bölümlerden. :))

www.youtube.com
populerlerden

enrico macias çok severim ama sana gelmeyebilir
florent pagny de güzeldir
dany brillant da

www.youtube.com

www.youtube.com

eiffel - inverse moi

www.youtube.com

Brassens
Par ex.
m.youtube.com

Louise Attaque - J't'emmene au vent
Pink Martini - Sympathique
Zaz - Les passants
Noir Desir - Le Vent Nous Portera
Edith Piaf - La Vie en Rose

ben de aynı sorundan mustaribim. bütün gün eve gidince "bunları şunları yapıcam" diye kuruyorum kuruyorum, eve gidince fıss.. bi bakmışım hiçbir şey yapamadan yatağa giriyorum.

Duyurudaki favori konum ^^

Ben işten çıktıktan sonra, metroda seyahat ettiğim süre boyunca evde yapmam gereken günlük işler üzerine bir 10 dakika kadar kafa yoruyorum, aklıma gelenleri reminder'a ekliyorum. Geri kalan süreyi de kitap okuyarak geçiriyorum.

Bunun dışında her pazar akşamı bir sonraki haftanın işlerin planını programını yapıyorum. Bunun için MS Project kullanıyorum. (İşteki program için de aynı programı kullanıyorum) Saat saat programlama yapmak iyi bir yaklaşım değil. Saati kaçırınca hevesin kaçıyor. Onun yerine yapılacak işi 1-2 günlük periyotlara programlarsan ilerleme kaydedersin diye düşünüyorum.

eve dönerken yapacaklarımı kafamda sıralıyorum. (aynı şekilde işe giderken de o gün yapacaklarımı aciliyet sırasına göre kafamda listeliyorum.) sonra eve gidince ilk olarak yapacaklarımı yapıyorum. (duş-ütü-makale okuma-dosya düzenleme-k.k.ekstre kontrolü vs.- sonra kalan vaktimde internet ve yatmadan birkaç sayfa da olsa kitap okuması. zaten saat 2-3-4 falan oluyor bunları yapınca. :)

işi hayatının bir parçası olmayanların en büyük problemi bu. Daha geç değilse hayatını iş hayat ayrımı olmayan bir iş ile idame ettirmeye çalış. Yok bunu yapmaya imkan yoksa koy g.tüne akşam dizi falan izle işte.

@orhan tv

işi hayatının bir parçası olmayı biraz açabilir misin nasıl oluyor o?

@yue çalışma saatleri çok yoğun olan kişilerden bahsediyor sanırım. sabah 8 akşam 8 gibi.

ben bunu dert ede ede memur oldum. 5.15'de evde oluyorum. "zorunda" olduklarımı yapıyorum, kalan zamana da keyfime göre bakıyorum.

hedefim hiç çalışmamak.

@orhan tv ben de anlamadım valla, iyi anlamda mı söyledin, yoksa kötü anlamda mı? işten ötürü özel hayat kalmamasını mı kastettin? yoksa işi iş gibi görmemeyi mi? valla anlamadım.

bence evden çalışanları kastetmiş. evle iş ayrımı olmasın diye.

işin iş olarak görülmemesinden bahsettim. Mesela eve gelip tahta işleri yapıyorsan , bundan zevk alıyorsan marangoz olmalısın ya da akşam eve gelince bonsai ile uğraşıyosan bunu iş edinmek gibi.

İş - meslek ayrımı vardır. Sevdiğin şeyi meslek edinmekten bahsettim. Sevmediğin işi yapıyorsan ve düzeltemiyorsan bu hayat ta böyle geçecekmiş demek ki diye umursamaz olmak lazım.

e

servis

c

en son e+f(metrobüs)+c kombosuyla gidiyordum. şu an çalışmıyorum.

A ile ama bazen D
yakinda surekli D

f) adı batasıca metrobüs

a-b

g) servis

a

C+d+e

yürüyerek

E

f) vapur + dolmuş

e) yürüyerek

avrupa yakasında kaldığım zaman otobüs+metro, anadolu yakasında isem metro+vapur+füniküler.
toplamda hep 1 saat 10dk.

a)

otobüs
veya
metro
veya
taksi

b

a ve g

a

hobilerimi satın alabilmek için günümün yaklaşık 12 saatini patronuma satıyorum. keşke herşey söylediğimiz gibi kolay olabilse.

benim yarına sunumum var ve 1000 kelimelik bir ödev teslim etmem gerekiyor. bunu 1 saat önce öğrendim ve onu tamamlamaya çalışıyorum bu gece bana uyku yok sanırım :(

assassins creed black flag oynayacağım,bira açtım şimdi

sımdı kutuphanedeyım de herkes cıddı cıddı calısıyor. mezun olunca götüm götüm iş aricaz kpss kascaz.

another brick in the wall okumaya meyilli serdar ortac gıbı hıssedıyorum kendımı.. off.. hayat benı neden yoruyosun...

şu an eve girdim. çizim yapmam lazım yarın öğlene kadar bitmesi lazım bakalım denicem

Tren manevrası var makasların durumuna bakıyorum ,

sevdiği adamın peşini bırakmayan var..

In July
www.imdb.com

Var.

Kader.

Bir de ucleme var.

Before sunset, sunrise, midnight.

Kemal sunal-yedi bela hüsnü

dizi olacak ama aşağıda görünce aklıma geldi; (bkz: asmalı konak)

abi tercihen yabancı demişsinde türk sinema efsanesi masumiyet var. hatta yukrıda verilen kader masumiyetin devamıdır.

virgin snow

50 First Dates
yalan mı?

hic kimse net dogru cevabi veremez ama kisisel fikrim tahsil etmezler.

idefix'in sanal kitap fuarından bundan 7-8 yıl önce 100 tane çocuk kitabı seti vardı onu almıştım 3 tl'ye. kitapların cin ali tarzında 3-5 sayfalık şeyler olacağını sanıyordum. (o fiyata) gayet dünya çocuk klasikleri geldi kuşe kağıda falan. vicdanım razı gelmedi arayıp söyledim. farkı ödeyeceğimi belirttim. söylediğim için teşekkür ettiler. farkı istemediler ama siteyi anında güncellediler. :)

4-5 saat uyku yeter. fazla uyumazsan yeterli zamanın olur.

oo sen bundan bahsediyorsun sen bide benim halime bak.

sabah 7:30 da evden çık 8:30 - 6:30 iş eve gel 7:30 yemek ye otur dinlen oldu sana 9 otur derse çalışmaya başla dinlenerek ders oldumu sana 1 2 saat sonra uyu sabah kalk işe git .
haftanın 3 günü böyle . geri kalan günler işten çık dershaneye sonra tekrar derse.

senin günün hayli fazla zaten daha ne olsun.

sabah 9 sadece carsamba günleri okul var 4 e kadar. Haricinde derslerim öğlen 2 de başlıyor.
Ofisi sabah 7de acıyoruz, 12ye kadar calısıyoruz, sonrası yemek ve okul. 5 te tekrar ofisteyiz, 22'ye kadar tekrar calısıyoruz.
Sonra canı isteyen evine gdiyor istemeyen ofiste yatıyor. Raadız biz. Bazı günler iş çok erken bitiyor hayvan gibi abandıgğımız için sonra bütün guild wars 2 oynuyoruz veya ders calısıyoruz :D

Küçük bir şehre taşının benim günde yaklaşık 7 saat boş zamanım oluyor :) Gerçi ben işsizim zaten :D Çeşitli kurslara gidiyorum ve Kpss kursuna tabi ki. Şaka bir yana Ankara'da yaşadık şu an yaşadığımız şehirden önce. Kesinlikle küçük şehirlerde yaşanmalı.

genelde 1.30-2 gibi yatarım bazen 3-4 ü bulduğum sabah namazını kılıp yattığım da olur. sabah genelde 8 gibi kalkarım (bazen 7ç30, bazen 9.30). 40 yaşındayım ve gün içinde yoğun çalılşırım (beden değil zihnen daha çok).
uykuyu azalt alışınca fark edeceksin o kadar çok uyumanın gereksiz olduğunu

Napican bos vaktinde bu onemli.

