medreselerin (a.k.a. kuran kursu) kapatılmasını ve devlet onaylı dini eğitim almayı büyük kafirlik gören insanlar var. bunlar diğer meselelerde de kemalist rejimle uyuşamayınca evet bir mağduriyet doğuyor onların açısından. din sorunun temeli oluyor.
siyasal islamın belli başlı temsilcileri (bunlar kendi aralarında anlaşıyor ya da anlaşamıyor olabilir, birlik değiller yani her konuda) bu konuda bir tavır sahibi ve toplumda böyle bir görüşün yayılmasını onlar sağlıyor.
doğrudur yanlıştır demiyorum. o tabanın dinamiğini alatmaya çalışıyorum.

bu ülkede toplumun hemen hemen her kesimine belirli dönemlerde mağduriyet yaşatıldı. en az mağdur edilen kemalistlerdi, ergenekon balyoz derken onlar da nasibini aldı. hak yemek, aykıyırı ezmek bu devletin genetiklerinde var, sadece cumhuriyet dönemini de kast etmiyorum.

dindar kesim de elbette mağdur edildi. ha, akp kanadının sürekli zırlayarak anlattığı kadar mı, bence değil. ama ajite edecek, son derece uygun, toplum nezdinde hassas konuma sahip ve temelleri de yalana dayanmayan böylesi bi konu bulduktan sonra oradan nemalanmasını garipsemiyorum, siyasetin doğası bu.

üstte örneğini gördüğün malların cevaplarına bakarak boyutlarını anlayabilirsin. iskender pala-iki darbe arasında okuyabilirsin konuyla ilgili.

comptrol'e katılıyorum. kafa yapıları hep bu. aynı sebepten metro kapıları açılır açılmaz da oturabilmek için inenleri beklemeden milleti yara yara geçenler de genelde türbanlı bacılarımızdır.

gerçekliği şu yalnızca, Sunni İslamcı kesim devlet tarafından belirlenen çerçevenin dışına çıkarılmadı cumhuriyetin ilk yıllarında - neden, hakeza yeni yönetim şekli inşa edilirken, diğeri yıkılıyordu. cumhuriyetin ilk yıllarında, modernleşme adımları ile çelişen yahut ulus inşası ile çelişen herşey çerçevenin dışında idi.

sonrasında ise o çerçeve oldukça gevşetildi git gide, bolca serbesti sağlandı o geniş çerçevenin içerisinde durduklarınca da. ha serbesti sadece orada da kalmadı, şiddet serbestisine ve desteğine varıncaya kadar da her türlü olanak önlerine serildi işbu yığınların. başkalarını da bolca ezdi gene İslamcı kesim, devlet desteği yahut devletin serbestisi olarak da en uç şeyleri bile yaptı kendisinden olmayanlara da.

sıralamaya girişeceksek de, İslamcı kesim sonda gelir. emin ol, ilkokulda hocasının taktığı öğrenci ile yarışacak durumdalar üç aşağı beş yukarı.

maydanoz. neden samimiyetine inanamıyorum?
haa şeyden olmasın.. birincisi şu sıra nurcu değilsen ve sağcıysan nurcuya giydirmek serbest.
ikincisi de şu meşum 28 şubat zamanı ve öncesi ve sonrasında her daim yani, sizin cenahın, misal tesettürsüz müslümangillerden olan anneme bakış açınıza yakından şahidim.
çok dolusunuz da, abartmayın. cevap botu demiş. size zamanında kuran okutmadılarsa benim güzel babama da sendikalaşma için imza topladığından falakayı layık görmüşler. bu siktimin devleti böyle. zırlaşmayın. artık sizin. gönlünüzce özgürleştirin :P

şu andaki dallamaları ve siyasette kullanılmasını geçersek; geçmişte gerçekten de inançlı insanlar hor görülür açıkca olmasa da 2. sınıf insan muamelesi yapılırdı. gerçekten devlet daireleri bazında başörtüsü inanılmaz bir tabu idi.hemen hepsi bir irtica tehdidi olarak algılanırdı. ve esasen de öylelerdi ki günümüzde görüyoruz. ben bu devletin afedersiniz kafasını sikey,m. kürt açılımı direkt terörden önce adam akıllı yapılsaydı türban kademeli olarak serbestleşse idi bu günleri görmezdik. ha ne olurdu demirel falan başta olurdu. yine cahil cühela takımının dilinden konuşanlar iktidar olur ilerleme gelişme anlamında bir gram bile farklılık olmazdı.

İslamcılarda mağdur olduysa kürtler veya sosyalistler ne yapsın? :) Benim ailem gayette muhafazakar olmalarına rağmen, devlette iş buldular. Ticaretle uğraştılar. Çocuklarını okuttular. Öyle abartıldığı kadar olduğunu sanmıyorum.

ben ateist biri olarak hayatım boyunca başörtülülere yapılanın korkunç bi şey olduğunu söyleyeceğim. ama bahsettikleri kadar mağduriyet yaşadılar mı emin değilim. cumhuriyetin ilk dönemlerinde baskı gördüklerini de düşünüyorum.

keşke kendileri de biraz olsun ateistlere, alevilere, eşcinsellere yaptıkları zulümleri kabul edip adım atsalar.

islami kesimin mağduriyetleri eyfel kulesi kadar, ssangyong actyon kadar, cemil ipekçi'nin bıyıkları kadar gerçek. bu gerçekliklerden bihaber olmamızın sebebi ise resmi ideolojinin bizi gerçeklerle değil kendi yalanlarıyla yetiştirmesidir. hitler'e brifing verecek kadar faşist olup da yıldırım hızıyla hümanizme evrilmesi bir güneydoğuda askerliğe bakan ne cengaverler tanıyorum. bu adamların değişimi sihirli değnekle olmadı, bölge insanıyla bir kaç hafta geçirmesi ve gerçekleri gerçek ağızlardan dinlemesiyle oldu. neyse konu çok dağılıyor, sadede gelelim.

arşivlerde ufak tefek araştırmalar yapan bir insanın okuldaki türkiye tarihiyle gerçek türkiye tarihi arasında milyonlarca ışıkyılı fark olduğunu anlamaması için öküz olması gerekir(yanlış anlamayın lütfen, burada spesifik birine hitap sözkonusu değil). esas olarak kurucu felsefenin "arap oğlunun yavelerini (saçmalıklarını) türk oğullarına öğretmek için kur’ân’ı türkçeye çevirttireceğim" şeklinde cümleler miras bırakması bile pek çok şeyi açıklar ama yine de yazayım.
hakaretyokhakikatvar.wordpress.com

dindarların mağduriyeti arasında ilk akla gelen ezanın türkçeleştirilmesidir. laiklik hassasiyeti olan kesim için bu bir mağduriyet değil bir "upgrade"dir, bilakis iyiliktir. ama dindarlara sorarsan doğrudan kendilerini ilgilendiren bir meselede kendilerine söz hakkı tanınmadan işin "yaptım oldu"ya getirilmesidir, bana sorarsan "kaz bilmez, ben bilirim" diyerek kazın kolunu-bacağını kesip "şimdi kuşa benzedin" demektir vs.

ikinci husus haccın yasak olması durumu. şaka gibi ama gerçek. bir dönem bu ülkede hacca gitmek yasaktı. üzerine çok konuşmak istemiyorum.
belgelerlegercektarih.com

üçüncü husus alfabe meselesi. bugün her ne kadar olay ulusalcılığa dökülmüş olsa da zamanında anadolunun dört bir tarafından gelerek milli mücadeleye katılan grupların en temel hassasiyeti milliyet değil din idi, cihat anlayışı idi. hatta bu konuda fransız birliklerinden ayrılıp türk tarafına geçen tunuslu, cezayirli hatta moritanyalı gruplar vardı.
dolayısıyla bu "cihat" anlayışıyla gelen insanların eski alfabeden vazgeçmesi söz konusu olamazdı. ancak alfabe meselesi de ezan meselesinden pek farklı gelişmedi. üstelik bu oldu-bitti icra edilirken "arap alfabesi okuma yazmaya engel oluyor yæ" masalları sıralandı;
www.ekrembugraekinci.com

bir diğeri kılık-kıyafet olayı. bu olay sadece "şapkanın getirilmesi :)" kadar masum ve romantik bir süreç değildir. dahilinde isyanlar, katliamlar bulundurur. en meşhurlarından biri rize'nin bombalanması hadisesidir. hoş bu tarz hadiseler de resmi tarih savunucularına göre "efsane"dir ama kaynaklar öyle demez.
belgelerletarih.com
4.bp.blogspot.com
belgelerlegercektarih.files.wordpress.com

liste böyle uzayıp gidiyor ama hepsini yazmaya gerek görmedim. bu kadarının sorunuza cevap olması için yeterli olacağı kanısındayım. gerçi bu mağduriyeti anlayabilmek için öyle çook eskilere gitmeye gerek yok. yakın zamanlarda bile namaz kılmak suç olarak lanse ediliyor, kimi çocuklar milli eğitimin çiğnenmedik kuralını bırakmamalarına rağmen tepki görmezken namaz kılma "haşarılığı" yapanlar terörist gibi gösteriliyordu;
www.youtube.com

bir de altı çizilmesi gereken çok önemli bir nokta da şu ki odaklanmamız gereken cümle "müslümanlar mağdur oldu"dan ziyade "mağdur olmayan kalmadı" cümlesidir. çünkü sünni-dindar kesim özelinden ziyade aleviler katledilmiş;
www.cnnturk.com
galeri2.uludagsozluk.com
t2.gstatic.com

kürtler ve kürtçe "temizlenmeye" çalışılmış;
www.zerkaya.com
(bkz: atatürk döneminde kürtçe konuşmanın yasak olması)

sosyalistler işkence deneylerinden geçirilmiş;
www.sosyalistzemin.com

ermeniler hakkında "bişeyler bişeyler" söylenmiş;
(bkz: ermenilerin bu feyizli ülkede hiçbir hakkı yoktur)

azınlıkların mallarına el koyulmuş;
www.demokrathaber.net

ve daha nice baskılar, hukuksuzluklar vuku bulmuştur. neredeyse mağdur olmayan kesim kalmamıştır. bence önemli olan geçmişteki baskıların ne kadar gerekli-gereksiz, orantılı-orantısız olduğunu irdeleyip durma yoluyla konudan uzaklaştıkça uzaklaşmak, meseleyi demagojiye kurban etmek değil; bu tarz hukuksuzlukların son bulması için çözümler üretecek cesareti ortaya koyabilmektir.

selametle.

islami kesim rahatça insan kesip öldüremediği için çok mağdur. ne zaman ki rahatça sübyancılık yaparlar, adam öldürürler, kadına hayvandan daha az değer verirler işte o zaman gönülleri rahatlar ve mağduriyetleri biter.

dindarlar mağdur falan edilmediler(suçladıkları kesime göre söylüyorum bunu). eğer oldularsa da kendilerini mağdur ettiler. din tüccarları ile gerçek dindarları ayırt edemeyen, etmek istemeyen kendileri idi. sadece masum din duygularına sahip olmak haklı olmaya yetmiyor. hıı, bu katı kemalistleri de savunmak anlamına gelmiyor, onlar da sözde atatürkçülük yapıyor. din tüccarı olmakla kemalist tüccar olmak arasında fark yok.

din tüccarlarının peşine takılan dindarlar mağdur ise sebebi kendileri veya peşlerine takıldıkları tüccarlar, kemalist tüccarlar veya solcular değil. ancak kendileri bu mağduriyetlerini bunlara yüklüyorlar, çünkü din tüccarı iyi pazarlama yapıyor. olmayan bir sol kesime suçu yüklemek garip. bunu deyince de sol kesim devlet içine sızmış, temizlenemedi bi türlü diyor.

neyse. türk toplumu laikliği ve önemini kavrayamamış bir toplum. laikliği dinsizleştirmek olarak anlamak, laikliği savunanları düşman olmak ya aptallara ya da kindarlara mahsustur. neden aptallık? çünkü laiklik lafını duyunca karşı tarafı elit sanmak, zengin sanmak anca aptallık olabilir.

www.cumhuriyet.com.tr

ilk okulda başörtülü velilerin istiklal marşı sırasında okul dışına çıkarıldığını hatırlıyorum. saçma ve üzücüydü.

Yaşandı tabii ki. Sadece TSK değil, devletin tüm kademelerinde yaşandığı dönemler oldu. Başörtüsü meselesi zaten yumuşak karın. Tayyip bunları sömürüyor diye olanları yok sayamayız.

"İbadetlerini yapamayacak, çocuklarına dinlerini öğretemeyecek duruma gelen bir zümre oldu mu gerçekten?"

evet oldu. herkes islami bilgiyi evinde öğretmiyordu çocuklarına, kurslara falan yolluyorlardı. onlar yasaktı. dindar insanlar bir bahaneyle gece evleri basılıp götürülüyordu (erkekler). toplumda, şu beyaz türk denilen ya da kendini beyazlaştırmaya çalışan onlara özenen kesimlerce aşağılanıyorlardı. şimdi en lüks mekanlarda bu kişilerin çocuklarını, kızlarını moda kıyafetleri içerisinde bir şeyler içerken ya da en iyi markadalardan alışveriş yaparken görebilirsin fakat bu eskiler için geçerli değildi. bir akmerkez'e gittiklerinde insanlar eskimo görmüşçesine bakıp duruyorlardı, saygı göstermiyorlardı. kapalı kadınlar üniversitelerde eğitim alamıyorlardı, üniversite alanına bile kapıdan giremiyorlardı. gerici, yobaz olarak adlandırılıyorlardı.

tayyip'i zerre kadar sevmesem de şu an bu insanların güce sahip olmasına seviniyorum. onların da büyük kesimi malla parayla bozdular kafalarını, çocukları da islami simge olmaktan öteye gidemedi ama şu an aşağılanmadıkları, hor görülmedikleri için gururluyum. bunca madur edebiyatı da annelerinden babalarından geliyor.

beynimizdeki broca/wernike alanlarının normalden daha büyük olduğu görülmüş birden fazla dil konuşabilen/anlayabilen insanlarda..
yani bu alanların "biyolojik" olarak büyüklüğü, bu isteğinizin gerçekleştirilmesi bakımından belirleyici oluyor..
bu bilgi tamamiyle yanlış da olabilir.. aklımda böyle kalmış!

python bir gecede öğrenirsin, c# veya java ikisinden birini seçip ilerleyebilirsin yavaş yavaş.

go var akıp gidecek ilerde, go'ya bakarsın vaktin oldukça. hepsi birbirine benzediğinden hepsinden bilgi sahibi olmak zor değil. php'yi bırak bence. :)

kurallarını deli gibi ezberlemene gerek yok gerektiğinde açıp dökümantasyonu bakarsın.

