığı mekanlarda fare vs gibi beslenebilecekleri canlılar bulunduğu için kediler yaklaşmış yani insanlara. bir nevi kendi kendilerini evcilleştirdiklerini düşünüyorlar. o yüzden hala vahşi kalan bir tarafları olduğu söyleniyor benim bildiğim bu. fakat bağlanmama gibi bir durum yok en azından benim beslediğim 4 kedimde de yoktu. aynı bir köpek gibi sürekli peşimde dolaşırlar, benim bulunmadığım bir odada kalmak istemezlerdi. kısacası çok düşkünlerdi bana. şu an beslediğim kedim de böyle. ha tırmığı yemiyor muyum yiyorum gerek sinirlendiğinde gerek oyun oynarken mahvediyor beni. her birinin karakteri farklı belki benim kedilerim yapıları itibariyle duygusaldır bilemeyeceğim. beslediğim dört kediyi de kediler çok küçükken sahiplendim. bunun da size alışmasında büyük etkisi oluyor.

kediler bağlanırlar ama sahip seçerler. benimki bana çok bağlıdır mesela ama anneme de bayılır. benimkinin dedesi sahibini değil de onun annesini sahip seçmiş, ona çok bağlıdır. bağlılıkları da zekaları da köpekle kıyaslanamayacak kadar az tabii. yabancı bir makalede kedilerin kısa dönem zekalarının insanlardan çok daha kuvvetli olduğunu okumuştum ama hiiiç inandırıcı gelmedi bana, artık neyi kastediyorlarsa. neyse yani öyle hiç bağlanmazlar diye bişiy yok ama köpekler kadar muhtaç ve müteşekkir hissetmedikleri ortada. yine de kediyi hiçbir şeye değişmem.

benim de bildiğim kadarıyla köpekler, kedilere göre çok daha uzun zamandır insanlarla birlikte yaşadıklarından, insanlarla iletişimi, bağlılıkları daha ileride. o yüzden kediler daha bi sallamaz, kendi kafalarına göre takılan, tabiri caizse cool hayvanlardır köpeklere göre.

kediler ve köpekler farklı sosyal-hiyerarşilere ve sosyal yaşamlara sahip hayvanlar; kediler bölgeseller, anaerkil oldukları varsayılmakta ve oldukça bireyseller (sosyal hayvanlar değiller aslen pek de); köpekler-kurtlar ise liderlik tipi sosyal yaşama sahipler. (bakabilirsin: kurt sürüsü) kediler bireysel olarak avlanırlar yahut bireysel olarak avlanmaya daha meyillidirler diyeyim, paylaşımları da bireyseldir gene; köpekler ise takım halinde avlanırlar - örneğin bu açıdan köpekler sizin çevrenizde takılmaya yahut üstünün - takımının yanında durmaya meyillidir, kedi ise gidip avlanıp geri gelmeye, falan filan.

kediler de köpekler kadar bağlılar, ancak bağlılık tipleri ve bunu gösterişleri farklı ve köpeklerdeki gibi sadece "üst" olduğunun kabulü ile gelişmiyor bu bağlılık; gene her denilene köpek gibi uyma gibi bir kavramları yok, keza yaşantı doğaları böyle değil kendilerin. gene ödül-ceza ile eğitilemezler kediler, sürü lideri yemeği elinde tutup paylaştırır gibi bir kavramları da yoktur. bölgelere kişilerden daha çok bağlılardır görece, çoğunlukla. ancak bu bağlanmadıkları anlamına gelmiyor, daha az zekaları olduğu anlamına da; nedenleri vardır ve seçerler bağlanacakları kişiyi, köpeklerin aksine.

uykulu uykulu yazdım da, umarım tücme düşüklükleri ile doldurmamışımdır yazıyı. =)

siz çatıya çıkabiliyor musunuz? benim kedi aynı şekilde apartmanın bodrumuna kaçtığında (ve şimdi düşündüm bir kere de abimin evinde kalırken onların apartmanının çatısına kaçmıştı, çatı kiremit çatı böyle yarım metre yükseklikte tavanla yer arası, çiviler çimento artıkları falan arasında pısmış kalmıştı) kokup bir köşeye pısıp ses bile çıkarmıyorlar, kıpırdamıyorlar, seslenip çağırınca da gelmiyorlar en mantıklısı kendiniz çıkıp didik didik aramanız, ben o şekilde bulmuştum.ilk önce yakınlara sevdiği mamadan koyup çıkar diye bekledik 3-4 saat çıkmayınca bizzat arayıp sindiği köşeden çıkarmıştım.çatıya ulaşabiliyorsanız çıkın bizzat arayın, ulaşamıyorsanız hem sizin hem onun ulaşabileceği noktaya mama bırakın.farelerden bir şey olmaz tahminimce, apartmanınızda kuduz taşıyan fare olsa, zaten mahallede toplu kedi ölümleri olur, kuduz bölgesi diye karantinaya alınırsınız falan.eskisi gibi yaygın değil kuduz, çıkarınca yaptırırsınız aşısını da.en son çare olarak da, kurtaramazsanız itfaye tabi.

Lazer point var mı? Benim kedim dayanamıyor, çıkıyor saklandığı yerden.

yazdım ama buradan da yazayım; farelerin ve kemirgenlerin kuduz taşıyıcısı olmaları gibi birşey yok. sadece abd'deki vahşi dağ farelerinde kuduz rastlanmış 1953-1970 aralığında ki onların toplam sayıları da 30 civarı tüm bu yıllar boyunca. onun haricinde hiç taşıyıcı kemirgen görülmüşlüğü yok. içiniz o konuda rahat olsun oldukça.

kedilerin kuduz olma ihtimali çok düşüktür. bağışıklık sistemleri kuduz virüsünü kolaylıkla alt edebiliyor. kuduz fareyi yese bile sindirim sistemi virüsü öldürüyor. fareyi avlarken fare onu ısırırsa salyayla bulaşma ihtimali bulunsa da dediğim gibi bağışıklık sistemi gayet güçlü bir hayvan türü. ayrıca standart aşı takviminde kediler için kuduz aşısı bulunmuyor. ben kedimi dışarı çıkaracağım için veterinerime uzun süre yalvardıktan sonra yaptırmıştım.

çok teşekkürler cevaplar için kuduz konusunda rahatladım ama kedim o çatının kapılı bölmelerinden birinde mi, çatının üstünde mi, eski eşyaların arasına mı sıkıştı kestirmem mümkün değil hayvancağızın sesi kısılmış:( duyduğum incecik viyaklamalar farenin mi onun mu bilmiyorum. evde kaybolduğunda bile bi köşeye sinip ağlayan bi hayvan bu, çok korkak :( seslenip beklemekten başka çarem yok :(

bir de çatıda apartman sakinlerine ayrılmış kilitli bölmeler falan varsa, kedi de akşamüstüne kadar inmezse, akşamüstü apartman sakinlerinden çatıdaki kapıları açmalarını içerilere bakmanıza izin vermelerini isteyebilirsiniz.

kedicik dün akşam siyahi bi halde bulundu. zorla suya batırılıp çıkarıldı ve bütüüün gün ve gece misler gibi uyudu =) teşekkürler herkese

atakule'den çıkın botanik parktan geçin, kuğulu park'a öyle gezin. veya seymenler parkı'da olur. atakule'den sonra botanik parkı yerine seymenler parkından da geçebilirsiniz.

anadolu medeniyetleri müzesi başta olmak üzere müzeler olur. eski meclis binaları olur.

anıtkabir olur.

odtü gölü olur.