Eger yapicak isin varsa her turlu vaktin olur, eger yapcak bsiseyin yoksa zaman yetmez

küçük şehir + daha az vakit alan iş kombinasyonu. mümkünse çalışma zorunluluğundan kurtulmak.

ben de yazayımı koşulları.
7,30 kalk borusu
8 iş başı
17 paydos
17.15 eve dönüş

(bkz: sigortalı olmayanların 213 tl ödeme zorunluluğu)

yas 25 üstü ise alıyor.
25e kadar öğrenci oldugunun belgesini sgkya götürcen sanırım

eksi'de okuduklarima istinaden, ogrenci belgemi goturdugumde siliyorlar anladigim kadariyla. soguk su icmeye af beklemeye mahal yok.

migros

altında fiyat verilebilir lakin serbest meslek makbuzu/fatura tarifeye göre kesilir. -ki öyle yapılıyor.- işte bu yüzden mesleğimizin itibarı yok. tüm meslektaşlar müşterilerine karşı ücret konusunda direnç gösterse o zaman bu tarifeler bir anlam kazanır.

pratikte dediğim şekilde yapıldığından bi sıkıntı çıkmıyor.

hasanpaşa köftesi-türk mutfağından.

rosto köfte+patlıcanlı pilav

x tane ekmek kesme tahtası alın servis tabağı olarak kullanılacak. eğer yoksa bir adet demir döküm tava alın. x tane antrikot alın. yanına patates püresi ve brokoli,kabak,havuç, karnıbaharı haşlayıp tereyağında ufak bi çevirin. mis gibi. et pişirme konusunda ki detaylar için mesaj atabilirsiniz.

hünkar beğendi daha eziyetlisi yok zaten yemeğin önemi pek yoktur karnı açsa çorba ile ekmek götürür gözü aç ise sunum ile doyar eleştirmeye geldiyse masa örtüsünün rengine bile takar :)

akdeniz mutfağından fırında levrek. pişirirken tepsiye patates soğan döşenecek, balığın içine de defne yaprağı maydonoz vs. konulacak.

birkaç meze, yeşil salata, üstüne de sıcak tahin helvası bonus.

Bıldırcın yumurtalı iskoç yumurtası (köftesi) ve yanına kafana göre pilav/makarna/vs yapabilirsin. Enteresan olur, basittir, tarifi veririm ilgilenirsen.
Daha enteresanlaşmak istersen thai usulü noodle yapıp ikiye bölünmüş ve içi alınmış ananas yatağında servis edebilirsin.

e cevap verecek bir sey birakmamissin

gozudur gozu

essek gozlu diye bir terim vardir hatta

rengi.

görünce demişsin ama

ses teli

kulakları

kulakları +1

kulak,
kuyruk

kulak+1

Suratı?

2*1 yazmış. ben 12 saatte 1 diyorum.

kakao +1

günde iki kere.

2 X 1, gunde iki defa, yani 12 saatte bir demek. bunu hastasina sozle DE soylemeyen doktoru kiniyorum.

büyük ihtimal ile e-haciz gss borçları için uygulanmayacak. pratikte olmaz milyonlarca kişiyi böyle bir duruma sokan hükümetin bir dahaki seçimde oy alması vs imkansız.

yakın zamanda gss borçlarıyla ilgili af ve yapılandırma çıkacak.

e-haciz işverenler için uygulanacak. ödemedikleri sgk primleri nedeniyle.

Abur cuburdan sayarsanız fındık-ceviz-kuru üzüm- günkurusu

probis olabilir

meyveli yoğurt

grissini'yi abur cubur sayarsak ki bence öyle, grissini.

tefal actifry ile yapılan patates kızartması, cips

meyveli yoğurt oldukça katkılı ve zararlıdır (evde kendiniz yapıyorsanız ayrı)

Meyvenin kendisi.

kabuklu fistik ve cikolata en az zararli bulduklarim bunlar. tahilli minik ekmekler ve peynir cok daha zararsiz tabi, bunlari da abur cubur ermis gibi yemeyi ogrendim. meyevli yogurt, ya da yogurda karistirilmis ceviz, bal ya da recel de zararsiz kategorisinde benim icin. abur cubur yiyesim geldiyse bazen ot cop caylari yapiyorum, en azindan vakit geciriyorum boylelikle; zencefil,bal ve tarcin favorim. meyve tabi basli basina en zararsiz abur cubur.
afiyet olsun

markette son kullanma tarihi ile satılan fabrikasyon tüm abur cuburlar sağlıksız. kuru meyveler, kuru yemiş türevleri <3

lays fırında.

yağsız ve tuzsuz patlamış mısır, baharat olabilir.
elma
portokal

sugar crash dediğimiz şeyden muzdarip olmamak için bu saydıklarımı tavsiye ederim.

ayrıca probis gibi karbonhidrat, şeker ve yağ deposu olan bir yiyeceği zararsız abur cubur ilan eden arkadaşın kaç kilo olduğunu sorabilir miyim?

lays fırında...

abur cuburların TÜMÜ zararlıdır. bunu kafana öncelikle sok.

yapman gereken şey, aslında abur cubur olmayan şeyleri atıştırmalık şeyler haline getirmek. mesela kavrulmamış, tuzlanmamış kuruyemişler (özellikle badem, ceviz, fındık, kuru üzüm, kuru kayısı gibi) buna bir örnek. ha sen alıp da bir avuç fındık bir avuç badem yiyeyim dersen o zaman o da zararlı olur. kararında yiyeceksin.

meyve sebze yiyebilirsin atıştırmalık olarak. ben karnabahar çok severim mesela, çiğden koparıp yerim aralarda. bunun gibi mesela salatalık olur, havuç olur, çiğ yenen sebzeleri tüketebilirsin. meyve zaten kafana göre takıl ancak meyvelerin de şeker içerdiğini ve yine abartılmaması gerektiğini unutma. (kocaman bir ananası bir oturuşta bitirmiyoruz örneğin.)

süt ürünleri ve yoğurt da yine tüketilebilir, hatta bunlarla söylendiği gibi meyveli yoğurt, meyveli süt gibi şeyler hazırlayabilirsin. tatlandırmak adına da çok az bal ekleyebilirsin içine.

kepekli galetalar falan yine imdadına yetişebilirler. tabii yine söyleyeyim, bunları da abartmıyoruz. veya kendi uyguladığım bir teknik olarak, bayatlayan ekmeği küp küp kestikten sonra fırınlayıp kendi atıştırmalığımı yapıyordum, çok canım isteyince bir iki tane yiyordum. bu da ilham verebilir yine.

çok tavsiye etmiyorum ama şu diyet bisküviler de değerlendirilebilir. hepsi değil elbette, kremalılarını falan yapıyorlar, onlardan uzak dur. (kremalı diyet bisküvi bir oksimoron örneği resmen.) pirinç patlakları var disk şeklinde, onlar olabilir. veya 'sunta' şeklinde bahsi geçen kepekli bisküviler var, onlara kendini alıştırabilirsen süper oluyor. (vakit alır ama imkansız değil en azından.)

diyorsan ki "abur cuburumu yiyeyim ama en zararsızından yiyeyim." o halde yazdıklarımı takmana pek gerek yok ancak "abur cubur niyetine zararsız şeyler yiyeyim." diyorsan o halde bu sese kulak vereceksin. marketi abur cubur reyonundan alacağın hiçbir şey işine yaramaz (diyet reyonunun ayrı olduğunu varsayıyorum ehehe).

ekleme: "abur cuburların tümü zararlıdır." cümlesini özellikle kurdum çünkü zararsız abur cubur arayışına girildiğinde bisküvi ve tatlıların olduğu reyonlarda aranıyor genellikle. bakış açısının değiştirilmesi lazım, abur cubur söz öbeği orada durdukça da o iş zor oluyor. (bkz: kendimden biliyorum)

salatalik

yanmaz

biletin şartlarına bağlı. promosyonlu ise yanıyor.

yurtiçinde yanmaz, yurtdısı ucuslarında biletin kısıtlamalarına baglıdır.

yurtdisi icin olanlarda cok buyuk ihtimalle yaniyor. lufthansa, swissair, austrian airlines, air france da yaniyordu mesela. mutlaka ara sor.

leğen+çamışır suyu gerisini çöz artık.

Benim tuvalet fircam her zaman temizdir. Öyle tek seferlik kullanmam. Niye? Çünku sıctım mı iz bırakmam ben zaten, dolayisiyla tek seferlik kullanmama gerek yok. Haftada bir tuvaleti domestos+kreç çözücüyle temizlerim. Haliyle temizlerken beraberinde fırçada temizleniyor.

evet hayır sorusuysa, evetse nasıl diye neden soruyorsun? cevabın içinden tamizlenip temizlenmediğini nasıl anlamıyorsun?

Evet arkadasim. Ben de @eyyor gibi lakin daha sik yapiyorum bu islemi.

evet

çukur kaplı standı olanlarda, o çukur kabın içine çamaşır sulu su konuluyor. o su düzenli olarak değiştirilirse, önemli bir kirlilik olmadığı takdirde kap da fırça da temiz kalıyor. bizim evde böyle, bazı işletmelerde de böyle olduğunu gördüm.

O kadar zenginim ki tek kullanımlık olarak kullanıyorum fırçayı

şaka şaka temizlikçi gelince onuda temizliyor abla

manuel mandalina +1

tuvaleti çamaşır suyu ile temizlerken fırçada temizleniyor.
tek yaşıyorum, 3 günde bir temizlerim.
bende kabın içine dixi lavanta döküyorum.
3-4 ayda bir yenisini alıyorum.

