sağdan soldan katalitik bulamıyon mu?

tulumlar çeşitli. soğuk direnci iyi bir şey mi, fermuarlı falan mı yoksa çuval gibi içine mi giriyorsun?
1. rahat değil pek, sağa sola sucuk gibi paket halde dönmen lazım, uyku yatış şeklin dağınıksa darlanabilirsin.
2. he, yatak iyidir.

uyku tulumum -25 idi, kar ortasinda, eksi 19da yatagin üzerine serip hebele hebele diye uyuyordum. mummy olmasi, fermuarli olmasi avantaj tabi.

kapali ev, sorun olmaz bence. kalin giyin, ufak bir oda ya da mutfaga konuslan bos vaktinde, yemek piserken isinsa yeter oda, uzun süre korur mevcut sicakligini.

o degil de hicbiri olmazsa da ölmezsin, hasta olmamak icin cabala yeter.

Tulumun bir yerlerinde etiket gibi bir şey vardır. Extreme şu kadar derece, comfort şu kadar derece yazar üzerinde. Bazı tulumlar yazlık olabiliyor. Ev ısıtılmadığında 10-15 derece olur tahminen.Comfort derecesi bu derecelerden düşükse rahat edersin. Kural olarak osurmak da ısıtır tulumun ama alışık değilsen katlanması zor bir durumdur.Tulumun içinde bir şeyler zor okursun. Geçmis olsun.

filmi çekiyorlar bir de muhtemelen:) ayrıca filmin tuttuğunu görmeden devam filmi kolay kolay çekilmez. matrix örneğinde ise 2 ve 3'ü beraber çekmiş olabilirler.

lotr üçlemesi de aynı anda çekildi diye biliyorum. hatta efektleri montajı bile aynı anda yapıldı. ama birer sene arayla vizyona girdi. o yüzden 3. filmde cgi hafiften sırıtmıştı günümüzün teknolojisinin altında kaldığı için. pazarlama stratejisi olarak düşün. hiçbir ürünün üst modeli peş peşe çıkmaz. önce bir iki sene bekletip beklenti yaratmak, kitlenin o ürüne özlem duymasını sağlamak gerek. yoksa daha çabuk ve daha az tüketilir.

hepsini çekip hazırda bekletirsen muhakkak sızar. montesi biter bitmez sür piyasaya mantığı bence.

Devam filmleri ekseriyetle aynı anda çekiliyor. Yani hiç kimse bir filmin devamını çekmek için 2 sene beklemez, zira o esnada başka projeler için anlaşma yapılıyor kim ölüyor kim kalıyor belli değil. Kadroyu aynı şekilde muhafaza etmek çok zor. E seri halde çekilmesi düşünülen filmin tutmama gibi bir ihtimali de, o nedenle filmleri çekip daha sonra yayınlamak için bekletmek çok mantıklı. Ayrıca ilk filmi çekip diğerlerini yayınlamak için 1/1.5 sene bekletmek beklentiyi de yükseltiyor. Filmi 6 ay sonra yayınlamakla 1 sene sonra yayınlamanın gişedeki farkı muhtemelen oldukça fazladır, bir de sevilen bir şeyi kısa aralıklarla yayınlayıp tüketmek de çok mantıklı değil. Genel olarak bu nedenle beklendiğini düşünüyorum.

lotr fellowship of the ring'i 1.7 milyon kişi izlemiş.. hadi ilk 6 ay 1 milyon de.. bu 1 milyon kişi izleyecek konuşacak üzerine düşünecek merak edecek ki 2. filmi veresin.. dizi mi bu?

o dedigine dizi diyorlar.

simdi bazi filmler sadece gösterime girmiyor. mesela the dirties gibi ilginc bir bagimsiz film vardi, vizyona girmeden evvel uzunca bir süre film festivallerine öngösterimlerde gezdi. bazi festivaller vizyona girmemis filmleri kapsama aliyor, girdiyse kabul etmiyor, bu yüzden bazi filmler bekletilir.

filmlerin hepsi degil ama cogunda devam filmi cekilecegi en basindan belli degil. kitap uyarlamalari gibi belli olanlarda birinin bitisinin ardindan digeri cekilecek sekilde ayarlaniyor. ancak bu da zor, galalar, ön gösterimler, imza günleri, davetler seklinde yan kazancin bol oldugu isler yapilirken cekimler aksiyor. zaten yogun calisiyorlar. örnek olarak scorch trialsi verebiliriz.

filmlerin cikis tarihi amerika cikisi olsa da bunun hedef kitleye yayilmasi inanilmaz uzuyor. en basitinden amerika cikisli bir film türkce dublaji yapilip bize gelene kadar hatiri sayilir bir vakit geciyor. bunu dünya capinda dagitim olarak düsünürsen bu süre uzar. mesela juneda cikmis matrix, türkiyeye gelmesi eylül. son dönemlerde hazirliklar yapilarak tüm dünya ile ayni zamanda gösterime girmesi calisiliyor bir filmin. bu da filmi cekenden bagimsiz ek gecikme demek.

filmler acilis haftalarindan degil, sonrasinda iyi para kazanabiliyor. box officeler iyi hos ama aslinda iyi para kazandiran seylerden biri vizyonda uzun süre kalmasi. talebin olmasi. istisnalar elbette var ama genel filmlere bakarsak yanlis diyemeyiz.

Ben erkegim. Benim icimden bile canlilar cikiyor cesit cesit. Daha ne diyim yani!

sosyal.hurriyet.com.tr

Allah'ın varlığına tanık olamadık ki büyüklüğüne tanık olalım. (isim düşünce uyumsuzluğumun farkındayım)

Olmadım. Kendisiyle aramız pek iyi değil.

m.youtube.com

Bu olaya tanık olmuştum ben. Garip bir histi, hala aklıma geldikçe duygulanırım.

i.imgur.com

kendisini tanımam.

6 mmlik bir canlının kalbinin atması ve beyninin olması. sonra da insan olması alsksk

bir keresinde önümdeki mini etekli kızın bacaklarına bakarak yürüyordum, nasıl hipnotize olduysam kız dönmüş bana bakıyormuş haberim yok. bunu farkedince çok utandım tabi dedim allah'ım yer yarılsa da içine girsem. takribi 3-5 sn sonra belediye çukuruna düştüm ve anladım ki rabbimin hikmetinden sual olmaz.

Askerde iken, İran sınırlarında bir yerlerde ayın görünmediği ve dolayısıyla zifiri karanlık bir gecede çok boktan bir intikali tüm askerlerin yaralanmadan tamamlanması esnasında düşünmüştüm, üzerinden 11 sene geçmiş. O an, aynı mücadeleyi keyiften trekking adı altında yapıyor olsaydık kesin sakatlık çıkardı diye düşünmüştüm, ara sıra aklıma gelir.

Tanık olmak gerekli değil ki, Allah'ın büyüklüğünü zaten biliyor ve inanıyoruz.

Inanmayanlar icin gelsin :
www.youtube.com

ps: artık ataistlik out, iman in cancişler. keep cool.

Olmadik, dinsiziz biz. Onun disinda dunyada ilahi adalet diye biseyin varligina inanan arkadaslar hic gazete okumuyorlar mi merak ediyorum.

Apple bile ürünlerini gün geçtikçe geliştirirken, tanrının piyasaya sürdüğü en son model dinin (İslamiyet), içinde bulunduğu duruma bakınca küçüklüğüne tanık oluyoruz.

demin ateist mi imanlı mı olalım kızlar? içerikli bi soru vardı, hadisler, ayetler aklıma geldi. gazali'nin 7 maddelik mi ne bi evlenirken dikkat edilecek hususlarını düşündüm, nerede okudum onu da hatırlayamadım şimdi ama maddeler doğru.
eş seçerken dikkat edilmesi gerekenler şunlar:
kadının nefret edilecek kadar çirkin olmaması,
akıllı olması,
doğurgan olması,
soylu aileden gelmesi
az masraflı olması,
dindar olması,
bakire olması

yukarıdaki maddelerden ilk üçü doğştan gelen özellikler. yani allah vergisi olan durumlar. erkek için öneriliyor bunlar. söylemeye bile gerek yoktu ya neyse.
"Evin bir köşesinde duran eski bir hasır, çocuk doğurmayan kadından hayırlıdır.” hadisi var.

büyüklüğe gelecem şimdi:
işte bu ve benzeri şeyleri söyleyebilmektir büyüklük. bakirenin çocuk doğurduğunu söyleyebilmek için büyük olmak gerekir. mesela milyarlarca insan arasında bir kum tanesi bile olamayan ben böyle bişey desem başıma kimbilir neler gelir.

sonraki bakışlarda da mı yok hocam?

hayır

aynen yahu.. kıçım dondu hissettim o soğuğu resmen.

fidanlar masaların oturma yerlerine çok yakın. iyice büyüdüklerinde sorun teşkil eder.

ters giden şey adamın bakışı. fotoğraf izinsiz çekilmiş gibi.

adam fotoğrafı çekene değil arkadaki tartışan teyzelere bakıyor.

soldaki elemanın oturuş düzeni çok sakıncalı. 10 yıl sonra kamburu çıkar.

ta-daaa..
ters giden şey teyzeler. şerlok madalyamı alabilir miyim?

sol üst köşedeki araç ters gidiyo. ters yönde.

dayı masanın ayağını bacaklarının arasına almış, çello çalacak.
ayrıca çok da olgun sayılmaz, ayakları neredeyse yere değmiyor.

burdaki işim bitti.

dayı arkadaki otoparkın değnekçisi mi?

erzincan tulum
kars eski kaşar olmazsa olmaz.

(bkz: ünal çiftliği)

otlu ve örgü peynir

Umarim almanya'ya giriste problem cikmaz. Bunu dusunun derim. Yakalarlarsa atmanizi isteyebilirler.
Sucuk yakalandi mi imha ediliyor, garanti. Peyniri siz kontrol edin, pahali bir sey hazirlayacaksaniz yarar var.

Kars eski kasar yaninda bir de kars gravyer peyniri var bildigim. (Yanlis yazmis olabilirim de cok meshur)

hangi şehirdesiniz? Yeri ters deyince...

Tabii şehri belirtmemişim, İstanbul'dayım ama Beykoz biraz ters kalıyor.
@kuehles blonde çok doğru bir noktayı hatırlatmışsınız, araştırmakta fayda var.Erkek arkadaşım sucuğu sıkıntısız götürdü geçen ay ama şans işi biraz.

Sucuk ben de kac kez sikintisiz goturdum. Ve peynir de. Hic yakalanmadim. En son 2 kalip beyaz peynir, 3 poset de keci loru goturmustum. Yakalanmazsa sorun yok zaten.
Ama bir arkadasim yakalandi, tum sucuklari gozunun onunde cope attilar.

-yakalandi derken random bavul kontrolu iste-
Manti da vardi bavulunda, soya var diyip yirtti.
Peynirden emin degilim, arastirin. Sikinti olmaz zannetmem hele goturecek olan almansa. Ama cok pahali bir sey olacaksa diye dedim ben :)

blond hakli, peynir sokmak yasak. ama denildigi gibi yakalanirsa.

bu aralar almanya havaalanlarında kontroller daha sıkı diye duydum.

erzincan tulum
izmir tulum
kars grevyer peyniri
erzurum gögermis civil

et ürünlerinin yasak oldugunu biliyorum. hatta bir de 30 euro gibi ufak capli ceza kesiyorlar. denetimler rastgele yapiliyor. lufthansa ile almanya ici aktarmali ucuyorsaniz yirtma sansiniz daha fazla. ben gumrukten gecerken biriyle cep telefonuyla konusuyormus gibi yapiyorum, goz temasindan kaciyorum.

görür

Görür +1

Facebook user falan yazmaz yani?

yazmaz.

kabak gibi ahmet mehmetoğlu diye isminiz yazar. ama profil fotonuz görülmez.

foto da görünüyor galiba.

yandın hacı..

www.markafuar.com saat 3 e bak :)
bu arada senin nick çok güzel ya :)

high saat çizelgesi çok güzelmiş keşke böyle düzenli bir hayatım olabilse.. tolkien evet hatta bazen keşke geçmişte bunları düşünüp kendimi mutsuz etmeseydim diyorum bana zarar vermekten başka ne yaptı diye kendime soruyorum. bir de çok tuhaf karnım aç olduğunda bu tip duygular daha da coşuyor, yemek yiyince hafifliyor.

yaşlilara ilgi gösterip yardim etmeye devam edersen sana da ileride bir/bir kaç yardimci çikabilir.
hoş zaten hayatta yapilamasi gereken en zaruri işlerden biri ileride olmasi muhtemel zararı, simdiden önlemeye dayali tedbirler almak.

(yaşlilik demişken, bunun da güzel yanlarini görmek gerek)

yaşlılığın güzel bir yanı yok. öleceğinin kesin bir habercisidir yaşlılık. hepimiz hayatta kalmak için evrimleşmiş makineleriz. hem endişe de tabiatın bir lütfu. velhasıl normal normal normal.
ben orta yaşa giriş yapmış bir inançsızım ve hayata bağlanmamı sağlayan imgeler var.
mesela meşhurca bi thoreau alıntısı:
"ormana gittim.
çünkü bilinçli yaşamak istiyordum.
hayatı tatmak ve yaşamın iliğini özümsemek istiyordum.
yaşam dolu olmayan her şeyi bozguna uğratmak için,
ve ölüm geldiğinde,
aslında hiç yaşamamış olduğumu fark etmek için…"

zaten ölüm bu hayatı güzel yapan tek gerçek. sonsuzluk kadar boş ve korkutucu çok az şey düşünebiliyorum çünkü. siz ne dersiniz bilmem.