@truvaiti Ulus'taki tüm müzeler bitti sanırım. Başka gezilecek sergi, müze gibi yerler var mı ki? Onun haricinde, evet botanik olabilir elbette.

-d&r da kitaplara dergilere bakılır, kahveler alınır, kuğuluparkta tüketilir, kuşlara yem atılır.
- ahlatlıbel'e gidilir, portatif sandalyeler açılır, biralar içilr, uçurtma uçurulur, minik sandviçler yapılıp götürülür, sohbet edilir.
-aynısı eğmir gölü kanarında da tatbik edilebilinir.
-çalgan'da yer ayırtılır, bruncha gidilir, mis gibi bir kahvaltı ile karınlar tıkabasa soyurulur, üzerine kahve içerken pazar gazeteleri hatmedilir.
-ulus'ta kaleye gidilir, gezilir, pirinçhanda antikalar kurcalanır, minik tabureli büfede harika şerbet eşliğinde türk kahvesi içilir, akşama konaklardan birinde başbaşa şarap içilir, çakırkeyf eve dönülür.

M.T.A. Doğa Tarihi Müzesi var. Ben küçükken çok kez gittim ama son halini görmedim, ne zamandır fırsat kolluyorum. Balinalar, dinozorlar, taşlar, kayalar, fantastik şeyler işte... Kesinlikle tavsiye ederim.
Kale zaten söylenmiş, kesinlikle gezilmeli. Ulus civarındaki tarihi mahallelere de uğrayın. Sinagog'un olduğu taraflar falan. Anafartalar, Denizciler, Çıkrıkçılar buralara gidin. Suluhan'ın avlusunda çay kahve için.
Ulus'taki Ziraat Bankası Gn. Müd. binasının (Atatürk Bulvarı üzerinde hani) ufak bir bölümü müze aslında. Gidip ücretsiz gezebiliyor olmanız lazım. Yapı çok güzel bir yapı zaten, tavsiye ederim.

önce aramaya inanmalı; bulamayacaklarınız olur ama bu öyle birşey değil =)

duyuruda anime diye arayın, aynı zamanda sözlükte en anime*, izl* anime* diye arayın karşınıza gelecekler olacaktır.

(git: 212536)
(git: 196911)
(git: 172395)

çok fazla var aslında, şu daha rahat,

www.eksiduyuru.com

avatar süper. izlediğim yegane animelerdendir. über bişe.

gidip antin kuntin çoluk çocuk animeleri ile başlarsan kafasını çözemezsin, en ağır ve en kült animelerle başla... ne bilim akira dan başlayıp miyazakiler le devam edebilirsin. mesela avatar falan yalan dolan... içinde kan, ölüm, yaşam, ciddiyet ve yaratıcılık olan animeleri seç.

princess jellyfish (hayir pofuduk kiz cizgi filmi degil), axis powers hetalia, baccano

avatar' ı anime olarak algılamak başlıca anime kültürüne hakarettir. sen sen ol o gözle izleme.

Klasik olarak Death Note, sonra FMA orijinal seri, filmi, ikinci seri diye yardır; lakin sakın Naruto, Bleach ve 123012832213021 bölüm giden Shounen'lere bulaşma.

1 kereden bir şey olacagını sanmıyorum habersiz sekilde gerçekleştiginde. sacma bir soru degil bunun arastirmalari da yapilmis olabilir aslında.

hiçbir uyuşturucu ilk kez denendiğinde bağımlılık yapmaz. yani soru baştan yanlış olmuş. en ağır fiziksel bağımlılık yapan uyuşturuculardan eroin bile büyük ihtimalle birkaç kez alındıktan sonra bağımlılık yapıyordur.

Her konuda olduğu gibi, "Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak" yanlıştır. Eroin denen illet, ilk kullanıldığı andan itibaren bağımlılık yapan bir uyuşturucudur. Damar yolu ile alınan eroin, içindeki kimyasalların etkisiyle vücudun bağışıklık sistemine öyle şiddetli bir balta indiriverir ki; o yüzden bu uğurda yitip giden hayatların büyük bir çoğunluğunun hatası "bi kereden bi'şey olmaz" sanrısıdır.
Sözün özü; sözkonusu olan "eroin" ise, evet arkadaşım, bi kereden bi'şey olur. Ha, farkında olmadan damardan eroin alınmayacağına göre, bu cevap sizin sorunuza ne derece hitap eder orasını bilemem tabii...

şöyle bir şey sormuştum bir zamanlar. faydası olur belki.

(git: 151327)

hayvanlarla deney yapmışlar, kokain için köpekler kendi yemekleri mi kokain mi seçiminde yemek yerine kokaini tercih etmişler. kokaini alabilmek için sahiplerine saldırmışlar vs. bilinçle alakası yok yani bağımlılığın.

şöyle diyelim.

bir kurbanımız var. bir her gün bu kurbanımızın yemeğine ezilip toz haline getirilmiş ecstasy katıyoruz. kendisinin ne yediğinden kesinlikle haberi yok. yedikten sonra hap etkisini gösteriyor, kurbanımıza bir şeyler oluyor, ama dolayısıyla ne olduğunu da bilmiyor. kendini mutlu falan hissediyor (nasıl etkilediğini bilmiyorum, hiç kullanmadım). bir hafta, iki hafta, bağımlısı olana kadar her gün bunu yapıyoruz. kurbanımızın uyuşturucu kullandığından, en ufak değişik bir madde aldığından bile haberi yok. sonra kesiyoruz yemeğine hap ezmeyi. bu sefer eskiklik çekmeye başlıyor. ama neyin eksikliğini çekmeye başladığını da bilmiyor. kendini tuhaf ve rahatsız hissediyor. geçmesi için ne yapması gerektiğini de bilmiyor.

soru da burada geliyor. şimdi bu kişinin canı uyuşturucu kullanmak ister mi? yani canı ne ister, ne hisseder? beyni bunun uyuşturucu ile ilgisi olduğunu anlayabilir mi? yoksa kendini tuhaf, rahatsız hissedip doktora mı gider "doktor bana bi şeyler oluyor, anlamıyorum" diye?

ya da eroin dedik. ilk kullanımda bağımlılık yapıyor. adama uykusunda dayadık narkozu, sonra da görüp anlayamayacağı bir damarından, göt toplardamarından falan mesela eroini verdik. enjeksiyonun farkına bile varmadı. sabaha uyandı. kurbanımız artık bağımlı. sonra bi daha vermezsek bu adama ne olur? canı eroin mi ister? ne ister? ne hisseder?

metamfetamin haricinde süreç gerektirmeyen bir uyaran yok, sorunuzun ilk kısmındaki tümce açısından bu söylenebilir.

bunun haricinde, uyuşturucu kullanımı bir süreç işidir, bağımlılık olarak söylemekteyim tabi; farkettirmeden yahut farkettirerek olarak senaryo üretilebilinir elbet ama.

alışkanlık yapacağını sanmıyorum. sonuçta adam uyuşturucusuz kalınca hissettiği şeyi niye hissettiğini bilmiyor. yani bir adı yok, dolayısıyla ne yaptığında geçeceğini bilmiyor.

