160 tl açılış masrafları muhasebecinin el hakkı olsa gerek koşturduğu için. 120 tl de ilk ay müşavirlik hizmeti olmalı.

ekim, kasım da bağkur masrafın değil mi işte, onu bir yerden sorgulayabilirsin.

açılış işlemleri için harcanan emek ve defter parası vs gibi bir toplam o 160 TL.

hatta her yıl defter parası adı altında alır muhasebeci.

diğer 120 ise normal aylık aidatı sanırım.

bunlar hiç önemli şeyler değil dostum, en önemli şey işini ciddiyetle ve düzgün yapan bir muhasebeci ile çalış. kanun kural nizam ne ise ona uyan, seni uyaran, böyle yaparsan şöyle olur şöyle yaparsan bu riskler var diyen biri olsun.

sorumsuz biriyle çalışırsın aradan yıllar geçer bir bakarsın bir sürü bomba bırakmış defterlerin arasına, evrak kaybetmiş düzenli tutmamış vs vs.

ayrıca muhasebecine kendi ücretinden başka para verme, bağkur vergi vs herşeyi kendin internetten yatır.

efendim işyeri açılış işlemleri ücrete tabidir. 4.sayfa tablo 3 kuruluş işlemleri ile 2.sayfa defter tutma tablolarını inceleyin. bunlar asgari ücretler yalnız. nasıl ki siz daha çok para kazanmak istiyorsunuz bunun için çalışıyor çabalıyor kendinizi geliştiriyor koşturuyorsanız biz de öyle. kandırıldığınız gibi bişey yok.

archive.ismmmo.org.tr

Ne icin ugrasti? Ben yaptim herseyi?

Vergi dairesiydi kasesiydi yoklamasiydi

muhasebeci senin adına defter aldı, noterden onaylattı, bağkur işlemlerini yaptı, oda kaydı, sicilli ticaret kaydı... bir sürü püsür var. yani senin yapığın masrafların dışında da masraf oldu. sen yine de muhasebeciden döküm iste, ne parası ödediğini yazılı versin. bir kenara koy.

"ayrıca muhasebecine kendi ücretinden başka para verme, bağkur vergi vs herşeyi kendin internetten yatır" +1

edit: hayırlı uğurlu olsun, bol kazançlar, güzel müşteriler olsun ibomiu :)

arkadaşım bir işyeri açıyorsun sen olmadan adam nasıl açacak. vergi dairesi yoklamayı onun bürosuna giderek mi tutacak yoklama dediğin işyerinin açıldığını gelip devletin elemanının kontrol etmesidir. sen olmadan olmaz. kaşe kaşe deyip de durma :p

sorunun cevabı verilmiş de ben başka şeye takıldım.

sizin ödemelerinizi muhasebeciniz mi yapacak her ay, yoksa sadece bu aylık mı?

ayrıca o kdv için olan 27,5 TL kestiğin fatura ile ilgili değil, standart damga vergisi mi neydi öyle bir şey. her ay kdv 0 çıksa dahi onu ödüyorsun.

Defter tutulmuyor. Oda kaydim yok.

Sahis firmasi. Defter onayi filan yok.

bir defter tasdiki 70 lira
defterin kendisi 5 lira
iki defter gerekiyor diye biliyorum.

10 lira da çocuğu gönderme parası almış adam, takıldığınız şeye bak.

muhasebe ücreti adamın kendi ücreti
kdv muhasebecinize ödemek zorunda olmadığınız, doğrudan devlete ödenen katma değer vergisi beyannamesi damga vergisi (fatura kesmeseniz de çıkacak)
bağ-kur ücretleri de adı üzerinde bağ-kur.

bunların içinde ticaret odası yok gibi, zira o 175 lira diye hatırlıyorum ben.

devlete olan ödemelerinizi banka hesabından yapın +1

defter onayı olmadan iş yapılmaz. şahıs da olsa defter tututlur, şirket de olsa tutulur. tutulan defterin cinsi değişir sadece.

bir muhasebecinin defter tasdikini unutacağını sanmıyorum. bu defteri zaten muhasebeci tutacak, sana lazım bir defter olamdığı için sana vermemiştir.

bak arkandan neler yapıldığının farkına değilsin, kaşe yaptıtıp fatura kesince her şeyi ben yaptım sanıyorsun ama muhasebeci senin arkandan hesaplarını kaydedip, toplayıp beyannamelerini veriyor. farkında bile olmuyorsun.

bu arada yatırılacak tutarları muhasebeciye verip yatırttırma, kendin yatır +1 de benden.

açılış işlemleri için 160 lira doğru. defter tasdiki + kendi emeği. az bile hatta.
muhasebe için 120 doğru. ben olsam daha çok isterdim.
kdv için 27.20 lira, her ay çıkacak bu damga vergisi. muhasebeciye verme, tahakkuk fişini isteyip kendin yatır.
bağkurlar da doğru, kendin yatır.

edit: basit usul imiş. bu durumda defter turtulmaz doğru. ama basit usulün teslim ve hizmetleri kdv'den de istisnadır. dolayısıyla kdv beyannamesi de vermezleri kestikleri faturada kdv de göstermezler.

baştan desene basit usul diye hocam. hem defter yok diyosun, hem kdv beyannamesi diyosun.

Kimlik numaranla ve plakanla gib.gov.tr'den kontrol etmelisin.

hayır efenim af o demek değil. af zamanında ödemediğiniz için işleyen faizler için. cezanın asılları da taksitlendiriliyor.

faizi gidiyor sadece. ama mesela benim uc cezam vardi ama bi tanesi dahil olmamis. zamani da var sanirim, inceleyemedim henuz ama.

www.gib.gov.tr

6. sayfa
31.12.2013 öncesi tarihli 120 tl altı cezanın aslı siliniyor. başvuru aranmıyor.

Sana kesilen cezanın tarihi 31.12.2013 öncesine ait ise borcun tamamen affoluyor.

Tepki amacini asiyor. Savunulan fikirler yerine firsatcilik ortaya cikiyor.

bugün zincir mağazayı yağmalayan yarın senin evini de yağmalar. elindeki telefonu almak için elini, kıçındaki pantalonu almak için kıçını keser. illegalite legal olursa önünü alamazsın. dibin dibi yoktur. işte bundan. yoksa walmart'ın sahibi servetinin milyonda biri kadar fakirleşecek diye üzülmüyor kimse.

Ben orada çalışanlara üzülürüm. Yağmanın en büyük kazığını oradaki garibanlar yer. Ayrıca böyle olayların gerçekten söylenen amaca yönelik yapıldığına rastlamadım. Adam ekmeğini peynirini yağmalamıyor, gidiyor iphone yağmalıyor. Bunun adı fırsatçılık değil de ne.

Aynı şeyin Gezi'de olduğunu varsayarak bir kıyas yaparsak aslolan mevzuyu saptırdığı çok açık. Ayrıca yağmaya nasıl normal bir gözle bakılabilir ki.
Bir protesto amacı güderken orada yağmanın ne işi var. Andonların yaptığı fırsatçılık hasebiyle yağmadan etkilenenleri de karşılarına alıyorlar. Neresinden tutarsan elinde kalır.

bugün o magazaları yağmalayan yarın fırsatını bulduğunda senin evini arabanı iş yerini de yağmalar kundaklar. ve yine fursatını bulduğunda senin annene bacına ve eşine tecavüz eder.

edit. ben yazarken b içok cevap yoktu. arkadaşlara ve ezewrikoya benzer şeyler yazmışım. benzer şeyler yazmışım.

Adalet herkes için lazım.
Bugün yağmayı hoş gören adamın yarın evi soyulursa onuda hak görmesi gerekir.

beni sinirlendirmiyor ama "hükümete/polise çok öfkeliyim o halde bu lcd televizyonu çalıyorum" arasındaki bağlantıyı ben de kuramıyorum, o yüzden fırsatçılık gibi geliyor ve iş tamamen amacından sapıp kirleniyor.

birincisi yağmalamak, çalmak bir fikir savunma biçimi değil fırsatçılık.

ikincisi bugün buna göz yumarsan, normalleştirirsen yarın öbür gün küçük esnafı da yağmalarlar senin evini de yağmalarlar.

bu durumda archely ve ezeriko +1

öncelikle sakin olmakta fayda var. dediğim gibi, merakımdan soruyorum.

eylemin meşruluğuna gölge düşürmesi konusundaki kaygıları anlıyorum. onun dışında, "fırsat bulduklarında senin evini de soyarlar" yaklaşımı mesnetsiz gibi geliyor bana. neye dayanarak söyleniyor?

Hakkını almaktır bu. Eğer o zincir mağazalar, bankalar olmasa, şu an daha adil bir düzen olacaktı ve para babaları olmayacaktı. Bir kesimin elinde olmayacaktı maddi güç. Bu sebeple bu hareketler güzel hareketlerdir.

Fırsatı olunca senin evini yağmalamak filan gibi şeyler çok saçma. Türkiyede her eylemde bir şok mağazası msesela, bir adidas yağmalanıyor. Okuldan işten arkadaşlarımız bunları yapanlar, çevremizdekiler.Ne zaman kişiye karşı bir hırsızlık girişimleri oldu ki bu arkadaşların?

Yağmalama diyoprsunuz da bugün Türkiyede kamulaştırma diye bir şey var ve önüne geçemiyor kimse. Her gün binlerce ürün zincir marketlerden, kapital şirketlerden holdinglerden ücretsizce alınıyor ve bunun o mağazalara bir zararı olmuyor, keşke olsa. Hırsızlık payı gibi bir pay bırakıyorlar bütçede bazılarında. Yani alışıklar

SUç ve cezayı okudunysanız, orda da adam iç çelişki yaşarken aklından bazı düşünceler geçiyordu. Bu dünyaya bir kere geldim, niye bazı şyleri yapamıyorum, niye güzel bir hayat süremiyorum tarzı. Daha sonra pişman oluyordu çünkü öldürüyordu yaşlı kadını.

Komünistler ve bazı anarşistelr o para depolarına, sermayeye düşmandırlar ve bu olaylar hep olacaktır. Önüne geçilemez. Gezide de bir sürü yer yağmalandı.

Ulaşımda mesela, bedava geçme çabaları, atlamalar turnikeden filan. Türkiyede her an olan şeyler bunlar.