Açılın ben psikoloğum:) şaka bir yana siz danışanım olsanız, bir tıp doktoruna görünmenizi salıkverirdim. Açlıkla ilgili söylediğiniz biyolojik bir problemin habercisi olabilir. Kan tahlillerinizi yaptırmanızda şekerinizi vs. ölçtürmenizde fayda var kanımca.
Baktınız bir şey çıkmadı ve bu his sıklaşmaya ve işlevselliğinizi bozmaya başlarsa, başedemediğinizi hissederseniz o zaman terapi şart.

bence kızın bilgisi yoktur bu konuda, hiç konuyu açma derim. adam boş kaldıkça hemcinsleriyle takılıyor olabilir

sanane diyorum sadece.

söyle kıza. zaten ayda yılda bir görüşüyormuşsunuz bu yüzden seni silerse de salla gitsin.

yapman gereken bir şey yok.

bu konuya mudahil olmayi dusunmen bile cok kotu. kisaca ben de sanane diyorum.

ay aman duyar kasıcılar gelmiş. bunlara mustehak olan, böyle partnerleri bi güzel aldatırken görüp de söylemeyen arkadasları olur. ama neyse beddua etmiyorum.

sen oglanın gay ilişkileri oldugunu illegal bi yolla mı ögrendin; misal zorla hesaplarına girdin falan mı? yoksa kendi cevresinde bilinen bi durum mu? eger adam toplumda birilerinin bunu görebilecegi acıklıkta yasıyorsa bunu ben arkadasıma söylerdim/bana da söylenilmesini isterdim muhakkak.

efendim ben sizin nihai amacınızı anlamadım. sen bu çifte 3. olmaya mı çalışıyon abla_

1. dedikodu yanıltıcıdır. bulaşma.
2. taraflar karşılıklı razı olabilir, çok ters pozisyonlarda kalabilirsin. karışma.
3. adam çok iyi rol yapıyorsa her şey senin düşündüğün gibi çıksa da sana doğru dönebilir işler. gerek yok.
4. eşcinsel bir erkekle beraber olduğunu anlamayacak kadar saf ve/veya umursamaz birinden daha çok umursama bu ilişkiyi, ilişkiler geçicidir.

burada duyuru mezhebigenişleri olarak ahlaki yargılarımızı empoze etmek niyetinde değiliz, çoğu zaman bu tür boklar başımıza geldiğinden ya da bir yakınımızın başına gelmiş olduğundan, kıyas ve empati gibi mekanizmalarla durumlardan sağ çıkma ihtimalini hesap ediyoruz, yaptığımız bu. pragmatik mi? evet. bu işe müdahil olmazsan kafan daha rahat olur. şu an pek çok eşcinsel karısını kocasını aldatıyor içten içe. yapacak bir şey yok. gıybet, hakir görme ve önyargı kültürü yüzünden bunu yapıyorlar.

bence sağlık açısından söylemen lazım. somut kanıtın varsa tabi. dedikleri gibi ters tepki alabilirsin yoksa.

+1 myblowingmind

Bu kadar duz dusunceli olmayin.

vucid dili okuyabiliyorsan ve gozdeki uyarilmalari anlayabilirsen, ikisine de sexy derecede gelecek bir moda dergisi goster. kiyafetleri konusurken anlayabilirsin.

@evimin paspası hehe zaten tüm gayler moda dergisi okur... Sen hiç tesbihler gezen, göbekli, esnaf gayleri duymadın galiba ya da bearları ya da AK Gay grubunu... Nerede yaşıyorsunuz oğlum siz? :D :D :D

Fazla Amerikan dizisi izliyorsunuz sanırım

Öğrenme şeklim şu: vakt-i zamanında gay bir arkadaşa yakınlaşmaya çalışmış bu. Kısa süre sonra ise başka bir gay arkadaş ile birlikte olmuş. Bunlardan birincisi anlattı bana bunu.

İnsanların hayatı beni ilgilendirmez elbette, ama bu çocuk bu kızı saf olduğu için kandırıyorsa (uzak mesafedeler, çok zor olmaz) ve kız buna yıllarını veriyorsa kıza yazık. Ayrıca halihazırda birkaç senelik ilişkileri var. "Evlenmeden seks olmaz" mottosunu sahiplenmiş bir çiftseler ve kızın durumdan haberi olmaksızın ileride evlenmeye karar verirlerse, bu durumu bilip uyarmamış olarak üzüntü duyarım muhakkak.

@Traveller seni sevimli cocuk. simdi "okudugunu anlama" kalibi diye bir sey var. okumussun ama kendi kafandaki firtinalari yazmissin.

elemanlarin beden dilini ve goz uyarilmalarini okuyabilmesinden bahsettim orada.

biraz daha basit aciklayayim,

ilaci veriyorsun ve sonrasinda reaksiyonlari gozlemliyorsun.

iste "okudugunu anlamamak" hep bu diziler yuzunden.

İnsanların mahremleri sizi neden ilgilendiriyor?

aldatma mesela söylenmeyebilir ama bu durumda işin içine bulaşıcı hastalıklar giriyor. söyle

İnsanların mahremleri arkadaşım olan birinin haberi olmayan bir gerçekten dolayı hayatını çarçur etmesine yol açabileceği için beni ilgilendiriyor olabilir mi acaba?

Saf olmak güzel şey, iyi şey.

ama kendini yıpratmayacak şekilde...

-uyku tutmadı ağrılardan. yarın ne yapacağım hiç bilmiyorum. ayvayı yedim.

zamaninda bir yerden not almiştim:
iyimserliğin akılla denetlenmesi, insanin hata yapma ihtimalini azaltır.

birilerine yakin olduğum gibi güven yokluğu oluştuğu anda bunu bitirmeyi de göze almak gerek.

"iyimserliğin akılla denetlenmesi, insanin hata yapma ihtimalini azaltır."

carl sagan da buna benzer bir şey söylüyor. her iddiaya inanacak saflıkta (naive) olmaktan ve her iddiadan ilelebet şüphe (sceptisizm) duyacak önyargılardan arındığında dünyanın (arz) ve hatta galaksinin (samanyolu) işleyişi hakkında gerçeğe yakın bir temsil (modélé) oluşturabilirsin zihninde ancak.

Bir akıl hocası lazım sana.

@Arnold,akillanmam ben hocam.uzulmemeyi ogrensem yeter.

bende de durum sendekinin tam tersi. karşımdaki kişi kendini paralasa da önemsemem, takmam. üzülmüş mü canı mı sıkkın hiç umrumda bile olmaz, çoğu zaman fark etmem zaten. hayat çok kısa, benim ise derdim başımdan aşkın, üstüne bir de başkalarını mı takacağım kafama?

çok yakınlarımda bile durum değişmiyor. yok, önemseyemiyorum. karakter meselesi sanırım.

Okulda ogrendigimiz bilgi su: Sovyet doneminde Ozbekistan'in diger Turklerle iletisimini koparmak icin kucuk bir bolgenin sivesi resmi dil yapildi.

Bu arada Turkler nasil Araplasti, Orta Asya halklari da ustun gordukleri ulusun ozelliklerini benimsedi.

Konuyu baltalama niyetim yok, gerçekten merak ediyorum:

"Çoğunun Türkler ile alakası bile yok" dediğiniz insanlardan daha fazla "Türk" olduğumuzu mu düşünüyorsunuz?

Bu arada o insanlar kendilerine Türk denilmesinden hoşlanmıyor. BKNZ: Azerbaycanlılar

özbeklere emir timur de, pis bi sırıtış yayılıyor yüzlerine. kendi ülkelerinde yerleşik ruslarla sorunsuz yaşıyorlar işte. votka insanları yakınlaştırıyor.

biz de başka ülkelere aynısını yapıyoruz. hiç bi şey olmaz. amerikan askerinin başına çuval geçirmedik mi çarşıda. korkmayın yahu :)

hayır

Rus ucagini dusurmekle degil, Rusya ile takismakla hata ettik, Rusya'nin yaninda degil karsisinda durmakla hata ettik. Sinir ihlali ve sonrasinda ucak dusurulmesi de bunun yankisi.

hata, çünkü şu an çıkmazda görünüyoruz. düzgün bilgi yok tabii gözden kaçırdığım şeyler olabilir ama rusyanın tır bombalamalarına, s400 konuşlandırmalarına bakılırsa yapabileceğimiz en büyük çıkışı yaptık ve şu an mantıklı bir hamle yok. rusya alan daraltıyor. biz sıkışıyoruz.
oligarşiyse ruslarda kralı var. şu sıra saflar sıkılaşmış halde. türkiye içinden muhalefet çok dikkatli olmalı yoksa her demeç her eylem kodese tıkılmaya, meydanlarda yuhalatılmaya dönüşebilir. dışarıda bi sik yapabileceğimiz yok ama dış ilişkilerdeki dezenformasyonlarla şişirilen militarist egolar şu sıra gereksiz bir heyecan içinde. heyecana kapılmadan kenarda takılmak lazım. bizim savaşımız değil. bir kısım heyecanlı otto mannların savaşı bu.

şartların bizi sürüklediği şeyi yaptık.o uçak düşmese bu kez insanlar gelip burda " yemedi tabi rusyayı vurmak " tarzı konuşacaktı.

Ucagi dusurmeye zorlayan sartlari kendimiz yarattik. Sartlar oyle gerektirdi degil.

iki durum var

bi 'gelişmiş' ülkeyle takışmak var bide gelişmekte olan ve başında kgb emeklisi adam olan ülkeyle takışmak var.

gelişmiş ülke (mesela amerikayla) takışınca siyasi olarak seni yıpratır. çünkü fiziki müdahale kendine de zarar verir. diplomasiyle yaptığını yedirtir. rusya gibi bi ülkeyle başında da hele sevilen bi diktatörcük olduğu halde takışırsan yaraa yersin. gelişmekte olmasına rağmen rusya askeri ve nükleer olarak çok güçlü bi ülke ve amerika gibi ülkelerden kendisini ayıran en büyük özelliklerden biri bu. o yüzden hata ettik. hele ki müttefikin adamlar. sınır ihlaline çok takıksan (ki teröristlerin yıllarca sınırımızı orospuya çevirdiğini biliyoruz) uçak sınırından çıktıktan sonra erdem gösterir uluslararası arenada kınarsın bak uyardık kulak asmadınız biz ortak çıkarları olan ülkeleriz dersin. hele ki adamlar yalan da olsa düşmanımız dediğin teröristlerle mücadele ediyor orda. işin içinde başka iş var. altında işidin çıkardığı petrol patlatılan tankerler var. türkiye ateşle oynuyor. oyle kimse gücümüzü sınamasın demekle olmaz bu işler bazen ağırbaşlı olman gerekir. yukarda ergenpezevengin de tarih bilgisinde sıkıntı var heralde. ilk çuvalı kimler kime geçirdi karşılık olsun diye amerikan askerinin kafasına çuval geçirmenin ne gibi yaptırımları oldu gelsin buraya da yazsın bakalım bi

türkiyede türkmen varlığıyla ilgili kamuoyu etkili değil. ama ışidle ilgili kamuoyu var iyi kötü. aslında ışid kafasında insanlar bol değil mi? bol. ama ışidi daha senin hükümetin terör organizasyonu kabul ediyor, eli mahkum. o ışid muhipleri açıktan tavır koyarsa zaten biz çok başka eksenlere yuvarlandık demek olur. o kadar keskin ayrım yok.

yemedi rusyayı vurmak demez kimse, bu alenen savaş çığırtkanlığıdır, muhalefetin mevcut pozisyonuna ters. mhp hariç kimsenin umurunda olmaz rus jetinin sınır ihlali. (belkki birkaç şahin chp monşerinin bi de).. mhp de zaten akp güdümünde, tabanları geçişken, "rusyaya dalamayan basiretsiz hükümet" söylemi muhalefetten çıkmaz, anca muhalefetin niyetini okumaya çalışan hükümetsever zekalarda canlanacak bir söylem bu.

bende karşılığı yok.

bende karşılığı falan yok diyen arkadaşlara hitaben .
vursan iyi halt yedin derler vurmasan yemedi vuramadın derler.

(bkz: 5 ekim 2015 rus uçağının sınırı ihlal etmesi )

abi düşürsen dert, düşürmesen dert. suriye öyle bir karıştı ki, biz fillerin altında ezilen çimen durumuna düştük. topluca taşısak ülkeyi şurdan kurtuluruz bir ihtimal.

Valla emperyal politikalar peşinde koşuyorsan ama buna uygun hiçbir gücün yoksa, olur böyle şeyler.

