onlar çıkarsın madem gideceksin bugün.

çok çok rahat sürersin hiç merak etme. ehliyet kursunda alınan eğitim yeterli değildir. eğer önceden hiç araç kullanmadıysanız bir tanıdığınızdan rica edin size direksiyon dersi versin. ya da uygun fiyata bu işi yapanlar var.

araba kullanmaktan korkmaya gerek yok. şu adımları izleyin:
-Kursa gidin, teorik ve pratik eğitim alın
-pratik eğitim yeterli olmazsa, özel hocadan ekstra ders alın ya da bir tanıdık size ders versin
-direksiyona geçin ve cesaretle yardırın. İlk zamanlar araba süren bir arkadaşınız da yanınızda olsun.
otomatik araba ile başlamak avantajdır, zira bisiklet gibi bir şey. gaz fren ve direksiyonu var işte.

en önemli şey cesaret ama ne tipler araba kullanıyor siz de halledersiniz.

10'la 20'yi hesap makinasıyla toplayan, 35 yaşlarında bir hanım var tanıdığım, köstebek gibi girip çıkıyor her deliğe, yani kullanırsın. otomatik başlarda daha kolay olur, ama düzle başlayıp devam etmeni öneririm. baştan yoğun trafikli, özellikle yokuşta durup kalkmalı yerlere bulaşma, gerisi gelir.

çok klişe olacak ama 50 yaşındaki tombik teyzeler kullanıyor bunu sen mi kullanamayacaksın?

kurs 1 yada 2 hafta boyunca günde 1 saat kadar eğitim verdi bana. ondan önce sürüş bilgim sıfıra yakındı.

direksiyon sınavını 89'la geçtim. daha sonra peder beyin arabasını alıp "TEK" oalrak trafiğe çıktım. olay tek olmakla bitiyor. sakın ama sakın pederinizi, annenizi falan almayın yanınıza. panik yaptırıyorlar çünkü. döner kavşağa giriyoruz ben çok rahatım peder sanki az sonra ölecekmişiz gibi davranıyordu. öyle olunca sizin de moraliniz bozuluyor.

arabadan korkulacak bir şey yok. debriyaj, vites atma ilk başta zorluyor ancak sonradan rahatlıyorsunuz. pratik olayı çözüyor zaten.

85345893405456456,5 insan araba kullandığına göre kesin bi kolaylığı vardır bunun diye düşün bence. mesela ben kendime güvenemiyorum çünkü reflekslerim kuvvetli değil birini ezerim hatta durmaya üşenirim öyle ezerim falan :P ama sen yaparsın hadi koçum aslansın

altı ay önce senin durumundaydım, araba kullanmak zorunda olduğum bir işte çalışmaya başlayınca öğrenmek zorunda kaldım. şu an yolların ustası gözlerinin hastasıyım :)

ama kritik olan şey acemiliğin farkında olup konsantrasyonu hiç kaybetmemek ve sürekli kontrollü gitmek. istemsizce aynaları sürekli kontrol etmeye başladıktan ve vites değiştirme işini omuriliğe devrettikten sonra araba kullanmayı öğrenmiş oluyorsun bence. tabi geri geri gitme ve park etme dışında.

70-80 yaşındaki amcalar teyzeler kullanabiliyorsa eh yani sende rahatlıkla kullanabilirsin.

arabayla ilgili zor olan şey zaten sürmesi değil. ha trafikte ilerlemek güç olabilir ama istanbul'un oturmuş bir tarzı var, ankara'dakiler gibi henüz şerit kavramına alışmamış filan değiller. arabanın esas derdi benzininin yanında bakım ve vergi ve muayene ve sigorta masrafları ve işleri.

Araba kullanırsınız tabii. Ama ehliyeti alır almaz sabah iş saatinde köprü trafiğine girmeyin, siniriniz bozulur. İlk olarak nisbeten tenha saatleri ve ortamları seçin sonra yavaş yavaş zorlaştırırsınız bölgeleri.
Babam araba kullanmamı istemezdi. Ehliyetimi alınca bir pazar günü her delikten bir minübüsün çıktığı Bağcılar'da araba kullandırmıştı bana. Yemin ederim terden 1 kilo vermişimdir.
Ertesi hafta yine bir pazar günü Boğaz trafiğine çıkardı. Dur-kalk, dur-kalk. Kaç kere ağlayarak kaçmak istedim, inadımdan direndim.
Bir sonraki hafta da Edirne'ye kadar kullandırdı arabayı. Baktı pes etmiyorum izin verdi, o zamandır kullanıyorum.
Sözün kısası; kendine güveneceksin, dikkatli olacaksın ve yılmayacaksın.

Walla ben inanilmaz korkuyordum kendimden. aynalra falan acaip komplike geliyordu. 10 senelik ehliyetim var ama kurs hikaye. tasindigim yerde araba sart oldugu icin 30 yillik deneyimi olan bi hocadan kurs arabasi ile - cift pedalli- ders almaya basladim. 3-4 ders sonra bizim arabaya gectik. ilk basta guvende hissetmek icin cift pedalli araba sart bence. sonra bi de cort diye istanbul trafigine girmeyin. yavas yavas. ama hergun kullanmaya calisin. cesaretiniz kirilmasin. buyuk ozgurluk. bugune kadar niye yapmamisim diyeceksiniz. altinizda cizildi diye uzulmeyeceginiz bi araba olsun. gaza gelip hiz yapmayin baslarda. basarilar!

insan var olduğu için.

Tanrı bir kavram aslında. Dinlerin temelinde toplum kuralları, yasalar, erdemli davranışlar yatar. Şimdi değil belki ama o devirlerde bir simgeye ihtiyaç vardı, bu da Tanrıydı. Tek tanrılı dinlerde tanrının birden fazla ismi vardır. Örneğin islamiyette 99 taneydi sanırım yanlışsam düzeltin. Lakin çok tanrılı dinlerde sayısız tanrı vardır, her tanrının nitelikleri farklıdır. İnsanlar bu tanrıları örnek alırlar. Örneğin budizm, şintoizm.

Neticede hepimiz özünde iyi insanlar olmak istiyoruz lakin izin vermiyorlar :)

olduğuna neden bu kadar eminsin?

@mayhemdemon Allah herseye sahipse, kadirse bilinmek istemesi saçma değil mi?

Inanmaya muhtac zihnimizin on ayak olmasi tanri kavraminin dogusu

Hice mi inanmak kolay bir uluya mi
Uluya inanmak kolay ve emin.

tanrı "neden"in sonucu değil, tüm sonuçların "neden"idir. bu sebeple sual çok manalı olmuyor müslümana göre.

bir deist olarak cevabım şudur:
çünkü matematik ve fizik bilgimiz yeterli değil.

Tanrının varlığına inanan biri için -müslüman yada deist- "Tanrı neden var?" sorusu pek mantıklı değildir. Çünkü Tanrı varolmasaydı eğer bu soru sorulamayacaktı, doğal olarak Tanrı varolmasaydı hiçbirimiz de olmayacaktık.

Dolayısıyla Tanrı'nın olduğu ön kabülüyle hareket edersek bile "Neden var?" sorusu anlamsız kalır.

"Varolması gerektiği için vardır, varlığı başka hiçbir ön şarta dayanmayan tek varlık olduğu için vardır" diye cevap verilebilir ama bu da pek tatmin edici olmayabilir bazılarını.

insanda akıl neyse evrende tanrı odur demiş ibrahim hakkı erzurumi.

tanrının varlığı, nedensellik olgusundan daha üst bir kavramdır.Böyle bir soru olmaz.Buna cevap verebilmemiz için tanrının dışında,tanrıdan bağımsız,tanrıyla ilişkili kavramları da düşünebilmemiz gerekir.Böyle bir şey mümkün olmadığı için böyle bir soru olmaz.Soru mantıksız yani.

Malum, her şeyin bir nedeni vardır, ama fiziksel olarak o nedenin de dayandığı başka bir neden vardır. "Allah" kavramı başka bir nedene dayanmayan ve kendisine dayanan diğer her şeyin nedeni olan bir başlangıç noktası kavramıdır. Kur'an'da geçen
-"Evvel" adı, "Varlığı öncesiz olan, varlığının zamansal başı olmayan."
-"Kayyum" adı, "Ayakta tutan."
-"Samed" adı, "Her şey kendisine muhtaç olan, kendisi ise hiçbir şeye muhtaç olmayan."
-"Vacid" adı, "İcâd eyleyen, varlığı kendinden olan."
bu bağlamda tanımlar getirir.

İslam felsefesine göre, her şeyin bir sebebe dayanması gibi, Allah -her şeyin nedeni olan ve kendi varlığı kendinden olup başka bir şeye dayanmayan- da madde ve varlığın bir kanunudur. Müslüman veya kitap ehli dinlerden olmayan biri de böyle bir "bütün sistemi ayakta tutan ana dayanak noktası" kavramını kabul edebilir, ama İslam'da bu dayanak noktası kavramının karşılığı "Allah"tır. Sonuç olarak, Allah'ın varlık nedeni diğer varlıkların varlığıdır. Allah'ın evreni çekip çevirmesi madde ve tabiattaki değişimin (hayatın) devamlılığıdır.

Sıkıntı yok, yalnız değilsin.

yalnızsın.

