epilepsi yasamadigim icin bilmiyorum ama nobet geciriyor olsaniz bu kadar duzgun yazma sansiniz olmazdi, sanmiyorum.

ekrandan biraz uzak durun ve bu uzak durdugunuz sure icerisinde de dusunun "bugun normalde yapmadigim ne yaptim" diye.

kafayı bir yerlere çarptın mı öncesinde?

tansiyon pansiyon. gözün sadece belli bi kısmı görür kalanını beyin tamamlıyo. orda bi hata oluyo olabilir. ışığa bakma dinlen sabaha geçmezse düşün veya başka semptomlar filan...

@bass solo take one
yok başım döndü sonra balkonda otururken başladı işte. şuan sıkıntı yok atlattım sanırım, ruhumu teslim etmedim.. inanılmaz bi deneyimdi ya..

kediebesi bilmis iste. eger bu kadar kisa surede gecti ise. tansiyona bir sey olmus. ne oldu hizli mi kalktin?

@Argaeos
ağır spora başladım 3 gün önce ondan oldu sanırım. bünye biraz büyüktür benim. gerçi ani hareketlerde sürekli başım dönmeye başladı son zamanlarda. doktora gideceğim yakında boş vakit arıyorum...

tek taraflı olması ilginç, birkaç gün dikkat et tekrarlarsa doğru doktora.

Böyle bişey var ama tam anlattığın gibi mi bilmiyorum.
Bana da oluyo bazen.

www.google.com.tr

@Skey295
Vay canına işte budur. Aynen böyle oldu...

b.vimeocdn.com

İlk defa mı oldu böyle sana?

Bana arada bir oluyor. Hiç de doktora falan gitmedim. Bu görüntü gözümden tamamen silindikten sonra biraz başağrısı oluyor. Başka da bi etkisini görmedim.

haaa ulan desene hızlı kalktım filan
ben her gün ışıklarla yaşıyorum merak etme bişi olmuyo
tekrar deneyimlemek istersen de gözlerini ovuştur 5 dk. yine olur.

@kediebesi ogretme insanlara boyle seyler. :D

hocam teşekkür ediyorum. bahçelievler ve ümitköy semtlerine bakıyorum. çankaya ilçesinin ODTÜ'ye yakın başka semtleri de varsa önerilerinize açığım.

yenimahalle de ivedik metrosu civarından arabayla 10 dk sürüyor

@ock teşekkür ederim hocam. evet tahmininiz doğru istanbuldayım ve burada 30 dakikalık yer bizim için çok çok iyi bir yer sayıldığından öyle sordum. :)))

dediklerinize göre ankaranın çoğu yerinden ODTÜ'ye yarım saat içinde ulaşabileceğim sonucunu çıkardım. doğru mu anladım acaba? eğer öyleyse ona göre farklı yerlere de bakayım.

ankaranın çoğu yerinden ODTÜ'ye yarım saat içinde ulaşabileceğim sonucunu çıkardım--genelde doğru.
arabanızla gidecekseniz neredeyse her yer yarım saat.
toplu taşıma ile gidecekseniz dolmuş- otobüs güzergahına göre bakabilirsiniz
100 yıl ODTÜ nin bahçesi gibi olup yürüyerek de gidilebilir teoride hatta abartıp bölüme göre hangi kapıya yakın olacağınıza da bakabilirsiniz :)

tamamdır arkadaşlar verdiğiniz bilgiler doğrultusunda aramalarımı yapacağım. gecenin bu vaktinde zaman ayırıp cevap yazmak zahmetini gösteren tüm arkadaşlara ayrı ayrı teşekkür ederim.
saygılar.

ps: yine de yukarıdakilerden çok farklı önerileri olan arkadaşlar varsa lütfen eklesinler. şu an daha araştırma sürecindeyim ve 15 gün daha araştırmaya devam edeceğim.

odtünün arka girişine göre düşünerek bakabilirsin. şöyle ki
goo.gl

Sabah ve akşam trafiğini hesaba katarsan ters yönde kalan yerleşim alanları (Çayyolu, Bilkent, Konutkent, Yaşamkent, İncek) mesafe olarak Bahçelievler vs. yerlerden daha uzak olmasına rağmen (Bilkent ODTÜ'nün dibinde istisna olarak) araçla daha rahat gidip gelinir en fazla yarım saatte. Daha geniş, ferah (İstanbul muadili Halkalı, Beylikdüzü gibi düşünebilirsin ama o kadar uzak değil) bölge bakayım dersen bu tarafları öneririm.

Ek: Mustafa Kemal Mahallesine de bakabilirsin, TOBB kulelerinin arka tarafı oluyor. Bir de Söğütözü'nü öneririm.

Eryaman girişi

istanbul'da nerede oturduğuna ve bütçene bağlı... ama bence ayrancı. hem ayrancı -odtü dolmuşları var, hem kızılay-odtü yapabilirsin, hem tunalı'ya yürüme mesafesinde.

turizm, turistlerin belli bir ülke, şehir veya bölgeye girişini, burada kalışını ve hareketini doğrudan etkileyen, esasen ekonomik yapıdaki operatörlerin toplamıdır.

@ kediebesi: "inside and outside a certain country" deki outside ne ola?

he evet
giriş çıkışını yazmıştım ama değiştirdim öyle yaz istersen... çıkışta da kolaylık sağlayan operatör vardır elbet :P başka bi anlam veremedim.

garsonluk veya benzeri, mağazalar, gideni geleni çok yerler. turist rehberliği ve bilimum turistik iş.

işini yazmalısın bence önce

barmenlik, net.

barmenlik

Hem sosyal hayat hem eğlenceli hemde yeni insanlar yani zevkli olsun istiyorsan barmenliktir.
Ama yok ben acı çekeyim her akşam şef arasın rahatımı bozsun yeni tanıştığım insanlar önce ukalalık yapsın günlük kotamı doldursamda hep daha fazlasını istesinler istiyorsan banka müşteri temsilciliği.
Mantıklı olan sanada 1. seçenek geldi değil mi?

insan kaynakları

Nickine bakılırsa bayağı Türksün sen ya.

Seviyorsan git konuş bence.

ben de bunu çok severim
www.youtube.com

@bir telefon uzaktayım asjfhsakjfaskfasgfasgfkasgfkasgfk

sophie millman'dan occhichernye dinle o zaman. bir de vitas-opera 2

ghajini. başrolde aynı reyiz oynuyor sağlam film daha güzel.

biraz daha değişiği
darjeling limited

aamir khan'ın herhangi bir filmini izleyebilirsin. 10 numara aktör yahu

batticon yani kırmızı aseton, tırnak etleri alındıktan sonra mikrop kapmasın diye sürülür.

nail care line sürülüyor. oje gibi bir şey. renksiz sıvı.

ne sürülmüş ki :/ krem falan gibi bir şey var parlak onu mu soruyorsun? kütikül giderici olabilir.

belki şu kalıcı manikür dedikleri şey olabilir mi?

takma tırnaksa bu yapıştırıcı. onun dışında tırnak eti yağları, kremleri var. o da olabilir.

örebiliyorum ama mesela başkasına yapmakta zorlanıyorum ben de. yutubdaki videolara bak. aynaya bakarak yapmak da zor olabiliyor bazen o yüzden el yordamını iyi becermek gerekiyo.

Baskasinin sacini ordugum kadar kusursuz gorunmese de evet orebiliyorum. Bence video izlemek faydali olabilir. Ben o sekilde ogrendim. Orerken karismamasi icin ormeden once saci iyce taramak gerekiyo. Ayrica ayni modeli bikac kez denemek yeterli olacaktir. Son bi tavsiye aynaya iyi odaklanmalisiniz yoksa ters taraflari orguye katmaniza sebep olacaktir.

örebiliyorum ama başkasının saçını öremem ve hadi öğret desen öğretemem. çünkü nasıl yaptığımı görmüyorum ki.
ellerim tepemde kendi kendine yapabiliyor.

ne zaman nasıl öğrendim iç bir fikrim yok.
sanırım kız olmanın getirdiği birşey :)

örgüleri anlatan cok güzel yutup vidyolari var, ben de ordan ögrendim.
bence önemli olan parmak hareketlerini ezberlemek. ben aynaya bakmadan öyle yapiyorum cünkü aynaya bakinca -misir örgüsü gibi daha basit örgülerde degil de dörtlü örgü gibi karmasik olanlarda- sag/sol, alttan/yukardan falan karisiyor. hatta konsantre olmak icin sac örerken gözlerimi bile kapamisligim var :)
evde ip perde varsa alistirma yapmak icin kullanilabilir.

i.imgur.com

bunu orebilen var midir ki?

@Argaeos saçım bu abladan daha uzun + çok ve ben yanına bile yaklaşamıyorum bu gibi modellerin, maalesef
bunu özel olarak beğendiğimden değil ama kafanın etrafından dolananları mesela çok beğenip beceremiyorum :(

elvish olanlari mi diyorsun?

kulak da boyle hafiften cikacak saclarin arasindan?

america pie serisinin hepsi ayrı muhteşem.
21 jump street
superbad
horrible bosses fena değil
the 40 year old virgin da iyidir

çak bi hangover bi de hangover iki
bi de harold ve kumar in guantanamo

pineapple express

superbad baya iyi

steins gate, cowboy bebop, fullmetal alchemist

muhtemelen izlemişsindir ama şansımı deniyim. death note

@kabelvuku

steins gate dışında diğerlerini izledim steinsi indiriyorum sağol.