@sour

müttefikin olan ülkeyi uluslararası arenada kınarsın mesela düşürmek yerine. yunan uçakları yıllardır egede aynısını yapıyor ne zaman düşürüldü yunan jeti? ki bu da açıklandı "türkiye rutin ege kontorolünü haftada 40 jet havalandırmak yerine bikaç jet havalandırarak yapsa belki bu it dalaşları yaşanmaz" diye. en son yanılmıyosam 2006da it dalaşından ötürü iki taraftan birer jet düştü ki bu ülke ezelden beri rakıdan ötürü bile kanlı bıçaklı olduğun ülke

ayrıca afedersin sınırın sik kadar yerinden geçip gidiyor jet ankaranın göbeğinde dolanan uçaklar yok

tosunpaşanın linkini (şu ekşi sözlük başlığı olan) elim titreyerek açtım.
ekşi sözlük günümüzde ciddiyetini, rüştünü ispat etmiş, objektif, itibarlı bir haber/bilgi kaynağıdır çünkü. halkın nabzı sözlükte atmaktadır.

Sıkıntılar olacaktır ama Türkiyenin de bi mısır,ukrayna gibi olmadığı da ortaya çıktı.

kargn ben misalen ekşi linki verdim.herhangi bir haber sitende haber altındaki yorumları okumak zor değil.

bence eylemin akı bokunu kurtarmayacak. meşruiyeti de tartışılır.
türkiye ukraynaya göre çok daha güdülebilir ve değerli bir kale, nato elbet bizi koruyacak. rusya en az bir yıldır net ekonomik krizde. buna rağmen koparabileceğimiz budur.

O duruma nasil geldik, yine sinir ihlal edildi denmis de, allahaskina olaya nasil bakiyorsunuz, Rusya ile gerginlik sinir ihlalinden ibaret mi? Neden senin sinirini ihlal ediyor bu adamlar, neden siniri ihlal edip bunlari misafirlik olarak kabul edeceksin diyor? Rusya ile olan gerilimin bir yansimasi iste sinir ihlalleri de. Olayi sinir ihlali ve ihlal eden ucagin dusurulmesi mevzusuna indirgeyip ele alirsaniz, sinira girdi ve vuruldu, bundan normal bir sey yok diye dusunursunuz.

hataydı, gereksiz ve yersiz bir hamleydi.

İyi ki düşürdük çok memnunum, bir tane de gemi batarsak müthiş olur.

@tosunpasa


Tipik bir akepelisin.
Ne kadar sığ... Ne kadar aymaz bir görüş.

Uçağı indirmeseydik insanlar "yemedi tabi rusyayı vurmak" diye konuşacakmış

Kardeşim var mı böyle bir şey yahu

Diplomasi kıraathanedekilerin ne diyeceğine göre yürümez
Yeri gelir taviz verirsin yeri gelir gözdağı verirsin

Her şeyin zamanı vardır
Türkiye ne kazandı şimdi?

Koşarak gittikleri NATO bile Türkiye yi uyardı be.

@sour

tabiki insan. da sokağında işid militanın gezmesimi seni daha çok rahatsız eder yoksa işidle savaşan jetlerin sana zarar vermemesi kaydıyla üstünden uçuş yapması mı? savaş bölgesi olduğu için zaten hergün trilyon tane jet dolanıyodur o hava sahasında vatandaş nerden anlayacak rus jeti geçtiğini

uçağa arkadan iki misli sayıda uçakla yanaşırsın, kanatlarının az ilersine iki üç mermi sıktırırsın, duymuyorsa da duyar artık, sonra eskortluk yaparsın siktirir gider..
ya da indirirsin füzeleyip.. o durumda da taşşağın yetmezse sınırların artık düşman sınırı olur, vatandaşın def edilir koskoca bir federasyondan, inşaat sektörün darbe alır, domatizlerin elinde kalır. ha doğalgaz alırsın, o da parasıyla zaten. indirdiğin uçağın parasını peşinen ödemişsin zaten çoktan.

yooo gec bile kaldik, kendini dokunulmaz, yenilmez sanan ulkeye ders verince adamlar ne yapacaklarini sasirdilar.

yapacaklarını şaşırmadılar. bizim pleplere öyle yansıtılıyor.
bizdeki plepleri nasıl güdüyorlarsa rus pleplerini de öyle güdüyorlar. hatta ne plepi bizden serf bile olmaz. neyse.
ruslar anında agit-prop ve ekonomi kartını oynadılar. ki en azından birincisinde iyiler. 80 yıl komünizmi gazla ayakta tutan adamlar bunlar. aynı mantıkla moskofa moskof propagandası yapıyorlar.

yav biraz imajtahtalarına takılın, biraz beyninizi yorun yav.

hep böyle akp seçim broşürü gibi ne böyle

@sour

sanırım gerçekleşen hadisenin detaylarından haberdar değilsin. türk hükümetine göre sınır ihlali 5 dakika sürüyor ki haritadan da bu iddianın doğru olduğunu söyleyebiliriz. dolayısıyla üstümüzde elini kolunu sallayarak uçuşan jetler yok. öte yandan işid'in hava gücü var mı helikopter dışında? yok. dolayısıyla jet işid'e ait değil. başka kim olabilir? ya rusya ya da suriye. suriye'nin zaten burnu boka batmış durumda. esad'ın elinde hükümetin saçmalıklarından ötürü tonlarca koz varken sınır ihlali yaparak türkiyeye koz vermek ister mi? hadi ister diyelim, suriyenin işgal haritasına bakınca esadın bahsi geçen bölgede hava taaruzu yapmak için mantıklı bi sebebi olabilir mi?

savaşı bi kenara bırakalım rusya senin müttefikin değil mi? daha düne kadar ab'ye karşı rusya ve asya ülkeleriyle ortak birlik çağrısı yapmıyor muydun ab'yi tehdit etmek için? ülkeden boru hattı geçirmiyor mu sana gaz satmıyor mu? yahu en amiyane tabirle rusya senin dostun. bu adamlar işide karşı kimi destekliyor? esad'ı. neden? çünkü batı işid gibi bi canavar yarattı ve petrolü artık can kaybı vermeden sömürüyor putin de haklı olarak buna karşı çıkıyor. bunun derinliklerine inersek kaddafiden ve hatta saddamdan bile söz edebiliriz. dolayısıyla yunanı araya katmam pek absürt olmasa gerek. rusyanın o bölgede işidi bombaladığını bilmiyor mu türkiye? yaban'ın dediği gibi "her bir ski biliyorsun bunu mu bilmiyorsun pınar" derler adama. olay çok bariz putinin yerle bir ettiği tankerlere karşı sınır ihlali bahane edilip rus jeti düşürüldü. kaos yaratmak zaten hükümetin en sevdiği şey bunu biliyoruz. buradaki olay ne? türkiye 'yasal' olarak haklı konumda çünkü tankerlerin kime ait olduğunu kimse açıklamaz dolayısıyla putin burada yasal olarak bi hamle gerçekleştirmedi sadece hedef imha etti.

yunan konusuna kafan takıldıysa tekrar izah edeyim: ege hava sahasında yunan jetleri yıllardır it dalaşını da dahil ederek sınır ihlali yapıyor. benim hatırladığım sadece 2006 yılında iki tarafın da birer jet kaybettiği bi olay yaşandı. mevzu yunan olunca sırf güvenlik için haftada 40 jet havalandıran hükümet doğu sınırında teröriste göz yumuyor. hadi işid daha yeni çıktı meydana da on yıllardır pkk bunca teknolojiye rağmen elini kolunu sallaya sallaya sınır ihlal ediyor. yahu jet vurmayı geç adamlar hala günümüzde katırla mazot kaçırıyor. şimdi sana soruyorum 30 yıldır sivili saymadan sırf 7 bin askeri katleden pkk'mı daha tehlikeli yoksa iddialara göre 5 dakika boyunca sınırını ihlal eden rus uçağı mı? vatan millet sakaryacılık oynanamadan cevap ver ama. "ya ikiside hede hödö" demeden. üstüne alınma ancak bazı insanımızın vatanseverlik damarı bazen bi kabarıyoki suratına su çarpıp ya salaka salak konuşma diyesim geliyo.

Düşürmekle hata etmedik, zira o uçağı düşüren irade ben değilim. Uçağı AKP hükümeti düşürmüştür. Yanlış yapmıştır.

Meseleyi "koymak" olarak adlandırıp "attık mı lan tokadı" diye böğürünenler gene çıkmış meydane. Savaşı Call of Duty'den, Kurtlar Vadisi'nde gördüklerinden ibaret sanıyorlar galiba.

Yavrum, evladım, düşen uçağın pilotlarından birisi cihatçılar tarafından havada "allahu ekber" nidalarıyla tarandı. Sonrasında öldürüldü, cesedine işkence edildi. Bunu yapan kişilerden birisi de Türkmen değil, Ülkü Ocakları'na mensup faşistin teki çıktı. Ülküdaşsınız yani, sevinin.

Ha sonra ne oldu... Bakın, şimdi şu atacağım videoda omzu askıda, elinde telsiz tutup komut veren adam düşen uçaktan sağ kurtulan tek pilottur: www.facebook.com

Edit: Video daha eskiymiş, güvendiğim haber kaynaklarına kar yağmış... Olsun la, hayali bile güzel idi.

@soul

ben en başında verdim cevabı ancak sen ya anlamadın ya da anlamamazlığa vuruyosun.

sınırının sik kadar yerini geçici süreyle ihlal etmesi saptanan bi jet yaklaşıyor. hataydan girip ankaradan çıkmayacağı belli. bu uçağın kime ait olduğunu saptayacak teknolojin de var malum vurulduktan sonra birden "aa rus uçağıymış yaa" dendi. en başından beri diyorum ki uçağı vurma ama uluslararası arenada kınama yayınla. bak kardeş tamam müttefikiz ancak bunu da tekrarlama de. adam içinden boru geçirdiği ülkeyi bombalar mı yahu az akıl var mantık var. neyi anlamıyosun anlamıyorum kim kıvırıyor o da aşikar. okuduğunu anlamaya karşı bu kadar dirençli olduğunu bilsem inan bu kadar laf anlatmazdım. neyse sana da eyv.

Bana çok fazla ve yüksek hacimle çalışıyorsun gibi geldi. Egzersiz yaparken önemli birşey de elinde güzel bir programının olması ve onu takip etmendir. Henüz başlangıç aşamasında olduğun için tüm vücudu çalıştıran, lineer ağırlık arttıran stronglifts, icf 5x5 gibi bir programla çalışmanı öneririm. Mesela stronglifts çok basit bir programdır sana 5x5 olacak şekilde squat, bench press ve deadlift/overhead press yaptırır. Ama yeni başlayanlar için çok etkili, gücü çok hızlı arttıran bir programdır. Icf 5x5 de benzer ama daha estetiğe yönelik bir programdır.

Ayrıca göbek ile ilgili bir şey söylemek istiyorum, ekstra yaptığın karın hareketleri göbeğini eritmez, karın kaslarını güçlendirebilir ama bölgesel erime sağlamaz. Onunla ilgili çok şey yapılabilir ama benim önerim programına 10-15 dk hiit eklemen olur, onda da bisiklet veya koşu olarak yapabilirsin. Mesela 20 sn tüm eforunla son hız çalışırsın, 60 sn dinlenirsin ve bunu 6-7 kere tekrarlarsın. Tabi bunun yanında yediklerine de dikkat ettiğini varsayıyorum. Tabi kilo verirken çok aşırı güç kazanamaz, kas yapamazsın ama yine de yeteri kadar protein tükettiğinden emin ol (kilo başı 1.5-2 g kadar).

Anlamadim, tum bu hareketleri tek gunde mi yapiyorsunuz?

aynen her gittiğimde bu hareketleri yapıyorum. salonda böyle makineler sıralı işte. bir ucundan giriyorum diğer ucundan çıkıyorum. 2 saatten biraz fazla sürüyor. haftada 3 yada dört gidiyorum. geçen hafta dört gittim bu hafta üçte bıraktım o yüzden.

Bu hareketler içinde göbeği eritebilecek tek şey 1 numara.

25 dk hiit yap her gittiğinde. Sonra diğer hareketlerin ilk yarısını yap. Bir sonraki gün yine 25 dk hiit yap. Sonra kalan yarısını yap.

Her çıkışta 10 dk koşu/yürüyüş de yap. Kaslarda biriken laktozun atılmasını kolaylaştırır.

yani her gittiğinde o hiit yapılacak. Kalan hareketlere de 2 saat yüklenme, 1 saatlik kısmını yap. Diğer gün kalanını tamamlarsın.

türkiyede fitness bitmiş.

Gördüğüm en tırt programlardan biri, her uyguladığında seni biraz daha geriye götürür.

hacilar programı kimse yapmadı. bildiğin makinelerin sırası böyle diye böyle yapıyorum o zaman bir program çıkaralım vaktiniz varsa?

arkadaşa serbest ağırlıklı hakikatli bi program yazalım :P

Haldamir'in söylediği Stronglifts 5*5 programı yeter sana. Güçlenmek için yağsız kas kütlesi için yağ yakmak için bu program iyidir.