Siz gidip kasiyere para veriyorsunuz, akbil basıyorsunuz da ne oluyor? Her gün işçiler ölüyor, kadınlar öldürülüyor, çocuklara tecavüz ediliyor ve o para sahipleri güçlenmeye devam ediyor ve işçileri sömürmeye, bir ailenin belki açlıktan ölmemek için suç işlemesine o parayı elinde tutarak destek oluyor. BUnlara destek oluyorsunuz, böyle bir sisteme olur veriyorsunuz.

yarın bir gün deprem ya da başka bir felaket olsa, evin ortaya dökülse ve sen acınla boğuşurken o sırada birileri senin televizyonunu, laptopunu, şifonyerde sakladığın paraları falan almaya kalkışırsa ne olacak? "evini de soyarlar" için bir örnek mesela bu. kaldı ki eski depremlerde yağma vakaları yaşandı. gerçekten oldu bunlar. fırsatçılık devreye girdiğinde camı kırık bir dükkandan televizyon çalmakla kapısı bacısı yıkılmış bir evden televizyon çalmak arasında fark görmez insanlar.

Sen ideoloji sahibi bir insan olarak olaya bakarak mesnetsiz olmadığını anlayabilirsin.
Bir davanız var ve bunun için uykusuz kalıyorsun; ülken için, ölenler için bir şeyler yapmaya çalışıyorsun. Uyumuyor, yemiyor, içmiyor görev yapıyorsun ve birileri gelip senin tüm emeğini hiçe sayarak eylemlerini istismar ediyor, olayları hiç alakasız yerlere çekiyor, yakıp yıkıyor, zıt görüşün ekmeğine yağ sürüyor. Sen kendini paralarken birileri şunu da alayım, bunu da alayım diyerek sırtına malı mülkü yüklerken sence senin fikrini savunmak için mi yapıyor?

Birilerinin emeklerini, hayatını çalmakla malını çalmanın arasında ne gibi bir fark var sence? Bence hiç fark yok.

uzun vadede mesnetsiz değil, şu an için öyle belki. bu değişimler adım adım olur.

aklıma geleni söylüyorum: önce zincir mağazalar yağmalanır, "nasıl olsa zincir mağazaların kaybı onları fakirleştirmiyor" diye normalleştirilir bu durum. sonra zengin semtleri yağmalanır, "nasıl olsa onlar zengin" diye normalleştirilir bu durum. sonra küçük esnaf yağmalanır, "zincirler yağmalanıyorsa esnaf niye yağmalanmasın her şey çok pahalı" diye normalleştirilir bu durum. sonra artık orta halli de yağmalanır, fakir de yağmalanır; o da "bende yok sende çok var, benim senden çok ihtiyacım vardı" diye normalleştirilir.

bu dediklerim herhangi bir olaydan bağımsız. sosyolojik gelişimi bu şekilde olur diye düşünüyorum. illa ki olur demiyorum. önünü alamayız diyorum. bu zincirleme bir gelişim/değişim.

Depremdeki olayla ideolojik bir eylemdeki ideolojik fikirlere sahip insanların yağmalarını kıyaslamanın ne kadar saçma olduğuna değinmek istemiyorum.

Bu sistemde sorunlar var ve bu sistemi besleyen, devam etmesini sağlayan mesela Amazonda ağaçları katleden,Afrikada susuzluğa sebep olan, çocuk işçileri çalıştıran o şirketlere ne yapılsa müstehaktır. Kendilerine çeki düzen verirler böylece.

Artık insanların görmesi lazım, sokağa çıkıp eylem yapmakla olmuyor bazı şeyler ki zaten Türkiyede sokakta eylem de yapamıyorsun.

Yağma, zulme karşı en iyi tokatlardandır.

ben de iş amacından sapıyor yaa mantığını anlamıyorum. adamın amacı o belki sanane? herkes kendi yaptığından sorumludur. örgütlenme saçmalığına inandığınız ve birey olamadığınız için bu dünyada hiç bir halt değişmeyecek.

kaos ortamında gayet normaldir. bu kekolar gezide de böyleydi 3. gün amacından şaştı diye ağlıyorlardı.

Her şey bir yana, üstteki arkadaşlara katılmakla birlikte, ferguson olaylarında yağmaların gerçekten "zenginden alıp fakire verme" naifliğinde, sosyalist kaygılar taşıyan, sermayeye tepki niteliğinde hareketler olduğuna inanıyor musun? Çünkü buradan bakınca insanlar fırsattan istifade hırsızlık yapıyor gibi görünüyor. Türkiye'de de gezi eylemlerine de katılmış biri olarak bu tip yağmaların karşısında oldum hep. Ayrıca sadece büyük sermayeli işlermelerin yağmalandığını söylemek de bana goygoyculuk gibi geliyor, epey bakkal çakkal da defalarca yağmalandı türkiye'de bu tip eylemlerde. M e l t e m'in de değindiği gibi, hadi zenginden çalmayı meşru görsek bile bunun sınırını nerde çizeceğiz? Kim zengindir, kim değildir? Kaç paradan fazlası olan zengindir? Bu "kamulaştırma" goygoyunun arkasına sığınarak hırsızlık meşrulaştıkça olay çığrından çıkar, herkes birbirinden çalar ve bir yerden sonra "senin benden fazla malın var, dolayısıyla senden çalmak benim hakkım"a kadar gider bu olay.

Zincir marketi yagmalayan adam denk gelirse bakkali da yagmalar ee bakkal benim lan. Hirsizligin ismini degistirmisler kamulastirma koymuslar, bunlarin gotunu kamulastiracaksin. 1999da depremde baska illerden otobuslerle yagmaya gelmisti bu oc ler . neyseki asker falan bu durumlarda vur emri cikariyor

Bilinçli hırsızlık mı yapılıyor bu olaylarda yani ben de onu anlamadım açıkçası.

O vakit gidip holdingleri yakalım herhangi bir olay beklemeden ya da ne bileyim milyonerleri öldürelim onların veliahtlarını da yok edelim, parasının çok olduğunu tespit ettiklerimizi bu dünyadan silelim, mallarını da yakalım yıkalım. Böylelikle ufaktan eşitliği yakalarız.

Bu mudur yani?
Çocuklara tecavüz ediliyor, işçiler ölüyor, kadınlar dövülüyor, çocuk gelinler desen gırla çok uzağa gitmeye lüzum yok evet fakat bütün bunlarla yağmayı nasıl savunabiliriz ki? Yani yağmanın ne gibi bir etkisi olabilir tüm bunlara?
Misal bir teknoloji dükkanını yağmalamak o teknoloji devleri için devede kulak kalır çok afedersiniz.
Bunları normal karşılamak zati yarım olan düzenin canına okumak olur kanımca.

Bir anarşist ya da sosyalist gelseydi yazsaydı bir şeyler keşke. Ben pek anlamıyorum bu işlerden, ben Turancıyım.

Varlık demek birinin yokluğu, fakirliği demektir. Elektronik şirketi olsun öbürü olsun, işçiler ağır şartlarda çalıştırılıyor ve emeğinin karşılığını alamıyor. 140 dolara SOny fabrikasında çalışan işçiler var mesela, 12 saat.

Ütopyada ise düzen şöyledir, insanlar günde 2-3-4 saat çalışacak, bu sürede topluma üretim yapacak ve sonrasında serbest olacak. Bİlim snat müzik spor seks aşk neyle istiyorsa onla ilgilenecek. 12 saat kölelik yapıp sonra eve gelip duş alıp yatma değil yani.

Ütopyada mülksüzlük ya da mülkler herkesin ortak malı olacağı için, peki bunu yazmaktan vazgeçtim. Bu kamulaştırma olayları şu an az sayıda bir kesim taafından yapılıyor, yapanlar çoğaldıkça sermaye korkmaya başlayacak, işçiler toplanıp fabriklarını işgal ettikçe, maden facialarından sonra holding binasını yakıp yıktıkça, polis bir vatandaşı öldürünce emniyet binası ateşe verilince iktidar korkacak, çekidüzen verecek. Daha adil bir düzen, daha iyi şartlar gelecek.

Neyse , çok film izledim hayal gücüm fena işte.

İktidarın merkezi neresiyse eylemler oraya dönük yapılır. Şu an için şirketleri zincir marketleri olmayan insanların korkmasına gerek yok.

MÜcadele herkesin ayağında kışın su almayan ve hayvan derisinden yapılmamış bot olsun diye. Ve bu kazanım, hiçbir şey yapmadan, yasalara uyarak filan gelmeyecek. Gün geçtikçe bu insanların sayısı artmakta ve bir gün bu hırsızlık dediğiniz olay normal sayılacak çünkü çoğunluk bunu yapıyor olacak ve her şey, herkesin olacağı için, buna da gerek kalmayacak.

Bu sisteme destek olmamak için bu haksız adil düzene az da olsa dur diyebilmek için., yapılabildiği kadar akbil basmamak, bedava ürün almaya çalışmak, israf etmemek, geri dönüşüm yapmak, 2. el almak filan..

Yani sonuç olarak evet. Yağmalanan bir şok mağazası, doğrudan olmasa da dolaylı yoldan senin daha iyi bir düzende olabilmene katkı sağlıyor.

Hayal ettiğin kadar basit ve şiddetsiz olsa keşke ama olmayacak öyle...

Mala tecavuz iceren bir eylem insanlari neden mi sinirlendiriyor? Muhtemelen irza tecavuz iceren bir eylem insanlari neden sinirlendiriyorsa benzer sebeplerden.

yağmalamak=hırsızlık yapmak

Bunu sormak bile o kadar saçma ki. Empati yapıyorum yağmalanan dükkan benim olsa napardım diye. Hiçbir suçum da yokken üstelik. Çok adi bir şey yağma olayı.

sorduğun sorunun şunlardan bi farkı yok.

hırsızlık neden bu kadar sinirlendiriyor sizi?
tecavüz neden bu kadar sinirlendiriyor sizi?
cinayet neden bu kadar sinirlendiriyor sizi?

@Cursed Chico

senin gerçek olduğuna inanmıyorum ben. bi insan bu bilinç düzeyiyle hayatta kalamaz. sokağa çıktığı an otobüs falan çarpar ölür gider.

Fırsatçılık ve bahane etme çakallığı mide bulandırıcı da ondan. Fakir olmak insanı her zaman haklı yapmaz.

Cursed Chico'ya katılıyorum ben de, aslında benzer şeyleri yazmaya gelmiştim. Daha fazlasını o yazmış.

Ev yağmalanması ile market-banka yağmalanması arasında 3 milyon fark görüyorum.

çünkü ne ile örtülenmiş olursa olsun yağma = hırsızlık

nine west'te epey indirim var şu sıralar. çanta konusunda zevkim iyi değil, bir tavsiyede bulunamam.