burada bağımlılıktan kastımız, eroin bağımlılarının geçirdiği üşüme ve titreme krizleri, bayılmalar, kusmalar, burun kanaması vs. ise evet eroin ilk kullanımda bağımlılık yapmaz, bu yönde de herhangi bir bilimsel bulgu yoktur. vücudunuz fiziksel olarak reaksiyon vermez, giderek artan psikolojik bağımlılığa her kullanımda çok fazla fiziksel bağımlılık da eklenir ve birkaç kullanımdan sonra tam anlamıyla bir eroin bağımlısı olursunuz.

fikir sahibi olmayı yeşilaycılıkla karıştırmayalım. eroin şu dünyada en son kullanacağım madde, önümde görsem korkumdam kaçarım. ama işi "bi kere kullandıysan sıçtın" basitliğine de indirmeyelim. kimsenin kimseyi uyuşturucudan soğutma gibi bir derdi yok burda, 13 yaşında değiliz.. herkes ne bok olduğunu, sonuçlarını vs. biliyor zaten. eşşek kadar adamlarız. ama tekrar ediyorum, bir kere kullanıldığında bağımlılık yapması garanti bir uyuşturucu yok dünyada. öyle olsaydı sokaklarda nefret ettiği kişilerin kıçına eroin saplayan adamlar falan olurdu. yapmayın, etmeyin..

türkçe'ye "bağımlılık" olarak çevrilsede ingilizce'de dependence ve addiction farklı kavramlar. birisi fiziksel diğeri psikolojik bağımlılığı tanımlıyor. çeşitli maddeler her iki türden de bağımlılık yapıyor. (sigara gibi) kimisi birini yapıyor birini yapmıyor.

mac os - firefox 3.6.15 idi, simdi 4. herhangi bir sorun yasamadim hic?

linux ubuntu dağıtımı ve debian dağıtımında sorun yok.

ancak bir kez olmuştu siteye ulaşılamadığı da o da bakım saatlerindeydi.

Bu bulutlar direkt pasifikten doğuya devam ediyor o yüzden ilk İzlanda'ya ulaştı. neden bu yönde gidiyor bilmiyorum.

ne nükleer bilgim ne coğrafya bilgim var. yani ikisi de en fazla senin kadar sanırım. ama asıl durum şu:
sunkarsemih.wordpress.com
videoları da izle lütfen.
o yüzden boşver. halkı korkutmazsan istediğini yaptıramazsın. halk'da aptal olduğu için çabuk korkar. bir reklamları izle! yok saçın dökülüyor, ya kel kalırsan.. yok mikroplar, ya çocuğun hasta olursa, yok bakteriler, ya dişlerin dökülürse... deyip ardından coca cola reklamı ... :) neyse.

@507: tamam bir nedenden dolayı sadece pasifikten doğyua gidiyor olsun. peki o zaman abd? kanada?

@ben smyrna: evet orası zack'in blogu işte. zaten oradan takip ediyorum durumu ve şu anda da durumla ilgili bir tek kendisine inanıyorum.

dünya azcık yuvarlak hatırlarsan, şöyle kutupları düşün önce bir, sonra ekvator üzerinden değilde o nükleer bulutları sibiryanın sağından solundan getir izlandaya. oldu mu? bence oldu.

amerika'yı geçti serpinti, şu an ilerliyor kuzeyine doğru iskandinavya bölgesinin ve orta-batı avrupa'ya da ulaşmakta olması gerek.

www.irsn.fr

burda gün ve gün yayılımı gösteriyor

kanada ekvator'da mıymış? ben bunu yeni öğrendim.

rüzgarın yönünden olsa gerek. ayrıca dün gazetede okudum, fransa'ya ve italya'ya önceki gün ulaşmış. muhtemelen şu anda türkiye'nin de üzerindedir.

dostum dünya da hakim rüzgarlar batıdan doğuya doğru eser. bu da dünyanın dönüş yönünden kaynaklanır. düşünürsen japonya abd nin batısında. abd de izlanda nın batısında. bu hakim rüzgarlar sayesinde bulutlar önce abd ye sonra izlanda ya doğru yol izliyor.

yine bu yüzden bize bulutlar gelcekse avrupadan gelecek.

klasik hava durumu repliği: balkanlar dan gelen soğuk hava... aynı şey.

Amerika'ya ulasmaz olur mu? Gecen hafta nukleer serpinti Kaliforniya'ya ulasti seklinde aciklamalar vardi. Panik yaratmamasinin sebebi bu radyasyon degerlerinin insan sagligina zarar veremeyecek kadar dusuk olmasi. 3 saatlik ucak yolculugu ile vucudunuzun maruz kaldigi radyasyon degerinin neredeyse 5 te 1 i kadar radyasyon icerdigini biliyor muydunuz?

len kipritsuyu, bulutlar turkiye'ye ulasti, hatta bir tam tur atip bugun yarin batidan bize tekrar ulascak ;) meraklanmayiniz. biz olmeden siz olmezsiniz ;)

not: az once 11500 ton suyu denize de saldik yuce tepco'nun izni, hukumetin bilgisiyle. e artik karanlikta isik sacan hotaru ika'lardan baska da parlayan deniz canlilari yiyebilcez...

oooh lezizzz!

acı verir mi bilmem ama enseye gelen sert bir darbenin ciddi ölüm tehlikesi oluşturduğunu biliyorum.

sinan şamil sam adamı yığmak için çenesine vurulmalı diyordu. o aralarda da birkaç siyasetçinin burnu kırılmıştı, gündeme binaen.

boğaza atılan yumrukta çok etkili olacaktır

burun ve çene altı çok etkili. şöyle birşey buldum bir de:
forum.philboxing.com

memesini kıvır. al sana acı noktası.

dirsekle omuz arasında kalan bölgenin arka tarafı. (kol arkası yani.) orayı sağlam sıkarsan herkül bile yıkılır yere. nat geo'da bunun belgeselini yapmışlardı.

Eklem manipüslayonları var.

diz kapağına topuk ile hızlıca bir tekme ayı mayı skertir insanı.

burun, çene, sol kulak, boğaz, diyafram, böbrek civarı, diz kapağı, kalp

belki kıvrandırabilirsin ama adam geri ayağa kalktığında ne olacağını da iyi düşünmen lazım.

askerde vucudun hassas noktaları say! komutu ile saydırılan hep ne skime yarar ki diye düşündüğüm ve şu an kullanacağım liste :)

baş kısmı: başın üst kısmı, gözler, şakaklar, kulaklar, ensenin yan kısmı, ense, burun, gırtlak.

gözde kısmı: köprücük kemiği, koltuk altları, diyafram, kalp, böbrekler, karaciğer, mide, omurga

ayak kısmı: hayalar, diz kapakları, kaval kemiği, ayak üstü, aşil temdonu ??!, ayak parmakları

al sana tsk nın adamı yere yıkmak için önerdiği hassas noktalar.

'Chi noktası&Gücü' böyle bir kavram var. Bunu öğrendiğin an vücutta ki her yer acı verir.Ama ço üst düzey bir teknik gerektiriyor.

Boğaza,pipiye atılan darbeler demiş arkadaşlar ama,onların hepsi doğru nefes alış veriş tekniği ve konsantrasyon ile absorbe edilebiliyor.

