Giriş
(4)

Konser Dvd

secretdorm
Unutulmicak konser dvd leri nelerdir? Ağzım açık izlesem? 2000 sonrası ve metal dışı olursa sevinirim. Teşekkürler.
Unutulmicak konser dvd leri nelerdir? Ağzım açık izlesem? 2000 sonrası ve metal dışı olursa sevinirim. Teşekkürler.
0
secretdorm
(02.10.10)
yanni acropolis konseri
0
weeping guitar
(02.10.10)
Blackfield-Live in New York

ayrıca yanni-acropolis +1
0
johan sebastian
(02.10.10)
jamiroquai - live in verona
0
sutlu nescafe
(02.10.10)
şebnem ferah'ınki türkiye'de en çok satan konser dvd'si olmuştu galiba.

(bkz: 10 mart 2007 istanbul konseri)
0
sezercik yavrum benim
(03.10.10)
(3)

Kulaklık Uzatma Gaplosu(kablosu)

kamilinsan
Babalar şimdi ben iyi bi kulaklık alayım hem empiç bileyır'ımla hem de masaüstü bilgisayarımla kullanayım diyorum çünkü apolyeler bozuldu bu piçin. fakat öndeki girişler bi sebepten çalışmıyor. O yüzden arkadaki hoparlör girişinden öne bir uzatma çekeyim diyorum. benim bi ucu böyle 3.5(bildiğimiz ku
Babalar şimdi ben iyi bi kulaklık alayım hem empiç bileyır'ımla hem de masaüstü bilgisayarımla kullanayım diyorum çünkü apolyeler bozuldu bu piçin. fakat öndeki girişler bi sebepten çalışmıyor. O yüzden arkadaki hoparlör girişinden öne bir uzatma çekeyim diyorum. benim bi ucu böyle 3.5(bildiğimiz kulaklık girişi işte" olan bi kablo bulmam mümkün müdür yoksa gideyim konya sokakta yaptırayım mı üç beş liraya ?
0
kamilinsan
(02.10.10)
media markt tan aldım ben, 5 metre, 7 lira falan bişeydi.
0
deeperdown
(02.10.10)
vay 5 metre çok iyiymiş ya eyvalle bi bakayım ben oralara.
0
🌸kamilinsan
(02.10.10)
yalnız, balanssız audio sinyalini 5 metrelik kablodan taşımak pek sağlıklı bir iş değil. Biraz 2 metreden uzun pek tavsiye etmem.
0
johan sebastian
(02.10.10)
(21)

kürtçe

özil
yanınızda kürtçe konuşulmasından bi rahatsızlık duyuyo musunuz? ve bundan daha sonra pişman oluyo musunuz?
yanınızda kürtçe konuşulmasından bi rahatsızlık duyuyo musunuz? ve bundan daha sonra pişman oluyo musunuz?
0
özil
(29.09.10)
Küçükken oluyordu. Kafam biraz çalışmaya başlayınca bundan pişman olmaya başladım. Şimdi ise sanki turist konuşuyormuş gibi oluyor. Ha ingilizce ha kürtçe ha almanca yani.
0
serafettinn
(30.09.10)
Şöyle düşün; yabancı bir ülkeye gittin ve yanında memleketlin var, nece konuşursun? Adamlar doğduklarından beri o dilde konuşuyolar ve ciddi anlamda türkçe konuşurken dertlerini birbirlerine anlatamıyolar.
0
manalinik
(30.09.10)
"bir insanın yanında onun anlamadığı dilde konuşmak ayıbtır" bu gerçeği gözler önüne serdikten sonra bana ne isterse kuş dilinde konuşsun diyerek size cevab veriyorum.
0
humin zararlisi
(30.09.10)
kesinlikle rahatsız oluyorum. birincisi bu kadar itici bir dil olamaz hiç bir zerafeti yok kulağa hoş gelmiyor. ikincisi konuşanlara bakıyorsun belki yarısından çoğu görüntü olarak dağdaki götverenlerden farksız, üçüncüsü türkçe bilip bu ülkede yaşayan bu ülkenin ekmeğini yiyip suyunu içen birinin başka bir dil konuşmasına karşıyım. rahatsızlık duyuyorum ve pişmanda olmuyorum. aksine yanımda öyle konuşan tipler oldumu küçümser veya alaycı bakışla gözünün içine bakarım o da eşşek değilse onlardan ne kadar nefret ettiğimi anlar.

peşin edit: demokrasi ve özgürlük abidesi olduğumu söylemedim. kimse laf sokmaya çalışmasın özilin sorusuna cevap versin.
0
karahan
(30.09.10)
@humin zararlısı
@wishes

+1
0
deeperdown
(30.09.10)
ben de çok rahatsız oluyorum lan mesela spor salonunda soyunma odasında vara vara konuşuyolar kendi aralarında amk ne diyon götüme başıma mı laf ediyon ne bilcem ben türkçe konuşsana piç.
0
kamilinsan
(30.09.10)
hicbir onyargim yok, kulaga cok kotu gelen itici bir dil. bu bakimdan rahatsizlik veriyor. ama konusmalilar.

not: cekce de berbattir mesela.
0
samfisher
(30.09.10)
rahatsız olmuyorum.

ha belki tek bir şekilde rahatsız olurum -ki bu bütün diller için geçerli- diyelim bir diyalogda 3 kişiyiz ve birden karşıdaki iki kişi kendi aralarında benim anlamadığım bir dilde birşey dedi, işte o pek hoş olmaz. hatta dün masamızda bir uzak doğulu vardı, ingilizce anlaşıyorduk, arada kendi aramızda konuşurken ayıp olmasın diye de ingilizce konuşuyorduk tabi masadaki herkes ingilizce biliyordu.
0
johan sebastian
(30.09.10)
biraz oluyorum, ama dünyanın herhangi bir dili konuşulurken (ermenice, yunanca, lazca dahil) olmuyorum. sebebini kendilerinin düşünmesi lazım.

bir insan bir dilin konuşulmasından neden rahatsız olabilir?
kulağa kaba olduğundan? hayır.
konuşanları ırk olarak aşağı gördüğünden? hayır.
ben ırk olarak kendilerinden düşmanlık hissettiğimden rahatsız oluyorum.
0
desdinova
(30.09.10)
anadilini konuşmak her insanın hakkıdır. bu insanın evrensel kabul görmüş bir hakkıdır. ama rahatsız olduğumu ben söyleyebilim. bunun nedeni kaba ve görgüsüzce konuşmaları. aynısını bir ingiliz yapsa ona da sinirlenirim. yani mesele konuştuğu dilde değil konuşma uslubundadur. ayrıca ispanyol turistlerde çok kaba saba konuşurlar onlarıda sevmem.
0
ceo
(30.09.10)
"yanında almanca, ingilizce konuşulunca rahatsız oluyor musun" argümanı çok salakça olsa da diğer ırkçı hayvanlıkların yanında bir derece kabul edilebilir oluyor, bu duyuruda onu fark ettim. çünkü kürtçe bu toprakların dillerinden biri, yabancı bir dil değil. içi kin ve nefretle dolu bünyelerinizin bunu kabullenmesi lazım artık. insanların ana dilini konuşmasından rahatsızlık duymak nasıl bir kafadır anlamıyorum. bir ırka topyekün nefret duymak aynı keza..

kürtçe konuşabilmeyi, anlayabilmeyi ve hatta sizleri anlayabilmeyi dilerdim. sonuncusu biraz zor ama...

dipnot: madem bu kadar milliyetçisiniz, önce kendi dilinizi doğru dürüst konuşmayı/yazmayı öğrenin. imla hatalarının bini bir para..
0
emraah
(30.09.10)
ilke olarak rahatsiz olmuyorum. yurtdisinda filan ve yerliler benim türkce konusmamdan rahatsiz olmuyor.
ancak bal gibi türkce bildikleri halde iett de filan iki kürdün bana yada yanimdaki kiz arkadasima bakarak kürtce birseyler anirmasindan rahatsiz oluyorum. yoksa herkesin istedigi dilde konusma özgürlügü var ama bunu kinama begenmeme hakki kimse de yok.
0
pesrev
(30.09.10)
"bir insanın yanında onun anlamadığı dilde konuşmak ayıbtır" bunu sadece kurtler mi yapiyor? evet kabul hos degil ama ben dahil bunu yurtdisinda yapan cok.

"kaba ve görgüsüzce konuşmalar" da kurtlere has bir durum degil, dili guzel konusan var kotu konusan var.

"bal gibi türkce bildikleri halde iett de filan iki kürdün bana yada yanimdaki kiz arkadasima bakarak kürtce birseyler anirmasindan rahatsiz oluyorum." bunu da sadece kurtler yapmiyor(bkz: yurtdışında türk ile karşılaşmak)

uzun zamandir kurtce sesler duymuyordum, biraz youtube baktim gayet sevimli bir dil:
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

sarkilarida pek guzel, severek dinliyorum:
www.youtube.com
bence zazaca lehcesi cok guzel, ogrenmek isterdim:
www.youtube.com
0
elido
(30.09.10)
kürtçüler sözlükten sonra duyuruyuda basmış. yok faşist yok bilmem ne yok bıdı bıdı. başka argümanınız yok mu.
0
karahan
(30.09.10)
Evet, kesinlikle rahatsız oluyorum.
0
italian
(30.09.10)
Ne kadar kutuplasmisiz. yazik once insan demeyi hepimiz unutmusuz, sozlugu basmis duyuruyu basmis ne bu kurt diye etiketlediginiz insanlar istilaci mi bir yeri bassin?

yurt disinda barbar turk diye adlandirilmak ne kadar hosumuza gidiyorsa kurt kokenli insanlara yapilan yakistirmalar da iste okadar hosuna gidiyor onlarin.

yapmayin her kurtu terorist her kurtce kelimeyi kotu niyetli yapmayin bilmez misiniz her tavla oynayinisizda aslinda kurtcede de kullanilan rakamlari soyleriz yek du se car....

ne bu insanlarin hepsinin niyeti kotu ne de konustuklari dil beni rahatsiz eder...ha gerekli mi burasi tartisilir benim gozumde turkiye cumhuriyetinde bir turkce bilen turk vatandasinin insanlarin icinde fransizca v.b konusup ortamin dedikodusu yapmasi benim gozumde ayni konumdadir ecnebi avrupa dilini konusmasi onu elit ya da baska bir sey yapmaz.

kisaca ben rahatsiz olmuyorum.
0
cairo
(30.09.10)
Nefret ediyorsunuz ya bu kadar. O zman neden bu kadar beraber yaşamk istiyorsunuz kardeşisiz diyorsunuz.Bırakın o zman Kürtler kendi topraklarından sizden ayrı yaşasın. siz bıramıyorsunuz ki. yoksa biz de size aşık değiliz. Madem dilimize bile bu kadar saygısızsınız, rahat bırakaın da kendi kendimize yaşayalım.

Bu arada ben dil bilimciyim, Türkçe'nin içinde şu sizin çok nefret ettiğiniz Kürtçe'den ne kadar kelime var bir araştırın bakalım. Yada türkçe bir sözlük alın kaç tanesinin karşısında Türkçe dışında bir dilin kısaltması yok.
0
zaxurani
(30.09.10)
Başka dil bilmiyorsa ne yapsın, konuşacak elbette rahatsız olmam, örn. Urfa'da bir ziyare gittiğimde çevremdeki kadınlar ya kürtçe ya arapça konuşuyorlardı, başka dil bildiklerini sanmıyorum (Urfa oxford).

Ancak türkçe bilen biri benim kürtçe bilmediğimi bile bile yanımda kürtçe konuşursa YUH demek isterim. Ben yanımdakiyle sana bakıp bakıp almanca konuşsam hoşuna gider mi?

Bir de tabii bunun meydan okuma hisleriyle yapılanı var, ona da "acınası" diyoruz.
0
SiyamkedisiZorro
(30.09.10)
ya bırakın şu faşistsin şusun busun 2010 dayız heeeeey takılıp kalmayın 80 lere !!
olay ne biliyor musunuz arkadaşlar kendini T.C. ye ait hisseden her insanın kanına dokunan durumlar var ! isterse anırsın umrumuzda değil ,niyetleri temiz olduktan sonra !! ama dağa çıkıp gencecik askerlerimizi şehit eden haince arkadan vuran ,10-15 çocuk yapıp devletten yeşil kart alıp elektirikği (kuyuyu elektirikli su ısıtıcısyla ısıtan biliyorum !! )bedavaya kullanıp bide üstüne yardım parası alıp , çocuğuna polise askere taş attıran insanlardan doğal olarak sürekli bir zarar gelir düşüncesi alt bellek üst bellek her yere yerleştiği için elinde olmadan tepki duyuyorsun hepsi öyle olmasada !
0
haintırtılpistırtıl
(30.09.10)
Turistle karşılaştıranlar saçmalamış bence. Onlar turist sonuçta bi süre sonra gidecekler. Ama adam doğmuş gelmiş 30-35 yaşına işi gücü yaşamı herşeyi burda öğrensin Türkçe'yi de.
0
xenophobe
(30.09.10)
hadi bi derece oradaki cahil halkı anlıyorum çünkü 'cahil' öyle veya böyle cahil bırakılmış sömürülmeye müsait nereye çekersen oraya çok basit anlamsız bahanelerle;yok sizin dilinize müsade etmiyorlar yok susturuluyorsunuz hakkınızı arayın diye galeyana getirilip kışkırtılıyorlar vatana millete karşı !
anlayamadığım nokta ise buraya yazacak kadar imkan ve bilgi dahilinde olan bir kimse bu tür oyunlara nasıl gelir nasıl inanır bu gereksiz saçma sapan bahanelere ??!
son olarak bu ne perhiz bu ne lahana turşusu saçma haklardan bahsedip sonrada başkasının hakkını gasp etmek gerçekten komik bir ironi en komiği ise bunu meşru bir şeymiş gibi savunanlar.bakamayacakları kadar çocuk yapmaları ise tamamen devletin suçu es geçilmiş onuda ben söyleyeyim savunmada sınır yok her şey hak her şey meşru çünkü ifade özgürlükleri elinden alınmış.
0
haintırtılpistırtıl
(30.09.10)
(5)

Aylık Harcama Takibi için program

exla
Arkadaşlar başlıktaki gibi bir program ya da excel dosyası arıyorum çok işime yarayacak acil şekilde. aylık masraflarımın ne olduğunu günü gününe tutmak istiyorum. Eğer böyle bir şey varsa ve biliyorsanız çok yardımcı olacaksınız. Teşekkürler.
Arkadaşlar başlıktaki gibi bir program ya da excel dosyası arıyorum çok işime yarayacak acil şekilde. aylık masraflarımın ne olduğunu günü gününe tutmak istiyorum. Eğer böyle bir şey varsa ve biliyorsanız çok yardımcı olacaksınız. Teşekkürler.
0
exla
(29.09.10)
e kendin bi excel tablosu yapsan olmaz mı? günler alt alta, harcama sınıfları yanyana şeklinde?
0
deeperdown
(29.09.10)
@deeperdown, dostum çok daha güzel yapılmış detaylı bir şey aramaktayım.
0
🌸exla
(29.09.10)
www.ayrax.net adresinde ücretsiz bir kişisel hesap takip var.
0
hayattan sikilan adam
(29.09.10)
ms access'te bu tür templateler vardı, kendi kafanıza göre editleyebiliyorsunuz da. Bir göz atın isterseniz.
0
johan sebastian
(29.09.10)
(bkz: kmymoney )
0
ilkdefa
(29.09.10)
(4)

altyapı, bürokrasi, yönetim,

hoot
kendimi bildim bileli her sene memlekette bir yerler kazılır, bir sene telefon hattı öbür sene elektrik hattı yer altına, daha önceleri de yağmur suyu kanalı için kazı yapıldı. şimdi kanalizasyon hattı için her yer mahvolmuş durumda. bir arada her tarafa kamera döşediler. bunların kabloları için ep
kendimi bildim bileli her sene memlekette bir yerler kazılır, bir sene telefon hattı öbür sene elektrik hattı yer altına, daha önceleri de yağmur suyu kanalı için kazı yapıldı. şimdi kanalizasyon hattı için her yer mahvolmuş durumda. bir arada her tarafa kamera döşediler. bunların kabloları için epey bir alanda kazı çalışması yapıldı.

mesela türkiye de neden bu yağmur kanalları yapıldığı zaman bir duvarına telefon bir duvarına elektrik hatları falan döşenmez hepsi bir anda olmaz. bu ülkenin bürokrasinden mi? mesela tedaşın ptt nin alt birimleri neden belediyenin alt birimi değil. galiba bu şekilde olsa bir altyapı planını tek başına belediye yapar herhalde, ya da bunların ortak hareket etmesini sağlayacak bir kurum yok mu? büyükşehirleri bilmiyorum fakat küçük ilçeler için niye böyle? bizim kaymakam belediye gibi çok başlı yerel idare sisteminden mi işler bu şekilde? türkiyenin ayıbı değil mi?
0
hoot
(29.09.10)
eeeeee, o zaman kazı için ihaleyi alan adam, o kadar hediyeyi, parayı boşunamı vermiş olacak. Bir kere kazım için gelecek sonra her şey döşenip kapatılacak.Nerde bunun karı!!! para kazanması için; 1 ay telefon için kazacak, gelecek ay elektrik için,bir sonraki ay su...her seferinde aynı şirketin kazdığını bir düşün !!! ne kadar çok kazanır değil mi ...
0
janavarorion
(29.09.10)
Komplo teorisi üretmeye gerek yok, bu iş organizasyon ve planlama eksikliğinden kaynaklanıyor. Şirketler boşuna sistem mühendislerine o kadar para vermiyorlar.

Sular idaresinin işi boru döşemektir, o adam açmışken fiberoptik de döşeyelim demez. Kablo döşeyen adam da su borusu çekeyim demez, dememeli de zaten. Bu kurumların bağlı olduğu üst kurumlar bu gibi şeyleri organize edecek kişileri istihdam etmeli.
0
johan sebastian
(29.09.10)
peki hepsini birden yapanlar nasıl işletiyor bu işleri? galiba duvarlarda ki kablolarda telefon, kablo tv belki de elektrik kabloları falan değil mi?
0
🌸hoot
(29.09.10)
Şöyle düşünün; basit bir binanın yapımı ile bir tane müteahit ilgileniyor, bu adam bir binanın nelere ihtiyacı olduğunu biliyor (su boruları, atık su boruları, kanalizasyon bağlantıları, elektrik tesisatı, telefon tesisatı vs..) ve bu adam bir bina yapacağı zaman tüm bunları organize ediyor.

Yahut bir iş merkezi inşa edilirken projede mimar, inşaat mühendisi, elektrik mühendisi vs bulunuyor ve sadece kendi işleriyle kendilerine sıra geldiği zaman ilgileniyorlar. Bu adamların başında da bu projeyi organize eden biri bulunuyor ve inşaat sürecinin doğru işlemesi için herkese belli planlar veriyor ve nerelerde işlerini kesişeğini söylüyor. Anlayacağınız herkes kendisine verilen işi yaparken aslında sistemdeki bir parçayı inşa ediyor. Böyle olunca da herşey tıkırında işliyor tabi.

Avrupalılar ve amerikalılar şehirleşmeyi çok iyi yapmışlar zamanında. "Biz buraya şehir kurucaz" diyerek işe koyulmuşlar. İlk başta ne bileyim ortaya bir anıt, kilise vs dikip etrafında geri kalan şehri planlı inşa etmişler.

Ama bizde durum farklı; köyler büyüyerek kasabalara derken şehirlere dönüşmüş. Veya köylerden kentlere göç edenler belli alanlara gecekondular dikmişler. Daha sonra bu kaçak yapılar seçim zamanlarında vs. meşrulaşarak hizmet almaya başlamışlar yavaş yavaş. E böyle olunca hizmetlerde yavaş yavaş ve aksak şekilde gelmiş haliyle. Zaten yapılaşmış bir bölgeye kanalizasyon, elektrik, su çekmek zor bir işken bir de tüm bunları birleştirmek daha zor. O iş için toprak istimlak edeceksin de, üstündeki evleri yıkacaksın da, ohoo.

Yani anlayacağınız bizde şehirleşme mantığı biraz ters.

Ha sizin dediğiniz olmayacak birşey değil, tüm hizmetlerin kesiştiği noktadaki adam (mesela belediye başkanı diyelim) göreve geldiğinde bir ekip toplayacak ve bölge bölge plan yaptıracak. Örneğin diyecek ki önümüzdeki bir sene içinde x bölgesindeki telefon hatları yeni standartlara uygun hale getirilecek, ayrıca buraya su tahliye mazgalları yapılacak; y bölgesi için zart; z bölgesi için zurt yapılacak... Elde böyle bir plan olduğunda herşey tıkırında işler. Umulmadık bir sorun çıktığında dahi, diyelim x bölgesindeki telefon hatları arızalandı orda hemen plana göre diyecek ki zaten biz bunu öngörmüşüz madem kazı yapıcaz mazgallara da el atalım.
0
johan sebastian
(29.09.10)
(6)

Dünya Küçükmüş Ya La

burbat
çok alakasız bir arkadaşın abd'deki kız arkadaşı beni beğenip eklemişti(harbi lan yalan değil). neyse çok alakasız ama kızı hayatımda hiç görmedim daha. bugün de can sıkıntısından bunun arkadaşlarına bakıyordum ve arkadaşlarının birinin arkadaş listesinde gözüme biri takıldı. açtım baktım ve bir de
çok alakasız bir arkadaşın abd'deki kız arkadaşı beni beğenip eklemişti(harbi lan yalan değil). neyse çok alakasız ama kızı hayatımda hiç görmedim daha. bugün de can sıkıntısından bunun arkadaşlarına bakıyordum ve arkadaşlarının birinin arkadaş listesinde gözüme biri takıldı. açtım baktım ve bir de ne göreyim, mezun olduğum liseden bir kız. önce inanamadım, hemen lisedeki kızın sayfasına baktım, meğer kız da abd'ye gitmiş üniversite için. ve bu kadar alakasız iki insanın ortak arkadaşlarıyım. çok acayip lan.

dünya o kadar da büyük değilmiş. hadi bu kıyağımı da unutmayın bu bilgiyi herkese vermem öyle.

yalnız şimdi bu lisedeki kıza desem de gelirken yanında benim hatunu da getirse, değil mi?

hala şaşkınlık içindeyim, çok acayip valla.
0
burbat
(29.09.10)
değil.
yani olabilir de olmaz.
kız durduk yere o kadar yol gelmez sadece beğendiyse. senin ayarında yüzlercesi vardır orada. bence tabi.
0
jameskeenan
(29.09.10)
kurukafa
(29.09.10)
Biraz geyik bir tez vardı şimdi tam hatırlayamıyorum ama dünya üzerinde çok alakasız iki kişinin arasında 6 basamakta bağ kurulabileceğini öngörüyordu.

yani; ali-djemba djemba için

ali>ayşe
ayşe>jonathan
jonathan>joe
joe>jamal
jamal>djemba djemba

gibi. Dünya küçük vesselam.

Edit: kurukafa erken davranmış.
0
johan sebastian
(29.09.10)
ben sana daha garibini anlatayım;

üniversitedeyken yazın workandtravel ayağına abd'ye gittim. orada bir türk kızla tanıştım. istanbula döndük, buluştuk, başka kızlar da getirdi yanında.

aradan 4 yıl geçti konyaya askere gittim. orada 100 küsür kişilik bölükte yanımda yatan adam ile o kızın yakın arkadaş olduklarını öğrendim. o buluşmaya gelen kızlardan biri de asker arkadaşımın o anki sevgilisiydi.
0
anarsi yureklerde
(29.09.10)
ben de söylemezsem çatlarım.

1992'de kardeşime yurtdışından bir saat aldım--alengirli.
92 yazında çalındı.
94'te üniversitede bir kızla tanıştı, kızın kolunda bu saat (alengirli dedik ya, tanıdı)
nerden diye sorunca, x'in hediyesi demiş. x de, kardeşimin yazlıktan tanıdığı.
X'i buldu, o saat ablamın hediyesi hatırası vardı dedi--önce kıza başka saat almasını sağladı, sonra durumu anlattırdı ve benim hediyem olan kendi saatini de geri aldı.
0
cedilla
(30.09.10)
:@anarşi yüreklerde ve cedilla oha dıyorum nasıul sey bunlar ya . ben de birsey sorsma bu baslık altında? pekı bu hıkayelerden olusan entryler var mı sozluğümüzde ben mi görmedim?
0
hıkmıkzık
(30.09.10)
(15)

İzlenmesi Gereken Türk Filmleri

Jin
Kesinlikle izlenilmesi gereken türk filmleri hangileridir? fena sardım türk filmlerine bu aralar ama çoğu kötü filmler. var mı tavsiyeleriniz?
Kesinlikle izlenilmesi gereken türk filmleri hangileridir? fena sardım türk filmlerine bu aralar ama çoğu kötü filmler. var mı tavsiyeleriniz?
0
Jin
(26.09.10)
(bkz: muhsin bey)
0
dambil
(26.09.10)
zügürt aga (salt mizah gözüyle bakılmadan özellikle izlenmeli)
0
yons
(26.09.10)
mahsunkul
(26.09.10)
eşkıya.
0
gebere jackson
(26.09.10)
eşkıya kesinlikle.
0
baldur
(26.09.10)
gemide, yaşamın kıyısında, vavien, eyyvah eyvah aklıma ilk gelenler.. onun dışında kemal sunal ın hemen hemen tüm filmleri..
0
cacinyus
(26.09.10)
tepedeki psychedelic adam
(26.09.10)
(bkz: canım kardeşim)
(bkz: reis bey)
0
johan sebastian
(26.09.10)
Karılar Koğuşu - Halit Refiğ.

Beş Şehir - Onur Ünlü.
0
uluyaratik
(26.09.10)
tarnum
(26.09.10)
o... çocukları, duvara karşı, benim sinemalarım, cenneti beklerken, susuz yaz, yüreğine sor, beyaz melek, ağır roman, hazal, madde 438, ıssız adam...
0
gijilti
(26.09.10)
eşkiya,katanlıktakiler,mustafa hakkında herşey,hamam,cahil periler (bu cahil perilerin adı başka birşey olabilir ama,tam hatırlayamadım)
0
tueio
(26.09.10)
ağır roman
0
suicides underground
(26.09.10)
kibar feyzo( sırf gülmek için izlenmemeli), tosunpaşa, sakar şakir( sırf gülmek için izlenmeli ) yılanların öcü
0
mr fusion
(26.09.10)
Hayallerim, Aşkım ve Sen
0
firez
(27.09.10)
(6)

ünlü statüleri

Transa
hep aklıma takılır, mesela bono ile kobe karşlaşsa, kobe "hassiktir lan bono" mu der yoksa bono "hassiktir lan kobe" mi der, yoksa 2 si de hassiktir mi çeker? evet.
hep aklıma takılır, mesela bono ile kobe karşlaşsa, kobe "hassiktir lan bono" mu der yoksa bono "hassiktir lan kobe" mi der, yoksa 2 si de hassiktir mi çeker? evet.
0
Transa
(25.09.10)
ikisi de hassiktir çekmez bence.
0
xenophobe
(25.09.10)
bence konuşmazlar. yollarına devam ederler.
0
jameskeenan
(25.09.10)
bence kobe sodexo kartlarını bonoya verip karşılığında ebay de satmak için gözlüğünü alır.
0
sttc
(25.09.10)
bono kahkahayı basar.
0
johan sebastian
(25.09.10)
yaptıkları işi ne kadar iyi yaptıklarına bağlı bence. mesela kobe evet işinde en iyiyi kovalayan bir kişiliğe sahip. bu yüzden kendisi hakkında yapılan yorumların hangisi doğru hangisi yanlış, hangisi yapıcı bunlara karar verebilir seviyede. bono dediğiniz kişi de, işinde sürekli kendini geliştirme çabası içinde olan, yaptığı işe saygı duyan ve kendisine de bu yüzden saygı gösterilmesini isteyen birisiyse ve kobe yada karşı taraf bunu görebilirse, o zaman hassiktir çekmezler birbirlerine, selam verirler, oturur konuşurlar (ortam ve zaman olursa) iyi bir dost edinmiş olurlar.
ama mesela bu örneğe karşıt bir örnek verelim. kobe karşısına hmm kim diyelim. (yabancılardan kimse gelmedi aklıma) murat boz'u koyalım. şimdi murat boz'un yaptığı iş işmi? kobe bunun neresine saygı duysun?? hani tamam türkiyede pop'un en önde geleni olabilir ama sanatsal bir yaklaşımla baktığın zaman bu kişinin şarkıları hiç bir şekilde snatla örtüşmüyor. 2010 yılı itibariyle, insanlrın hoşnutluklarından doğan bir eğlence, anlık zevkten başka birşey değil bu tarz kişilerin yaptıkları müzikler (aslında müzik demekte hakaret). işte kobe yada onun denginde insanlar böyle insanlara pek önem vermezler. versede o olay çıkartmamak için, gündeme böyle gereksiz birşeyle gelmemek içindir. "sen süper bi sanatçısın beğenerek dinliyorum seni" demesi bunun yanlış olduğunu da göstermez..
0
daglien
(26.09.10)
kobe bryant mı kobe tai mi?
0
unbeknown the black
(26.09.10)
(8)

Progressive müzik

jpsartre
Merhabalar öncelikle.Yeni müzikler arıyorum.özet geçiyim aradığım sound progressive rock ama böyle camel gibi olanı..jethro tull tarzı değil.daha sayko,deneysel şeyler istiyorum.grup ve iyi albümü şeklinde önerirseniz çok sevinirim.
Merhabalar öncelikle.Yeni müzikler arıyorum.özet geçiyim aradığım sound progressive rock ama böyle camel gibi olanı..jethro tull tarzı değil.daha sayko,deneysel şeyler istiyorum.grup ve iyi albümü şeklinde önerirseniz çok sevinirim.
0
jpsartre
(24.09.10)
İngilizce olmasa da olur derseniz Kult'un Tata 2 albümü güzeldir.
0
sourlemonade
(24.09.10)
gentle giant, yezda urfa, procupine tree iyidir hoştur bunlar
0
kostya
(25.09.10)
ilacın bende,

osi denilen davaya bir bak deneysel olayı gayet var ve progresifin dibinden gelme kevin moore var, benim gönülümü çaldı.

progressive olayının katarına gireyim dersen emerson lake and palmer derim

birde jordan rudess amcanın solo albümü var iki tane

rythm of time ve road to home diye.

ama osi yi dinle bak.
0
kopek
(25.09.10)
Aural moon adlı radyoda hiç bilinmedik, dehşet gruplar çıkıyor. Bu arada Enchant dinlemediysen özellikle Blueprint of the World albümünü dinle.
0
tekosin
(25.09.10)
@kopek +10000

ayrıca kevin moore 'un chroma key ismindeki grubunu kesinlikle dinleyin, çok farklı bir yaklaşımı var.

yarın bikaç grup daha yazarım.
0
johan sebastian
(25.09.10)
progressive denmiş, deneysel denmiş ama Liquid Tension of Experiment denmemiş.
0
maresaldesaxe
(25.09.10)
Trans-Siberian Orchestra / Beethoven's Last Night

malum siteye full albüm de yüklemişler www.youtube.com
0
candanag
(24.11.13)
king crimson dendi mi? denmediyse larks tongues in aspic
genesis - foxtrot/selling england by the paund (camel'i döver)
eloy - ocean
Van Der Graaf Generator - Pawn Hearts
0
kta
(24.11.13)
(11)

göçebe hayatı

biseyler
bunları buraya bi yerde kendimle yüzleşmek adına yazıyorum. yaşım 22, iki üni bitirip master yapmış, türkiye'nin en iyi bankalarından birinde yönetici pozisyonunda çalışan bir anne ile meslek yüksek okulu bitirdikten sonra ticarete atılmış, tekstil ile uğraşan esnaf bir babanın oğluyum.ailem ben 1 y
bunları buraya bi yerde kendimle yüzleşmek adına yazıyorum. yaşım 22, iki üni bitirip master yapmış, türkiye'nin en iyi bankalarından birinde yönetici pozisyonunda çalışan bir anne ile meslek yüksek okulu bitirdikten sonra ticarete atılmış, tekstil ile uğraşan esnaf bir babanın oğluyum.

ailem ben 1 yaşına bile girmeden boşanmışlar. ikisini neredeyse bir arada hiç görmedim, o yüzden bunun özlemini çektiğimi sanmıyorum, onu da belirteyim. zaten aralarında uçurum derecesinde bir yaş farkı var.

hayatımın büyük bölümünü babamın yanında geçirdim. benden 35 yaş büyük. ticari zekası felaket yüksektir. girişkendir, cesurdur, girdiği ortamda lider olur. eli açıktır. ama felaket sinirli birisidir. denenmemişi denemeyi, risk almayı sever. temizlik konusunda neredeyse hastadır. hani kadına evi temizletir, sonra beyaz çorap giyip evde dolanıp çorabın altına bakar, o derece. olmadık şeylere beklenmedik reaksiyonlar verebilir. çocukluğumun bir kısmında ara ara babamdan dayak yediğim de olmuştur bu temizlik konusunda ama babam her daim üzerime titremiş, ilgisini hiç esirgememiştir. ha, kaç kere oturup karşılıklı konuştuk ya da ne kadar beni dinler? babamla ilişkimizin büyük bölümünde hep fikir ayrılıkları oldu ve genelde kavga ile geçti.

