kardeşim ben geçen seçimde aldıkları oya bakıyorum bu süreçte yaptıklarına bakıyorum istanbuldaki ankaradaki adaylara bakıyorum ve bunun gerçeği yansıtıyor olabileceğini söylüyorum. tayyip'in sarıgüle saldırması gökçen'in son zamanlarda iyice seviyeyi düşürerek mansur yavaş'a saldırması beni doğruluyor.

not: üstteki geri zekalı yazısını silmiş.

akp'nin kemik oyunun %35 olduğu iddialı. geçen seçimlerde chp veya mhp ye oy atan bir adam bütün bu sürecin sonunda akp'ye mi oy atmaya karar verecek allasen?

geçen yerel seçim %38. cemaat kaçtı, yetmezciler kaçtı, kürtlerin bir kısmı kaçtı. %29 gerçekçi. diğer partilerin oyuna ne oranda yansıyor bu asıl muamma olan o.

bu hesap bu ankete nerden ulaşmış? bırakın kendi yaptırdıklarını, basında çıkan anketleri manipüle etme girişimlerinde bulunan bir partiden bahsediyoruz. eğer bu twitter hesabı akp'nin gizlice yaptırıp da sonuçlarını lanse etmemeyi seçtiği anketlerin manipüle edilmemiş hâllerine bir şekilde ulaştıysa doğruluk payı var, ama yine de %29 biraz düşük gibi geldi.

insanlarda öyle bir algı oluşmuş ki sanki ak parti %30'un altına inemez. arkadaş bu adamlar mitingleri kalabalık gözüksün diye boşuna mı yatırım yapıyor. ankara'dan istanbul'dan izmir'e adam götürmelerinin nedeni işte hep bu. sizin kafanızdaki akp'nin oyları düşmez algısını canlı tutmak.

aşın artık bunları. yerel seçimde sallanacak ve bir dahaki seçimlerde gidecek bu akp.

%20 alsalar yine şaşırmam. seçmeni silinip gidecek. akp'ye oy verdim demeye yüzü kalmayacak. erdoğan ailesi desen zaten kaçacak..

şu dar cevrenize göre hareket edip %20 iner demek çok komik oluyor internet twt kullanan seçmen hala çok azınlık durumunda olaylardan bir haber insan sayısı çok fazla. en son yerel seçimlerde %38 alan AKP gene %35 altına inmez.(geziyi destekleyenler kadar desteklemeyip dış güçler martavalına inanan halkta var)

Olm halktan kopuk olunda bu kadar da olmayın... Hani komik bile değil AKP nin yüzde 30 alacağını söylemek. Yahu 45 in altına düşmeyecek! Ama bunu görmek için halkın arasına karışmak şart...
Bence bırakın bunları da... Seçimlerde hile var:) ona odaklanın

@zibidigibi, bu anketler internet üzerinden düzenlenmiyor.

o seviyelere ancak ekonomik uçuruma yuvarlanırsak düşerler. sözlükte de yazdım bir iki defa bu konu hakkında. ülkenin çoğunluğunu oluşturan dar gelirli kesim cebindeki paraya bakan kitledir geri kalan hiç bir şey onu alakadar etmez.

html'de yapamazsın css'te yapabilirsin. detayını bana sorma ama.

<div style="position:absolute; left:1px; right:1px; top:1px; bottom:1px">
<img source="kaşe.jpg" style="height:5px;width:5px"/>
</div>


kaşe doğru yere gelene kadar left,right,top,bottom şeyleriyle oyna işte arttır azalt.

kaşenin boyutunu da o img içindeki height width ten yap.

kovulmak değil de 25 kişi falan istifa etti taraftan zamanında. ondan bahsediyorsun sanırım.

özet olarak, taraftaki "liberal" + akp + cemaat ittifakından "liberal"lerin ayrılması durumu.

mehmet baransu, sevan nişanyan ve rasim ozan kütahyalı aynı gazetede yazıyordu zamanında. ahmet altan'da yöneticiydi. düşün işte.

www.hurriyet.com.tr
t24.com.tr
www.odatv.com

(bkz: mongol)

filmi yok. mongol filminin bir sahnesine eklenip videoyu paylaşmışlar. filmde şarkı geçmiyor yani

bu yüzden filmden alınma görüntüleri şarkının klibi sanan arkadaşlar da bol.

unutulmazfilmler.com

sirkeci

benim bi arkadaşım istanbul'dan romanya'ya trenle gitmişti 2 ay kadar önce. tren halkalı'dan kalkmıiştı. o tren de büyük ihtimalle halkalı'ya kadar gelir.

ray yok olm. nereye geliyor sirkeciye.

yenikapıdan bn3
eminönünden bn1 ile gidiliyor.

Yunanistan'a tren seferleri başladı mı yani? Trenler kaldırılmıştı zira.

gayrettepe

levet çarşı

Levent carsi

levent çarşı daha yakın, ama inince nereden taksiye binmen gerektiğini sor bence ters taraftan binersen çok dolaşırsın.

levent metroda inin. oradan maslak yönünde taksiye bineceksiniz. metronun çıkışının oradan bindiğinizde biraz ileride sağa bir sokak sapar, oradan etilere geri dönebilir taksi.

Ne taksisi la? yürüyerek 10 dakika. taksiyle 15(yolu bilmediğin için metronun önünden binersin şimdi sen)

Metro levent çarşı durağından çık, sola dön, yol bitince sağa dön, dümdüz yürü, caddeden sola doğru 250 metre yürü, sol tarafında akmerkez.

petrol

akp= arap ve kürt partisi

sanırım bu herşeyi açıklıyor.

bi bitmediniz.

onlar zaten hep ölüyordu. güneydoğu da karadenizde köylerde vs. yoksulluktan, soğuktan ölenler artık fazla prim yapmıyor.

suriye'deki çocuktan bahsedince dünya lideri oluyorsun tayyorex gibi. bir kere müslüman çocukları düşünmüş oluyorsun. bu çok önemli halkımız için.

ahahah bak yukarıda dediğim şeyi şimdi facebook'a girer girmez gördüm:))
imgim.com

bunu diyen adamlar kendi vatanının çocuklarını biber gazıyla, plastik mermiyle, sopalarla hunharca dövüp öldürdü.

Olum ne alakası var ya. Allahallaa

burada da yanlış bir mantık var ama. en azından öyle hisettiriyor. Türk çocuğu Arap'tan daha kıymetli olmalıymış da değil diye sitem edilmiş gibi.

hepsinin değeri aynı, hepsi çocuk. hiçbiri ölmeyi haketmiyor. ama politikayı orospu çocuğuymuş gibi yapan liderler olduğu sürece biz de böyle kıyaslamalar yapıyoruz işte. manipüle ediliyoruz, Arap çocuğuna belki de içten içe kin duymaya başlıyoruz. olmaması gerek tabi.

çocuk çocuktur. evrensel korunması gereken bir varlıktır. milliyetler üstü.

daha bunu anlayamadıysan, söze gerek yok!!!!

öyle deme nusayrileri ya da süryanileri de pek sevmeyiz mesela devlet olarak.

en hafif ifadeyle söylüyorum bak! çocukları argüman yapıp bunu söyleyebilen birinin insanlığının haysiyetinin vicdanının şerefinin içine tüküreyim

@dezember ve @pain of liberation +1500.

suriye'de ölen çocuğun sebebi sen değilsen o zaman onların öldüğünü söylemende sorun yok. istediğin kadar bağırır çağırırsın suriye'de ölen çocuklar vaaaar diye. sen suçlu değilsin.

fakat türkiye'de ölen çocuğun sebebi sensen o zaman ölmemişler gibi yaparsın. iyi öldüler falan dersin en fazla.

bu türkiye'ye özgü bir durum değildir muhtemelen.

soruyu bu şekilde sorduğunuz ya da bu haliyle yanıtlanmaya değer bulduğunuz sürece tayyibiyen yönetim size müstahak. mısırda ordu adamı takır takır tarıyor. filistinde israil vatandaşı ile diğer her canlı arasında muazzam fark var. esad bir diktatör. daha fazla uzatmak gereksiz. ırkçı zekanızla varacağınız sadece daha fazla nefret olacak.

usta bıraktıktan sonra bu ülke büyük lider falan göremez. çapsız muhalefet liderleri koalisyon falan yapar. 4-5 senede bir ekonomi çöker. yine eski düzen, yani ağababaların parsayı götürdüğü türkiye ye döneriz. o ağababaların en önde gelenleri de koç ve cemaattir. ayrıca sakıp ağadan sonra sabancı holding de cemaat güdümüne girmiştir. biz de sözde bağımsızlık nutukları atarız, kemalistler arada sırada 10.yıl marşı söyler, eğlenir(onlar beyaz türklerden olduğu için ufak parsalar o kitleye gidecektir.) ama ezilen yine fakir halk olacaktır. ha tabi bu arada tek suçu "kürdüm" demek olan kişiler yine hapsi boylayabilir.

Her halükarda padişahlıktan iyi bir sistem olacağı kesin. Tek başlı bir sistemden ziyade güçler dengesi ve bağımsız devlet organları bizi daha düzgün bi yola götürecektir, yoksa kaddafi gibi 'ben diktatörüm ama sizin için yapıyorum bunları' kafasında bi yola doğru gideceğiz biz de. Onu yeme, bunu içme, şunu okuma, bu siteye girme, 3 çocuk yap, neden, öyle istiyorlar çünkü.

en özgürlükçüsü sarıgül görünüyor. Akp'nin özgürlükçülük indeksinde yeri yok tabii. Cemaatin siyasete müdahalesi meşrudur. Tüm sivil toplum kuruluşları (cemaat, menzilciler, tema, müsiad vs) ve sivil devlet kuruluşları (ihh, seta, sabah, akşam ve star gazeteleri) siyasete müdahil olmalıdır, olmalıdır. Büyük lider olmadı, yakın gelecekte olmayacak, büyük lider büyük, köklü toplumlardan çıkar. Ancak lider herhangi biri olabilir. Hırsız olmasın da aslında, kim olsa güzel olur.

bırakın şu büyük lider, usta ayaklarını. propmterdan okumayınca dili tutulan, anlaşmalı çıkışlar yapıp garibanın gözünde yücelen, akıl hocalarının ayakta tutabildiği birinden bahsediyorsunuz.

2001 krizinden seçimler sonuçlandıktan sonra ferrari'den hızlı ivemelenme ile çıkan türkiye'de yatırımların artmasının sebebini ak parti iktidarına bağlayabilen sığ fikirlilerin aramızda dolaştıklarını görmek utanç verici.

1923ten 2001e kadar ayaktaydı bu ülke. ama düştü ama kalktı. şu anki iktidarla ya da başkasıyla belirli kaynaklara sahip bu ülke ayakta kalmaya devam edecektir.

lider ne allah aşkına. başbakan arıyoruz alt tarafı. halk kendi zekasını ve iradesini tamamiyle teslim edeceği adamlar aradığı sürece bu ülke demokrasisinden bir bok olmaz.

ha onun dışında amerika ile iyi geçinildikten sonra ekonomi falan da öyle çökmez. şu sıralar zaten ortadoğuda dengeler iran-esad yönüne doğru değişiyor. chpye gün doğdu. ideolojik olarak da çok sıkıntı yok. amerika gezileri de boşuna değil.

"kemalistler 10. yıl marşı söyler eğlenir" seviyesi ile "kürtler vore vore ateşten atlar" seviyesi arasında da bir fark yok. kemalistleri de cemaati de halkın bir parçası olarak görmeden hiç bir soruna çözüm bulunamaz. şu ülkede kılıçdaroğlu-sarıgül ikilisi dışında öfke siyaseti yapmayan adam ben bilmiyorum. öcalan ile konuşulmasından sonra hiç de öyle "vatan elden gidiyor" siyaseti yapmadılar. kılıçdaroğlu partiyi adam etti. "chp gelince kürdüm diyeni sokakta vuracaklarmış" çok boş eleştiriler.

