port açmadan 2 bilgisayarda torrent açık olunca bu tarz sıkıntılar oluyodu. download yapılmasa bile sadece torrent programının açık olması yeterli. sorun bu olabilir, olmaya da bilir..

Kablosuzun şifresi wpa2 mi? wpa2 ise laptopun da biraz eskiyse wpa2 yi çözmeyi beceremiyor olabilir. Şifrelemeyi wpa ya çevirmeyi deneyebilirsin. alakası da olmayabilir tabi.

torrent kullanılmıyor hiç bir bilgisayarda.

şifreleme olarak ta wpa2-psk kullanıyormuşuz. yalnız daha eski olan bir laptop ta sorun çıkmıyor.

kadıköyden vapurla beşiktaşa. beşiktaştan 40b veya 25e ile yeniköye gideceksin. orada. en geç 7de çık. vapur saatine bak.

arabayı almayı da düşünebilirsin. 8 de orada olacaksan en geç 7buçuk gibi çıkman lazım. o saatte trafik olmaz. (ha ama kaza falan olursa belli de olmaz)

Goldcardı için hexte sdCartı açarken fizikal disk olarak açmak lazımmış. Duyuruyu yazdıktan 1 dakika sonra bulmayı başardım.

O zaman duyuruyu değiştiriyorum:

Revolution HD yüklemek istiyorsunuz ama nasıl yapacağınız hakkında bir fikriniz mi yok? veya uğraşmak mı istemiyorsunuz? O zaman telefonunuzu bana verin 1 saat içinde yükleyeyim. Bana da bir yemek ısmarlayın.

Teşekkürler

hacı bu duyuruyu kaldırma da neden Android değil iPhone diye soranlara linkini göndereyim :)

:)) tamam silmem de. onda da jailbreak hikayeleri bunun gibi değil mi?

bu gibi sorunları olup okuyup kendi yapmaya çalışan olursa tavsiyem şudur: xda devalopers dışındaki hiç bir yerdeki hiç bir şeyi okumayın. olur da google dan yanlışlıkla açarsanız kapatın.

michael_knight: ne dediğinden haberin yok, senden telefon önerisi alan büyük hata yapar.

bu sorunlar kolayca ROM yüklenebilir (bootloader kilidi olmayan) bir telefon almamanızdan kaynaklanıyor. ha bir de Android iOS kadar güvensiz olmadığı için alelade bir internet sitesi (jailbreakme) işletim sisteminin kendisini değiştiremiyor.

teamviewer

edit: 1 harf eksik yazmısım.

@ykyt

diyelim yükledim bunu, nasıl kullanacağım? diğer tarafın da mı yüklemesi gerekiyor? Sonrasında nasıl bulacağım onu?

Özet: Bilgisayardan çok da anlamayan birisinin yapacağı iş mi o?

logmein var daha kolay bence

teamviewer iki bilgisayarada yüklemeniz gerekir hem türkçedir hemde çok basittir.

2 tarafta yükler. yardım isteyen kişi karşı tarafa ID ve passwordu verir hepsi bu

yüklediysen eğer problem ne?
yardımcı olalım.

teamviewer için 2 bilgisayara yüklenicek. x kişi y kişinin bilgisayarına bağlanıcakken y kişinin bilgisayarında "id" ve "password" olacak onları x kişisine vericek x kişisi bağlantı penceresine giricek bilgileri karşı tarafın oturumu açılacak.

alpemix diye bir programda var. baya güzele benziyor. üstelik kurulumsuz tıkla çalıştır

(git: www.alpemix.com)

seni işe alacak ama 1-2 hafta daha deneme süreci diye yutturacak. oldu bittiye getirip ağustosta sana maaş falan vermeyecek. eylülde başlayacaksın ancak maaşlı çalışmaya.

Lojistikten anlamam ama sana verilen işi yapamıyor musun yoksa sana iş verilmiyor ve boşta mı duruyorsun ?

Sana verilen işi yapamıyorsan google bir tek çorabının diğer tekini bulamıyor. Eğer sana iş vermiyorlarsa da yetkili kimse onun gözüne sokacak şekilde kap işleri milletten "ben hallederim" de.

Çalışanlara kendini sevdiremezsen tutunamıyorsun şirket kurumsal değilse, o yüzden bir süre huylarına git.

İş hayatında herkes bilgi saklıyor, çoğu yavşak, bana öğret diye peşlerinde koşma, takip et, başlarında dur, boş vaktin olsa bile mutlaka uğraşacak bir şey bul kendine.

nasıl yani? bu süreçte maaş almıyor muydunuz? ne denemesi?

hacı kimseye gidip bana iş öğret deme (bu, elma piş ağzıma düş demektir). kendin öğren. mümkün olduğunca yaparak öğren. atak ve girişken ol. korkak ve çekingen olma.
ha bir de, yapabiliyorsan yaratıcı ol. yeni başlanan her iş yerinde eski çalışanların göremediği boşluklar vardır. kapat onları.

verilen işi defalarca kontrol edip yapıyorum ve onlarda memnun kalıyor ama vakitleri az olduğu için yeni bir şey öğretmeye pek fırsatları yok, haliyle boş boş oturuyorum çoğu zaman. boş oturuyorum derken iş yapıyormuş gibi gözüküyorum uzaktan.

diğer konu, hemen hemen bütün çalışanlarla aram iyi, diğerleriylede henüz tanışmadığımız için samimi değiliz. karşılıklı olarak kıl olduğumuz biride yok sanıyorumki herkes memnun benden.

ha birde stajyer bir kız var, bütün gün milletin tepesinde dolanıyor bana iş öğretin bende yapayım diye ama o çalışanlar kızdan o kadar bıktı ki artık selamını bile almıyorlar, bende onun gibi olmaktan korktuğum için yeni iş isteyemiyorum. akşam akşam yine moralim bozuldu hay allah.

edit: şuan normal çalışan olarak şirketteyim ama ilk 15 günlük deneme süresi vardı, ondan sonra ssk yapacaklardı. benim bir ay oldu ama ek 15 gün daha verdiler, ikinci bir şans. maaşta alacağım.


edit üstüne edit: evet biraz daha girişken ve atak olmam gerektiğini söyleyenler oldu.

deneme sürecinde işçinin hakları saklıdır diye biliyorum ben. bedava çalıştırmak yok yani öyle. yanlış mı biliyorum?

zaten memnun değilsen bu da demektirki uzun süre kalmıycaksın orada. aynı şeyi ben de yaşadım. bence onlar kovmadan sen çık git baska yerlerde şansını dene. en azından sana değer verilen bir yerde denemiş olursun..

Hacı biraz medeni cesaretim var diyorsan, o kürek kafalı patronunu al karşına, "Benden beklentileriniz nelerdir, sizce neyi eksik yapıyorum, nasıl yapmam gerekir, ne önerirsiniz" de. . Yuvarlak cevapları kabul etme, üstüne git. Patronsa ve sana bikbik yapmaya hakkı olduğunu düşünüyorsa, bu sorulara da tatmin edici bir cevap vermek zorundadır. Vermiyorsa da öyle bir patronla çalışılmaz zaten, kendini yırtsan yaranamazsın emenike çocuklarına.

abi patronlarda kronun teki zaten, oturup iki süslü laf söylesen anlamazlar bile. herif zamanında tır şoförüymüş sonra işleri büyütüp uluslarası şirket kurup ilerlemiş işte. şirketin 100'den fazla tırı var, ofisi çok çok güzel, alt katta otomativ satışı var. ofisteyken özgüvenim artıyor, pek bırakmakta istemiyorum gibi.

cok calismakla cok calisiyomus gibi yapmak arasinda fark vardir. ikincisini yapmayi ogrenin. ordan oraya kosun, insanlarla is hakkinda konusun, soru sorun cekinmeyin, canli ve enerjik gorunun. yani illa is yapiyor olmaniz gerekmez, asil nokta oyle gorunmek.

İlk önce, deneme süresinde bedava çalışmak diye birşey yok, tabi sana adam bedavaya çalışcaksın demediyse, bu bir, ikinci olarka işten çıkarsan ya da çıkarılırsan iş maillerinin yedeğini al ki birşey olursa ispat olur.

üstün vardır, direk patron değil tabi, mail at, konuş iş iste, takıldığın yerleri sor. Ama sen adama direk iş istiyorum de, yapacak iş laızm de, eğer sana iş yok derse, patron sana laf ederse dersin, ben iş istiyorum bana iş verilmiyor diye.

Son olarak, sakın ha bedava çalıştırılma, illa iş yeri senden memnun kalacak diye birşey yok ama bedava çalıştıracakları anlamına gelmez

hacı, şimdi şöyle de bir durum var. hani seni oraya almışlar ama çok ihtiyaçları yokmuş gibi sanki. bu durumda ihtiyacı senin zorla oluşturman gerekiyor. ofiste ipleri öyle bir eline al ki, yavaş yavaş "ulan bu herif olmasa ne yapıcaz" moduna girsin adamlar. hatta baktın işler kötü gidiyor, kendine güvendiğin bir ara bir gün izin al, herkes küfür etsin "ulan biz bu herif yokken nası çalışıyoduk" diye.

eğer birinin bir şey öğretmesini beklersen çok hata edersin, kasa kasa yardıra yardıra alıcaksın yani, kendine iş oluştur bi şekil.

yani nötr kalmak bir işe yaramıyor, bi şekilde bir şeyler yapman lazım katma değerli.

ne iş yaptığını da yazmamışsın ki.

lojistik firmalarından haberi olmayıpta kendin öğreneceksin armut piş ağzıma düş yapmayacaksın diyenlere gülüyorum sadece. lojistik ve gümrük öyle sektörler ki kimse sana birşey öğretmiyorsa öğrenmen çok zordur. işe alındıysan birisi seninle sürekli ilgilenmeli ve 1 ay içerisinde sana işi öğretmeli. staj yaptığım yerde bu şekilde yürüyordu.

soruda neden hiç kendi başına öğrenmekle ilgili bir seçenek yok?

bi kere patron dediğin adamın her dediği doğru veya mantıklı olacak diye bir şey yok, canı sıkılmış sana patlamış gibi bir durumda olabilir, o yüzden sen iyi iş yaptığını düşünüyorsan devam et.