6 yaşına kadar anneannemle kaldım, annem 17 yaşında evlenip 18'inde boşanınca sınava girip uludağ üniversitesi bilgisayar mühendisliğini kazandı ve okumaya gitti. babam o ara neredeydi, bilemiyorum. ancak 6-7 yaşına kadar bi gün babamda, bi gün anneannemde, bi gün babaannemde kaldığımı hatırlıyorum sadece. sonra bir gün babam geldi ve "gidiyoruz" dedi. başka biri ile evlenmişti. evlendiği kişiyi ilk orada gördüm.

babamla birlikte yaşamaya başlayınca benim için o dönem neler değişti açıkçası tam olarak bilmiyorum. bu arada okula başladım ve babam geç saatlere kadar çalıştığı için günümün büyük bölümünü evlendiği kişi ile geçirmeye başladım. kadınla iletişim neredeyse olanaksızdı. evlenene kadar evinden çıkmamış, ilkokul terk, ev işini asli görevi olarak bilmiş ve yalan rüzgarı dizisi dışında sosyal hayatı olmayan bir kadındı. ilkokul terk derken kesinlikle onu küçümsemiyorum ama daha 2. sınıfa giderken günümün büyük kısmını geçirdiğim insanla aramızda neredeyse hiçbir ilişki kalmamışsa, ondan sorup öğrenebileceğim birşey kalmamışsa ona ne kadar saygı gösterebilirim ki? çocuk aklıyla hemde?

bu arada babamın işleri felaket iyiye gitti, oturduğumuz semtten yaşayış şeklimize kadar herşey bi anda değişti. ilk ve orta okulu kolejlerde okudum ancak bu 8 senelik süre zarfında 7 okul değiştirdim. nedeni ya taşınmamız ya babama birilerinin daha iyi okul tavsiye etmesi ya da ne bileyim benim öğretmenlerimin haylaz olduğum konusundaki şikayetleriydi. aslında hep iyi öğrenciydim ama babam hakkımda küçücük bişey duysa yeni bi okulda yeni bir başlangıç yapmam gerektiğine inanıyordu sanırım.

krizin patlak verdiği günlerde babamın işlerinde de aynı oranda düşüş oldu. ancak buna karşın babamın hareketlerinde de değişiklikler baş gösterdi. eve olmadık saatlerde gelmeye, bazen hiç gelmemeye başladı. geldiğinde de eşi ile kavga ediyorlardı zaten. o eve gelmediğinde kadınla birlikte kalmak zorunda kalıyorduk ki bu benim için gerçekten azap gibi birşeydi.

eve gelmediği günlerden bigün beni aradı ve benimle erkek-erkeğe konuşmak istediğini söyledi, orta sondayım o sıralar. çıktık, geziyoruz. "seni biri ile tanıştıracağım" dedi ve görüşlerimi öğrenmek istediğini söyledi. tanıştırdığı kişi tahmininiz üzere bir bayandı ama yabancı uyruklu birisi. evlendiği kadının aksine ultra sosyal, her konuda bir görüş belirtebilen, girişken falan biri. ne kadar iyi niyetli açıkçası hala bilemiyorum.

bu arada eski sovyet ülkelerine ticarete başladık ve babam evli olduğu kadınla boşanmaya karar verdi. kadını da ortada bırakmadı tabi, ona iki ev bıraktı ne bileyim emekli olana kadar bütün primlerini ödedi vs vs. yeni bir ev tuttuk ve bu sefer ben-kadın-babam yaşamaya başladık. farklı kültürler tabi, pek hoşuma gitmedi bu yeni yaşam açıkçası.

o sıralar liseye başladım ve hayatımda ilk kez bir devlet okulunda bulundum. ortama daha ayak uydurmaya çalışırken babamın eski sovyet ülkelerindeki ticareti hızla gelişti ve herşeyi bırakıp orada yaşamaya karar verdi. ben buna şiddetle karşı çıktım, türkiye'den ayrılmak istemediğimi belirttim. babam pek iplemedi tabi. felaket kavgalar etmeye başladık bu konuda ama babam karar vermişti bi kere. 1-2 kere evden kaçıp anneanneme gitme girişimlerim dahi oldu bu süreçte. liseyi bıraktım, bastık gittik rusya'ya.

orada 7 ay kaldım ve hiç okula gitmedim. açıkçası çokta sevmedim. tek arkadaşım internet cafenin güvenliği ve mağaza çalışanlarıydı. bütün gün ya internet kafede ya da boş boş gezerek takılıyordum. babama böyle yaşamayı sevmediğimi defalarca belirttim ama pek iplemedi. sonra bigün mağaza çalışanlarından bir kız ile bir yakınlaşmamız oldu. ben kızın benden hoşlandığını sandım, gerçi aramızda 10 yaş falan vardı ama umut işte. meğer hatun babamla yakınmış, bana da o yüzden ilgi gösteriyormuş... tabi babam kızın telefonunda benim iyi geceler mesajlarını ya da onun mesajlarına attığım cevapları falan görünce kudurmuş. bana pek bişey belli etmedi ama "sen tr'ye git, orada yaşa istersen" dedi. "peki" diyebildim.

türkiye'ye döner dönmez anneannemle yaşamaya başladık. anneannem akademi mezunu, bir devlet kurumunda yıllarca müdürlük yapmış, iki yabancı dil bilen son derece sosyal ve modern bir kadındır. 30 yıldır aynı yerde oturur. açıkçası göçebe hayatından düzenli hayata dönünce yine bi afalladım. bi süre sonra anneannemle anlaşamamaya başladık. ben daha 15-16 yaşındaydım, gezmek tozmak falan istiyordum. o ise okuldan eve gelip ders çalışmamı, sonra yemek yiyip 8 olmadan yatmamı uygun görüyordu. bu arada annem kendi başına yaşadığı için onunla da haftasonları anneannemi ziyaretleri sırasında görüşüyorduk. uzatmıyayım anneannem benimle yaşamak istemedi, uymuyorduk birbirimize. hayatının büyük bölümünü yalnız geçirmiş, yaşlı ve kendine göre düzeni olan bi kadındı.

annemle yaşamaya başladık. o zamana kadar annemle hiç yaşamamıştım açıkçası. annem babamın aksine bana karşı çok ilgili olmayan, sevgisini pek göstermeyen ve babamdan ayrıldıktan sonra yıllarca yalnız yaşamış; hep idealleri uğruna gitmiş bi kadın. soğuk biri olduğunu bile söyleyebilirim. eğitimin önemine inanır her daim. yıllarca babamla kurallar zinciri içerisinde yaşamışken, eve 10 dakika geç gelsem hesap verme zorunluluğu içindeyken annemle felaket bir serbetiye geçtim. hani eve günlerce gelmesem "neredesin" diye bir arar ya da aramaz.

1 sene böyle boşa harcadıktan sonra tekrar liseye başlama zamanım geldi, ancak babam rusya'ya giderken gidip tasdiknamemi almış; bir daha türkiye'ye dönmeyeceğimi belirtmiş. ya açıköğretim ya da akşam lisesi okuyacaktım, başka alternatif kalmamıştı. akşam lisesine kayıt oldum. 70 yaşında adamlarla-40 yaşında kadınlarla liseyi bitirdim. devam zorunluluğu dahi yoktu ama ben gittim.

liseyi bitirdikten sonra öss'ye girdim. öss sürecinde ne dershaneye gittim, ne sınava hazırlandım. hatta sınava bile 30 dakika geç girdim. gözetmen kadının "oğlum, 30 dakika gecikmişsin" derken gözlerindeki telaşın milyonda biri bile yoktu bende. böyle bir hayat yaşadıktan sonra fena sayılmayacak bir puan aldım. açıkçası barajı bile geçeceğimi sanmıyordum sınava girerken. puan fena değildi ama tercihler sonunda salak saçma, son tercihim bi yere düştüm. niğde'ydi sanırım. gitmedim tabi haliyle. açıkçası ne olmak istediğimi bile bilmiyordum, pek bi idealim olmamıştı yaşam boyu. "tercihi neye göre yaptın?" derseniz onu bile ben yapmadım, annem oturdu kendince yazdı.

tr'de üni yolu kapanınca yurtdışında okuma olayını araştırdım. babam zaten uzak olduğu için her konuda kolay kafalanıyordu. zaten ayda bi kere telefonla konuşuyorduk, hepsi o. ihtiyaçlarımı soruyor, elinden geldiğince anında gideriyordu. annem ise "hayat senin, ne istersen onu yap" yapısındadır. konuşma gereği bile duymadık. "ben şuraya gideceğim" dedim, "peki" dedi. hepsi bu.

atladım, buraya geldim. annemin tavsiyesi ile bilgisayar mühendisliği okumaya başladım. ilk sene sorunsuz geçti, zaten burada kimseyi sıkmıyorlar. 5. sınıf tıp okuyup ingilizce bilmeyen adamlar var, rahat bir ortam. yine de bişeyler öğrenmeye çalıştım ve ortalama bi öğrenci olarak geçip gittim. şimdi ikinci sınıftayım ve okul nokta kadar sikimde değil açıkçası. 4 işlem matematik bilgimle mühendis olacam ya, ona gülüyorum.

ailemle idealim olmaması üzerine konuşmaya çalıştım. babam daha sonunu bile dinlemeden "okulu bırak, gel burada sana mağaza açalım" dedi; annem ise "oku, yakında orada şube açacağız seni şube müdürü yaparız, hayatın kurtulur" nasihatında bulundu. ulan iyide benim zaten geleceğe dair bi kaygım yok ki? hani neden bilmiyorum, "neye güveniyorsun?" deseniz onu da bilmiyorum.

velhasıl çok uzattım ve çok klişe olacak ama kendimi rüzgarda oraya-buraya giden bi yaprak gibi hissediyorum. çok sosyal biriydim bi zamanlar, şimdi insanlarla göz teması kurmaya bile korkuyorum. dikkat ettiyseniz bu kadar yazdım ama bi kere bile "arkadaş" demedim çünkü düzenli bi arkadaşım hiç olmadı belkide. arkadaşı bırak anneanne dışında doğru dürüst akraba ilişkim bile yok, babamın kendi tarafı ile arası pek iyi değildir çünkü. "senin sorunun ne dostum, herşeyin var işte" diyecekler olabilir.

kendimi bildim bileli mutsuzum, hiçbir şeyden zevk almıyorum ve bunun nedenini de bilmiyorum. hayatta umursadığım hiçbir şey yok. bir hobim bile yok, belki arada fenerbahçe maçlarını izlemek. gerçi aragones-daum-aykut kocaman üçlüsünden sonra o da ızdırap haline geldi. :) durduk yere salak saçma şeylere sinirlenip salak saçma şeylere ağlıyorum. hatta olabildiğince yalnız kalmaya çalışıyorum, herkesden kaçıyorum. kimseye karşı bişey hissetmiyorum, duygusuzluk gibi.

sizce benim sorunum ne? rahat batıyor demeyin, sokayım böyle rahata.
0
biseyler
(23.09.10)
kendi sorunlarının farkında olan biri olduğun belli..bu yüzden bir psikoloğa danışmanda fayda olduğunun farkındasındır..bir iki hobi edinmeye çalışırsan kurslara katılarak falan arkadaş edinirsin ve sosyalleşirsin..yalnız başına olduğunda herhangi bir sorun bile daha ağır, olduğundan daha büyük gözükebilir.aile bakımından şansızsın tamam ama bunun tüm yaşamına yayılmasına izin verip vermemek senin elinde ve görünen o ki sen buna pek izin vermemişsin..sosyalleşmeye çalış arkadaş edin konuşabileceğin dostların olsun aşık ol..hayatı daha katlanılır kılan şeyler bunlar bence..
0
birbilsem
(23.09.10)
akıcı yazıyorsun tebrik ederim. edebiyat dergilerinde şansını deneyebilirsin.
0
peki
(23.09.10)
anne babasız büyüyen birisi olarak diyeceğim belki birçok şey var ama cümlelere dökülmez :)
tebrik edilesi yazmışsın... duygulandırdın bizi
0
.aylin.
(23.09.10)
o kadar iş güç arasında oturdum okudum valla. bence de akıcı yazıyorsun, okutabiliyorsun yazdıklarını. sorunun, 'anlam' üzerine olabilir.
oruç aruoba'nın 'hani' adlı kitabını okumanı önerebilirim.
0
kuytu
(23.09.10)
yuh ilk defa çok uzun bir metni biri bana okuttu. bu kadar mı iyi anlatılır ve betimleme yapılır.
0
istanbull
(23.09.10)
bu hikayeden muhteşem bir dizi-film çıkabilir.ayrıca harika bir küçük burjuva hikayesi.bunları yazarken dalga geçmiyorum.tıpkı kafka'nın 21.yüzyılda'ki uyarlaması olabilir.dostum bu hikayeni kesinlikle edebi bir biçimde yaz.ayrıca kafandakileri dağıtmış olursun.ve bunları yayınlat muhakkak.bu hikayenle binlerce insanın hislerine tercüman olabilirsin.çünkü türkiye'de 500.000'e yakın insan senin durumında.tıpkı evlenip boşanmış sonrada çocuğunu iplemeyen kişiler.kesinlikle bunları yaz ve yayınlat....
0
tylolhot
(23.09.10)
Çok büyük adam olacaksınız. Cidden, çok samimi söylüyorum bunu.
0
johan sebastian
(23.09.10)
bence sorunun sevgisizlik. hiç arkadaş demedim demişsin ya senin kim olduğunu önemsemeyecek muhabbet etmekten zevk alacağın buraya nick altında yazdığın şeyleri doldu dolu anlatabileceğin bir kaç dost edinmeye çalış. sonrasında yolunu çizersin zaten..
0
ryu
(23.09.10)
sevgisizlik, ilgisizlik. aslında "aile" olarak nitelendirilen kavramın senin hayatında hiç olmayışı. sen ebeveynlerin olmaya çalışıpta aslında gerçek anlamda olamamış kişilerin sinirlendiğin kızdığın huylarını taklit etmeden aslında olması gerektiği gibi davranarak bir aile kurup tatmadığın mutluluğu sevgiyi onlara gösterip onlarda aldığında pek bir sorunun kalmayacaktır.

o zamana kadar istiyorsan güvendiğin biri ile yada bir psikolog ile düşüncelerini paylaşabilirsin, dertleşebilirsin.

(en yüzeysel en geniş şekilde bunlar senin sorunun)
0
pposeidon_1
(23.09.10)
Tek sorunun arkadaşın olmaması sanırım. Arkadaş edin işte. Bir de şanslı olduğun tarafları daha iyi değerlendir. Hiçbirşey yapmasan bile sana çok iyi bir iş vaadedecek bir annen ve baban var mesela...
0
ermanen
(23.09.10)
vakit ayırıp okuyan, cevap yazan, mesaj atan ve bir nebze de olsa yalnız olmadığımı hissettiren herkese teşekkür ederim. :)

sanatçı-edebiyatçı olayı bambaşka bişey bence. hani sosyoloji ve felsefe gibi konulara hakim olmak gerek. öteki türlü hıncal uluç'un spor yorumlamasından ne farkım kalır? hem sadece yaşam tarzı ile olsaydı üniversiteyi bırakan herkes bill gates ya da steve jobs olurdu. :) şaka tabi. velhasıl uzak geliyor bana, yıllarca bu alanda emek harcayan insanlara da ayıp olur gibi. (ahah, sanki başarımın garantisi var.) ama fikirleriniz karşısında bişeylere yeteneğim olduğunu düşündüm bi an için. belki bi blog açar, yıllar sonra yazdıklarıma bakar ve "nereden nereye" diye iç geçiririm, kim bilir. :)

@wishes: ilk sana söylüyorum, bu kıyağımı unutma. :) çinli ile ayrılmaya karar verdim ama daha kendisine söylemedim.

yarın ilişkimizin üçüncü ayı olacak ve buranın iyi yerlerinden birinde rezervasyon yaptırmıştık. bir-iki gündür pek konuşmuyoruz. bugün yemekten sonra yeni hobim olan bulaşık yıkama ile uğraşırken yanıma geldi ve yavşak yavşak(bu laf pek moda) "hayatımmm, bi sorun mu var? yoksa artık beni sevmiyor musun?" dedi, bişey demedim hatta kafamı bile kaldırmadım. "tatlım, uzun süredir konuşmuyoruz ve bişeyler varsa benimle paylaşmak istemez misin?" dedi kulağıma eğilip. "yarın akşam konuşuruz" dedim, "hem hava değişikliği ikimize de iyi gelecektir." :) yalaşap bi öpücük kondurdu ve gitti.

ben yemek ve bulaşıkla uğraşırken kendisi internetteydi. zaten eve 1'de geldi ve o saatten beri telefonla konuşmak, aynaya bakmak ve internette takılmak dışında bişey yapmadı. bilerek dünkü bulaşıkları mutfakta, çöpü kapının önünde bırakmıştım ama pek oralı olmadı. şimdi yemekten sonra ben geçince ikide bir gelip bakıyor falan, mesaj veriyor yani. "kalk ben oturacağım" demek istiyor, o yüzden şimdi kalkacağım ama yarından sonra olayların devamını mutlaka yazacağım. ahaha, kitle falan oluştu yav. harbiden götüm kalkacak. :)
0
🌸biseyler
(23.09.10)
(17)

eski sevgilinin mutlu olması

özil
bunu isteyen var mıdır aranızda?
bunu isteyen var mıdır aranızda?
0
özil
(22.09.10)
ne şekilde ayrıldığımıza bağlı.
0
xenophobe
(22.09.10)
var tabi ki, neden olmasın ki? mutsuz olsa ne geçecek ki elinize?
0
burbat
(22.09.10)
(bkz: saygı)

şöyle düşün ki bu senin eski sevgilin olmuş ve ufacık bir nedenden dolayı bile olsa birşeyini birşekilde sevmişsin beraber olmuşsun
bir daha düşün; sen bunun şimdi kötülüğünü istiyorsun... kim saçmalamış olur?
kendi kendine tezatlığa düşmez misin?
0
.aylin.
(22.09.10)
@aylin

ama ufacık bir nedenden dolayı da nefret etmişsin.
0
🌸özil
(22.09.10)
seviyorken ayrılmışsanız elde olmayan nedenlerden ötürü evet isterim ama aldatma ihanet varsa gebersin yansın ölsün :D
0
asadas1999
(22.09.10)
deliler gibi mutlu olsun yeter ki bana uzak olsun, diyen milyonlari da es gecmeyelim : )
0
la traviata
(22.09.10)
ben eski sevgilisinin ayrıldıktan sonra tanışıp hoşlandığı eleman ile arasını yapmış adamım.
0
babilbaligi
(22.09.10)
keşke mutluluğu bizim isteyip istemediğimize bağlı olsa.
0
milesh
(22.09.10)
bir tek dileğim var mutlu ol yeter...
0
ermanen
(22.09.10)
hayır bütün eski sevgililerin allah belasını versin evlendiklerini mutlu olduklarını görücem diye facebooka bakamıyorum bi ben mutlu olayım onlar bok yesinler işte benim bu konudaki fikirlerim id değerindedir ama yerindedir
0
strangers in the night
(22.09.10)
çok da umrumda değil. ne yaptığından haberim yok.
0
bira sisesi kapagi
(22.09.10)
2 tane ciddi iliski yasadigim eski sevgilim var. biri hep mutlu olsun istiyorum, digeri de olsun gebersin, basina tas dussun, herkes onu aldatsin, isleri kotuye gitsin.... istiyorum.

diyecegim odur ki kisisine gore, nasil ayrildiginiza gore, size yaptiklarina gore degisir.

ps ikisini de cok sevmistim.
0
Ms._mystery
(22.09.10)
ayrıldıktan sonra mutsuz olmuşsa ve siz görece daha mutlu olmuşsanız, ve onun mutsuzluğunun vicdan azabını yaşıyorsanız, sırf onun için değil kendi iç huzurunuz için bile mutlu olmasını istersiniz.
0
purpurum
(22.09.10)
bende mutlu olsun hatta kıçı tavana vursun isterim. neden isterim, bir ayrılıkta daha kapımı çalmasın diye, ya ya.
0
invicta
(22.09.10)
Sürünsün şıllık.

hehe.

Ben isterim mutlu olsun, öyle iyi falan da ayrılmadık.
0
johan sebastian
(22.09.10)
ne hali varsa görsün..adı üstünde zaten.eski sevgili :) önümüze bakalım gençler :)
0
lavitaebella
(22.09.10)
mutluysan hepsi mutlu olsun
mutsuzsan hepsi gebersin moduyla alakalıdır budurum..
0
jamswety
(22.09.10)
(9)

Gayrimuslime sadaka verilir mi?

outshined
Yabanci ulkede yasiyoruz. Etrfaimizda hic turk yok. Zaten olsa bile sadaka alacaklarini sanmam. Cok sevdigimiz evimize temizlige gelen fakir bir kadin var. Hriistiyan. Arada yardim ediyoruz ama sadaka yerine gecer mi? Baska evsizlere falan gayrimuslim olduklari halde sadaka verebilirmiyiz?
Yabanci ulkede yasiyoruz. Etrfaimizda hic turk yok. Zaten olsa bile sadaka alacaklarini sanmam. Cok sevdigimiz evimize temizlige gelen fakir bir kadin var. Hriistiyan. Arada yardim ediyoruz ama sadaka yerine gecer mi? Baska evsizlere falan gayrimuslim olduklari halde sadaka verebilirmiyiz?
0
outshined
(19.09.10)
kesin bi bilgim yok ama verilebilir dite düşünüyorum. sonuçta burada koşul hangi dinden olduğu değil, ekonomik durumu.
0
migelo
(19.09.10)
sadaka veriliyor. konuyla alakasiz ama extra not olsun. kestirilen adak kurbani gayrimuslime dagitilamiyor.
0
kakoy
(19.09.10)
islam hoşgörü dinidir. elbette verilir.
0
istanbull
(19.09.10)
Sadaka herkese verilir. Zekat müslümanlara verilir.
0
johan sebastian
(19.09.10)
"iyilik yap denize at, balık bilmezse, halik bilir"
0
cedilla
(19.09.10)
verdiğin şeyi gönülden vermek önemli. verirken sevabi kac olur gayrimuslume sevap yazmaz mi acaba diye verirsen pek de hayirli olmaz zaten o
0
lord randal
(19.09.10)
southpark tan öğrendiğim 2 şey, asla sadaka verme ve hybrid araba kullanma!
0
killerbee
(19.09.10)
burada referans noktası niyet ve muhtaçlıktir.

mesela ihtiyacı vardır kadının sadakaya, evine çocuklarına yiyecek (domuzeti bile olsa) ve giyecek için harcayacaktır, sadaka olarak verebilirsin. allah kabul etsin. onun da o parayı haram birşey için çarçur edip harcamayacağını bilirsen ya da inanırsan problem yoktur.

hatta hayvani yardım vakıflarına vermek yerine böyle yapman daha güzel, daha efdaldir.
0
paranoid corpse
(19.09.10)
Cevap veren herkese cok tesekkurler...
0
🌸outshined
(19.09.10)
(2)

davul mix

xenderoth
evet, sorunun burada kısa kısa cevaplanmayacak kadar ayrıntılı bir cevabı olduğunu biliyorum; yalnız yine de soralım. belki bir kaç püf nokta öğrenirim.şimdi elimde cubase+adobe audition ve bunlara entegre bir dolu da vst mevcut. gitar/vokal ve bass mixleri konusunda yeterli ölçüde tecrübeliyim ve o
evet, sorunun burada kısa kısa cevaplanmayacak kadar ayrıntılı bir cevabı olduğunu biliyorum; yalnız yine de soralım. belki bir kaç püf nokta öğrenirim.

şimdi elimde cubase+adobe audition ve bunlara entegre bir dolu da vst mevcut.

gitar/vokal ve bass mixleri konusunda yeterli ölçüde tecrübeliyim ve onlara hakimim; ancak davul mixi konusunda hiçbir fikrim yok.

elimde 8 kanal davul kaydı var wav* formatlı. (kick, snare, hi-hat, tom 1, tom2, vs vs)

stereo kayıtta ne nerden gelmeli, neye hangi efekt uygulanmalı, efendime söyleyeyim kick tam merkezden mi gellmeli, ve o derin tatlı kick tonları için nasıl bi işlem lazım?


ya da;

"hacı sen upload et, ben sana bi güzellik yapayım." deniyor mu mesela...

:)
0
xenderoth
(14.09.10)
kick tam ortalı olmalı evet ama diğer parçalar tamamen senin seçimin ve grubun tarzıyla alakalı. bir de diğer enstrümanları perdelememek için frekans paylaşımları iyi yapılmalı.
0
zlatan1937
(15.09.10)
Panlama sizi zevkinize kalmış. Mesela ben piano tracklerini stereo olarak mixlerken müzisyenin konumunu referans alıyorum, tizleştikçe sağa, pesleştikçe sola yaklaşıyor. ama davul için genelde dinleyicinin konumunu referans alıyorum, ona göre panlıyorum.

Deneysel birşey yapmayacaksanız kick ortada olsun. Ayrıca bassla olan etkileşimine dikkat edin, bass kicke yakın freanslarda geziniyorsa bişeyler yapmak gerekir. Derin kick tonları için sub-bass kullanacaksınız. Ama bunu mixlemek için dinleme sisteminizin ve oda akustiğiniz iyi olması lazım. Değilse hiç girişmeyin o işe.

Davul mixlerken reverb kullanımına dikkat etmek gerek. Örneğin genel olarak kicke uygulanan reverbin kuyruğun kısa trampete uygulananınki biraz daha uzun, zillere uygulanan reverbün kuyruğu ise daha uzun yapılır. Ama bunu yaparken tüm bu öğelerin aynı uzaydamış gibi tınlıyor olmas önemli.
0
johan sebastian
(15.09.10)
(13)

Planlı intikam filmleri arıyorum.

conqueror
Arkadaşlar, "Law Abiding Citizen Adalet Peşinde" gibi filmler arıyorum.Yani önceden bi haksızlığa uğramış birinin intikam aldığı filmler. :) Şimdiden çok teşekkür ederim.
Arkadaşlar, "Law Abiding Citizen Adalet Peşinde" gibi filmler arıyorum.
Yani önceden bi haksızlığa uğramış birinin intikam aldığı filmler. :) Şimdiden çok teşekkür ederim.
0
conqueror
(14.09.10)
dead man's shoes. tek geçerim.
0
beerserk
(14.09.10)
Man on fire
0
hiko seijuro
(14.09.10)
herkes oldboy diyecek nasıl olsa diye ben de dead man's shoes demiştim, hayret, oldboy diyen yok, kill bill diyen yok =) herkes özelden mi gönderiyor nedir cevapları eheh..
0
vercingetorix
(14.09.10)
the count of monte cristo. kesinlikle :)
0
maniaque
(14.09.10)
(bkz: the brave one)
(bkz: death wish): haksızlığa uğradığı için değil de karısı öldürüldüğü için intikam peşinde.
(bkz: cape fear)
0
iste oyle bir sey
(14.09.10)
Son günlerde nedense intikam filmleri beni baya bi sardı. Çok teşekkürler arkadaşlar hepsini izleyeceğim. :)
0
🌸conqueror
(14.09.10)
Payback

www.imdb.com
0
einherjar
(14.09.10)
şöyle ki: sympathy for lady vengeance, sympathy for mr. vengeance ve old boy üçlemesi var. (yine mi oldboy?!)
0
yapacakbirseyyok
(14.09.10)
0
serseri marti
(14.09.10)
fracture (tam intikam filmi denilemez ama tüm olaylar bir intikamın üzerine gelişiyor)

bi de kadir inanır'ın ceza diye bir filmi vardı :)
0
johan sebastian
(14.09.10)
Sleepers (Kardeş Gibiydiler)
0
long live rock n roll
(14.09.10)
Ezel var işte her hafta,
intikamsa intikam, plansa plan...
0
€xpolerer
(14.09.10)
yıllar sonra gelen cevap.

death race
0
p a t r i o t
(24.12.10)
(24)

Sonuyla oha dedirttirecek film

doroty
Sonuyla oha dedirttirecek, sondaki jenerik akarken bile şok geçirmiş bi şekilde ekrana kilitleyecek ve akabinde hemen ekşi'de arattıracak. o neydi lan'ları havada uçuracak bi film arıyorum. daha önce izlediklerim ve oha dedilerim için:6.his23 NumaraMemento
Sonuyla oha dedirttirecek, sondaki jenerik akarken bile şok geçirmiş bi şekilde ekrana kilitleyecek ve akabinde hemen ekşi'de arattıracak. o neydi lan'ları havada uçuracak bi film arıyorum. daha önce izlediklerim ve oha dedilerim için:

6.his
23 Numara
Memento
0
doroty
(09.09.10)
The Prestige
0
yakuza123
(09.09.10)
mahallenindelisi
(09.09.10)
shutter island
0
keneabidin
(09.09.10)
the game de olabilir sanki, "oha" demek çok abartı olur ama 21 de girer listeye.
0
kaufman
(09.09.10)
(bkz: saw)
0
baldur
(09.09.10)
çok ohalık değil ama güzeldi, inside man.
0
mefetseger
(09.09.10)
@yakuza123'e şiddetle katılmakla beraber

Se7en
www.imdb.com
ben bu filmin aylarca çıkamadım etkisinden. ısrarla izleyin.


Repo Men
www.imdb.com
çok iyi bir film değil ama kurgusu ve sonuyla ters köşeye yatırıyor.


The Illusionist
www.imdb.com
ekşide herkes sonuna şaşırmış/oha olmuş vs diye izledim ama daha izlerken sonunu tahmin ettim. yinede alternatif olarak bulunsun.
0
maden suyu
(09.09.10)
usual suspects
shawshank redemption
0
richthofen
(09.09.10)
employee of the month
"bu son oha" diyemiyorsunuz, tekrar tekrar, bitmiyor.
0
cedilla
(09.09.10)
nueve reinas
heist
0
bryan fury
(09.09.10)
identity
primal fear
stay
the machinist
0
dasein
(09.09.10)
vercingetorix
(09.09.10)
@ezik pic, valla ben anlamamıştım. seni tebrik ederim.
0
kaufman
(09.09.10)
dün izlediğim ghost writer ı da yazabilirim.
0
bryan fury
(09.09.10)
(bkz: the others)
0
johan sebastian
(09.09.10)
tabikide oldboy ağız dolusu oha diyeceğinin garantisini verebilirim sana
0
soulmate
(09.09.10)
ermanen
(09.09.10)
valla kimse yazmamış ama son dönem "remember me" var... kız arkadaşımla daha çok Hssktr çektik ama "oha" ile aynı anlama geliyor diye düşünüyorum :)

fakat oldboy +1
0
janavarorion
(10.09.10)
ve tabii ki oldboy +1
0
kayranin kedisi
(10.09.10)
oldboy sinirlerini bozar , hatta sinir felan bırakmaz ortada haberin ola

edit: tabiki oldboy +1 :D
0
busuta
(10.09.10)
Oldboy Oldboy Oldboy! Ama hala izlemediyseniz bunu kendinize yapmayın, ben çok pişmanım. Ayrıca Masters of Horrors serisinin Cigarette Burns epizodu da bu açıdan fena değildir. Hatta bence fazla iddialıdır. Sürprizli oluşundan çok final mizensenleri açısından. Final mizanseni deyince, The Sopranos'un finali diyorum.
0
danimarkaprensi
(10.09.10)
master f horror denmıs madem, meshur 13. bolumu de ızleyın.
0
bryan fury
(10.09.10)
kesinlikle
(bkz: the others)
0
nesin sen iki kollu adam falan mi
(10.09.10)
(6)

amerika basketbol takımı

2001 kral filmdir
ben basketboldan çok anlamam arkadaşlar dolayısıyla soru biraz malsa kızmak yok. lebron, kobe falan gibi adamlar hep adını duyduğumuz kişiler; all star da falan 2009'da yer almış daha baya kişi sanırım amerika takımında yok.nedir bu olay, nba oyuncuları sallammıyolar mı dünya kupasını? yoksa başka b
ben basketboldan çok anlamam arkadaşlar dolayısıyla soru biraz malsa kızmak yok.

lebron, kobe falan gibi adamlar hep adını duyduğumuz kişiler; all star da falan 2009'da yer almış daha baya kişi sanırım amerika takımında yok.

nedir bu olay, nba oyuncuları sallammıyolar mı dünya kupasını? yoksa başka bir şey mi var?
0
2001 kral filmdir
(08.09.10)
ben de pek anlamam, sevmem, seveni de sevmem ama isyerindeki elemanlardan duydugum kadariyla sallamama durumu varmis, nba daha onemliymis.
0
nawres
(08.09.10)
sallamama durumu mevcut evet, yani nba şampiyonluğu onlar için dünya şampiyonluğundan her zaman önce geliyor. o yüzden böyle turnuvalara katılıp yorucu maçlar oynamak ve şansızca bir sakatlık yaşayıp nba sezonunu boş geçmek istemezler ki bu adamlara reklam verenler hatta takımları vs. de milli takımda oynamasını istemezler, dediğim gibi yaşayacakları bir sakatlık hem takımlarının hem de reklam verenlerin hiç istemeyeceği birşeydir.
0
ocanal
(08.09.10)
sallamama durumunun yanında kamuoyunun daha anlayışlı karşılaması durumu da var amerikada. bizde bir sporcu milli takıma çağırılıp reddetse akabinde sokakta yürüyemez. amerikada durum böyle değil. hatta bu dünya şampiyonasından önce abd basketbol takımının idari menejeri colangelo, kobe, lebron falan "dünya şampiyonasına gelmeyebilirim" diye ima etmeye başladıklarında "şampiyonaya gelmeyen 2012 olimpiyatlarını unutsun" diye meydan okumuştu, oyuncular da hodri meydan deyince colangelo " ya ben aslında öyle demedim" diye çark etmek zorunda kaldı.

ayrıca amerikada olimpiyatların dünya şampiyonasından daha değerli olduğu görüşü hakim. dünyanın geri kalanının dünya şampiyonasına daha büyük önem vermesinden dolayı bu görüşü değiştirmeye çalışıyorlar bu aralar.
0
resistance is futile
(08.09.10)
Şöyle birşey var, bu adamlar yılda 100 küsür maç yapıyorlar (80 küsür normal sezon, üstüne bir de playoff), ve tüm bir seneleri yolculukla geçiyor. Adamın tatil yapmak istemesi normal. Çünkü bir sonraki sezona fiziksel ve mental olarak hazır olmaları gerekiyor.
Ama daha önemlisi, bu oyuncuların sigorta bedellerinin çok yüksek olması ve takımların oyuncuların 100 küsür maçın ardından gelecek olan olası bir sakatlık durumunu göze alamamaları.
0
johan sebastian
(08.09.10)
nba şamdiyonuna "the world champions" deniyor zaten.

...ve zamanında "dream team" diye bir şey oldu, artık amerika hangi takımı kurarsa kursun halk tarafından yeterince önemsenmiyor...dream teamla kıyaslanıyor vs. vs.
0
kobunder
(08.09.10)
sadee amerika takımı değil, diğer bir çok takımın da en iyi oyuncuları yok bu turnuvada
tony parker, dirk nowitzki, jose calderon, pau gasol, emanuel ginobili ilk aklıma gelenler, ki daha var

yani ciddi bi sallamama durumu mevcut maalesef.
olimpiyatları herkes daha bi ciddiye alıyor ama
0
lord seithel
(08.09.10)
(12)

en kaliteli virüs programı

kibritsuyu
gidip satın alacağım. korsan morsan serial şu bu istemiyorum. bugüne kadar eset nod32 kullandım ama sanki işe yaramıyormuş hissi vermeye başladı. kaspersky falan nasıldır, çok mu kasar bilgisayarı? bilgisayarın kongfigürasyonu fena değil ama yine de çok tüketmesin sistem kaynağını.
gidip satın alacağım. korsan morsan serial şu bu istemiyorum. bugüne kadar eset nod32 kullandım ama sanki işe yaramıyormuş hissi vermeye başladı. kaspersky falan nasıldır, çok mu kasar bilgisayarı? bilgisayarın kongfigürasyonu fena değil ama yine de çok tüketmesin sistem kaynağını.
0
kibritsuyu
(08.09.10)
Nod32 ücretliler arasında şu anda en iyi. Avira antivir, kaspersky vs... gidiyor sıralamada. Ama nod32'den vazgeçme bence.