Dikkat etmedim amma LoTR serisinde normalde "Doğunun kara derili insanları" gibi bir tabir geçiyor. Sanırım Sauron'un tarafındaki bazı insan ırkına mensup halklardan bahsederken. (güney'in de olabilir)

kara tenli bence ama üzerlerinde pudra gibi bir toz var. ben de bu toz veya beyaz çamur gibi bir şey var.

peter jackson niye hiç zenci yok diye eleştiri almıştır hollywood lobisinden, koymak zorunda kalmıştır. yoksa kitaplardaki yegane zenci bu güneyden gelen adamlar, hani şu fillere binenler.

orclarda zenci-beyaz olayı pek yok ya. ne filmde, ne de kitapta.

orcların deri rengi zibiliyon tane olabiliyor onlarda bir deri rengi standartı yok ayrıca pasaklı yaratıklar dolayısıyla aha bu herif zenci orc dediğin aslında 23 yıldır yıkanmayan bir terbiyesiz de olabiliyor. şöyle bir fark olabilir, senin dediğin yüksek rütbeli orclar genelde o kadar da siyah değil, mesela Gothmog beyaz bir orc hobbitteki Azog da gayet beyaz ama Grishnákh kapkara resmen bir zenci gerçi bunun rütbesi çok yüksek değil su bulamamış olabilirler haha. hatta orclar mordor tarafına yaklaştıkça kararıyorlar gibi gondor savaşında o kadar da esmer değillerken kara kapılarda simsiyah mahluklardı hepsi. ayrıca lotr serisinde orcdan çok urukhai görüyoruz küçük bir ihtimal karıştırıyor da olabilirsin zira onlar bildiğin drogbanın orta dünyaya yansımış halleri.

-spoiler şeysi-

bahsettiğin ırkçı ithamlardan kaçınma konusunda bir çok insan yazdı çizdi. aynı soruyu onlarda sormuşlar. bence konu ırkçılıkla filan alakalı değil. tolkien'in yazdığı hiç bir kitapta elfler hariç hiç bir ırkın deri renginin net olarak betimlendiğini hatırlamıyorum. bi tek doğudan gelenlerin koyu tenli olduklarından bahsediliyor. azog hakkında kitapta sadece kısa bir diyalog var. başka hiç bir detayı olmayan, aslında çoktan nalları dikmiş bir karakter. filmde takibe azogun kaldığı yerden devam eden bolg'da bu azog'un oğlu. yani renk konusu tamamen peter jackson'ın fantazisi. sanırım bazı karakterleri ön plana çıkarmak için bir fark oluşturmak istemiş. mesela unexpected journey'deki goblin kralda beyaz tenliydi.

-spoiler şeysi-

Bu ara oha diyorlar.

bizim zamanımızda bombastik derdik.

sick

fena.

pro
king
kral

aşırı

über

kitap

ateş ediyo

Sağlam hort olmuş yalnız.

(bkz: hayırlı olsun kardeş internet bağlatmışsın)

dns değiştir. kesmezse vpn kullan.

www.opendns.com
www.youtube.com

www.hotspotshield.com

google chrome yükle yanına da bi zenmate eklentisi çak. cillop gibi olur. hotspot tarzı programların beleş sürümleri hep reklamlı.

bitcoin alıyorum ama 3-5 gubidik yer dışında bitcoin ile bir şey satın alamıyorum ki? millet bunu farkedince satmaya başladı. yapay bir değerlenmeydi anlayacağın.

300$ a falan sabitlenir bir süre. artık daha bir farkındalık var bitcoinde. bir sonraki spekülasyonda da bu kadar devasa dalgalanmalar olmaz.

ilk burada yazıldığında almayın düşer dedik, cık cık cık.

hassiktir.
çok düşmüş lan.
geçen 1200'e düşüp 2000 olmuştu.
şimdi 900'e düşmüş.

milletin bir şeyi farketmesi ile alakası yok. hatta hiç yok. bitcoin ile bir şeyler satın almak veya almamak ile bir şeyler değişmiyor.

farkındalık olayına katılıyorum ben de. bunun birçok nedeni oluyor, bu yüzden tahmin etmesi de çok güç. yani bu tarz dalgalanmaları geçen seneden beri çok gördüm diyebilirim.

alakası var abicim. bitcoin sahibi olmanın ne anlamı kalıyor yoksa?

spekülasyonlar bittikten sonra paranın değerini belirleyecek şey o parayla alabileceğin şeylerdir. doğru dürüst bir şey alamıyorsam da o paranın değeri yoktur.

spekülasyonlar sonucu oluşan dalgalanmalardan faydalanmak için aldı. spekülasyon bittikten sonra ne olacak?

sen bitcoin'i biraz yanlış anlamışsın. bitcoin alan kişiler, ilgilenen kişiler bitcoin borsasıyla ilgilenirler, btc alıp satarlar, alışveriş yapmazlar. tabii ki de yapan var da, bahsedilen şey onlar değil. onların etkilemesi mümkün değil. Silk Road kapandığında bile bu tarz bir dalgalanma olmadı mesela.

www.theguardian.com

(bkz: serviio)

cevap için çok teşekkür ederim ama serviio ile smart tv ye bağlı bir harddiske veri kopyalamak mümkün oluyor mu ? Sadece stream etmek mi mümkün oluyor? Eğer öyleyse samsung allshare gibi bir şey sanırım..

oncelikle gorevlilerden korkma.
orasi sahis magazasi degil sonucta etiket fiyatlarinda satis yaparlar.

n olursa olsun yatagi (dosek) mutlaka deneyerek al. yani internetten gorup alma.

ikeada guzel secenekler var gidip bakman lazim tabi

Ben ikea malm karyolalarını çok beğeniyorum: www.google.com.tr

yatak ölçünü de karyola ile uyumlu almayı unutma.

yatmadan alma.

sakın alma. 1 haftada kırılıyor.

ikea'dan yatak alınmaz. başka bir şey al.

para tatlı

allah allah bu kadar dert etmeye ne gerek var? orijinal filmin değerini azaltıyor mu amerikan versiyonu? ben tam tersi merakla bekliyorum, bakalım amerikalılar nasıl bir yorum katmışlar diye. kötüyse yönetmenin bok yemesidir, iyiyse zaten zevk alınır. oldboy da zaten mangadan uyarlamaydı. mangacılar diyor mudur acaba, ulan film yaptılar sıçtılar içine diye :)

yönetmen spike lee, işlerini çok da sevdiğim bir adam değil genel olarak. bana göre bi 25.saat vardı güzel filmi. ama yani yönetmen iyi olsa da, zaten çekilmiş bir filmi neden tekrar pişirip yapıyorsun yani?

@juninho77 senin söylediğin olay manga'dan filme uyarlama. mangacılar gözünden bakacaksak, farklı bir çizer kadrosu, aynı isimle aynı konuda farklı bir manga'sını yapsalardı ne hissederlerdi diye düşünmek lazım asıl...

Bazen cok iyi filmler de cikiyor.
Akira Kurosava - Yojimbo ve Sergio Leone - A Fistful of Dollars aynı filmdir mesela.
Ama ikisi de inanilmaz iyidir. Yani bu uyarlamada problem yok ama mal insanlar yapinca ve filmin icine sicinca boyle oluyor.

bu başyapıta iğrenç hollywood mimikleri ve klişelerinin yakışacağını hiç sanmıyorum, önyargıysa önyargı, ne yapayım, sevmiyorum arkadaş. www.renklidolap.com

seviyorum amerikan film sektorunu yapsinlar gari.

asil nefret ettigim turklerin amerikan dizilerini alip uyarlamalari bok gibi bir sekilde desperate housewives the oc gibi

bazi filmler vardir.temelindeki fikir guzel olmasina ragmen gerek butcenin dusuk olmasindan, gerek yonetmenin acemiliginden, gerek oyuncularin tirtligindan ulasabilecegi potansiyele ulasamaz. boyle filmlerin yeniden cekilmesini sonuna kadar desteklerim. ama arkadas, hikayeyse hikaye, oyunculuksa oyunculuk, cekimse cekim, her seyiyle dort dortluk bir filmi yeniden cevirmek nedir???? senin sisko amerikali bacilarin altyazi okumayi sevmiyor diye, guzelim filmi b** etmenin ne manasi var ??

fak yu holivut!

yurtdisindaki sitelerde hesaba para aktarma isi sikintili (paypal engelledi bitcoin'i, kredi kartlari ile calismiyor saticilar vs.)
turk lirasi ile islem yapmak icin en acisiz yol, btcturk'ten bitcoin almak. onu btc-e'deki btc hesabina aktarmak. daha sonra btc-e uzerinde btc->ltc alisi yapmak.

iki hafta once $4 idi, simdi $30 oldu namussuz.

@fader

btcturk fiyatlarında çok fazla fark var yurtdışı fiyatlarına göre.

turk lirasiyla islem yapilabilecek bildigim baska bir yer yok.
btc-e'deki usd para aktarabilecegin sistemlere de girismeye gozum yememisti acikcasi.

Şöyle bir şey varmış araya btcturkü sokmamayı başarabiliyormuşuz.

antik.eksisozluk.com

pazar günü belgrad'a git. eyleme katıl hatta ayak üstü. saat 10:00 da neşet suyunda buluşacaklarmış.

Belgrad ormani haricinde asfalttan gitmek istersen kilyosa git gel yapabilirsin.

polonezköy'e gidebilirsiniz.

tr.wikiloc.com

goo.gl

impact

yasama içinde neler kattıkları benim için önemli değil. lakin, dalgasını geçeriz falan ama devlet bahçeli o partinin başına geçtiğinden beri, öyle eskisi gibi ülkücü terörü yok. bu ergenlik sonrası reyis reyis diye dolaşan zibidi tayfasını kontrol ediyor ya, işte bahçeli üzerinden en büyük katkısı bu. umarım daha yıllar yıllar partinin başında olur bahçeli. yoksa o reyis reyis diye dolanan tiplere gaz verecek biri gelirse ülkenin hali nice olur.

linç kültürü, devlet taşeronluğu, amerikancılık

iyidir kötüdür tartışmıyorum ama mhp'nin bugüne kadar yaptığı kritik işler olmuştur. bunlardan birkaçı:

- türk milliyetçiliğini ırkçılık-şamanizm'den türk-islam sentezine çekti ve bu bakımdan anap, dyp, hatta ak parti'nin temellerinden biri oldu.
- 70'lerde güçlenen radikal sol karşısında dengeleyici unsur olarak mücadele etti.
- 2002'de koalisyondayken bir anda erken seçimi gündeme getirerek türk siyasetinde bir dönüm noktasına giden yolu açmış oldu.

Mhp, abdullah çatlı gibi bir değeri kazandırdı.
70lerde reisleri amerikaya gönderip silah ve ajanlik egitimi aldirmistir.
Sonra bunlar memlekete dönüp terörle mücadele ayağına faili mechullere imza atmışlardır. Bkz cumartesi anneleri
Sozde, solculugun köküne kibrit suyu dokecekler diye, derin devlete çok güzel katkiari olmuştur.

alkislarlayasiyorum.com

en temelinden kendi savundukları daha doğrusu sığındıkları şeye : türk milliyetçiliğine ihanet ettiklerini düşünüyorum.
bknz: şamanizm neree islamiyet nereee.. senin kendine ait dinin var onu bile satıyorsun peeh.

mhp'nin kurulus amaci zaten sol örgütlenme karsisinda durmaktir. adamlarin varolus amaci bu.. kurulus tarihine bakin, deniz gezmisler ortaya cikip 68 kusagi biseyler yapmaya calistigi zamanlarda ortaya ciktilar..

Marmaray projesi bize ait gibi bi şey demişti bahçeli

Belli bir ideolojik duruşun Türk siyasetinde ve mecliste temsil edilmesini sağlıyor. Daha ne olsun. Hem de uzun yıllardır bunu yapıyor.

hayır.

ne alaka?

ben bi ara düşünmüştüm dostum. eğer iyi bi okuldaysan.inek ailesi öyle düşündürtüyor.

ilkokul 5.sınıfta zekamın pik yaptığını ve sonra giderek... düşünüyorum.