@fannstmer
izledim moruk.

death note. iki sezondu sanki.
code geass. ha keza az bölümlüydü sanki.

lovely complex; ilk izlediğim anime. liseli aşkı temalı olsa da çok güzeldir, severek izlersiniz.

if i see you in my dreams diye bir şey vardı. youtube.da denk gelmiştim. 6 dk.lık bölümler. 15 tane mi ne vardı.

ghost in shell. hatırlayamadım kaç bölümdü, çok uzun soluklu değildi eğer hafızam yamultmadıysa beni.

devil may cry. bölümlerdeki olaylar bağımsız.

wolf's rain
highschool of the dead
hellsing
trigun
elfenlied
great teacher onizuka vs vs

izlemeyi sevdiğin türü söylersen daha fazla yardımcı olabilirim. ayrıca 500 bölüm de olsa one piece gelmiş geçmiş en iyi animedir, bence onu bi dene ( bence db'yi de döver )

fullmetal alchemist brotherhood kesinlikle ama kesinlikle izlenmesi gereken bir anime. 64 bölüm sadece ve filmi falan da yok. +14 bölümün bir zararı olmaz, izlenecekler listene alman lazım.

@ultrayer6

moruk onu indirdim ama FMA ya göre iyi değil diyorlar.

lain

kim demiş? 2009'da çıkmış sürüm olan yani Brotherhood'lusu her daim ilkini döver. ilki kötüdür demiyorum, iyidir. ikincisi çok daha iyidir. Arada bir bağ yoktur zaten, ilki kendi başına, ikincisi manga'ya bağlı olarak baştan çekilmiş animelerdir.

(bkz: samurai champloo)

yalniz son bir kac yildir toptan satiliyor sanirim.

gecenlerde avcilarda bi yerde yapildi diye haberi cikmisti

aslında tam olarak, yapılmadan önce nerelerde duyuruldugunu soruyorum. lokasyon zaten video yorumlarında da var.

çok detaylı hatırlayamıyorum ama geçen gün gazetede bu haber vardı, bir adam hepsini toptan satın almış ve bir dükkan açmış. hatta 4500 liralık laptop bile varmış diyordu haberde.

işin gerçi kendi sitelerinde duruyu halinde geçiyorlar ama yılda 1 kere açık arttırma sistemiyle yapılıyor. ilgili olmayan biri için haberdar olmak gerçekten büyük şans. kendi çalışanları varı yoğu oraya yatırıp bir ton alet edevat alıyor sonuçta

lilja 4-ever

yerliyse
bornova bornova,
başka semtin çocukları

9 (ümit ünal'ın), anlat istanbul, gemide&laleli'de bir azize, gönül yarası, fatih akın'ın bütün filmleri, bornova bornova, pandora'nın kutusu.

hepsi bambaşka türde ama hepsi çarpıcıdır bence.

kader

masumiyet

(bkz: enter the void)

momo kız kardeşim

yeraltı, delilik diploması, sen de gitme triyandafilis

Söylenmiş ama pekiştirmek isterim;
yerli ise
başka semtin çocukları ve ağır roman gerçekten en iyilerindendir.

uyurum mutlaka,
uyandıktan sonra aklıma eseni yaparım ki rahatlayayım biraz olsun.

tüm mal varlığımı tek maça basarım

soruna tersten cevap vereyim.

dertli müzik dinlemem, daha dibe batırır.

çıkıp ayaklarım ağrıyana kadar yürürüm

-yürüyüşe çıkarım.
-seinfeld, will and grace falan gibi sevdiğim eğlenceli bir şeylerin tekrarlarını izlerim.
-kedilerimi mıncıklarım, köpeğimle oynarım.
-uyurum.
-yemek yaparım. özellikle hamurla uğraşmak stresi alıyor.
-imkan varsa seks ya da mastürbasyon yaparım.
-kütüphanemin düzenini değiştiririm.
-müzik dinlerim, ama neşeli ve insanı hafifleten şeyler. yoksa daha kötü oluyor.
-sohbetini sevdiğim bir arkadaşımı arar/buluşur boş boş konuşurum, aklımı dağıtırım. ya da direk olarak soruna odaklanıp onunla çözüm bulmaya çalışırım. anlatınca rahatlıyor insan bazen.
-meditasyon yaparım.
-sinemaya giderim. ama iç bayan, üzücü, sıkıcı, duygusal olmayan bir filme. mümkünse animasyon.

genelde bunlardan birini ya da birkaçını yapıyorum moralim bozulunca.

çok sessiz ve derinden şarkıya girerim usul usul
esmerim biçim biçim
ölürem esmer için
alem bana düşmandııır (burda sesi hafif yükseltiyoruz ve yavaşlıyoruz)
(hızlı) esmer sevdiğim için
OYOY (bu kısma vurgu önemli, depresyonun geçtiği an bu an)
gerisi zaten oynak bir şekilde akıyor helelooy looy loyy güzel yarim esmerim bölümü
bu kısımlarda artık gam tasadan eser kalmamış olması gerek bu taktik doğru uygulandığında.

her zaman yapmadığım bi şey yaparım. mesela oturur kendime fondue yaparım onu yerim, olmadık bi yere giderim gezer dolaşırım, eğer çok gezdiğim halde moralim bozuksa giderim perdeleri çeker evde otururum, olmadı masanın altına dolabın içine girerim beş dk saçmalarım falan... önemli olan normalde yapmadığın bişey yapmak. o zaman moral bozukluğu anını yırtar parçalarsın. mesela ağlıyorsan kalkıp tuvalete git ve bütün o dramayı nasıl piç ettiğini düşün. ama kendini zorlayıp komedi filmi izlemeye çalışma mesela o hiç bi işe yaramaz.
benim yöntemlerim bu şekilde kardeş.

uyku.
kusma.
uyku.

...sıralama da bu oluyor.

tatli yapar yerim.

alkol

Ben de şu anda senin gibiyim İzmir'deysen gel buluşalım konuşalım, şimdiye kadar İzmir'de böyle birine denk gelmedim ama şansımı denemek istiyorum. İzmir'de misin??

bence xl bile alabilirsin. kesimine göre değişir elbet ama ölçüne burdan bak. www.eddiebauer.com

Türkiyede ne giyiyorsan o ya da 1 beden küçüğü.

işi arantiye almak için cm/inch olarak beden ölçüsü veriyor olmaları lazım ona baarak al. t-shirt için hangi ölçüleri alman gerektiği bellidir zaten.

bak altta size chest to fit yazıyor ve inch olarak vermiş. koltuk altından birinin yardımıyla mezurayla çepeçevre ölç. cm'yi inch'e çevir çıkan rakamı listelenen rakamla karşılaştır. mesela 34-36 inch arası small demiş.

size chest (to fit)

m - 38/40"
l - 42/44"

diyor. göğüs ölçüsünüze bakarak belki buradan yapsanız daha iyi olmaz mı?
bu arada beyaz ya da bordosu çok hoş gerçekten, diğerlerini alma.

1-2 beden kucugunu al. Yoksa elinde patlama şansı çok yüksek.

elinde patlama şansı yüksek falan değil, medium giyen erkek arkadaşıma medium aldım tam oturdu large giyen bir arkadaşıma large aldım o da öyle.

sorun yok yani.

bilader bu kadar yazıyı pul satmak için mi yazdın lan asdasdasdasd ciddi ciddi okudum bişey anlatıyorsun diye :d

koleksiyonda tuva pulları yoksa ben ona koleksiyon demem bu arada.

hem pul satıyorum hem de belki ankara'da yaratıcı reklam metni yazarı arayan ajans varsa dikkat çekerim diye düşünüyorum ;)

evet, denendi çalışıyor. güzel tavsiye ;)

aslında hipsterlara hitap eden bir şey olabilir bu, daktilo, eski fotoğraflar, retro aksesuarlar vs gibi.

fotograf yok mu ?

apply denir aslında ama türkçesi de bozuk bu cümlenin
turuncu kırmızı kullanıldı desen?

apply de sanki tam karşılamıyor istediğimi. burada biraz bulandırıyor sanki.

bana öyle geliyor olabilir. haklı da olabilirsin bu arada :)

kullanıldı diyelim peki, ne diyelim? utilize?

were designed in red and orange colors bile dersin
geniş düşün

implement cuk oturur

@kedi ebesi dizayn işindeyim zaten, zırt pırt dizayn diyorum.

burada ''uygulama'' için özel kelimeler arıyorum.

implement olmaz, kanun proje filan için kullanılır o
eğer ambalaj olmasaydı mesela araba olsaydı apply cuk tu

used en basiti
prepared in orange and red
covered in lively colors like orange and red

belli olmaz atıştırabilir arada. bi büyük muşamba bul kullanmadığında ört.

kimse yağar yağmaz diyemez ki. sonuçta yaz yağmuru diye bir şey de var.

ama şuradaki tahminlere göre mayıs ortasında yağış var:
www.accuweather.com

aha bu site iyiymiş

bölgesel yağış çok olur orda accuya ful güvenmeyesin

valla izmirde yaz ortası sel bastığını bilirim ben.

benzer bir şey bende de var ve ben "hangimiz normaliz sanki?" ile "normal ne amk" diyerek öteliyorum.

sıkma canını.

psikiyatriste git bak bakalım kafada ne varmış.

bi nedenle o nöronlara kuvvetli köprüler yapmışsın. bulmaca çöz. üstünde çok düşünme bu durumun. geçer.

bi de misal kelimelerin anlamına değil de seslerine odaklan. çok tekrarlamak da yabancılaştırabilir. bi de pontypool filmini izle madem.

hayır.

yok olmuyor. ama sadece olmazken olmadığını hissediyorum. zaman geçince illaki oluyor ama o zaman da dönüp oh bak ne de güzel oldu demiyorum. insanoğlu çok yavşak. olur herhalde. ne yapıcaksın. bekleyeceksin olana kadar. başka bir çare yok.

olur, olmadan önce biraz daha dibe batman lazim. ondan sonra bir sıfırdan buyuk zaten.

hiçbir şey olmuyor ya valla çok debelendim de olmuyor..