ömür boyu yalnız da kalabilirsin. alışveriş sevmeyen kadın mı olur...

ben de hıc sevmıyorum, zorla arkadaşlarım çıkarırsa da hemen mağazada ılk bulduğum koltuğa oturuyorum, onlar çıkarken benı alıyolar oradan

alnından öpülesi, var mı senin gibi kızlar ya. uzat o mübarek alnını. helal olsun. şaşırmadım değil hani.

sizin varlığınız bizim inancımızı arttıyor.. Artık sizin gibilere rastlanmıyor

benimle evlenir misin?

erkekler oo ne şahane harika, aranan özellik demiş de. alışveriş yapmadan giyinme işini ne yapıyorsunuz? okula-işe giderkenle akşam sevgilinizle buluşurken aynı kıyafetleri mi giyiyorsunuz. siz alışverişe çıkmadan şu ünlülere yaptıkları gibi direk eve mi getiriyorlar kıyafetleri? aynı tişörtten 10 tane alıp haftanın her günü birini giyerek mi giyim sorununuzu çözüyorsunuz?
duş lifi, şampuan, vücut kremi, duş jeli, parfüm, ağda gibi ihtiyaçlarınızı anneniz mi alışverişe çıkıp alıyor?
biriyle buluşurken daha özenli giyinmek istediğinizde, alışverişi sevmiyorum diye eşofmanla mı gidiyorsunuz? her sene hiç değilse bir kaban, bir ceket, iş görüşmesi vs. için bir etek ceket takım, bir kaç kot almak gerekiyor hadi bunu zoraki yaptınız, her gün üzerinize giyecek kazak ve tişörtler, yazın deniz zamanı gelince havlu, bikini/mayo ve terlikler eve mi ışınlanıyor?
ay ben hiç alışverişi sevmem, hiç işim olmaz diyorsunuz da, o zaman kıyafetlerinizin ve kişisel ihtiyaçlarınızın geldiği sihirli deliği bize de söyleyin, biz de mal gibi en azından biribirine uyumlu bir çanta ayakkabı olsun okula giderken giymelik günlük diye o 'off boğuluyorum' avm lerde dolaşmayalım?

konuyla ilgili özel olarak; yaptığınız şey bana mantıksız geldi.
ev eşyalarını kendi seçmeli insan.. sonuçta kullanacak olan sizsiniz.
genel olarak; mağaza ve ürün çokluğu insanı bir yerden sonra yoruyor. kafa karıştırıyor. o yüzden mümkün olan minimum mağaza sayısında toparlamaya çalışıp işimi bitiriyorum.

benim de soğuk terler dökmeme neden oluyo. avm büyük işkence, haftasonu hele ki. yo dostum

yalnız değilsin ben de oldum olası sevmem. ailemin yanından taşınınca anladım, ben başkasıyla alışverişe çıkmayı, iki saat olur mu olmaz mı tartışmayı, kendi işin yetmezmiş gibi bir de başkasının işini halletmesini beklemek zorunda olmayı sevmiyormuşum. şimdi özellikle kıyafet alışverişine hep kendi başıma gidiyorum. ister bir-iki yere bakıp çıkıyorum ister detaylıca geziyorum. çok daha keyifli ve amaca yönelik oluyor.

@alice practice, alışveriş sevmiyorum dedim yoksa hiç yapmıyorum değil tabi ki..
kıyafet olayı: lisede aldığım kıyafet/ayakkabıyı hala giyebiliyorum. ufak tefek olmakla alakalı olabilir. plaza kadını değilim. eskiden yurtdışında doktora yapıyordum. şimdi home-office çalışıyorum. ne giydiğim kimsenin umrunda değil...ama kötü giyindiğimi düşünmüyorum. Mevsim sonunda, güvenparkın oralarda mesela birini beklerken veya otobüsten inip eve dönerken, yahut arkadaşlarım/kardeşim alışverişe sürüklediğinde bir mağazaya girip alıp çıkıyorum. 5 dakika sürmüyor benim giysi alışverişim. Bana şu tonlarda şu model bir elbise lazım diye alışverişe çıkıp akşama kadar onu aradığım hiç olmadı. Düğünlerde giyeceğim elbiseleri ,şık iş kıyafetlerini filan ucuz görüp beğendiğim an alırım, belki 2 sene sonra giyerim. ayakkabı-çanta da keza. Tabi bir de şimdi param yok sonra alayım gibi bir olayım hiç olmadı benim...en azından 10 yıldır olmadı hep çalışıyordum çünkü ve hiç de çok fazla paralar vermem son anda bişey almam. Modayı bilmiyorum hiç takip etmedim. arada yurtdışına çıkınca da mutlaka sevdiğim yerlere uğrayıp bakıyorum. Sevdiğim veya ilk kez gittiğim bir şehirde sokaklarda kaybolarak dükkanlara girip çıkabilirim mesela bu sorun değil hatta eğlenceli bile oluyor.
kimseyle buluşmaya eşofmanla gitmedim, emin olabilirsin ama katalogdan fırlamış gibi de gezemem :) okuldayken (ki ben mezun olalı 8 sene oldu) kampüste yaşıyordum 2-3 haftada bir reale gidiyordum. o kadar (bilkent).
evin ihtiyaçları için alışveriş yapıyorum tabi ki yalnız ben pazara veya pazar gibi reyonu olan marketlere gidip elimle seçmeyi seviyorum mesela AVMler beni boğuyor.
ağda vb. ihtiyacım yok lazer epilasyon. krem jel vs. için takıntılı değilim ki marka/özel bişey kullanmıyorum evin altındaki marketten de alırım -zaten genelde kampanya olunca stok yapıp uzun süre kullanıyorum- bunun için giyinip kuşanıp alışverişe gitmem gerekmiyor hiç şampuanım bitmiş gidip alayım demedim daha. ki 15 senedir saçım belimde neredeyse.
günlük hayatımda makyaj yapmıyorum...bin tane tonik, temizleyici, krem vs almıyorum çok temel şeyleri tüketiyorum.
denize gitmedim bu yaz ama bikinim var 2-3 tane var galiba niye her yaz bi tane alayım ki?
ben sizi çok iyi anlıyorum zira kızkardeşime de sorsam aynı şeyleri söyleyecek sizinle. fakat son tahlilde giydiğimize, yediğimize, içtiğimiz, görünümümüze bakarsak ben arada büyük bir fark da görmüyorum...anlamadım ki.

ben de sevmem. ihtiyacim olunca bir seye sirf onun icin cikar dolanirim. ama bos zamanim varsa hadi gidip avm dolanayim demem. oyle cok kiyafet de almam. iki pantolonla idare edebilirim. manken gibi giyinmek, giydigim her seyi renk olarak uydurmak zorunda degilim ben. iki spor ayakkabisini degistir degistir giyerim. sikinti da olmadi su zamana kadar. bir sey lazimsa alinir. artist gibi giyinmenin giyinmek.zorunda oldugunu dusunmek sacmaliktan ote degil benim icin. ustelik herkes onca para bayip kendini adam gibi gosterebilir ama sirf o insanlarin varligindan dolayi da giyimi cok sallamam ben. aynen bazen de esofman giyip sokaga cikiyorum. ne lazimsa iki uc.parca ondan olur. bitti. bizdekiler renk renk desen desen ugrasiyor, gorende modaci sanar. selametle diyorum onlara.

@nax, ev ailemin. Eşyaları da benim kullanma durumuma göre değil kendilerine göre aldılar. yoksa dediklerinizde haklısınız. sadece benim olan evler de kurdum (doktorada filan) herşeyi kendim seçtim, diktim, yaptım :) ama bu kadar yine gezmemiştim... Herşey birden olsun, hepsi olsun, dükkan dükkan gezilsin değil de yaşaya yaşaya, sindire sindire olmasını seviyorum ev eşyalarının.

@ niye ama on numara cevap olmus, bayildim cevabiniza. ve +1 diyorum.

harika bi özellik bence. insanlar kıymetini bilmeliler.
Başının ağrımasının sebebi de kapalı mekanda havalandırmanın kalitesizliği, ikincisi çoğunun elektrik tesisatı alttan geçiyor, o kadar kablo ve elektrik de manyetik alan oluşturuyor, bu da baş ağrısı yorgunlık vs.ye sebep oluyor.
Bunları gerekçe gösterek onları da açık havadaki çarşı pazara da alıştırbilirsin belki:)

Var, ben
Arkadaşlarla dışarı çıktığımızda pazarlık yaparım, eğer mağaza vitrin bakacaksanız gelmiyorum ben diye.
bir şeye ihtiyacım varsa nerden alacağımı öğrenir gidip alır çıkarım 5 dakkada.
Mecbur kaldığım durumlarda da saçımı başımı yolarım sıkıntıda alışverişte. Siz bakın ben şurdaotururum derim saklanırım bi yerde.

@ innerbliss, sorma benim çok yakın 2 erkek arkadaşım var illallah ettiler benden artık. İkisi de çok seviyor ya bi de giyip giyip çıkartıyorlar o kıyafetleri... Sabırsız bi insan da değilim aslında ama hakketen çatlıyorum. Ben pazarlığı şöyle yapıyorum: kuğuludayım ben, gidin gezin alışverişinizi yapın sonra burda buluşalım. öyle.
@dafaiss benimkiler için sorun değil havada karada heryerde alışveriş yaparlar ama açık havada mobilya, elektronik eşya satan yer bilmiyorum :)

@niye ama: onun için ayrı bi duyuru açmalısınız belki de:)
Ben de sizin gibi olduğum için bu konuda karşıdakiler bozuluyor mudur empati yapamıyorum, ama sanmıyorum da. Ama eğer sözkonusu "dışarı çıkmak" deyince doğrudan avmleri anlayan avm insanları ise işler değişebilir. O zaman zaten dışarıda karşılıklı tavizsiz birlikte olmanızın, birlikte alışveriş yapmanızın... imkanı yok.

Ben de varim
Gezdikce darlanirim

bence kendiniz de demişsiniz, bir mağazada bir şeyi gördüğüm beğendiğim anda alıyorum, para derdim yok diye, bu da aslında alışverişi neden sevmediğinizi açıklıyor. benim gibi alt-orta sınıf kadınlar, bir mağazada bir şey gördüğünde çoğu zaman direk alamaz, bütçesine uygun değildir, bu yüzden mağaza mağaza gezer, daha bütçemize uygun olan yine de üstümüzde ucuz durmayacak bir şeyler ararız. bu size garip ya da komik geliyor olabilir ama, mağaza mağaza dolaşıp sonunda bütçemize uygun, yine de üzerimizde ucuz durmayan giyilebilir bir şeyler bulabildiğimiz için de alışverişi severiz.
yoksa herhangi bir markanın mağazasına girip kazaktan dona kadar her ihtiyacımı alıp aldıklarımı limuzinime taşı alfred deme şansımız olsa, sanırım biz de indirim dönemlerinde mağazalara koşmak, bir kazak için dükkan dükkan dolaşmak çılgınlığına girmeyiz.
daha önce de karşılaştım bu durumla, benden daha üst ekonomik seviyeden bir arkadaş vitrinde bir elbise gördü, ay alice bu sana acaip yakışır dedi, ki hakikaten giysem yakışır, ama fiyatına bir baktım ben günlük bir elbiseye o parayı zaten veremem, mırın kırın ettim geçiştirdim, mangoya bakalım dedim, o da tam bunu dedi ay bu ne yaa bir dolu kıyafet deniyorsun kaç saat sıkılmıyor musun vs. lan o ilk görüşte bariz güzel elbiseyi direk alıp gitsem alışveriş yapmayı sevmeyen kuul kız olucaktım şimdi mango kızı oldum paranın gözü kör olsun. o nefret ettiğiniz mangoda kaç saat geçiriyoruz çünkü başka bir yerden eli yüzü düzgün bir siyah dar kot pantalonu 15 liraya bulmam mümkün değil, ben de biliyorum elbette atıyorum maviye gidip bir siyah olivia 27 beden lütfen diyip çıkmayı.