üniversiteyle alakası yok ama ben yaşım ilerledikçe zekamın gerilediğini düşünüyorum. üniversiteyi kazandıktan sonra daha da keskinleşti bu düşüş. ama okulla alakası yok sanırım.

tam tersi, zekam arttı.

beynin en hızlı işlem yapabildiği yaş 23 demişti beyne kafayı takmış bi hocamız. 23ten sonra yavaşlarmış.

sigara ve ozellikle icki iciyosaniz, ve kufelik olacak gibi iciyosaniz, zekanizin gerilemesi normaldir.

diger bir cok onemli faktor de uyku. bir yetiskin beyninin, her gece 8 saat 20 dakika kaliteli uykuya ihtiyaci vardir. beyninize uyku borcunuz varsa, gene salaklasirsiniz uzun vadede.

aileden ayrildiniz ve boktan seylerle besleniyosaniz, o da bir faktor...

cevaplar için teşekkürler. ben aslında üniversitedeki eğitim sistemini sorgulamak, kalıplaşmış çizgilerin bir etkisi var mı diye bir kamuoyu araştırması yapmak istemiştim ama görünen o ki genel anlamda böyle bir sorundan muzdarip değiliz.

ps: çok çok az miktarda sigara ve alkol, genelde düzenli alınan uyku miktarı ve lise 1'den bu yana aileden uzak olmamla yorumunuza istisna getirmiş gibi görünsem de sayın compadrito, şimdi düşününce bu ufak dediğim şeylerin bile bir etkisi olduğunu hissettim. size de ayrıca teşekkür ederim.

cihazın pili bitene kadar kullanın bence. ogs'lerin en büyük dezavantajı pil bitince çöpe gitmesi zaten

pilse sorun yenisini al ve devam et. sol şerit candır.

hgs nin bir sürü sorunu var. ogsyi kaldıracaklardı sözüm ona. bu sorunlar sebebiyle kaldıramıyorlar. bana yakında bütün hgsler yenilenecek gibi geliyor. geçme bir şeye.

ogs cihazının pili bitince hgs aldım. almaz olaydım sürekli sorun, hiç bi zaman geçişlerde okutamadım cihazı, okumadığı için de en uzak mesafe ücretini plakaya tanımlı olduğu için hgsden düşüyor. istanbul içinde çok fazla kullanan biri olsam hgs ye yüklenen para 2 gün içinde biter. bittikçe karttan çeker de çeker ve siz mail atıp "arkadaş bunlar yanlış cihaz okumamış" diyene kadar da ücreti iade etmiyorlar.

sonra gitim bi ogs daha aldım.

tahmin ediyorum: maalesef yok. zamanında eduroam için epey debelenmiştim.

vpn de kapalı mı?

evet makine kendinden filtreli

kullandiktan sonra suyun altinda temizlersin.
resimden cok belli olmuyor ama kahvenin tanelerini alta gecirmeyecek cinsten bir kumas degil mi filtredeki?

kağıt seni huniyi yıkamaktan kurtarır, ömrünü uzatır.

yok geçmiyor alta. peki bu filtreyi arada bir değiştirmem gerekecek mi?

(bkz: kullanma kılavuzu)

kanka ordaki kahveyi her seferinde boşaltmaya üşeniyosun ya da unutuyosun o zaman kahve orda küfleniyo. kağıt olduğu zaman alıp atıverirsin. ve o filtre çok küçük kahve zerrecikleri ile kısmen tıkanmaya başlıyor zamanla.

arınç çok tehlikeli bir adam.

iyi polis kötü polis olayları, arınç bence köprüyü geçirecek biletin derdinde yani henüz gerçek yüzünü görmedik eline güç geçmesini bekliyor.

Neferkitty +1
Şu anda hem iyi polisi oynuyor hem de Tayyip'i uzlaşılmaz ve zıvanadan çıkmış gösteriyor. O adam fena.

arınç daha ılımlı. katılıyorum.

freekara'ya katılıyorum. akp'deki en yüksek rütbelerdeki kişilere göre bakarsak en ılımlı abdullah güldür. Abdullah gül şuan halen başbakan olsaydı Türkiye'deki şu durumlar yaşanmazdı gibime geliyor. (rte cumhurbaskanı olmadığını varsayıyorum)

Bu arada bülent arınç da her ne kadar ılımlı gözüksede; sanki bir oyunun parçası gibi. sürekli başbakanla ters düşüyorlar. planlımı plansızmı onu bilemeyiz.

arınç mı ılımlı ? şuan nefret ettiğiniz tayyip ondan daha iyidir. tayyip erdoğan kurumlardaki cemaatçi kadroyu tasfiye edip daha demokratik kökenli insanlar atamaya çalışıyor en azından cemaata uzak isimleri.

tayyipten nefret ediyorum ama yukarıdaki bilgi kesin kaynaklardan. onlarda tayyibi pasifize etmeye çalışıyor şimdi. en basitinden başkanlık sistemi mevzularından sonra zamanın haberlerine bakmanız yeter. tayyibi köşke yollayıp işini bitirme gayretinde hepsi.

arınç ve abdullah gülü bilerek ılımlıymış gibi göstermeye çalışıyorlar.

2002de de tayyibin ılımlı, demokrat olduğuna falan inanıyordu millet. halimiz bu. abdullah gülün, bülent arınçın falan da demokrat olduğuna inananlar varsa hala ohoo.

bi 10 sene daha kaybedecez desenize.

hiçbiri ılımlı falan değil. ölümü gösterip sıtmaya razı olmayı kabul ediyorsan başka. Gül de arınç da erdoğan da temel konularda az çok aynı şeyleri söylüyorlar sadece erdoğanın üslubu daha sert ve saldırgan. Bunun sebebi de:
(bkz: iktidar zehirlenmesi)
Mesela arınçın şöyle bir beyanı var, sence daha mı ılımlı:
(bkz: alman polisine söyle tamamının kimliğini istiyorum)

eski fazilet partili birine ılımlı demek. komik kaçıyor bana göre.

arınç cemaatçi. gelsin başa da bi görün kişisel özgürlük nedir nasıl kısıtlanır. erdoğan gitsin diye her yol mübah diyen zihniyetin aklı başına bi gelsin.

Arınç'ın partiye katılmasının ve hala içinde olmasının AKP seçmeninin arasındaki en dindar ve en bağnaz kitleyi içinde tutmasını sağladığını düşünüyorum.

yani Erdoğan-Gül-Arınç içerisinde ılımlılıklar en uzak olan o.

AKP şeriat getirecek diye inanan ve oy veren insanları partide tutulabilmesini sağlayan kişi bence o.

superonline da hiç kesinti yaşamadım. mutluyum.

ben 2 yıla yakın kullandım.şu an ttnet kullanıyorum.
her anlamda superonline daha iyi diyorum.hem fiyat hem kesinti anlamında bir sıkıntm hiç olmadı ttnet n aksine.

Superonline'da hiç kesinti yaşamadım.
Teknik destekte her zaman ilgili, saygılı ve sorunumu çözen elemanlar vardı.
Sözleşmeyle aldığım modemde bir problem oldu, aynı gün götürüp yeni modem aldım.
Benzer hızda annemin evinde bağlantı var, Superonline kesinlikle daha stabil ve yüksek hızda hizmet veriyor.

En önemlisi şu: Eğer derhal ve hızla superonline'a geçerseniz, aynı hizmeti bile alsanız, tekeli kırmak için küçük de olsa bir adım atarsınız. Şu anki üstünlükle piyasada rekabet yok ve bu nedenle kol gibi faturalar ödüyoruz.

superonline dan genel anlamda mutluyum huzurluyum 1 senedir kullanıyorum 2 kere kesinti oldu 2sinde de bilgi verdiler.

fakat superonline bayileri tam anlamıyla sizi düdüklemeye çalışıyorlar özellikle de ufak bayileri, taahhüt belgesini gizliden imzalatma çalışmak, baglantıyı iptal ettirmeye gidip tamam kestik diyip 3 ay sonra baglantıyı kesmek, taşındın gittiğin yerde fiber alt yapıları yok 700 tl taahhüt cezası kesmeye çalışıp kavga edince biz hata yaptık sizi geçiçi adsl'ye geçiriyoruz demeler falan filan. yani superonline iyi ama bayileri kötü. dikkatli olmak gerek.(bunlar başımdan ve cevremde kullanan insanların başından geçen gerçek olaylardır.)

Trafik kesin olur, Söğütlüçeşme'ye bırakmak çok mantıklı. Zaten metrobüs çıkışında Zorlu da. Otopark var.

whoosie doğru diyor.

metrobüsün dibinde mi peki otopark? kolay geçiş var mı ?

hemen yanı başında.

trafik olur tabi ama söğütlüçeşmeye kadar gelmişken bence köprü de geçilir. metrobüs de sonuçta köprüye giriyor bi noktadan sonra. ayakta sıkış tıkış falan gidecen hem.

gece de hem daha rahat olur gibi geldi. ama sen bilirsin tabi. söğütlüçeşmeye kadar olacak olan trafik zaten sinirini bozmuş olacak. bi de köprüyü çekemem diye de düşünebilirsin.

Söğütlüçeşme'den binerse, acele etmeyip 1-2 metrobüs de beklerse ayakta gitmez ya. Köprü giriş trafiği bambaşka bişi. Metrobüsle geçerken trafiktekilere el sallama lüksü de var :)

sabiha gökçen-taksim havataşları ile gitseniz daha kolay olur sanırım.

yalnız otopark sorun olabilir, sabiha gökçen'de. onu da araci viaport'a çekip, taksiyle sabiha gökçen'e dönerek çözebilirsiniz.

goo.gl

Saat 6:30 civarı trafik durumu bu şekildeymiş. Temden gelirse ataşehir köprü bağlantısı da açık. Altınizade'den başlıyor trafik anca. Orada maruz kalacağı trafik vs. temden soğütlüçeşmeye inerkenki trafik + söğütlüçeşme içindeki dur kalk + mestrobüsün konforsuzluğu hesaba katılırsa daha ufak bir mağduriyet gibi geldi bana.

ya bi de zorlu center'ın oralarda park yeriyle falan uğraşmiyim diye söğütlüçeşme'de bırakiyim diyorum.

zincirlikuyu durağında inince direkt yanına çıkıyorum çünkü.

ne karışık işmiş ya :(

zorlunun kendi otoparkı vardır heralde. hiç gitmedim ama.

hepsi mantıklı cevaplar ama birinın çıkıp "aga kesin bunu yap, diğerleri çok saçma salla gitsin" diyip emri vaki yapması lazım :)

Ahaha, iyi o zaman benim dediğim gibi yap. En iyisi o, girme köprüye falan.

Contains şeklinde search yaparsan indexlemenin bi anlamı yok. StartsWith şeklinde aratırsan ilgili fieldlarına göre indexleyebilirsin. "%ara%" değil de "ara%" şeklinde yani.