çok kirlenince tuvaletin ya da klozetin taşlarına vurduruyorum.

üşür.

acınası.

hem çıplak, hem sanatsal, hem psikolojik, hem de yalnızlık demişsin. kitlendim <3

aslında 2 üstündeki duyuruyla aynı durum var. insan çıplak zannetse de kendini ellerinde bavullar var ve onları boşaltmadan gerçekten de çıplak olamaz. O bavulları boşaltmak lazım...

bu duyuru bana şunu hatırlattı.

31.media.tumblr.com

:)

kasmayın olm bu kadar metaforlara... damacana sikenlerle, ördeğe tecavüz edenlerle, %50lerle aynı ülkede yaşıyoruz. unutmayın.

Yanlızlık yazarsın da düzelten olmaz, işte o vakit yalnızsındır. Çıplaklık da kötü bişidir, üşürsün...

doğuştan olan çıplaklığı ve yalnızlığı doldurma çabası neden insanoğlunun ?

Eskiden izlenim oluştururdu ama artık hepsi tekrar tekrar satışa çıktığı için heyecanlandırmıyor pek. yine de 0505'i pek sevmiyorum ama sebebi yok.

fark etmiyor.

Operatörden operatöre, faturalıdan faturasıza ya da tam tersine geçişin mümkün olduğu bir yerde neden izlenim bıraksın ki?

0532 ve 0542 tam bir işadamı, 0505 ve 0555 de tam öğrenci numaraları. eskiden böyleydi en azından.

532 aradığımda dıt dıt etmiyorsa iyi, 505 memur ya da öğrenci imajı çiziyor. diğerleri pek bişey ifade etmiyor.

hic izlenim olusturmuyor. numaraya gore adam kategorize etmiyorum

0531 tam bir Hataylı... Aynı ben.

numaranın eski olması sahibinin eskiden beri hat değiştirmeden aynı numarayı kullandığı izlenimini verir. en önemlisi de eski bir numara zenginlik belirtisidir maalesef, numara ne kadar eski ise cep telefonu kullanıcılığı da o kadar eskidir mantığı oluşuyor ister istemez.

çoğu zaman bakmıyorum bile. kafam numaraları 444'lüler, cepler ve sabitler olarak üçe ayırıyor sadece.

532 işadamı, zengin, avukat doktor vs
542 esnaf anadolu eşrafından yaşı biraz ilerlemiş 40 50 gibi
505 polis öğretmen
555-535-544 öğrenci
533 kıbrıslı veya kobi patronu

en ufak bir espri yoktur.

ne malca yorum bunlar amk.hiç bı izlenim yok.

kendi hattımda arkadaşta eş dostta gözüme bile çarpmıyor.
şirket hattında 532 arıyorsa bayidir, diğerleri arıyorsa bayi çalışanıdır diyorum genelde, öyle de oluyor..

benim numaram 539 lu hep eskort numarası gibi geliyor bana :D. değiştirmek de zor bu saatten sonra.

şimdi sen arasan bile kim bilir seni kim aradı o şirkette, tüm insan kaynakları bilmez sen kimsin, neden arandın,

Ama genede denemeye değer ara derim.

aynen insan kaynaklarını ara.

bence geri arayıp insan kayankaları departmanı ile görüşün. şu pozisyona başvurmuştum, cevapsız aramayı görünce bunla ilgili arandığımı düşündüm diye. beklemektense aktif olmakta fayda var :)

geri ara +1.

zamanında koca metro'nun insan kaynaklarina ulasmistim bu sekilde. muhtemelen zaten seni arayan kisiye ulasacaksin ilk (sekreter)
onun onunde de haliyle aranacaklar listesi ve senin ismin uzerinde bir cizik olacaktir, kaldirt o cizigi :p

sekretere "iş başvurusu yapmıştım beni aramışsınız" de o ilgili kişiye bağlayacaktır seni.

Bence İnsan Kaynakları'na bağlanmayı dene. Ve bu sabah arandığını , kim aradı ise ona ulaşabilir miyim diye sor.

Bir daha ararlar. Ama sen insan kaynaklarını arayıp şöyle şöyle aranmışım de, işini şansa bırakma.

kimse soylememis.

insan kaynaklarina baglan. aranmisim de. sen is icin arayan kisiye baglarlar.

isini sansa birakma. basrilar

başka bir açıdan yaklaşmak istedim: sabahları erken kalkınız(8-9) çünkü başvuru yaptığınız yerlerden geri dönüşler büyük oranda sabah saatlerinde gerçekleşir.

limonlu ve şekerli ıhlamur.

Doktora git yoksa geçmiyor :) sesim iki gün önce hiç çıkmıyordu.

kuşburnu ıhlamur yap

nane , limon, ada çayı , tarçın , bal. bu çayı demledikten sonra mı balı eklesen diye düşünüyorum, emin olamadım.

ya da şu : sıcak suya ada çayı , elma , portakal ya da evde ne meyve varsa.

ben bunları kendim uyduruyorum açıkçası ama bende işe yarıyolar. özetle; kendine bitki çayı yap.

bu kadar olur 2 hafta kadar önce tam aynılarını yaşadım.
bal+toz zencefil sabah uyanınca gece yatarken.en önemlisi.
zencefilli çay da olabilir.
adaçayı iyidir,gargarasını da önerirler.
karbonatlı suyla yine gargara.
bol bol su.

kira sözleşmesi yaptığınızda damga vergisini yatırmadınız mı?

damga vergisi.

www.verginet.net

kira sözleşmelerinde yıllık kira bedelinin binde 1,89.

yatırılmamış. parası önemli değil neyse yatırırım. önemli olan herhangi bir vergi dairesine yatırılıyor mu?

yatırırsın. yalnız onun cezası da olacak zamanında ödenmediği için.

bence çoğunun ortak noktası -türkiye için- baba/aile parası

çevreme göre ben başarılıyım.

en önemli özellik bence önce şans sonra doğru zamanda doğru yerde olmak.

Bana göre 22 yasındayken basarı kıstası amcam dı.Nıye dersen adam 27 yasındayken izmir kemeraltında dukkan nı vardı fason dıkım atolyesı vardı bıton calısanı vardı evı arabası 2 cocugu metresı metresıne aldıgı evı yazlıgı vs.
25 yasıma geldıgımde 30 yasımda bı ev bı araba 2 cocuk sahıbı olursam kendımı basarılı olarak gorecektım
27 yasımdayım sımdı ıse benım ıcın basarı ege de öğretım gorevlısı olan ilkokul,ortaokul arkadasımın 35 ulke gezmıs olması,halen gezıyor olması ve butun masrafların unı tarafından karsılanıyor olması
yıne aynı sekılde ılkokul,ortaokul arkadasımın dısişleri bakanlığında diplomat olması bana göre basarılı insanlar bunlar
ben anca bir ev aldım sevgili yok çoçuk yok az başarılıyım gıbıme gelıyor ama hayalım tabııkı londra ya yerleşip yuksek yapıp orada yasamak anca öyle olursa basarılı oldugumu dusunecegım..

varlikli aile -> iyi okullar -> ailenin ve okulun kazandirdigi network ve kultur

en başarılı insan en mutlu insandır.

şans :)

bi kitap okudum, başarılı insanların farkları gibisinden, çok ilginç gelecek ama çoğu yerde, çoğu kültürde başarılı insanların arkasında yaşlarıyla ilgili bir şans var. nasıl bir şans olduğunu sallayarak örnekle anlatacağım.

mesela kanada hokey liginden örnek vermiş, seçim yaşı 12 diyelim. 12 yaşının aralık ayına kadar doğanlar kayıt yaptırabiliyormuş, yaş küçük olduğundan boyut farklılıkları olabiliyormuş ocak ayında doğanla aralık ayında doğan arasında.

bu sporda en kral, yıldız diye nitelendirilen elemanlar hep ocak şubat ve mart ayında doğanlar oluyormuş. adam inceleyince nedeninin aslında bu kadar ufak şeylerden beslendiğini anlamış.

siz bir insana ufak yaşta böyle bir şans verirseniz ve o kendini o ufak yaşta fark ettirirse, üzerine koya koya devam eder diyor. yani aslında başarılı insanların en büyük ve göz ardı edilemeyecek etkeni kendilerine ufak yaşlarda tanınmış fırsatlar gibi duruyor. kendinden küçük, tecrübesiz olanlarla büyümüş olması vs gibi ufak görünen ama kelebek etkisi yaratan şeyler hep. ve ben sadece 1 örnek versem de, bill gates, steve jobs gibi bir sürü insanda da bu yaş mevzusunu rasyonel örneklerle anlatıyor.

tabi bunlar işin şans kısmı. kendi fikrimi soracak olursanız sadece çalışkanlık derim.