@sparkle kiddle müdür ne güzel anlatmışsın.

olması gerekliliği olmayaydı iyiydi.

@@senialanaglasinalsinsikinicaliyabaglasin hakikaten çok debelendin mi yoksa kendini mi kandırıyosun? crtl c ctrl v yaptırttın bu saatte. yoruldum

şu mecradaki üşengeçleri cımbızlamak için aldım ben o nicki ama cidden cevaplayayım, çok debelendim hem de çok yıprandım..

olur olur, neden olmasın ?

tutunamayanlar out olduramayanlar in

@olurnedenolmasın :))))

www.youtube.com

hangi işler?

genel olarak hepsi

iyi çay demlerim o konuda sıkıntı yok

go with the flow

hallederiz, için rahat olsun

benim olduramadım dediğim çoğunun oldurdum diyeceği, aslında onların da oldurduğunda olduramadım diyeceği.. özoldurma eksikliği çağımızın vebası..

hikaye olarak farklı olsa da dövüş açısından şu ikisi tatmin edicidir.:
Serbuan maut www.imdb.com
Ajeossi www.imdb.com

olmadı diğer ip man filmlerine bak(ilki kadar güzel değiller).

Tam olarak isteginizi karsilar mi bilmem ama izlemediyseniz Hero filmini oneririm. Harikadir. Jet Li oynuyor.

komedi ve fantastik unsurlarla kung fu hustle diyorum.
crouching tiger hidden dragon denmemiş olmasına şaşıyorum herhalde saat erken diye.

teşekkürler arkadaşlar izleyeceğim nasipse.

sanki biraz fazla kalabalıklar, seyreltme yapabilirsin ve sanırım daha az sulamalısın. bi de sakınan göze çöp batar sen uzaktan ilgilen.

o zaman direk gunes alsinlar bir uc gun de direk gunesli dene. cogu bitki gunesi sever. daha azi yapraklarinda su olan, menekse tarzi bitkiler sevmez direk gunes isigini. güneye bakan cama koymani oneririm, bitkiler guneyi sever. yapraklarda hasere yoksa sorun yok. 3 gun sonra yine haber et durum degismezse. baska cozum arariz.

Şu anda saksıyı kucaklayıp çiçekçiye gidiyorum. Bakalım o ne diicek?

Fikri olanlar yazmaya devam etsin lütfen..

ya bunlar fide

muhtemelen arkadasin tohumlarini dikmis. gorunurde cok sorun yok gibi

bir de ilk duyurunu da hatirliyorum. arkadasin khala gelmediyse allah muhafaza cicekleri sana birakip gitmis olabilir mi? kaldin bitkilerle bir basina iste :)

Çiçekçiye götürdüm adam g.tüyle güldü afedersiniz.. "Bunlar ot. Bişey olmaz bunlara. Biraz fazla sulanmış. Su verme, güneşe çıkart, 5-6 güne toparlar" dedi. Bakalım umutlandım biraz.

@exlibris Arkadaşımın dönüş tarihi 1 Mayıs. Siparişlerimi getirsin bitkilerle baş başa kalmaya razıyım. Hem salataya da malzeme çıkar ne güzel =))

antibiyotikler kür halinde kullanılır. başlar ve düzenli kullanıp paketi bitirirsin, semptomlar geçse bile. tek tek ilaç olarak gibi kullanırsan hastalığını güçlendirebilirsin.

Doktor genelde augmentin yanina da agri kesici veriyordu, ben eczaneden augmentin yok diye benzerini aldim, agri kesiciye de simdilik gerek duymuyorum. Kullanmasam mi hic bu antibiyotigi?

augmentin günde 2 defa iç, etki süresi 12 saat. o yüzden günde 2 deniyor.

bence zitromax al. 3lu hap. bu sikayetler icin kullaniliyor. 24 saatte bir aliyorsun. augmentin cok uzun suruyor bir de bin tane yan etkisi var ben bulantidan duramiyorum mesela aldigimda.

Günde 3 defa antibiyotik mi içilir ki zaten doktor vermeden antibiyotik içilmez. Git aile hekimine 10dk sürer.

baba serisi, siktir olup gitsinler. Müzikleri de iyi.

film:vizontele
şarkıya karar veremedim ama dark metal tarzı olabilirdi.

(bkz: district 9)
(bkz: war of the worlds)
(bkz: signs)

müzik olarak da angaralı turgut

baraka veya o tip şeyler. home filan.

film: ilk önce g.o.r.a sonra a.r.o.g

müzik: coldplay paradise

dünyanın bir cennet oldugunu vurgulıcaz bu sarkıda onlara

oldboy izletirdim bizi kıstırırsanız çekiçle kovalarız mesajı vermek için arkada da the last valtz falan çaldırırdım serin takılmak için

şarkı kesinlikle bu.

www.youtube.com

ben olsam nosferatu'yu izletir bohemian rhapsody dinletirdim. he sormadin ama bi de manti yedirirdim ya bol salcali soslu.

baraka yeterli olur hem görsellik hem müzik açısından.

olay örgüsü ve diyaloglar mükemmel. tarantino tarzının zirvesi. kill billden sonra bozdu zaten.

(bkz: tarantino çok bozdu)

zevk meselesi.. saglam kurgulu guzel kadinli karizmatik adamli cok film var ama tarantinonun cekimleri farkli.. ayni oyunculari ayni senaryoyu verseler baska bi yonetmene yapamaz kult olmaz o film..
ama beklenti cok cok yuksek olursa oyle her yerde cok mukemmel diye okuyup izlerseniz tabi begenmemeniz normal .. ne izleseniz begenmezsiniz cunku :)
mesela bazilari the big lebowski yi filmden saymaz boyle film mi olur der ama benim favorilerimdendir, her sene binlerce insan festivallerini duzenler bunun dude gibi giyinir bowling oynayip white russian icerler..
in bruges var mesela cok insan var bu ne olum cok sikici diyen.. ama benim icinde bulundugum bir kesim var ki in bruges un izledikleri en iyi film oldugunu dusunurler sirf bu yuzden bruges a giderler filmde gezilen her yeri gorurler :) .. oyunculugun o kadar iyi oldugu bir film ne gordum ne duydum..

bu tip şeyleri dönemine göre değerlendirmek lazım. burdan bakınca pulp görünüyor olabilir, o zaman çok havalıydı. azdı çünkü kötü adamları kahraman yapan amerikan filmleri. ondan önce en son işte al pacino filan var. ve bence jackie brown ondan güzel gibi.

bu filmin nerdeyse 20 yıl önce çekildiğini unutmamak lazım öncelikle. hakim hikaye anlatısını kırıp, döngüsel kurguyla anlatılan bir hikaye var. bu filmi özel kılan öncelikle kurgusu

sadece soundtrackleri bile yeter be hocam..

onun çekildiği zaman bir sürü böyle abartılan film yoktu siz filmleri yeninden eskiye doğru izlediğiniz için genellikle öyle gelmiş olabilir.

pırasa sevenler nesini seviyor gibi bir soru bu. bana göre güzel film. sen sevmediysen sevmemişsindir. gençliktendir boşver.

ezekiel 25:17 için sevilir sırf be. Bir de bende bunun soundtrackinin kasedi vardı , sürekli dinlerdim. pehh...

Pulp fiction super film. Keza kill bill de oyle
Ama ingiliris bastirds bok gibi

İtüsözlük linkindekilere tamamen katılıyorum. Oraya bakmadıysan bir bak.
Bunun yanında öyle güzel göndermeler ve benzetmelerle dolu ki film, bunları filmi izledikten sonra öğrendiğimde nasıl farketmediğime çok şaşırmıştım. Bunların arasından akla ilk gelen şey Tarantino'nun dans sahnesinden önceki piot bölüm diyaloglarıyla yaklaşık 10 sene sonrasına gönderme yapmış olmasıdır. Bunun yanında hortum tutma sahnesi de güzel bir benzetme. Adamın neyi niye yaptığını gördükçe seviyor insanlar Pulp Fiction gibi filmleri.