İlla Contains diye aratman lazımsa ve bir performans geliştirme yapman gerekiyorsa database yapısını değiştirmen biraz google'laşman lazım. Ama "Early optimization is the root of all evil" diye bir atasözü var. Eğer amazon değilsen gerek yok indexe falan.

amerikada farklılık var. avrupa'da bizimkilere uymayan prize ben rastlamadım henüz.

avrupada bi tek ingiltere farklı

ingiltereninki 3 disli abdninki iki ince disi var diye desiyor..ama hollandaninki degisik olsa bile donusturucu satiyorlar..onu temin edebilirsin

Hollanda'nın voltajı da Türkiye'yle aynı, prizi de. Hiçbir şey almana gerek yok.

getirir mi bilmiyorum ama ev yemeği yapan yerler var, ve paket de hazırlıyorlar. ablam evde yapmaktansa bakırköyde böyle bir yerden eve sıkla yemek alıyor. ya da aksaray-yusufpaşa'da bi ev yemekleri yapan yer var, adamlar kocaman yazı asmış, artık evde yemek yapma derdine son filan diye. var yani böyle yerler :)

pilav yapmayı öğrendiğimden beri dert olmuyor valla. çok güzel yapıyorum.

enpara kart aracılığı ile kullanmanı öneririm yemeksepetini. 20% indirim.

mahalle aralarında annelerinortak girişimi olan ev yemekçileri olur ufak dükkanlar açarlar onların yemekleri hem güzel hem ucuzdur.

esnaf lokantalarini deneyin

bulaşık makinesi al. yemek yapma yorgunluğu genelde bulaşıktan dolayı oluşurdu bende, makineyi aldığım andan itibaren neden daha önce almadım diye kendime kızdım. yemek yapmak zevkse hele,makine almayı öneririm.

dışardan yiyeceğiniz yemeğin temizliğinden de yağından malzemesinden de emin olamazsınız.

bu sıkıntıları yaşamamak için öncelikle alışveriş yapacaksın. öyle evde hiçbir malzeme yokken tabiki ne pişirsem sıkıntısı çekersin.

ben bekar yaşıyorum sayılır ama bana bıkkınlık vermiyo. tek sorunum yemek yaparken ortalığı fazla dağıtıyorum, sonra toplaması koyuyo. ama yapacak o kadar çok çeşit yemek var ki, bugün ne pişirsem derdi yaşamadım hiç.

misal 1 kg nohut al haşla, sonra ufak ufak poşetle at buzluğa.örneğin nohutlu pilav mı yapacaksın? çıkart bir paket sıcak suya sok al sana kullanılmaya hazır nohut. o nohutla 2-3 çeşit yemek yaparsın. gene bezelye aynı şekilde. 1 soğan, 2 patates, 2 havuç doğra, kat bezelyeyi içine, biraz salça koy baharatla, al sana bezelye yemeği.

tavuk al parçala, gene 2 patates doğra yanına, baharatla at tencereye. o sırada yanına pilav yap, bi de salata oh mis.

her gün pirinç pilavı da yenmez tabi. domatesli bulgur pilavı mesela, oda gayet pratik. soğanlar pembeleşinceye kadar kavur(beraberinde biber istersen), sonra ince ince doğradığın domatesleri kat içine pişir. domatesler eriyince bulguru koy, suyunu koy, baharatlarını koy, iki karıştır bırak pişsin. yanına da cacık yap götür.

veya rus salatası yap. çok çok 2 saat sürer zahmeti ama 3-4 gün götürür seni. acıktın mı koy ekmeğin arasına ye. ben bazen öyle yapıyorum.

en basiti yumurtalı ekmek. kır yumurtaları, baharatla. bandır ekmekleri içine, kızart. yanınada çay yap, beyaz peynir domates al sana bi öğrenci menüsü. hem karnında doyar ekmek yiyosun.

bim ya da şok öğrenci ve bekarlar için ideal bu arada.

valla benim bildiğim - ve konuda uzman kişilerin söylediği - kadarıyla islam'a göre yahudiler lanetlenmiş bir millet, müslüman olmayanlar da cennete hiçbir şart altında giremiyor. ayrıca müslümanlara emredilen de tüm dünyada islam hakim olana kadar savaşılması, müslüman olmayanların da vergiye bağlanması. eğer kucaklama anlayışınız bundan ibaretse ben bir şey demiyorum.

"neden seçtiğiniz dinin en doğru din olduğnu düsünüyorsınz ?"

çünkü öyle büyüdük. müslümanların iddia ettiği gibi insanlar müslüman değil, tanrısız ve dinsiz doğarlar. son derece saf olan çocuklara o yaşta verilen "tanrı" sevgisi, insanın içine işler. bunun için bi insanın dini sorgulaması çok zordur. o bağ çok erken yaşlardan, ya sevgiden ya da korkudan beslenerek geliyor. bunun için insanlara bunu sorgulamak, hayatından çıkarmak zor geliyor. çocuğuna hiçbi dinden ya da tanrıdan bahsetmeyen bi ailenin çocuğu, haliyle inançsız olacak, çünkü doğal olan bu. doğaldan kastımın ne olduğunun anlaşıldığını umuyorum.

Doğrusunun müslümanlık olduğuna inandığım için.

Biraz riskli iş ama o riski aldık.

dünya üzerinde teknik olarak iki din var. biri hak, diğeri batıl; biri herkes için adalet isteyen, öteki tam aksine olan, biri adem diğeri iblis...temel ilkelerine baktığında zaten o kadar farklı dinin sadece şeklen farklı olduğunu görüyorsun; özünde iki zıt kutba indirgenebiliyor hepsi tanımlanırken. musa ve halkının (yaşadılarsa) firavuna başkaldırısı ile kızılderililerin amerikaya direnişi ya da vietnamlıların savaşının hiçbir farkı yok.
Önemli olan, hak olan tarafta mısın yoksa batılda mı?

inanır mısın destan yazdım geri sildim. en başına şunu yazmıştım; 'bu konular ne kadar çok kurcalanırsa o kadar boka sarar.'

neden mi sildim? çünkü boka sardı.

Peygamberlere okey vermesi üzerinden dinini belirleyeceksen Amerika'daki Mormonizm hareketini tavsiye ederim. Muhammedi de kabul ediyorlar. Muhammedden sonra Joseph Smith diye bir adamın geldiğine inanıyorlar. 6,5 milyon takipçisi varmış. Az buz da değil.

"neden seçtiğiniz dinin en doğru din olduğnu düsünüyorsınz" demişsin.(biraz da yamuk olmuş ama...)
ben hiçbir dinin doğru olduğunu düşünmediğimden hiçbirini seçmedim...

"Diğer dinlerin temel dayanağı nedir" demişsin.
müslümanlığın dayanağı mı var ki diğerlerinin olsun? mantık yok hiçbir dinde.

eğer kucaklayıcı anlayış istiyorsan gerçekten "barış" dini olan, gerçekten "hoşgörü" dini olan pastafaryanizm'i seçmiş olurdun... çünkü mantıksal olarak islam dahil hiçbir dinden eksiği yok.

(bkz: din toplumların afyonudur)

bitter moon ?

@kta

bunun konusuna baktım da bu değil sanırım. bu kadar karışık değildi.

strictly ballroom?

@in vino veritas

bu da değil. bunda hem erkek hem kız dansçı. ikisi de başka partner buluyor.

o zaman bi de silver linings playbook var ama bu baya yeni bi film, bu da değildir herhalde.

Dirty Dancing geldi aklıma muhtemelen de değil.

"silver linigs playbook" ve "dirty dancing" de değil

dans filmlerini de gözden geçirdim de bulamadım bi türlü

Otogar'dan yürüme mesafesi Forum İstanbula geçip biletixten alabilirsin. Ama kapıdan al daha iyi. Evet metro stada gidiyor 20 dakka falan. Ama dönüş çok fena.

iyi giseden bilet aliniyor yani. mactan ne kadar once orada olayim, 2 saat yeter mi?

doğu tribünde yer kapayım diyorsan 2 saat önce gel.

yoksa 1 saat önce gel.

kesin kapıları şaşırıp 40 dakka falan yürüyeceksin çünkü.

iphoneda yedekleri iclouda yedekliyor, googleda da google hesabına yedeklemeye başlamış olabilir o yüzden sync izini istiyordur belki. izin vermek istemiyorsanız kullanmayın bu kadar basit.

o kadar basit degil. eski izinlere onay verip uygulamayi kullanirken ve ulasilabilirlik acisindan bu uygulamaya guvenmissem, yeni izin vermeye zorlanmamaliyim degil mi?

telefonu rootlarsan permission denied diye bir uygulama var. engelleyebiliyorsun izinleri. ama bu sefer de programlar alakasız yerlerde çökebiliyor.

ayrıca bilmiyorum rahatlatır mı ama adama telefon no, mail ve büyük ihtimalle isim soyismini çoktan verdin. geri dönüşü yok. geçmiş olsun yani :) bence battı balık yan gider felsefesiyle ve bedava uygulama olacak o kadar, bunun da fiyatı bu işte, hobilerini öğrenmek istiyor gibi tesellilerle big brother'a ruhunu teslim edebilirsin.

gerçek ismini ve adresini bilen telekom'un girdiğin bütün siteleri loglaması, hadi proxy kullandıysan bu sefer proxy sağlaycının loglaması falansa cabası.

"We did have people who would say to us "Which one's Pink" and stuff like that. There were an awful lot of people who thought Pink Floyd was the name of the lead singer and that was Pink himself and the band. That's how it all came about, it was quite genuine."

—David Gilmour, December 1992, In the Studio with Redbeard for "Making of Shine On" and "Making of Wish You Were Here"

a 1 day bir vitamin hapi. yani diziyi izlemedim ama o geldi aklima direk. aslinda a 1 day degil 1 a day olmasi lazim. belki de ben yaniliyorum kim bilir.

Oto yikama yerinin adi A1. Sirinlik olsun diye fiil olarak kullaniyorlar. Iyi gunler demek gibi bisey.

A kalite, 1. kalite süpper bir gün geçirin. üstüne bir de yıkamanın adı olunca çok şirin oluyor gibi.

turkcesi 10 numara.

steryotayp işte.

kürt - çiğ köfte ilişkisinin amerikancası

karpuz olayi: en.wikipedia.org
tavuk olayi da amerika'daki siyahilerin sozde cok fazla chicken wing (KFC vs.) tuketmesiyle alakali bi stereotype yine

www.youtube.com
2:08 de detaylı değiniyor
bütün karpuz alamıyormuş illa dilimlenmiş

böyle direk insanın gözüne sokarcasına aktivist bir vietnam eleştirisi değil. bam güm amerika herkesi kurtardı filmi hiç değil. daha çok gerilim filmi gibi. o açıdan orjinal. film boyunca inanılmaz bir beklentiye giriyorsun yahu bu marlon brando ne yapmış, nasıl çıkacak karşımıza diyorsun ve filmin sonunda tatmin oluyorsun. filmin sonunda olduğum tatmini abarttığımı düşünmüyorum.

1-4- marlon brondo'nın olayındaki kilit hikaye bu vietnamlıların amerikalıların aşı yaptığı çocukların kollarını kesmesi hikayesi. ufak çocukların kollarını keserken vietnamlıların soğukkanlığını koruyabilmesi onu çok etkilemiş. adamların davalarına inanmış olmalarına çok saygı duymuş. kendisi de bu yoldan gitmeye karar vermiş. zafere giden yolda bütün yolları denemekten çekinmeyen bilgili, güçlü ve sapık bir adam olmuş. bir şekilde yarı tanrı gibi bir şey olmayı başarmış yerlilerin gözünde. yarı tanrıyı öldüren bizim eleman da haliyle yerlilerin gözünde bir anda yükseldi. acayip işler oldu yani. filmin orada sana hissettirmeyi başardığı şey önemli. acayip değişik bir havası var. anlamlı olmasına çok gerek yok.

2- zenci bütün bu işleri sen açtın başımıza triplerinde.

3- gururlu falan bir herif bi de. göt için kavga sahnesini hatırlayamadım.

redux çok uzun. önce normalini izleseydiniz keşke.