öğrenirsin. bilen var.
bos zamanın varsa hele cok kolay.
kendine basit projeler yap. (ya da reddit te programming challenges falan var)
euler project var.

hepsini al her dilde yaz.
ama haskell falan dersen biraz ugrasman gerekebilir.

c# öğren javayı da otomatik man öğrenmiş oluyorsun.

python biraz garip. gereksiz fazla syntactic sugar var. ama öğrenemeyecek bir şey yok.

zaten hepsi birbirine benziyor. c syntaxında hep. php, go, javascript vs. dahil. o yüzden racon aşağı yukarı aynı.

değişik bir challenge istiyorsan lisp öğren :)

tüm dilleri değil de dediklerini öğrenebilirsin bence. atıyorum uzmanlık alanın php, javascript, css falan olur. bir yandan da c# ile mvc öğrenirsin. php'de yapmak istediklerini asp.net mvc'de nasıl yaparım diye araştırıp php'de yapabileceğin bir projeyi yapabilirsin. böylelikle hem asp.net öğrenmiş olursun hem c#. aynısı java için de geçerli.
bence ben developer'ım diyen birisi zaten dil bağımsız olması gerek. ilerde önüne java ile yapman gereken bir proje geldiği zaman ben bunu yapmam demek yerine, 1 haftada syntax'ı öğrenip yaparım demek lazım. zaten programcı olduğun için diğer dilleri de öğrenmen çok vakit almaz. sadece neyin nasıl kullanıldığını araştırman gerekebilir ve pratik yaptıkça da artık daha az araştırarak yapar hale gelirsin.

keşke mühendislik okusaydım diyorum da, ergenlik salaklığı işte.
belki o zaman daha erken yakalardım yazılım işini. alakasız bir bölümün ikinci sınıfında tanışınca, algoritma mantığını da kendim çözmeye çalışınca çok geride kaldım.

aslında esas olay algoritma zaten. programlamayı programlama yapan o. dil işi tamamen google ile alakali. elbette cok uzman birisi ile aranda fark olacaktir, ama her dilde kod yazabilmek o dilin syntax ini bilmek degil.

ben hala for dongusu yazacagım zaman google i acip bakabiliyorum. bash script te nasıl unutuyorum mesela, ki degisik digerlerine gore.

ya da bazısı , bazısı ;
compiler larda o konularda kıyak geçebiliyor meslea; o da yerine göre iyi yerine göre kötü.

yani özetle çok dil bilmenin bi esprisi yok aslında. iş bulma açısından diyorsan moda diller kafi.

go bilsen türkiye de bi işine yaramaz mesela. o manada söyledim. python da oyle.
mesela akademik acidan python un güzle şeyleri var, acaip kod var ortada cünkü python ile bi çok şeyi kolay yapabiliyosun. ama koca bi şirkete girersen python degil java, c# yazdirirlar tabi.

python (Django) ile web sitesi yaparsın yalnız seri üretim.
o yüzden hepsini ogrenmeye calisma. gereksiz cogu.

yalnız java biraz python/php ayarı olmayabilir. enteresan bi dil, zaman istiyor.
bi de oop mantigi var zaten.

php icin de pdo akar.:)

o dediklerini biliyorum ben (c# hariç, lua, erlang, go dahil), yani soruya cevaben mümkün, ama gereklimi o tartışılır. Bütün bunları biliyor olmak beni süper bir yazılımcı yapmıyor ama iyi bir proje yöneticisi yapıyor çünkü projenin neresinde ne ihtiyaç var görebiliyorum ve gerekli yerlerde bu kısmı java, bu kısmı python bu kısmı php ile yapacağız diyebiliyorum.

Yeni bir dil yanında yeni bir felsefe ile birlikte gelir, her dilin çözmeye çalıştığı problemler ve bu problemleri çözme biçimi farklıdır, bir yazılımcı, güzel projeler üreten biri olmak istiyorsan öncelikle "öğreniyorsun yea bişi yok" kafasına hiç girmeyip hangi dilin ne için hangi amaçla oluşturulduğuna, dilin çalışma biçimine (interpreted yada değil fark etmez) bakman gerekiyor. her dili uzman seviyesinde bilmene gerek yok ama compiler/interpreter'in nasıl çalıştığını, dilin kurallarını ve limitlerini bilmekte fayda var.

Genel olarak bir yada iki dili çok iyi (çok çok iyi) bilip diğerleri hakkında da bilgi sahibi olmak güzel bir şey.

Yaklaşık 15 dili bile/kullanan bir arkadaşım var, canı sıkıldıkça bir kitap alıp okuyarak, hem kitapdaki alıştırmaları çözerek hemde o dil ile ölü bir proje yaparak dilin limitlerini yapabildiklerini vs. yi öğreniyor ve evet düşünce seviyesinde ne kadar geliştiğini ve projesinde kullandığı dili kullanma biçimine nasıl yansıdığını görebiliyorsun.

son söz: iyi bişi ve evet öğrenebilirsin.

bütün dilleri öğrenmeye gerek yoktur; bir dilde uzmanlaşırsın, diğer dilleri de ihtiyacın oldukça ihtiyacın kısmı kadar öğrenirsin, yani java ile web uygulaması geliştiriyor isen istesen de istemesen de javascript ve html'le haşir neşir olman gerekebilir.

Ayrıca o maaşlar da kolay kazanılmıyor, yaptığın işe çok emek, hayatından çok fedakarlık yapman gerekiyor, belirli bir seviyeye gelebilmek için, en azından türkiye şartları böyle; aylık 6000-7000 lira kazanıp her gün sabah 8 akşam 11 çalışmak, gece yarısı sorun var diye uyandırılmak, evde hafta sonu proje ile uğraşmak herkesin tercih edeceği bir durum değil.

Etkilemez arttırabilir hatta. Muhafazakar kesimin rahatsız olması bir şey ifade etmez mecbur tayyibe oy verecekler zira şu an Düşmanlık öyle boyuta ulaştı ki iktidar değiştiği anda bir Kaşık suda boğacaklar onları. O Yüzden Beşar Esad ve Aleviler gibi bir durum oluştu.

Fakat tahminime göre bu seçim tayinin kazanacağı son seçim olacak sonrası Dağılma süreci

etkilemez, adam çıkıp hepinizin amına koyim dese, alkışlayacak bir kesim oluştu.

önceleri çok kızardım akp seçmenine cahil ve koyun denmesine de, şimdi anlıyorum ki koyundan beter adamlarmış.

bi bok olmaz.

gerçekte mi yoksa resmi seçim sonuçlarında mı?

@nawar resmi seçim sonuçlarında.

herhangi bir olaydan sonra akp oylari nasil etkilendi acaba diye dusunurken akp secmeni oyunu nereye kaydiracak sorusunu da sormak onemli. gecerli bir alternatif gormuyorsa akp secmeni de tipki chp secmeni gibi hosnut olmasa dahi gidip oyunu verecektir.

sen ne diyorsun.. siyasal islamı, liberalizmle beraber satmayı başardılar. az kafayı yememişimdir zamanında. hoşaf oluyor insanların beyni. yalan değil. troll de geç. rahatla. abi var ya siktir et ya.

Ya karsit fikirleri/ jargonlari boyle bir harmanlayip önüne sunuyorlar ki yeminle benim de beynim aciyor artik. Bence bu furyayi Ahmet Hakan denen herif baslatti. Liberal yaradiliscilar... İiiiiyyy!!!

gericilik ilericilik diye bir sey yoktur.
tc nin en reaksiyoner partisi chp'dir.
turkiye'deki en yobaz kesim de aydın denen kesimdir.

"Tanrı yoktur diye gezenler, sizin gözünüzde aydın, bilim akıl yeeeee filan gibi görülüyor sanırsam"

Sanmayın. Mesele "Evet. tanrı yoktur" "Evet. Tanrı vardır" Meselesi değil lakin. Mesela, Ben "Benim için tanrı düşüncesi insanın hayal gücünden başka bir şey ifade etmiyor" desem ve siz bana yobaz demiş olsanız. gibi. İşte insanlar tam olarak bunu yapıyorlar. Umarım anlatabilmişimdir.

Pozitif bilimlere ve rasyonaliteye koru körüne itimat etmek yobazlikdeğil en fazla bagnazlik olarak adlandirilabilir (o da çok uç durumlarda). Kavramların içi bosaltilip anlamlarinin çok dişinda kullaniliyor, ifadeler ters yüz ediliyor. Kafalar yaniyor.

Ya hadi bunu belli başlı adamların yapmasına karşı gerekli cevaplar verilebiliyor belli mecralarda, tartışılması mümkün olmasa da neden karşıdaki insanlarla tartışılmadığı gösterilebiliyordu en azından, insanlar gözüne girecek derecede açık bir şekilde bir de. Ama bunun tabana yayılmasının etkilerini kaldıramayacağız inceldiği yerden kopacak gibi görünüyor bu gidişle. Siktir olacağız, siktir edeceğiz.

adam dogru yazmıs aydın kesimin ilericilik dediği pozitivizm tam bir at gozlugudur.

mevcut iktidarın en başarılı olduğu konulardan biri-hatta başarılı olduğu tek konu da denebilir- medya ve algı yönetimi... senin tarikat vb ile açıklamaya çalıştığın şey aslında bu algı yönetiminin operasyon halindeki görüntüsü...

basit bir örnekle biraz açalım:

insanlar iki şey etrafında çok çabuk birleşir:

1-ortak çıkarlar
2-ortak bir düşman.

şimdi erdoğan ya da akp ya da bu ekibi yönlendiren güçler... adına ne dersek diyelim muhafazakar seçmene ortak çıkarlar sundu:önce başörtüsüne özgürlük dedi ardından ihaleler hep yakın duranlara dağıtılmaya başlandı ve kendi zenginlerini oluşturdular. dikkat ederseniz kamu ihale yasası bu iktidarın en çok değiştirdiği yasadır.

ardından seçmene ortak düşmanlar yaratmaya başladılar.

önceleri cem uzan ve grubu vardı. bunlar türkiyeyi sömürüyor, kendi deyimleriyle "milleti" soyuyorlardı. cem uzan ve grubu bertaraf edildi. ardından doğan grubu boykot edildi. onlar ahlaksızdı gazeteleri eve sokulmamalı, kanalları izlenmemeliydi, dizileri hep ensest reklamı yapıyordu.

doğan grubu da "terbiye" edildikten sonra 2007 ekonomik krizi çıkageldi. hükümetin en çok güvendiği damarıydı ekonomi ve insanlar tepki göstermeye başlamıştı ki. yeni bir düşman imdada yetişti: "ergenekon terör örgütü!"

7 yıl sürdü dava. her şeyin sorumlusu bu insanlardı. hükümete komplo kuruyorlar. dünya lideri(!) ülkeyi uçuracak(!) iken engel oluyorlardı. ne pis! ne hain tuzaklardı bunlar!

derken hepsi uydurma çıktı...

şimdi paralel yapı çıktı. sanki devletin en yüksek makamları, ordunun kozmik odaları bu yapıya kendi elleriyle teslim edilmemiş gibi.

1984'ü ben de sevemedim. distopya konulu kitaplar hoşuma gider normalde ama 1984 çok basit gibi geldi. bir türlü o duyguyu veremedi bana. çevirisi mi olmamış anlamadım. (can yayınları)

Distopyalarla günümüzü, geçmişimizi karşılaştırıp aradaki benzerlikleri görerek "oha oluyorum" ben genelde.
Uykulu olduğum için uzuun bir cevap yazamıycam kusura bakmayın. Ancak otomatik portakalı, hayvan çiftliğini, cesur yeni dünyayı ve fahrenheit 451(adından emin olamadım kafam karıştı açıkçası?)i okumanızı tavsiye ederim.

Ben mülksüzler okudum. Hikayesi sarmadı ama fikri ve anlatımı güzeldi. 1984'ün de filmini izledim, onun hakkında da aynı şeyleri düşünüyorum.

Distopya deyince tabii bi matrix ortamı olsun, efendime söyleyeyim bi mad max ortamı olsun, böyle post-apokaliptik, manzaralı, güldürülü, maceralı şeyler bana daha ilgi çekici, sürükleyici geliyor.

yaşadığımız düzlemde alternatif bir tarih yazıcılığına haiz oldukları için severim genellikle.
mesele swastika geceleri. nazi imparatorluğu 2. dünya savaşını kazanmış ve japonya ile birlikte dünyaya hakim olmuş, 700 sene sonrasını anlatıyor bu kitap da. şu konuyu duyduğumda heyecanlı hissediyorum mesela.

Yaşasın diye bağıracağım sonunda bir 1984 fanı olmayan birini buldum. Hayır mesela biz çok güzel gidiyordu keza mülksüzler de. Ama sonlara doğru olaylar karıştı takip etmekte zorlandım bir garip oldu. Yani su an bende eksik olan şey bakış açısı galiba ondan beğenemiyorum.

Okurken boğuyor, ben de sevmiyorum

kırmızı sevip mavi sevmemek gibi bir şey bu sorduğun. kaçırdığın bir şey olduğu anlamına gelmiyor yani sevmemen. distopyaları çok severim ama neden seviyorum sorusuna cevap bulamıyorum ben.

Otomatik portakala fahrenheita ve hayvan çiftliğine bayılmıştım mesela. Galiba benim sorunum kitabın sonları ile ilgili. Ufak bir ampül yandı kafada evet

Bu tarz kitapları beğenmek yada beğenmemek, okurken zevk almak olmamalı bence kriter. Değişik bakış açıları, değişik yaklaşımlar, beyin kıvrımlarını esnetme filan o tarz yaklaşmak belki daha doğru olabilir.

işte ürkmen, korkman, ders çıkarman ve ak sarayı molotoflamak istemen gerekiyor bitirince. olmuyorsa zorlama.

Distopik hikayeler en sonunda insanlar ilkel hayata geri döndü; kendi aralarında klan oldu; aç kalıp birbirlerini yemeye başladılar noktasına geliyor. En efsanesi de böyle en ucuzu da. Ben de sevmiyorum.

1984'u sevmemek gibi bir seyi gercek anlamiyla dusunemedim.

Ben neden sevdim sorusuna cevap vermem gerekirse aklima ornegin ilk olarak, dusunme ve konusma yetenegine bircok kavram katmasi geliyor. Hic bu acidan baktiniz mi?

her distopya biraz gerçektir de ondan. kaçırdığın şey orada yazılanları gerçek hayatında bulamaman. Daha doğrusu onların kısmi gerçekliğinin farkında olmaman.