Not: Ben Avira kullanıyorum.
0
ataturkiye
(08.09.10)
şöyle bir sıkıntı var. ben de memnundum aslında. şubat ayında fujacks diye bir virüs girdi nereden girdiyse. ne kadar exe doyası varsa bulaştı. bulaştı ama dosyalar da çalışıyordu. nod32 buldu virüsü. temizle diyorum, temizlemiyor. temizledim diyor ama exe dosyasını da bozarak temizliyor. ne kadar lisanslı muhasebe programım falan varsa hepsi çalışmaz oldu. virüs de temzilenemedi. yayıldı her tarafa. buluyor temizlemiyor, bozuyor falan. formatladım en sonunda, lisanslı programlarıma formattan önce işlem yapamadığım için tekrar bir miktar ücret ödedim falan. o yüzden soğudum kendisinden.

babam o sıra yeni bilgisayar almıştı. ağ üstünden benim virüslüye bağlı. bi bağlantıda ücretsiz 1 aylık deneme sürümü olan mcafee aynı virüsü buldu, bulaşamadan sildi attı. nod32 illa bulaştırıyor. sonra temizliycem diye iyice bozuyor bu virüsü. korktum açıkçası.
0
🌸kibritsuyu
(08.09.10)
www.av-comparatives.org

bu siteden pdf şeklinde indirip bakabilirsiniz.

www.av-comparatives.org

işbu dosyada görüldüğü üzere avira ve nod32 farkını ortaya koyuyor gerçekten.
0
cashkopat
(08.09.10)
Çok bilinen tüm AV programlarını denedim, 1 yıldır Kaspersky Internet Security kullanıyorum, gayet memnunum. NOD32'ye göre biraz daha ağır bir yapısı var ama kasacağını sanmam. Tecrübelerimden yola çıkarak en iyisi diyebilirim.
Not: Denemedim ama Microsoft Security Essentials'ın da iyi olduğunu duydum. Sanıyorum ücretsiz de.
0
cashkorkmaz
(08.09.10)
Kaspersky
0
fdegir
(08.09.10)
Valla virüs programı kullanmayı bıraktım bırakalı hiç bir virüs bulaşmadı :)

Bir tek USB Disk Security kullanıyorum.

İnternetten virüs bulaştırmayı cahillik olarak görüyorum. Resmen dosya ben virüsüm diye bağırırken... kaydet, veya aç diyor insanlar...
0
janavarorion
(08.09.10)
ben win7 release i ile birlikte norton 2010 key i kazandımdı, onu kullanıyorum kasper fln siker. performansa dokunmuyor cok memnunum. nod32 malum sekilde kullanmıstım da bence norton 2010 daha iyi.
0
bryan fury
(08.09.10)
security essentials için orjınal windoz kullanman gerek verfy ediyor kurarken.
0
bryan fury
(08.09.10)
Ben de lisanslı nod32 kullanıyordum ama usb disklerde falan sürekli virüs oluyordu. Diskleri başka bilgisayar takınca hemen virüs var diye ötüyor ama benim nod bir türlü yakalamıyordu. Ben de artık virüs programı falan kullanmıyorum :)
0
johan sebastian
(08.09.10)
Nod32 benim ve bazı arkadaşlarımın işletim sistemi dosyalarını sildi ve sıkıntılara yol açtı. O zamandan beri uzak dururum.
0
samterk
(08.09.10)
Avira Antivir Premium Security Suite.
0
sesee
(08.09.10)
En iyisini, hiper güzelini kurun, sonra abuk sabuk sitelere girin, virüs bulaştırırsınız illa ki. Öyle sitelerle işiniz yoksa para vermeyin, AVG kurun gitsin.
0
sourlemonade
(08.09.10)
(6)

Millet ne çok konuşuyor ya hu!

canimnicknameyazmakistemiyor
Şimdi benim sorunum şu, ki artık gerçekten ciddi bir sorun oldu, kimseyi dinlemek istemiyorum. Karşımdakinin konuşması birkaç dakikayı geçtikten sonra daral geliyor, başım çatlayacak gibi ağrımaya başlıyor, boğuluyor gibi oluyorum ve bir şey uydurup ortamdan kaçmaya bakıyorum tezinden. Genelde konuş
Şimdi benim sorunum şu, ki artık gerçekten ciddi bir sorun oldu, kimseyi dinlemek istemiyorum.
Karşımdakinin konuşması birkaç dakikayı geçtikten sonra daral geliyor, başım çatlayacak gibi ağrımaya başlıyor, boğuluyor gibi oluyorum ve bir şey uydurup ortamdan kaçmaya bakıyorum tezinden. Genelde konuşulanı da dinlemiyorum zaten, aklımı alakasız bir noktaya takıyorum mesela el hareketlerine, mimiklerine, onlar hakkında düşünüyorum. Bu yüzden mesela sorduğum sorunun cevabını kaçırıyorum, tekrar tekrar aynı şeyleri soruyorum. Ya da dinliyor görünüp en sonunda konunun en abuk noktasıyla ilgili bir şey yumurtluyorum, mal gibi hissediyorum filan.
İşin kötüsü eskiden böyle değildim, son birkaç yıldır bu durumdayım ve durum giderek ağırlaşıyor. Boğuluyorum ya dinlerken, ötesi var mı? Ancak şu var, ilgimi çok çeken bir konuşmadır, tartışmadır, bir şeyler öğrenebiliyorsam onda pür dikkat olabiliyorum ama sosyal hayatta, hele de benim gibi ticaret insanının hayatı akademisyenlerle geçmiyor.

Nedir bu psikolojik hastalık mı, bazı bazı herkese olan dönemsel bir cinslik mi? Nedir sizce?
0
canimnicknameyazmakistemiyor
(06.09.10)
bu zamana kadar pür dikkat dinlediysen, tek kelam kaçırmadan takip ettiysen olan biteni ee bünye bir yerde yavaşlatıyor kendini. bende senin gibi yapıyorum yada sen benim gibi yapıyorsun ama kendimiz için iyi olanı yapıyoruz zaten bir süre sonra kendiliğinden geçiyor rahat ol.
0
ceo
(06.09.10)
bendede var böyle bişey ama nedeni dikkat dağınıklığı. mallık bi nevi. demek istediği çok iyi anlıyorum bi soru sorup da cevabını dinlememe olayını defalarca yaşadım. bi süre sonra arkadaşların alılacaktır zaten dinlemediğini anlayıp konulmayı bırakırlar yada dinle lan diyerek dikkatini konuşmaya çekerler. bi süre sonra bu durumu normal görüp seni anlamayan diğer insanlardan nefret etmeye başlarsın yavaş yavaş filan kötü yani. bi psikoloğa görün ne diyim.
0
cagdassalur
(06.09.10)
@canimnicknameyazmakistemiyor dinliyormusun bizi. tmm kes o noktaya bakmayı.
0
ceo
(06.09.10)
ne kadar zamandır ticaretle ilgilendiğine de bakar. hızlı ve sonuca yönelik düşünür ticaret adamı. çıkar var mıdır bu işte, ekmek yer miyim diye bakar her şeye. zaman içinde bir sürü çer çöp olayla uğraştığı için vakit kaybına dayanamaz. kötü anlamda söylemiyorum. sonuçta devamlı yaptığın şeyler alışkanlık haline geliyor. o yüzden ilgini çeken olaya pür dikkat yaklaşırken havadan sudan bahseden birine kayıtsız kalıyor, sıkılıyor olabilirsin.

not: bayağı farklı bi açıdan girdim sanırım...
0
terp
(06.09.10)
@terp: doğruluk payı çok var, direkt şu işin olurunu giderini söyle demek istiyorum aslında insanlara, bana ne hayat hikayeni anlatıyorsun zaten. ama bu dinleyememe sorunu sadece iş alanıyla sınırlı değil, özel hayat da aynı şekilde.
@karmarulez: sağolasın ya mal olduğumu öğrenince rahatladım akshdkahs:)
0
🌸canimnicknameyazmakistemiyor
(06.09.10)
Aynısı bana da oluyor. Cidden çok can sıkıcı birşey. Lisenin sonlarında başladı, nerdeyse üniversite bitecek gittikçe mala bağlıyorum.
0
johan sebastian
(06.09.10)
(6)

kandiller

şirig
islamda kandil diye bişey varmıdır?Peygamberimiz zamananında kutlanmışmıdır kandiller?bazı islam ülkelerinde kutlanmıyor...Neden? tarihçesi nedir?
islamda kandil diye bişey varmıdır?Peygamberimiz zamananında kutlanmışmıdır kandiller?bazı islam ülkelerinde kutlanmıyor...Neden? tarihçesi nedir?
0
şirig
(06.09.10)
pastahane yokmuş eskiden. ondan kutlanmıyormuş. şimdi pastahaneler kandil simidi satabilsin diye kutlanıyor.
0
rebelli00n
(06.09.10)
Ürdünlü, gayet dini bütün komşularımız var. Onlar da bu konuda şaşkın. Bizde kandil kutlanmaz diyorlar.
0
faithless
(06.09.10)
ülkemizde pek çok dini kavram, anlamından saptırılmış durumda. falzasıyla dejenere bir islami anlayışımız var. şaşırmamak lazım.
0
turkish tekila
(06.09.10)
aslı şöyle eğer onur air ile uçan duyurucular varsa yolculuk sırasındaki dergilerin birinde son mahya ustasını anlatan güzel bir yazı var. Orada anlatılana göre eskiden mahya ustaları camide namaz kılınırken iki minare arasına kandillerle yazı yazarlarmış. Cami cemait her önemli gecede namaz başlamadan önce acaba kandille ne yazacak diye merak ederlermiş. Anladığım kadarı ile kandil kavramı buradan geliyor. O zamanlarda elektronik aletler olmadığından rüzgarlı günlerde bir kandilin sönmesi ile tüm mahya baştan yazılmaya çalışılır imiş. İki minare arasındaki bu yazıyı oraya yazmak hem zahmetli hemde zamanla yarışı gerektiriyor imiş. Mahya ustasının yaktığı kandillerle meraklı cemaatın işi gibi duruyor bu kavram kargaşası.
0
demitri
(06.09.10)
kadir gecesi var.

diğer kandilleri de kutlamak yanlış bir şeymiş gibi dejenere diyen beyinler... neyse kandilleri de kutlamak iyidir, çünkü mübarek günlerdir. uydurma günler değildir. sonuçta miraç, regaip bunlarda neyi kutladığımızı bilirsen kutlarsın zaten. varsın başka arap ülkeleri kutlamasın. bu arada en bozulmamış islam bizdedir. islam deyince arap ülkeleri akıllarına gelenler kendilerinin bir avrupa ülkesinde yaşadıklarını zannediyorlar. biliyorsun araplarda vahhabilik vardır. vahhabiliği de bir araştırın.
0
iamtheeggman
(06.09.10)
kandil sözcüğü osmanlı zamanında bu gibi gecelerde minarelerde kandil yakılması ve mahya ışıklarından geliyor. yani biz islamda özel olan gecelere bizim verdiğimiz isim.

Fakat bu gibi gecelerin değerleri ayet ve hadislerle sabittir. hatta kadir suresi başlı başına kadir gecesinin önemini anlatır. sonuçta bu gibi geceler için farz koşulmuş ibadetler yok, ama önemine bu kadar vurgu yapılıyorken bu geceleri es geçmek yazık olur.

ha başka ülkelerde nasıldır, çok bilmiyorum. ama bu gibi bir karşılaştırmalar yaparak ancak halkların islam dinine gösterdiği imtinayı anlayabiliriz. mesela biz, üzerinde Allah yazan bir kağıdı yerden kaldırırız, araplar camide kuranı başlarının altına koyup uyuyabilirler. aynı bu şekilde özel gecelere olan yaklaşımlarımız da bu dine olan bakışı gösterir.
0
johan sebastian
(06.09.10)
(36)

Tayyip Erdoğan ve AKP'nin nesine oy veriyorsunuz?

lucy in the sky with diamonds
Baştan söyleyeyim kesinlikle trollük gibi amaçlarla yazılmıyor bu dururu, sadece sosyolojik veri peşindeyim. Çevremde kimi duysam (sokaktaki vatandaş, esnaf vs) AKP'ye küfrediyor, "oy verdim/vereceğim" diyeni hiç duymuyorum. Yüzde 47 gibi bir oran öyle gözden kaçacak gibi değil ama nedense ben rastl
Baştan söyleyeyim kesinlikle trollük gibi amaçlarla yazılmıyor bu dururu, sadece sosyolojik veri peşindeyim. Çevremde kimi duysam (sokaktaki vatandaş, esnaf vs) AKP'ye küfrediyor, "oy verdim/vereceğim" diyeni hiç duymuyorum. Yüzde 47 gibi bir oran öyle gözden kaçacak gibi değil ama nedense ben rastlayamıyorum. Vaktiniz varsa ricam oy verdi/verecek iseniz sebeplerini yazmanız. Özelden mesaj da atabilirsiniz. Teşekkürler.
0
lucy in the sky with diamonds
(02.09.10)
Demek ki gezdiğin yerler yeterli değil. Varoşları ya da Anadoluyu gezersen oy verenleri görebilirsin.

Ayrıca insanlarla birebir muhabbette siyasi tercihlerini anlayamazsın. Konuştuğun berber ya da taksici seninle ters düşmemek için "evet abi ya, sattılar vatanı" deyip akp'ye oy atıyor. Tam tersi şekilde konuş ve rengini belli etme, bak bakalım kaç tane destekçi bulacaksın :)
0
ataturkiye
(02.09.10)
istanbuldaysan zor. sen tek kişisin, istanbul olmuş 13milyon... ki bu da eder türkiyenin sadece 6'da 1'i...

esas olay doğu'da kouyor. sen burda 6'da 1'in 10000'de 1'i ile konuşarak anlayamazsın ki olayı. ama bi fatih'e falan git istersen...
0
loveinaflipbook
(02.09.10)
bunun için, seçimlerden hemen sonra orta ve doğu anadolu'da kaybolan veya imha edilmeye gönderilen '' oy sandıklarını'' araştırın. belki kafanızda bir ipucu belirir.
0
ermoo
(02.09.10)
Ve tabii bir önceki seçimlerde, çöplerde bulunan başka partilere ait sandıkları da anımsayın. money talks.
0
lucky_meh
(02.09.10)
Türkiye'nin bu yılın ilk çeyreğindeki büyüme oranını yüzde 11,7 ''Dünyada 4. sıradayız, Avrupa'da 1. sıradayız. bunu bu işin resmi rakamlarını açıklayanlar söylüyor.

işsizlikten dem vuranlara: İspanya'da işsizlik oranının yüzde 20'ye, dünyanın bir numarası ABD'de işsizliğin yüzde 10'a dayanmış, Türkiye'de işsizlik oranının yüzde 11.

bi önceki iktidar döneminde her 100 liranın 74 lirası borçtu. şimdi 45 lirası. devletin daha önce her 100 liraya 63 liralık faiz öderdi şimdi 8 lira

bi önceki iktidar 30 milyar dolar borç aldı. 23,5 milyar dolar borç devretti. Şu anda 6,6 milyar dolara düşürüldü. Milli bankamız Merkez Bankasının kasasında ne vardı biliyor musun? MHP, DSP, ANAP döneminde kasada ne bıraktılar biliyor musun? 26,5 milyar dolar. Şimdi kasada ne var biliyor musun? 75 milyar dolar.

ben 2001 krizinde babam battığı için okulu bıraktım. ne cabuk unuttunuz lan o gunleri. tayyipten kötüsü yok dimi. sizin gibi gotu boklu bebeler rakam bilmez okumaz etmez bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olur. 2001 i yaşayan insan evladı bugunlerin önemini farkını anlar, azcık eli murekkep tutan rakamlardan, verilerden anlayan insan farkı anlar... aslında cok kufur ederdım ama neyse boyle kalsın.

edit: hala liseliler secimde hile yapilmis bilmem ne gibisinden komik komik laflar ediyorlar. ulan %47 oy almis adamlar bunun nesini cevireceksin neresinden kiviracaksin.
0
barış manço
(02.09.10)
özellikle 1980 li yıllarda aklı başında olanlar o günleri hatırlayanlar veriyor, benim gördükleirm onlar, o gün on beş yaşında olan biri öğretmen babası sürgün(adı askeri görevlendirme olarak geçer) edildiği için orduya karşı tavır aldığı için veriyor, çiller krizini gördüğü için veriyor. ya da 2001 krizini gördüğü için veriyor. yine kim veriyor dedilklerinin arasında tayyip geldi geleli işlerim hiç bozulmadı diyenler var. öyle varoşlara falan gitmene gerek yok, mesela benim bu dediğim kişiler yanlarında en az 4-5 işçi çalıştıran kimseler.
0
hoot
(02.09.10)
Barış manço dünya salaklarla dolu ve üzülerek onların çok olduğunu görüyoruz. Duyuru sahibine ve sana cevabım budur.
0
july14
(02.09.10)
Tabii ki bu parti maddi açıdan bizleri ülke olarak iyi yerlere getirecek. Ülkede satılmayan ve özelleşmeyen bir yer kalmadığını hatırlatırım. Milli değer sıfır.
He, benim bi arkadaşım sırf metrobüs yapıldığı için seviyor adamı. Gözler önüne sokulan hizmetler çok ve haklısınız da. Ve evet, bu ülkeyi idare edebilecek 'işte bu o' diyebilecek bir insan evladı da henüz yok. Ama bir de bu açıklamayı siz gidiniz 'şehit olunca abartıyorsunuz' diyen şehit annesine anlatın, 'ananı da al git' denilen çiftçiye anlatın, 'askerlik yan gelip yatma yeri değil' denilen ama aslında imanıyla, inancıyla askerlik yapan askere anlatın, 'açım ben' demek üzereyken tartaklanan herhangi bir vatandaşa anlatın.
Bir başbakan, sadece o ülkeye hizmet vermekle yükümlü değildir. O başbakan aynı zamanda ülke birlik ve beraberliğini korumak ile yükümlüdür. Bu onun namusudur, şerefidir.
Evet adam çok süper hizmet verdi, diğerleri maalesef onun kadar akıllı olamadı. Ama hiçbir hükümette Öcalan siyasette yer almadı. Hiçbir hükümette teröristler özür dilemedikleri halde el üstünde tutularak ülkemin topraklarına girmedi. Hiçbir hükümet demokrasiye darbe vurmadı vs. vs.
Bu görüşe katılmayanlar olabilir. Önemli olan sevgi değil, saygıdır. Başkalarının görüşüne direkt küfür, liseli dalgasıyla giren ise o saygıyı gösteremeyendir.
0
lucky_meh
(02.09.10)
Barış manço yazdığın cevaba istinaden sana da cevap vermek istedim. Uygun değilse, moderatörler halleder. Zıplamana gerek yok.
0
july14
(02.09.10)
gidiyorsun gidiyorsun iki tane yanlış, uygunsuz, maksadını aşan söze bağlıyorsun olayı. sana helal olsun. az önce de ıkı sandık calındı oyle secım aldılar dıyordun. liseli değilsinde nesin sen allah aşkına.
0
barış manço
(02.09.10)
july14 sen ne maksatla sana cevabım budur dedin. sana birşey sormadım. sordugum zaman cevapla.
0
barış manço
(02.09.10)
Emrin olur barış manço, sen sorunca cevaplarım.
0
july14
(02.09.10)
aferin insan olamıyorsan insan taklidi yap böyle.
0
barış manço
(02.09.10)
Devam etme istersen, karşılıklı atışmya döndürmeyelim. Küfür veya hakaret etmeden kendini ifade edemeyen birisine anlatmak zor elbette. Umarım anlamışsındır.
0
july14
(02.09.10)
küfür veya hakaret edemeden ifade edemeyen biri demek. sen türkiye cumhuriyeti vatandaşlarına aptal de sonra da hakaret ne hakaret ediyorsun ben birsey soylemedim de. sen ne kadar zekisin öyle! sana az bile hakaret ettim. hakaretim sen ve senin nezdinde aynı zihniyeti paylaştığın bütün burjuvalara.
0
barış manço
(02.09.10)
bazıları da 2001 krizinden sonraki düzelmeyi, 2002 yılında tayyip erdoğan'ın iktidara gelmesi nedeniyle olduğunu sanıyor. rakam bilmez falan diyor.

güzel kardeşim. ekonomi dediğin öyle düğmeye basınca zart diye iki günde düzelmez. krizden sonra dışarıdan krizi düzeltecek adam ithal ettik hatırlarsın. kemal derviş. adam geldi. bir ekonomik paket uyguladı, sonra da gitti. sen zannediyor musun ki ekonomik paket dediğin uygulayınca antibiyotik gibi iki günde etki edip düzeltsin? adamın uyguladığı paket sayesinde ekonomi düzeldi, enflasyon düştü. öyle 2-3 günde değil yıllara yayılarak oldu bu. anca etkisini göstermeye başladı ve yavaş yavaş yavaş düzeldi. tam o sırada da, ilk etkilerini göstermeye başladığı dönemde 2002 yılında tayyip erdoğan iktidara geldi, herkes zannetti ki bu tayyip erdoğan'ın başarısı. kendi de şikayetçi olmadı bundan, niye olsun ki herkes onu gelir gelmez ekonomiyi düzelten kahraman sanıyor. oturdu adamın ekonomik başarısının üstüne.

şimdi o paketin etkileri de yavaş yavaş geçyior. enflasyon iki haneye çıktı yine. düzelen durum tekrardan bozulmaya başlıyor. ha bu bozulma da öyle 2-3 günde değil yine yıllara yayılarak olacak. göreceksiniz 10 sene sonra 2001 krizinden de beter olacağız tayyip erdoğan ve onun gibiler iktidarda olduğu sürece.
0
kibritsuyu
(02.09.10)
Ben dünya salaklarla dolu dedim. Sen niye alındın? Veya ülkemize mal ettin? Yarası olan gocunur diyelim. Sana ve ülkemiz insanlarına aptal demek ne haddime...
0
july14
(02.09.10)
beyler sakin!1
0
nawres
(02.09.10)
Sağolasın Nawres.
0
july14
(02.09.10)
hem AKP ve RTE aleyhinde düşünenlere konuşanlara "sizin gibi gotu boklu bebeler rakam bilmez okumaz etmez bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olur" de hemde yorum yapanlara "sana birşey sormadım. sordugum zaman cevapla." de ve bekleki sen istediğini istediğin şekilde yorumlayıp yazabildiğin gibi başkaları yapmasın. enteresanmış :)

ha birde o rakamları evde oturup kendin hesaplamadın sanırım :) nerden aldın AKP hükümetinin elindeki kurumlardan. onlarda o kadar mal değiller heralde herşeyi olduğu gibi yazsınlar değilmi.

enflasyonuda düştü demiyormuydu bunlar diyordu sonra ne oldu baktikki enflasyon sepetinin içinde alakasız zibilyontane şey var. ne oldu inanmadık.

sadece o rakamlaraı vermekle yada o rakamlara inanmakla ekonomist olunmuyor. ekonomi bilgisi "o rakamlara inanmak" referans alınarak değerlendirilmiyor.

herkesin görüşü kendine tabi hiçbir arkadaş birbirine hakaret vari veya "siz öylesiniz", "siz böylesiniz" şeklinde yazmazsa daha hoş bir duyuru münazarası olur.
0
pposeidon_1
(02.09.10)
Üniversitede istatistik dersinde hocamızın en unutamadığım sözünü yazayım izninizle.
'' İstatistiklerle yalan söylemek, evet bunu da öğreteceğim. Umarım bunu yapmak zorunda kalmazsınız''
0
july14
(02.09.10)
sırf statükocu elitist chp tayfasından nefret ettiğim için bile veririm akp ye oy
0
rakim efendi
(02.09.10)
çok basit. Kendisinin ve eşinin müslüman olduğunu vurguluyor ve müslüman bir liderden daha iyi bir lider de olamayacağına göre oyları kazanıyor.
0
SevmeBeni
(02.09.10)
ordu-yargı-chp koalisyonuna karşı çıkmak. ve bu kadar yalan dolan iftira dolu muhalefete rağmen başarılı bulduğum için. elbet hataları olmuştur.

bu hatalar, akp nefreti tavan yapmış sözlükçünün gözünde çok fazla olabilir. yada tayyip'i deli gibi seven eğitimsiz halk'ın gözünde hiç birşey olmayabilir.bence artısı eksisinden fazladır.deli gibi eleştirenlerin mütemadiyyen tuzu kuru olması (her gece dışarda eğlenmesi, iyi gelirlerinin olması, iphonelar, arabalar falan) dertlerinin ideolojik olduğunun göstergesidir.
0
cruex
(02.09.10)
para el değiştirdi yææ.
0
cedric
(02.09.10)
selam gencler, ben tayyibe veriyorum sevaba giriyorum
0
.aylin.
(02.09.10)
aklıma geldikçe paragraflar halinde yazıcam, biraz dağınık olabilir.

İnsanların Akp'ye oy verdiğini söyleyememesinin birkaç sebebi var. Örneğin tam zıt kesimin sesinin çok fazla çıkması ve cumhuriyet kurulduğundan beri bu kimselerin çok dominant olması. Mesela şu referandum sürecinde facebook gibi yerlerde dikkat edin hayır oyu verecekler çok açık propaganda yapıyor, burda sorun yok. Fakat yaptıkları propagandalarda evet diyecek olan insanları hep bir töhmet altında bırakma mevcut, hatta olay hakaretlere varıyor çoğunlukla. Yani evet verecek olan insanlar salak, moron, ülkeyi satan insanlarmış gibi gösterilmeye çalışılıyor, ve bu ses çok çıktığı için insanlar bunun altında eziliyorlar.
şu da var: cumhuriyet kurulduktan sonra kim chp-kemalizm çizgisine muhalif bir sesin çevresinde toplandıysa o ses tasfiye edildi. Kurtuluş savaşındaki kilit isimler istiklal mahklemelerine çıkarıldı, bi kısmı idam edildi, adnan menderes asıldı, seçilmiş insanlar darbelerle alaşağı edildi, 90larda sanki şeriat geliyor gibi bir hava yaratıldı muhtıralar verildi. O nedenle şimdi kimsenin sesini çıkarmaya niyeti yok, anlayacağınız geçmişten baya tecrübesi var halkın. Mesela cumhuriyet mitingleri yapıldı. Epey bi insan toplandı, chp birçok şehirden otobüs kaldırdı vs. Şimdi bunun tam tersini düşünün oradakilere zıt olan kesim (yani inançlı, ya da ak partiye oy vermiş ya da en azından kendini ülkenin sahibi gibi gören insanlardan sıkılanlar) benzer bir miting yapsaydı ne olurdu? ordaki kalabalığını 10 katı toplanırdı ama ertesi gün gazetelerde" insanlar ayaklandı, ülkeye şeriat geliyor, rejim elden gidiyor" gibi şeyler yazacaktı. Kimileri orduyu göreve çağıracaktı. Ama sonuç olarak ülke gerilecekti. İşte ulusalcı kesim bu gibi eylemler yapabilir çünkü onların tuzu kuru, ama diğer tarafın ülkeyi germeye pek niyeti yok.
------
Ak parti kömür dağıtıyor diyelim. siyasi açıdan etik bir davranış değil bu. ama siz bunu eleştirirken ak parti oyları satın alıyor derseniz o kömürleri alan insanlardan 'nah' oy alırsınız.
-----
Özelleştirmeler için "ülkeyi satıyorlar" deniyor. Bence telekom gibi bazı 'kritik' kurumların özelleştirilmesi sakıncalı ama özelleştirme -beğenin ya da beğenmeyin-ekonomik bir politikadır. Bu konuda da hiçbir ekonomi politikası olmayan diğer partilere göre ak parti oldukça istikrarlı. Ayrıca türkiye büyük bir devlettir, 3. sınıf bir afrika ülkesi gibi göstermenin bi manası yok. Evine ekmek götüremedi diye bir baba kendini asıyorsa bu ülkenin fakirliğinden değil kendini her fırsatta fakir göstermeye çalışan orta sınıfın şımarıklığından, üç beş kişi malı götürdü diye evine ekmek götüremeyenlere ekmek götüren deniz feneri gibi bir vakfı harcayan insanlardandır.
---
Bunun yanında dindar kesim artık "dinci, yobaz, takunyalı" gibi kelimelerden sıkıldı. Yani "be hey dürzü" dönemi artık bitiyor. Zaten ak parti bu bezginlikten doğmuş bir parti.
Ha şu da var ak partiye sadece dindarlar (aka dinciler :D ) oy veriyor gibi bir durum söz konusu değil. sağda partilerin tabanı chp seçmeni gibi kemik bir kitle değil. Hatta ak partinin solda da çok büyük potansiyeli var. çünkü sol, sosyal projeler üretmeyi bırakmış kemalizme saplanıp kalmış, ülkede bir taşın yerini bile değiştirmeye niyetli değiller.
-----
Özetle ak parti; kemalislerden, ulusalcılardan, laiklik adı altında insanların eğitim ve çalışma haklarını elinden alanlardan, insanlara ve kitlelere isim takıp aşağılayanlardan, silah gibi kullanılan atatürkten sıkılanlar için görünen tek antitez.
0
johan sebastian
(02.09.10)
john sebastian bunu lütfen sözlüğe entry olarak gir yoksa ben girecem:) çok çok iyi bir analiz. tebrik ederim.
0
barış manço
(02.09.10)
manço, sözlüğe yazabilirsiniz hatta istediğiniz gibi kullanabilirsiniz .)
0
johan sebastian
(02.09.10)
ya yazabilse yazar zaten de, sözlük yazarı degil ki degnegin biri

baksana, duyuruda kızlarla kavga etmesinden anla ne kadar dingil oldugunu.
adını aldıgı adam, mezar da ters dönecek.
0
cruseo
(02.09.10)
''insanlara tepeden bakma'' checked*

''aynı fikirde olmayanlara hakaret'' checked

''elle tutulur bir argüman olmadan sade eleştiri'' checked

''ölmüş bir adamın üstünden ideoloji yapmak'' double checked

@cruseo sanırım chp positive siniz geçmiş olsun.

akp ye insanların oy vermelerinin nedenlerinden birinin sanırım halka daha yakın olmaları. ilk yıllarda falan rte kasımpaşalı mahalle seviyor falan olay olmuştu bayaa. hem akp varken sanki ilerleme kaydediyor gibi bir hava var.
0
wessago
(02.09.10)
şu salağın dediğine bak eleştirecek başka şey bulamamış kızlarla kavga etmesınden bellı bıdı bıdı bıdı birşeyler zırvalıyor. ulan senın gıbı amsalak degılım kızların arkalarını yalıyım. bütün gün elizabete devam formdan dusme ve sakın kızlarla kavgaya tartısmaya gırısme belkı kazayla gunun bırınde dusurursun bi tanesini. liseyi bitirince kızlar hakkında fikirlerin değişebilir.

mezarda takla atana gelınce. mezarda takla atan bırı varsa o büyük önderden baskası degıl. senın gıbıler onu ıstısmar ettıkce malesef boyle olacak.
0
barış manço
(02.09.10)
şu salağın dediğine bak eleştirecek başka şey bulamamış kızlarla kavga etmesınden bellı bıdı bıdı bıdı birşeyler zırvalıyor. ulan senın gıbı amsalak degılım kızların arkalarını yalıyım. bütün gün elizabete devam formdan dusme ve sakın kızlarla kavgaya tartısmaya gırısme belkı kazayla gunun bırınde dusurursun bi tanesini. liseyi bitirince kızlar hakkında fikirlerin değişebilir.

mezarda takla atana gelınce. mezarda takla atan bırı varsa o büyük önderden baskası degıl. senın gıbıler onu ıstısmar ettıkce malesef boyle olacak.

sıradaki gelsin!

Yukarıda alıntı yaptığım cevabın sahibine;

Akp'ye neden oy verdiğimizi tam size yakışan bir üslupla anlatmışsınız. Herkes anlamıştır sanırım. Anlayanlar, anlamayanlara anlatırlar. Benim merak ettiğim bir konu değildi zaten. Yine de bu eşsiz anlatımı, Ekşi Duyuru'ya çok görmediğiniz için, ne iyi yaptınız böyle.

Sıradaki gelsin diye de buyurmuşsunuz da, çamur üzerlerine sıçrar, gelmezler. Boşa çağırmayın.

Bu arada bilir bilmez de insanların ne olduğuna dair fikir yürütmeyin. Bu cehaletle, ancak gülünç olursunuz. Benden söylemesi.

Bir şey daha, Akp!nin bezirganlığı için bu kadar paralanıyorsanız, nemalanın da boşa gitmesin. Küfür dinimizde haramdır, bilmiyorsanız öğrenin. Bilerek yapıyorsunız diye düşünerek, böyle yazdım. Şimdi yine zıplayıp, bana ncevap yazmaya yeltenmeyin. Daha ağır konuşurum. Tamam mı?
0
july14
(02.09.10)
amma garezın varmıs. demek ıyı vermısım ayarı sana kı gene kuytulardan cıktın kustun ıcındekılerı. ee yarası olan gocunur tabı

banane lan dınınızde haramsa. musluman oldugumu nereden cıkardın.sizin dininizden banane. herkesin dini kendine. daha ağır konuşurmuş bilmem neymiş bıdı bıdı ulann hep ağır konuşsan ne olur ateş olsan cürumun kadar yer yakarsın.

bana son sataşmana verdiğim bu cevabın altındakı butun satırlar senın artık ıstedıgın gıbı doldur takıl kendi çapında. tek kelime etmem okumam yazmam.

sana son soyeleyecegım sey: Bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye.

iyi bak kendine.

nokta.
0
barış manço
(02.09.10)
Ben adam değilim zaten, kadınım.