Oha bir günde hepsine girilir mi bunların. Bölgeye göre günlere bölseniz ya. O ne öyle.

stronglifts 5x5 yapayım tamam güzel duruyor. adamın sitesini okudum videoları izledim. programı telefona kurdum da ben 5x5 30 kg barbell row sikseler yapamam gibi geliyor. bir de o overhead pressi kesin kafama düşürürüm aq.

yapamayacağını düşündüğün her hareket için sonuna alternative ekleyeceğin google aramaları büssürü varyasyon çıkartır.

mehdi dayı diyor ya smith machine kullanmayın diye başlangıçta onu kullansam olmaz mı çok mu farkeder ilerde denge vs açısından?

başlangıçta boş bir bar ile squat formunu kusursuzlaştırman lazım. ağırlığa girmen riskli. bende benzer bir programın, atarting strengthin korsanı var, arada açıp okuyorum, 30 belki 50 sayfa sadece squat anlatıyor.

uzun bir süredir squat yapıyorum zaten az buçuk düzgün formum diye düşünüyorum. zaten bacaklar ondan güçlü biraz.

Smith Machine'le işin olmasın. Hareketi makine yapar onunla, harekete senin hükmetmen lazım. Her zaman serbest ağırlık.

bilen birinden onaylama al mutlaka. squat hiç göz kontrolünün olmadığı bir yerde tuttuğun ağırlıkla yaptığın bir hareket neticede. ağırlık kör noktanda, bar sırtındayken ağırlık merkezin yaklaşık olarak omurganın tam ortası. normalde kalçan hizasında. her setinde farklı şekillere bile giriyor olabilirsin.

www.google.com.tr

değişiyor, şehre göre, akıllı sayaç varsa kullandığın saate göre...istanbul için

Tarifeler Gündüz Puant Gece
Tek Zamanlı - Mesken 39,03 kr.
Üç Zamanlı - Mesken 36,81 kr. 57,41 kr. 21,9 kr.

baranba tarzı diyorsan fox'u tavsiye ederim (not: yabancı olanı; çünkü türkiye'dekini bilmiyorum). Yani yalan habercilik, conspiracy theory vb. 9gag.com

Ciddili cevap; eğer spesifik bir alan değilse aradığın, ünlü haber ajanslarını ve gazeteleri takip edeceksin. bbc, reuters, f24, nyt vb. r/worldnews ile de başlayabilirsin.

her kaynak belli miktar yalanla karıştırıp verir gerçekleri.

Noam Chomsky

noam chomsky mutlaka yenişafak çevirilerinden okunması gereken bir düşünür mesela.

Ben orijinalini okuyorum. Noam Chomsky'yi universite yillarinda ders kitaplarinda da simdi ilgi cekici yazilarinda da ceviri okumadim.

Chomsky gibi Bernie Sanders'i da takip ediyorum.

Sanver, realsanto, d k a, shinigami ryuk

1-bende olmamıştı (yani aşı kaynaklı), eğer kuduza yoruyorsan o kadar çabuk ilerlemiyor o hastalık, beynini yemiyordur henüz.
2-acile git
3-öpüşmeyin 10 gün bişi olmaz şefkatsizlikten ölmezsiniz.

panik yapma

az google.
www.notdelisi.com

tetanos sikiyor ya.. geçen oldum ben. aman allahım. ertesi gün ateş çıktı. akşam 7 buçukta uyudum. ertesi gün zor tyürüdüm

bitmez. küçük bir kavganın arkasında sineye çekilmiş binlerce şey vardır. onların içeride patlamasıyla bitmiştir.

kavgasız da bitebilir.

(bkz: bardağı taşıran son damla)

gereğinden uzun sürmüş zaten.

4 yıl 364 gündür olanlar 365.günde ortaya çıkmıştır sadece.

biter.

konuşursan bitmez, aynı böyle bir arkadaşım küçük bir ev temizliği kavgası sonrası evi neyim terk etti sabah, akşam gittiler sakin kafayla konuştular olay çözüldü. demek ki birde konuşmak lazım.

bence küçük bir kavga olmasına bile gerek yok. 5 sene uzun bir süre, bir ilişki için. belli bir süreden sonra, çoğunlukla alışkanlık devam ettiriyor ilişkileri. o yüzden inceldiği yerden kopması gayet normal.

m murphy vb diğerleri +1

O kucuk bir sey yuzunden degil de aslinda oncesinde olan buyuk seyler yuzunden bitmistir. Siddetli kavgalar insanlar iliskilerine hala inandiginda ve iliskilerini surdurmek istediginde oluyor bence. Ama artik yurumeyecegine inandiginda bundan emin oluyorsun ve kavga bile etmiyorsun. Iste asil o zaman bitiyor.

bardağı taşıran son damla herhangi bir damla olabilir, adının ne olduğunun bi ehemmiyeti olmaz.

Nik alti pek de cizdigi idealist polis imajiyla kosut degil bence.

insanların kişisel bilgilerini, bilemediğimiz bir amaç için toplamaya çalışan biri gibi geldi bana. sorduğu kişinin sahte hesabı olabilir, kimlerin kendisi hakkında işlem başlatmak istediğini öğrenmek istiyor olabilir, o kişilere fiziksel zarar verecek olabilir. olabilir de olabilir yani. uyanık olsun millet biraz.

polisse yandık ha
i.ytimg.com

yok yok bir şey olmaz merak etme olursa da yazın bana, ben öderim kefaletinizi :D
*ödemedi

o değilde biri nick altına kendisiyle ilgili şüpheyi iliştirse fena olmaz sanki...

Nolmuş yahu kaçırmışız... Capsi filan yok mu?

acemi'de bu duyuruyla ilgili bir duyuru açtı o niye silindi.

polis olsa polisin demezdi, işsiz veya devil +1

bu iş zor, çok zor yonca
çünkü bizler duymayınca
birinin eli herkesin cebinde
insanlar umursamayınca

kedi tom lan

miki maus un köpeği pluto değil miydi

Tweety kopek olan

doğru cevap: alf.

pikaçunun da pitbulu olması lazım diye biliyorum ben.

edit: pikaçu bizzat pitbulun kendisiymiş. pikaçu da(yani pitbul) ashtın kuçır'ın mıymış neymiş.

bu durumda ev sahibi de bruce willis oluyor gibi.

doğru ya.
jerry fareydi kedi olandı tom idi.
heee doğru o zaman.

şıklar ne?

a) öyle
b) şöyle
c) böyle..

mi? şıksız soru mu var la artık kim 500'de?

cevaplar iyice karismis, rintintin in kopegi shrek degil miydi lan?

Yoktur=(

@stereoseyfi Bisiklet işinden anladığınızı varsayıyorum, kaç bandına çıkmam lazım böyle bir bisiklet için ?

vardır da şehirler arası yolculuğa bisiklet kadar malzeme de gerekir.

Bana direk marka model olarak bisiklet önerebilecek var mı peki, üst limit 1000 lira diyelim bu sefer.

Hiç tura çıkmadım, o yüzden sadece gördüklerimden örnek vereyim. Carraro sportive serilerinde hidrolik veya disk freni olmayan ön amortisörlü bir model bulabilirseniz işinize görür. Bisiklet alırken insanlar nelerle yola çıkıyor, yolda kaldıklarında arızaların tamir edebilecekleri boyutta olması için ne tür donanım seçiyor, bunlara bakın derim.

Bunlarla balkan turuna çıkan arkadaşlarım var. 500 liraya alacağınız bisiklet direk eşşek ölüsü, kalitesiz donanım ile geleceğinden yok demiştim. Keyfi yer, yolda bırakır.

Sportive'ler nispeten daha iyi ve bu amaçla da kullananları gördüğüm için bu örneği verdim. 868 liraya sportive 224 buldum.

Tabi bu tura gidenler bi bu kadar da ekipmanlara harcamışlar. Olmazsa olmaz kask, eldiven, buff, yedek ekipmanlar, tamir ekipmanları, heybeler, çadırlar, matlar vs vs için. Çoğu sele, amortisör gibi parçaları da upgrade ediyor.

ben 150 liralık ikinci el bir bianchi ile gittim 300 km, gidiliyor, daha da gidilirdi.
1.5 dişsiz lastik ile değiş eski lastikleri (80-100 tl). göbek yataklarını sök gresle tak (12-17 anahtarlar gerekebilir). orta göbeği aç, temizle/bilyaları değiş (göbek sökme aparatı gerekebilir).
vites ayarını yap. ön arka bagaj tak. dört heybeye paylaştır yükü.
türkiyeyi bile gezersin.
konforu arttırmak için tutma kısmı ergonomik elcikler ya da kelebek gidon ya da boynuz gidon takabilirsin keyfine göre.
250 liraya kösele bir brooks sele alıp bisikletinin fiyatını ikiye katlayabilirsin :)

bütün bu ekipmanı ve gerekli diğer her şeyi 1000 liraya mal edersin. ama işte o bisiklete çok para verdiğin an olmuyor bunlar. sağlam bir ikinci ele bakım yapabilmen şart.

1500'e çıkarman gereksiz. genelde önermiyorum ama benim gibi ekonomisi kıt biriysen 700 küsürlere kron alabilirsin. tx serisine bir bak derim. ya da ikinci el carraro bak.

salcano city fun 60.
Başlangıç bisikletidir beni fazlasıyla idare ediyor.

back to the future

bttf harici derseniz, "zaman makinası 1973"


çok iyi olmasa da eğlenceli

groundhog day

(bkz: faq about time travel)

twelve monkeys. zaten en iyi bilimkurgu olur aynı zamanda.

en iyi bilimkurgu blade runner da, neyse. konu o değil. :)

about time
the butterfly effect

los cronocrimenes

BTTF
Bill & Ted's Excellent Adventure
Time machine

Güzel: Twelve Monkeys
Eğlenceli: Back to the Future
Kafa siken: Predestination

O değil de, Tayfun Pirselimoğlu'nun "Ben O Değilim" filminin zaman yolculuğu filmi olduğunu iddia ediyorum bir ara makale yazıcam üzerine. :)

Yüz Liraya Evlenilmez
ne zaman izlesem çocukluğuma dönerim. gündüz kuşağında türk filmleri yayınlanan zamanlara. ciddiyim.

BTTF
Terminator
Planet of the Apes
Edge of Tomorrow
Austin Powers - The Spy who Shagged Me
Looper

abi neler yazıyorsunuz siz? polemik olmasın diye doğrudan örnek vermeyeceğim ancak .mk illa filmin bir kısmına zamanda farklılaşma/ değişme yaşanıyor diye o filmi nasıl 'zaman yolculuğu' filmi yaparsınız? hadi yaptınız diyelim (ki haklı olabileceğiniz noktalar olabilir diyelim) o filmleri nasıl tutupta en güzel zamanda yolculuk filmi diye burada yazarsınız? hiç zivklir rinklir diye ötmeyin kalbinizi kırarım, kırarım bilirsiniz, o filmlerim olayı o değil olum. o filmleri güzel yapan başka şeyler var, başka özellikleriyle o filmler güzel. neyse daha fazla uzatmadan soruya cevaba geleyim;

back to the future hariç düşünürsek işte bu film;
www.imdb.com

zaman makinesi değilde paralel evren var baya iyi filmdir www.imdb.com

En güzeli değilse de enteresan bi filmdi: das jesus video

back to the future zaman yolculuğunun en parodi hali, sci fi demektense fantastik denmeli. ya da sci fi deyin lan. çok da umurumda en temel ayrımları yapamamanız.



bundan sonrası spoyler, 12 maymunla alakalı..

twelve monkeys'te en temel postüla peşinen konmuş: zamanın gidişi değiştirilemez. büyükbaba paradoksu oluşumunu da delilikle bağlayıp olaydan kusursuz sıyrılmışlar.
ayrıca madeleine stowe öpülesi bir hatun ve bruce willis filmde kabağı birkaç defa gösteriyor.daha ne istiyorsunuz anlamıyorum.

spoyler bitti.

sadece zaman yolculuğu ile ilgili olursa ben ona zaman yolculuğu derim diyorsanız
primer
bununla ömrünüzü çürütebilirsiniz.

bir ihtimal konjonktivit. kısa sürede iyileşir ve bir süre sonra tekrar eder eğer öyleyse. ama olmayabilir de.

Veteriner çok önemsemişti benzer bir sorunu. Gözünü kaybedebilir. Vakit kaybetmeden veterinere götürün

Eczaneden genta alın, göz damlası. Kedilerde ara sıra oluyor böyle. Toz moz kaçmıştır, mikrop kapmıştır. Endişelenmeyin.

Çay demini soğutup, temiz bir pamuğu o dem ile ıslatıp kediciğin gözünü temizleyin. Açılmazsa göz damlası kullanırsınız.

Genta ya da Sipragut olabilir damla olarak.