çevreme, ticaret ortamına, aileme arkadaşlarıma baktığımda gördüğüm yegane başarı etkeni "üşenmemek, erinmemek" yani bu adamlar hiçbir şeye üşenmez, para kazanmak için ne gerekiyorsa kalkıp yaparlar. para kazanmayı bir başarı kıstası olarak görüyorum bu arada, mutluluk falan fasa fiso.

başarı için; girişkenlik, zeka, şu bu hepsi bu anahtar kelimenin arkasından gelir. üşenmeyeceksin. kendime baktığımda da gördüğüm şey bu ayrıca, üşenmediğim, erinmediğim her işte başarılı oldum.

şöyle bir örnek verirsem daha açıklayıcı olacak;

abimle arkadaşı havaalanında bir kargo mevzusu yaşıyor, abim bürokrat, arkadaşı daha baya nakiti olan zengin bir ticaret erbabı. abim hayatı boyunca her şeye üşenmiş, türkiye şartlarında ortalama ve güzel arasında hayat yaşayan bir adam. diğeri ise gayet güzel yaşıyor.

40-50kg lik kargoyu yanlarına almak için 200 lira para vermeleri lazım hava alanında, abim diyor ki "lan kim uğraşacak şimdi verelim 200 lira, götürsünler", arkadaşı ise "200 lira az para değil, 5 dakika yürüsek yurtiçi kargoya versek 50 liraya götürürler eve" abim üşeniyor, arkadaşı üşenmiyor. 10 dakikayı aşmadan hallediyor işlemi 40 liraya. ve kesinlikle cimri falan değil, son derece cömert bir adamdır.

sonra diyor ki "bak, 10 dakikada 160 lira para kazandık". abim de olaya şöyle bakıyor: "160 lira için 10 dakikalık keyfimizden olduk"

bu gibi küçük şeyler başarılı insanlar yaratıyor. abim devlet mermurluğu yapmaya, arkadaşı da para kazanmaya devam edecek bu kafayla.

ve ben her ne kadar aile varlığı, kökenlerdeki sosyal statü gibi şeyler önemli olsa da, insanın önünde kendi zevki ve iradesinden başka hiçbir neden görmüyorum başarılı olmaması için. uyanık ve çalışkan olmak en büyük başarıdır.

çok fazla dillendirmeden, kurmadan işlerine odaklanıyorlar nihayetinde de başarı geliyor

bence orta yolcu bir sonuç hazırla. Roa,roe 11-15 se;
1.toplu taşımada belediyelerin internet sağlama olayı volume u düşürebilir de. hem güncele dokunur etkilersin hocanı vs.
2.turkcell bireysele değil kurumsal müşteriye odaklanıyor, avea ve vodafone çok daha ucuz de, alınmaz diyerek kapat.
3. vodafone ve avea müşterisi son 2 yılda % kaç artmış, trkcll kaç atmış karşılaştır kapağı kapat..

ben olsam böyle yapardım.

telekominikasyon hisseleri her zaman alınır. orta ve uzun vadede kar bırakır. dönem dönem ikisinin de hisselerini almış biri olarak söylüyorum. alan zarar etmez. hatta temettü bile almıştım.

Önce telekomunikasyon sektöründen başka şirketler ile birlikte bir karşılaştırma yap.

Daha önce hisse başına ne kadar temettü vermişler?
Piyasa değeri defter değerinin kaç katı?
Yatırım danışmanlık şirketleri hedef fiyat olarak hangi seviyeleri gösteriyor? Yüzde kaç artış, azalış öngörüyorlar?
Son iki yılda en düşük, en yüksek hangi fiyat aralıkları yaşanmış?
Artış ve azalışları BIST'in performansının altında mı, üstünde mi? paralel mi?
Oran analizlerini yap, sektör ortalamasını bul, hangi şirket daha önde, hangisi geride?

Fiyat kademeleri ne durumda?
Hisse senedinin ne kadarı halka açık?
Hisse senetleri kimlerin elinde? Büyük oyuncu var mı?
Yatırımları neler? Bu yatırımların ileride kar getirme potansiyeli nedir? Diğer şirketlere göre yatırımları hangi seviyede?

Alınmaz. Hala sirket kimin kim yonetiyor belli degil. Cukurova tmsf teliasonera ?

git doktora derdini anlat. lisedeyken sağlık ocağına gidip direkt aklımdakini söylemiştim. doktor bey, böyle böyle durum bu. bana bu gerekiyor. verirseniz ne ala, vermezseniz canınız sağolsun. biraz dobra ol. şansını dene. girişken ol.

özel hastanelerle görüşün. devlet veremez. onları bilmiyorum. aile hekimine boşuna gitme. bilgisayar üzerinden çalışıyor onlar. tarihi bilgisayar otomatik atıyor.

devlet hastanesınden rapor alıp tarıhle oynasam çakarlar mı? raporun dogrulugunu sorgulayan bı sıstem var mı okullarda?

raporları bittiği tarih itibariyle giriyorlar sisteme. gidin bi derdinizi anlatın 3 günlük rapor verirseler sizin işinizi görür. ama aile hekimleri pek yanaşmıyor bu işlere. özel hastaneye gitseniz daha iyi olur.

raporun üstüne kalemle oynama yapılırsa oraya kaşe vurulması gerekir. öyle bir durumda oynamayı doktorun yapması lazım ama kimse öyle bir şey yapmaz kolay kolay.

@kakao

11 kasım tarıhlı rapor lazım bana. ozel hastanelerın kac tanesıne gıttım. hep bugune veya yarına verıyorlar.

dedıgın nasıl olucak?

kardeşim için benzer nedenle rapor lazım oldu, devlet hastanesinde doktor olan çok yakın bir arkadaşım geriye dönük rapor verilemeyeceğini söylemişti.
aile hekimleri değil geriye dönük, hiçbir türlü rapora yanaşmıyorlar artık, çok hasta olsanız dahi.
özel hastanelerin raporları okulunuzda geçerli miymiş onu da öğrenin bence, bildiğim kadarıyla devlet hastanesi raporu istiyorlar.

not: işinize yarayan cevapları tikleyiniz.

bizim okulda finale girmezsen raporu bir komisyona vermen gerekiyordu. komisyon raporunu, durumun ciddiyetini filan kabul ederse finale girebiliyorsun.

vizeler içinse raporu hocaya götürüyorsun, bakıyor; tamam ben sana telafi sınavının tarihini mail atarım/duyururum diyor. (raporun kendinde kalmasını da isteyebilir, iyi bir iş çıkarman lazım tarihi değişirken, kıllanmasın)
bence daha önce telafi sınavı almış birilerine sor,raporu hocaya mı kurula mı kime veriyoruz kimde kalıyor diye. normal şartlarda muayene tarihi sorgulaması filan baya zor, sağlık sistemine erişimi olduğunu da sanmıyorum.

ısrar üzerine rapor veren bir hekim arkadaşım, daha sonra başka (siyasi) sebeplerle kendisinden hoşlanılmadığından (küçük bir kasabada), bizzat raporu alan kişiler tarafından şikayet edilmişti ve ceza davası yıllardır sürüyor. siz elbette şikayet etmeyeceksiniz ancak hekimlerin vermekten kaçınması mümkün ve makul.

bir de sıklıkla başvuruluyorsa rapor yöntemine, okul belgeyi dikkatle inceleyebilir ve evrakta tahrifat yapmayı düşünmeyin derim.

kabul edilen başka bir mazeret olup olmadığını iyice araştırın bence. ne bileyim hocalar anlayış gösterirse çalıştığınızı ve izin alamadığınızı, işi kaybederseniz okuma şansınız kalmadığını söyleyin. veya mevzuatta varsa başka bir geçerli mazeret, onu sağlamaya çalışın.

rapor tarihinde yapılan tahrifat evrakta sahteciliğe girer. evrak üzerinde yapılan oynamalar da dikkatli bir gözle kolayca anlaşılır.(düzeltmelerin de klendine ait prosedürü vardır çünkü) evrakta sahtecilik "kamu güvenine karşı suçlar" başlığı altında yer alır. hakkında yasal takip yapılır ve sicilinizde böylesi bir durumun bulunması bütün geleceğinizi etkiler. onun yerine 1 yıl okulunuzu uzatın daha iyi.

evet istemeyerek kendinizi zor bir duruma sokmuşsunuz. bunun sizin için maddi ve manevi ağır sonuçları olabilir. ama hayatta zorlukları da göze almak gerekir.
lüzumsuz yere alınan raporlar bile aslında başlı başına bir hiledir ve yanlıştır. ne yazık ki mevcut düzende kendine yer bulmuştur, ne şans ki artık hekimlerin de özeniyle bu yanlıştan yavaş yavaş vazgeçilmektedir. (hatta işler öyle noktaya geldi ki bu sefer gerçekten hasta olan pek çok insan rapor alamayıp mağdur oldu)
sizin gibi çalışıp kendi parasını kazanan, üniversitede okuyan, yetişmiş erişkin bir bireyin sorunlarını düzenbazlıkla çözmeye teşebbüs etmesi de ayrıca üzücüdür.

yorumlar için teşekkürler.