@kta Marlon Brando'nun vietnam safına katılması kol kesme hikayesinden miymiş cidden, vay a.q. ben de Amerika'nın Vietnam'a yaptığı canilikler, puştlukları görüyor, amerikan safında daha fazla savaşamayıp Vietnamlılar'ın tarafına geçiyor falan zanediyodum, neremle izliyosam artık:)

hatırlamıyorum demişsin ya, bu da göt için kavga sahnesi: www.youtube.com

brondo aslında tam olarak vietnamlıların tarafında değil. bulunduğu alanda kendi bağımsızlığını ilan etmiş gibi. kimseden emir almıyor, emir komuta zincirini kırmış ve kafasına göre hareketler yapıyor. filmin başında bizim elemanın görevi alırkenki o istihbaratçı tiplerle konuşması önemli bir sahne. kimse brondo karşı tarafa geçti demiyor. onun yerine "kullandığı yöntemler sağlıksız" (his methods are unsound) diyorlar. orada izleyicinin sorması gereken soru şu: bu sağlıklı ve sağlıksız yöntemler arasındaki çizgi nerede? bu çizgiyi kim belirliyor?

film aslında vietnam savaşının anlamsız, amerikanın cani olduğu üzerine değil. daha çok savaş olayının kendisinin anlamsız olması ve cephedeki askerlerin ruh halleri, milletin savaş yüzünden akıllarını kaçırmaya ne kadar meyilli oldukları üzerine. ne bilyim milletin üstüne nepalm yağarken adamın derdi sörf yapmak. ya da bu karıların olduğu yere gittiklerinde oradaki kampta emir veren kimse yok. herkes kafayı yemiş. yağmurda çıplak koşuyorlar falan. hepsinin ayrı bir kafayı yemiş ruh hali var. fransızlar ayrı bir depresyon. playboy kızlarının ruh hali ap ayrı bir depresyon. savaşın kuralsızlığının insanları soktuğu psikoloji işte. ana karakter bile öyle çok sağlıklı değil daha filmin başında abuk subuk hareketleri vardı hatırlarsan. o da savaştan dönünce yaşanan bir depresyon modeli. herkes depresif. film bayağı karamsar aslında.

göt için kavga eden bu arada öbür genç zenci. diğer zenci ayırmaya çalışıyor hatta.

Direk arayüzünden yapınca kesinlikle etmiyor. Supportla konuşup belki ikna edebilirsin. İşin zor.

o kadar da zor değilmiş.

belki başkaları da merak eder, önce supporta mail atıp domainimi, hostingimi her ne aldıysanız işte iptal etmek istiyorum ne yapmalıyım diye sorun dediklerini yapın. isterseniz site içi kredi verelim diyorlar ya da para iadesi de olur diyorlar. burada da tercihinizi belirtin. daha sonra refund aldığınıza dair mail geliyor. 5-7 gün içerisinde ödeme şeklinize göre gerçekleşir yazıyor. bakalım sonucu da yazarım buraya.

Domain'de para iadesi vermeleri ilginç.

@yatagants mailin sonuna Best Regards yazdim belki ondandir :)

eğitim kalitesi. anne-baba eğitimli olunca ingilizce öğrenme daha çocuk yaşlardan başlıyor. ama hepsi değil, çok fazla istisna var. "geneli biliyor" diyemeyecek kadar kişi çat-pat götürüyor avrupa'da da.

bi de aynı dil ailesinden olması

Kanaatim, günlük yaşamda kullanma imkanı/zorunluluğuyla daha erken karşılaşıyorlar. Çünkü farklı dillere sahip insanlarla daha fazla karşılaşıyorlar. Belki bundandır.

ben de cok dogru bir genelleme olmadigini dusunuyorum. o gorduklerinizin cogunun ingilterede dil ogrenme, su bu gecmisi oluyor. herkes gibi emek para harciyorlar. bizden farkli oluyor tabii ki, her milletin dili farkli donuyor. Benim bildigim Hollanda da cok iyi konusuluyor mesela. Fransa da degil ama.

TV lerin alt yazi ile film vermesi, program yapmasi cocuk yaslarda ogrenmeye cok etkili oluyor, ya da ingiliz tv lerini ucretsiz izleyebiliyorlar. Isvec Norvec Finlandiya boyle.

ingilizce öğretmeniyim.

yurtdışı tecrübem de oldu. haklısın doğu avrupa ve ispanya tarafları hariç genelde çok güzel ingilizce konuşurlar. bunun birçok sebebi vardır.

birinci en büyük sebebi, yapılandırmacı öğretime 2005 yılı gibi çok geç bir vakitte geçmiş bulunmamızdır. daha öncesinde hep esasici felsefe temelinde öğretmen merkezli ve öğrenciye hiçbir şekilde orjinal, eleştirel, aktif, global, analitik düşünme ortamı hazırlamayan bir eğitim sistemimiz vardı.

öğretmen sınıfa girer, açın sayfa şu, okuyun der, bitince de tahtaya s+v+o yazar ve diductive bir şekilde öğretirdi. hoş ülkemizde hala böyle bir sistem var.

özellikle dil öğretiminde, kritik period çok önemli. 0-6 yaş insan beyninin en çok dil öğrenmeye açık olduğu zaman aralığı. avrupalılar kaynaşık milletler topluluğu olduğu için, her zaman yabancı dillere maruz kalabiliyor ve bu sayede çocukları daha rahat öğrenebiliyorlar.

yabancı dile hakim bireylerin yetişmesi için kafa yoran dilbilimciler reçeteyi yazmışlar:

- çok daha erken yaşta dile maruz kalmak
-etkileşimin bol olduğu, gerçek hayat yaşantıları ile ilişkili eğitim öğretim araçları
-oyunlar (ki dil eğitiminde oyunların payı çoktur)
-eğitimde cezalardan uzak durmak
-öğrenci merkezli yapılandırmacı, aktif örenme ortamları
-bol materyal ve duyuşsal-bilişsel-psikomotor becerilere, öğrenci hazırbulunuşluluğuna göre düzenlenmiş ders planı
-grammar translationdan ziyade daha çok communicative language learning, direct method, audio- ling methodun sentezlenmesi
-teknoloji kullanımı


yani daha çok yolumuz var, ama öncelikle şu özgüvensizliğimizi, yabancı dil duyunca yabancılaşma içgüdümüzü safdışı bırakmamız gerekiyor.

Eğitim seviyesinin genel olarak yüksek olması önemli bir kriter olabilir. Bir de özellikle batı avrupa'da genel bir uluslararası ortam var denebilir. Zaten orta avrupa da ingilizce oranı biraz daha düşüyor. doğu avrupa'da baltık ülkelerinde falan daha da azalıyor. Ortamla da alakalı olabilir.

avrupali baya baya bi kötü ingilizce konusur. genelleme temeli yanlis.

almanlar, fransizlar, italyanlar, ispanyollar, portekizliler, yunanlar, bulgarlar, romenler, slovaklar, cekler, avusturyalilar genel anlamda kötü ya da türkler civarinda.

bu saydiklarim avrupanin büyük kismini icerir zaten. genelde kuzey avrupa iyi konusuyor, kalan kita avrupasi tirt ingilizcede.

dublaj olayı gelişmemiş durumda avrupanın genelinde.
filmleri dizileri televizyonlarında da orijinal dilinden alt yazı ile izliyorlar. bu yüzden dili öğrenmeye başladıklarında bu temel onlara inanılmaz faydalar sağlıyor. mesela gramerleri kötü olabilir ama öyle bir telafuzları oluyor ki anadil gibi... harmony için de geçerli bu. en büyük etkenlerden biri bu dublaj olayıdır.

dil ailesi. eğitim meğitim hikaye. dil yapın benziyorsa her şey çok kolay.

alman ih libe dih. diyor sub + verb + obj
ingiliz i love you. diyor sub + verb + obj
türk seni seviyorum diyor obj + verb + ek

konuşmada değil sıkıntı kısacası. ingilizcenin yapısında düşünmüyoruz biz problem o. onu aştığın ve yeterli kelime bilgisine ulaştığında gayet aksanlı ve hayvani bir ingilizceye sahip olmana hiç engel yok.

eğitimli aileden gelme fikri biraz iddialı geliyor bana.
geçenlerde hırvat bi kamyoncu izmirden yük sarmış çanakkale üzerinden memleketine gidiyor, yolda kalmış yardım istiyor, adamla çat pat anlaştık vinç falan ayarladım adamın işini gördüm ama adam şakır şakır konuşuyor bana göre, ve sorduğu ilk soru ingilizceyi nasıl(nerede) öğrendin, ingilizce bilen türke denk gelemedim gibi bişe oldu.

avusturya'da bizzat çocuklar üzerinde araştırmasını yaptım. kapsamlı bir araştırmaydı, dileyenle sonuçlarını paylaşırım. malesef türkiyedeki genel ingilizce bilgisi ile avusturyayı benzer tutmak büyük yanılgı olacaktır. oradaki çocuklar resmen bilingual. ülkenin ingilizce durumunu neye dayanarak bu kadar yüksek görebiliyorsunuz anlamıyorum açıkçası.

binlerce ücretli öğretmen çalışıyor üç kuruşa ve adam ziraat müh. mezunu. okulda ingilizce öğretmenliği yapıyor. içler acısı. adam işletme mezunu, ücretli yapıyor. anadoluda böyle en azından.

avrupadaki yazılı yoklama devrini kapatmış çoktan, rubrikle, self assesmentlerle portfolio ile cefr ile süreç değerlendirmesi yapıyor. biz ise ask.me de, omeglede ingilizcem bitti diyip makara yapan nesiller yetiştiriyoruz.

ingilizce bir dildir, evet benzer kökler bir etkendir kolay öğrenmeye ancak, insanın doğasını, öğrenme içgüdüsünü, toplumun başat felsefesini görmezden gelemeyiz. ural altay dil ailesinden diye koreceyi rahat öğrenemediğimiz gibi.

belki de "eğitim" konusunu tepedekiler gibi halkın da o kadar da önemli görmemesi bize kaybettiriyor. kaybettirecek gibi de görünüyor daha...

sizin tanıştığınız avrupalılarla ilgili bir şey. almanyadaydım daha 2 hafta önce, frankfurt yakınlarında bir orta çağ kasabasındaydım ve kimseyle iletişim kuramadım alman olarak. ingilizce bilen çok az ve bilenler de üç beş kelimeydi. yani öyle bir şey yok.

hiç italyan, ispanyol, yunan kısaca akdenizli birisiyle ingilizce konuşmamışsın belli ki :) fransızların aksanını hepimiz biliyoruz zaten. ayrıca avrupanın büyük kısmının roma ve cermen akınları sayesinde çok büyük ortak kelime havuzları var. ingilizce bilen birisi ispanyolca öğrenirken bir çok kelime için sözlüğe bakmak zorunda kalmaz. bu da hızlandırıyordur öğrenme sürecini sanırım.

bence göt korkusu.

yunan polisi 15 yaşındaki çocuğu öldürürken hata yaptığının farkındaydı. burada polis her an adam öldürebilir ve bundan gurur duyabilir. hatta yaptığı yanına kalabilir.

alexandros grigoropoulos'u öldüren polis müebbet yedi. burada en fazla başka şehire sürülür falan.

provoke edenlere müdahale edip polise teslim etme çabasındakiler de vardı orda ama polis özellikle biber gazıyla dağıttı o grubu şiddetinin meşrulaştırılması işine geliyor çünkü

Bunun sebeplerinden biride Yunanistan' da ki eylemcilerin güvendiği polisin hiçbir şekilde müdahale edemediği bir yer vardı yani üniversiteler. Hükümet bunun önüne geçmek için üniversitelere de polisin girmesini sağladı.

Ktaya katılıyorum , şiddeti meşrulaştırma eylemide doğru aslında ancak Üniversitelerde polis olmayan çok yer var , benim okuluma girmezler ve girmediler mesela , yemek yemek için bile öğrencilerden izin alıp , araçlarını dışarıya bıraktılar , bir kere burada hala yasal değil polisin davet edilmeden üniversiteye girmesi , o yüzden o konuyu çok dışarıda tutuyorum

türkiye'nin dinamikleri daha başka. iran ya da başka bir ortadoğu ülkesine benzemez. en başta yüzünü batıya dönmüş durumda ve bundan koptuğu anda ortadoğu cehennemine düşeceğini bildiği için kopması çok zor. türkiye nato üyesi türkiye ab aday ülkesi vs vs gibi hususları düşünürsen özünde bir hristiyanlar birliği olan bu oluşumların türkiye'de şeriat riskini göze alabileceklerini sanmıyorum.

yani şeriat değil ama daha baskıcı ve temel haklar konusunda daha sınırlandırıcı bir ülke haline gelinebilir.zira geliniyor da.