İshal ile ilgili mutlaka veterinere danışın. Laktoz alerjisi vardır belki, eğer veriyorsanız süt, yoğurt vb. vermeyi kesin. Su kaybından dolayı yavaşlamış olabilir. Bol bol su içsin. Hep taze olsun suyu.

ishali geçmezse, su içmiyor ve mama yemiyorsa veterinere götürün. bağışıklık zayıfladıkça gözler kısılıyor. geçmiş olsun

halkın genel zihniyetini az çok tanıdığım, ülkedeki hakim devlet anlayışına bireysel ya da topluca herhangi bir yapıcı, devrimci müdahalede bulunulamayacağını ve devleti -kanlı veya kansız- kim ele geçirirse onun borusunun öteceğini, ne olursa olsun hakim çoğunluğun gelene ağam, gidene paşam diyeceğini de az çok idrak ettiğim için böyle şeylere üzülsem de fazla kafaya takmamaya çalışıyorum. zaten her gün böyle bir sürü olay yaşanıyor, bir yerden sonra insan "üzülünecek olaylar listesi yapıp hayatımı yas tutarak geçirmeli miyim" diye düşünmeye başlayacak. tabii ki unutmayacağım. bir gün yetki sahibi olursam ona göre davranacağım. ama pragmatik yaklaşırsak, yapabileceğim hiçbir şey yok. o zaman, bana ne? üzülüp kanser mi olayım?

medya günlerce bu olayı konuşup rusya meselesini unutturmaya çalışacak.

halkın bir kısmının umrunda olmadığını bir kısmının da haberinin bile olmadığını düşünüyorum. onlar şu an dizi izliyorlar.

Ben bekliyordum zaten, adam seçimden önce açık açık tehdit etmişti kendisini. 'Öyle bırakmam onu, hesap verecek' bunları kendi kulaklarimizla duyduk. Sıradaki operasyonu da sözcü'ye bekliyorum mesela.

Şaşırıyor muyum? Hayır. Üzülüyor muyum? Kesinlikle. Yapabileceğim bir şey var mı? Maalesef. Bu durumda mesleğimi sorguluyorum sadece.

daha anca sıra gelmesi şaşırttı. demek politbüroları meşgul epey.

tutuklama gereksiz. bu dediğimin can dündar'la vb ile ilgisi yok.

kapatma=dost hayatı yaşanan kadın

en son henüz daha bir sevgilim varken gittiydim tiyatroya. boq gibi oyundu.

En son ne zaman sinemaya gittim hatırlamıyorum tiyatro benim için ayrıdır. İstanbul'da olmadığım için oyun seçeneği çok olmuyor ama o oyunlar her ay geliyor ve ayda 2-3 oyuna gidiyorduk biz. İnanılmaz zevk alıyorum tiyatrodan. Ama ona da en son 2015'in mayısında gidebildim sonrası ailede vuku bulan bir hastalık sonucu şimdi işten eve evden işe ve hastane sürecine girdim.

Bu arada istabdat kumpanyası çok iyidir. Diğer oyunu görmedim bilemiyorum.

geçen ay gittim.

ben de devlet tiyatrosu olan bir şehirde yaşamadığım için çok oldu gitmeyeli, küçük şehirlere ya çok az oyun geliyor, gelen oyunlar genelde kötü oluyor, özel tiyatrolar geliyorsa da çok pahalı oluyor

sinemayla kıyaslayamam ama tiyatronun güzelliği kadınlar adamlar o saatte senin için karşında canlı canlı oynuyorlar, gerçekliği hoşuma gidiyor

Ayda bir giderim. Kimi oyunlar kötüdür kimileri güzeldir. Abartmaya, sinemayı ya da tiyatroyu ilahlaştırmaya bir diğerini kötülemeye gerek yok. İkisinin de iyileri ve kötüleri var.

Sinemaya göre daha çok gidiyorum . Moda sahnesi , oyun atölyesi özellikle takip ederim . Bunlar haticinde de denk geldiğim ordan burdan duyduğum oyunlara gitmeye çalışıyorum

sinemadan farklı bence, ama daha eğlenceli bir etkinlik oluyor benim için. dram ve mizah unsurları, oyunculuk kaliteli olunca daha gerçekçi ve doyurucu bir tat veriyor insana. dolu dolu güldüğümü ve ağladığımı, dikkatim dağılmadan sıkılmadan izlediğimi hatırlıyorum oyunları. ist.dayken giderdim ama söylendiği gibi oyun güzel olmaya da bilir, ben genelde güzellerine denk gelmiştim, gitmiştim hep.

okul müsameresiydi. hayatımda hiç tiyatroya gitmedim. çünkü oturduğum yer tiyatro salonlarına çpk uzaktı. saati geçti. tiyatro biletleri genelde ucuz ama eve taksi tutmak zorunda kalacaktım bi iki kere niyetlendim. çok para taksi de gitmedim. bi iki konsere gittim otobüs geç saatlerde olmadığından yarım bıraktım hep konserleri. yani çalışan adama ülkede her şey lüks amk. harbiye açıkhava konserlerine beleşten bilet alan karısını çocuğunu görev için kullanılan resmi ya da resmi olmayan plakalı birsürü araçla gelen adamlar gördüm. neyse...

her hafta gidiyorum. yarın akşam gideceğim mesela bu hafta da.

sinema filminden aldığım zevkle tiyatrodan aldığım zevk çok farklı. tiyatroda oyuna birebir şahitlik etmek, canlı performansı izlemek, her şeyin o an gözünün önünde oracıkta olması cezbediyor. sinemadaysa bir sürü imkanın olması, hikayeyi bir sürü biçimde anlatabilme özgürlüğüne sahip olman cezbediyor.

tatbikat sahnesinin oyunlarını çok tavsiye ederim ben. yalnız öyle laylaylom oyun değiller, biraz sert oluyorlar.

en son geçen hafta gittim. oyununa göre aldığım zevk değişiyo açıkcası. salon full çeken oyunlar izledim ama hiçbiri şuan ismini hatırlayamadığım salonu bomboş olan oyun kadar zevk vermedi. tiyatroyla ilgili en büyük sorun sanırım izleyenlerin pek yorum yapmaması. şahsen oyun tavsiyesi almakta ben de güçlük çekiyorum ya da belki çevremden kaynaklanıyodur bilemedim.

6 aydan fazla olmustur. Genel itibariyle sinemadan daha etkileyici ve zevkli ama kotu film/tiyatroda yarisinda cikip gitme istegim oyunlarda daha agir basiyo. Boguluyorum resmen.

her ay 2-3 kez bazen daha çok giderim, beğendiğim oyunları defalarca izlemek gibi bi huyum vardır, misal profesyoneli 5 kez izledim 6. için bilet arıyorum :)
bunun dışında Leyla'nın Evi'ni mutlaka izlemeni öneririm, Müziksiz evin konukları'nı da mutlaka izlemelisin, Shirley'de Sumru Yavrucuk'un performansını görmelisin.
Devlet tiyatrolarının bu sezon izlenmesi gereken birkaç oyunu var, onlardan da tavsiye verebilirim eğer istersen.
Bir de, Nisan sonu Mayıs başı gibi bizim oyunu izlemeye gelebilirsin :P

geçen sene

Ankara'daysan Euridice'nin Elleri oyununu izleyebilirsin.

www.devtiyatro.gov.tr

Sinema ile karşılaştırılamaz benim için ama kat be kat daha keyifli ve etkileyici geliyor. Bir savaş alanı ve sahnesi düşünün, dekorlarla yaratılmış. Son teknoloji ürünü bir görüntü ile nasıl yarışsın diyorsunuz ama yarışıyor. Bana daha heyecanlı bile geliyor hatta gariptir ki.
Tek kötü yanı eğer oyunculuklar kötü ise oyundan çıkamamak insanı biraz bunaltıyor.
Bir nick var benden içeri nin dediği gibi defalarca gittiğim oyunlar oldu. Yastık adam, cyrano de bergerac, soğuk bir berlin gecesi gibi.
En son iki hafta önce gittim. Her fırsatını bulduğumda da gidiyorum. Devlet tiyatrosunun da güzel oyunları oluyor, en uygun fiyatlı olanlar onlar. Onüç gün önceden satışa çıkıyor biletleri.
Onun dışında istanbulda oyun atölyesi nin oyunları güzel oluyor.

****kamu spotçunuz geldi****

ödenekli tiyatroların "henüz" bulunmadığı şehirlerimizde pek çok yerel tiyatro toplulukları var.Pek çok kez oyunan oyunlar çok daha başırılı oluyor. Takip edelim, destekleyelim :)
Ödenekli, bknz: Devlet tiyatroları bknz şehir tiyatroları gibi. indirimli biletler 6TL (sahenede balkon varsa 4TL) -8 TL civarındadır. Tam bilet de 10 lira falan zaten.

Ayrıca özellikle yerel belediyelerin kendi sahnelerinde özel tiyatorların oyunları (ist.için bknz; Türkan Saylan K.M., Fulya Sanat Beşiktaş, Akatlar K.M. gibi gibi ) ücretsiz veya 2 lira gibi sembolik bir ücretle sergilenir.

Peki mekan kirasını zar zor ödeyebilmek için 20liranın üzerinde fiyatla bilet satan özel tiyatrolar var onlara nasıl gidicez, paramız yetmiyor diyenlere;

Bazı özel tiyatrolar, bknz kumbaracı 50, mekanartı, şermola performans v.d.
Bu mekanlar sezounluk kart satarak size tüm sezoun boyunca sınırsız oyun seyretme imkanı sağlar.

Sonuç olarak söylemek istediğim şey; tiyatro her zaman başka "eğlence alanlarından" sinemadan bile daha ucuzdur!

Ödenekli tiyatolarda cumartesi (ve genelde pazar ve çarşamba da) matineler yani öğlen seansları vardır. Bu uygulamayı yapan özel tiyatrolar da var ayrıca; bknz oyun atölyesi pazar 16:00 seansı.

yukarıdakiler silinmesin diye el cevap;

@Alt4y geçen hafta.

pazartesi gittim. sinemadan daha cok zevk veriyor.

iki hafta önce hamlet'e gittiydim.

En son 2 sene once filan gittim o da ortama uymak icin. Tiyatroyu hic sevmiyorum sinema gibi olaya kendimi kaptiramiyorum ve bunalmaktan bayginlik geciriyorum tum oyun boyunca.

3 ay falan oldu. hayatımda en çok sıkıldığım 2 saatti. şekspir'in kısasa kısas oyunuydu.

burun korumaları yok, çamura girsen (ki mimar değilsen girersin) temizleyemezsin.
klasikten şaşma yds al.

İçinde deri kullanılmayan botları tavsiye ederim. Kürk giyen kadınlara kızıyoruz ama biz de deri cüzdan, deri bot, deri ceket giyiyoruz.

North Face > Merrell > Salomon
ps : decathlon'da f/p iyi botlar var ayrıca.

ilk linkteni al.

biseksuellik de olabilir, yalnız su duyurunla efsane bi entry-nick uyumusun haberin olsun :d

herifle mi buluştun sonra panik olup kaçtın?

olm senin cinsiyetin ne

@alt4ay erkek. karşı taraf da erkekti.

korktum diyorsun, istemedim demiyorsun.

bence eşcinselsin.

çocuklugunu düşününce öyle bir anın yok mu hemcınsınden arzuladıgın dusun bakalım

Merhaba, endişelerin oldukça normal. Kaç yaşında olduğunu söylemek ister misin?

Eşcinsel ya da biseksüel ya da başka bir şey olduğunu öncelikle düşünme. Zamanla kendin için istersen bir sıfat bulabilirsin ya da bulmayabilirsin. Belki hoşlandığın tek erkek o olur. Ama kimden hoşlanırsan hoşlan, toplumun kuralları seni bağlamasın. Özgür ol. İstersen mesaj at özelden konuşalım.

Bu arada ekşi duyuru toplumdaki en basit töreleri bile sorgulayamayan insansılarla dolu bir yer olabilir, aptal yorumlar seni üzmesin.

rusa gidince erkeklere olan hisleri degısır mı ne sacma fikir

@speranza 25 yaşındayım. çocukken ne kızlara ne de erkeklere ilgi duyuyordum. hiç kadın, erkek sevgilim olmadı. bilmiyorum, bu konu son 6 yıldır psikolojimi allak bullak etti.

bence psikolojik olarak zor durumdasın.
belki bir şey oldu ve hoşuna gitti. bu da sende bir içgüdüyü uyandırdı.
belki herkes için normal olan bir şey seni eşçinsel olduğunu düşünmeye ya da en azından bundan bir zevk alıp almayacağın konusunda seni denemeye teşvik etti.
bu yüzden derim ki sakın deneme. psikolojin daha da kötü olur. bu sende ağır bir hatıra kalır. zira tahminim o ki tekrarı kesinlikle olmayabilir.

tavsiyem psikolojik destek alman.

senin yerinde olsam cinsel bir deneyimden önce psikologa giderdim.

sonra hislerinden emin olursan içine sinerse ne istersen onu yap
ama pişman olacağın şeyler yapma

korkun toplumun kadın-erkek ilişkisi üzerine kurulmasından sapmakla ilgili. sen zaten bu insana yoğun bir şey hissedip, deneyimlemek istemişsin çünkü.
fakat yaptırmayan şey bunu daha önce hiç hissetmemiş/deneyimlememiş olman.
neden pişman olsun ki, deneyimler, haz alır ya da almaz. olur, biter. neden kendini suçlu hissetsin?
çünkü insanlar suçlu hissetmeni isterler. ve suçlu hissetmen için hiç bir neden yokken, deneme, senin iyiliğin için derler. ne kadar bencilce ve ahlakçı!
ama bir erkek kendisine yazan bir kadını öpüp öpmemeyi sorgulamaz burda. sorgulansaydı dene bakalım olmadı yoluna devam edersin diye yorumlar yazılırdı. ya da dur yapma pişman olursun denmezdi mesela!

ya da hiç bir heteroseksüel ilişki minvalinde, bir kadın-erkek arasında yaşayacağı ilişki öncesinde önce bir psikoloğa git denmez!
ama eğer hemcinsine bir ilgi duyuyorsan öncelik hep senin dışındakilerin yorumlarına, tavsiyelerine falan bırakılır. onlar da hetero olduğu için ve psikologların çoğu da homofobik ya da çevrenin çoğu eşcinsel ne ya top musun sen yani! den öteye ne demek olduğunu hissetiğin şeyin bilmediği için kendini suçlarsın, engellersin, geri çekersin.
bu da insan erdemi olur. takdir edilirsin.
bull shit. buram buram öteki olma halinden, davranışından, hissinden korkuluyor.
çünkü, aslında onlar da biliyor.
biz kendimizi sevmiyoruz başında. biz kendimize sahip çıkmıyoruz.
her şeyin sebebi de bunu aşılayan heteronormatif toplum yapısı.