Orjinal almak zorunda değilseniz o paraya LV, Gucci vb. birebir güzel replika bulursunuz.
Michael Korslar da iyidir ama pazara düşmüş durumdalar şu anda, çok önermem.
Orjinalliği önemli ise ve bilindik üst seviye markalardan olsun istiyorsanız, o paralara Vakko veya Beymen'de de güzel çantalar bulunuyor bu arada.
Mesela:
shop.vakko.com

Kız arkadaşınızın tarzini bilmiyorum ama bana yazın şundan hediye geldi. Çok sevdim kendisini:
shop.vakko.com

Bunlar da sezon ürünleri:
shop.vakko.com

Gerçekte çok daha güzel görünüyorlar, fotoları biraz ruhsuz çıkmış nedense.

www.beymen.com

eu.furla.com

sevgilime o kadar pahalı bir çanta aldırmam. alırsa üzülürüm. en fazla 100 tl verilir çantaya. en iyisi takı alabilirsiniz. kolye, küpe yahut bileklik olabilir.

Tarzı ne?
Yaşı kaç?
Mesleği ne?
Hangi renkleri ağırlıklı kullanır? vs ipuçları vermeden yardımcı olamıcam. Şahsen michael kors çantalar bana babanne işi geliyor mesela. Çok kişisel bişey bu çanta zevki.
Yerinde olsam topshop'a falan bakardım, değişik ve kaliteli çantaları var.

www.topshop.com

tamamen sallıyorum, ağız alışkanlığı olabilir.

İşte ben de onu diyorum, vade farksız taksit mağaza ve bankanın neden avantajına ?

Paranı alırken de reklam yapıyorlar.

daha çok alışveriş yapın diye.

ben de internetten alışveriş yaptığımda 3 ve 9 aylık taksit seçenekleri için vade farkı istiyor ama 6 aylık taksit için vade farkı istemiyorum. ben de bu duruma anlam veremedim bir türlü.

Bankayla firmanın anlaşmasına bağlı. örnek 6 taksit için 30 gün vadeli anlaşırlar. yada 1 gün vadeli 4 taksit. Bunlar Mağazaların kredi kartı cirosu ve bankayla arasındaki ilişkilere göre olan değişkenler. Diğer taraftan mağaza sahipleri daha çok ürün satabilmek için taksit yapmak istiyor. Teşviğin asıl sebebi bu. Tek çekim veya taksit mağaza için çok fark etmiyor.

Ek: Bankaların kendi aralarındaki rekabetleride taksit üstünden oluyor. Şu karta x şu karta y taksit gibi.

Banka icin faydasi, kartin kullanim suresinin uzamasi. Bugun 6 ay taksit odenecek bir islem yapmaniz, cok buyuk ihtimalle bu karti en az 6 ay daha kullanacaginiz anlamina geliyor. Bundan baska, taksitli islemlerde taksitli islem komisyonu ve vadeye gore bir komisyon tahsil edilir isletmeden. Ornegin 1000 tllik bir islemi 9 aylik takside bolerseniz, ve isletme bu parayı ertesi gun isterse toplamda yuzde 10 13 arasi kesinti ile tahsil eder. Bu genel olarak bankaya faydasi. Bu arada eger komisyonsuz calismak isterleese bu sefer ornegin 45 gun beklemeleri gerekiyor tahsilat icin. Bu sure boyunca para bankada kaliyor ve kaynak yaratilmis oluyor.

www.youtube.com

şimdi dinlerken duyuruyu gördüm, pek güzel oldu sanki. güzel şarkı pek bilinmiyor da çıksınlar işte bunla, mis gibi.

ölünce sevemezsem seni ayna...

sertab erener - aşk

Makarna istiyorsan instant noddle'lar var onlardan alabilirsin. Makarneks'i de ocakta yapın diyo ama ben kaynar su katıp yapmıştım o da aynı mantık zaten noddle'la.

makarna (bkz: nudo)
çorba (bkz: bardak çorba)

Ben üzerine netal elek yerleştirerek buharlı pişirici, ocak yerine kullanıyordum.

makarna yenecek kıvama gelir ama tadı tuzu kalmaz bence.

kampta kettle ile pilav yapmıştım. ama şu satılan kolay pilav kitleri ile.

buradaki marketlerde çin yemeği satılıyor, sıcak su ekleyip yiyorsun başarılı baya.

Hibeyi ne için verdilerse o proje için kullanıp işi büyütürum. Lotodan çıktıysa borsaya girerim veya is kurarım.

çalışmaya devam ederim daima.

lojistik firması kurardım sanırım. çok seviyorum ben öyle işleri. türkiye'de kargoculardan herkes şikayetçi zaten. o işe girerdim herhalde. önce türkiye içi, eğer işi tutturursam uluslararası nakliye işlerine dalardım.

işlerim yolunda giderse, güzel bir tabanda işimi gücümü devam ettirebilirsem, bir kulüp satın alıp onun başkanı olurdum. kendi firmamı sponsor yapıp, ordan takıma para akıtırdım. taraftar ve yöneticinin birlikte yönettiği birer futbol ve basketbol takımımız olurdu. orada doğup büyüdüğüm ve müthiş potansiyeli olduğuna inandığım için bunları çorlu'da yapardım sanırım.

olm ne güzel melankoli yapıyodum niye böyle güzel hayaller kurduruyosunuz şimdi.

Ben bi ara hesaplamıştım. Yaklaşık 6 milyon euro param olursa 45 yıl boyunca, yani yaklaşık olarak ömrümün sonuna kadar ayda 10,000 euro ediyor. Eğer bu miktarın üstünde bir paraysa derhal işimden istifa eder, her ay maaş gibi on bin euro'nun ayrı bi hesaba yatması için talimat verir, 1 yıllık sürelerle dünyanın farklı şehirlerinde yaşardım. Barcelona'ya yerleşirdim mesela, orda öylesine ispanyolca kursuna falan giderdim, takılır zaman geçirirdim. Sıkılınca gider new york'a yerleşirdim. Melbourne, tokyo, cape town, sao paulo, stockholm. Sıkıldıkça yeni bir yere yerleşir, gezer tozardım.

Eğer para bu miktarın altındaysa yatırım için fırsat araştırırdım.

hazıra dağ dayanmaz. hem millet borç ister farkettirmemek için işe gitmek şart.

Saniyesinde işi bırakırım. Ama böyle baya çirkefleşerek bırakırım. Herkese küfrederim, ağzınıza sıçayım sizin beyinsizler hepinizden nefret ediyorum, iğrenç insanlarsınız derim. Dövdürürüm bi de bunları, mis gibi oh.
Sonra gider deniz kenarında büyük arazisi olan bir eve yerleşirim, hayatımın sonuna kadar da asla çalışmam. Keyif yaparım. Bi tane at alırım, ona binerim. Çiftlik kurarım hatta direkt.

bugunku antremanda goz dolduran futbolcu +1
düzenli bi şekilde işe gitmemi gerektirmeyecek her türlü miktarda işi direkt bırakırdım.

lotodan para çıkarsa hemen maldivlere gideceğiz biz. sonrası için planda iş kurmak (iş belli) var.

profeminist felsefeyle bir mor çatı kurmayı düşünüyorum. 10 fedai tutup potansiyel katil eski eşleri dövdürtmek de var organizasyon şemasında. eğlenceli ve sosyal duyarlı.

isi kesinlikle birakmam hatta buyuturum. bir de vakif falan gibi birsey kurardim, daha dogrusu bir cesit thnk tank gibi birsey. yillarca ezilmis akli basinda uzaktan begendigim akademisyenleri falan toplayip, sorardim kardes ne isitoysun arastirma yapmak icin, ne malzeme gerekiyor, hangi kursa gidicen diye, sonra bunlari vatan millet hayrina calistirirdim. kisisel olarak bir hirsim yok ama su turkiye'nin biraz daha az ecis bucus oldugunu goreydim olup gitmeden, hele bir de benim katkimla olursa super olurdu. hatta vakfin parasini korumaya falan alirdim ileride cocugum akrabam falan dokunamasin ben olursem diye.

Bir süre evden çıkmaz, ayı gibi uyurum.

Hepinizi pandiklerdim

Hibeyi ne için verdikleri önemli zira bu tarz fonları verilen amaç için kullanmak gerekiyor. Ben vazgeçtim bu parayla kendime yat alıcam diyemezsiniz :)

Ama bir şekilde şans oyunlarından vs elime o kadar para geçerse. Bilmem aklımdaki projeleri gerçekleştiririm ama çalışmaya devam ederim.

kimseye çaktırmam eski hayatıma devam ederim sadece evimi ve arabamı değiştiririm. çevreme de kredi çektim derim... para dostlukların içini boşaltır gerek yok herkese söylemeye...

hibeyi veren peşine düşer. zaten şahsi banka hesabınıza da yatmaz. öyle istediğiniz gibi kullanamazsınız, tüm parayı tek kalemde çekip yurt dışına kaçayım deme şansınız da yok, tek seferde tüm parayı çekemezsiniz, haliyle de şahsi hesabınıza aktaramazsınız. o iş olmaz yani.

piyango, loto falan çıksa diye düşünürsek haydan huya gider deyip çalışmaya devam eder, o parayı da akışına bırakırdım. mesela araba alıp da binmem, iş falan da kurmam. alın teri dökmeden lotodan piyangodan çıkan parayla kurulan işin yürümeyeceğine, alınanların da hayır etmeyeceğine inananlardanım. ha sonuçta 50 milyonum olmadı hiç. olsa etkilenip de fikrimi değiştirir miyim, onu da bilmiyorum.

"Ne yapicam ben simdi?" derdim.

abi ayda 10 bin euro ve 45 sene demiş futbolcu. bu toplamda 10x12x45'ten 5,400,000€ eder. 5 milyon 400 bin!

bankada bu kadar parası varken "ayda 10 bini bana gelsin, maaşlı çalışan gibi yaşayayım" deyip de bunu becerebilen adamın ellerini öperim. ben hiç değilse bir ev, araba falan almaya çalışırdım. gerçi ayda 3 bin euro taksitle, maaşla da ev alabilirsin ama hazır param varken aradan çıksın isterdim ben. lan dur televizyon alayım, dur bak play station da alayım, nasılsa bok gibi param var gidip tanesi 100 liradan 15 tane bilgisayar oyunu alayım derken bitiririm ben parayı. ya da 45 yıllık hesapladığım kaynak 6-7 sene anca gider.

zengin olmak çok zormuş lan. iyi böyle.

teknokentte bi ofis açar arkadaşlarımı alırım yanıma. keyfine tasarım, hesap kitap falan yaparız ne güzel olur lan.

e haliyle hibe olduğu için bir projeden alınmış olması zorunlu.

