finans/maliye gecmisim yok ancak daha once arastirmistim, internet uzerinden isvicre'de banka hesabi actirmak mumkun, araya turk bankasi sokmaniza da gerek yok. isvicre'ye gitmeden internetten acip parayi oraya transfer ediyorsunuz. aylik/yillik bir miktar masraf kesiyorlar bir de hesaba yatacak paranin alt siniri var. bankadan bankaya degisiyor. kimilerininki daha cuzi - dolayisiyla asagi yukari sizin birikiminizle acilabilir. kafanizdaki sorulari bir temsilciye sorup daha kesin bilgi alabilirsiniz, cevap yazarlar diye dusunuyorum.
ne kadar getirir ne kadar goturur bilemem ancak turkiye'de mevduat ve tasinmaz yatirimi yapmanin kisisel olarak bir mantigini goremiyorum.

50 bin dolara bu dediklerinizi ne yazik ki yapamazsiniz; yapsaniz bile size maliyeti cok olur

eksi faiz var çoğu yerde bildiğim kadarıyla. paran gün geçtikçe değerini kaybedecek yani. neden isviçre'de açıyorsun anlamadım? isviçre'de mi yaşayacaksın?

ülke çökerse para altında kalmasın diye, nesini anlamadınız ? :)

bu arada, ev almayıp bankada dolar tutan vatan hainlerine!! ceza ya da ek vergi koyarlarsa şaşmam. inşaatçılar jip'e nasıl binecek düşünen yok.

ülke çökerse ne demek yahu? 50k dolardan bahsediyoruz. 100.000 TL'ye zaten devlet garanti veriyor. banka batsa bile alıyorsun. ha sen dersen ki ülke öyle bir çökecek, devlet vatandaşın mevduatına el koyacak, o zaman ben de "8 büyüklüğünde bir deprem olacak ve hepimiz öleceğiz" derim. ikisi de önermedir.

o kadar formaliteyle uğraşacağına sağlam bir kasa alıp evinin duvarına gömersin. dolar olarak paranı orada saklarsın. sıkıntın kalmaz. hatta yatak odasında olsun. paralarının mışıl mışıl uyursun :)

evde para tutmayı, bankada tutmaya eşdeğer görüyorsan zaten senin için sıkıntı yok.

1. isvicrede oturma izni olmadan 50bin dolar icin hesap acmazlar
2. su an isvicrede mevduat faizleri 0 civarinda

arkadaşın sormak istediği şey şu bence:
türkiye'de bankada duran para0 durduğu yerde değer kaybediyor.
bu yüzden, isviçre gibi bir yerde düşük faizle mevduat hesabında bile dursa, sonuç olarak para durduğu yerde değer kaybetmeyebilir, o yüzden burada tutmaktansa, öyle bir yerde tutmak daha iyi olmaz mı?

türkiye'de ikamet eden bir tc vatandaşının, isviçre'ye gitmeden online ve ücretsiz olarak banka hesabı açması mümkündür. tek gereken pasaport sahibi olmanız ve asgari düzeyde ingilizce bilmeniz. detaylı anlatım burada mevcut. link.medium.com

kapadokya'ya gidip illa balona binmek zorunda degilsiniz, yapilacak keyifli baska seyler de var.
agva ve sapanca'yi da tasviye ederim. ayrica bolu yedigoller cok guzeldir simdi.

(bkz: how not to live your life)
(bkz: coupling)

25 dakika da mı olmaz? the it crowd diyecektim. bundan daha komik bir dizi yok bence çünkü.

South park

My Name is Earl

brooklyn nine nine
modern family

the it crowd

uzun sezonlu olmasın denmiş, 9 sezonluk diziler önermişler ahshf

wilfred
4 sezon (toplam 49 bölüm) x 20 dk.

anime olur mu? ben de böyle 20 dakikalık dizi aradığım bi dönem death note izlemiştim çok memnun kalmıştım. çok bölüm de yok zaten hemen biter. başka anime izlemedim ben ama belki sen beğenir diğerlerine geçersin

Silicon valley

will and grace
modern family
two and a half men

Erkekseniz ve Hangover tarzı filmlerden hoşlanıyorsanız tamamen erkekler üzerinden anlatılan bir dizi var. Entourage.

Seks, kadınlar, Holywood, alkol, uyuşturucu vs.

Modern family.

Son zamanlarda aksamlarimin neşesi.

Ha bu arada dizi olarak da scrubs cok iyi. 8 sezon civarı ama akiyor dizi

(bkz: flight of the conchords) (27-28 dk civarı sürüyor)
(bkz: little britain) (Bu da 20-30 dk sürüyordu diye hatırlıyorum)

community

modern family +1

sanirim 2 yillik ogle arasi dizisi envanterim oldu sagolun var olun :)

Good place güzeldi.

Catastrophe ve Togetherness

veep
20 dakika civari olmasi lazim ve bence cok komik :)

weed

new girl ama 6 sezon oldu :/

how not to live your life. hayatımda izlediğim en komik şey.

Anlamiycak bisey yok ki abi bildigin hobi iste. Benim alakam yok ama bizim millet merakli arabaya yani gayet normal bir sey. Futbola da merakliyiz mesela, hani kultur meselesi. Ornegin Amerika'da insanlar silaha merakli silah kolleksiyonlari, haklari vs. Ki cogu kullanmiyor bile atis yapilan yerlere gitmiyorsan, kulturlerinde var hobi olarak aliyorlar tartisiyorlar satiyorlar vs. Futbolla alakalari yok beyzbol ve amerikan futbolu seviyorlar. Kultur. Turkiye'de de kultur farkli. Araba seviyoruz, futbol seviyoruz. Normal bisey yani.

çok görsel bir gösterge olması. böyle fanatizm oluşmasını "gösteriş" veya "pohpohlama" merakı oluşturuyor. herkes kendi gelir sınıfına göre belli araçları prestijli bir totem haline getiriyor ve ona ulaşınca da "havası" oluyor. halbuse e90 kasanın da rs7'nin de 4 tekeri var ve a noktasından b noktasına gitmeye yarıyor temelde. olay temel ihtiyacı karşılaması değil; o sınıfa ait mahallede ve yolda az sayıda olması ve sadece sizde olması. gavuristan'da bu daha çok gayrimenkul ile (havuzlu, manzaralı villa vs) yapılır ama bizde gelir ona müsait olmadığı için en kestirme yolu araba.

hobi olması için otantiklik lazım. mesela 71 model 1.7 litre bilmemne kulübü kurarsın sadece o araca sahip olanlarla takılırsın o hobi olur, aynı zevke sahip adamlar bunun muhabbetini yapar. bizde ise bu yok; kimsede olmayan arabayı arkadaşlarına göstermenin adı hobi değil, gösteriş. kaportası çürüyen arabadan ne tür hobi çıkar ayrıca.

not: analiz kastım.

507 +1
gosteris ve statu meraklisiyiz, bizim gibi bir yeri ezik toplumlarda var bu. sirplarda falan da var gozlemledigim.
adam o belirledigi arabaya bindiginde hava attigini ya da sinif atladigini saniyor. passat mi cekeyim yanlarina? budur olay.

Sıfır araçlardan ötvyi kaldır kalmaz meraklısı. Ulaşılabileni yüceltiyor insanlar.

@mimimi hakli fakat eksik diye dusunuyorum.

zira stavro'nun dedigini anliyorum. bazi insanlar uyduruk bir sahaflik, uyduruk bir antikacilik yapiyorlar. gercek degeri bes kurus etmez seyi "antika" diye alip satmaya kalkiyorlar. bu da bir cesit hobinin gormemislik sebebiyle dogru durust yapilamamasindan ileri geliyordur.

bizde bir malin iyisinden anlamak gelismemistir. eksper cok azdir. o kultur buralarda yoktur. yani iyi porselen gormemis adamin, bu porselen soyle antikadir diye cin mali seri uretim bir kupayi alip satmasi gibi, ya da 5 dolarlik cin mali "otomatik" saatleri alip kendini horology ile ugrasiyor sanmasi gibi.

amarikancıları, vosvosçuları mı diyorsun acaba? yani sevdası/tutkusu o çizgideki insanları mı?

ömrümün sonuna kadar yaptığım işi yapmaya devam ederim
taaki emeklilik hakkımı kazanana kadar.
o vakte kadar ölürüm zaten.

not:yaptığım işi severek yapıyorum.

kazancımdan, yaptığım işten ve iş ortamından memnunsam düzenimi hiç bozmam valla 30-40 sene çalışırım. hatta öyle bir şeyi, sürekli iş değiştirmeye tercih ederim sanırım. bu durumda "iş" hayatımdan çalınan yıllar değil de benim bir parçam gibi görünür gözüme. yani mecbur olduğu için sabah 8'de kalkıp işe giden adamla, tatilde işyerini ve iş arkadaşlarını özleyen ve işi bıraktığında ağlayan adamın hali bir olur mu? ha o kadar düzgün çevre ve işe çok az insan sahip olabiliyor ama demek istediğim, ben böyle bi ortam yaratmaya çalışır ve bu konuda ışık görürsem çalıştığım yeri bırakmam. abi vasıfsız olsan bile bi yerde 40 sene çalışabilmen güzel bi şey bence. oranın ağası oluyosun, 5 yıldızlısı oluyosun. düşünsene 40 senede kimler geliyo, kimler geçiyo ama sen ordasın ve bu süreçte kimse sana "hadi sktir git" dememiş. güzel bi şey bence bu. istikrar hüloğğğ

Memnunsam 20 sene çalışırım. Sonra da bırakırım komple zaten.

ortalama 3 yilda bir is degistirdim, belli bir hedefim vardi, sartlarimdan memnun degildim ve kendimi gelistirmem gerekiyordu. su an calistigim yerden umarim emekli olurum.
yaptıgım işten ve şartlarımdan memnunsam ya da hedefime ulaşmışsam düzenimi bozmam +1

Amerikada yasiyorsan bunu bilmen lazim.

Doktora master cvnde ne var bilemiyorum ama en az 100k dollares olur diye tahmin ediyorum. Dr varsa 200kye kadar rahat cikar.

boyle bir sey var : www.rentjungle.com

eger dogruysa cok yuksekmis yuh. dogru olup olmadigini iyi arastirin, remax'in usa sitesinden bakabilirsiniz.
ideal maas en azindan kiraX4 {aylik} olmalidir bence, elbette deneyiminize gore bunun daha azini/fazlasini hakediyor olabilirsiniz tabii.

Greencard var mi? Ev kiralamak zor, oda belkiya ada studio..ortalama abd maasini al, ona yillik 30-35 kira farki, 10bin en az california farki koy. 100bin dollares en az...california it gibi pahali bir yer. Bir ofle yemegine 30-40$ bayildigini, otopark ucreti olarak 20$ odedigini dusun. Abd masterli arkadas, okul sonrasi 120k ile baslamisti orada. Dr si olanlar 200-220k aldiklarini biliyorum, abd geneli 120k falan.

Junior developer 70ten baslar. 200 senyorsen bile zor. San Fransisco epey pahali. Fakat 70 asgari asatir diye tahmin ediyorum.

osssy +1

abd doktoralı bir arkadaşım apple san francisco'da 120k ile başladı. benim bildiğim phd maaşları bile o civarda.

tecruben olduğu için belki 80-90 ile filan başlarsın ama 200 çok zor.

Para biriktireyim, cilgin hayat yasayayim gibi bir derdim yok ama brut $70K ayda net $3.5K tekabul ediyor.

Hadi ev yerine oda kiralasam diyecegim ama airbnb'den bakiyorum da $3K'dan ucuz oda yok suburb'de bile.

Nasil cikacagim bu isin icinden fikri olan var mi :D Moralim bozuldu

o zaman biraz fazla isteyeceksin. kiradan dolayi su kadar istiyorum dersin. 10-20k fazla iste, emin ol diger adaylar da istiyorlardir.

barinma icin bi destekleri vs var mi onu sorabilirsin once. xxx $ dusundum evden oturu ama tartismayada acigim sizle falan dersin.

craigslist'e bakın

vergi oranlarina iyice baktiniz degil mi? yuzde 40a yakin civari vergi+sosyal odemelere gidiyor diye biliyorum

developer rolune gore maas skalasinin degistigini okumustum, hackernews'de salary diye ararsaniz daha iyi fikir alabilirsiniz saniyorum.

ankara'da hemen hemen butun supermarketlerde oluyor, ornegin migros. izmir'de de olabilir diye dusunuyorum. genelde uno ekmeklerin falan oldugu bolumde ya da kendi unlu mamullerinin satildigi yerde oluyor.

@kassiopeia evet önceden Yöremiz marka oluyordu migroslarda ama artık İstanbul'da üretilen fabrikasyon başka bir kuru var. O da pek güzel değil maalesef.

10 gun sonra izmire gelecegim istiyorsan getireyim

şokta vardı. bir tadına bak istersen.