1984'te newspeak dehşettir mesela.

düşünce suçu işleyecek kelimelere sahip olamama durumu.

"demokratikleşme kanunu", "doğayı koruma kanunu" falan ya da "demokratik eğitim", "demokratik özerklik" gibi sürekli bir yumuşatmacalar falan benzeşiyor açıkçası. Hatta bu salak Akp'liler kitap okuyor olsaydı newspeak üzerinden iyi malzeme çıkardı. Tam da gündem şu sıralar.

Hayvan çifliği, V for Vendetta, Cesur yeni dünya pek de bir şey katmamıştır bana açıkçası. Diğerlerini okumadım.

hangi adam?
şu ölsün/gebersin/sürünsün kafasındakiler var oldukça, o daha çok yaşar emin olun
mağduruz biz...mağduruz..!

birde soruyu soran arkadaş madem adam diye hitap etmişsin, neden adını da söylemiyorsun? açık açık sor işte utanma

ölmesin hesap versin isterim ben. ancak iktidarı kaybettiklerinde kaçmak için zaman bulurlar.

hesap vermeden ölmesin, kıyametini dünyada görsün isterim.

40 yıllık ateistim. geçen kendimi "ya rabbi sen beni neyle test ediyorsun" derken buldum.

neyse.. işin özü böyle şeyler düşünmeyi bırakmalı ve mümkün olduğunca çok para kazanmalıyız. kazanmalıyız ki bu işler bir şekilde bittiğinde önde bitirmiş olalım. ciddiyim.

kaddafi'nin başına gelen de gelsin isterim. insanlık dışı mı evet? ama bunlar da katıksız adi.

hesap vereceğini sanıyorsanız maalesef boşuna umut besliyorsunuz arkadaşlar :)

ölmesi önemli değil, eğitim şart "adı lazım değil" gider davutoğlu gelir o gider başkası gider vs.

ölmeyip ele ayağa düşse keşke herkes birer tekme tokat atsa. öyle bir devrim olsa falan. öyle yani. ölüm böyle adamlar için kurtuluştur.

ben başka bir açıdan bakmak istiyorum. suçu onda değil insanlarda aramak lazım diye düşünüyorum. yoksa bu karakterde insan çok var ve içimizdeler. atıyorum ben de olsam o konumda bunları yapabilirim. ama suç beni oraya getirende. bana bunlar için izin verende.

ölmesi çözüm değil.

"onu oraya getiren" in türkiye gibi bir ülkede* suçlanmasının kolaya kaçan bir bakış açısı olduğunu düşünüyorum.
*türkiye gibi bir ülkede yi açmak isterim: oy bilincine sahip olmasını beklediğimiz topluluğun ne kadarı bu bilince ulaşmasını sağlayacak birtakımşartlarına haiz??
bunların kaçının çocuğundan bir sonraki öğüne katkı sağlaması yerine sadece derslerine çalışması bekleniyor?? ne kadarı kuş kadar bir yevmiyeye bile muhtaç? şimdi burda biz de çok zorluk çektik ama bla bla diyenler olacaktır... anlatmak istediğim muhtaçlık ölçüsünü anlamadığını var sayarım.
diğer taraftan ama zengin kesimden de oy alıyor diyenler için; ülkemizde ne kadarımız kendi bireyselliğinin farkında???ne kadarımız sadece birey olduğumuz için saygıya değer olduğunu farkedip ailesinin yada bulunduğu sosyal çevrenin değerlerinden kendi aklına uymayanı reddederek o neder burada nasıl var olurum demeden yaşayabiliyor??? bu böyle olmadığı müddetçe tabiiki oylar sözde"hür irade"yle verilmeye devam edecek
son olarak diyelim ki oy bilincimizi oluşturacak şartlara ulaştık; bu şartların içeriği ne kadar dolu? ne kadar gerçekçi? ne kadar tarafsız(kemalizm dahil hiç bir ideolojiyi aşılamayacak boyutta)
yani ülkemizde birey kendi doğrularını ne ölçüde kendi kurabiliyor yoksa birer kültür robotu olarak mı yaşıyor?
o zaman bunun sorumlusu benim fikrimce direk olarak bilinçsiz olandan bilinç bekleyen hasbel kader bilinçlileşmiş güruhtur.çözüm harekettedir.çünkü biz istemesek de herşey akar yani bir döngü mevcut döngüye etki etmek isteyen durağan olursa nasıl etki etsin ona uyar ve günü geldiğinde ölür.

Sonra niye oy alamıyoz bıkbık. İlk yorumu yapan arkadaş +6466

Ben de hesap vermeden ölmesini istemem ama bir yandan da düşünmeden edemiyorum: bu halde bile yaptığı konuşmalara bak; elden ayaktan düşerse mağdur edebiyatının dibine vurur(lar)

Kaddafi den beter olasıca.
Hayır ölmesin değil ölemesin sürünsün. Ne bileyim toprak bile kabul etmesin toprağa karışamasın. Ülkeden sürülsün.
Zirveden bi anda düşsün.

bence birileri için keşke ölse denecekse, bunu hala destekleyen hastalıklı insanların ölmesi gerekir. Bu ölünce yerine aynı seviyesizlikte başka biri gelecek, bir çözüm olmayacak.

çok gülüyorum böyle şeyler okuyunca saolun valla. vadesi dolunca. bide tırsıklar açıkça da yazamıyorlar ajsçfdjsaf

açıkca yazamamalarının sebebi tırsık olmaları değil ülkede düşünce beyanının özgür olmaması adamın da hukukun amına koyması canlarım

bu teknoloji mümkün ama solidworks gibi hayvani kaynak yiyen bir uygulamanın cloud'undan kim niye sorumlu olmak istesin şeklinde bir soru çıkıyor. acayip kaynak yiyor ve kullanacak insan sayısı oyunlara göre oldukça sınırlı. pek karlı bir iş değil yani.

solidworks'ün fps'inin yüksek olmasının çok da gerekli olmadığı düşünülürse, çok yüksek hızlı bir internet bağlantısına da gerek yok. dediğim gibi öbür sebepten ötürü pek kimse girmez bu işe.

Modem arayuzunden baglanan cihazlarin mac adresleri gorulebilir

evet ama alısveris yaptıgımız yerlerde mac adresleri faturalara kayıtlı mı?

bu biraz karmaşık bir süreç ancak en basitinden, mac adresi değişmez bir fiziksel adres olduğu için, bu mac adresi üzerinden daha önceki bağlantıların izi sürülür ya da gelecek bağlantılar için takip yapılır. adres tespiti böyle yapılabilir. diye düşünüyorum.

takip etmek cok zor degil. eger birisi routera izinsiz girildiginden suphelenirse, datalarinizi 'sniff' edip ozel bilgilerinize ulasabilir.
oradan da kim oldugunuz tespit edilebilir.

ben genelde boyle durumlarda kasmayip mac ban yapiyorum router uzerinden.

Kasmaya gerek yok. Trdeki yuzde 90 modem kullanicisi modemin arayuzune girebilmeyi birak modem arayuzu nedir bilmez. Sen baglantiyi somurur de adamin net hizini kitlersen en fazla musteri hizmetleri arayip bu ne lan der. Musteri hizmetlri de modeminizi fisten cikarip takin der.

Olay bundan ibaret

bilgisayarın ismini de görebiliyor. windows kurarken bilgisayarınıza bir isim verin dediğinde Osman-PC gibi bir şey koyduysan onu da görür.

bilgisayarım sağ tık -> özellikler -> bilgisayar adı kısmındaki bilgi

ayrıca mac address değiştirilebiliyor.

yırtık'ın dediği gibi mac ve bilgisayar adını değiştirdikten sonra asıl sniffingden korkman lazım.

bir soru daha o halde, biz diyelim ki wireless ile bağlanıp suç işliyoruz. peki bağlandığımız kişi de sniff yapar bizi izlerse suç işlemiş olmuyor mu?

Hayır suç işlemiş olmuyor. Benzer bir örnekle, işyerlerinde tüm internet erişimi kayıt altında tutulur, kim nereye girmiş ne yapmış baştan sona kaydedilir detaylı olarak. Bu suç değil aksine yasal bir gereklilik, zira o internetten bir suç işlenirse hat sahibinin gidip 'aha bak yapan bu' diyebilmesi lazım yoksa o suçlu olur.

Metrobüsle yenibosna'ya kadar gidip oradan Mehmet akif dolmuşlarıyla gidilebilir heralde, biraz yürüme yolu olabilir. Ben oralardayken mall of yoktu daha iyi bilenler vardır.

yenibosnada indikten sonra ben olsam taksiye binerim.

yenibosnadan taksi 25-30tl falan yazar. kirazlı metrosuyla istoç durağında inip gitmek daha kolay olur veya ikitelli sanayi duragında.

Sıyrılman gerektiğini kim söyledi? Bence iyi yapıyorsun, böyle devam.

Ne zaman başkasının aklına uyarak içime sinmeyen bir şey alsam kenarda eskiyor.

en iyisi nüdist olmak

sadece renkleneceksen kolay. gözün giydikçe kendi görüntüne alışıyor. ama işte kendi stilim olsun dersen o zor.

abi zamanında siyah ve lacivert dışında bir şey giymezdim. \m/ falan

sonra koyu yeşil tişörtler giyebildim. derken mavi, açık yeşil, daha açık yeşil. öyle öyle derken kırmızı-beyaz havai gömleğim oldu. yavaştan başla. güzel bir şey valla. ne giysem yakışıyor triplerine giriyor insan. daha bir özgür hissediyor. niyeyse acayip anlamlar yüklemişimdir bu olaya.

önünde arma veya yazı olan şeyleri giymem hala. "delta-force mission bravo 51. bölük" falan noluyoruz amk. ama açık renk iyidir. desenler falan da.

@kta, dediğin gibi, ufak ufak, baktın zamanla gerisi gelecek alışacaksın olayı. lacivert kot pantalon üzerine siyah düz, bildiğin duvar desenli tişört giymek bir yaştan sonra sıkıyor ya.

renk değiştirme kolay, denildiği gibi ben de siyahtan lacivert - kahverengi - yeşil diye başladım bir senede beyaza ulaşıyorsun. ama logolu püsküllü falan giymem utanırım.

hacım sen kendine yakıştıramadığın için sana öyle geliyor.
yani bu giyilirmi lan dediğin şeyi giyip ooww bana süper yakıştı demek gibi bir durumun olamaz. zira bende senin kafadanım o ayrı.
onlar gibi giyinmeye uğraşma ama dolabı renklendirmeye başla.
titre ve kendine gel hacı.

Herhalde alttan giriş yapmışlar.

bu alet tezgaha gömülüyor. yani tezgahta bunun biraz küçüğü dikdörtgen bir boşluk açılarak oraya yerleştiriliyor. aletin altında, fotoğrafta görülmeyen kısımlar, tezgahın altında kalıyor böylece. gaz girişi de alttan veriliyor, dışarıdan görülmüyor.

şurada daha net görünyor: goo.gl

Aynisindan var bende. Arkada, altta girişi var. Dedikleri gibi tezgahı kesip görmüyorlar. Ayrıca takmaya gelen adamlar tezgah kesik değilse takmadan dönüyorlar. O yüzden gelecek adamlara söyle kesmemiz lazım diye.

Not: Güzel ocak.

iran mi destekliyor?

iran isid'e karsi abd ile ittifak bile yapacak duzeye geldi.

bu arada katar = turkiye. bu ikisi ortadogu'nun pis islerini yapmaya niyetli kucuk enisteler.

Katar, Suudi Arabistan ve cennet vatan Türkiye idi uzunca bir süre.
Bunlar da yeter artar zaten, illa çok büyük bir destek olması mı lazım arkasında?

iran sia niye desteklesin isidi... ben ciddi ciddi israilin destekledigini dusunenlerdenim

Virgul vardi

Iran, hukumeti destekliyor

bi ara ingiltere dedilerdi ama komplo teorisi de olabilir tabii.

@utanan ayi: su an peki herhangi bir destek yok mu? Hazira dag mi dayaniyor?

buraya "iran ışid'i destekliyor" yazan bi zahmet bi cümle daha birşey yazmasın. cahillik bile değil.

çok merak ediyorsanız türkmen kasabası "amerli" nin ışid kuşatmasının kırılışını ve akabindeki sevinç gösterilerinde kimlerin olduğunu izleyin.

kim kimi bafiliyor uzun hikaye de burda anlatılmaz o değil de katar dünyanın yozgat'ı diyecek cahilliği ilk defa görüyorum, wikileaks belgelerinde abd'ye ortadoğu'da en çok güçlük çıkartan ülke olduğu yazıyor, bizim siyasal islamcılar katarlılar türkiye'den toprak alsın diye bi götlerini açmadığı kaldı. asdffghfghgfj daha fazla yazamiyciğim

şu soruya iran diyenlerin akıl hocaları destekliyor.

biraz bekle. artar o rakam.

artmazsa yapacak bir şey yok. başka link bulacan.

özel torrent paylaşım ağlarında filmi arayabilirsiniz. Torrent'in mantığına göre birşeyi indirebilmeniz için o şeyi seed eden bir başkasının olması ve o anda internete ve torrent sistemine bağlı olması gerekiyor. Seed edenden size dosya böyle ulaşır. Seed yoksa dosya da yok. Çok eski bir film arıyorsanız ayrıca youtube a bakabilirsiniz. Orada eski filmler tek parça halinde izlenebiliyor. Şansınız varsa yüksek kalitede bile olabilir.

download12.blogspot.com.tr

kaldırılmış da aga yok bu film hiç bi yerde

beklemene rağmen seed yoksa torrent ölmüştür. başka torrentlere bak zaman zaman arat mutlaka birileri koyuyor. ben öyle çok dosya yakaladım.

22 km. Servis. Sabah 25 dk, akşam 35 dk sürüyor.

Geçen haftaya kadar 8 km idi. Artık 25 km :( Servisle gidiyorum. Mutsuzluktan ölücem :(

3 km ^^ her gun bisikletle gidip geliyorum 18 dakika fln suruyor ^^

evden çalışıyorum. yatağımdan kalkıp salona yürüyorum. 10 metre yok.

iş değiştirme ihtimalim var (hadi inş) o zaman 20 km olacakmış ve servisle gidip geleceğim.

8 km, gidiş 20 dakika
dönüş 1.20 dakika

ya da 19 km'lik dönüş yolu ile 40 dakika

25 km. Arabayla.