Vesika'ya aşık oldum +10000000000000000

@vesika
iyide toplumu geç, fiziksek olarak birbirini bütünleyen iki cinsiyet kadın ve erkek, ürüyorlar neticede ,o yüzden hetero bir şey hissediyorum diyene elbellte psikologa git denmez, verdigin orneklere mana veremedım.

adam belki değil ve yarın bir gün çocugu olcak aklına gelip pişman olacak, niye ay hadı bugun de bununla sevişeyim deneyim diye basite indirgesin ki, insan karsıcınsle bıle ılıskılerınden pısman olabılır. iyice düsün diyoruz ne var bunda

1.bp.blogspot.com

hacı bu yaşa kadar cinsel yöneliminin farkına varmamış olamazsın, imkan yok bak çok basit, erkeksin, ereksiyona geçen bir organın var, seni tahrik eden şeyi bulman için dandik bi gazetenin magazin sayfası yetmeli. ben daha hala 7 yaşında iken ilk ereksiyonumu yaşatan havuz başındaki üstsüz kadın fotoğrafını hatırlıyorsam sen de buna denk bir şeyler hatırlamalısn. lütfen bu kadar insanı trolleme bak rica ediyorum.

@kargn mesajlaştığım iyi niyetli kullanıcılar oldu. onlar troll olup olmadığımı anlamıştır. bu kadar ciddi bir konuda trollük yapmam. inanmamakta özgürsünüz.

bunları niye kafaya taktın anlamadım ki. eşcinselsen eşcinselsindir. değilsen değilsindir. ne olmak istiyorsan, ne seni mutlu ediyorsa osundur. gidip bir hemcinsinle sevişmek hoşuna gidecekse git ne yapacaksan yap. suçluluk da hissetme. sana gaz verecek arkadaşlar bul. kısa saçlı asimetrik saçlı erkek gibi yürüyen kızlarla falan konuşabilirsin hemen ortam yaparsın. buradaki yobazlara da fazla takılma.

@traveller benimle çıkar mısın ahahahaha

@speranza kadın ve erkek birbirini tamamlayan cinsiyetler? işte buna bayılıyorum. hele bir de bunun üremeye, çocuk yapılmasına bağlanması, tadından yenmiyor!
cinsiyetler birbirlerini asla tamamlamaz, bu bir. ikincisi penis-vajina (fallosantrik) düşünce, biyolojik cinsel organlar üzerinden düşündükçe o duygulara verilen önem nasıl da eriyiveriyor!
çocuk yapar, yapmaz. neden pişman olsun? bir insan eşcinsel olsa da çocuk yapabilir gayette. hatta türkiyede pek çok gizli eşcinsel evli ve çocukludur. hazlarını gizliden yaşarlar, boşanırlar, boşanmazlar, cinsel yönelimlerine ket vurmak amaçlı dizginlerler kendilerini falan.
ebeveyn olmak farklı bir şeydir. haz aldığın bir şeyi yaşamaktan ne diye pişman olasın ki çocuğuna karşı neden suçlu hissedesin?
evet yaptım dersin. bu kadar.
bir lgbti insanı yöneliminden dolayı suçlu pişman hissettiren kadın- erkek düalizmine sıkıştırılan toplumsal kabullenimlerdir.

bide insanı ebeveyn yapan çocuk bir eşcinseli heteroseksüel yapmaz zaten. rahat ol.
dipnot: çocuk sahibi olmak eşcinsel erkek/kadın, trans herkesin kendi tasarrufudur zaten. bunun için cinsel yönelimini inkar etmen, bastırman, gerekmez.istesen de yapamazsın zaten. kendini bir dakika olsun bir eşcinselin yerine koy ve karşı cinsiyetinden birine hissettiğin duyguyu hemcinsine hissettiğini düşün.

bir de, neden kadın-erkek ilişkisine gelince hiç cinsellik odaklı bakılmıyor önce de duygusal şeylerden bahsediliyor da, eşcinsellik söz konusu olduğunda hemen akla cinsellik ve beden üzerinden kastırılıyor?
bu bile bence heteronormların iki yüzlülüğünün göstergesi.

çocukken ne kızlara ne de erkeklere ilgi duyuyordum."
"daha önce hiç hemcinsim olan biriyle, yakınlaşmadım karşı cinste aynı şekilde ama sürekli arzuladım birilerini. "
"birilerini"

bu birilerinin kim olduğunu hatırladığında cinsel kimliğini de anlamış olacaksın şeker kardeşim. üst katında travestilerle komşu olduğum öğrenci evim, eşcinsel ev arkadaşım, kendinden nefret eden eşcinsel tanıdıklar ile bezenmiş okul çevrem, eşcinsel akrabam vs vs. büssürü eşcinselle tanıştım, yaşadığın durumun aynını sırf nereye kadar gidecek diye kasten uzata uzata denedim bi defa hatta, tanımadığım biri bildiğin asıldı gecenin bi vakti, son ana kadar yüz verdim sonra abi sen yanlış anladın diye kaçtım ortamdan.
velhasıl at bokuna karnım tok.ve senin bu duyurunda bolca koku ve kişneme duymaya başladım o yüzden ben gidiyorum.
allah gönlüne göre versin, eğer ciddiysen (ki son derece şüpheliyim) ve ben eşcinselim dersen bir gün, umarım heteroluk tedavisi görecek kadar kafayı kırmazsın, çünkü onu da yapan birini tanıyorum.
şunu da şuraya bırakayım,
images.rapgenius.com
selametle.

tanıdığım bazı eşcinsel kişiler, eşcinsel olduklarını kabul etmeden önce karşı cinsten insanlarla sevgili olmuşlardı. sonradan bana anlattıklarına göre hepsi bu kızlardan çok etkilenmiş, hatta kızın peşinden koşanlar var o derece. sonradan tabi bu hislerin hayranlık, sevgi, beğeni olduğunu anladıklarını söylediler bana. zaten en azından yarısı kız arkadaşlarıyla eşcinsel olunca kanka oldular. tabi bu arkadaşların hepsi eşcinsel olduklarını kabul ettikten sonra aslında küçüklükten beri erkeklerden hoşlandıklarını da söylediler. yani hiç mi gay pornosu izlemedin, sınıfındaki, mahaledeki, dizideki bir hem cinsinden hoşlanmadın. kendin bu soruları dürüstçe cevapla. eğer bütün cevaplar hayır değilse, eşcinselsin. eğer hepsi hayırsa ya inkarlardasın ya da bilmediğim başka bir durumun içindesin.

Vesika ve traveller ne güzel konuştu gerçekten. Yobaz olsam kafalarını keserdim. O derece. Çok sağlıklı, sakin yaklaşmışlar. Kargn'ın da bakış açısını anlıyorum. Çok da mantıksız değil açıkcası.

Ben hayatın siyah ve beyaz olarak ayrıldığını düşünmüyorum. Arada gri ve tonları var. Hani kinsey skalası ya da daha makul ve kabul edilir bi skala daha iyi anlatacaktır durumu. Yani ya eşcinsel ya da heteroseksüel olmak (bonus: biseksüel) ya da kendini kalıplara sığdırmak zorunda değilsin. Siyaset, din vb. konular için de geçerli bu.

Ben mesela biir erkek olarak, başka bir erkek ile herhangi bir şey yaşama konusunu (kendim için. başka erkeklerin değil) hiç ilgimi çeken bir şey olarak görmüyorum, son derece uzak bir konu bana. Homofobik tabirler kullanmadan bu kadar ifade edebildim ama anlamışsındır. Tabii benim böyle düşünmem topluma göre "doğru" ya da "normal" olanı yapmak değil, kendi düşüncelerim doğrultusunda kendi "normalimi" takip etmek. Sonuçta bu "ne yesem?" ya da "buradan eve yürüsem mi?" gibi bir tercih konusu değil, yönelim.

Bir de seksi penis-vajina ve bebek yapmak kutsal üçlüsüne sıkıştıranlar acaba oral seks, anal seks ve daha nice türde ilişkiler hakkında ne düşünüyor ve sadece üremek için mi seks yapıyor. Bunlara cevaplar sırasıyla "normal değil" ve "evet" ise saygı duyarım. Değilse de kendilerini ve bu noktadaki ironiyi bir sorgulasınlar.

Evet bu kadar yazıp bir yardımda bulunamadım ama çoğunluğun seni, senin kendini ait hissetmediğin kalıplara sıkıştırmaya çalışma demek istedim sanırım sadece.

Arada bir dilimiz sürçtü ise affola, tutmasını biliriz de kemiği yok bunun. Olacak o kadar. :p

@vesika
algılaması kolay olsun diye verdim o örneği de o da kolay olmamış, neyse.

canınız kimle isterse onunla bütünleşin sizden başka kimseyi ilgilendirmiyor tabi de bu cümleleri kuran insanında anne kadın baba erkek bütününden doğduğu düşünülürse çok fazla konuşmaya gerek yok.

that's our vector, victor..
i.stack.imgur.com
burada yönler, o üç basamak bir yön yapıyor.

heading 302 e baş a dön oluyor direkt 3-0-2 verirse manyetik pusulaya göre o yöne dönülür. eğer ki bir istasyona göre dönülmesini isterse tower vor istasyonuna göre radial verir ona göre döndürür. ek bilgiydi ikinci cümle. ilk cümle sorunun cevabı.

konunun denizcilik uzmanı olarak aynı sistemi kullanmaktayız, telsizde veya başka birisine komut verir iken (örn: dümenci) ingilizce olarak karışmasın diye tek tek numaralar soylenir

001 - 360 arası

yüzü çok sert ve erkeksi duruyor. elbet beğenen vardır.

tipim değil ama çirkin de değil

fotojenik seksi. fotoğraf hilesi ve makyajla seksi yapılmış... güzel bulmadım. 10 üzerinden 6...

erkeksi hatları var fazla maskulen duruyor. Tipim de değil ama türkiye şartlarında gideri var. Güzel değil seksi.

Duzgun suratı var. Normal bi tip. 5.

peyton list'in çirkin versiyonu
www.google.com

6

Tam benim tipim 9

ayırt edici bir özelliği yok bence, fazla makyaj yapıyor ve makyajı doğru kullanıyor. lüks bir muhitte 10 dakika içinde bundan daha güzel kadınlar bulunabileceğine inanıyorum.

güzel

6. güzel aslında ama evet erkeksi.

www.filmimdb.com
epey çekici pektoralleri var. ki bu bile tek başına 7 eder. fizik 10, kompozisyon 9 desek toplamda net 8 kalır.
tabii 7-8-9 diye aritmetik mi logaritmik mi gidiyoruz, o da fark ettirir.

5/10 bence. makyajı az olan fotolar daha güzel ama makyaj bollaştıkça itici olmuş. 6 vereyim dedim buradaki puanlara bakmadan ama makyajları görünce 5 te karar kıldım. 5.5 da diyebiliriz :)

Güzel bence

Değil 4-5

Gizli sinir var bunda bence.

hojdur ama öyle ahım şahım bir güzelliği yok.

Ben cok begendim. Boyle sert yuzlu kadinlara hayranim. 8 veririm.

çok içmemiş zaten kusmuş sağlığına bir tehdit yok gönül rahatlığı ile uyuyun.
başına su koyun sabah çok susamış uyanacak. birde kızmayın. ergen kelimesinide yüzüne karşı kullanmamanızı tavsiye ederim.

yanıbaşına su koyun bir sürahi :) ve uyuyun.

biraz eli yüzü düzgün diye kızlar şımarttı bunu, romantic boy pozuna girdi sonra bi de. beyimiz acı çekiyor.. yeni yetmeliği de daha beter olacak gibi..
neyse, 3 saattir nöbetteyim bu cevaplarınızla içim iyice rahatladı. gidip uykumu alıp sabah bi güzel burnundan getireyim..
bi de tekila içmiş it. insan der abi beraber içelim der. oturmuş evde mal gibi muhallebi yiyorum.. neyse. yani nesil tuhaf.

varsa alka seltzer yoksa limonlu su içirin. o da yoksa sek su içirin bol bol.
ya da bırakın yaa. sabah ben ne b.. yedim desin. sıpaya bak.

ateşle yaklaşmayın

Strese bagli olarak olusan bazi molekuller DNA'da degisimlere sebep olup, hucreyi kanserlesmeye goturuyorlar kisaca.

stres bağışıklık sistemini de baskılıyor. normalde tanıyıp imha edeceğin hücre dokulaşmaya başlayabiliyor.