ümidi kestim zaten. en son aklımda evrakta oynama yapmak vardı. o ümidimi de @strawberry first 'in mesajıyla kaybettim. sağolsun, çok doğru konuşmuş.

umıdı kesme. özel hastaneden hala alabılırsın ama durustce anlat durumu samımıyetıne ınanıp verırler. dahılıyeye git miden filan yıkanmıs olur zehırlenmıssın ne yapalım ki... doktor anlatır sana ayrıntılı. benım de basıma geldı boyle bı sey mıgren mıde bulantısı vs gece cok kotuydum artık o halde ertesı gunku ıkı sınavı bosverdım gitti calısamıyodum zaten. ertesı gun okul yerıne doktora gıttım anlattım olanları o da anladı durumu ve rapor yazdı sorarlarsa boyle boyle dersın dedı. vıze ıcındı bunlar senınkı de vıze herhalde. o yuzden dene kara kara dusunme

cig köfte

doyarmıyız ciğ kofteyle

ızgara bir şeyler söyleyin. pide, pizza döner falan hep ağırlık yapıyor bence

kebap. acılı-acısız sevenlere göre urfa ya da adana. yanına da 1 porsiyon çiğ köfte. ve de ayran.

little ceasers.

penne carbonara

45bini veriyorsunuz onlar da yapmaya başlıyor. 60 gün sonra size anahtarı veriyorlar. Yani o resimdeki ev örnek. Birebir aynısı olmayabilir. Ek masraf çıkabilir. Mesela ben birkaç kişiyi aramıştım benzer evler için zemin çimentosunu ve zemin kaplamalarını siz karşılarsınız demişlerdi. Arayıp tüm masraf kalemlerini ve tam teslim şeklini konuşmak lazım.

ayrica iyi bir de anlasma yapin. misal 60 gün sonra verilmezse her gün icin 50 lira ya da aylik 1000 lira gibi bir ücret alin. klozetinden oda kapilarina kadar en ufak ayrintiya kadar belirtin kim hangisini yapacaksa.

devre mülk gibi bişey de olabilir. belli tarihleri satıyor olabilirler.

büyük ihtimal peşinatı bu kadar.

dağın başını göstermiş fotoğraflarda, etrafta ağaç yok o para çok bile.

bence böyle bir niyet varsa arsa bakın o paraya, ev zamanla olur..

evin bulunduğu konumun değerini bilmiyorum. ama bu ev 45.000 etmez.

benim bildiğim bu tarz evlerin tapusu bağ evi diye veriliyor normal imarlı daire tapusundan farklı oluyor, yarın öbür gün onu yıkıp daha yüksek m2 bir ev yapmanıza izin vermiyorlar. sizde rahatlıkla beğendiğiniz bir yerde tarla alıp belli m2de böyle bir ev yapabilirsiniz. bu tarz prefabriklerin fiyatı 10bini geçmiyor.

fiyat doğru ama ev dağın başında, aslında ev de yok henüz. bu numune, anladığım kadarıyla sana arsanın tapusunu hemen devredip evi 60 gün içinde yapıyorlar.

o paraya istanbula yakın köylerden mesela kandıra civarı 3-4 dönüm çok güzel yerler alırsın. üstüne de daha güzel bir ev yaparsın, hatta zamanla etrafı veçirip havuz mavuz vs kendine küçük ölçekli bir tatil köyü bile yaparsın.

benim yakın zaman planalrım arasında var bu düşünce mesela :)

muhtemelen herhangi bir yapılaşma hakkı olmayan tarla üzerine bu evi yapacaklar. yarın öbür gün bağlı olunan belediye veya il özel idare "hayırdır kardeş ne iş bu ev burada" diyebilir.

bütün detayları gözden geçirin.

ayrıca parsel büyüklüğü önemli. parselin en fazla %5'i kadar inşaat hakkınız vardır. yani parsel alanı 840'ın altındaysa bu yapıyı yapamazsınız ama imarsız bir bölgede o kadar ufak parsel olacağını zannetmiyorum.

yani kısaca ilk olarak yapıdan ziyade üzerinde yer alacağı parseli irdelemeniz gerekir.

bir fikrim yok ama çok boktan bir durum. umarım alırsınız, geçmiş olsun.

edit: cevap niyetine, bir belge olmadığı için hukuki olarak zor görünüyor. şahit çok diyorsun ama bilemiyorum.

kokain beyni yakmaz ! üst üste çok drop çakmıştır (lsd) .
paranı alamazsın hukuki yolla soğuk su öneririm.

parayı elden verdiyseniz birşey ispatlamanız çok zor. Ancak havale/eft yoluyla gönderdiyseniz en azından bir şansınız olabilir. 10.000 tl büyük bir para. Uğraşmaya değer.

noterden ihtarname mi çeksen acaba öncelikle? belki biraz korkutabilir.

Bu şahitle ispat edilebilecek birşey değil. O parayı borç olarak verdiğinize dair elinizde bir belge yoksa işiniz zor. Mail,sms banka kaydı gibi birşey yoksa imkansız.

ust uste cakmasina gerek yok lsd beyin yakabilir tek seferde bile.. lsd tehlikeli bir sey.. valla bence babasiyla konusun polis mufettisiyle o ictigi seyler sebebiyle oyle davrandigini kendinde olmadigini rehabilitasyona vermeye ikna edin cocugu. adam zamanla yumusar verir belki parayi

borcun onun borcu olduğunu kanıtlayamazsınız. mahkeme ile uğraşsanız hem üzülür hem de kaybedersiniz kesin olarak. bi de dava masraflarını ödersiniz üstüne. bu zamanda insan kardeşine bile böyle bir iyilik yaparken düşünüyor. siz iyi vermişsiniz valla. ben mesela biri benden böyle bişey istediğinde sizin içinde olduğunuz durumları düşünürüm ve eğer ödemek bana ağır gelmeyecekse (ödemediğinde borç benim borcum neticede) o zaman yaparım bu iyiliği. başka türlü imkan yok yapmam. geçmiş olsun. mecburen ödeyeceksiniz. babasıyla ilişkinizi iyi tutun adam belki vicdanlıdır da öder. gerekirse gidin konuşun maduriyetinizi anlatın gerekiyorsa bekliyorsa özür dileyin. (özür dilenecek ne yaptım demeyin parayı kurtarmaya bakın) başka türlü soğuk su +1 zaten şu an ki durumunuz da bu...

Havale ve Eft yoluyla gönderirken bir açıklama yapmadıysanız Yargıtay kararlarına göre " açıklama yapılmaksızın gönderilen havale/eft ödemeleri" borç ödeme anlamına geleceğinden sonuca ulaşamazsınız.

arkadaşlar, arkadaşa şimdi gidip senet imzalatırsam bir şey değişir mi?

Tabi ki değişir, senet imzalatırsanız o size borçlu hale gelir.

senet imzalatabilirsem, parası olmayan birine senet imzalatmam neyi değiştirir? paramı nasıl alabilirim? ödemezse ne olur? (elinde para pul mal mülk bir şey yok)

değişir ama babasını döven adam senin vereceğin senedi imzalamaz ki.

ödeyecek birşeyi yoksa yapacak birşey yok. arkadaşınıza söyleyin babasına döve döve imzalatsın bir senet:)

elinde hiçbir şey yoksa yapacağınız icra takibi sonucu aciz belgesi alırsınız. daha sonra bir mal eline geçerse veya maaş almaya başlarsa bu belgeyi kullanarak alacağınızı tahsil edebilirsiniz.

bir de belli bir miktarın üstü (tam hatırlamıyorum ama max 1000 tl'dir) alacaklar ancak senetle ispat edilebiliyor hukukumuzda. o yüzden şahit işinize yaramaz. ancak dediğiniz senedi şimdi de imzalatsanız işinize yarar yukarıda da dendiği gibi.

lsd değil de kokain etkisiyle yapar bunları, babasını dövmesi dahil. karakteri kalıcı olarak değiştirebiliyor kokain yani bir daha eski halini göremeyebilirsin arkadaşının, hep bir gereksiz özgüven ve artist bir tip olacaktır. zor.

çalıştığın yere biraz ayıp olur. en azından bir-iki gün önceden söyleseydin iyiydi.

ama ayrılman işleri aksatacak kadar önemli bir pozisyon değilse, veya umursamıyorsan, senin için iyi olur.

durduğun kabahat

Şefin anlayışla karşılayabilir ama üstü olan biri varsa ihbar süren dolana kadar çalışmak zorundasın diyebilir hatta der bence. Ne kadar zamandır orada çalışıyorsun?

salı günü aynısını ben de yaptım. haftaya sınavlar başlayacak böyle yürümez bu kervan diye bıraktım işi. hala ders çalışmaya başlayamadım ama yüzüm gülmeye kafam rahat etmeye başladı en azından. durma bırak gitsin.