Para şahsi banka hesabına bir kalemde yatmıyor tabii ki şirket için açtığınız hesaba 3-4 partide yoğun mali denetim sonrası yatıyor ama sorum ne hissedersiniz olacaktı aslında.

Hibenin gereğini yerine getirmek için o projeyi realize etmek lazım. Asıl para o proje çıktısını satmaya başlayınca gelecek tabii; onun için başka duyuru açılır

Sanki yıllardır multimilyonermişim gibi hiç şaşırmaz tedirgin olmaz ürkmez olabilecek en eğlenceli bir şekilde paramı harcardım. Toplamda en fazla 50 senelik bir ömrüm kaldığını düşünürsek hiç matematik işlerine de girmezdim parayla alakalı, bitirebilirsem ne ala. Benden sonrası çok da sikimde olmazdı açıkçası ama hayatımda olan eş dost akrabayı da en başta paraya gömerek olası yalaklanmaların önüne geçer "Alın bu sizin payınız, siktirin gidin şimdi hayatımdan" mesajı vererek mutlu mesut yaşardım.

son cevabınıza göre cevaplarsak; şurada iki bin lira aldığım öğretmenliğin hakkını vereceğim diye kendimi paralıyorum. önümde multi milyonluk hibe almış bir proje olsa, o projeyi kusursuz yapacağım diye gecemi gündüzüme katar, uykumu yitirir, kaygı bozukluğu yaşamaya falan başlardım.

Simdi aklima geldi, film isine girerim. Ama milyoner degil, milyarder olmam lazim onun icin, anca o zaman harcarim parayi oraya.

www.alomaliye.com

raporunu şirkete vermen gerekir, şirkette bunu muhasebe yoluyla sgk'ya bildirmesi gerekiyor. eğer sistem değişmediyse pttden alınıyor, ama süre konusunda kesin bir bilgi yok. hemen alamıyorsun diye biliyorum.

sgk mosip diye bir şey varmış ordan yatırılıyormuş paran diye duydum. sgk yani.

benim arkadaşa 4 ay sonra yatmış ziraat bankası hesabına.

ziraat veriyor artık. ama raporu şirkete vericeksin. arada 1 ay falan beklemen gerekir.

ameliyat olalı 1 ay oldu raporu falan şirkete verdim orda sorun yok. Benim bir ziraat bankası hesabım falan yok nasıl alıcam, yatıp yatmadığını nasıl öğrenicem vs. cok saçmaymış.

e devletten görebilirsin geçici iş göremezlik ödeneği yattı mı, ne zaman yatar vs

hesaba gerek yok zaten ismine yatıyor direkt

bankaya git böyle böyle de parayı eline verir gönderirler zaten :)

rapor paraları ziraat bankasına adınıza yatıyor. eğer sisteme cep telefonunuzu kayıt ederseniz para yatınca mesaj geliyor. bi de 2 günün parasını ödemeyecek sigorta bilginize. 8 günlük para alacaksınız. işyeriniz de ödemek zorunda değil lakin ben ödetiyordum. isteğine kalmış yani. muhtemelen ödemeyecektir.

Sgk nin sitesinde is gorememezlik rapor ucreti gibi bir yer vardi yanlis hatirlamiyorsam,cepten girdigim icin link veremiyorum oraya gir bak,ziraate yattiginda orda goruluyor.ayrica 170 dende ogrenebilirsin.
Kesin bilgi kimliginle ziraatten aliyorsun parani.

takip eden ay'ın ilk haftası alabilirsin. ptt ye rapor parası diye memur bakar yatmışsa ödeme yapılır. aynı şey ziraat bankası içinde geçerli bir havuz var oradan ödeniyor para yani hesap açmana gerek yok. şu sıralar ptt şubeleri dağıtıyor galiba

- paket alındığında bitene kadar her akşam :)
- çekirdek
- cips çok severim lakin çok yemem. kuruyemişi daha çok tüketirim. kilo aldırması dışında kararımı etkilemez. (sağlık yönünden yani)

-alkol yanında, haftada bir iki falan.
-genelde karışık alırım ama en çok badem severim.
-kuruyemiş, cips sevmem çünkü.

Tuzlu olmayan kuru yemisleri tercih ediyorum. Ceviz, yas badem, findik gibi. En En cok tukettigim yas badem. Gunde iki kere birer avuc karistirip yiyorum. Cips tuketmiyorum.

Sevgiler.

- Ofiste çalışırken
- Ceviz ve fındık
- Kuruyemiş, evet etkiliyor

-kahvaltı , ara öğünlerde , içki ile birlikte.
-ceviz,badem,badem,badem,bade... :) değil tabiki fındık,beyaz leblebi,kaju çok gidiyor
-kuruyemiş, evet etkiliyor.(sağlıktan derken kilo aldırma kısmı)

Haftada bir, belki daha az sıklıkta. Genelde film veya mac seyrederken

basta cekirdek olmak uzere arada varsa findik ve ceviz

cips pek almam, baslica nedeni sagliksiz olmasi. Findik ve ceviz tercihim de ayni nedenden dolayi; elektrolit ve omega 3 zengini olmasindan oturu

-alkolle birlikte, haftada uc-dort aksam
-badem, tuzlu fistik, kaju
-emin olamadim. ikisini de yarar/zarar konusuna takilacak kadar cok tuketmiyorum.

Haftada bi kez falan eve alıyoruz bitene kadar da gidip gelip yiyorum.
Karisik aliyoruz genelde ama badem en sevdiğim
Cips alışkanlığım yok hiç. Annem küçükken aliştirmadi beni zararli diye

-bazen öğleden sonra; çoğıunlıukla akşam (rakıda birada ehe mehe)
-badem, fındık, fıstık, bir de çekirdek
-kuruyemiş. etkiliyor tabi yoksa cips de çok yerdim.


rica :)

-yemeklerimde dahi yandan yandan tüketiyorum.
-ayçiçeği çekirdeği.
-cips yemem. kuruyemşle mukayese etmem hatta.

-alınınca peyderpey tüketiyorum.
-fındık badem.
-cips daha çok tüketirim. hayır etkilemiyor.
-cevaplar bu kadar.

sık sık. genellikle gün içinde çay yanına, alkol aldığım zamanlarda da vazgeçilmezim.
karışık tadımın yaş meyveli var ondan alıyorum genelde.
kuruyemiş cipsi çok nadir,tabiki etkiliyor

- öğlen ve akşam yemeklerinden bir yarım saat önce ve midem kazınır gibi olduğunda.
- badem ve kabak çekirdeği (ikisi de, bildiğiniz ilaç!)
- tabii ki kuruyemiş, tabii ki tek fark bu

bazı zamanlarda.
kaju, antep fıstığı.
ikisinden de çok tüketmem ama sanırım cipsi daha çok tükeyorum.
hayır etkilemiyor canım ne isterse onu yiyorum. her kuruyemişin pek faydalı olduğunu zannetmiyorum bazıları cidden çok kıytırık mesela çekirdek, leblebi falan

dağıtıma çıkmış. mesai bitimine kadar size ulaştıracaklar.

büyük ihtimalle çıkış şubesinden dağıtım merkezine doğru yola çıktı.

kargocu olmaya gerek yok hacım gir kargo takip nosunu yüklendiği şubeye bak semptinin şubesine gelipte araca yüklendi derse sana gelmesine az kalmıştır

gönderi dağıtım merkezinden senin şubeye doğru yola çıkmış da olabilir, senin şubeden dağıtıma çıkmış da olabilir.

yok yanlış anladınız. ben istanbul'dayım. 12:35'te daha cizre'den araca yüklenmiş. şimdi o şırnak'tan istanbul'a doğru yolda mı, yoksa dağıtım merkezine mi gidiyor, dağıtım merkezinde şu an yatıyor mu, yoksa cizre'de arabaya yüklendi de yarın dağıtım merkezine götürülüp oradan istanbul yoluna mı düşecek onu merak ettimdi

daha ordaki dağıtım merkezine gitmemiştir. ilk adımda işte. cizre'deki şubeden dağıtım merkezine giden araca yüklenmiş ama daha dağıtım merkezine varmamış.

spor ürünleri satan bir mağazadan, özellikle extrem sporlar için ürün satan bir mağazadan şardonlanmış (umarım doğu hatırlıyorumdur) bir içlik alabilirsiniz.

mark's&spencer' da var onlardan, üstleri de var. güzel onlar.

Tayt tarzı içlikler rahatsız mı olur acep. bir de delikanlıyı bozar diyolar. ne diyorsunuz. karagümrükten selamlar.

erkek arkadaşım kullanıyor ve çok memnun. tchibo'dan almıştı. bi bakın belki vardır yine ya da gelir muhakkak.

Asker malzemeleri satan yerlerde termal içlikler oluyor, tavsiye ederim. Ankara ayazında bile korudu beni.

Uzun yıllar sivasta çalıştım, külotlu çorap denedim , bence yün içlik al en güzeli o, bolarırsa azıcık sıcak suyla yıkayıp çektirirsin tayt gibi olur, daha teknik bişey olsun dersen outdoor satan yerlerde termal altlıklar var.

@want2die

moruk yakıyo onlar ya terletiyo bende de var ondan. afedersin daşaklarım sırılsıklam oluyo.

kakao +1
ben de geçen yıl tchibo'dan aldım termal içlik. oldukça sıcak tutuyor memnunum.

decathlon da da var öyle şeyler arkadaş. iyidir, sağlamdırlar termal içlikler.

marka marka gezmeye gerek yok hacı, iç giyim satan dükkanlara git on numaraları var

yün iç donlar var. onlardan al. naylon olanlarından alma pantolon kayıyor sen de oturduğun yerde kayıyorsun. iç donu çorabın içine mutlaka sok. bacaklarına soğuk girmez...

3 yildir lafuma kullaniyorum memnunum. daha iyisi lazim diyosan marmot ya da mammut bakabilirsin. yunden falan uzak dur. olay icligi bacagini sarip vucudunun bi parcasi gibi olmasi.

Kayak iclikleri var, pamuk yok icinde, tamamen sentetik. Avantaji teri vucutta tutmayip ilettigi icin trrden dolayi usumeyi engelliyor.

En ic katmanin pamuklu olmasi, terinin direkt derinin uzerinde buharlasmasi, bu da isi kaybi demek.

uniqlo

Decathlon'dan wed'ze diye bi markadan aldım 15.99 TL :)

bak hacım burada her şey yazıyor.
adama girer.
www.gib.gov.tr

Vergi cikar. Hatta vergi cikmasin diye belli bi fiyattan yukarida gostermemeni soyler muhtemelen. Ne kadar kredi cekeceginden ve tapuda ne kadar gostereceginden haberi olsun ev sahibinin.

maliye zaten bunları incelemeye başladı geriye dönük 5 yılın alış-satışlarını inceliyor şu an. her türlü o zaten fark için vergisini ödeyecek. sen kendine bak.

ben alırsam aldığım fiyattan gösteririm. adam evi 40 bin tl göstermiş satış bedeli. hem de ocak 2014'te alınmış.