Estonya dusundun mu? Finlandiyaya cok yakin (bir feribot) ama neredeyse yari yariya daha ucuz.

isvec'de isvecce bilmeden is imkanlari cok kisitli diye biliyorum. bu benim duydugum elbette sadece. ayrica bahsettigin yerler cok pahali, robokot'un dedigi gibi estonya daha uygun olabilir.

hiçbirine gitmiş değilim, sağdan soldan duyduğum, bildiğim, düşündüğüm üzerine yazıcam,

danimarka: burası iyi gibi ama aşırı pahalı diye biliyorum. güzel bi iş bulabilirsen neden olmasın. affedersin ipi kuşağına denk güzel memleket.

izlanda: söylendiği gibi çok küçük, imkânları her anlamda kısıtlı bir yer. bakma internetteki hipster'lara, elin adasında bir ay yaşar iki ay yaşar üçüncüsünde sıkılırsın. her yer uzak, her yer sessiz anasını satiyim. yok ben gidince kendimi çok sevdiririm, bissürü izlandalı eşim dostum olur, her akşam köpekleri kızağa koşup eğlenceden eğlenceye atlarız dersen sen bilin. bildiğim kadarıyla göçmenlik koşulları da hayli absürt izlanda'nın, çok çok zor yerleşmesi.

isveç: bu salaklar bu gidişle 10-15 seneye ortadoğu olur. halihazırda göçmen nüfusu çok fazla ve dolayısıyla aşırı sağ da güç kazanıyor. ha şu an tr'de yaşamaktansa imkanım olsa arkama bakmadan kaçarım isveç'e ama orta ve uzun vadede isveç'in geleceği pek parlak görünmüyor diğer iskandinav ülkelerine kıyasla. benim gözümde political correctness virüsü yüzünden akıl tutulması yaşayan aptal bir ülke isveç, atom bombası atsalar üzülmem. gerizekalılar.

norveç: bunlar da petrol zengini ama kafaları çalışıyo ya. bunların da göçmenlerle arası çok iyi değil ama isveç'e kıyasla çok daha iyi durumda olduklarını düşünüyorum. ben buz hokeyi hastası olduğum için isveç'e daha sıcak bakıyorum ama genel yaşam standardı açısından bence norveç daha iyi, daha steril.

finlandiya: bu ülkeyi neden bu kadar seviyolar anlayabilmiş değilim açıkçası, hasbelkader eu'nun parçası olmuş rusya bahçesi işte. dediğim gibi türkiye'ye kıyasla her türlü iyidir ama ne biliyim yav.

ben de estonya diyorum ki benim her zaman estonya'dan ev almak gibi bi hayalim olmuştur, iyi kazanan bi türk için yapılamayacak bir şey değil aslında. istanbul'da ev alana kadar tallinn'de olmasa bile tartu'da falan iki ev alırsın. ha estonya'da da sıkıntıdan ölürsün muhtemelen ama olsun, her şeyin bedeli var hem öyle çok güvenli yerde yaşayayım hem de sultanahmet olsun eğlence olsun yooook olmaz öyle.

not: göçmen karşıtı ve hatta ırkçı görünüyor olabilirim, açıkçası ne düşündüğünüz de skimde değil bu konuda ama ben kendi adıma vicdani görevimi yapıp şuna açıklık getirmek isterim: ben topluma entegre olmayı kabul eden nitelikli ya da eğitilebilecek göçmenlere, ülkenin ihtiyacı doğrultusunda alınmaları koşuluyla kesinlikle karşı değilim. afrika'yı buraya getirmeyip kendisinin türkiye'ye geldiğinin farkında olan nijeryalıya da, efendime söyleyeyim pakistanlıya da kapım daima açıktır. yeter ki insan olsun, topluma karışsın, bi işin ucundan tutsun. bugün avrupa'daki, iskandinavya'daki göçmenlerin tek amacı sosyal devletin imkânlarından yattıkları yerden yararlanmak. bu tiplerden nefret ediyorum ama işte isveç gibi bi yerde bunlardan nefret edemezsiniz. bu kansız isveçli rospu çocukları anasını kızını evini arabasını bu kımıl zararlılarına peşkeş çeker, üstüne bunun haksızlık olduğunu söyleyen isveçliyi de nazi diye yaftalar. bu yüzden nefret ediyorum ben isveç'ten. o kadar dil öğrenen, eğitim alan genç heba oldu iskandinavya diye, bunlar nerde topluma zararlı cahil cühela it var toplayıp onları getirdi. beter olsunlar.

Danimarka kalite olarak diğerlerinden bir tık öndedir. Hatta geçenlerde Suriyelilere bar yasağı getirmişler. İsveç'in 30, İsviçre'nin 26 tane Nobel Ödülü olmasına rağmen toplumsal olarak bence çok farklı kafalar yaşıyorlar.

İzlanda haricindeki ülkelerde kaldım ve bu konuda Danimarka'yı öneririm. Yaşını da genç varsayarak iş imkanlarının daha mümkün, eğlence ve güzel vakit geçirebileceği düşünüyorum yani olanakların biraz daha fazla olabilir. pahalılık hepsi hemen hemen yakın birbirine. Norveç ve isveçte suriyeliler mevcut fakat danimarka bunların içinde en az barındıranlardan. Yalnız sıfırdan gidilecekse hepsi çok zor gibi.

bölgeden bölgeye göre değişir mu bilmiyorum ama kuzenlerin nişanlarında takı töreni falan olmadı hiç. düğünde taktık ne takıyorsak. o yüzden nişanda bir şey takılmaz diye biliyorum ben.

Ailene sorsan daha iyi olur bence, çok değişiyor öyle şeyler.

hayır nişanda takılmaz.düğünde takılır.

Benim bildigim dugunde takilir ne takilacaksa. Yoksa hem nisanda tak hem duunde tak, oldu canim, para basiyoruz.
Nisanda damadin anne-babasi kiza bisey takar, kizin anne babasi da damada saat falan takar diye biliyorum.

cok degisik degilse kulturunuz nisanda hele de kuzene bir sey takilmaz

bir fikir vermesi icin iyi olabilir belki ama calma hissi bu aletten cok farklı haliyle, bir kere agir bir alet ayrıca push and pull var diyor ama nasıl var onu anlamadım. eger bu sacma uygulamayı severseniz, bence aslını cok cok daha fazla seversiniz, cok keyifli cunku. ancak akordiyonda ogrenirken yine zorlanırsınız zira tusların basma hissi ve push pull hissi aynı olmayacaktır.

ilgisi yok :)
tanıtım videosunda bile çalamamış eleman dikkat edersen.
saçma şeyler bunlar.

batikent guzel olmasina guzel de [belli yerleri daha guzel] aradaki fark haftada 4 gun en az 1.5 saat yol cekmeye deger mi, ki aksam cikarsaniz gece ulasim da sorun, onu tespit etmek lazim. isinizin daha cok sehir icinde yogun oldugunu varsayiyorum, eger fazla sosyal hayatiniz olmayacaksa, para sikintiniz ciddi ise cikin ancak aradaki fark cok etkilemeyecekse, disari cikan biriyseniz, aradaki farka degmez.

20 küsür senedir Batıkentte yaşıyorum. Başka yerdede rahat edemem gibi geliyor. Batıkentten kızılay metroyla 20dk civarı. demekki metroya yakın değil ev. Tahminimce jandarma tarafları olabilir . Önceki arkadasın yazdıklarına aynen katılıyorum.

Dubleks altı sıkıntı olabilir ve arkadasınıza kira ödemek onları dert etmiyorsanız batıkent guzel gelin tabi

Girişi falan ayrıymış evin. Pek bir samimiyetim yok kendisiyle ama senden baskasına bu kadar dusuk fiyata gel demem falan diyor. Düşük mü cidden? Internetten baktım, bana dedigi gibi 400den asagı yer göremedim.

Batıkent nezih bir semt. Arkadaşın tavsiye ettiği ev çok bakımsız ve oturulmayacak gibi değilse değerlendir derim. Kışın ısınma durumu da çok önemli. Onu da detaylı sor mutlaka.

Kızılay çevresinde 2-3 kişilik evde kalmaktan çok daha rahat edersin batıkentte. Yolu çok dert etme, metro 20-22 dk kızılay-batıkent. Arkadaşın 45 dakika dediğine göre bir ring yapman gerekecek diye tahmin ediyorum. Ringlerde gayet düzenli, sorun yaşamazsın.

Yatak tek kisilikse Yatagi duvara dayayip cift kisilik yatak ortusunu acikta kalan kismi kapatacak sekilde ortebilirsiniz.
Ya da fazlaliklari o gun icin kapi arkasina falan ust uste koyup uzerine guzel bir sey ortebilirsiniz belki.

bana sorarsanız fırfır vb. şeyler yerine renkli kutular koyun yatağın altına. hem çıkarıp temizlemesi kolay olur, hem aradığınızı daha rahat bulursunuz (kutuların üstüne küçük notlar yazarsınız) hem de renkli renkli güzel görünür.

Şöyle bir şey alabilirsiniz aslında;

www.tchibo.com.tr

Yada bunlar gibi;

www.gittigidiyor.com

perde gibi 30 cm uzunluğunda lastikli kumaşla kapatabilirsin

1- büyük bir çarşaf örtüp bol kısmıyla aşağıyı kapatabilirsiniz.

veya

2- ölçülerini alıp bi terziye gidip (3-5 metre kumaşı da siz alırsanız daha güzel olur, terzinin elindekilere mahkum kalmazsınız) fotoğrafı gösterip aşağısı için kapatacak şekilde bir şeyler dikmesini isteyebilirsiniz. en geç ertesi gün size verir.

kumaş alıp terzıye ölçüleriyle verin bes dk da diker

yatak örtüleri kapatıyor zaten, ama ayak ucunda demir varsa olmaz tabii.

ya da hasır sepetler var, onlar güzel duruyor.

o da olmazsa terzi +1

Abant otelleri hep pahali yalniz dolulugu bilemem ama fiyatlar garip gelmedi bana. Abant/sapanca/kartalkaya boyle genelde. Sile'ye agva'ya bakin.

bookingden bakıyorsanız fiyatlar bazen yanıltıcı oluyor mutlaka oteli arayıp fiyat sorun.

Hotel policies var orada ona gir
Check-in
From 15:00 hours

Check-out
Until 12:00 hours

Önemli bilgiler

Check-in
15:00 sonrası

Check-out
12:00 öncesi

biraz radikal olun, atmaya alışın. sonra gelişigüzel kutulayıp tekrar taşınınca bir gruplama yapabilirsiniz.

kutula, poşetle vs topla bi şekilde. ayırmayı yeni eve yerleşme aşamasına bırak.

o kadar da irdelememek lazım ya. 100 tane tükenmez kalemi tek tek denemek nedir. taşınırken bazen bırakma noktasına geliyosun, nolacaksa olsun diyosun ama sonra yine mecbur topluyosun işte.
benden de böyle saçma sapan şeyler çıkıyor tamamen anlamsız ama atamıyorum da. mesela ben olsam o 100 kalemi bir torbaya koyup koliye atmıştım. genel olarak yaptığım şey, aynı odadaki eşyaları, ıvır zıvırları bir koliye atıp taşındıktan sonra da yine aynı şekilde çıkarıp bir yerlerde muhafaza etmeye devam etmek :) istifle gitsin bence işte.

Hayirrr kesinlikle bir koliden digerine koyma yoksa cop ev olur! Mutlaka at. Internette cok guzel siteler var az esyali yasam, nasil ev temizlenir vs. ozellikle ingilizce. Mutlaka oku onlari. Valla gelebilsem tertemiz yaparim o evi hic acimam, boyle bir arkadasin varsa yardim iste.

Teşekkürler herkese ORGANIZING IS WELL-PLANNED HOARDING isimli bir yazı buldum. Sinirim katlandı. Sanırım elime geçeni atacağım. Bunları okuyarak kendimi saat başı gaza getirip paketleme işlemlerine geçmeyi planlıyorum. Umarım işe yarar :(

taşınırken eğer eşyalar düzenli değilse onları kolilere koyarken düzenlemek gereksiz bence. her şeyi olduğu gibi kolilere, poşetlere istifle. ardından yeni taşındığın evde eşyaları yerleştirirken her şey zaten elinden teker teker geçiyor olacak. bu aşamada mümkünse yanına mantıklı bir arkadaşını alıp, biraz gaddarca eşyaları atacak ya da satılabilir durumda olanları satacaksınız. tek başına olunca insan her şeye bir kılıf uyduruyor saklamak için.

geri dönüşüm konusunda da neredesin bilmiyorum ama bulunduğun yerin belediyesini arayıp bilgi alabilirsin. söylüyorlar plastiği şuraya bırakabilirsiniz, cam atmanız için şurada kumbara var falan gibisinden.

bir de eğer toparlanma kısmı da zor geliyorsa (ben taşınırken orada çok sıkıntı yaşadım mesela, eşya toplarken yolculuğu anımsattığı için acayip midem bulanır) nakliyat şirketlerinden evi kendileri toparlayanlar da oluyor. böyle bir şirket ayarlayabilirsin. sen hiçbir şeye dokunmuyorsun, anca şu şuraya konsun, bunlar birlikte paketlensin falan diyorsun, gerisini hallediyorlar.

göndere tıklamadan son bir öneri daha vereyim. yeni evinde kolileri açıp yerleştirmek zor gelirse hemen hoop house warming party adı altında arkadaşlarımızı eve topluyoruz, kolilerin içlerindekileri kabaca yerleşecekleri yerlere kaldırtıyoruz (örneğin mutfak dolaplarına tabakları dizmezler de tabak çanak ne varsa mutfağın bir köşesine götürürler falan), sonra da eşyaların içinden beğendikleri ne olursa alabileceklerini söylüyoruz. böylelikle hem fazlalık eşyalardan kurtuluyor, hem de house warming denen hedeyi konukların iliklerine kadar yaşatıyoruz.

ben de taşınırken aynı dertle uğraştım, 2-3 senedir kullanmadığım şeyleri vermeye karr verdim. Freecycle, atmaver gibi oluşumlardan size gereksiz gelen bir çok eşya başkasının ihtiyacı olabiliyor. Hem de kapıdan gelip alıyorlar, mis.

ben evi bu yaz boyadım. hanımla beraber mikeriz bu işi deyip bir traktör dolusu eşya attık. birine lazım olur, bez olarak kullanırız, bunun bir parçasını başka elektronikte kullanırız, yeni çocuğu olana veririz diye diye biriktirmiştik. çoğu eşyanın yenisini alabileceğimizi, yedek parçaların her daim elimizin altında olduğunu kıyafetlerin de modasının geçtiğini kimseye veremeyeceğimizi birbirimize telkin ederek attık. şimdi rahatız. hiç bir şekilde aramıyoruz o eşyaları da.

bu işin özü şu soruyu sormak:

ben bu nesneyi son 6 ayda kac kez kullandim? sorunun cevabina göre atip atmamaya karar veriyorsunuz.

ben de tam bir cöpcüydüm ama her esya insanın ömründen yiyor, bunu fark ettiginizde siz de esyalarla vedalasirsiniz.