Stresin hormonal bir dolu etkisi var. Bunların da uzun süre sürekli devam etmesinin vücutta elbette kötü neticeleri oluyor.

tümörlü dokuda kanser hücereleri var, kanser hücrelerin kontrolsüz olarak çoğalması ve vücudun bunu tanımayıp engelleyememesi sonucu ortaya çıkan durum.
hücrelerin bölünmesi sırasında normalde çok kontrollü bi sistem var dnanın replikasyonundan, 2 katına çıkması durumu oluyor bölünme sırasında, önce ve sonra hücre kontrollerden geçiyor ve bi sorun olursa bölünmesine izin verilmiyor ama işte bunu düzenleyen mekanizmada sorun çıkarsa kontrolsüz bölünmeler ve kanser oluşumu görülebiliyor. aynı zamanda dnada direk olarak kompanse edemeyecek kadar büyük hasarlar meydana gelebiliyor. bunlarda stresin bilimsel olarak etkisi gösterilmiş aslında hayvan deneyleri falan var, ama her stres faktörü için bunu söyleyemeyiz elbette.
bu kontrol mekanizmalarında oluşan hatalar tamamen genetik olabilir, yediğimiz içtiğimiz şeylerden gelen kimyasal nedenler, çevreden aldığımız fiziksel etkiler, stres faktörleri de olabilir.
doktorlar elbette moleküler seviyedeki duruma hakim olmayarak, olmaları gerekmiyor zaten, her stresi kanser üzerinde etkili gibi anlatıyorlar zaman zaman. genel olarak basitçe böyle bi ilişki var.

27.5=abartılmış balon, gereksiz pahalı, iç lastiğini bulmak zor, yaygın değil vs.
bir bisiklete, ilk bisikletse 2500 vermek riskli.
salcano fena mal değil.
mevcutta kullandığım sadece yol bisikletim var, bundan fazlasını söylemem spekülasyon olur.

ben onu ölene kadar azar azar yerim.

Iddaaya basarim.

azar azar yerim +1 ama kendimi şımartmak için birkaç teknoloji aleti alırım. :D

kendi soruma cevap gibi olacak ama.

bütün evi monitorle kaplar virtual reality yaparım, wifi antenlerın en buyugunu alıp hackerlık yaparım, 5 tane desktop alıp hepsını bırbırıne baglayıp super computer elde ederim hıamına..

Sevdiğim bir kırtasiye var, orayı alırdım büyük ihtimalle.

vatandaşlık veren, tercihen kendi halinde takılan minnak bir avrupa ülkesinde iş kurar veya daire alırdım. şartları her nasılsa. estonya olur, slovakya olur çok fark etmez. merkezi ve çok büyük bir yer olmasın. artık oralar da pek güvenli değil. hırlısı var hırsızı var, terörü var falan. ama şimdi tallinn'de, riga'da, bratislava'da kim bombalı eylem yapar allasen.

"estonya'da ev vericez, tam olarak 1 milyon ama" deseler hiç düşünmem basar giderim. yasal olarak yerleşip çalışma izni falan aldıktan sonra gerisi umrumda olmaz. e zaten evim var. ne bileyim garsonluk yapmaktan tut da fabrikada çalışmaya kadar herhangi bir şey yapabilirim. kafam da sülalem de raad olur. sigorta önemli ama. emekli olmak lazım bi şekilde. 55-60 yaşına gelince ne yapıcaksın?

***

edit: abi google translate'ten "tallinn real estate"i estoncaya çevirip çıkan siteleri biraz kurcaladım da bu nedir ya. şerefsizim 90 bin euro'ya allah gibi daireler var. çalışmaya da gerek kalmadı amk. bi tane kendime alır, 8 tanesini kiraya veririm. onlardan gelen para çıkışırsa böyle küçük bi spor okulu tarzı mekan açarım belki. benim bu konuda deneyimim/yetkim yok ama işte basketçi, futbolcu, tenisçi, hokeyci küçük sarı pipiler yetiştiririz usta antrenörlerle. her şey para mı yav. o çocuklardan biri 17 yaşında milli takım formasını giyse, gelip "meister amca sağolasın, bende hakkın büyük, ver elini öpeyim" dese bundan büyük gurur mu olur?

Ucuz bir ev alir, geri kalani icin de borsayi ogrenip borsaya basarim.

kadıköyden 2 ev alırım birini kiraya veririm

Muhtemelen betona (ev) yatırım yapmazdım ya azar azar ömür boyu yerdim ya da @der meister gibi iş yatırımı yapardım yurtdışında. Düşündüm de ikincisi biraz daha ağır basıyor sanırım :D

tiyatro sahnesi açardım.
kalan parayla minik bir kafe eklerdim belki.
hem karlı hem eğlenceli.

barcelona maçlarına basarım.

1minyon ahım şahım bir para değil ne yazık ki.
1tl bile olmayınca değerli ama kazanmak olası olduğu kadar olsa pek bişi yapılamaz gibi geliyor.

Olsa ya direkt hepsi vadeliye... getirdiği mebla belli sonuçta.

Hepsi ile makul fiyatlı evler alıp kiraya vermek...

Son olarak ticari zeka mevcut ise o yönde kullanmak.

Hadi gaza gelip 1e 2 veren bi maça iddaa diyim de çarmıha gerin...

Ya sizin hayaller kucuk ya da ben bu ulkeden cok bikmisim

Balıkesir'de dükkan alırım 250-300 kağıdıyla.
500 civarını borsaya gömerim.
Kalanıyla da ikinci el bir M6 çekerim altıma.

bütün tokat hakkımı "kardo" diyende kullanırım.

kardeş diyene acımasızca girerim. kardeşşiiiğm derse çocuklarını yetim kadınlarını dul bırakırım.
kardo hacit diyeni itlaf ederim.
hacı kanka kanki son derece nötral.
canım ve aşkım diyenle gaybara gider yiyişirim.
pampa diyen kraldır, her tür durumlara çağırabilir beni.
bakayım boş bırakmış mıyım, hayır. bu kadar.

tokat:
kardo
kanki
kanka
askim
canim
__
donup bakma:
pampa
haci

kardeş, kardo, hacı, hacıt, pampa tokatlık.

panpa diyeni sever pampa diyene soverdim.

kardo canim askim da hemcinsim olarak sovmelik.

digerlerine donup bakardim.

hiç birine dönmezdim

hepsini sıralayamam da hacı ve hacıt çok kötü.

en rahatsız eden aşkım, kardoyu da hiç duymamıştım çok gereksizmiş. kankanın çeşitli varyasyonlarını kullanıyor insanlar bana seslenmek için ama hemcinslerim değil, onlar canım diyor en fazla. o yüzden alışkınım. diğerlerini de kullanırlarsa garipsemem o kadar.

aşkım
canım
kardo
kanki
pampa
kanka
haci
kardeş


yahu makine mühendisliği okuyorum, koca koca sakallı adamlar bana aşkım, canım diyecek he. kardodan nefret ediyorum keza kankiden de, çok yılışık. genelde isim ile hitap ederim ama aralarında en çok kulladığım kardeştir, yakın gördüklerime kardeş derim, zaten öyle davranırım.

bunların arasında tartışmasız en itici kardo. onu aşkım, canım ve kardeş takip eder. öbürleri çok sorun değil, pampayla hacı ve hacıtı kullanıyorum zaten. panqi ve panquş ise listede bulunmayan, sevdiğim hitaplardandır.

canım dışındakilerin hepsi itici. canım da hani sık kullanmadığım, bana da sık kullanılmadığı (sık kullanımdan kastım her cümlenin sonunda kullanmak: ay öyle mi canım, anladım canım, tamam canım, görüşürüz canım) için itici gelmiyor.

hitap için böyle kelimeler yerine isme "-ciğim"eklemeyi (her zaman ve herkese değil tabi) tercih ediyorum çoğunlukla.

ismimin söylenmesini tercih ederim ya da hiçbi şey demesinler, hitaplardan hiç hoşlanmam.

kardo bir numara bence de.

Aşkım ı hiç sevmem

Not: kadınım

hepsi çok güzel niye itici olsun ki

karşim eksik olmuş

bro, bölgesel incelme diye bir şey yok maalesef. kas grubu çalıştığında yandaki yağlardan enerji çekmez, bütün vücudundaki yağ dokularından çeker ki bu uzun bir çalışma temposundan ve beslenme anlayışını değiştirmenden sonra gerçekleşmeye başlar. pat diye olmaz.
ha bi de erkekte basen olmaz. varsa sorun yani.
tabii istersen yine ebru şallı tarikatının bölgesel incelme kürlerini uygula ama lüzumsuz. bir bisiklet edin ve pedala bas.

Yapacağın en büyük aptallık olur herhalde böyle bir sebeple, bile bile başlarsan. Sen bilirsin... Ne sıkıntını hafifletir, ne sorununu çözer bunlar.

yahu koca gezegende bir alkol ile sigara mı var unutmanı sağlayacak? git enstrüman çalmayı öğren, dil mil öğren, ne bileyim. ya da unutmaya çalışma, "bu da hayatın bir parçası işte" diyerek acını güzelce yaşa, zamanla unutursun.

Sigara hiçbir şeyi unutturmuyor. Lütfen başlama.

sigara dünyanın en saçma şeyi ama alkole başka alkol güzeldir

illa kötü alışkanlık olsun diyorsan alkolü dene bence. hazır aran yokmuş, iki tane birayla hayatının kafasını yaşarsın. üstelik ertesi gün iki tane daha içmek zorunda hissetmez, bir hafta sonra iki bira içmediğinde baş ağrısı yaşamazsın sigara gibi. iradesizsen sigaradan kesinlikle uzak dur.

alkol de pek matah bi şey değil tamam ama öcü de değil, bu kadar korkulacak bir şeyi yok. kimse bunaldığında iki bira içtiği için sağlığından olmaz veya alkolik olup sokaklara düşmez.

sigara içmeye başlayınca bağımlı oluyorsun ama alkol almaya başlayınca alkolik olmuyorsun. yani ben senin yerinde olsam kötü alışkanlık hakkımı alkolden yana kullanırdım.

sigaraya başlama, sorunlarının çözümleri orada değil, sorunlarım var içeyim unutayım diyorsan eğer daha da su üstüne çıkar onlar, çözmen lazım bastırman değil ileride çok fena yansımaları olur böyle şeylerin.

kararında olacaksa alkol ok.
ama sigara asla. 20 yıldır içen ve hala bırakamamış, kölesi olmuş biri olarak söylüyorum, sigaraya ASLA başlama.
tek kötü alışkanlık KARARINDA alkol olsun.

çekirdeğe başla. kötü alışkanlık istiyorsan da iddaa falan oyna, ligleri takip ederken kaybolur gidersin.

sigara içme alkol iç.

alkolü seç pikaçu, yedek parçada karaciğer akciğere göre daha kolay bulunuyor.

dostum ne sigaraya ne alkole baslama. sorunlarinin ustune git yuzles onlarla.

mevzunun saçmalığına değinmeyeceğim ama yanında güvendiğin biri yoksa aşırı alkol alma. aşırı alkolün bünyende yapacağı etkiyi hiç bilmiyorsun. bazısı neşe pınarı olur çenesi açılır ama bazısı depresyonun dibine vurur. bilinçaltında bastırdığın ne varsa alkollüyken beş kat ortaya çıkabilir. alkol konusunda ipin ucunu kaçırırsan hem kendine hem başkalarına zarar verebilirsin. sigara seni uzun vadede öldürür ama potansiyel pasif içicilik dışında çevrene bir zarar vermez. aşırıya kaçan alkolün hem sana hem çevrene kısa süreli zararları çok daha büyük olabilir. kendini zehirlemekte kararlıysan sigara iç. en azından başkalarına zararın daha az olur, kafan da yerinde olur. bu satırları hayatı iki alkolik yüzünden mahvolmuş bir insan yazıyor. kararında bırakmanın herkesin harcı olmadığını çok iyi biliyorum. sigarayı da 10 küsur sene içtim daha yeni bıraktım. ikisi konusunda da söyleyecek çok şeyim var, istediğini sorabilirsin ablalık yaparım sana. ayrıca bunları düşünmek yerine sıkıntıların her neyse onları çözmeye odaklan. sigaraya alkole vereceğin parayla ayda bir kez bile olsa psikoloğa gidebilirsin. yapma etme.

Alkol al ama sorunlarını unutmak için değil.Abartmadan keyiflenmek için. Arada sırada şarap içersen bir şey olmaz.