Din bezirganlığı yapan bu parti mensuplarının bir kısmının sözde müslüman olduklarının farkındayım zaten. Teyit ettiğiniz için teşekkürler. Bu kadar.
0
july14
(02.09.10)
barış manço
çok açık ve net soruyorum
"kaç paralık adamsın lan sen? kimsin yani?"
ne sanıyorsun lan sen kendini, bana hakaret edebilecek düzeyde falan mı sanıyorsun kendini sen? Kimsin sen kimsin ?
ne demek lan amsalak falan, senin gibi ergen mi sanıyorsun beni?

son 4 5 senede yeni hükümet sayesinde adam olmuş takunyalılardan başka nesiniz siz?
0
cruseo
(03.09.10)
(2)

Mızıka Alınırken Dikkat edilecek Hususlar (hediye mızıka)

dream eater
Keman çalan kulaklı bir arkadaşın doğum günü yaklaşıyor. Bi ara heves etmişti mızıkaya, şimdi unuttu mu bilmiyoruz ama mızıka alsak hoş bir hediye olur diye düşünüyoruz.Şimdi,1-) Bu mızıka aletinin fiyatı nasıl olmalıdır? 1 kişi 10-20 liralık mızıka mı almalı yoksa 2 kişi 50-60 liralık mızıka mı als
Keman çalan kulaklı bir arkadaşın doğum günü yaklaşıyor. Bi ara heves etmişti mızıkaya, şimdi unuttu mu bilmiyoruz ama mızıka alsak hoş bir hediye olur diye düşünüyoruz.
Şimdi,
1-) Bu mızıka aletinin fiyatı nasıl olmalıdır? 1 kişi 10-20 liralık mızıka mı almalı yoksa 2 kişi 50-60 liralık mızıka mı alsın? değer mi o paraya?(yeni başlayan biri ha unutma profesyonel olmayacak)
2-) Bunların akorlu ses çıkartanları falan oluyor. Daha gösterişli aletler. Bunlardan mı alalım yoksa yeni başlayacak, muhtemelen sadece kurcalayacak biri için şevk kırıcı derecede zor mu olur?
3-) 2. soruyu aynı şekilde pompalı mızıkalar için soruyorum.
4-) Ankaradayım. Evrensel Müziğe, kıvılcım müziğe, meşrutiyetin oradaki bir müzik sokağına ve izmir caddesindeki bir enstruman dükkanına bakacağım. Ekstra bir yer önerebilirmisiniz? Ya da bunlar arasından "şu kazıkçıdır oradan alma" dediğiniz biri var mı?
5-) marka önemli mi?
6-) Buraya kadar okuduysanız teşekkür ederim =)
0
dream eater
(01.09.10)
harmonikalar çıkardıkları gamlara göre çeşitlenirler. Öncelikle bu konuda karar kılmalısınız. Örneğin blues çalacaksa pentatonik bir mızıka almak daha mantıklı.

Hohner güzel bir markadır bu tip enstrumanlar için ama sanırım fiyatları biraz daha yüksek oluyor.

Akorlu ses çıkarmaktan kastınızı pek anlamadım (zaten mızıkalar hakkında çok fazla şey bilmiyorum), çift sıralı ve pompalıları mı diyorsunuz?

mydukkan.com dan çok alışveriş yaptım. Gayet güzel ve hesaplı bir site.Oraya da bakabilirsiniz.
0
johan sebastian
(01.09.10)
Evet çift sıralı demeye çalıştım galiba.
mydükkanı iyi dediniz ya, basiretim bağlanmış gibi neden sadece dükkanları dolaşayım ki? internetten bakmak iyi oldu. Hatta şu iki model hoşuma gitti.

düz mızıka ama oldukça gösterişli ve hohner.
www.mydukkan.com
pompalı mızıka swan diye bir marka
www.mydukkan.com

Zaten profesyonel olmayacağı için kurcalarken eğlenmesini daha önemli buluyorum. Bu yüzden pompalı bir model daha hoş olabilir.
Sağolun yardımlarınız için ;)
0
🌸dream eater
(01.09.10)
(6)

Kuzene Yurt Nasıl Çıkmaz??

dream eater
Sorunun ayrıntıları şöyle:Bir kuzenim(kız) var. Antalya kumlucada yaşıyor. Ailesinin durumları fevkalade kötü. Bir evleri var ama ciddi manada borçları da var. Evin geleceği de parlak değil yani satılması zorunlu olabilir. Babası(amcam) kamyoncu. Kamyonu kendinin. Ama cidden para kazanamıyor. Yağ fa
Sorunun ayrıntıları şöyle:

Bir kuzenim(kız) var. Antalya kumlucada yaşıyor. Ailesinin durumları fevkalade kötü. Bir evleri var ama ciddi manada borçları da var. Evin geleceği de parlak değil yani satılması zorunlu olabilir. Babası(amcam) kamyoncu. Kamyonu kendinin. Ama cidden para kazanamıyor. Yağ falan yakarak yük taşısa bile giderleri ancak karşılıyor. kendisi zaten dünyanın en cenabet girişimcisidir ne işe el attıysa tutunamadı. Neyse, zaten normal zamanlarda bile hallerine üzüldüğümüz bu ailenin kızı olan kuzenim Isparta'daki üniversitenin İkinci Öğretim bir bölümünü kazandı(harçlarda iki kat yüksek yani)
Şimdi 2 kardeşli ailesinin aylık geliri 500 liraya anca ulaşırken bu kıza yurt nasıl çıkmaz?(kyk yurdu) Başvururken birşeyi yanlış mı yazdı ne yaptı? Isparta gibi bir yerde yurt sırası 1600deymiş. Bu yüzden nerede kalacağı da belli değil.
1-) Öncelikle bu yurt nasıl çıkmaz? Bu işin çalışma prensibi nedir ki çıkmadı? (hala hayret ediyorum)
2-) Yurdun çıkması için napılabilir?
3-) Alternatif, kyk kadar ucuz, kız öğrenci için yurt bulunabilir mi Ispartada?
4-) Ekstra burs almak için ne yapmalı?
5-) Çalışmak istese o şehirde ne yapabilir? (ikinci öğretim ya, vakti bol olacak)
6-) Başka ne yapsın bu kız?
edit: başlık "Kuzene Burs Nasıl Çıkmaz??" şeklinde yanlış açılmıştı. Düzelttim.
0
dream eater
(01.09.10)
kyk kadar ucuz sadece fettoş barındırır gibime geliyor.
başka yerlerden burs almaya çalışsa?
0
kayranin kedisi
(01.09.10)
1. bi arkadaşımın annesi babası ayrı, babasıyla ilişiği yok, annesi ve ortaokulda okuyan kız kardeşi ile yaşıyor, evleri kira, annesinin aylık geliri 650 lira, ve kuzenin gibi ısparta'yı kazandı. kyk bursu zaten çıkmadı, kyk yurduna da ailesi ayrı olduğu için özel kontenjandan girdi. daha kötü olanlar da var yani, bilesiniz diye söylüyorum sadece.

2. ankarada dayı, amca, tanıdık vs. (bizzat şahit oldum başka bi arkadaşımda)

3. genelde pahalı diye biliyorum. ama sırasını bekleyecekse kyk'da kalabiliyor, misafir öğrenci olarak. 3-4 ay bekler ama, belki de daha fazla.

4. ticaret odalarının, işadamlarının, özel hastenelerin falan kapısını çalsın. birinden biri vergiden düşsün diye veriyodur kesin.

5. ben de ıspartada okuyorum. part time iş bulabilirse iyi, çoğu işletme öğrenci çalıştırmak istemiyor. 2 sene adidas mağazasında çalıştım, ordaki götüboklu spor mağazası "şimdi git bayramda gel" dedi.

6. burs kovalasın. antalyada, ıspartada. rekabet çok fazla, elini çabuk tutarsa iyi olur.

kolay gelsin, umarım istediği gibi olur her şey.
0
thefalloftekin
(01.09.10)
ailenin kendine ait bişeyi varsa ki ev ve üstüne kamyon varmış çıkmaması normal. yani normal dediğim kyk ona öncelik tanımaz. sonuçta ailenin ne kadar borcu olduğunu sormuyor formda. herhalde kendine ait malı, mülkü varsa bi durum olduğunda da onları satar çocuğunu okutur. onu bulamayanlar da var onlara öncelik tanıyalım gibi bi düşünceleri var.
0
tepedeki psychedelic adam
(01.09.10)
ben ilk üniversiteye gittiğim sırada babam çalışmıyordu o dönem. abim de üniversitede okuyordu. kardeşim de lisedeydi ve bana da yurt ve burs çıkmamıştı.

yani ben de anlamamıştım. o zmandan beridir de ir şey beklemem devletten her boku kendim yaptım.

kısaca daha iyi olmuş boşver.

burs arayacağına iş ararsın, tecrübe iyidir.
0
raki masasinin degismez adami
(01.09.10)
Ailenin durumu incelenirken malvarlığına ve kişi sayısına bakılıyor. Yani ailenin ne kadar borcu olduğunu devlet bilmez (kredi borcu falan varsa belki durum değişir, bilemiyorum).

Eğer bir süreliğine başını sokacak bir yer bulabilirse sıra gelme ihtimali var.Ben üniversiteye başladığımda 3000 küsürüncü yedektim. Bir süre bi misafirhanede kaldım ve her gün kyk ya gidip listelere baktım. Kısa süre sonra bir yurda yerleştim.

Okul başladıktan kısa süre sonra fakülte sekreterine gitsin ve okuldaki yarı zamanlı işlerden birinde çalışmak istediğini söylesin. Hatta durumu anlatıp kendisine burs konusunda bir yol göstermesini rica etsin. Kütüphanede falan bir iş bulabilir. Çok yüksek bir meblağ almaz. ama tutumlu olursa kendi kendini geçindirebilir o parayla. Ayrıca okullar zor durumdaki öğrenciler için burs veriyorlar bazen.

kyk yurtlarının gülen cemaati ile alakası yoktur. İllaki içinde bi yapılanma arıyorsanız kyklarda ülkücülerin etkisi çoktur, ama bi takım şeylere bu gibi yaklaşımlarla bakmak anlamsız ve kimseye yarar getirmez. Bazı öğrenciler sefa içinde kalırken bazıları ülkücü olsun, cemaat mensubu olsun, solcu olsun farketmez aynı odada kurtlu battaniyelerin altında aylarca birlikte yatmak zorunda kalınca hepsi aynı potada eriyor zaten.
0
johan sebastian
(01.09.10)
Tavsiyeleri yazdım bir kenara. Hepinize çok teşekkür ediyorum. Değerlendirip kuzene ileteceğiz, inşallah mutlu olacağı bir seçenek bulmaya çalışacağız.
( *Ankara'da tanıdık en az genel müdür olmalıymış. Bulamayız o kadar yüksek irtifadan tanıdık.
*fettoşunkiler de olur. Kuzen de o kafadan sayılır biraz sorun edeceğini sanmıyorum. Hem onlar iyi çalıştırıyor. Ben bile bu anarşist halimle elin azerbaycanında iyi çalışayım diye fettoşlarda kalıcam.
*3000'lerden geldiysen sen inşallah bizim kuzene de gelir.
*Allah daha kötü durumda olanlara yardım etsin valla, zor...)
0
🌸dream eater
(01.09.10)
(3)

İrlanda Müzikleri

Flütist samur
İrlanda halk müzikleri istiyorum Ejderin Peşinde diye bir film izlemiştim o filmin sonunda çalan bir parça vardı o tarz birşeyler istiyorum.Yardım eden ya da etmeye çalışan herkese çok teşekkür ediyorum :)
İrlanda halk müzikleri istiyorum Ejderin Peşinde diye bir film izlemiştim o filmin sonunda çalan bir parça vardı o tarz birşeyler istiyorum.Yardım eden ya da etmeye çalışan herkese çok teşekkür ediyorum :)
0
Flütist samur
(31.08.10)
irish drinking songs diye de aratabilirsiniz. irish publarda çalan eğlenceli irlanda ezgileridir.
0
johan sebastian
(31.08.10)
rocky road to dublin
listen.grooveshark.com

drunken sailor
listen.grooveshark.com
0
freebird5406
(01.09.10)
Daha slow birşeyler yok mu ejder in peşide yi izlemediniz mi???
0
🌸Flütist samur
(19.10.10)
(2)

Kaybolan Ehliyet

berginyonbaenre
evet basliktan anlaşıldığı gibi ehliyetimi kaybettim yenisini cikarmak istiyorum emin olmamakla birlikte bazı çevrelerden gazeteye ilan vermenin dışında bi yol daha olduğu duyumunu aldim yoksa gazete ilanina mecburmuyum?? eger mecbursam sonrasinda ne yapmam hangi belgeleri toplamam gerekiyor ayrica
evet basliktan anlaşıldığı gibi ehliyetimi kaybettim yenisini cikarmak istiyorum emin olmamakla birlikte bazı çevrelerden gazeteye ilan vermenin dışında bi yol daha olduğu duyumunu aldim yoksa gazete ilanina mecburmuyum?? eger mecbursam sonrasinda ne yapmam hangi belgeleri toplamam gerekiyor ayrica ben ehliyetimi yeniden alirken sadece kart parası vericem deilmi? yoksa baska bi ücret alicaklarmi ??
0
berginyonbaenre
(31.08.10)
(bkz: ehliyet kaybedildiğinde yapılacaklar) sözlükte bi baksaydınız.
0
ykyt
(31.08.10)
Ben gazeteye ilan vermiştim ama istemediler. İki fotoğraf, nüfus cüzdanı ve para aldılar.
0
johan sebastian
(31.08.10)
(3)

Ankara-Antalya arası outletler ?

charliee
Eksi ahalisi Antalyaya tatile gidicez hazır giderken outlet outlet gezelim diyoruz.Bildiginiz outletleri(fabrika satıs magzalarını)mekanlarıyla birlikte soylersenız sevinirim...
Eksi ahalisi Antalyaya tatile gidicez hazır giderken outlet outlet gezelim diyoruz.Bildiginiz outletleri(fabrika satıs magzalarını)mekanlarıyla birlikte soylersenız sevinirim...
0
charliee
(29.08.10)
istanbul yolu üzerinde bir çoğu.
0
ayiadam
(29.08.10)
özdilek var afyon yolunda.
0
johan sebastian
(29.08.10)
havaalanini gectikten sonra antalyaya giderken yolun saginda bir outlet vardi baya ucuz ismini unuttum ama.
0
erich
(29.08.10)
(28)

komşum ikidir polis çağırıyor

cagdassalur
eskiden rahatça müziğimi dinlerdim evde ama ben evden 1 ay ayrıldıktan sonra karşı apartmana bi aile taşınmış. iki seferdir eve polis çağırıyor. ne yapabilirim? müziğin sesi diğer insanları rahatsız edecek seviyede değil(apartmanda oturuyorum ve kendi binamda yaşayan onlarca insan var). şikayetçi ol
eskiden rahatça müziğimi dinlerdim evde ama ben evden 1 ay ayrıldıktan sonra karşı apartmana bi aile taşınmış. iki seferdir eve polis çağırıyor. ne yapabilirim? müziğin sesi diğer insanları rahatsız edecek seviyede değil(apartmanda oturuyorum ve kendi binamda yaşayan onlarca insan var). şikayetçi olabilirmiyim ben bu kadından? desibel sınırı yok mu ölçüp de komşunun afedersiniz götüne sokarcasına göstersem legal sınırdayım diye.

cidden çok sinirliyim şu anda gelip dese rahatsız oluyorum kısabilirmisin filan diye belki anlayış gösterirdim ama polis çağırmak ne demek ya? tamam muhattap olmak istemeyebilirsin de apartman burası. neyse legal bir şekilde açabilirmiyim müziğin sesini? tekrar gelirse polis göstersem bende al aha diye.

edit: hatta şöyle birşeyler var; (bkz: #20065093) (git: 168962) (git: 168927)
edt: sesi de iyice açtım şimdi sinirden ama bi yandan da götüm götüm oluyorum ne yapmalı?
0
cagdassalur
(27.08.10)
gençsiniz, bir aile tarafından şikayet ediliyorsunuz. ne yapsanız bir sıfır yenik başlıyorsunuz.

kulaklık en mantıklı çözüm olacaktır.
0
sttc
(27.08.10)
@sttc liseli ergenim evde annem kardeşim filan var avantajı olur mu? kulaklık kesmiyor.
0
🌸cagdassalur
(27.08.10)
karşı apartmandan olduğuna emin misin ? belki polis ayak yapıyordur şikayet edeni korumak için.

Komşularım ayda 1-2 kere parti verse bile ses çıkarmam ama düzenli olarak uyku saatlerimde benim evime ulaşacak kadar yüksek sesle müzik dinlerse de yasal sınır değil beni sabrımın sınırı önemlidir. Demek istediğim şey adamların uyku saatlerinde onlara ses gidecek kadar yüksek sesle müzik dinliyorsanız suç biraz sizde. Komşunun yaptığı da eşeklik tabii, kapıya gelmeye yememiştir büyük ihtimal.

Polis de bir gelir iki gelir baktılar ses devamlı normal şikayet edene patlarlar.
0
kimlanbu
(27.08.10)
yapacağınız gürültünün kimseyi rahatsız etmeyeceği bir yere taşının o halde. ses diğer daireye girince olay legallikten çıkıyor zaten. haksızsınız.
0
milesh
(27.08.10)
müziği açmakta haklı olduğumu söylemiyorum zaten dediğim gibi gelip söyleseydi kısardım ama o da biyere kadar tabi. 3 tane apartmanda yıllardır herkes memnunken sadece onun şikayet etmesi biraz garip değilmi?

onun olduğundan eminim geçen pis pis bakarken yakaladım pencereden. bide 2 seferde de mutfağın ışığı yandığı zaman sahurda o saatten sonra geldi polisler.
0
🌸cagdassalur
(27.08.10)
Oklavasının menzili dışındaymışsınız, yoksa oklavayla vurarak tepki gösterirdi. Hiç uyarmadan,rahatsız olduğunu söylemeden polis çağırdıysa biraz öküzmüş komşunuz. Ben de gürültüden epey rahatsız olurum amane bilim insan bi kapıyı çalar derdini anlatır en azından.
0
johan sebastian
(27.08.10)
niye karşı apartmanın bir ayını bile doldurmamış sakini apartman değiştirip sizi uyarmaya gelmek zorunda olsun? uyarma diyorum, ricası olmaz bu işin. niye diğer komşular gürültüden memnun olsun? ne diğer komşularınızın anlayışı, ne de binaların teknik yetersizliği size kimseyi rahatsız etme hakkı vermiyor.
0
milesh
(27.08.10)
@milesh gürültüden değil müziğin seviyesinden memnunlar. ki gördükçe soruyorum gece çok ses geliyormu diye rahatsızlık vermemek adına. durum böyle olunca komşunun da müziğin sesini daha da kısmamı istemesi ricayla olur tabi. uyarıcak birşey yok ortada çünkü.
0
🌸cagdassalur
(27.08.10)
"2 seferde de mutfağın ışığı yandığı zaman sahurda o saatten sonra geldi polisler."

Sahur zamanı, yani o derece geç bir saatte yüksek sesle müzik dinliyorsunuz. Sizce de hak etmemiş misiniz? Ayrıca kimse kimseyi de öyle uyarmak zorunda değil. Gecenin bir saatinde başkalarına saygı göstermeyen birinin öyle bir nezaket beklemeye hakkı da yok bence.
0
serdar 24
(27.08.10)
polis bir daha gelirse şikayet eden gelsin kendisi söylesin o zaman kapatırım de. şikayet eden kapına dayanınca da "sen kim oluyosun..." la başlayan bir cümleyle adamın üzerine yürü :)

ama yine de ses düzeyini her zaman için makul bir düzeyde tut. makuldan kastım, çalan şarkının kime ait olduğunu komşuların anlayamacak bir ses düzeyinde olmalı. ha bi de bas ları düşür, bas daha çok yayılır. rahatsız olan ama söyleyemeyen komşuların da olabilir. şehir yaşantısını öğrenmen gerekir.
0
titiz
(27.08.10)
@serdar 24 tamam da anlatamadığım şu, ben ne kadar saygı gösteriyorsam onlar da bana göstermeli. defalarca dediğim gibi müziğin sesi insanları rahatsız edecek seviyede değil, ki bu sadece benim perspektifimden değil diğer komşuların görüşleriyle sabit. buna rağmen rica etse yine belki kısabilirdim dedim ona takıldınız.
0
🌸cagdassalur
(27.08.10)
@titiz

"polis bir daha gelirse şikayet eden gelsin kendisi söylesin o zaman kapatırım de."

karmarulez, bu önerinin sonucunu ben de çok merak ediyorum. lütfen bunu uygula ve sonrasında da olanları bizimle paylaş :)

Yanlış anlaşılmasın, aslında gerçekten merak ediyorum. Polisin gürültü yapan birisine hiçbir delil göstermeksizin kabahatler kanunundan ceza yazma yetkisi var. Çok yüksek bir şey değil gerçi 65 TL. Yani sen müziği ister kapat, ister kapatma bu cezayı kesebilir. Fakat genelde uyarmayı tercih ederler. Ama "Yok, ben kapatmıyorum" diyen bir kişiye karşı ne tür bir yetkileri var bilmiyorum gerçekten. Bu konuda yardımlarını bekliyoruz :)
0
serdar 24
(27.08.10)
@karmarulez

Tabi sen müziğin sesi rahatsız edecek seviyede değil diyorsan sana inanmak durumundayız. Belki de takıntılı bir komşuyla karşı karşıyasın bilemiyorum.

Yalnız, şu rica meselesine gelince, bu müessese sandığınız kadar işe yarayan bir şey değil malesef. En azından o gün müziğin sesini kıssa da ertesi gün aynı şeyi tekrarlamayacağı anlamına gelmiyor. O yüzden önce kapıya gelip uyarmayan kişiyi de anlayabiliyorum.
0
serdar 24
(27.08.10)
@serdar 24 polis ikinci sefer gelince birazcık ters çıktım ama o kadarına da cesaret edemem heralde. peki bunun ilerisi ne olur? hani 4 oldu 5 oldu içeri mi alırlar beni bi gece filan? 17 yaşındayım. sonra tekrar açabilirmiyim müziğin sesini? tekrar içeri alırlarmı?
0
🌸cagdassalur
(27.08.10)
@serdar 24 evet sende haklısın bide ne biçim insanlar var gidince karşına kimin çıkacağı belli değil. ama ne bileyim polis de fazla gibi yani. camda da gördü birkaç defa söyleyebilirdi. neyse şu legal sınır işini bi tanıdık avukata sorayım bakalım.
0
🌸cagdassalur
(27.08.10)
www.milliyet.com.tr bu uyarı mevzusu.
şikayet üzerine gelen polisler, şikayet edenin bilgilerini paylaşmamakla yükümlüdür. bu yasal bir zorunluluk.
olayın yaptırımında ilk yetki kat malikleri kurulundadır. apartman veya site sakinlerinden oluşan kurulda yani. onların ortak kararıyla ev sahibiyseniz evi devretmek, kiracıysanız evden çıkmak zorunda kalabilirsiniz. ha onlar bizden diyorsanız, şikayetçinin karar itiraz ve olayı hakim kararına götürme hakkı var.
üstüne yürüme, ters çıkma olayı ise, en az "kimin ne kadar gürültüden rahatsız olacağına ben karar veririm" düşünceniz kadar garip. o dairede bebek veya yaşlı olabileceğini düşünün.
0
milesh
(27.08.10)
@milesh komşular kompile bizden çoğu babamın iş arkadaşı diğerleri de annemin filan tanıdıkları. yan komşumum geçen sene bebeği oldu. problem yoktu o zaman müziğin seviyesi sürekli aynı zaten saatler de belli. üstüne yürüme filan yok zaten ergen siniri yaptım bi an ama o kadar da değil. polis "müziğin sesini anlayacak zekada değilsin o zaman" gibi aptal laflar edince ona ters çıktım biraz.
0
🌸cagdassalur
(27.08.10)
Aralıksız olarak The Beatles dinlemekten bıkmışlardır belki.
0
sourlemonade
(27.08.10)
@cosmicstring arada pink floyd frank sinatra filan da açıyorum ama onlar da kesmedi heralde. yeni şeyler denemek lazım.
0
🌸cagdassalur
(27.08.10)
yazın bütün camlar açık oluduğundan, (aynı apartmanda doğrudan camınızın baktığı bir yer yoktur zaten.) karsıdaki apartımanın acık bir camına doğrudan müzik gidebilir. havalar soguyup camlar kapanınca iş hallolur. bence sıcaklar geçene kadar kısık idare et kışın açarsın yine..
Legal kısma gelince.. adama ses gidiyorsa rahatsızsa şikayet edebilir. gelip söylemek zorunda degil tabi de gelip söylese iyi olurmuş yani.. Hem polisi boş yere oyalamış olmak gibi bişey oluyo bu ceza yazmadıklarını bildigi halde cagırmak.. Gelip söylese hayır demezsin bunuda biliyodur buyuk iht. Neyse adama ses gitmesin yeter klüplerde eglence yerlerinde bi sınıra kadar izin var da evlerde oyle bi aralık yok bildigim kadarıyla..
0
disturbed
(27.08.10)
kulaklik en iyi cözümdür.

kimin neden rahatsiz olabilecegini kestirmek oldukca güctür. apartman vb toplu yasanilan yererde basklarini rahatsiz etmemek oldukca önemli.

bizzat yasadigim bir örnegi kisaca anlatarak ne kadar farkli seylerin ortaya cikabilecegini göstermek isterim:

asiri rahatsizlik nedeni ile aci ile evinde kalan bir kisi, ki günleri sayilidir. agrilari gece arttiginda ancak sabah karsi bir nebze olsun uyuyabilmekteydi. kaldigi apartmanda da yine bir müzik sorunu vardi. bu basli müzigin sesi o adami uyandirmakta ve zaten tamamen yerlerde sürünen morali iyice altüst olmaktaydi. adam o müzigi calana hic sert cikmadi. zaten herseyden gecmis. olaya ben müdehale edip, sorunu cözmüstüm.

her ev de güllük gülistanlik hayatlar olmayacagini bilmek ve bunun farkindaligi ile minimum rahatsizlik icinde yasamak oldukca elzem.

bir kisi sizi polise sikayet etmis olabilir. bizzat söylemek zorunda degil. türkiye de yolda biri yürürken, biri ne baktin diye adam öldürebiliyor. sikayet eden karsi taraf ile gayet dogal bicimde dolayli uyarida bulunmus.

daha düsünceli olmanizi öneririm.
0
aheste cek kurekleri millet uyanmasin
(27.08.10)
@disturbed bende öyle diyorum ama polis gönderince eve ergen hırsı yaptım aha bak susturdum ikinci seferde demesin istiyorum. biliyorum çok saçma bi düşünce ama engel olamıyorum ne yapıyım. bide şöyle bi durum var bi kişiye karşı nasıl davranacağıma tamamen onun davranışlarına göre karar veriyorum istemsiz olarak. çok yüzsüz bi arkadaşım vardı mesela bigün çok ciddi bi kavga etmiştik ertesi gün o hiçbirşey olmamış gibi yanıma gelince ne kin kaldı ne sinir. karşı komşunun da muhattap olmamak istemesi(dul ve çocuğu var galiba 8-9 yaşlarında) fikrine alıştıramadım kendimi geçen gün çok pis bakıyordu camdan. ergen hırsı işte daha nasıl tarif edilebilirki... neyse artık akışına bırakayım yapacak birşey yok pek.

@aheste cek kurekleri millet uyanmasin haklısın ama yukarda dediğim gibi sinir yaptım onu aşamıyorum bi türlü. ramazan bitince sahura kalkmayacağı için problem olmaz sanırım. diğer komşuları düşündüm de hepsi ya babamın iş arkadaşı yada üni. öğrencisi. bu yüzden şimdiye kadar birşey dememiş olabilirler.
0
🌸cagdassalur
(27.08.10)
itiraf ediyorum o komşu benim. (belki senin komşun değilim ama ben de polis çağırdım) arkadaş sen eğer yüksek sesle müzik dinlemek istiyosan bas git (kişisel algılama bi zihnyete karşı çıkıyorum burda) kendi evine stüdyolardaki gibi ses izolasyonu yaptır. ha ben yaptırmam diyosan da beni rahatsız etmeden ne bok yiyosan ye evinde. ama sen evde dub dıs dub dıs diye müzik dinliyceksin diye sabah 6 da işe giden beni uykumdan edersen senin ağznı yüzünü ...

evet aynı durumdaydım üst komşu sesi açıyodu sonuna kadar öyle ki orspu çocuu msn den ileti alınca ben odamdan "dırınınt" sesini duyuyodum. bir pazar günü saat 10 da yine aynı yavşaklığı yapıp uyandırdı beni. gittim kapısına nerde yaşıyosunuz kısın şunun sesini diye çemkirdim. sonra kesti sesi. neyse sonra geceleri aynı boku yapmaya başladı saat 12 den sonra müzik sesi oyun sesi. en az 2-3 kez polise şikayet ettim kapısına polis getirttim şimdi rahatım.

duyuruyu açan arkadaş hiç kimse senin dinlediğin müziği kendi yaşam alanında duymak zorunda değil. insanlar rahatsız olmuyoruz dedi diye bokunu çıkarmanın alemi yok. efendi gibi dinle müziğini, konuyu komşuyu rahatsız etme. ha seni şikayet eden adam da önce gelip bi uyarsa iyi olurdu ama burda asıl suçlu seni şikayet eden değil sensin. kimsenin özel alanına sesle de olsa tecavüz edemezsin. benim komşum olsan aynı şeyi yapardım ki yaptım da.
0
rentts
(27.08.10)
bizim altta bir komşu vardı.taşınalı 3 ay olmuştu..zilli bir tane kızları vardı.sabah-akşam son sesle r&b müzik dinlerdi. yüksek sesi geçti r&b müzikten nefret ettiğim için. 3 kez uyardım.sonra 2 kez polis çağırdım (halbusi sinirime yenik düşsem kapılarını kırıp kızı tokat manyağı yapabilirdim) .en sonunda skerim lan diyip ergenlik günlerime geri döndüm.son sesle cannibal, morbid, hypocrisy dinlemeye başladım. tesadüf ki adamlar 1 hafta geçmeden taşındılar. ergenlik zamanlarında bende son sesle müzik dinleyip milleti rahatsız eden biriydim. şimdi ise yaptığımın ne kadar öküzce olduğunun farkındayım:)
0
cruex
(27.08.10)
ilk olarak polisten korkmana gerek yok, polisin burada yazıldığı gibi ses konusunda bir yaptırım gücü yok ancak olay muadili olmayan ama bağlantılı bir konudan ceza kesebilirler sana ki ona da itiraz edersin %90 düşer.
ikinci olarak sınırları zorlamamak koşulları altında saat 12'ye kadar ses yapabilirsin,(gürültü değil)amma komşularınız vb. şikayetçiyse bir insan olarak bu saatin herkes için uyuşmayacağını düşünüp sesi kısmalısınız :)

sahurda ses yapıyorsanız "ama şikayet eden yok soruyorum herkese!!11!" gibi bi şey deme hakkınız yok. sizi alo gürültüye şikayet etmeleri lazım aslen.

önyargılı olacağım biraz ama bence sen sesi abartıyorsundur gibime geliyor, gün içinde ses sisteminden dinle gece kulaklık tak, ergenlik gazlarına hakim ol. kulaklık gerçekten öyle insanı öldüren bi şey değil. özgürce kulaklık takmak istiyorsan bi kablosuz kulaklık al evin her yerinde mis gibi dinlersin.
0
madyb
(27.08.10)
arkadaşım kusura bakma da haksızsın...
bir kere kendi apartmanındaki insanlara o kadar çok ses gitmezken, karşı apartmanın sana bakan cephesine çok fazla ses gidebilir; o yüzden bizim apartmanda kimse rahatsız olmuyor demek anlamsızdır, bu bir.
ikincisi müziğin sesi sana göre rahatsız edici olmayabilir ama insanlar rahatsız olmuş ki şikayet etmişler, bu iki.
ayrıca sahura kadar yüksek sesle müzik dinlemek nedir arkadaşım, tak kulaklığını dinle bu kadar müzik aşığıysan, kimseyi sabahın körüne kadar rahatsız etmeye hakkın yok, bu da üç.
dul ve çocuğu var sanırım demişsin, kadın tanımadığı bir muhitte kim seyle muhatap olmak zorunda değil.onun yerinde olsam ben de direkt polisi arardım bu da dört.
ve gerçekten çok fazla ergen tribine girmişsin, sakin ol biraz, dünya senin etrafında dönmüyor.
0
kalimotxo
(27.08.10)
studio yapma al bir kulaklık sen daha iyi ses duy millet rahat etsin. şuna bak aq saat 4 sahurda müzik dinlicekmiş. affetme ama benle aynı apartman da olsaydın kapına dayanırdım sahur vakti.

ne igrenç şeyler şu ergenler.
0
wessago
(27.08.10)
ergen dediysek iyice abarttınız sizde basit bi soru sordum haksız olabileceğimin farkındayım o yüzden yasal bi sınır varsa ona göre dinliyim diye sordum sezen aksu tartışmasına döndürdünüz duyuruyu bravo.

@kalimotxo afferim sana.
0
🌸cagdassalur
(27.08.10)
(1)

Ses temizleyici.

kasik yok ulan
cızırtılı ses dosyalarım var. sesler arkadan duyulmasına rağmen anlaşılması çok zor şekilde geliyor. bu sesler üzerinde nasıl işlemler yapmalı hangi programları kullanmalı ki sesler anlaşılabilir olsun?esen kalın.
cızırtılı ses dosyalarım var. sesler arkadan duyulmasına rağmen anlaşılması çok zor şekilde geliyor.

bu sesler üzerinde nasıl işlemler yapmalı hangi programları kullanmalı ki sesler anlaşılabilir olsun?

esen kalın.
0
kasik yok ulan
(25.08.10)
sese alternatif akım ya da doğru akım karışmışsa düzeltilebiliyor. hiss reduction ve noise reduction diye aratın. yok eğer doğal bir etkiyse yani ortamdaki başka seslerden kaynaklanıyorsa eq, gate gibi şeyler uygulanması lazım net bişey söylemek zor.

cool edit programında bu gibi şeyleri yapabilirsiniz.
0
johan sebastian
(26.08.10)
(3)

sinema dergisi tavsiyesi

deeperdown
hocalar yine ben!bir sinema dergisi alam istiyorum ama1-''popüler sinema dergisi'' olmasın2- 2 ay önce çıkmış 3 tane tırt gişe filmini diil de yönetmen, dönem incelesin bana3- altyazı nasıldır?
hocalar yine ben!

bir sinema dergisi alam istiyorum ama

1-''popüler sinema dergisi'' olmasın
2- 2 ay önce çıkmış 3 tane tırt gişe filmini diil de yönetmen, dönem incelesin bana
3- altyazı nasıldır?
0
deeperdown
(23.08.10)
her şey iyi güzel de sinema ve altyazı dan başka alternatifin yok ki. altyazı daha iyidir ikisi arasında
0
rurouni
(23.08.10)
Bant dergisinin film tanıtım bölümleri çok güzel oluyor, hem popüler sinemadan uzak hem de güzel metinler var. Ama tabi hususi sinema dergisi değil bant.
0
johan sebastian
(23.08.10)
altyazı iyidir.sinema dergisinde içerik olarak 4 - 5 film eleştirisi dışında hiçbir şey yok.
0
şaman
(23.08.10)
(23)

Dinsel Kimlik

doroty
Peşin not: Örümcek beyinliler kesinlikle yazmasın cevap istemiyorum onlardan. Benim dinsel kimliğim yok. Peygamberlere inanmıyorum, kitaplara da inanmıyorum. Hatta zaman zaman cennet ve cehennemin olduğuna bile inanmıyorum. Allah'a da inanmama yolundayım nerdeyse. Ama bazen içimi garip bişey kaplıyo
Peşin not: Örümcek beyinliler kesinlikle yazmasın cevap istemiyorum onlardan.