800 metre falan. yürüyerek

5 km
bisikletle 20 dakika
metro ile 13 dk + 5 dakika yürüyüş: 18 dakika

12 km;

sabah;
servisle > 5 dakika durağa yürüyüş + 20 dakika servis
arabayla > 5 dakika otoparka + 20 dakika araba
toplu taşıma > 8 dakika istasyona yürüyüş + 20 dakika metro + 5 dakika işe yürüyüş

akşamları araçlı seferlere 10'ar dakika eklenir.

10 kilometre, arabayla 20 dakka gidiş 25 dakka dönüş.

45km. araba.

köprüyü de geçiyorum.

evet. her an intihar edebilirim.

6km servis

eski işim 100 metreydi evime.

şimdiki 15 kilometre. 3 vesait toplu taşıma.

9 km
sabah 20, akşam 20 dk arabayla
toplu taşımayla gelsem 50 dk falan sürüyor (otobüs -> metro -> yürüme gidişte, dönüş için yürüme -> metro -> taksi ya da minibüs. ulan otobüs bıraktığı yerden geçmiyor ya :/)

~ 10 km. servisle sabah 20 - 25 dakika, akşam 30 - 40 dakika sürüyor. servisten de eve 8 dakika kadar yürümem var.

işyerinin taşınma durumu var o zaman ~ 25 km olacak.

gidiş: 5 km - 12 dk - motorla
dönüş: 5 km - 10 dk - motorla

5,6 km.

servisle de bisikletle de tramvayla da 20-25 dakika.
fazlası var eksiği yok.

otobüs ve minibüs ulaşımı yok.

özel araçla 15 dakika.

Kamara ile köprüüstü arası 3 mt. Merdiven ile ulaşıyorum.

Benden bahtsızı yoktur herhalde, mesafe 3km, ulaşım süresi bazen 45dk ! izmir belediyesi sağolsun otobüs hatlarının amına koydu.

İş değil de okul olarak cevap versek?

E-5'ten gidersem 30, tem'den gidersem 37, sahilyolundan gidersem 40 kilometre. Araba ile gidip geliyorum. Sabah dersim 9'daysa 1,5 saate yakın yol sürüyor. Dersim erken biterse 40-45 dakikada geliyorum ama dün mesela 7'de çıktım okuldan, yol 2 saate yakın sürdü.

Çok yorucu oluyor, diz bacak falan baya ağrıyor. Haftada 2 gün (pazartesi, cuma trafik daha fazla olduğu için) servisle gidip gelmeyi düşünüyorum bundan sonra. Hiç olmazsa kafa dinlerim, rahat ederim, belki uyurum.

0 (sıfır).

2,8 km

32 km. Servise biniyorum, sabah 1 saat 20 dk, akşamları ortalama 1 saat 45 dakika sürüyor. Popo uyuşması çok fecii bir durum..

Acıbadem'de evim, Esentepe'de işim (Astoria yakınında) servisle sabah 20-25 dk akşam 45-50 dk

Bugün işe gitmedim sabah, vapurla geçiyorum şu anda çay tost aldım, mis.

Home office. Genelde eve yakınlarda bir kafeye gidip çalışıyorum.

16 km
araba ile 15 dakika

30 km
otobüs

3.4 km

1 km'si yürüyerek, geri kalanı minibüsle. 10-15 dk sürüyor.

2.4 km ^_^ uykuya doyamadığımdan dolmuş-otobüs ne denk gelirse

20 km. otomobil. gündüz 30 dk. akşam 1 saat. bazen 1,5.

15 gidiş, 15 geliş.
metroyunan gidip geliyorum.
akşam uzak bir yere uğrayacaksam arabaynan gidiyorum.

0.7 km, yürüyerek gidiyorum ama çok üşendiğimde toplu taşıma kullandığım oluyor.

giderken 16 km, gelirken 25 km.
kendi arabamla gidiyorum.

Topunuz intihar edin bence.

1km. (+-300m) olcmedim goz karari. Yuruyerek.

cecilia, herkesin işe yakın yerde oturabileceği bir istanbul yok ne yazık ki.

sen biraz saygılı olmayı öğren. kimse zevk aldığı için bunca yolu gitmiyor.

TEM üzerinden 60 km imiş. Servis ile gidiyorum. En erken 1 saat, en geç 2.5 saat tutuyor. Ne kadar tutacağını çok kestiremesek de, genelde 1.5-2 saat arası sürüyor. Sabahları 90-100 dakika, akşamları 120-130 dakika arası.

4-5 sene önce 4dk idi yürüyerek :(

2-3 km bisiklet tavsiyesi alınır.dolmuşlar 5-7 dk

onceden 45 km idi. simdi 4 km. muthis bir olay :D

1.5km

10 dakika daha fazla uyumak için arabamla gidiyorum

24 km. 20-25 dk. oradayım. servis var. keyfime göre arabamla gidiyorum.

40 km > Arabaylan
(Ankara)

5-6 km. Genelde toplu tasima, bazen arabayla.

paganlık daha genel. ortadoğu'da oluşmuş tektanrı düşüncesine inanmayanları tanımlıyor. Şamanizm ise paganizmin içinde yer alan bir inanış.

Paganizmde Doğa inancı vardır, Doğa Ana bu anlamda tek tanrıdır ama Şamanizmde sadece Gök tanrılarına inanılır, her toplumun kendisine ait farklı tanrıları vardır. Gök Tengri de biz Türklerin tanrısıydı bu çerçevede. Bu da Paganizmi tek tanrılı (Doğa Ana) bir din yaparken Şamanizmi çok tanrılı bir din yapar. Ayrıca, Paganizmde birçok yardımcı tanrı vardır ama bu tanrılar Doğa Ana'nın tek tanrı olduğu gerçeğini değiştirmez.

paganizm eski avrupadaki çok tanrılı dinler. roma, yunan, isveç falan.

şamanizm elemanın tekinin doğa üstü güçleri olduğuna inanılması. onun etrafında ayinimsi şeyler. eski türkler, moğollar vs. kızılderililerde de var.

ikisi bam başka şeyler?

çok fazla bilgi kirliliği yayılmış. Bu sebeple bir düzeltme yapayım. Paganizm doğa inancı demek değildir. Tek tanrılı ya da doğa ana'ya tapan bir inanç da değildir. Aynı şekilde şamanizmin de gök tanrılarıyla bir nedensellik bağı yoktur. Paganizm sadece avrupa'da bulunmaz. Şamanizm de neredeyse bütün toplulukların geçtiği bir evre. Sadece orta asya'ya özgü değil.

Biraz daha açarsak, ana kavramlarımız totem, tabu ve ruh'tur. Tektanrıcılığı geçtim, tanrı kavramının bile bulunmaması gerekir bu antropolojik ögeleri açıklarken. Tanrı kavramı, şamanizm ve paganizm'de topluluk içi iktidar ilişkilerinin tekelleşmesi ve erilleşmesiyle giren bir kavramdır. Ondan önce ata-ruhlar, totem hayvanları söz konusudur. Ne zaman bahsedilen, doğa-gök-yeraltı gibi tanrılar girmişse totemden tabuya geçiş söz konusudur. Yani eşitlikçiliğin, kutsal olanın temsili lehine bozulması söz konusu olur.

Aralarındaki farka dönelim. Daha önce girdiğim entry'de sadece bir görüşü sundum. Ancak bu daha çok kabul gören bir görüş değil antropoloji'de. Genel kanı ikisinin aşağı yukarı aynı olduğu yönünde. Ancak ben antopoloji alanına dahil değilim. Kendi alanımda kültürel çalışmalar yürüttüğüm için, elimden geldiğince kavramları tekilleştirmeye çalışıyorum. Şamanizm-paganizm ayrımını, kendi aklımda meşrulaştırmak için, din adamı kabul edilen kişinin topluluk içindeki konumuna bakıyorum. Şamanizm'de bir din adamının varlığı, toplumdan ayrılma sinyalleri verebiliyor. Farklı inanışlarda(animizm vs) bu daha az bbelirgin. Bu sebeple toplamını paganizm altında topluyorum. Elbette bu metodolojik bir seçim. Üstelik antropoloji geleneğinin çoğunluğunun savunduğu bir seçim değil.

olayı biraz daha anlatsana. madem random seçeceksin niye 1-20 arasında daha fazla olmalı? bildiğim kadarıyla bu zaten randoma girmez ki.

moodle.polymtl.ca

section 6.4.4 ve sample 6.7'ye bak.

@b1019 mesela sözlükte bir yazarın en beğenilenlerinden rastgele entry gelecek ama çok arkalardakiler pek görünmesin isteniyor. adamın 25 sayfa en beğenilenleri varsa ilk 7-8 sayfadan gelme olasılığı fazla olsun istenebilir.

@AcreaM onu biliyordum ama üst sınırı büyütünce sıkıntı çıkartır diye tercih etmedim

@sendelemeden bunlar aradığım şeyler gibi duruyor bakacağım, teşekkürler

sayılarını gauss dağılımından seç.

google'da random gauss distribution diye artabilirsin.

a=randbetween(1,5)

if a=1 or a=2 then
b=randbetween(1,20)
else
b=randbetween(1,100)
end if

%40 ihtimalle 1-20 arası, yüzde 60 ihtimalle 1-100 arası üretecek bu sistem, yüzdelerle oynayabilirsin.

pofuduk + 1

açık. bazı dükkanlar kapalı. açık kuyumcu bulursun illa ki.

kesinlikle kapalı
pazar etrafındaki yerler açık olabilir.
kuyumcular kesin kapalı
geçen hafta düğün için lazım oldu altın.kuyumcu araya araya helak oldum 3 saat en sonunda aksaray-kumkapı arasında mc donalds karşısında arabacı gold açıktı ordan hallettik

kapalı.

httrack var. işini görür mü bilmem. spesifik yerleri tercih yoktu galiba.

sayfa içeriği ajax ile çekiliyor ise özel bir program yazdırmadan içeriği alamazsın.

euronews

benim icin en onemli degisiklik test yayinlari sirasinda 200lu siralara atmis oldugum fil tv'yi farkedip 20lere almam oldu.

filtv
trt hd ( hani şu sürekli belgesel yayınlayan )

www.youtube.com

kusura bakma ama ya yalan söylüyorsun ya da aşırı tembelsin. google'dan kolaylıkla cevabı bulunabilecek şeyleri burada niye soruyorsunuz anlamıyorum.

en.wikipedia.org

ekran kartı +1

atıyorum; ekran kartı donanımsal desteğiyle ne zaman vm içinde, güçlü 3d motoru kullanan kaliteli (hi-end diye tabir ettiğimiz) oyunlar oynanabilecek mesela? vm içinde physix vs gibi destekleri sunmayı düşünüyorlar mıymış?

@bay meraklı kusura bakma uslubun çok kaba ama haklısın. wmware tam olarak sormak istediğim şey değil..

bu firmaya ait www.vmware.com

www.vmware.com

www.vmware.com

www.vmware.com

bunun gibi şeyleri anlamadım ben.

@ananiyimioguz (bu ne biçim nick yahu :D:D) tamam hocam teşekkür ederim bunu sorar, yanıtı da buraya yapıştırırım yaarrın. keza @loveinaflipbook

peki bu yukarıda linkini verdiğim konuları da açıklar mısınız? bu hizmetler kurumsal firmalar için ne işe yarar?

ananiyimioguz workstation programından bahsediyor. bilgin olsun

loveinaflipbook öyle bişi yapılmayacak. Ekran kartı destekleri ESXi ve Horizon view gibi ürünlerde zaten mevcut.

Aşağıdaki linklerden bilgi alabilirsin.

www.nvidia.com

www.vmware.com

yazılım bazında, bu yazılım şu kadar cpu kullansın, bu kadar disk kullansın, şu kadar ram kullansın gibi şeyler yapabiliyormuş bu data center & server virtualization hikayesi. hangi yazılım ne kadar kullanıyor gözetleyebiliyormuşsun. anlık olarak değiştirebiliyomuşsun bu değerleri. azure gibi biraz.

yazılımı, dataları x tarihindeki haline döndür backup/restore olayı da var.

özet olarak minimum hardware ile maksimum performans almaya çalışmaca.

faydalı yani.

ilk sezonları gayet iyi ama son sezonu ve özellikle finali ile en büyük sıçış yapan dizilerden biri oldu. hayatımda izlediğim en kötü dizi finaliydi.

Dexter iyidir, izlenir.

Önermem. Sekiz sezon sırf kan lekesi göreyim diye izlenmez. Hele o son varken.
Bloodstain pattern analysis'den bahsettiğinizi varsaydım. Olay yerini daha detaylı inceleyen ve ana konusu bu olan nice dizi mevcut.
Adı üzerinde csi-ny'da bolca mevcut izlemedinizse. Bones'ta yer yer var ama güzel dizi.

Bir de bonus olarak mythbusters'ta bu kan lekelerinin filmlerdekilerle uyuşma durumunu incelemişlerdi bir bölüm, hoştu.

ilk baslarda guzeldi, sonradan bozdu ama izle guzel dizidir zaten sonuna kadar gitmezsin.

Guzelde ben biryerden sonra sikildim.

ilk 4 sezonu izle. bırak sonra.

son bölümler sıkıcıydı ama izlenir.

nereye gidiyosun geyikliye mi?

aksaray'dan alibeyköy minibüsleri var, ama otogarın biraz uzağında bırakır. ordan da bir taksiyle gidebilirsiniz. yürüyebilirsiniz ama biraz uzak ve tenha sayılır gece 11-12 için.

alternatif olarak: otobüsün kalkış noktası esenler otogarıysa( muhtemelen öyledir) aksray'dan direkt metroyla esenler otogarına gidebilirsin. firmayı arayıp öğrenin daha kolay olur öyle.

ulusoy'un yenibosna güneşli tarafında bi garı var. oradan kalkıyor olabilir. oraya ulaşmak için de metro ile yenibosna + taksi yapabilirsin. 50 dakka sürer.

Aksaray'dan minibüsle yarım saatte (+-5 dk) Alibeyköy'e gelirsiniz, Alibeyköy'den de taksiye blner 5 dakikada otogara gidersiniz. Alibeyköy'den yürüme mesafesi kısa ama ortam biraz tenha olduğu için tavsiye etmem.

ankaraya gidiyorum. basın ekspress ve alibeyköy yazıyor girecekleri terminallere. esenler yok yani sanırım.

o lafta ifade özgürlüğü kanunlar falan hep başkası uysun diye.