şehnameyi okuyarak başla

sadece iran olmasa da amin maalouf un çivisi çıkmış dünya sına bi bakmanı öneririm.

arada bir kendi hazırladığın mamayı içirebilirsin. veya dediğin gibi sütanneye al. bazen kimyaları bebelere yetmiyor, yaşayamayacak kadar güçlü değilse ölüyor, belki anne karnında ölmesi daha çok sorun yaratacak diye. genelde doğumdan hemen sonra giderler zaten. üzülmeyin çok. ikinciye kısmet. :) arada güzel besleyin ve kış sezonunda hamile kalmamasına bakın. ayrıca yaşı ufaksa yine normal.

ağzından bile alırım hiç bişi yapamaz. en fazla üzülüyor zavallı. :D hatta elimle almama gerek yok bırak dedim mi bırakır ağzındakini.
cinsi: adi ırk, dişi
hep böyleydi özel bişi yapmak zorunda kalmadım.
eski köpeğim terrier asla vermezdi, ısırırdı, onu da asla bıraktıramadım misal. erkekti o da.

köpeğin cinsine ve karakterine göre değişen şeyler olsa da golden cinsi köpeğimde
1) hayır hiçbir sorun olmuyor, hırlamıyor, kızmıyor
2) evet ağzından yemeğini almaya çalıştığımda mücadele bile etmeden bırakıyor.

aman ha. izin verme sakin ustunluk taslamasina. eger kurallari kimin koydugunu henuz ogrenmediyse ve tereddut ettigini hissederse hirlayabilir.

hazır domates çorbası varsa ondan azıcık katabilirsin içinde her baharat oluyo.

maydanoz

buldum sonunda kereviz sapı,çok güzel oldu .)

o inancın islamiyet olması gerekiyor. başka bir şart yok.

bir de vatikan'da katolik hristiyanlık için geçerli olabilir, emin değilim.

yanlış memlekette düşünüyorsun bunları, burada şöyle bir mantık var.

bu ülke müslümanların, bunu kabullenin, müslümanların haricinde kimsenin bir hakkı hukuku olamaz, istemeyen, beğenmeyen çekip gitsin.

bu sözleri birebir çok üst düzey bir kamu görevlisinden aktarıyorum.

dinler açısından bakarsan var çaresi: islamiyet, hristiyanlık, yahudilik, budizm aslında "sana sataşmayanı rahat bırak, dokunma" mantığını benimser. ama bu dini sistemlerin doğru uygulandığı yerlerde gerçekleşebilir ancak.

fakat günümüzde devletler dinle yönetilmiyor, yönetilende de aşırılık, saptırma var. sen "can almayı reddediyorum" diyorsun ama devlet "haydi askere" diyor, kendi ülkesinde benimsenen dinin ne dediğine bakmıyor.

@ lesmiserables -- bu durum ( budizm için olan) insan hakları sözleşmesine aykırı değil mi ? turkiye bu sözleşmeye imza atan ülke olma vasfı ile ceza-i sorumluluk altına girmez mi ? benim dinimi yaşamamı engelleyerek .

o şekilde mahkemeye gitsen alacağın cevap şu:"de get kardeşim işine."

söylediklerin benim de her zaman düşündüğüm şeyler.teoride doğru hepsi ama iş pratiğe geldi mi ortada bir bok kalmıyor.

türkiye hiç bir zaman laik bir ülke olmadı.önce bunun bilmemiz lazım.anayasada istediği kadar yazsın,caminin,imamın parasını ben veriyorsam bu ülke laik değildir.olay bu kadar basit.

bu söylediklerini herhangi bir islam ülkesinde yapamayacağın için türkiye'de de yapamazsın.uzun uzun anlatmaya gerek yok.ilkokulda öğrendiğimiz türkiye'nin laik bir ülke olduğu bilgisini bırakalım artık.

camilere vergi verilmesini destekliyorum. umumi tuvalet ihtiyacını karsılıyorlar.
(bkz: nereye sıçacaklar)

inancın örgütlü vahşeti şart. hayal dünyası azap imgeleriyle doldurulmuş bir kalabalık şart. korku şart. ayrım yapmaksızın bütün modern dinler bunları belli ölçülerde sağlıyor. bizim payımıza fazıl say ve islam düşmesi şanssızlığımız (al birini vur ötekine).

bu işin tepe noktası için
(bkz: giordano bruno)

@tık tık tık adam gayet parasını alıyor sıçtıktan sonra.espri yaptın galiba da dayanaksız oldu.:)

dünyada farklı inançtan insanların az itişmeyle yaşayabildiği çok yer var aslında. bir insanın inancını ayrım kıstası olarak kullanmadığın an sorun çözülüyor ancak işin içine ekonomik gruplaşmalar girince iş farklı oluyo işte. bu gruplar ortak çıkar altında birleşebilirse ne ala ama materyel dünya sonuçta olay. yani görüş, sosyal haklar, ibadet özgürlüğü değil konu. hangi inançta kim kaç kelle toplayacak, çünkü her kelle ekonomik bir birim. aynı tutum her dinde mevcut.

müslüman ülkeye salyangoz standı açmayınız çok reca edeceğim. daha az önce angutyusun teki fazıl say'ın toplumun dini değerlerine istinaden yaptığı hakaretin bedeli olarak 10 ayı çok az bulduğunu yazmış ve başı örtülü kadınların uğradığı zulümleri hiç çekinmeden madde madde belirtmiş...demek ki bu din özgürlükçülerine evinin bodrumunda domuz bağıyla işkence ve sonrasında üstüne beton dökmek suretiyle akla hayale gelmeyecek işkenceleri yapsaydı bu laik amcaları halimiz nice olurdu. eh artıkın gerekli yerlere parantez içinde siz ünlemlerinizi koyun artık.

şimdi bizde bu sapla saman ila toz bulutu arasında karışan bir durum var. burada mevzu dini değerlere saygısızlık ve hakaret değil de din hokkabazlarına bir isyan var. çevremizde malum bunun örnekleri pek çok. bunda bile algı 3 yaşında bile değilken siz kalkmışsınız totemime laf ediyorlar minvalinde isyan bayrağı açmaya niyetleniyorsunuz. alacağınız olsun. aşk olsun.

dolayısıyla bu algı kargaşası arasında sizin açacağınız herhangi bir davanın, yapacağınız şikayetin yanında bu devletin hele hele fethullah gülen adamlarının bolca serpiştirildiği yargı sisteminde yapayalnız ve eliniz böğrünüzde kalırsınız. biz o kısma daha ve henüz gelemedik. elektrikler kesik hala ve dersimizi de iyi çalışamıyoruz.

diğer konu üzerine de tahminim, semavi dinlere mensup, budist vs bile olsanız bu ülkenin vatandaşı olduğunuz için elinizin mecburen silah tuttuğu yönünde ...

Burada asil olay anayasada korunan ifade ozgurlugunun sinirlanmasini gerektirdigi kabul edilen durumlar. Fazil say'in dediklerini etki alani daha dar bir insan dese hicbir sorun olmazdi yani. Bu durumda yer, zaman, kisi ve etki alani kriterlerine bakilarak soylemde bulunan kisi yargilanabilir.

Bi de Turkiye acik acik cogulculuk politikasi benimseyen bi ulke oldugu icin toplumun cogunun mensup oldugu bi dine hakaret edilmesine karsi cok hassaslik var. gercek bir hukuk devleti olsak, cogulcu degil cogunlukcu bir tavir takinilirdi tabii ki ve azinliklar tarafindan kabul edilen dinlere ya da inanmayanlarin goruslerine karsi muslumanliktan daha hassas davranilirdi. Hayat.

@xephyr öyle bir anlatmışsın ki dünyanın hiç bir yerinde olmayan bir olay sanki.amerika'da avrupa'da hıristiyanlara ya da yahudilere denilenen şeyleri duysan şok olursun herhalde.bence aç bi south park bölümü izle şimdi.20 dakika yeter konuyu anlamak için.

tr.wikipedia.org
www.theoi.com
en.wikipedia.org

bir kabilenin dilinde zamanlar olmadığını okumuştum. bence zamanın döngüselliğine veya jung gibi tek bir anda var olduğumuza inanan çok adam olmuştur. yani zamanı sadece şu andan ibaretmiş gibi gören ve takılanlar var, (hayvan kafası gibi biraz) ama bahsettiğin döngünün de bir parçası o 'şu an', mevsimler vs dolayısıyla ve sen kendin eskidiğin için. ama yine de dünyanın kendi etrafında döndüğü her gün aynı gün. güneşin etrafında da altı ayda bir yükseliyoruz ve alçalıyoruz devran eder iken. durumu simülasyondan öte tam bir algı şeklinde hissetmeye neden oluyor o 'şu anda varolma' hedesi ve doğa içinde yaşayarak yani güneşin ufukta doğup batışını görebildiğinde, dünyadaki ışıklardan dolayı gökyüzünün karanlık olmadığı, samanyolunun hayvan parlaklıkta göründüğü, gezegenlerin renklerinin belli olduğu o dönemlerde bence adamlar kafayı aynı bele kırmıştır. ben öyle olurdum yani. olanlar da çokmuş duydum ben. şimdi bile olunabiliyo ayrıca :D

mısır mitolojisinde geceyi ve gündüzü getiren (dolayısıyla zamanı var eden desen yanlış olmaz sanırım) bir döngü vardı. elemanın (tanrıların) biri, muhtemelen ra, bir nehirden falan geçiyordu. işte başka bir eleman onu hep durdurmaya çalışıyordu. ama hiçbir zaman durduramadığı için her gecenin ardından tekrar gündüz oluyordu falan. tam hatırlayamadım hikayeyi :)

edit: horus olabilir. biraz bakınayım netten, bir şeyler bulursam link eklerim.
edit 2: horus değil ra imiş, doğru hatırlamışım. güneş saltanat kayığı olarak geçiyor. wiki'de çok az bahsi geçmiş:
tr.wikipedia.org

ben de merak ettim
horusla ilgili buldum sonuçta hor işte horizon, hours filan
www.hartford-hwp.com

yenilenebilir enerji?