şeriata ne gerek var sonuçta istedikleri gibi atını oynattırıyorlar nihai amaç para değil mi mantar gibi çoğalan dolar milyarderleri var şeriata ihtiyaç yok.

bu adamlar iktidara geldiginden beri ayni seyler soylenip duruyor. 10 yili gecgin bir zaman oldu

hangimize 5 vakit namazini kilacaksin
sacini orteceksin diye bizzat baski yapildi.
icki icen ickisini icemiyor mu?
plajlarda sotla mayoyla bikiniyle guneslenemiyor muyuz?

abartmayalim.

sadece iktidara yakin olan yasam tarzi olan kitle hayatin daha icine girdi. bu da olmamasi gereken bir durum degil. benim gibi olmayanin da yasam hakki var. senin kisisel ozgurluklerine karisilmadigi ve kisitlanmadigi surece herkes diledigi gibi yasayabilir.

mahalle baskisi ile seriatin gelmesini cok karistirmamiz gerekiyor.

su an mevcut iktidar gorevdeyken, iktidar yandaslari, cevresindekileri insanlara daha kapali giyin, icki icme diye baski yapabilirler. buna kesinlikle karsiyim. ama ayni kisiler dusunceleri degismedigi surece, iktidarda en solcu parti olsa da ayni sekilde seni beni sikistirabilirler. o zaman iktidarda atiyorum odp varsa, odp seriati getiriyor mu diyecegiz?

beni bu ülkede şeriat değil de, hala şeriatin geleceğine inananlar korkutuyor.
sizin takıldığınız mesele dini eğitim veya okullardaki din eğitimi ise amerika nın şu an şeriat ile yönetilmesi gerekiyordu.

küresel politikada türkiye'ye biçilmiş olan rol "muhafazakar demokrasi"dir. bu rolü biçen de elbette abd, ab ülkeleri gibi küresel politikayı yönlendiren ülke siyasetçileri ve finansörler.

muhafazakar demokrasi, islam ülkelerine şeriata alternatif bir model olarak sunulması amacı ile destekleniyor. akp bu amaçla kuruldu. başbakan ve kurmayları bu nedenle islam ülkelerine bu kadar yakın duruyorlar.

şeriatı isteyen var mı? elbette var. osmanlı'yı isteyen de var. ancak istemek suç değildir. bu fikir özgürlüğüdür. ülkenin çoğunluğu şeriat istemediği müddetçe ne abd ne de bir başka ülke türkiye'de şeriatı getiremez. ve emin olun ülkenin çoğunluğu cumhuriyetten gayet memnun.

ancak millet olarak, farklı düşünenlerin fikirlerine biraz daha açık olmamız gerektiğini düşünüyorum. yani her birimiz diğerine karşı. çoğumuzun korkusu farklı fikirlerin konuşuldukça yaygınlaşacağı, bilhassa gençlerin bu fikirler ile büyüyeceği ve etkileneceği. bu yerinde bir endişe ancak diğerini susturmak kalıcı bir çözüm değil. geçmişte hep bu yapılmadı mı zaten?

artık gelecek dönemde bizlerin okuyup daha fazla öğrenip daha çok bilgi ile fikir ve düşüncelerimizi - baskı ile değil - mantıksal temellerde geliştiren ve yaygınlaştıran faaliyetlerde bulunmamız gerekir.

diğer bir deyişle kafaları facebook'tan tv show'lardan kaldırıp görece daha zahmetli bir iş olan okuyup üretmeye yönlendirelim derim.

şeriatın bir anda diye geleceğini zannediyor herkes ve hemen akıllarda iran modeli canlanıyor "aman canım hayatta olmaz öyle şey" deniyor.

her şey sırayla gelecek. özgür medya yok edildi. düşünce özgürlüğü yok. ifade özgürlüğü yok. ifade özgürlüğünün eskisinden daha fazla olduğunu idda eden insanlar "eskiden insanlar ateistim dediğinde millet otel yakıyordu şimdi sadece hapis cezası alıyor. ilerleme var." gibi argümanlarla savunuyorlar. o insanlara "otellerin yanmamasının sebebi acaba milletin 3 büyük il dışında ateistim diyememesi olabilir mi? hatta bu 3 büyük ilin sadece belli mahallelerinde diyebilmesi olabilir mi? bu düşünce özgürlüğünün eskisinden daha vahim olduğunun kanıtı değilse nedir?" diye sorarım. daha da tartışmam.

şeriat yavaş yavaş gelecek ve bir iran, afganistan modeli olmayacağız zira global ekonominin içindeyiz. bu ekonomiden çıkılmasını, içe kapalı bir ülke olmamızı kimse istemiyor. dünyadaki diğer global ekonomiye dahil şeriat modellerine bakıldığında melezya ve suudi arabistan gibi modeller türkiye'ye daha ugun.

bu gün saat 10'dan sonra içkiyi ve her türlü reklamını yasakladı. 2-3 yıl sonra şehir merkezlerinde perakende satışı toptan yasaklayacak ki hali hazırda bazı illerde bu uygulama hayata geçirilmeye çalışıyor.

içkili mekanların şehir dışına taşınması, insanların içki içmek için 100 km yol yapmak zorunda kalması gibi durumlarla ileride karşılaşacağız.

sonra bir de bakacağız ki turistlerin ve burjuvaların lüks otellerde kafasına göre takılabildiği, içki içebildiği fakat halkın mesafe ve ücretler sebebiyle içkiye erişiminin imkansız olduğu bir modelimiz olacak. malezyaya hoş geldiniz.

kağıt üstünde içki yasak olmayacak. fakat insanların içkiye erişim imkanı da olmayacak. ondan sonra şeriat gelmemiş, mahalle baskısıyla karıştırmamak lazımmış. yemezler.

eğitim sistemini değiştirmesi ve 3 çocuk tavsiyesi bu yüzden. henüz bu tip şeriata yaklaştıracak yasaları geçirecek çoğunluğu yok adamın. bir 10 sene sonra görürsünüz. hedef 2023.

ha hani bir mucize olur da henüz çoğunluk oluşmamışken insanlar bu geleceği görür tayyip'i iktidardan alır. o zaman başka tabi. tayyip iktidarda olduğu sürece gideceğimiz yol bu. şeriat istemek bir özgürlük değil bir insanlık suçudur! nazizim'den faksızdır!

@kta aynen demek istediklerimi aktarmışsın millet başbakanın şeriat a geçtik diyip hani ip midir nedir onu kesmesini bekliyorlar galiba. yavaş yavaş kısıtlanıyoruz.

ha bir de, içki yasağıyla şeriat arasında bağlantı kuranlar da çok korkutuyor beni...

beni şeriatten ziyade, yeni yetişen nesildeki bu kafa korkutuyor.

öncelikle şeriatın ne olduğunu bilmeyen çok arkadaşın olduğunu görüyorum , şeriat özetle şöyledir '' Mesela bir japon veya bir amerikalı televizyon üretti, veya bir bilgisayar.Şimdi o üreten kişi mi tv ‘nin bilgisaarın içini dışını neyin ne olduğunu daha iyi bilir yoksa , ürünle yeni tanışan çatpat açıp kapatmayı bilen sen mi ?tabiyki de ürünün tasarlayıcısı , onu oluşturan kişi,
Ee diyoruz seni kim yarattı? şüphesiz Allah , ee ozaman senin içini dışını yapman gerekeni yapmaman gerekeni nasıl yaşayıp nasıl yaşamaman gerektiğini , nasıl yönetmen , yönetilmen gerektini de kim daha iyi bilir? Allah , işte o zaman burada şu söz devreye girer;
’’ siz kendi hükmünüzü Allah’ın hükmünden üstün gördüğünüzden dolayı şuan bu haldesiniz'' vesselam '


kaldı ki bu RTE denen adamın din ile pek bir bağlantısı olduğunu zannetmiyorum ama yine de hüsnü zanda bulunalım iyi şeyler yapmasını umalım zira medya - din - ekonomi vs.vs. üzerineden prim yapıp buralara kadar geldi , devletin çoğunu sattı , yeri geldi erbakan hocamızı sattı yeri geldi kendini bile sattı '' diye düşünüyoruö .

babalarınıza sorun bakalım en iyi parayı en iyi işi hangi dönemde kazanmış? 11 ayda havuz sistemi oluşturup şuan ki devletin parasını sömürenlerin önünü kesen sistemi kim yapmış neyle yapmış ?allahın hükümleri ile ,
sorun bakalım yahudieri kim arkasına bile bakmadan kaçırmış İşte sizin gözünüzü korkutan şeriat değil allahın hükümleri ile yapmıştır.
böyle yönetirseniz insanı yaşatırsınız insanı yaşatırsanız da devleti yaşatırsınız.Bu arada şunu da ekleyeyim ''müslüman uyanıktır '' ayık olun :)
bunlar benim düşüncelerimdir , RTE den de pek korkmayın , kimler aracılığı ile geldiyse onlar tarafından gönderilecek ,

agnostik olarak opeth dediklerinden çok şey cıkaramam elbette amaq fikrin dogru. onlar tanrının kuralları mı yoksa bi çöl kavmini düzeltmek için gelen kurallar ve onların örfleri mi bilemiyecem. müslümanlar uyanık mıdır bilemiyecem ama gerçekten suan cahiller suçlular teroristler filan cogunluk olarak müslüman.

@glore

kötü misal emsal olmamalı. akp hükümeti de mükemmel değil. @juusto güzel bir noktaya değinmiş. anadolu'da şimdi "merkez sağ" olarak ifade ettiğimiz halkı doğrudan temsil edecek bir parti yoktu. akp bu kesimi seçmen olarak tespit etti.

ancak anadolu halkı köyünde avea hattının çekip çekmemesine dikkat eder, telekom'un özelleştirilmiş olmasını umursamaz. veya şehrine havaalanı yapılmasını önemser ama petrol arama hakkının yabancılara verilmiş olması umrunda olmaz.

anadolu halkının bunu umursamıyor olması büyükşehirlerde yaşayan insanların umursama hakkını elinden almıyor. akp, bu düzenlemelere tepki vermeyen seçmenine güvenerek hareket ediyor, ancak nispeten eğitimli ve hükümetin sosyal-ekonomik reform ve düzenlemelerinden rahatsız olan halkı ise adam yerine koymuyor. bence akp işlem hatasını burada yaptı. nispeten eğitimli olan halk tepki vermeyi ve eylem yapma hakkının bilincinde olan bir halk. nitekim sonuç ortada...

ancak akp'den sonra gelecek partinin ister muhafazakar demokrat, ister sosyal demokrat olsun en az akp kadar özgüvenli davranabilmesini ve örgütlenebiliecek kadar siyasal bilimlere vakıf olmasını ümit ediyorum.

a. evet
a.1 evet
b. evet (ulke-sirket iliskilerine gore degisir)

twitter'ın türkiye'de şubesi yok. vermek zorunda değil ve redhack'in dediğine göre genel politika olarak vermiyormuş.

facebook'un türkiye ofisi bildiğim kadarıyla yeni açıldı. yani vermek zorunda.

twitter'da yazdığından gözaltına alınırsan benim değil dediğinde seni orada tutmaya hukuksal dayanakları yok.

nü yü bilmem de şöyle bir şey var:

tr.wikipedia.org

polisin ota boka atmaması bir türlü yasaklanmadığına/yasaklanamadığına göre, tamamen kaldırmak daha iyi bir çözüm zanza.

Kime atılacağına karar veren merciler güvenilmez olduğu için toptan yasaklanması şart. Onun dışında alakasız çok geniş bir çevre etkileniyor.
Biber gazı son birkaç yıldır deli gibi kullanılıyor, ondan önce basınçlı su vardı, onunla yetinsinler. Ayrıca bir yeri yakıp yıkacak grup biber gazı atılsa da yakar, tam yüz korumalı maskeyi giyersin yeter.

değil. Gaz bombası sağlığa zararlı.

e cop da sagliga zararli :)

vahşice gösteri yapmaya niyetlenen grubu gaz bombasıyla durduramazsın.