Cok dusuk gostermis. Sizin gosterdiginiz fiyatın ucu ona da dokunacak. Satmaktan vazgecebilir.

Güzel bir soru. Sade yaşamak benim için ihtiyacım olmayan hiçbir şeye sahip olmamak ve hayatımda barındırmamak demek. Bununla ilgili mnmlst.com isimli bir blog var, şiddetle tavsiye ederim. Sade yaşamın temel özelliklerini anlatıyor.

hayalimdeki ev bu:
www.usanetwork.com

İhtiyaç fazlası hiçbir şey olmayacak.
Ev sade ve düzenli olacak.
Açık tonlar eşyalarda ve duvarlarda tercihim. Mümkünse beyaza çalsın.
Geniş bir ev olmalı.
Gereksiz kitaplarla dvdlerle falan dolu olmamalı raflar.
Camlar olabildiğince büyük olmalı. Duvar olabildiğince az olmalı.
Akvaryum sadelik katar.
Tabak çanak vs vs at bunları. İhtiyacın kadar çatal, bıçak, tabak, tava, tencere.
Ama buzdolabının içi dolu olmalı. Her şeyi bulabilmelisin.
Bahçen de sade olmalı.

kendini mümkün olduğunca az eşyaya bağlamaktır benim için.

sade yaşam diye tasvir ettiğiniz evleri bu ülkede %99 alamaz.
köylerin de çöplükleri olmaya başladığına göre, bu ülkede sade yaşam pek mümkün değil artık.

idealize etmeden, obsesyona dönüştürmeden, sağdan soldan okuduklarımla yola çıktım birkaç yıl önce. tüketim alışkanlıklarımı çok ciddi oranda azalttım, kredi kartlarını iptal ettirdim, tek kart var şimdi, böylece gayet güzel para biriktirebildiğimi farkettim. beslenme alışkanlıklarımı da sadeleştirmeye çalışıyorum şimdi (örneğin aynı anda 4 çeşit makarna tutmuyorum dolapta, en fazla 2 çeşit peynir alıyorum hafta sonu için, daha basit ama sağlıklı ve doyurucu yemekler yapıyorum, erzak dolabımda her şeyden sadece gerekli miktarda var) . evde fazla olan kıyafet ve eşyanın tamamını dağıttım (ev işim acayip azaldı böyle yapınca). dalga geçtiğim annem gibi eşya biriktirdiğimi farkettim (koli, naylon poşet, kutu, kavanoz gibi) ve yapmıyorum artık, kullandığım kozmetikleri azalttım. aynı şekilde el çantamı bile hafiflettim, ne çok şey taşıyormuşum gereksiz, şimdi cüzdan,migren ilaçlarım, anahtar dışında bir şey taşımıyorum. aynı şeyi hayatımda ki insanlar içinde uyguladım, sadeleştirdim arkadaş çevremi. çok hafifledim açıkcası tüm bunların sonucunda ama bu yaptıklarım okuduklarımın yanında hiç bir şey hakikaten.

Neyi kastediyorsun bilmiyorum ama sade yasam diyince benim aklima evin sadeligi geliyor.
Evde fazla vakit gecirmeyi sevmiyorum, barinma ihtiyacimi gidermekten daha fazlasi olmamali benim icin ev. Ev sade olmali. Buyuk plasma tv, home theatre falan, bu tur seyler istemiyorum mesela. Evde keyif yapmayi seven biri degilim. Film izlemeyi bile sevmem evde. Oturacak koltuk, hali falan, supurge vs zaruri esyalar yeterli, ev sade olsun isterim.

sade yaşam benim için de fazlalıkların ihtiyaçların dışındaki şeylerin hayata dahil olmadığı bir hayat tarzı. yeme içmeden, giyim kuşama ev dekorasyonundan eş dostuna kadar uzanır sadelik. ihtiyacım olmayan hiçbir şeyi almam. 1 lira dahi olsa hatta bedava bile dağıtılsa ihtiyacım yoksa kafamı bile çevirmem. ama sadelik pislik yahut nostaljik objeler değildir benim için. temiz, düzenli ve fonksiyonel şeyler/eşyalar her zaman önemlidir/gereklidir.

hayatımda az insan var, neyin nerede olduğunu bildiğim bir yaşam alanım var, net ve kolay erişilir hedeflerim var, kısa ve öz cümlelerim var. sade yaşıyorum.

Küçükken uzaylılar kaçırmış seni.

İki elinle aynı anda yazmayı dener misin :)

Neden olduğu konusunda bir fikrim yok fekat bende de şöyle bi durum var, makas, bıçak, ingiliz anahtarı vs alet edevatı sol elle daha rahat kullanıyorum. bide gitarı sol elle tellere vuracak şekilde ters tutuyorum.

muhtemelen sende capon genleri var.

ben solağım, sağ elimle yazı yazmaya çalıştığımda falan biraz yazdıktan sonra elim kitleniyor, ilerleyemiyorum. o değil de hala solak görünce şaşıran insanlar var. kursta biri bana 'aa sen solak mısın, çok ilginç, nasıl yazıyorsun sol elinle?' dedi. hala şoku atlatabilmiş sayılmam :)

Hahaha bu solla yazdığım:
imgur.com

Bu da iki elle aynı anda olan ama böyle yapınca cıvıtıp normal yazımı da batırdım:
imgur.com

Galiba aslında solağım da yanlışlıkla sağ ile yazmışım bunca zaman :p

varsa şekliniz, imgura bekleriz düşbeg :p

Solağım, ilkokuldan önce annemin baskılaması sonucu sağ elle yazmaya başladım, sağ elle yazım aşırı çirkin, sol elle yavaş ama daha güzel yazıyorum, son zamanlarda geyiğine aynı anda iki elle fln yazıyorum evde, şirkette. Millet görüp de denerken telef oluyo'.
:)

ben de iki elimi de çok iyi kullanıyorum ama mesleğim gereği 2 elimi de sürekli kullanmamdan ötürü olabilir ,caps vereyim de tam olsun :P

i.imgur.com

oha tabii ki güzel hatta sağ eliminkinden daha güzel ahahakjhksa :D

@neferkitty, süpersin :D

Sağ el yazın baya kötü olmalı :p sağ lobuna sen uyurken bi şeyler yapmış olabilirler. Bence de uzaylılar.

Bence senin solak olman gerekiyormuş ama ailen seni sağlak yapmış. Ben böyle düşünüyorum.

Bildiğim kadarıyla çocuğun hangi elini daha iyi kullandığını tespit edip onun üzerinden yürümek önemli bir şey.

solağım. iki elimle de her işi yapabiliyorum. fekat yazım iğrençtir. sağ sol farketmez.

Off imgur.com :D

Douchebag, o ne ya 7 harf =D peh.

Bence hepiniz üçkağıtçısınız.

denedim.
i.hizliresim.com

imgur.com

:)

Duyuru cevherlerine kavuşuyor :D Hepimiz harikaymışız hahaha :D

@pandispanya, sağ elle yazdığına hayran kaldım. şundan bahsediyorum: imgur.com benim de yazım güzeldir ama sol elle hiç yazamam. o açıdan baktığımızda solun "eh" ama sağın mükemmel. çog severim o tarz yazabilenleri. bu arada en güzel sol neferkitty'de imiş. douchebag eh, icemint eh+1.

dikkatli bakarsanız douchebag'in saman kağıdının arka tarafında ne kadar çabalayıp, denediğini görebiliriz , 100 kez filan denemiş olmalı :PPP

sen de bizim gibi ambidextrous' sundur. mesela ben de eşim de iki elimizi kullanabiliyoruz. sağ elimle de sol elimle de yazabiliyorum. derslerde sağ elim yorulunca solla yazmaya başlardım mesela. bu da onun gibi bişidir

açılın: imgur.com

@lionel andres, teşekkür ederim sağolasın.

Ben aslında daha bilimsel yönden sormuştum, zekayla ilgili bir soru değildi. Zekayla alakası da yok zaten :) @sta'cım sağolasın, güzel bir cevap verdin :) Bi de sizdeki durumlar nasıl, eğlenelim istedim :D Çok acayip cevherler varmış gerçekten lionel senin yazına da ben bayıldım :):)

benim yazım da benim gibi garip. günden güne farklılık gösteren ve kullandığım kaleme göre değişen bi yazı stilim var. bi gün inci gibi yazarken bi gün saçma sapan yazıyorum. sağ elimle yazdığım berbat olmuş mesela, normalde daha düzgün olur ama bugün kötü yazma günüm demek ki haha. aslında sol elle yazmak zevkliymiş, geliştirmeye çalışıcam.

e: ha bide düz masanın üstündeki a4'e berbat yazarım ben. üstünde mutlaka bi defter, kitap bişey olması lazım. bi de yazacağım kağıdın kalitesine göre değişiyor. la ne kıl adamım.

www.eksiduyuru.com

i.imgur.com

sol konusunda eksi değerlerdeyim.

Bildim bileli sol ile yazarim. EL, ayak butun fonksiyonlar sol calisiyor. Sag ile yazmaya calisitigimda ortaligi mahvediyorum. Caps atsana merak ettim nasil yazdin ters elin ile?

Edit: Caps koyulmus zaten:)

Aslinda zorlasak hepimiz iki elle de yazariz yahu.

Bana da öyle geliyor. Yazılar genelde yazmaya ilk başladığımız zamanları andırıyor :) Ben bunun üstüne eğilmeye karar verdim. Bi gün sağ elim filan koparsa şimdiden diğer elimde bi altın bileziğim hazır olsun :p :D

Çocuğum çift el , çift ayak kullanabilen biri olacak. İki gözünü kulağını eşit.

Ambidextrous oluyorsun, ikisi de sağ demek. Ben solla çirkin yazarım ama alet edevat çok güzel kullanırım, servis de atıyorum solla. Sağlak biriyim normalde.