Benim dinsel kimliğim yok. Peygamberlere inanmıyorum, kitaplara da inanmıyorum. Hatta zaman zaman cennet ve cehennemin olduğuna bile inanmıyorum. Allah'a da inanmama yolundayım nerdeyse. Ama bazen içimi garip bişey kaplıyo sanki varmış gibi. Ne tamamen inkar edebiliyorum ne tamamen "var" diye biliyorum. Hem peygamberler için, hem Allah(?) için. Kapalılığa falan kesinlikle karşıyım. Görünce tüylerim diken diken oluyo. Hele bi de eldiven takanlar var. Oruç falan da saçmalık bana göre. Açlığı böyle mi anlıcaz amaç ne? Namaz neden var? Hatta dua neden var ki? Anlam veremiyorum. Benimki inançsızlık mı yoksa İslamiyeti kabul mü edemiyorum. Ama inançlı insanlara saygım var. Kimsenin inancına da bişey diyemem. Yine de çok garip geliyo. Sizce ben deist miyim, ateist miyim? Neyim ben yahu? Mümkünse hakaret etmeden. Yol buldurmaya çalışmadan vs vs.
0
doroty
(23.08.10)
deism gibi.
0
cruor
(23.08.10)
deist gibi duruyorsun ama tam deist olamamışsın. kafan karışık sadece netleştirmen gerek bu tür olguları. burada netleştirmen çok zor birşey ama. biri gelir vardıra ikna eder diğeri gelir olur mu hiç öyle şey der daha da kafan karışır.
0
jameskeenan
(23.08.10)
niye kendini kategorize etme ihtiyacı duyuyosun ki, yardır gitsin :)
0
svarte dauen
(23.08.10)
(git: 167906)
0
wampex
(23.08.10)
böyle deist olmaz, deistler yaratıcı tanrıya kesin olarak inanırlar.

agnostisizm ile de yakından ilgisi yok, hatta hiç, zerre kadar alakası yok.

james keenan'ın dediği gibi, ateizme yakınsayan kafası karışık insan diyorum...
0
esenboga
(23.08.10)
arkadasım oncelıkle senı cok ıyı anlıyorum .. zamanında bende senın gıbı ıkılemler yasamıs bırıyım ama ben hıc bı zaman ınanmamazlık etmedım hıcbırıne sadece olması gerektıgınden fazla sorguluyodum .. cocuklugumdan berı buyudugum cewrede hıc bı zaman oncelık dııldı dın .. cok fazla sorguluodum bılgı sahıbı olmadan fıkır sahıbı olan ınsanlar yuzunden ıyıce ıcınden cıkmaz hale gelıyodu ınandırıcılık kısmı .. kendı kendıme sawas werıyodum we bu sawasın tam ortasındayken belkı ınandırıcı gelmeyebılr ama tam 21 gece arka arkaya aynı ruyayı gordum .. hergece aynıydı ve bıseyler duyuyordum sureklı .. en sonunda bı sabah kalktıgımda kelımesı kelımesıne aklımda uyandım we nedır bu dıye arastrdıgımda daha once duymadıgım (bılıncaltı degıl yanı ) bı ayet oldugunu ogrendıgımde sawasım orda bıttı :) sımdı kesınlıkle ınanıyorum we daha guzel ıcınde bı huzur oluyo ınsanın anlmsızca .. umarım sende bırgun yolunu secmıs olrsun we o yol bnm yolum gıbı olur .. :)
0
tla's ocean
(23.08.10)
0
wampex
(23.08.10)
@wampex +1

gece gece güldüm lan...
0
esenboga
(23.08.10)
deizm'e bir adımdasın ama seni boşluğa çeken bi sebep var. yani tam inandım derken birşeyler okuyup ya da etrafındaki insanlardan birşeyler duyarak aaa tabiki tanrı, peygamber, kitap yok diyesin geliyor.

yaklaşık 1 yıl önce bende de aynısı olmaya başlamıştı. günde 5 vakit namaz kılıyodum, oruç tutuyordum ancak neden kıldığımı, inancımın sebebini bilmeden Allah'a kızıyodum (hani bunlara ne gerek var diye). yani müslümanlıktan bihaber olarak yaşayarak müslümanım diyerek ortada geziniyodum. malum sözlükte de ateizm ve evrim teorisi başlıklarında yazılanları okudukça ister istemez senin gibi arada kalıyordum.

bu durum benim için dayanılmaz hale gelince türkçe tefsirli (açıklamalı- yani bakara suresinin adının neden bakara olduğunu açıklayan kurandan)kur-an'ı kerim aldım. başladım okumaya ve okudukça kafamdaki sorular %90 oranında netleşmeye başladı. daha sonra etrafımda duyduğum, kendim cevaplıyamadığım eskiden de olduğu gibi beni inançsızlığa sürükleyen %10 luk kısımdaki soruları alo fetva hattına ve evimin yakınındaki camide görev yapan imam efendiye soruyorum. şu ana kadar cevaplıyamadığımız sorular yok, çünkü imam efendi bilmediği zaman o da hocalarına danışıyor.

eğer istersen kuran'ı kerimi türkçe oku, yani ben tavsiye ederim. karar senin şimdiden hayırlısı olsun.
0
0dy
(23.08.10)
dediğin deizm.
sende deist olmuşsun.
din iman toz duman be hafız ne uğraşıyon uyu uyu biraz unutursun, olmadı seyfi doğanay dinle bir de büyük aç bak sonra ne allah kalıyo ne peygamber,
bir kadeh atarsın peygamber olursun biraz daha içmeye devam edince nirvana denen ebeamısını ters açıdan gören pozisyona geldin mi orda dur.
takılma dostum böyle tırıvırı işlere. yaşamak güzel.
0
seyduna6687
(23.08.10)
İnanmadığının bi sebebi vardır.Hayatında kötü bişey mi yaşadın ondan sonra inancını kaybetmişsindir.Hani bazı insanlar önce inanır sonra da hayattan kazık yiyince allaha inançlarını kaybederler ya seninki de öle bişey mi yoksa
0
eda_06
(23.08.10)
zamanla hem fikirleriniz netleşip oturur. o zaman anlarsınız deist misiniz, ateist mi, agnostik mi yoksa bir din mensubu mu olduğunuzu.
0
thunder thunder thunder thundercats
(23.08.10)
yönlendirmek gibi olmasın ama inanan biri olarak dinin çok ciddi bir konu olduğunu düşünüyorum. bu noktada, yani benim inancıma göre bir ahiret hayatımız olacağı için senin de din konusunu gerçekten ciddiye almandan fayda görüyorum.

karar vermeden önce ciddi bilim adamlarının din kitaplarından faydalanmalısın. senin kafanı karıştıran şeyler temelde cehaletle ilgili şeyler. dinin felsefi bir boyutu da var ama insanlara bu boyutu ağır geliyor. malum sıcak ülke insanları azıcık kolaycı olurlar. genelde herkes basitçe "10 kez şu tesbihi çekersen cennete gidersin" tarzı şeyler duymak istiyor. kimse dinin özüyle ilgilenmiyor, okuyup araştırmıyor. bu da müslümanım diyen ama cahilce konuşan insanların sayısını çoğaltıyor ve kafası zaten karışık olanları dinden soğutuyor.

dini konuları ben de çocukluğumdan beri hep merak etmiş, senin sorduğun soruları defalarca insanlara sormuştum. hiç düzgün cevaplar da alamıyordum. cevapların kafamda netleşmesi 10 yıldan fazla zaman aldı. ama ben her soruma yavaş yavaş, vakit buldukça cevap bulmaya çalıştım. bir de mevlana'yı çok iyi anlamış birinden dinlediğim bir kaç detayı uzun zamanda kafamda sindirerek sorularımı netleştirmeye başardım.
0
bir kavanoz recel bunlarda gecer
(23.08.10)
Zamanında inancını tam anlamıyla yitirmiş, ve bu konu üzerine de çok giderek saçmasapan şeyler yapmış bir insan olarak söylüyorum, yürümekte olduğun yol pek iç açıcı bir yol değil. Ben zamanında felsefe, edebiyat ve sosyoloji üçlemesine çok fazla takıldığım sıralarda, inancımda çok büyük depremler oldu ve sonunda tam anlamıyla bir inkar haline geçtim. Bu tam 2 sene boyunca hiç değişmedi. Ezan okunurken hocaya küfrederdik, craddle of filth parçalarını full ses açardık, bulabildiğimiz her türlü insanla dalga geçerdik, tezlerini çürütmeye çalışırdık inanç konusunda. herşeyin rasyonel gerçekliğe dayandığını düşünür, ve bunca adaletsizliğin, bu denli yüce bir yaratıcının eseri olamayacağına, bunların toplumları kontrol altında tutmak için kurulmuş düzenler olduğuna inanırdık. Bunun yanında daha birçok konu ve alt başlık var ama burada açıklamak uzun sürer. Ama şimdi anlatacağım şeye dikkat et; öyle 22 gün rüyamda ayet okundu gibi birşey değil.

2008 yılının yaz ayında Work&Travel programıyla amerikaya gittim. Hesapta çalışıp kazanıp gezip tozacaktık. Ve orada o kadar çok olayla karşılaştım ki bana birşeylerin gerçekten kontrol edildiğini planlandığını hissettirdi. Orada çektiğimiz birçok zorluk gerçekten ilahi adaletle bize geri iade edildi, hayatımızı tekrar sorgulamamız, "şükretmemiz" sağlandı. Amerikan bankası(!) "yanlışlıkla(!) 400$ yatırdı hesabıma, ve asla geri ödemedik o parayı hesabı da kapattım gelirken. Amerika'da 3.günümde kaldığım yerin kapısında bulup karnını doyurduğum çocuk "şans" bu ki yaz boyunca orada olacakmış ve her darda kaldığımda (sokakta kalma tehlikesiyle karşı karşıya bile geldik) tereddütsüz bana borç verdi,yardım etti. Pedicab işi yapıyordum, çalışabildiğim son gün, öğlene kadar 40$ para kazanmıştım, gerçekten imkansız bir şekilde kaybettim o parayı, ve tekrar kazanmak için tüm gün çalıştım. O çalıştığım gece, - normalde sahilde bir yol üzerinde gidip geliyorduk bu aletlerle insanları taşıyorduk- sahilin hiç görmediğim iki ucuna da müşteri götürdüm, sonunu ilk defa o gece gördüm o yolun, ve o gece çok yüklenmekten bacağımı sakatlamışım, 4 gün bekledim,çinlilere masaj yaptırdım, elimden geleni yaptım, hiçbir şekilde bacağımdaki o kasıklık geçmiyordu ve türkiyeye dönmek zorunda kaldım. O işe girmek için çıktığım önceki işimle alakalı rapor edilmişim sponsor şirketime, sakatlandıktan 6 gün sonra ülkeden çıkmam gerektiği mailini aldım aynı gün, ve nihayetinde terkettim.

Nihayetinde burada aklıma gelmeyen ve anlatamadığım birçok daha olay ile, sanırım Allah bana geri dönüş yolunu açtı. Çünkü kafamda türkiyeye dönmemin "istendiği" ve bunun "sağlandığı" düşünceleri yerleşmiş olarak geri gelmiştim. Burda da olaylar cereyanını sürdürünce araştırmalarıma daha farklı bir yön verip, din insanlarıyla - ama yobaz olanlarla değil - konuştum, araştırdım. ama ilk kural şu : KOŞULSUZ İNANMALISIN. sonrası gelecektir inşallah.

Bunları anlattıktan sonra bir ateist olmanın veya dinleri ve Allahı kabul etmemenin sonuçlarını yazayım sana;

1- Hiçbirşeye güvenemiyorsun, tam olarak avunacak, teselli olacak bir destek bulamıyorsun.
2- Bu bir ateist ve cool çocuk olma özentiliği olsa bile, zamanla gerçeğe dönüşebiliyor ve gerçekten de ateist bilim adamları kadar çok bildiğini düşünüyorsun - en yakın arkadaşımdan biliyorum.
3- Ortak birşey bulamıyorsun insanlarla, çünkü müslüman bir ülkede yaşıyorsun.
4- Dinin sana getirdiği kısıtlamalardan muaf sanıyorsun kendini, daha sapkın, kuralsız ve tehlikeli bir hayat benimsiyorsun.
5- Dinin yıkıldığı beyninde, geri kalan çoğu ahlak sistemi ve yargı zincirleri kırılıyor ve salak gibi ortada kalıyorsun.
6- sonuç olarak BİR BOKA inanasın gelmiyor artık. PİÇ GİBİ kalıyorsun. O yüzden o kadar smart ass olmaya gerek yok.

Gelelim sorularına:

1- Evet açlığı oruçla anlayacaksın. Sürekli aklına eseni tıkındığın bir süreçte, sokaktaki insanın ne hissettiğini, yaşadığını asla anlamayacaksın. Çünkü inanmayan insan sadece kendinden mesuldur. Halbuki dinin temelinde - BU KÖTÜ BİRŞEY midir sana soruyorum - sosyal paylaşım ve yardımlaşma bulunur, oruç da buna birebir uygundur. Tutamayanlar fidye verirler - maddi yardım.

2- Namaz neden var? Çünkü temiz ve zinde olman önemli, namaz kılan insanlara bak, hepsi çok dinç insanlardır ve yüzleri apaktır. Sonra, namaz kılmak sana şimdi korkutucu görünse de rahatlatıcı bir dini ibadettir ve Allah'a kulluğunu sunduğun, nimetlerine şükrettiğin bir teşekkür biçimi ve sorumluluk ifasıdır.

3- Dua neden var sorusu çok saçma.

SENİ İMAJLAR YILDIRMIŞ, IDEOLOJILER ve BAZI BAŞKA ŞEYLER.
Ama şundan eminim, biz ne dersek diyelim, sen bize inanmazsın. Eğer sana nasip edilmemişse, ya da zamanı gelmemişse.Sen hiç görmeyeceksin.

"Ve biz onların önlerinde bir sed ve arkalarında bir sed meydana getirdik, öylece onları sarıverdik. Artık onlar göremezler."
0
Gkcn
(23.08.10)
merhaba. ben de zamanında senin gibi kafa karışıklıklarına sahiptim. çölde deve güder bir yandan da walkman'imden cradle of filth dinlerdim. sonra bi gün hira dağında ateist arkadaşlarımla trekking yapıp cool görünmeye çalışırken bana bi vahiy indi. kafamı karıştıran soruları da alo imam hattına sordum, çözdüm.

şimdi peygamberim. sübanallah.
0
dekila olmeka
(23.08.10)
uzun uzadiya tasvirlere gerek yok.

+1 @svarte daue
0
gunlerin kopegi
(23.08.10)
Yönlendirmek gibi olmasın ama oruç açları anlamak için tutulmaz. Aynı şekilde tüylerinizi diken diken eden kadınlar da erkekler tahrik olacak korkusuyla başlarını örtmez.

İslam inancında herşey Allah istedi diye yapılır. İslamda teslimiyet vardır, yani "bu doğrudur" ön kabulü ile başlarsınız, ve sizden bunlar istendi diye yaparsınız. Evet oruç tutarsanız açları anlarsınız, namaz kılarsanız daha zinde olursunuz vs. Allah'ın bu ibadetleri istemesindeki amaçlar arasında bunlar da vardır elbet.

Bu düzeltmeyi yaptıktan sonra deizme yakınsadığınızı söyleyebilirim. Ama ikircikli bir durumdasınız, üzerinde düşündüğünüz halde bir tanrının varlığına tam inanmadığınız için adını koymak mümkün gibi görünmüyor.
0
johan sebastian
(23.08.10)
allahın varlığını kabul etmek ve buna inanarak yaşamak tabii ki şu anki hayatınızdan daha huzurlu bir hayat sunacaktır size. ama bence varlığı %100 kabul edilemeyen bir şeye inanıp huzurlu yaşamak mı sizin tarzınız yoksa sorgulamak, araştırmak ve belkide ölene kadar hiçbir zaman cevabını bulamayacağınız ve anlayamayacağınız sorularla meşgul olup stress'li bir hayat mı sizin tarzınız.. buna karar vermelisiniz. bu çok ince bir nokta ve sen daha çok başındasın. en ufak örneğiyle; daha allah ile din arasında bir bağlantı kurmandan bunu görüyorum. yani allah'ın varlığına inanmayıp ta din'i kurallara uyabilirsin. bu kuralların çoğu (hatta belki tamamı) doğru şeylerdir. mesela oruç tutmak denilen şey; bedeni ve ruhu disipline eder. sadece açları anlamanı sağlamaz. iyi birşeydir yani. bunun gibi bi dünya örnek.
0
daglien
(23.08.10)
geç bir cevap veriyorum ama bence ;

din ile ilgili(bilhassa islam) yazılmış kaynakları okuyun araştırın , fakat kesinlikle imana gel türünden şeyler söylemiyorum , eğer yeterince okudum ben , yine de bana göre değil dersen topuna inanma .
ama çok iyi araştır bence , yazılmış kitapları falan.
0
slymene
(08.09.10)
islamiyeti kabul etmek-etmemek meselesi değil bu. din konusu belli dönemlerde sorgulanır. ben zamanında namaz kıldım beş vakit, oruç tuttum vs vs sadakamı da veririm falan falan.. sonraları bir şeylerin içimi doldurmadığını farkettim ve türkçe meal kuran okuyup sorguladım: d vitamini ihtiyacımızı islamiyetin gereksinimlerini yerine getirirken (örtünürken) nasıl giderebiliriz? ya da şimdi saçlarım açık diye bütün erkekler tahrik mi oluyor ve günahı benim boynuma mı? allah insanı yazın sıcağında aç hele ki susuz bırakır mı? yazın 17-18saat aç ve SUSUZ oruç tutulur mu? namaz mesela: neden günde beş kere en az on dklık tapınmalarda bulunayım ki kendimi affettirebilmek için? yani kendimi affettirmek için günde en az bir saat ona yalvarmam mı gerekiyor? temiz bir vicdanımla bunu kabul etsem daha iyi olmaz mı? bir kere söylesem olmaz mı? namaz duadır derler. benim bir duamın etkisi diğer namaz vaktine kadar mıdır ki bu yüzden günde beş kere aynı şeyi söyleyip duruyoruz? hele bir de temizlik kavramı var: günde beş vakit sürekli ağzını burnunu çalkalıyorsun? mileti boşver ben beni yaratanla konuşabilmek için illa ki sümüklerimi mi temizlemeliyim/grip nezle haricinde kim burnunu siler ki? yaratıcı gerçekten fiziki şeylere bakıyor mu? yoksa önemli olan kalbimiz mi? vs vs

beni yaratan bu kadar insafsız olamaz diye düşündüm. ve ona inanmayı bıraktım. şimdi çok çok huzurluyum. çünkü farkettim ki insanı yargılayan şey vicdanıdır. bir insana özür dileten şey kitapta yazması değil vicdanına dokunmasıdır.

sonuç olarak burada yazanları yine kendin sindirecek, sorgulayacak ve bir sonuca varacaksın. inancını kaybetmeye başlamanla hiçi bir şeye (yaratıcı kavramı/kendisi dahil) inanmamak arasında fark vardır. şimdilik deist olarak kabul görürsün.
0
bıdıbıdı
(17.05.11)
@freeze, fizik ile dini karşılaştırman anlamsız. işte kendin diyorsun, imtihanın sırrı işaret olmadan da inanabilmek diye. bilimde böyle bir şey yoktur, din kanıta değil inanca dayalıdır, bu inancı destekleyecek pozitif/deneysel/bilimsel hiç bir temeli yoktur.

madem ki hiç bir kanıt yok, kendi dininin hıristiyanlıktan, musevilikten ya da ne bileyim, bahailikten daha "doğru" olduğunu nereden biliyorsun? ben şu dakika bir tanrı uydurup ona inansam, islamiyet'in ondan üstün olduğunu nasıl kanıtlarsın? ya da eski dinlerin, roma tanrılarının olmadığından nasıl bu kadar emin olabiliyorsun ve daha ötesi, 2000 yıl sonra senin tanrın da mitolojiden farklı mı olacak sanıyorsun?
0
dekila olmeka
(23.05.11)
bir dost tavsiyesi;
biraz kuran ve incil okuyarak ateist olabilirsin evlat
0
Her Yer Kara
(23.05.11)
yol gösterme gibi algılama ama okumaya araştırmaya devam et derim. tam oturmamış gibi herşey.
0
necipnba
(23.05.11)
(5)

Evde Ses Kayıt

Gkcn
Selam olsun size eksiduyuru ahalisi,size miniminnacık bi sorum olacakevde "kaliteli" ses kaydı yapmak için ne gibi ekipmanlara ihtiyacım var.bildigi tum teknik ekipmanı dehşet fiyatlarla buraya yazacak olan ohh yeah bu işi bilirim bebeleri duyurudan uzak dursun.makul cevapların 40 yıl hatırı olacakt
Selam olsun size eksiduyuru ahalisi,

size miniminnacık bi sorum olacak

evde "kaliteli" ses kaydı yapmak için ne gibi ekipmanlara ihtiyacım var.

bildigi tum teknik ekipmanı dehşet fiyatlarla buraya yazacak olan ohh yeah bu işi bilirim bebeleri duyurudan uzak dursun.

makul cevapların 40 yıl hatırı olacaktır
0
Gkcn
(22.08.10)
Ne kaydetmek amacin? Farkli amaclar icin farkli ideal yollar var.
0
kurukafa
(22.08.10)
ya bende böyle birşey sormak istiyordum, araya kaynak yapayım,

1) ben gitarımı prosesöre, onu da creative sound blaster ses kartına bağlayarak 1-2 farklı program aracılığıyla kayıt alıyordum bugüne kadar. efektleri bilgisayardan almadığım için gecikme sorunu filan yaşamıyordum, lakin şöyle bir değişiklik oldu, bir fender ile kayıt almaya çalıştığımda prosesördeki hiçbir ton gitarı direkt amfiye taktığımdaki pamuk gibi tonu vermedi, prosesörü kullanmayınca da 2+1 speakerdan çok çirkin bir ses geliyor,
çok uzattım ama durumu anlatmak içindi, şimdi sorum şudur ki, gitarı(ve bir tane o.d. pedalını)bilgisayara takınca amfiden aldığım sesi duymamı ve duyduğuma en yakın kaydı almamı ne sağlar?

2)m-audio nun harici ses kartları var mesela, bahsettiğim şeylerin çözümü müdür bu?

3)duyum konusunun çözümü stüdyo monitörleri mi yoksa o olay bambaşka birşey mi ?

4)amfiyi speaker olarak bilgisayara bağlamak saçmamı olur?

aslında gel moruk sen tane tane sor sorularını ben cevap veririm sana diyecek biri olsa çok iyi olurdu, neyse umarım saptırmamışımdır esas soruyu.
0
bcdhms
(22.08.10)
öncelikle her türlü kayıt için gerekli olacak bir mikrofona ihtiyacın olacak. ne kaydedersen et mikrofonun iyi olmalı. condenser mikrofonları bu konuda ev kayıt için çok iyi, ortam seslerini elimine edebiliyorsun.

mikrofonu da bi yere takman lazım ki kayıt edebilesin tabi ki... bu da genelde bir mixer olur. condenser mikrofon kullanacağın için mixer'de phantom power özelliğinin bulunması can alıcı! yoksa o condenser mikrofon bi işe yaramaz. tabi mikserden de bilgisyara giriş yapman gerekecek. bunun için de usb çıkışı olan bir mixer en ideali.
ikinci (ve daha makul) seçenek olarak mikrofonu direkt bilgisayara da girebilirsin, tabi bunun için usb mikrofonlardan alman gerekir, son zamanlarda baya bi moda oldular. "condenser usb mic" diye aratırsan bulabilirsin çeşitli türlerini...

sonra da kayıt için aldığın bilgiyi bir ses işleme programında işlemen lazım. envai çeşit program var piyasada amatöründen profesyoneline. nasıl bi kayıt düşünüyosan ona göre seçmelisin.

bir de ben ses kayıt dediğin için akustik kayıt olarak algıladım ve bu şekilde anlatmaya çalıştım.

isteiğin gbi bişi olmadıysa tam detay vermen gerek karşılığında daha detaylı bilgi alabilmek için:)


EDIT: ev stüdyosu çok dallı budaklı iş, setupları düzgün kurmak çok önemli.
@bcdhms: senin olayın preamp bence, processorun'de preamp olayları varsa onları bi kurcala. hoparlör olayına da gelince bilemiyorum açıkçası, bende de 2.1 hoparlör var ama son ses açsam da cızırtı gelmiyor, gitarın manyetiklerinde belki sorun vardır diyerek atma hakkımı kullanmak istiyorum:) ya da processorun eskidiyse fln bi bakımı gelmiştir belki...
0
loveinaflipbook
(22.08.10)
Ne kaydedeceğinizi söylemediğiniz için genel bir cevap vericem.

Akustik kayıtlar yapacaksanız güzel bir mikrofona, preampa ve ses kartına ihtiyacınız var. Bunun için condencer denilen tarzda mikrofonlar kullanabilirsiniz, bu mikrofonlar duyumu kulaklarımıza en yakın olan mikrofonlardandır. Fakat condenser mikrofon kullanırken bazı hususlara dikkat etmek gerekir. Bu cihazlar çok hassastır, elinizle dokunamazsınız pıt pıt diye sesler çıkar, ya da direkt karşısına geçip şarkı söyleyemezsiniz puff pufff diye nefes sesiniz çıkar. Bunun için mikrofon standına takılan shockmount ve pop filter denen zımbırtılar kullanılır. Ayrıca condenser mikrofonlarla kayıt yaptığınınz ortamın akustiği de önemli. Bilgisayarın yanına koyarsanız fan gürültüsünü kaydededr vs. Eğer akustik düzenlemeniz yoksa ya da üzerinde belli filtreler olan bir condencer mikrofonunuz yoksa pek temiz sonuçlar alamayabilirsiniz.

Bir alternatif de dinamik mikrofon. Bu tip mikrofonlar bildiğimiz en klasik mikrofonlardır işte. Vokal kaydı yaparken mikrofon standına bile ihtiyaç duymayabilirsiniz. Hatta shure sm 57 ya da 58 gibi ucuz çözümlerle rahatça hem vokal hem de enstruman kaydedebilirsiniz.

Diğer bir ihtiyaç da preamp. Preamp mikrofondan gelen mikrofon seviyesindeki sinyali line seviyesine yükseltir. Bu iş için mixer değil preamp kullanılır. Tek kanal kayıt yapmak için mixere hiç ihtiyaç yoktur. Ayrıca mixeriniz çok iyi değilse kanallardaki preamplar da genelde güzel olmaz.

Bir de tabi ses kartı çok önemli. Ses kartı gelen analog ses sinyalini en az kayıplar digital sinyale çevirir. Onboard ses kartıları da bunu yapar ama onboard ses kartları bu iş için çok yetersizdir bu nedenle ses kartı olmazsa olmazlardandır. Hatta üzerinde preampı olan ses kartlarınadan alırsanız ayrıca preampa da gerek kalmaz.Bu tip preamplı bir ses kartı alacaksanız dikkat etmeniz gereken, condencer için 48 volt phantom power özelliği olması ya da direkt gitar kaydetmek istiyorsanız hi-z girişi olması gerekir.

@bcdhms
onboard ses kartı ve 2-1 ses sistemiyle amfiden aldığınız sesi almanız imkansız. Çok sıkıştırılmış bir ses duyarsınız bunlarla.
Hi-z girişli ve canlı çalmak için direkt monitoring özelliği olan bir ses kartı ve güzel bir çift monitör sizin probleminizi çözer.
0
johan sebastian
(22.08.10)
Ses kartı olarak e-bay'den M-Audio Fasttrack pro al, işini görür.
0
alembic
(23.08.10)
(17)

enstrüman-müzik ilişkisi?

şaman
herhangi bir enstrüman çalmadan müzik icra edilebileceğini düşünüyor musunuz?veya emek harcamadan müzik yapılabilir mi?elektronik müzik bir müzik türü müdür veya sanatın bir dalı mıdır?elektronik müziğin içinde duygu var mıdır?ne çok soru sordum lan kafanıza göre cevaplayın işte.edit: olm elektronik
herhangi bir enstrüman çalmadan müzik icra edilebileceğini düşünüyor musunuz?
veya emek harcamadan müzik yapılabilir mi?
elektronik müzik bir müzik türü müdür veya sanatın bir dalı mıdır?
elektronik müziğin içinde duygu var mıdır?
ne çok soru sordum lan kafanıza göre cevaplayın işte.

edit: olm elektronik müzik karşıtı değilim.aksine çok da severim.amacım fikir almak,münakaşa yaratmak değil.
0
şaman
(22.08.10)
evet, herhangi bir sesten müzik yapılabilir.

emek harcanıyor ki hepsinde. vuvuzela çalınırken bile emek harcanıyor mesela.

elektronik müzik, bir müzik türüdür ve dolayısıyla sanattır..
0
dambil
(22.08.10)
bana göre, emek harcamadan asla 'müzik' yapılamaz. ama elektronik müzik de hiçbir emek yok ki ben zaten onu müzikten saymıyorum.

edit: canlarım benim ben de benim sevdiğim müzik tarzına eleştiri gelse sevinmem ama farklı düşüncelere de açık olmak lazım değil mi? yukarıda yazdıklarımın tamamen arkasındayım, bu konuyu tartışmayı isterim ama ne yeri, ne de zamanı. bu asabilikle bir yere varılmaz. hadi öptüm bb.
0
devils trill
(22.08.10)
ben ıslıkla dokuzuncu senfoniye kadar geldim.
0
cro magnon
(22.08.10)
elektronik müzikte duygu soruna bazı parçalarla yanıt vereceğim;

missing (todd terry remix) - everything but the girl
remind me (someone else's remix) - röyksopp

bunları dinle, sonra gel bakalım emek var mıymış, duygu var mıymış.

teyallahım ne insanlar var ya...
0
esenboga
(22.08.10)
elektronik müziğin sanat olup olmadığını anlamak için bir konçerto, bir arya dinleyin de 'gerçek' sanatın ne olduğunu anlayın. kimsenin müzik zevkine karışacak değilim ama neyin sanat olup neyin olmadığını bilmek lazım.
0
devils trill
(22.08.10)
elektronik müzik olarak neyi ele alıyoruz, zira dinlediğimiz herşeyde zaten elektronik birşeyler var,
triphop taki elektronik davullardan dolayı emeksiz mi sayacağız

yada en basitinden midi klavye ile bas gitar samplesi çalınca emek oluyorda bir sawlead çalınca emeksizmi oluyor.

elektronik müzik içinde deli gibi müzik bilgisi lazımdır, elbette emek vardır
ama her müzikte olduğu gibi iyi müzik ve kötü müziği ayırt etmek lazımdır.
0
kopek
(22.08.10)
elektronik bir müzik türü müdür ?

- evet elektronik bir müzik türüdür. ve elektronik müzik çok geniş dallara ayrılan bir müzik türüdür. dubstep'den tutun chillout'a kadar gider bu yol.

elektronik müzikte duygu var mı?

- bana göre en fazla duygu içeren müzik türü elektronik müziktir.

"elektronik müzikte emek yok"

bunu söyleyebilen birisi "müzikten anlamıyordur". bu kadar basit. 2 kere 2 = 4. sen elektronik müzigi hayatında sadece clublarda duydugu müzik zanneden zihniyetin bunu söylemesi çok basit ve anlanabilir.

howard shore ile yapılan bir roportajda bu konu üzerinde durdular. howard shore elektronik müzigin şu an icra edilen en kaliteli müzik türü oldugunu üstüne basa basa söylüyordu. (2005-2006 arası bir roportajdı) Ayrıca hangi sanatçıları takip ettigi sorulunca, bir Trance efsanesi olan Airbase'i göstermişti.

www.youtube.com

Gidin, Trance dinleyin, Chillout Ambient Lounge Downtempo dinleyin. Commercial House'ı elektronik müzik sayanlar, sizler bu konularda fazla yorum yapmayın. Benimle aynı ortamda bu konuyu açmayın. Fena ezerim.

Çok uzun bir yazı yazacaktım ancak bu kadarı yeterli.
0
Transa
(22.08.10)
elektronik müzigi dinlemeyi bilmek lazım önce. evet.

bir de rock müzik icra edip hastası olan bir arkadaşım elektronik müzigin rock müzikten etkiendigini söylüyordu. odasında ise elektro gitar asılıydı. hala her müzik türünün digerlerinden az da olsa etkilendigini, hiç bir müzik türünün digerinin "alt kümesi" olamayacagını anlamayanlar var.

burada "bizim pink floyd, deep purple gibi, rolling stones gibi efsanelerimiz var diyip" elektronik müzigi küçümseyen kişilerin kesinlikle bir kaç tane elektronik müzik "efsanesi" dinlemesi gerekiyor. araştırınız.
0
wonder why
(22.08.10)
elektronik müzik dinleyen bir insan değilim, ama devils trill bir işin sanat olup olmayacağını sizin kıstaslarınız belirlemiyor. kaldı ki elektronik müzik ileri seviyede müzik bilgisi gerektiren ve emek harcanan bi müziktir.
0
madyb
(22.08.10)
Müzik entrumansız yapılmaz. Bilgisayarda yapıyorsanız enstrumanınız bilgisayardır.
Emek harcamadan müzik yapılabilir ama başkalarının emeklerini harcamak gerekir bunun için.