Şarap içmeyen insan boşuna yaşıyor bence

İstersen iç, ama keyif için. Sakın dertlerden yola çıkarak başlama. Zira problemlerinin çözümü olmayacağı gibi, unutturmayacaktır bile.

sigaraya sakın başlama bırak dertlerden kurtulmayı, yeni bir dert edinirsin kendine.sigara büyük bir beladır.git 3-4 bira al iç daha sonra uyu.

sigara ile alkol aynı kefede değil.
sigara direk zehirdir.
içki dozunda kullanıldığında bırakın kötü alışkanlığı (içkinin türüne göre) bolca faydası vardır. alkolik olup, vücuda -karaciğere yenilenme zamanı tanımadan yıpratmaktan vs bahsetmiyorum. sosyal olarak insanlara rahatsızlık ve abuk sabuk hareketler yapmaktan da bahsetmiyorum
arada bir bir kaç kadeh hem ruhu hem bedeni toplar

sigaraya hiç bulaşma, asla tek bir tane bile; bu yaşa kadar içmemişsen asla içme.
İçki de alkolik olma seviyesinde değil tabii ama haftada 1 birkaç kadeh sevdiğin türüne göre; şarap olur,bira,rakı,votka,cin,tekila, viski vs. keyif versin zevk olsun diye başla. Ama zayıf bir iraden ve ailede alkolizmle savaşan insanlar varsa aman dikkat ama sakın abartma. Her yemekte 1 kadeh kırmızı şarap içmek de kalp damar sağlığına iyi gelir diye biliyorum.
Ama bunların hiçbiri senin derdinin çözümü olmayacak. Sorunun varsa çözmek için yüzleşmelisin eğer kendin çözemeyecek vaziyetteysen profesyonel yardım alabilirsin. Millet bunları bırakmak ister, sense kötü alışkanlığım olsun istiyorsun.

başlama.
cevaplar hep aynı minvalde: aptallık olur ve onlar dostun değildir.

eğer merak ediyorsan ve arada bir içmek istiyorsan, sıkıntılı günlerin geçmesini bekle. sigara ya da alkolden kötü bir şey varsa o da sıkıntılı zamanda sigara ve alkol tüketmektir.

benim sefer görev emrim yok derdim, ki yok hakkaten. askerlikle ilişiğim kalmadı.

askerlik yapmış olmak demek askerlikle ilişiğinizin kalmamış olması demek değil. askerlik görevini, olası bir savaş durumunda eğitim amaçlı yapıyorsunuz. bu nedenle 40-45 yaşına kadar sefer görev emri gelebilir.

işgal amaçlıysa gitmem, savunma ise giderim.

@uuth teskerede sefer görev emri olup olmadıgı yazar. sefer görev emri bu kişiler için 40 yaşına kadar geçerlidir. muhtemelen tek çocuk oldugum için benim teskeremde sefer görev emri yok, seferberlik durumunda çağırılmayacağım. topyekun savaş durumunda herkes gibi çağırılabilirim elbette.

edevletten sefer görev emriniz var mı yok mu kontrol edebilirsiniz.

benim atışım iyiydi, muhtemelen sniper yaparlar diye düşünüyorum, o yüzden cazip gelmiyor değil hani.

e devlet askerlık sorgulama hata veriyor beyler. ulan yoksa?

kısa dönem yaptığım için sefer görev emri yok bana :)

giderdim, sanırsam para cezası falan var, 1 hafta mı 15 gün mü ne zaten öyle çok süre değil.

Bence biz hakliyiz. Cok ustumuze gelirlerse abilerimiz korur bizi. Bence.

kolay değil o işler. sınır ihlali varsa düşürmeye hak vardır.
öyle bi uçaktan savaş çıkmaz hemen. nato var, bm var.

Savas cikmaz da rusya yaptirim uygular biraz biraz. Dogalgaz falan etkilenir.

Ayrica turk ucaklari bundan sonra kolay kolay suriye sinirini ihlal edemezler. Aninda paket yaparlar.

"#FLASH

RUS Karadeniz donaması Sivastopol dan tam cephane yüklü olarak ayrılmaya başladığı konusunda bilgiler geliyor"

?

Anlamadim kaynak flash tv mi?

bizi zorla suriye'ye çekmeye çalışıyorlar işte.
Türkmenlerle, uçak düşürmeyle çektiler iyice.

nato var bir şey olmaz.

en fazla doğalgaz yaptırımı olur, eğer rusyaya ait uçak ise.

şimdi burda biz haklıyız diye bir olay yok. bizim radar bilgilerimiz ile rusların radar bilgileri kıyaslanır gerekirse ama tsk rusya ile kafa kafaya gelmek istemez zannediyorum.

ruslar kanıtımız var diyor. çıkarırlarsa görürüz. türkiye rusya ile kafa kafaya gelmek istemez tabi ama şunu da unutmayın rusya da nato ile kafa kafaya gelmek istemez.

bir de böyle bir sebepten en azından rusya bize saldırmaz. gürcistan falan yapmış olsaydı şimdiye işgal etmişti bile ama bizi biraz zor.

doğalgaz %20 zamlandı geçmiş olsun

rusyanın yaptırımı olur en fazla. tabi uçak rus uçağıysa

not: natonun bizi koruyacağını düşünen saflar mı var aramızda??

nato + ameriga

doğalgazı ya kısarlar ya da zam yaparlar. kısmaları hükümete, zam yapmaları bize patlar.

belki orada iş yapan türklere bir takım ticari zorluklar çıkartırlar.

bizim sınır ötesi operasyonlar sıkıntıya girebilir. rusya'dan aldıkları gazla ırak ve suriye'den "türk uçakları sınır ihlali yapıyordu, biz de vurduk" diye bir açıklama duyabiliriz böyle bir durumda.

suriye konusunda kendi güvenliği açısından, sınır güvenliğini sağlayıp tarafsız davranıp olan biteni takip ederek stratejik davranması gereken tek ülke bizdik; ama nedense burnunu en çok sokan ülke biz olduk.

(bkz: eski gücünde değil)

al hocam ingilizcen varsa adam cok ayrintili aciklamis.

www.youtube.com

(bkz: Resimlerle sosyal bilgiler öğreniyorum)

çernobil'in patladığı pripyat'ta her yer radyoaktif olmasına rağmen kendiliğinden ot bürümüş birçok yeri. toprağın kendisi tek başına radyoaktif. buna rağmen bitkiler büyüyebiliyor. elma ağacı bile büyüyüp elma verebiliyor. bir kadın var. orada gidip araştırma yapıyor. dolaşırken bir ağaç gördü. elmayı dalından kopartıp yedi. yediği elmayı ve biriktiği kendi idrarını radyoaktif açıdan incelediğinde büyük bir sıkıntı ortaya çıkmıyor. o kadar kirli bir topraktan nispeten zararsız ürün alınabiliyor.

ister inan ister inanma, vücudundaki çoğu şeyin rezervi aslında atmosfer. toprak değil.
canlı hücrelerin C5H7NO2 gibi bir formülü var, işleri kolaylaştırsın diye kimyasal denklemlerde kullanılır. bu kurmaca kimyasalın içinde fark ettinse, karbon hariç hepsi gaz, karbon da zaten co2 olarak atmosferde mevcut. su da vaktinin önemli kısmını atmosferde geçiriyor.

"Sodyum, fruktoza dönüşebilir mi?" bu soru da kimya değil simyanın inceleme alanı.
lütfen, 21 yy. fenine gel, çok güzel bak, çok ampirik ve bir o kadar rasyonel.

bitki o toprakta yaşayabiliyorsa kendine gerekenleri alıyor demektir. topraktaki besinler sadece meyve için gerekmiyor, ağacın varlığını sürdürebilmesi için de gerekli.

kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde bir ağaç var diyelim. başka hiç bir etmen olmasa bile ağacın kendi yaprakları, kabukları toprağa karışıyor, kimyasal değişikliğe uğrayıp gübre oluyor. toprakta mantarlar, sporlar, solucanlar vs. binbir çeşit organizma var. onlar habire çalışıp duruyor. en değerli toprak, ağaçlık bir yerde -orman gibi- üstten 10 cm in altındaki topraktır mesela.
ağaçların kökleri ya derine ya da yatay ilerliyor yani ağacın bir okadarı da derinlerde çalışıyor.
yağmur suyu saf su değil, arkadaşlar da demişler zaten.
güneş var.
yağmurla güneş ve köklerin bulabildiği az toprakla yaşayan bitkiler var, bina duvarlarının çatlaklarında büyüyüp gidiyorlar. (ilginç örneklerin olduğu bi film görseli ekleyecektim iki gün önce izlediğim filmin adını anımsayamadım, anımsarsam editlerim)

insanlık tarihinde önce toplayıcılık vardı. tarımın tarihi insanlık tarihinin 250 de 1 i kadar olması lazım (yanılmıyorsam)
yani doğanın döngüsünü bozup sonra da bakım yapmak zorunda kalan bizleriz. doğa kendi döngüsünde herşeyi yerli yerine koymuş, ayarlamış. gelişmelere göre kimini elemiş kimini geliştirmiş. dinazorların artık yaşamıyor olması gibi.

meyve vermek var, meyve vermek var bir de. mesela magnezyum içermesi gereken meyveler toprağın dengesinin kaçması nedeniyle artık o kadar magnezyum içermiyor. ( konuyla çok alakalı değil ama bu da bonus bilgi olsun)
çünkü magnezyum önemli. modern dünyada suları yumuşatılmış içiyoruz. bolca kalsiyum ve sanırım kararında potasyum alıyoruz genellikle magnezyum eksik kalıyor. bu üçünün dengede olması özellikle nörolojik yapımız için çok önemli. arada gerçek kakao kullanın, magnezyumdan zengin gıdalar alın. kramplar, bel ağrıları, düşünsel sıkıntılar, kollestrol... daha benim bilemediğim kimbilir neler bu dengeyle ilintilendiriliyor.
(hekim arkadaşlar da onaylayacaktır sanıyorum, yine de; yanıldığım konu varsa düzeltirlerse sevinirim)

her türlü maaştan iyi olur. 0 başlangıçla şirket kurmadan şahıs firması üzerinden gidip 2 senede ev aldım.

fizibilite bilmeden buraya danışıyorsanız hiç girmeyin iş kurmalara falan

başkasından iş öğrenip ona rakip olmak çetin bir iş olmakla beraber oh beyhbi tabii ki kurun lan. lanet olası liberalizm dostum.

fizibilite +1.

fakat fizibiliteyi kendiniz yapıyorsanız, tahmini satışların yarısı, tahmini masrafların iki katı alınacak

kırıldıkça. yıprandıkça. gözleri açıldıkça.

en son agar.io oynarken ortak oynayan tipler beni acımasızca yediğinde duygusuzlaştım. hikmet çıkarmak istiyorsan online flash oyunlar bile yeterli.
şu meşhur afrika vahşi yaşam belgeselinde öldürmeden antilop yavrusunu yiyen makaktan sonra sarsılmıştım ilk. makak mıydı babun muydu neydi bilmem ama çok acımasız ve umursamazdı. hey gidin. hayat gibi.

çocukluktan çıkınca

Duygusal ve hassas yapılı olmanın kendisine zarar verdiğini anlayınca.
Bir de mesela insanlarla birebir iletişimde olmak zorunda olduğun bi işin var. Bütün insanlığınla ve hassasiyetinle çalıştın, belki yıllarca. Yani sadece işini yapıp geçebileceğine rağmen karşındakine saygıyı hiç ihmal etmedin, olabildiğince yardımcı olmaya çalıştın, yeri geldi onlar için bazı olanaksızlıkları olanaklı hale getirdin, onlar için endişe ettin. Ama birileri sana saygısızlık yaptığında, emeğini hiçe saydığında, sana hiç hakkı olmadığı halde bağırdığında o zaman "Sçiim böyle işe de böyle mahluklara da" diyosun ve sen de duygusuz bi mahluk olabiliyosun.
Ama kimsenin tamamen duygusuzlaşabileceğine ihtimal vermiyorum, daha doğrusu vermek istemiyorum. Bahsettiğim örnekte iş yerinde insan ilişkilerinde duygusuzlaşabilirsin ama işten çıktığında zavallı bir yavru kedicik yeniden duygularını harekete geçirecektir.
Uzattım biraz ama sonuç olarak insanı duygusuzlaştıran şey, daha önce onu bi şekilde üzmüş, kızdırmış, yıpratmış şeyler veya kişilerdir bence.

öldürüp asıp kesenleri mi diyorsun, onların sorunu duygu yoksunluğu değildir zannımca. onların sorunu akli melekeleri. arızalı ya da yok.

uykusuz'da sandik ici'nde anlatmisti karikaturist. icindeki cocugun oldugu an sanirim.
spoiler--
is adamiydi, acilen toplantiya yetismesi lazimdi, hastanelik bir cocuk gorur sokakta, ve ona yardim etmeye calisan bir kac baska cocuk. o anda ya cocuga yardim edip toplantiya gec kalacak ya da bananeciligi sececekti.
---
aklimda kalan nadir cizimlerden biriydi, bir bulsam keske.

güvendiğin insanlar seni yarı yolda bıraktıktan sonra, birçok defa sevdiğin inandığın insanlar tarafından kazık yedikçe, sırtından bıçaklanabildiğini anlayınca ve hayal kırıklığına uğradıkça, diğerleri tarafından kırıldıkça, insanlardaki bu olağanüstü acımasızlığı gördükçe...

Herkes güzel güzel anlatmış teşekkür ederim ;)