Toma'lar su sıkar işte mis gibi.

Hem poliste niye cop var?

valla yasakçı zihniyet karşı birisi olarak illa bir şey yasaklanacaksa polisi tümden yasaklasınlar :)

şaka bir yana polise güç vermek yerine, yarın öbür gün 100 kişilik bir grup vahsice gösteri yapmasın diye daha bilinçli hareket etmek gerekir. bak bilinçli hareket etmek diyorum; yoksa her farklı düşüneni susturmak da gayet yeterli bir çözüm o 100 kişinin gösteri yapmasını engellemek için.

biziz dostum iste.

bide bu teyze var.

www.facebook.com

paranoyak, darbeci, ergenekoncu gibi laflardan halk sıkıldı. yeni trend bu.

yakında bu da eskir başka bişey bulurlar.

sen, ben, bizim oğlan..

bir de bunlar:
1.bp.blogspot.com

Olayın ağaçlardan ibaret oldugunu sanan mantıksız insanların karsilarindaki mantıklı insanlar diyelim.

img.onedio.com

tamam, ağaç demiyorum.
iett otobüsü yakan, taksim'de esnafların dükkanını taşlayan ve yağmalayan, otobüs duraklarının camlarını kıran, trafik levhalarını yerinden söken, arabaları ters çeviren, banka şubelerine saldırıp ateşe veren adamlara marjinal grup diyoruz. çok marjinaller.

türk medya sözlüğünde, tkp, tip, ödp gibi siyasi partilere verilen genel ada denk düşer.
adamları seçim barajı ile meclisin dışına iteceksin ve böylelikle işlevsizleştireceksin, mevcut seçmenini de marjinal grup diye yaftaladın mı işini en kısa yoldan, en ala şekilde yapmış olursun.

yoksa o meydanda en önde o marjinaller olduğu gibi, türkiye normallerinde asıl marjinaller sizin marjinal demedikleriniz, o amcalar, teyzeler, o genç kadınlar, liseliler en aladan marjinaldi, bu protesto esnasında.

tayyip'i desteklemeyen herkes kastediliyor medyada bu tanımla.

erdoğan ve yandaşlarının muhalifleri nitelemek için kullandıkları bir kelime. kendisiyle aynı düşünmeyen insanlara yönelik varsayımsal bir olumsuz yafta.

öylesine bonkördür ki herkes ona saygı duyar

2. kısımı anlayamıyorum ben de

o çikolata, sihirbazlık
o her şeyle bir efsane

rom atarken sd karta format atarsan kişisel dosyalar gider. mutlaka yedekle önceden.

sd kartın haricinde her şey silinir rom atarken, wipe data yaparsan tabi factory reset yani.

hafıza kartına format atmazsan sorun yok.

kişisel fikrim olarak; genelde dayak atan kişilerin dayak yemesi bazen kafalarda "etme bulma dünyası" cümlesinin dolaşmasını sağlıyor bence.

dayak yiyen polis memuru mu dövmüş dayak atanları? Aynı üniformayı giyenler aynı kişi mi oluyorlar?

genel olarak ayrımcılık yapmaları ve orantısız güç kullanmaları.

mesela yollarda hiç türbanlıları çevirmezlerken, başı açıkları çevirmeleri.

teröristlere dokunamazlarken, öğrencileri, futbol seyircilerini doğduklarına pişman etmeleri.

ayrıca, farzedelim ki öyle, bu adamlar amirlerinin dediklerini yapıyorlar, tipini beğenmedim deyip dövmüyorlar ya insanları.

@dzingis polislerin işini iyi yaptıklarını iddia etmedim ki zaten ne gereği var bu açıklamanın?

ayıp lan. sabah sabah sinire kestim, adama küfrediyorum :)

çünkü polislerin çoğu ellerindeki copla, biber gazıyla kendini adam zanneden şerefsizler ordusu. evet sopa yediklerinde içlerinde "insan" olan bazıları da maalesef zarar görüyor.

ama polis şiddeti yüzünden yüz binlerce insan acı çekerken ve çekmişken, 200 tane polisin içinde 20 tane iyiye üzülemeyeceğim, kusura bakmasınlar.

devlet işçileri insanları öldüresiye dövmüyor ayrıca. polisle devlet işçisi aynı şey değil. polis farklı bir sınıf. asker gibi.

her polis memuru küçük ya da büyük pis bir işe karışmıştır diye düşünüyorum. çünkü mevki gereği gerek çevreleri, gerek halk gerek de üstleri tarafından alıştırılıyorlar bu şekilde davranmaya. zaten pis işlere karışmayanları aralarında da barındırmıyorlar. zamanında şöyle bir haber de olmuştu:
"rüşvet alması için arkadaşları tarafından baskı yapılan polis memuru, 2 arkadaşını öldürdü, daha sonra da intihar etti." haberi arayıp bulamadım şimdi ama bütün bu haberler neticesinde türk polisinin kafalarda oluşan resmi maalesef bu.

bunu değiştirmek çok uzun zaman alır, çünkü şu anki düşüncelerin kafamıza kazınması da uzun süren tanıklıklar sonucunda oluştu en nihayetinde...

güzel kardeşlerim ben de bugüne kadar hizmet aldığım hiçbir hekimden memnun kalmadım ama bunu tüm hekimlere mal edip, hekim dövmüyorum.

dzingis sakin ol abi.

@loveinaflipbook bu söylediğine inanıyor musun?

Her meslek camiasında işini şerefiyle yapan da vardır yapmayan da vardır.

hekim seni üstlerinden emir alıp bilerek öldürmez. öldürmekle dövmek aynı şey değil tabi ama imkan olarak dedim. ayrıca sağlık kutsal bir olay doktorlarla polisi bir gören zaten yok.

ortaokul arkadasım değil de lise arkadaşım polis. adam eline gücü alınca çok değişti. bizim bakış açımız değişmedi zaten lisede polis olacağını söyler dururdu. artık daha artist.

das experiment filminde çok güzel anlatmışlar aslında bu psikolojiyi. oradaki insanlarında dövülmesini biraz ohh diyerek izleyebiliyorsun.

das experiment örneği güzel oldu, diğer ekibe gardiyan rolü verilseydi bir şey değişmeyecekti, bu durumda oh olsun demek aptalca değil mi

iyi veya akıllı olduğunu savunmuyorum, insan psikolojisinden bahsettim. sonuçta poliste copu sallarken kendini karşısındaki insanın yerine koyarak sallamıyor. böyle bir yönü de var işin.

ve ben polislerinde haber izlerken dayak yiyen halk için oh iyi olmuş şerefsizlere akıllanırlar dediğini düşünüyorum.

babam emniyet müdürü, kardeşim ise polis.

kardeşim yeni yetme, daha çok tecrübesiz, arkadaşlarıyla birlikte takıldım, gerçek anlamda cahiller (kardeşim dahil) istediğin yöne çekebilirsin.

zamanla rütbesi yükselenlerin egosu şişiyor (mesela babam) babama göre, dünyada hiçbirşeyi ondan daha iyi bilemezsin, her konuda uzmandır kendisi ve karar mercidir. polislik zamanlarında insanları nasıl karakolda dövdürdüğünü, adalete teslim etmek yerine hıncını nasıl çıkardığını ballandıra ballandıra anlatır, örneğin böyle bir olayda yanına en iri yarı polisi almış, böyle taşkınlık yapan birisini jobla hastanelik edene kadar dövmüş, iri kıyım polise de sen biraz uzakta dur bir şey olursa gel beni kurtar demiş. örneğin, hırsızı yakalamayıp peşinden koşmuş, tam yakalayacakken yavaşlamış, kendisinin saatlerce koşacak gücü var, amacı hırsızın pes ederek yere yığılması ki öyle de olmuş, adam kendini yere atmış gel tutukla naparsan yap demiş. bütün bunları övünerek anlatır.

kardeşimde bunların hiç biri yok, çok saf temiz bir çocuk, arkadaşları da öyle, psikolojik destek verilmediği sürece zamanla kurum kültürünü edinmeleri, birbirlerinden ve yaşadıklarından etkilenerek zorba baskıcı insanlar olmaları kaçınılmaz.

ne yazık ki durum böyle, polis baskıcı faşist yönetimi temsil ediyor, suçluyu adalete teslim etmek, güvenlik sağlamak görevleriyken, kendi adaletlerini uyguluyor ve hınçlarını anlık öfkelerini baskılamak yerine sınırsız bir şekilde vatandaş üzerinde boşalıyorlar.

polisin durumunu biraz acınasi kilan şu. polis kim emir verirse onu yapiyor, dün kürtlere ve solculara saldiriyordu, bugun celenk birakmak isteyen milliyetci gruplara aman süreç zarar görmesin kaldirin o celengi diyebiliyor. dün ögrenciye saldiriyordu, bugun başındaki adam istese, yüzlerine sıcsa ses cikarmazlar. polisler acınasi cünkü senin de söyledigin gibi ne emir verilirse onu yapiyorlar. cok polis tanidim, ne dogru düzgün egitimleri, ne de saglam bir ideolojik duruslari var silah kabzalarina yapistirdiklari üc kurusluk ay yildiz cikartmalari disinda. polis acinasi cünkü aksam eve gelip de üniformasini cikardiginda yan komsusuna cay icmeye gitmek istiyor, haftasonu piknik olsun istiyor mahalledekilerle. polis acinasi cünkü g.tü üc bucuk atiyor bazi mahallelerden gecmeye, servis aracina bindiginde ulan bugun bomba yer miyiz diyor. polis acinasi cünkü su son zamandaki maaş iyileştirmesi olmasa üc kurus paraya onun bunun bekciligini yapiyor, üstüne en fazla ve en gereksiz uzun mesailer onlar da, mesai ücreti falan da yapamiyor. polise acımak lazim, cünkü o copu gencecik insanlarin kafasina indirirken, kafede otururken laf atan adama tekme tokat girisirken yüzündeki maskeyi cikarmaya tirsiyor. polis hakikaten acınası, cünkü biliyor ki o halini kendi cocugu görse, kendi cocugu ondan korkacak, belki de bir daha hic sarilamayacak biber gazi kokan giysisi ile ona. polis kötü degil, acınası.

bir daha söyleyeyim, polisten nefret etmemekli, acımali ona.