nükleer kazaların canlı çeşitliliğine etkisi
iklim şartlarının türleşmeye etkisi

kolay olması açısından aklıma bunlar geldi. standart, küresel ısınma var bir de ama klişe sayılır artık.

arıların yok oluşu ve bu durumun uzun vadede insanlığa zararları, arılar ölürse herkes ölür diye özet de geçeyim :)

www.imdb.com

permakültürle ilgili kaynak çok onu yaz.

arılarla ilgili şu vardı 350ankara.org

geri dönüşümle ilgili birşeyler yapabilirsin, bu konuda çalışan derneklerin vs sayfalarına bakarsan konu ve doküman bulabilirsin, wwf, doğa derneği, 350 vs.

hiçbir özelliği yok sadece şekli güzel.
kanallı falan bal tutuyo denebilir ama kaşık kadar olamaz.

kayserili mantığı yoksa adam değilim.

artımlı olsun ama gösterişli dursun.
süremediğin için zaten o bal bi türlü bitmiyor leyleğin tabaktan çorba içmesi gibi dilinin ucuyla bal tadı alıyorsun o kadar.
ama şık duruyor. matah birşeymiş gibi duruşu var namussuzun.

daha bu sabah kahvaltıda arkadaşımın evinde tecrübe etmiş biri olarak cevaplıyorum :)

işlevsel, şöyle ki balı normalde kaşıkla aldığınızda o kaşıktan pat diye aşağı inmeye başlıyor,kaşığı döndürüp hızını ayarlıyamıyorsunuz, bunu döndürmek çok kolay olduğundan akan balı daha rahat kontrol edebiliyorsunuz, dolayısıyla oraya buraya damlama bulaşma sorunu ortadan kalkıyor..

şekil itibariyle de hem sempatik hem yakışıklı, akla wini-dı-puu yu da getiriyor :)

kaşığı döndürürsen yine akar tabak gibi diye ama bu akmaz. lambada demiş zaten çift baskı oldu.

sebebi tam olarak söyler misin?

ayrılma sebebi? tam olarak onun aşırı muhafazakar bir ailede aşırı muhafazakar olması. (ailesi de beni istemedi) başta senin böyle olmaman sorun değil diyordu, sonra değiştirmeye çalıştı, olmayınca da terk etti beni. ve o kadar kararlı ki.

valla bu durumda senin acı çekmemen lazım,çok mutlu olman gerek.

@rock n roll neden mutlu olmam gerek? klasik terk edilme psikolojisi yaşıyorum ve atlatamıyorum işte..

yani,
çok mutlu olmak değilse de zararın neresinden dönülürse kar hesabı olmuş. Üzme kendini zaten olmazdı o iş o aşırı muhafazakar, ailesi ne derse o oluyor, fikrini değitirmiş vs vs. Sen çok üzülürdün bu iş devam etseydi.
Geçer bu acı, geçiyor.

böyle bi insandan hayır gelmez çünkü.aşk,sevgi bu kadar kolay harcanmaz.

yol yakınken kurtulmuşsun. böyle söyleyince şimdi acımasız gibi gelebilir ama ilerde sakin kafayla düşününce sen de iyi ki ayrılmışız diyeceksin. adamın karakteri ortada, kendin açıklamışsın çok güzel.

doğru düzgün bi adamı harcamışsın bence. belli ki düpdüzgün bi adam. ailesine sayılı sana karşı saygı ve sevgisi varmış ama keşke kaybetmeseymişsin

sen acını diri tutup, sürekli karşına alıp inceleyip durdukça geçmez. bırakınca geçer. bazı hastalık da öyledir tutulma filan unutunca geçer. unutmak için başka şeyle ilgilenmek gerekir. sen şu an geçsin istemiyosun, acının geçmesi sevginin geçmesi gibi geliyor ve bundan da vazgeçesin yok. bu duyuru bile durumunu sana hatırlatıp pekiştiriyor.

kalbin ve yüzün duruysa neden olmuyormuş?
muhafazakarlıktan kastın ne bilemedim ama bu kadar duruysan sen olmayacaksın da kim olacak?
tam olarak nedir sorun yaratan?
nasıl geçerin bir formülü yok.
zamanla dikkatin başka şeylere kaydıkça etkisi azalır.
azala azala da söner.

@berend bilsem keşke neden olmuyormuş. tamam ailenin görüşü, yaşam tarzı, politik görüş, din bunlar önemli anlıyorum ama beni hem fiziksel hem karakter olarak çok beğendiğini de biliyorum. kıyamıyor da hala, ilgileniyor hasta mıyım, keyfim yerinde mi. türk filmi değil ki bu bizim hayatımız. bu kadar kati karar vermesi, neden, altında başka sebep mi var bilemiyorum. deliricem düşünmekten. şu insan olarak seviyorum ama aşık değilim klişesi vardır ya, o vardır belki diyorum bazen. ama gözlerime bakamıyor bazen konuşurken. öyle işte. bilemiyorum yani.

kendini muhafazakar olarak tanımlayabilecek bir insan evladı olarak belki benim de görüşlerim faydalı olabilir diye düşünüyorum.

(olaylara muhafazakar ya da eğip bükmeden söyleyelim direkt dindar bir adam bakış açısıyla yaklaştığım için buradaki bir çok insana ters gelebilir. ama neyse yakalayıp dövecek biri yok. aha yazıyorum)

sevgili kardeşim,

esasen bu arkadaş ilk hatalı adımı uzanmaması gereken bir meyveye el uzatarak yapmış demeliyiz. çünkü bugünün dünyasında her ne kadar normal karşılanıyor olursa olsun, bir erkek ve bir kızın bu şekildeki bir gönül ilişkisi meşru sınırlar içinde değil çoğu zaman. arkadaş aşık olmuş ve hisler karşılıklı olmuş bu kısmen irade dışında kabul ancak bundan sonraki adımda muhtemelen aldığı eğitim ve görgü ile mantığı ona aslında böyle yapmaması gerektiğini söylerken, hisleri mantığının önüne geçip şimdiki durumu sürdürmesine sebep olmuş. seni değiştirmek istemesi ise sadece klasik iki sevgilinin birbirini değiştirmeye çalışmasından ibaret değil. en azından ileride bir gün daha ciddi düşünmesini sağlayacak günlere bir nevi alt yapı hazırlığı sayılabilir bence. Yani demek istiyor ki ben allah’a ve peygambere inanan bir insan olarak hareket tarzımı da onların istediği yörüngede şekillendirmeliyim (ki buna kitap ve sünnetin emrettiği daire denilebilir) dolayısıyla ileride bir gün hayatımda bir kadın olacaksa, o da benim paylaştığım değerleri paylaşmalı. Bu, birlikte geçmesi muhtemel ömrün devamında ikiniz adına da kolaylık sağlayacağı ve aile saadetinin temelini oluşturacağı düşüncesiyle böyle. Yalnız tabi sözlükteki bir kısım dingillerin bahsettiği gibi “nisanur bize gelsene namaz falan kılarız” tarzında şeyler değil. Ve eğer işler bu şekilde olmayacaksa da o zaman ben bana emredilen şekilde yaşama azmini devam ettirmeli ve etrafımı da buna göre şekillendirmeliyim düşüncesi olabilir bu arkadaşta.

Dediğim gibi bunlar sözlüğün büyük çoğunluğunun ya hor ya da çok gereksiz gördüğü şeyler olduğu için burada anlamsız gibi görünüyor olabilirler. Tabi diğer taraftan ben yazdım diye kesin böyle olmuştur da demiyorum. Ama ailesi de muhafazakar falan dediğine göre benzer bir eğitimden geçmiş olması akla çok uzak değil. Aklında bulundur isterim.

Yani arkadaş samimi bir niyetle düşünmüş bence ama karşıdan istediği tepkiyi alamayınca serden değil yardan vazgeçmiş gibime geldi.

kuul'un dediği gibiyse yani gerçekten çok hassas bir müslümansa, meşru dairede kalmak istiyorsa çok naif olurdu ben maalesef çok sanmıyorum
zira en müslümanının bile meşru dairede kalmak gibi bi derdi yok acı ama öyle
ailesi "o kızdan bize gelin" (ya da karşı cins için de öyle) dediyse olay orda bitiyor anasının kuzusu olup boyun büküp oturuyorlar 10 durumdan 9'unda hal budur.
Yahut kendine "yediremiyor" --o seni kendine yediremiyor yavrucum ötesi var mı bunun asıl bu noktadan sonra senin ya bi bas git demen gerek--
Her durumda yapacak bişey görünmüyor devam etse daha fazla üzülürdün karşı taraf da sürekli ikilemde kalırdı ona da sıkıntı böylesi hayırlısıdır belki
unut ve üzme kendini

gözlerinde sorun yok asimetrik diye.

gözlerinde değil de saçlarında bi sorun var gibi.

