sempatik, komik geliyordur gülüyordur. Dünyanın en güzel eylemidir gülmek. Neden rahatsız oluyorsunuz ki? Ben olsam bana da çok sempatik gelir gülerim doğrusu :)

bizim sıcakkanlılığımızdan kaynaklanıyor bence eziklik değil. he dışarıda aynı şekilde biz ingilizce konuşsak domuz gibi yüzümüze bakarlar o ayrı. kültürel farklılıklar işte.

Benim bir öğrencim var öyle. Konuşurken gülüyorum bazen, çünkü çok sevimli geliyor. Kendi aksanının kalıntıları ile bir şeyler söylerken çok şirin oluyor; ondan gülüyorum. Hatta geçen gün "Deniz kenarina indim, salih boyu yürüdüm" dedi, o zaman iyice güldüm.

Aynısını bana da yaptılar başka yerlerde.

kendi aksanları ile türkçe konuşmaları sempatik ve sevimli geliyor eziklikle alakası yok.

sadece Türkler'e özgü birşey değil emin ol.

yok la normal ben de yunanistan'da yunanca konuşunca çok hoşlarına gidiyor. öyle bir şey. eziklik denmez

kullanılmış: en.wikipedia.org
at üzerinde iken yakın savaş için kullanıldığını yazmış:

ayrıca şu zararı veriyormuş:
www.the-exiles.org

kullanıldı.

uzun saplı olanları süvarilere karşı kullanıldı, kısa saplı olanlar ise birebir yakın mesafede yahut at üzerinde iken yerdekilere karşı kullanıldılar. neden kullanıldı, zırhları yahut başlıkları penetre etmeden de zarar verebilmesi yüzünden kullanışlı idiler başlangıç olarak, hakeza geliştirilen çelik artık kılıçlara karşı ciddi savunma sağlıyordu ama aynı şey çekiçler için geçerli değildi. çekiç uygulunan kuvveti, kılıca uygulanan kuvvettin iletilmesinden farklı iletiyor hakeza şimdi fiziksel açıklamasına üşendiğim üzere. gene atların bacaklarına saldırmak için de kılıçtan daha kullanışlı bulunmuşlar, sivri tarafı olan çekiçlerin sivri tarafları kalkanları yakalamak açısından da kullanışlılar üzerine.

daha çok düz burunlu çekiçleri merak ediyorum bunlardan çok. demirci çekici gibi. tor çekici gibi.

sivri uçlar sonradan eklenildiler zaten yahu; ve gene, sivri ucun sağladığı şey penetre edilebilinecek şeyleri penetre etmek yahut birşeyleri çekip almak ki eğik sivri uçlar da o yüzden düşünülmüş. ama çekicin asıl kullanım nedeni düz burun kısmı.

aslında senin çekiç dediğin balyoz. ingilizcesi sledgehammer. savaşlarda kullanılanlar bir ucu sivriltilmiş ( pick ) veya yuvarlatılmış olanlar. ( mace) ucu yuvarlatılmış olanlara zincir takınca ( flail) olmuş. biz hepsine topuz deyip geçmişiz.
balyozun standart bir ordu silahı olarak kullanıldığını sanmıyorum ama milislerin olduğu savaşlarda, adam evinde ne varsa kapıp geldiği için kullanılmıştır tabiiki.

wikipedia'da bir kaç savaşta kullanıldığı yazıyor ama standart savaş silahı haline gelmemiş. daha çok siper kazığı çakmak için bulundurulan bir alet.

balyoz deyince daha doğru oldu. anladım teşekkürler.

kıbrısta yaşamak türkiye'ye göre daha pahalıdır. zırt pırt elektrik kesilir. lefkoşa'da şebekeden hafta üç gün su gelir, diğer günler depodan kullanırsın (en azından ben kalırken öyleydi.) tek ucuz yanı sigara ve alkoldür. toplu ulaşım sıkıntıdır, araban yoksa doğru dürüst gezemezsin. bence tatile gidilir, ancak yaşanmaz.

yarı-kıbrıslı olarak söyleyeyim: elektrik kesintileri olabiliyor Lefkoşa'da, hakeza altyapı yenilenmiyor pek; ama sık değil. yaz aylarında belki 2 kere olur, elektrik-arıza gidip düzeltir. Girne'de çok daha zor olması.

su meselesi denildiği gibi de, depo sistemi var zaten Kıbrıs'ta - yani su bazı günler gelir, depo su ile dolar o günlerde sonra da o depodan su kullanılır. depo her evde vardır zaten ki olması da mecburi; bir sıkıntı yaşamazsın o konuda. suyu çok tüketeceksen ikinci depoya yahut daha büyük depoya yönelirsin de depolar zaten tonluk.

toplu taşıma hak getire, denildiği gibi araba olması şart.

yaşam daha pahalı; kiralar daha yüksek, yiyecek içecek daha pahalı ve türkiyeliler'in bir kısmının dert ettiği üzere Türkiye'deki ucuz yiyecek markaları o kadar yaygın değil bulunma açısından, dışarıda yiyeceğin şeyler bunlardan daha da pahalı Türkiye'ye görece, falan fistan. alkol de ucuzdu ama rte'nin her adayı ziyaretinde ona da zam yapıldı çokca, Türkiye'ye göre daha ucuz hala alkol elbette ama eskisi kadar ucuz değil Kıbrıs'ta da.

onun dışında, Türkiye'den farklı yaşam alışkanlıkları ve kültür ki bazı türkiyeliler şikayet ediyor bu farklardan da elbette. onu da aklında bulundur.

araba alacak butcem var, benzin de ucuz orada. Ulasim sorun degil. Yemek konusunu da cozerim.

Insani disaridan gelenlere karsi nasil?
6000-6500 civari maas iki kisi icin yeter mi? esim calismayacak. Sehir lefkosa.

Yeter =)

nerede kalacağın da önemli. lefkoşada kiralar sterlinle ödeniyordu genelde (yine ben oradayken). kirada mı kalacaksın? kira yardımı alacak mısın?

yaşlılar buradan gelenlere karşı iyi davranıyor. genç nesil daha mesafeli.

sezercik filminde bize rum askeri olarak gösterilen tipler var ya. işte kıbrıs türklerinin şivesi aynı o. www.zapkolik.com video da 01:25 ten itibaren izle.
gençler türkiye'yi sevmiyor. "siz olmasanız biz ab vatandaşıyız" tribindeler. yaşı 40ın üstünde olanlar Türkiye'ye daha sıcak.

lefkosa'da 300-350 sterline begenecegin ev bulursun. kiralik evler genelde esyalidir, az esyali / sadece beyaz esyali da oluyor arada. ben esyasiz evde kalmistim, oradan 0 aldigim esyalari 4 yil sonunda istanbul'a getirdim. (ki zevkine uygun esya bulmak da zor, turkiye'den gelecek diyecekler 2 ay bekleyeceksin, esyali eve razi olsan rahat edersin)

evin en ust kat olmamasina dikkat et zira kisin cok soguk yazin cok sicak olur, yalitim pek yoktur yeni binalar goruntude guzel bile olsa teknik acisindan eskilerden pek farkli degil.

~400 sterline girne'de havuzlu villaya da cikabilirsin, sabah aksam 20'ser km gidersin cok sorun olmaz. (edit: gerci villalar muhtemelen girne merkezde olmayacagi icin o 20km 25-30'a cikabilir...)

elektrik pahalidir + baglatmak icin toplu/yuklu bir depozito vereceksin, daha sonra klima kullanimina (isinma da klimayla, ya da villada vb. kat kaloriferi olabiliyor) ve yalitima gore ayda 200 ila 700 arasi elektrik odeyeceksin. depozitonun uzerine yatmiyorlar, 2010'da 800 verip 4 yil sonra 1400 civari aldim. yine de elektrik ev sahibinin uzerine olursa iyi, hic ugrasmazsin. klimalar senin degilse, tuttugun evdeki klimalar en az A sinifi olsun, ama bu ev seceneklerini oldukca kisitlayacaktir.

kibrislilarin sevmedigi turkleri sen gorsen sen de sevmezsin. o yuzden endiselenmene gerek yok.

arkadaşlar, su kesilmesini yaşayanları merak ettim gerçekten - depo var, depo mu kesiliyor ne oluyor?

onun dışında, minik donut'un söylediklerinde haklılık payı var lakin cafe yahut restorant ortamı güzel oladabilir, olmayadabilir; yerine göre değişir. ha ama hoş olan yerler için gene araba gerekir daha çok yahut arayıp bulman gerekiyor. bir de, sadece kuzey kesimine mahkum kalacaksın sen başka vatandaşlığın yoksa, eh o da kısıtlıyor oldukça seni kıbrıslılar'ın aksine. bir de üniversite için gelen türkiyeliler'in müşteri olarak doldurduğu yerler görece kötü.

elektrik pahalı değildi bu arada o kadar da, söylerler ise kanma diye söyleyeyim dedim bunu da, ama çok geçmedi üzerinden, kktc'nin 40. kuruluş yıldönümünde %40 zam geldi elektriğe. artık pahalı hali ile oldukça.

onun dışında yukarıda üstünkörü bahsedilmiş ama sterlin konusu mevcut; her yerde geçerli o sterlin. maaşlar ve günlük şeyler tl üzerinden, geri kalan herşeyse sterlin üzerinden.

Berlin nokta net.

@aeroflot, berlin'in çevresinden bir yerlere gidebilir mi peki çok pahalı olmadan - trenle vesaire ile?

Prag yakin sayilir. Ama berlin zaten 4-5 gun rahat idare eder.

nereden baksan 15 gün var ve bu sürede yukarıdaki listede en çok günü hakeden şehir bence de berlin. ancak ona da 15 gün çok gibi geliyor.

ben olsam berlin'de 5-6 gün zaman ayırıp oradan budapeşte, viyana, prag üçlemesine ya da polonya'ya geçerdim. polonya gitmek istediğim bir ülke o yüzden şehirler ile ilgili yorum yapamıyorum. sadece fikir olarak sunuyorum. avrupada şehirler arasında tren yolları var ancak gidilecek zaman yaklaştıkça tren biletleri uçak biletlerinden bile pahalı olabiliyor. otobüs seferleri ise çok daha ucuza bulunuyor.

@760 gr öyle çok para olmayabilir ama elde. eldeki para sanırsam 1-2 milyar civarı gibi - güney kıbrıs'tan gidecek gidecek olan kişi de, eh berlin biletleri 550 lira falan; budapeşte de 329 tl civarı (larnaka'dan gidiş-dönüş elbette). belki daha da pahalanadabilir biletler gerçi ama şu anda görünenler bunlar. elde kalan para ile o kadar şehir şehir gezinemeyebilir gibi geldi; gezebilir mi ki bir iki şehir yoksa?

tren kuzey avrupa'da daha pahalı uçaktan, onu biliyorum ama orta avrupa için öyle varsaymazdım açıkcası.

3 gun budapeste, 3 gun prag, geri kalani berlin. Prag o listeye girecek!

romanya diyorum. 15 günde gayet ekonomik şekilde altı üstüne getirilir bükreş ve çevresinin gibi geliyor. bi kaç gün köstence yapar. sonra bulgaristana uzanabilir. konaklama masrafı da çok olmaz diğer seçeneklerle kıyaslandığında. gerçi konaklamayı nasıl çözecek ondan bahsetmemişsiniz.
ben romanyaya gitmedim. ondan gözüm ona kaymış, ağır basmış da olabilir. dipnot olarak ekleyeyim.

@iz hostel, ucuz hostel. =) bulgaristan da bir seçenek de, oradan kıbrıs'a dönmek pahalı olabilir gibi.

gidis donus ayni sehirden muhtemelen, o yuzden berlin en mantiklisi oluyor.

civar illeri gezmek icin sunlara bi goz atabilir;
germanwings
wizzair
ryanair
vueling

tamam işte, bükreş sofya arası ya da burgas arası otobüs tren bilet fiyatlarına vs bi baksın bakalım... gidiş dönüş yapabilir. sadece romanyada da kalabilir tabii mutlaka bulgaristana geçmesi de gerekmiyor. yakın diye dedim ben.

kesinlikle berlin. gitmişken trenle almanyayı gezer çok fazla hareket etmek istemiyorsa. atina'ya, budapeşte'ye falan gitse etrafında göreceği öyle muhteşem şehirler yok. berlin'de olduğu kadar yok en azından. polonya var bir kere dibinde, hollanda, çek cumhuriyeti var. yani öyle şehirler arası gezme isteği varsa benim önerim hiç olmadı güzel bir rota ile almanya+polonya turu olur.

kısacası o şehirler arasında uzun sürede sıkılmayacağı ve gerçekten görülmesi gereken en önemli şehir berlin bence.

spor yapmaya başla.

gece 23 gibi rahatlatıcı etkisi olan bitki çayları içebilirsiniz belki bir işe yarar.
az uyumaya alışmış bunyeniz. bir iki gün mümkün olduğunca az uyuyun, sürünseniz de erkenden kalkın. cok erken uyanıyorsanız gün içerisinde uyumayın.
vucudun yeni düzene alışması ortalama 1 hafta sürüyor diye biliyorum. biraz zorlanacaksınız yani.
kulkke nin dediği gibi spor yapın.

Aramaya inan

Zaten baktım önceki duyurulara ama çiftleştirmek veya kısırlaştırmak arasında kalan üstelik "3 yaşında" bir kedisi olan birinin duyurusuna rastlamadım, rastlarsanız yönlendirmenize mutlu olurum. 1 yaşında, 1.5 yaşında kedilerin kısırlaştırılması ile aynı şey değil bu tam olarak.

hayvana eziyet çektirmeyin bir an önce kısırlaştırın. her azdığında çiftleşmezse vücudunda kistler oluşuyor en kısa sürede kısırlaştırın

@sta
ameliyatta ölme ihtimali olduğunu okudum çok genç bir kedi değil. bu yaşta kedilerin kısırlaştırılması yaygın mıdır?

3 yaş öyle geç bir yaş değil. işinde iyi bir veterinere kısırlaştırın bir an önce daha da vakit geçmeden.

yavrulatmayı düşünüyorsan eğer, bunu ancak yavrulara bakabilecek isen yahut yavruları verecek tanıdığın, kesin bakacak olan insanlar var ise yap. hakeza kedin üç aşağı beş yukarı 10 yıl daha yaşayacak, her yıl iyimser bir sayı olarak 3 yavru denilse, tüm yavruları kısırlaştırsan bile 30 yavru demek bakman gereken.

yok onları da kısırlaştırmamayı seçeceksen zaten bakman pek olanaklı değil ortaya çıkacak sayılara.

bir de çiftleşmek istemeyen dişi kedi, erkeği pataklar.

kısırlaştır.

Kısırlaştırın.
Size bir video gönderdim mesaj ile. Lütfen izleyin.

kisirlastirin ne olur. hele ki disi kedi... cok tehlikeli sagligi icin.

kisaca ozet gececek olursam soyle ki, normal kediler senede 1/2 kez kizisirlar, lakin bizim hayatlarina bunca mudahalemiz sebebiyle bu cocuklar senede dort bes kez kizismaya basliyor yemek ve av rekabeti olmadigi icin, ve bu fazlaca salgilanan hormonlar kanser riskini ozellikle disilerde inanilmaz artiriyor.

guvendiginiz bir hekime yaptirin ameliyatini, merak etmeyin hicbir sey olmaz.

Yahudiler tekvücut değiller, tek ülkede de değiller - o açıdan Yahudisine göre değişir yanıt. ha ama, en büyük federasyonu Alman Yahudi örgütlerinin, Müslümanların yanında ve pediga'nın karşısında saf aldı.

alman yahudilerini sormuştum, evet. yani alman ırkçı tehdidi altında kalabilecek olanları.

eh, Alman Yahudileri de tek görüşte değil ama dediğim gibi en büyük federasyonu Alman Yahudi örgütlerinin, pediga'ya karşı çıktı. federasyonun daha doğrusu merkez komitenin bahsettiğim, resmi tanımlaması pediga için; "neo-nazilerin, aşırı sağcı partilerin ve en sonunda göçmen karşıtlıklarını ve ırkçılıklarını rahatça dökebileceklerini düşünen bir takım Alman vatandaşlarının karışımı" şeklinde.

pediga ancak kendi tanımlamasına göre anti-Semitist, homofobik yahut kadın karşıtı falan değil - içlerinde Alman Yahudileri de var ve bunu propaganda için de kullanıyorlar zaten. içinde müslüman olmayan göçmenler yahut yarı-göçmenler dahi var.

oranlarsan ama pediga taraftarı olmayanlar ve karşı olanlar, taraftar olanlardan daha fazla şu anda Alman Yahudisi nüfusu arasında.

bir gazete ek olarak verecekti sanırım

fransız kültüre bir sor.

