şikayet etmene gerek yok, isteği reddedersen belirli bir sayıda red aldıktan sonra otomatik engelleme yiyorlar.

ayrıca rahatsız oluyorsan engelleme yoluna da gidebilirsin. veya kabul edip derdini sorabilirsin.

reddettiğinde bu kişiyi fb dışında tanıyor musunuz diye bir şey çıkıyor, onda hayır deyince o kişi bir daha arkadaşlık isteği gönderemiyor ve siteye de raporlanıyor bu durum. onun dışında, kişinin profil sayfasına girip fake hesap diye rapor edebilirsin.

edit: reddedince değil de daha sonra yanıtla seçeneğini işaretleyince de çıkabilir o tanıyor musunuz sorusu. net hatırlayamadım.

@meltem'in anlattığı gibi. bu kişiyi facabook dışında tanıyor musunuz diyor. hayır diyince bloklama seçeneği çıkıyor.

facebook'un esas amacı gerçek hayattan tanıdığınız insanlarla bir ağ oluşturmanız, tanımadığınız insanlar ikinci, üçüncü planda.

zaten o olmasa da direk bloklama bölümüne girip yasaklayın.

Araya kaynayayim ben de. Engelleme/bloklama nerden yapılıyor acaba?

logout yapılan yer var ya en sağ üst köşede, onun sol yanını tıklayınca asma kilit ikonu çıkıyor. privacy shortcuts

"How do I stop someone from bothering me" diye de bir bölüm yapmışlar. tıklayın.

kağıttan yelpaze yapıyorduk ya iki ucu birleştirilmiş. renkli kağıtlar alarak kolayca kendin de yapabilirsin yani :)

İnsanlar göttür. Eğer birine birşeye değer vermek istiyorsan ya evcil hayvan al yada bitki besle

ben yardım edeceksem birine, ki genelde de elimden geleni ardıma koymamaya gayret gösteriyorum, karşıdan gelecek olası bir minneti bile hesap dışı düşünerek hareket ediyorum.

böylece gerçekten içinden ne geliyorsa yapıyorsun. sonrasında da olabilecek böyle durumlar sinirini bozmuyor. o yaptığın iyilik de illa bir yerlerde yerini bulmuştur, için rahat olsun.

karman güzel olsun.

love + 1 karman çorman.

(bkz: iyilik yapmak/@compadrito)

mottom : iyilik yap at denize.

eğer bi karşılık bekleyerek yapıyorsan bi anlamı olmuyor zaten. (karşılıktan kasıt bir sıcak gülümseme bile olabilir bu arada.)

sen bunu ona yapılmış bır ıyılık gibi degıl, senın yaptıgın bır ıyılık olarak goreceksın. aslında bunu da gormesen en guzelı fakat ınsanız bu her zaman mumkun olmuyor ve kahraman sayıyoruz kendımızı. karsılık alamazsak da kurban.
şöyle yapsan, alan taraf veren taraf var ya. sen veren tarafsın bazen olur böyle bızden cıkar gerı donmez ya da bızden cıkanı ıtıbarsızlastırır karsıdakı bazen. ama bununla dertlenmek yerıne demek ki benim bu emegi vermem gerekiyordu diye bak. yani senın hanene yazılacak bir +1 idi onun hanesine değil. yaptıgın yardım seni büyütür önce cunku.

beklentilerini dusuk tut.

flormar kalitesiz düşüncesinden kurtulun artık ya :) makyaj malzemesi baz diyelim ne ki bir sıvı bazın içine renk pigmenti :) drugstore fiyatlarında olsa pudrası , bazı rujları ojeeri süper flormarın artık . ama alıyormuyum almıyorum çünkü deli gibi zam yapıyorlar fiyatlar uçtu :)


sorunun cevabı: deborah un dediğin gibi yeşil bazı var. watsonslard satılıyor.

Çok teşekkür ederim. Konu cilt olunca daha pahalı daha kalitelidir gibi geliyor:) Deborah iyidir herhalde 24 ore duo eyelinerını kullanıyorum. Kullandığım en kalıcı eyeliner.

Clinique

Cliniquete yeşil sıvı halde olan bir ürün var mı? Netten baktım cc kreminin ambalajı yeşil ama içi fondöten gibi.

merhaba!
smashbox'ın var yeşil bazı. sephoralarda bulabilirsiniz. www.vampyvarnish.com
bir de online alabileceğiniz e.l.f'in var. eyeslipsface.co.uk

Evde birkaç marka birden var, hepsinden memnunum.
Flormar sürpriz derecede güzel çıktı, işini yapıyor ve hiç de fena değil. Eskisi gibi ucuz da değil.

Bourjois'nın BBcream'i var ve Flormar'dan daha kötü. Kullanabilmek için deli gibi nemlendirici istiyor ve yağlı olunca ancak sürülebiliyor. Ama o da çok kötü değil.

En iyisi Shiseido'nun şu fondöteni
www.dogalecza.com
Suratımda varlığı bile belli olmuyor, fondöten gibi ağır değil. Hatta sıvı ve her türlü BB ve CC cream'den daha hafif. Resmen bitirmeye kıyamıyorum. Makyaj konusunda hayatımda aldığım en iyi şey. Hem düzgünleştiriyor, hem de varlığı-yokluğu bile belli olmuyor. Resmen her şey yanında halt etmiş.

işe giderken klasik;

pantolon : 80
tişört: bedava(şirket tişörtü)
saat: 700
ayakkap: 100

880 etti

saat dede yadigarı lacroix, sen hesap et

mesela bugün,

ayakkabı: 35 tl
pantolon: 20 tl
hırka vs: 20+10= 30 tl
kolye: 3.5 tl
çanta: 90 tl
saat: 300 tl.


bunların hepsi çok güzel indirimlerin ürünleriydi ama hepsini toplayıp bugün giymişim meğer.

yazan arkadaşların hiçbiri iç çamaşırı giymiyor dikkatimi çekti, yazmak yasak mı nedir?
üstümdeki pantolon bluz en fazla 100 lira ayakkabı da 100 lira çanta 50-60 saat kullanmıyorum yalnız bilekliğim ve küpemi hiç çıkarmam ve bunlar altın şimdi alacak olsam bin liradan fazladır.

ayakkabı 70-80 tl
pantolon-130 tl
tişört-30 tl /gömlek-süveter 150 tl
telefon - 40 tl
saat kullanmam.

telefon dahil 280-400 civarlarında. boxer'ı ve küpeyi hariç tutuyorum.

Ayakkabı 150 lira
Pantolon 100 lira
Tişört 25 lira
Gömlek 75 lira
Çorap 5 lira
Don: 15 lira

Toplam: 370 lira

Allah da beni kahretmesin.

ayakkabı 300
pantolon/şort 50-150
tişört 20-50
civarı oluyor genelde...

saat yok. ceket, mont vs. şeyleri de hava soğuksa giyerim ancak.
normalde mümkün olduğunca az ve hafif giyinmeyi severim.
güneş gözlüğünü de eklersek 300 daha artabiliyor güneşli havalarda hesap...

@niye ama'nın uyarısı üzerine:
ayakkabı tişört ve pantolon/şort dışında çorap da oluyor genelde...
çorap 10tl nike dri-fit

canan anderson'un kemanını çalarken üzerimde 12 liralık defacto tişörtü vardı diye düşünüyordum kendi kendime.
ayakkabı 170
tişört 20
pantolon 60
boxer 8
çorap 2
saat 150 liraya almıştım 5 yıl önce.
jöle 0,001 tl (gözardı edilebilir)

Pantolon 70-80
Saat 150-200
Ayakkabı 100-120
Tshirt bluz 20-50
İç çamaşırları 40

vay anasını tek fakir benmişim :O
hırka :20 tl
gömlek 10 tl
kot : 40 tl
ayakkabı : 40 tl
çanta : 20 tl

bugunu yazayım
ayakkabı:30 (indirim)
pantolon: 40 (indirim)
bluz: 20
hırka: 30 (indirim)
deri ceket: 200
bez çanta: 25
=345

ayakkabı: 170
pantolon: 80
tişört: 25
mont: 45
saat: 350

670

Ayakkabi: 400
Canta: 1250
Gozluk: 750
Elbise: 400
Saat: 600

ayakkabıı 90
pantolon 140
gömlek 80
ceket 100
saat 600
gözlük 350
çanta 180

1540 pis fakirler

ayakkabi 300
sort 30
tisort 10
saat 50
cüzdan hediye. muhtemelen 100 lira falan icindekilerle.
telefon 1500 (FUCK) - simdiki degeri budur heralde bilmem.


mesela yarin.

+telefon dersen üzülürüz ama. telefon haric ayakkabi ve monta verilen paraya acimam. kalanina fazla vermek sacma. cok iyilerini cok ucuza buluyor insan.

100 kot
100 gömlek / 50 tişört
150 ayakkabı

saat, gözlük gibi aksesuarlar kullanmam.

hem optik hem güneş gözlüğü kullanıyorum
optik 350tl
güneş gözlüğü 300tl
saatimin fiyatını hatırlamıyorum.
tamtur çift sıra siyah pırlantalı(100 tane) 18ayar beyaz altın yüzük 3bintl en az
ayakkabı 100tl
sırtçantam 90tl
tayt giydim bak 10tl
tunikten bozma salaş tshirtm de 80tl falan
yağmurluğum 100tl
yağmur çizmem 50tl
şemsiyem 30tl-nolur nolmaz yağmur yağarsa, açtı namıssıs hava-

yüzüğü hava olsun diye yazmadım yanlış anlaşılmasın. kombin böyleydi.