öğretmenler neden iki elle yazan öğrenciyi tek ele zorlar ki? kaç kişi aynı şeyden muzdarip olmuş. ne güzel lan işte iki elinle de yazıyorsun. biri yoruldu mu hop diğerine geç, kaldığın yerden devam et. ne gibi bi zararı varmış ki engellemişler?

pandispanya yazın çok güzelmiş aşık oldum imgur.com ben solağım zaten sol yazım iyidir ama senin sağ el yazını görünce paylaşmaktan vazgeçtim :D

@minik donut canavari

valla cümlenin devamında yazmıştım aslında. sol eliyle yemek yiyen çocuğa günah diyerek sağ elini kullanmasını öğretirler diye. durduk yere tartışma çıkmasın diye yazmadımdıydı :)

@yue, ya valla çok şaşırdım. aslında en çirkin yazımı yazdım diyeceğim de şimdi ayıp olacak :D çok teşekkür ederim. ama senden de bekliyoruz, olmaz öyle :)

benim herşeyim sol hacı sağ ile telefon bile kullanamıyorum.

Bir aralar buna çok kafa yormuştum. Antremanlar yapıyordum.Sonra sıkıldım bıraktım. Kuzenimin sağ kolu kırıldı ve o mecbur kaldı ve gelişti öyle öyle.

Yİne arada yazmaya çalışıyorum da, olmuyor tabi bu kadar.

bence de herkes uckagitci :p

i.hizliresim.com

üçkağıtçı diyenlere aşkolsun valla. :)

herkes koymuş ben de koyayım :) hizliresim.com
eskiden daha güzel yazıyordum da senelerdir elime kalem almadığım için biraz bozulmuş yazım
(yan olmuş kusura bakmayın)

ahahaha douchebag, baş hattat da sensin o zaman =D

iki elle de kötü yazıyorum

prntscr.com

@pandispanya, alacağın olsun. bu duyuruyu okuduğumdan beri durup durup sol elimle alıştırmalar yapıyorum. engel olamıyorum kendime ahaha. ama az da olsa geliştirdim gibi.

lionel, dur sen dur daha 1 ay sonra before-after yapacağız :p Ben de çok çalışıcam! :D

hodri meydan! :)

Mide bulantın varsa sakın patates yeme. Kekik kaynatıp iç. Pirinç lapası ve muz da iyi fikir ancak patates mideni bulandırır daha çok.

adaçayı

nane limon içsene.

Nane limon.......

geçmiş olsun. nane limon iç biraz zaman geçtikten sonra da çorba iç mideni fazla zorlama.

pirinç lapası yoğurtlayıp yiyebilirsin

haşlanmış patates, pirinç lapası, muz, yoğurt +1

en basit ve en temel insani ihtiyaç..

"umut"

Görmemeye, düşünmemeye ve duymamaya çalışıyoruz. Yoksa yaşanır mı amk.

en ufak hayallere tutunarak

Ailemin sevgisi ile

Şu anki standart döngü diye sevmediğim hayatun aninda bir hastalik isten atilma terkedilme kavga vb ile bozulabilecegini ve bugünü mumla arayabilecegimi bilerek pozitif oluyorum. Sartlarim kotuyse onlari iyilestirmek ayri tabii ama cok mutsuzum cok kötüyüm diye takilanlar bir süre sonra gercekten dedikleri pozisyonlari yasamaya başlıyorlar.

sevgi ve aşk ile.

koruyamıyorum ama intihar edecek cesaretim de yok.

et suyuna karıştırıp, yoğurda karıştırıp verebilirsin.

mümkünse et suyu ile ıslatarak.

tavuk suyu olur mu öğrenciyiz olum

tavuk suyu da olur

hiçbir şeyle karıştıramasan bile yer onlar zaten :)

tavuk suyu da çok güzel olur. yalnız hayvan seven ve beslenen mahallelerde hayvanlar çok aç olmadıkları için bazen ekmek yemiyolar. önce az birşey deneyin tavuk suyuyla.
eğer yiyorlarsa artan çorbayla falan da karıştırabilirsin ekmeği.

ben güvercinlere veriyorum. Ufak ufak koparıyorum. Mutfak camının önüne koyuyorum. Saniyesinde biritiyorlar. 7. katta oturuyoruz.

Hayvanları tabii ki besleyelim ama alınan ekmek sayısını düşürürsek eğer o da çözüm olabilir.

tavukları haşlıyorum. tavuk suyuyla ekmeği bi deneyelim severlerse devam ederiz

@angelus öküzlük bizde işte almışız ekmekleri yemiyoruz illa taze illa taze

en basiti yoğurtla karıştır.

dolaba koyarsın bir kısmını dolapta bir şey olmaz sonra köfte için kullanabilirsin. çok daha uzun vade için buzluğa koyabilirsin.

her gün çok ekmek kalıyorsa eve fazla ekmek alıyorsunuz demektir. yiyeceğiniz kadar ekmek alırsanız sorun çözülmüş olur sanırım.

@kakao açıklamamı yapmıştım sana tik yok

Marketten ya da kasaptan çorbalık kemik isteyin onun suyuyla verin. Öğrenciye bedava :P

ciğer alıp onu haşlayıp onun suyuyla karıştırabilirsiniz, ciğer de bölebilirsiniz biraz hatta sevinir yavrucaklar. ucuzur ciğer :)

montun cebindeki delikten montun iç astarına geçmiştir.

hurdacıda.

moral verici cevaplar lütfen, ne o hurdacı falan :)

eger find my blah blah uygulamalarin varsa bulunabiliyor, mesela cloudda boyle bisiy vardi.
www.icloud.com

koltukların pofuduk yeriyle arkası arasında.yanlarda belki.

ipod'umu bul açık olacaktı, şak diye bulacaktın. şarjı bittiyse bilemem tabi, bulunca yeni almış gibi sevinirsin artık.

olum belki eski ipod yada ipod nanolardan. eskiden icloud mu vardı.

evet biliyorum geç kaldım bunun için; ipod touch first generation

yatağın altında.

iyi bak oralarda biyerdedir.

kanepenin altında.

Valla benim shuffle çantaların yan cebinden, bavulların ön gözünden falan çıkıyor. nano'yu bilemeyeceğim.

aynısını yaşıyorum. okuduğum hiçbir kitabın özellikle sonunu hatırlamıyorum. filmleri de 2. kez izlediğimde sanki baştan izliyormuşum gibi oluyor genelde.

aynen ben de öyleyim.

Bazı filmleri hiç izlememişim, bazı kitapları hiç okumamışım gibi bende de durum.

Sadece aklımda kalan sahneler, olaylar oluyor ama o kadar. Niye böyle bilmiyorum. Tabi yakın zamanda izlediğim filmler/okuduğum kitaplar olmuyor bunlar.

Filmi izleyip izlemediğimi hatırlama sorunum yok da, filmde ne olduğunu/senaryoyu hatırlama sorunum var.

bende de ayni durum var.hatta ders calisirken bile aklimda kalmiyormus gibi hissediyorum

E o zaman biz cidden boşuna mı okuyor ve izliyoruz? wtf?

+1

filmleri aynı heyecanla tekrar izleme özelliğine sahibim

abi film ve roman teknikleri normal hayattaki gibi veri akışı sağlamıyor ki. biz olayları sindire sindire yaşıyoruz, kafamız buna alışık. filmlerde kitaplarda çok kosantre geliyor bilgi. anlamamak normal.
zaten filmleri tekrar izleyip dikkatten kaçan ayrıntıları didikleyelim diye kasten karman çorman yapıyor inbeler.
ben de hatırlamıyorum ama dert etmiyorum. bu tür şeylerde akılda kalan şeylerle yetinmek lazım. zaten kültür ve fikir sahibi olmak için yapıyorsanız eski ve bilge bi hocamın dediği gibi "mefhumu anladın bu yeter, geçelim".

filmleri ve kitaplari satır satır hatirlayan insanlari garipsiyorum. asıl mesele her satırı hatirlamak, satirların altini cizerek hayat dersleri cikarmak degil. yemek yemek gibi düsün, yemek yedikten sonra sana kac gr protein kac gr karbonhidrat katacagini degil, yemek yedigin anda sana verdigi keyfin ne kadar anlık ve ne kadar vazgecilmez olduguna yogunlas. cileği ilk ısırışında yaydıgı koku gibi, her satırı okudugun anda kapilar aciliyor senin icin. o kapilarin keyfini cikar.

Bende de oluyor.

Filmi bazen hatta izlediğimde hatırlıyorum. AA bu filmi izlemiştim ben diyorum. Mesela bir sahne kalmış oluyor bilinçaltımda bir yerlerde. O sahneyi görünce ancak diyorum onu da.

Kitaplarda da aynı durum var. Konuyu bile unutabiliyorum. Ama tekrar okumaya başlayınca parça parça hatırlıyorum.

O yüzden derler ya kitabı en az 2 kere okuman lazım diye.

unutmak diye bir şeyin varlığına neden bu kadar şaşırıyorsunuz anlamıyorum. tabii ki kitaplar da filmler de unutulur. çok olağan. ama hiçbir şey boşa gitmez. bilinçaltı ve zihin gelişiminin bir parçasıdır bunlar efendim.

hiçbir filmi ya da kitabı izlemedim ya da okumadım diye yeniden edinmedim. kitapları, filmleri unutuyorum ama tamamen olmasa bile hatırlıyorum. bence google bizim bilgiye çabuk ulaşılabilirliğimizi arttıkça bilinç altımızda kitap, film gibi şeyleri hafızamızda tutmamızın gereksizliği gibi bir durum oluşuyor olabilir. ayrıca yaş bu konuda etkin rol oynar.

(bkz: sözlükçülerin aslında demek istedikleri)

sorma ya, aynı dertten muzdaribim. kendimi çok kötü hissederdim bu konuda çünkü etrafımda gayet net okudukları kitapları hatırlayan insanlar var. sizde de durum böyleyse normal demek ki yapcak bişi yok :( iyi ki varsınız duyurudaşlar <3

görsel hafızam kuvvetlidir. filmlerde böyle birşey yaşamıyorum.

kitaplarda şöyle oluyor ama. çok özel etki bırakmamışsa, 2. defa okurken ana hatlarıyla anımsıyorum ama net hatırlayamıyorum.

Kitapları unutuyorum fakat unuttuğum kitabın birkaç sayfasına bakınca ana hatlarıyla tekrar hatırlıyorum. Yani "Ooo ne güzel unuttum, aynı kitabı farklı bir kitapmış gibi tekrar okurum o zaman" gibi bir durum olmuyor. Keşke öyle olsa. Filmleri unutmuyorum.