Atacağınız elektronik, metal, kağıt türü geri dönüşebilir şeylerin hepsini bir köşede biriktirin, son gün sokaktan geçen herhangi bir kağıt vs. toplayan kişiyi çağırırsanız adam hazine bulmuş gibi sevinir.

gercekten ise yarar seyleri atmak yerine dagitabilirsin. en azindan isine yarayan biri kullanir.

kullanim degeri oldugunu dusundugun fakat gozden cikarabilecegin, onemsiz esyalarini benzer diger esyalarla bir araya koy. toptan ver.

eski bir istifci olarak;
ben azaltmaya bir arkadasimin son tasindigim evime gelip boyle sakin sakin feng sui'den bahsedip, salonda ufak bir tur atip bir kac dokunus yaptiktan sonra evdeki degisimi gorunce basladim.

oncelikle bir sakinle, nefes al, su an cok mukemmel bir zamanlama bu is icin. yeni evine cop tasima. kullanmayacagin hicbir seyi goturme. yeni evinde yeniye yer olsun.

yaninda bir arkadasin olsun. bazi seyleri atmana yardimci olur, seni gaza getirir. fikir verir vs.

geri donusum guzel bir sey. ama copun yanina biraktiginda da donusum olacak emin ol. cop toplayanlar aliyor o esyalari. onlarin da isine yariyor bir sekilde. freecycleda cok simarik tipler oluyor bazen, sinirini bozuyorlar insanin. ya da senden alip satiyor mesela. o isi sona birakabilirsin. verilecegine karar verdigin esyalari bir koseye ayir, toplu foto cekip paylas. tasindigin gun adresi yaz, gelip alsin isteyen.

paketlemeye zorunlu seylerden basla. ve en cok yer kaplayanlardan. minikleri sona birak. sabrin da kalmayacagi icin atman kolaylasir.

Öncelikle geçmiş olsun; umarım bu süreç bir an önce biter ve taşınırsın.

Taşınmak çok meşakkatli bir iş. 20 defa taşınmış biri olarak söylemeliyim ki her taşındığımda psikolojim bozuluyor. Önceki evden çıkış ve yeni eve alışma süreci derken bir süre dumura uğruyorsun. Ama değişikliğin her zaman iyi geleceğini unutma. Hem bütün eşyalarını gözden geçirmiş ve temizlik yapmış da oluyorsun.

İstif konusuna gelecek olursak da bu berbat bir alışkanlık. Kesinlikle duygusal düşünmene izin vermeden 3 ay içerisinde kullanmadığın her şeyi ama her şeyi at. Düşünmeden at. Senin gözü çıkmış oyuncağının fakir bir çocuğu sevindirebileceğini unutma. Gereksiz her şeyi attığında içindeki o rahatlama hissini paha biçilmez olacak.

Bundan sonra da yeni şeyler alırken 10 defa düşün ve bir eşyan eskimeye başladığında ya da kullanılmaz hale geldiğinde ortadan kaldırmak yerine kalıcı olarak icabına bak.

1 ay önce taşınmış biri olarak yazıyorum.

eğer taşınma öncesi ayırmaya başlarsanız o iş bir türlü bitmez. her şeyi olduğu gibi kutulara koyun. en fazla kırılacakları gazeteye sarıp öyle kutulayın. yalnız kutunun üzerine içinde ne olduğunu yazın. atıyorum, "beyaz kitaplık üstten 2 raf" veya "mutfak, su bardakları, çatal-bıçak" gibi. sonrasında yeni evde çok yardımcı oluyor yerleşirken.

ayırma, sınıflandırma, atma işlerini yeni evde geniş geniş yaparsınız. taşınma süresini en kısa sürede geçemeye bakın, yoksa hem ruhen hem fiziken çok yıpratıyor insanı. yerleşme ve düzenleme işlerini yeni evde yaparsınız.

çocuğu gözünde niye bu kadar büyütüyorsun ki.
İlk görüşmede eski sevgilisinden bahsetmiş bu ne kadar dürüstlük sayılabilir bence seni umarsamadığının göstergesi .
Oda konuşmaktan zevk alıyor,yada bir boşluk içinde . konuşuyor seninile ama ilerisi için bir şey düşünmüyor bence

'onun gibi bi insan tanımadım ve tanıma ihtimalim oldugunu da dusunmuyorum.'

böyle düşüncelere girip kendinizi harcamayın. cidden üzülüyorum bu tarz fikirlere. çocuğun şuan başkasına olan sevgisi seni takıntılı yapıyor, çocuğu elde etmek istiyorsun farkında olmasan da, sevgisi ilgisi sana olsun istiyorsun. eminim öyle bi kız olmasa bu normal bi flört süreci olsa yine hoşlansan da bu kadar takmayacaktın kafaya. akışına bırak, olacaksa olur olmayacaksa sen kendini parçalasan yine gider o çocuk.

jonestown, dedigin zahirde cok dogru. ama ben bunu takıntı yapacak ya da ego savasına girecek kafada biri degilim. zaten basta bunu duyunca yazıs ihtimali silmiştim, ama tanıdıkca onla iletişimimi kaybetmek cok korkunc bi secenek gibi gorunmeye basladı.

yedektesin +1
instagram'da siirli gonderme ile birine hala kapilip kalmis bir erkekten daha iyisini bulabilirsin eminim, instagram'da siirli gonderme ne abi?
eger bahsettigin kadar vicdanli ve iyi bir insansa al karsina konus, tamam kurallara baglamayalim ama ben senden cok hoslaniyorum ve aranizda bir sey varsa ben cok uzulecegim bu nedenle net ol de, kimse kimseye omur boyu seninle olacagim diye soz veremez elbette ancak su anki durumu durustce anlatmamasi icin bir neden olmamali.

Kimse az bulunan türden değildir. Milyonlarca insan var.

Erkek kadını kaybedince(severken) yaradılışı gereği insanlığın ilkel dönemlerinden miras kalan psikolojiye giriyor:"ganimet" psiklojisi. Bu hissiyat sonucu ağır atlatirlar severlerken ayrılırlarsa. Hem toplumun kendilerine biçtiği erkeklik rolü hem de kadına sahiplik sebebiyle.

Önce bunu bilmek gerek. Erkek sevdiyse ona gidecektir. Kendine haksızlık etme. Hatta ayrılıp boşandıktan sonra bile eşinin başkasiyla birlikte olmasini kendisine yediremeyen erkekler vardır bilirsiniz.

Hemen gidip 6 ay sonra başkasıyla evlenen erkekler de bunların sonucu. bunun sebebi esasen o ilkel yaradilis psikolojisindeyken ilk tanıştığı kadına 4 elle sarılan adamın aşık oldum sanmasıdır. Halbuki adam "etki alanım tecavüze ugradı" hissiyatından kurtuluyor. mevcut sevgilisiyle alakası yok.

Demek istediğim o adam o kadına ihtimal bulduğu an dönecektir. Niye bunu kendinize reva görüyorsunuz ki?

@art vandaley

çok yakın bir arkadaşım, sevgilisi olan bir erkekle beraber. başta aynı senin anlattığın gibi başladı olay, çocukla geçirdiği vakitten çok zevk alıyordu. her gün görüşür oldular. çocuk açık açık diyordu sevgilimi seviyorum ayrılmamız zor vs diye ama arkadaşıma da müthiş ilgiliydi. zamanla bağladı kendine. çok ciddiye almadı arkadaşım bu durumu, kaybedemem onu dedi. şuan sevgiliden bir farkları yok, gezme tozma seks her şey var ve arkadaşım bırakamıyor çocuğu. çocukta seviyor ama o yıllanmış ilişkisinden de vazgeçemiyor. bir meçhule doğru yol alıyorlar. her gün düşünmekten kafayı yiyor arkadaşım da. çocuğa da belli edemiyor bitmesin diye. ona kalsa o da asla böyle bişeyi kabul etmezdi, yapmazdı ama şimdi durum bu. yani kapılma derim, ilerlemeden söyle niyetini. yoksa işler çok karışıyor.

Yarın öbür gün kız gel dediğinde koşa koşa gitme ihtimalini düşündüğün biriyle sadece onun gibisini bulmam, benle egosunu tatmin edecek karakterde biri değil diye neden beraber olasın ki?
Seninle beraber olmak istediğinden %100 emin olmayan veya senin emin olmadığın kimseye vaktini harcama. Yalnız kal, aşk acısı çek ama harcama kendini.
Yine de samimiyetine güvenip konuş dilersen. Ben seninle güzel bir beraberlik yaşamak istiyorum ama sen buna hazır gözükmüyorsun. Bu şekilde seninle görüşmek, konuşmak beni üzüyor, sen de ne istediğinden emin olana kadar görüşmeyelim de ve kalk git masadan. Net. Ve inan bana kaybedeceğin hiçbir şey yok. Bir ihtimali elemiş olursun en fazla.

cok guzel yorumlar var, tek tek tesekkur ediyorum. yalnız 2 nokta var, kafanızdaki klasik kalıpların dısında dusunmek icin anlamlı olacagını dusunuyorum. eleman hakkaten ataerkil kafada biri degil, kız bu arada birileriyle olmus falan bunu da takmıyor. kızın şiirlerine laf eden olmus, ben ki normalde şiirle pek aram yoktur kızın yazdıklarını keyifle okuyorum:) şiirden cok kelime oyunlu seri cumleler gibi. neyse.

ancak direk konusma mevzusunda herkes hemfikir gibi. ben buna hakkım olmadıgını dusunmustum, bi de sanırım içten içe uzaklastırmaktan korktum. 1 aydır tanıstıgım, dısarda 4-5 kez gorustugum birine böyle konusma hakkım var mıdır? var diyorsanız sizi dinleyip bi cesaret giricem mevzuya

Senin duygularından bahsediyoruz burada, tabiki hakkın var. Ne hissettiğini, neler beklediğini söylemeden olmaz zaten.
Uzaklaşacaksa da şimdi olsun. Daha uzun sürüp kendini kaptırmadan sen de görmüş olursun.
Ben adam hakkında yorum yapmıyorum. İkili ilişkilerde insanlar buna çok takılıyor. Ben seni konuşuyorum. Adam çok iyidir, çok düşüncelidir vs. şu an bunlar önemli değil. Önemli olan bu durumda adamın şahane bi insan olmasından bağımsız senin neler hissettiğin, sana yaşattıkları.
Bu gidişat seni mutsuz ediyor, içini kemiriyorsa karşındakinin karakter sahibi 10 numara bi insan olması sonucu etkilemiyor.
Sen sana iyi geleni yapmalısın. Sana değer veren değil, sana hakettiğin değeri veren ve bunu sana hissettiren bir insanla beraber olmalısın.
Böyle hissediyor musun?
Hissetmiyorsan konuşmalısın. Adam sana bu değeri veremeyecekse de gitmeyi göze almalısın.
Bekle, bana destek ol falan derse de asla kabul etme. Onun aşk acısını dindirecek kişi sen değilsin. Onun aşk acısı geçip eskisini unutana kadar yanında bekleyemeyecek kadar değerli senin zamanın ve duyguların bunu unutma. Daha da konuşmak istersen özelden yazabilirsin.

Yedek oyuncu sendromu.

Yapma yoluna bak.

bunlarin ozelligi bildigim kadariyla nano teknoloji ile leke tutmuyor ve oyle silmeyle geciyor (nasil silinecegini anlatiyorlar alirken), sanirim annemde benzeri bir sey var, henuz lekelenmedi gercekten.

yumuşak bir tür kumaş. temizliği zor olmaz. tavsiye etmemek için bir neden görmüyorum.

Biz kendi mobilyalarimizi öyle yaptırdık. Yumuş yumuş, pek seviyorum ben.

Evde iki takım koltukta var. Üzerine koca bir bardak gazoz döktüm, üstünde kaldı ve aşağıya aktı. Yalnız yanılmıyorsam yağlı lekelerde aynı durum olmuyor. Kumaşa yapışıp iz bırakabiliyor. Lakin çocuk birşey dökerse diye tırsmıyorsun. Bir de hoş bir dokusu var kumaşın ama zevk/tercih meselesi.

Metresi 15-16 TL civarında bu kumaşların su ilk döküldüğü anda emilmez biraz alarak biraz su kalır üstünde uzun sürede ama kumaş alır yani anında silmek lazım. Uzun vadeli kumaşlar değil ama onu söyleyim bunlara benzer biraz daha yumuşak tüyleri olan icon serisi var daha uzun tüylü olduğu için emilim saha yüksek tabi. Salon içinse İkon olabilir. Günlük kullanım için tay tüyü İdeal piyasada çok sayıda çakması mevcut su ile deneyin aldığınız yerde. Çakma tay tüyü Metresi 7-8 TL

sen arabanın içindeyken açar girerler filan diyedir. bi nevi kilit. komple açılması saçma tabi.

madem içerden açılan bagaj yapıyolar, araba hareket halindeyken açılmamasına da bi yöntem bulsunlar yani çok mu zor?