Tabi cevabı,dövüş tekniklerini baz alarak cevapladım,normal yurdum insanı için iş çok değişiyor.

www.youtube.com

1 - enseye saglam darbe bayiltiverir insani.
2 - sinirlerin epeyi ceneden geciyor, oraya tam oturtursan bacaklari cozulur, elinde degil. boks maclari izlediysen farketmissindir.
3 - bogazın oldurme riski var.
4 - burun altina darbe oturtmak zor olur ama oturulursa gozler yaslanir, gorus zorlanir, yere dusmez ama atak sansi dogar saldiran kisiye.
5 - arka kol diyelim, orayi sikmak icin orayi yakalamak ve iyi bir firsat gerekiyor, hiz lazim kisacasi.
6 - eklem manipulasyonlari herkese yaramaz, eger karsinizdaki cok kuvvetliyse ve siz ona binayen hafif kaliyorsaniz gucunuz yetmeyecektir ne yazik ki :)
7 - manipulasyondan ote eklemlerin dogal hareketlerinin aksine sert darbe evet, kol bacak kirdirabilir. ama o kadar kolay degil bacak kirmak dize vurarak. iyi oturtmak lazim ve biraz vurmayı bilmek lazim. topukla degil tabanla vurmak daha kolay olacaktır. topa vurur gibi vurursanız ayak kırmak muhtemel.
8 - bobreklere saglam yumruk her turlu adami patlatir. vucut yuzden daha etkilidir ama onun icin de kuvvetli yumruk gerekir, onun icin de yumruk atmayi bilmek + vucut agirligi gerekir.
9 - chi noktasi ile falan ugrasma gec onlari.


ninjutsu da bi de adam oldurme darbesi vardir, kalp tarafina cok hizlica vurulup cekilir, kalp sasirir, durdum sanar arttirir nabzi hop kalp krizi. ama o dovus hocalarini cok dinleme onlar mistik seyleri cok seviyolar. bruce lee nin filmlerini izle daha iyi :)

eger cok sıkıntıysa durum en etkili yer gırtlaktır. ayı irisi bir adam seri olamaz, ve atak her zaman acik verir. atagi yaptigi an acigi yakalayim girtlagina darbeyi vurursan, o afallama sirasinda arkasina gecip diz kapaginin arkasina bastirarak, bogazina yapisirsan eger pek sansi olacagini sanmiyorum. ama gene de en iyisi kavga hic etmemek, cünkü riskli bir istir.

aynı şeyi ben de hissediyorum abi. kızmıyorum; ama bir hayal kırıklığı oluyor. hele ki vakitsizlikten falan favorilere ekleyip gittiklerim sonra gelince bulamadıklarım koyuyor.

bir de daha beteri var: geçen bir duyuruya upuzun bir cevap yazdım, yazdığım en uzun cevaptı bugüne kadarki. duyuru da açılalı daha 30 dk falan olmuştu ve ben gönderdiğimde silindiğini fark ettim. boşuna yazmışım o kadarı amk.

Artık pek tahammül yok gibi. Sözlük'te şikayet artınca önemli gelişmeler olmuş.

en üstteki sabit duyurudan (git: 223579):

- duyuru silme ve kullanıcı uçurma kriterlerimizdeki esneklik kalkacak. bir nevi gaddarlaşacağız.

esneklik iyiydi bence, daha randımanlı modere edilse daha anlamlı olurdu bence.

ha ben moderasyon açısından konuşmuşum sadece, evet bir de kendi duyurularını silenlerde var, özene bezene cevap yazdığım güzelim duyurular silinmiş. kınıyorum sizi!

@ermanen hitabım Romalı yurttaşlara. Duyuruları silen moderatörlere değil.

Düzelttim yazdığımı. Sordukları sorulara cevap aldıktan sonra silen insanlara :(

@sen git ben geliyorum ayrıca seninle aynı dertten muzdaripim. benim de başıma geldi uzun cevap yazıp da duyurunun silindiğini görmek :(

ekşi sözlük kesintileri ile ilgili olmazsa silmiyorum kendi adıma da; gerçek anlamda sorun ki bu, yanıtlarını takibe aldığım sorular oluyor, sonra bakıyorum soru da yok yanıtlar da başka girilmişse o arada onlar da okunamadan gidiyor elbet.

duyurularını silen bir romalı olarak açıklayayım efendim:

şimdi öncelikle beni tanıyan insanlar burda sorduğum soruları görürlerse bunun ben olduğumu anlarlar, bu olsun istemiyorum. bunun da çeşitli sebepleri var ama üşendim şimdi anlatmaya.

bi de bazı sorularımı/duyurularımı çok saçma ve yararsız bulup kalabalık etmesin diye siliyorum.

özür dilerim sizden bütün bunlar için. romalı kaprisi :/

geçen hafta bi herif müzik grupları sormuş, son zamanlarda dinlediklerimiz, beğendiklerimiz vs.
"silme bu duyuruyu, favorilerime ekledim, dönüp bakacağım, silersen çok fena söverim" dedim dedim herife...
lavuk buna rağmen silmiş.
ben de bazen siliyorum, özel duyurularımı ama bokunu çıkaranlar da var.

kişisel olmayan soruların silinmesine ben de acayip kıl oluyorum.

@de jure:
senin dediğin duyuru buydu sanırım: (git: 225554)
senin yazdığın cevabı hatırladım. adam açtığı duyuruyu silmemiş. Sanırım birisi ispiyonlamış senin cevabını ve silinmiş. Ondan çıkmamıştır "cevap verdiklerim" bölümünde.

özellikle favorilere eklediklerim silinince çok küfrediyorum ben de. ley ley'in dediği gibi bir durum varsa, gerek yok o kadar paranoyaya. obama'nın çocuğu olsam, beyaz saray'daki her şeyi ifşa etsem bir duyuru'mda gene silmem:\

belki bazılarınız duyuru'nun server'larını düşünüp siliyordur. onu da yapmayın. maksimum birkaç kb kimseye zarar vermez.

şunu her sefer söylediğim gibi tekrar söylüyorum. compumaster ve fader dikkate alsın. çok zor olmasa gerek.

duyuruyu açarken, aynen "internet kullanıcıları görebilsin" tiki gibi bir tik daha olsun. "duyuruyu silebilirim" tiki. bu tiki işaretlemeyen adam duyurusunu kesinlikle ve kesinlikle kendisi silemesin. ya da ne bileyim, gönderdikten sonra 1 dakika içinde silebilsin de sonra siksen silemesin yani. ya da altına cevap verilmişse mümkünatı yok silemesin. anca sakıncalıysa falan moderasyon silsin. "duyuruyu silebilirim" tikini işaretleyenin bu tercihini biz de görebilelim "bu kullanıcı duyurusunu silebilir" diye yazsın. altına uzun cevap yazarken, favorilerken falan görelim ona göre cevap yazalım.

emeğimize yazık. biri de vergi konusunda bir şey sormuştu. üşenmedim upuzun makale yazdım adama. gönder diyince baktım silinmiş duyuru.

yok olmaz telaşlanma da işte sıradan hepsini bi şekilde oylamasın mesela. ama okur da sevdiği, sevmediği bişeyler olursa oylamak istiyosa oylasın tabi, bişey olmaz.

pek doğal olarak bırakın aynı ip'yi, aynı bilgisayarı kullanan birden fazla sözlük kullanıcısı olabilir ve gayet birbirlerini oylayabilirler. sakınca yok. www.eksisozluk.com

Bir ara aynı bilgisayarı kullanıyoruz demekteydiniz öyle yapıyorsanız da kalktı o, olan biten'de olması gerek. Ayyuka çıkacak kadar bir gariplik göze batma olmadıkça sorun olmaz sanırsam.

ben denedim ev arkadaşımla. artı verdiklerin eksi olarak geçiyor. dene gör. tecrübeyle sabit. ben de senin gibi, "sikerün lan sadece oku" dedim.

evet öyle. beni aradılar bir kaç kez oradan biliyorum

yasal tarafını bilemesem de pratikte "evet" diyebilirim. sıradan vatandaşsan gayet güzel arar. o sırada telefon konuşuyorsan, es kaza "bir dakika" falan dersen, merkeze götürüp çırılçıplak soyup öyle de arar.

www.milliyet.com.tr

pvsk madde 4/a ya bakınız.