AB otoritesi ile yapılan bir buluşmada bundan bahsettik verdikleri cevap çok netti,

"biz kuralları koyarız, siz uyarsınız" tabi bunu off record bir ortamda muhabbet arasında söylediler.

Aynen turkiyeden çok da farkı yok sadece kendini kandırıyorlar. Amerikalı arkadaşım Amerika da polisin ne kadar saygılı vs olduğunu anlatıp durmuştu(hayatında büyük ihtimal polisle karşı karşıya gelmemiştir). Şimdi ona bu gunlerde Ferguson da olan olayları soracam nasıl acıklayacak merak ediyorum.Bu da dikkatini çekebilir :
m.bbc.co.uk

Yani demiyorum ki çok iyiyiz, ama onlar da muazzam değil.(3 5 ülke hariç)

hollanda'da şu an sinirler çok gergin, bu kadın da çıkıp tüy dikmiş.
şu an bu kadın gibi önemli görevlerdeki devlet memurlarından bu tarz açıklamaları kabullenmemeleri çok normal.

lahey'in ortasındaki müslüman mahallesinde bir gün cihatçı dingiller öbür gün aşırı sağcı hollandalı dingiller protesto düzenliyor izinsiz. birbirlerine girmeleri an meselesi. geert wilders kahveden adam toplayın gelin protesto düzenleyelim o mahallede diyor falan.
üst düzey bir görevli çıkıp bunlar siyonizm oyunu!!!11! diye tweet atınca diego dur ortalık karışık dediler kadına kısacası.

bunu, kraldan çok kralcı, yani avrupalıdan daha avrupacı olan türk elitlerine söylemek lazım.

bu komplo teorisinin altyapısı antisemitizm. yahudiler var demekten utandığı için siyonizm demiş bir de ama kurtaramamış tabii.

yuhdilere karşı ırkçılık türkiye'de özellikle o kadar normalleşmiş bir durumda ki bu tweetin baştan sona ırkçı bir ifade olduğunu göremiyorsunuz.

lideri müslüman, üyeleri müslüman, destekleyenleri müslüman bir harekete yahudi oyunu derseniz türkiye'de prim yapar. avrupa'da ırkçı olduğunuz ortaya çıkar.

İfade özgürlüğü var zaten, bak demiş bir şey ama ceza falan almamış. İşveren ırkçı beyanlar veren birini çalıştırmak zorunda değil.

Ifade ozgurlugu istedigini soyleyebilirsin demek degildir. Dusuncelerinden dolayi devlet sana ceza veremez, yargilayamaz demektir. Onun disinda soylediklerinin sonuclarina katlanirsin.

değil

her yerde yok.
bölüme göre değişiyor.

Neden anlamsız olsun ki? Akademisyen adayının yabancı kaynaklardan iyi faydalanabilmesi, hatta yabancı dilde yayınlar yaparak dünyaya faydalı olması gerekir bence.

son derece tabiî bir durum. zaten çoğunun sınavları çok zor olmuyor.

değil, birçok konuda yeterli türkçe kaynak yok, derslerde kullanılacak materyal bile bulunamayabiliyor türkçe. yabancı kitapların çevirileri de bulunmuyor çoğunlukla. o yüzden bazen türkçe programlarda bile ingilizce yeterlilik istenebiliyor, çünkü derslerde kullanılan kaynaklar ingilizce yoğunluklu olabiliyor..

özellikle ingilizce aranması anlamsız olabilir.

yani adam uzak doğu üzerine yl yapacaksa ingilizce ve/veya japonca falan olsa biraz daha iyi olur bence.
bilim üretemediğimiz sürece başka kaynaklara mahkumuz.

bunu tuhaf bulmak tuhaf bence.Bilim dili uluslarası alanda İngilizce kabul edildiğinden yüksek lisansda bilimsel araştırmalar yapacağından ötürü İngilizce bilmek şart

bencede olması lazım ama öyle bir ülkede yaşıyoruzki başbakan belkide gelicekteki cumhurbaşkanı bile ingilizce bilmeyecek.

çirkinler çünkü

hiç sosyal medya hesabım yok dolayısıyla instagram kullanmıyorum ama retrica-vari programlar cidden fotoğrafı güzelleştirebiliyor. ben retrica kullanırım ama paylaşmam.

retrica bi aralar iphone kullandığını belli etme uygulamasıydı. android'e çıktı herhalde şimdi.

Her şeyin bir nedeni mi olmak zorunda yahu, sosyal medya bu? Canı istemiştir insanın kullanmıştır kullanıyordur, bitti gitti bu kadar.

güzel geliyor. normalde özgüvenin "ö"süne sahip olmayanlar bunlarla özgüven kazanıyor. evet, gülünç geliyor ama öyle.
ben de bu şekilde çekiyorum kendimi, fotoğraflaır ama abartmıyorum elbette. 25 tane profil resmim varsa 1 tanesi retrica ile oluşturulmuştur-ki o da siyah-beyaz efektiyle.

e moda. ayakkabılarda da şıklık rahatlık önemli ama afedersin moda diye bok gibi şeyler giyiyorlar. instagram'ın da bir farkı yok bu durumdan.

ne kadar yeni? dns serverların update olması 1 günü bulabilir.

domain'i dün aldım. 24 saat geçti. hosting'in 2-3 saat önce atadım domain'e.

ilginç olan ttnet üzerinden girip, turkcell mobil veri üzerinden girememem.

turkcell'in dns serverinin salaklığındandır. en geç 48 saate düzelmesi lazım.

(bkz: incendies)

beni sokmustu yani seni bilmem.

amores perros

srpski film - yani oluyor bu tür şeyler.

böyle daha sanatsal bir şey arıyorsan antichrist'ı da izleyebilirsin. psikolojik gerilim ama o kadar rahatsız edici değil.

bu arada duyurunun harflerini küçült, silebilirler.

incendies'i çekiyorum, bi sonraki için de amores perros'a bakacağım, teşekkür ederim. umarım girerim.

edit: amores perros'u zamanında izlemişim.

requiem for a dream

(bkz: miss violence)eskişehir film festivalinde seyirciler filmin sonuna doğru sinemayı terk etti.
tam olarak it ve götten ne demek istediğini anlamadım ama beni hayattan soğutan iki filmdir.

irreversible olmazsa olmaz

dancer in the dark(2000)

dogville

kynodontas, bad boy bubby epey sert filmlerdir.

(bkz: biutiful)
öncesinde vicky cristina barcelona'yı izlemek tezat açısından güzel.

hepinize çok teşekkür ederim, hepsini izleyeceğim.

kesinlikle requiem for a dream hemen aklıma gelen diğer bir film american history x

fl studio
cubase
pro tools
ableton vs.

www.youtube.com

even tam o hissi vermiyor ya :(

"white anglosakson protestan" üzerinden bir analoji kurulabilir belki.

Cümle olarak çevrilebilir belki..

Forgive me becuase I am saying this but even they claim that I am an Armenian.

neyi çevireceğiz anlamadım ki, aşağıdaki arkadaşlar onlar benim ermeni olduğumu iddia ediyorlar gibi bişi demiş.

oradaki anlamı tam olarak ifade etmek için biraz kıvırmak gerekiyor.
they even called me, i'm sorry to put it this way, an armenian etc. gibi.

afedersin= pardon me

pardon me but ''armenian''

the prime minister said "he is, excuse my language, this armenian" olması gerektiği gibi aşağılayıcı olur (başbakan aşağılamasından bahsediyorum.)

"i was born and raised in istanbul but one of them, same mindset, showed up and claimed that i was georgian and even worse, another one showed up and claimed that i was -sorry to say but- armenian."
böyle çevirdim ben.

yanisi: "-sorry to say but- armenian."

"pardon my french" kalibi tam karsiliyor bunu bence.

büyükadaya benziyo. vapurdan inip sağa ve yukarı bir yere gidersen bu manzara ile karşılaşılabilir.

büyükada bariz

vapurdan indikten sonra sağa doğru git
uzuuuuun merdivenler var, ordan bi yerden çekilmiş

büyükada

karşısı da kartal

farklı açıdan kartal:
is.gd

Büyükada, deniz otobüsleri iskelesi karşısı..
Kahve dünyasının sol altı diyebiliriz tam olarak..
Klübe gelmeden önce..

harita.yandex.com.tr

Ufuk sağolsun, yandexte daha net görebiliriz..
harita.yandex.com.tr

Migros'un önündeki yuvarlak obje de fotoğraftakiyle karşılaştırılabilir..

orası kahve dünyasının oralardan çekilmiş. bi kaç küçük restoran hotel tarzı yerler daha var üst kısımda. fotoda gözükmüyor ama iskele hemen sağ tarafta kaluıyor.

yanlış hatırlamıyorsam kızdı o. biz de arkadaşla bayağı düşünmüştük diye hatırlıyorum, "kız mıdır kadın mıdır bilemem" diye bir karara varamamıştık sanki. soruyu görünce bir göz gezdirdim gugıl amcaya ama yine cinsiyetini belirten bir şeye rastlayamadım.

Hepsi de erkekti.

Mello. (M)
Near. (N)
Ryuzaki. (L)

Japon işte, erkekleri kadın, kadınları daha da kadın gibi çiziyorlar.

erkek

erkek ne yazık ki

Near kız gibiydi sadece. Seslendiren kadınmış.

Herkes orjinal dilinde izlemiş burda heralde :)

Erkekti

Dublajsız izledim erkekti. Malesef erkekti ney la? Napıyonuz olm death note izlerken?

Müslümanlar nasıl çıldırttıysa artık sessiz sakin adamları, dayanamadılar demek ki.

Tipik Türk ateist kişisini yine bize göstereb duyuru olmuş. Beddua etmem normalde buda beddua sayılmasuın. O sözde çıldırtan Müslümanlara yapıldığı gibi üzerlerinize çivili sopalar ile vurulsa , eviniz içindeyken yakılsa , sevdikleriniz gözlerinizin önünde kafalarına sopalar vurularak öldürülse ve çocuğunu kaçıran eşinizi yakalayarak gözlerinizin önünde önce çocuk sonra eşiniz öldürülse ne olur merak etmedim değil.

Saygı bekliyorsunuz değil mi? İnşallah kimse size saygı göstermez ve bu iki yüzlü tavrınız nedeniyle her zaman kaybettiğiniz gibi yine kaybedersiniz herşeyi bildiğini zanneten Türk ateisti.

Bölgeyi görmeden sırf insafsız olduğu için konuşanların aksine ben cevap vereyim. Hükümet arakan taraflarında budistlere yüzde yetmiş destek verirken uluslararası baskı ile desteği her iki taraf in yüzde elli yani eşir yaptı buda olayları arakan için çıkarttı.


Sinirim yatışınca özelden devamını anlatırım.

bildiğim kadarıyla bu budizmin de mezhepleri, tarikatları falan var. bunlardan barışçıl olanları da var böyle radikal olanları da. bu radikal olanlar müslümanlara saldıranlar.

Bir sürü budizm mezhebi var. Bu mezhepler arasından bazıları Ahimsa denilen şiddet karşıtlığını içinde barındırır, bazıları ise barındırmaz. Bildiğim kadarıyla(umarım yanılmıyorumdur) hem tarihsel olarak hem de güncel olarak en güçlü mezhep olan Mahayana, şiddet karşıtlığını içermemekte.

Gerçek budizm bu değil.

Haberlerde yazana bakma, yapanlar budist değil, budist olamaz.

slumdog'takiler hindu bu arada

Müslüman da olsa Budist de olsa insan insandır.Bazen olaylar özel nedenlerle çığırından çıkabiliyor.

İsrail'in parmağı olduğunu, dünya liderimiz erdo'nun hesap soracağını, sabrımızın denendiğini, fakat bizim müsterih olmamızı ve konuşmamamız gerektiğini, dünyanın en güçlü ülkesi olduğumuz için bu tip şeylerin bizi üzmeyeceğini düşünüyorlardır kesin.

gerçi düşünemediğimizi söylüyor eğitimli kesimlerimiz, ama şimdi bilemedim sana karşı da böyle ayıp oluyor.

burası göt kılı dolacak:)

bıçak kemiğe dayandı diye geziyolardı en son.

gordugun gibi tersleyenler filan olmus en fazla. kafasi az-cok calisan hem soma'da hem bu konsolosluktaki insanlarin esir alinmasi olayinda reddedilen soru onergeleri ve tedbirsizlikle dogrudan sorumlu oldugunun farkinda ama hicbiri gelip de sana "ya evet, akp yanlis yapti" demez.

akpliler hiçbir şey düşünemez. sadece inanırlar. sonra birtakım idiotik argümanlarla inandıkları şeyi rasyonalize etmeye çalışırlar. nawar ve zibidigibinin dediklerine benzer şekilde.

hayatkısakuslarucuyor +838592929e892

bu olayların özellikle cumhurbaşkanlığı seçimlerinin bu kadar yaklaştığı bir döneme denk gelmesi çok manidar:) Birileri gene düğmeye bastı:)

siz böyle akp'lileri adam yerine koymadıkça akp size koymaya devam edecek.

akpliler şimdi yattı. türkleri kurtarınca akpliler çıkacak usta kurtardı diyecekler.

@mayeskuel,

bu akplilerin '' bizi aşağılıyorlar, adam yerine koymuyorlar'' ağlaklığı ne zaman bitecek? çok merak ediyorum bunu ya. bitmeyen mağduriyet yapmışlar size.

ben smyrna +1

sırrı süreyya ergen imam hatipli diyordu az önce :))

bir kısmı işidin aslında iranın gizli bir örgütü olduğunu sallayıp bu işlerden iranının çıkarına hizmet edecek şekilde sonuçlanmasını umut ediyorlar. umut ediyorlar ki haklı çıksınlar. yoksa büyük travmalar yaşayacaklar.

adamların kendi paralel tarihi var ya. amerika ve israil iranı destekliyor falan diyenleri bile var.