@douchebag dayak atılan polis memurunun baban gibi zalim mi, kardeşin gibi masum mu olduğunu bilmiyoruz. Bahsettiğim, tüm polislerin baban gibi zannedilmesi, ki sen de kardeşin üzerinden öyle olmadığını söylemişsin. Zamanla öyle olur mu olmaz mı, o başka konu.

e kardeşim "polis"ten bahsediyorsun. iyi o zaman, herkes farklıdır diye hiçbir konu hakkında görüş belirtmeyelim. konfeksiyon işçisi, kamyon şoförü değil bu. polis. kurum. içinde iyilerin olması iyi oldukları anlamına gelmiyor.

güzel abim ama sen kurumu dövmüyorsun ki kurumun çalışanını dövüyorsun

pkklılar da çoğu emir kulu. nazi askerleri de emir kuluydu. katile, tecavüzcüye üniforma ver al sana polis.

pkk lı bizzat sivil bombalayacağını bilerek, bile isteye oluşuma katılıyor. Polislik ise bizatihi bir meslek. Polislik mesleği mi kaldırılsın yani?

www.skorer.tv
şu videodaki polisler dayak yese çok mutlu olurum.

ama yürüyüş yapacağız ayağına elinde taş ve molotof ile gezenleri de polis döverse üzülmem.

her polis aynı değil ama çoğunun zır cahil olduğu çok açık.

dayak yiyen kimsenin kendisini gerçek kişilerin mi, kurumların mı dövdüğünü düşündüğünü sanmıyorum. bir BEDAŞ memuru gelip bana, "elektrik faturanı niye ödemiyosun lan?!" diye şaplak atsa, bunu adamın ayıbı olarak görürüm. adamları dövmeyince işten mı çıkartıyorlar polisleri bir de? emir emir diye adam da mı öldürecekler istenirse? ya da şöyle değiştireyim soruyu; rüşvet alan, adamı ölesiye döven, öldüresiye pataklayan, yeri geldiğinde ölüsünü yerde bırakanlar emir üzerine mi yapıyorlar sence bunu?

ha eşek hoşaftan ne anlar mantığıyla düzgün şekilde karşı koymak kimsenin işine gelmiyorsa, o zaman dayak yemek de çok yaralamamalı aynı kişileri. o dayak yiyenlerin yeni mezun, bıyığına ter düşmemiş, hiç eylemde bulunmamış olduklarını da sanmıyorum. sadece takviye ekip yetişememiştir.

edit: benim de polis tanıdıklarım oldu, ama onlardan daha da çok polisten dayak yiyen, hakaret gören, aşağılanan, hor görülüp ona göre muamele gören arkadaşım oldu. demek ki bir ezici üstünlükleri var kurum olarak kendilerinin. bir kere pataklanınca bu kadar olay olmasına anlam da veremiyorum.

sana şaplak atan memuru döversin ama bedaşı basıp önüne gelen memura tekme tokat girişmezsin heralde

toplumdaki en vasıfsız, en gözü dönmüş piskopat insanları polis yapıyorlar. üniforma, cop, silah, bomba veriyorlar. çözüm için bir seçim, bir test yapılması lazım polis istihdam ederken.

ayrıca bütün hareketlerinin kayıt altında olması lazım. kızın kafasına o gaz bombası atan polis hangisi bilebilmeliyiz ve yargılayabilmeliyiz.

ama bu tip hükümetler iktidarda olduğu sürece bu gerçekleşmeyecek. zira hükümetlerin istediği de tam olarak hiçbir insiyatif almayan, ne deniyorsa onu yapan, yaptıklarından sorumlu tutulmayan bir köpek sürüsü. iq'sü 90'ın üstünde olan bir polis, memurlara gaz bombası atmaz. kendisinin de memur olduğunun farkındadır.

bir de polis kurumunun tarihine bakmak lazim, fransa'da ingiltere'de amerika'da polis teşkilatlari kurulurken en azili suclulara üniforma verip polis yapmislar ki digerleri ile başa cikabilsinler. polis, yasal zorbaligin, sucun rasyonalize edilmiş halinin, devlet ceberrutlugunun eli maşali bekcilinin simgesidir.

tüm bunlar kurumun kalitesiyle ilgili değerlendirmeler, kurumun varlığının gerekliliğini ortadan kaldırmıyor.

@pipepicture, polissin herhalde, en azından böyle düşünmeme neden oldun. Ben polis kurumunun gerekliğini savunuyorum, tabi ki asayişi sağlamak birinin görevi olmalı. Fakat sadece ülkemizde değil, birçok ülkede polis teşkilatı yasal bir suç hatta terör örgütü gibi davranıyor. Polis olan akrabalarım, arkadaşlarım, tanıdıklarım var, içlerinde gerçekten iyi insanlar var ama ne yazık ki yaşadığım, tanıdıklarımın yaşadığı kötü olaylar çok daha fazla.

Ben kendim yaşadım polisin açgözlülüğünü, şerefsizliğini. Tabi kendi suçlarını kendilerine şikayet etmek zorunda olduğun için de bir sonuç alamıyorsun çoğu zaman. Hatta ifşa edince bile o kadar kanıksanmış olduğunu görüyorsun ki durumun, kimse sesini çıkarmıyor.

Bunun dışında polislerin %80-90'ı benim nazarımda genel kültür ve bilgi seviyesi düşük, başka bir iş yapamayacağı için polislik yapan insanlar. Bu tip bir psikolojik durumda olan insanın kompleks sahibi olması garip değil. Kompleks sahibi insana da şiddet uygulama hakkı tanırsan bu yaşananlar, şiddet, rüşvet, vs. garip kaçmıyor.

Polis kurumunun asli görevi kanunlar dışında hareket eden kişileri durdurmak ve yakaladığında adalete teslim etmek. Şiddet uygulayabileceği durum da kendi veya başka vatandaşların can sağlığının tehlikede olma durumu. Ama bizim ülkemizde polis o kadar keyfi şiddet uyguluyor ki işin hayati tehlikeyle falan alakası olmuyor. Sadece şiddet de değil, örneğin bir trafik polisi bile megafondan anons yaparken insan gibi konuşmak yerine azarlar bir tonda emir veriyor.

Polisler amirlerinden, amirleri kendi amirlerinden, onlar emniyet müdürlerinden, emniyet müdürü validen, vali içişleri bakanından, içişleri bakanı da başbakanın emri altında, burası tamam. Polisin özellikle yürüyüş ve eylemlerinde kullandığı şiddetin asıl sorumlusu devlet, ona da tamam ama ben hangi hükumet olursa olsun bir yürüyüş ya da gösteri yapılacağı zaman her seferinde "bunların kafasına kafasına vurun, elinizi korkak alıştırmayın" dediğini sanmıyorum. Tamam, bu hükumetin örneğin genel bir politikası var. Kendine karşı gelen herkese gaddarca davranıyor ve polis de bir şekilde bu politikayı eylemcilere uyguluyor. Fakat en ufak olayda bile tutukladığı insana işkence eden, şiddet uygulayan, sokaktaki köpeğin yüzüne biber gazı sıkan, eylemcilerin geçtiği yönde kafede oturan insanı döven, laf edeni, itiraz edeni tartaklayan da aynı polis. Yani bence polis şiddetinin nedenini özele indirgeyip "kötü insanlar var diye bütün polisi kötülemeyin" demek -senin yaptığın gibi- mantıksız.

Yukarıda demişsin, ben de doktorlardan memnun değilim ama dayak yesinler istemiyorum diye. Doktor seni keyfi bir şekilde dövmüyor ya da elindeki yetkiyi kullanıp hakkını gasp etmiyor. Zaman zaman bu şekilde kadınları tedavi ayağına taciz eden art niyetli doktorlar çıkıyor ama onlar da kanun önünde cezalarını çekiyorlar. Ayrıca bu tip doktorlar afişe olduğu zaman toplum ve özellikle kendi mesleki çevrelerinde ayıplanıyorlar. Oysa bir polisin hakkında dava açılması için bir insanı öldürmesi veya hastanelik etmesi ve bu olayın da ülke gündemine taşınması gerekiyor. Hatta ve hatta böyle olduğunda bile birkaç ay-yıl, her ne kadarsa meslekten uzaklaştırılıyorlar veya sürülüyorlar. İhraç edilen, ayıplanan, toplumdan dışlanan pek olmuyor aralarında. Böyle bir polis oldu mu da bence "yakalanmış yaparken" gibisinden bir tepki veriyorlardır meslektaşları için. İnsanlar o kadar kanıksadı ki polis içindeki ahlaksızlığı ve yozlaşmışlığı, dediğim gibi her şey normal karşılanıyor.

Son olarak polislerin çoğu bizim ülkemizde sağcı ve herhangi bir eylemde solcu gördüler mi ekstra motive oluyorlar. Solcu gördükleri anda işin kontrolü kaçıyor ve şevkle şiddet uyguluyorlar insanlara. Bu yüzden bir polis dayak yediğinde memnun oluyorum hatta bazen öldüğünde bile rahatsız olmuyorum. Polis nasıl bir eylemde eylemciler iyi insan mı değil mi, haklı mı haksız mı diye düşünmeden dalıyor, ben de bir polis zarar gördüğünde umurumda olmadan mutlu oluyorum.

uckac +10000000. adam her şeyi çok net özetlemiş, bunun üstüne kimse laf edemez sanıyorum.

hayır, polis değilim, hatta ve hatta; polise ne zaman işim düşse, söylediklerini doğrular biçimde, işlerini iyi yapmadıklarına ve kaba davrandıklarına şahit oldum. Zaten söylediklerimde polisi savunan herhangi bir taraf da yok. Neyse konu anlaşılamıyor zaten, taraf olmak, insan psikolojisinin iğrenç yönlerinden biri. ne yapsak bu mengeneden kurtulamıyoruz. Neyse kalın sağlıcakla.

bu soru hala geçerli mi? :)

kavga savaş kötüdür haklısın ancak 3. tarafta olmanın mümkün olmadığı durumlarda insanlar polisin karşı tarafını seçiyor çünkü kimse polisi sevmez.

insan topluluklarının bilincinin olduğunun düşünülmesi sinirimi bozuyor

dediğin gibi çocukluk arkadaşlarım. ve öyle kansız haldeler ki, bizzat facebook hesaplarından da takip ettiğim üzere.

evet genellemek yanlış, bu demek değil hepsi aynı. ancak bir çocuğunun için kin ve öfke kaplamış.

firefox yükle, download helper add-on'unu yükle. Star TV nin sitesinden indir.

tvyo'da tek parça var. o da star grubunun..
www.tvyo.com

iphone'nun her zaman şekli var onu seçerim.

ama önemli olan işlevi diyorsan biraz araştır , şu sim kart takılan tabletlerde fena değil.

HTC one kesinlikle

bu seçenekler arasından htc one seçerdim

htc one

fiyat performans dersen s3 derim (1000 tl)
karizma dersen hala iphone 5 (2000 tl)

htc one

hem tip, hem işlev.

bu tercihler arasında kaldım ve sonunda dogru yolu iphone 5 de buldum:)

ha bu arada iphone 5'in özellikle siyah olanları kolay çiziliyor. alacaksan beyazını al.
temmuzda daha iyi kamera ve pil ömrü vadeden çizilmeyeceğini tahmin ettiğim 5s çıkacak ondan da haberin olsun :)

htc one ile s3ü kıyasladım
kiyas.la

htc'nin 4MP kamerası varmış, çok kötü değil mi böyle bir telefonun kamerasının 4mp olması ?

htc one hoşuma gidiyor benim

hem şekli şemali güzel görünüyor bana göre, hem htc hakikaten kaliteli malzeme ile üretiyor telefonlarını, hem de işlev olarak epey iyi durumda şu an. gerçi xperia z' de sanırım yakın bu konuda. bir de bildiğim kadarı ile güncelleme desteği konusunda htc iyi bir firma.

sony

4 mp değil..4 ultrapixel.

bir ios sevdalısı olarak iphone 5in 4s'ten hiç bi farkı yok diyorum. lg dışındaki bütün telefonları inceleme fırsatım oldu, kesinlikle htc one. ikinci seçimimse xperia z olurdu.

Xperia Z. Sony bana güven veriyor ve sempatik geliyor nedense.

iPhone 5 .

i5, net.

orada amaç, sensör boyutunu büyütüp, aynı anda piksel sayısını da azaltarak pikselleri büyütmek. teknik detaydan uzak durursak bunun şöyle bir avantajı oluyor, sensör üzerindeki diodlar büyüdüğü için, az ışıkta çekilen fotoğraflarda kumlanmayı azaltıyor. ayrıca 2.0 gibi bir apertür değeri vererek ışık geçirgenliği artırılmış. sensörün büyümesinin bir diğer avantajı ise alan derinliği ve dinamik aralığın da iyileşmesidir.

zannediyorum ki htc, telefon ile çekilen fotoğrafların genellikle yetersiz ışıklı alanlarda çekildiği ve kullanım amacının da paylaşım amaçlığı olduğu gibi bir son tüketici araştırması yapmış. telefonla fotoğraf çekecek kişiler için bu kamera gözle görülür şekilde farklı olacaktır eğer işlemcisi de iyi iş görüyorsa. ki eşim htc kullanıcısı, fotoğraf işlemcisi başarılı gördüğüm kadarı ile. neticede telefonla çektiğiniz fotoğrafı duvara basmayacaksınız, 4mp iyi bir karar kalitenin yükselmesi açısından.

selamlar.

sıralama şu şekilde

1: htc one
2: xperia z
3: iphone 5
4: samsung s3
5: lg 4x değil de, g, g2 falan olur.

kesinlikle iphone 5