hem öğretin deyince başınızdan savıyorsunuz, hem de patlama yapamadın diyorsunuz, biz de anamızın karnından lojistikçi doğmadım ya kardeşim! usta-çırak ilişkisi olmadan nasıl öğrenmemi bekliyorsunuz? siz bu kafayla daha çok eleman değiştirirsiniz!

de ve ayara karşılık ver.

mudure yasadigin durumu aynen anlat, aynen, buraya anlattigin gibi. sana isi ogretecek, egitim verecek birileri olmali. bazi sirketlerde 2 yil trainee pozisyonunda baslattiktan sonra trainee oldugun isin asli pozisyonuna geliyorsun ancak. bu surec icinde egitim, deneyim ne varsa senin ustundeku adamlardan ediniyorsun. sana boyle bir imkan saglanmadan. yap et ne demektir ya?
kurumsal olmayan sirket sahibinin mudurluk yaptigi akraba sirketlerinde cok oluyor bu. kendinizi suclamayin sakin ola. yuzyuze konusamiyosaniz yerinde olmadigi bir gunu takip edin mudurun, ve yerinizde bulamadim vs deyin, alt alta yazin iste uygun sekilde bunlari, yonetim ustune dusen sorumlulugu yerine getirecek ki siz de ilerleyebilin. zaten yeni mezun deneyimsiz diye acik bulacak yer ariyorlardir. karsilikli iletisimle anlasmayla olur bu isler, sana sans taniyorum bebegimsinle olmaz, cok sacma, usul usul is arayin.

pardon, daha onceki yorumlarinizda sirketin yapisini anlatmissiniz. durum anlasildi, joelskellington +1.

sarıyerden minibüs olması lazım

taksimden metroya bin hacıosmanda in. metro çıkışında seni bekleyen demirciköy otobüsüne binebilirsin

son kısım anlaşılmadı.

arama önerme etkinse sen daha yazarken o arar. kapalıysa enter a bastıktan sonra arar

options->search settings->google instant->use google instant

evet, farkettim anlatamadığımı :)

sanırım arama önerme kapalı, nasıl açabilirim?

bir de bir örnekle anlatmaya çalışayım.
aradığım kelime "araba" yazıyorum google çubuğa, enter'a basıyorum. diyelim bulamadı, bu sefer "ara-ba" yazıyorum. önceden araya çizgi koyunca google aramayı otomatik olarak tekrarlardı, şimdi bir daha enter'a basmam gerekiyor. deyim o da olmadı "a-raba" diyorum ve yine enter'a basıyorum. arama yaptığım veri üzerinde fazlaca oynamam yapmam gerekebiliyor bazen bu da bir süre sonra zorluyor beni.

@kta bahsettiğiniz menüyü bulamıyorum? nasıl gireceğim?

sağ üstte tıklıyorsun log-in in yanında seçenekler var.

arama ayarları->otomatik tamamlama->sorgu tahminde bulun şeklindeymiş türkçede

hayır olmuyor maalesef. dediğinizi yaptım. ama o da olmadı. yine yazdığım verideki her değişiklik için enter tuşuna basmak zorunda kalıyorum :(

Bu sessizdir diyerek istedigin duzeyde olmayan bir makinaya yonlendirilebilirsin. Bu yuzden bunu ancak test ederek anlayabilirsin. diz ustu bilgisayarlarin hemen hemen tamaminda az ya da cok fan gurultusu olacaktir. isinma sorunundan dolayi zaman zaman maksimum fan gurultusune de maruz kalabilirsin.

desktop pc istiyorsan sessiz modlarda calisan fanlar var. ben evimde de boyle bir fan gurubu kullaniyorum (cpu,kasa,guc kaynagi fani) oldukca sessiz calisiyorlar bildigin mekanik fan olmasina ragmen.

casper nirvana sadece sessiz olsun diye ozel bir seri cikartti ki degerlendirilebilir bu yuzden.

suyla sessiz sogutma denen bir zamazingo var ama 2000 civari kurtariliyor mu, amortisman gideri nedir hic arastirmadim.


ozetle almadan once mutlaka calistir sesini dinle. ama bu calistirma maksimum guc altinda olmadigi icin her zaman o kadar dusuk fan sesiyle calismayacagini da gozden gecirmek lazim.

sessiz olmasını istiyorsan öncelikle yerli markalardan uzak dur halen bu ses işinde iyi değiller.
aslında en seçim tabletler olacaktır ama onlar office programları çalıştırıyorlar mı tam bi fikrim yok.
netbooklar fazlasıyla sessizdirler öneririm(özellikle packard bell) yalnız performans konusunda süper değiller en fazla 2 yıl sonara yenilemen gerekir.
ayrıca macbook air laptoplar da sessiz olma konusunda başarılıdır ama fiyatı 1800tl civarlarında.

2000 e kadar çıkabiliyorsan macbooklara bak.

mevcut pc masa üstü de olsa dizüstü de, temizlik ve bakımı ihmal etmeyin. aksi durumda yepisyeni ve sesszi bir pc bile 3 ayda (kullanım şartlarınıza göre) elektrikli testereye döner. bence mevcut pcye de bir göz attırın. nedir marka modeli?

kurulmaz

iso sanal disk olarak okunabilir. daemon tools lite diye bir program var. bu program araciligiyla iso dosyalarini normal klasor gorunumuyle gorebilir, istediginiz gibi kullanabilirsiniz.

iso buster gibi programla herhangi bir klasöre çıkartıp kurabilirsiniz.

bildirim alanında (saatin yanında) deamon tools'un simgesini bul, sağ tık menüsünde "mount image" gibi bir seçenek olması lazım. ordan sanal cd olarak okutmak istediğin iso dosyasını seç.

beceremdim gene:/

sağ alttaki daemon toolsa sağ tıkla -preferences --- integration--- select all -- alttan apply a tık ------------- burdan sonra iso dosyasına normal program açar gibi çift tıkla, sanal dvd den programı kur...(bilgisayarımda görünür kendisi=)

@nucleon
çaktım köfteyi. yalnız indirdiğim meret office visio diye bambaşka bi programmış. şimdi yeniden indiriyorum :P

winrar ile de açabiliyorsun iso dosyasını.

deamon tools zor geldiyse virtual clone drive tavsiye ederim. çift tıklayınca açıyor hem de free.

Winrar ile içindeki dosyaları çıkart bir klasöre sonra oradan düz kur gitsin

senin ilacın: ultraiso diye bir program. bu program sanal diske gerek kalmadan bir çift tıklamayla iso'nun içini görebilmeni sağlıyor. kesinlikle tavsiye ederim...
(bkz: ultraiso)

(bkz: poweriso)

(bkz: aradığı muhidin önünde adres soran şaşkın)

sorsana la bize.

ekşi duyuru?

hali hazırda arayüzü olan ve sesimi kaydedip kolayca sorabileceğim, hatta böyle bi arşivi olan girip baktığımda başkalarının kaydettiği ve sorduğu şarkılara bakabileceğim bi site sorduğum benim..

Var.

(git: www.watzatsong.com)

www.midomi.com

Desire HD oyun oynayınca 5 saat olduğu doğru. Ama oynamayınca 30 saat civarı götürüyorum ben. Kamera möhim değil demişin ama bu aletin kamerası en övündüğü yerlerden biri 8mp :)

Applar zaten hepsinde çalışır.

kta şimdi Desire HD diyince kamerası da önemli tabi :) sadece pil ömrü konusunda kullanan kişiden iyi şeyler duymadım, yoksa ben deli gibi Desire HD istiyordum.

Samsung'ta widget olayı vardı bi ara applar çalışıyor mu bilemedim ondan sordum, hiç samsung kullanmadım çünkü

kesinlikle desire s derim ben.
şahane bir alet. şu sıra root olayını yaptılar.
pişman olmazsın.

kırmızı hap.

üzgünüm ama gerçek hayata hoş geldiniz. her çalışanın sıkıntısı o sıradanlık.
yine de yaratabildiğin tüm boş zamanlarında zevk aldığın şeyleri yap!
kaçış yok yani zevk almanın yollarini bul!

O zaman müzik yap arkadaş. Hayat bu yani.

Ya da çok sağlam bi yere gireceksin, kafana göre takılacaksın. Şu an staj yaptığım yerde işe saat 11'den geç olmamak kaydıyla istediğin an gelebiliyorsun, istediin zaman çıkabiliyorsun, işler bitmiş olsun yeter. Firma da bayaa taşaklı yani ona rağmen düşün.

Niye tersliyosunuz yeaa :( insan azıcık şefkatle yaklaşır.

aga birebir aynı dertten muzdaribim. arada iş çıkışı bira içmek biraz faydalı geliyor. biraz ayıltıyor insanı. onun dışında bi bok yapamıyorum.

o kadar da kötü değil bence. 3 yıldır sabah 9 akşam 6 bir işte çalışıyorum. ilk sene bende ot gibi yaşamaya başlamıştım. ama zamanla bu tempoya ayak uyduruyorsun. Tabi her gece bir etkinlik olamaz. bitersin. cuma mübarek gündür benim için. hem ben akşam işten çıkıp eve gidip tekrar hazırlanıp dışarı çıktığım çok hafta içi bilirim. şunu da unutmamak lazım ki paran olmazsa vakit ayırmana gerek kalacak aktivitelerde bulunamazsın zaten. Kısıtlı zaman+para>bol zaman+ kısıtlı para. budur denklem hocam! önemli olan neyle tatmin olduğun. ben para dolayısıyla kariyerle tatmin olanlardanım. sen hayalinin peşinden giderek bu hayatı daha çekilir kılacağına inanıyorsan öyle yap.

benzer durumdayım, devrim gerek :))

bağların yoksa araya yurtdışı falan sokmayı deneyebilirsin, staj falan deyip kaçmakta fayda var bence. arada bir nefes almış olursun belki.

Şu 8 5'i ne kadar abartıyorlar yahu. Ben ilk defa geçen yaz çalışmıştım 3.5 aylığına. Sabah 10 da başlayıp gece 1 bazen 2 de biten ve çalışırken değil oturamadığın arkana yaslanamadığın bir işti. O günlerde ileride yapacağım daimi işleri düşündüm de abi 8-5 nedir ya. Ofiste çalışyosan gün boyu oturuyosun zaten.
Bir ben mi böyle iyimserim bilmiyorum tabi.