Üstünüzü çıkartamaz, eğer aracınız var ise dışarıdan görünmeyen yerlere bakamaz ancak niye baktığına dair bir sorduğunuzda açıklama yapmak zorunda olmak üzere arayabilir.

miting, konser gibi yerlerde polis, savcılık emri olmadan arama yapabilir ama çanta gibi şeylerin araması söylemek gerekirse arama izni gerek. ancak arama izni yok derseniz gidip çıkartıp geledebilirler. işin diğer kısmı, çıkartılmış uzun süreli ve bölgelik izinler var örneğin istanbul üniversitesi önünde polisin izni var.

ha işin diğer işleyiş biçimi var, polisin karşısında "nasıl" durduğunuza göre ve polisin akıl seviyesine yahut polisin "alakasız birşey yapsam da bana birşey olmaz" anlayışının yerleşikliğine göre karşınızdaki polisin işler oldukça "farklı" gelişebilir.

özellikle devriyelere haftalık savcılık kararı çıkar genel maksatlı arama için, bu izine dayanarak yapılan aramalarda her gün onlarca uyuşturucu kullanıcısı,satıcısı, asker kaçağı, hırsızı, şüphelisi, arananı tespit ediliyor.

elindeki genel izinle herkesi aramaları mümkün olduğundan yok arkadaş ben illa adıma tahsisli izin istiyorum dersen de polis "hay hay efenim" diyor ve seni bir arabaya döndürüp ellerini tavanına dayatıp ayaklarını omuz hizasında açtırıyor ve aramaya hazır olarak konumlandırıyor.

tabi merkeze senin adın söyleniyor, tc kimlik no'na bakılıyor, o bilgiyle biri gidiyor nöbetçi savcıya,
nöbetçi savcı o akşam ters günündeyse polisi fırçalıyor, sonra evrağı birazdan imzalarım falan muhabbetiyle 1 saat sonra imzalıyor,
evrak merkeze geliyor ordan da 3.5saattir elleri arabaya dayalı olan ve kural gereği daha da artık kıpırdayamayacak olan sana gösteriliyor,
okuyorsun, buyrun şimdi arayın diyorsun, üstünü arıyorlar.
bişi çıkmıyor tabi üstünden, polise tantana ediyorsun kaç saatte çıkıyor bu evraktı kıldı yündü,
sonra paşa paşa 3.5saat ellerin arabaya dayalı soğukta hareket etmeden beklediğin için sinir küpü olup evine doğru yollanıyorsun.

noldu ya?

adıma arama kararı çıkarttırdım...

gereksiz amerikan tavırlarından kaçınalım dostlar, bizim ülkede öyle adıma karar çıksın bilmem ne olsun mevzuları hızlı yürümüyor...
kendinden eminsen bırak üstünü arasın abi nolcak.

Kampüs içinde yaşam yerleri güzel aslen, off-campus yaşamak da bir tercih elbet, ancak en son okulun %70 küsürü off-campus yaşamamaktaydı. Undergraduateler için yurtlar var freshmenler ve üst sınıflar için tek oda çift oda olanakları değişerek, graduateler için gene residencelar var. eastgate ve westgate hariç residencelara ve odalarına bakabilirsiniz ki onlar da zaten aileler için ve eşyasız yerler.

Hiç ilişiğim yok uzun zamandır ancak okulda bir turkish student association da vardı, onlardan yardım alabilirsiniz diye düşünmekteyim.

Bir de gereksiniminiz olur mu bilmem ancak ne yakınlarda ve elbette ki eyalette türkiye konsolosluğu yok, işiniz olduğunda dert oluyor, bu aklında olabilir.

Harvard'da okudu abim. MIT'den çok tanıdığımız vardı. Ama biz bize "büyüğüz" tabi :)

MIT'de doktora öğrencileri için housing imkanlarını sorun, web sitesinde bile vardır. Yurtlardan ziyade, yine MIT'nin öğrenciler için işlettiği, iki-üç oda bir salon dairelerde kalan çok arkadaşım oldu. Orada kalmaya başlayıp bir sene sonra kendi evine geçebilir arkadaş filan edindikten sonra.

Gideceği zaman mesaj atarsan hala orada yaşayan arkadaşlarımız çok, bir kısmı da Mass General'da doktor, yardımcı olurlar. Ha bir de sağlık sigortasını genelde okul karşılar ve okulun imkanlarından rahatça yararlanabilir, ama neleri kapsayıp neleri kapsamadığını mutlaka öğrenin gitmeden önce. Yani varolan bir hastalığının ilaçlarını sigortası kapsamazsa zorlanabilir, ama psoriasis (sedef?) bunlardan değildir diye tahmin ediyorum.

Bu hayatta bir kere karşısına çıkacak bir fırsat. Değerlendirmezse, potansiyelinin belki de xde biri kadar bir yere gelecek. Dayına onu anlat bence. Bi de Boston dediğin ne ki, zart diye kalkar gidersin. Batı yakasında olsa daha zor gitmesi CIT filan.

gitmesin. uzatmaya gerek yok. kiz hem hasta hem de saf diyosun, oraya bu kızı tek basına yollamak bence olacak iş değil. hele bi de babası çok düşüyosa üstüne, çok fena. mit ona burs veriyosa burda istediği her okulda asistan olur. türkiye de kalsın, en güzel okulda güzel bi eğitim alsın derim.

belki post-doc için giderse, daha aklı başında şekilde gidebilir.
ama mit ten burs, helal olsun.

diziport.com

olma mı? açılıyor da hem.

sabahın körüne ile başlangıcı arasında bir yerlere doğru veriliyor bölümleri yayına.

diziporttakiler açılmıyor maalesef. 1 bölümü denedim olmadı.

öncelikle pedagoglara danışılmalı. hatta çocuğun kaldığı kurumdaki yetkililer bile yardımcı olabilir. pedagog tavsiyesi ile hareket edilmeli.

yalnız bence her halukarda çocukla iletişime geçsin. kurumda yalnız büyürken annesinin olduğunu, onu sevdiğini, düşündüğünü bilmesi çocuk için çok şey değiştirir.

uzman değilim ama;
çocuk kaç yaşında acaba? bence ilk önce çocuğa annesinin çok uğraşlar verdiğini iyice anlatmak gerek, çocuğun çevresindeki güvendiği insanlar tarafından... çocuk bunu sindirebilirse, sindirdikten sonra annesi ile tanışabilir sanki...

sözlük yazarlarından bi arkadaş vardı çocuk psikiyatrı, belki yardımcı olur (bkz: nebivolol)

Pedagog yetmez, çocuk psikiatristi de lazım.
Bir de yasal mücadele verilecekse, mutlaka a'nın da takip edilmesi lazım. Çocuğu kurtaralım derken anneden olmamak gerekiyor.