şuraya bir ekmek kırıntısı bırakayım da cevapları takip ederim yarın. Cumhuriyet alınmasına alınır da "müslüman duyarlılığı" sebebiyle ağır sansürlü çıkar. O kapak yayınlanmaz mesela.

www.ebay.fr

fransada ne kadardan cikiyor bu bilmek lazim ama, ebay.co.uk'de falan 55 GBP'den satiliyor. agir rip off gibi

linki editledim, ebay.fr'dan 10 euro'ya almak mumkun. 5.20 euro da kargosu var, su an en uygunu o gibi

@düşünüyorun öyleyse vurun. Fransa'da €3 sayı başına.

bu en makulu o zaman, ebay'de 250++ bir cok ilan var, millet yakalayabildigine gecirecek

ben bu haftasonu gidiyorum, istiyorsanız size de alırım bir tane.

ebay'de pdf/ebook'lar disinda 50 euro'dan basliyor ilanlar. getirebilecek biri varsa ben de satin alabilirim.

Meyve şekerinden zarar gelmez benim bildiğim.

meyve niye sağlıksız birşey olsu yahu - fruktozun sağlıksız olması, belli miktarın üzerine çıkılınca ki o belli miktarın üzerine çıkman meyvenin kendisini yiyerek pek de kolay değil - oturup günde 6 tüm meyveyi geçmen gerekiyor. kalkıp konsantre meyve suyu yahut fruktoz şurubu olan birşey tüketirsen, sorunla o zaman karşılaşırsın hakeza onlar ile söylediğim sınırı aşman işten bile değil.

şeker yüzünden sağlıksız deniyorsa
kuru yemişler daha yoğun şekerli, dikkatini çekerim.

kuru meyvenin hacmi küçük, çerez gibi yemesi kolay olduğundan aynı meyvenin yaş haline göre daha fazla yeniyor. çok şekerli olmasının nedeni bu. yoksa meyve kurudukça içine görünmez yaratıklar tarafından şeker basılmıyor. herkes sanki meyve kuruyunca şekeri artar gibi bahseder bundan. niye artsın, nasıl artsın? kuruyunca şeker aynı kalırken meyvenin hacim ve ağırlığı azalıyor. hacmen ve ağırlık olarak yaşı ile aynı miktarı yersen çok şeker almış oluyorsun. aynı miktar yersen yaşından farkı olmaz.

suni yolla kurutulanları evet. sarartıcı falan kullanıyorlar.
gün kuruları için hayır.

evet bence de meyveler mis gibi ama artık ara öğünlerde falan meyve yemeyin şeker deposundan başka bir şey değil diyorlar pek çok duyuruda görebilirsiniz bunu.

kibritsuyu,
bence orada ekstradan bi şekerlenme olayı var kimyasal tepkimeye mi giriyo ne oluyor öyle bir şey. mesela kivi ve muzun bekledikçe daha şekerli olması gibi.

genelde meyvelerin kurusu, sulusundan daha şekerlidir çünkü

1) güneşte kurutulurken iyice olgunlaşıp şekerleniyorlar. (fırınlanıp kurutulanlar hariç)
2) bazılarına da kolay bozulmasın diye şeker ekleniyor. (nadiren de olsa)

Fruktoz vücut/ince bağırsak tarafından sindirilemeyen, sindirilemediği için direkt karaciğere gönderilen bir şeker türüdür. Karaciğer de fruktozla uğraşmayı sevmediği için, zira alkolünün benzer zararları fruktoz yüzünden de olmaktadır karaciğerde, fruktozu trigliserit'e dönüştürür; o da sizdeki vücut yağlarının oluşumuna, kötü kolesterole/ldl'ye, insülin direncine, damarlarda plak oluşumuna, kalp krizine, felce neden olur. Ayrıca, aşırı tüketimde gut hastalığına da neden olduğu bilinmektedir. Bir de sindirimi olmadığı için ishale gaz problemlerine de neden olur ama bu konuya girmiyorum. Bu saydıklarım sanayi tipi fruktoz için de böyledir meyve bazlı fruktoz için de. Buraya kadar olan kısmı "Meyve şekeri niye zararlı olsun yea" diyenler içindi.

Sizin sorunuza gelecek olursak; aşırı tüketmediğiniz, yani günde 5/10 taneyi geçmediğiniz sürece sorun yok. Aksi durumda yukarıda saydığım şeyler geçerli.

üzüm, kayısı gibi kurular değil de şimdi kuruyemişçilerde moda olan yok avokado, yok ananas yok papaya kurusu gibi şeyleri glikozla yıkadıklarını söylemişti kuruyemişçi. Onun dışında hakiki kuru meyvenin sağlıksız olma ihtimali pek umrumda olmaz.

Esas kuru meyvedeki şeker sağlıksız. Taze meyvenin şekeri iyi şeker. Normalde tatlı, şeker vb. tüketmeyip de bir tek meyvedeki doğal şekeri alınca bir zararı olmuyor. Tabi abartmamak lazım.

Edit: Benim abartmamaktan kastım 1-2 porsiyonu aşmamak. 1 elma, 1 muz, 1 greyfurt, küçük bir salkım üzüm gibi... 3-5 elma, 2 muz, 2 greyfurt, 1 kilo üzüm filan değil. :)

Her gün yeniyorsa 1 porsiyon ideal bence.

Ben yemiyorum çünkü ben de şekeri bıraktım ve kurumeyve yiyince canım daha fazla tatlı çekiyor, yedikçe yiyesim geliyor ve sonra gelsin çikolatalar, sütlaçlar..

abartmadığın sürece ye gitsin. Onu yeme bunu yeme, yiyecek birşey kalmıyor.

çeşitli vitamin-mineral içerikleri sebebiyle özellikle kuru eriği abartmadan dönem dönem tüketen birisi olarak fruktoz üzerine şu yazı da bir fikir verebilir diye düşünüyorum www.eufic.org

Meyvenin kuruması içindeki şekeri azaltmıyor, tam tersine gram başına aldığın miktarı arttırıyor bile. Lif oranı yüksek olanlardan az olmak kaydıyla yiyebilirsin ama abartma.

kızılay veya sıhhıye den örnek mah otobüslerine bineceksiniz, 301-302-304 numaralı otobüsler, sıhhıye dil tarih in önünde durak var, kızılay da iş bankasından aşağı doğru, zafer çarşısına ya gelmeden durak olması lazım.

hat numarası değişmiş olabilir sanırım, ego 454 dedi. kızılay güvenparktan geçen bir otobüs ve sami ulus çocuk hastanesi durağından geçiyor.

bahsedilen örnek otobüsleri çetin emeç üzerinden de geçiyor. yürüme mesafesindeysen bulvara, oradan da binebilirsin.

Sahiplenin yavru olmasi sart mi?

İki açıdan mecburen;
1-Sahibine alışan köpek sahip değiştirdiğinde sorun yaşar, yeni yuvasını benimseyemez
2-Eğitebilmem gerekir yaşı zamanı geçen köpek eğitilmez eğitilse bile zordur

www.petarkadas.com

belki coktan bakmissinizdir ancak oneri olsun (:

ayrica yavru istemeniz ne kadar hakkiniz olsa da tecruben soylemek istedim. daha onceki sahibinden ozellikle kotu muamele gormusse yeni sahibindeki sefkate actir. kaldi ki yavruyken egitilmesi kolay olsa da 2 yasina dek egitilebilir, 2den sonrasi biraz uzub surebilir ama yine egitilir. cogu sahiplendirilen hayvanin temel egitimleri oluyor zaten

6-7 yaşında barınaktan gelen köpeğim hala komut öğreniyordu. sizin tavrınızla ilgili. ayrıca bir kez terk edilmeyi yaşamış olduğu için yeni evine ve size daha bağlı olacaktır.her köpek eğitilebilir.
koşullarınızı en iyi siz değerlendirirsiniz ancak beagle bir av köpeği ve sadece bahçede olmak ona yeterli gelmeyecektir. iz süren cinsleri farklı kokular alabileceği yürüyüşlere çıkarmazsanız hafıza gelişimi zayıf olur.
köpek eğitimi hakında biraz daha okuma yapabilirsiniz.
bir de köpeğinizin yavrularından bahsediyorsunuz. (hamile bir köpeği sahiiplenmediğinizi varsayarak yazıyorum.) etrafta fazlaca sefil olan köpek varken neden çiftleştiriyorsunuz anlayamıyorum!

yavru beagle pek bulunulabilinecek birşey değil - ha ne olur, güvendiğiniz birisinden para ile yahut da adamakıllı yetiştiricisinden para ile satın alınabilinir. bir köpeğin hem safkan cins, hem yavru olup hem de parasız olması pek mümkün değil gibi.

genç bir beagle var. www.facebook.com

harbi mi? iyi ki dedin bi ara alıyım diyodum ben de. gavırlar herşeylere de bundan koyuyo ama ya, bize kötülerini kakalamış olmasınlar?

Ben seviyorum aslında o kadar lezzetsiz gelmiyor. Ama gavurlar daha çok pasta, tatlı vs gibi şeylerde kullandıklarından fazla tatlı bir meyve olmaması avantaj. Zaten tatlı olan bir şeyin içine çok tatlı bir meyve eklemek bayıcı bir yiyecek elde etmenize sebep oluyor. O yüzden pastacılık için ideal bir meyve. ucuz olsa keke üzüm yerine bundan koyup yapardım.

şeker oranı az olduğu için gevur illerindeki güzel götlü ablalar çok yerler bunlardan.

Ben çok severim, tadı da tatsız gelmez hiç. Belki sera falan mevsim dışı vs.dir.

Sağlıklı şeylerin tadı hep kötü...

bayılırım ben o merete ki; kötüsü denk gelmiştir belki yahut da alışkın değilsindir benzer tatları olan şeylere.

kurabiye, çörek tarzı yiyeceklerin içine atarsanız daha güzel olur bence. amerika'da da direkt olarak meyveyi tüketenler pek yok. bir de yoğurtla deneyebilirsiniz, güzel oluyor.

Aslında aşırı aromalı bir şey, Şilili olduğundan mı acaba? Bana Kuzey Avrupa tarafından getirmişlerdi. Hatta, bazı üzümler gibi hoş kokusu falan da vardı.

bütün şekerli ürünler, özellikle de kola.

Bazı fastfood ürünleri=mc donalds, burger, kfc... gibi
coca cola, fanta...
renkli şekerlemeler...

@minik donut canavari ben "yiyecek/içecek" olarak sınırlandırmak istedim, bunların dışında çok fazla şey söylenebilir elbette. Ama asıl merak ettiğim pastane-fırın-fast food mağaza zincirlerinin ürünlerinde bu tür uyarıların bulunması hakkındaki görüşleriniz.
EK: başlık düzeltildi.

kola(diyet-zero dahil),tavuk-et suyu tabletleri, hazır çorbalar, cipsler, meyve suları.

msg içeren ve fruktoz içeren (elmadan bahsetmiyorum burada elbette) herşey.

seker iceren butun urunlerde hangi sekerin kullanildigi (pancar sekeri, glikoz surubu vs gibi) kesinlikle belirtilmeli ve hatta yuzdeleri de belirtilmeli, fakat bu soylediginiz imkansiz birsey. bunu pazarlayan tekel olan sirket belli, silah ve ilac sanayinden hallice bir igrenclikle asla buna izin vermezler. bana sorsaniz ben ekrandaki icki sansurleme yerine fast food, zeytinyagi disinda butun yaglari, butun ama butun sekerli urunleri sansurlerdim. sansur salakca bir olay olsa da hic degilse bir gidim faydasi varsa dogru sey icin olurdu.
hah bir de gerzekcene tuketilen beyaz ekmek, ucuz et olsun diye tuketilen tavuk olamamis pilicler, butun butun bunlari insanlarin gozune gozune sokardim.
ama tabi anlayana insanlar bu ibareleri okur mu anlar mi bilemem?

abartısız tüm fabrikasyon gıda ürünleri.

Bütün raf ürünleri ama özellikle şeker ve tahıl içerenler.

zaten illegal örgütlerin destekçileri de gelip burada örgütleri savunacaklar ki yargılanıp ceza alabilsinler birisinin suç duyurusuna bakarak. duyurunun üye alımı kapalı, tek kullanımlık hesap da alınamıyor o yüzden, o açıdan hali ile, çok boş beklentiler içerisindesin.

onun haricinde, pkk işin ayrı bir kısmı da, herhangi bir silahlı sol örgüt, sokaktaki tanımadığı kişilere zarar vermek gibi bir meraka sahip değil. buna, fhkc'nin özel durumu haricinde intihar eylemlerini kullanan sanırım tek sol örgüt olan dhkp-c de dahil. silahlı siyasi mücadele yahut silahlı eylem ile, sokaktan geçen rastgele insanları öldürmek farklı şeyler ki bunu bilmek için silahlı eylemlere sempati duymana da gerek yok.

@kulkke verdiğin cevaba bakarsak o kadar da boş beklenti içerisinde değilmişim. facebookta, ekşi sözlükte, sokakta, mecliste herkes özgürce savunuyor bir sıkıntı yok da burada savununca mı sıkıntı oluyor? Bak mesela sen hala ucuz "aslında o iş öyle değil" ayaklarıyla savunmaya çalışıyorsun.

@mountaincat

> Bak mesela sen hala ucuz "aslında o iş öyle değil" ayaklarıyla savunmaya çalışıyorsun.

doğrudur, nesnel bilgi yazınca taraftar oluyorum kendiliğinden zaten. Hitler'in SSler'i de keyif olsun diye KPD taraftarlarını öldürmedi desem nasyonal sosyalizm sempatizanı olacaktım galiba senin açından yahut İsrail soykırım gerçekleştirmiyor desem İsrail'in savaş politikalarına taraftar olacaktım, falan - akıl, fikir...

> verdiğin cevaba bakarsak o kadar da boş beklenti içerisinde değilmişim. facebookta, ekşi sözlükte, sokakta, mecliste herkes özgürce savunuyor bir sıkıntı yok da burada savununca mı sıkıntı oluyor?

sen yaz madem bir yerlere doğrudan herhangi bir illegal örgütü savunan bir yazı, sonra da şikayet ettir kendini birisine. bak bakalım ne oluyormuş.

@advocatusdiaboli

> hmm... ''silahlı siyasi mücadele'' tebrikler, literatüre yeni bir kavram kazandırdınız.

ilginçmiş aslında - türkçesi gerçi silahlı politik mücadele de olabilir, düşününce daha doğru geldi terim o hali ile de, literatüre ben kazandırmadım, zaten vardı. o kadar uzaksan basit terim dağarcığına bile niye üzerine fikir belirtiyorsun kuzum?

> bir ''mücadele'' hem silahlı olup hem siyasi olamaz. bir örgüt çatısı altında siyasi kanat ve askeri kanattan söz edilebilir, ancak o örgüte ''siyasi örgüt'' denmez bana göre.

iyiymiş - hemen koşup akademiye git ve tarihteki tüm silahlı kanada sahip olan yahut doğrudan birleşik silahlı-siyasi kanadı içeren örgütlerin politik örgütler olmadıklarını söyle, dünya bu büyük yanlıştan kurtulsun minik kurt. "silahlı örgüt bence politik değildir"... çünkü peynir küfüdür?

> şartlar oluşursa bozulan düzeni tesis etmek için ya da düzeni kurmak için silah kullanılabilir, tıpkı milli mücadele döneminde olduğu gibi.

türk ulusal kurtuluş savaşı bozulan düzeni tesis etmek yahut düzeni kurmak için mi verildi yahu?

> ancak sebepsiz yere insanların arabalarını yakan, ...

sebeplerini sevmeyebilirsin, yöntemlerini de lakin anarşistinden milliyetçisine, monarşistinden komünistine kadar tüm silahlı örgütlerin sebepleri var eylemleri için.

> 21. yüzyılda hala silahla kazanım elde edebileceğini düşünüyorsa bir topluluk, gerizekalıdır.

bak buna iyi gülmedim değil. türkiye'de yanlış da demiyor, tüm dünyayı katıyor. dünyada kaç yerde devletler arası sıcak çatışma var, kaç yerde iç-savaş var, kaç yerde silahlı örgütler var hiç baktın mı? bir bak, sonra fikir belirtirsin 21. yüzyıl sevdalısı.

Valla sizde ya vicdan yok; ya da empati kurmayı becerebilecek kadar zeka yok. Biz size sinsice ve aşağılıkça yapılmış bir ölüm eyleminden bahsediyoruz, siz hala savunma psikolojisi içinde politikadan, devletten bahsediyorsunuz.

@advocatusdiaboli

> sondan başlayayım. dünyadaki silahlı çatışmaların hangisi ilgili soruna nihai çözüm getirdi?

nihai çözümden kastın ne? başka hiçbir sorunun çıkmaması mı? kimsenin başka hiçbir sorun çıkmayacak diye yola çıktığını sanmıyorum açıkcası. ama silahlı mücadele ne getirdi diye bakıyor isen, şu anda sahip olduğun ve dünyada insanların sahip oldukları hakların nerede ise tamamı - yahut çoğu durumda tamamı, ülkelerin çoğunun bağımsızlıkları, vesaire silah ve şiddet içeren mücadeleler sonucu sağlandı. savunup savunmamak kendi tercihin de, yani.