Aklına gelen doğru, onun dışında başka da mantıklı bir açıklaması yok.

cok sacma +1
sen icindeyken acar girerler demissin de yoggi, hocam o zaman butun arabanin kilidi acik demektir, bagaja girecek adam asil arka koltuga girer. zaten arabanin icinden tum arabayi kitleyebiliyorsun/acabiliyorsun. sen icindeyken bagaja biri bir sey koyacaksa ve sen de kicini kaldirmak istemiyorsan da zaten icerden komple kilidi acip bagajin acilmasina imkan taniyabiliyorsun.
arabanin icindeki bagaj acma dugmesinin ben de bir anlamini bulamadim.

siz hiç çocuklu aile görmemişsiniz.
o bagaj kapağı yolculuklarda 10 kere açılır kapanır.
anne - çocuklar devamlı birşeyler koyup alırlar.
şöförün hayatını kurtarır o düğme.
en çok da taksiciler kullanıyor sanki.
istemediklerine açmıyorlar bagajı :)

TR de özellikle avm'lerde aracın tüplü olup olmadığını denetlemek için otopark girişindeki güvenlik görevlisine bagajı açmak için var. Avrupa veya diğer ülkelerde de feribota binerken oluyordur mesela. Her aracın bagaj üzerindeki açma butonu aynı yerde olmadığı için güvenlik görevlisi butonu bulamayabilir. siz içeriden açarsınız.

Edit: bunu çok saçma bulan, başka bir sebebi yok diyen kişilerin öz güveninden istiyorum ben de =/

ford fiesta 2005 modelde de bagaj açma düğmesi içeride. yolculuk esnasında basmayı hiç düşünmedim zaten nadiren kullanıyorum, bu kaç güne deneyip sonucu yazarım. eğer o da yolculuk esnasında açılıyorsa ford'a mail atıp sebebini sorarım. siz de fiat'a atabilirsiniz.

anne kendi arabasında bagajın üstündeki düğmeyi bilemiyor mu? kapaktaki düğmeye pekala basabilir. çocuklu aileyim, 10 defa kapağı açarız ama üstündeki düğmeden açarız. daha hiç içeride düğme olsaydı da açsaydık demedik.

avm'lerde, feribotta, aracın tüplü olup olmadığını, bomba olup olmadığını kontrol eden güvenlik de çolak veya gerizekalı değilse düğmeyi bulup kendi basabilir gibime geliyor. zaten 3 güne bütün arabaları ezberler. öyle abuk yerlerde olmuyor çünkü, kapağı tutup kaldıracağın yere koyarsan herkes bulabilir.

taksicinin açmak istememesi veya düğmeye benzer bir kamera bulunması ve güvenliğin düğme diye onu kurcalaması da güzel sebeplermiş.

yahu aynı zamanda kilit vazifesi de görüyor.
kapatınca otomatik kilitlenmiş oluyor.
aradaki fark bariz değil mi?

ayrıca bulsunlar yae dediğin çocuklar, akrabalar, güvenlikçiler az bagaj düğmesi dağıtmıyor açıcam diye kurcalarken.

eski arabamda (toyota) içerden düğme ile açılıyordu. düğme de bezin kapağını açma düğmesinin yanındaydı koltuğun sol alt tarafında. bagaj kapağında anahtar deliği vardı ayrıca, istersen anahtarla oradan da açabiliyordun.
s24.postimg.org

şu anki arabamda (subaru) içerden açma düğmesi yok, bagajda logonun altından açılıyor. bir de anahtarda tuş var.

eski aracımdaki sistemi tercih ederim ben. arabaya bindiğimde kapıları da kitlerim direk dışardan açılmasın diye.

aaa ben onu hep çok kullanışlı bulmuşumdur. şimdiki arabamızda yok mesela yokluğunu çok aradım. millet bir şey koyacaksa bağırarak anlatmaya çalışıyorum şuraya basacan falan diye hiç iyi olmuyor. çünkü genelde insanlar bagajı yüzde yüz başarıyla kapatabiliyorlar ama açarken mutlaka bocalayan oluyor.

konfordur:arabanın içindeyken sağnak yağmurda gelen bir yolcuyu elindeki leş poşetleri bagaja koymak için yönlendirebilir sin.
genelde bagaj açma düğmesi varsa arabanın anahtarında da vardır.onun konforu da bir elinde çocuk,diğer elinde poşetler minik bir tuş basımıyla bagaj açılır.
yeni alacağım arabada yoksa bu meret almam o arabayı.

ikisi de hos, suetimsi olan daha cok hosuma gitti sanki, bu ara suet ayakkabilar hosuma gidiyor. eger 135'e bulduysan onu al tabii ki o kadar fark yok.

alttaki daha iyi., model olarak ikisi de güzel ama süet sevmiyorum.

süet olan daha güzel.

ilk linktekinin kahverengi modelini geçen sene almıştım,süet tarzı birşey değil yağmurda karda sıkıntı yaratmıyor ıslak bezle sil gitsin temizlemek için,içi de hafiften yünlü sıcakta tutuyor,kotun altına giyiyorum.

biraz daha klasik kumaş veya chino pantolon giyiyorsan ikincisi daha güzel durur bence.

güvenimin boşa çıkması,
kandırılmak,
değer verdiğim kadar değer görmemek,
sevdiklerime birşey olması

-unutulmak.
-yapayalnız kalmak.
-kullanıldığımı hissetmek/anlamak.
-başkasının bir hamlede elde ettiği şeyler için benim en az 4-5 hamlede elde etmem, hatta edememem.
-yaşlanacağımı bilmek.

bunlar beni erken öldürecek zaten.

ailemden birini kaybetmek

sevdiğimin ölmesi

- Kendim, saçma sapan bir şey yapmışımdır.
- Ailemden ya da sevdiğim insanlardan birisine bir şey olması.

Ölüm. Olmuşla ölmüşe çare yok geri kalan herşey yoluna girer.

hastalık ve ölüm.

Ölüm elbette, otesi yok, caresi yok. yasamayan bilemez, yasayan da gerisini takmaz fazla.

Vişne reçeli kavanozunun bittiğini kahvaltıda görmem.

Annemin babamın ölmesi veya sürünerek yaşlanması (alzheimer, bunama, kalça kırığına bağlı komplikasyonlar, özbakımı yapamaz hale getirecek herhangi başka bir hastalık vb.)

üzülmek üzer en çok. üzülme eylemi.

rina; hem türk filmi hem sıcak, sıklıkla da neşeli ve finali duygusal. Sevecektir diye tahmin ediyorum.

omrumuzden bir sene

Truman show olabilir

Moonrise Kingdom
The Grand Budapest Hotel
Little Miss Sunshine

hello my name is doris.
www.youtube.com
kahvaltılık öyle eğlenceli bir film.

little miss sunshine
bridget jones
julie and julia
chef

(bkz: les vacances de monsieur hulot)

Öyle kahkahalar atarak izlenen bir film değil ama sıcak, keyifli tanımlarını karşılar. Filmlerle de arası iyiymiş, sevecektir tahminim.

tamamı gözükmüyor ama üstteki alttakinden iyi.

ikisinde de bana garip gelen şeyler var. ama ilki çok daha sıkıntılı. bir keere sokak kapısının yanında banyo var yanlış mı görüyorum. o şekilde olmaz bence hiç hoş değil, antrenin uzun olması iyiymiş mutfak uzaklaşmış filan ama banyo olmaz.

ikincide biraz daha iyi ama onda da koridor filan yok. ebeveyn yatak odası devasa olmuş gereksiz yere. ama en azından oda yerleşimleri daha derli toplu.

tabii ki bugun gonderdigin daha iyi, bir kere bu ev iki cepheli, yani hem onde hem arkada pencere var, digeri tek cepheli sadece bir cephede pencere var - ki iki cephe olmasi onemli bir sey. bunun balkonu daha buyuk. odalarin yerleri daha iyi.

ikincisi berbat. o olmaz söyleyeyim. ilkinde yerleşimler doğru ama odaların organizasyonları sıkıntılı. uzun kullanışsız.

Sen nerdesin ya :( çok özledik seni.

soruya cevap evet var, nikahı kilisede veya belediyede gelinin ailesi karşılıyor ama düğün masrafı genelde erkeğe kilitleniyor. Gene de eşyalar vesairede yatak odasını kız tarafı alır gibi bi şey yok :D

gelenek gelinin ailesine kitlemedir, esyalar zaten ya alinmis oluyor (birlikte yasiyor oluyorlar) ya da oyle bir tarafa kitleme olmuyor, ciftler kendi kesesine gore aliyor. ancak etrafimda yeni nesil ciftlerden hic oyle ciddi ciddi gelinin ailesine kitlenen gormedim, bence daha cok turkiye'de 'dugunu erkek yapar' diye ikinan tiplere benzeyen amerikalilar o konuda geleneksel davraniyor.

apartman görevlisi dediğiniz kişi kapıcı mı, yoksa yönetici mi?

gerçi fark etmez. byle bir para toplayabilmek için yöneticinin genel kurulu toplayıp karar alması gerekli. toplanacak para, aidat miktarı falan usulüne uygun toplanmış bir genel kurulda görüşülür, karar alınır. kimse öyle kafasına göre sorun belirleyip para toplayamaz, aidatı düşürüp arttıramaz.

beş kuruş vermeyin, bir de dava açın o kişiye.

@kibritsuyu

Kendisi kapıcı. Yönetici vefat edince yeni bir yönetici seçilmedi. Beni toplantılara vs. çağırmıyorlar zaten. Mülk arkadaşımın ve orada kira kontratsız, onun bilgisiyle kalıyorum. Aidatı ben ödüyorum.

Kapıcıya ne diyeceğimi bilemiyorum şu an. Önce benden imza istedi, mülk sahibi yerine imza at dedi. dedim ki 'ben yetkili kişi değilim ve atmam'. Çoğunluğun imzası olunca işlemi hemen başlatabiliyor mu? Herkesin imzasını mı alması gerekiyor? Apartman yöneticisi ile kapıcı aynı kişi olabilir mi? Belki de yönetici vefat edince, bir süre kendisi apartman yöneticiliği yapıyordur?

of of.

bu paranın ödenmesi mülk sahibinin sorumluluğunda değil mi?
o niye ilgilenmiyor?

genel kurul kararı olmadan toplanan paranın ödenmesi hiç kimsenin sorumluluğunda değil. mülk sahibinin de değil, kiracının da değil. aidatı yükseltmek de öyle. o attırdığı imzanın da hiçbir geçerliliği yok. bu yapılan kafaya silah dayayıp senet imzalatmaktan farklı değil.

dava açmak yerine doğrudan savcılığa dilekçe verin. davayı savcı açsın. yetkili olmadığı halde zorla para toplamak neymiş görsün. apartman yönetmek dışarıdan göründüğü gibi kolay değil. apartmanın herhangi bir anonim şirketten pek de farkı yok. öyle aidat topla, kalorifer yak ile bitmiyor bu işler. yönetici öldüi yenisini seçmedik, kapıcıya değneği verdik, o dürte dürte milletten istediğini topluyor diyerek apartman idare edilmez.

yapilan işin yasal zemini yok gibi ama çoğunluk razı olduysa siz de uyum sağlasanız iyi olur bence. zaten mülk sahibinin esas sorumluluk.

Mülk sahibi ile aramda sözlü bir anlaşma var.
Ben kira ödemiyorum. Ama masraflardan ben sorumluyum.
Bu nedenle bunu ödemek de bana düşüyor.
Öderim de, sıkıntı değil. Sadece işlerin yolunda ve düzgün yapılmasını istiyorum.
Kandırılmak istemiyorum.

kibritsuyu +1
ayrica illa odeyecegim parayi derseniz mutlaka ya makbuz alin ya da banka havalesi yapin.

adamın günahını da almak istemiyorum ama apartman paralarından tırtıklıyor olma ihtimali nedir? nedense bana biraz öyle bir izlenim bıraktı. ne kadar para toplanmış, ne nereye gitmiş kaydıyla belgesiyle mevcut değil mi adamda? mevcutsa zaten suya ne kadar para gittiğini biliyor ve kanıtlayabiliyor olması gerekir (ki daire başı 40 tl zam gerekiyor diyorsa demek ki eksik belli, dolayısıyla su için harcanan miktar da belli).

bugün karşılaştık. yönetici kim diye sordum. 'benim' dedi. Nasıl yani olmaz ki öyle şey, dedim. O zaman apartman görevlisi kim? dedim. 'Karım' dedi.

Banka hesap no aldım, parayı havale yapacağım.

imkansiz.

Mesafe basli basina 70 km civari. Taksi 140 bassa bile (ki tabi ki de mumkun degil) yarim saat yola gidiyor yine.

Daha bi dekapi guvenliginden geciceksin, pasaporttan geciceksin.. e kapi kalkis saatinden 15 dk once kapaniyo filan.

Yetisemezin naparsan yap.

O aradaki 1 saatte tüm dünya senin o uçağa yetişmen için mucizevi şekilde önünü açsa bile yetişemezsin dostum.

imkansız.

11:00'de boğazı anca geçmiş olursun, maceraya girme.

eğer bu gece 4-5 olsaydı yetişirdin. bu halde imkansız.

bir de dış hatlarsa 45 dakika önceden orada olman lazım. helikopter tutarsan olur derim.

www.tivoli.com.tr

çok detay vermişsin denemeye taraftar gözüküyorsun. o nedenle cevabı iyice pekiştirmek adına ben de yazayım. bu işin imkanı ihtimali yok, sakın saçmalık yapıp deneyeyim deme :)

yukarıda arkadaş gece 4-5 olsaydı yetişirdin demiş ya, işte o saatte de yetişemezdin. Anca uçak rötar yaparsa yetişirsin.