çocuk 12 yaşında ve çevresinde güvendiği hiçkimse yok. birkaç akrabası var ama onlarla da yakın ve güven üzerine kurulu bir ilişkisi yok. bu pedagog ve psikologla çocuğu görüştürmek de çok zor. zira adana'daki bir yetiştirme yurdunda. bilemiyorum. sözlükteki o yazara mesaj atacağım. sağol loralynn. ayrıca haklısın endless dream devam eden yasal bir süreç var ama çetrefilli biraz.

ilk önce şunu söyleyeyim; türkiye'de pedagog bulmanız zordur. pedagoji bölümü kapatıldı ve yurtdışında pedagoji okumadı ise kişi pedagog değil pedagojik formasyon almış bir eğitim alanı mezunu karşınıza gelecek.

çocuk psikiatrı gereksiz.

bir ilin sosyal hizmetler il müdürlüğüne gidin oradaki sosyal hizmet uzmanını bulun ancak başka ilin yaptırımı yoktur. birşey yapılması için çocuğun kaldığı kurumun olduğu ilin il sosyal hizmetler müdürlüğüne gidin danışmaya sorun sizi yönlendirirler.

danışmaya sorduğumuzda bizi nereye yönlendirecekler o kısmı anlamadım. psikologa mı yönlendirecekler? onlar bu durumda ne yapılması gerektiğini mi izah edecek? sosyal hizmetler kurumu'yla birkaç tecrübem oldu. çok ilgisiz ve devlet memuru zihniyetinde buluyorum onları. yine de teşekkürler. arayıp konuşacağım zira söylediğim gibi çocuk başka bir şehirde ve benim bu iş için oraya gitme imkanım yok. ne yapacağını bilemeyen ve "ne yapmalıyım, ona zararım olur mu? yanıma da alamayacağım. bana yardım edin." diyen anneyi yönlendirmeye çalışıyorum sadece ve yanlış bir şey yapmak istemiyorum.

Şöyle, danışmadan sosyal hizmet uzmanına yönlendirilir zaten.

Eğer başka ilde ise kişi gidip prosedür nasıl diye bir sosyal hizmetler il müdürlüğüne gidebilir ön bilgi olarak ama sadece ona kadar yarar. Ancak işin en doğrusu olarak çocuğun olduğu ilin sosyal hizmetler il müdürlüğüne gitmeli. Orada danışmaya böyle böyle derse nereye gideceğini gösterirler, oradan sosyal hizmet uzmanına gidecek. Aslında ona da gerek yok, gidip ben herhangi bir sosyal hizmet uzmanına birşey danışacağım desin. Ona durumu anlatsın, yardımcı olacaktır.

Bir de, sosyal hizmet uzmanları ilgilenirler kurumdaki diğer memurlar konusunda birşey diyemesem de.

uydu ve özel hat bağlantıları hariç hepsi ttnet altyapısını kullanmakta. aynı beterlik yani aslen.

uydunet ve superonline kendi altyapılarını kullanıyorlar. aynı beterlik değil yani. uydunet kullandım memnundum. şu an smile kullanıyorum mecburiyetten. bölgenizdekilerden sorun soruşturun uydunet'i. değişiyor çünkü bölgeden bölgeye. istanbul bahçelievler için tavsiye edebilirim. superonline bilmem.

@lemmiwinks uydu (uydunet) ve özel hat bağlantısı olanlar hariç demiştim zaten.

neyse marka marka açayım;

kendi özel fiber hattı bulunan şirketler de var. superonline ve tellcom kendi özel hatlarına sahipler. bazı şirketlerin bazı yerlerde kendi fiber altyapıları var, ancak o da her yerde yok.

smile ve turbonet ve genel olarak her ne varsa işte bunlar ttnet altyapısını kullanmakta. aynı berbatlık o açıdan.

dunde aynı şeyi sordum #170537 , ama evden çıkması için ihtar yollanıyor onu kesinlikle yollamalısın bir avukat bulup, yalnız avukatın böyle kiracı/icra işleri ile uğraşan biri olsunki işin peşine düşsün. bizim ilk kiraları ödemediği için 5000tllik alacak olayında icra yollamak polis ile 200-300(yanlış hatırlamıyorsam), avukatta tanıdık diye 400 aldı kendine. ayrıca bu 5000 tl nin binde 2 likmi 6lıkmı ne damga vergisi bişeyi var.

kiracı bizim adımıza kayıtlı elektrik doğalgazı kullanıyordu, hepsini paşa paşa ödedik 2500tl kadar cunki adımıza kayıtlı , ama her biri için ayrı dava açman gerek sonrasında, kiracı olduğu dönemde kullandığını sözleşmenle belgelemelisin, bunun ilk adım olarak avukat bizden sadece su için 500 tl istedi, diğerlerini hiç sormadık boynunu bukup ödedi annem şerefsizin kullandığı herşeyi. davada en az 1 sene sürermiş.

ev sahibi olmak kötü bişey abi.

elektrik su doğalgaz vs. kapattırın hemen, pztye de bırakmayın, bugun kapatın.
gelip saati sökmezler, sadece şalteri indirir-vanayı kapatır giderler belki bir de mühür takarlar...
sizin kiracı da muhtemelen mühürü söküp elektriği-suyu kullanır.
bu durumda siz de gider savcılığa suç duyurusnda bulunursunuz, kaçak elektrik kullanılıyor, mühür sökme suçu işlendi vs. diye.
polisler adamı götürür, sizde eşyaları evden icra müdürlüğü kanalıyla çıkartırsınız.

kira alacağınızın tamamına ilişkin olarak tahliye talepli bir icra takibi başlatmanız lazım bu icra takibi ile hem alacağınızın tahsilini hemde icra takibi sırasında tahliye talep ederek tahliyeyi sağlayabilirsiniz. anlatımınızdan çıkardığım kadarıyla tahliye şartları zaten oluşmuş durumda icra takibi dışında direk dava yoluna da başvurabilirsiniz ama kanımca sizin olayınızda bu çok mantıklı olmaz daha uzun bir süreç alır. bu nedenle kira alacaklarınızı icraya koyun fakat takipte tahliye talebinde de bulunacaksınız. bu takip te 7-30 günlük dediğimiz ödeme emri yollanır kiracı 7 gün içerisinde itiraz etmez ise 1 aylık süre dolduktan sonra mahkemeden tahliye talep edebilirsiniz ve bu kararı almanız bu durumda çok kolay olur. eğer itiraz edersede itirazın iptali için dava açacaksınız. anlatımınıza göre bu şekilde de bir sorunla karşılaşacağınızı sanmıyorum.
alacağınızı tahsil etmeniz konusunda mahkeme kararı açısından sıkıntı görmüyorum fakat alacak tahsilinin biraz da borçlunun tahsil edilebilecek bir şeyi olup olmadığına bağlı olduğunu hatırlatayım
kaybederseniz ki pek ihtimal vermiyorum. avukatlık ücreti ile alacak miktarına göre değişebilecek ama ortalama 100-150 tl gibi bir takip masrafınız olur avukatlık ücretide gitmiş olduğunuz avukata göre değişir. ama dediğimi gibi kazanmamanız için bir neden bulunmadığı kanısındayım.