Giyim kuşama ya da genel olarak herhangi bir şeye verdiğim parayı eşyayı alır almaz silerim kafamdan. Gereksiz şeylerle doldurmam yani kafamı. Bana başka şeyler için daha çok lazım oluyor :-)

bugun uzerimde bulunanlar:

ayakkabi bugunku hediyeydi
pantolon $25-$30 olmasi lazim
tshirt 10tl
mont £10 (ikinci el)
saat takmadim bugun
cep telefonu arkadasim vermisti eskisini
don-corap hatirlamiyorum da 3-5 liradir

100 civari tuttu.

normal bir gunde:
ayakkabi $35
pantolon £11
tshirt 10tl
ceket 70tl

190 civari

opsiyonel:
saat $3-$60 arasi degisiyor
sapka $20-$30 arasi degisiyor
gunes gozlugu 40€

bu arada 2-3 sene oluyor alisveris yapmanin manasini kaybedeli. lazim olmadikca bir sey almiyorum. o yuzden meblaglar genellikle 2-3 sene oncesinden.

ayakkabıyı iki yıl önce 70 liraya almıştım. pantolon ve gömlek veya tişört, ikisi birlikte 50-60 civarı olur. saatim yok. ceketim de yok. pantolon-tişört, pantolon-gömlek, eşofman-tişört, çok çıldırdıysam pantolon-eşofman giyiyorum. hani kaçırıp üzerimdekilerle birlikte bi' yerlere satsanız 200 liradan fazlasını vermezler hiçbir zaman.

film olabilir mi?

jumanji, film o.

jumanji o yahu. film idi.

film galiba. jumanji olabilir mi?

tanım tam olarak şuna uyuyor;

www.imdb.com

jumanji ya da zathura

jumanji'nin çizgi dizisi vardı o olmasın

Iluminati hersey ilumunatiii :d

hayret kimse soylememis, jumanji bu

film o ya hu jumanji

Jumanji

Jumanji. Sadece film değil çok güzel çizgi film/dizisi de vardır. Belki çizgi diziyi hatırlıyorsundur.

Evet jumanji! Cevap verenlere teşekkür ederim.

Hayır.

evet.. bazen ev arkadaşım geç saate kadar çalışıyor.. ses gelmesin diye..

Evet

ışık açıksa kapatıyorum.

Evet

Evet. Hatta evde teksem kilitliyorumda butun odalarin kapısini.

tamamen değil, bikaç parmak kadar boşluk bırakıyorum

Hayır.

hayır, evde tek yaşıyorum, tuvaletteyken de kapıyı kapatmıyorum eheh

evet,kapı açık olduğu zaman kendimi güvende hissetmiyorum.

evet hatta eskiden sadece iterdim şimdi sertçe kapatıyorum. tek yaşıorum ve azıcık paranormal inançlarım var :'(

hayır apatınca kediler giremiyor.

evet. Tek yaşasam kapatmam.

evet kapatıyorum. hatta normal vakitte de kapalıdır.

kapatıyorum

sadece gece yatarken değil hep kapalı tutuyorum. üç tane kedi var. benim oda berbat, her bulduklarını yemeye çalışıyolar, sokmuyorum o yüzden onları. bi de koridora bakıyo zaten her gelen geçen görüyo. iyi kapalı kapı iyi

odada birden fazla kişi varsa oksijen açısından kapatmıyorum.ünideyken arkadaşlar aynı odada kalınca kapıyı kapatmayın da boğulmayalım demiştim de çok şaşırmışlardı. odada teksem birkaç parmak aralıklı bırakıyorum ama bazıları takıntılı olma derecesinde.kesinlikle kapatılsın ya da kapatılmasın istiyorlar

Kendimi bildim bileli odamın kapısı kapalıdır, içinde değilsem bile.. böyle bi takıntım var. Önceki evimde iki oda bir hole bağlanıp başka bir kapıyla ana koridora açılıyordu, o kapı iki parmak aralık olsa bile odada rahat edemezdim.

Deprem olursa sıkışıp açılamama gibi bir olasılık var ama hele uyurken asla açık tutabileceğimi sanmıyorum.

niye kapatayım ki? bir sebep bulamadım kapatmak için. yatılı misafir harici kapatmam yaz kış.

yazın hayır, kışın evet. baharlarda random modda.

evet.

evet, açık bıraktığımda bir korku geliyor nedense.

Kapatırım. Sadece yatarken de değil. Hep kapatırım. Tek kaldığımda da kapatırım. Özellikle o zaman kapatırım. Güvende olduğumu hissederim.

hayır.

Evet. Aralık bile olmamalı. Paranormal inançlarım var benim de.

Tekken de evde biri varken de mutlaka kapatirim, aliskanlikla ilgili. Kapi acikken rahatca uyuyamiyorum.

Evet, kapatıyorum kapatmadan yatınca tedirgin oluyorum.

Evet cunku diger turlu gelen gecen bana bakar e bende biraz deli yatarim gerek yok gormelerine.

Hayır, kapatınca köpeğim huzursuzlanıyor

illa kapatırım. çünküsü yok kapatırım.

yalnız yaşadığım için hiçbir kapıyı kapatmıyorum tuvalet dahil.

hayır.

hayır.

kışın çok hafif aralık kalır sürekli.
yazın her zaman açık.

Evetttt..kesinliklee.. tuhaf varliklar gircek ..kapi grlip gidecek diyee..

benim ev zaten tek odali. acik birakirsam bir surprizle karsilasabilirim.

Tam kapatmasam da aralık bırakıyorum, sabah gün ışığı ile uyanmayı sevmiyorum..

evde tek olsam da kapatırım. ürküyorum çünkü.

başın sağolsun..

"Şu an aklımdan geçen eğlence dozunun belli bir seviyede kaldığı, alkolsüz, nispeten sakin bir organizasyon yapmak."

böyle düğün yapacaksan yapma. kutlamayacaksan niye düğün yapasın ki? nikah salonunda nikahı kıyar geçersin. kaldı ki 5 ay sonra halinin nasıl olacağını bilemezsin. yaklaşırken hala onu hissedemezsen nikah kıy geç. düğünü sonra yaparsın çok istiyorsanız.

ayrıca vincent +1 akrabayı siktir et.

sabırlar diliyorum öncelikle.

nikahınızı yapın. aile büyüklerinin katılacağı 15-20 kişilik bir yemek de ilave edilebilir belki buna.
ya da belki de arkadaşlarla bir yemek.
düğünü bir başka zamana erteleyin derim ben.

çatlak sesleri de, anneyi amcaları da bir an için önemsemeyin ve kendi içsesinizi dinleyin. adı "düğün" olan bir şey içinize sinmeyecek sanırım, öyle anladım yazdıklarınızdan.
o yüzden nikahınızı yapın, yuvanızı kurun, mutlu olmaya bakın.
kına gecesi konusunda da hanımefendi anlayış göstermeli. damat katılmasa da olabilir bence kına gecesine. kadınlar kendi aralarında hallederler o işi.

icemint +1
nikah kıyın düğünü önümüzdeki sene yaparsınız..

başın sağolsun
öncelikle Allah gecinden versin, babam ölmüş olmasa bile ben bi nikahla geçebilirim evlenme olayını. benim için bu büyük bir mesele olmaz. Anca karşı taraf belki isteyecek bu da çok önemli
sizin (senin+ nişanlının) beklentiniz/planınız neydi? "düğün" yapacak idiyseniz eğlencesiz düğün olmaz gibi. Ya nikah ya da duruma göre yemek organizasyonu yapılabilir.
edit : bu kısmı soru sahibini kız tarafı sanarak yazmıştım, nişanlın için diye düşünürsün artık :)
kına tamamen senin kontrolünde olabilir istersen. davetiyeye yazdırmazsın. sadece çağırmak istediklerini kendin davet edersin. (bekarlığa veda yapanlar da böyle yapıyor) evde yaparsan zaten kısıtlı katılım olacaktır kendi kafanıza göre takılırsınız.
Adet olarak erkek evinden kız evinek kınaya gelen olacaktır. onun için de konuşursunuz sadece kaynanan ve eltin gelir mesela (atıyorum) kına yakar giderler bunu da vakit olarak erken tutarsınız. olur bunlar. Karşı tarafın da adetlerini sorup öğrenir bi olurunu bulursunuz.

içime sinmeyecek mi açıkçası şu an onu bilmiyorum, şu an hayata küs değilim, döndüm işime gücüme olması gerektiği gibi; olayı benim gözümden görmeyin lütfen; ben sizin yorumunuzu merak ediyorum; benzer durumda siz ne yapardınız?

belki de o gün kalkıp oynayacak durumda da olacağım, sadece pişman olmak istemiyorum ben.

bu arada ben erkeğim.

olayın bir de şu boyutu var, nikah yapıp geçmek benim için çok önemli değil ama nişanlımın üzüleceğini düşünüyorum bu durumdan; kız tarafı da gözlemlediğim kadarıyla seneye kalmamasını istiyor evlilik olayının; onları da anlamaya çalışıyorum..

duyuru sahibine mesaj olarak yolladığım metni yine kendisinin de isteğiyle buraya aktarıyorum..