@redd

anlatmak istediğimi bir kalıba uydurmak amacıyla öyle dedim. temsili olarak... yoksa sekizi çıkar onu koy, beşi çıkar gece on ikiyi koy.

öğrencilik güzel sorası boktan, alıştır buna kendini.. işte kazandığın parayla da bayramlarda filan tatile gidersin, o kadar, bu arada biz 8-6 çalışıyoz :)

aynı durumdayım seninle. zaten biliyordum iş hayatının böyle bişey olduğunu ama stajda bir aylığına da olsa yaşamak apayrıydı, hayattan soğudum yeminle. ya buna katlanacaksın, ya proje bazlı/freelance falan bişeyler bulacaksın ya da roket adamın dediği gibi bir yer olacak ama türkiyede öyle bi yer bulma ihtimalin bence çok düşük. sana böyle seçenekleri yazdım ama ben ne bok yiyeceğim hiç bilmiyorum:)

eskiden günde 10-11 saat calisirdim eve gelirdim dus alirdim sonra disari cikardim gezer tozar icer yerdim az biraz uyurdum sonra sabah cap canli ise giderdim. tabi o zamanlar spor da yapiyordum, spor yapiyorum dedigim haftada bir iki kez hali sahada top oynardim.

neyse zaman gecti su bu derken hem baska ise basladim hem de günde 8 saat calismaya basladim ama hayvan gibi yorgun geliyorum eve. doktor bir arkadasa sordum bu ne lan dedim, dedi ki abi hep ayni kaslarini kullaniyorsun, vücudun dinc degil, 8 saat sadece otursan bile oturmaktan yorulursun dedi, az biraz spor yap yavas yavas düzelirsin dedi, ben de kendimi kastim hayvan gibi yorgun olmama ragmen eve geldigimde biraz agirlik calistim 5-10 dakika en fazla. ama farkli kaslarimi kullaniyordum (belkide sadece psikolojiktir bu).

aradan yine zaman gecti geldik simdiye; günde 8 saat calisiyorum bazen 8 saat ayakta geciyor bazen 1-2 saati otururarak geciyor ama en az 6 saat kosturuyorum mutfagin icinde (asciyim).

eve geliyorum aksam 6 da ve daha önümde kocaman gün var diyorum.

özet; spor yap.

kendi hayatını başka biri gibi yaşamak isterken zaman tükenip gidecek ve işin ironik tarafı, geriye dönüp baktığında, yaşadığın hayatın zaten sana ait olmadığını görmek olacak. hep kendinden eksik, hep tam olarak kendin gibi olamadığın bir hayat yaşayıp sonuçta aslında herkes gibi yaşadığını gördüğünde amınakoyayımbenböyleişin deyip balığa çıkacaksın. rastgele.

Yurtdışında staj yap diyen arkadaşa, ben de yurtdışında staj yapıyorum ama rahatlama diye bir olay yok. Evet saat 10'da işe gidebiliyorum ama akşam 9.30'da işten çıktığım da çok oldu :)

Rahatlamak istiyorsan erasmus yap derim :)

bu daha başlangıçç

özelde az zamanın ama çok paran, kamuda az paran ama çok zamanın olur. bende bu konuyu zamanında çok düşünmüş olup, hele ki özel sektörde çalışan bazı arkadaşlarımdan duyduğum kadarıyla akşam kasayı kapatıp işten çıkmamız 10'u buluyor. özel hayat diye bir şey kalmadı. işten eve evden işe bir pazarımız kaldı onda da evde dinlenerek geçiriyoruz derlerdi ve bende iyice hezeyana kapılırdım. maslow'unda dediği gibi insanı güdülemek için bazı nedenler olması lazım ki bu sabah 9 akşam 6 hayatı çekilir kılınsın. bu ofis ortamıysa ofisteki güzel bayanlar olur, ne bileyim her ay sonu hesabına yatan yeşil yeşil tllerin çokluğu ve çekiciliği olur bunun gibi şeyler. işini sevmek önemlidir bu noktada. günün yarısından fazlasını işinde geçiriyorsun, veya geçireceksin. en iyi ihtimalle özel sektörde mesai bitimi 6 olan bir iş bulsan bile saat 6'dan sonra kendine 4-5 saat kalıyor. eğer yaptığın işini sevmezsen ve ayakların her gün geri geri gidiyorsa sokakta şarapçı ol daha hayırlı olur senin için çünkü mutlu olursun.

bir gün 2001 yılından sonra ilk defa amerikadan kuzenim geldi ve onunla muhabbet ettikten sonra bir parça rahatladım. sordum bir günü amerikalılar nasıl geçiriyor diye? burada hafta içi hiç aktivite olmaz. harfta içi herkes işinde gücündedir. adamın altında ferrariyle işine gider ama sadece işine gitmek için arabayı kullanır. bizim türkiye'de apaçi kültüründekiler gibi kıytırık bir doblo veya hafif süslenmiş tipo ile aynı caddede 10 defa tur atmaz ki adamın altında ferrari olmasına rağmen dedi. herkes hafta sonu eğlenir onda da amerikalıların pazar eğlencesi şöyledir. sabah kiliseye gidiş ondan sonrada ya beyzbol, ya amerikan futbolu izleyim çimlerde barbekü yapmaktır dedi. benim için burada sihirli kelime ''hafta içi full business, hafta sonu eğlence'' kısmı oldu.

işte seni bilmem ama benim için bu güdülenme olayı şunlar olmalıdır ki bünyemi artık gerçek hayata alıştırıp matrixten çıkayım.

1-paranın cazibeliği olur. ilk iş hayatımda aldığım ilk maaşın hazzı ap ayrıydı. hakikaten harcamaya kıyamayıp o parayı ay sonu elimde gördüğümde bütün ayın o yorgunluğu, sniri, stresi uçup gitmişti. işte bu noktada da 650 tl maaş insanda pek güdüleme yapamayabilir. ha alırsan 3.5oo tl roket etkisi yapar ama onun da maliyetleri olur. bütün yaz çalışırsın yazın 15 günlük tatilinde her sene ya 1 hafta alanyaya giderim, ya da bazı tanıdıklarımın yaptığı üzere her yaz ispanya, ingiltere, fransa, hırvatistan, rusya gibi çeşitli ülkelere giderek yılın stresini tatille ve o parayla atmaya çalışırım.
2-ölümü görüp sıtmaya razı olarak güdülenme. ölümü görüp sıtmaya razı olmayı istememk sıtmadan pansumanla kurtulmak pek olası değil. bu yüzden bizzat abimin çalıştığı tv ve dizi sektöründe gece 2-3'te gelip 4 saat uyuyup tekrar 7'de sete giderk bir çalışma temposuna şahit olup cumartesi yarım günlü 8.30-18.30'lu işe razı olmak.
3-insanın hayatını devam ettirmesi için gereken 1. hiyerarşik ihtiyaçlardan olan barınma, yemek içmek, ve cinsellikle aşk ihtiyaçlarını doyurmak. barınma ve yemek içme kolay ve geriye kalan sosyalleşme ile cilveleşme işini de şöyle halletmek. evlenip bir yuva kurarak akşam işten çıktığında barlarda cafelerde aşk peşinde koşacağına evde eşinle yemekten sonra oynaşır, cilveleşir ve cinsellik ihtiyacını da doyurduğunda yaşam daha zevkli hale gelebilir.
4- son olarakta pollyanna güdülenmesi. öyle enerjik ve atom karınca misali insanlar tanıyorum ki adamın akşam mesaiden kaçta çıktığına hiç takmıyor. full sosyal hayatına ve sosyalleşmeye devam ediyor. hafta içi işten çıkıp her akşam ayrı bir aktiviteye katılıp danslara gitmek, eğlencelere cafelere barlara gidip gecelere kadar takılmak. akşamda 12-1de eve gelip uyuyup sabah 7de kalkıp tekrar işe giden ama genede mutlu olan insanlara nominal çapa atmak.

son olarak benim bünyeme de iş ve çalışmak ters olduğu için büyük konuşmam ama aylık 2.5oo tl maaşa karşılık kendime daha az sosyal hayat ayırarak bir yaşam mı yoksa memur kafası yaşayarak sabah 8- akşam 5 de çıkıp kendime daha çok sosyal zaman ayırıp daha az parayla ama daha mutlu bir yaşam mı tercih ederim? sanırım ben büyük denizde küçük balık olmaktansa küçük denizde büyük balık olmayı yeğlerim. az param ama daha çok sosyal hayatım olsun...

xp den 7 ye geçemiyorsun. kesin format lazım. vista olsaydı olurdu. adres verim mi?

geciyorsun ya direk ver ayarı. kurarken soruyor zaten. ustune mı kurayım skib atayım mı dıye.

c:windoz old un ıcıne atıyor tum verilerini.

xp'den windows7'ye geçememek saçma geldi.upgrade olarak geçilemeyebilir belki fakat "kurulabilir."

verilerini ayrı bir diske atarsan, windows'un olduğu diski biçimlendirirsin ve windows 7 kurabilirsin.

sıkıntı olan şu zaten veriler tek bir sürücüde?

disk bölme programları mevcut. o programlar vasıtası ile ayrı bi disk yaratıp verilerini oraya taşıyabilirsin.

program olarak kendim de kullandığım "paragon harddisk manager suite" yi öneririm. google vasıtası ile bulabilirsin.

oha, diskimi gayet format başlangıcında yapıldıgı gibi bölebilen bir program mı var?

panpa; TUM VERİLERİNİ WINDOWS OLD KLASORUNE ATIYOR SIKINTI YOK.

var evet, işin piri acronis tir, digerleri ondan sonra gelir.

@your majesty, evet var.

@bryan fury, teorik olarak dediğin doğru.hatta pratikte çok uygulamışlığım var, fakat söylemeliyim ki sıkça format atan ben, bir kaç kere diskimin komple sıfırlandığını gördüm.hatta c:/ sürücüsüne kurulmasını seçtiğim halde d:/ sürücüsünü bile sıfırlamıştı bir keresinde.

neyden kaynaklandığını anlamadım, sonradan araştırmama rağmen çözemedim de.

arkadaşın işini garantiye almasını isterim, yoksa teorik olarak dediğin doğru.