şu din çok tehlikeli bir şey.

akp lilerin yerine düşünen ve akp lilerin hiçbirşey bilmediğini iddaa eden bi kesim varken akp lilere burada fazla laf düşmüyor...çünkü herşeyi bilen bi kesim var ülkemizde...

konuya gelicekk olursak , çok karışık ve tehlikeli bir durum var ortada...bana göre rehinelerin kurtulması ve kurtulamamasına göre şekillenecek birçok şey...eğer ışid pazarlık yapmaz ve rehineleri öldürürse bir operasyon gelicek...burada önemli olan nokta ise operasyonun büyüklüğü....çünkü yıllardır abd ırak a bizim girmemizi istemiştir...türkiye büyük bi operasyonla ırak a girerse bu bizim için felaket olabilir...ama bu durumun bu kadar büyümeden rehinelerin bir an önce kurtulacağına inanıyorum...bu tür konularda mit ve dış işleri bakanı davutoğluna güveniyorum...en son suriyedeki rehineleri kurtarma sürecinde çok başarılı olmuşlardı umarım aynı hassasiyetle bu olayıda çözerler

aglaskfasl davutoğlu'na güvenenler var ciddi ciddi. katar kurtardı, ekmeğini türkiye yedi geçen sefer. sonra dışişleri ve mit çok çaba sarf etmiş oldu. yersen.

o değil de bu "siz akp'lileri adam yerine koymadıkça" kafası da komik arkadaş. akp'li olmayanları adam yerine koyan 1 tane bile akp'li var mı? sorsan akp'li olmayan bizler ya hainiz ya bölücüyüz ya ayyaşız ya teröristiz ya cehape zihniyetiyiz ya yavru muhalefetiz, ya maşayız vs. vs. komik adamlarsınız cidden. onlar yapınca doğru. biz yapınca auuv.

@nawar davutoğluna güvenenler var deyip alay edercesine imada bulun sonra katar kurtardı rehineleri deyip çık işin içinden...ne güzel dünya amk...bende bu kafaya hastayım arkadaş

hiç bir delil ve hiç bir argüman altyapısı olmadan , sikimsonik bi haberi görüp gelip burada insanları küçümsemek...sonrada akp lileri adam yerine koymuyorlar de finali yap...ha finalide genelleme yaparak yap...daha tatmin edici olur sizin için

kimseyi siz şu zihniyettesiniz diye ayırmam ben...ama bu olayı yapan arkadaşların çoğunluğunu şu küçük forumdan bile görebilirsiniz...saygılar

az önce bi tanesiyle muhatap oldum. valla üzüldüm resmen. duvar gibiler.

17 aralık, bayrak, ışid, bakara-makara, polis şiddeti falan... zerre tesir etmiyor. maruz kaldıkları propaganda sayesinde derileri kalınlaşmış. sebep sonuç ilişkisi kuramıyorlar.

Bilgisayara Logsign diye bir yazılım var onu satın alın kurun derim. Hem kim nereye girmiş onun loglarını tutar, hem de trafiği izlersiniz.

load ui fena değil.

superonline sadece fiber değil. dsl hizmeti de var.

www.superonline.net/basvur/adsl

ben memnunum.

ttnet hizmeti varsa, superonline da olur, smile da olur, smart da olur. fiber ve uydunet olmayabilir.

ama torrent indirme hızı çok çok çok düşük diyorlar. torrent ip adreslerini engellemiş diyorlar. doğru mudur? var mı böyle bir şey?
ben interneti torrent için kullanıyorum. torrent mevzuu benim için önemli.

tabiiki keşke sineği böceği öldürmeden yaşam alanlarımızdan uzak tutabilsek çünkü sağlıklı değil. Fakat kapitalde bunun pratik ve uygulanabilir bir çözümünün benim bildiğim kadarıyla olmaması sineklerin ve diğer uçan böceklerin 10 tlye satılan tenis sopası şekilli elektrikli telden sopalarla etrafımızda sallamak suretiyle öldürülmesi normal olarak kabul ediliyor. Ama aynı hindistanda ineklerin kutsal sayılması gibi farklı tabular da olabiliyor bu tamamen toplum ve onun ahlak normları yaşayışı ile ilgili efendim.
Saygılar.

İnsanlar boyutuna göre karar veriyor bence. Görmezden gelebildiği, yok sayabildiği ölçüde öldürebiliyor. Bir böceğin ölümünü kolaylıkla görmezden gelebiliyorlar.
Bana göre hepsi aynı. Elimden geldiğince evden uzaklaştırmaya çalışırım haşeratı.

bu sorunun ardından bakterileri ve tek hücrelileri de mi öldürmesek gelebilir. ama mümkün olduğunca az öldürerek yaşanmalı tabikide. bu arada insanoğlunu en çok öldüren hayvan sivrisinektir, onu da unutmamak gerekir.

kediler durduk yere gelip tırmalamıyor ki bizi. sivrisineği öldürmeyelim yesin bizi sabaha kadar. sonra gelsin sıtma, fil hastalığı, sarı humma, tifüs..

kişiye verdiği zarar önemli bu noktada.

hayvanseverlik yardımseverlik falan hikaye. hep ego. kendini iyi hissettiren hayvanı sever, akşam sucuğu kıymayı götürür. sonra kendisine saldıran hayvana zarar verene ana avrat dümdüz gider falan. kurcalamamak lazım

büyüklük ve sayılarının çok olması ile ilgili bir algı yanılsaması. insanoğlunu en çok öldüren hangisidir/nedir? istatistiğinden yola çıkarsak insanları da öldürmemiz lazım. akışına bıraksak su akar yolunu bulur. kentler akışı bozuyor, sineklerin üşüşeceği şeyleri çöplere atıp üzerini örtüyoruz, onlar da bize sarıyor. Bilhassa kedilerin biraz da köpeklerin olduğu yerde fare, çıyan mıyan böcek haşarat barınamaz. kentsel yapılar onları hayatımızdan çıkarınca hamamböcekleri de cirit atıyor. halbuki neredeyse hiç muhatap olmamız lüzumlu olmayacak birbirimizle doğanın akışını bozan kentsel yapı olmasa.

kırsalda/kent olmayan yerlerde çok olmalarının sebebi de kentsel yapıların kendisi. doğanın kendi halini ve homojenliğini bozuyorlar çünkü kentler. Kentte yaşam alanı olmadığından orada daha fazlalar vb. onun dışındakileri de kedisidir kurbağasıdr hallediyo zaten besin zinciri dahilinde, insan müdahalesine gerek kalmaz o durumda pek.

zarar verip vermediği kesinlikle bir kriter, ikincisi de snowflake'in örneklediği "anlamlandırma" meselesi, aslen bir sevginin varlığı olsun-olmasın "büyük bir sevgi görüyorum" diyebiliyor olma durumu, o boşlukları-doldurmaya-müsaitlik. köpeğin çağrılınca gelmesinden de, kedilerin kucakta oturuşundan da, ineğin kendi halinde ot yiyen mahzun tavırlarından da anlam çıkarılabildiği sürece hayvanseverlik varolacaktır ve kendini temellendirecektir.
hiçbir canlıya zarar vermemek daha genel bir pasifizme giriyor bence.

ses çıkarmasına göre.

ölürken ses çıkarırsa yakınlık duyuyorsun. acıyorsun. canilik diyorsun.

balıkları düşün mesela. ağa takılıyor belki 1000 tane. vinçle alıyorsun atıyorsun yere falan. pek umrunda olmuyor. 1000 tane köpek bu şekilde avlansa gece rüyalarına girerdi.

olay ses çıkarıp çıkaramaması. valla bak

Birileri benim sorumu duymuş sanırım:

www.agos.com.tr

sözüm meclisten dışarı en derin acıları bile beğeni ve şov kaygısıyla yayınlamalarından irite olunuyor olabilir. çok göze batarsa ben de aynı şeyi hissedebiliyorum.

soma'ya ilişkin paylaşım yapıp ertesi gün nutella kavanozunu paylaşıp dudak büzen insanlardan mesela pek haz etmiyorum.

e şimdi elini vicdanına koy.
Burası Kanada, İngiltere değil ki insanlar "sosyal bilinç" ile birbirlerine sahip çıksın.

kanada'da devlet açık açık zenginler fazla vergi verin ki fakirlerin ücretsiz hastanesi olsun diyor, zengin insanlar da "e tabii böyle olmalı çok haklılar" diyor.

Senden ayda 5 lira kesselerdi, madenlerin iyileştirilmesi için falan diye yaygara kopartırdın.

Üzülmek tabii normal bir davranış, ama kimse, ne sen ne ben bugüne kadar hiç birşey yapmadık bu insanlara, akp de yapmadı yanlış anlama o ibneleri de savunmuyorum.

Ama yaşadığı cografyaya "afet halleri hariç" çok yabancı insanlarız
Bu kaza olmasaydı, bi 10 sene daha aklına gelmeyecekti ne maden, ne madenci
aynı şey benim için de geçerli.

Kimsenin aklına gelmeyince, işi siyasilere bırakınca da, para için, rant için ne pislikler dönüyor ne pislikler, işte ortada hepsi

Yurtdışında sivil insan faktörü var, bilinçli sivil insan, şikayet hakkını kullanan.
Madeni geç, günlük hayatında kaç kere "olmaması gereken" şeyler görüyorsun ve susuyorsun onu bir düşün?
En son ne zaman bir kebapçıda çocuk komi çalışıyor diye telefon ettin, ne zaman ışıklarda mendil satan çocuklar için beyaz masayı aradın?

Başkası da görüyor, onlar arasın diye diye kimse birşey yapmıyor.
Hoş yapsan da ne değişir bilmem de, günde 5 yerine, 500 telefon alsalar belki birşey yapacakları tutar bu adamların bilemem.

Kim ne diyor görmedim. Facebook tweetir kullansm. Kişsisel düşüncem ulusal yastayız ve buna saygı. Gezi'de nasıl ülkene sahip çıktıysan, burada da ulusal yas'ına saygı duymalısın. Yas bu adı üstünde. Annen baban ölmüş gibi. O senin annen bu da senin ulusun, senin vatandaşın. Cenaze evindeymiş gibi, çünkü ulusça cenaze evindeyiz. Sadece bu.

Yani ben samimiyetsiz buluyorum mesela. Ama bazı kişilerin özellikle.

Yarım saat öncesinde profil fotoğrafını değiştirip arkasından 10 dakika sonra yemek fotoğrafı paylaşıp "Kocamla, yemek keyfiii" yazması altında komikli yorumlar yapması bana çirkin geliyor. Şov amaçlı geliyor, reklam geliyor, popüler kültür manyaklığı geliyor.

İki yüzlüce geliyor. İstediğini yapabilir, rahatsız olmuyorum. Ama hoşuma gitmiyor.

@cruseo olayı çok güzel açıklamış. karıncayı belini incitmeden sikmiş bir de. ince ince hepimize öyle güzel sokmuş ki rahatladım şerefsizim.

bahsettiği bilinç dışında yaptıklarımızın ve yapacaklarımızın alayı şovdur hocam.

devrimi yaptıktan sonra ne yapmayı düşünüyorsunuz sorusuna pek bir cevap veremedikleri için olabilir.
burda cruseo yazmış bir diğer duyuruda ben yazmıştım , bu kadar bıkbıklayıp ağlayanlar dün istanbulda ankarada izmirde yada başka bir lokasyonda gördüğünüz yozlaşmayı düzeltmek için bişi yaptınız mı ?
kadın cinayetleri kadına şiddet ; kadın kocasından yıllarca eziyet görür kimsenin gıkı cıkmaz , kadın öldürülür bütün apartman yas tutar.
Soma'daki faciaya ne kadarda benziyor aslında değil mi ?

devrim de devrim ,
peki devrimi yaptınız sonrasında gümrüğünden haberleşmesine ulaşımına kemikleşmiş kadronun yerini nasıl dolduracaksınız ?? cemaatin etkisini nasıl kırmayı düşünüyorsunuz mesela emniyet üzerinde ?? binlerce polis memurunu meslekten ihrac ettikten sonra hızla yerine koyabileceğiniz binlerce polis memurunuz var mı mesela?
devrimi niçin istiyorsunuz ? gezideki gibi 3 gün taksimde geniş geniş amsterdam havası yaşamak için mi ?
inanın biletler daha ucuz 99 euro ya falan var önceden alırsanız.

yahu bu kadar kontrol manyağı olmayın. dün ne yaptın ki bugün foto koyarsın, foto koydun da sonra aa bak güldün, aman allah göstermelik yapıyor vs. ya yaparsa yapsın kime ne? kim ne yaparsa yapsın size ne? orada ölen, nefesi kesilen yüzlerce insana yok bir yardımı evet, ama bugün elinden bu geliyor. belki senin şov dediğin onun elinden bugün gelen. ne yapalım yani hiç yok gibi mi yapalım? herkesin dışavurumu başkadır. kimi isterse profil fotoğraflarında, paylaşımlarında, tweetlerinde kan ağlar. kimi onları yapmaz üzülür başka dışavurur. napacaksınız ya bunun tasası size mi kaldı? herkes delirdi yemin ederim.

bir olay oluyor yoğun paylaşımlar oluyor onun ardından da bir güruh çıkıyor "ya paylaşmanın ne manası var"cı bir de onlar böyle merasim yapıyor. tipik her olayda bunlar yaşanıyor. birinci şovcuysa ikinci neci? yapma, yapmıyorsan yapana da karışma. kontrol kontrol, size ne allah aşkına.

hiçbirimiz tamamiyle samimi değiliz, katılıyorum. ancak onun dışında cruseo oldukça iyi açıklamasına karşın kebapçıda çocuk komi çalışıyor diye telefon etme düşüncesi içerisine dahi girmemenin sebeplerini de düşünmek gerekmez mi? yani sadece "şunu düzeltmek için sen ne yaptın?" düşüncesinden önce bu eylemsizliğin ki son bir senedir insanların bu tutumu değişti, nedenlerini de açıklasak ya? sosyal bilinç sosyal devlet aracılığıyla oluşmaz mı sonuçta? yani şu an hesabından 5 lira kesildiğinde laf edecek olan insan zamanla buna tabii ki alışacaktır, toplum zaman ilerledikçe hep aynı şekilde ilerleyecek değil. ama biz aynıyız çünkü devlet hep aynı. çocuk komiyi şikayet ettiğinde çocuğun kendisi de babası da pek iyi anmayacaktır seni elbet. telefon ettiğinde ne oluyor o çocuğa, bunun net bir açıklaması halka karşı yapılıyor mu? bilmiyor yahu insanlar ne yapılması gerektiğini, kimi arayacağını. bunun sebebi olarak direkt insanın kendisini görmek ne kadar gerçekçi olur ki? ortada doğru işleyen bir sistem kurulduktan ve buna sabırla sahip çıkıldıktan sonra insanların davranışlarındaki yanlışlıklar konuşulsun diyorum ben. yani söylenenler doğru ama bu samimiyetsizlik kendiliğinden, tek başına oluşmuş bir şey değil ki.