öncelikle başınız sağolsun. tedavi süreci gibi bir şeyden bahsettiğinize göre babanızın bir hastalığı varmış. ve o bu durumda iken bile sizin mutlu olacağınız bir ortamı düşünmüş. anne/baba olmak ya da bazen sadece bir insanı çok sevmek, kendisinin ölebileceği ihtimalini bilerek de olsa onun mutluluğunu düşünme gibi bir duygu getiriyor belli ki insana. kendisi bu dünyadan gitse bile insanların hayatlarına devam edeceğini bilir insan herhalde, geride kalanların yaşayacağı güzellikler hayatta olmayan kişiye saygısızlık anlamına gelmeyecektir, bunu onlar da bilir. normal şartlarda da zaten sizin mutlu olmanızı isterler, özellikle anne ya da babanızsa bu kişiler. sizin mutlu olmanız, güzel bir günü mutlu geçirmeniz ona saygısızlık olmayacaktır, o hayatta olsaydı mutlu geçirecektiniz muhtemelen, yine mutlu olabilirsiniz, önünüzde yaşayacağınız bir hayat var, en yakınınızda evlilik gibi bir organizasyon var, muhtemelen bir gün sizin de çocuğunuz olacak, belki yakın belki uzak bir zamanda. bunlar mutluluk içeren olaylar, babanızın anısına leke getirecek şeyler değil hiç biri, mutlu olunan gülünen, eğlenilen zamanlar olacak olmaları da önemli değil, eğlence dediğiniz şey, içtenlikle mutlu olduğunuz bir an babanızın anısına bir olumsuz anlam atfetmeyecek, aksine onun yapmanızı istediği şeyi yapıyor olacaksınız muhtemelen. eğlencenin dozunu kısmak istiyorum diyebilirsiniz, kendinizi nasıl iyi hissediyorsanız öyle olacak tabi ki düğününüz, buna da siz ve eşiniz beraber karar verebilirsiniz, kimsenin ne diyeceği sizi etkilememeli bu durumda. düşünün, bu olayı yaşamadan evlenmiş olabilirdiniz, bir bebek bekliyor olabilirdiniz, babanız o sırada da vefat edebilirdi. o bebek yine doğacak, o bebeğin doğumunun mutluluğu yine yaşanacaktı bu senaryoyu düşündüğünüzde. bu da hemen hemen onun gibi bir şey. benim düşüncem bu noktada yapılması planlanan, üstelik vefat etmiş babanız tarafından da bu kadar olması istenen bir şeyi ertelememek üzerine olurdu. ölümle başa çımak çok zordur, size hayatın ne kadar değerli olduğunu, içerisinde yaşanan her güzel anın sizin için ne kadar önemli olduğunu hatırlatacak birilerine ya da bir şeylere ihtiyaç duyabilirsiniz, bu düğün size yaşadığınız hayatın güzelliğini ve hafifliğini hissettirebilir, hatırlatabilir, belki size ölümü kabullenmede yardımcı olabilir.. bunları hissetmekle de bir yanlış yapmış olmazsınız, sonuçta giden de sizin hayatınızın devam etmesini isterdi, sanırım insan öyle ister yani, özellikle de kendi evladı için..

Anne, amca, dede, kardeş vs. konuştuysanız bir sıkıntı olmaz. Akrabalardan çatlak ses falan çıkmaz. Millet pidelerini yedi ve dağıldılar hocam. Bundan sonra senin ne yaşadığınla kimse gerçek anlamda ilgilenmeyecek. Yapmacık "var mı yapabilceğimiz bişeyler" ve ziyaretler bir aya biter. Sonra yine tek başınasın. Yeni öğrenen birisi "çok üzüldüm başın saolsun"dan öteye gitmeyecek.

Tedavi süreci demişsin, o zaman ne yaşadığını bilmeyecekler. Başından hastalık veya cenaze işleri geçmeyen adam böyle konuşur hocam.
İki patavatsız teyze çıkıp "vah vah düğün mü olur" diyecek seninle baban arasındaki ilişkiyi, babanın düğününe bakışını bilmeden. 4 ayı bırakın; bugün size sarılıp ağlayanlar akşam Survivor'da üç adama gülecek falan. Yas havası falan da olmaz hocam düğünde. İnsanlar gelinliği eleştirecek.
Sırf bunlar için hayatını etkileyecek bir karar almamak lazım.

(Yaş 22. Tavsiye verecek konumda değilim de. 18'ken çok yakın olduğum bir insanı kaybettiğimde; "cenazeler de olmasa görüşemiyoruz" cümlesini duymuştum 'büyükler'den. Ondan sonra çok sorguladım bu konuları.)

@nimberjack ve @nickini vermek istemeyen uye

soruda soramadığımı ama belki de asıl cevap verilmesi gerekeni bulup cevaplamışsınız, teşekkür ederim.

Ben olsam sade nikah yapardım nişanlım illa düğün istiyorsa ertelerdim evliliği

yakınlarımız gittiğinde bizlerin hayatı durmuyor evet. daha dogrusu durmaması dogru olanı. ama 5 aylık bir süre var arada. cok kısa bir süre. siz kendinizi bilirsiniz şimdi mantıklı bir yol bulmaya calısıyorsunuz ama ıcınızden ne gecıyor? kalbinizi sucluluk ve pişmanlık tekmeleyecekse erteleyin. ilk anda düğünü iptal etmişsiniz kafanızda. iyice bir düşünün düğünü yaptıgınızı ve sonrasını hayal edin ve ıcınızde ufacık bir ikircik varsa nikah düşünün ya da düğünü erteleyin.
nişanlınız anlayısla karsılayacaktır herhalde. kınayı da o kendı yakınlarıyla belkı ıstedıgı gıbı yapar bılemıyorum.
babanız gitti siz de sevıncten elinizi eteğinizi çekin değil ama insan işte öyle şeylerden sucluluk duyuyor kı sonradan. yasınızı hakkıyla yaşayın. hıcbır zaman bıtmeyecek ama zamanı geldiğinde zaten dogru yol da ayagınıza gelecektir.

bak. bi kere 5 ay geçmiş. senin için önemli bir kişi de olsa artık hayatını o hüzüne göre yönlendirme. bir de zaten baban da evin kurulmasını istemiş. onun isteiğini ertelemenin anlamı var mı artık?

dostum kendini o kefeye koy diyecem ama baba olmadıgından anlamazsın. sana tavsiyem düğününü yap ama eğlence olmasın. bir gece bikaç saatliğine halaydı misketti yapacaktınız diye bence 20-30 senelik babanın hatırasını incitme. varsın eğlencesiz olsun dostum. ilerde zaman geçer çocuklarına anlatırsın. derler babacım yarrak mı vardı dedemin üstünden 1 yıl bile geçmemişken davul zurna oynamak? cevap veremezsin. hep genç kalmayacağız dostum. kilo alıp domalarak öleceğiz.

biz öldükten 24x150= 3600 saat sonra oğlumuzun/kızımızın mastika mastika eşliğinde evlenmesi ne kadar mutlu eder bizi onu düşünmek gerek. evlen, düğününü erteleme ancak mümkünse eğlence olmasın. bir dost tavsiyesi olarak düşün.

başın sağolsun.

babam vefat ettiğinde abimin düğün günü belliydi ve 3 ay vardı. düğün iptal edildi. sadece nikah yapılmıştı.

sayın ilgili/yetkili

sayın ilgili

çok resmi bir durum var ise: sayın muhatap

Sayın yetkili

Ilgilinin dikkatine

Çok da resmi değilse, Merhaba.

(bkz: kısıtlılar)

oluyor ya, mesela şuna www.google.com.tr

bi de sarah & musa'daki sarah'nın athena gökhan'a benzerliğine:
i.imgur.com

abi ben de internetshouldbeillegal.com'a gülüyorum. hatta o şarkı (bkz: ding dong song) sabah alarmım olarak beni inanılmaz bir hızla zıplatıyor yataktan.

not important for me.

is your mother beautiful.

go to power.

her aklıma geldiğimde gülerim. :)))

daha önce sanırım baba jo buna benzer bir duyuru açmıştı, oraya da aynı şeyi yazmıştım... paint'ten yapılan iğrenç transfer haberlerine inanılmaz gülüyorum. "akıl hastası mıyım" sorusunu soracak kadar.

mesela del piero galatasaray'a geliyor muhabbetleri varken,

galeri5.uludagsozluk.com

sneijder transferi zamanı, "sanırım uçaktaymış",

i.imgur.com

c1301.hizliresim.com

şimdi aklı olan adam güler mi buna? anıra anıra gülüyorum resmen. beyindeki hatalı bir noktaya temas ediyor sanki, öyle acayip geliyor bu paint olayları bana.

Go to power? ve i didn't bro... ya ben de her seferinde ayarsiz guluyorum. Bu tarz chicken translationlar acayip gulduruyo beni. Bir de en ucuzundan en komplikesine ses taklitlerine cok gulerim. Recep ivedik, kara murat, nihan dogan taklitleri. Bi de erkeklerin kadin taklidi yapmasina cok guluyorum adeta bir gerizekali gibi :)

if it comes to your job
işine gelirse.

recep son filminden 70milyon kapatmis, diger recep trilyonlarin uzerine bir de %46 destegi kapmis...

arada bi yazin boyle nelere gulup nelerden hoslandiginizi da onumuzu gorelim.
(bkz: fucking country full of retards)

excuse me leyla var bi de :)

idemama.com
r10.net ve benzer web master forumları

üye olabilirsen r10.net

özel olarak grafik işi için değil ama genel olarak işi kovalamazsan iş kendisi sana gelmez.

freelancer.com
internetten çok iş çıkmaz bunun yerine çevreden bulabilirsin arkadaşlardan tanıdıklardan hocalardan filan

gelir düzenli ise 9 ayda ödemek mantıklı. kalan parayı yine biriktirmeye devam.

annem bakla pişirmiş. mutsuz bi şekilde onu yiycem.