> eğer söz konusu örgüt bu listelere alınmışsa senin deyiminle ''politik örgüt'' olmuyor. bunlara terör örgütü deniyor.

yahu, cidden terimlerde bir sıkıntı var. meşru siyasi örgütlenme olmak ile illegal siyasi örgütlenme olmak yahut gayr-ı meşru siyasi örgütlenme olmak ya da öyle ilan edilmek ile siyasi bir örgütlenme olup olmamayı karıştırıyorsun. "terör örgütü" demek bir örgüte onu siyasi örgüt olmaktan çıkarmıyor yahut yasadışı ilan etmek de. yasadışı yahut gayr-ı meşru siyasi örgütlenme diye tanımlanıyorlar öyle diyenlerce örgütler - peynir küfü örgütlenmesi olmuyorlar.

> milli mücadelenin nihai amacı da yeni bir rejim kurmaktır ayrıca. bizzat başındaki adamın defalarca belirttiği basit bir gerçek.

ulusal kurtuluş mücadelesi ile kemalist türk devrimini karıştırıyorsun. ikisi birbirine geçmiş halde doğru ama birisi kurtuluş mücadelesi, diğeri ise siyasi devrim - saltanatın feshi ile yahut laikliğin tesisi ile italyanlar'ın yahut yunanlar'ın işgal ettikleri yerlerden atılması toptan ulusal kurtuluş mücadelesi mi yahu aynı kadro tarafından gerçekleştirildiği için?

> sebepsiz yere yakan derken sebebin meşru olmadığının kast edildiği açık orada. yoksa evrendeki her şeyin bir sebebi var :) otobüse molotof atıp birini yakarak katletmenin meşru bir gerekçesi yok.

sokaktan geçen sivili öldürmek yahut yakmak ile polis karakoluna saldırmak aynı şey mi? ikisine de karşı olabilirsin ve ikisini de gayr-ı meşru görebilirsin de, ikisi de aynı eylem değil takdir edersin ki.

ne bileyim şimdi kalkıp örneğin gidip sömürge hindistan'ında ingiliz karakolu basmakla
ırak'ta sunni camisine girip bomba atmayı bir tutuyor muyuz tamamen şiddet karşıtı olsak da? tutmuyoruz sanki.

şu 21. yüzyıl söylemi de hala ilginç geliyor - her yerde pür-saf demokrasi var, çok şiddeti dışlayan bir politik kültür ve günlük yaşam tüm dünyada hakim oluverdi 2000li tarihler başlayınca da bana mı haber vermediler?

@advocatusdiaboli

ilk paragraf için; her değişimden sonra kaos ortaya çıkabilir, değişim tam olarak olmayabilir, geri dönüş olabilir - Fransız devriminden sonra da imparatorluk kuruldu ama bu demek değil ki Fransız monarşisine karşı çiçekle gidilmeliydi.

> bir örgüt askeri olarak örgütlenmişse nasıl siyasi bir örgüt oluyor orayı anlayamadım ben. mesela ışid siyasi bir örgüt müdür?

elbette ki politik bir örgütlenme ışid. İslamcı bir ideolojisi var, halifeliği kurmak istiyor vesaire - bunu yapmak için silahlı yolu tercih etmesi onu silahlı bir örgüt de yapar, siyasi amacını, ideolojisini, politik görüşünü ortadan kaldırmaz ki.

> zaten bdp ve batasuna gibi örgütler de siyasi uzantı diye anlatılıyor hep.

legal siyasi kanat demeye çalışıyorlar aslında orada. yoksa zaten kendisi politik kanat olan birşeyin politik kanadının olması saçma değil mi örneğin? siyaset, legal siyaset demek değil ki illaki.

> bir örgüt askeri olarak örgütlenmişse nasıl siyasi bir örgüt oluyor orayı anlayamadım ben.

askeri olarak örgütlenenler var, askeri ve politik ayrı kanatları olanlar var, politik ve cephe kanatları olanları var, üç kanadı da olanlar var - ama yani, bu kanatların hepsi politik örgütlenmeye dair şeyler.

gene ikinci paragraf için; hangi yol doğrudur ayrı bir tartışma da, mevcut konjonktürde illa ki barışçıl yollar sonuç verir diye birşey yok. yani atıyorum, basit bir yürüyüşte bile yahut basit bir protestoda bile kolluk gelip ölesiye dövüyor, taciz ediyor, sakat bırakıyor yahut öldürüyorsa durum pek de barışçıl değil gibi - ukrayna örneği var bunun için. ne yapsa idiler, dağılıp beklesemiydiler boyunlarını büküp polis adam öldürürken ve tüm gücü ile saldırırken?

> uluslararası anlaşmalarla sınırları belirlenmiş, egemenliği bu topraklar üzerinde uluslararası hukuk tarafından tescillenmiş bir yerde karakola saldırmak da gayrımeşrudur.

oldukça tartışmalı aslen - sömürge hindistan da, sömürge cezayir de yahut fransız monarşisi de, iran şahlığı da böyle yerlerdi. şimdi kalkıp gayr-ı meşru mu diyeceğiz buraların karakollarına yapılmış olan saldırılara?

batasuna örneğini vermişsin; eta örneğin ne yapsa idi? ki eta'nın bir tarihten sonra gerçekleştirdiği eylemlerin de önemli bir kısmını desteklemem. ama eta silahlı olmayıp ne olacaktı? franco dönemi vardı en başında, sonra demokrasiye dönüş yapıldığı söylenilen dönemde bolca katliam, baskı ve yasaklarla dolu idi İspanya - eta'nın silahlı olmamak gibi bir yolu mu vardı? yahut Cezayir ne yapacaktı bağımsız olmak için - Fransa'ya kağıt uçak mı yollayacaktı birkaç tane?

orospu çocukları, hepsinin sülalesini sikeyim

saygılar

@advocatusdiaboli

gerçekten terimler üzerine bir sorun var. hayır, siyasi bir örgütlenmeye askeri de bir örgütlenme olduğu için siyasi değil demek, garip. onun da dışında, pkk parti kanadı örgütün - adı üzerinde, parti zaten.

eta gene ordu olarak örgütlenmiş bir yapı değil. eta'nın lojistik, askeri ve politik kanatları var asıl olarak - şu anda daha da çok altkanadı var gerçi. askeri kanat tüm örgütü oluşturmuyor yani.

hayır askeri ve politik birleşik kanattan da oluşabilir bir örgüt ama "değil" diye verdiğin örneklerin politik kanatları kendi içlerinde ayrı zaten. politik bir örgütlenmeyi, politik bir örgütlenme tanımından çıkartmak gerçekten algılayamadığım birşey hala. bencesi, sencesi mi var yahu bunun ve de? hizb ut-tahrir bence portakal sıkacağı diyebiliyor muyum ben bence diyip?

gene dünyadaki neredeyse tüm ayrılıkçı hareketler-ulusal bağımsızlık hareketleri silah kullanarak kazanımlara yahut bağımsız olmaya ulaştılar. demek değildir ki bu iyi yahut kötü - ama bunun yadsınacak bir tarafı yok takdir edersin ki. ama şu örgüt yanlış eylem yapıyor, şu örgütün yaptığı eylem biçimi onu başarıya ulaştırmaz, şu eylemler toptan yanlış ve saçmadır demek ayrı birşey, silahla kazanım mı olur demek apayrı.

bu bir yana, bahsettiğimiz tek örgüt pkk mi yahu? başlıkta sokakta tanımadığı rastgele insanları öldüren bir takım hayali iç mihraklar var.

bu kadar yazı arasında bunu okur musun bilmem ama işin aslı şu; sen gidip birine, bak bu senin ananı babanı öldürdü, senin halkını öldürdü diye gazlarsan o adamın kaybedecek birşeyi olmadığı için her şeyi yapar. sempatizan dediğin insanlar da bir avuç aptaldan fazlası değil. neymiş efendim köyümüzü yaktılar, insanları diri diri yaktılar bilmem ne. sahipsiz köpeklerden farkları olmadan önlerine geleni veya işaret edilen hedefi parçalamaya başlarlar.

müstehak bu ülkeye amk müstehak. bu kadar çok salağı başka ülkede toplayamazlardı zaten.

Bir ara guneydogu kokenliler ulkemde baski ve iskence goruyorum vs diyerek siyasi multeci olarak siginip bir sure sonra da vatandaslik aliyorlardi.

Kacak da gidebilirsiniz tabi ama yasam kaliteniz yerlerde surunur cunku duzgun bir iste calisamazsiniz, bulasikcilik vs yaparsiniz karninizi bile zor doyuracak maaslarla.

bunu benim bir arkadaşımın abisi yaptı. kaçak olarak bi gemiye bindi ve kanadaya gitti. 4 yıl kadar kaçak yaşayıp bi tane kanadalı ablayla evlendi izin alabilmek için. sonra boşandılar adamda türkiyede şu an ama toplam 9 sene orada bilfiil yaşadı.

benim iki tane arkadaşım var bunu yapan. birisi amerika birisi norveç'te yaşıyor. ikisi de sikerim ya ben ülkemi özledim deyip duruyorlar. zor tutuyorum kendilerini. mal mısınız siktirin gidin diyorum inanmıyorlar. ne garip yaratık bu insanoğlu.

dunyada bu kadar adaletsiz, fakir ulke, zulum yasayan insanlar var. kim sker turkleri. diyecegim o ki 80 darbesinde ortam cok karisikti yada 60larda avrupa kalkiniyordu o yuzden isciye, gocmene olumlu bakiyorlardi. ama bugun okul, is haricinde yuzbinlerce dolarin yoksa ben muhendisim vatandas olucam dersen muhtemelen babayi alirsin. zira dunyanin yarisindan fazlasi norvec, isvicre, kanada'ya kapak atmanin hayalini kuruyordur.

heh işte ne yapmak lazım. "selam danimarka ben geldim. beni vatandaşınız yapmak ister misiniz?" demek olmaz heralde. ancak belki yeni zelandaya bu şekil gitsen sana gel otur yeğenim diyordur. bu sinerjiyi yaratmak istiyorum ben.

ab için:
iş bul. 5 sene kesintisiz kal. vatandaşlığa başvur.
evlen. 3 sene kal. vatandaşlığa başvur.
master yap. iş bul kal. vatandaşlığa başvur.

ha kolay mı dersen hiç değil ama sonuçta var bu seçenekler.

(bu arada ufak bir düzeltme: yeni zelanda.)

çabuk doldu duyuru yetişemedim. biraz daha bilgi vereyim. kaçak olarak yaşamak istemiyorum. çok kolay bile olsa kaçak yaşamak, legal olsun istiyorum.

mühendislik yapmak istemiyorum amacım orada mühendislik yapmak değil. he öyle bir iş bulsam da hayır demem heralde. ne biliyim bar açayım kafe açayım orada. ya da orada birşeyin kursuna gideyim(mesela pilotluk) onu yapayım.

danimarka dersen avrupa dersen tabii ki zor. şirketin sizi oraya göndermesi değil ama çalışmak zorundasınız. işsiz adamı ne yapsınlar beslesinler mi? canada, avustralya gibi ülkeler kendi vatandaşlarına bile mezun olduktan sonra işsizlik maaşı veriyor. 2,3 ay sonra iş buluyorlar. diyorlar ki burda çalış. yok derse adamın maaşını kesiyorlar. biz iş bulduk kendi çalışmadı diyorlar. (bu bahsettiğim kendi vatandaşlarına) dolayısıyla istemezler boş beleş adamı. bu dediklerim gelişmiş ülkeler için geçerli.

kaçak olarak gitseniz gene zor çalışamayacaksınız. ya tuvalet temizlersiniz, ya bulaşık yıkarsınız falan. isterseniz böyle gidebilirsiniz. tabi concact nasıl bulunur bilmiyorum ama nette mutlaka vardır. sizi gemiyle avrupa'ya geçırecek.

amma bu kadar da zor olmayan ülkeler var; dediğin gibi uruguay, bazı latin amerika ülkeleri, kamboçya falan filan zaten görmüşsündür. bunlar çok kolay gibi duruyor gerçekten. pasaportunu çıkar. direkt git. kimse seni durdurmaz. oraya gidince de istediğini yapabileceğin kadar serbestlikler oluyor bildiğim kadarıyla.

not: kolay diyorum, pasaport çıkart git diyorum, buradakilerin çoğu gidemicek gene :) yani bu sorular sürekli sorulur. ne kadar kolay olsa bile giden pek olmaz :)

orda bişeyin kursuna gitmek doğru olmayabilir. zira herkes bizim gibi ülkesine mülteci doldurup onları dilenmeye mahkum edecek kadar harika bir dış politikaya sahip değil. gideceğin herhangi bir ülke düşünüyor ki bu adam bana geliyor yaşamak için. çok güzel. ama bana ne verecek?
senin uzmanlığını eline alıp orada selamınaleyküm ağalar ben şucuyum demen lazım başvuruda. yani sen gidiyosun okey ama onlarında işine gelmesi lazım bunun.

bu arada diyorum şunu yapayım bunu yapayım diye de param yok buları yapmaya. uçak biletini rahat alırım anca. refahı yüksek olsundan kastım biraz da bu. bankaya gidip ben buraya bunu açıp iş yapmayı planlıyorum buradan geçen insan sayısı şu ben tahmini bu kadar iş yaparım ama benim bunu yapmak için bu kadar paraya ihtiycım var diyince. allah versin siktir git ya da sen türksün çükümüzü ye tarzı cevaplar vermesin incelesin mantıksızsa siktiri çeksin.

eğer iş planlıyorsan banka hesabını masaya vurdum mu güm diye ses gelmeli, gelmiyorsa fakirsin seni istemezler. abi bi bak önce, sor bi neden demene bakmazlar, para var mı para? merak ettikleri bu.
kaç tane türk kafesi var biliyor musun? kafeden geçilmiyor.

kurs planlıyorsan sana soracakları soru: neden bizim ülkemizde? türkiye'de yok mu bunun eğitimi?

nasıl yapmışlar bilmiyorum açıkcası ama kuzey ülkeleri Türkiyeli dolu ağzına kadar - darbe döneminde gelenlerden yahut Kürtler'den bahsetmiyorum bunu söylerken, Danimarka ağzına kadar konyalı dolu örneğin - büyük şehirlerde her tarafta küçük Konyalar mevcut. Finlandiya niteliksiz AKP yahut Fethullah taraftarı Türkiyeli kaynıyor - ki hali ile siyasi göçmen statüsünden gelmemişlerdir. ha, daha da gelmeyin bence artık Kuzey Avrupa'ya gerçi, ne bileyim, Kanada'ya gidin, Yeni Zelanda'ya gidin, ABD'ye gitmeyi düşünün, vesaire.

Paran yoksa unut derim. Cidden elinde hicbir sey yokken seni neden vatandasi yapsin o ulke? Su sartlar altinda vize bile alamazsin bence

30 yaşını geçmemişseniz Avrupa gönüllü hizmeti ya da Work&Travel yapıp yurtdışı yaşamı deneyimleyebilirsiniz. İngiltere'de iş kurabilecek iş planınız varsa Ankara anlaşması olabilir. Kredi çekip Almanya'da tanıdık bulup dükkan vs ortak olabilirsiniz.

abi hep söylüyorum, türkiye gibi bir fırsatlar ülkesinde bile dikiş tutturamıyorsanız avrupa'da amerika'da sizi kim ne yapsın? anca dönerci olursun, dönerci kontenjanı da yıllar önceden doldu zaten. üniversite mezunu mühendisim diyorsun, ulan toplumun %80'inden daha eğitimlisin, bunu paraya çevirecek bir yol bulup rahatına bakacaksın zaten senin işin bu.

türkiye'de yüksek lisans yapmış adam ülkenin en eğitimli %1'ine giriyor. almanya'da yüksek lisans derecesine eşdeğer bir şeyin yoksai sadece bsc ile yürüyorsan adam yerine koymuyorlar büyük firmalar. buradan çıkartman gereken çok büyük dersler var.

tekrar tekrar söylüyorum bırası bir fırsatlar ülkesi. bunu kullanın.

amacım vurgun yapıp zengin olmak değil yurt dışında. amacım insan yerine konarak mutlu yaşamak ve çevremde mutlu insanların olması.

avrupa şart değil arkadaşlar açıkçası uruguay falan daha çekici geliyor. hiç gitmedim daha önce ama abi yarrak gibi orası gitme diyen varsa fikrim değişir.