1 hafta izin isteseniz vermezler mi? sonrasında tekrar değerlendirirsiniz durumunuzu.

üniversitede uzatmalı senemde finallerden önce 2 ders için tam 2 ay işyerinden izin almıştım. Ya o izini alacaktım ya da okul bitmeyecekti. Önceliğin okulu bitirmekse ve işverenin izin veriyorsa hemen git ders çalışmaya başla. Okurken çalışmak çok zordur.

müşteri ziyaretleri.

okullara falan gidilsin. yıllıktı, dergiydi, davetiyeydi...

hayır.

bangır bangır çalması hiç hoşuma gitmiyor.. sırf bu yüzden girmediğim mağazalar oluyor..

çabuk çıkma sebebim, zaten alış verişten nefret ediyorum..

kısık seste sakin müzikler olursa hoşuma gidiyor, diğer türlü, bir şey alacağım varsa bile bakamıyorum, çıkıp gidiyorum..

yok hocam, dışarda zaten ses içerde ses. yok.

evet hoşuma gidiyor. özellikle o dönem popüler olan yabancı şarkılar çalıyorsa özellikle hoşuma gidiyor.

hayır. müşterilerin gürültüsü zaten kafa ağrıtıyor bir de müzik çekilmiyor...

bangir bangirsa hic hosuma gitmiyor. hafif caliyorsa fena degil.

hayir.

cok alakasiz yerlerde cok komik muzikler caliyor o zaman hosuma gidiyor.
sozlere hic bakmiyorlar listeye koyarken heralde en son watson's ta miydi nerdeydi ana avrat duz giden bir rap parcasi caliyordu :)
onun disinda gitmiyor ozellikle yuksek sesliyse

hayır. bir de sesi kısmalarını rica etsek, tripler tripler... itici

hayır

asla asla asla.

sadece önünden geçerken bile rahatsız oluyorum. şikayet edesim var ama ilgilenmezler biliyorum.

kişiye-ruh haline-girilen mekana vs. göre değişir bence, genelleme yapmak zor. mesela şöyle mağazaların bulunduğu yerlere girerken metal müzik sesi duymak hoşuma gidiyor. 2.bp.blogspot.com

hayır hoşuma gitmiyor.

hani bi karikatür vardı . "LSD kullanmayın düğüne gidin" diyordu.

aynı düğün efekti. aynada sağa sola gidiyorum falan filan..

gidiyor. çünkü müzik çalınmasa bu sefer de özellikle büyük bir kadın güruhunun sesini duyuyorsunuz. en azından müzik kapatıyor. yani müzik çalınmasa da mağaza sessiz olsa evet hoşuma gidebilirdi ama zaten içerideki kalabalığın sesi var her türlü. bu yüzden müzik tercihim.

gitmiyor. hiç fon müziği çalınmayan yerleri tercih ediyorum veya çalan yerlerden müziği kapamalarını rica edip öyle alışveriş yapıyorum.

Hayır.
Sırf bu yüzden gitmediğim...+1
Çabuk çıkma sebebim +1
Hiç müzik yoksa rahat rahat girip alışveriş edebiliyorum.

hayır

Evet. Muzigi her halukarda severim.

uğraşmak lazım şimdi ama şöyle söyleyeyim siz yaparsınız bence. :)

eğersay olmayacak. sadece eğer formülü ile " lar olmayacak. bi de dizi formül ile olur o iş.

aralığı gösteren yerde tırnaklar fazla. değişkenlerin arasına noktali virgül ise zaten olmazsa olmaz. şunun gibi yapmanız lazım.

=EĞERSAY(C2:C38;"<45")

=ÇOKEĞERSAY(B:B;"<55";B:B;">45")

45'in altında kaç rakam olduğunu ve 45-90 arası kaç rakam olduğunu örnekteki dosyada hazırladım, inceleyebilirsiniz.

www.dropbox.com

direkt ayrılık bir de uzunca ama,


Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl,
avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya
çıldırasıya...
Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl,
kilometrelerle derin, kilometrelerle dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beş yüz,
yüzde hudutsuz kere yüz...
Kadın erkeğe dedi ki:
-Baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.
Şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana..
Ve ben artık
biliyorum:
Toprağın -
yüzü güneşli bir ana gibi -
en son en güzel çocuğunu emzirdiğini..
Fakat neyleyim
saçlarım dolanmış
ölmekte olan parmaklarına
başımı kurtarmam kabil
değil!
Sen
yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak..
Sen
yürümelisin,
beni bırakarak...
Kadın sustu.
SARILDILAR
Bir kitap düştü yere...
Kapandı bir pencere...
AYRILDILAR...

Konstantin Simonov - Bekle Beni

www.turkishclass.com

"ölüm Allah'ın emri ayrılık olmasaydı."

tabi ki 1 numarası: www.siir.gen.tr

ne hasta bekler sabahı,
ne taze ölüyü mezar.
ne de şeytan bir günahı,
seni bekledigim kadar.

bi kıtası daha var aramaya üşendim.

1000 yılın klişesi ama aklıma bu geldi
Beklenen

Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.

Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme, artık neye yarar?
NFK

edit: yukarıda da yazmışlar, açık ve tam hali de bu olsun artık paylaşmayız aynı şeyi :)

Bütün pencerelerde bekleyen benim,
ve
o çalmayan bütün telefonlarda
aylardır konuşan da.

Kabul.
Bir kez yolda karşılaşalım
onunla da avunacağım.
Adımı sesince duymaktan vazgeçtim,
sesini duysam, susacağım.
Yel esiyor ama
değirmen dönmüyor.
Kuraklık bu,
adın ekmeğe dönüşmüyor.

-turgut uyar


fahriye abla

hava keskin bir kömür kokusuyla dolar,
kapanırdı daha gün batmadan kapılar.
bu, afyon ruhu gibi baygın mahalleden,
hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın, sen!
hülyasındaki geniş aydınlığa gülen
gözlerin, dişlerin ve ak pak gerdanınla
ne güzel komşumuzdun sen, Fahriye abla!

eviniz kutu gibi bir küçücük evdi,
sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi;
güneşin batmasına yakın saatlerde
yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede.
yaz, kış yeşil bir saksı ıtır pencerede;
bahçende akasyalar açardı baharla.
ne şirin komşumuzdun sen, Fahriye abla!

önce upuzun, sonra kesik saçın vardı;
tenin buğdaysı, boyun bir başak kadardı.
içini gıcıklardı bütün erkeklerin
altın bileziklerle dolu bileklerin.
açılırdı rüzgârda kısa eteklerin;
açık saçık şarkılar söylerdin en fazla.
ne çapkın komşumuzdun sen, Fahriye abla!

gönül verdin derlerdi o delikanlıya,
en sonunda varmışsın bir Erzincanlıya.
bilmem şimdi hâlâ bu ilk kocanda mısın,
hâlâ dağları karlı Erzincan'da mısın?
bırak, geçmiş günleri gönlüm hatırlasın;
hâtırada kalan şey değişmez zamanla.
ne vefalı komşumdun sen, Fahriye abla!

-ahmet muhip dıranas



sessiz gemi

artık demir almak günü gelmişse zamandan,
meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!
dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,
birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.

-yahya kemal beyatlı



yol

bir gün bile uzak olma gün uzun
gün uzun anlatamayacağım kadar
trenler bir yerlerde uyuduğunda
insanlar garlarda nasıl beklerse, öyle beklerim seni

bir saat bile gitme gidersen uykusuzluk
damla damla birikir o saatte
ve bir evi arayan bütün duman
yitik yüreğimi öldürmeye gelir belki de

kırılmasın kumun üstünde görüntün
göz kapakların bensiz uçmasın
bir dakika bile gitme sevdiğim

bir an
bile uzaklaşsan
dünyayı dolaşırım yalvarmak için sana
ya dön ya da bırak öleyim diye

-pablo neruda




gözlerin gözlerime değince
felâketim olurdu ağlardım
beni sevmiyordun bilirdim
bir sevdiğin vardı duyardım
çöp gibi bir oğlan ipince
hayırsızın biriydi fikrimce
ne vakit karşımda görsem
öldüreceğimden korkardım
felâketim olurdu ağlardım

ne vakit maçka'dan geçsem
limanda hep gemiler olurdu
ağaçlar kuş gibi gülerdi
bir rüzgâr aklımı alırdı
sessizce bir cıgara yakardın
parmaklarımın ucunu yakardın
kirpiklerini eğerdin bakardın
üşürdüm içim ürperirdi
felâketim olurdu ağlardım

akşamlar bir roman gibi biterdi
jezabel kan içinde yatardı
limandan bir gemi giderdi
sen kalkıp ona giderdin
benzin mum gibi giderdin
sabaha kadar kalırdın
hayırsızın biriydi fikrimce
güldü mü cenazeye benzerdi
hele seni kollarına aldı mı
felâketim olurdu ağlardım

-attila ilhan




sıkıldım. yeter mi?

i10 derim. hatta istersen satarım

@romayı var mı ilanı falan arabanın. araba arayan bir tanıdığım var.