@ alice tatlım sen beni çok yanlış anladın, mangoyu bırak pazardan bile giyiniyorum ben. marka filan giymiyorum. ha maviden kot alıp 15 yıl onu da giyebilirim. beğeneyim yeter ki.
30 liraya 50 liraya abiye elbise alıp giymişliğim çoktur. aslında neredeyse tüm abiyelerim böyle...fiyat vermediğimden yanlış anlaşıldı galiba.

anlamadığım gezmeden aramadan nasıl mucizevi şekilde karşınıza çıkıyor üstünüze oturacak düzgün ve ucuz kıyafetler. söyleyin biz de mesai harcamayalım, ucuz yerlerin handikapı budur çünkü, çoğu ürünü dandiktir arar arar iyisini bulursun hele pazarda dolanmadan aranmadan nasıl buluyorsunuz merak ettim?

vallahi ben de bilmiyorum ki çok yakından bilen komşu teyzemiz (30 senelik komşumuz) da aynen bunu der...sen durur durur bir çarşıya gidersin şıp şıp şıp alır gelirsin biz 3 ay gezsek bulamayız diye...belki şundan: siz bişey "arıyorsunuz" ben aramıyorum. yani bana da dükkan dükkan gezmek saçma geliyor. 36 beden fazlasıyla standart bi kadınım denemeden alabiliyorum belki ondan. belki modaymış, şundan da alayımmış gibi derdim olmadığından. belki neyi giyerim, ne yakışır gibi konularda kendimi bildiğimden...başka bir açıklamam yok.

@alice gözyaşlarım seninle. çok güzel yazmışsın ama sıkıntı şurda, ihtiyaç olup olmadan dükkan dükkan dolaşmak. her görülen şeyin uygununu bulacam dersen eğer alışveriş bir ömür sürer.

ayrıca bu kadar alışverişi sevmeyen kadın varmış da bizim haberimiz yokmuş, çok enteresan. bu modeller yeni sanırım :)

@hayatbirfilm_basroldesensin vallahi ben yeni model değilim hatta antikayım nerdeyse. yeni modellerde durumu bilemiyorum.

paketlerde 3 tane mi 4 tane mi ne oluyor
ikisi yeter bence kuvvetli bişidir kıvamı da değiştirir

dr.oetker in sanırım damla sakızlı kabartma tozu vardı.ben kullanmıştım aynı tadı veriyordu daha kolay olabilir sizin için ?

bence 2 taneyı döv yter. fazlası acı olur.

teşekkürler, fındık boyutunda iki tane kullandım, güzel oldu :)

o iskele dediği darağacı iskelesi
veya kafa kesmek için de oluyomuş

scaffold darağacı anlamına da geliyor. ama anladığım kadarıyla sen bir oyunda karşılaştın bu görev ile. (assassin's creed?) Açıklamasını şöyle yapmışlar:

A scaffold is a wooden structure that's close to the captain. Hold R1 and press circle to grab him then aim him at the scaffold and throw him there.

Aynen öyle assassin's creed :) memory synchronization %100 değildi bende onu tamamlıyorum.

tansiyon kanın damar içindeki basıncı
nabız kalp atım sayısı

değil abim. şimdi kalp kasılıp gevşiyor ya o yüzden kan dalga dalga gidiyor. musluktan akar gibi değil. o dalga tebelerinin sayısı nabız. kalbin hızı oluyor yani.
tansiyon ise kanın damara yaptığı basınç. ne kadar itekliyor yani damarı. büyük kalp kasıldığında?? küçük gevşediğinde gibi bir şey.
tansiyonun kanın yoğunluğu ile alakalı mesela ama normal bir tansiyon ile nabzın yüksek çıkabilir çünkü güzel bir kız görmüşsündür ve "allahım ne güzel bir şey" diye düşünüyorsundur.

ARO kardeşler. epey güzel oldu bu bilgiler. telefona bi uygulama indirdim nabız ölçecektim 120'den aşağı ölçmedi meret. ben de mayıs'tan beri düzenli olarak spor yapıyorum. direk kardiyo sporları aslında: bisiklet, koşu, yürüyüş. asıl amacım bisikletimi geliştirmek tabii, diğerleri sadece kondisyon amaçlı.

sadede geleyim, tansiyonum normal ama nabzım bir iki gündür böyle çıkınca işkillendim. sanırım o telaşla elimle ölçünce de yüksek çıktı nabzım. bugün spordan sonra ölçtüm 170 çıktı. yarım saat sonra ölçtüm 65 çıktı. sanırım program bi işe yaramıyor ben yine elle ölçmeye devam edeyim. boşuna telaş ettik.

hepinize çok teşekkürler.

sparkle değil deyip aynı şeyi yazman çok komik olmuş

bariz shop

o kadar çok +18 var ki insan açmadan duramıyor.
@icim urperiyor dediği gibi bariz shop.

öyle boyun, öyle kafa olmaz. photoshop+1

beyazlı adam büyük ihtimal fotoşoptan önce hayvanın ön ayaklarını tutuyordu

canım bi de leğen koymuslar altına cok temiz kesiyolar.

şop+1

öncelikle suriye olmadığı kesin:
www.google.com

kadının kafası bildiğin cansız mankenden montelenmiş. fason.

Fotograf shop degil haber gercek demek ki

Bunları heç doqrü adlandırmaq olmaz

www.hindustantimes.com

kolye

tasma kolyeyi mi diyosun acaba?

gerdanlık var ama?

valla tasma gibi diyicektim de yanlış anlaşılır filan diye demedim. tasma kolyeden kastınız şunun gibi bişeyse bu değil aslında.
kadinextra.com

ama yine de tasma kolye sanırım.

4.bp.blogspot.com

benim dediğim collar işte. tasma kolye herhalde o zaman.

bi sene kadar bunu öğrendim ki chokermış. yani tasma kolye deniyor sanırım. evet.

I have a confession to make falan da olur.

father i'm a sinner

forgive me father for i have sinned dir esasen.

"Bless me Father, for I have sinned. It has been [time period] since my last confession."

kaynak: en.wikipedia.org(religion)

ek olarak, affeden Tanrı olduğundan forgive değil bless kullanılır. zira yetkili kişi Tanrı adına kişiyi kutsar, affetmez.

kedili madam bahsettiğin durum ingiltere ve avustralyaya hasmış, amerikan kullanımı genelde forgive me şeklinde başlıyor.
o yüzden forgive me father for i have sinned diye bir kalıp var sık kullanılan. kimse de bunu diyene yok anacım demiyor :D
kaynaklandığı şiir nedeniyle buradaki father da zaten tanrı olüyür peder değil.

kedili madam ve kediebesi kültür patlaması yaşattınız. teşekkürler :D

@kediebesi britanya'nın köpeeeyim de ben :) amerikalılar hep bi taklit hep bi hafife alma zaten :)

şaka bir tarafa kişisel tercih yapabiliyorsak ben bless me'yi her zaman tercih ederim. inanç açısından bana daha uygun geliyor.

oha ya. mesela ben şizofrenmişim, sen benim kişilik bölünmemmişsin falan, bu duyuruyu ben yazmışım? yoksa bu kadar aynı olamaz. benden yaşça büyük, zekasına ve entelektüel birikimine hayran olduğum bir kız. aynen öyleydi kardeşim ya. ondan sonra konuştuğum tüm kızlar dümdüz gerizekalı gibi geliyor gözüme. güzelliğine herkesin hayran olduğu kızlarla konuşuyorum ama sıfır çekim hissediyorum. bir çaresini bulursan bana da bildir yani. bunları söylemeye geldim. kelin ilacı olsa başına sürer.

edit: benimki daha baya taze ama panpa. zamanla atlatırız diye düşünüyorum ya.

sürer mi bilemem ama bu da mecnunluğun bir alt seviyesi işte.
tam bağlayacak kadar ayrıntı hatırlayamıyorum da mecnun leyladan ayrıyken çöllerde hep onu aramış onu düşlemiş, sonra leyla'yı görünce "bu olamaz" demiş ya; o hesap.
sen onu kafanda yücelttikçe onun gibi ya da hatta ölçütlerin ne bilemiyorum ama ondan daha "mükemmel" birini tanısan da "bu olamaz" diyeceksin.
Bilmem anlatabildim mi.

Sozlukte nicki ne merak ettik.

bazı kriterlere gereğinden fazla değer veriyosun gibi geldi. mesela temiz, iyi niyetli bir kalp entellektüel birikimden çok daha üstün olabilir çoğu zaman.
sen onu gözünde yücelttikçe aslında kendini yüceltiyorsun, çünkü seni sevmiş, birlikte olmuş. o yüzden diğer kızları yanına yakıştıramıyorsun.
yani sonuçta armudun sapı üzümün çöpü minvali seinfeld usülü bir yalnızlığa doğru seğirmektesin bu takıntından ötürü. ki o kız dünyanın en akıllı, en muhteşem kızı bile olsa (hem ilişkiniz yürümemiş) senin takıntın da bir gerçek.

Daha iyisi her zaman var önemli olan kurulan sistemi bozmaya değecek mi? Yoksa her kavga ayrılık sebebi olur.

Birde gurur olayı var tabi, onu da kaybedeceklerin gözünün önüne gelirse bazen yenebilirsin.