(bkz: cfosspeed)

iki bilgisayara birden netlimiter kurabilirsin

(bkz: netlimiter)

direkt beşiktaş meydanına gideceksin oradan minibüsler var. dönüşte de gene aynı minibüsle beşiktaşa geliceksin. buradan taksime geçip sarı dolmuşa binersin. direk bakırköye var..

beşiktaş niye?

zincirlikuyuda inip oradan sarıyer dolmuşuna/otobüsüne bineceksin. parkormanda ineceksin.

dönüş için yine sarıyer-taksim otobüsüne(25T) binip taksimden sarı dolmuş.

Dönüştezaten park orman eventi ne bilemiyorum ama bakırköy bakırköy diye bağıranları takip et bence taksime falan gitme hiç

mecidiyeköy-metroyla daruşşafaka en kestirmesi olacak sanırım.. çok teşekkürler cevaplar için :)

Sakin ol yav.

Ben de sevmiyorum işin aslı. İlgi alanlarımda ciddiye alıp uzun uzun ve nitelikli yanıt verdiğim duyuruların silinmesi hiç hoş değil. Karşılık beklemiyorum da saygısızlık gibi algılıyorum. Herkese açık, ulaşılabilir bir bilginin silinmesi gibi.

Ha ama "Sevgilimden nefret ediyorum laaaan :(" şeklinde olanların silinmesi normal. Ayılınca siliyor onlar. Başka bir açıklaması da olmasın bence.

sakin olma bence, sakin ol sakin ol nereye kadar?!1 tepkimizi göstermeliyiz!!!

valla bilgisayarda sorun yaşayan ve çözülen adamlar bile duyurularını silebiliyor anlamıyorum niye.

Haklısın darknum, insanlar bencil, bundan böyle duyuruda benzer sorunu yaşayanın çözüm bulup bulmaması umrunda olmuyor. Tabi bir de yardımcı olmak isteyen duyuruculara benzer soruları tekrar tekrar cevaplamak kalıyor.

Bunları deşifre edip bundan böyle cevapsız da bırakmakla da tehdit edebiliriz.

Ben bir de tik atma özürlülere kılım, o ayrı.

haklısın aga. google aramalarında bile insanlara yardımcı olabiliyor duyurudaki sorular cevaplar. bence de çok özel bir şey değilse, ve anket tipi gereksiz bir duyuru değilse silmesin insanlar duyurularını.

öyle bir şey mi var? ne ayıp hoşlanmadım bu durumdan :(

5 değil 6.

(bkz: six degrees of separation)

en.wikipedia.org

oracleofbacon.org

denemesi bedava.

erdös-bacon number diye aratırsanız fazla fazla detay bulabilirsiniz bu konuda.

Hemen örnekleyeyim.

Sen -> Ben -> Lisedeki matematik öğretmenim (Kasımpaşalı) -> RTE -> Obama

Al sana ispatı.

örnekleyelim:

ben-->ilhami yıldırım-->binali yıldırım-->rte-->obama.

arkadaşım mustafa için örnekleyelim:

mustafa-->ben-->ilhami yıldırım-->binali yıldırım-->rte-->obama.

yani mustafanın beni tanımayan bir arkadaşı için bu önerme sıçıyor. sallamasyon bence.

ben->halaoğlu-> jcb türkiye temsilcisi-> jcb'nin sahibi-> kraliçe elizabeth
=))

hay amk ben ancak ali kırca'ya kadar gidebildim :(

ben->rektör->abdullah gül->obama

2 tane bile yetti

ben -> obama

mesela yani.

@sakingitarist, sanırım ilhami yıldırım'ı bir tek sen tanıyorsun he mi :)

uzatmamak için yazmadım ama açıklayayım madem sevgili altinci nesil çaylak: mustafanın beni tanımayan arkadaşının, ilhami'yi tanıyan başka bir arkadaşı olmadığını varsayarak konuşmuştum.

ben de baktım obama ile aramda 2 kişi çıktı. oha. biri rte doğal olarak :)
yalnız obama ile örnekleyince kolay doğal olarak, ne bileyim bajaulardan biri ile araya kimi koysam tanışamam lan :/

batı kampüsünde kapalı yüzme havuzu, spor salonu, sağlık ocağı, 24 saat açık dürümcü/market var. üstüne odanı temizliyorlar. ayrıca güvenliği oldukça anlayışlıdır (ana kampüs yurtlarındaki ibnetor güvenliklerin aksine). odalar da geniş sayılır. yurttan ana kampüse bedava shuttle var sık aralıkla 24 saat. daha ne olsun.

eksikleri neler? sigara alkol satılmıyor (haliyle). sigara için sitelere yürümek gerekiyor. alkol için tee sarıyere inmek gerekiyor (bildiğim kadarıyla artık siteler tarafında da alkol satılmıyor).

bu arada siteler ve batı yurdu arası 15 dakka yürüme mesafesinde. onu da belirtiyim.

siteler için de, birden fazla site var bazıları guzel bazıları kötü, önceden de bilemezsin nasıl olacağını. aynı zamanda ev arkadaşların da gıcık çıkabilir.

ama yurtta misafir getirme sorun olabilir. o konu önemli değilde kesinlikle yurtta kalın derim ben. o yurtlar yeni yapıldı, güzeldir.

öncelikle gelen cevaplar için çok teşekkürler. genel olarak bi fikrim oluştu. Koç Üni. nin sitesinde hiç resim olmaması çok can sıkıcı, gözümde canlanması zor oluyor bu yüzden.

ek bi sorum var, şöyle ki; acaba bu batı kampüsündeki lisansüstü yurdunun odalarının içinde neler var? buzdolabı falan gibi şeyler var mı? Bi de bu ortak kullanım deniyor WC-banyo için, ortak kullanımdan kasıt soyunma odası tadında yan yana kabinler mi? Yoksa hani ayrı ayrı odalarda adam gibi WC ve banyo mu? Fikri olan var mıdır acaba?

Tekrar saolun şimdiden yorumlar için.

seçim yapmadan önce gidip yurtları görmenizde yarar var. bakamazsın da demezler herhalde.

ama lojmanları göremezsiniz belli olmadan.

yurt müdürlüğünü arayıp sorarsanız da sorularınızı cevaplandırırlar.

istanbulda olmamamdan dolayı maalesef gidip göremiyorum, en iyi çözüm yarın uzun bir görüşme yapmak yurt müdürlüğüyle. ama işte bana her şeyi tam olarak söylemeyeceklerinden korktum. o yüzden kağıt üstünde olmayan bilgiler için en iyisi burası diyip yazdım, iyi de oldu zaten, bu alkol-görevli muhabbetini falan söölemezlerdi heralde :)

batıda odaların hepsinde buzdolabı var. wc olayı 6-7 kişiye bir tuvalet, 2 duş düşüyor. ancak bütün odalar dolmuyor. bizim katta bi tek biz vardık mesela (2 kişi). soyunma odası tadında değil tek oda tek tuvalet.

düşünüp taşınıp batı yurdu diye tercih yaptım ama yurt müdürlüğünün dediğine göre doktora öğrencileri için aslında siteleri ayırmışlar, hani yer olursa koyuyolarmış batı yurduna. bakalım bekleyecem artık.

2 ihtimal var.

1- O seni eklemiş sen kişi listeme ekleme ama elemanın beni görmesine izin ver demişsin.
2- 3lü konuşma açılmış. Ortak arkadaşınız konuşmadan çıkmış sonra çaktırmadan.

Hocam ilk ihtimal hiç olmadı. Zaten domain uzantısı hotmail, yahoo gibi bi mail değil. @axiadam gibi garip bişi, ilk ihtimal yok yani.

ikinci ihtimal de yaşanmadı. sohbet penceresi açılsa en azında " x sohbetten ayrıldı " falan yazardı.

yani olay tam anlattığım gibi. hiç tanımadığım, listemde ekli olmayan bir kişi bana anlık ileti atıyor. google'da 1-2 araştırdım olabiletesi var ama çok az döküman var hakkında. kafamı kurcaladı yani.

modem wireless ise biri şifrenizi kırmış olabilir. şifreyi değiştirin mümkünse zor bir şeyler yapın.

virüs girmiş de olabilir hatta bu daha büyük bir ihtimal gibi geliyor. kablosuzsa modem hatta kesin virüs. En kesin çözümü format. Virüsler çünkü kendini bilgisayarın orasına burasına kopyalar. Tek bir diski silmek yetmeyebilir. Hatta usb bellek kullanıyorsanız oraya bile girmiş olabilir. format atmaya rağmen usbden geri bulaşabilir falan filan. ubuntuyla format atın. iyi bir anti virüs kurun bi de.

recovery format sayılmaz mı o da herşeyi siliyor ve işin ilginç yanı firefox ta sorun yok, bundan önceki recoveryden sonra chrome kurup kullandım ondan sorun oldu.

şifreyi kırmış olabilirler. chrome kullanma süren uzunmuydu?.taracıyı anlık değiştirdiğinde düzeliyor yada devammı ediyor? yani biriinn kullanımı ozamana denk gelmiş olabilir. WEP türü bi güvenlik mi kullanıyorsunuz?

şu anda firefox yükledim sorun yok. daha önce chrome da virüs olduğu uyarısı da gelmişti. recovery yaptıktan sonra chrome da devam etti ama firefoxta şu an sorun yok.

peerblock kur; yanına da "malwarebytes' anti-malware" ya da "IObit Malware Fighter" ile destek at. iobit programları kurarken dikkat etmen gereken husus sadece program kurulumuna "ok" demen gerisine "decline" ya da "skip" de.

Sistemin arka planda internet bağlantısını kullanan programlar muhtemelen vardır ve bunları tespit etmek tcpview gibi programlarla mümkün.Recovery yapmak "format" değildir, recovery kurulum yaptığınızda marka üreticilerinin zibilyon tane gereksiz programı da sisteminize kurulur bunlar kendilerini tek tek update eder.İşletim sistemi yeni kurulmuşsa windows update de arka planda güncelleştirmeleri indiriyor olabilir.modemin ışıklarına o kadar takılmayın, kota takibi yapın ve antivirüs yazılımınızı güncel tutun.gerisi önemli değil.

dudullu dolmuşu ile. bağlarbaşında veya capitolde inicem de indirirler.