şaşı değil sana öyle gelmiştir.
hacı nasıl desem kadının suratı köşeli gibi, ben hiç beğenmiyorum.

sasi degil ama rahatsiz edici, yilan gibi bakiyor.

sol gozu burnuna daha yakin ve yere paralel, sag goz biraz daha kenara yakin ve capraz. ilginc.

kurda benziiyor bence

Saadet Işıl Aksoy milletvekili değil mi ya... Ben mi karıştırdım...

bu fotoda simetrik değil sanki ama normalde böyle değil gayet normal :)

photoshop ile ırzına geçmişler resmin.
kızcagızın normal hali şu

www.mailce.com

saç berbat

yok yok gözlerinin şeklinde bir değişiklik var bence normalde de.
ama çok hoş hatun elbette.

photoshop ile gözlerini öne çıkaralım derken gece görsem erkekliğimi kaybetmeme neden olacak bir hilkat garibesi yapmışlar.

fotoşok'u fazla abartmışlar. one lan öyle, sadako gibi? oldu, olacak tv'den de çıksın da tam olsun. güya seksi olacak; çekici olacak. cık, gece görsem nöbet geçiririm valla.

X kisisi oldu icin X is dead deriz.

who died? denir kim öldü şimdi demek için, hemen o an savaştaysan mesela.
who has died? denir bi de, en son ünlü biri ölmüş kimmiş o diye sormak için mesela, veya biri mi öldü lan demek için.
who is dead dediğinde kim ölü diye sormuş olursun sixth sense'teki gibi veya yine savaştaysan ölüler kim diye sormak için filan.
he has died, Pope dies mesela bunlar hep adam öldü demek için kullanılır, haberlerde.
he is dead, stop cpr you fool! dersin
he had died, bunların hepsi olmadan önce adam çoktan ölmüş dersin.

birebir ceviri:

who died? - kim öldü?
who is dead? kim ölü/ölü kim?

X died - X öldü.
X is dead - X ölü.

When did he die? - O ne zaman öldü? (doğru)

dead isim cümlesi die fiil cümlesi ile ifade edilir.
kim öldü? fiil cümlesi who died?
kim ölü? who is dead?

dead: ölü isim
died: öldü die fiilinin geçmiş hali. Yani eylem/fiil

X kişisi için ''X died, o öldü'' diyebilirsin veya ''X is dead, o ölü'' de diyebilirsin.

soru-nick uyumu :)
cevap veriim de silmesinler. bence yapılmamıştır böyle bişey. ama zaten bu deneyi 100-150 bin yıl önce doğa yapmış.

bebekler kendi aralarında nasıl bir şekilde garip seslerle anlaşıyorsa(ondan da emin değilim ama anlıyor gibiler :) ) bize anlamsız gelecek bazı seslerle bazı temel şeyleri birbirlerine anlatabilirler belki.

ses tonuna, vurgulara dayanan harf-kelime gibi düzgün sistemlerden oluşmayan birşey olur ancak.
bir dilin gelişimi bir insan ömründen çok daha uzun bir süreçtir.

bu deneyin yapılması da insan haklarına aykırı olacağından yasal olarak yapılamaz sanırım.

10-20 çocuk değil ama tek tek çocukların izole yetiştirilip kendi halklarının dilini konuşup konuşmadıklarını ispatlamaya çalışan hükümdarlar olmuş diye bi yazı okumuştum ama kaynağı ya da kimlerin yaptığını hatırlamıyorum.
yapılırsa sana sonuçları söyleyim, dil öğrenilir. dil kavramı da öğrenilir. o sebepten çocukların ses tellerini belli bir standartta kulanabilme konusunda anlaşmalarını bile beklememek lazım.
yine kaynağını hatırlamadığım ama bir sağır-dilsiz okulunda fark edilen bir fenomenden bahsedeyim, çok fazla çocuğun kendi aralarında işaret dilini konuştuğu karma bir ortamda eğitmenler bir süre sonra çocukların lehçe hatta alt dil oluşturduğunu fark etmişler. çok özet geçtim ama insan beyni yaratmak için yaratılmış. bütün yeteneğimiz motif keşfetmek. bütün uygarlık bundan ibaret hatta. elbet yeterince zaman geçince dil kavramından bihaber topluluklarda bile dil gelişimi beklemeliyiz. sonuçta tanrının ademe bütün dilleri onun da çocuklarına kabile kabile dağıtarak belli dilleri öğrettiğine inanmayanlardan isek (ben öyleyim) bunun bir başlangıç noktası olmalı. 20 çocuk değil belki 20 nesilde binlerce çocuk gerekir o deney için ama bir defa gerçekleşirse geri dönüşsüz bir kıvılcımlanma olur.

Pavlov - Freud - Jesuits :) bu manyaklar senden önce düşünmüştür :)

kaiser friedrich II, Jakob IV, ingiliz william jones, firavun psammetich 1(alm)- Psamtik 1(ing) deneyler yapmislar.

kendi çocuklarıyla iletişimi keserek üzerinde deney yapan karı-koca psikiyatr bir çift var, çocuk büyüyünce dava açtı bunlara.

ben asil kendi aralarinda telepatik olarak anlastiklarini dusunuyorum. belki hic dil ogretmesek telepatik olarak anlasmaya devam edecekler :)

(bkz: josef mengele )
(git: eksisozluk.com )

psammetichus deneyi

genelde korkak olurlar yakalamaya çalışırsan top olur kalır, fırın eldiveniyle tutup atabilirsin.

öncelikle bildiğim kadarıyla kirpi vahşi bir hayvan. bu şekilde besleyerek ona aslında zarar veriyorsunuz diye duydum. bunlar dışında kesinlikle süt vermeyin, ishal olup ölme ihtimalleri çok yüksek. havuç filan yiyorlardı galiba.

bahce hizasindan biraz daha altta olan dairenin alani gibi bi alanda ve sabah orada olmuyor. biraz daha farkli yöne gitmek istese toprak bahce alana gecebilcek sekilde ama 2-4 fayans kadar kosuda hep. attigim diger muz parcalarini yememis hala. cözemedim olayini iste yardim edilecek gibi bir durumu yok aslinda belki sadece kosmak istiyordur. acaba isik falan tutsam yolunu bulur mu diycem de yol bulma derdi olsa iste gündüz bulur ve tekrar gelmezdi. bide tas üstünde kostugu icin üsütür eder mi ya da alt dairedekiler görür de öldürmek isterlerse.. eldivenle tutup götürsem her aksam oraya gelmeyi aliskanlik edinmisse ve yine gelirsesi de var bir de. kirpi davranis sekillerinden bir veteriner falan anlar mi ki:/

kirpiye verilmemesi gerekenleri falan arastirdim muz yiyorlarmis diye attim biraz da kirpi oldugundan emin olmak icin. cünkü basta fare sanmistim ama kuyrugunu göremeyince bi acaba oldum. zaten ufacik 2 parca bisiy yedi. tabi bir de besleyerek oraya daha da alistirmak da yanlis olur evet

fırın eldivenine gerek yok kuyruğundan tut çalılık bi yere bırak. diken fırlatmaz merak etme.

hasta olabilir aslinda da veterinerlerin bakacagini sanmiyorum. facebook'tan ege sakin diye biri var ona sorun isterseniz, yaban hayat konusunda tecrubeli

su an durum acillesti galiba durup durup köpek havlamasina benzer degisik bir ses cikariyor. biraz büyük bir sey ve bulundugu yere inmek biraz zor ve bu saatte hirsiz muamelesi görüp olay haline gelebilirim. ses ciakrmasa sorun yoktu aslinda:(

ismini verdiginiz kisiye mesaj atamiyorum facebook para istiyor:S

diger klasörüne düsen mesjai okumasi 3 ayi bulurdu heralde. neyse sorun cözüldü. asagiya indim ama giremedim oraya yukaridan dogru isik tuttum, yoktu orada eve cikip balkondan baktim yine yoktu. sonra pit pit sesine baktim nasi olduysa bahce kismina cikmis o sirada. pit pit ederek gitmesini izledim. cikmadan önce gece hayvanlarindan biri olan böcek öldürdüm. hayvan kurtarmaya giderken hayvan öldürerek güzel bir sekilde geceyi noktaladim evet. bir de neyseki tutarak kurtarma cabasi olmadim bayagi irice birseymis kendisi, sesi de ilginc köpek havlamasi tarzi birsey.

bir de kurtarmak icin fikir vermelerinize tesekkürler. böyle durumlarda kalakaliyorum genelde ve basina birsey gelirse kendimi sorumlu falan hissediyorum. ve nedense aptal binalarda onca insan yasamasina ragmen hayvanlarin yardim isteme sesleri ciktiginda tek bir kisi bile duymuyor, bakmiyor, balkonlarina köpeklerini hapsederek hayvan sevgisiyle dolu oluyorlar. neyse evet mutlu son en azindan.

üçkuyulardan urla dolmuşuna binebilirsiniz. çok sürmez 1.5 saat gibi sanıyorum. urla içinde de merkezde değil iskele'de ineceksiniz (son durak olmalı) sahilde biraz yürür beğendiğiniz bi yere oturursunuz, çok büyük bi yer değil. denizi karşına alınca mezatın sağında kalan tarafta yanyana kıyıda restoranlar vardır, güzel katmer vs yaparlar. ordan karantina adasına doğru az bişi, park yerini geçesiye yürürseniz antik orjinaline uygun yapılan tekneyi de görürsünüz. bir de pazar yerinin/dolmuşların arkasında (sorunca hemen gösterirler 3 adım bile değil) klazomenai antik kenti var mutlaka gezin.