İzlediğim filmlerden bir sahne de olsa aklımda kalıyor mutlaka. Romanlar unutulabilir normaldir ama bilgi içeren kitapları unutmamalısın bence, o zaman bir işe yaramaz dediğin gibi.

beni bir tek sen anladın i was made for you.

bilgilendirici bir kitabın elbette her satırını hatırlayabilmek mümkün değil ama insan ister ki aklında birkaç şey NET olarak kalsın. ben de çok flu :(

"E ben boşuna mı kitap okuyor, film izliyorum?"
onları okurken bi şeyler oluyor kafanda, düşünceler, bazı deneyimler. onları yaşamak için okuyorsun. hafızanda durması için degil.

bir şeyin sana o an kattıgı kalıcı olur.

www.eksiduyuru.com

dessy +1 ama ayrıca sage +1
unutuyoruz ki yeni yer açılıyor deyip teselli olalım :s

ben de okuduğum kitapların tümünü hatırlamıyorum.
ama arkasındaki özet kısmına falan baktığımda o zaman tüm detayları olmasa bile kitabı genel anlamda hatırlıyorum.

al benden de o kadar

yok, olmuyor, hepsini hatırlarım.

aynı sorunu yaşıyorum.
yazmak lazım... özetini, konusunu, ne bileyim filmde/kitapta etkilemiş olan bir sahneyi, diyalogu, bir karakteri bir yerlere yazmak yani deneyimi kalıcılaştırmak lazım.
yine unutsan dahi istediğinde açıp okuyup hatırlayabilirsin. sonuçta kendi satırlarını okuyor olacaksın.
blog açtım ben bu yüzden, sırf kendim unutmayayım diye. kendime yazıyorum. ha güncel mi hayır, son girişi tee nisanda yapmışım mesela. ama güncel hale getireceğim, son okuduklarımı/izlediklerimi de yazacağım en kısa zamanda. ASAP :P

@icemint yazma olayı iyiymiş hakikaten. filmleri/kitapları unutan kendime notlar :)

he ya unutuyorum ben de. o yuzden kitaplari goodreads'e, filmleri de filimadami'na falan kaydediyorum hemen izledim diye. biri film onerisi istediginde mesela aciyorum bastan bakiyorum izledigim tum filmlere asdlkja

sirke mi limon mu?

çok okuyan mı bilir çok gezen mi? bi taraf çok gezenleri savunsun diğer taraf çok okuyanları. neticeyi bize de bildirin ama :)

münazara maçları daha farklı konular gerektiriyor :)

Atomun bulunması insanlık için yararlı mı, zararlı mı olmuştur?

gibi...

avantajı işin olur bi de gelirin.

dezavantajları stres, çok çalışma, sinir sahibi olma.

ücret de ikramiyelerle falan max.2000 olur.

Sıraya girmeden faturanı yatırabilirsin. İlk aklıma gelen bu oldu.

avantajını bilmiyorum da dezavantajları:
sürekli müşteri ile muhatap olmak zorundasın,
sık sık mesaiye kalmak zorunda kalabilirsin,
kasada eksik çıkarsa cebinden ödemek zorunda kalabilirsin.

yalan olmasın ama: asgari ücret + 3 ayda bir çift maaş gibi bir uygulama oluyordu sanki bankalarda, emin değilim ama özel sağlık sigortası yapıyorlar sanırım (bankadan bankaya değişebilir) bir de senede bir ikramiye sanırım.

kuzenim vakıfbank'ta çalışıyor 4. yılı. maaşı 1250 tl. hiç bir avantajı yok.

4.yıl da 1250 nedir ya?
Benim kuzen yazin madoda calisti 3 ay 1200 tl aliyodu zaten.

Lise terk kuzenim 1500 lira maasla calisiyor.

Cevaplar icin tesekkurler. Bi gideyim goruseyim.

gise gorevlisine 2000 tl mi? hangi gise bu :) teb bir arkadasima 900 lira teklif etti gecen sene.

kıyas olsun diye ben de bir şey yazayım. geçen yıl bank asya gişede çalışmam için net 1200 gibi bir fiyat söyledi. üzerine birkaç yüz lira dil tazminatı (toefl) ve 3 ayda bir çift maaş vardı. başka da bir şey var mıydı bilemedim.

piyasa çok kötüymüş. yeni memur 2000 lira alıyor, bilginize... :)

bu 3 ayda bir verilen çift maaşlar (ikramiye olarak adlandırdım) ile ortalama aylık max.2000 demek istemiştim.

Evet. Cloud da saklayabilirsin

videolar hariç.

mailine gönder orda sakla. daha iyi olmaz mı?

Gidip takmak gerekir. Ayrıca iki tarafında uzun süre zaman yaratamayacak durumda olması pek yakın arkadaşlık gibi gelmedi bana. Takmayabilirsin.

Yok, gerçekten çok yakın arkadaşım. Hatta en yakın, işteki 9 yıllık oda arkadaşım. Hani, "her şeyimi bilen" dedikleri cinsten. Pek birbirimize gitme huyumuz yok, zaten hafta içi ve bazı hafta sonları sürekli görüştüğümüz için. İkimiz de yoğun çalışıyoruz ve açıkçası bu yoğun tempoda herhangi bir eve gitmeye zaman ayıramıyorum İstanbul'un diğer ucundaki, o da misafir istemiyor ve sevmiyor pek. Genelde öküzlük diye tabir edilen şeyleri birbirimize yapıyoruz sürekli zaten, adam yanımda osuruyor örneğin. Ama burada işin içinde eşi de var, o yüzden kararsız kaldım. Sürekli "Üff, eve insanlar geldi" diyor. O insanlardan biri olmak istemiyorum. Zaten iş dışı en yakın arkadaşlarımızla da 3-5 ayda bir görüşüyoruz.

Bir diğeri bu kadar yakın arkadaşım değil. Ona altın takmasam da olurdu ama para toplama döneminde ben uzaktaydım, dolayısıyla gram altın alarak şimdi o eksiği tamamlamak istedim. Onunla da her gün görüşüyoruz da, can ciğer kuzu sarması değiliz.

-sizin oradan geçiyorum. 15 dk uğrayacağım. çocuğu göremedim daha diyip gideceksin. yengeye de söyle bir şey hazırlamasın. planım var 15 dk durup kaçıcam dersin. altını takar, biraz çocuğu sever kalkarsın.

Doğumunda yanındaydım. Ameliyat oldu, onda da yanındaydım ama altınlık ortam yoktu. Bir de o semtten hayatım boyunca hiç geçmedim ben. Evden gidişim 3 saat ama bir gün gideceğiz artık; yapacak bir şey yok.

Şimdi 3. oda arkadaşımızı aradım, hepimiz çok yakınız sonuçta, "Bakalım, o ne yapıyor" dedim, "Ta oraya gitmeye zaman ayıramayacağım şimdi, herhalde bir 4-5 ay içinde bir gün takarım ben de" dedi.

yakin zamanda bir haftasonu veya bir cuma gunu disarida bir yerde yemege davet edersiniz esi ve cocuguyla birlikte.
yenir icilir soylesilir vs. bebegi severken kundaginin icine ya da iste battaniyesine falan paketiyle koyarsiniz. bu da hediyesi olsun vs dersiniz.
4 5ay beklenmez.

benim çok yakın arkadaşlarımdan biri üst üste doğum yaptı, ilk bebekte, birkaç ay sonra ancak onun iş çıkışında bi akşam yemeği kadarlık süre için evine gittim, altını taktım. ikinci bebekte, o birkaç ay yine geçti, bu sefer evinde de gidemedim, altın da alamadım, aldığım çok şirin bebek elbisesini bir gün buluştuğumuzda verebildim ancak. şartlar ne gerektiriyorsa onu yapmak lazım geliyor :)

Bir bebek tulumu alıp yakasına iliştirin, paket yapıp verin.

johan sebastian +1
Ben de bunu önermeye gelmiştim. 3-5 ay geç olur. En güzeli bebek giysisi alıp, ona iliştirip vermek.

ben de şey demeye geldim. kuyumcudan alınan altının kurdelesi kırmızı olur siz pembe/mavi/yeşil renklerden birini seçip kurdele alıp bi de iğneye nazar boncuğu iliştirerek takın alacağınız kıyafete. bi de havalar soğuk şimdi bebekler için patik şeklinde yumuşak papuçlar var onlardan da yanına alabilirsiniz.

ozellikle somon dokum tavada super oluyo
bunlara takilma, mutfakta iyi olmak icin deneme-yanilma sart

o koku yerleşir diye korkuyorum. hakikaten o balık kokusu tavada kalır ve et,tavuk yaptığımda onlara da siner mi ya? garip geldi bana biraz :/

uzun zamandır aynı döküm tavada biftek-tavuk ve balık olarak somon yapıyorum (başka balık denemedim, en uygunu somon gibime geliyor, diğer balıkları fırına veriyorum) şimdiye kadar dediğin gibi yerleşik bir kokuyla karşılaşmadım.

Hayirli olsun,muhurlemeciler ordusuna hos geldin:)sordugun adamina gore degisen bir durum bana gore iki tavada ayri olmalidir cunku o koku asla cikmiyor.buna aldirmayan,farkina varmayan icin problem olmaz ama balik tavani her zaman ayri tut.

balık tavanı bulaşık makinesine de atmaman lazım. bu durumda zaten makinedeki her şey balık kokar.

ya ben ne zamandır döküm demir tavalara aşeriyordum, mühürlemeciler ailesine kabul edildim yani süper :)) şuan ikinci tavayı alamıycam galiba, o yüzden aynı kullanıcam ciddi bir koku da yoksa süper.


şimdi lava'nın ürünleri ham demir değil, yine de seasoning yapmalı mı hazır onu da sorayım :D gerek yok sanırım

lava döküm tavada somon yaptım, hiç yağ vs koymadan balığa tuz karabiber koyup 10 dk kızmış tavaya koydum. yapıştı çevirmesi dert oldu, bir kısmı tavada kaldı vs.