11 us var, 9ud var daha tonla otobus var.not: tr karakter yazamiyorum.

ekranı çevirsen onun yerine?

display -> screen resolution -> orientation -> flipped seçeneklerinden biri

altgr + sağ ok tuşu
veya diğer yön tuşları

o ekran çevirme olayını nerden yapıcam?

altgr+ok tuşları bir işe yaramadı maalesef

windows 7 icin > masaustu sag tus > ekran cozunurlugu > yon > dikey

yalniz mouse hareketleri beyninizi sikebilir.

vista kullanıyorum. çözünürlük ayarlarını buldum, ancak dikey yatay olarak herhangi bir mod yok çevirmek için. irotate diye bir program yükledim o da çalışmıyor maalesef. bildiğiniz program var mı peki başka?

Laptop'u yan çevirip izleyen tanırım. Ama çok da tavsiye etmem.

ne biçim arkadaşmış bence psikolojisi fena bozulmuş kolay kolayda düzelmez sen ben yapamayız yani

o kız o beyinsizi görüyorsa eğer, görmesin. gördükçe sinirleri hiç yatışmayacaktır çünkü. uzaklaştır mümkünse, madem çok yakın arkadaşın, birlikte il dışına çıkın kafa dağıtın falan. o beyinsizi de 1 ay boyunca kadın görmemiş adamların yanına koy, hepsinin derdine çare olur.

kızı psikologa vs götürmeye çalış.

o beyinsizi psikolog da paklamaz, mümkünse çevresinden uzak tutunuz. mümkün değilse döve döve uzaklaştırınız.

Psikiyatriste gitmeye ikna ettim sonra ben anlatmam dedi vazgecti simdi tekrar niyeti var gibi ama bilemiyorum. Ben kenfini kesip hissetmemesini bir de ustune huzur bulmasini anlayamiyorum. Jileti aldim elinden, onla zarar vermezsem bile acisini baska sekilde zarar vererek cikartacagim dedi az once. O beyinsiz kiz da bizimkine iyilik yapiyor guya. Browninin ustune saplamis gelmis, benim sorunlu arkadasa verdigi seye bakin ya.

kızın psikoloğu ol.

@borzoi cok denedim uyariyorum olmuyor nutuk atiyorum olmuyor dertlesiyoruz olmuyor ailesini one suruyorum olmuyor. Zihnine giremiyorum, hatta bence icinde ne oldugunu kendi de bilmiyor.
Baska ne yontem deneyebilirim bu kizla iletisim icin?

tabirimi bağışla, ama götün yiyorsa sende jiletle bir sefer kendini. ters tepebiliyor, sana acıyıp kendisi de durabiliyor böyle tiplerde..

Peki ben bu kiza nasil yaklasayim? Mesafe koysam mi koymasam mi?

onu en iyi tanıyan sensin sen daha iyi bilirsin bizim cevaplarımıza fazla önem verme bu konuda.

Bu kız dediğin kendini jiletleyen ana karakterimiz galiba. Sana değer verdiğine inanıyorsan mesafe koyma derim.

Evet kiz ana karakterimiz, beyinsiz de jileti ona veren yaratik. Tesekkurler cevaplar icin.

Kendini jiletiliyorsa birşeyler kullanıyor olma ihtimali var, bu olasığı da göz ardı etmeyin. Çünkü kendini jiletlemek hele ki bir kadın için çok kolay bir hareket değil. Eğer manyaklığından dolayı yapıyorsa birşey diyemeyeceğim ama kullandığı bir maddenin etkisinde kalarak bu tip şeyler yapıyorsa size de zarar verme olasılığı var.

ok by +1

bu insanlar düzelmiyor. düzelttiğini zannedersin. sana söylemeden yapmaya devam eder. ya da yapmayı bırakır, senle en küçük tartışmada tekrar özüne döner, bu sefer eskisinden de kötü olur. olan senin psikolojine olur. tecrübeyle sabittir.

jilet izlerini ömrü boyunca taşıyacağını, çok çirkin durduğunu falan söyleseniz? hatta bir sürü insanın bu izleri kapatmak için kollarına baştan başa dövme yaptırdığını mesela? saçma sapan geliyor bana da bu fikir ama, arkadaşınızın yediği halttan daha saçma olamaz. bir de mümkünse, ailesinden anlayışlı davranabilecek ve sır tutabilecek, kıza da yardım edebilecek birine söyleseniz de bi höst deseler? benim anladığım kadarıyla bunları ilgi çekmek için yapıyor... ilgi çekmek için başka yollar göstermek de faydalı olabilir.

benim de aynı durum vardı 8mbit 'e kadar olan pakete geçtim, sürekli 4 alıyordum.
1 hafta içinde ttnet'e yaklaşık 10 tane arıza kaydı bıraktım, sonra telekomdan gelip hattı açtılar.
adamlar bile bile kapatıyorlarmış, senin benim gibi bilenler değil, bilmeyen kesim ilgilenmediği için.

evet maalesef bu pampa. her yere 8 mbit veremedikleri için zaten, kampanya tanıtımlarında kimsenin göremeyeceği büyüklükte puntolarla "8 mbit'e kadardır, santral uzaklığına göre bu hız değişkenlik gösterebilir" tipinden uyarılarını yapıyorlar.
ben geçiş yaptığımda da 4 mbitti.

ben 512 alıyorum 2mb yi öp başına koy.

ayarlar -> yazılım güncellemeleri -> şimdi kontrol et

dedin ve olmadıysa evet applanet.

bence hakka tapan sıfat orada, yani hakkıdır milletimin istiklal ama millet hakka tapan millet.

bence yani

Hakka tapmasaydik hak etmeyecektik. Türk olmasaydık mutlu olmayacagimiz gibi. Bence

istiklal yine türk milletinin hakkı olacaktı ama sen o milletin bir üyesi olmayacaktın demek istemiş şair.

ilgili: (bkz: losing my religion)

adalet anlamında da kullanılmış olabilir.

nazım hikmet şöyle demiş benzer başka bir kıta hakkında :

saat beşe on var.

kırk dakka sonra şafak
sökecek.
"korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak"
tınaztepe'ye karşı kömürtepe güneyinde,
on beşinci piyade fırkası'ndan iki ihtiyat zabiti
ve onların genci, uzunu,
darülmuallimin mezunu
nurettin eşfak,
mavzer tabancasının emniyetiyle oynıyarak
konuşuyor :
-bizim istiklâl marşı'nda aksıyan bir taraf var,
bilmem ki, nasıl anlatsam,
âkif, inanmış adam,
fakat onun, ben,
inandıklarının hepsine inanmıyorum.
meselâ, bakın :
"gelecektir sana vaadettiği günler hakkın."
hayır,
gelecek günler için
gökten âyet inmedi bize.
onu biz, kendimiz
vaadettik kendimize.
bir şarkı istiyorum
zaferden sonrasına dair.
"kim bilir belki yarın..."

(bkz: kuvayı milliye destanı)

istiklal milletin hakkıdır. öte yandan bu istiklali hakeden millet ayrıca hakka da tapmaktadır. sen kendini bu millete dahil edersin, etmesin, o senin bileceğin iş.

"dönemin şartları" savunması gelecek hazır ol.

klasik şeyler işte. müslümanlığın ve türklüğün yüceltilmesi o dönemde vardı. bu tür şiirlerde de kullanıldı.

şahsen istiklal marşını sevmiyorum, sevmeyi de düşünmüyorum.

şimdi kendi görüşlerimi söyleyeyim, evet mehmet akif fazla kişisel davranmış bu konuda, kimse türk milletinin yüzde doksanı müslümandır, inanmıştır diye caz yapmasın o yüzde doksanın kaçının inancı din hanesinde yazandan ibaret olup olmadığı başka bir tartışma meselesi,

fakat bu milletin çoğunun inançlı olması , bu millet inançlı insanlardan oluşur, gerisi de bu milletten değildir anlamına gelmez, bu anlama gelir diyenlerden korkunuz en büyük vatan hainleri onlardır.

mehmet akif görüş olarak da inancını genellikle şiirlerine yansıttığı için, istiklal marşında da böyle bir tablo çıkmış ortaya, fazla üstüne durmaya da gerek yok açıkçası, söylediğiniz bölümden isterseniz o anlamı çıkartmayabilirsiniz.

bu vatan iman gücüyle kazanıldı demek istiyor. adam haklı.

sen hakka tapmıyorsun da o zamanlar hakka tapanlar çoktu, tapmayanlar azdı. o zamanın şartlarına göre yazılmış bir kıt'a...

bence istiklal allaha tapan milletimin hakkıdır denmekle biz allaha inanıyorduk onunla kazanacağımıza inandık ve kazandık gibi anlam çıkıyor. ona inanmasaydık kazanamazdık iyi ki müslümanız gibi bir anlamı var sanki. allahı övmüş. hakka tapmasaydılar yine kazanırdılar.
not: ben de hakka tapmıyorum.

istiklal marşı'nda bu ve bunun gibi ifadelere rastlamak mümkün. Bunun bir nedeni, dönem şartlarının zorluğunndan ve bu zorluklar neticesinde insanların inanma ihtiyacının yüksek olmasıdır.
diğeri de akif'in dünya görüşünü, marşa aktarmya çalışmasıdır kanımca.

Evet olmayacaktı..Millet haklı olmayı üstün saymayıp kaba kuvveti üstün sayanlara karşı direnmeseydi bağımsız olamazdık.

Not: Bana ne istersen krem peynire tap.

gecen (ay?) gazetede baktigimda dizel en ucuz opet en pahali petrol ofisindeydi

ben de hep opetten alirim zaten. telefonuma zart zurt spam gelmesin diye paro kart almadim, 1% in lafi olmaz.

OPET çünkü birçok sosyal kampanyaya destek veriyor.
Ağaçlandırma, temiz tuvalet vs...

shell iyidir. money card da veriyor. bu kartla benzin de alınıyor biriken puanlarla hem.

shell,

benzin alınır şelden koca alınmaz kelden. yada kafana göre.