Soma'ya dair örnek vermeyeceğim, ama artık ehh be dediğim ve Face listemde olanlara açık açık sen ne kafasındasın kardeş yazdığım en son iki konu:

1- Yerel seçimler sonrası yanmış oy pusulası fotosu paylaşılmış idi. Ben de buna dair yönetmelikte madde olduğunu, diğer fotoğraflara bir şey diyemeyeceğimi ama bu fotoğrafın paylaşılmasının hatalı olduğunu söyledim. ''Hiç yanan AKP oyu görmedik ama.'' denmesiyle birlikte de sabrım tükendi. Upuzunnn bir şey döşedim sosyal medya ağlaklığına dair, ''o zaman bir zahmet sandığına sahip çıksaydın, ben gece yarısı girdim eve, bir dolu usulsüzlüğe sesimi çıkarttım, senin en büyük yorgunluğun oy verme sırasında beklemek olsun ama gel konuş dur.'' minvalinde bir şey dedim. haklıydım, bugün de derim.

2- Bir arkadaşım, ısrarla aldığı makyaj malzemelerinin fotoğrafını paylaşıp duruyordu ara ara, paylaşmadığında beğeniyor onların sayfalarını filan... neyse... bir gün Migros'ta XXX markalı üründe indirim vardı, fazla fazla aldım, siz de alın demiş. 2 gün sonra hayvanlar üzerinde kozmetik deneylerini cık cıklayan bir şey paylaşmış, ondan bir gün sonra da tüyleri dökülen tavşan fotosu. Bu da tamam olsun. Birkaç gün sonra peşine yine hayvanlara eziyetten mimlenen bir markayı beğendi ve açtım ağzımı yumdum gözümü. Bu kadar ikiyüzlü olmayın diye de başladım...

yeşiltaş sen çok yanlış gelmişsin.

Bu kontrol manyaklığı değil. Üzüntü, acıya saygı. Ben herkes foto koysun demiyorum zaten. Ama sorumsuzluk, eğlenip gülmekte yakışmaz. Bugün bizim bayrağımız yarıda, bunu düşünmek bile yeterli olmalı bizim için.

@sevgili

acıklı foto koyup ardından güldü diye birisini eleştirip ajanlığını yapmak pek normal değil. fotoğraf koyana sahte demek de öyle. herkesin kendi dünyasını ilgilendiriyor bunlar.

insanların sınırlarını belirleme çabasından bıktım..
birincisi berkin öldü en çok buna üzüleceksin diyenlere de çok kızmıştım ama üzülene samimi değilsin diyene daha çok kızdım..
hiçbir şey yapmamak değil nette bir şeyler yazmak ama sadece görsel olsun diye başkaları yazdı diye yazanlar var evet onlar işte samimi değil..
iki yüzlü demek büyük bir hakaret, kimin neyi ne kadar yaptığını nerden biliyor insanlar..
saçma bir savunma mekanizması çalışıyor şu an yurtta..
ne desen aa ama 28 mart diye giriyor herkes..

allah kahretsin zamanında bu insanlara pirim yapma fırsatı verecek şu uygulamaları yapanları, baskıları yapanları..

@kiraz
Ben onları savunmadım zaten. Öylelerinin de sorumsuzlardan bi farkı benim gözümde.

yaşamazsın. o şeyleri tamamen silmek de pek mümkün değil. çok fazlalar.

@kta, emin misin dostum? çok çektim şu sql muhabbetinden bu sefer de olmazsa format atıcam artık çünkü?

ms sql'in farkli surumleri yan yana sorun cikartmadan calisabilir.

2008 i tekrar yükle dersen kaldırma menüsü aktif olur. sana kaldırmak istediğin kompenentleri sorar. tek tek hepsini seçersin...

veya

masdos kullanarak silebilirsin. aşağıdaki adımları takip et.

www.smattie.com

ama tavsiyem format atıp tekrar kurman yönünde olur. Sağlıklı çalışmayabilir bir sonraki kurulumun.

ayrıca 2012 yi kurabilirsin. birbirinden bağımsızlar.

valla benim okuduklarımdan anladığım,

mühim şehirlerin hepsi, şam, homs, hama, lazkiye rejimin elinde. bu bölgelerde her hafta yeni bir kasabayı geri alıyor. halep bir tek kritik ama orayı da yakında alır.

kuzeyde kürtler hakim. arada el-kaide ile savaşıyorlar. rejimle çok da bir alıp veremedikleri yok.

fırat nehri boyunca işid var. esadın oraları kurtarmaya şimdilik bir niyeti yok. elimdekilerde tam hakimiyet sağlasam bana yeter diyor gibi.

işid, el-kaide bi de bu keseb'ten ermenilerin sürülmesi falan derken muhaliflere amerikanın desteği bayağı azalmış. avrupada da aman cihata gitmeyin demeye başladı devletler. halk da savaştan iyicene yorulunca, tayyip de kafayı kırıp suriyeyi işgal etmezse, rejim kazanacak gibi duruyor. ama o fırat nehri boyunca işid, el-kaide devam eder herhalde uzunca bir süre. sağda solda gün aşırı bombalar patlamaya devam edecek anlaşılan. ırak gibi. bi 10 sene böyle geçer bence.

popüler çünkü.

çalışırsan anlarsın. hasta ruhlu yöneticiler, amirler, sana verilen 10 m2 kapalı alan ve o alanda sabah 10 akşam 10 çalışman. kaprisli müşteriler, milyonlar kazanan markalar ama asgari ücret ödemeler vs..yeterli mi?

Gidip avmdeki bir magazada, cok degil bir gun calismani oneririm. Ya da zamanini ayirip masalardaki tepsileri toplayan temizlik gorevlilerini yarim saat izle. Avmlerin neden sevilmedigini anlayacaksin.

@mayeskuel ve @damdanakan @cesario

ben; insanların sevip, yerel olduğundan fanatikliğini yaptığı sikindirik bir markette çalıştım. görseniz sizde seversiniz. abi küçük esnaf diyip alışveriş yapardınız.. migrosta forkliftle taşıdığını biz elle taşıyorduk. tek fark buydu.

ben saçma sapan bi giyim mağazasında çalıştım. yine 10m2 kapalı alan. sabah 9 da gelir 10a kadar temizlik çay, cam temizlemesi eşya dizme vb.. akşam 10 kapanış ve eşyaları geri toplama kasa sayım teslim.. 10:30-11:00 di çıkışım.
türkiye şartları bu hani.

edit: 1 gün çalış diyenler, Okurken: LCW, D&R, Özsüt,TeknoSA da çalıştım.
küçük esnaftada çalıştım.

avmde değil çarşıda bir mağazada çalışınca al kardeşim sana 3x asgari ücret maaş mı diyorlar, ben mercedese biniyorum al sen de bin mi diyorlar, al 5 saat mesai mi yap diyorlar ne diyorlar onu soruyor soru sahibi zaten.

vasıfsız elemana 950 TL değil 2950 versinler keşke de mühendisi doktoru ne alacak ki adalet olsun o zaman.

avm yapmak için senin de dediğin gibi etrafını duvarlarla çevirip, ona uygun çevre düzenlemesi, otopark vb. şeyler yapman lazım eee dogal olarak bunun için de bir araziye ihtiyacın var demektir. avm de ki mağazaların kar etmesi için ise, yüksek sirkülasyon lazım bunun için de avm ler genellik bölge merkezlerine yapılır. istanbul'da da böyle bir arazi artık kalmadığı için hangi yollarla olduğunu artık hepimizin bildiği şekilde imara kapalı(gezi parkı), tarihi eser niteliği taşıyan(haydarpaşa garı) gibi alanlar veya da b2 arazileri avm yapıcak inşaat grublarına peşkeş çekiliyor. insanlar buna karşı avmye değil.
yoksa gebze de e-5'in kenarına yapılan gebze center'a kimse birşey demedi veya da beylikdüzünde yapılan boş arazilerde ki avmlere de kimse bir protesto yapmadı.
sanırım anlatabilmişimdir açık bi şekilde insanların avmlere değil avm yapmak ve para kazanmak için parkların, tarihi eserlerin yok edilmesine karşı olduğunu.

lokal dönercinin yanına avm, içine de mc donalds koyuyorsun. kendi dükkanı olan adam bi bakıyorsun mc donaldsta kasiyer olmuş.

büyük markalar daha çok büyürken, küçük markalar kapanmak zorunda kalıyor. tekelleşme, gelir adaletsizliği artıyor.

bir de her şeyden öte çirkin olmaları var tabi.

şu iki bina aynı yol üzerinde

i58.tinypic.com
i62.tinypic.com

@bana da bu yakisir

sanki çoğunluk(benim gözüme takılan) senin gibi düşünmüyor
örnek:
www.eksiduyuru.com

@tescilli marka: çarşıda çalışırsan prim stresini avmdeki kadar yoğun yaşamazsın, başında bin tane şef, müdür olmaz, müşteri profili avmdekinden çok da olmasa farklıdır. küçük esnafın cinliklerinin de farkındayız ama avmdeki çalışma şartlarıyla kıyaslandığında daha tercih edilir oluyo.

tadında bırakılmadığı için günah keçisi oldu. hükümetin avm den rant elde etmesi de antipati nedeni. fakat en önemlisi ülkenin gelişimine yönelik adımlar atılmayıp sadece avm yapılması esas neden.

gördünüz mü başbakanın hiç üniversitelerle bilimsel bir toplantı yaptığını. atıyorum kansere çare bulunması için doktorlarla temasa geçtiğini, otomobil üretimiyle ilgili odtü ve itüyle konuştuğunu... görmedik. daha çok tiyatrolar kâr getirmiyor ondan kapatıcaz falan gibi şeyler duyuyoruz.

türkiye şartlarıyla alakası yok. senin olayın bireysel tesadüf gereği olan birşey. yani yavşak bir patron yada yöneticiye denk gelme ihtimali. avm'lerde ise çark bu şekilde dönüyor. piramidin en üstünde para babaları, en altında sömürülen işciler. balını, kaymağını üsttekiler yiyor, ceremesini işciler çekiyor. küçük esnaf'ta işini sahiplenebilirsin veya aradaki uçurum o kadar olmaz.

genel olarak kapitalizmin neden kötü olduğu anlatılmış. avm'lerin normal dükkanlardan farkı üç noktada olabilir. birincisi her yere avm yapmayla şehre, doğaya zarar verme (Topçu Kışlası vs). İkincisiyse avm'lerin dükkanların toplamından fazlası olması. Mesela senin daha çok alışveriş yapman için saat bulundurmamaları, aydınlatmanın sana zamanı unutturacak şekilde yapılması, hazır oradayken normalde yemeyecek olsan bile yemeği de orada yemen, beklerken sinemaya gitmen vs. Şöyle güzel bir yazı var bunun hakkında: www.zaman.com.tr Bir de son olarak küçük esnafı, mahalle kültürünü öldürme goygoyu var.

@damdanakan işe girerken küçük esnaf sigorta yapmaz.. yapanı çok zor. görevin olmayan iş yapar. yalan at satış yap der. tuttuğunu siker. günündeyse yardım eder. değilse yaşlı başlı dinlemeden siker atar.. çok mu kurnazsınız? hadi bu gün yol üzeri tanımadığınız esnaftan alışveriş yapın. avm patronu sigara aldırmaya göndermez. akşam hanımı şuraya bırak demez. iş bellidir. para bellidir. beğenirsen çalışırsın der. çıkacaksan dur demez.

oo uzun hikaye. öyle bir soru sormuşsun ki nereden tutsan elinde kalıyor.
teşhir mekanizmaları, gösteri toplumu, pornografinin toplumsal alandaki tekabül ve tezahürleri, "protestan ahlakı ve kapitalizmin ruhu"...

90ların başında ya da öncesinde doğduysan illa ki bilirsin; o zamanlar yiyecek bir şey aldığımızda (özellikle herkesin alamayacağı şeyler) siyah poşetlere konur (ekmek bile) ki olmayanın canı çekmesin, göz hakkı üzerimize kalmasın.. diye, 90lar değil bbelki de biraz daha eskiye gidildiğinde pastane kafe vb. dışarıda yemek yenen yerler için de geçerli. yani teşhir edilmezdi hiçbişy. işte avmler bu kültürü yok ediyor. bu biir.

bu yok olunca rekabet ya da "serbest piyasa ekonomisi" insanlar arasına inmiş oluyor, kıskançlıklar çekememezilkler, bende yok onda niye varlar, sinsilikler... bu ikii. aslında küçük esnafa dair yapılan kötü söylenen şeylerin temelinde de bunun etkileri var, insanlar dönüştürüldüğü için "esnaf" karakteri de dönüşüyor.

üç. bir terzi var, zaman zaman gider söküğümü falan diktiririm. bazen para da istemez. bazen de giderim ona işim düşmese bile muhabbet ederim. yani onun dükkanına gittiğimde bir şeyler almam ya da tüketmeme şart değil. avmler bunu imkansız kılıyor.

daha var da neyse, bunlar esasları teşkil ediyor.

bence haklısın, avm olmuş olmamış pek farkı yok.

bahsedilen markalarım avm dışındaki mağazalarında durum farklı mı sanki?

@ibomiu: ya işte ülkemiz insanının, esnafının profili belli. hepsi elbette öyle değildir ama ben de "esnaf temizdir, yalnızca ekmeğinin peşindedir, kimseyi ezmez" kafasında değilim. ama avmde çalıştığın zaman (ki biçok yerde çalıştım ben de) yalnızca işverenle muhattap olmuyorsun ki. geliyor şefi bi şey diyo, müdürün oradan tafra yapıyor. hadi bunlara da eyvallah dedik, bir de senle aynı pozisyonda çalışan iş arkadaşlarının kaprislerini çekiyorsun. gözleri fır dönüyor aman ben daha çok satış yapayım, daha çok göze gireyim diye. sırf asgariden yatan bir sigorta için de bu kadar insanın kahrını çekmek insanı çileden çıkarıyor işte.

@mayesküel peki düşmanlığın sebebi patronun fazla para kazanması mı yani? farzedelim küçük esnafa girdin. işleri düzeldi. her gün 1231231 adet satmaya çok para kazanmaya başladı. küçük esnafta kardan hisse mi alıyorsun? içini rahatlatan patronunun o kadar da zengin olmaması mı? yine senin sırtından, yine senin sayende para kazanıyor.

çok para kazandığından mı kazan kaldırma hareketleri? "çok paran var biraz bize de versene" midir olay?

yani ben bir dükkan açıp işçi sömürdüğümde dükkanın lokasyonuna göre ya da mal varlığıma göre mi bana düşman kesileceksiniz?