Bulgur pilaviyla patates tavasi yicem, cok mutluyum

Kofte, cok mutluyum

tavuk, pilav, salata

kayın validem burada et çıkardı dolaptan akşama et yemeği var sanırsam.

şu etsiz çiğköftelerden yedim az önce. fena değildi yani.

marketten aldığım 1 tl ye hazır erişte var baharatıyla birlikte, onu yapcam birazdan

kisir yapin :( hamburger yicez anasini satayim ne yiyelim. kisir olsa da yesek

canım pizza çekiyor. pizza yiyeyim. dur hatta duyuru açıp sorayım nerede pizza yenir diye.

patates kızartıyorum. yanında da közlenmiş kırmızı biber ve çay olacak.

Ne güzel ev yemekleri yiyorsunuz yahu, yine kuru hamburger/lahmacun tamah edicez.

tavuk eti haşlıyorum. çorba ya da şipsı(çerkes yemeği) olacak sonu. henüz karar veremedim.

tabldot yemeği

Etli taze fasulye + pilav + salata.

Ben yaparsam çorba da olucak ama yapasım yok.

mantar çorba, kuşbaşılı enginar, fırında karnabahar.
ama sen pizza yiyeceksin sanırım. pizza ye yani, sebzeli falan.

Gerçek adanalı bir abimizden kebap söyledim, adanan gelme pet şişede şalgamda getiriyorlar. Sonra bu göt bu göbek neden oluyor?

mısırlı pilav + nohut

ton boluklu soloto yoptom, onu yiyorom.

keşkek çorbası yaptım ,patates ve tavuk kanat kızartacağım yanına da salata yapacağım...

little'dan pizza yicem
30 nisanda genç sezar kampanyası bitiyormuş, onun üzüntüsü içindeyim.

sulu köfte yedim

Hacı'dan fırında koko.

zeytinyagli sarma ve kisir

yoğurt, çilek ve soda. açım ulan :(

Patates salatası, enginar ve kabak dolması, mısırlı nohutlu pilav, yoğurt. Kereviz de vardı da kaçtım ondan. Ev yapımı bir şey yiyin.

tavuk döner yedim.

birazdan 1 tane daha yiyicem.

Patlican yemegi ve yogurt yedim.

ev yemegine (ohh salcali salcali) burun kiviranlarin yemeklerine talibim. frikadellen aticam mikrodalgaya yanina da makarna yapicam ama bulasik yikamam lazim önce. muhtemelen zor geleceginden kahvalti gevregiyle gün bitecek. merakla beklemekteyim aclik mi tembellik mi üstün gelecek diye.

çılbır

Bira + çerez:)

bira + bir parça antrikot sonra birayla çereze devam

etsiz çiğ köfte yedim

şimdi kıymalı kaşarlı pide ve peynirli ekmek (tuzsuz peynirle şeker karışımını pide içine yayıyorlar, adının pide olduğuna bakmayın, tatlı yani) sipariş ettim, onu bekliyorum

bi yandan da patates ve peynir çubukları kızartsam mı diye düşünüyorum.

1,5 haftada 2 kilo verince bünye arsızlaşıyor

chico falan gibi heryerde bulunan çocuk mağazalarının birinden hediye çeki alsanız sayılmaz mı?

oyuncak

www.zekids.com

namport

haze otel'in altında forneria var. cnntürk'teki arda türkmen'in mekanı. öğle saatlerinde açık büfe oluyor küçük tabak 16 büyük tabak 22.

Şimdiye kadar yediğim en iyi kaşar peyniri MAK. Tam kaşar tadı ve kokusu var, canım çekti gece gece :)

BİM'de Kaan Bey diye bir kaşar var. Tadı bayağı güzel :)

nedense ülker içim'i seviyorum ben.

kaşarda sütaş iyidir. lightını seviyorum ben normali çok yağlı geliyor ama siz yağlı istediğinizden normalini de seversiniz.

marketten aldığınız hiçbir kaşar peyniri en güzeli değildir. hepsi fabrikasyondur. en güzel kaşar peynirini kars'tan ev yapımı olarak getirteceksiniz. imkanım yok diyorsanız, marketten alacaksanız bilindik iyi markaların dışına çıkmayın. çünkü eritme yöntemi ile tarihi geçmiş kaşarları yeniden piyasaya sürüyorlar. pınar, sütaş, tahsildaroğlu, bunlar marketten alacağınız iyi kaşarlardır...bunların haricinde altınışık var, bir de bim'de kaan bey var. ama dediğim gibi en iyi kaşar ev yapımı kars kaşarıdır.

Pizza için en iyi peynir mozzarella. Fiyatı da iyi kasarlardan cok fazla değil, denemenizde fayda var.

derya

pınar'ın hazır dilimlenmişi. süt gibi süper bir kaşar. marketlerde açık olarak bi 150-200 gram alıp deneyin, çok memnun kalacaksınız.

Çok teşekkür ederim önerileriniz için, hepsini ayrı ayrı deneyip karar vericem :) uzun sürecek ama lezzet için deger

ünal

reyhan karaca - sevdik sevdalandık

ferda anıl yarkın - sonuna kadar geldim aşkım bide bu vardı galiba ama emin değilim

izel - emanet

sibel alaş - adam

epey araştırmıştım bi ara, bir ikisini çıtlatayım:

burak kut - duman üstü
yonca evcimik - haberin olsun
sibel alaş - uyut beni
sezen aksu - ince mevzu

www.youtube.com xD

lise tiyatrous dedin mi ya goran bregoviç ya da yann tiersen'dir :)

www.youtube.com

ağır babaanne ayakkabısı

yanımda biri giyse üzülür irmik helvası kavurmaya başlardım

35 yaş üzeri için giyilebilir

Tipi babaanne ayakkabısı gibi de, kişide nasıl duracağı kişiye, üstündeki kıyafete göre değişir. Balıkçı çizmesi moda olduysa, babaanne topuğu da bir gün moda olur, hatta muhtemelen olmuştur da. Gözümüz de alışır zaten yakında ona.

gayet güzel. kesinlikle babaanne ayakkabısı gibi de değil.

net babaanne ayakkabısı

en çirkin topuklular listesinde tartışmasız 1.dir bu model

aynı topuk yüksekliğinde ama çok güzel olan ayakkabılar da var. hoş bu model gerçekten ağır babaanne işi. ben hep düz giyiyorum, bu kadarlık topuk bile beni rahatsız ediyor mesela, o yüzden muhtemelen düze alışık olduğun için sana da rahat gelmez. topuklu ayakkabılar içinde en rahatları dolgu topuklar ama onlar da biraz kaba durabiliyor, güzel modeli az. platformlu topuklular da rahat oluyor ama onlar da bayağı bir topuklu, topuk yüksekliğiyle sıkıntın yoksa onlara bakabilirsin.

Ayakta o kadar kotu durmuyor. Babaanne isi gibi degil de hanim hanimcik bir goruntun oluyo.

ince bilekli bi hatun bide balon etek üstüne müthiş olur

davayı kazanırsanız 4 (ya da 6 aya kadar tam emin değilim ama en az 4 ay) aylık ücret ödeyecek işyeri size max.4 aylık da geriye dönük sgk priminizi ödeyecek. ücreti tabii vermeyecek ödediği tazminattan mahsup edecek. bununla birlikte davayı kazanırsanız işe başladığınızda eski iş ortamınızı beklemeyin. sizi çıkartıldığınız ücretle (bu arada çalışanlar zam almış olabilir) işe alacaklar ve muhtemelen 1 yıl boyunca zam falan da yapmayacaklar. ayrıca dediğim gibi yıldırma politikaları ve psikolojik tacizle karşılaşma ihtimaliniz yüksek olabilecektir.

Öncelikle belirteyim ki İşK. m.20'ye göre, açılan işe iade davasının 2 ay içinde sonuçlandırılması gerekmektedir. Belgelerin tamamlanmasını hızlandırmak sizin avukatınızın görevi. İşyerinin keyfini beklemek olmaz.

Yeni bir işte çalışmanızın işe iade davanızın sonucunu etkilemeyeceği kanaatindeyim. Zira davayı açalı 3 ay olmuş. O sizin kazanılmış hakkınız ve Kanunda işe iade davası süresince işçinin yeni bir işte çalışamayacağına dair hiçbir hüküm yok.

Ayrıca, kararın kesinleşmesine kadar çalışmadığınız süre için alacağınız tazminat miktarı en fazla 4 aylık maaşınız olacak. Kanunda açık hüküm var.

"Karar çıkana kadar o kadar bekleyeceğim, hiç değilse 4 aylık maaşı alayım" derseniz, 4. ay dolana kadar bekleyin derim.

İşveren işe iade davası sonucunda işe başlatmazsa, ayrıca en az 4 aylık, en fazla 8 aylık tutarda tazminat öder. Bunun miktarını hakim belirleyecek. Ancak, işsiz geçirdiğiniz zamanın sadece 4 aylık kısmını ödemesine karar verilir.

Sanırım net olmuştur. :)

Evet yeterince net çok teşekkür ederim:)

sadece beyaz bir tişört olsa çamaşır suyu belki işe yarardı ama baskı var diyorsun baskıyı bozar.

Aynı durumu iç çamaşırlarımda yaşadım. Artık hepsi açık gri :-) çamaşır suyuna da bastım ama eski kar beyazlığı yok.

Ilık suya kosla koyup bekletiyorsun ve daha sonra yeniden makineye.