@kaputt, haklısın :D şöyle bi durumla karşı karşıyayım.

Uçak biletim THY ekonomi. Dolayısıyla iptal edilemez ve değiştirilemez gidiş dönüş bilet.

Gidişi kullanamazsam dönüşü de kullanamıyorum.

Acaba çok zorlasam yetişir miyim diye düşündüm. Ama sanırım olmayacak. Yeniden bilet almak zorunda kalacağım.

asla yetişemezsin +1

sakın deneyim deme. kendine yazık edersin :)

eger bulundugunuz yerden thy'nin daha erken bir ucusu varsa, havaalanina erken ucusa gore gidip onceki ucaga binmek istediginiz soyleyebilirsiniz. yer oldugu takdirde thy bir onceki ucaga ucretsiz alabiliyor sizi. riskli ama bir oneri olarak soyleyim dedim.

evet kötü bir durum olmuş. yine de belki durumu anlatırsanız açığa filan alırlar ne bileyim bazen müşteri hizmetleri yardımcı olabiliyor. onu deneyebilirsin kaybedecek bir şeyin yok.

ama yetişme konusu çok net imkansız.

imkansiz ama sunu yapabilirsin. sabiha gokcenden kartal metro taksi ile. metro kadikoy, kadikoyden deniy otobusu ile bakirkoy bakirkoyyden taksi ile havaalani. kadikoyde deniz otobusu saati uymazsa marmaray ile yeni kapi oradan taksi ile havaalani.

@pederas dediğin mantıklı görünüyor ama 1 saatte o kadar vesait değişimi ile gitmek mümkün değildir diye düşünüyorum. Ama yine de en hızlı ulaşım seçeneklerinde bulunsun, belki birinin işine yarar.

Bu arada bileti iptal ettim ve yeni bilet aldım. Yukarıdaki atraksiyona girmeyeceğim. Önerilerimiz için teşekkürler.

İyi günler.

Jonever.

Baza.

Nereye koyacağımı bilemediğim boş bavullar var.

Ek not: Yatak altlarından çok korkarım :D

muhtemelen toka, küpe, kullanılmış peçete ve toz.

Ayakkabilarim ve kirli çamaşır torbası. Devlet yurdundayim

hicbir sey, bos.
ayrica koydugun resim cok korkunc.

iki tane ikea kutusu var. onlarda da kullanılmayan yorgan, mont, giysi falan var.

Yatak. (Evet o bazanın içinde yatak var)

ışığı kapatmamı bekleyen yaratıklar var.

ayakkabı kutuları var. ama boş benimkiler :(

toz

Konuşan cüce

Dagcilik cantasi var, onun disinda neler oldugunu bilmiyorum.

kışlık/yazlık kıyafetler

feng sui geregi bosluk ve biraz toz.

korkunç bir palyaço. geceleri kalkıp kulağıma fısıldıyor.

Avukat sifatiyla degil, legal consultant sifatiyla calisabilirsin. Ama ilgi alaninin cok spesifik olmasi lazim.
Atiyorum sadece tunel yapan firmalarin avukatliginda tecruben vardir filan. Turkiyede calisma tecruben yoksa zor ama.

Isletme mezunu yurtdisinda da var, master yapma bahanesi olmadan gelebilmek zor yurtdisina, tek istisnasi yine spesifik alan. Sadece cimento fabrikasi y ureten bir firmada x isini yaparsan mesela.

bence iki senenin boşa gitmesine ki bence boşa gitmiş demek değil sakın takılma. ben de iki sene okuduktan sonra istemediğim için istediğim bir bölüme geçiş yaptım. asıl orada kalsaydım iki senem boşa gidecekti. istediğin bölümü okumanın insanı nasıl mutlu ettiğini fark ettim. ayrıca iki sene çok kısa bir süre. sınıfındaki yaşça büyük insanları olduğunu görüyorsundur. insanın istediği şeyi yapmasının bir yaşı yok bence. dediğin gibi önünde bir ömür var bu işi yapacağın.

işletme mezunları evet çok fazla ama okuduğun okulun etkisi elbet vardır.

hukukdan yurt disinda calismam imkansiz diye dusunuyorsun da, isletme mezunu olunca yurt disinda calisma imkanin mi olacak ? amerika icin burada hukuk bitirirsin amerikaa gider master yaparsin sonra baro sinavina girip avukatlik yapabilirsin

Zaten hukuk da okusam ekonomi vs de okusam yükseğimi yurtdışında yapmayı düşünüyorum.Aslında hukuk ilgimi çekmiyor değil ama işte başka bi ülkede bu alanda çalışmak zor.
Yani kısacası ne önerirsin?

Amerikada avukat olmak için tekrar 3 sene hukuk okumam gerekiyor diye biliyorum.Sonuçta her ülkenin hukuku kendine has.ekonomi vs okusam durum daha farklı

oscar +1
'baska bir ulkede bu alanda calismak zor'
cunku kimse kimseye altin tepside bir sey sunmuyor. hangi okuldan mezun olursan ol yurtdisinda hop diye is bulmak, calismak cok cok zor. onemli olan okul hayatin boyunca ve sonrasinda kendini nasil gelistirdigin.
hukuk bitirip yurt disinda calismak diger bolumlerden daha zor degil.
adliye avukatligi yapmak istiyorsan bilemiyorum ancak onun disinda hukuk bitirip yurt disinda calisabilecegin bir suru alan var: insaat, enerji, spor, tahkim, insan haklari, uluslararasi kamu hukuku, sozlesmeler. vs. vs. bu cercevede onlarca kurumda calisabilirsin. sadece avrupa insan haklari mahkemesi bile kariyer.net uzerinden ilan acip, insan haklari ve/veya uluslararasi kamu hukukunda avukat alimi yapiyor [elbette sinavla]. hangi bolumden mezun olursan ol, okulu bitirip yurt disina is basvurusu yaparsan kabul edilme oranin cok dusuk. uzmanlasacaksin, artik hukukta oyle her seyi bilirim, her alanda calisirim kafasi artik bitti. bir iki alanin olacak onlara yogunlasacaksin. yurt disi staj, seminer, egitim kovalayacaksin. okurken yazlari turkiye'de sirketlerde ya da uluslararasi kuruluslarda calisacaksin. ingilizcen ana dilin gibi olacak ve mumkunse bir dili daha cok iyi ogreneceksin. hangi fakulteden mezun olursan ol, zaten kendi alanina yonelik bu tur hedefler koyup, calismalar yapmak zorundasin yoksa avrupa'da herhangi bir sirket/kurum icin bir cekiciligin olmaz.
yurt disinda master yapma imkanin varmis, bunu da iyi degerlendirirsen yurt disinda calisamaman icin bir neden yok.
eger kendini bu sekilde iyi gelistirirsen, hukuk bitirdiginde hem turkiye'de diger mezunlara gore daha iyi is bulma imkanin artar hem de disarda.
daha ikinci senendesin, kafanin karisik olmasi cok dogal, ancak ogrenciligini iyi degerlendir. eger sorun olursa mesaj atabilirsin, yardimci olmaya calisirim.

saçmalayıp, pişman olacağın şeyler yapma.

2 bana daha cazip geldi ama seni bilemem tabii

bana da en ferah seçenek 2 gibi geldi. diğerleri basıyor.

Tasarım iyidir. Bilgisayar başındasın. Karışan yok eden yok. Üretim çekilecek çile değil. Yazın ortasında atölye stajına bile zor gittim. Saat beş olsa da gitsek diye sürünüyorsun fabrikada. Hele ki makine sektörüyse hiç bulaşma.

Tasarımın önü kapalı değil bu arada. Airbus'ta uçak motoru tasarlayana kadar yolun var. Ben direkt makine sektörü gibi algıladım. Alakasız bir yorumsa dikkate alma.

askerden geldigine gore gencsin, hayalini kurdugun isi denemeden diger seceneklere yonelme derim ben.
eger gencsen bu yaslarda sabirli olup, cok calisip, isi ogrenip deneyim kazanman lazim. yanci olacagin insanlar da boyle boyle baslamislardir, kimse kimseye altin tepside bir sey sunmuyor ne yazik ki. daha korkmak icin cok erken, evli olursun, cocuk sahibi olursun korkarsin da, bu yaslarda fazla korkmamak lazim.

öyle olmaz sanırım çünkü o kapak belli bir anda açılıyor olmalı. ilk başta o gözü açmadan önce bulaşıkları ıslatıyor makine. tamiri basittir diye tahmin ediyorum.

bizim de bir sure acilmama sorunu vardi o kapagin, biz icine atip yikadik, alta geriye dogru atiyordum, bir sorun olmadi. tablet oldugu icin ilk suyla normal toz detarjan gibi gitmiyor, erimesi vakit aliyor. denemeye deger.

kaşıklığa tableti koyup makinayı çalıştırabilirsin aynı hesap

makine önce boş suyla bulaşıkları ıslatıp kabasını akıtıyor. sonra o pis suyu boşaltıp tekrar temiz su alıp o arada da tableti düşürüyor.

eğer o tablet düşürme anında açıp atarsanız aynı şey, neden olmasın. ama ilk başta atarsanız o tablet ilk kabasını akıtma suyunda eriyip atılır, asıl yıkama programına geçince boş suyla yıkanır.

Bu kadar nefret ediyorsan bırakmaman için hiçbir neden yok. İkincisi, nikotin oranının az olması içini rahatlatmasın o kendini kandırmak oluyor.

Bant falan hikaye abi kırın atın bırakın gitsin.

e-sigara deneseniz?
o şekilde çevremde cok bırakan oldu.hem nikotin oranını siz ayarlayabiliyorsunuz hem de esanslı seçip ya da tamamen kokusuz,sigara kokusundan da kurtulursunuz.
sigaradaki nikotin dısındaki bir dolu diğer kimyasala da maruz kalmamış oluyorsunuz.
yani giderek nikotin oranını azaltıp sonrasında bırakmak kolay olur diye düşünüyorum.

az biraz içiyorum diyosun, nikotin bandı, sakızı, elektronik sigara gibi türevlerle bu nikotin bağımlılığını arttırmayasın , kaş yapayım derken göz çıkarma olmasın.

sigarayı bırakmak için baştan kesinlikle inanmak lazım, eğer sen gördüğüm kadarıyla da pek inanmıyorsun, bu şekilde denersen büyük ihtimalle bırakamyacaksın

ayrıca sigarayı bırakmaya yardımcı olan ilaçlardan da yardım alınabilir ama her halukarda kesinlikle inanmak şart

ama ben bırakamıyorum ama elektronik sigara ile bağımlılığımın çeşidini değiştircem bana teknik konuda yardımcı ol dersen herşeyini anlatırım sana elektronik sigaranın.

günde 10 taneden 3-4'e indir, bir süre öyle git. yürürken içme mesela. her öğünden sonra bir tane, belki bir tane de yatmadan önce, o kadar. gün içinde ödülün gibi olsun sigara. hazır değilken bırakmaya çalışma, bu defa bırakma işi de yalama oluyor. tek seferlik atışın var, onu en uygun zamanda kullan.

arkadaslar cok cok tesekkurler gercekten.

@sir gawain evet farkindayim tam da bu iste, tek seferlik atisim var onun icin bir turlu deneyemiyorum zaten, basla birak basla birak sacma bir dongu oluyor bu sefer. ama indirerek yapabilecegimi de sanmiyorum, o paket bende oldukca iciyorum ben onu.

@killerbee cok cok tesekkurler! ben bu elektronik sigara olayini da bir arastirayim, burada da cok yazildi. sana bom bos bana her seyi anlat demek istemem, daha spesifik sorular sorarim basini daha az agritirim. cok tesekkurler!

rutine donusturdugun sigaralardan birini iptal etmekle basla bence de. sir Gawain in dedigi gibi, yururken ictigini iptal et mesela bir hafta.

Bırakamazsın maalesef. Kafanda hafifletici sebepler üretiyorsun. Bugün bıraksan aynı sebepler yarın seni tekrar sigaraya başlatır.

filipis iyidir süpürgede.

annem filipis kullaniyor memnun
ben yillardir arcelik'in en igrenc modelini kullaniyorum [bedava vermislerdi] ona bile henuz bir sey olmadi.

siemens extreme power var bende,gayet memnunum.
üst serileri çıkmış,onlar da 550-650 civarında benim gördüklerim.
nette detaylı arastırırsanız daha uygun fiyatla satanlar cıkabilir.

bir de cok satılan modeller hep filipis,lazpalle'nin dediği gibi.

Sonuca bağlı. Eğer orada parasızlıktan sürünüp sonra vatandaşlık alacaksan tabi ki değer. Ama keyfi sürünmek saçma sanki

şu anki geçim kaynağınız ve mesleğinize göre değişir.

Uluslararası şirket yönetimi masteri yaptım burs kazanarak. Ailemden hiç para almıyorum. Şu an çalışma izni alana kadar belki bi iki part time iş bulup, çalışma izni almak için ugrasirim diyorum. Çok zor bir süreç bu tabi, ayrıntısına girip sıkmayayım sizi. Ama çalışma iznini alıp, beş yıl dayanabilirsem vatandaş olabilirim. Sanırım deneyeceğim ben şansımı bakalım..

denemelisiniz [eger gercekten istiyorsaniz]. zor bir surec, muhtemelen cok sikinti cekeceksiniz ancak turkiye'ye donup is bulup geri gitmek orada bulmaktan cok daha zor, elbette iki turlu ornekler de var ancak hazir oradayken denememek icin bir neden yok. ev arsa satacak degilsiniz en kotu donersiniz bir kaybiniz olmaz.

dostum büyük bir firmaya gidiyosun anladığım kadarıyla. asla şansa bırakma işi ve takım elbise+sakal tıraşı olup git. yani kafadan o sebepten sana takma ihtimalini ortadan kaldırmış olalım. gerisiyle ilgili bir şey diyemicem, hayatında görebileceğin en başarısız görüşmeleri deneyimledim çünkü :)

sektörünüze göre takım elbise yerine smart casual olabilir. Yaratıcılık içeren mesleklerde ters tepebilir bu.

kolay gelsin. takım rulz.