Ben senin yerinde olsam yeni yüzler ararım .

bu durumu atlatmaya çalışmak yerine tekrar o kadınla birlikte olunuz.

ohhooo ohho hoo gurur mu? gurur mu? pardon ama iyi ki beraber değilsiniz artık. eğer bahsettiğin kadın gerçekten bahsettiğin gibiyse, gurur yaparak hayatının en büyük hatasını yapmışsın. öyle bir kadın giderse kolay kolay geri gelmez. çünkü gitmeden önce zaten bütün ihtimalleri düşünmüştür ve yine de gitmişse gerçekten gerektiği için gitmiştir. ama geri dönüyorsa hislerine yenik düşmüştür ve GURURUNU hiçe saymıştır. sen şimdi kalkmış bu kadına gurur mu yapıyorsun?

evet, zor bulunur böyle kadınlar. çok sosyal oldukları için oturduğun yerden bulman zor. hele hele internette tanıştığın kadınlardan böyle bir kadın çıkma ihtimali 1000 de 1 dir ve sen bu şansı bi kere bulmuşsun. ve sonra ne yapmıştın? evet gurur. tamam daha bi şey yazmıyorum ya.

onu sıçarken düşün hacı.

kadınlarda da oluyor bu ben de bir süre öyleydim sonra baktım abartan benmişim. iyi kaliteli bir insandı ama herkesi kendi özellikleriyle milletle kıyaslamadan değerlendirmek lazım. kıyas iyi bir şey değil istemsizce yapıyorum desen de isteyerek yapıyosun.

Ayy cok korkunc, tavsiyem pencereye tul sineklikler var cirtli onlardan al yapistir. Bazen giriyorlar boyle bir de isiga geliyorlarmis disarisi cok karanliksa bununla da bir ilgisi olabilir. Evimizin onunde dev bir direk var ucunda spotlar falan asiri isik saciyordu 30-40 yarasa cekiyordu kendine balkonda deli oluyorduk apartmancak hep birlikte sikayet edip isigini kapattirdik, oh yes artik yoklar.

ışığa değil ışığa gelen sineklere geliyolardır. hava kararırken giriyolarsa, çatı kenarlarında yaşayan genç arkadaşlar ilk çıkışta hata yapıyo olabilirler. bilememişlerdir, gelmezler bi daha ben konuşurum onlarla.

ingilizce biliyorsaniz, cambridge latin

wheelocks latin . hatta workbooku ile birlikte mumkunse

valla 2 dk sürmedi gramer kitabı bulmam. pdf İngilizce. msj atıyorum linki.
djvu imiş pdf değil :(

sezen aksu- seni istiyorum

şebodan geliyor "içine girdiğin küçük kaygan deliğiiii"

www.youtube.com

YOU TEASE MEEE OH PLİİZ Mİİ

alenen değilse de luxus'un balans ve tolerans şarkısı da cinsel içerikli
eksisozluk.com

www.youtube.com

www.youtube.com
vimeo.com

açıklamayı okumayınca öyle oluyor işte. neyse hediye olsun size.

Arabada beş evde on beş.

cici baba vardı bi zamanlar baya sevişeceğiz sabahlara kadar diyordu
ve i bop you bop he bops she bops da var.
bir de ballad of chasey lain vardır tabi o ayrı.
bi de şu let's do it like they do on the discovery channel var aynı gruptan

teomanın vardı, bacaklarından aksın milyonlarca doğmamış çocuk gibi şeyler geçiyodu içinde. emre altuğun sıcak, gece daha sıcak olucak gibi bi şarkısı vardı. aslında düşününce bayağı da varmış :))

rammstein- pussy

www.youtube.com

der meistere ek olarak.

Nazan öncelin dillere düşeceğiz seninle diye bir şarkısı vardı;bir de gülşenin seyre Dursun ask şarkısı da öyleydi sanırım.

farsça ile birrrr sürü güzel metine erişimin olur. bir de bence latince alsan çok iyi olur aslında.
arapçada zaten zorlanacağını sanmıyorum.

eğer osmanlı türkçesine hakimsen farsça ve arapçanın büyük bir kısmı cepte oluyor. kastım kelime haznesi. farsçanın grameri türkçeye çok yakındır. iki farklı dil ailesinde olmaları yanıltmasın seni. cümle yapısı, kelime çekimleri, genel düşünce mantığı çok yakın. ezber pek gerektirmiyor. bir tek mazi ve muzari fiillerin mastarları birbirinden tamamen alakasız. o ezberlenir en fazla. şiir ile ilgileniyorsan farsça daha karlı.

arapça ise türkçe ile taban tabana zıt. kelimelerin çoğu ortak lakin kastım zıtlıktan düşünce sistemi ve cümle yapısı. istisnası bol ve bolca ezber gerektiriyor. şiir harici her türlü metinde arapça farsçanın fersah fersah ilerisinde.

yani önce osmanlıca, sonra farsça ve en son da arapça öğren. bu sırayı takip edersen eğer normal bir zekaya sahipsen 1.5 yıl sonra farsçan gayet akıcı olur ama arapçan "anlıyorum ama konuşamıyorum" seviyesinde olur. akıcı arapça için en ez 5 yıl.

Kavaklidere'nin havaalani yolundaki tesislerinde ozel uretim serileri sergileniyor ve satiliyor. Ayrica ayni yoldan devam edip unlu kalecik karasi saraplarina bakabilirsiniz. Bir de su anda izmirdeyim, carsamba sabahi cikip ankaraya gelecegim, buralardan birseyler isterseniz alip getirebilirim

bülten sokakta dubonnet vardır, danışabilirsin.

bel omurlarının sonuncusunda disk bozulmasıyla çok hafif fıtık var sinire baskı yapan. sakrumdan hemen önce.

Aglaonema

uk.answers.yahoo.com
www.google.com.tr

japanese peace lily demişler, barış zambağıymış türkçesi
www.google.com.tr

Rahatlıkla bulursunuz etrafta ancak sakın çiçeğini ellemeyin, kararıp solar.

leon filminin hastası biri için nasıl bi doğum günü hediyesi sizce.

güzel düşünülmüş bişi
bitkileri de seviyosa tabi

umarım seviyodur = )

ben olsam sniper riffle alırdım.

burda ciddi bir şey konuşuyoruz. o sniperı al sen....

benim de epey canımı sıkıyor :) ama başka şansın yok. hayatta bildiğin tek gerçek bu ve bu ışıktan bakınca aslında hayat daha anlamlı ve güzel her anıyla. hem dine gerek yok, evrende yok olmuyosun supernova filan olabilirsin ilerde :P bilincin için üzülüyosan da o dakikaya kadar en kesin gerçeklik karşısında, örümcek ağındaki av gibi anlamsızca, korku ve isteksizlikle çırpınıp, o dakikadan sonra da artık hiç bir bilince sahip olamamak (veya kimine göre bambaşka bir boyuta geçmek) gerçekten ironik. çünkü yani aslında çığlık atarak roller coaster ın tepesine çıkıp aşağıya düşmekten farkı yok. tepinebilirsin de, sakin bekleyebilirsin de, neşeyle heveslenebilirsin de... tadını çıkarmaya çalışmak bence en güzel çözüm. hiçbirimiz burdan sağ çıkamıycaaazzz :) hehehhe
ama emin ol benim de aklıma geldiğinde nefesim kesiliyor, kalbim duracakmış gibi oluyor, gözüm kararıyor. yine de ölümü bu kadar yakından hissetmenin onunla biraz daha barış içinde yaşamayı sağladığını düşünüyorum avanak gibi gezmektense. beynin bi nedenle bu konuya override yapamıyor. belki öyle yaşamak daha rahattır, bilemiyorum. ama dünya snuff olmuş resmen. her gün gözümüze sokulan görüntüler gerçekten inanılmaz!! bu durumda konuyla barışık olmak sağlığımıza daha faydalı diye düşünüyorum.

bi de yani adama galaksiler yok olurken sen kimsin bre derler haklılar :D kendi evrenimizin merkezinde olabiliriz ama evrenin merkezi olmadığımız kesin.

Yunus Emre'yi, Mevlana'yı, hayatlarını, yaşayış tarzlarını araştırmanı tavsiye ederim. Mesnevi'yi okuyabilirsin mesela, iyi gelecek. yoksa düşün düşün delirebilir insan evet..

yok olacağın fikri seni delirtiyorsa zaten yok oluyorsundur.

şöyle ki bizi biz yapan asıl şey bedenden çok zihin, düşünce, duygu ve tavır değil mi. akıl giderse bunlar arasındaki organizasyon, koordinasyon bozulur mu? evet. o zaman önce aklına sahip çıkacaksın, böyle saplantılı düşüncelerden -şanslısın ki farkındasın, kurtulacaksın.

tamam bizi biz yapan şeyleri soyut olarak ifade ettim fakat şunu da unutmamak lazım, bizler fiziksel olarak da doğadaki döngünün bir parçasıyız. sürekli tüketerek geçirilen ömrün bedeli aldığın elementleri, bileşikleri usulca yerine-toprağa koymaktır. ödeşmeden bahsediyorum.

ayrıca kalıcı olmama fikri ile boğuşmak, biraz boşluktan olabilir mi diye düşünmüyor değilim. insanın tabi ki sevdikleri olacak ama dünyadaki ömür sınırlı. bu zamanı fonksiyonel olmakla geçirirsek böyle varoluş pardon yokoluş kaygısında boğulmayız.

bir de yokoluştan çok önce varoluşunu sorgula derim ben. niye vardın, ailen, sevdiklerin niye varlardı ki yokoluşa geçtin??

umarım anlattım, kendine dikkat et, kötü düşünceler insanı hemen içine çeker zira. varoluşsal problemlerin olursa mesaj atabilirsin.

(git: 658062) Biz insanların inanmak istediği formda, yani "bize göre" eksiksiz olan, aklımızda hiçbir şüphe bırakmayacak kadar kesin bir din olsaydı eğer bu dünya hayatı zaten gereksiz ve saçma olmaz mıydı sence?

Bu gerçeği kabul edebilmek için önce her koşulda güvendiğimiz aklımızdan şüphe duymalıyız. Aslında din dediğimiz şey bu şüphe ve gizde saklıdır. Avrupa'da önünde saygıyla eğildiğimiz Dekart,Newton,Gregor Mendel gibi çok sayıda bilim adamı ve filozofun dine olan bağlılığı, bugün "yok olma düşüncesinin de sorgulanabilirliğini kanıtlar nitekliktedir." Nitekim İbrahim Peygamberin de bu şüphe ve sorgulamayla dinin varlığına ulaştığı söylenegelir.