Bir de elektronik müzik dediğiniz çok geniş bir genre. Şu dj lerin çaldığı sürekli kendini tekrarlayan ritimler de bu genreın içinde Mike Oldfield'da. Çok saçma örnekleri de var ama başyapıt diyebileceğimiz örnekler de var.

Bir de elektronik enstumanları entruman olarak kabul etmemek o kadar saçma ki. Acaba Moog'dan çıkan sesi ne gibi bir akustik entrumandan çıkarabilirsiniz. Çıkaramazsanız bu gibi seslerden feragat mı edeceksiniz.

Bir de konçerto, arya dinle falan denilmiş. bir konçertoyu tamamen elektronik enstrumanlarla çalabilirsiniz. Hatta elektronik bir enstruman için (mesela hammond orgiçin) bir konçerto bile besteleyebilirsiniz. Kubrick'in A Clockwork Orange filminin müziklerini dinlerseniz klasik eserlerin elektronik enstrumanlarla nasıl icra edildiğini görürsünüz.
0
johan sebastian
(22.08.10)
elektronik müzik 19. yy sonundan itibaren başlamıştır. ancak günümüzdeki şeklini daha çok 1950'lerden itibaren aldı desek hiç de yanlış olmaz. özellikle pierre schaeffer'in "concrete musique"i ile karlheinz stockhausen'ın "electronische musik"i öne atıp geliştirmesiyle, ses örneklemesi ve sesin işlenmesi, müzik içerisindeki yerini en sağlam haliyle aldı.

öncelikle elektronik müziğin aslında hiç de yeni olmayan, aksine önemli geçmişe sahip bir müzik yapma çeşidi olduğunu belirtmek istedim. malum yanlış bir anlaşılma var gibime geldi. şöyle ki, elektronik müzik sadece chill-out, drum n bass ya da trance'den ibaret değildir.

matematik, geometri ve mimarinin özelliklerinden yararlanarak bu müziği üreten çok fazla elektronik müzik sanatçısı vardır. kimisi tam bir programcı edasıyla dijital ortamda kodlamalar yaparak müziğini üretir, kimisi ise, analog modüler sistemler kurarak ya da analog olarak üretilmiş sesi, dijital ortamda process'e uğratarak bize sunar. ve tüm bu olanlar sandığınız kadar basit bir süreç değildir.

buradaki önemli nokta, elektronik müziği nasıl ve ne olarak algıladığınızdır.
0
soso
(22.08.10)
amma aşıkmışsınız elektronik müziğe yaa. tamam her şey emek olduğu gibi elektronik müzikte de emek vardır. ama ve lakin benim uğraştığım müziğin yanında elektronik müzikteki emek hafif kalıyor.
bilgisayarla falan programlamak farklı, tuşe de elin yara olana kadar kreutzer çalmak farklı.
bir paganini eseri çalabilmek için değil yıllarını, tüm hayatını ona veriyorsun. parmakların yara, sırtın, belin, boynun ağrıdan geçilmez duruma geliyor. sadece bir notaya bile günlerce uğraşıyorsun. haftalarca kreutzer, han sitt vs. kasıyorsun. çalışıyorsun, çalışıyorsun ama hoca beğenmiyor. sayfalarca süren en can sıkıcı, en zor etütlere çalışıyorsun. enstrümanını çalmadığın zaman bile parmakların sanki çalarmış gibi hareket ediyor, çünkü ondan başka bir şey düşünemez hale geliyorsun. bir nevi çıldırmak yani. sizin 5 dakika dinleyip geçtiğiniz eser üzerinde o kadar çok emek var ki bunu, o enstrümanı çalandan başkası anlayamaz.

biri için ömrünü veriyorsun, diğerini ise dijital ortamlarda yaratıyorsun. aradaki o kadar çok emek farkı var ki yazacağım hiçbir şey ifade edemez bunu. ayrıca kendimi övme meraklısı değilim ama, 'müzikten anlamıyor' denilecek son kişilerden biriyim emin olun.

herkes kendi sevdiği müziği dinlesin. hiç yoktan yere düşmanlık yaratmaya gerek yok.
0
devils trill
(22.08.10)
susucam diyorum olmuyor.

devil trill, güzel arkadaşım. sen elektronik müzigin bilgisayarda çat diye yapıldıgını mı sanıyorsun? benim ugrastıgım müzigin yanında hafif kalıyor ne demek? elektronik müzik tüm müzik dalların arasında "yapım sonrası" en fazla emek harcanan müzik türüdür. senin çaldıgın, bahsettigin isimler zaten müzige yön veren isimler. sen gelmiş klasik müzikle günümüz müzigini kıyaslıyorsun ve çaldıgın şeydeki emegin fazla oldugunu söylüyorsun. sen 1700 1800lerde yapılan müzigin yapım şartlarıyla günümüzün şartlarını bir tuttugundan böyle konuşuyor olabilir misin?

kısacası her müzik türünün kendine has bir havası dogası vardır. ben transa'nın söylediklerine katılıyorum ama biraz sert çıkışmış kendisi. onun verdigi link'e bir ekleme de ben yapayım :

www.youtube.com

1.45'den sonrasını dinleyiniz, klasik müzik etkilerini yaşayınız. bu başlıkta elektronik müzik fazla savunulmuş ama umarım türkiye'de hak ettigi ilgiyi görür.
0
green eyed penguin
(22.08.10)
elektronik müzik çok emek isteyen, çok müzik bilgisi isteyen, nota bilgisi isteyen bir sanat dalıdır. sanattır. duygu vardır.

devills trill ise elektronik müziği beğenenleri kendi cevabına karşı gelinmiş gibi değerlendiren bir bireydir. ya cevap verip durma adamın sorusunun içine etmişsin. kimse seninle tartışmamış ki. kime cevap veriyorsun?
0
shell
(22.08.10)
elektronik müzik yapmak için bile bence bi enstrüman çalmak şart çünkü ritim duygusunu geliştirmen lazım
0
chwn
(22.08.10)
elektronik müzik de bir müzik türüdür. sevenlerine de saygı duymak lazım. elbette kişisel zevkler tartışılmaz fakat genel manada müzik dünyası da gitgide bu yönde bir müziğe doğru evrilmektedir. Bunun en önemli getirilerinden biri de eski sistemlere göre çok daha az bir maliyete oturduğunuz yerden bir orkestra kurabilmek olmalı.
0
psmstc
(22.08.10)
öncelikle herkesin bir başka müzik türü müzisyenine, bestecisine ve dinleyicisine saygı duyması gerekir.
genelleme yapılırken de dikkat etmesi gerekir.
en duygusal müzik elektronik müziktir demiş bir türk düşünürü az önce yukarılarda bir yerde...
hayatınızda kaç kere klasik müzik dinlediniz? ne dinlediniz?
neye göre kime göre karar veriyorsunuz?
mozart, verdi requiemdeki duygu yoğunluğunu, adnan saygun yunus emre oratoryosundaki duygu yoğunluğunu algılayabilecek kadar derin bir algınız var mıdır?
elektronik müzik dum tıstan ibaret değil elbette, bunun farkındayım. ama lütfen bu müzik türü için en yüksek duygu yoğunluğuna sahip gibi saçma sapan sıfatlar koymayın, gülerler...
farkında mısınız bilmiyorum ama ben de herhangi bir müzik için bunu koymuyorum...
bu biraz kişisel bir olgudur zira.
her ne kadar bir müzik parçası 10 saatte (attım) diğeri ise 7-8 ayda besteleniyor; bir müzik parçası tek kişi ile 1-2 saatlik bir prova ile diğeri ise 100lerce kişi ile 20-30 saatlik bir prova ile anca sahnelenebiliyor ise de ikisine verilen değer, tamamen kişinin algısı ve dolayısıyla algılayabildiği ve sonrasında hoşuna gidebildiği doğrultuda yüklediği değerdir...
bugün müzik gibi sanatın önemli bir konusunda bile "pr" "reklam" türevi ticari konular konuşuluyorsa o zaten müzikliğinden çıkmaya, ticari bir olgu olmaya yüz tutmaya çalışan birşey olmuştur zanımca...
konuya gelince.
eskiden, özellikle kompozsiyon bölümünde okur, saatlerce kontrpuan ve armoni kasarken elektronik müzik türünü ciddiye almaz, müzik olmadığını düşünürdüm.zira dj olup eline turntable alan -ki teknoloji sayesinde gerçek pikaplarda kullanılmıyor artık- kendini müzisyen ilan ediyor... öte yandan 3-5 akor bilen gitarı kendi kendine öğrenmiş kişiler de müzisyenim diye geçiniyor... kim müzisyen peki? ben mi o mu? konservatuvarda resmi sınav saati 12-24-48 saat gibi hayvan uzun sürelerde olan, odada günlerce çalışarak ortaya bir şey çıkartmaya çalışan, kağıdını jüriye teslim ederken bile kafanda acaba orasını öyle yapmasaydım daha iyi olurdu türevi düşünen bizle mi gerçek müzisyendik, yoksa orda burda çeşitli kayıtları sample edip stüdyosunda çok büyük emek harcayarak ortaya şarkı çıkartan gubikler mi?
enstruman, kelime itibariyle araçtır zaten. kim hangi araçla müzik yaparsa o müziktir. ama müzik, baside indirgendiğinde duygu ve düşüncenin notalara aktarılması ise, bir tarafta sıfırdan yaratılan bir duygu hüzmesi, tamamen size ait, daha önce kimse tarafından yapılmamış, edilmemiş bir duygu bulutu varken öte yandan birilerinin birşey çalmasına muhtaç olan, başkalarının duygularını kendi duygusuymuş gibi özümseyen kişiler var...

bestecilik orkestra şefliği haricinde esasen kemancıyım bir fiil 10 yıldır önemli bir orkestrada çalan. birçok tv, reklam, albüm, dvd kayıtlarına giriyorum 100lerce kez. her seferinde de önem arzedip sorarım, nasıl olsun diye... çünkü notaların içindeki duyguyu bir tek müzisyenler anlar. aranjörler veya prodüktörler değil. ama para kazanmak için onların istediğini hatta onların hayal bile edemeyeceğini en kısa sürede en kolay şekilde ortaya koyman gerekir. sorarsın nasıl olsun usta diye, şöyle olsun böyle olsun diye söyler kendi dağarcığındaki müzik bilgisiyle. çok kötü ise durum, çalarsın yok olmadı şurayı gııy gıy burayı gıy gıy gııy yap der bu mu dersin... yine olmazsa zaten hiç oraya gitmemeliydin...

şöyle birşey var, mutlaka alakalıdır...
bir takım tesbitler yazıyorum, belki hoşunuza gidiyor, belki gitmiyor bilemem. ama emeğe saygı ise söz konusu olan, laf edememelisiniz...
zira bir elektronik müzik müzisyeninin (yazar bu lafı yazarken çok güldü kendi kendine...) eğitimi kaç senedir? pardon, sene midir? aletleri çözdüğünde zaten içindeki duygusunu enstrumanları olan o aletlerle halka sunamaz mı?

ben size yazayım okuyunuz. klasik müzik kemancısının minimum eğitim süresi 10 yıldır. 3 yıl ortaokul, 3 yıl lise, 4 yıl üniversite. konservatuvarda geçer bu yıllar ve sizin anca üniversite karşılaştığınız finaller, vizeler ortaokul bebesinin karşısındadır.
eğitim sistemi çoğu avrupa ülkesinden daha köklüdür.kendisini daha da geliştirmek isteyen müzisyen, mezun olduktan sonra yurtdışında okul araştırır. birebir eğitim sisteminden ötürü iyi bir hoca bulur, gideceği ülke ile ilgili maddi manevi herşeyi hazırlayabilirse çeker gider... 1-2 sene yüksek lisan sonasında ülkesine 3-5 senelik kazanımla döner...

diğerinde ise belki arada bir setupı için birkaç bin dolar ödüyordur...

başka bir türk düşünürünün sarfettiği youtube linkine de üşenmedim tıkladım.
söz konusu elektronik müziğin en efsane grubunun muhteşemötesi muazzamissimo eserini de dinledim.
dayanabildiğim kısmına kadar olan form analizini yazıyorum.

8 ölçü elektor kick girer.
2. 8 ölçüde hihatler girer.
16 ölçü sonrasında 3. 8 ölçüde o ünlü efsanevi melodi girer.
do minördür, daha dün annemizin melodisinden biraz daha komplikedir.(söz konusu daha dün annemizin melodisi mozart tarafından bestelenmiştir.helal, ne güzel kompğlike birşey yapmış mozarttan bile komplike... ama o beste esnasında mozart 4 yaşındaydı...) neyse,
bu parçanın o muhteşem melodisi 3 kez tekrar ettiğinde takribi 4. tekrar girerken bir crash sesi gelir. reverse edilmiştir ve 4. tekrarın başındaki ölçüye kadar uzatılmıştır...
bu böyle sürer gider.merka ettim gerçekten böyle mi sürüyor diye, yok sürmüyormuş. usta müzisyenler bundan sıkılıp parçanın 2.30 ları civarlarında bu melodiyi es geçip başka bir melodi bulmuşlar.bu melodi inici yapıda bir melodi o da sürüyor hayli...
yapılan en enteresan gelişme, bu mzikte herşeyin üstüste bindirilmesi.ama bunu 8 ölçü 8 ölçü yapıyorlar ki dinleyici iyice algılasın. yoksa basmıyor sanırım...
oysa senfonik olaylara bakıldığında aynı anda zaten 15-20 ayrı track var.(yazar burada algıda seçicilik için elektronik müzik ağzıyla konuşur) her track, kendini asla tekrar etmediği gibi, diğer tracklerin de pek tekrarı değil... üstüste eklemek bahsinde zaten üstüste gelirken, ayrıca yatay biçimde de ciddi bir form oluşiturmakta. 8 ölçü olan bir tema, tekrarıyla total 16, hadi bir tekrar daha yapalım desek 32 ölçüğ sonrasında gider. yerine bir başka tema gelir. bazen temasız, geliştirme bölümleri, köprüler ve diğer parçalı yapıdaki formlarla gelerek dinleyiciyi monotonluktan çıkartır.sürprizli bir yapıda bambaşka şeyler doğurur...
duygu ön plandadır. kimi senfonik eserler, senfonik şiir tadında konusu olan, birşeyler anlatılan şeylerdir... bunu en iyi anlamanın yolu (esasen çocuklar için yazılmış olsa bile) prokofiev'in peter ve kurt'tudur.


...bu mudur sizin duygu dediğiniz şey?
eğer buysa çok duygusuz bir nesil yetişiyor azizim !

eğer buysa sizin top noktanızdaki elektronik müzik, bir mozart requiemi alıp oturtursanız bilgisayar ortamına, her 16 ölçüsünden bir elektronik parça çıkar. tek requiem ile de muhtemelen hayatınız boyunca dinleyeceğiniz binlerce elektronik parçayı dinlersiniz. daha da ihtiyacınız kalmaz...

yazıktır beyinlerinize, kulaklarınıza...

son sözü şöyle söylemek istedim...
nota bilmeden müzisyen olunmaz.
budur.
2x2=4...



saygılar.
0
jeanluc
(23.08.10)
(5)

film

hicazkar
selamun aleykum internet ahalisi.cube (vd), pi, usual suspects, unknown, fermat's room... tarzı film arıyorum.kafa çalıştıracak, merak ettirecek, ters köşeye yatıracak.. ama mümkünse sonunda batırmayacak.
selamun aleykum internet ahalisi.

cube (vd), pi, usual suspects, unknown, fermat's room... tarzı film arıyorum.

kafa çalıştıracak, merak ettirecek, ters köşeye yatıracak.. ama mümkünse sonunda batırmayacak.
0
hicazkar
(21.08.10)
old boy, shutter island
bunlar geldi şimdi aklıma.
0
johan sebastian
(21.08.10)
yenilerden "Inception"
eskilerden "Wild Things" serisi olabilir
0
pposeidon_1
(21.08.10)
the game
21 gram -belki ters köşeye yatırmaz ama film boyunca noluyo lan diyeceksiniz-
eternal sunshine - bunu izlemişsinizdir bence -
life of david gale - anam anam diyim -
se7en
identity
awake
dead silence
big nothing
old boy +1
ben x
0
gebere jackson
(21.08.10)
Time (kore filmi)

Oldboy... hssktrr i basıyorsun sonunda.
0
janavarorion
(21.08.10)
hepinize on kucak teşekkür ediyorum.
gebere jackson'ın yazdığı bir iki tanesi hariç hepiciğini seyrettim. nolan ve bale'nin işlerini eskiden beri takip ederim, hayran kalırım. üç the'lar (tescilli) benim de pek hoşuma giden filmlerdir.
kore filmi olan time'yi bilmiyorum, ona ve oldboy'a bir bakayım.
0
🌸hicazkar
(21.08.10)
(13)

Fazıl Say hakkında ne düşünüyorsunuz?

0dy
Ben, biraz utanarak da olsa, uzun zamandır Fazıl Say ismini bilmeme rağmen oturup da bir kez olsun sanatını dinlememiştim. Son günlerdeki çıkışlarından sonra konserlerini vs. izledim. Muazzam bir yetenek olduğu şüphesiz. Özellikle yurtdışından aldığı övgülerle de göğsüm kabarmadı değil.Ama, bu yeten
Ben, biraz utanarak da olsa, uzun zamandır Fazıl Say ismini bilmeme rağmen oturup da bir kez olsun sanatını dinlememiştim. Son günlerdeki çıkışlarından sonra konserlerini vs. izledim. Muazzam bir yetenek olduğu şüphesiz. Özellikle yurtdışından aldığı övgülerle de göğsüm kabarmadı değil.

Ama, bu yeteneğinden ve özellikle sanatsever Türkiye halkından aldığı destekle, hadi biraz daha açık konuşayım, Kemalist çevrenin de etkisiyle biraz talihsiz açıklamalar yaptı gibime geliyor. Haddini aştı diye düşünüyorum.

Youtube'da izlediğim videoların altındaki yorumları da okudum. Yerli yabancı müthiş övgüler almış; ne güzel. Ama beni çok şaşırtan garip yorumlar da gördüm: "Ata'nın gururusun sen bizlere. Gericilerle yaptığın mücadelede destekler" vs...

Maksadım salakça gereksiz siyasi tartışma içinde olmak değil. Sadece, sanat ve siyaset arasındaki ince çizgi üzerine düşüncelerinizi merak ediyorum.

NOT: Ne AKP'liyim, ne CHP'liyim. Siyaset'le de hiç işim olmaz.
0
0dy
(20.08.10)
şahsen, Fazıl Say ın sanatıyla ilgileniyorum, yorumlarıyla değil.
0
sttc
(20.08.10)
fazıl say kim ki ne iş yapar ???
0
eda_06
(20.08.10)
zekasını sadece müziğine endekslemesini temenni ediyorum. müziğine saygı duyuyorum, kendisine fazla değil.
0
cro magnon
(20.08.10)
bence sanatdan sıkıldı ünlü olmak için oraya buraya saldırıyor.
0
wessago
(20.08.10)
Fazıl say'ı siyasi görüşleriyle ya da açıklamalarıyla tanımadım. bu görüşleriyle de fazıl say olmadı zaten. bende sanatıyla ilgileniyorum. siyasi görüşlerimin de fazıl say'ın siyasi görüşleriyle alakası yoktur. ha bi de fazıl say uzaktan itici görünür, aslında öyle bir adam değildir.
0
stroyaa
(20.08.10)
@wessago ünlü olmak mı? =)
0
stroyaa
(20.08.10)
@stroyaa evet ünlü olmak. bir hamburger yiyek beraber bu arada
0
wessago
(20.08.10)
sanatçı olarak görmüyorum, içi bomboş görünüyor buradan bakınca.
0
:/
(21.08.10)
@:/

nerden bakmistiniz pardon?
0
la traviata
(21.08.10)
barış mançoyu gördüğümüz gibi cem karacayı zülfü livanelini hatta musa eroğlu farklı düşüncede de olsa bunlar sanatçı arkadaşlar bunların bir özel hayatları var insanlar bize örnek olmaları gerekmiyor(yıllarca tartışıldı sanatçı duruşu ) durmasın sanatçı yazsın çizsin bi şeyler yapsın biz haz duyalım ideolojilerini ister paylaşın ister paylaşmayın ahmet kaya sevmeyeniniz yoktur şarkılarını ! kişiliğinden bananeeeeee illede çok kişilik arıyorsanız milletvekillerine bakın onlar bize örnek olması gereken insanlar isteyen demirkızık mı demirkazık mı ne araştırsın geçmişini !!!
0
bananeasktan
(21.08.10)
son arabesk yavşaklık meselesinde adam haklı.
0
haggi bulut
(21.08.10)
Öncelikle şunu söyleyeyim, uzun süre Fazıl Say'ın yaptığı tüm çalışmaları takip ettim, kendisini 7-8 kez biletli olarak dinlemişliğim var. Kendisi bu ülkenin yetiştirdiği en değerli müzisyenlerden biridir.

Ama sanatçının topluma örnek olması hatta ahlaklı olması gerekmediğini düşünen ben bile artık Fazıl Say'ın biraz cozuttuğu düşünüyorum. Artık yaptığı işleri takip etmiyorum, edemiyorum çünkü söyledikleri sanatının önüne geçti. Fazıl Say denince aklıma artık Patricia Kopatchinskaja ile Antalya piyano festivalinde verdiği o muhteşem konser gelmiyor, yavşaklık, ülkeyi terketmek gibi şeyler geliyor. O nedenle şimdilerde rahmetli Vladimir Horowitz ile gayet mutluyum.

Arabesk konusunda bir iki şey söylemek gerekirse, arabesk, hatta türk halk müziği, hatta türk sanat müziği sevmem ve dinlemem. En fazla eğer biyerlerde Orhan Gencebay ya da Kibariye duyarsam durup dinlerim ve bu iki ismi severim sayarım. Ama yine de insanlar sevip dinliyolarsa, hayatlarındaki bazı anları bu müziklerle özdeşleştiriyolarsa ne mutlu onlara.Ha bir de bana bu sevmediğim müzikleri (halk müziği) dinleten bir Erkan Oğur faktörü var ki keşke Fazıl Say gidip biraz çırağı (müzikal anlamda diil tabi) olsa da yanında biraz pişse. O zaman en azından söyleyeceklerini daha akılcı bir dille anlatır.

Sadece Fazıl Say'la ilgili değil bu söyleyeceğim. Ama artık "ülkeyi terkedicem" "beğenmeyen gitsin" "türkiye x'lere aittir" "şunlar moskovaya gitsin" "bunlar irana gitsin" diyenlerden cidden sıkıldım hepsinin cehenneme kadar yolu var. Bi tane güzel ülkemiz var, herkes oraya buraya sataşacağına işine gücüne odaklansa; onun bunun başörtüsüne, etek boyuna, şivesine, ten rengine, hayallerine karışmasa bak bakalım türk, kürt, başörtülü, başörtüsüz, dindar, ateist hep birlikte nasıl yaşacağız, her şeyimizi nasıl paylaşacağız.
0
johan sebastian
(21.08.10)
hasan cihat örter'in farklı versiyonu.
0
tulkas
(21.08.10)
(8)

antalya

sanal uyku
genel olarak nasıldır? tek başına/sevgilisiyle yaşayacak genç bir kadın için nasıldır? ev/apart durumları nasıldır?DEMREKAŞKORKUTELİAKSEKİKUMLUCAMANAVGATKEPEZKONYAALTIilçeleri de bu kriterlere göre nasıldır?
genel olarak nasıldır? tek başına/sevgilisiyle yaşayacak genç bir kadın için nasıldır? ev/apart durumları nasıldır?

DEMRE
KAŞ
KORKUTELİ
AKSEKİ
KUMLUCA
MANAVGAT
KEPEZ
KONYAALTI

ilçeleri de bu kriterlere göre nasıldır?
0
sanal uyku
(20.08.10)
Antalya'da bir yeri tek geçerim.. Fener Mah. süper bir yerdir.. Falezler, alışveriş merkezleri,barlar kısacası ne ararsan vardır.. saydığın yerlerin dışında bir yer .. ama kesinlikle düşünmelisin..
0
Tamerking
(20.08.10)
yazları çok sıcak, gevur şeysi gibi. şu anda bu cevabı kemer'den yazıyorum, saat 04.49 ve hava sıcaklığı 29 santigrat. gece de gündüz de klimasız bir ortamda oturmak imkansıza yakın.

antalya şehir merkezine ise iki kere gittim. istanbulda uzun süredir yaşayan biri olarak pek kesmedi beni, yapay, ruhsuz bir hali var neredeyse tüm anadolu şehirleri gibi. belki de ben az dolaştım bilemiorum ama yerleşmeyi düşünmem açıkçası. ama daha küçük bir yerden geliyorsan gez dolaş beğenirsin belki.
0
i ve been mistreated
(20.08.10)
Antalya yaşanabilecek şehirdir. Antalya'ya ruhsuz ve huzursuz denmesi haksızlıktır. Şehir merkezi Eğlence ve kültürel bakımından biraz sıkıntı çekiyor ancak yeni açılacak üniversitelerle bu sorun düzelecektir sanırım. Belediyenin de yoğun çabası var zaten. Kiralar uçuk değildir. Hayat sanıldığının aksine çok pahalı değildir. Konyaaltı orta direk birinin yaşayabileceği en güzel semtlerdendir. tek başına/sevgiliyle yaşanabilecek sayılı şehirlerdendir antalya.
0
doink
(20.08.10)
öğretmensin sanırım :) ben mardin'den öğrenim özrüyle antalya'ya geldim şubatta. antalya'yı hiç bilmeden hatta. konyaaltı ve kepez merkez belediyeler. ben kepezdeyim fakat puanın yüksekse en başa konyaaltı'nı yaz. sahildir ve oldukça gelişmiştir, konyaaltında olmak isterdim. kaş antalya merkeze 4 saat uzaklıkta tatil beldesi.fethiye tarafına daha yakın, çok güzel bir yer ancak kışın sıkılabilme ihtimalin var. korkuteli merkeze 1 saat kadar uzaklıkta ormanlık serin bir yer. deniz kıyısı değil, biraz tutucu olabilir. manavgat da bir saat kadar uzaklıkta alanya yolunda. doğal güzellikleri var. diğer ilçelere göre gelişmiş olduğunu zannediyorum. kumluca sahil kasabası, sera merkezi, sıkılabilirsin. akseki bence sakın yazma, doğu şartlarını bulabilirsin orda. demre'yi bilmiyorum.

bol şans.
0
adivar
(20.08.10)
ilçeleri değil ama merkez (konyaaltı/muratpaşa/lara) her türlü yaşanacak yerdir. birçok tek başına/sevgilisiyle mutlu mesut yaşayan kadın da mevcut.
0
entropik
(20.08.10)
10 ay öncesine kadar tam 10 yıl Antalya'da yaşadım. Turizm sektörü sebebiyle hareket eksik olmaz, iş alanı geniştir , hele bir de yabancı diliniz varsa. Çeşit çeşit insan vardır. dedeman, lara, kırcami, özgürlük bulvarı, aspendos bulvarı, fener civarında iyi bir araştırmayla ucuz ve temiz bir ev bulabilirsiniz. ben dedeman civarında yaşadım. karışan eden olmaz. bahar ve sonbaharda missssler gibi raftinge gidersiniz (sular yüksek olur, çılgındır hele bir de tanıdığınız bir rafting rehberi olursa, yazın ortasında gitmeyin saf turistler gibi). kaçamak yapabileceğiniz yerler çok yakındır, haftasonu side, incekum , 2 farklı plajda denizinize girer eve dönersiniz.olimposu,kaşı dibinizdedir. benim evime yakın , dedemanın yanından denize giriliyordu, sabah işe denizden sonra gidiyordum misal. sagalassos'a tırmanırsınız, aspendos'ta gösteri izlersiniz. toplu ulaşım nedir ben izmir'e gelince algıladım, meğer antalya'da toplu ulaşım yokmuş. şehir denmekle birlikte birkaç yıl yaşadıktan sonra kasabadan hallice olduğunu anlarsınız. benim tek sıkıntısını çektiğim konu, sosyal-kültürel etkinliklerin eksikliği idi. evet uluslararası opera ve bale festivali var, evet antalya altın portakal var, ama misal tam 3 yıl bekledim tango kursu açılsın diye, bir kaç numune ve kısıtlı yer dışında sahaf v.b. bulamazsınız gibi gibi. şimdi nedir ne değildir,1 yıl içinde değişmiş midir bilemiyorum, ama ben izmir'e taşındım ve burda çok mutluyum. diğer sorunuzla ilişkilendirirsek, karşıyaka bahriye üçok'ta oturuyorum, keyfim yerinde, istediğim saatte evime girip çıkıyorum, karışanım edenim yok,(hoş cüret edeni pişman ederim o da ayrı),erkek arkadaşım istediği gibi gelip gidiyor. ikisi arasında seçim yap derseniz izmir derim naçizane. burda beni hayal kırıklığına uğratan tek konu iş imkanları ve maaşlar oldu, antalyaya göre daha düşük ama ona göre de koşulları var. örneğin ben antalya'da hiç haftasonu tatil olan bir işte çalışamamıştım yıllardır, tersine otelciydim, aylarca izinsiz çalışırdım.
0
Phoebe
(20.08.10)
Antalya'da büyüdüm. Şu an da Antalya'da tatildeyim.

Diyebilirim ki Antalya'nın heryerinde çok rahat bir yaşam geçirebilirsiniz. Bir kadının tek başına yaşamasını geçtim; özellikle sahil şeridinde ve yaz aylarında bir kadın gece tek başına dolaşabilir. Ayrıca yine sevgiliyle yaşamak çoğu yerde çok sorun edilmez, tabi ülke standardını unutmamak lazım, yani kimi mahallelerde size musallat olan bir komşu bunlar nikahız yaşıyor gibi dedikodular yayabilir. Bunun ayırdına şöyle varabilirsiniz, Antalya'da denize ne kadar yaklaşırsanız yaşam standardı, rahatlık o kadar artar.


Kepez şehrin kuzeyinde kalan bir merkez ilçe. İlçeye dönüştürüldükten sonra nereleri kapsadığını bilemiyorum, ama bazı varoş mahalleleri de kapsıyor, yani muhitine bağlı olarka pek tercih edilesi olmayabilir.

Korkuteli'nin yanık dondurması meşhur, onun dışında pek bi özelliği yok. Yine şehrin kuzeyine doğru kalan bir ilçe. Biz Antalya'da kavrulurken orası biraz daha serin olabiliyor. Hatta yaylaları buz gibi oluyor. Ama sıkıcı bir yer. Sıradan bir orta-anadolu ilçesinden pek farkı yok.

Kaş, küçük ama oldukça şirin bir yer. İnsanların çoğu hala yerli ve yardımsever. İki teyzem bir yıla yakın yaşadılar, rahat ev buldular. Herhangi bir sorunla karşılaşmadılar. Biraz sakin olması dışında oldukça memnunlardı. Şehre oldukça uzak ve Antalya-Kaş yolu biraz kötü bir yol.

Kumluca'ya birkaç kez gittim baya sıkıcı bir yer, bir esprisini de görmedim.

Akseki'de çok küçük bir çocukken bir süre kaldım, pek hatırlamıyorum. Sonrasında birkaç kez gittim ama baya sıkıcı bir yer, yapacak pek birşey yok.

Manavgat diğer ilçelere göre oldukça gelişmiş bir yer. Çok fazla turist geliyor. Manavgat çayı ilçenin kalbi gibi birşey.

Ben size tüm bu seçeneler içinden Konyaaltı'nı tavsiye ederim. Güzel rahat huzurlu bir hayatınız olur. Trafik, koşturmaca gibi sıkıntılarınız olmaz. Hayatınızda istediğiniz anda hareket olur, yapacak çok şey, gidilecek çok yer var. Bir de dediğim gibi denize ne kadar yakın o kadar iyi. Ayrıca canınız sıkıldığında ya da sabah serinde uyandığızda beş dakikaya denize gidebilmenin nasıl büyük bir nimet olduğunu anlarsınız.

Son olarak Antalya cehennem kadar sıcak bi yer. Ama şöyle birşey var. Eğer temmuz, ağustos gibi şehre gelirseniz gerçekten canınızdan beziyorsunuz ama baharı antalya'da geçirirseniz vücut biraz alışıyo duruma.
0
johan sebastian
(20.08.10)
antalya il merkezinde sahile yaklaştıkça seviye artar.
kentin yaşam standartları güzeldir ama yazın iklim olarak 40 dereceleri göze alman gerekir.
kaş süperdir. kışın sıkıcı geçer.
kepez, korkuteli, akseki ve manavgatı önermem.
konyaaltı şeridi süperdir.
0
agy
(20.08.10)
(5)

ankara

sanal uyku
genel olarak nasıldır? tek başına/sevgilisiyle yaşayacak genç bir kadın için nasıldır? ev/apart durumları nasıldır?ÇUBUKGÖLBAŞIAKYURTPOLATLIŞEREFLİKOÇHİSARilçeleri de bu kriterlere göre nasıldır?
genel olarak nasıldır? tek başına/sevgilisiyle yaşayacak genç bir kadın için nasıldır? ev/apart durumları nasıldır?

ÇUBUK
GÖLBAŞI
AKYURT
POLATLI
ŞEREFLİKOÇHİSAR

ilçeleri de bu kriterlere göre nasıldır?
0
sanal uyku
(20.08.10)
genel olarak cillop gibi şehir burası. biraz memur düzeni hakim ama öyle gece 10'da hayatın bittiği bir yer de değil. çubuk bildiğin anadolu ilçesi yapacak pek bişi yok. gölbaşı da ankara ama uzak biraz ya. diğerlerini bilmiyorum. ama merkez gölbaşı falan yaşanır buralarda.
0
ayiadam
(20.08.10)
gölbaşı'nda gayet güzel yaşanır. ama diğerleri şehir merkezine 80+n kilometre uzaktalar ve akyurt'un ne bileyim sivas'ın şarkışla ilçesinden pek bi farkı yok.

ankara diyorsanız, çankaya, altındağ, mamak, yenimahalle, etimesgut, keçiören ve sincan'ı saymalısınız
0
karacoğlan der ki
(20.08.10)
Ankara'da yaşayacaksan Konutkent,Ümitköy,G.O.P , Bilkent .. Buraları tek geçerim.. şehir merkezinden biraz uzak ama tam anlamıyla yaşanılası yerlerdir.. Tek başına yaşayacak bir bayan içinde tam ideal yerlerdir..
0
Tamerking
(20.08.10)
Ankara (özellikle merkez) dünyanın en lanet kenti. Yapacak hiçbir şey yok. İnsanların tek yaptığı kafelerde, barlarda kıç kıça oturmak.