Bol sans! Sakin ol, anlattigin adamin vakti degerlidir, sana vakit ayirdigina gore sende bir sey gormustur mutlaka, cagirip haslamak icin degerli vaktini harcamaz bu adamlar, kendini kucumseme. Istekli ve azimli oldugunu goster. Sirket hakkinda bilgili oldugunu asiriya kacmayacak sekilde mutlaka goster. Sirkete ne katabilirsin bunu dusun. Ve mutlaka gulumse! Tekrar bol sans

o tahsillerde bir insan boşu boşuna çağırmaz kimseyi. sende bi ışık görmeselerdi çağırmazlardı. yani işi alma yüzden %51 ve üstü. şansa bırakma
hadi bol şans.

öncelikle bol chance.
kendine güven! sendeki yeteneği, iş gücünü gördüler ki çağırıyolar.
hem işinde iyi olursan öyle üniversitelerde okumamış olsan bile bu senin için büyük bir başarı olacak buna kanalize ol, o zaman ki sana takdirle bakılan bakışları düşün, bu işi kotarırsın sen. Umarım istediğin pozisyon olur.
takım elbise +1

Noluyo ya bugün her yerden bu geliyor? 95 TL + sigaranın bakkala olan maliyeti

Özetle soruyu sadeleştirirsek, sahte paraya öpücük diyelim
Müşteri bakkalı öper, bakkal karşılığında 95 TL ve 1 paket sigara verir.
Bakkal pastaneciyi öper, pastaneci 100 TL verir bakkal da ona 100 TL verir. Ödeştiler..Bakkaldan çıkan 95 TL + sigara olmuş oldu.

(git: 963180)

95 + sigara maliyeti

195 diyen mi var? ilk 95'i zaten pastaneden almıştı kasadan çıkmamıştı. dikkatinizi çekerim.

edit: cevabımı da vereyim. kasada diyelim ki 200 lira vardı. sigara satışından sonra 205 olması gerekirken şu an 105. demek ki 100 lira zarar etti adam.

ya da 95+sigara diyelim.

95

abiler şöyle düşünün kasaya giren çıkan
senin kasana 5 tl giriyor sigara çıkıyor sonrasında 100 tl özür parası çıkıyor kasadan


üst verilen 95 tl zaten müşterinindi hiç benim kasama girmedi.

Pastaneci adam şerefsizin tekiymiş meğer, gider polise şikayet eder bakkalı. Bakkal da hakim karşısına çıktığında daha önce işlemiş bir suçu olmadığından para cezasıyla kurtulur. Oh bunla atlattık der ama tüm mahallede ismi çıkmıştı bir kere...

Herkes bu bakkaldan alışveriş yapmaya korkar olur. Bakkalın işleri kötü gider, önce eşi terkeder, sonra haciz gelir varlıklarına. Ortada dımdızlak kalan bakkal geçirir boynuna yağlı urganı...

Ettiği zarar da bakkalın hayatından, dul kalan eşinden, öksüz kalan çocuklarından önemli mi ki?

Kızının fuhuş, oğlunun uyuşturucu batağına batmasını söylemedim bile daha.

Adam 5 tlsini aldı zaten. 100 tl de kasasından verdi. Yani şöyle düşünün 2 kişi geliyor biri 5 tllik bir şey alırken diğeri çaktırmadan kasadan 100 tl çalıyor. Böyle bir durumda bakkalın zararının 100 tlden fazla olduğunu söyleyen hesap makinesi evlat edinsin

100+95+5=200

ya da kalpazan abinin elindekilere bakıp direkt sonuca ulaşabilirsiniz.

elinde 95 lira ve sigara var.

@want2die
prntscr.com

ya arkadaşlar?

kendinizi bakkal olarak düşünür müsünüz?

200 liranız var diyelim ki.
kalpazan geldi sahte para verdi.
kasayı açmadınız para üstü için.
pastaneden aldınız bozuk yüz lirayı
5'ini kasaya koydunuz
kasada oldu 205
95 + sigara kalpazana verdiniz. (işte bu zarar oluyor)
pastane mızıklanında ona da al lan paranı diye 100 lira verdiniz kasadan.
kaldı mı kasada 105 tl?

kaçla başladık 200
kaçla bitirdik günü? 105

demek ki 200-105= 95
ha tabi bir de sigara gitti.

hiç düşünmeye de gerek yok. sahtekarın elinde ne varsa zarar odur.
ya da başka deyişle, yırtılan neyse zarar odur.
başka deyişle sigara satışından sonra kasada olması gereken para 205 iken 105 oldu.

200 deyip durmayın allah aşkına.


@voyage da soruyu attı kaçtı, 10 bin liramızı isterük!
(duyuruyu silme pliz, merak ediyorum gittiği yeri)

100 tl
bakkal pastanecinin parasini musteriye veriyor, arada sadece tasiyici konumunda. o para zaten hic onun degildi/olmayacakti.
sigaranin karsiligini aliyor 5 tele dolayisiyla o zarar degil.
100 tl pastaneye veriyor o zarar.

95 tl adama verdiği para üstü,
+ sigara parası
100tl

10 bin lirami isterim, zaten bilen iki kisi falaniz hepi topu.
arkadaslar olaydan sigarayi cikarmaniz lazim, adam sigarayi veriyor ama parasini da aliyor (pastanenin verdigi 100 liradan) ve pastaneye sadece 100 lira veriyor.
kasasindan sadece 100 tl cikiyor adamin bu kadar basit.

acemi +1
ilk başta 200 diye düşündüm ben de ama pastaneciyi düşünmezsek basitleşiyor. pastanenin zaten bir zararı veya karı yok.

bence 105 lira

müşteri: +95 ve sigara

pastane: 0

bakkal: -100+ sigara.

nerde 10 bin lira ?

95 TL + sigara nokta.

10 bin lira vermedin bari tik koyaydın!!

İğrençmiş yahu

bence kötü

niye ya herkesin ayaginda var bu sene :( rahat bir sey bulun o zaman :)

hoş değil daha feminen bir şeyler olabilir

çirkin baya. Daha güzel modeller bulabilirsin

99'a bunlar var :) tesekkurler yine de.

gözlerim yandı :( baya kötü

Igrenc!
"niye ya herkesin ayaginda var bu sene " Herkes koyun.

Bence çok kötü değil. Bordo gibi olan alınabilir.

Babet kadar kötü değil. Giy.

hepsi iğrenç, babaet bunlardan daha iğrenç. babet ne ya :/

gözlerim kanadı.

Rugan değilde mat olanlardan al.daha feminen şeyler var

beta'da bu modellerin hemen hepsi var.

inci'yi de tavsiye derim, musteri memnuniyeti on numara ayrica ayakkabilari cok guzel ve rahat.

mecrea.com

1. ayakkabıyı aşırı beğendim, türkiye'de bulabileceğim bir yer var mıdır acaba? bulursanız haber verir misiniz? soruya kaynak yapmış gibi oldum affola :(

hotiç yaya
www.hotic.com.tr
www.hotic.com.tr

inci
www.incideri.com

web siteleri pek yeterli değil,ben her modeli bulamıyorum,o yüzden mağazadan bakın derim.

magazalara gidicem kesin. internetten alamam denemeden.
ama 1. linkteki cok guzel gercekten.

İnci +1 gecen bir bot aldim gece bile onla uyuyayim diyorum bazen

bana kalırsa sevgiliniz ilkinde siz erkekler aranızda anlaştığınız halde gereksi hassasiyet göstermiş. olabiliyor böyle şeyler... ama sizi de şu konuda anlıyorum, sevgiliniz oyle deyince siz sanki 1 biranın hesabını yapıyor da karşı tarafa birayı iteliyormuşsunuz gibi bir yaklaşım olmuş sanki. ben de sizin yerinizde olsam biraz sinirlenirdim.

ikinci durumu anlayamadım yalnız... hesabı sevgiliniz tek başına mı ödedi yoksa bu sefer kadınlar ortaklaşa mı odediler toplam hesabı?

Kadinlar ortak ödedi.

bence üçün beşin hesabını yaptığınızı düşünmemişler. ilkinde erkekler ödediyse ikincisinde de kadınların ödemesi güzel olmuş. bence diğer kadın arkadaş, sizin sevgilinizi doğru yönlendirmiş.

öyle sen bir bira fazl içtın demekle olmuyor pamuk eller cebe demiş :)

iyi olmuş :)

Diger arkadasin yaptigina sözüm yok da, sen bi tane fazla ictin fazla verecektik kismina takildim ben, ulan o zaman sen de ictigini ode?

Ben sizin kiz arkadasa sinir oldum, kendi yer icerken ucun besin hesabini yapmayip, siz erkekler aranizda anlastiginiz halde baskasinin kesesinin derdine dusmus. Haklisiniz kil olmakta. Diger mekanda da hesabi kadinlara odeten arkadas iyi yapmis.

Bence ayrılın.

kız arkadaşın biraz şey. gıcık mı desem ne desem.

kız arkadaşına gıcık oldum +1

sen bir tane fazla içtin hesabın hepsini öde ne demek ya? nasıl bir kafa yapısı ki bu? erkekler anlaşmış işte, gereksiz hassasiyet kasmanın ne manası var? hoş bir hareket olmamış gerçekten, ben sana hak verdim.

Kız arkadaşınızı da arkadaşını da beğendim. Sorumluluk sahibi kişiler.

şu 3 kuruşun 5 kuruşun hesabını yapan insanlara tilt olurum genelde de çoğu zaman hesapların çoğunu ben öderim arkadaş çevremde.

etrafımda böyle kimse olmadı, olanı barındırmadım. hesap ödemekten çekinen birisi değilim,
arkadaş çevremde sistem şöyle dönüyor yemekleri ben ödediysem, çayı kahveyi birayı diğer arkadaşlar öder yani ufak hesapları onlara bırakırım ki , rahatsız hissetmesinler kendilerini.


tabii onların ısmarladığı falanda çok olmuştur

kız arkadaşına uyuz oldum +1

senin yerinde ben olsaydım ikinci seferi tamamiyle ben öderdim ikiye mikiye de bölmezdim, ordan alırdı o mesajı.

Erkekler anlaştıktan sonra konuyu bulandırmaya gerek yokmuş evet.Ama kızın da çok üstüne gelmemek lazım hassasiyet göstermiş ama zamanlama yanlış olmuş.

Kız arkadaşın samimiyetsiz.

Dışarıda hesap konusunda çok hassas maşallah, ama Normalde seni düşünmeden hep sana ödetiyorsa sana niye aynı hassasiyeti göstermiyor?

Bence sen kız arkadaşına biraz para ödet.. 10 ben ödersem 1 o öder şekline alıştırma, böylece seni seviyor mu? Yoksa ekonomik destek peşinde mi onu bi görürsün.

1 birayı takan senden geçinmeyi de kafasına takıyor olmalı

ya da başka alternatif önerilere de açığım tabii ki :)

ankara univ. cebeci kampusunde siyasal bilgiler ve hukuk fakultelerinin kutuphaneleri var, kitap alamazsin ama girip calisabilirsin.

sana milli kütüphane yolları görünüyor.

1i bayağı beğendim, keşke antrasit gibi biraz daha her şeyle kullanılır bir rengi olaymış o zaman muazzam olurmuş. kadın.

Seiko.

fossil
ancak kahve siyahlarla olmaz, zor bir renk +1
kadin

Peki bu arkadaş: www.jomashop.com

1 iyi bayağı, ama siyah olsaydı daha iyi olurdu. Erkek.

Tabii ki Seiko.

Fossil bir moda markasıyken Seiko bilinen ve güvenilir bir saat üreticisidir.

Sen Toyota yerine şekil şemal güzel diye Levi's marka otomobil alır mısın. :)

Erkek

2'sini de begenmedim ama seiko alirdim alacaksam olsam; 35 e

birincisi çok hoş -k

bir şey demeden dinle. ille yorum yap diye zorlarsa da yapma.

bu hissizleşme ile alakalı aslında, arkadaşlara teselli verememekten çok. donup kalma, olaylara karşı tepki verememe gibi. uzun zamandır bende öyleyim. yaptığım bir şey yok, alışkanlıkta olabilir yaşanmışlıkların değiştirdiği bakış açısı da olabilir.

arkadasini da iyi taniman ya da gozlemlemen onemli aslinda. bazi insanlar teselli aramaz ya da bazen arar bazen aramaz, bazen sadece icip icip sarhos olup sumukler icinde aglamak isteyebilir, bazen sadece sessizce birlikte oturacagi birini ister, bazen olaylari sadece anlatacagi bazen de olanlari tartisabilecegi birini ister vs. vs. ona sorabilirsiniz bugun ne yapmak istersin icelim mi vs. diye, bir film vs. acip oradan muhabbete girip konusmasini saglayabilirsiniz -eger konusmak istiyorsa-, anlatmak ister misin diye sorabilirsiniz. doldur bir kadeh diyerek isi simarikliga vurup ortami yumusatip oradan girebilirsiniz. o bir konusmaya baslarsa oradan gelisir muhabbet.

o konuşma şekliyle ilgili, biri sana dert anlatınca ya teselli ya çare bulma zorunluluğu sanki kendiliğinden geliyomuş havası oluşuyo. öyle olmak zorunda değil, tamamıyla susmak ya da birden başka konuya girmek kırıcı olur, ama dinliyomuş hissini vermek de iyi gelir.

ne bileyim arkadaşıma zırvalıyosun la yarım saattir de denebilir, bir de platonik aşka seviyosan git konuş, konuşmucaksan da git şiir yap bundan hikaye yaz falan denebilir; ne dicen ki?