Full depoyu fulle guzel kara geciyorsun yuzde 7 indirimli hafta sonu pazar da yuzde 10.
Full icin shell in benzini diyorlar memnunum valla tavsiye ederim

opetten aldığım 1 depo full benzinle istanbuldan edirneye gidemedim. heralde benzin yerine su verdiler. o gün bu gündür opet almıyorum. shell alıyorum.

opet ve POdan katiyen almam. koç ve doğan sevmem bunları. gidip ingilizden alıyorum daha iyi. Lukoil alpet beğendiğim benzinciler

Benim araba oktan konusunda epey seçici ve düşük oktanda avansı ve turbo basıncını düşürüyor. (Subaru Impreza) Dolayısıyla epey bir istasyon gezdim ve opet 97 oktan kullanıyorum; Shell' den de arada aldığım oluyor ama PO' nun oktan değerleri felaket, kafadan 0.2 bar düşürüyor.
Galiba bir de Opet Shell e göre bir kaç kuruş daha ucuz. Gerçi yemişim ucuzluğunu, zaten kilometrede her halükarda 60 kuruş yakıyorum ama opet i öneririm..

opet.
reklamcıyım ve opet'in marka imajını başarılı buluyorum.

shell, evime yakın.

opet fiat alınca yakıt güvence sistemi var.

satılıyor akbil hala. ama istanbulkart daha pratik. sözlükte demiş adam bozuluyor diye ama anlamadım. ben bozmadım. bozanı da duymamıştım.

satılıyor ben daha yeni aldım

navige'yi dene.

ona bile giremedim, o derece.

open dns kullanıyorum, hiç erişim problemi yaşamadım.

google dns te sorun yok

ben dns i değiştirip giriyorum.

8.8.8.8
8.8.4.4

navige ölmedi mi hala ya?

4.2.2.1
4.2.2.5

kayıtlı benim dns'lerimde. bir sorun yok.

tam bir çözüm olmayacak ama

hangi playeri kullanıyorsun? onun için plug-inleri araştır derim. winamp için izotope ozone diye bir plug-in var mesela deli bişiy. ya da vlc kendisi %400 yapabiliyor sesi

Win7 kullanıyorsan playback devices'tan kulaklık özelliklerine gelip loudness equalization'ı açarsan veya kapatırsan daha fazla ses alabiliyorsun.

VLC gayet guzelmis sesi de costurdu ama media playerdaki gibi media library olayi pek gelismis degil sanirim.
Ayrica Win XP

string?

ama stringi sayıya çevirince 00 değeri 0 olmaz mı?

2 boyutlu dizide 00 ıncı yere değer atamak istiyorum.

tam anlayamadim, 2 boyutlu dizi derken?

array[0][0] buna mi deger atamak istiyorsun?

evet ona değer atayacağım ama kullanıcıdan ilk isterken sorun var. ondan sayıları dizinin yerini seçmesini isterken şöyle istiyorum. öreneğin array[2][4]e sayı atamak için 24 yaz.

kullanicidan aldigin degeri string'e at, sonra string'in ilk karakterini ve ikinci karakterini ayri ayri sayiya cevir.

ama kullanisli bir yontem degil tek defada 2 boyutlu dizinin boyunu kullanicidan istemek. array[2][4] icin 'array[i][j] icin i degerini girin' sonra da 'array[i][j] icin j degerini girin' diye iki defa istemek daha kolay.

teşekkürler

arrayin lenghtinin en fazla 10 olacağının garantisi var mı? ona göre taksit taksit istemek daha mantıklı sanki

sabiha gökçen'den E-10'a bineceksiniz. uzunçayır'a gideceksiniz. uzunçayır'dan metrobüsle önce zincirlikuyu'ya oradan aktarmayla avcılar'a geçersiniz.

söylemezsem ölürüm:

sabiha gökçenden uçakla ankaraya, ardından tekrar uçakla atatürk havalimanına gidersen daha kolay

sabiha gökçen'den 16s'ye de binebilirsiniz. son durak uzunçayırdır zaten. sonra sijwocaq nası anlattıysa öyle devam ediyor. kolay gelsin :)

fanus değil akvaryum diyorsun, yanlarına arkadaş alsan düzelir belki?

belki kabızdır? havalandırmayı açıp sebzeli bir yem veya haşlanmış ıspanak verebilirsin.

veterinere sormanda yarar var ama hoş veterinerlerin çoğu şehirlerde kedi köpek ve bir miktar kuştan başka bi halttan anlamıyorlar.benim kaplumbağam beşinci kattan düşmüştü de bi halt anlamamıştı veteriner.
ama uzun süre balık bakılan bri evde yaşamış insan olarak şöyle diyim önce akvaryumun oksijen meselesine bir bak,doğru düzgün çalışıyor mu, iki suyunu hangi aralıklarla temizliyorsun bilemiyorum ama daha sık temizle ve içme suyu koy bakalım biraz.

imdi, 64bit işletim sistemi kullanmayacaksanız 4'ten fazlası israftır. zira 3.25'ini kullanacaksınız.

Gold bilgisayarda iade edebileceğimi söylediler ama denemedim.

@tanimazsin , yok zaten hali hazırda altta yazdığım ramlari kullanıyorum , uzun süredir 64 bit işletim sistemi kullanıyorum .
@kta , teşekkürler.

Yine bu konuda bilgisi olanlardan cevap bekliyorum.

Render alma durumları falan mı söz konusu? Ben oraya takıldım çünkü. Elinde mis gibi, kalifiye 2x2 RAM var. 8 GB çok gerekli mi?

Crucial'ın sitesinde garanti bile verilmiş aşağıdaki ürün için:

www.crucial.com

Sorun olacağını zannetmiyorum. Görüldüğü gibi tek modül halinde 4 GB RAM. İki tane takabilirsin demek oluyor bu da.

Yok render falan durumları yok ama aynı anda çok fazla açık program kullanıyorum. Baktım 250 kağıda falan 4gbx2 DDR3ler var değiştireyim dedim.Ama işte bu konu kurcalıyor kafamı.Bu arada linktekine bende baktım gördüm ama DDR3 almayı istiyorum hemde ekonomik olarak daha makul fiyatları.

çalışır, metrobüsün saati yok 2 3 dakikada bir gelir.

metrobüs 7 gün 24 saat çalışır.
kalkış saati diye bir kavram yok. dakka başı kalkıyor.
kadıköyden zincirlikuyuya başka alternatif yok.
gerçi var. kadıköyden vapurla beşiktaşa geçilip, beşiktaştan zincirlikuyuya dolmuşla gidebilirsin vapur sefası yapmış olursun. daha yavaş tabi ki metrobüsten.

trenle sirkeci, tramvayla kabataş, ordan da sarıyer vs. otobüsleriyle yeniköy.
ya da metrobusle zincirlikuyu, ordan dolmuşla istinye, ordan da yeniköy.. zincirlikuyudan direkt yeniköye otobüs de olabilir, emin değilim.

istinyeye giden dolmuş zaten yeniköyden geçiyor, tarabya ya kadar gidiyor.
otobüs olarak 40, ve 40b var zincirlikuyudan direk giden ama çok nadir kalkar.

değildir.

bi sen akıllısın.

salaklıktır.

bir insanın bile bile bok gibi kokmak istemesi nedir?

haklısın, bizler o kadar salağız ki her gün bir paket sigaraya ortalama 5 kağıt bayılmak, iki adım yürüdüğümüzde köhür köhür öksürmek ve erken yaşta geberip gitmek için can atıyoruz. Umarız senin gibi akıllı insanlar bizim bu salaklığımıza bir çare bulurlar da kurtuluruz bu illetten.

"sigaraya başlamak salaklık değildir" diye ısrar etmek salaklık değil midir?

salaklıktır.

başka insanların tercihleri üzerine kafa yormaktan ve bir de herseyin en iyisini biliyormus ve yapiyormus gibi oraya buraya cemkirmekten daha salakca degildir.

sori senin aklın iyi ki hebimize yetiyo, yoksa n'apardık? eyw aga.

sori, soru sormuşsun cevap veriliyor. sigara konusunda senle aynı fikirdeyim ama her olumsuz cevaba laf yetiştirmekle uğraşma abi. insnalar fikirlerini yazsın. tartışmak istiyorsan o şekilde bir duyuru aç bence. mesela "sigara içmeyi tartışalım burada" falan gibi.

evet sigara içmek nasıldır?buyurun...

bu tartışma 16-17 yaşında yapılır ve hayata devam edilir, kaç yaşındasınız allah aşkına? içenlerin bi bildiği var ki, her manada getirisini götürüsünü hesaplamışlar ki içiyorlar, bi aynştayn siz misiniz? çok orijinal bi fikirmiş gibi gelip burda soru olarak açmışsınız, bi tane sigara içen tanıdığınız yok mu yahu? gidip sorun "niye içiyorsun sen bunu" diye.

alla alla.

" 'sigaraya başlamak salaklık değildir' diye ısrar etmek salaklık değil midir? "
soru sormuşsun,cevap veriyor insanlar.amaç ne anlamadım şimdi.

bok gibi kokmak,cebe-sağlığa zarar vermek etc... la sizene olum ! cep benim,sağlık benim.kokusu da gayet güzel bence.

insanların ısrarla "salaklıktır" demesini bekliyorsan,patates kızartması yediğin anda kafana sıkacağım.

şahane bir şey. inanılmaz zevk alıyorum. verdiğim paranın her kuruşuna değiyor.

ya bu tartışma niye? salaklıktır diyenler içmiyorlardır, değildir diyenler içiyorlardır. herkesin kendisine göre haklı ve mantıklı sebebi varsa sonu olmayan bir tartışmanın içerisindeyiz demektir ki durum da bundan ibaret zaten. adam belki leş gibi kokmayı seviyorsa salaklık değildir, ama ben leş gibi kokmayı sevmediğim için bana göre salaklık olan bir eylemi yapmıyorum diyebilirim mesela. o da haklıdır ben de haklıyımdır bu durumda. bu kadar basit. gereksiz tartışmaya gerek yok.

ben içenlere bir şey sormak istiyorum herhangi bir yargılamada bulunmadan;

1-sağlığa zararları konusunda ne düşünüyorsunuz?

2-bırakmak için bir hap bulunsa ve bedava dağıtılsa alır mıydınız o hapı? (yan etki falan hiçbir şey yok. utopik bir şey ama gerçekçi cevaplayın lütfen)

+1500 sitimde değil, isteyen istediğini yapsın.

ayrıca alkol için lan daha keyifli, yanında meze de var.

iyi ki başlamışım

bırakmamak da salaklıktır.

sigara sadece benim sağlığıma zarar verir ve ister içerim ister içmem.

sigara içmesem; egzos dumanının akciğerlerimde yaratacağı hasarı, kan-kemik-sinir sistemine vereceği zararı nasıl önleyeceğim?

aşırı kilolu insanların maruz kaldığı risk de sigaradan değil, ama onlara salak demek aklımdan geçmez.

sigara içmeyince sağlığının zarar görmeyeceğini zannetmek de az salaklık sayılmaz.