Agartmayan leke cikarici urunlere basvurabilirsiniz.

Domestos, ariel professional. Çıkmazsa mavi giy boşver :)

batik yapabilirsin rengi geçiremezsen :)

maddi durumun iyi ise demirdöküm al. eğer iyi değilse herhangi birisini alman kafidir. lakin mesele ekmeğin bayat(evet taze ekmekle tost olmaz) ve tosta uygulanan el ile kuvvetli bastırmaktır.

cimri benzeri sitelere sorabilirsin şimdi.

sinbo'nun 29 liraya vardı, iş görüyordu.

Sinbo guzel, mis gibi calisiyo:)

tatava yapma al geç :)

tost makinamı yedi senedir kullanıyorum ondan önce de bir o kadar da annem kullandı.

ocak üstü tost makinesi de alabilirsiniz. aslında makine değil iki parça dökme demir ama ben onu kullanıyorum belki 8 senedir.

sinboyu 2 sene kullandım hem de baya haşin. sonra bozuldu felix aldım. bu arada sinboyu da yaptırdım. sonra felix de bozuldu sinboya döndüm. felixi yaptırmadım. 2 sene daha kullandım. evlendim, king aldım büyük boy. sinboyu da başka bi öğrenciye verdim

tost makinesiz bi mutfak düşünemiyorum. ızgara falan da yaparsın oh mis

bende var ama toplamda 1,5 yılda 25-30 kez kullanmışımdır, bu kullanımın neredeyse tamamı 2 ay içinde oldu ve 1 yıldır kullanmadım hiç.

sinbo genelde pek kaliteli değildir ama aylardır sorunsuzca yumurta pişiricisini kullanıyorum, çok sık kullandığım halde sorun çıkmadı.

ama konu teflon olunca düşün derim, ucuz ve kolay çizilecek teflon plakalar sağlık sorunu yaşatmasın sonra. ben etleri bu yüzden çelik tavada pişirmeye başladım.

Sinbo'yu bi 10 yıldır kullanıyoruz. Çok memnunuz. Tık demedi ki gerçekten bizde de hayli haşin kullanılıyor.

Ben era kullaniyorum gayet memnunum daha saglam hem de turk mali

Cuisinart marka bir tost ızgara cihazı kullanıyorum.Efsane bir alet, her türlü numara var. bulunursanız kaçırmayın derim.
www.amazon.com

bende de sinbo'nun şu dandik tost makinelerinden var, iş görüyor evet. gerçi artık pek kullanmıyorum. onun yerine tostumu ya da ona benzer bir şeyi tavada yapıyorum, bol karabiber, zeytinyağı ile. bir güzel oluyor ki sorma.

arkadaşım sinbo kullanıyor ve güzel tost yapıyor. bende gittim kullandım ve işini görüyordu.

ooo güzel geridönüşler olmuş. sinbo fiyatıyla cezbediyor ama bir kullanıcı yorumunda plakaların bir müddet sonra ekmeğe iz çıkarttığını okumuştum. sağlık önemli. lakin burada da herhangi bir problem yaşayan olmamış.

sinbo evet çok dandik. nitelikli bir ürün al, yıllarca kullan. 200 tl ayır temiz.

gel beni al takılalım. ama nabıcaz bilmiyom. muhabbet?

ozgene gidin tavla atin

Fsm de çınar pastanesine gidip tatlı bişey yenilebilir.

Bursada mısın?

mudanya'ya gidin, sahil boyu yürüyün. coffee shot'ta birer kahve için <3

Birer ??? Tek başımayım bir diyelim:)

ben bursa'dayım ve sıkılıyorum arkadasım olmadıgı ıcın burada.

ilk önce 150'li hesaplara alacaksın ordan üretime sevk edildikçe 7'li hesaplara yükleme yapacaksın.

arkadaş belirtmiş gerçi ama prensip şu,
sen hammaddeyi yada yarı mamülü alınca prensip olarak stoğa alıyosun (150)
sonra sarf ettikçe maliyete giriyosun. (maliyet hesapları 620 diye biliyorum ama yanlış yönlendirmeyeyim)
örn. cafen var, salça aldın kıyma aldın giderleştirmiyosun, onu stoğa giriyosun.
sonra salça ve kıymayı kullanarak köfte yaptın, sarf ederken onu gidere yazıyosun.
umarım kafanı karıştırmamışımdır.

maliyet hesapları 620 değil ordakiler gelir tablosu hesapları. maliyet mhuasebesi yapıyorsan yıl boyunca takibi 7'li hesaplarda yapmalısın.

ronaldo yakışıklı değil ki, fit. dolayısıyla tarkan.

tarkan

Ronaldo <3

tarkan.
ronaldo'yu ilk gördüğümde apaçi bu demişliğim var. sonra öğrendim futbolcuymuş :D

ronaldo yakisikli miymis ki? Tarkan tabii ki.

tarkan

tarkan

tarkan.

Soru mu bu, lutfen cogh rica edicem lutfen boyle seviyesizliklere yer vermeyin.

Tarkan galp.

Bu kadar etkileyici gulus kimde
Ses zaten allahlik

Yav o tarz o hareketler o dudaklar..

Ronaldo apaci, net.
Kaslarini da alsin ve bu kiyastan cekilsin.

ronaldo.

ronaldo

tarkan

olum ronaldo ne zaman sincan apaçiliğinden yakışıklılığa terfi etti la?

tarkan yürür hacı.

ronaldo

Tarkan

tarkan

ronaldoya yakısıklı demeyen bi ton türk erkeği bulabilirsin anasını;

us.cdn281.fansshare.com

şu adam mı yakısıklı değil lan!! yok 1.60lık tarkan, sie go ya!

Ronaldo.

Seçilmiş zaten Tarkan tabiki.

ikiside değil.

ronaldo shrek'teki prince charming e benziyor dolayısıyla iğrenç.
tarkan tabii ki de.

Yokluktan dolayı tarkan. Ronaldo ne yahu? Öyk.

Yakışıklılığın %50si fiziktir ronaldo da benim diyen mankenden iyi fizik var.

Tarkan minicik adam yahu

ronaldo'yu hiç yakışıklı bulmuyorum o nedenle tarkan

tarkan o boy ve sahte erkeksilikle yakışıklı hemi ajdnansdwdb

fizik önemlidir o halde ronaldo.

rehber öğretmensiniz sanırım, kolaylıklar;)
patates haşla çatalla ez, tuz biber ince kıyılmış maydanozdan harç hazırla.
yufkayı 4'e böl.
bir bardağa yarı yarıya su yağ hazırla. fırça ile yufkaların harç koyacağın kısmına sür. harcı geniş yere koy, sigara böreği gibi sar, döndür gül olsun.
yağlı kağıt serilmiş tepsiye diz. üstüne de yumurta sarısı.
180 derece (önceden ısıtılmış fırında) pişir, yarım saat kadar, anlarsın zaten.
3 yufkadan 12 adet çıkar, bölebilirsin 2 ye piştikten sonra, büyük oluyor. 4 orta patates yeterli olur zannımca. kolay gele.

en basit börek:
bir paket üçgen yufka alınır. İç hazırlanır (peynir, patates püresi, kavrulmuş kıyma, artık ne istersen. İstediğin gibi maydonoz, baharat falan ayrıca.)
Eşit ölçüde su ve zey5tinyağı bir kasede karıştırılır. Bir üçgen yufka alınır, üstüne bu karışımdan sürülür (varsa fırça ile, yoksa kaşıkla döküp elinle yay, en iyi öyle oluyor) Üzerine bir yufka daha konur, aynı şekilde yağlanır. Geniş tarafa çizgi şeklinde iç konur. Sonra sarılır ama sigara böreği gibi değil, daha enli fırına girecek börek gibi. İşte yank kenarlar içe kıvrılır, sonra geniş taraftan inceye sarılır. Nette var nasıl yapılacağı, anlatması zor. Ama yayvan olacak, dediğim gibi sigara böreği gibi değil. Bu hesap www.ogrencimutfagi.com
Sonra teker teker yapılır, fırın kağıdı serilmiş tepsiye dizilir. Üzerlerine yine su yağ karışımından sürülür. İstenirse susam, çöreotu falan serpilir. Önceden 180 dereceye ısıtılmış fırında (bi 5-10 dakika ısınmış olsun) 30 dakika kadar pişirilir. Rengi biraz açık oluyor ama çıtır çıtır oluyor. Fırından çıkarıldıktan sonra kesinlikle 10 dakika kadar bekletilir servis etmeden ya da kaba falan koymadan. Kaba koyup götürecekseniz plastik kutuyu kapakla değil alüminyum folyoyla kapatıp 1-2 delik açın.

Istediğin iç harcı hazırla. Yufkayi 4 e böl. Içine yağ süt karışımı sür. Ortadan sivri uca doğru büzüştür yandaki iki ucu birleştir. Ortasına harcı koy. Yanları içe kıvırıp katlayarak gel en uca kadar. Ters çevirip tersiye diz üzerine yumurta sarısı sürebilirsin.

o piti piti. amaç bir emeklinin yüzünü güldürmek zaten.

ben iki adayı gördüm tanıdım kapıda duran sempatik geldi ona verdim.
muhtarlık alt tarafı bir gariban sevinsin.

Kadın adaylardan rastgele birine veriyorum ben böyle durumlarda.. Pozitif ayrımcılık.
Ailemde de herkes öyle yapıyor. :)

hayal bilgisi+1

ben de sandığa giderken aynısını düşünüyordum. hiç muhtar adayı bilmiyorum kime vereceğim diye. gittim zaten tek aday varmış. adını sorsan hatırlamıyorum şu anda.