@jjwa bar açıp, kafe açmak istiyorsan olur tabi. ama önce o parayı göstermen lazım. bakın param var ve bu parayla bar açıcam dersen o zaman alırlar. kursuna gidersen de olur. pilotluğa git mesela. ama türkiye'de bile pilotluk kursları bildiğim kadarıyla 30 bin falan. orada gidebilecek misin?

bankaya gidip bu kredinin başvurusuna vurabilirsin sanıyorum. telefon edip sorabilirsin mesela. hemen şimdi?! Türk vatandaşıyım ve bunu yapmak istiyorum de. Ama kredi verirler mi bilmem. Türkiye'de bile o kadar kolay verilmiyor ki? Yani bir bar açacak kadar. İşlek bir yerde olacak, nezih bir yerde olacak, dekorasyondur, yiyecek içecek yatırımıdır. ohoo en azından 100-150 bini gözden çıkarman gerekir. Bunu kredi çekeceksin? ekstradan kefil olayları vb.

uruguay kötü değil, deneyebilirsin en azından :) belki bizi de bilgilendirirsin.

UK 2010 yilinda ulkeye kalifiye eleman almayi birakti. Cok cok buyuk bilimsel bir calisma yurutmuyorsaniz, ya da sanatci olup, sanatinizi orda icra etmiyorsaniz. Oraya yerlesmeniz imkansiza yakin.

Avustralya'ya botla giderseniz (kacak olarak) size vatandaslik, kalacak yer ustune de 5000 AUD para veriyorlar her ay.

Onun disinda US'de $1.000.000.00 gibi bir parayi ekonomilerine kazandirirsaniz, size vatandaslik verebiliyorlar. Cocugunuz orda dogarsa, 18 yasina geldiginde size vatandaslik talep edebiliyor.

Avrupa'da Avusturya MBA ve phD'yi (hepsi birarada) yaptiginizda size vatandaslik veriyor. Bunun icin Almanca lazim

Takipteyim

Sikerler ya diyip çekip gitmek aklımdan çıkmıyor açıkçası

Böyle bi olayı arkadaşım yapmış zamanında kanada vatandaşı şuanda orada mutlu gelmiyor geri falan
nasıl yaptığını pek anlatmıyor biraz sıkıntılı durumlar varmış hatırlamak istemiyor bende sormuyorum

Master için burs falan bulsam direkt giderim yani

Az ERASMUS kovalamadım da yapmadılar!

Oha avustralya iyimiş 50 günde giderim herhalde ahah

şimdi kendi adıma cevaplayım o zaman ben direk sikerler diyip kendi başıma gitmek istiyordum. ha diyorsanız parasız olmaz. o zaman ailemden yardım almam daha ince eleyip sık dokuyarak düşünmem gerekecek.

Adeta beni tarif etmişsin. Tam olarak dediğin şekilde Hollanda'ya yerleştim geçen sene, daha vatandaşı olamadım tabii, 5 sene burada legal olarak kalman, daha sonra başvurup onaylanman gerekiyor.
Mühendislik yapmak istemiyorum demişsin, ama buraya mühendis olarak gelmen başka türlü gelmenden çok daha kolay. Bazı mühendislik alanlarında eleman açığı var, ve bu alanlarda Türkiye'den, Yunanistan'dan vs eleman almaya olumlu bakıyor şirketler. Yalnız cebinde hiç para olmadan gelirsen bırak bankadan kredi almayı, oturacak ev bile bulamazsın. Neden parayı alıp ülkesine kaçabilecek birine kredi versinler ki hiç bir teminatları olmadan? Parasız mümkünatı yok, turist vizesi bile vermiyorlar ki hesabında para gösteremeyene. 80 yaşındaki anneanneme vize vermek için benden maaş bordrosu istediler.

ne kadar para lazım diyorsun mesela gelmek için witcher? mühendis olarak gelme şansım varsa onu da yapabilirim yapmam demiyorum. baktım keyif almıyorum bir süre para biriktiririm istediğimi yapmak için yine yaparım. baktım keyifli geçiyor öyle devam ederim.

Hassiktir hauahauahah. Avustralyaya kacak girince avustralya vatandaslik mi veriyomus. Avustralya hakkinda duydugum en fantastik soylenti bu herhalde. Avustralya televizyonlarinda kacak gelmeye calismayin geminizi batiririz duye reklam donuyo aq. Reklamveren de hukumet dogal olarak.

Cok vasif istemeyen vizelere bakacaksin. Avustralya ve yeni zelandanin work and holiday vizeleri var 1 yillik. Hemen hemen ayni olanaklara ve sartlars sahipler. 15 bin tl haricindepek bir sey de istemiyorlar

Bi de 5000 dolar para. Oha aq. Sallanir ds bu kadar sallanmaz. Biz niye yasal olarak geldik enayi gibi o zaman. Dur ben bi cikayim botla tekrar gireyim.

Baldur bu benim uydurdugum bir sey degil. Bir ozzie arkadasin soyledigi, aksama link alip buraya koyarim. Orda pakilerle takila takila onlarin karaktersizligini almissin.

Karaktersizlik ne alaka cahil? Ozzie degil aussie. Pakilerle takildigimi nereden biliyorsun? pakilerin karaktersiz oldugunu nereden biliyorsun.

youtu.be
Bak bakalim botla gelenleri neler bekliyomus.

@düşünüyorum öyleyse vurun 'a ben de mesaj attım ama cevap vermedi. Bana da çok saçma geldi. Kaçak gelenlere vatandaşlık ve her ay 5000 dolar? :s yani yıllık asgari ücretler 30-35 bin civarı diye hatırlıyorum. bu da ortalama 3 bin lira yapar. Asgariden çok veriyorlar yani her ay :D şaşılacak iş. bedavaya yaşıyorsun çalışmadan etmeden :D kalacak yer de var. ohoo

Of Brit Slangden de anlamiyorsun, biz cahil oluyoruz. Bu kafayla yasamaya devam et sen orda. Vatandasligi alsan da asla bir avustralyali olamayacaksin. Kalibreni belli ettin zira. Pakileri benden iyi taniyamazsin, ingilizim, burda dolu var.

@jjwa kişiye göre değişebilir ama biz 2 kişi (ve 3 kedi) geldiğimiz için ev tutma, kedilerin masrafları falan derken bir 50bin lira harcadık sanırım. Buna burada 3 ay kadar iş aradığım bir dönem cepten yememiz de dahil. Muhtemelen tek başıma gelmiş olsam yakaşık 20 bin lira civarında olurdu harcamalarım. Mühendisler için çalışma şartları Türkiye gibi değil bu arada, haftada 40 saat çalışma, hafta sonu ya da akşam kimse iş yükemez, aramaz etmez. Daha rahat yani.

Bos beles saldirmayi birak da link ver. Kisisel olarak saldirma. Avustralyali olmak istedigimi nereden cikardin anlamiyorum ki. Nasil gerzek bi tartisma kulturun var senin. Bir de ingilizim diyom hahaha. Git once aussie nasil yazilir onu ogren. Pabucunub ingilizi. Burda da o kadar pakistanli yok. British slang yapmismis. Gerizekali seni. Linki ver linki. Kira yok ayda 5000 dolar oyle mi.

anca hakaret edersin boyle, kisisel saldirma deyip, gerizekali demek de muazzammis. tipik bir turksun =DDD sore loser seni. anadilimi de bir turk ogretecek bana ahdgahjsf git boyacilik yap sen orda anca, asdhfagshc

Ben sana bir sey demiyorum artik. Her sey ortada. Takdir duyuru halkinin.

Sen necisin peki ingilterede. Bak avustralyanin guzel yani ne biliyor musun. Boyaci olan adam doktor veya avukat gibi bir adam tarafindan kucumsenmiyo. Cunku meslek meslektir. Onlardan asagi kalir bir sekilde de para kazanmiyoe degil. Yani insanlari yaptiklari ise gore yargilamiyorlar. Ay su boyaci ay bu insaatci diye. Sen ingiliz olsan bile ucuncu kalite bi insan oldugun icin boyaciligi dalga gecilecek bir sey olarak gorup asgagssgga yaziyorsun. Bu turklukle veya ingilizlikle ilgili degil ergenlikle ilgili. Baba parasi yemeyi birakip hayatin gerceklerine alisinca ogrenirsin.

Baba parasi mi? Babam bir turk, hayatimi mahveden adam. Dis hekimliginde okuyorum. Baba parasi degil granny parasi yiyorum. sour much?

Ee bi boyacidan ustun mu olacaksin mesela dis hekimi olunca.

Yeni mezun muhendissen ve okulun avustralya tarafindan taninan okulsa 18 aylik vize alirsin. Hem de full time calisma izni ile. Cok iyi bir firsat bu mesela gemileri yaktiysan.

Kosta Rika'ya yerleş bak hem dünyanın en mutlu ülkesi, hem de yasadışı yaşamak çok kolay
edit: kaçak istemiyorumu görmemişim :) yasal nasıl geliniyor bilmiyorum ama bakın benim şu kadar gelirim var diye belli bir miktarın üstünde para gösterebiliyorsan oturma izni çok kolay verilebiliyor kosta rika için.

hali hazırda rehberli turlar bile var. google amcaya sorunca yanıt alırsın.

bir de, ikinci dünya savaşı avrupa'da sadece birkaç yerde yaşanmış bir savaş değil; koskoca coğrafya. rota hazırlayacak isen biraz daha daralt, aylarca gezinmek gibi bir niyetin ve imkanın yoksa tabi.

biliyorum o yuzden daha once gidilmis bir rota varsa bakmak istiyorum. nerede gece konaklanir nerede sadece bakilip diger yere gecilir falan. bulamazsam da oturup tek tek program yapacagim. normandiyada falan turlar var biliyorum. bakalim nasil oluyor

Tylhot iyi gelir ısıtır seni

Tylol fena halde uyutur/uyku getirir. Ortalıkta mal gibi dolanırsın. Bilinçsizce traflu öneriyorum

pseudoepinefrin al - sudafed iç daha kısacası. akıntıyı falan durdurur bir de kendine getirir. alışkanlık edinme elbette almayı sonrasında. =)

bir de kafein barındıran birşeyler iç eğer ki halsiz hissedersen orada - çok abartma elbette, hakeza kendin için olan eşiği aşarsan aksine etki gösterir meret. nescafede adamakıllı kafein yok bu arada, türk kahvesi yahut espresso, filtre kahve gibi şeyler içmen daha mantıklı o açıdan.

otrivine sık hemen, burnun hala akabilir ama en azından rahat nefes alırsın.

Cok sagolun. Tylol u eledim simdi eczaneye gidiyorum digerlerine bakicam. 1 kadeh alkol alsam ters bir tepki gosterir mi bu ilaclardan biri ?

işte bu doğal seçilimdir. çarls darvinülazim.

İnsan halinle hayvana empati yapmaya çalışırsan makineyi bozarsın

yavruda deformasyon farketmiştir, öldürmüştür.

ya bi gidin amk sağda solda belgesellerde duygunuz doğal secilimi bana satmayın sanki bana evrim biologusunuz amk

Arada bir fark var işte.insanı bir hayvan türü olarak kabullendirmişler sana şimdi de doğal olarak kendi türün olduğunu düşündüğün hayvana empati kurmaya çalışıyorsun amk.

abi suyun belli bir derecede kaynayacağını bilmek için kimyager olmak gerekmediği gibi, yanlış dönemde kızışmış hayvan için de doğal seçilime dair çıkarım yapmak için evrim biyologu olmaya gerek yok.

bu arada, deforme yavruları kendine enerji sağlamak için yedikleri de görülmüştür, vakidir vs.

@amatör bi daha öğren tür şube cins familya

Sana cvp verende kabahat amk

buz gibi doğal seçilim. ne diyem? tanrının yaratma sanatı mı diyem?

delikanlı gibi yasını diyiverin beyler cok merak ettim oo asi ergen tavırlar

neden parçaladı diyorum cevap doğal scilim vay amk aydınladım

kiruna'ya ucakla gidin. yollar o kadar problem olmaz ama uzun.

tren elbette. bozulan arabanın içinde donarak ölmek bir tatil programı olmamalı.

ama trenle istediğimiz yere gidemiyoruz

isvecte aylarca araba kullandim, guneyde sorun olmaz yollar hep acik. ama kuzeyde risk var. en iyisi ucakla kuzeye gitmek, tren nereye kadar gidiyor? Siz nereye gitmeye calisiyorsunuz?

tren fiyatları kuzeyde, türkiye'deki uçak fiyatları gibi düzenleniyor. önceden alınan bilet daha ucuz olur. bunun yanında uçak fiyatları bazen trenden oldukça ucuz olabiliyor - şu anda ne kadardır bilmiyorum ama uçağa atlayıp kiruna'ya gidin, oradan da ne yapacaksanız artık planlarsınız sanki.

votka, raki gibi seyleri sek icen varsa agir maldir yada ozentidir.

yeterli soğuklukta içilebilir aslında. ben çoğu zaman öyle yapıyorum, özetle damak tadı diyelim. olayın özü bu.

mal editi: damak tadı demiştim dimi.

damak tadı diyorsun da yanan genzin ne diyor bu konuda?

ben ona razı olup içerisine bir şey koymadan içiyorum. damak tadım için. yani bu benim için sorun olmuyorsa, olmuyordur. senin için sorunsa istediğin gibi içebilirsin.

neden insanlara yaptıkları için mal, gerzek, aptal gibi ithamlarda bulunuyorsunuz. kim sizin kafanıza silah dayıyor böyle içeceksiniz diye. istediğiniz gibi için, içene de karışmayın yahu size ne?

herkes nasil istiyorsa öyle icer, bununla ilgili bir kanun mu var?

her içkiden elitistlik yapılır, bira ve votkadan yapılmaz, yapan varsa da alkol almaya yeni başlamış özentinin tekidir. bazı votkalar sek içilemeyecek kadar kötü, bazıları ise sek içilebilir; bundan bahseden biri için elitist demek yersiz olur bence. ben de votka şat atmayı seviyorum mesela, öyle olduğunda sek atıyorum, genzimi yakmasını seviyorum. damak tadı da bahsedildiği gibi bir etmen.

votkayı değil ama rakıyı sek içiyorum. mal ya da özenti değilim. suyla içinde midem bulanıyor benim mesela. bi de rakı içiyormuşum gibi olmuyor. sevmiyorum yani. vıotka çok içmiyorum. sevmiyorum. ama onu da bi sek deneyeyim. belki o zaman severim.

Kaliteli guzel votkalarda sorun olmuyor sek icmek, zaten votkanin ana vatanlarinda da votka sek iciliyor. Eger ickiyle araniz iyi degilse votkayi visne suyu ile, viskiyi kola icebilirsiniz elbette ama o zaman ickinin tadi alinamadigi icin sadece sarhos olmak isteyen ozenti ergenlermis gibi geliyor bana oyle icenler.

bira ve votkanın da gayet "elitistliği" yapılabilir.

içki dediğin şey zaten sek içilir . adamlar votkayı icat ederken "abi portakal susuz içilmez bu meret" deselerdi direkt olarak portakal sulu olarak üretirlerdi.

ha gerçekten sek içilemeyecek kadar kötü votkalar var tabi, ama benim de tercihim votka, rakı, viski gibi içkileri sek içmek.

mal veya özentisin diyen adam gelsin çalıştığım barda ziyaret etsin beni, portakal suyuyla votka ikram edeyim (:

öyle her votkayı sek içemezsin ama uygun marka ve soğukluk sağlanırsa sek tüketilebilir. tamamen zevk meselesi. mallık, elitistlik değil.

Normalde bana votka içirmek için üzerine para vermen lazım. Kendim parasını ödeyerek votka içmem. Bir şeyle karıştırarak da içmem.

Ama iş nedeniyle Ukraynalı amcalar ile muhattap oluyorum. Sofraya oturuluyor, sek shot'lar birbirini izliyor; 1. arkadaşlığa, 3. kadınlara, 5. işe derken şişenin dibini görene kadar devam ediliyor. Mecburen eşlik ediyorum.

Yani iş başa düşünce içiliyor.

Ayrıca her votka sek içilmez diyoruz ama, 60 yaşında Ukraynalı amcalar bizim Binboğa votkaya bayılıyorlar.

Rakıyı da kendimi bildim bileli sek içerim. Damak tadıma laf edenin de kalbini kırarım.

nip/tuck izleyip aklına christian'ın her daim "absolute neat" deyişini hatırlayanların bir bildiği olabilir.

votkaya bayılırım. sek içmiyorum. ne kadar doğru bilmiyorum ama ruslar votkaya bir şey karıştırıldığında hakaret olarak algılıyorlarmış. sonuç olarak bırakın isteyen istediği gibi içsin.

Ukrayna'da öğle yemeği için restorana gittiğinizde daha yemeğe başlamadan önce önünüze tepsiyle rengarenk shot'lar geliyor. Getiren ablaya sorarsan "bunlar neli?" diye, seni "erkek adam sek içer" diye fırçalayabiliyor.