Honda Jazz, net.

micra. ben çok memnunum.

koşullu biçimlendirme ile olabilir ama hücre hücre yapmanız gerek biraz uğraştırmalı olur.

doğru anladığımı varsayarak bunları yazıyorum. ben olsam sayfa 1'i "sayfa 2" adıyla kopyalayıp sayfa 2'deki tüm hücreleri formül ile sayfa 1'e refere ederdim. sonra sayfa 2'nin düzenini "tablo formatı" şeklinde düzenlerdim. "tablo formatı" olayının kısıtlarından çok da hazetmediğim için de sayfa 2'yi "aralık"a dönüştürürdüm. eğer değerler değiştikçe sayfa 2'nin formatının (renkler vs.) da değişmesi isteniyorsa koşullu biçimlendirme veya makro kullanırdım.

sayfa 2'de; a1 nolu hücreye "=Sheet1!A1" (tırnak işareti olmadan) yazın. Sonra bu hücreyi sayfa1'de kullanılan tüm hücreleri içine alacak şekilde köşesinden tutup kopyalayın.

renkleri istediğiniz gibi yapabilirsiniz. boş hücreler 0 olarak görünebilir.

(bkz: sessizlik) (tek gecerim son zamanlarda izledigim en iyi oyundu.)
onun disinda krek ten var 2 sene once izlemistim
(bkz: guzel seyler bizim tarafta)

soyut padişah (hala aklıma geldikçe gülerim :))

bir yaz gecesi rüyası

izleyip beğendiğim: mesut insanlar fotoğrafhanesi.
okuyup beğendiğim: arkadaşımın yazdığı bir oyun. (macbeth'den, godot'tan daha çok hoşuma gitmişti)

(bkz: profesyonel)

Şehir Tiyatrolarından:
- Tehlikeli İlişkiler
- Çığ
- Hedda Gabler (Sadece Şebnem Köstem için izlemeye değerdi.)
- Doğum Günü Partisi (Sadece Mert Tanık için izlemeye değerdi)

Devlet Tiyatrolarından:
- Ölüleri Gömün

Özel:
- 39 Basamak
- Küçürekkız

İlk aklıma gelenler bunlar..

DT hepsi.
bir delinin hatıra defteri (erdal b.)
sessizlik
yastık adam
sidikli kasabası

Turgut Özakman- Duvarların Ötesi
Sam Shepard- Vahşi Batı
Sartre- Altona Mahpusları
Murathan Mungan - Geyikler Lanetler
İngeborg Bachmann - Radyo Oyunları
Eugene O'neil - Yağ
Tennessee Wiliams - Sırça Kümes
Arthur Miller- Cadı Kazanı
Tom Stoppard- Rosencrantz ve Guildenstern öldüler
Georg Büchner - Woyzeck


Not:Shakespeare ve Molierre gibi isimleri yazmıyorum. Onlar ne yazmışsa onu beğenmek ve tapınmak bir tiyatro modası zaten. Tamam, önemlidirler ama yeter artık.

ben ruhi bey nasılım

kalamış
beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın
rindlerin akşamı

ben seni unutmak için sevmedim
dalgalandım da duruldum
benzemez kimse sana

gözleri aşla gülen

ben gamlı hazan
bir gece ansızın gelebilirim
leylak takıvermiş
kadıköylü
fikrimin ince gülü
zeytin gözlüm

o ağacın altı

Anar omrumce gonul

Unut beni kalbimdeki

kahır mektubu

babamın bacağına olmuştu aynısı. iz kalır. gitme rapor verdiyse.

2. derece ise gitsen de gitmesen de iz kalır

işe gidersen enfeksiyon riski var. ha evde de var, ama işyerinde risk daha büyük

pansumanı aksatmayın

geçmiş olsun

gitme,kimse öyle bişey diyemez.elimiz çok hafif yansa bile ağrıdan duramıyoruz.çok geçmiş olsun.

geçmiş olsun. geçen hafta aynı şekilde boya kazanından bir işçinin ayağına kaynar su döküldü. 10 gün rapor aldı. ki almalı zaten o şekilde çalışılmaz. sakın işe falan gitmeyin ve raporu uzatın mümkün mertebe. şirketi siz kurtaracak değilsiniz. enfeksiyon kapsanız arkanızdan konuşanların biyerlerinde olmayacak. ceremesini her durumda siz çekeceksiniz.

gitmeyin. 3-5 gün, rapor ne diyorsa istirahat edin. iz kalmaması için mutlaka ilacı vardır. yara biraz kapanınca bundan sürersin. araştırmak lazım.

işe döneceğin zaman da bolca sarıp gidersin. bir hafta sargıda durur. dikkatleri çekip ciddi görünür. sonra da alışınca millet çıkarırsın.

altı üstü su döküldü diyenin kafasına dökün kaynar suyu. işe de gitmeyin.

şirketin ortagiysan git

clinique 3 adımlı cilt bakım sistemi.

la roche posay jel ve tonik.

1 tatlı kaşığı kuru kekiği 1 su bardağı suda 5dk kaynat. ılınınca süz, bi şişeye doldur. hergün pamukla silin.
kenar maranki

Tonik olarak elma sirkesi kullanıyorum ben. Makyaj pamuguna dokup suruyorum yuzume bildigin. Ama illa kozmetik olsun dersen loreal in urunlerinden memnunum ben yuz yikama jelinden falan.

iban doğruysa geri dönmez. giden gider.

başka banka mı? eğer öyleyse mesai saatleri içinde olacağından, şimdi bankayı arasanız belki iptal ederler?

iban ve isim eşleşmezse para göndericiye döner.

olay şöyle para sanalpazar dan gönderiliyor.sanalpazara isim ve şube doğru yazılmış hesap numarası yanlış yazılmış.iban ise muhtemelen başkasının ibanı yazılmış(tbb nin sitesinde iban doğru görünüyor).Bankayla konuştum isim ve iban eşleşmezse para geri döner diyor ama ne derece doğru.

Dönmese bile banka aracı olup yanlış giden hesabın sahibi ile görüşüp geri alabiliyor

Iban ile isim soyisim eşleşmezse para geri dönüyor. Tecrübe ile sabittir.

tam eslesme olmadigi surece geri doner.

yeğenim. 3,5 yaşında bilmiş bilmiş konuşmaları beni mest ediyor. otur bütün gün sohbet et bununla. :) hiç susmaz.

eski sevgilimin hediyesi saat. kolumdan çıkarmam. uğur getirdiğine inanıyorum.

Skyscanner. Her açtığımda bir yerlere bir an önce gidebilmek için bayağı motive oluyorum.
Sonra geçiyor.

Kendime yeni bir seyler almak. Mutlu olup motive oluyorum

iş yerinde, karışanımın olmaması, bir işi halletmenin pratik yolunu keşfetmek, işi iyi yapan biri olmak.
evde, rahatça dizi/film seyretmek.

mor menekşe.

kılıç alabilirsin
evin havasını temizlemek için en çok önerdikleri bitkilerden, bakımı kolaydır ve çiçek açtırırsan çok inanılmaz kokar, ama çiçeğinden nektarı akıyor, altına bişi serersin.
onun dışında yine aloevera gibi sükülent ve kaktüsler de var çok çeşitli ve eğlenceli. özellikle koçtaşlarda filan göbeğine silikonla çiçek yapıştırılmışlardan kurtarıp evlat edinebilirsin, onlara çok acıyorum. kaktüs çiçeği ise çok muhteşem bi şey. kalın yapraklı bitkiler kurağa daha dayanıklıdır, bu şekilde seçebilirsin. menekşe de kolaydır, az su az güneş ister, orman altı bitkisi olarak. şimdi çok güzel biyeli olanları satılıyor. bi de siklamen seviyorum ben.

Evin aydinliksa orkide al bakimi cok kolay degil ama cicek actirabilirsen cok mutlu oluyorsun

Bir de cesit cesit kaktus al onlRin bakimi daha kolay bazen onlar da cicek aciyir ama onlarin cicek acmasi daha zor

bonsai al koçtaş'tan. bayılıyorum onlara.

arokarya ;) yılbaşı da yaklaşıo hafif süslerle süsleme imkanınız da olur biraz boylu biraz gösterişli bişeyi ucuz olmasa da alırsanız uzun zaman keyifle bakabilirsiniz.

kültür formlarından bulabilirseniz myosotis alın. unutma beni çiçeği diye geçer.

ya da "adonis"lerin de kültür formları çok güzel. kan damlası diye geçer.

kılıç, çam, bilumum baharat, bildiğimiz normal çim, menekşe, açelya, limon ağacı denedim bugüne kadar. daha önce elimden kurtulup sağ kalmayı başaran kaktüslerim olmuştu.

menekşenin ve açelyanın yapraklarını kedilerim yedi. zavallıcıklar mundar oldu. attık. kılıcın saksısını devirip durdular. garibim bu travmaya dayanamadı öldü. çamın toprağını eşeleyip saksıya işediler. kurudu gitti. baharat ve kendileri için yetiştirdiğim çimlerin saksılarını masadan yere attılar. travmaya dayanamayan bitkiler mort. içlerinden sağ kalan bir tek limon ağacı oldu. hatta dal bile çıkardı kendisi maşallah.

mum çiçeği! inanılmaz güzel kokuyor.

az paraya çok kişinin sorumluluğunu alacağıma çok parayı alırım.