Platonik aşıksa mutlaka teselli et. Başkasını bulursun falan de. Biz erkekler genellikle sana kız mı yok mk diyoruz. Zamana bırak da kurtarıcı bir laftır. Gel kafamızı dağıtalım diyerek beraber bir şeyler yapmak en iyisi.

sabahattin ali'nin içimizdeki şeytan'da çok beğendiğim bir tespiti var ve çok severim:
-ancak teselli verilir… benim de ömrümde yapmadığım şey. ne kimse beni teselli etmeli, ne de ben kimseyi… riyakarlık tesellide son haddini bulur. bu anda çehrelerin aldığı yalancı teessür ifadesi, o biraz yukarı kalkıp birbirine yaklaşan kaşlar, o hafif hafif ve anlayışlı bir tavırla sallanan baş ve o derinden çıkarılmaya çalışılan matemli ses insanı deli eder.

normalde ben de teselli adamı değilim ama ancak bu tespitten sonra "harbi lan" dedim ve kimseyi teselli etmedim, etmeye çalışmadım. tek dediğim şey "zaten ne desem sen kendi içinde yine bunu kafaya takacaksın. benim 'boşver' dememle bir şey değişmeyecek." oluyor sadece ve o an neyi yapıyorsak ona devam etmeye çalışıyorum.

olmuş bitmiş şey için teselli ayrı, çok gerekli de değil bu tür ergen mevzularında. genelde duymak istediklerini kısa ve öz biçimde söyleyip onları konuştursan minnettar bile kalırlar.

Başarısızlık, şanssızlık vs. mevzularında harbiden kötü olmuş, hadi canım vs.nötral ifadeler iyidir eğer somut bir veri yoksa. tabii ki 90 alıp ağlıyorsa -sus lan dalyarak- denilebilir, ya da kafası basmadığı halde 8. kez sınava giriyorsa hacı gelsene senle bişi konuşçam diyip uçurumdan atılabilir. bunlar ortalamadan sapan olaylar

ölüm, kalım, hapis, sakatlık, büyük hastalık bu alanlarla bilumum tecrübe, olgunluk ve birazcık o konuya özel bilginin yanında sağlam irade ve gözlem yeteneği gerektirir. hatta bence apayrı uzmanlık isteyen şeyler bunlar. Bu açıdan doktorların mesela ölüm haberini vermesi bana hep yanlış bir uygulama gelmiştir. Yanlış demeyeyim aslında eksik, daha iyisi olabilir. Hem doktor, hem hasta yakınları açısından.

Ha misal sen beceremiyorum demişsin, beceremeyiver derim. herkes herşeyi beceremiyor.

Mesele insanların zor anlarında senden kaçmaları, sana gelmemeleri ve bunun sonucu olarak seninle yakın bağ kuramamaları falansa eğer samimi ol. keyifli bir anınızda ulan ben de ne malım bu konuda falan haa de. hem sen gerilmezsin, hem kimse beklentiye girmez.

ps. olmuş bitmiş şey için teselli ayrı, süregiden şey için konuşmak ayrı diye ayrım yapacaktım, iş başka yerlere gitmiş. bununla idare edelim.

ben de yapamıyorum. olmuyor.

onun üzüldüğünü görünce de ' cnm ya üzülme :/ ' falan diyorum.

Ben de veremiyorum ama sorunu boyunca sürekli arayıp yanında olduğumu hissetirmeye çalışıyorum ya. Da görüşüyorum. Konışmasını sağlıyorum üzülme filan deyip birkaç şey söylüyorum. Normalde ben de odun gibiyim

Eskiden empati kurar yardımcı olurdum, bütün enerjimi tükettiklerini fark ettim. Hele bazıları kronik olarak sorunlular, bitmiyor dertleri. Resmen mutlu olmamak için özel çaba sarf ediyorlar. Hiçbir dertleri olmasa bile bu sefer de rahat batıyor.

Değer verdiğim, kronik olarak arızalı olmayan arkadaşlarıma ise dertlerini dedektif gibi sorar bütün detayları öğrenirim, terzi kendi söküğünü dikemez misali göremedikleri ayrıntıları yüzlerine çarparım. Zaten zekiyse sıkıntının kaynağını bulur, çözmek için adım atarsa ne ala, eğer gelip aynı sebepten sızlanıyorsa da umursamam.

"yaa abi boş ver canını sıkma" diyenlerdensen hiç uğraşma bence.

ben mızmız insanlarla katiyen uğraşamıyorum

1 hafta tatile italya'yi bile goremezsiniz, hangi sehirdeyseniz onu gorursunuz.

Low cost havayollarinin en bilindikleri
Ryanair, easyjet, transavia, vueling ve wizzair'dir.
Bagaja bavul vermek paralidir bunlarda, sadece kabine alabileceginiz bavul ucretsizdir.

1'haftada hele bir de ucarak bulundugunuz yerleri bile "ce e!" yaparak zor gezersiniz :/ ha eyfel onunde bi foto, colosseum onunde bi foto diyorsaniz baska.

Ucak bileti icin kimse bir fiyat veremez, skyscanner gibi sitelerden bakmalisiniz.'ki butun lowcostlar yok skyscannerda, teker teker sitesinden bakmaniz yarariniza olacaktir.

kuehles +1

eger italyada kalacaginiz yerde bir hafta kalabilecekseniz kaldiginiz yerden trenle diger yerlere giderek italya'yi biraz daha iyi gezin - ki italya'yi adam gibi gezmek icin bir hafta yetmez - . 1 haftada iki uc ulke gorulmez iki uc sehir gorulebilir ancak.

İTalya'da nerede kalacaksınız? Biz bir haftada cinque terre ve civarını (portofino, rapallo vb.) anca gezebildik

Muhtemelen atasun'da vardir

doğubank'ta. 240 lira wayfarer

www.atasunoptik.com.tr

siteye üye olunca 30 tl indirim veriyo.

başbaşa. topluluk içindeki biraz görgüsüzce geliyor bana. ayrıca ikimize özel bir şey neden başkaları da olsun.

Basbasa. Mumkunse abuk subuk atraksiyonlara girilmesin, etkilemeye calisilmasin. o vakte kadar etkilenmediysem bir teklifle etkilenmem zaten. Olabildigince sakin ve dogal olmali.

baş başa. çünkü özel ve ikimize ait bir an olmalı.

İkisi de olur. Topluluk içinde yapılanlara şahit oldum. Bence güzeldi organizasyonu abartmamak kaydıyla

Baş başa. Hiçbir aksiyona gerek yok.

başbaşa

Niye alismayasiniz?

Biraz abartmıyor musunuz?

Hayatimin en guzel yillarinin baslangicidir universite ya, alisilmaz mi?!

Üniversite alışılacak bir yer değil maalesef. Oraya gelen herkes derslerini alır, geçer ve gider. Lisedeki ortamı asla bulamazsın. Bireyselliğin zirve yaptığı bir yerdir üniversite. Her zaman kendini düşünmek zorundasın. Derste not almaktan tut, aldığın derse devam etmeye kadar her şey tamamen senin isteğine bağlı. Bu yüzden üniversiteyi bırakan ya da okulunu gereksiz şekilde uzatan birçok insan var. Biraz keşfetmeye çalış, vizeler başlayınca zaten gerçekler yüzüne çarpar.

direkt kreşten geçiş yapmadıysan ve hala alışamadıysan bir sorunun var demektir.

ilk midtermden sonra alisirsin.

Giderek +1

Üniversiteyi boyle alısılması gereken bir zorluk olarak gormek üzücü. Özellikle ilk zamanlar her günü ayrı heyecan ayrı mutluluk tadını çıkar. Geri kalan her şey zamanla hallolur.

her konuda kendi işini görmen gerektiği kafana dank edince alışmış sayılıyorsun.

alışamıyorum ama şunu öğrendim derslere yalnız da olsan gidersen bir şekilde rayına oturuyor

6. yılım hala alışamadım.

ortam ve istemekle alakalı sanırım

Çok değil ama en nihayetinde part time çalışıyor gibiler. Çalıştıkları saat karşılığı olarak çok. Kadrolu öğretmenlikten bahsediyorum tabii.

ek ders hariç 3 bin mayış.

bir öğretmen olarak cevap veriyorum. öğretmene verilen maaş kesinlikle fazla değil. ha diğer meslekler de hak ettikleri değeri almıyor olabilir. ona bir şey diyemem. part time çalıştığımızı düşünen @cilekli krep arkadaş bu düşüncene nasıl bir cevap vereyim bilemedim.

memurlar içinde en az kazanan belki de öğretmen. saat mantığına göre bakarsak bir hoca 5 kere namaz kıldırıp 2.500 tl alıyor kemiksiz. belki daha fazladır. yeni başlayan bir öğretmen net 2.500 civarı bir maaş alır. ek dersler bu senelerde çok arttı doğru çünkü dershaneler kapandı ve okullar dershaneye döndü. öğretmenler cumartesi de çalışıyor çoğu yerde. o zaman da 2.500 tl olan maaş 3.500 belki 4.000'i bulabiliyor. matematik gibi branşlarda özellikle. ama sosyal hayat falan kalmıyor tabii.

öğretmenlik rahat mı? bence değil. 50 kişilik sınıfta ders verdiğim de oldu 1 kişilik sınıfta ders verdiğimde. davulun sesi uzaktan hoş gelir diyorum ve o sorumluluk ve mesleki tatmin duygusu çok çok az.

@vodafona kayıtlı böyle bir kullanıcı yoktur:

ek ders hariç 3000 mayış alan öğretmen 20 yıllık öğretmendir ancak eşi de çalışmıyordur 160 tl eş yardımı alıyordur. 6 yaşından küçük iki de çocuğu varsa 60 tl de çocuk yardımı alır. ben 10 yıllık öğretmenim. eşim şu an çalışmıyor. iki çocuğum var. kpds dil tazminatım da var. aldığım maaş 3200. ilk başladığımda 960 tl ile başlamıştım. sene 2007

Matematik bölümünde okurken ilk yılımda bir etüt merkezinde çalışmıştım. Özel sektör için konuşursak öğretmenlik zor. Bizim dershanedeki fizik öğretmenimiz sabah saat yedide dershaneye geliyordu, akşam yedide dershaneden çıkıyordu. En kötü 12 saat çalışmak demek bu. Devlette çalışmak biraz daha iyi. 4 bin olmasa da 3 bin alanlar var. Lisedeki öğretmenlerimiz de eylem yapıyorlardı. Neredeyse hepsinin arabası vardı. Hatta felsefe öğretmenimiz okulun karşısına yapılan yeni evlerden birini satın almıştı. Böyle bir söylenti vardı. Düşün artık gerisini. Mühendislerin iş hayatında kullandığı bilgiler çok daha teknik. Matematik bölümünde okuyup matematiğin dibine vursan bile lisede anlatılan konular çok basit. Mühendislerin teknik anlamda daha çok şey bilmeleri gerektiğinden başlangıç için maaşlar düşük oluyor. Öğretmenlik böyle değil. İş hayatında edinilen tecrübe mühendisliğe göre çok farklı. Öğretmen okulda ders görmez, seminer falan haricinde, ama mühendis mezun olduktan sonra bile kursa gider, hep bir şeyler öğrenmeye çalışır. O yüzden öğretmenler daha önde başlıyor.

eve iş getirmeyen öğretmen ben görmedim duymadım, 7 ay süren öğreticilik görevimde beni en çok zorlayan şey "yarın ne anlatıcam ulan ben bunlara" oldu. bunu plana programa koyabilirsin, hatta uygulayacağın sınavı quizi bile çok erkenden hazırlayabilirsin ama dinamikleri değişebiliyor anlatacaklarının ve ertesi güne hazırlık yapmak çoğu zaman için elzem, en azından işini düzgün yapmak istiyorsan.

böyle olmasa da çok kazanıyorlar demezdim, hatta sırf "topluma hayırlı" birey yetiştirme potansiyellerinden ötürü fazla fazla kazanmaları gerektiğini düşünüyorum. bu ülkede birileri emeğinden fazla kazanacaksa bunlar çok rahat öğretmenler olabilirler; hiç itirazım olmaz.

Öncelikle kazandıklarını düşünmüyorum. 3 bin alan öğretmen hem yılların öğretmeni hem eş yardımı çocuk yardımı alıyor. 6-7 yıllık öğretmen 2600 küsur alıyor. Zaten kiralar 1000 lira. Herkesin kredisi var. Şayet ailede kalıyorsanız, kimsryr para vermiyor ve maaşınız sadece size aitse evet şahane bi para.