İçilebiliyor yani, artistlik veya elitistlik ile alakası yok. Votkayı sevmeyen birisi olarak söylüyorum.

vodkayı evde içeceksem shot yaparım ve sek içerim. her zaman. meyve suyu falan katıp içince "sevmiyorum" şekerli tatlarla uyduramıyorum. 2 bardak öyle içeceğime 5 6 shot yaparım daha iyi yani.
kendiliğinden aromalı olanlara da zaten ekstra bir şey katmaya gerek kalmıyor.

votka en sevdiğim içki ama shot dışında sek içmem. votka-fışna-redbull favorim. ayrıca votkaya laf edenler olmuş, te allaam.

bol buzla guzel oluyo aslinda

Bazuka, gilbeys, istanblue, otellerdeki votkalar ne varsa sek içerim. Bardak bardak shot yaparım. Şişeden içerim. İnsanların birasıyla tokuştururum. Sonrasında da bir adet "üstü şekerli jelibon" atarım ağzıma.
Çünkü votka alkole en yakın alkoldür. En kötü votka bile adı üstünde votkadır. %40a yakın alkol oranı vardır. Yazık etmeyelim buna.

burada sorsan alkoliğim ben abi diyen adamların yarısı aslında alkolün tadını sevmeyen adamlardır. yani öyle viski bardağını yarısına kadar şekerli kola ile doldurup "ben alkole bayılıyom abi" ayakları pek inandırıcı değil. o adam kola ile kafa olabilme ihtimalini sevmiştir en fazla. alkol bi kültür gerektirir, senelerce içki tüketen bi adamın viskiyi kola ile karıştırdığı pek görülmüş şey değildir. alkolle olan ilişkiniz arttıkça araya giren çeşitli malzemeler sizin için külfet, bir nevi keyfinizi kaçıran şeyler olmaktan öteye geçemiyorlar. bazı arkadaşlarda bu "iyi içici" arkadaşlardan duyduklarını, gördüklerini kendilerinin fikriymiş gibi satmaya bayılıyorlar. o yüzden bu votkayı sek içicen ağbi ayakları. evet iyi alkol sek içilir, fakat bu kültüre sahipseniz. bir de gidip de tekel voktkayı sek içmenin manası pek yok ya da rakı da yine iyi bir içki olmadığı için sek içimi pek yaygın değildir. yıllarca rakı içen adam bile onu sek içmeye pek tahammül edemez.

olayın özü; sek içemiyorsanız içmezsiniz, ne içen size bir şey diyebilir ne de siz içene bir şey diyebilirsiniz. ama bu, ne artistliği yapılacak bir şeydir, ne de "o ne abi yaa kolonya gibi içilir mi o" diye küçümsenebilecek bir şeydir. damak zevkleri çok sert farklılıklara ev sahipliği yapabilir çünkü.

bana kalirsa her icki sek icilmeli. ozenti falan degilim, bok gibi votkalari dahi sek, shot seklinde iciyorum. bana daha kolay geliyor. ickiyle bir seyi karistirinca midem bulaniyor. ha rakiyi suyla karistiriyorum o ayri. ama su baska bir sey sonucta.

içtiğin votkaya bağlı aslında. kaliteli bir votkaysa gayet de içilebilir. hatta çok da leziz olur. smirnof falan çok güzel mesela.

ayrıca birçok yol yordam var. mesela limon dilimlerini pudra şekerine batırıp ağzına limonu atıp emeceksin. pudra şekeri ve limon agzundayken sek votkayı shot yapacaksın. miss gibi olur öneririm.

veya tercihen yeşil elmanın içini kaşıkla bıçakla vs bardak gibi oyup içine votkayı doldur. buzluğa atıp biraz beklettikten sonra çıkartıp yine sek olarak iç. üstüne elmayı da ye. müthiş olur.

ama gidip büfeden tekel vodka alıp su bardağına koyup sek içmeye kalkarsan keyif vermez tabii.

yani tartışmayı gördüm, karışmadan durumadım.
istanblue vs. gibi bir "şey" (votka değil) sek içilmez zaten, bana kalırsa bir şey karıştırılıp da içilmez.
sek içilebilen votkalar genelde rusya taraflarında yetişenler, öyle absolut, smirnoff falan da değil, gerçi smirnoff bir nebze.
sek içerken genelde buzdolabında soğumuş oluyor votka, shot atmıyorum, gayet büyükçe kadehte yudumlayarak içiyorum, tadını da gayet seviyorum. ama ben genelde evde yalnız içiyorum zaten, barda falan pek uygun olmayabilir.
damak tadı konusunda hakaret etmek de bambaşka bir şey. bana da leş gibi anason kokan, şekerli, yapış yapış içkiler güzel gelmiyor mesela, napayım.

tamamen özentilik. shot sek gitsin tamam da votka, viski değil ki sek içmek zorunda ol. istediğin gibi iç. istersen şalgama kat zevk senin.

yahu, adamakıllı vodka sek içilebilinir birşey zaten - gidip kötü vodka alıp sonra tadı kötü diyorlar çoğunlukla.

bir de, oturup vodka içilecek ise, tek başına içilmez o meret nasıl rakı tek içilmiyor ise. yanında birşeyler yenilir ki o birşeylere de zakuski denilir.

kokteyl içmek kötü birşey değil ve de elbette. ama bir "içkiyi" içmek ile o içkiyi de barındırıyor olan bir kokteyli içmek farklı eylemler. zevkinize kalmış elbette ki ama yani, tekila içmek ayrı birşey, margarita içmek ayrı birşey her ne kadar "tekila sek içilir" diye bir zorunluluk olmasa da.

misal.
".... gibi."

"Ele almak"

ÖRnek olarak, örnek vermek gerekirse.

Bir bakıma...
Neticede .... gibi..
.... gibi...
Çoğu zaman ... gibi...
.... örneklendirilebilir.
Her zaman ... .. .. . olduğu gibi.

farzı misal

bunu x gibi düşünebiliriz.

x, y, z gibi örneklerde de görülebileceği üzere.

misalen

"farzı misal" doğru değil sanırım, "farzı mahal", ya da "misal" şeklinde olması daha doğru.
ama her durumda biraz eski kalabilir, yukarıda söylenmiş, "örnek olarak, örnek vermek gerekirse" ifadeleri daha iyi bence.

gaz

gerçekçi kısmı için düz mantıkla şunu söyleyeyim, 1 litre suyu çaydanlığa koyup ısıtırsan uzun sürer. aynı miktarda suyu ketılda kısa sürede kaynatırsın. zaman kazandıran şeyler para kaybettirir. capito?

tam hesaplamasına wattlar birim değerleri falan giriyor. detaya girmeye gerek yok. gaz daha ucuz

gaz.

elektrik en pahalı şey şu an.

doğal gazla yapacağın ısıtma sisteminin verimliliğine de bağlı. standart kombi ile yoğuşmalı kombi farklı verimlilikle çalışır.

elektrik ise çok verimli olarak ısıtıyor hali hazırda zaten.

yapacağın şey, kullandığın kombinin verimliliğini bul, ona göre ortalama hesap çıkart, elektirkli ısıtıcının verimliliğini bul, sonra değerleri gir, fiyatlarına bak yaşadığın yerdeki ve oranla.

google diye birşey var inanır mısın, yanıt veriyor bunlara.

gaz

mesela niye kombiler elektrikle değil de doğalgaz'la çalışıyor?

elektriği üretmek için, doğalgaz kullanıldığına göre elektrik daha pahalıdır gibi düz bir mantık kurulabilir mi bilmiyorum. kurdum.

gogalgaz daha ucuz tabiki yazın 10tl fatura gelıyor sonucta

madem öyle evde doğalgaz'dan elektrik üretsek karlı çıkar mıyız?

nerdeyse aynıdır; hesaplamak için labaratuvar ortamı şart. bunun iki nedeni var.

1- elektrik daha pahalıdır çünkü elektriğin büyük kısmı doğalgaz yakılarak elde ediliyor bu dönüşüm haliyle verim kaybına yol açıyor.

2- doğal gaz ucuz olmasına rağmen çaydanlığın altından gelen ısının tamamı suyu ısıtmaya değil havaya da gidiyor. eğer kombiden gelen sıcaklıkla ısınacaksa gaz biraz öne geçebilir gerçi yine zor, boru içinde kalan soğuk sıyı ısıtacak falan filan. ama elektriğin tamamı sadece suya ısı olarak gidiyor.

kısacası bence elektrik daha ucuza gelir.

elektrikle ısıtma soğutma toplarına girmek çok pahalıdır, fırın, ütü falan efsane elektrik tüketir. ki elektrik daha ucuz olsa idi, insanlar elektrikli termosifon kullanırdı.

ırkçılık Avrupa'da hep sorundu zaten. Ancak ülkemizden farklı olarak oralarda ırkçılık normalleşmemiş durumda.

O abartılan insan hakları temsilcilerinin tamamı yalan dolan. Mesela çadın kontrolden çıkınca fransa ekonomisinin büyük bir darbe yiyeceği hatta önemli öüde etkileneceği yaşam koşullarının vb örneklerle çoğaltmak mümkün.

Türkiye'ye göre daha az ırkçı Avrupa genel olarak, ondan sonra sövmeye devam edersiniz gene duyuru altında.

almanyada 5 haftadır gösteri yapılan malum şehirde 3 sene yaşadım ben. 10 kilometreden belli yabancı olduğum.
evet, ırkçılar var. evet, bazen o adamlarla/kadınlarla karşılaştığımız da oldu salıdrıya uğrayan yabancılara ait yerler de oldu. hele eskilerde baya faşist var. yoktur denemez.
ancak bu hiç de "normal" değil. genç kuşak yabancılara karşı bir ayrımcılık hisseder etmez olaya doğrudan müdahele ediyor bu o kadar önemli ki...bize gerekirse evlerimize kadar eşlik eden, yol yordam gösteren, moral veren bi dolu insan da oldu. en önemlisi pis yabancılar , sizi avrupaya aldığımıza şükredin haddinizi bilin, avrupalılığımdan lütfen yapıyorum bunları gibi değil tüm samimiyetleriyle, içtenlikle hümanist insanlardı bunlar. insanlar el ele tutuşup mahalleleri, insanları korudular yeri geldi..tüm bunlar cep telefonu mesajlarıyla yürüyen eylemlerdi. tabi, yahudileri yakmış bir neslin torunları olarak duyarlılar, geçmişin tekrarlanmamasında çok çaba gösteriyorlar.
türkiyede de çok değerli insanlar elbette var ve herkes faşist değil ama insanlar böyle durumlarda "başlarına dert" almak istemiyor, kimse müdahele etme zahmetine girmiyor, hele toplu eylem (gezi hariç) zaten mesele. bizde hem daha azınlıktalar hem bu "kültür" yok...

bikaç şey daha ekleyeyim
afrika kökenlilerin ve arapların çoğunu ben bile sevmiyorum :/ yalan değil adamlar gittikleri her yerde belalar...uyuşturucu, çalışmadan geçinme, kadınlara şiddet, şirretler, sorunlar. hatta artık türklerin ev sahibi olduğu ülkelerde diğer yabancılara karşı türkler bile ayrımcılık yapıyor. :) biz her türlü milliyetçiyiz bence.
buna karşın isveçte ben somalilere karşı hiç negatif birşey hissetmemiştim...hatta bana çok yardımcı olmuştu somalili bir aile. çok iyi de ingilizce biliyorlardı. belki benim örneklemim çok dardır bilemiyorum.
thai'ler konusuna katılıyorum...onlara çok saygı duyuyorlar ister göçmen olsun ister olmasın. çok medeni ve çalışkanlar hiç onları sevmeyeni, gitsinler filan diyeni görmedim.
son olarak, hakikaten samimiyetle her insanı sevmek, değer vermek baya zor bir iş ben yapamıyorum mesela. O kadar da hümanist değilim...Adamların göçmenliği zorlaştıran politikalar geliştirmesini de haksız bulmam benim isveç gibi memleketim olsa ben de sen gelme lan ayı derim kimse kusura kalmasın..ama tabi yakıp öldürsünler dediğim yok herhalde anlaşılmıştır.

avrupada, azınlıklar istediğini yapabilir hale gelip o ülkenin gerçek vatandaşlarının haklarını da gaspetmeye başladığından beri "sikerim sizin sosyal devletinizi" demeye başladı ve kendi ülkesini siken insanlara karşı haklı bir cephe aldı.

medreselerin (a.k.a. kuran kursu) kapatılmasını ve devlet onaylı dini eğitim almayı büyük kafirlik gören insanlar var. bunlar diğer meselelerde de kemalist rejimle uyuşamayınca evet bir mağduriyet doğuyor onların açısından. din sorunun temeli oluyor.
siyasal islamın belli başlı temsilcileri (bunlar kendi aralarında anlaşıyor ya da anlaşamıyor olabilir, birlik değiller yani her konuda) bu konuda bir tavır sahibi ve toplumda böyle bir görüşün yayılmasını onlar sağlıyor.
doğrudur yanlıştır demiyorum. o tabanın dinamiğini alatmaya çalışıyorum.

bu ülkede toplumun hemen hemen her kesimine belirli dönemlerde mağduriyet yaşatıldı. en az mağdur edilen kemalistlerdi, ergenekon balyoz derken onlar da nasibini aldı. hak yemek, aykıyırı ezmek bu devletin genetiklerinde var, sadece cumhuriyet dönemini de kast etmiyorum.

dindar kesim de elbette mağdur edildi. ha, akp kanadının sürekli zırlayarak anlattığı kadar mı, bence değil. ama ajite edecek, son derece uygun, toplum nezdinde hassas konuma sahip ve temelleri de yalana dayanmayan böylesi bi konu bulduktan sonra oradan nemalanmasını garipsemiyorum, siyasetin doğası bu.

üstte örneğini gördüğün malların cevaplarına bakarak boyutlarını anlayabilirsin. iskender pala-iki darbe arasında okuyabilirsin konuyla ilgili.

comptrol'e katılıyorum. kafa yapıları hep bu. aynı sebepten metro kapıları açılır açılmaz da oturabilmek için inenleri beklemeden milleti yara yara geçenler de genelde türbanlı bacılarımızdır.

gerçekliği şu yalnızca, Sunni İslamcı kesim devlet tarafından belirlenen çerçevenin dışına çıkarılmadı cumhuriyetin ilk yıllarında - neden, hakeza yeni yönetim şekli inşa edilirken, diğeri yıkılıyordu. cumhuriyetin ilk yıllarında, modernleşme adımları ile çelişen yahut ulus inşası ile çelişen herşey çerçevenin dışında idi.

sonrasında ise o çerçeve oldukça gevşetildi git gide, bolca serbesti sağlandı o geniş çerçevenin içerisinde durduklarınca da. ha serbesti sadece orada da kalmadı, şiddet serbestisine ve desteğine varıncaya kadar da her türlü olanak önlerine serildi işbu yığınların. başkalarını da bolca ezdi gene İslamcı kesim, devlet desteği yahut devletin serbestisi olarak da en uç şeyleri bile yaptı kendisinden olmayanlara da.

sıralamaya girişeceksek de, İslamcı kesim sonda gelir. emin ol, ilkokulda hocasının taktığı öğrenci ile yarışacak durumdalar üç aşağı beş yukarı.

maydanoz. neden samimiyetine inanamıyorum?
haa şeyden olmasın.. birincisi şu sıra nurcu değilsen ve sağcıysan nurcuya giydirmek serbest.
ikincisi de şu meşum 28 şubat zamanı ve öncesi ve sonrasında her daim yani, sizin cenahın, misal tesettürsüz müslümangillerden olan anneme bakış açınıza yakından şahidim.
çok dolusunuz da, abartmayın. cevap botu demiş. size zamanında kuran okutmadılarsa benim güzel babama da sendikalaşma için imza topladığından falakayı layık görmüşler. bu siktimin devleti böyle. zırlaşmayın. artık sizin. gönlünüzce özgürleştirin :P

şu andaki dallamaları ve siyasette kullanılmasını geçersek; geçmişte gerçekten de inançlı insanlar hor görülür açıkca olmasa da 2. sınıf insan muamelesi yapılırdı. gerçekten devlet daireleri bazında başörtüsü inanılmaz bir tabu idi.hemen hepsi bir irtica tehdidi olarak algılanırdı. ve esasen de öylelerdi ki günümüzde görüyoruz. ben bu devletin afedersiniz kafasını sikey,m. kürt açılımı direkt terörden önce adam akıllı yapılsaydı türban kademeli olarak serbestleşse idi bu günleri görmezdik. ha ne olurdu demirel falan başta olurdu. yine cahil cühela takımının dilinden konuşanlar iktidar olur ilerleme gelişme anlamında bir gram bile farklılık olmazdı.