5000 tlye muhendis

türkiyede 2.5 milyon tane müdür var.

25 kişinin derdiyle uğraşmaksa 5000 tl ile kendi derdimle uğraşıp daha fazla yükselirim.

tabiki 5000 lik seçenek. akarı yok kokarı yok.

2.500'ü alırsın, 5.000 liralık çalışırsın, 10.000 liralık strese girersin. Avantajı: "Ben müdürüm"

5.000'i alırsın, en fazla 5.000 liralık çalışırsın, en fazla 5.000 liralık strese girersin. Avantajı: Saçın dökülmez.

soru mu bu. 5000

25 kişinin müdürüne 2500 TL verilen yerde herhangi bir pozisyonda çalışmam, başka bir pozisyonda farklı bir maaşa değişik bir iş de yapmam. Orası garip bir şirkettir.

Düz mühendise 5000 TL veren şirket ise değerlidir. Daha iyi bir zihniyette olan şirkette 5000 TL kazanacaksın.

herkes 5000'i tercih eder. bence siz 2500'ü tercih eden varsa, onu bulup motivasyonunu öğrenmelisiniz.

ne kadar az sorumluluk o kadar az stres. ücretler tam tersi olsaydı da düz mühendislik derdim ben. para her şey demek değil çünkü.

İkinci seçenek.

5000 TL'ye 25 kişinin müdürü ile 5000 TL'ye düz mühendisi bile kıyaslasak ikinci seçenek.

taabi ki 5000tl düz mühendis.

soruyu düz sorduğunuza emin misiniz yerler karışmış sanki. Böyle bir soruyu sormaya bile gerek yok. tabii ki 5k.

tartışmaya bile açık degil. 25 kişinin i.ne müdürü olm

aynı maas olsa bile cevap aynı

Bu sorunun cevabını bilmiyorsan düz mühendis ol.

5000 tabii ki. sadece maddi olarak değil, kariyeriniz için de daha avantajlı olur. 25 kişinin müdürüne 2500 veren şirketten hayır gelmez.

2500 tl güney sahillerinde devlet kapısı mı?
5000 tl istanbul'da cumartesi pazarlı sınırsız mesaili mobbingli asgariden sigorta yatıran 50 kişinin sorumluğunu sana yıkan şirket mi?

soruyu sordun diye bu kadar detaya girdim yoksa 5bini al git düşünme.

kendi adına sigortan ödeniyorsa her durumda kendi sigortandan bakınırsın. sigorta dediğin bağkur ise borcunu ödemen gerek. borç ne borcu bu önemli ama yok eğer bir yerde sigortalıysan borç önemli değil primlerin yattığı sürece bakınırsın. sgk'ya gidip şurda çalışmaya başladım diye kendini kaydettir.

zirvelere geliyorsa ben de gelirim. cidden acayip tatlı bir şey kedi canını.
onun dışında leyla ile mecnun'a yeni başladım. ilk bölümlerinde yok valla sonları bilemem.

Leyla ile Mecnun'un senaristiydi.

Leyla ile Mecnun'da hiç gözükmedi. Sevimli adam gerçekten, severiz abimizi.

ramazan güzeldir dizisinde mecnun rolünde izleyebilirsin.

Ben kendisini sadi celil cengiz in kısa filmlerinde keşfetmiştim.. Tanıdıklarıma da öneririm aslında ama tanımadığım birisin demek ki :) Kısa filmlere bakabilirsin gayet iyilerdir..

Benim sık kullanılanlarda ekli olanlar bunlar:
Adres Soran adam: www.youtube.com
Napsak napsak: www.youtube.com

En güzel kestane sobada olur.

tost makinesinde yap direk hiç uğraşma öyle şeylerle

fırına atacaksanız kenarlarını çizmek gerek ki patlamasınlar fırında. ama suda haşlaması da güzel oluyor.

haşlama sakın suda beklet + şeklinde çiz teflon tava marifetiyle kebap yap.

(bkz: ababura) kısacası kebap.

birde biraz şeker katılmış suda haşlaması oluyor, ama ben çok sevmiyorum.

en güzeli kebap. oda tavada çok iyi oluyor. kestaneyi yatay olarak boydan boya çiziyorsun, sonra tavaya koyup kızartıyorsun. arada çeviriyorsun tabi.

fırında hiç randımanlı olmuyor, bir de çok uzun sürüyor. tavada da piştiğini anladıktan sonra fırında hiç yapmadım.

@vincenzo peki nasıl anlayacağım piştiğini? ne kadar süre vermek gerekiyor ortalama? bir de biraz su ekleniyordu tavaya değil mi sanki?

İlk denememi fırında yapmıştım sonuç hüsrandı, güzelce çizin, atın teflon tavaya. En hızlısı ve lezzetlisi bu şekilde oluyor.

valla ben kabuklarının yanmasını bekliyorum. arada bir iki tanesinin tadına bakıyorum.
içi çiğ kaldığında belli oluyor zaten. içi biştiğinde un gibi oluyor.

kestaneyi al
her iki tarafına boyuna çizik at, bıçakınan
fırın tepsisine yağlı kağıt koy kestanelerin tombik tarafı kağıda gelecek şekilde yerleştir, diz
fırın 200 C ve 40 dk üzeri kızarıncaya ve kabuklar pörtleyinceye kadar bekle
Fırından al, bekle soğusun,
ye:)

canbogazdan.blogspot.com
ben bu tarifle yaptım geçen kış, bayağı başarılı oldu.

once yikar, sonra enlemesine kestanenin ortasina kadar cizerim, teflona koyar kapagini kapatirim. orta atesin biraz fazlasina koyar, bir sure unuturum. kokusu gelince hatirlar, gider ceviririm. sonra yine unuturum. komur gibi olmasinlar diye arada kontrol ederim. cok guzel olur, ayni komurde yapilmisini satin aldigim gibi. afiyet olsun

en iyisi sobada olur ama soba yoktur artik koyde falan degilsen

neyse

kestaneleri once bombeli taraflarini enine ciz. resimde goruldugu gibi yani 1.bp.blogspot.com
cizdigin kestaneleri tasin icinde suda beklet bir 5-10 dakika
sonra tost makinesi varsa onun uzerine diz. yoksa firin tepsisine dizip firinda pisir.

afiyet olsun

balık, et pişirilen 20 liralık elektrikli ızgarada yapıyorum ben. gayet güzel oluyor.

kredi kartında limit varsa eğer alman için ne kadar eksiğin varsa o fiyata satışa koysun satıcı sende kredi kartın ile al.kalanı nakit vericeksin ne olsa.

Kredi kartınla altın alıp bozdur.

kredi kartından nakit avans da çekebiliyorsunuz, niye öyle bir şey düşünmediniz?

bankaların sms ile olan kredilerine mesaj at bakalım. ön onay gelenlere gider görüşürsün. olabilir bence. garanti, denizbank bunlara mesaj at öncelikle.

sanalpazar gittigidiyor sahibinden tarzi sitelerden ilan acip komisyonunu odemek sarti ile 12 taksitli falan alim yapabilirsiniz

sanalpazardan alabilirsin 12 taksit kredi kartin varsa

bazi bankalarin faizsiz avanslari var

meseleyi hallettik beyler. şunları da yazayım ki bundan sonra birinin böyle sorunu olursa okusun.

1.) nakit avans mı? asla. faizden beliniz bükülür.
2.) altın almak bozdurmak mantıklı ama alış/satış arasında büyük miktarlarda çok şey fark ediyor.
3.) onun yerine sanalpazar.com gibi siteleri kullanmak mantıklı. biz de öyle yaptık. altında aradaki fiyat farkından daha cazip bu. 700 lirada 30 lira gibi bi komisyon oluyor. altında 50 liraya yakındı. hesap da yanlış olabilir tabi, bilemedim.

tarihi değiştirmiş olsun ama zor kelimeyle anlatılmasın nasıl bir ironi :)

tarihi değiştiren insanlar diye bir kitap var onu araştırın oradan birini bulursunuz

Simone de Beauvoir.

Atatürk

İlla ki politikacı, lider, asker olmak zorunda değil. Darwin, Newton gibi bilim insanları da olabilir.

cengiz han

tesla