dava açsanız kazanırsınız. ancak istanbul'da en az 6 ay sürer, belki 1 sene bile sürebilir. bu süreçte bütün masrafları avukat+mahkeme harcı+yediemin vs.vs siz yaparsınız 2000-3000 liraya yakın masraf yaptıktan sonra bunları kiracıya rücu edebilirsiniz. ancak bu da uzun bir süreç. alsanız bile mağdur olursunuz.

maalesef yasalar tamamen kiracıdan yana. adam hiç para vermek istemese 6-7 hiç para vermeden de oturabilir evde. kapıyı çilingirle açıp içeri girseniz bir de üstüne siz suçlu olursunuz.

tahliye taahhütnamesi imzalamasının pek bir yararı yok. onun için de mahkemeye vermeniz lazım.

en temiz yol şimdilik abonelikleri kapattırmak.
bir de adamı icraya verseniz alacağınızı tahsil edebileceğiniz malı/maaşı var mı?
e

yine kısa vadede bir avukatla görüşüp icradan kağıt yollayın.
bakalım gözü korkacak mı. eğer korkup kaçarsa ok kurtulursunuz.
yoksa dert :((

tahliye talepli icra dava aşamasına geldiğinde üç-dört karar çıkar ama adam bir gece ansızın kaçabilir. sonra bulursan parayı tahsil edersin. biz genelde yapılı bi abimizi kiracıyı ikna etmesi için yolluyoruz icrayı açınca ;)

Maaşı var ise, maaşından alırsınız icra ile. İcradan önce kesinkes davayı açınca tedbir koydurun taşınmazlarına, yoksa herşeyini birinin üzerine geçirip ardından hiç para ödemeyebilir.

Abonelik iptalinden sonra evde kalması zor, elektrik, su, hiçbir şey olmayan bir ev.

İşlemlerden sonra eğer bir maddi kaybınız var ise onları da tahsil etmek için talepte bulunun.

elinizde tahliye taahhüdü varsa bu belgede belirtilen tarihten itibaren en geç 30 gün içinde bu taahhüdü icraya koyabilirsiniz. bu icra takibi kiracınıza tebliğ edilidkten itibaren 15 gün sonra icra memuru vasıtasıyla tahliye ettirebilirsiniz. elinizde kira sözleşmesinden sonraki bir tarihte imzalanmış bir tahliye taahhüdü varsa icra takibinden sonra ayrıca dava açmaya gerek kalmaksızın ve tebliğ süresi hariç 15 gün içinde kiracınızı çıkartmanız mümkün. tebligatı da alopost yaptırın 1 günde elinde olur. toplamda 17 gün içinde evinize kavuşursunuz.

tahliye taahüdü noter onaylı ise çok daha iyi olur. tahliye tarihi kısmı boş bırakılmışsa, kendiniz uygun bir tarih koyun ve bu tarihten itibaren 30 gün geçirmeden bu taahhütnameyi icraya koyun.

taahüt geçersiz ise de farklı bir icra takibi açmanız gerekecek. o da yukarıda belirtildiği gibi tebliğden itibaren 7-30 günlük süreler sonunda icra mahkemesinde tahliye davası açmaktır. bu dava en fazla 2 celse sürer ve mahkemeden tahliye kararı çıkarsa bu kararı da ayrıca icraya koymanız gerekir.

ilk yolu yani geçerli tahliye taahhüdünü icraya koyma yolunu seçerseniz diğer kira ve fatura alacaklarınız için ayrıca icra takibi açmanız gerekiyor. 2. seçenekte 1 takipte hem tahliye hem alacaklarınızı isteyebilirsiniz.

icra takibi sonucu eğer kiracınız maaşlı çalışan biri ise maaşına haciz koydurarak kolayca alacağınızı tahsil edebilirsiniz.

Kolaylıklar diliyorum.

zor türünden ingilizce bile pek yok.

ne kadar gerzek oldugunu sorgulayarak ise baslayabilirsin.

"en güzeli içkiyi bırakıp yola sodayla devam etmek ama tahmin edebileceğiniz üzere buna o kadar da niyetli değilim."

bu cumleyi ve dedigimi bir dusun.

yahu ne var o cümlede. içki içmeyi bırakmayacağım ama önerileriniz ışığında günlük alkol tüketimimi azaltabilir, egzersizlere dediğiniz yönde ağırlık verebilir, işte kalorisi daha azdır filan diye o içkiyi değil bu içkiyi tüketmeye başlayabilirim. bu konuda bir tavsiye istiyordum. yoksa zaten cevabını bildiğim bir soruyu sormak değildi amacım elbet ki. tüm servetini bir vakfa bağışlamak da asil bir davranıştır ama ölmeden önce kimse yapmak istemez, değil mi? yani bir davranışın doğruluğundan şüphe duymamakla o davranışı hayata geçirmek bir değil. neyse. :)

alkolü azalt.

daha yaratıcı olabiliriz. biri gelsin desin ki "günde üç bardak viski içmek yerine üç kadeh rakı içmek daha az kalori almanı sağlar." örneğin. veya "aslında şu kadar içersen alman gereken günlük kalori miktarını yakalamanda karı bile olur." filan. sadece gelebilecek potansiyel cevaplar yarattım. konu hakkında bilgisi olan birini arıyorum, herhangi bir fikri olanı değil.

alkol kalorileri yazar; her alkolün kalorisi bulabilirsin.

ona göre tercih et, bira konusunu açma bile.

zamanında diyetisyen tavsiyesiyle sadece bira içen bir kız arkadaşım olmuştu da o durum biraz aklımı karıştırdı aslında.

düzeltme: herhalde sözünü ettiğim diyetisyen likörle birayı aynı miktarlarda aldığını varsayarak öyle bir öneri yapmış bizimkine. :)

alkollü içeceklerde bulunan kalori miktarları (100ml)
bira 45
şarap kırmızı 90
şarap beyaz 75
rakı 352
cin 332
votka 281
viski 400
portakal likörü 400
muz likörü 315
nane likörü 356
ahududu likörü 274

bu durumda en karlısı şarap içmek gibi gözüktü bana. korktuğum kadar da fazla değilmiş kalori değerleri, küçük önlemlerle çok zorlanmadan halledebilirim bu işi galiba. ama dediğin gibi birayı kesmek gerekecek. cevap atan herkese bir daha teşekkürler.

vücut geliştirmeden dolayı artan karaciğer yüküne alkolü de ilave ediyorsun. karaciğerini sevmiyorsan devam et.

oh, samimiyim bu tip bir iğnelemeye ihtiyacım vardı. söz azaltacağım. :)

şarap iç

dayaklıksın :) çünkü içkinin sadece kalori yönünden zararı olduğunu düşünüyorsun. ama nasılsa böyle çok devam edemeyeceksin. patlıcan burunlu olunca görürüm seni. tek tavsiyem allah ıslah etsin işallaaaa :) biraz sonra bir duble rakımı beni muhaazakar sananlara kaldıracağung. cheris finissaient!

vücudun östrojen dolsun, testosteron yerlerde sürünsün istiyorsan aynen böyle devam. testo/östrojen dengesinin VG'deki rolü hakkında az da olsa bir fikrin varsa içkiye ağzını değdirmezsin.

hebe hebe höb.. peki ağbi. :I gözüm seğiriyor şu an. fazla östrojenden değildir umarım.

birçok farklı cevap var, bakış açısına gidiş yoluna göre falan.