İslamcılarda mağdur olduysa kürtler veya sosyalistler ne yapsın? :) Benim ailem gayette muhafazakar olmalarına rağmen, devlette iş buldular. Ticaretle uğraştılar. Çocuklarını okuttular. Öyle abartıldığı kadar olduğunu sanmıyorum.

ben ateist biri olarak hayatım boyunca başörtülülere yapılanın korkunç bi şey olduğunu söyleyeceğim. ama bahsettikleri kadar mağduriyet yaşadılar mı emin değilim. cumhuriyetin ilk dönemlerinde baskı gördüklerini de düşünüyorum.

keşke kendileri de biraz olsun ateistlere, alevilere, eşcinsellere yaptıkları zulümleri kabul edip adım atsalar.

islami kesimin mağduriyetleri eyfel kulesi kadar, ssangyong actyon kadar, cemil ipekçi'nin bıyıkları kadar gerçek. bu gerçekliklerden bihaber olmamızın sebebi ise resmi ideolojinin bizi gerçeklerle değil kendi yalanlarıyla yetiştirmesidir. hitler'e brifing verecek kadar faşist olup da yıldırım hızıyla hümanizme evrilmesi bir güneydoğuda askerliğe bakan ne cengaverler tanıyorum. bu adamların değişimi sihirli değnekle olmadı, bölge insanıyla bir kaç hafta geçirmesi ve gerçekleri gerçek ağızlardan dinlemesiyle oldu. neyse konu çok dağılıyor, sadede gelelim.

arşivlerde ufak tefek araştırmalar yapan bir insanın okuldaki türkiye tarihiyle gerçek türkiye tarihi arasında milyonlarca ışıkyılı fark olduğunu anlamaması için öküz olması gerekir(yanlış anlamayın lütfen, burada spesifik birine hitap sözkonusu değil). esas olarak kurucu felsefenin "arap oğlunun yavelerini (saçmalıklarını) türk oğullarına öğretmek için kur’ân’ı türkçeye çevirttireceğim" şeklinde cümleler miras bırakması bile pek çok şeyi açıklar ama yine de yazayım.
hakaretyokhakikatvar.wordpress.com

dindarların mağduriyeti arasında ilk akla gelen ezanın türkçeleştirilmesidir. laiklik hassasiyeti olan kesim için bu bir mağduriyet değil bir "upgrade"dir, bilakis iyiliktir. ama dindarlara sorarsan doğrudan kendilerini ilgilendiren bir meselede kendilerine söz hakkı tanınmadan işin "yaptım oldu"ya getirilmesidir, bana sorarsan "kaz bilmez, ben bilirim" diyerek kazın kolunu-bacağını kesip "şimdi kuşa benzedin" demektir vs.

ikinci husus haccın yasak olması durumu. şaka gibi ama gerçek. bir dönem bu ülkede hacca gitmek yasaktı. üzerine çok konuşmak istemiyorum.
belgelerlegercektarih.com

üçüncü husus alfabe meselesi. bugün her ne kadar olay ulusalcılığa dökülmüş olsa da zamanında anadolunun dört bir tarafından gelerek milli mücadeleye katılan grupların en temel hassasiyeti milliyet değil din idi, cihat anlayışı idi. hatta bu konuda fransız birliklerinden ayrılıp türk tarafına geçen tunuslu, cezayirli hatta moritanyalı gruplar vardı.
dolayısıyla bu "cihat" anlayışıyla gelen insanların eski alfabeden vazgeçmesi söz konusu olamazdı. ancak alfabe meselesi de ezan meselesinden pek farklı gelişmedi. üstelik bu oldu-bitti icra edilirken "arap alfabesi okuma yazmaya engel oluyor yæ" masalları sıralandı;
www.ekrembugraekinci.com

bir diğeri kılık-kıyafet olayı. bu olay sadece "şapkanın getirilmesi :)" kadar masum ve romantik bir süreç değildir. dahilinde isyanlar, katliamlar bulundurur. en meşhurlarından biri rize'nin bombalanması hadisesidir. hoş bu tarz hadiseler de resmi tarih savunucularına göre "efsane"dir ama kaynaklar öyle demez.
belgelerletarih.com
4.bp.blogspot.com
belgelerlegercektarih.files.wordpress.com

liste böyle uzayıp gidiyor ama hepsini yazmaya gerek görmedim. bu kadarının sorunuza cevap olması için yeterli olacağı kanısındayım. gerçi bu mağduriyeti anlayabilmek için öyle çook eskilere gitmeye gerek yok. yakın zamanlarda bile namaz kılmak suç olarak lanse ediliyor, kimi çocuklar milli eğitimin çiğnenmedik kuralını bırakmamalarına rağmen tepki görmezken namaz kılma "haşarılığı" yapanlar terörist gibi gösteriliyordu;
www.youtube.com

bir de altı çizilmesi gereken çok önemli bir nokta da şu ki odaklanmamız gereken cümle "müslümanlar mağdur oldu"dan ziyade "mağdur olmayan kalmadı" cümlesidir. çünkü sünni-dindar kesim özelinden ziyade aleviler katledilmiş;
www.cnnturk.com
galeri2.uludagsozluk.com
t2.gstatic.com

kürtler ve kürtçe "temizlenmeye" çalışılmış;
www.zerkaya.com
(bkz: atatürk döneminde kürtçe konuşmanın yasak olması)

sosyalistler işkence deneylerinden geçirilmiş;
www.sosyalistzemin.com

ermeniler hakkında "bişeyler bişeyler" söylenmiş;
(bkz: ermenilerin bu feyizli ülkede hiçbir hakkı yoktur)

azınlıkların mallarına el koyulmuş;
www.demokrathaber.net

ve daha nice baskılar, hukuksuzluklar vuku bulmuştur. neredeyse mağdur olmayan kesim kalmamıştır. bence önemli olan geçmişteki baskıların ne kadar gerekli-gereksiz, orantılı-orantısız olduğunu irdeleyip durma yoluyla konudan uzaklaştıkça uzaklaşmak, meseleyi demagojiye kurban etmek değil; bu tarz hukuksuzlukların son bulması için çözümler üretecek cesareti ortaya koyabilmektir.

selametle.

islami kesim rahatça insan kesip öldüremediği için çok mağdur. ne zaman ki rahatça sübyancılık yaparlar, adam öldürürler, kadına hayvandan daha az değer verirler işte o zaman gönülleri rahatlar ve mağduriyetleri biter.

dindarlar mağdur falan edilmediler(suçladıkları kesime göre söylüyorum bunu). eğer oldularsa da kendilerini mağdur ettiler. din tüccarları ile gerçek dindarları ayırt edemeyen, etmek istemeyen kendileri idi. sadece masum din duygularına sahip olmak haklı olmaya yetmiyor. hıı, bu katı kemalistleri de savunmak anlamına gelmiyor, onlar da sözde atatürkçülük yapıyor. din tüccarı olmakla kemalist tüccar olmak arasında fark yok.

din tüccarlarının peşine takılan dindarlar mağdur ise sebebi kendileri veya peşlerine takıldıkları tüccarlar, kemalist tüccarlar veya solcular değil. ancak kendileri bu mağduriyetlerini bunlara yüklüyorlar, çünkü din tüccarı iyi pazarlama yapıyor. olmayan bir sol kesime suçu yüklemek garip. bunu deyince de sol kesim devlet içine sızmış, temizlenemedi bi türlü diyor.

neyse. türk toplumu laikliği ve önemini kavrayamamış bir toplum. laikliği dinsizleştirmek olarak anlamak, laikliği savunanları düşman olmak ya aptallara ya da kindarlara mahsustur. neden aptallık? çünkü laiklik lafını duyunca karşı tarafı elit sanmak, zengin sanmak anca aptallık olabilir.

www.cumhuriyet.com.tr

ilk okulda başörtülü velilerin istiklal marşı sırasında okul dışına çıkarıldığını hatırlıyorum. saçma ve üzücüydü.

Yaşandı tabii ki. Sadece TSK değil, devletin tüm kademelerinde yaşandığı dönemler oldu. Başörtüsü meselesi zaten yumuşak karın. Tayyip bunları sömürüyor diye olanları yok sayamayız.

"İbadetlerini yapamayacak, çocuklarına dinlerini öğretemeyecek duruma gelen bir zümre oldu mu gerçekten?"

evet oldu. herkes islami bilgiyi evinde öğretmiyordu çocuklarına, kurslara falan yolluyorlardı. onlar yasaktı. dindar insanlar bir bahaneyle gece evleri basılıp götürülüyordu (erkekler). toplumda, şu beyaz türk denilen ya da kendini beyazlaştırmaya çalışan onlara özenen kesimlerce aşağılanıyorlardı. şimdi en lüks mekanlarda bu kişilerin çocuklarını, kızlarını moda kıyafetleri içerisinde bir şeyler içerken ya da en iyi markadalardan alışveriş yaparken görebilirsin fakat bu eskiler için geçerli değildi. bir akmerkez'e gittiklerinde insanlar eskimo görmüşçesine bakıp duruyorlardı, saygı göstermiyorlardı. kapalı kadınlar üniversitelerde eğitim alamıyorlardı, üniversite alanına bile kapıdan giremiyorlardı. gerici, yobaz olarak adlandırılıyorlardı.

tayyip'i zerre kadar sevmesem de şu an bu insanların güce sahip olmasına seviniyorum. onların da büyük kesimi malla parayla bozdular kafalarını, çocukları da islami simge olmaktan öteye gidemedi ama şu an aşağılanmadıkları, hor görülmedikleri için gururluyum. bunca madur edebiyatı da annelerinden babalarından geliyor.

marx der ki, ideoloji yanlış bilinçtir (false consciousness, böyle çevriliyor mu emin değilim terimsel olarak gerçi) ve gerçeklikten kopukluktur - althusser ise, ideolojiyi gerçeklikten kopukluk olarak değil, gerçekliğin kavranış biçimi (edit: doğru bir kavranış değil elbette, yanlış kavranan bir kavranış biçimi) olarak ele alır, ideoloji ona göre bir toplumsal bir düzeydir.

ikisi de orospu çocuuu, dinsiz kitapsız adamlar be kardeşim.

Marks'ta 'ideoloji'nin yanlış bilinç yerine kullanıldığı doğru ancak tümüyle doğru değil. Althusser'le Marks'ı ayıran temelde, Marks'ın bilinçli insan etkinliğine daha fazla önem atfederken, Althusser'in 'yapılara' yönelmesi. Bu da öznenin alanını daraltan bir etmen.

tavuk ciğer ve sakatat vs alın, haşlayıp verin. Paranız varsa dana ciğer de olur tabii. Çiğ vermeyin.

üsküdardaki kedilere hamsi attığımda spartalı savaşçılar gibi girişmişlerdi.Çiğ değillerdi ama.

peynir severler ciğer severler. mümkünse biraz pişir ver daha çok severler bence.

@sadakatsiz neden vermeyim ?

kedisine göre değişir. benim kedim balık meraklısıydı. apartmanda biri balık almaya görsün. o akşam beyefendinin tabağında balık olurdu. şuanda bahçedeki cam güzelleri balıktan pek hazzetmiyor 8tavuk tercih ediyorlar). teyzemin evindeki nine de (12 yaşında) kırmızı et seviyor.
balıkçının önündekiler balık seven sokak kedileri...

beyaz peynir, jambon vs. türü şeyler verebilirsin pişirmekle uğraşmak istemiyorsan.

beyaz peynire bayılıyorlar

Yıllar önce iki yavru kedim vardı. Ton balığına çıldırıyorlardı. Mutasyona uğramadılarsa hâlâ seviyorlardır bence.

senin önüne de altı porsiyon iskender koysalar birinciden sonrakileri o dediğin iştahla yemezsin ki.

çok aç da olmayabilirler. zira tecrübelerime dayanarak söylüyorum, keidlerin şu hayatta en sevdiği yiyecek balıktır. koca hımbıl kedimi tek bir hamsi ile iki ayağının üstüne kaldırıp uzun süre öyle durdurttum ben. ev kedisiydi üstelik, aç değil açıkta değil.

balık, peynir, yoğurt, ciğer, kırmızı et.

anime diyip, izlediklerini sayıp, dragon ball'ı o listede saymayanlara ne diyeyim ben?
dünyanın gelmiş geçmiş en iyi anime serisidir dragon ball... toplam 500 bölümün biraz üzerinde 3 seri+filmlerinden oluşuyor.

@ucan spagetticanavari izlediklerimi değil, sevdiklerimi yazdım lakin. dragon ball serisi de güzeldi de, izlediğim yaşta güzeldi. sonraki iki seriye bakmadım ilk seriyi bitirsem de çocukken - bakmayayım da şimdi, ne gereği var dragon ball z'nin vakit öldürmek haricinde.

Ergen degilsen shounen sevmemen normal. Psycho-pass bayagı iyi.

Vayy serial experiments lain'ı seven biri.
İlk üç öneri biraz daha kendi zevkimi yansıtırken daha sonraki öneriler sana uyacaklarını düşündüklerim. Biraz kolaya kaçtım ama sevdiğin tür konusunda daha ayrıntılı yazarsan ya da neyi izleyip sevmediğini falan söylersen daha kıyıda köşede kalmış tavsiyelerle gelebilirim.


Nhk ni Youkoso (psikoloji)
Great Teacher Onizuka (deli gibi gülmek garantili hasdgj)
Durarara!!
Zetsuen no Tempest
elfen lied
Steins Gate
Gantz
Ghost In The Shell

dediğin tarzda şeyleri düşünüyorum hımınıss
saycaklarımdan izlemediklerin var mı emin değilim amma

black lagoon
cowboy bebop
eureka seven (0 olanı demiyom orjinal seri)
suisei no gargantia
tenjou tenge

steins gate
planetes
wolf's rain
cowboy bebop
eve no jikan

naçizane berserk ve code geass.

istanbuldan ankaraya ve konyaya giden hızlı trenlerin hepsi eskişehirde duruyor. doğrudan ist-esk yok.

yani bu trenle gidebileceğim anlamına geliyor değil mi. mala bağladım da.

hali ile evet.

hoca dersten bırakmıştı. bütünlemeye kalmıştım. o olur mu :)

iki genç hocam,
kınama, kıdem durdurma cezası aldılar.

ancak sadece gezi değil, gezinin devamındaki olaylar içindi bunlar. berkin elvan yürüyüşü, sendika çağrısına katılmak, foruma katılmak vs yüzünden.

Soruşturma açılan iki iş arkadaşım ve birkaç öğrencim oldu. Bir arkadaşıma iki soruşturma açıldı başka bahanelerle. Ama ceza almadılar. Tabii yanlış bir il ve yanlış bir çevre ile Elifhan Köse'nin yerine olabilirlerdi.

iş kaybetmek değil de görev yeri değiştirilen bi arkadaşım var, mali işler bişeyinde çalışıyor , belediyeye bağlı. yine aynı şehir ama bi nevi sürgüne gönderildim demişti

Davası hala devam kişiler var. Bir şey çıkmayacak da. Gözünü kaybeden biri var, göz bu. Her şeyden önemli, en büyük ceza.

Ytü rektörü 31 mayıs 2013ten beri tivit atamıyor. En büyük cezalılardan biri de o
twitter.com

İnşaat mühendisi bir arkadşaım işini kaybetti. gerçi son 5 yılda 5kez iş değiştirdi. Sorun olmuyordu.

Bense kaslarımı kaybettim, bayağı zayıfladım.

Bizim hocalar geldi taş bile attı da bir şey olmadı. İstanbulda olmanın avantajı belki.

Var. Atamadılar da sürdüler

sabah geli evinden almalı gözaltı var?

çok var. ya işten çıkarılma, ya da görevden alınma. üstelik aktif destek de değil, facebook ve twitter paylaşımları.

AyNi oda içerisinde masa değiştirdim. Masama #direngezi yazmıştim.

Kapı önünde idi masa en az 150 kişi görmüştür bi gunde

gözaltı, sürülme, işten çıkarılma, dava açılma vs. var evet.

bahçeli civarında pek otel yok, kızılay içinde ve etrafında oteller var ama düzgün olanların pek uygun fiyat olduklarını söyleyemem, fiyatı uygun olan yerlerde de fuhuş yapılıyor sorun olmaz dersen onlara bakabilirsin.

ameleler birligi var ama tam kizilayda degildi sanirim o

amele birliği var ama onun da giriş-çıkış saati var ve de orası hostel, otel değil.

kızılay'daki en ucuz yer konur 2'de ama konforlu falan diyemezsin elbette oraya da.

deeps hostel var kurtuluştaydı galba fiyatlarını bilmiyorum. bir de aştinin orada öğretmenevi var.

misafirhanede kal bence.

sorduğun markayı bilmiyorum. ama ben golden'ıma şuradan alıyorum gayet de memnun:
www.temizmama.com

yerli üretim olduğu için "kesin leştir amk" diye düşünme. ben de öyle düşünüyordum ve baya bi süre royal canin gibi markalara çılgın para bayıldım. ama o hatalı bi düşünceymiş.

en azından şunu yapabilirsin, ki ben yaptım mutlaka da yapmanı öneririm, demo gönderiyorlar çok ufak bi paket. ufaklık sevmezse zaten almazsın.

hiç duymadım. ben taste of the wild veriyorum. bizon rosto olanı. çok memnunum.
aslında kendim barf hazırlayın vermek istiyorum ama hazırlayacak vaktim yok.
yetişkin erkek doberman.