Ankara'da yaşayacaksanız Kavaklıdere, GOP, Bilkent, Ümitköy gibi yerleri tercih etmek gerekiyor, buralarda yaşam standardı daha yüksek, ama kiralar da bir o kadar...

Size en iyisi Antalya için yazdıklarımı okuyun.
0
johan sebastian
(20.08.10)
bürokrat, memur ve öğrenci şehri.
araç kullananları faciadır.
bahçelievler ve yakın civarı güzel ayrıca.

sonuçta denize kıyısı olmayan bir kent. bu bakımdan ben tercih etmezdim.
0
agy
(20.08.10)
(11)

kadınlar...

kobunder
selamlar,kadınlar hakkında ve benim için çok önemli olacak olan bir sorum var. (biraz uzun olacak ama idare edin)bir çok kadında gününü kötü geçirmeme-mahvetmeme, buna dayalı olarak da kendini geliştirmeme-sıkıntıya girememe isteği gördüm. annelerimizden eşlerimizden kardeşlerimizden bahsediyorum. ş
selamlar,

kadınlar hakkında ve benim için çok önemli olacak olan bir sorum var.
(biraz uzun olacak ama idare edin)

bir çok kadında gününü kötü geçirmeme-mahvetmeme, buna dayalı olarak da kendini geliştirmeme-sıkıntıya girememe isteği gördüm. annelerimizden eşlerimizden kardeşlerimizden bahsediyorum. şimdi benim başımda böyle bir sorun var.

bir çok erkekte de bu vardır, hatta istisna olan ben öyle değilim diyebilecek bayan da çoktur ama konu bu değil. bir çözüm yolu bulmak konumuz.

mesela...
bir kadına (annemiz olsun) "şöyle şöyle bir sorun var, o yüzden babamla konuşmalısın. bu çok çok önemli. eşin sana kızsa da bağırsa çağırsa da söylemelisin acilen." gibi bir şey söylendiğinde hiç de acilen falan yapılmıyor(onalara göre yapılamıyor) bu önemli konuların konuşulması, çözülmesi. istisna pek görmedim(kendi annem dahil).

konuşmaktan çekinmek, o günü bozmamak, konuşulunca sinirlerin bozulacağı anların gerçekleşmesi gibi sebepler yüzünden...yani bir nevi "keyfini bozamamaktan" konuşulmuyor, konuşulduğu zaman kısa kesilip konu çözüme yaklaşmadan kapatılıyor.

bunun gibi huyların, alışkanlıkların çözümünü arıyorum.

bir örnek daha yazayım...
bir kadın evdeki en ufak toza değer verir, direkt temizler. evi toparlar, çamaşırları yıkar, yemek yapar her gün...ama önemli bir konu olduğunda pasif olarak kalır. diyelim ki (öss'den çok iyi puan alabilecek potansiyele sahip) çocuğunun öss'ye çalışmama, değer vermeme gibi bir sorunu var ve onunla konuşup ders çalışması gerektiğiyle ilgili işe yarar sebepler, bilgiler gösterilmeli öğretilmeli. yoksa hayatı kötü bir gelir düzeyinde, istemediği bir işte çalışarak harcanacak.
bunun gibi bir durumda o anne yine aynı sebeplerden çocuğuyla (en azından yeterince) konuşmuyor, gerekçe olarak da "önem vermiyo napayım, ne kadar anlatsam tersliyo..." gibi şeyler öne sürüyor ve yardıma ihtiyacı olan, aklı ermeyen çocuğunun kötü bir hayat geçirmesini bir anlamda onaylamış oluyor. çamaşırları falan yıkayarak annelik yapmış olduğunu (yine de hakları ödenmez o ayrı, ya da ödenir mi yoksa bu durumda) sanıyor.

veya...
bir eş olsun ve bu eş boş olarak yaşıyor. yani diyelim ki bir işte çalışıyor, evi de toparlıyor-idare ediyor ama ne bir kitap okuyor (okursa da bir şey öğrenmeyeceği "empati, olasılıksız yok efendim elif şafak siyah süt vs. gibi pek de kendini geliştiremeyeceği kitaplar) ne bir sanat öğreniyor, ne zanaat öğreniyor...hatta bu şans elinin altında olduğu halde yapmıyor. ve diyelim ki aynı kadının bir çocuğu oldu(üstteki örnek gibi) onun için her şeyi yapmak, onu tüm sıkıntılardan kurtarmak isteyecektir; ama yeterli donanımı olmadığı için hiç bir şey yapamayacaktır. gelecekte böyle hatta daha fazlası olcağının bilincindeyken yine de kendini geliştirmiyor, kendini geliştirmesini onayladığı halde yapmıyor-ilgilenmiyor(ilk örnekteki sebepler dolayısı ile).



uzattım özür dilerim; ama anlamışsınızdır durumu.
"kadınlar kendini geliştirmek için(geliştirme kararı vermek için değil) nasıl bir yol izlemeli?" gibi bir soru çıkıyor işte. "nasıl önem verir hale gelmeli" ya da "zamanında ne yapmalıydı da, önem verir hale gelmeliydi." (?)

edit: yine özür dileyerek söylüyorum, "kadınlar öyle yetiştirildiğinden, kocasından korktuğundan vs." gibi şeyler de değil konumuz. bir çözün yolu...lütfen...bir çözüm.
0
kobunder
(18.08.10)
Boş boş oturmaktan daha çok keyif alıyordur. Aslında o yapması gereken şeyleri yapmadan yaşasa da olur gibi düşünüyordur demek ki. İnsanlar farklı farklı, herkes kendini geliştirmek, hayatını düzeltmek için kasacak değil. Çok istiyorsanız o kişinin bir şeyler yapmasını başının etini yiyin, konforu yeterince azalırsa yapar.
0
hophophoba
(18.08.10)
Açık söylemek gerekirse anlamak için iki defa okudum

Şimdi tam olarak şunun cevabı ne diye bir soru sormamışsınız , fakat anladığım (öznel konuşuyorum ) azıcık ucundan türk aile yapısını sorguluyorsunuz , e haklısınız da sorgulanacak kadar var.
Baktığımızda kültürlü , kendini geliştirmiş , oturmasını kalkmasını bilen annelerin çocuklarının biraz daha terbiyeli , akıllı olduğu ortada, en azından ben öyle gözlemledim

#Anneler konuşamıyor çünkü , babalar sinirli , ve herkes de buna böyle alışmış , yani atıyorum bizim ev ortamında bir tartışma olsa , annem de yeterince söz sahibi , ama babamın çok sinirlendiğini görünce biraz geri duruyor , bence de bunu birinin yapması gerekir , iki kişiden biri alttan almalı yani.
Aynı durum evlilikte de geçerli

Çocuk büyütme meselesine gelince , herkesin kendi düşüncesi , ne kadar kendini geliştirmek istersen o kadar gelişirsen , çocuğuna da o geliştirdiğin kadarını verebilirsin.
Bu bir sorun mudur bilemiyorum, sonuçta herkes kendi isteğine göre yetiştiriyor çocuklarını,

Cevap da çok iç açıcı olmadı biliyorum , sizin de benim gibi iki kere okumanız gerekebilir.=)
0
slymene
(18.08.10)
sağolun,

eşim için de annem için de hatta eşimin annesi için de çok uğraşıyorum başlarının etlerini yiyorum. ve dün yeterince hayvanlık yaptım bu konuda. her zaman olduğu gibi "haklısın, tamam bundan sonra böyle olacak...vs." laflar.

ne yapayım da ikna edeyim bilemiyorum. güzellikle de olmuyor zorla da.



ve okumuş, ailede söz sahibi olan kadınlarda da bu var. (benim annem üniversite mezunu; ama dediğim gibi işte). haklısınız yani.
bu yeterince önem -değer vermeme kendini kandırma durumlarından bıkmış haldeyim. bu yaşıma kadar hep "ne analar ana, ne babalar baba" gibi şeyler söylüyordum. bir kaç yıldır diyorum ki "banane" "benim eşim benim anam öyle olmamalı, yapabileceğim tüm şeyleri yapmalıyım"...ama dediğim gibi çözüme ulaşamıyorum. artık dayanamıyorum hayvanlaşıyorum bu gibi konularla karşılaşınca, kendimi tutuyorum ama çok zor oluyor.
0
🌸kobunder
(18.08.10)
hmm.. belli ki bir üniversite kazanılamamış ve suç anneye atılmaya çalışılıyor. seni çok anlıyorum arkadaşım, aynısını ben de anneme yapmıştım, beni niye ders çalışmaya yeterince zorlamadın, niye kulağımdan tutup zorla kitapların önüne oturtmadın diye.(ki kendisi yeterince ısrar ederdi hatta yeter fln derdim ama dinlemezdim tabii) bendeki bu ruh hali de anca dandik bi üniversiteye yerleşebilmiş olmamdan dolayıydı. ama sonraları şunu düşündüm; doğuda, bırak ders çalışmaları ve iyi bir eğitim almaları için evlatlarını motive etsin, daha türkçe bile konuşamayan annelerin çocukları istanbul da tıp mühendislik kazanıyor. onların annelerinin tutup zorla çocuklarına ders çalıştırdığını mı düşünüyorsun? tabii ki de değil, önemli olan çalışma azminin insanın içinde olması. annen seni hergün dövse de yine çalışmazdın eğer "sen" isteksizsen. anneni suçlamayı bırak, çok büyük nankörlük olur çünkü bu.
0
nihannihan
(18.08.10)
@nihannihan çok sağol haklısın sen de...

ama maalesef öyle değil. güzel sanatlar mezunuyum. çok da memnunum. annem dediğin gibi bir şey yapmadı bana, bir yararı pek olmadı; ama kazandım. dediğin gibi kendim başardım. hatta babam zamanında demişti ki: " al sana şu kadar para, ne halin varsa gör! yetenek sınavına mı yatıracan ne yapacaksan artık, ne b.k yiyosan ye." (ah ulan pedercan) ben de şehir şehir gezip yetenek sınavına girmiştim avare gibi, psikoloji kaymış bi şekilde. eşim de kimyager, onun da öyle bir sorunu yok.

örnek olsun daha iyi anlaşılsın diye yazdım o üniversite konusunu. insanlar kendinden bir şey bulsun diye.

kardeşimde de neredeyse aynı şeyler oldu ve 2 yıllık kazanabildi. yazık günah yani. ben de başka şehirdeyim. yüz yüze olunca bir şeyler anlıyor ama uzaktan olamıyor maalesef. iki dk çocuğu karşılarına alıp konuşmadılar. peder de okur eder üniversite mezunudur o da; ama yemişim işte.

ama konu para, kariyer vs. değil aslında. karakter! faydalı olmak hatta cennet-cehennem. boş bir insan olmamak, aksine insan olmak.
0
🌸kobunder
(18.08.10)
anladım, ben kendim de yaşadığım için aynı durumu seni de öyle sandım bi an :) ama gerçekten annelerini suçlayan çok vardır benim gibi, bu yazım da onlara gitsin :)

p.s : ben de kimyagerim, eşine selamlar :)
0
nihannihan
(18.08.10)
Bence bunun nedeni kadınların kafalarında bir dünya yaratmaları ve o dünyayla yetinmek zorunda kalsalarda düzenlerini bozmamak için ileriye hiçbir adım atmamaları. Mesela verdiğiniz çocuk-öss örneği yerinde. Hele ki kadın biraz da bilinçsizse bu durum daha açığa çıkıyor. Kadın çocuğun odasını hergün düzenli topluyor ama hayatı için bazı önemli detayları es geçiyor. Çünkü kadın için önemli olan o çocuğun her gün alıştığı şeyleri yapması. Ya da kocasının her gün aynı saatte işe gidip aynı saatte gelmesi. Desen ki "kocanı müdür yapıcaz ya da terfi edecek ama bunun için bir süre şehir dışına çıkacak, arada bir iş seyahatlerine gidecek" kadın istemez çünkü alıştığı şeyler değişecek. Belki bu sahip olduklarını kaybetme korkusunu onlara veren bir dürtüdür, bilemiyorum.

Bana kalırsa bunun çözümü yok malesef. Çünkü hayatlarında bişeyleri değiştirmeye çalıştığınızda ya da basit de olsa işlerine yarayacak ama eski alışkanlıklarını terketmelerine sebep olacak birşey öğretmeye kalktığınızda hemen kendilerini kapatıyorlar. Eğer istisnai bir kişilikleri yoksa bence zor. Mesela benim annem bunun tam tersi hatta ilkokul mezunu bile olmayan anneannem, o nedenle kendimi cidden çok şanslı hissediyorum. Hiç matematik bilmeyen annem 40 yaşından sonra türev integral öğrendi, zevkine oturup bulmaca gibi çözüyor ama kız kardeşim öyle değil bildiği şeylerleyetiniyor çoğu zaman.

Çok sinir bozucu bir durum ama dediğim gibi kişilik meselesi.
0
johan sebastian
(18.08.10)
yanlış anlamayın ama belki sizin ailenizde, çevrenizde böyle bir durum var? ben pek sindiremedim bu teoriyi. sorumluluk alma bilincinin kadın olmakla veya erkek olmakla çok ilgili olduğunu düşünmüyorum.
0
chavezding
(18.08.10)
yanlış. kadınlar kendilerini geliştirme hususunda erkeklerden çok daha isteklidir. çünkü kadında bir kere zerafet güdüsü daha yoğun. eğer kadınlar olmasaydı dünya baltalar ve kirli balyalardan oluşan lanet bir yer olurdu. kadın girdiği her ortamı zarifleştiren bir varlıktır, daha nasıl geliştirsin.
öte yandan dediklerini spesifik algılarsak, şöyle bir doğruluğu var dediğinin, kadın sabitlenen koşullarını bozmamak için bazan daha statik kalır. bu, kurduğu düzeni sürdürmek yani biraz annelik içgüdüsüyle alakalıdır belki. ben sosyal olarak kadın algısının portresi konusunda bir iki şey diyebilirim ama onların düşünce sistematiğiyle ilgili kıçımı yırtsam bile bi yere varamam. yani bu ahmet altan gibi ben kadından ve aşktan iyi anlarım edalarındaki bir kazma için bile mümkün değildir. kadını anlamak öyle kolay bir iş mi, u know mate.
bana senin dediğin onları geliştirmek değil de işte benim de böyle bir bakışım var onları o açıda istiyorum demişsin gibi geliyor biraz.
bir insan zaten 7sinde neyse 70inde de odur. o gelişme formunda biraz da değişme etkileşimi yeralıyorsa o zor işte.
takılma bence.
aksın olaylar...
0
agy
(18.08.10)
istisnalar ya da istisna olduğunu düşünenler ve bunu toptan reddedenlerin olması çok normal ben de kabullenirim bunu zaten. lafım meclisten dışarı.

...ama bu kadınlarla ilgili bir durum değil kesinlikle, benim bu konuyla ilgili muhattaplarım kadın. bu insan olabilmekle karılık-kocalık, analık-babalık (insanlık yani, görevini normal seviyede yapmak) vs. yapmanın ne olduğunu bilmekle ilgili bir durum.

"kadın girdiği her ortamı zarifleştiren bir varlık" konusuna da özür dileyerek katılmıyorum. yeterince ortam görürseniz ve oradaki iğrençlikleri...kadınların da adamların da ne kadar berbat durumlara sebep olduğunu farkedersiniz. daha sonra da aile babası ya da "ana" diye hitap edilen "yüce varlıklar" olarak tasvirlenen karakterlerin çoğunun sadece alışkanlıktan, öyle görüp öğrenmeden, cehennem korkusundan(allah değil) vb. evlerine ekmek getirdiğini-çocuklarına yemek yaptığını farkedebilirsiniz.

ha, istisnalar tabii ki var. onların ellerine ayaklarına kapanmak gerekiyor; ama sayıları az maalesef.

bu konunun mantığını da şöyle basitçe hatta cahilce açıklamaya çalışayım:
"ne kadar kitap okursan(bilgi), tecrübe sahibi olursan o kadar farkındalık, vermen gereken şeylere yeterince değer verecek karakter sahibi olursun" gibi...basit işte. bunu da yapan çok az.
0
🌸kobunder
(18.08.10)
selam,
oncelikle soylemek isterim ki bu durumun kadinlarla ilgisi yok, genel bir durum. bir gun sonraya sinavi olan ve calismaya baslamamis ogrencinin calismasi gerektigini bildigi halde calismamasi da ayni durumdur. donup dolasir, calismaz. ancak bir telefon gelse, aninda disari cikar. yani demek istedigim kadinlarla anlattiginiz sey farkli alanlar kullanilarak herkese uyarlanabilir.

bana kalirsa bu olgu tamamen psikolojiktir. birisiyle yuzlesmenin, ders calismanin, isi iyi ya da kotu sonuca erdirmenin dogru sey oldugunu bilirsiniz ama yapmazsiniz. sikilirsiniz, korkarsiniz, guvenemezsiniz, ilginizi cekmez... ancak, alisirsaniz, yaptiktan sonra olumlu geri besleme gorurseniz, alacaginiz tepki sizi cekindirmez, yaparken duseceginiz durum sizi utandirmaz, sonucunu merak ederseniz bu isi 'hemen toz almak' ya da disari cikmadan once '1 saat verimli calismak' kadar kolaylikla yapabilirsiniz.

yani bana kalirsa cozum olarak yaninizdakilere soyle davranmalisiniz: bu seyi yapmasi gerektigini onererek, bu konuda onu sikintiya sokmayarak(zaten yapma dusuncesiyle ici sikilmakta), bunu yaptigi surecte ona destek olarak, ona guven vererek, bu konunun dogal bir surec oldugunu hissettirerek ve denediginde ona olumlu donerek yardimci olabilirsiniz. kisaca hislerine dokununuz ve surecin tamaminda destek olunuz.

umarim uzun, bos ve sikici gelmemistir.
saygilarimla.
0
orcu
(18.08.10)
(2)

the shawshank redemptıon

damnit
spoilerspoilerspoilerspoilerspoilerspoilerspoilerspoilerspoilerspoilerspoilerspoilerspoilerspoilerspoilerspoilerspoilerspoilerspoilerspoilersimdi dufresne abi kacarken bok borusunu patlatıyor ya. bok fıskırıyor hani. e abi o derece siddetli fıskırıyorsa eğer, deliği actıktan sonra gorünen tablo nası
spoilerspoilerspoilerspoilerspoilerspoilerspoilerspoilerspoilerspoilerspoilerspoilerspoilerspoilerspoilerspoilerspoilerspoilerspoilerspoiler

simdi dufresne abi kacarken bok borusunu patlatıyor ya. bok fıskırıyor hani. e abi o derece siddetli fıskırıyorsa eğer, deliği actıktan sonra gorünen tablo nasıl oluyor da o kadar durgun oluyor? mantıksız değil mi sizce de? yani böyle çılgınca akması gerek sanki.. veya en basta hiç fıskırmamalı...? mı?

bir de sizce filmde en boktan rol yapan kimdi? tommy? skeets?...

tesekkürler...
0
damnit
(17.08.10)
bok mevzu: ortamda gaz vardı çıktı.
en kötü rol: karga.
0
zihuatanejo
(17.08.10)
o fışkırma metan sıkışmasından olabilir. kanalizasyonlarda bol miktarda metan bulunur.
0
johan sebastian
(17.08.10)
(34)

Evlilik

kyo
Selam sevgili suserlerBenim derdim evlilik :( Evet yaklaşık iki yıldır evliyim. Eşimi seviyorum fakat bu tek başına yeterli değil galiba. O da beni seviyor. Bunda da bi sorun yok. Asıl sorun ise aileler. Annesi herşeye karışıyor. Kafasında bişeyler kuruyor sonra eşime yansıtıyor. O da bundan etkilen
Selam sevgili suserler
Benim derdim evlilik :( Evet yaklaşık iki yıldır evliyim. Eşimi seviyorum fakat bu tek başına yeterli değil galiba. O da beni seviyor. Bunda da bi sorun yok. Asıl sorun ise aileler. Annesi herşeye karışıyor. Kafasında bişeyler kuruyor sonra eşime yansıtıyor. O da bundan etkilenip bana trip atıyor. Trip atmasa bile kendi üzülüyor. Onun üzülmesi de beni üzüyor. Daha sonra laf benim aileme dönüp dolaşıp geliyor. Fakat bizimkiler hiç bir şeye karışmazlar. Aileme düşünce yapısı bizden ötürü kötü olmanızı istemeyiz o yüzden biz sizi uzaktan izliyoruz. Ayda iki ayda bir yanımıza gelin hatrımızı sorun yeter diyolar. Bu lafa bile takıyor eşim. Güya bu lafın altında onu istemedikleri mesajı yatıyormuş. Ama bizimkiler abime karşı da böyleler. Yani bana farklı ona farklı davranmıyorlar. Abimlerde bi sorun olmuyor bu. Eşim annesini 2 gün aramasa annesi küsüyor. Kendisine bişey alıp kardeşlerine almazsa kaynanam yine küsüyor. Kızına küsmek için hep bir bahanesi var. Sürekli bize laf sokuyor. Fakat eşim için annesinin her lafı adeta bir ayet gibi. O ne derse o olacak diye yapmaya çalışıyor. 2 yıldır asla birbirimize karşı davranışımızdan ötürü tartışmadık. Fakat ailesi yüzünden çok tarışyoruz. Sizce bu normal mi? Sorun bende mi? Her kız çocuğu böyle mi olur? Çok bunaldım. Ciddi ciddi boşanmayı düşünüyorum :( Bu sorunlar çözülebilir mi? Ne dersiniz?
0
kyo
(16.08.10)
sizi geren, ilişkinizi hayatınızı etkileyen birşeyin normal olması mümkünmü? değil tabikide. al eşini karşına ciddi ciddi otur konuş bize anlattığın gibi, boşanmayı bile düşünmeye başladığını da söyle eğer şimdiye kadar demediysen. olayın ciddiyetini boyutlarını kavrasın. hatunların çoğunda duygular mantığın önünde olduğu için hemen basmaz kafa onun için kavramasını sağla durumu (evet zor olacak) sonra ya düzelmeye başlar işler yada anlarsınki bi bok olmayacak boşanalım diye kesin net bir şekilde karar verirsin.
0
pposeidon_1
(16.08.10)
kızlar evleninceye kadar babaya karşı sübap olan anneyle sürekli karşı karşıya kalıp dalaşır didişirler evlendikten sonra ise cancigğer kuzu sarması olup birbirlerine yapışırlar ve ayrı yapamaz hale gelirler. bu tipik bir türk kadını davranış biçimidir. esasında senle evlenen kadının ailesinden boşanması lazımken, daha önce olmadıkları kadar aralarında manyetik bir çekim oluşur ve bundan en çok etkilenen ise evli adamın ta kendisidir.
sen ne kadar hayt hut diye rest çeksen de, bi kere bir kadına laf anlatmak zaten bin dağ iken 2 kadının kurduğu barajı geçmek olanaksıza yakındır hocam. bekara karı boşamak kolay hesabı bazı arkadaşlar osurur gibi boşan deyip kesip atmışlar, boşanmak öyle sevgiliden ayrılmaya benzemez allah göstermesin adamı ölüm acısı yaşamış gibi en az 2 yıl döve döve silkeler aman boşanmayı deneme karını seviyorsan anlaşıyorsanız ve tek derdiniz buysa.
baba karını karşına alıp konuşacaksın. bi kere senin ailen benim ailem kısmını çözmen lazım. orası tehlikeli sular. sen karının ailesini karşına alma. ama kaynanayla güzel bir duvar ör, o duvarı atlayıp sana ilişmesin. karına da izah et, benimle evlisin anneni boşa, bazı şeyleri ayarıyla yapalım güzelim evliliğimizi azaba çevirmeyeyim diye. karını samimiyetin ile ve ailesine karşı kasıtlı bir tavrın olmadığıyla ilgili ikna et.
sen de fazla kafaya takmadan böyle biraz daha soğukkanlı olarak dışarıdan bak olaylara. karın , annesiyle olan irtibatını sürdürürken sen dışında kal. onunkine de sizi içine sürüklemedikçe fazla karışma. atıyorum 1 ay filan sen kendi cephende herşeyi olumlu ve bu konularda tartışmaya girmek istemeyen fazla bulaşmayan adam şeklinde davran bak bakalım gelişme olacak mı.
eğer çocuk düşünüyorsanız bir süre bu işlere girmeyin. şu an grafiğin salındığı bir dönem yaşıyorsunuz. bu işler taşlar biraz daha oturduğu zaman yapılır.
aklıma gelenler bunlar. özet itibariyle allah yardımcın olsun baba...
0
agy
(16.08.10)
he bosan yok olmadi kaynananin agzina sic...bebe misiniz siz ya?

anne kizini kafasinda hala evlendirmemis ve sonucta bu evliligi hala kabullenememis. bu kadar kisa ve oz!

nerden mi biliyorum cunku aynilarini bende yasadim, hemde yapan benim annemdi:) bunu asmasi 1 senesini aldi ama nasil aldi bana sor, her telefonda binbir trip her telefonde surekli moralsiz soguk konusma falan filan sokulan laflarda cabasi...

hep alttan aldim ve kocama asla yansitmadim, yansitirsam donusu olmayan bir mutsuzluk sarmalina girecegimiz belli ne gerek var?

kizina kusmek icin bir bahanesi var demissin demmeki surekli ilgi odagi olma cabasi var bunun altinda elin oglu aldi kizimi psikolojisi...

ha bende birde koca tarafi var onlar bu anlattiklarinin upgrade versiyonu ha benim kocam ne yapti asla prim vermedi, simdi onlarada duruldular allahtan...

birde annemin bi trip atmalarinin bitmesinde bir gun cok sinirle kurdugum " anne bak ben mutluyum keyfim yerinde sagligim iyi eger sen benim bu mutlu gunlerimde bana bozululp benimde huzurumu bozacaksan sen bilirsin, bu gunler bir daha geri gelmeyecek ve bana kus kaldiginla kalacaksin ve unutma anne bu sekilde davranmaya devam edeceksen ben yaninda yokum tercih senin"

ha gercekten yaparmiydim solediklerimi sikar biraz ama annem bunu yedi o gun bugundur pek bi ilgili pek bi guler yuzlu:)

evliligini aileler yuzunden bitirecek kadar zayif olma derim ben...

esini al konus karsilikli bi yol haritasi cizin davranis belirleyin kimseyi kirmadan yola getirin emin ol hic zor degil, nabza gore serbet geldi hanimmmm:):)
0
cairo
(16.08.10)
kayinvalide ne kadar da kendine ugraslar bulsa, size karismasi, evliliginize mudahale etmesi etkilenmez. Durum daha derinlerde...
Sizde genis aile uyeleri (kayinvalide) ve cekirdek aile (esiniz ve siz) arasindaki "sinirlar" ic ice gecmis durumda. Bu, evlilikte ortaya cikan en buyuk sorunlardan biridir.
Siz kendinizi ne kadar degistirmeye calissaniz da bu durum tamamen ortadan kalkmayacak,
kayinvalideniz istediginiz gibi bir kadin olmayacak, esiniz de oyle. Her ikisinin de "farkindalik"larini artirmak gerekli.
Esinizle konusup aile terapisi yardimi alabilirsiniz.

Ankarada'ysaniz profesyonel yardim icin size yardimci olabilirim.
0
Ms._mystery
(16.08.10)
eşinize söyleyin sizinile ailesi arasında bir tercih yapsın. ailelerinizi ayda 1 maksimum 2 defa ziyaret edin. icice dip dibe yaşarsanız bu tarz şeyler bitmez.
Unutmayın aileler evlenmiyor, bireyler evleniyor, o yüzden ailelerden bağımsız bir ilişki tesis etmeniz en mantıklısı.
ilk sorunda gemiden atlamak hoş değil, oturun konuşun ve beraber karar alıp uygulayın.
0
spankenstein
(16.08.10)
eşin psikoloğa gitsin, ailesini mantıksız derecede takmamayı öğrensin.
0
leylak sarabi
(16.08.10)
Çok sağolun arkadaşlar. Eşimle konuşmaya çalıştığım zaman tamam diyor. Fakat yine aynı hamam aynı tas. Size şöyle dyim doktora gidiyoruz herhangi bir rahatsızlık için doktor ilaç veriyor diyelim. Mesela antibiyotik. Eğer annesi kullanma derse o ilacı asla kullanmaz. Birde herşeyimizi biliyorlar asla gizlimiz yok. Herşeyi anlatıyor onlara. Akşam ne yediğimizden sabah kalktığımıza kadar. Bazen de geçmişle ilgili birşey açar. Ama benimle ilgili değil herkesin başından geçen şeyler düğün öncesi hazırlıklarda olan huzursuzluklar özellikle. Birinin bir davranışı gibi. O zaman da işte sizden o kişi bu hareketi daha erken yapsaydı eşyalar alınmadan falan önce evlenmezdim diyebiliyor. Daha benden dolayı hiçbir şikayeti yok. Sadece etraftakiler durup durup bişey buluyor. Galiba çok pasif biri insanım. Eşim bana saygı duymuyor :(
0
🌸kyo
(16.08.10)
müjde; artık yeni bir ailesiniz. siz farklısınız. artık anne ve babalarınız arada bir hal hatır sormaya sıkışınca akıl falan danışmak için lazım olacaklar. yeni bir aile olduğunuzun farkına varın. bir aile psikoloğuna falan danışın. sakın kaynanayı falan değiştirmeye çalışmayın. onlar son nefesi verene kadar sizin evlendiğiniz ve yuvadan uçtuğunuzu kabullenmeyecekler. bu saçma koruma içgüdüsü ile sizi sürekli huzursuz edecekler. kendi yetişdikleri çocukları nasıl etkileyeceğini de çok iyi bilirler. onları değiştirmek gibi bir fikre sakın kapılamayın zaman ve emek kaybı+ hüsran ile sonuçlanır. eşini al onun kişisel gelişimi için çaba harca. bir okul okusun, ev kadını ise işe girsin, çocuksuz ise çocuk doğursun, bir kitap yazsın, yani bir amacı olsun sadece sizin ailenizi ilgilendirecek.
eşinizin anneannnesi ile babaannesi arasında nasıl bir tercih yapamayacaksa her ikiside aynı ise, kendi anne ve babalarınız ile ilgili bunları düşünün. empati yapın yani bu konuda. eğer yaşı küçükse sabırla bekleyin büyümesini, daha da açmayın aranızı.
bir de mümkünse ayrı bir şehre semte ilçeye taşının. ortak arkadaşlar ednin çevrenizi genişletin. kukumav kuşu gibi durmayın. belli bir süre sonra etkisini kaybedecek bu davranışlar ama asla yokolmayacak da.
kolay gelsin.
0
ground
(16.08.10)
ground kardeş
eşim için okul okusun demişiniz ama artık okulluk hali kalmadı. Doktora tezini teslim etmek üzere :)
0
🌸kyo
(16.08.10)
burda yazılanlar eşinize okutmak faydalı labilir, cidden..
0
anonimyususer
(16.08.10)
ne yaparsanız yapın ama sakın sakın bu sorunlarınızı çözmeden çocuk yapmayın.
0
sirena
(16.08.10)
bence eşinizin ve kayınvaldenizin kaprislerine son vermek için tek birşeye ihtiyacınız var, cesaret. biraz cesur olun, bu hareketlerin sizi mutsuz ettiğini, evliliğinizi sallantıya soktuğunu hissettirin,
siz kaprislerine boyun eğiyorsunuz çünkü eşinizi kaybetmek istemiyorsunuz, peki eşinizde var mı aynı korku? üstelik de , annesi istemezse antibiyotik bile içmez, durumu inanılmaz tehlikeli.hayat boyu aynı şeylerden şikayet etmek yerine şimdiden tedbirinizi alın bence.
0
pinking of you
(16.08.10)
kayınvalidenin konuşmalarını kaydetenin bir yolunu bul
0
black wings gray eyes
(16.08.10)
bu duyuruyu eşine okut.
0
skplgl
(16.08.10)
sakın boşanma, kaynanaya da elleme. uzaklaşın, evet çok kısa ve öz onun ailesinden uzaklaşın.
0
0dy
(16.08.10)
kardeş senin bi ailen var. ne senin anne baban, ne de onun anne babası bu kadar girmeyecek olaya. asagılarda bi cevap okudum, uzaklasın diye. aynen oyle yapıyorsun. gerekirse konsmayacaksın bile. ama bu konuda esinin de aynı tavrı takınması lazım. ben daha evli degilim, ama hep soyle dusunurdum, hocam bi evlenicem sonra her seyin bi cozumu bulunur sorun cıkarsa, bazen bulunmuyormus ama, yani zorla olur mu boyle bir sey, annem babamın ailesini sevmez, babam da annemin. birbirlerininkine gitmezler, he biz cocuklar olarak herkese gidip goruruz, ona da bisey demezler, anneannene gitme demez babam, ya da babannene gitme demez annem. boyle de mutlular. biz de mutluyuz. sorun yok yani. ama sunu hep hatırda tutmak lazım. senin bir ailen oldu, artık oncelik onun. onun menfaati, mutlulugu, huzuru onemli. karsılıklı olarak yapabiliyorsanız yapın. yok esin kendi ailesini tutuyorsa hala sen bunları anlatınca, bosan gitsin. birbiriniz icin yaratılmıssınız diye bisey yok.
sevgiliden ayrılmak gibi, onu seversin ama cozemeyecegin problemler vardır. deger mi butun hayatı mahvetmeye.
bence konus. derdini anlat. anlaması icin ugras, pes etme. zaman ver. ha degişmedi mi, kendi mutluluguna bak. sen mutlu olmadan etrafındakileri mutlu edemezsin.
0
hubble
(16.08.10)
Durum annesinden değil bana kalırsa direkt eşinizden kaynaklanıyor. Eşiniz gidip annesine sizin özelinizi anlatırsa o da hayatınıza mudahale etme hakkını kendinde görür.Zaten eşinize durumu anlattığınızı ama değişen birşeyin olmadığını söylemişsiniz.

Bana kalırsa eşiniz duruma dışarıdan bakıp da olup biteni idrak edebilirse ne ala. Yoksa kanser olursunuz maazallah. Mesela bu duyuruyu okutmanız güzel olabilir. Eğer durup düşünürse belki anlayabilir. yok eğer sen bizim aile hayatımızı gidip başkalarına mı anlatıyosun derse zaten kendi yaptığın farkında değildir, olması da mümkün görünmemektedir, uzatmaya, çabalamaya değmez.