@g7mor

abi annem de senin gibiydi. kadın 60 yaşına kadar sorunsuz geldi. iki hafta önce öksürmesi çok uzayınca dr'a gittik. koah'mış. iyileşmeyen, ileri seviyede bir akciğer hastalığı. günde iki paket sigara içen kadın şimdi mecburen bıraktı sigarayı. eğer bırakmazsa bir-iki yıl içinde çökecek ciğerleri ve yemek yerken dahi nefes alamaz hale gelecek.
yani hayat senin, ama bir yaştan sonra mutlaka çıkıyor bu meretten bir şeyler. o yüzden sordum ben de hani sağlığınıza etkileri nasıl oluyor/ ya da düşünüyor musunuz diye...

Değildir.

bunu 15 16 yasindaki biri icin soyleyebilirsin. ona da salaklik diyemezsin. ama 25-30 yasindan sonra baslanmasi bana gore pek akillica degildir. kotu bi tercih denebilir.

elalemın tercihlerı nıye geriyor herkesi ? hanı hur iradeydı ? herkes hurdu ? herkeısn bedenı kendıne aitti ? dincisi sana alkol alma deyınce oo ozgurluk siksok, kemalıstı bişi deyınce oo ozgurluk siksok. sen deyınce sen akıllısın, herkes salak. yanılıyorsunuz yarram diyorum. dunya senın etrafında donmuyor, kimse sana hesap verme durumunda degil. keyfı senden sorulmuyor.

sigaranın tüm o zararlarını bile bile başlamak için ben salaklık kelimesini kullanmazdım,bana göre salaklık kelimesi çok hafif kalır.

daemon tools ile açabilirsin.
winrar ile bile açabilirsin.

poweriso en iyisidir.

deamon tools lite'ı tavsiye ederim.

winrar +1

galiba dvd-r indirmişsin.
daemon tools ya da magic disc ile mount et.

(bkz: virtual clone drive)

çekersin çekersin.. bakiyeye değil kullanılabilir bakiyeye bak sen. çekmek istediğin anda fonu bozup eline sayıyor parayı.

elma b tipi likit fon ve istediğiniz zaman(7/24) bozdurup nakde çevirebilirsiniz. zaten elma hesabı hiçbir getiri sağlamaz, hayatımda gördüğüm en gereksiz işlerden biri(hesap sahibi için). a tipi fonlar daha fazla getiri sağlar çünkü daha risklidir, b tipi fonlar ise parayı azaltmaz ama bir şey de getirmez.

tamam, tekrardan bir deneyeyim ben o zaman, teşekkür ederim efem.

valla çok sağol bu duyuruyu açtığın için. aynı haldeydim ben de.

saito istedi zaten bu işi? saito'nun şirketine rakip şirketin müstakbel sahibini şirketi kapatmaya ikna için. hava alanını satın alması işin geyik kısmı araya komiklik katalım demişler olmuş da. büyütülecek birşey değil.

araba düşünce uçakta uyandılar. arabadan ne ara çıkıp muhabbet ettiler yahu?

anlam kopuklukları yok mu? olacak tabii, büyük bir kurgudan söz ediyoruz.

pardon tekrar izledim evet saito istedi, araba düşünce ilk önce uçakta uyanmadılar ama denizin altından çıktı mimar kız ve codd'un ortakları hatta codd'un hakkında konuştular, sonra fikri sokmak istedikleri adam ile amcası da çıktı orada sahil kenarında konuştular.. o sahneden bahsediyorum ?

anladım. hatırladığım kadarıyla arabanın suya çarpma sebebi dürtme değildi. sürücü kapana kısıldığı için suya atlamaya mecbur kaldı ve müziği başlatarak kalan sürenin uyarısını diğer katmandakilere iletti. araba düşünce ölselerdi uçakta uyanırlardı ama ölmediler ve ilacın etkisinin geçmesine daha zaman vardı.

arabanın suya düşmesi de bi dürtme çünkü arabanın içinde oksijen tüpü hazır duruyordu ? planda bu vardı yani. arabadan çıktılar ve kendilerini bir zaman sonra öldürdüler ve uçakta uyandılar bunu mu kabul edeceğiz yani doğru olarak ?

evet suya düşmede bi dürtme olarak tasarlandı başta fakat suya düştüklerinde uçakta uyanmadılar orası benimde garibime gitti fakat uçakta ayıldıklarında uçak inişe geçiyordu demekki o katmandan ilacin etkisi bittigi icin ciktilar seklinde bi düsünce oluştu bende

filmi tam olarak hatırlamadığım için çok sağlıklı olmuyor yorumum ama evet benim de bildiğim kadarıyla ilacın etkisi bittiği zaman çıktılar o katmandan. plana uyulamamış olması da mantıklı çünkü planda bilinçaltı korumaları yoktu.

evet bir de üç katman da da uyarılma olması gerekiyor diyordu gerçi gerçek katmanla 4 ediyor codd'un ve mimarın indiği katman,yani uçaktaki dürtülme de bergin'İn dediği gibi uçağın inişi olmalı, ama ilginç yani arabanın düştüğü yerde uyandıkları gibi karlı alanda da uyanabilirlerdi, falan filan, filmin son kısmında soru işareti bırakıcaz diye kurguyu bozmuşlar gibi..

şimdik ilacın etkisi yüzünden her bişeyi çabuk çabuk yapmak zorunda kaldılar. normalde o ilaçla 1. katmanda bikaç gün kalacaklardı. 2 dakkada oldu bittiye geldi. 1. katmanda ölen limboya gidiyor japon elemanda olduğu gibi. yani hala ilacın etkisi varken suya düşmeyle veya ölmeyle uyanamıyosun. ilacın etkisinin geçmesini beklerken çıkıp öyle muhabbet ediyorlar işte ne yapsınlar başka.

kta onu anladım zaten, zaten uçaktan inmeden 20 dk önce hostesler uyandırmış şimdi dikkat ettim de yani gerçek katmanda da dürtme yok.

saito'nun da olaya girmesinin tek sebebi, isin dogru ve tastamam olarak halledildiginden emin olmak istemesi. bunu da dile getiriyor zaten bi sahnede.

bir yazılım şirketinde black-box tester ve proje kordinatörü olup coderlardan bol bol küfür yiyebilirsin projenin şurası niye bitmedi hala falan filan diyerek (iyi anlamda ama). hazır proje organizasyon vs. tecrübeliymişin. mümkün gibi.

-bu arada helloworldü anca yazarak nası mezun oldun yahu?

bence hiç kod yazma işine girme, işletme master' ı yap, iş geliştirme alanında iş ara derim, bir de analistlik de yapabilirsin ama ben tavsiye etmem çok çalışıp az para kazanıyorlar.

yazılım mühendisliği okuyup nasıl program geliştirme konusunda bilgi sahibi değilsin? derslere katılım mı göstermedin, yoksa okul müfredatı ile mi alakalı?

bir yazılım kursuna başlarsın, kendini biraz ilerlettikten sonra bir yere junior olarak başvurabilirsin. okuldan mezun olduğun halinle programlama bilgin olmadığını çaktırmayacak kadar öğrenebilirsen kursta, gelişirsin zamanla.

mesleki program kurslarına git derim öğrencilere indirimlidirde. işte program kriterlerine göre....daha sonra stajer olarak bu bildiklerini geliştir ve güncelle...ama yazılım mühendisi olup bişey bilmemen garip...yoksa benmi yanlış anladım

programlama adına hiç birşey bilmiyorum derken tam anlamıyla bilmiyorum ancak yazılım muhendisi olarak az cok birikime sahibim sanki.ne bileyim proje yönetimi dökümantasyon ve bunun gibi muhendislik ile alakalı kısımlarda fena değilim. ama asıl sorun programlamaya karsı hiç ama hiç ilgi duymam . arkadaş sende salakmısın nıye okudun dıyebılırsınız ama öyle oldu işte 17 yaşında ismi güzel görünen bu bölümü seçtim ailemi kırmamak için de bitiriyorum. nasıl 4 e kadar geldin derseniz hani sadece gecebilecek kadar çalıştım yeri geldi ezberledim kopya cektim ama hiç öğrenmedim..

biostan sıcaklık alarmını da kapadıysan sıcak bir günde yanacak o bilgisayar. zararı bu.

o işleri yapacağına fanları temizleyip geri takmanı ya da yeni bir fan almanı tavsiye ediyorum.

sıcaklık alarmı değil galiba cpu fan not installed yazıyordu dıt dıt sesler geliyordu onu kapadım

bilgisayar çok eski değilse sıcaklık yeterince artınca otomatik kapatıyor bilgisayar kendini. o ayarı da değiştiremiyorsundur muhtemelen. fakat bu cpu için. cpuyu yakmazsın heralde ama ekran kartı için aynı şey geçerli mi emin değilim.

yine de sonuç olarak yaptığın şey çok tehlikeli.

üsküdardan bağlarbaşına çıkan caddede biraz yürüyorsun. solda meslek lisesini biraz geçince sağda laz bi berber var.

üsküdar'da şehirlerarası otobüslerin yazahanelerinin olduğu yere git. (merkeze iki - üç dakika uzaklıkta) orada birkaç berber var. dün sevgiliyi beklerken baktım hatta vitrine. beş mi desem yedi mi desem... ucuzdu yani ama net fiyat aklımda değil.

bi otobüse atla 4.levent'e gel o zaman. çeliktepe'de berber shop diye biyer var. saç 4, sakal 2 lira...gel git 2 lira da yol tutar işte.

kadıköyde sahilden altıyola yukarı çıkarken mcdonaldsın yanından gir sag yap orası berberler sokagı.6 kagıda kestirirsin istedigin berbere

mr. crowley
love bites

screaming for vengeance albümünü baştan sona dinle

(bkz: Breaking the Law)

painkiller albümünü baştan sona dinle. sonra leather rebel'i loop'a al. günde 5 vakit, yüksek sesle dinleyiniz.