Bu yüzden keşke (tam da hayal ettiğimiz tarzda bir din olsaydı da)inansaydık demek yerine "yok olma" inancımızı sorgulamamız gerekir diye düşünüyorum.

Genel semavi dinlere göre dünya hayatı, Tanrı'nın Adem Peygambere elmayı yasaklamasıyla başlayan bir sınama dünyasıdır. Hastalıklar ve ölümler de bu sınavın birer parçası, hatta kazanç fırsatıdır. Biraz pragmatik bir yaklaşımda olsa da sırf bu kazanç fırsatı nedeniyle bile yok olma inancı sorgulanabilir diye düşünüyorum..

yok olmiycan ki! sadece farkli bi plana gececen. muthis bi yere gidecen...

tırtıl kelebek olmaktan korkar mı diyolar bi de :D

lawist. öncelikle kendini fazla dinleme, insan kendini dinlerse bir çok kusur bulabilir. Herkesin bazı yetenekleri vardır, bazı yetenekleri ise yoktur, kusur aranırsa da cokca kusur bulunur.

Kendini fazla didikleme demek istediğim.

boş şeylerle uğraşmamaya karar vererek. sonra daha dolu işler nelerse onları bul ve onlarla ilgilen.

çık bi yerlerde koş hareket ettikçe zinde kalırsın daha yapmak istediğin işler hakkında kafa yorar başlarsın. hareketlilik devam eder. ama durursan durgunlukta devam eder.

kitap oku.

goodreads.com'a üye ol. okumak istediğin kitapları to read olarak işaretle. kütüphanen oluşursa hiç can sıkıntın kalmaz sürekli takip edersin sürekli yanında okumak için bi kitabın olur. kitap okumak da hiçbir zaman boş bir aktivite olarak değerlendirilemez.

bi gün yine boş boş oturmuş mal gibi duyuruya bakıyordum. başka işim mi yok yav ben neden böyleyim diye de düşünüyorum. gerçi kafamı boşaltıyorum iyi geliyo da neyse. birden bi kedi duyurusu düştü. 2-3 hafta önce sokakta gördüğüm bi kedi meğer kayıpmış. neyse haber verdim vs, gidip buldular, bi de bana teşekkür ettiler, sadece geceleri baksınlar geziyo demiştim, o an duyuruda bulunup ilanı görmekten başka bişi yapmamıştım. o günden sonra mal mal takılırken aklıma geliyo hep bu hadise.
bu isteğinin altında kendini başkalarına ispatlama çabası olup olmadığına bi dikkat et. yoksa neyin boş neyin dolu iş olduğu pek belli olmuyor bu alemde aslına bakarsan. mesela hitler boş boş oturup candy crush oynasaydı hepimize daha çok hayrı dokunabilirdi belki kimbilir. iletişim kurmak da iyi gelebilir. hiç bişi yapmadan öylece durmak istiyosan da kafanı boşaltmaya, meditasyona vs ihtiyacın var demektir, durup tavana bakmak fazla psikopat ve depresifmiş gibi algılandığı ve kendini oyalayacak bahsettiğin gibi hayırlı bi iş o an düşünemediğin için baskı artıyor muhtemelen. dolu kafayla ekstra bi iş yapmak güç. dişi olsan örgü ör derdim :)

disiplinden ödün verdiğini ve kendini geliştirmediğini hissettiğin anlarda kendini tokatla. ama öyle böyle değil. osmanlıdaki medrese hocalarının talebelerini tokatladığı gibi.

kendine kızma ve fazla yüklenme. Önemli olan bunun farkına varmış olman. Bu da bir şeydir. Zamanla sen de hayatına anlam katan birşeyler yapacaksın. hem bazen insanın boş işlerle meşgul olması iyi geliyor, ihtiyacı olur insanın zamanı boşa geçirmeye hiçbişey yapmamaya. o da bir ihtiyaç.

calacak varsa kilit ise yaramaz cadiri yarar yine alir.. icinde degerli bisey birakma sen

yav biz dalga geçerdik çadıra kilit diye :D

(eski bir r.c rehberi olarak)güvenme degerli cok fazla birşey almayın yanınıza,bele baglanan cantalarınzda olsun birde..

kilitlemek niyeti kötü olanlar için daha cazip hale getirebilir çadırı:) en temizi sırt çantası taşımak veya değerli eşya getirmemek.

olamazsınız. çadır bu

pek bir fikrim olmamasina ragmen tenturdiyot diyorum. genelde hep olur.

silverdin

ağrı kesici (minoset vs)
tylolhot (böyle mi yazılıyor?)
öksürük şurubu
burun açıcı sprey

parol - vermidon
teramycin
meteospazmil
rennie
baticon
pastil (strefen, strepsils)
dolorin cold
apranax - etol

ağrı kesici: arveles, minoset, advil vs.
kas gevşetici: muscoril, cataflam
yanıklar için: bepanten, silverdin

-ağrı kesici (cataflam, minoset plus...)
-kas gevşetici (muscoril hap + krem)
-bepanthen
-tylolhot
-göz damlası
-burun damlası

onun haricinde gerekli olabilecek olanlar ilk yardım setinde bulunur

bence cok acil durumlar icin, insanlik hali, cok cabuk etki eden sakinlestirici de bulunmali...bir haber alip acile gittiginizde de onu veriyorlar sonucta...isim vermiyorum. tabii kullanim sabote edilmemeli. miktari sinirli olmali.

Apranax Fort kesinlikle unutulmamalı.

agrı kesici
anestol pomad (anestezik)
yanık kremi
ateş düşürücü
göz damlası

ilaç isimleri kişiye kiloya alerjik reaksiyonlara göre değişir bu nedenle süper ilaç kime göre neye göre? ama lazım olanlar yukarıda ki gibi olabilir.

zenlaid'in listesi cok iyi bence. belki ek olarak vicks vapodry surup ve vaporub eklenebilir.

kas gevsetici/agri kesici krem de olabilir. (dicol gibi veya thermo rheunom gibi..)

alerji icin bir seyler olabilir.. mesela telfast.

kudret narı (antiasitler yerine)
derece
batticon

Majezik

vitamin de unutmayalım, sedergine.

Ucuk merhemi
Erken mudahale etmezsen cikiyo

alka seltzer

imodium
vicks first defence
otrivin
parasetamol olan herhangi bir ağrı kesici
rennie ya da talcid
asprin c plus
reflor
lasonil ya da benzeri
fenistil antihistaminik krem
voltaren jel
dorsilon kas gevşetici
batticon

birinin kalp krizi geçirme ihtimaline karşılık aspirin ya da dil altı hipertansiyon ilacı.

Hysteria
New Born

feeling good
madness
resistance
uprising
unnatural selection
survival
...

www.youtube.com

www.youtube.com

Map Of The Problematique
Knights Of Cydonia
Time Is Running Out

muse budur.

www.youtube.com

unintended.

bende ayrı bir yeri vardır.

stockholm syndrome
Sing for absolution.

new born
showbiz
resistance
starlight
knights of cydonia

origin of symmetry ful güzel albümdür.
new born
plug in baby
dark shines
citizen erased
bliss
space dementia hep aynı albümden

www.odatv.com

29 ekim diye duydum.

29 ekim değil artık sanırım.tarihi ileri attılar.
turkuaza kadar gitmiyor.ümitköyün orda bi yerden çayyoluna doğru sapıyor

fıtık ağrıları genelde belde olmayıp bacaklara vururmuş, muhtemelen siyatik kısışmasıdır seninki gibi geldi bana. yine kas gevşeticiler, masajlar, refleksolojiler, fizik terapiler veya fizik tedaviler faydalı olur. aslında kobra denen yoga hareketi lap diye çözüyor ama bilenle yapmak gerek. yani bi doktora gitsen iyi olur, onlar yönlendirir.

çok teşekkürler cevap için. bu ara yoğunluktan tekrar gidemedim doktora. durdukça da ağrıdan değil evhamdan içim içimi yiyiyor. aldığım onlarca kas gevşeticiye rağmen ağrı yok olmayınca 'bel ağrısı kanserin habercisi' haberlerinin hedefi oldum.

kısışma değil o tabi sıkışma, disleksimi seveyim.

unutmadan; sağlam bel sağlam karın kasları ile mümkündür. ve evet bel ağrılarının en büyük sorumlularından biri zaten evhamın kendisi :)

CABRAL iç bişeyin kalmaz.

bir haftayı aşkın süre kullandım o ilacı

ozaman fitik yada siyatik.

konuşmuş sadece öyle. kendi de bilmiyodur muhtemelen sorsan.

seni pasif ya da cesaretsiz bulmuş olabilir.

cesaretini denemek istemiş olabilir anlık. aşık olduğun için aptallaşıyorsun muhtemelen.

mutlu bir birliktelik diliyorum.

yapamadığın şeyler olduğunu ima ediyor.

buluşmak istiyorum o da istiyor ama kasıyor bu tarz cümleler kullanıyor.

öyle laf ola beri gele..

herşeyi yapıyor olmak iyi değildir dimi? örnek veriyorum; erkekler için aldatmıyor olmak önemlidir. ya da misal sigara içmiyor olmak.

cümleye uygularsak; "herkes tarafından yapılan ama hoşuma gitmeyen şeyler var, eğer sen onları yapmıyorsan benim için özel olabilirsin" demek istiyor olabilir.

@dahili meddah

"yapamadığın" ile "yapmadığın" farklı ama.

vicdan muhabbeti. hani yapmaktan çok neyi yapmıyorsun, kendini tutuyorsun muhabbeti. ama arkadaşların dediği gibi konuşmuş öyle.