Hayal bilgisi +1
Kadınlara daha çok yakışıyor.

Kadın adaylar arasında yazı tura attım. Ben de tanımıyorum.

Şu anki muhtara vereceğim. Evet daha vermedim birazdan gideceğim.

herkeste aynı durum var :) Seçim vaadi olarak tek bir adayın broşürü geçti elime bende direk onu seçtim :)

normal

ironi yapmıyorum; tamamen duygusal. bende de durum aynı oradan biliyorum.

ayakkabı hariç normal. bende yapıyorum.

normal ama ihtiyacı olan, onu alınca sevineceğini düşündüğünüz birine verseniz daha çok duygusal datmin yaşarsınız bence.

Mal satma alışkanlığım ve ihtiyacım yoktur. Hani gözlük, az kullanılmış ayakkabı zaten satmam da, elektroniklerle duygusal bağım vardır. Öyle ki isim bile veririm onlara. Sanırım bi doktora görünmem gerek... Yalnız değilsin yani.

ya olm cimrilik vs ne alakası var. cimri olsan zaten satardın. manevi anlamda ihtiyaç duymuyorsun olay bu. yoksa gözlüğünü satıp kazanacağın 100 liraya yok demezsin belki ama ne gerek var dursun o 100 liraya ihtiyacım olmasa da olur diye düşünüyorsun.

yani normal. satıp ne yapayım ya diye düşünüyorum.

eşyaya bu kadar baglanmak bence normal değil. bi anısı vardır kıyamazsın, atamazsın onu anlarım ama elektronik bir alet ya da gözlüğü saklamak onlara isim vermek ne bileyim bana çok normal gelmedi.

satılamıyorsa verilebilir.

farkında olmadan 20 sene sonranın vintage ürünlerine sahip oluyoruz bu kafayla..
yalnız değilsin.
koleksiyoner psikolojisi biraz senin durumun

bir ben böyle sanıyordum. tüm telefonlarım çekmecelerde duruyor :) zaten satsam da ne kadar edecek kıyamıyorum. oyuncaklarımı da öyle öyle kutularda temizleyip saklıyorum. annem diyor yakında çöp ev olacaksın sen de biz de. ama öyle ne yapayım atamam.

mesela iki bilgisayar varken biri kullanilmiyorsa ihtiyac sahibi birine verilse en azindan daha iyi degil mi?

herhalde bir kez satmaya başlayınca gerisi geliyor. hiç yapmamış olmakla ilgisi olabilir bu durumun.

iki gün önce, gittigidiyorda fatura satıyordu adam, 25 sene öncesine falan ait bir şey. fatura lan, bildiğin kırtasiye faturası satıyor. ilginç olan ise, ev arkadaşımın bunu satın almış olması. sevgilisinin dedesinin kestiği bi faturaymış. valla ağzım açık kaldı.

ben ilk satmaya kredi kartı puanlarıyla aldığımız basket topumu nakite çevirmekle başladım. tabi sene 2012 yaşta 12 o zamanlar. derken lisede yeni telefon almak için telefonumu satarak devam ettim. sonra enstrüman çalmaya başladım.onuda sıkıldıkça değiştirdim. bu arada listeye 9 ayda bir telefon ekleniyordu. öyle öyle fotograf makinesi gözlük ipad ipod vs vs çok sattım. eşyalarımı temiz kullandığımdan fazla zarar ettiğim söylenemez. ama genelde esnaf kafasında olduğum söylenir. bi iki aya bilgisayarımla iphone ımı değiştireceğimden onlarında yavaştan ilanlarını koyarım. birde evde fazla eşya olmasından rahatsız oluyorum sanırım.

ben de öyleyim. satmak için almıyorsan demek.

Genelde endiselenilmesi gereken bir sey olmasa da bazi durumlarda ciddi psikolojik problemlerin belirtisi olabilir.

Çöp evleri duymussundur belki, o insanlar pis vs. olduklarindan o sartlarda yasamiyorlar, bahsettigin duygularin ekstrem bir versiyonunu yasadiklari icin o hale dusuyorlar.

Malesef senin durumunun bir psikolojik problemin baslangici olup olmadigini senin kendin anlaman oldukca guc, cunku her seyi rasyonelize etmen mumkun.

Ancak soyle diyebilirim: Bir daha asla kullanilmayacagini bildigin seyleri (ornegin 20 yillik nokia, guncel sim kartlarla uyumlu olmayabilir bile) cope atma fikri veya elden cikarma fikri sana anksiyeteyle karisik bir ruhsal rahatsizlik veriyorsa tehlike spektrumunda oldugun soylenebilir.

Ama temiz baktigin, aktif olarak kullandigin veya kullanma ihtimalin olacak seyleri elinde tutman ve verdigin paranin karsiligini alman konusunda bir sıkıntı yok. Onemli olan neyin saklamaya deger oldugunun ayirdini yapabilmekte. Kabul edebilmen gerekir ki satin aldigin bazi seylere bir zamandan sonra ihtiyacin olmayacak, bu durumda bunlardan kopabilmen gerekir. Dedigim gibi bu durumla ilgili psikolojik bir sikinti yasiyorsan kendini iyi gozlemlemen ve bu durumun yas ilerledikce / hayattaki stres arttikca elden cikmamasini saglamaa calisman yerinde olur.

gidip alıvereceksin hepi topu kaç para? bari siz yapmayın böyle şeyler...

legal olarak ttnet müzik üzerinden birçok albümü indirebiliyorsunuz. ücreti de 4 lira mı, 5 lira mı ne.

ücretsiz ve legal, promosyon, çekiliş falan haricinde aynı anda mümkün olmayan şeyler.

ilk çıktığında kasetini almıştım zaten aynı albüme iki kere para vermek istemiyorum.

Yani turkiyeden desteklenmesi gereken bi grup mor ve otesi 3-5 lira daha ver gerek durusu olsun gerek muzigi olsun al gitsin arkadasim.

Süzmeeee peyniiiir yooook demeee annneee neredeeee neredeee?

Uludaaağ narataaa uludağ mandalinataaaa

Beyaaaaz tüül, bembeyaaaaz tül A A AAA :(((

Herkeees evini seveer ama siiz abartiiin, fakir aliin evinizi simartiiin.

Aklimda kalmasinin sebeplerini ben de bilmiyorum. Sevmiyorum cunku, butungun sarki gibi soyluyorum!!

en kötüler... itici ve samimiyetsiz buluyorum..
*beyaaaaz tüül, bembeyaaaaz tül aaaaaa !
*yüz on sekiiiiz sekseeeenn.. sekkseeen seeekseeen.. seekseen seekseen...

iyilerim...
*beko reklamları.. özellikle reklam müziğini iyi buluyorum...
*coca cola reklamlarını genel olarak sevmekle beraber, ''ben böyleyim'' olanı en sevdiğim..
*bir de avea ''oh be'' vardı.. onu da severdim.. müzik seviyor galiba ben ((:

çocukluğumuzun efsanesi dalin reklamları muhakkak ki çoğunluğun aklında hep olacak olan bir reklamdır. seviyorum çünkü sevimli civcikcikler.

son zamanlarda bir tavuk reklamı var, değişik konuşan bir kadın. rezalet.

ağaoğlunun my home - midem bulanıyor.

"bu boru sağlam boru. iyi boru bu boru." ve türevleri şeklinde repliği olan reklam. işyerinde tüm gün cnn açık ve o reklam abartısız her reklam arasında 4 kez çıkıyor. gidip boru alacağım o olacak. nefret ediyorum.

bir de sabah tümer'in "yhaa siz daa önce neerdeydiniğğz?" dediği bir seramik reklamı. yine cnn klasiklerinden. bıktırdı.


qashqai'nin juke ile olan bir reklamı vardı. juke apartmanın tepesinde qashqai'nin üstüne boya kutusunu deviyirordu. onu sevmiştim.

Aklimda yer eden ve bana travma yasatan reklam:

Büyüdüm büyüdüm pınarla büyüdüm bahçeler bana dardı, annemin gözünde hiç büyümedim diye giden aptal reklam.
Yok böyle bişey! Gece gece sinirlerim bozuldu yine.

eti puf'un yeni reklamlarını çok sevimli buluyorum ya. yani gidip eti puf aldırmıyor bana ama izlemesi çok eğlenceli. hele o "kakaolu değil misin ?" muhabbetini ilk duyduğumda yıkıldım gülmekten. dışarıda yapsalar ıııyk iyrenç dersin ama onlarda sevimli durmuş yav :D

www.youtube.com

merak ne güzel şey, ne güzel şey merak. güzel şey ne arıyorsan hemen bulmak.

2009 yazı bununla geçmişti www.youtube.com

on yüz milyoncuk baloncuk

tüm eti cin reklamları. çok sevimliler.

"tık tık tık, eyi günler"li yapı kredi reklamı ile chevy chase'li cola turka reklamı.
Travmayı atlatmış değilim.
www.youtube.com
www.youtube.com

Bir de İstanbul Film Festivali'nin 2009 reklamında "Mustafa ile Ayşe ayrıldı, ikisi de yalnız kalmadı. Köşedeki bakkal kapandı. Bilmemkim taşındı, başkası okula başladı" diyen Arsen Gürzap'lı bir reklam vardı. Mustafa ile Ayşe'nin ayrılması ve bakkalın kapanması çok koyardı.
www.youtube.com

şu rakı reklamı vardı, yine mi çiçek şarkısı söyleniyordu. onu hala unutamam.

www.youtube.com

old spice reklamlarına bayılıyorum :)

www.youtube.com

www.youtube.com

"keskel alaka ferhan? bin bir alaka derya." ne reklamı olduğunu hatırlamıyorum.