Dediğiniz markayı bilmiyorum.
Acana, Orijen, N&D ve Taste of the wild piyasadaki en iyi kalite denebilecek mamalardır.

Mama yememe problemi var mi? Bir arkadasim husky'sine taste of wild veriyor sanirim memnun.

@innerbliss'i dinle.

proplan sterilised kullanıyorum, memnunum.

kdediniz kilolu mu? değilse doktorlar genellikle 1 yaşına kadar bebek mamasını değiştirmeyi önermezler. keza biz de 2 kedimize de kitten devam etmiştik. gelişimine devam etsin, vitamin-mineral alsın diye.
eğer kiloluysa kısırlaştırılmışa geçebilirsiniz, biz royal canin 37 sterilised kullanıyoruz mesela. memnunuz. proplan'ı deli gibi yiyor, önünü alamıyoruz :)

çok teşekkür ederim

kedim kilolu değil. kısır kedi mamasını sadece kilodan dolayı değil de böbrekleri için de öneriyorlar, neden bilmiyorum kısır kedilerin ürolojik dengesi hassaslaşırmış. bilginiz var mı?

Proplan +1

eksisozluk.com

proplan önerilmiş de, arkanı dönerek kaç proplan'dan bence.

@kulkke neden ki? Ne biliyorsan paylaş yoksa kedimi üzerine atarım!

soke...sokak kedisi :P

ankara kedisine benziyor ama gözü yeşil(ya da sarı tam anlayamadım) diye değil diyen çıkacaktır.

sokak kedisi.

ukalalık olsun diye felix domesticus demek istiyorum.
kendisi silikonlu bir ankara kedisine benziyor.
www.sontiraj.com

"Bildigin beyaz kedi" diyesim var ama kediden anlamiyorum:)

ankara-van kırması kedim var, aynısı bu arkadaşın.

sokak kedisi beyaz olmaz. bu ankara ya da van, ya da onların kırması.

Ankaradan ziyade van kirmasina benziyor.

ankara kedisi'nin yüz hatları yok bu kedide. ankara'nın cene yapısı asla öyle olmaz arkadaşlar.(kırma da olsa) van kedisi bu muhtemelen safkan.(her van kedisi'nin gözü farklı olacak diye bir şey yok-tıpkı ankara için de geçerli olduğu gibi)

anatolian shorthair diyorlar idi sanırsam.

çinliler daha kalabalık. hani iş imkanı açısından öğreniliyorsa çince. rusça da olabilir. çince rusça bunlar geleceğin dilleri. ama ben japon kültürünü daha çok severim. öğrenecek olsam kesinlikle japoncayı öğrenirdim. çin'in sevilecek edilecek bir yanı yok, dilleri batsın, en zoru da o.

çince öğrenilmeli.

çince daha zor. her bir sesin dört ayrı tonu var. kulağınızın ve telaffuzunuzun çok iyi olması gerekiyor. o sesleri çıkarmayı öğrenmek özel bir çaba gerektiriyor. japoncayı bir türkün öğrenmesi bir batılının öğrenmesinden daha kolay. gramer yapıları çok benziyor.

çince çok daha zor ben pekini çince okuyana kadar canım çıktı:D. ama japonca öylemi ne yazıyorsa öyle okuyorsunuz. japonca candır.

ne için öğrenmek istediğine bağlı.

kendini alistirirsan 0 carb bir diyetle yasamini surdurebilirsin, asla siskinlik hissetmezsin, her daim kus gibi hafif olursun, gobegin 1 milim bile disari cikmaz. ornegin (bkz: keto). guven, ozveri ve tecrube ister.

ya da basit carb'lari hayatindan cikarirsin, yalnizca dogru duzgun carb'lari yersin (wholewheat makarna, whlewheat ekmek, tatlı patates, yulaf v.s), bunlar kan sekerini bir anda yukseltmediginden daha uzun sure tokluk hissedersin.

sekerli ya da basit carb'li seyler yersen asla doymazsin, 1 saat sonra yine acikirsin. bkz: mcdonalds, tatlı etc.

yumurta.

protein ağırlıklı besinler ve tam tahıllar
et, süt, yumurta, tavuk, balık, baklagiller, esmer ekmek, kepek ekmeği, çavdar ekmeği gibi.

araştırmak istediğin şey "glisemik indeks". düşük glisemik indekslilere bakacaksın.

baklagiller, tavuk/kirmizi et/balik bunlar doyurur ve tok tutar.

sebze/salata yemenin artisi da yemesi uzun surdugu icin doyma hissinin gelmesi icin zamanin olmasidir. yani her ogun baklagilinle etinle beraber bir de salata yersen, veya soyle birkac sebzeyi ince ince dilimleyip tavada cevirirsen vs. vs. gayet doyurucu ogunlerin olabilir. ben mesela su anda firinda patlicanimin uzerine tavuk gogsu koydum yedim cok guzel de doydum.

bir de doymak icin yedigin seyden zevk almak onemli bence. o yuzden kuru kuru seyler yeme. ilginc baharatlar koy icine, yeni soslar dene (tabi sekerli soslar olmasin). gecenlerde brokoli corbami miso corbasiyla karistirdim mesela cok ilginc oldu.

yeşil mercimek, bulgur, haşlanmış yumurta, çavdar ekmeği, balık, kırmızı et, tavuk, yoğurt, çiğ badem, ceviz, yulaf ezmesi, muz, laktozsuz süt, sızma zeytinyağı

Aslında her şey doyurucu da, ah o insülin direnci...

merhaba!

"ama diğer besin grupları da pek karın doyurucu olmuyor"
bu yanlış. sadece bağımlılığınızı kırmanız gerekli.
2 hafta dişinizi sıkın. sonrasında çok güzel günler var.
tok, hafif ve zinde olmanın keyfini yaşayacaksınız karbonhidratsız doyduğunuzda.

besin grubu bakımından yukarıda yazılmış zaten gayet güzel öneriler.

özetle: et, yumurta, peynir, badem, ceviz, fındık, sebze, zeytinyağı... öğünlerin temelini bunlar oluştursun... baklagiller, yoğurt, yulaf ve kuru meyveler ile de arada çeşitlendirin.

kolay gelsin, doğru yoldasınız.

Glisemik indeksi düşük, kan şekerine etkisi yavaş olan besinleri tercih etmelisiniz. Protein ağırlıklı beslenebilirsiniz, bu şekilde uzun süre açlık hissetmezsiniz. Tabii bununla birlikte, çavdar ekmeği bulgur gibi ürünler glisemik indeksi düşük olmakla birlikte kalorisi yüksek besinlerdir, fazla tüketirseniz eğer onlar da kilo problemi yapabilir. O nedenle tahıl ürünlerini de mümkün olduğunca az, sadece ihtiyacınız kadar tüketmenizde fayda var. Karbonhidrat ihtiyaçlarınızı sebzelerden karşılayın ve zeytinyağı gibi doymamış yağları kullanmaktan kaçınmayın.

et, yulaf, miktarına göre salata.

Neden? Dietinde asla radikal değişiklikler yapma. Amacın kilo vermekse spor yap. Dietinde yapacağın radikal değişiklikler bağışıklık sistemini doğrudan etkileyecek sonunda orandan burandan çıkan çıbanlara tümörlere çare aramaya başlayacaksın. Böyle hap destekli yok fantastik isimli hiçbir beslenme tarzına yaklaşma. Herkesin dieti kendinedir arkadaş, bana iyi gelen sana iyi gelmez. Iyi hissetmek istiyorsan spor yap, sıkılaş. Ha iki santim göbeğin varsa o da orda dursun ziyanı yok.

2 haftadır elveda dedim bunlara. dukan diyeti sayesinde tabii ki. tek ve muhteşem alternatifi ise yulaf kepeği ürünleri.
www.google.com.tr

bulgur pilavı

gerçek.

kaynağı da bizzat oğlu.

oğlu yağmur atsız'a vasiyet olarak 4 mayıs 1941'de yazmış. ırkçılığın dünya çapında en güçlü olduğu dönemler. e atsız'ın nasıl birisi olduğunu da bildiğimize göre, bence gerçektir.

oğlu doğrulamış:

haber.stargazete.com

edit: metnin tamamını okumamıştım üstteki arkadaşın yazdığının doğru olduğunu düşünüp. oğlu doğrulamamış. gel gelelim bu vasiyetin gerçek olmadığını da göstermez. neticede atsız ırkçılığını gizlemeyen biriydi.

@historien, doğrulamıyor.

iddia edilen vasiyetin orijinaline 44 senesinde polisin evdeki tüm evraklarla birlikte el koyduğunu dolayısıyla kendisinde olmadığını ve orijinalini görmediğini söylüyor.
vasiyetname "Oğlum Yağmur, vasiyetnâmeyi biraz önce bitirdim" cümlesiyle başladığı için ortada gezen vasiyetnamenin sahte olduğunu düşünüyormuş.

sayenizde atsız kimdir neye denir öğrenmiş oldum.

hemen hemen tüm linux dağıtımları live-cd şeklinde olduğundan bence bi indirin, cd'den açın derim. tahminim ses kartınızı tanıyacağı yönünde. sonuçta topluluk olarak linux oldukça büyük ve ses kartı tanınmayan birisi kendi ses kartını tanıtıp bunu linux çekirdeği içine koydurabiliyor.

ubuntu'yu çok sevmem ama ubuntu'yu deneyin derim. indirin cd imajını, cd'ye yazın ya da usb'ye atın tamamen(bunun için yazılım lazım gerçi). cd üzerinden açın bi kullanın ağır olsa da, öye bir kurcalayın. ses geliyor mu bakın derim. ses gelmiyorsa da dünyanın sonu değil ama çözümü biraz linux'a aşina olmayı getirebilir. ondan önce böyle bir takılın derim.

dediğim imajdan usb oluşturma aparatı:
(git: www.pendrivelinux.com)

Linux yüklerken dikkat et bütün harddiske format atıyor. Benim bütün resimler falan gitti öyle :/

Ubuntu'nun kendi sitesinde bir programcık var. Windowstayken çalıştırıyorsun. İstediğin sürümü seçip (ubuntu, kubuntu xubuntu...) onu istediğin sürücüye kuruyor. Bu şekilde kafam ağrımadan rahatça kuruyorum.

Yukarıda da denildiği gibi en güzeli www.ubuntu.com 'a girip işlemcine göre 32 bit yada 64 bit imajlardan birini indirmen. İmajı daemon tools v.b. bir araçla mount edersen Windows içerisinden kurabilirsin. Bu yöntem en baş ağrıtmayanı, ubuntu bilgisayarına sanal bi dosya oluşturuyor herşeyi onun içinde kendisi ayarlıyor. Bilgisayarı yeniden başlatınca Linux mu Windowsa mı girmek istediğini seçiyorsun. Beğenmezsen ekle/kaldır dan kaldırabilirsin. (bknz. wubi)

Linux'da sürücüler zaten çekirdekle beraber geliyor yani ek bir şey kurmana gerek yok %95 kurulumdan sonra çalışır herşey. Sadece ekran kartları sürücüleri sıkıntı oda şöyle; Ekran kartlarının sürücülerini bi nvidia amd kendisi yazıyor, birde gönüllü programcılar aynı sürücüleri ayrı olarak yazıyor. Aralarındaki farkta şu; Üreticilerin yazdığı sürücülerin kaynak kodu kapalı yani kimse açık bakamıyor içinde ne olduğuna, gönüllülerin yazdığı ise özgür açık kaynaklı. Ama tabi bu insanlar tekeri baştan keşfetmek zorunda kaldığı için özgür sürücüler, üreticilerin sürücüleri kadar performans göstermiyor %60-%70'i kadar performans gösterebiliyor. Peki diyeceksin şimdi neden bu adamlar uğraşıyor bunun için, onun sebebi şu; Linux'a yani çekirdeğe eklenecek her kod GPL lisansı ile yayınlanması gerekiyor yani özgür açık kaynaklı olmalı. Nvidia ve AMD buna aralarındaki rekabet dolayı yanaşmıyor (Cola Coca ve Pepsinin formülleri gibi düşün hiç biri kutunun üzerinde açık olarak yazmak istemez).

Üreticilerin sürücülerinin şöyle sıkıntısı var; Sürücüler bu lisans olayından dolayı çekirdeğe eklenemedikleri için ayrı dış bi katmandan çalıştırlıyorlar. Çekirdek ve çekirdeğe müdahale edebilen yazılımlar üzerinde herzaman aktif gönüllü programcılar her dakika hataları düzeltiyorlar, yeni özellikler ekliyorlar felan filan. Ama üreticiler bu kadar aktif değiller. O yüzden mesela Linux dağıtımını güncellerken eğer çekirdeğe güncelleme gelirse veya grafiksel arayüz olan Xorg'a o zaman fifty fifty herşeyin bozulma ihtimali var. Benim tavsiyem özgür sürücüler ile yoluna devam et. Zaten yavaş yavaş üreticiler gönüllülere kartlarının nasıl çalıştığıyla ilgili destek olmaya başladılar. Nvidia geçen gün yayınlamıştı bu konuda bi belge. Sonra tabi gönüllü programcılar teşekür ettiler ama orda yazılı olan çoğu şeyi zaten kendileri tersine mühendislikle öğrendiklerini de belirttiler :D

Gelelim şu hız olayına. İnanma değil. Eğer Windowstaki gibi düzgün ve herşeyi yapabileceğin bi masaüstü istersen gayette yavaş kalıyor. Yok ben herşeyi komut satırından yapcam bana grafiksel bir şey lazım değil dersen o zaman tamam Linux dağıtımları aslan gibi. Ama GUI konusunda işte biraz daha yol almaları gerekiyor. Bunun da sebebi Çekirdekle masaüstü arasında iletişimi sağlayan Xorg paketi. Bu paket 20 yıllık kod yiğini. Kendi başına bıraksalar özgürlüğünü ilan edecek o kadar büyük bir paket. Şimdi o konuda da gelişmeler var Wayland ve ubuntu tarafında Mir adında iki tane ekran sunucusu geliştiriliyor. Bu kış büyük bir ihtimalle dağıtımlarda bunlar kullanılmaya başlanacak o zaman Linux dağıtımları grafiksel anlamda çok yol alacaklar. Ama şimdilik kullanırken Windowstaki akıcılığı Linux dağıtımlarında bekleme.

Her şeye rağmen kuracaksan öncelikle disk bölümleme hakkında yeteri kadar bilgi sahibi ol ve özellikle çok önemli verilerini yedekle olur da bir yerlerde boşluğuna gelirse verilerin uçmasın.

Ayrıca Linux önyükleyicisini kaldırmayı öğren. Grub tan Windows loader'e nasıl dönülür diye. Hatırladığım kadarıyla Windows CD'sini takıp tamir et diyordun. Ordan komut satırında "fixmbr" komutu yazıyordun XP döneminde. Şimdi nasıl bilmiyorum.

Eğer gerçekten bir şeyler öğrenmek isteren ve ingilizcen varsa Arch Linux wikisini ziyaret et. İnanılmaz derecede bilgi var orda. En basit şeyden çekirdek modüllerine kadar her şeyi okuyabilirsin. Ubuntudan sıkılırsan ve ilgiliysen zaten sonraki dağıtımın Arch Linux olur. Sıfırdan başlayıp ne istersen onu kuruyorsun herşeyi kendine göre ayarlıyorsun.

wiki.archlinux.org

Linux bütün hard diske format atmaz. Seçenekler çıkıyor, isterseniz diski bölümlendirip farklı bir bölüme kurabiliyorsunuz. Zaten kurulum esnasında karşınıza çıkacak en extreme şey bu. Bence hiç kasmayın, şu Ubuntu 14.04 kurulum videosunu izleyin. Bu arkadaş sanal makine falan kasmış ama siz kurulum kısmını izleyin yeter, kafanızda bi fikir oluşur.

www.youtube.com

Linux kurmak işletim sisteminden ziyade program kurmak gibi bir şey :)

windowsu silmeden, yani format filan atmadan kurabilirsin.

ubuntuyu indir yazdır bir cd ye, sonra tak ps ye açılsın. sorar zaten yeni bir kurulum mu deneme mi felan diye.

türkçe seçenek var, tak cd yi yavaşca okuyarak ilerle. korkma.

windowsun yanına ikinci bir sistem olarak kur, pc açılırken hangi işletim ssitemini sorar bundan sonra.

tekrar ediyorum, korkma.

linux mint de deneyebilirsin. Şu an güncel sürüm 16 ama 15'i aşağıdaki linkten indirip Windows'un üzerine tıpkı bir program kurar gibi kolaylıkla yükleyip, tek dokunuşta da silebilirsin. Açılışta soruyor zaten başka herhangi bir ayar yapmana gerek kalmadan "Windows mu Linux mu abi" diye.

www.linuxmint.com

Olayın anlatımı da şurada var:

www.youtube.com

yukarıda anlattıkları biçimde windows'un içerisinde kurar isen, performansı çok çok kötü olabilir kurduğun linux dağıtımının, aklında bulunsun. windows'un yanına kur gitsin işte, yaygın dağıtımlardan birisini yükleyeceksen başta sana seçenek olarak koyacaktır zaten bunu.