çözüm kümesi = n ve n elemanıdır g ve g = tüm olası sonuçlar deyip tüm sonuçları yaz.

en genel çözüm

bunun cevabı yok psikoloji sorusu bile olabilir bundan. nasil cevapladığınıza göre karakter analizi yapmaya kalkılabilir.

bana göre 2çarpı seksenbir artı doksanüç artı21 çarpı otuz. ben buna göre cevaplardım.

2 + 80 + 1 + 90 + 3 + 20 + 1 + 30 = 227
(2 x 80) + (1 x 90) + (3 x 20) + (1 x 30) = 340

Vallahi daha gider bu... :P

sonsuz.

Yunanistan'ı bilmiyorum ama alakam olmayan özel bir şirketten alınmış bir yazı ve hesabımda ki 5000 euro ile gecen hafta ispanya'dan 3 aylık vize aldım.

Vermemeleri için hiçbir sebep yok.

@deadscream
ben de tam olarak yunanistan'la ilgili tecrübesi olanlara sormuştum :D

@paranormal
umuyoruz evet. cidden şu benim şartlarımda bile "vermemeleri için hiçbir sebep yok" mu?? yani bilerek mi diyorsunuz bunu? yoksa nedir?

@nemtersis
şu "yorgo var orda, ona iyi davranın" cümlesinin ciddi olmasını nasıl isterdim anlatamam. araya tanıdık sokma safhasındayım çaresizlikten. daha önce başka ülkelere vize ve giriş çıkışım var, ama şengen vizem hiç yok. dolayısıyla azıcık itip kakacaklar galiba beni bu "komşi"ler.

davet mektubunun yeterli olup olmayacağını bilen var mı peki acep?

@nemtersis
Ama komşi der ki; "Bizden ilk kez vize alacaksanız, şahsen başvurmanız şart." Ve hayır maalesef ab üyesi bir ülkeden vizem yok :/ Bu durumda işim tamamen Allah'a kalıyor galiba?

O Yorgo abi'ye baklava yaptırıp götürsem mi?
Yahu meliyorum resmen 4-5 gün için, ne itibarsız ülkeyiz anasını satayım.

Yorgo'nun şanını ben de duymuştum; ancak artık görevinde değil diye duyumlar aldım. ne kadar doğru bilemiyorum. Bilen beri gelsin; çünkü haftaya vize randevum var, hazırlıklı gideyim. :)

@fronkul
diyorum bi güzellik yapsan, gitmişken bana da alsan onlardan? ya da en azından yorgo bey için ne gibi hazırlıklar yapılması gerekiyor bana da söyle?
üff :/

aklında olsun, kktc'ye girmiş isen pasaportunu yenile

@kulkke
evet onu biliyordum. kktc'ye girişim yok allahtan..

:) Deneyimlerimi paylaşırım. Tüm evraklarını hazır et. Gidiş dönüş biletini mutlaka al. Eksik belge getirmediğin sürece vize vermemeleri gibi bir durum olamaz diye düşünüyorum.

Ben Ankara'dan almıştım vizemi, yani o söylenen Yorgo sorunu yoktu benim için.

You would make a very good <x>

you could been a wonderful (X) olmaz mı peki?

Pek hoş gelmiyor kulağa.

In fact, there would be a so good x from you!

"In fact, there would be a so good x from you!" bu çeviri o kadar çok Türkçe kokuyor ki, chicken translate'i hatırlattı bana.

you would have made a great "x" derim, başka birşey demem. başka bir alternatif kullanırsanız, karşınızdaki ne demek istediğiniz anlamayacaktır.

bir de "out of you" var. i'm gonna make a terrific killer out of you. (süper katil yapıcam senden) gibi bi şeyler hatırlıyorum.
çıkar manasında olsa gerek. senden iyi öğretmen çıkar gibi.

you could've been such a good X. Bu durumda X'in kesinlikle isim olmasi gerekiyor (terzi, baba, artis.....
wonderful vs. olmaz.

wpi'nki doğru cümle kalıbıdır.

"you would make a very good ..."

ilk basta cevirmek zor. ipsiz cevirmeye calisma zaten basaramazsin. ipi dola hizlica cek. sonrasinda sen powerballi cevirmeye calisma birak o elini cevirsin. nasil hareket ettigini ozumsemeye calis. bir de kesinlikle dirsekten oynatma. sadece bilek hareketleri yapman lazim. hemen hizlansin diye hizlica cevirme. yavas yavas hizlancak. sesinden zaten dogru yapip yapmadigini anlarsin. ekrandaki simgeleri kullanma kilavuzunda yaziyor olmasi lazim.

şöyle;

ilk başta zor olur ama içteki dönüşü hissetmelisiniz. bileğinizen döndürün, dönmeyi hissedin, dönme yönünü takip edin, hızlanmaya değil yakalamaya çalışın.

önce ipi çekin, ışık yanacak. ekranı açmak size kalmış bir şey.

iple çevirdikten sonra bileğinde büyük hareketler yapma, tamamen içten, küçük çapı olan bir hareket yap.

dediklerinizi uygulayınca biraz daha iyi çevirmeye başladım.

bendeistiyorum her şeyin en ucuzuna kaçtığı için içinden kullanma klavuzu falan çıkmadı o yüzden ekranda yazanları hala bilmiyorum. hatta ekranın doğru düzgün görünmeme nedenini de açıklarsanız çok sevinirim.

geçen gün satılan powerball orijinal nsd powerball değildi ondandır ekranının düzgün gözükmediği.

belli zaten ya. ipi içine sıkıştırdım zaten, sökme sırasında ekran pilini de çıkardım, belki onu değiştirince düzelir bakalım.

Ankaradaysanız geç gelebilir

bu zıkkımın merkezi ankara'da değil mi, niye ankara'ya geç geliyor yahu?

Ankara'da değiliz. YGS'de bayağı erken ulaşmıştı belge... Sakince bekleyeceğiz ama tehlikeli sınır nerde başlıyor, bunu bilemiyoruz.

Merkeze en son gider öss kağıtları

dıştan içe postalama başlıyor

gene merkeze yakınsanız sakin olun

Evet Ankara'da değilim ama sikik bir şehir merkezindeyim. Biraz daha bekleyim yani sakince? Peki. Çağdaş dünya tarihini komple sikiyim. Kahrolsun İsrail.

endişeye mahal yok. benim ygs belgem sınavdan 1 hafta evvel gelmişti. geçen seneki öss belgem ise sadece 3 ya da 4 gün önce. evvelki sene yine aynı. istanbul'un ortasında bir yerdeyim. sınavdan 2-3 gün önce gelmemiş olursa posta merkezini kontrol edebilir ya da ösym bürolarından rahatlıkla yenisini çıkartabilirsiniz.

Ben İstanbul'dayım ama daha gelmedi, merak etmeyin.

Bugün gelmiş! Şimdi gönül rahatlığı içinde götüme sokabilirim, acelem neyse... Sağolun cevaplar için.