"paraları biriktiren tek kredi kartı, harcadıkça kazandıran tek kredi kartı." (garanti)

deri ayakkabılar genişliyorsa o da genişler
sıcak tutmak lazım

kazak mazak giyip üstüne de deri ceketi giyip saç kurutma makinesi tutulması

(ayakkabılar için çorap giyip ayakkabıyı giyip kurutma makinesi tutuluyor da :P)

Deri de pens olur mu bilemicem ama varsa pensi actirin terzi bilir

Zayıflasan daha kolay olur. Hem ceketi de bozmamış olursun.

deri ceketinizi aldığınız markanın her hangi bir şubesi ile görüşün, imkan varsa fabrikalarına/atölyelerine gönderip yaptırabiliyorlar. geçen ay ben de daraltmak için telefon açmıştım, oluru varsa 100 tl ye yaptıklarını, İstanbula gönderdiklerini falan söylemişti.

No doubt - dont speak <3

they dont care about us
you are my heart you are my soul
8 15 vapuru
şinanay
kıl oldum

Blur - Song 2

Red Hot Chili Peppers - Give It Away

Oasis - Wonderwall

Radiohead - Creep

Guns N' Roses - Don't Cry

80leri bundan iyi hiç bi şarkı anlatamaz

Laura Branigan - Self Control

youtu.be

kış güneşi.

james brown - i feel good
youtu.be

modern talking'den s.o.s for love, geronimo's cadillac, brother louie, çeri çeri leydi ve bir de c.c catch'ten cause you are young. 94'lüyüm, her birini dinlediğimde anamın karnına dönüp hüzünlenir ve gözyaşı dökerim. 80 fetişizmim yok ama bunlar çok güzel bence

Duran Duran - come undone, save a prayer, wild boys
Culture Club- crying game, love is love
The cars- drive
Michael learns to rock- someday.
Christopher Cross - Best That You Can Do
INXS- By my side
Howard Jones - What Is Love
Crowded House - Don't Dream It's Over
Alphaville-Forever Young
Mazzy star - fade into you

joe cocker - unchain my heart
youtu.be

bir tane daha vardı "ne ne na" gibi sözleri olan, 90ların başında bir kadın söylüyordu. youtube çökmeseydi bulacaktım.

queen - we are the champions
queen - we will rock you
europe - the final countdown

bonus: alphaville - big in japan

big in japan bunu biri soyluyordu bilemedim
yeke yeke - mory kante
live is life - opus

macarena tabii ki
bi de oynama şıkıdım şıkıdım

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

The final countdown

mali müşavir değilim ama bi nevi ön muhasebe yapıyor sayılırım ve sorun olmayacağını düşünüyorum. vergi no da doğruysa mesele yoktur gibime geliyor.

Vergi Numarası doğru ise sorun yok.

vergi no doğruysa işleyebilirsin. ama arayıp bilgilerini düzelttir ki bi daha ki alımlarında faturalar doğru kesilsin.

Fatura yazarken bile bir harfi yanlış yazmışsınız. biraz daha dikkat.

valla motor, konfor, piyasa, servis/yedek parça durumlarını hiç bilmiyorum ama illa bu ikisinden biri olacaksa tipinden ötürü lancia.
renk:
2.bp.blogspot.com
l.images.boldride.com

lancia türkiye pazarından çekildi, satışı gittikçe imkansıza doğru gidiyor. İlla ikisinden biriyse micra diyorum yoksa fiesta, corsa, polo da düşünülebilir.

micra.

ypsilon cok tutulan biğr model olmadigi icin parcasi iviri ziviri pahalidir. ikinci elini de satamayabilirsiniz.

nissan iyidir. renk olarak da uzum siyahi guzelmis. www.nissan.com.tr

Micra tabi ki. Ben çok seviyorum. Turuncusu bende var. Fıstık yeşili de güzel ama.

27 yaşındayım, okulum bitmedi daha. adamın asabını bozma :/

çünkü bizim annelerimiz elmayı soyup bıçağın ucuna saplayıp uzatıyor yiyelim diye. adam 30 yaşına geliyor hala anne baba kanatları altında yaşıyor. 1 gün çalışmadan. öyle olunca da bu tür şeyler ütopikmiş gibi geliyor tabi.

Sakin ol sampiyon.

Simdilik erasmusun gozune vur kafi.

22 nedir allasen ya, zaten ilk 18-19 yılı mal gibi kendini bilmeden geçiyor. biz mezar kazıp girelim şimdiden içine bari, 22 ymiş :)

kendını gelıstırmeye bak bence. bır arkadasım vardı erasmusla polonya'ya gıdıp 6 ayda yeterı kadar lehce ogrenıp ingilizce + lehce ile orada bi firmada yazılım işine giren.
aslında ıs bıraz senın gırısımcılıgıne ve kendını gelıstırmende bıtıyor.

cahil cesareti + kaybedecek bir şeyin olmaması bazen insana başka kapılar açabilmekte. Bu örnekler için erasmusa gitmene gerek yok. Sıfırdan susuz, yolsuz köylerden büyük şehre gelip tutunabilen milyonlarca insan var ülkede. Ali Şen'in biyografisi okuyun mesela.

@kakao

mükemmel bir tespit ve mükemmel bir ifade! evet, en büyük sebebi bu: soyulmuş ve bıçağın ucuna saplanıp uzatılmış elma dilimi. utanmasalar, yavrumun çene kasları yorulmasın, dişleri kamaşmasın diye bi de çiğneyip verecekler çocuklarının ağzına...

bu dangalaklığı yapan başka bi kültür var mıdır acaba? beni de annem pambıklara sarıp büyüttü ve hâlâ onun acısını çekiyorum, zorluğunu yaşıyorum hayatta!

Bak simdi, bazen sifir bile olmamak sicrama tahtan olur. Hani klasiktir en dipteysen rahat ol yaptigin hamle seni oyle yada boyle sicratacaktir. Bu bahsi gecen arkadas ve daha bir coklari sen tetris oynayip sokella yerken, her aksam babam gelse de bonibonumu getirse diye hayal kurarken, sifir bile degillerdi muhtemelen.

Universitedeyken afgan bi cocuk vardi. Kokeni hazaraydi. Turk degil.
Rusca ingilizce acemce turkce bilirdi. Caliskandi. Biz de takilirdik, bu rus ajani koordinatlari mi sasirdin, burda kimi izlemeye geldin , bi de cani yukseltme bari falan diye..

Bu cocuk 10 yasindayken ailesinin yarisi yanginda olmus. Ic savasin kizistigi bir zaman.
Sonra okula baslamis 15 yasinda kacirilmis. Kurtulana kadar ailesinden kimse kalmamis, kaldiysa ablalarim falan diyor, aradim ama bulamadim diyor.
17 18 gibi kimsesiz kaldim demisti.
Actim, kimsesizdim ve her an oldurulebilirdim dedi.
Ee naptin dedim.
Yardim dilenmis. Agladim diyor, iyi giyimli kimi gordumse yalvardim diyor. Bana yardim edin acim diye
Sonra birileri fark etmis, yardim etmis. Okumus etmis.
Tek sansim bu oldu , kaybetmedim elimden geleni yaptim, ikinci kere kimseden birsey isteyemezdim dedi.
Sonra birileri yosden bahsetmis, girmis kazanmis.
Bizimle okudu. Ilk yil turkcede gak guk ederken son yil anlatim bozukluklari sorusu cozuyordu.

Dusunsene bir gun bir yerden ablasi babasi kardesi cikacak, emin degilim aradim ama bulamadim diyor. Daha kaybedecek neyi kalmis, kuzey kutbuna da gider yirtmak isterse yirtar.

Hayattaki bagliliklarimiz annemiz babamiz ve cocuklarimizdir.
Dunyanin en sahici seyi olmasinin yaninda en buyuk ayakbagidir.

Yine unide bi cocuk vardi. Hic kimseyle konusmazdi.
Kiralik katil bu, kesin bi olay cikaracak okulu birbirine katacak diye espirisini yapardik.
Ben bu hikayeyi baskasimdan duydum. Cinin icindeki turk bolgesinden kacmis. Orada giris cikis yok, okumak yasak, turkce konusmak yasak, hani su havai fisek atolyelerinde calisan cocuklarin oldugu yer.
Annesi babasi varmis, kardesleri de.
Turk hukumetine ait bir arabanin brandasina girmis. Tabi sanirim onemli bir araba ki arama yapilmamis. 17 yasinda boyle o ulkeden cikmis. Yolda yetkililer gormus bunu.
Aglamis sizlamis vermeyin beni asarlar keserler, ailemi oldururler falan..
O da yose girmis o da bizim okuldaydi. Ve yabanci ogrencilere ev oda kiralar komisyon alirdi.

Dusunsene butun ailesiyle mektuplasamiyor bile.

Yani 0 da dahi olmamak bir dinamik yaratir bazen.

Ve eger agac kovugundan tureseydik emin ol cok daha farkli bir dunya olurdu.

Hepsini gectim, yolu suyu olmayan dag ardindki koylerden cikip ciddi okullarda ciddi egitimler almis, birilerinin orada da calisilir mi yaa , siksen gitmem dedigi sinir boylarinda calismis, yoku katlaya katlaya var etmis baya bildigin turk insani taniyorum.
Yani elma armut iliskisi degil.