Maaşı bi kenara bırakırsak öğretmen olmak zaten zor. Ben kesinlikle önermiyorum. 3 sınav yetmezmiş gibi bir de mülakat yapıyorlar ve sonucu sınavlar değil de mülakat etkiliyor. Üstüne yıllarca sözleşmeli çalışacaksınız ve her an görevden atılabilirsiniz. Varsa öğretmen olmak fikri kesinlikle vazgeçin.

bir öğretmen bir milletvekilinin yedide biri kadar kazanıyor. az mı çok mu sen karar ver.

ogretmen olmak cok zor bir sey, ben de ogretmen tanidiklarimla dalga geciyorum uc ay tatil yapiyorsunuz diye ancak sadece dalga geciyorum. fazlasiyla yorucu bir meslek ve surekli kendinizi gelistirmeniz lazim.
gun icinde cok fazla telefonla konustugumda ya da toplantilara girip ciktigimda kafa beyin kalmiyor, ki karsimdaki insanlar cocuk degil, gurultu yapmiyorlar, surekli dikkatlerini toplamak icin caba gostermiyorum, ugultuyla bas etmek zorunda degilim, onlari egitmek zorunda degilim, onlara okuma yazma/saatleri/mevsimleri/matematigi ogretmek zorunda degilim.
deneyimlemek isteyenler en basitinden bence her gun bir konuyu calisip saatlerce kendi kendilerine sesli olarak anlatsinlar, ya da kuzenlerine falan saatleri ogretmeye calissinlar kafa beyin kaliyorsa o zaman ogretmenlik kolay yeaaa dersiniz. diger mesleklerin maasini az bulabilirsiniz, bazi ogretmenlerin islerini gerektigi gibi yapmadigini soyleyebilirsiniz (ki bu her meslek icin gecerli) ancak ogretmen maasi cok degil.

bir öğretmen olarak yorumum şu,

öğretmenliğin kolaylığını/zorluğunu mesai saatiyle ölçmek büyük bir yanlışlık.

başka meslekleri yapanların, aldığı ücretin düşük olması, öğretmenliğin kolay olduğu sonucunu kesinlikle çıkarmıyor.

teog denilen, öğrencilerin puanlarına göre okulları tercih ettiği sisteme geçildiğinden beri, pek çok okul, akademik başarı anlamında en alt kademe öğrencilerin ''istiflendiği'' yerlere dönüştü.

her şeyden önce, ortalama 35 kişilik sınıflarda (kendi çalışma ortamımı söylüyorum) en fazla 1-2 öğrencinin öğrenmeye birazcık olsun ilgi duyduğu sınıflarda, bir şeyler öğretmeye çalışmak, bunu planlamak, insan yönetimi yapmak, bunda sürekliliği sağlamak, aynı zamanda bir memur olarak, idare ile muhattap olmak, velilerle muhatap olmak aynı zamanda bir birey olarak kendi problemlerin, dertlerin, sıkıntıların, sosyal yaşamın vs. yi bir kümede yönetebilmek çok kolay bir eylem değil.

bir müşteri/satıcı ilişkisi olmamakla beraber, nihayetinde bir hizmet veriyoruz, hizmeti almaya çok az kişi gönüllü ama bunu yapmak zorundasın. mümkün olduğunca iyi yapmak zorundasın ve dokunduğun şey insan.

üstelik çok gamsız biri değilseniz, kesinlikle ama kesinlikle eve iş geliyor. ben öğretmenin 1 saat çalışması ile herhangi bir memuriyetin 1 saatinin kesinlikle aynı yoruculukta olamayacağını düşünüyorum.

üstelik kadrolu öğretmen olmak hiç de kolay değil, atanma açısından. ki artık iyice saçma bir hal aldı. gerekli olduğunu düşünürsünüz/düşünmezsiniz orasını tartışmayacağım ama zorunlu hizmet denilen bir olayın olduğu ender memurluklardan.

fiziksel anlamda emek yoğun bir iş değil ve doğası gereği, yaz tatili var. bu bir avantaj ama dünyada bir tek türkiye'de değil bu. bir de ek ders sebebiyle, bir sene sonra eline geçen net miktar azalabilen bir meslek. örneğin ben gecen seneden yaklaşık 600 lira daha az kazanıyorum. ders sayım azaldığı için ve bunun tek sebebi, okul yönetiminin norm ayarlamasını becerememesi, öğretmen ihtiyacı olmadığı halde, benim branşımdan okula sürekli yeni öğretmen gelmesi. gecen sene bir kredi falan çekmiş olsaydım, maddi dengem elbette bozulurdu.

bir de doğrudan kısa vadede somut ürün, somut sonuç olmayacağı için (işin doğası gereği) mesleki tatmin yönünden handikaplı bir iş.

tabii ki türkiye ortalamasında, çalışma saati/maaş açısından çoğu alandan iyi ancak kendine has, dışarıdan görülmesi ve topluma ifade edilmesi güç zorlukları var. mesleğimi seviyor muyum, seviyorum ama şu sözlükte öğretmenlere galiz küfürler içeren başlıklar açan, entry yazanları, öğretmen yapsak, bir yıl sonunda önemli bir çoğunluğunun, pişman olacağına inanıyorum.

para konusunda da şu bir kıstas olabilir, tek başına yaşayan bir insan olarak ve bu yaşımdan sonra, ev arkadaşı filan kesinlikle istemediğim için, istanbul'a tayin istemeye asla cesaret edemiyorum mesela. bu maaşımın ortalama yaşanabilir, sıradan bir semtte yarıya yakınını belki yarısını sadece kira giderine vermem demek. demek ki çok da abartılı bir meblağ değil maaş bence.

ki devletteki 3.yılım ek ders hariç 3000 lira falan kazandığım yok. başkalarını bilemem. en az bir üç sene geçmeden de, standart 3000 rakamına ulaşacağımı düşünmüyorum, zam ortalamalarını düşünürsem.

resmen part time çalışıyorlar, arada 15 gün yatış, yazın 2 ay yatış, resmi tatillerde yatış, kar yağar yatış.

türkiyede fiyat performans oranı en iyi iş milletveliklliği, sonrasında da öğretmen bence.

bence tatillerde başka kamu görevlerinde yer almaları gerek, yoksa diğer çalışanlara haksızlık.

seminer meminer hikaye, seminer adı altında 3 aylık tatilin bir ayında öğretmenler odasında kısır börek takılıyorlar. yazın yazlıktalar sorsan madendeki işçiden zor şartlarda çalışıyorlar ve sırtlarını devlete dayamış durumdalar mamuriyet dolayısıyla, haftada 3 gün bi kaç saat derse girip haftada 4 gün yatan ve hala şikayet eden insanlar gördüm, bence böyle bir durumda anca boş zamanlarında yemeye yetmeyecek maastan şikayet edileblir :)

üzgünüm öğretmenler ama durum bu.

bu tabii kadrolu öğretmenler için geçerli, ücretli öğretmenler az kazanıyor.

bi kişi 3000 demiş başka cevap veren olmamış.

ben de merak ediyorum ne kadar maaş alıyorsunuz ?

özel sektörle karşılaştırılabilecek şey değil
sınıfa girsen ve tüm gün put gibi dursan kimse bir şey yapamıyor
ankaranın göbeğinde ingilizce 3 kelime bilmeyen inglilizce öğretmeleri var -diğer branşlar da farklı değil. insanlar özel hoca tutuyor harıl haıl.
yani konu haftada 15 saat (ki maaş karşılığı ders yükleri bu kadar) derse girmek değil. özel sektörde olsan, böyle yapsan, seni öperler...
buna mukabil çabalayan, anlatan, öğrenci için uğraşan öğretmen yok mu ? var tabi ki ama kaç tane?
bizim zamanımızda iyi okullar, iyi hocalar vardı hoca da mesleki tatmin yaşıyordu o olayları da bitirdiler. tamamen saçma sapan bir kaos hakim şimdi.
herkes öğretmen olmak istiyor çünkü yatsan yatarsın, istersen yani, müsait.
böyle başka kurum yok mu, devlette dersen
elbette hiç iş yapmayan başka devlet memurları da vardır ama boş boş otursan da 8-5 dairede olman gerekir -misal bu yüzden çocuk varsa bakıcı tutman gerekir en kötü 800 lira bakıcıya verirsin oysa öğretmen olup biri sabah biri öğleden osnra çalışan zibilyon tane çift biliyorum, çocuklar bakıcısız büyüdü, bunun gibi bin tane şey sayarım
senede en kötü 30-40 bin alım olan, memleketin her köşesinde tayini olan (insanlar 1memur olayım 2evleneyim diye baktıkları için olaya), okuması kolay olan, ben ek dersi kursu açarım, sıvav gözetmenliği yaparım parasını almak için dersen bunları yapabileceğin, vs vs. çok yok. Öğretmenlik tüm kıstaslara uygun.İster yat, ister 6 gün 8 saat çalış 4bin lira al.

4000 de hiç fena değilmiş yani, performans kaygısı olmayan bir öğretmen için, sana demiyorum @üipouy genel olarak

Hiç ağlayıp durmasınlar, Türkiye nin en ballı mesleği öğretmenlik. Yok kendini geliştiriyormuş ta yok 50 kişilik sınıfmışmış, yok yorumcuymuşmuş... hadi len oradan! Ne bekliyordunuz beleşe maaş almak mı? En sıfırdan başlayan hoca bile senelik 4000 alıyor ve yata yata alıyor özel sektöre göre burada ağlayanlara inanmayın

Eşim 10 yıllık öğretmen branş gereği ek dersi pek olmuyor. 2400₺ mayış alıyor. Bu eğer kurs açarsa 3000₺ civarına çıkıyor.

Evet saatlik hesap yapınca iyi görünüyor ama devlette öğretmen olarak çalışıyorsanız ben daha çok çalışmak istiyorum deme şansınız yok. Öğretmenliğin kötü yanı da bu. Çalışma saatini arttıramıyorsunuz. Ancak branşınız müsaitse (Matematik, İngilizce gibi) özel ders verebilirsiniz.

@üğpoiy sen niye çarpıtıyorsun ki:)
2600 senin dip maaşın. Yani 1.5 gün için verilen maaşın.

Matematik ve İngilizce Türkçe branşları İyidir bence hem de değer yapmaya teog kurslarıyla beraber 4000 ni geçer bu arkadaşların aldığı para
Ancak bir sınıf öğretmeni işte o bu işin tam olarak cefasını çeken branştır.

Annem 20 yıllık öğretmen 2997 lira maaş. 500 civarı ek ders. 2 çocuk parası dahil.

iş bulacaksan kariyer.net den takip et önce. Ben hiç linkedin den iş bulan görmedim. Dışarıda bulanları duydum ama Türkiye' de ben hiç görmedim. Kariyer.net e düzgün bir cv oluşturup oradan ilanlara saldırmak gerek.

edit: tonla adam linkedin den görüşme teklifi almış. benim arkadaşlarımda mı sorun var "

youtube da deneyimini paylaşan o kadar çok insan var ki burda alacağın cevaplar hiç yardımcı olmaz.

daha öncesinde 2 görüşmeye gittim linkedin üzerinden ayrıca 4 ya da 5 firma da teklifte bulundu.

nasıl kullanacağına gelince, yaptığın tüm işleri yaz, katıldığın eğitimlerden en küçük başarına kadar. yaptığın proje vs. var ise bunların fotoğraflarını koy ve ana hatlarını belirt. olabildiğince çok insan ekle kendi sektöründe. gruplar vs. var bunları ekle. ha cevap alma hızın yavaş olacaktır ama belli bir aşamaya geldiğinde aranan kişi sen olursun.

kariyer.net benim gözümde ölü bir platform. nedeni ise bir iş ilanı açıldığında açılan ilan için abu sabuk onlarca, yüzlerce başvuru olması. siz yetkin olsanız bile o kadar cv arasında ik'nın size ulaşması çok zor. mesela ik'cı arkadaşımla bakmıştık başvurulara. adam forkliftçi, mikrobiyoloji şefi ilanına başvurmuş. durum o kadar vahim yani. gelelim linkedin'e. şuan çalıştığım işi linkedin üzerinden buldum. sadece geçen hafta iki şirket aradı linkedin üzerinden. görüşmeye çağırdılar. başvuru falan yapmıyorum. headhunter'lar artık ilan açmak yerine direkt kendisi seçip, iletişim kuruyor. bu nedenle, profilin tam ve düzgün olsun. yeteneklerin tümünü yaz. iş deneymlerini mutlaka açıklayarak yaz. daha önce bir eğitim veya sertifikasyon sürecinden geçtiysen onlarıda ekle. kendini özetleyen bir ön yazı ekle. ne kadar düzgün ve tutarlı olursa o kadar iyi olur.

ilan sahiplerine mesaj atabilirsin. bu seni 200-300 kişiden ayıracaktır.

ilk isimi yenibiris'ten buldum simdikinde de linkedin'den teklif aldim. linkedin'den bugune kadar bir cok teklif aldim. ayrica kariyer'den ulasan firmalar var, basvurmasam da arayip is ariyor musunuz diye soruyorlar. dolayisiyla ben butun bu platformlarin ise yaradigini dusunuyorum.
hangi is ariyorsan o ilana gir, aranan ozelliklere bak, anahtar kelimeleri tespit et, nasil ifade etmisler aradiklari kisiyi bunu algila ve cv'ni ona gore olustur. adamin aradigi isin aynisini yapiyorsundur ama dogru duzgun anlatamamissindir ne yaptigini, sadece x sirketinde y olarak calistim demissindir bir anlami olmaz o zaman, adam arayip acaba bu bizim istedigimiz isi yapiyor mu diye sormakla vakit kaybetmeyebilir zira hazirda bekleyen yuzlerce insan var. her iste beklentiler icin kullanilan asagi yukari belli ifadeler var, kendi cv'ni buna oturtmaya calis. calistigin her isin altina uc dort satir halinde ne is yaptigini o gorevdeyken yaz, eger bu tarz bir iste calisiyorsan calistigin projeleri mutlaka yaz, gizli bilgi degilse proje bedellerini, ortak firmalarin isimlerini yaz. turkiye'deki sirketi yurtdisinda bilmeyebilir ama buyuk bir isimle ortak yapmissinizdir isi o zaman dikkat ceker.

cevap basit: küvete su dolabilir, duşakabine dolmaz :)

kimin temizleyecegine bagli. dusakabin gercekten pratik. kuvet keyif yaparsan guzel yoksa bir anlami yok.