@ermanen ; yapamadığın da vicdanından dolayı yapamadığın anlamına geliyor bence. vicdanlı biri olduğun için aldatamadığın gibi düşünebiliriz. örneğin çok uygun bir ortam vardır ve "yapabildiğin" halde yapmamışsındır.

oo bu cümle freud'a gidecek o zaman...

sonuç ne arkadaşlar ben hala bişey anlamış değilim

sonuç:

(bkz: anlamlıymış gibi görünen anlamsız sözler)

@ermanen ; eminim arkadaşlar bizim kadar düşünmemiştir :)

loveinaflipbook +1

kendisinden bahsediyor olmasın? kendisinin yapamayacağı şeyler olabilir bunlar sizi mutlu etmeyebilir anlamı çıkabilir mi acaba zorlasak :)

facebook özlü söz sayfası taklidi yapmış bence:) gereksiz felsefe.

misal bi sınavda dokuz sorudan birini çohgözel yapıyosun ama kalan dokuzunda hiçbişi anlamıyosun, şu an olduğu gibi. bunu demek istemiş. gönülsüz gibi.

Ulaşabildiklerin (başarı - hedef vb.) değil, ulaşamadıkların senin sınırını gösterir bazı durumlarda.

arkadaş kız arkadaş adayın bir filozof değil, süper derin özlü sözlerle mesajlar vermiyor.

bildiğin bir facebook sayfasından kopyala yapıştır yapmış. laf arasında entel/derin insna gözükme çabaları.

sittir et devam et bodoslama.

bu gözler ne öküzlerin ne entel kızları götürdüğünü gördü şaşarsın

Yapamadığın bir şey var ortada, onu açığa çıkartıp yapmanı bekliyor olabilir.

Eğer bunu senin için söylediyse onun için yetersizsin. Eğer kendi için söylediyse yapmak isteyip de yapamadıkları var.

@efrasiyab87

gdsfgksjghlksdghkgklhsd

benim için söyledi. iyi de görüşmeden buluşmadan bir şey yapamam ki, aşk videoları çekip, sürpriz hediyeler mi yolliyim iş yerine ne yani

He amk de geç.

söylemeyeyim diyordum hani sevgili adayın kırılırsın diye ama kezban bu kız, öyle aşk videosu çekipte iyice bok etme. he de devam et

şevkimi kırıyosunuz arkadaşlar = )

tipik kezban lafları

cumlenin tamanini yazarsan belki cikartabiliriz bisiler, bir ihtimal yanlis yazilmis bile olabilir.

www.doc-diy.net
bu olabilir mi?

bulut temelinde dağıtılmış sistem
bulut temelli dağıtılmış sistem
bulut bilişimle dağıtılmış sistem

distributed?
dağıtılmış bulut bilişim sistemi veya
bulut bilişim tabanlı dağıtılmış sistem

bulut tabanli dagitilmis-dagitik+1(?) sistem

@melancholia çok farklı bir pencere açtın (:

@all "bulut bilişim" mi kullanılmalı sizce?

bence bulut tabanlı desen yeter
bu konuyla ilgilenecek adam anlasın artık çöş

bulut bilişim cloud'ın karşılığı değil ki "cloud computing" in karşılığı. burda computing olmadığına göre bilişim demeye de gerek yok.

bulut bilişim yerine artık bulut demek yetiyor. bulut zaten dağıtılmış olduğu için ve bu teknik makale ilgilisine yöneliktir diye tahmin ediyorum. son kararım :)

bulut tabanlı sistem

Ancak cloud temelli olmayan dağıtılmış sistemler de var. Dolayısıyla "cloud based distributed" diye belirtmek lazım. Sonra adama "hangi tip distributed system lan bu?" demezler mi?

Hamlamissindir. Bi alisma sureci olur

protein ağırlıklı beslen.(et, süt yumurta, baklagil vs.) ya da besin takviyesi alabilirsin protein tozu gibi. yorulmaların azalır bu şekilde. ama tabi spora devam:)

Koşmadan önce küçük hareketlerle ısınabilirsin..

İlk 1 ay vücudun alışma sürecidir.
Beslenmeye dikkat ederseniz güzel su gider vücuttan. 1 ay geçtikten sonra şartlar uygun olursa spora devam eder, dinç hissedersiniz.

şöyle düşün
vücudunda o ağırlığı taşıyacak (daha doğrusu hoplatıp koşturacak) kas henüz yok. işalla bu çabalarınla oluşacak. ama bence önce hafif ve hızlı yürüyüşle filan yavaş yavaş kendini alıştır, böyle abanırsan sakatlanırsın ya da motivasyonun düşer.
www.youtube.com şunu izle seni teşvik eder. o 6 ayda yapabiliyosa sen haydi haydi yaparsın. ama hafiften başla, kendini daha güçlü hissettikçe çıtayı yükselt. şimdiden kendine zorlu hedefler koyma, limitine gel orda ufak ufak zorla.

kafana göre yapmandan o. bi kere düzgün bir diyet programı uygulamalısın sonra da bu işten anlayan biri spor programını ayarlamalı. bu şekilde 1 ay çalış, yorulmak nedir bilmiyorsun.

ilk bir hafta tempolu yürüyüşle başlasaydın keşke. fazla yüklenmişsin ilk günden. bir iki hafta yürüyerek hafif hafif koşarak alışabilirsin.

Spordan 3-4 saat öncesinde birşeyler yememeli.
Uyku düzeni önemlidir. Uykunu alacaksın. 8 saat derler ama en az 6 saat uyumalı.
Sigara kötü bir etki yaratır, sigaradan uzak dur, duramıyorsan azalt.

ilk zamanlar yotulman normal, ilk etapta vücut alışacak sonra kilo verip ağırlığın azaldıkça çok daha uzun süre daha az yorularak yürüyüşünü koşunu yaparsın. Yani normaldir bunlar...

Koşmayın, yürüyün. Tempolu olması bile şart değil. Ama uzun mesafe yürüyün, 45 dakika en az.

Bu kiloyla koşunca diz eklemlerini sikertiyosunuz. Kalbe de hiç iyi değil bu kiloyla.

11ay içinde 105ten 85kg a düşen bu insan evladına mesajla danışabilirsin

solar maksimum da olmalı
uzun vadedekilere maksima da diyolla

Markaların tamamı katkılıdır, zira raf ömrü belirsiz oluyor. Onlarda beklesin diye veriyorlar katkıyı.
En güzeli ihtiyacınız kadar incir toplayın ağaçtan :) bilmiyorsanız internetten tarifler bulun kendiniz yapın en doğalı böyle olur.

neredesiniz? köylü pazarları ya da mesela adana'da kültürova tarzı yerlerde ev yapımı incir reçeli bulabilirsiniz ki en bir güzelidir kendisi, kurban olunur. incir reçelim bitti :(

İstanbul'dayım, eminim çok bir güzeldir onlar :(
Evde yapmayı düşünmediğim için sormuştum. Geçenlerde bir yerde kahvaltı ederken yedim ilk defa, bayıldım çok güzeldi.

kadıköy'de rıhtım bölgesinde bir şekerlemeci var, kendi markaları reçelleri var, annem kendisi de reçel yapan biri olarak orayı tercih etmiş, onaylamıştı:) tanesi bol katkısı az lezzeti tam incir reçeli yapıyorlar, ki benim de favori reçelimdir.kadıköy e yakınsanız ayrıntılı tarif edeyim üşendim şimdi:)

Valla avrupa yakasındayım ama yolum düşerse giderim neden olmasın? ;)

soruyu görünce merak ettim
www.e-destan.com
böyle bişi buldum

:( çok üzüldüm, durumu belediyeye bildirseniz bir işe yarar mı acaba, en azından incelenebilir, ama işte burada pek de önemsemiyorlar.. daha geçen gün yazmıştım, şöyle bir ekip olsaydı..
antik.eksisozluk.com

kediler kolayına ortalıkta ölmezler
ya birileri bişi yapmış
ya da bir salgın söz konusu olabilir
sakat bence

ben de 2 tane gördüm bu ne tesadüf diyodum kendi kendime..

belediye bugune kadar hayvanlarla ilgili neye merhem olmus ki belediyeye haber vericez? Ayrica bahsettigim kedi oluleri 4-5 ayri belediye sinirlari icinde, bazilari da karayollari sorumlulugunda olan yerlerdeydi.

Bahsettigim yerlerde bir kedinin dolasmasi falan nerdeyse imkansiz, ve daha once hic kedi olusu gormedigim yerler. Bilmiyorum belki benim husnu kuruntum

valla albert camus nün veba kitabı böyle hayvan ölüleriyle başlar

Gerek yok ki, evlilik cüzdanı da olur.

eski nüfus cüzdanınızı iade etmeden yenisini alamazsınız.

muhtarlıktan nüfus kayıt örneği alıp nüfus dairesine gidiyorsunuz, fotoğrafla beraber. Yeniliyorlar. Çalınma gibi bir durum olmadığı için de 65 lira civarı bir para ödüyorsunuz. kesin bilgi.

mcgrever kayıplarda ne yapıyoruz? yok öyle bişi, yenisini çıkardığın an eskisi geçersiz olur. ama tabi ki bulabilirsen iyi edersin.
gochebe nin dediği doğru
sen bir kimlik ibraz etsen de etmesen de bilgilerin nüfus müdürlüğünden alınıp onaylanıyor. evliliği de işletmediysen belki onunla ilgili evrak da isteyebilirler. evlilik için yenileme talimatlarına bakabilirsin.

65 liradan kaçınmak için karakola gidip cüzdanım çalındı diye tutanak tutturabilirsin. O zaman 3,5-4 lira veriyorsun.

mindgame (anime) veya kim's island olabilir.

hot fuzz

başarılı bir polis sakin bir kasabaya atanıyor ve olaylar gelişiyor.

Kesinlikle crank
Konu aksiyon ve jason statham

İlk dakikalardan kendimi kaptırabileceğim deyince aklıma direkt Headhunters geldi.

ben final destination serisini sürükleyici bulmuştum. şimdi nolucak, nasıl ölücek, hassiktir falan derken bağlıyor öyle.

kedin hasta olmus panpa. bokun icinde regl kani ne arasin. ha midye dersen o ayri bak.

@tezek

o da doğru amk. regl olsa bokun içinde ne işi var? bunu veterinere domalmadan nasıl hallederiz acaba? son dönemde iyi sikti beni adam. öğrenci halimle son bir ayda 700-800 lira kedilere masraf yaptım. kaç aydır bursları veterinerlere veriyorum aç kaldım off off.

yuh. bugunki kacinci kanli kedi vakasi bu? bence 1 eylul'le alakali bir durum bu.

kediler adet gormez.. veterinere gotur bence.