Yokluk. Kitlik. Sefillik. Anlayamayacagimiz sekillerde, suretlerde.

Degirmende, senin unun kara cikiyor git burdan batirma degirmeni, diye ( kepegi alinmamis bugday, bakma simdi 2 kat para verip kepekli ekmek aradigimiza, kepegi alinmis bembeyaz un yemek bir zamanlar zenginlik alametiymis) kovulan kadinin saniyorum oglu dunyayi tersine dondurebilir. Dondurmus.

nişanlıyken evliliğe doğru ayrılma çok yaygın, doğru.
Runaway bride kompleksi değil de insanların o güne kadar almadıkları ciddi ortak kararlarda gerçekte anlaşamadıklarının su yüzüne çıkması daha etkili. İkinci sırada da dediğiniz gibi ailelerin anlaşamaması var. Ame net olarak söyleyeyim ki anlattığınız gibi hep gelin odaklı şeyler değil bunlar.

evlilik arifesinde sorunlar ciddileşiyor. iki taraf da stres altında problem çözemiyor ve evlilikten vazgeçiyorlar. benim gördüklerim hep bu şekilde oldu.

sebep: AİLELER

bence sebep taraflardan birinin diğerini diğeri gibi sevmemesinden kaynaklanıyor. neticede ne oluyor sorunlar ciddileştikçe o taraf eeeh başlarım böyle aşkın ızdırabına deyip etraftan aldığı "daha iyisini bulursun" gazınında verdiği etkiyle ayrılıyor. ayrılınıyor. benim gördüklerimden çıkarımım da bu.

yakin zamanda arkadasim nisanlisindan ayrildi tamda evlilik arefesindeydiler. Kimin evinde oturcaz, beyaz esyalari kim alicak, dugunu ortak mi yapicaz... vs derken patlak verdi.

sen git ben geliyorum +1 diyorum.
Sebep kesinlikle aileler, baska bisey degil.

runaway bride değil de, türk kızı evlilik arefesinde deliriyor. ailelerin birbirlerini sikme isteği ile de alakalı.

gerçekten de sebep aileler. benzer bir durum başıma geldi.

Gecen yil evleniyorum evleniyorum diye topuklari kicina vuran arkadasimi aylar sonra ilk kez bu gun hic olmayacak bir yerde gordum.

Saskinliktan hayirdir ne isin var burda demisim.

Evlenmedik, ben turk oldugum icin ailesi ayirdi bizi dedi. Evlenecegi erkek kurttü

Hadi yaaa dedim. Cok koydu be.

Bu gun itibariyle milliyetcilik diyorum evlenecekken ayrilma sebeplerinden biri olarak

Yediklerine de dikkat etmelisin tekrarlamaması için.

ne gibi şeyler mesela ?

kardeşimde sedef var, egzama ile aynı değil ama ilk doktorumuz kortizonlu krem vermişti, çocuğu yaktı kızarttı o pis krem. sonra altunizade on-klinik'e gittik. biraz pahalılar ama verdikleri krem içinde lut gölü çamuru varmış, bir sürü bok püsür varmış. iyi geldi, sonrasında çok az tekrarladı. şimdi genel olarak nemlendirici (excipal lipo) kullanıyor. doktorlar domates, salça, aşırı yağlı şeyleri kesinlikle yeme dediydi.

korizonlu ilaçlar tedavi etmez, sadece geçici olarak geçirir, yani baskılar, tekrar çıkar rahatsızlıklar.

o yüzden ara ara kullanacaksınız.

doktora gidin.

bir de şöyle bir şey var. deri kortizonu minimum miktarda absorbe ediyor, yani olay kortizonlu iğne olmak filan gibi değil. vücuda girmediği için zararı olmuyor.

bir pratisyene, bir de cilt doktoruna göründüm yine mi gideyim yani nedir ?

ayrıca nolacak hayat boyu kullanacak mıyım yani bu meretleri ? excipal lipo gibi bir şey kullanıyorum ben de yüzde 10 üre olması tek farkı sanırım.

yanlış bilgi vermek istemem. benim saç derimde dermatit seboreik var. hep ilaç kullanıyorum. geçmiyor. yeniliyor. ama misal sözlükteki yazılanları okuyorum bir kısım insanın şikayetleri tamamen geçmiş kullandıkları ilaçlarla.

doktor size ne dedi? bu ilaç kesin geçirecek bitecek, tekrar şikayetiniz olmayacak mı dedi, yoksa şikayetleriniz oldukça bu ilaçtan kullanacaksınız mı dedi?

doktora bunu sorun bence.

bünyeden bünyeye değişmekle birlikte hemen hemen herkeste egzamayı azdıran şeylerden biri domates.

tıbbi ilaçların dışında alternatif bitkisel çözüm için dut kurusu ile yapılan bi uygulama vardı,onun faydalı geldiğini bir çok kişiden duydum,

bize kortizonlu kremi çıktıkça sürün diye vermişlerdi. diğer çamurlu klinik %80-90 geçicek demişti. dedikleri gibi de oldu. arada bir hafiften nüksediyor, gidiyor.

domatese aylarca elimi bile sürmediğim hatta yemediğim zamanlardan beri var. yemek düzenim düzeldi bile denebilir eskiden hep geçiştirirken şimdi hep ev yemeği yapıyorum daha düzgün besleniyorum elime hiçbir kimyasal değmiyor, saf hacı şakir sabun kullanıyorum parfümsüz boyasız daha ne yapabilirim bilmiyorum.

ben kortizonlu krem kortizonlu olduğu için zararlı sanıyordum ama madem öyle nüksettikçe kullanıcam.

bende atopik dermadit ve alerjik astim var döküntüler başladığında krem falan da kar etmiyor kortizon iğnesi oluyorum anca geçiyor. en son gittiğim doktora kesin gececekmi dediğimde geçmiyecek sadece ilaçlarla kontrol altında tutacağız dedi. 8 aydır hem krem kullanıyorum hem de antihistaminik kullanıyorum hala zaman zaman kollarımda yaralar çıkıyor ama doktorun dediği gibi kontrol altında.

aşağıda demişsiniz bir cildiyeciye, bir pratisyene gittim diye ben tanı konup doğru düzgün ilaca başlanıncaya kadar 6 kez cildiyeye 2 kez de prick testi için göğüs hastalıklarına, sayısını bilmediğim kadar aile hekimine gittim 7. cildiyeci sorunlarımı çözdü.

not: cildinizi nemli tutmanız çok önemli kuru ciltte daha çok oluyor bu tip kızarıklık ve döküntüler.

öğlen 11

Sabah. İşe 10'da başlıyorum zaten...

sabah

Oglen

öğlen

öğlen

güne kaçta başladığına göre değişir.

ben sabah 6 da kalktığım için, bana göre öğlendir artık.
fakat 10 da uyanmış biri; elbette "sabah" olarak tanımlar bu zamanı.

Sabah. En fazla öğlene (öğleye?) doğru. Güne 6'da başlıyorum, 12'den öncesi sabah benim için.

@terra rosa;

göreceli bir şey olduğu için burada sordum zaten. yoksa google'a sorardım. değişir tabi ki. Teşekkür ederim cevabın için.

Sabah derim. Öğlen kavramı benim için 12 den sonra başlıyor.

Sabah derim. Benim icin de öglen 12 den sonra baslar.

3.bp.blogspot.com(1).jpg

sabah

öğlene doğru, öğlen gibi

o konuda cok netim. 12.00a kadar sabahtir bana göre.

Prensip olarak aşık olmuyorum. :)

olunca anlarız herhalde ya.
nefesin kesilir, sabahın akşamın o olur, işte gel der düşünmeden gidersin, git der gitmezsin. gibi.sanırsam.öyle herhalde.

kendi kendime sarki soluyorum.ayaklarimda paten oluyo sanki.

anlamsız mutluluk hali, sarhoşluk hali, aptal aptal gülümseme.

sonrasında yere çakılmış gibi bir ruh hali, tatlı tatlı yemenin acı acı sıçması.

kafamdaki soru işaretlerinin hepsini kalbe çevirirken anlıyorum.

gövdeme mızrağı saplayıp dozer geçiyormuş gibi.

Mal mal duvara karşı ağız açık Çılgın Bediş gibi hayal kuruyorsam olmuşumdur.

ağlıyorum.

Haberin oluyor merak etme

ouw, en son hakikaten aşık 4 sene önce oldum...

1. evde duramıyordum, çıkıp spor yapıyor yürüyordum.
2. yemek yemek pek istemiyordum. (ilk dönemlerinde)
3. işime inanılmaz odaklanmıştım, her şey çok iyi görünüyordu. hem yüksek lisans hem yoğun bir iş beraber gitmesine rağmen ikisinde de altın çağımı yaşadım. (bayağı uzun sürdü)
4. ona her konuda destek olmak istiyordum, işi/hobileri ile ilgilenmek hoşuma gidiyordu.
5. akla gelebilecek her konuda kendimi geliştirmek istiyordum ve buna çok emek sarfediyordum, bildiğim sahip olduğum tüm yeteneğin pozitif yönlerini hiç karşılık beklemeden ona yansıtmak istiyordum.

vb...genel olarak çok pozitif, o ilişki (uzun sürdü) bittikten sonraki yaşadıklarımda bu momentumu yakalayamadım. stratejisiz, güzel bir ilişkiydi, bir kere yaşadım böyle bir şey hayatımda. genel olarak iki tarafın da yüksek yoğunlukta yaşadığı, karşılıklı bir aşktı diyebilirim.