şurada güzel bir tarif var ama denemeye cesaret edemedim bu deneyimden sonra.
(bkz: #39519899)

eksiduyu.ru
bende şu tavayı aldım ama daha balık yapmadım. değişik çeşit etler yaptım köfte yaptım ama balık yapmasam mı bende şimdi bak. somon'u hep dışarıda pişirtip getiriyorum eve bence sende oyle yapabilirsin. riske değmez

Arkadaşlar zaten gereken cevapları vermiş, ben "O koku yerleşir diye korkuyorum" probleminiz hakkında bir şey söylemek istiyorum: Döküm tavaların tencerelerin en büyük numarası, yapılan yemeklerin zamanla bu tür ürünlere sinmesidir. Yani bu tencere tavaları kullandıkça yemeği daha lezzetli hale getiren olay budur. O yüzden ister balık yapın ister kırmızı et fark etmez, korktuğunuz gibi bir durum olmaz.

ben de şundan aldım;

www.hepsiburada.com

ya o yapışma olayından baya korktum ben de şimdi :/ hayır bi de grill almadım yani düz aldım gözleme vs. de yapabileyim, soslu tavuk yapayım diye.
@angelus, teşekkürler yanıt için. korkmak yerine aksine doğrusu buymuş meğer :)

döküm tavam var üstünde et,balık,kestane,tost yapıyorum ekmek ısıtıyorum hiç kokuları karışmadı yanlız ben içgüdüsel olarak balık yaptıktan sonra bi süre daha yüksek ateşte tutup tavanın üstünde kalan herşeyi kömür oluncaya kadar yakıyorum sonra bulaşık teli ile yıkıyorum.

soldaki

kısa olan

tabiki sağdaki boğazlı olan.

sağ.

sol

bi ayağa sağdakinden diğerine soldakinden.

sağ

sag

sağ

kısa olan

uzun boyluysan sağ.

sağ

kısa

Geçici iş göremezlik, Şahıs tıbbi malzemeleri, Emzirme yardımı, Şahıs sağlık yolluğu yardımı, Çölyak metabolizma ödemeleri v.b.

www.ziraat.com.tr

Rapor parası yatmıştır.

www.sgk.gen.tr

Petito
Çikilop

sümsüksü

ciglipaf iyiydi ben gülürdüm buna

fikibok
çükübik

bilibom

Göbelek, pirenses (aynen böyle okunmalı), kukurik, ucubik, ibibik, ibrişim

takip eden ayın 23.günü (kasım'ın 23'ü) bildirimin son tarihidir.

gösterilen çabaya karşı elde edilen fayda biraz düşük evet.

Ya simdi isin icine kemik giriyorsa ben dusundum ki kemigi normalde yiyemiyoruz; haliyle kemikten alinabilecek farkli bir besleyici madde varsa o suya geciyor olabilir.

kemik iliği denen bişey var. çok faydalı.

Anam yapıyorsa faydalıdır.

www.capsomat.com

Dondurucum ağzına kadar et suyu dolu napcam şimdi heaa :((

kalsiyum ve fosfor kemikte kalıyor olmalı. kemiğin mühim içeriği bu ikisi ama kemiğin hammaddesi kalsiyum fosfat ısıtılınca çökmeye meyilli. yani kemik dokusunda kalmaya.
artık ilikte ne varsa onunla idare edeceksiniz.

faydalı olma mı! son derece yararlıdır. 24-48 saat kaynatılarak yapılan versiyonları bulunur. ya da düdüklüde 3-4 saat en kısık halde pişirilir. suyun içine bir miktar sirke katılır ki asidik ortam kemikten daha fazla mineral çıkarsın. haliyle serbest gezen/otlayan hayvan kemiği daha makbuldur. yaşlılara kelle/paça çorbası tavsiye edilmesi kocakarı ilacı değil gerçek ve doğru bir tavsiyedir. 'bone broth' diye aratın gavurlarda da gayet yaygındır.

Besleyicidir ama evde yapamazsın. Birkaç saat değil, 2 gün kaynatman gerekiyor kemikleri.

ben angelus, neferkitty ve arnold'un cevaplarını bekliyorum. onlar ne derse doğrudur.

kışlaların önünde duyuru panosu var oraya asıyorlar gidip bakıyorsun

genel kurmay'ın kararlarıyla olur genelde. tabii bu değişkenlik gösterebilir.

örneğin tüm askeri birlikler için tabak çanak alınacaktır, genel kurmay bir ihale açar, toptan bir şekilde alınır.

fakat örneğin eğitim birlikleri için yemek dağıtımı yapacak bir yemek firmasıyla anlaşılması kararı çıkar, her birlik ya da lokasyon olarak yakın birlikler birleşerek, farklı farklı firmalarla anlaşabilirler.

ayrıca her birlikte çay ocaklarında simit poğaça satılır, bunlar genellikle dışardan alınır.

o birlik komutanıyla ilgili bir tanışıklığınız varsa, torpil vs, direk bağlarlar işinizi.

yoksa eğer elbet ihale falan açılıyordur onları araştırın.

geçen gün dana eti konservesi ile alakalı olarak bir link atmıştım, belki işine yarayabilir www.dunyaihale.com

resmi gazete

Ayran ya ben yapımı ya da market yapımı.
Günkurusu (gerçi bitti, şu anda eksik ama en kısa zamanda eksikliği giderilecek)
Doğadan zencefil-limon çayı.

yogurt ve dondurma

ekmek

yeşil çay, soda, çiğ badem, light süt, yumurta, kağıt havlu ve kulak tıkacı olmadığı görülmemiştir benim yaşam alanımda.

çay, karanfil. harbi çayın bittiğini 2-3 kez gördüm de karanfil hiç eksik olmadı ya la.

gırtlak şeyleri: kahvaltılık, meyve-sebze, et/balık, yoğurt, çay, kahve, rakı.

diğer: kedi maması, kumu, lens solüsyonu, peçete, tuvalet kağıdı, sabun, deterjan (sondakiler hiçbir evde eksik olmaz ama tam lazım olduğunda "aaa bitmiş" dendiği görülmez manasında)

Kedi

insan.

kulak çubuklarım olmadan asla.

yoğurt
kahve
su
ilaçlarım

benim evde de maşallah, Allah eksikliklerini göstermesin kediler hiç eksik olmaz. nereye gitsem orada kedi var :P

Lipton yellow label alacağına doğu karadeniz daha iyi :)

Kırmızı et, tavuk göğsü, ton balığı konservesi, badem fındık fıstık, yeşil çay. Paramın çoğunu bunlara gömüyorum.

yedek ampul. uzun zamandır bakıyorum ve gerçekten eksik olmayan tek şey bu.

sevgilimden dolayı evden kola asla eksik olmaz.
bi de kahve.

çay, zeytinyağı, yoğurt, peynir, çoğunlukla çekirdek, su, peynir, bira olmadan asla! :)
bira olmayınca çok korkuyorum, yokluğu çok zor :(

oha rakı diyen yok. nası olmaz! tabi ki rakı.

Aga çok soğuk ya. Kapatmayan var.

yaktık valla haftasonu evdeyiz diye.

bi soru daha sorayim. yakmaya baslayinca nasi yakiyorsunuz?

az az 24 saat mi yoksa eve gelince evi isitip, gece yatarken kapatiyor musunuz falan?

ben yalniz yasadigimdan ve ilk kez dogalgaz ile tanistigimdan daha bunlari tecrube edemedim.

tek odayı yaktık bugün mecburen.

Var donuyoruz, kocaeli gerçi ama olsun aynı şey. 40 derece yetiyor şu an için.

bebek yok dün itibariyle sezon açılışı yaptık.

iki gün yakıp kapattık. yarın salı günü pastırma yazı diyorlar zaten.
istanbuldayım.
ikinci soruya cevap: hiç kapatmadık iki gün. havalar iyice soğuyunca yakarız ve havalar ısınana kadar kapatmayız. 40-45 dereceyi geçmeyiz çok soğumazsa.

bir hafta oldu. normalde sürekli 40'ta yakıyoruz ama şu anda her gün açmadığımız için evdeyken 50 yapıyoruz.

bir haftayı geçti bütün odalar yanıyo

mula+1
üşüyoz biz ya! nasıl yaşıyonuz yakmadan :(

Yandı, cayır cayır. Evdeysem kapatmıyorum da.
Evden çıkarken kapatıyorum ama pilotu hep açık. Temelli kapatmıyorum, kalorifer kısmını kapatıyorum ve musluk kısmı kalıyor.

Yakiyoz.
istanbul.

bursa. çok soğuk birkaç haftadır geceleri hep yakıyoruz. gündüzleri annem yakmıyor ama. uludağ'a da kar yağmış buralar pek soğuk.

x. duyuru bu doğalgaz yakıyor musunuz diye soran.

arkadaşlar siz bunu ciddi mi soruyorsunuz? dışarısı 10-11 derece, hissedilen çok daha düşük kombi yakmadan oturulur mu?

5-6 gündü non-stop yakıyorum.

biz yakmadık. paramız yok. istanbul.

@mea maxima culpa,
hacıt ben başlamadım yakmaya. hala daha şortla oturuyorum. soğuğu severim. ne zaman yakmaya başlarım acaba diye düşünüyordum. başkaları yakmış mı diye de merak ettim. yani genel olarak yakan yoksa, benim yakmama baya var diye düşünürdüm :}

@she was my baby. helal olsun din kardeşim. biz üşüyoruz.

ekimin 2.haftasından beri merkezi sistem çalışıyor.

istersen yakma. çocuk mocuk da yok. eve sadece yatmaya gidiyorum ama kombiyi kapatmıyorum hiç.

ankara.

clear bende kepeği geçiren tek şampuan oldu.

Once bi dermatologa git belki de cok basit bi sorunun var.

Bi kere şampuanını kesinlikle marketten alma eczaneden al.

markası vs?

otacı'nın zeytinyağlı defneli şampuanını kullanıyorum gayet hoş

vichy dercos anti dandruff shampoo

dermaatolog +1

yıllarca çeşitli kepek şampuanlarını denedikten sonra annemin önerisiyle dove'a geçtim. çok memnunum (nazar değmesin)
saçları çok sıcak suyla yıkamamak lazım. her gün yıkamak da kepeği artırır, hatırlatayım

Yok öyle bişi, size ait parayı ancak vadeliye yatırırsınız erken çekerseniz de sadece faizi ödemezler, bu noktada o parayla yatırım yaptım diyebilirsiniz işte hisse senedi aldım fon aldım gibisinden şeyler söyleyebilirsiniz bence, senin için bozamam şimdilik getirisi yüksek falan da diyebilirsiniz belki.

borç isteyenlere çok yakın bir arkadaşınıza borç verdiğinizi kimsenin bilmediğini lütfen aranızda kalması gerektiğini söylerseniz para olmadığı için vermezsiniz de.

param yok de geç. ne uzatiyorsun.

Parayı benim şirkete sermaye olarak yatır ben x ay gelene kadar vermem sana.

Vadeli mevduatta dersin.

borsada de, hem de zarar etmiş olsun hisse. zararda da çıkamazsın ya?

hem çıksan bile 2 gün sonra hesabına yatar para.

Sende para oldugunu biliyorlarsa xxx is icin kredi cekmistim geri odemelerim var de. Ya da isteyen kisinin tanimadigi baska birinw borc berdigini soyle. Ya da param yillik vadelide o yuzden cekemiyorum dersin. Dedigin gibi bazen yok diyemiyorsun. Bunlardan birini sec kullan