Urla merkeze gitmeyin, Çeşmealtı'ya gidin. İskele de iyidir. Bana güvenin :)

shakespeare'in bile, imrenmenin mükemmel bir tasviri bağlamında olan kıskançlığın önemli bir öğesini açıklaması için (görevlendirdiği) Iago'su vardır:

"Ah tanrım, kıskançlığa dikkat edin!
Dalga geçen yeşil gözlü bir canavardır o;
yediği etle dalga geçen"

aslında birinci cümle şöyle olmalı;

shakespeare bile imrenmenin mükemmel bir tasviri bağlamında olan kıskançlığın önemli bir öğesini iago'ya açıklattırır

shakespeare bile Iago'ya kıskançlığın can alıcı temelini, hasetin yapısının mükemmel bir tasviri olan bir dille açıklattırmıştır.

“Ah efendim sakının kıskançlıktan! Kıskançlık, etiyle beslendiği avla oynayan Yeşil gözlü bir canavardır.”

yeşil gözlü kısmı ben çevirmedim, üşendim (bir de ben kimim ki şekspir çeviriyorum:), internetten buldum.

kediebesinin cümlesi çok daha güzel olmuş :/

şekspir bile, hasetin özünü mükemmel bir biçimde tanımlayarak, çok önemli olan kıskançlık öğesini Iago'ya şöyle tasvir ettirir:

'o, dikkat et lordum kıskançlığa
yediği et ile alay eden
yeşil gözlü bir canavardır o.'

Iago'nun karakter olması lazım. bi de alıntının çevirisini irbat gibi kabul edilmiş bir çeviriden kullanın.

izlemedim ama 12 angry men geldi doğrudan aklıma.

gilmore girls'ün dizi tarihindeki en çok diyaloga sahip dizi oldugunu okumustum.

(bkz: 12 angry men)

tamamen diyalog üzerine kurulu ancak önceden izlemiş olma ihtimalin yüksek. :)

anlattığın tam olarak (bkz: the man from earth)

the booth at the end

(bkz: london)

(bkz: the man from earth)

(bkz: runaway jury)

(bkz: smokin aces)

hep konusma olmasada bazilarinda konusma cok fazla.

in treatment

house m.d.

gilmore girls öyledir üstte yazılmış. the big bang theory kesinlikle öyle. geçenlerde cnbc e de gördüm 2 broke girls. o da öyleydi. e bunlar da yeter zaten

www.imdb.com

tek geçerim. Christoph Waltz ve kate winslet var. diyaloglar müthiş.

before sunset

Before sunrise
Before sunset
İkisi de bol diyaloglu.

iki farklı karagöl var, beypazarı civarı olur, kızılcahamam civarı olur. bolu-abant-mengen civarları olur az daha kasarsanız.

sorgun göleti var. 90 km mi neydi. yolu da eğlencelidir kendisi de.

george carlin, margeret cho, wanda sykes, tabi ki bill hicks

comedy central ın 100 greatest stand ups of all time diye 4 bölümlük bir dizisi var. izlerseniz zevkinize uyacak mutlaka bir sürü kişi bulursunuz.

kaçınılmaz olduğundan zevk almaya bakarak

Yaşarken bir işe yaramaya baksana.

dünyada olan dünyada kalır. oh mis.

@afiyet hacı yararım da en sonunda yokluk varsa şimdinin tadını çıkarsam da elli sene sonra yokum zaten

cok basit cevapları varda şimdi buraya yazmayayım abuk subuk eleştirenler olacak polemik falan ugrasamıcam

iste kurtlar, kemosentetikler, mantarlar falan.

üzüntüden uzakta, belki mantarların içinde olucaz en mühimi. huzur yani.
goo.gl

islam'a göre anlatabilirim...

öldük, yıkandık, namazımız kılındı ve defnedildik...
bildiğim kadarıyla mezarının başında kimse kalmadığında yanına iki melek geliyor: münker ve nekir. sana üç soru soruyorlar:

1- rabbin kim?
2- dinin ne?
3- peygamberin kim?

verdiğin cevaplara göre ve hz. muhammed'in bir hadisine göre mezarın "ya cennet bahçelerinden bir bahçe, ya da cehennem çukurlarından bir çukur" oluyor. ve sen burada kıyameti bekliyorsun. tabii "kabir azabı" çekmeyecek isen, söylenen o ki, uzunca bir uyku uyumuş gibi oluyorsun.

israfil adlı melek "sûr"u üfleyip kıyameti başladığında mezarından kalkıyorsun. ama öyle zombi gibi değil, basbayağı dünyadaki gibi diri olarak. bedenli ruhlu yani. ve adına "mahşer" denen yere toplanıyorsun. ama öyle bir yer ki, günahkar olanlar bir avuç gölgelik yer için tırım tırım dönecek diyorlar. o sırada sana amel defterin veriliyor. hani şu sağ ve sol omuzlarında durup da günahını sevabını yazan meleklerin (kiramen katibin) defteri. o defteri sağ eliyle alanlar cennetlik, sol eliyle alanlar cehennemlik olacak derler. ama bu konudan iraden yok. defterin sana verildiğinde kendi elin kendi kendine uzanıyor. en azından benim anladığım bu.

sonra sırayla, bizzat allah tarafından hesaba çekiliyoruz. özellikle de dört konudan:

1- hayatını nasıl geçirdin
2- gençliğini ne ile geçirdin
3- malını mülkünü nereye harcadın
4- bildiklerini uygulayıp uygulamama durumun

hesap sırasında yalan söyleme şansın yok. zira misal "oraya gitmedim" dersen ayakların dile gelip "evet gitti" diyor!

ya hesap sırasında, ya da sonrasında günahınla sevabın "mizan" denen tartı gibi bir şeyde tartılıyor. hangisi ağır basarsa ona göre cennete ya da cehenneme gidiyorsun. tabii o sırada "kul hakkı" denen kavram da dengeleniyor. misal senin bana borcun var ve ödemeden öldün. ben de hakkımı helal etmedim. işte orada senin sevaplarından alıp bana veriyorlar. sevabın yoksa da benim günahımdan sana veriyorlar. sonra sırat'a geçiyorsun. sırat'ın karşısı cennet, altı cehennem deniyor. eğer cennetliksen sırat sana boğaziçi köprüsü gibi görünüyor ve ışık hızıyla geçiyorsun. eğer cehennemliksen "kıldan ince kılıçtan keskince" görünüyor sana ve geçmen çok uzun sürüyor. daha doğrusu geçemiyorsun :))

cennet-cehennem durumuna gelince: cennette aklına gelebilecek her türlü güzel şey var. yiyecek-içecek, güzel mekanlar, huriler... v.b. cehennemde ise tam tersi... ama cehennem denince hep alev alev ateş gelir akla ama buz gibi yerleri de var derler cehennemin.

unutmadan: kafir ya da müşrik değilsen, yani allah'ı tamamen reddetmiyorsan ve ona ortak koşmuyorsan, terminolojik bir ifadeyle "kalbinde hardal tanesi kadar bile allah inancı varsa" cehennemde sonsuza dek kalmayacaksın.

bildiklerim bu kadar...

ek: söylemeyi unuttum, kafir ve müşriksen bile allah'ın affetme durumu söz konusu. şunu kesin söyleyebilirim: allah'ın affetmeyeceği tek günah var, o da kul hakkı. çünkü o allah'ın değil başka birinin affına bağlı. yani yıllar yılı allah'ı reddetsen de allah seni "ğaffar" (çok affedici) adıyla affedebilir... öbür türlüsü adaletsiz olurdu: sen dünyada melek gibi yaşa, herkese iyiliğin dokunsun, tek "kusurun" ateist olmak olsun, sırf bu yüzden sonsuza kadar cehennemde azap çek... allah'ın adaletine bu uymaz...

fazla düşünme, kafayı yersin. derinlemesine düşününce, çok garip hissediyor insan. uyuyor gibi olacağından pek de bir şey hissetmeyeceksin zaten. gerçi bilmiyoruz da tabi ne olduğunu, ne olacağını, belki de tanrı vardır hakkaten, sen asıl o zaman gör olayı. ya da keşke reenkarnasyon gerçek olsa mesela, bambaşka bir formda, yepyeni bir hayat, öncekini hatırlamıyorsun. tabi yeniden insan olduğunu düşünürsek, yine bilmiyor olacaksın ölünce ne olacak, bir de bilsen reenkarnasyonun varlığını, "beğenmedim bunu" deyip ölüp, başka bir hayata başlamak cazip de geliyor insana. neyse, özetle, şimdilik herşeyin sonu olduğunu biliyoruz. devamını ölünce göreceğiz, ya da göremeyeceğiz.

ilginçtir ki bunu düşününce panik atak oluyorum deprosyona giriyorum :)

bir de "ölüm anı" var. orada da ölüm meleği azrail, hemen herkese en sevdiği insan kılığında gelirmiş. rahmetli dedemin ölmeden birkaç saniye önce net bir şekilde "ah anam beni çok mu özledin" dedikten sonra öldüğünü söylerler şahit olanlar... ve yine söylenen o ki bu tür bir ölüm anı, sevabı günahından az olanlar için derler. tersi olanlar için ise azrail'in kendi suretinde geldiği, bu suretin akla gelebilecek en korkunç şey olduğu, ve insanın ruhunu binbir zorlukla teslim ettiği söylenir...