(bkz: angel)

en güzeli bence bu.

beyond the realms of death

Painkiller ve Angel of Retribution albümleri mutlaka dinlenmeli
Defenders of the Faith de iyidir

blood red skies

before the dawn

vidyo bilmiyorum da bilimum dinazor köşe yazarının wikileaks hakkındaki yorumlarını okuyup gülebilirsin. başta taha akyol.

hayatı değerlendiriş açısından

kinayeyi güzel kullanıyor

çünkü bir kesmin tarzına ses olmuştur. dayança olmuştur. özellikle türkiye'de sevilmesinin tek sebebi budur. zira okuduğumuz şiirleri çeviridir ve "be hey dürzü" den daha sanatsal gelmemektedir bana.

derindir

çünkü statik yapıları akışkanlaştırıp onları dinamize ederek, heterotopik bir dünya ütopyası vermiştir bize, bu şu anlama gelir, yersizyurdsuzlaşan kelime bağlam duvarlarından sekerek yapısökümüne uğramakta, aynı anda da bir tür kekemelikle sütyen çıkarmaktadır. yani kelime kendi katmanlarına dönüp bakarken, kendi iç odacığında bütün bir bağlamı da sorunsallaştırmaktadır.

islam dünyasında islamı, islami hayat tarzını eleştirebilmiş başka adam yok.

bana gore;zekasi,rubailerindeki isyankarligi,sorgucu tavri.hatta ona ait oldugu soylenegelen bi sozu vucudumda tasiyorum.severim iste.

abi adam şarap için, sevişin falan diyor, gençlerimiz de hasta oluyorlar tabi kendisine, çok free çok cool ya adam

MSN'de, Facebook'da "Şimdi ne düşünüyorsun?" tarzı şeylerin yazıldığı yerlere koymalık şeyler yazmış. Kısa ve vurucu.

adı karizmatik

ayrıca şarapla aşkı kastediyor, şarap değil. bu divan edebiyatında da gördüğümüz sürekli aşka ulaşamama acısını anlatıyor ama hep kısa kısa.

çok okuyan bir toplumuz. samarcande de en çok okunan kitaplardan bu memlekette.

Topaç sadece rüyadayken durmadan dönüyordu. Hatırlarsan Leonardo kıza anlatırken fiziği istediğin gibi değiştirebilirsin ayarında bir şey demişti ;) İşte o yüzden, sadece rüyada durmadan dönen bir topacın son sahnede de durmadan dönmesi onun rüya olduğuna işaret ediyor kanımca. Yada etmiyor ve biri bizi fena şeediyor :)

fırıldağın düşüp düşmediğini bilemeyiz çünkü gösterilmiyor. bir de film boyunca sürekli gördüğü çocukları ile filmin sonunda gördüğü çocuklarını farklı kişiler oynuyor. (aynı gibi gözükseler de imdb böyle diyor) yani çocuklarının gerçek hallerini mi görüyor bilinmez ama rüyalarındaki sahneyi görmüyor orada.

fırıldağın düşmediğini göstermek filim dünyasında na-mümkün olsa gerek di mi bi de öyle bir olay var. yarım saat topacı mı göstereceğdi filim. yarım saat sonra düşmedi diyelim filim bitti. 2 dakka sonra düşmeyeceği ne malum? bir de bu açıdan bakın bence.

Merak uyandırmak adına öyle bir son hazırlanmış diye düşünüyorum.Ayrıca dönüyor ve tam savrulmaya yakın gösterim bitiyor gibi oluyor.Bana kalırsa fırıldak duruyor yani rüya değil gerçek bir son ile bitiyor.Tabi yinede bunu filmin devamında öğreneceğiz.

Ayrıca hikaye mesture +1

inception başlığında yüzük diye arattın mı?

nolan efendi bence o son sahnede önemli olanın bi insanın neyin gerçek olduğunun değil nasıl mutlu olduğunun önemli olduğunu vurgulamak istemiş. leonardo da zaten beklemiyor topacın düşüp düşmediğini görmek için. bırakıp gidiyor masada.

Benim anladığım:
Dönen topaç eşinin totemi idi. Kendisinin totemi yüzüğü. Ve son kısımda yüzüğü taktığı görülmüyor, parmağı boş. Bu sebeple rüyada olduğunu ve uyanamayacağını düşündüm.

office 2010'u hic kullanmadıysan, hep 2007 kullandıysan, 2010'dan nefret etme ihtimalin çok yüksek. ben şahsen 2007 kullanmaya devam ediyorum. xlsx gibi 2007'nin desteklemediği dosyalar için "office compability pack" var, onu kullanıyorum. microsoft'un sitesinde mevcut. özellikler açısından pek bir farkı yok 2007 ile 2010'un.

bi yanlışlık olmasın? o dediğiniz nefret etme durumu ve xlsx uzantısı 2003 ile 2007 arasındaki fark idi. 2007'ye ilk geçtiğimde evet nefret etmiştim ama yeni diye alışmaya çalıştım ve alıştım da. xlsx uzantısını da ayarlardan 97-2003 sürümü diyerek xls yaptım.

bildiğim kadarıyla görünüm olarak (yani klasik menüler yerine üstte sekmeli zımbırtı) 2007 ile 2010'da aynı (2003'te klasik menüler vardı). yanılıyor muyum? ben sadece özellik olarak sormak istemiştim.

2010'da 2007'nin uzerine yeni bir seyler yapmislar, sizin kullanim detayiniza gore bunlar isinize yarayabilir. cok radikal bir degisim yok galiba ama.

alternatif olarak open office veya online olan office live uygulamalarini da onerebilirim.

office 2007yi uzun süre kullandıysan 2010'un menülerini öğrenene kadar kanser oluyorsun (özellikle outlook için). Benim gibi ortalama bir kullanıcı isen fark eden pek bişey yok. Ayrıca open office vs. şimdilik çok yetersiz programlar.

caps var mı?
monitör kırılmış olabilir.

dikey mi yatay mı?

ekran girişi yerinden oynamıştır problem değil. laptop model vs bilgi verirseniz nasıl açıp yapabileceğinizi tarif edebilirim. :)

ekran kartıda yavaştan gidiyo olabilir.yalnız kendin kasma bence servise götür.desktop gibi değil yanlış hareketde eline alırsın aleti benden söylemesi.

çizgi dikey. ince. boydan boya.

i51.tinypic.com

i52.tinypic.com

toshiba. satellite.

ne zaman, nasıl oldu?
iki kere çantasına koyup taşıdıktan sonra oldu. normalde elimde taşırdım. ama son ikide omzuma taktım. çok sarsıldı sanırım.

"Ted Mosby'nin arabasını çizin" manidar olmuş.

En alttaki 4 vidayı sökün

tinyurl.com

Şekildeki gibi hafifçe kaldırın

tinyurl.com
tinyurl.com

Şekilde gözükmekte olan ekrandan gelen kabloyu iyice yerine bastır.
tinyurl.com

serviste yapılır biraz tuzlu olur ama olmaz değil

1. fotograftaki tüm vidaları açıcak mıyız?
2. fotografta o şeyi çıkarmak zor mu? hassas mıdır?
3. foto çıkmış hali sanırım.
son fotoda yuvarlaklar vidayı gösteriyor. onları napıcaz.
okun ucunu mu yerleştireceğiz?

1. Başta söylediğim gibi, en alttaki sırada bulunan 4 vidayı sökmeniz yeterli
2. Hayır zor değil. Törpü veya ince bir bıçak.
3. 3. foto, çıkmış hali
4. Son foto, ekranın girdiği yeri görmeniz amaçlı. Kalın olan kablonun girdiği yere iyice bastır.

garanti varsa genede servise götür derim yoksa arkadaşın dediği mantıklı duruyor ama o çıkan panelde hplerdeki gibi kablo felan varsa bence kurcalama.

telefonumda aynı şey başıma geldi. sorun ne yazık ki lcd'den kaynaklıymış, bağlantıda problem olacağını sanmıyorum.

Geçmiş olsun önceleri ayda bir sonra haftada bir ve nihayetinde her gün arttığını göreceksin o çizgilerin, Eğer dikine değil de yatay olmuş olsaydı Bağlantılardan vb diyebilirdik ancak dikey olması LCD den kaynaklandıgı anlamına gelıyor (muş) ben de de aynı problem malesef teknık servıs de duzeltemedı sana soyledıgımı soyledı.

benim eski laptopta da olmuştu öyle. rengarenk çizgiler. sürekli artıyor onların sayısı. benim 30-40 taneye çıkmıştı en son. bir de pusarık kalın çizgiler de olmuştu. tamire gönderdim, "tamir olmaz bu, ekranın değişmesi lazım" demişlerdi.

bende de oldu dikey dikey tam bağlanrı yerlerinin oralarda. zamanla arttı, regarengarenk oldu. dışardan lcd monitöre bağlayarak kullanıyordum.

ama çok üzülmeyin, benim sonradan o laptobum çalıntı, çizgiler mizgiler kafaya takılacak şey değilmiş onu anladım :(

davetiye bulmak güç, zira giriş ücreti 15 lira. metrobus ile yenibosnada inerseniz bayağı yol yürümek zorunda kalırsınız ama metrobusten şirinevlerde inip metroya aktarma yapabilirsiniz. 2 istasyon var zaten arada.

Haftasony 15, haftaici 8 civari diye biliyorum ben. Bence davetiye olayini hic kasmayin.

Metroyla giderseniz onunde inersiniz.

şirinevlerden nasıl metroya aktarma yapıcaz onu bir anlatsanız? yabancısıyız istanbul'daki ulaşımın:)

yanyana metrobüs ile metro durakları.

köprünün orta ayağı metrobüs. ataköy ayağı metro.

Orada metrobusten indiginde metro duragini gorceksin zaten ayni yerdeler, olmadi bi gecene sor gosterir :)

Hafta ici bir disi bir erkek 10 tl odeyerek girilebiliyor. Pozitif ayrimcilik.

yok yahu 2 sap parası neyse verip gidicez otomobil fuarına çift gitmek ne demek iyice bokunu çıkarmışlar aquapark mı bu:)

teşekkür cevaplar için böylece istanbul'da ulaşımla ilgili bir konuyu daha çözmüş olduk:)

29 ekimde cok kalabalik oldugundan bileti oradan alirken 1 cift 1 tam dedim. hani ciftin digeri nerede diye sormadilar. girerken de soran eden olmadi zaten yigilma vardi kapida. bu arada biletinizi kapidan alin, biletix'e haybeye para kazandirmayin.

giderken ise en mantikli tercih metrobus > sirinevler > metro > 2 dk yurume.