çalışan için küçük esnafın bi farkının olduğuna ben de inanmıyorum.
AVMlerde çocuk işçi de çalıştırmıyorlar mesela, gidip mahalle kasabına bakkalına bi bakalım...sigorta, angarya meselesi vs. katılıyorum bunlara
ancak hakikaten bokunu çıkarttılar artık. dağ taş AVM oldu. orman kesip yol açmak AVM yapmak medeniyet değil. dünya standartlarına göre de bu kadar avm gereksiz. tüketim teşvik ediliyor oysa kişisel tasarrufta zaten sonlardayız. AVM'ler AKP tipi kalkınma (!) modelinin kaleleri oldu bu da ideolojik tepkiye sebep bence.
sabahtan çoluk çocuk o kapalı klimalı ortama girip tıkınıp vitrin bakıyor saatlerce e o kadar kalınca da gerekli-gereksiz alışverişe teşvik ediliyor insanlar. gelsin migren/obezite gitsin kredi kartı borçları...

sen, esnaf'ın sadece kötü olanına denk gelmişsin, yada sadece onları baz alıyorsun. esnaf olarak kendi lokmasını paylaşan bir çok insan tanıyorum. avm'de de iyi yöneticiler olabilir; ama o hiyerarşinin içinde işcinin sömürülmesine asla mani olamaz. merkezden, pazar çalışacağız, mesai verilmeyecek, gece sayım yapılacak, maaşlar asgari ücret kalacak dendiğinde müdür hiçbirşey yapamaz. öyle güzel yönlerini anlatmışsın; lütfen bir kaç aylığına gidip bir avm'de çalış. bakalım aynı şeyleri düşünecek misin? burada şu an tarif edemediğim onlarca faktör var. anlaman için şu soruyu sorayım, bu güne dek kaç tane yüzü gülen, kaliteli hizmet sunan, aralarında tartışmayan, şikayetçi olmayan avm çalışanı gördün?

bende avm düşmanlığı yok, aksine bir sürü kişiye iş sağlıyor, avm'lerde sinema oluyor böylece daha fazla insan sinemaya gidiyor diye seviniyorum bile de artık sayısı çok fazla oldu. belli noktalarda trafik kilit ve avm'lerin de bunda etkisi büyük.

@dafaiss o bahsettiğin kültürü bence bakın linç edilme pahasına seksist olacağım. anneler, kadınlar yaptı.. kızların psikolojisini bozdular.. o kızlar anne oldu.. üzgünüm ama evet.. abisinin/ablasının kıyafetini giyen çocuk yerine 3 yaşındaki çocuğa pembe, tüylü gocuk alıp prensesim diye insanlara teşhir eden annelerin eseri. çocuk "ay ne güzel olmuşsun, ay ne şirin olmuşsun, prenses mi oldun sen bakayım" kafasıyla, komşu cocuğundan daha güzel giydirilmeye çalışıldı. para yoksa daha güzel örgü ördü annesi..

ve bu anne avm den hiç alışveriş yapmadı. küçük esnaf kullandı.. kızlar büyüdü. "bak benim yakalığım seninkinden daha güzel" dedi biri.. yarış başladı. avm suçlu değil bana göre. avm iş imkanı hatta..

bu anlattığım nesillerden 3 kuşak sonra teknolojiyle babalar bozuldu. araba kültürü başladı. oğluna araba alan baba başlattı yarışı.. teknoloji gelişti. oğullar arasında yarış başladı. önce araba, sonra mp3, telefon, saç, en son saç ve kozmetik başladı erkekler arasında.

avm nin rolu burada sadece malın temin edildiği nokta oldu.

küçük esnaf rekabet şartları oluşmadığından malı fahiş fiyattan satar. çalışanına sigorta yapmaz, mesai ödemez. yıllık izin vermez. küçük esnafta patron velinimetindir. küçük esnaf feodal, avm medenidir.

eyvallah, bak uzun hikaye dediğim kısmın biraz eskisi de oralara da dayanıyor. kökeni de reform ve rönesans dönemi, en azından ideolojik olarak. kadın meselesi, seksist falan da değil söylediklerini biri öyle itham ediyorsa olsa olsa ergen bi feministin saçmalamaları olabilir, şayet bunu dediğin için sana seksist diyen olursa.

yani kadınlar toplumun ve dolayısıyla kültürün, geleneğin tarlası ya da toprağı gibiler, yetiştirdikleri ve doğurudkları, yarattıklarıyla toplumu onlar inşa ediyor.
önce onlar çeşitli şekillerde ve çeşitli söylemlerle dönüştürüldüler, bu dönüşüm çocuklarına yansıdı.
sonrası malum işte.

bahsettiklerin de topluma ve özellikle kadına yeşilçam ile ya da dönem filmleri ile, sonrasında tv ile empoze edildi. o dönem çoğunlukla "ev hanımı" olan kadınlar bunlara maruz kalınca bir sonraki nesili de böyle yetiştirdiler. yani avm meselesi ve onun öncesine psikolojik olarak hazırlanmış şekilde.

@mayeskuel avm içerisinde düzgün çalışan dükkan sayısıda çok fazla. sistemi oturmuş genelde saat, gözlük, biraz kuyumcu gibi az kalem malzeme ile lüks tüketim ile ucuzu değil pahalıyı seçkinlere satan yerler (kaldı ki kapitalizmin zirvesi oluyor) düzgün çalışıyor şu an için. zamanla diğerleri de çalışacak.

boş zaman kavramı yeni ortaya çıkmış bi kavram(sanayiyle) olduğu için henüz bizim kuşaklarımızda tüm dükkanların çalışma saatleri, düzenleri henüz oturmadı. küçük esnaf daha az çalışmıyor aksine küçük esnaf henüz boş zaman kavramının gelişmediği yerler. köydeki dedenizin çalışma saatleri var mıydı? yoksa çalışabildiği her saat çalışılır mıydı? işte hala aynı zihniyet sürüyor küçük esnafta.. kendi işi olduğundan hayatı onun üzerine kurulu oluyor tıpkı köydeki gibi. yanında çalışandan da aynı performans isteniyor.

neyse ikimizde farklı dünyaların insanıyız. sabaha kadar tartışsak ortak payda da buluşamayacağız. bazen kelime ve mantık her zaman haklı olmana yetmez. tecrübe etmek gerek.

@mayeskuel sanırım "lütfen bir kaç aylığına gidip bir avm'de çalış. bakalım aynı şeyleri düşünecek misin? " sözüne imada bulundun

"neyse ikimizde farklı dünyaların insanıyız. sabaha kadar tartışsak ortak payda da buluşamayacağız. bazen kelime ve mantık her zaman haklı olmana yetmez. tecrübe etmek gerek." derken.

yanlış anladıysam özür dilerim:
öyleyse belirtmiştim önceki cevabımda

"Okurken: LCW, D&R, Özsüt,TeknoSA da çalıştım. "

ve

"ben insanların sevip, yerel olduğundan fanatikliğini yaptığı sikindirik bir markette çalıştım. görseniz sizde seversiniz. abi küçük esnaf diyip alışveriş yapardınız.. migrosta forkliftle taşıdığını biz elle taşıyorduk. tek fark buydu. "

"ben saçma sapan bi giyim mağazasında çalıştım. yine 10m2 kapalı alan. sabah 9 da gelir 10a kadar temizlik çay, cam temizlemesi eşya dizme vb.. akşam 10 kapanış ve eşyaları geri toplama kasa sayım teslim.. 10:30-11:00 di çıkışım. "

avm'de dükkanı olanlar büyük sermayedarlar... avmlerde yaptığın alışveriş onların cebine gidiyor...orta ölçekteki marketlerde dükkan sahibine kalıyor... avm'nin dükkanları biraraaya getirmenin dışında bir cazibesi olduğuna inanmıyorum... aynı anda hem yiyorsun, hem içiyorsun hem de alışveriş yapabiliyorsun.

adim basi avmye karsiyim ben. cogu avm ölü avm, beylikdüzünde bolca örnegi görülebilir. avm sahiplerinin hayvanliklari cabasi, beylikdüzünde insaatta ölenleri kimse hatirlamiyor artik. fikir iyi, uygun alan alirsin altyapini kurarsin, torium gibi sallanan zemine kurup depremi beklemezsin. su an istanbulda biri digerinden hicbir farki olmayan avm bulman cok kolay. üstelik bunlari böyle dakika basi koyarak esnafi da öldürüyorsun. bir de bana arsa lokasyon bina ve bütce olarak bir avmden büyük üniversiteleri okullari sayin.

o kurduğun sokağın etrafını çevirdiğin zaman iş bitiyor zaten. sokak dediğine herkesin her zaman ulaşabilme imkanı olmalı.
sokağa güneş doğar, yağmur düşer, ot biter sokakta. avmdeyse mermerler vardır. suni iklimlendirme vardır. ve kafanı kaldırdığında güneşi göremediğin için günün hangi saatinde olduğunu anlamazsın. bu gibi ortamlarda insan psikolojisi bozulur ve bir süre bu duruma maruz kalan insanların davranışlarında problemlere neden olur.
bir diğer anormali ise turlamak için avmye gitmeniz. yani gezmek için avmye gitmeniz. parklar, açık hava, güneş ve oksijen dururken havalandırmanın üflediği tozlu kirli havayı içinize çekmek istemeniz.
avmde ölçü, ölçek kaybolur. insan yorulur.

notasız piano ile rock-blues gidebilirsin aslında. youtube'da zibilyon tane eğitim vidyosu var izle yavaştan.

guitar pro yükleyebilirsin. basacağın tuşları gösteriyor. google'da xxx guitar pro tab yazınca çıkıyor büyük oranda.

ama sen öğren tabi nota yine, hele ki klasik şeyler çalmak istiyorsan.

nota olmadan şarkıları ezberlersin, öğrenemezsin. çok minik bir hatada toparlamayı öğrenmen zor olur. çünkü şarkı içindeki uyumu ve piyanoda hangi tuştan hangi sesin çıktığını kestirmen zorlaşır.

bende elektro gitar var. 4 yıldır bir bok çalamıyorum. en fazla 1-2 dakika kesintisiz bir şey çalabiliyorum. nota falan hak getire.

sen yine başla. notayı öğrenirsin bir ara.

kelimeler farkli bile olsa hepsi ayni be :)

obamanin konusmasi: www.youtube.com

tabi ki liderlerin konuşmaları aynı oluyordur.

ama her tarafın bayrak ve flamalarla döşenmesi, bandır bandır müzik çalan seçim arabaları açıkçası ben hiç bir görmedim.

halkın yoğun olduğu meydanlarda stand açmak, metro çıkışlarında bildiri dağıtmak falan gibi oluyor.

Amerika'da seçim öncesi iki başkan adayı tv'ye çıkıp tartışıyor.

www.youtube.com

Bizimki pek cesaret edemez öyle bir şeye :)

opendns de yalan

münazara tarzı, ders tarzı bir ödev içindir kesin bu saçmalık, parlak bir fikir çıkmaz. daha başta hoca argümanı oluştururken söylemeniz lazımdı olmaz diye.

ulus devlet oluşumu ve ardından da küreselleşme sürecinde, sermaye birikimi ve teknoloji kadar neredeyse önemli bir şey yok.
sallayın bir şeyler nasıl olsa karşı taraf haklı.

şey falan deyin, modern teknolojinin gelişimi sonucu ülkeler kendi ürünlerini geliştirir oldu, diğer ülkelerle bağlarını azalttı falan.

saçma sapan ya, çok sinir oldum.

Dalga gec. Bak cok ciddiyim dalga gec cunku ben oyle yapiyorim. Bana gelmislerdi fakirler egitimsizler oy kullanmamali bunu savun demislerdi aysun kayacidan alinti yapmistim dagdaki cobanla benim oyum bir mi diye.

Nasil dalga gecebilirsin mesela modern teknoloji sayesinde insanlar tarima yoneldi diyebilirsin. Burada vodafone reklamina gonderme yapabilirsin tablet pc ile egim falan olcuyordu ya koylu kadinlar oyle. Tabii bu tam globalizm ile ilgli bi sey degil ama baglanabilir bi sey en azindan

kuzey kore falan de. mühim olan devletlerin globalleşmeyi isteyip istememesi falan. modern teknolojiye rağmen global dünyadan bağımsız olunabiliyor. cart curt.

soğuk savaş sırasında aynı zamanda uzay yarışı da vardı Sovyetler Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri arasında. her iki devletin de yüksek teknolojisi vardı. uzaya canlı gönderip, canlı geri getiriyorlardı. ama globalleşmenin g'si bile yoktu.

şimdi de İran gibi izole bir ülkenin, nükleer silaha sahip olmasından korkuluyor. modern teknoloji ve izole bir ülke olmak veya global dünyaya entegre olmak arasında nedensellik bağı yok.

diyebilirsiniz.

Doğru.
Ama bizim ulusal güvenliğimizi tehdit eden ses kayıtlarına gelince iş vay efendim özgürlükmüş... Hadi oradan!

" 2 kayıt içinde de, en başından beri suriyenin ulusal güvenlik açısından tehdit oluşturduğu, eğer savaş için gerekli envantere sahipsek, bunu süleyman şah'ı gerekçe göstererek yapmanın lüzumsuzluğu(hakan fidan tarafından) söyleniyor. " sınırlarımız içindeki insanların güvenliği için " yapalım. 10 dönümlük bir arazi için değil deniyor. ulusal güvenlik açısından, zaten bizim gerekeni yapmamız gerekir deniliyor. gerekçe falan bulmanın zaman kaybı yaşattığından bahsediyor. " devlet hafızası açısından " ( devletten kastım, devlet denilen yapı/ diğer devletler ve eski devletler ) biz yaparız, onlar yapmış gibi gösteririz " cümlesi gerçekliği olan bir anlayış. ancak konuşmalarda, buna yönelik bir çalışmadan ziyade, farazi olarak kullanılıyor. durumun aciliyeti ve gerekliliği açısından. zaten kayıt şimdiki haliyle süren bir konuşmanın bir kısmından ibaret." demiştim daha önce. kopyala yapıştır yaptım.

ek: şizofren değilim. bir arkadaş bişey sormuştu, silmiş :)

niye kimse ikisi de yanlış diyemiyor lan?

vay anasını. amerika hayranı olduk şimdi de iyi mi

şaşırdık mı? şaşıran var mı yahu cidden? yan çizmeleri o kadar doğal ki. cemaatten bahsediyoruz. iki dakikada halk kahramanı, dürüstlüğün temsilcisi ilan ettik adamları. oldu.

ya daha önce olsa pazarlığa hiç şaşırmazdım da, bu kadar şeyden sonra barışmaları nasıl mümkün olabilir ki? çok garip geliyor bana.