@foolrules

abi iyi diyorsun da götürünce direk 35 lira muayene ücreti artı 200-300 ne tedavi yapacaksa bir şeyler sokacak biliyorum. zaten 100 lira kadar borcum kaldı ayın 8'inde vereceğim dedim. bir de bir şey çıkmaz sonra götüme girer. bu kevaşeler yüzünden kırık dişim var onu bile yaptırmaya gidemiyorum. çok ciddi bir şey midir? yani veterinere götürmeden tabiki bilemeyiz ama ne bileyim.

bir de dün pire damlası yaptım. yan etki falan olabilir mi?

hayvan kan sıçmış! tabi ki çok ciddi bir şeydir hocam o nasıl soru? o 200 300, gerekirse 500 lirayı bayılacaksın valla...

ben sözlükte bir başlığa iliğimi kuruttu ibne veterinerler gibi bir şey yazmıştım da, bir abimiz veterineri bulup, indirimi yaptırıp bir de beni arabasıyla alıp götürmüştü. aynı sorun için daha önce 300 lira vermiştim, 20 lira verdim. belki denk gelir öyle bir şeyler. şansa bağlı.

veterner fakültelerine gitmeyi deneyebilirsin bu arada, nispeten ucuz olur. şehir söylersen ucuz ve güvenilir vet de buluruz belki

bunca yıllık duyurucuyum ilk defa bir saatte 3 kanlı kedi sorusu gördüm. aynı kişi diye mi baktım şaşırıp :)

yanlış anlamayın,sorun tabi. ama çok tuhafıma gitti :)

kakasının durumu nasıldı?
ishal ya da kabız gibi bir şey olduğu söylenebilir mi?
eğer öyleyse muhtemelen bağırsakların tahriş olması sonucunda ufak bir kanama olmuştur.

bazı kedilerde nedensiz oluşan ve arada bir kanamaya yol açan bağırsak hastalıkları olabiliyor.

kakayı atmasanız iyi olurdu, tahlil yapmak isteyebilir veteriner.

bunun dışında yemesinde, içmesinde, oynamasında sorun yoksa ve ateşinin çıkması gibi şeyler olmuyorsa büyük ihtimalle dediğim tarzda bir şey, ama yine de bir göstermek lazım maalesef.

ben de normalde böyle bir durumda çok endişelenirdim. fakat biraz belki özele girecek ama bir kaç ay önce aynı durumu ben de yaşadım ve bir doktora gitmedim. üç dört günde kendiliğinden geçmişti.

son dönemde mamasını çok değiştirdim, arada ciğer falan yaptım arada mama verdim saçma bir durum oluştu. kakası biraz sulu bir durumda. o yüzden pek endişelenmedim açıkcası.

kızın durumu her zamanki gibi. atlıyor, zıplıyor, rahat bırakmıyor. görünürde hiçbir sıkıntı yok. ateş falan da olsa anlarım sürekli kucağımda.

ahahah :) olm sacmalama kendinle kediyi bir mi tutuysun.

veterineri degistir, anlasilan o ki yoluyor seni ve bu kadar paracil bi veteriner kediden de anlamiyordur muhtemelen.

ama mutlaka veterineri doktora, kedini de baska bi veterinere gotur.

kanın renk tonuna göre kanamanın nerede olduğunu anlayabilirsin
açık renkli ise anüse yakın bir yerlerde, koyu renkliyse bağırsak ve mideye doğrudur genelde. ve evet veteriner görmesi şart. daha insani veterinerler de var. bu kadar büyük masrafları taksitlendiren filan en azından.

Kan olayı bizimkilerde de vardı. parazitten kaynaklanıyordu. parazit hapı yeterli olmuştu. o da 10-20 lira birşey zaten. Başka bir sebebi de olabilir tabi. Daha insancıl fiyatları olan bir yere göstermekte fayda var. Nerede olduğunu söylersen belki yer tavsiye eden çıkabilir.

tuvaletteki kan en düşük ihtimal gibi. tırnağını bir yere takmış ve kanatmış olabilir. buralar dikkatinden kaçabilir. miktarı nedir kanın? kan olduğundan emin misin? daha çok ayrıntı ver. kana temas da etmesen iyi olur. ne olur ne olmaz. sadece tedbir için.

Kan olduğuna emin gibiyim, çok azdı zaten kan ama tüyleri biraz uzun olduğu için dağılmıştı sadece.

tırnaklarda kan kalıntısı yoksa, senin kendi ellerinde de yara bere yoksa, ellerini yıka kurula kediyi saldırmayacağı bir pozisyonda tut, tüylerini iyice ellerinle yokla. ıslaklık sezersin, yara kabuğu sezersin, en olmadı elinde kalıntısı kalırsa arama yapacağın bölgeyi daraltırsın. huzursuzluk yaparsa diye dikkat et.

fare yakalayamazmı

akıntısı olabilir. temizlemiştir sen kalanı görmüşündür. öyle bir durumsa vet görecek.

Bana hipnoz çok sikimsonik bir yalanmış gibi geliyor(belki değildir bilemiyorum ama), ben hipnoz olmam gibi geliyor bana sanki beni kimse hipnoz edemez gibi bir iddam var.

Hipnozla dil öğretenler, uyuşturucuyu bıraktıranlar olduğunuj iddaa edenler türedi bir ara sonra hepsi kayboldu.

Gerçek olsa devam ederdi diye düşünüyorum.

Edit:İlaçlı falan uyutuyolarsa başka ona bi iddaam yok uyuturlar yani. Kastettiğim filmlerdeki saate bak tarzı şeyler.

posttravmatik stres bozukluğunda hipnoz benzeri bir tedavi metodu var

en.wikipedia.org

bana çok saçma gelmişti başta ama çok güvendiğim hocalarım işe yaradığını söylediler. hipnoz da böyle bişey olsa gerek

emdr yi eft ile birlikte de kullanıyolar

herhangi bir tedavi olmadım.
bildiklerim ise freud'dan gelen deneyler ve terapiler. bunlar gerçek veriler. yani adam zamanında hastalarını bilinçaltına inerek tedavi etmeye çalışıyormuş. ki adam psikoanalitik kuramı da böylece kurmuş zaten. benim ise yakın zamanda izlediğim bir belgesel var,

discovery yada nat geo'ydu tam hatırlamıyorum ama bir prof bu hipnoz işini iyice ilerletmiş ve karşısındaki kişiye söylediği şeyi unutturabiliyordu. çok şaşırmıştım buna.

örneğin karşısındaki kadına hipnoz halindeyken diyor ki "9'a kadar olan rakamlardan 3 numarayı siliyorsun beyninden" bunu birkaç kez diyor ve elini şıklatıyor.
kadına say diyor sayıları kadın " 0-1-2-4-5.. " diye sayıyor. eliyle bu kaç diye gösteriyor "3" rakamını, kadın 4 diyor, bazen 2 diyor.

ve bu düzmece değildi, bilimsel olarak bildiğin belgesel şeklinde ciddi ciddi anlatıyordu bunu. çok şaşırmıştım o zaman.

tobb-etü kardiyolojinin anlaşması olması lazım, telefonla bir sor istersen. doktorları iyidir.

evet kenan ömürlü'ye (tobb) gidebilirsiniz. karşılıyor olmalı.

Monster

naruto shippuden izlendi mi?

code geass

lain olur mu? serial experiments
ghost in the shell filan izlediğini düşünüyorum

Kesinlikle "Hunter X Hunter 2011"

stok foto gibi duruyo

stok foto ne demek

tineye.com

biz bu fotoğrafı çektik, kullanmak isterseniz para ödeyin ödediğiniz paraya göre büyüklükte halini yollayalım demek.

eymir gölü

gece kalmalı ise biraz yolu göze alıp amasra ya da akçakocaya gidip hem gezip hem kafa dinleyebilirsiniz.

yedi göller de hindiba pansiyon var. ormanda yürürsünüz filan, fena değil.

hindiba pansiyon çok güzel tam istediğim gibi görünüyor ama yer yok sanki.
eymir'e çok gidiyoruz farklı olsa sanki daha iyi.

ılgaz'da nere var?

Oral B kullanıyorum çok memnunum kesinlikle öneririm.

diş fırçasının iyisi kötüsünün olmadığı, aslında hepsinin aynı işi gördüğü söyleniyor. banat'ın sahibi amca bile söylemişti zamanında. bilim adamları da uğraşmış, bu sonuca varmış zaten. link vermeye üşendim, kusura bakma.

signal sensation mu ne onun işte en yumuşak olanı soft var onu kullanıyorum. memnunum yumuşak olması ayrı güzel.

maharet fırçada değilmiş ben de yeni öğrendim. hatta en iyisi (ve maalesef en pahalısı peh - neferkity nin dediği) dümdüz bir fırça girinti çıkıntı yok. bir de fırçayı ıslatmıyoruz. doğru fırçalamayı keşfettiğin an fırçanın çok da önemli olmadığını hatta piyasadakilerin de biraz çkindirik olduğunu göreceksin. bi de ara fırça alabilirsin paran bolsa.

Bim'den almıştım. Markasını bilmiyorum.

colgate 360 iki tanesini 10 liraya aldım güzel temizliyo

cevap değil ama aşağıdaki ilanı gördün mü?

www.eksiduyuru.com

bu duyuru.

evet gordum arkadaslar ama benim kopek idare etmesi biraz zor bir kopek cinsi. bir de arkadas evde bakiyor, benimkinin ev deneyimi ne yazik ki yok ve evin altini ustunu 10 dakika icerisinde halledecegine eminim :)

bilmiyorum hala var mi ama bir ara pozito diye bir yer vardi. bahceli bir mustemilatta kopek pansiyonu isletiyorlardi. oldukca ilgili ve hayvanseverler. bizimkiler ordan gayet mutlu bir sekilde donuyorlardi.

facebook sayfasi buldum orda web sayfasi da var
www.facebook.com

"Satın alma yönlendirir" anlamı olmakla birlikte "kurşun satın almak" da olabilir.

bu yüklem ve öznenin oluşturduğu bir cümle değil de, bir terim veya deyiş gibi geçiyor metinde. Teşekkür ederim ama cevabın için inanmazsan inanma.

potansiyel müşterilerin bilgilerini satın alma anlamına geliyor. tek bir kelime ile çeviremedim.
lead pazarlamanın yapılacağı hedef müşteri anlamında ve bu hedeflerle ilgili kontak bilgileri vs emailler listeler halinde satılıyor.

boyaya veya tutkal gibi malzemelere karıştırmalık toz pigmentler satılıyor.
yağlı boya pahalı ve zor olur, su bazlı boyalara bakın.
merdiven boyanıcak galiba :D

betona direk yağlı boya olmaz galiba. önce kireçliyorlar sonra boyuyorlar diye hatırlıyorum. kirece toz ve tutkal katarsın. içine renk boyalarından katıp da renklendirebilirsin. yağlı boya pahalıya gelir.

gidebiliyorsanız koçtaş'ta boya uzmanı var. derdinizi anlatın o size ilaç bulur.