Bana kalırsa hiç kasma kendini.

Bilgisayarın kurulum esnasında internete kablo ile bağlı olsun. Ben eski bir bilgisayara kurayım da deneyeyim dedim, driver bulmayı bırak, bluethoot'u açık cep telefonuma kadar buldu.

Biraz yabancı gelebilir bazı şeyler, ama alışınca bırakamayacaksın bence.

Not: 12 bilgisayarda birden linux kulanıyorum.

arkadaş cd mi kaldı artık, 8-16gb usb belleğe livecd linux yazdır, arta kalan alana da dosya falan atarsın.

linux mint'e bak. teknik bilgisi zayıf kullanıcılar için güzel bir başlangıçtır. cinnamon kurarsan windows alışkanlıklarından dolayı rahat kullanırsın. hard user olmak istersen de linux mint sana dur demez.

kesinlikle linux mint. ben mate olanını öneririm ama daha hafif.

birazcık arayüzü güzel olsun istiyorum mint şuan 1. sırada ama arayüz de göze güzel gözüksün falan :D türkçe forum desteği de önemli bir faktör

elementary os
www.youtube.com

ubuntu'yu silmek yerine üzerine başka bir desktop environment yüklemeyi düşün. hakeza ubuntu tabanlı dağıtımlara yöneleceksin büyük olasılıkla, eğer ki terminal ile işin olmasın diyorsan ki çok da anlamı yok. arayüz derdini çözecek olan şey de de değiştirmek gene dediğim gibi zaten.

yok başka os deneyeceğim diyorsan mint yahut elemantary os'ye bak, oldukça kolaydır kullanımları.

internet ve barınaklar sahipsiz köpek dolu hali hazırda.

@kulkke

Onca kişiye mesaj attım, irtibat numaralarından ulaştım fakat hepsinin bir ücret beklentisi ya da köpeğe karşılık gelecek talepleri oldu.

Barınağa da gittim. Hastalık sahibi olmuş çoğu. Görevli dahi ömür biçiyor hayvancağızlara. Geri kalanlar da yaşını başını almış kocaman köpeklerdi..

Yavru istememin nedenine gelince, alışma sürecini yaşamak istemediğimdendir.

sana site adları atayım bakmadı isen diye, oralara da baktı isen bilemedim.

köpeğe karşılık gelecek talepler ne bu arada, anlamadım orayı.

yavru köpek istemende sorun yok da yavru köpeğe bakmak daha zor iş, aklında bulunsun.

@kulkke

Bakmak ne kelime.. Sürekli refresh yapmaktan parmak uçlarım aşındı valla.
Yine de emeğine sağlık.

''Bağış'' adı altında talepleri oluyor.
2-3 aylık bi yavru, ilgi ve alakadan başka neye gereksinim duyabilir :)

bir başkadır benim memleketim

estergon kalesi
akıncı marşı
izmirin kavakları
izmir marşı
10. yıl marşı

soyle de bir playlist buldum, cogzel www.youtube.com

mehter marşı..

youtu.be osman öztunç - yalnızım işte
youtu.be osman öztunç - züleyha'da kalmıştım
bunlar, milliyetçi şarkıcının normal şarkıları.
youtu.be mustafa yıldızdoğan - ne mutlu türküm diyene
milliyetçi sözler içeren şarkı istersen...

www.youtube.com
bu şiir yalnız

youtu.be zuğaşi berepe - va mişkunan
laz milliyetçiliğinden de örnek vereyim adım faşoya çıkmasın:)

alkislarlayasiyorum.com

Çok hoşuma gitmişti ilk dinlediğimde :)

www.youtube.com

ahmet şafak - yanlız kurt sene 1998 acıbadem ülkü ocakları..

İstiklal Marşı

www.youtube.com

buyur

izmir marşı'nın muammer sun düzenlemesi. bu versiyonu bizzat korolarda da söylemiş biri olarak da söyleyebilirim ki acaip coşkuludur.

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

ali kınık - koca reis

dayanamadım yazdım - al milliyetçi şarkı: www.youtube.com

Geç kalmışım ama, Yıldırım Gürses olmadan olmaz :)

www.youtube.com

Turkiye'nin multeci almasi, genel olarak "ayrani yok icmeye, atla gider sicmaya" seklinde ozetlenebilir. Zaten hayat standartlarinin asiri dusuk oldugu bir ulkede bunun akla mantiga sigar yani yok.

hiç acımıyorum sadece çocuklarına çok üzülüyorum. minicik çocuklar çıplak ayakla koşturuyorlar, caddeye atlıyorlar, araba ezecek, anne babaları dönüp bakmıyor bile.anne, baba ve yanlarında 5 tane çocuk, annenin kucağında çok küçük bir bebek dileniyorlar. savaştan kaçmışsın ama hala aklın uçkurunda. yuh artık ne libidoymuş arkadaş, savaş mavaş umurlarında değil.

En son ışıklarda beklerken arabanın kapılarına asılıp açmaya çalışmaları (ki normalde kilitlemeyi hep unuturum, şükür ki o an kilitliydi kapılar), akabinde camları yumruklamaları ve final olarak da veletlerin camları öpüp yalayarak salya içinde bırakmasından sonra (evet bu oldu) kendileri hakkında pek iyi duygu ve düşünceler içinde değilim açıkçası.

Savaş gerçekten çok korkunç bir şey, Allah kimseye yaşatmasın da. Komşu ülkeye gelip sığınmışlar, her şeylerini bırakmışlar zor durumlar anlıyorum ama kalkıp sınır bölgesinden ta İstanbul'a gelip, iki kuruş para almak için sığındığı ülkenin insanlarına zorbalık yapmalarını anlayamıyorum. Asıl suç onlarda olmadığı için çok da büyük laflar söylemek istemiyorum bu konuda, çünkü onları ülkenin dört bir tarafına kontrolsüz bir şekilde dağıtanlarda asıl suç ama bazen gerçekten ben de dayanamayarak onlardan nefret eder hale gelebiliyorum.

ilk başta diğer dilenciler gibi düzenbazlar oldugunu düşünüyosun ama mesela çocuklu bi kadın, dil bilmez mesleği yok başka bir ihtimali yok. Şimdi onları görünce insanların nefret etme nedeni çoğunlukla kendilerini suçlu hissetmeleri. Onların o hale gelmesi tabii ki de turk halkının suçu değil ama nefret de etmemek lazım. Durumun bu hale gelmesinde tek sorumlu rte ve onun plansız, programsız göç alma politikası. Ayrıca sonuçta bi pasta var ve onu daha fazla parçaya bölmek diğer paydaşları da huzursuz eder.
yani kısaca nefret etmeniz gereken o dilenciler değil rte'dir.

gördüğüm yerde polise şikayet ediyorum. polis halkıyla uğraşacağına mültecilerle uğraşsın.

Kendi ülkemin dilencilerini sevdirdiler, ciddi anlamda yılışık davranışları var, para vermezseniz sinirleniyorlar falan, ben ülkemin dilencisinde hiç oyle bir şeye rastlamadım.

Kaynak kullanımında yarattıkları sapmadan dolayı geldikleri andan itibaren gıcığım.

Çocukların para vermeyince bacağımı ısırmasıyla (yamyamlar) nefrete dönüştü.

Hayır senin neyine mülteci almak. Önce aç karnını doyur. Biri bir rüya gördü , bölgesel güç , kimse de demedi ki yapmayalım efendiler..
Ama tabi göze şirin görüneceğim diye her anlaşmayı imzalarsan olacağı bu. Klasik türk işte okumadan orayı burayı imzalarsan böyle olur.

bunlar hakkında hiç iyi niyetli düşüncelerim yok hatta içimden çektirip gidin memleketinize bile diyorum insan olmak ayrı bunlara acımak ayrı

madem savaştan kaçmışsın dediğin gibi istanbulda veya bu kadar batıda ne işin var?! her türlü zararlar AB'ye girmek için yıllardır uğraşırken kaldırımdaki manzaraya bak.

ama amaç belli, bu herifler 'abi açız fukarayız' ayağına seçimlerde maşa olarak kullanılacak o yüzden de bizim geleceğimizi karartacaklar. o yüzden çektirip gitsinler memleketlerine.

burada "ülkelere dönsünler" diyen pek tutarlı arkadaşlar, tüm türkiye dışındaki türkiyeli nüfusunu düşünüp sonra "ülkelerine dönmeleri" geyiğini çevirmeye yüzünüz var mı yok mu düşünüverin yahu; diğer ülkelerdeki devasa türkiyeli nüfusu ülkelerine geri dönmemişken ülkenizdeki ufak bir nüfus hakkında geri dönmeleri adına bik bik etmeye kalkışmayın bari.

hükümet bu konuda işe yarasa idi, kendisinin ortaya çıkmasında payı olan insanlar ülkeye kaçarak girince bari bakmayı biraz olsun becerebilse idi etrafta dilenci olarak görülmezlerdi. derdiniz var ise oradaki iç-savaşı destekleyen ve gelenlere de bakmayı ve gelen nüfusu kontrol etmeyi beceremeyen hükümete yönlendirin bir zahmet tepkinizi.

nefret ediyorum, ciddi manada ırkçılık yaparım araplara ve suriyelilere karşı. şimdi çıkıp birisi "suriyeliler arap değil ki ehüehü" yapcak o yüzden ayırdım.

panora kipa, bilenler bilir sırf kişisel bakım reyonu ortalama bir market kadar. hayvanlar gibi korunuyor panora desen zaten her yerinden lükslük akan bir avm. sakalım uzun diye güvenlik görevlisinin çevirmişliği var orada. oraya girmiş iki tane suriyeli, buldukları en pahalı ütüyü kucaklarına alıp barkodunu da çakıyla kazımışlar güvenliğin önünden çıkmaya çalışıyorlar. görevli en son tuttu adamın kolundan, el habibi yallah yallah diye oryantale girdi herif. abi hırsızlığın da bir boyutu var, 400 liralık ütüden iki tane alınır mı ? barkod çakıyla kazınır mı ? hadi her şeyi siktir et, ortamın en resmi giyinişine sahip, cebinde silah ve cop olan adamın önünde marketin en boş yerinden geçilir mi ?

doğma büyüme (1-5 arasını saymazsak) ankaralıyım. ankara siz istanbullu entellerin gördüğü gibi gri bir şehir değil. melih başgan sağolsun rengini baya aldı evet, ama ankara sadece türkiyenin değil samimiyetin de başkentidir. bir ara "haydi sabah rastgele önümüze çıkanlara günaydın diyip hal hatır soralım" furyası vardı ya yurt dışına özenmişlerdi. istanbuldakiler sözlükte yazmıştı hep nasıl garip karşılandıklarını, iplenmediklerini vs. dedim o kadar da ölmedik, bir de ben deneyeyim. simitçiye selam verdim adam 1 dakika falan bırakmadı muhabbetten. en son da öğrencisin herhalde gel iki simit al teki benden olsun kardeşime dedi. istanbuldakiler "hö ? eyvallah" diyip gitmişlre hep okuduğum kadarıyla.

"bana ne dalyarak ankaradan, suriyeli diyoz." diyeceksin. öncelikle sensin dalyarak, terbiyesizleşme. her neyse, ankarayı bu kadar severim ben, ankara bu kadar samimidir. ama gel gelelim kızılayın göz bebeği karanfili siktiler arkadaş ! bir tane çingene 5 tane de veledi hepsinin arasında 11 ay falan var her sene doğuruyor kadın damızlık inek gibi, vardiyalı hamile sigortası falan da var hatta öyle alışmış hamileliğe. bütün zevkini sikiyorlar arkadaş ! kız bir arkadaşımla yürürken geldi teki tam önümde durdu, ağzıma gül sokuyor eşşolusu. yok abicim sağol dedim kıza yapıştı la bu sefer de. bir de ondan kurtarmaya çalıştık. minnacık çocuk acayip kıvrak amk bir yerini tutuyon öbür yeri oynuyor.

ha bir de, en sevdiğim şeydi benim kışın kapşonu tak müziğini dinle kar/yağmur yağarken gece adımını attığın yere baka baka karanfilde yürü. artık yapamıyorum sağolsunlar, birkaç kez öyle veletlerini ezdim de. önüme bakarak yürüyorum kaptırmışım kendimi müziğe göz açık kapalı arası, veled-i zina durmuş koşu yolumda, ellerini açmış bekliyor. ezdim ben de biraz. kavga çıktı lan resmen safdasdf.

savaş kaçkınıdır mültecidir eyvallah, buradaki fakir az çok alışmıştır hayatı budur ama mültecilerin bir kısmı orta halli tabakanın kuru ekmeğe muhtaç kalmasından oluşuyor. onlara her türlü yardımı yaparım cebimden de yaparım hiç sorun değil. ama onlar büyükşehirde değiller zaten. orada da fakir olanlar inşaatta çalışanlar sağa sola sataşanlar istanbula ankaraya kadar geliyorlar amk.

çok doluyum bu konuda, ankaramı siktiler duyuru inadına 7 renk dediğim ankaranın 7 rengini de aldılar.



edit: ne düşünüyorsunuz, duygu ve düşünceleriniz ? diye sorup beğenmediğine tik atmamak da moda oldu.

@kulkke

benim bildiğim kadarıyla dünyaya yayılan türk nüfusu herhangi bir ülkede muhalefetin eline vermek iktidarın ise ekmeğine yağ sürmek için kullanılmıyor. bırakın şu insani duyguları bi kenara benim hayatımın içine eden adama yardım ediyor bu adamlar. iki dakika mantıklı düşün türkiyede savaş çıksa can havliyle japonyaya mı sığınırsın yoksa yunanistan ya da gürcistana mı? suriyeden kaçan adamın izmirde istanbulda ne işi var ya?! sınırda bol kepçeden kamp yaptılar bunlara aylık bağladılar. istihdam sağladılar. işverenlerini dövüyor paralarını gasp ediyor bu adamlar. bunun adı ırkçılık olmasın ancak iç şarabı sev arabı demişlerse bence bi haklılık payı var. devam abi iyi niyetli düşünmeye yanıbaşınızdaki binalarda hayvandan bozma tipler bitsin çoluğunuzun çocuğunuzun huzurunu bozsunlar o zaman görürüm insaniyetinizi.

@KidLazer

ilkin olarak, doğrudan buna uygun olarak kullanıldıkları ülkeler olduğu gibi, oy dengelerini altüst ettikleri ülkeler de var.

ikinci olarak, oradaki savaşı türkiye destekledi ve hatırı sayılır ölçüde de oradaki duruma türkiye neden oldu. bir zahmet olarak, türkiye'nin yükümlülüğü zaten oradaki durumun sonuçlarını çekenleri almak. adamların ülkesinde savaş çıkartıp ardılında da adamlar savaştan kaçınca almamak gibi bir lüks yok ne yazık ki.

bilmem hangi şehirde ellerini kollarını sallayarak gezip suç işlemelerinin de sorumlusu, onları kontrol altında tutmayan türkiye hükümeti. gidip ona yüklenin, tepki gösterin, vesaire.

bunun haricinde de, huzur bozma vesaire konusunda türkiye'den başka ülkelere gidenlerin bir kısmının da aşağı kalır yanları çok da yok; önce bir zahmet olarak türkiye'den dışarıya gitmiş olan devasa nüfusun topluca geri gelmesine dair konuşun madem ki o kadar tutarlı iseniz - ki o "rahatsızlık veren" türkiyeli kesim gelip yanınıza yerleşse, suriyeliler'den daha çok dert edersiniz büyük olasılıkla zaten. yok kalsınlar ise de başka ülkelerdeki türkiyeliler, zahmet edip de konuşmayın ülkeye gelen mülteciler hakkında.

ek: türkiye'de olduğum sürelerde yaşadığım şehirde, yaşadığım semtte yerleşmiş alevi suriyeliler var bu arada. daha da birşey yapmadılar kimseye.

vala ben youtubedan indirdim bi iki tane ama full sürümüne benimde ihtiyacım var. bulursak haberleşelim

torrentlere bakıver, elbet bulursun.

torrent üzerinden ulaşabilirsiniz. türkçe alt yazı dosyaları da alt yazı sitelerinde var. lakin kolay değildir o p90x. 2 hafta yapmışlığım var. atla hopla zıpla adamın anasının emdiği süt burnundan geliyor.

zamundada p90x ve p90x2 hd videoları mevcut. ama çok zor yani.. fit vücudunuz olacak ki o vücudu korumak için bu hareketleri yapın.. yoksa spor yapmayıp ham vücutla başlarsanız çok zorlanırsınız...