Annenin ve babanın ölmesi dururken kendi ölümüne mi telaş yapıyorsun?
www.eksiduyuru.com

benden önce yazmışlar ama yineleyeceğim. kendi ölümüme dair düşündüğüm tek şey annem, babam ve ablamla eş zamanlı olması. Aksi halde çıldırırım herhalde. ölmek iş değil, onların öldüğünü görmek... bak fena oldum yine

ölünce bişi olmuyo esas sorun o zamana kadar ne bok yediğin.

Doğmadan öncesi=Ölümden sonrası

doğmadan önce ne *** yedikse öldükten sonra da onu yeriz.

şey diye düşündük biz. akşamdan gidip bi bakalım sabah da gider bezimizi sereriz öğlene doğru mangalımızı yakarız misss.

sen pulp fiction'ı arıyon hacı hafız

Back to the future'lar

the usual suspects.
se7en.

stanley kubrick de detaycı bir yönetmen.

www.youtube.com

Psycho.

oldboy

korkunç bir film -serisi de sana göre.

david lynch filmleri

anime olursa mindgame

american beauty

shutter island

the shining + room 237 filmden sonra belgeselde adamların bahsettikleri şeylerin ne kadarını farkedebildiğinizi değerlendirmek eğlenceli olur.

alfred hitchcock filmleri (:

henüz az bölümü var ama belki touch olur

breaking bad

game of thrones adi ustunde ben ordaki entrikalari seviyorum. Favori karakterim (bkz: petyr baelish)

lie to me

House

monk

fringe diyorum

sherlock ve mentalistde beyin ön planda değil, 'beyim' ön planda :)
adam çözüyor, biz izliyoruz, vayy anasına çok akıllı lan bu adam diyoruz ama senaryoyu yazanda bile beyin yok. Arrested Development benim tavsiyem, orada ekip işi var, senaristler ve oyuncular birlikte götürüyorlar diziyi.

dexter

black mirror sahane! siddetle tavsiye aederim.

birkac tane ekstrem durumdan bildigim var. ilki ben carson (doktor) digeri george washington carver (botanikci).

cok fazla bilinen siyah bilimadami yok cunku daha 50 yil oncesine kadar koleydiler veya ikinci sinif vatandastilar. kole olmayanlarin dogru durust egitim haklari bile yoktu. eh oyle olunca bilimadami falan da zor cikiyor.

neil degrasse tyson var benim bildiğim
www.famousscientists.org
böyle de bi liste buldum sana

something the lord made filminin konusu dayi var.

en.wikipedia.org

Siyahların haklarını tamamen 1964'te aldıklarını varsayarsak Obama'nın 2009'da başkan olması bile sevindirici aslında. Ben de sosyal bilimciyim, ben de henüz rastlamadım ne yazık ki...

ha bi de bunu buldum, aslında haksızmışım
(git: en.wikipedia.org )

karanfil çiğnemeyi dene.diş ağrısını kesiyomuş.biraz rahatlatır belki ağrı açısından.

Doktor o soktor degil. Sfkvklgkfsj soktor ne ya. Ayrica car da degil, var. sma diye zaten bi sey yok ama o. Bi de sondaki de ay. Hay bu mobileee!!!

Bende kanal tedavili dişimin kaplamasını değiştirtiyorum su an, etol fort diye bi ilaç verdi doktor. İlk içince 2 3 saat ruh gibi oluyosun ama sonra düzeliyo.

dut şurubu al aktardan. böyle dilinle dişinin etrafını ovalayacaksın. yutma yani zöp diye.

sol üstten ikinci azı dişime önce kanal tedavisi yapıldı, sonra çekildi. Keşke baştan çektirseymişim. Bugününü kurtaramam ama o dişi çektir gitsin. Çok daha rahatım eksik dişle.

kırık gibi düşün bu durumu; kırığın tedavisi, kırılan uzuvdan duyduğun acının iki mislidir; ama başka da çare yoktur.
seninki de böyle işte. git bence biran önce doktora da biran önce bitsin bu sıkıntılı durum.

advil, mutlaka advil, 5 dakikada keser, koş git al

apse yaparsa da 1000 lik amoklavin bir tane atıp yarın doğru doktora. o işin ertelemesi yok, bugun, yarın, seneye seni yakalıycak tekrar.

@pirenses'in dediği ilacı alayım diyordum ben de. ama advil var mı bi bakıyım faydası olur diyorsanız
@kediebesi, yutardım valla /:

bugünü bi de yarını geçirsem kafi, çekilcek başka şans yok. uf y neden ben! neden ben! tabanca olsa çekip vurcam! -.-

telefonun çekmediği yerde günümüz telefonları çok extrem çözümler üretemeyebilir
uydu telefonunu denemelisin belkide
www.1gn.net

cekis icin telefonun cekis kuvvetiyle tek basina yeterli degil. eger etrafta baz istasyonu yoksa hicbir sekilde o telefon calismaz. eger dunyanin neresinde olursa olsun calissin istiyorsan uydu telefonlarina bakmalisin

dostlar, gittiğim yerlerde genellikle telefon çekiyor da çok az çekiyor.

o zaman iş değişir usta o zaman sana bundan lazım

eski telefonlarda antenlerin altında bi slot olurdu, harici anten için diye. Onlara bak istersen.

www.quantum-wireless.com şuradan bir bak , arabaya monte gsm boosterlar var . taşınabilir şekilde yok benim bildiğim.

Hocalar, telekomünikasyon merkezi kurmak değil niyetim.
Bindiğim arabalar da genellikle kiralık arazi araçları oluyor. Harici anten işi yaş yani.

www.cellphoneshop.net

burayada bakabilirin ek anten almak istersin belki

Bi kişi bilsin çokomel alcam hadi

soyle bir site var. www.reviewgist.com solenene gore en iyisi iphone5 imis. Bir de sitede dedigi gibi operatoru de degistirmek cekis gucunu etkileyebilir. dusuk frekansli dalgalar daha uzun mesafeye gidebildikleri icin dusuk frekansli operatorler daha iyi kapsama alani saglar.

kayıtlara geçsin diye yazıyorum. 2. jenerasyon ve sonrası 4g'li android telefonlar çekiş olayında baya bi fark açıyor.
olay operatöre de bağlı tabi.

iphone (4, 5S/C) komple yalan.

avrupa standartları yüzünden yeni telefonların bu güçleri düşük tutuluyo, eski telefonlardan bul bence.

uhu

@tık tık tık, yeterince makul geldi bana. Lakin daha güvenilir bir yöntemi yok mu yahu bu işin?

çiçek gibi nazik bi nesne olacağından ötürü üstüne ne döksen dökerken yamultur bence akrilik vs. o yüzden önce onu sabitleyecek bişi bulman (mesela sıva karbodniyoksit mi öyle bi şekil ya da saç spreyi) sonra kalıp içine alman gerek gibi gibi. bi de şöyle yapıyosun. önce bi tarafı döküyosun, donunca diğer tarafı döküyorsun böylece en ortada saklamış olursun, yoksa ortalaması zor olabilir. malzeme adı söyleyemiyorum sori. kavanozda, sıvı içinde saklarım dersen formaldehit olur.

www.youtube.com şöyle resin diye malzeme de var
o silikon kalıplar yerine de minik kurabiye kalıplarını filan kullanırsın işte.

@kediebesi, kalıp hazırlamak kolay iş. Lakin çiçeği sertleştirecek bir şey sıkma fikri benim aklıma gelmemişti, çok mantıklı.

sadece bulmak istiyosan eve bi tane kedi getir. ama canlı olarak bulmak istiyosan ne yapacağını bilmiyorum :/

dead or alive?

farketmezse fare kapanı kur :/

not: speedy gonzalezse hiç arama meksika yolunu yarılamıştır o :/

ölüsünü napayım bana canlı lazım mama tabagini kafesten ckarp yere braktm kafesi yanına koytum umarm gelir

isiklari kapat, ses kaynaklarini kapat, gozlerini kapat ve dinlemeye calis. eger evdeyse hayattaysa tikirtisini duyabilirsin bence.
ben de oyle muhabbet kusu aramisligim var, gardrobun arkasindan cikti

ya ölü olarak da bulsan neticede işe yarar. eceliyle ölmüş diye yutturursun.

hiç bişi olmazsa yani kendi yaptığın ufak bi kapan işe yaramazsa, öldürmeden yakalayan kapanlar satılıyor nalburlarda filan veya hardware store artık dünyaya nasıl baktığına bağlı. :D

beni kemirmesin bu gece

bu arada eceliyle öldü numarası çok genius biseymis haha

benimde kacmıştı, fazla uzaklaşmıyolar. sağa sola yemek koy o onları yemek icin geliyo tabi o sırada yakalayabilmen gerek. %100 calısıyo ama en az 2-3 kez başıma geldi.

biz koca laboratuarda kaçırdığımız fareyi bile yem koyarak bulmuştuk
kafes hayvanı yiyeyek arayıp bulmaya alışkın olmuyor yem bırak ortaa bi yere oramı sakin ve mümkün olduğunca az ışıklı yap-ama sen göreceksin tabi ki-