Kireç?

Cikarildigindaki bir goruntusunu atabilirim sana, ben cikarttigimda baya bi delik var yani.

Bunun disinda benim sadece ilk delinirken acimisti. Her gun terramycin mi ne, onu surdum sadece. Sorcagin soru varsa bekliyorum

Bakirkoy vagon yapar

Guzelse karnin cok seksi duruyor

iz ne kelime delik kalıyor, yaptım, kimseye tavsiye etmiyorum. sahip olması güç bir meret. takabilenlere saygım sonsuz.

delik a da iz mutlaka kalır. bir de kopma ihtimali var. ho ho gözünü korkuttum hemen :)

ben kendim delmiştim bir süre sonra vücudum kendi kendine attı ve göbeğimde kötü bir et beni varmış gibi duruyor. yani işin ustasına yaptırman lazım.

bir de kısır kalma ihtimali var falan diyorlar da pek bilmiyorum onu.

geçen hafta deldirdim. deldirirken biraz acıdı ama sonrasında ne bir ağrı kızarık ne de başka bir şey oldu. bepanten sür dedi. sadece 1 kere sürdüm. sonrasında evde bactroban vardı 2 kere onu sürdüm. domuz gibi şimdi maşallah.

bence keramet bactrobandaydı.

ya en zayıf insan bile oturunca göbek katlanır. o katlanma sırasında piercingin aldığı şekil önemli, yoksa aleti zorlaya zorlaya deliği büyütüp, vücuddan çıkarmaya çalışıyor ve bir kere atmaya çalıştı mı geri dönüşü yok. o yüzden otururken mesela iki büklüm bişeylere bakarken filan göbeğinin nerden katlandığına, piercingin boyuna vs dikkat etmek lazım.

valla 2000'den sonra -hatta thatcher'dan sonra- adam gibi sendikal bir direniş hatırlamıyorum, ya da bana adam gibi gelmiyorlar.

Yapma hacı, yapma bunu! Peki adam gibi veya adam gibi olmayan, herhangi.bir şekilde sendikanın sesini duyuran önü one çıkaran bir film yok mü yea?

www.allmovie.com

www.rogerdarlington.me.uk ingiliz sendikları trade union olarak geçer. Öyle arat istersen.

ek bilgi: güzel film yok ancak kitap var E. P. Thompson - İngiliz İşçi Sınıfının Oluşumu

Made In Dagenham iyidir.

@protector verdigin bağlantıyı biliyorum, kontrol ettim.
@ermanen güzel bağlantı hoca eyvallah
@kapitalist gerilla the navigators
@iwfx olay tarihi eski

ingiliz değil ama izlediğim güzel sendika filmlerinden
şu kadınla ilgili www.imdb.com
man of iron olmalı

resmi koyduğun yerdeki fonu göstersin istiyorsan bunu .gif olarak hazırlamalısın. internette açıklamaları var
www.htmlgoodies.com

abi silgiyi al. opacity'sini giderek artırarak merkezden kenarlara doğru sil.

misal, opacity yüzde 3 iken merkezin yanını sil. sonra yüzde 5 yap dışarıyı sil. sonra yüzde 10 yap biraz daha dışarıyı sil... böyle böyle sonlara doğru opacity yzde 60 falan olsun ve dediğini elde edersin.

sen git ben geliyorum un önerisi sadece beyaz fonda işe yarar veya photoshop dosyası olarak... yoksa jpeg aldın mı şeffaflar beyazlaşır.

anahtar kelime feather

at bana yapayım.

açıkcası aynı durumla ben karşılaşsaydım, dağıtım merkezlerine kadar gider olay çıkarırdım. olay derken, sesimi yükselterek konuşurdum. insanlar illa ki durumun farkına varacak benimle ilginen bi vatan evladı çıkacaktır.

çok başıma gelmiştir, nazik nazik sorduğunuzda, yok şuraya sor, yok buraya sor, yok dilekçe yaz şuraya bırak. sesimi yükseltince, hemen amiri midir, müdürü müdür, çıkar, "tamam beyefendi şahsen ilgileneceğim sizinle" der.

sesinizi çıkartmadan bazı şeyler olmuyor maalesef.

dağıtıma çıktığı son noktaya gidin bence mümkünse ve şikayet bildirin. telefonla maille olmaz adamı karşılarında görmeden pek bişi yapmıyorlar.

hangi postacıda olduğu bellidir onun, bu barkodu kim almış diye ısrar edin biraz isterseniz

PTT çok saçma bir şekilde çalışıyor. Ya kardeşim sen resmi bir evrak taşiyorsun yada bir emanet taşiyorsun adamlar sana para ödüyor. Adam ya getirmiyor yada atip gidiyor. Şöyle bir gün birini elime geçirsem var ya :)

Cevap : Uğraşacak vaktin varsa git olay çıkar şikayet et her yere tutuşsunlar biraz. Telefonla olmaz bizzat git.

ebay ile amerikadan gelen kargoyu apartman kapısının demirlerinin arasına sıkıştırıp gitmişlikleri var. insan bi zile basmaktan aciz. bu çalışanlara nasıl davranıyolar da insanlıktan çıkmışlar

kargomu adresim yerine 2 yan sokakta bir apartmanın girişine bırakıp atmışlıkları var. o apartmanda bir süre kaldıktan sonra sağolsun biri fark ediyor adresin orası olmadığını ve üzerinde yazan numaramdan arayıp bana haber verdi. şaka gibiler gerçekten. eğer o kişi beni aramasa o kargo kaybolacaktı. veya biri merak edip açsa yine gitti o kargo. böyle de iş bilmezler.


bence dağıtım merkezine gidip olay çıkar. çok ciddiyim başka türlü laftan anlamıyorlar çünkü.

denizli'deyken adam gibi getiriyorlardı. istanbul'daki elemanlar hırsız ya da kafasız galiba. mahalleyi dolaşan postacı adresleri babama soruyormuş, bir de postacı efendiye soralım bakalım.

"olay çıkarma" kısmını nasıl yapalım? topkapı posta müdürlüğünde ateşli ateşli görevlilere çıkışma şeklinde mi? mesela bana sözde imzamı gösterirlerse, nasıl itiraz edeceğim?

kendinden çok emin konuş. bu ülkede asarım keserim şikayet ederim demek prim yapıyor maalesef. de ki o kargo benim için çok önemliydi, eğer gerekeni yapmazsanız mahkemeye taşıyorum bu durumu hemen bugün de. eğer sana sözde imzanı gösterirlerse de hemen o imzanın kopyasını iste. bu benim imzam değil kimi kandırıyorsunuz yaptığınız dolandırıcılık de.

asla taviz verme yani. zaten sen sert çıkınca onlar önce bir yok mok der sonra yumuşarlar.eksiduyu.ru

benim bir de böyle sorunum olmuştu. bu olayda da en son yine arayıp çok sert konuştum açtım ağzımı baya yani. ertesi gün elimdeydi kargom. onların anladığı dil bu.

biraz çekingen olduklarını gözlemlemiştim. ama iyi insanlar olduklarına dair izlenim oluştu bende.

1 sene okulda yakin gecirmissiniz, insan pişirip yemezler o yüzden hoşlanıyorsanız vakit geçirin derim.

sizin tanıma ihtimaliniz bizim burada tanıyabilme ihtimalimizden çok daha fazla, burada en fazla genelleme duyarsiniz.

zamanında omegle'de illallah dedirtmiştiler. her kız ya hintli ya pakistanlı.

hint erkeği inanılmaz pis, cidden hijyen anlamında pis ama kadını çok çok temiz ve şık oluyor. çok da tutkulu.

- yardır diyorum.

bi arkadaşım şöyle bişi anlatmıştı... kızlar erkeklerden ispat bekliyormuş, çok ciddi hem de, epeeyyy süründürüyomuş o yüzden adamlar da kızı tavlayana kadar dünyanın en romantiği takılıyomuş, ekstra ekstra romantik, ama kızlar yine de hayır hayır diyip daha da zorluyormuş. moral of the story: kız reddederse bile umutsuzluğa kapılma :P bi de sanki hep anlatılan stereotipe göre de genelde kendi aralarında evlenmek seviyorlar ve evlenmeyecekleri adamlarla ne kadar takılırlar bilmemem ve bu konuda çok yanılıyo da olabilirim..

karakter olarak sıcakkanlı ve özünde iyi insanlar. bununla birlikte tuvalet kapısını kapatmadan afedersin işeyip, elini yıkamadan yemeğe de devam eden insanlar. tabi genelleme yapmamak lazım :)

ya peki gençler;

kast'ı sorulur mu ki kıza? ülke ingiltere. yani para bol ailesinde belli, görünüşü de keza öyle. çok samimi konuşuyordu zaten sadece face'den knouştuk, sonra da whatsapp'a geçtik falan, baya iyiyiz. ama şöyle de bir durum var ki ben bu kızla kötü olamam, sonuçta 1 senemiz beraber geçecek. bir ilişkiye başlama daha kötü yapar mı acaba durumları? ben çok ciddi bir şey düşünmüyorum, beraber yemek yapalım, yatalım ders çalışalım, partiye gidelim falan yani.

@ramsesseum keşke hiç söylemeseydiniz bunu :)

doğum günlerine taparlar. yakınsa oradan gir.