Bir de pasif bi insan olduğunuzu ve eşinizin size saygı duymadığını söylemişsiniz. Eşinizin size saygı duymadığı gayet açık.Ama bu sizden değil eşinizden kaynaklanıyor. Sorun istememek, alttan almak pasiflik değildir hiçbir zaman.
0
johan sebastian
(16.08.10)
bence sorun kaynananızda değil, eşinizde.
kesinlikle eşinizde.

eşiniz, tahminimce 18 yaşından büyük, yetişkin bir insan. ama hala annesinin her lafını ayet gibi kabul ediyorsa, iki gün aramayınca annesi küsüyor o da kalbini almaya çalışıyorsa sorun eşinizde.

tamam anneler başımızın tacı ama her insanın kendine ait bir hayatı var ve olmak zorunda. bir süre sonra anne baba kendiliğinden rahat bırakmıyorsa, uygun dille anneye babaya izah etmek lazım.

sizin şu anda yapabileceğiniz şey eşinizi karşınıza alıp konuşmak, annesini yakasından silkmesi gerektiğini, artık onun ailesinin sizinle kurduğu aile olduğunu anlatmalısınız.

eğer eşiniz bu durumdan anlamıyorsa, üzgünüm ama bunun çözümü yok demektir. geçmiş olsun.
0
kahvegibi
(16.08.10)
Problem kayınvalidenizde değil eşinizde. Yani bir başka deyişle kayınvalidenizin problemli olması önemli değil, ama eşinizin sürekli onu takması, her şeyinizi anlatması falan problem. İnsanın anne-babası için ne olusa olsun damat ya da gelin eldir, kendi çocuğunu kafaya takar, onun başına bir şey geliyormuş gibi kurgular, kötü olan hep öbür taraf olur, bunu değiştiremezsiniz. Ama olgun bir eşin (kadın ya da erkek), evlilikte olan şeyleri ailesi bile olsa sürekli başkalarına anlatması ciddi bir sıkıntıdır. Ben şahsen evliliğin kadın tarafı olarak anneme pek bir şey anlatmam, bir problem bile olsa yansıtmam, kendi başımıza çözeriz bir şekilde. Annem saçmasapan bir müdahale yapacak olsa önce ben tepki koyarım, daha olay eşime yansımadan keser atarım, gerekirse anneme çemkiririm. Eşimden de aynı şeyi beklerim.

Eşinizle daha ciddi konuşun. Daha daha ciddi konuşun. 2 günde bir arasın anasını tamam da havadan sudan konuşsun. Hayır ev kadını olsa anlayacağım ama doktora yapıyor diyorsunuz, ben de yuh artık diyorum. Evde olup biteni o kadar anlatmasın.
0
sui
(16.08.10)
çok şey söylenmiş, evli değilim ama belki yardımcı olur bir kadın bakış açısıyla. iç durumu bilemem ama zor koşullarda çocuk yetiştirmiş anneler özellikle büyük kızlarına düşkün olurlar. hani nasıl desem hem arkadaşı hem evladı hem yardımcısı olur. bir başkasının gelip onu elinden alması anne için zor bir durum olur ve hala eski zamanında kızı yanındaymış gibi yaşamaya devam etmek ister. kız da eğer tam olarak kişiliğini oturtamadıysa anneye aşırı bağımlı oluyor. tercih yapmasını isteyerek işleri daha da zora sokma derim ama profesyonel bir yardım almanız yardımcı olabilir. eğer imkanın varsa başka bir şehre taşının uzaklaşın biraz. zaten bu düşük bir ihtimal olur gerçi:)eğer eşin annesini ziyarete sık gidiyorsa mümkün olduğunca yanında sen de git ve annesine onu sahiplendiğini onun yanında olduğunu göster. belki anneye kardeşlere hediyeler ev ihtiyaçları götürmeler tarzı şeyler annenin yanında eşine aşırı ilgi gibi şeyler anlatmak istediğim. belki kayınvaliden sana güvenmeye başlar zamanla ama kısa sürede olmayacağı kesin. arada eşinden habersiz kayınvalideni ara halini hatrını sor. aile yaşantınızın ayrı olması gerektiğini uygun bir dille anlat eşine ve uygulamayı görmek istediğini belirt. olmadıysa sen de onun ailesiyle ilgili özel şeyleri kurcala ters piskoloj, belki işe yarayabilir. dayanabildiğin yere kadar dayan boşanmak son çözüm sonuçta:/
0
bebek terlik
(16.08.10)
domine et ortamı. insanın genlerine işlemiş bir huyu var, baskın karakteri görünce pısar. sen yapay da olsa baskın karakteri oyna dengeler yerine otursun.
0
mansteinincocuklariyiz
(16.08.10)
2 ay içerisinde evleneceğim bende.ve söylediklerin şimdiden bizim için bile sorun olmaya başladı.biz aileleri mümkün olduğu kadar sokmamaya çalışıyoruz olaylara ama ister istemez etkileri oluyor.orta yolu bulmanız gerekiyor.senin benim ailem karışmaz melek gibidir demen bile bir sorun aslında.
0
dccl
(16.08.10)
kaynanayı uzaklaştır, ne işi var onun ilişkide, 3 kişilik bi' şey değil bu.
kaynana! sözüm sana: çık, çık, çık!
ayrıca her kız çocuğu böyle olmaz, annesiyle gene konuşsun ama ilişkiniz hakkında değil. bu konuda da eşinle konuşacaksın. zarar gelmesini istemiyorum bize deyip, kafandakileri sabırla ve kırmadan paylaşacaksın.
çözülebilmesi için denemek lazım önce.
0
bermuda
(16.08.10)
bence önce kaynanaı evlendir .
0
raki masasinin degismez adami
(16.08.10)
okurken sıkıntı bastı, 3 günlük hayat. kaynanadan uzaklaş, olmadı bi hal çaresine bak. en son iş boşanmak. boşanmakta sevgili ve seviyeli ilişkide gereksiz.
0
xellent
(16.08.10)
Ne yap, ne et ama çocuk yapma.
Kanarsın o tatlı sözlere, sonra üzülürsün...
0
apc
(16.08.10)
Boşanma! Sakın! Boşanma!
Döverim bak, harbi diyorum çok pis döverim. Farklı sebeplerden daha kötü durumdayken boşandım. 1.5 yıl geçmesine rağmen hala holding sahibiyken sokağa düşmüş gibi hissediyorum. Tek yol eşinle konuşmak. İşe yaramadı mı bir daha, olmadı bir daha. Baktın işe yaramıyor, sözlerin anne kalkanından sekiyor o zaman (eğer o da seni seviyor ve durumu düzeltmek istiyorsa) profesyonel destek alın. Kulağa hoş gelmediğini biliyorum ama çok işine yarayacak. Maddi sıkıntın varsa bile borç harç gidin bir uzmana. Dışarıdan birisinin söylemesi çok şeyi değiştirecek göreceksin. Ne olursa olsun boşanmak en son seçenek bile olmasın senin için.
0
erci
(16.08.10)
kaynana o kadar iyi ama o kadar iyi davran ki hep altta kalsın. hep bir mahcubiyet durumu yarat.. ters manyel at kardeşim yani! tabii hepsini karının gözünün önünde yap. eee show dünyası!
0
situasyonist
(16.08.10)
cok özür dileyerek söylüyorum: ailesi yüzünden hayat arkadasi ile tartisan bi kiz, senin gibi bi ezik icin fazla bile.. sakin elinden kacirma, aman diyim, baska bulamassin..
ha illa bi cözüm yolu ariyorsan sahip oldugun arkaik kayinvalideye burda yazili modern metodlar sökmez, cesaretin varsa hemen simdi, eger yoksa bi ufak devirdikten sonra kapisina gidip "talükatini bezbezlerim senin, uzak dur evimden' diyemedigin sürece zaten o ev senin olamayacagi icin dert etmene gerek kalmaz.. zaten evine sahip cikamadigin icin boynuzu da yersin yakinda..
aman be cok dertmis seninki de, bi kadehte sana iceyim bu gece..
0
sezai ikilitre
(16.08.10)
Arkadaşlar hep, sakın çocuk yapmayın falan demişler ama ben tam aksini düşünüyorum; çünkü birbirinizi sevdiğinizi özellikle belirtmişsiniz, ayrılmaya da gerek olmadığı ve hatta saçma bulduğum kanaatiyle, ben herkese karşı çocuk yapmanızı tavsiye ederim. çünkü ortada size karşı duyulduğunu kesinlikle düşünmediğim bir saygı söz konusu.özellikle kayınvalideniz tarafından. ilkel gibi görünse de, insanın doğasında olan bir şey bu kimse inkar edemez, bir çocuğunuz olursa saygınlık kazanabilir ve hatta sizin de artık ayrı bir ''aile'' olduğunuza ikna edebilirsiniz. biraz tehlikeli bir karar olabilir, ancak zaman içerisinde siz de göreceksiniz ki, eşinizin annesi de artık evliliğinizi gerçek anlamda kabullenmiş olacaktır. uzaklaşmak ve uzaklaşıp da ikinizi birbirinize daha çok bağlayacak ve eşinize 7/24 ailesini aratmayacak bir meşguliyet olan çocuk ile her şey yoluna girebilir, ancak açıkçası eşiniz ile uzaklaşma konusunda uzlaşacağınızı sanmam..siz yine de çocuk konusunu bir düşünün derim, sevgi sağlamsa ayrılmak kadar saçma bir şey olamaz.
0
shiny
(16.08.10)
yorumları okudum, her şey söylenmiş...ama en doğrusu @sezai ikilitre'nin söyledikleri maalesef.

bir sorun var ve bu senin sorunun, bıraksan eşin ve annesi hayatlarının sonlarına kadar öyle yaşarlar...duruma üzülen bir kaç kişi olabilir; ama bu senin sorunun.

bu sebeple çözümü dışarıda aramanın, öyle tavuk gibi yumurtaya oturup beklemenin bir anlamı yok. g.tü b.klu bi civiciv bile edinemezsin böyle...


e çözüm yolu da çok basit:
eşin ve annesiyle konuşmak, sonra bir daha konuşmak, sonra bir daha, sonra bir daha...yani @sezai ikilitre'nin dediklerini güzel yoldan yapmak. bağırarak çağırarak ikna edilmiş pek insan yoktur galiba dünyada çünkü. korkudan ya da kafasını şişirip sıkıntıya girmemek için ikna olmuş görünenler vardır. sen de biliyorsun.

konuşmak zor iş ve sonuç alması pek mümkün değil gibi gelecektir sana büyük ihtimalle. ama iş öyle değil güzel kardeşim. otoriter davranırsan(otoriterlik bağırıp çağırmak değil biliyorsun) doğru kelimeleri kullanırsan(bu çok önemli) başarısız olman çok fazla zor; tabi yapabilene.

öyle tembellik, sıkıntıya girememek, günüm güzel geçsin düşünceleri falan cahil adam, salak adam işi. iki dakka götünü kaldır da bu konu için gerçekçi bir şey yap...

bu senin hayatın ister yönetime geç istersen de milletin senin üzerinden nasıl egosunu şişirdiğini izle.


onlarca denemeden sonra (ama deniyorum diye kendini kandırma, kaliteli iş çıkart) yine de olmuyorsa eşini al ve uzaklaş o aileden. bağlantıyı koparmadan onların karışmasını engelle(talefon dahil)(ama güzellikle, zaten eşin hak veriyormuş sana...güzellikle).
0
kobunder
(16.08.10)
kaynanaya koca bul bence. dul gibi geldi.
0
bitter cikolata
(16.08.10)
Yukarıda yazanları çok fazla okuduğumu söyleyemeyeceğim. Yardımcı olacaksa aklıma şunlar geldi:

Eşine asla annesini kötüleme. Her ne yaparsan yap bunu eşinin annesini kötülemeden yapman gerekiyor. Eşine sürekli onun yanında olduğunu hissettirmen gerekiyor.

Kaynananla konuşmak yerine sorunu kaynağından çözmeli ve eşinle konuşmalısın. Eşin kendi içinde bu sorunu hallettikten sonra annesiyle olan ilişkisini de bir yoluna koyacaktır zaten.

Eşine artık sizin ayrı bir yaşantınız olduğu gerçeğini anlatman gerekiyor. Bir aile olarak geleceğinizin ve mutluluğunuzun birbirinize sıkı sıkıya bağlanmaktan geçtiğini eşine anlatman gerekiyor. Önemli olanın seninle olan ilişkisini sağlamlaştırmak olduğunu anladığında hatasının farkına varacaktır.

Kendini suçlu hissetmesi yerine doğru yolu bulması konusunda yardımcı olabilirsin.

Ne kadar iyi anlaştığınızı ve bunu kaybetmek istemediğini hatırlatmakta fayda var.

Başka bir şehre taşınıp herkesten ve her şeyden uzaklaşabilirsiniz. (Deneyip memnun kalan var. )

Bol şans.
0
paperclips
(17.08.10)
Bana kalırsa bu boşanmayı gerektirecek kadar büyük bir sorun değil. Sen eşini ciddi anlamda seviyorsun anladığım kadarıyla ki eminim o da aynı şekilde seni seviyordur. Yoksa birbirinizin davranışları yüzünden daha çok kavga ederdiniz.Bu durumda Yapılması gereken he deyip geçmek. Biliyorum çok zor ama başka çaresi olduğunu sanmıyorum. Bir de çocuğunuz var mı acaba? Eğer yoksa bu sorunlar eve bir bireyin daha katılmasıyla tamamen son bulabilir. :)
0
aqasha
(17.08.10)
(9)

kaynatılmış çeşme suyu içilebilir mi

tranquillo
mikropları ölür mü?
mikropları ölür mü?
0
tranquillo
(13.08.10)
istanbulda mı?
ben kaynatmadan içiyorum.
0
de jure
(13.08.10)
kaynatmadan içsen de birşey olmaz merak etme. ben çayımı hep çeşmeden koyuyorum üstelik ankara'nın suyu :)

arada ishal vakaları çıkıyor da onun dışında pek birşeye rastlamadım. kloru basıyorlar zaten arıtma tesislerinde.
0
cro magnon
(13.08.10)
ölür ama tadı kötüyse o değişmez
0
pnkyy
(13.08.10)
o suyu zaten içiyoruz çoğunlukla. yemeklerde, çaylarda, banyo yaparken, bir şekilde mutlaka tüketiliyor sonuçta. ama oldum olası anlamam suyu kaynatmanın mantığını.

çocukluğumuzda annem bidonla açık aldığı suyu kaynatır öyle içirirdi bize. ben de hep düşünürdüm, ulan bu mikroplar kaynayınca ölüyor hadi, peki ölüsü suyun içinde kalmıyor mu, ne fark ediyor, ha dirisi, ha ölüsü, yine vücuda giriyor, diye.

artıma cihazı kullanarak içebilirsiniz, kaynatma belirli bir sıcaklığa kadar yükseleceği için, bu sıcaklığın üstünde de hayatta kalabilen mikroplar olabilir. onları temizleyemezsiniz, bu yöntemle, yani. her mikrop ölmez, özetle.
0
pomolilik
(13.08.10)
içilir ama sürekli de içilmez abi bence.
al bir reverse osmosis sistem. parayı bi kere bayılacan ama sonra rahat edeceksin.
0
enkolaykullaniciadi
(13.08.10)
izmir'deyim. malum bi ara izmir'in suyunda ciddi sıkıntılar çıkmıştı ama düzeltilmişti vs.
0
🌸tranquillo
(13.08.10)
mikroplar ölür ama suya karışmış metaller varsa kaynatmak işe yaramaz.
0
johan sebastian
(13.08.10)
içilmez.
0
desdinova
(13.08.10)
mikrobu ölür, ama içindeki arseniği bilmemnesi gitmez.
0
lagoon
(13.08.10)
(17)

öldükten sonra organlarımı alsınlar filan

cagdassalur
yarın ölsem ertesi gün gömerler beni ben böyle olmasını istemiyorum organları başkasına taksınlar kalan kısımları da lazım olan bi kuruma verilsin kessinler biçsinler filan iş öğrensinler yaşarken bi b.ka yaramıyorum öldükten sonra bi faydam dokunsun istiyorum. ne yapmam gerekir bunun için?not: 17 y
yarın ölsem ertesi gün gömerler beni ben böyle olmasını istemiyorum organları başkasına taksınlar kalan kısımları da lazım olan bi kuruma verilsin kessinler biçsinler filan iş öğrensinler yaşarken bi b.ka yaramıyorum öldükten sonra bi faydam dokunsun istiyorum. ne yapmam gerekir bunun için?


not: 17 yaşındayım imza filan derseniz bi sene daha bekler öyle yaparım.
0
cagdassalur
(11.08.10)
imzan falan işe yaramaz, ailen onay verirse alabilirler, vermezse alamazlar
0
plainwalker
(11.08.10)
@plainwalker onu diyorum işte beklerim bi sene daha o zaman hallederim. ne yapmak gerekir peki dediklerimin olması için? uğraştırırlarmı?
0
🌸cagdassalur
(11.08.10)
18 yaşından sonra aile iznine gerek yok. 1 sene daha bekle, ehliyet alırken soruyorlar zaten mesela. onun dışında prosedür nasıl bilmiyorum.
0
baldur
(11.08.10)
organ bağışçısı kartı veriyorlar. ama gene de ailenin onayı gerekiyor öldükten sonra. sen ölürken hastanede sorarlar ailene merak etme.

bi de her ölenin organı kullanılamıyor. hastanede ölmen lazım. organlarının canlı canlı alınması lazım.

sen organlarını bağışlasan da hastanede ailen onay vermezse alamıyorlar. yasal olarak alabiliyorlar sanırım ama ailenin sözü önemli oluyor yine de.
0
cro magnon
(11.08.10)
öyle her halukarda organ veremiyorsun, biliyorsun değil mi? bir kere hastahanede ölmen şart. burada ki ölümde de, beyin ölümü kastediliyor. yani sen organlarını bağışlasan bile sokakta, evde vefat edersen kullanmıyorlar organları. kullanmaları için hastahande yoğun bakımda ölmen lazım. orasıda nasip kısmet değil mi? :)

amacım sizi caydırmak değil yanlış anlaşılmasın sadece bilgi vermek için yazdım.

not: benden önce davranıp yazmış karmarulez ama canlı canlı almıyorlar tabi ki, beyin ölümünden sonra alıyorlar.
0
stay with me
(11.08.10)
@cro magnon öyle saçmalık mı olur ya, ben demişim zaten aileme mi soracaklar bide. peki yakılmayı istesem öldükten sonra onda da aynı durum geçerli mi?

@stay with me peki kadavra olarak kullanılmak için ne gerekir? hertürlü kullanırlar dimi o zaman?
0
🌸cagdassalur
(11.08.10)
@karmarulez

bu durum türkiye'de ki yasalardan kaynaklanıyor. örneğin, avrupa'da kadavradan organ alınabiliyor diye biliyorum ama türkiye'de alınmıyor.
0
stay with me
(11.08.10)
@stay with me evde ölürsem yanayım o zaman. o mümkün mü peki? küller ne olacak?
0
🌸cagdassalur
(11.08.10)
@karmarulez

tam prosedürü bilmiyorum ama bedeninizi bir üniversiteye bağışlayarak ilim yolunda kullanılmasını sağlayabilirsiniz.
0
stay with me
(11.08.10)
yakılmayı istesen o işi ailen halleder zaten. devlet ölü yakmıyor :)

kesinlikle ailen kabul etmezse sen istesen bile organların alınmıyor. ailenle de konuşman lazım bu konuda. böyle iş olmaz ama yapacak da pek birşey yok.
0
cro magnon
(11.08.10)
muhabbet kralı'nda organ bağışı/nakli ile ilgili bir program yapılmıştı. sonuna kadar izlemiştim. türkiye'de organ naklini gerçekleştiren sayılı doktor varmış, onlardan birkaçı konuktu.

aslında 18 yaşını geçen biri eğer organlarının bağışlanmasını istediyse ölünce organlarını almaya hakları varmış. ama "aile izin vermeyince almıyoruz, eğer aile karşı çıkarken biz alırsak bu sefer haber oluruz, insanlar zorla organ alıyorlar der ve bu organ bağışı konusunda insanları önyargıya düşürür, daha kötü etkiler ve zaten az olan bağış iyice azalır" demişlerdi.

yani önemli olan aileyi ikna etmek. onlar ne derse o oluyor. muhabbet kralı'nın o bölümünün linkini falan bulabilirsen izlemeni tavsiye ederim. çok güzel bir bölümdü.
0
daysleeper
(11.08.10)
Organ bağışlamak kolay. Bir hastaneye gidin form veriyorlar dolduruyorsunuz. İşte hangi organlarınızı bağışlamak istiyorsanız formda işaretliyorsunuz. Size organ bağışı kartı veriyorlar. Kartta bağışladığınız organlar işaretli. Ayrıca formu doldururken bir veli tayin ediyorsunuz, yani ben ölünce bu kişiye sorulsun bir de demiş oluyorsun. O kişi izin vermezse organlarını alamıyorlar. Ama tabi ailene de kesinlikle soruyorlar, aile izni olmadan mümkün olmuyor.

Ben organlarımı bağışladığımda babamın ismini verdim. Eve gidince de anneme, babama söyledim. Annem biraz garip oldu, çocuğunun ölmesi fikriyle yüzleşti çünkü beklemediği bir anda. Ama anlayışla karşıladırlar kabul ettiler.

Burada ailenize sorulması fikri saçma gelebilir ama bir de onlar açısından bakın olaya. Öncelikle hastanede yaşam ünitesine bağlıyken fişinizi çekiyorlar. Aile açısından bu büyük bir yıkım, çünkü o durumda herkes az da olsa son umudunu kaybetmek istemez. Bir de organlar alındıktan sonra kül olup uçmuyorsunuz, vücut aileye veriliyor. Kim annesinin, çocuğunun, kardeşinin... gözleri oyulmuş, karnı açılımıp organları alınmış bedenini almak ister.

Öldükten sonra kadavra olarak kullanılmanın prosedürü organ bağışlamaktan çok farklı. Ben organları bağışlarken sormuştum. Savcılığa başvuruyormuşsunuz, sonra bazı psikolojik testler yapılıyormuş ondan sonra kadavra olarak kullanılmanız için onay veriliyormuş.

Bir de eğer müslüman değilseniz, yıkanıp kefenlenip, namazınız kılındıktan sonra gömülmek istemiyorsanız bunun hayattayken mutlaka ayarlayın. Bu hem kendiniz hem de sizin namazını kılacak insanlar için daha saygılı bir davranış olacaktır.
0
johan sebastian
(11.08.10)
18imde organ bağış kartımı almıştım. ailem daha doğrusu annem kızmıştı ama ona da anlattım organlarım çürüyeceğine uygunsa başkasına hayat versin diye. ben öldükten sonra bana ne yararı var ki. öyle böyle derken yemin ettirdim uygun durum olduğunda itiraz edilmesin diye. ki bu yıllar önce idi ailemde şimdi nerdeyse herkes organlarını bağışladı bu çok güzel bir his.

kadavra olayına gelirsek; doktor olan kuzenime sormuştum bedenimi bağışlayabiliyor muyum diye. evet üniversitelere bağışlanıyormuş ama o böyle bir şeyle karşılaşmamış hiç. neden diye sorarsan eğer çalıştıkları kadavralar hep kimsesizlere sokakta ölenlere aitmiş.

yakılma işlemin ise müslümansan eğer bence tr olması zor olur. ama tahminimce y.dışında ölürsen ve bu vasiyetinde varsa ailende bunu onaylarsa yakılabilirsin.
0
zenc
(12.08.10)
@johan sebastian
peki resmi olarak din hanemizi sildirmişsek cenaze işlemleri yapılırken dikkate alınır mı, bu konuda bilginiz var mı?
0
garven
(12.08.10)
O konuda hiçbir bilgim yok malesef. Ama sonuçta ülkede insanların çoğu müslüman olduğu için bir şekilde otomatiğe bağlanmıştır o din hanenize bakacaklarını bile sanmıyorum.
0
johan sebastian
(12.08.10)
@garven direkt aileye başvururlar o zaman. ailede yoksa normal prosedür işte yıkarlar pamuk namaz filan.
0
🌸cagdassalur
(12.08.10)
Yakın çevrene(ailene, arkadaşlarına) bildirmen şu aşamada yeterli.
Diğer arkadaşların belirttiği gibi Organ ve Doku Bağışçısı kartı alman için 18 yaş sınırı var. Ama zaten sen vefat ettikten sonra bu kartı taşıyor olsan bile ailenin rızası gerekiyor organlarının alınması için.
0
neylersin
(12.08.10)
(8)

güvercin ve yumurtası

kibritsuyu
tatilden geldik. o da ne? balkonumuzda, tam balkon kapısının yanındaki camın önündeki boş saksıya güvercin yumurtlamış üzerinde oturuyor. balkona çıkmayalım rahat rahat otursun dedik ama tam camın iç tarafında da buzdolabı var. ne zaman buzdolabına gitsek, kuş korkup kaçıyor. balkona çıkmaktan vazge
tatilden geldik. o da ne? balkonumuzda, tam balkon kapısının yanındaki camın önündeki boş saksıya güvercin yumurtlamış üzerinde oturuyor. balkona çıkmayalım rahat rahat otursun dedik ama tam camın iç tarafında da buzdolabı var. ne zaman buzdolabına gitsek, kuş korkup kaçıyor. balkona çıkmaktan vazgeçtik de ben şimdi bu hayvanın saksısını alıp az uzağa koysam, buzdolabına gelince bizi görmese, korkmasa, gelip bulur mu yumurtalarını? yoksa yerini değiştirdik diye küsüp gider mi? buzdolabını yerinden çıkarıp başka yere götürme veya kuşlar yumurtadan çıkıp uçana kadar aç durma şansım yok malesef.
0
kibritsuyu
(09.08.10)
yerini değiştirmen sorun olmaz ama o yumurtalara bi kez dahi olsun dokunursan o yumurtaları balkondan aşağı atar. insanın dokunduğunu anlıyorlar.
0
dieselsingle2
(09.08.10)
dokunursanız bir daha gelmiyorlar :/ bizimde mutfak camına yuva yapmıştı ışığı açmaya korkar olmuştuk. az daha idare edin bence. kolay gelsin şimdiden.
0
zenc
(09.08.10)
Eliniz değerse bir daha gelmez diye hatırlıyorum, ayrıca yumurtadan çıkınca da onlar yuvada duracak daha ayrılamazlar, yavrulara dokununca da gelmiyor çünkü bir daha.Aynı balkonun farklı bir köşesine koyarsanız olur sanırım.
0
necrolyte
(09.08.10)
Yuvanın yakınlarına hergün ekmek ve su koyarak anneyi kendinize alıştırabilirsiniz zamanla, böylece ürkmez. Ama tabi bu dediğim gibi biraz vakit alır.

Yuvayı anne yem bulmaya gittiğinde taşıyabilirsiniz. Yalnız çok farklı bir yere koyarsanız yadırgayıp yumurtanın üzerine oturmayabilir. işte, 1-2 metre ileriye falan koyabilirsiniz. Ama yavruya ve de yuvanın kendisine hiç dokunmayın saksıyı biraz ileri itin o kadar.

Benim de bu yaz balkonumda misafirlerim var. Anne şu an 4. kez kuluçkada, hatta bu nedenle balkonu gözden çıkardım. Yavru yumurtadan çıktıktan sonra ikinci kez yumurtlamadan önce yuvayı taşımak da ayrı bir seçenek olabilir. Yumurtayı tehlikeye atmamış olursunuz hem.
0
johan sebastian
(09.08.10)
yarımşar metre ilerleyerek bi kaç günde uzaklaştırın bence. sonra annesi gelip 2 metre uzaktaki yuvaya bu benim diildi yav diyebilir.
0
dolmakalem
(09.08.10)
korkup kaçtığında balkona çıkıp yumurtalara değmeden saksıyı 2-3 metre öteye götürdüm. sonra fark ettim ki korkunca çok da uzağa kaçmamış. balkon demirinden beni izliyor. göstere göstere yeni yerine koydum. yanına su da koydum bu sıcakta bulamaz belki. iki dakika sonra geldi tekrar üstüne oturdu. neyse kurtardık galiba.
0
🌸kibritsuyu
(09.08.10)
benim de var öyle bir misafirim :)
1 hafta önce tatilden geldiğimde, balkondaki boş saksıya yumurtlamıştı, ama saksı tam kapının önünde, mecburen ileri ittim, dert etmedi, geldi yine, birkaç gün sonra da saksıyı tekrar çekip yere gazeteler serdim ki kakaları fazla sorun olmasın, ilk zamanalr gazeteye basmakta tereddüt etti, hatta tüh dedim kendi kendime, yanlış yaptım galiba, ama sonra alıştı,
şimdi alıştık ikimizde, hatta bazen -eğer yavaş hareket edersem- balkona çıkmama bile aldırmıyor.
0
pinking of you
(09.08.10)
Yem su ve sevgi vermeye devam ettiğin sürece oradaki güvercin nesli çoğalacak da çoğalacak. Köyden akrabaları, alamanyadan kuzenleri gelicek, hep beraber her yere sıçıcaklar.

Öyle bir yuva kurup gitmece huyu yok bunların.

(bkz: flying rat)
0
skatheist
(10.08.10)
(8)

Nanoteknoloji

otuncelku
Merhaba,Annem numaralı gözlük kullanıyor. Çerçevesi kırılmıştı. Yeni çerçeve almaya gittiğimizde 1 çerçeveyi çok beğendik. Gözlüğün alt ve üstünde çerçeve yok sadece sapları var. Gözlükçü bize gözlüğün nano teknoloji ile yapıldığını ve bu yüzden çok pahalı olduğunu söyledi. (900 TL) Nano teknoloji h
Merhaba,
Annem numaralı gözlük kullanıyor. Çerçevesi kırılmıştı. Yeni çerçeve almaya gittiğimizde 1 çerçeveyi çok beğendik. Gözlüğün alt ve üstünde çerçeve yok sadece sapları var. Gözlükçü bize gözlüğün nano teknoloji ile yapıldığını ve bu yüzden çok pahalı olduğunu söyledi. (900 TL) Nano teknoloji hakkında pek bilgim yok ve bir gözlüğün nano teknoloji ile üretilmesi ne gibi farklılıklar yaratıyor merak ediyorum.

Teşekkürler.
0
otuncelku
(06.08.10)
Bana nanoyalan gibi geldi. Google'a sordum nanoteknoloji ile buğulanmayı engelleyen bir kaplama ile ilgili haberler gördüm ama satışa çıkmış ürün göremedim.
0
skatheist
(06.08.10)
Nano-kazık...
Sen gözlükçülere güvenme.
0
apc
(06.08.10)
Yaa nanoteknoloji camlarda değilmiş, çerçevede imiş anladığım kadarıyla. Ama çözemedim. Tek anladığım çok hafif çerçeve ama zaten çerçeve yok ki doğru düzgün. Hafif olması normal bence.
0
🌸otuncelku
(06.08.10)
titanyumdur o cerceve ondan oyle hafiftir nanoteknoloji falan gozlukcunun yumurtlamasi
0
2pac
(06.08.10)
Adam okkalı bir küfrü hak ediyor. Gözlüğün sapını nanotüplerden mi yapmışlar töbe töbe...

@2pac'in dediği gibi bi ihtimal titanyum veya özel alaşımlı bir sapı vardır.
0
kimlanbu
(06.08.10)
1 nanometre= 10 üzeri -9 metre. yani insan gözünün göremeyeceği bir boyutta. hem zaten nanoteknoloji daha gelişme aşamasında. tamam belli başlı uygulamalarda kullanılıyor ama nanoteknolojinin asıl olayı en az 30 sene sonra patlayacakmış, öngörüler öyle. dersini aldım ben bunun be:)) gözlükçü uydurmuş. bildiğim kadarıyla çerçevesi olmayan gözlüklerin etrafını saydam bir malzemeyle kaplıyorlar. yani çerçevesi oluyor. işte o, saydam çok paradır. titanyumsa filan fiyat artar. titanyum çok pahalı bir şey.
0
kiyok
(06.08.10)
Kafası basmadığı herşeye nanoteknoloji diyen insanlardanmış o gözlükçü.
Büyük ihtimal yukarıda dendiği gibi titanyum falandır saplar. Yalnız o tip çerçevesiz gözlükleri hiç tavsiye etmem. Çünkü saplar ne kadar sağlam olsa da bağlandığı yer cam nihayetinde; ters bir durumda sap sağlam kalıyor ama sapın cama bağlandığı yerden itibaren cam kırılıyor.
0
johan sebastian
(06.08.10)
cerceve icin gereksiz olmus, hadi camda olsaydi, bugu yapmaz, cizilmez, toz kapmaz, parmak izi degmez vs denilseydi degerdi ama cerceve icin tamamiyle bosa bence.
0
only
(06.08.10)
(8)

nufus cuzdanimi kaybettm =/

squeeze
merhaba herkese. 2 gun once sanrim kizilayda kimligimi,cuzdanimi kaybettim . O kadar dolanmama ragmen bulamadim . Simdi ogrendgme gore cezasi varmis. Ne yapmam gerekiyor su an ?
merhaba herkese. 2 gun once sanrim kizilayda kimligimi,cuzdanimi kaybettim . O kadar dolanmama ragmen bulamadim . Simdi ogrendgme gore cezasi varmis. Ne yapmam gerekiyor su an ?
0
squeeze
(06.08.10)
cezası falan yok, karakola gidip tutanak tuttur kaybettiğine dair. bi de gazeteye ilan verip hükümsüzdür diyeceksin. bi de gidip yeni kimlik çıkartacaksın.
0
oldtimer
(06.08.10)
jandarmaya polie falan gidiliyor sanırım yere göre.
tutanak veriyorlar sana. mesuliyet kabul etmem falan diyorsun heralde.sonra da nfus müdürlüğünden cıkarıyorsun o kağıtla.

gazeteye ilan var mı bilmiyorum.öğrenci kimliğinde falan vardı ama..

nüfüs kağıdında var mı bilgm yok.

ama cok bekleişin.daha önce bildirseydin keşke.
0
raki masasinin degismez adami
(06.08.10)
Nüfus Müdürlüğü'ne gideceksin. Derdini anlatacaksın. Iyi birine denk gelirsen (Ki bana öyle olmuştu hatta gereksiz birtakım bilgilerin dökümanını bile çıkarmış idi) 5 dakika içinde yeniler.
0
hnoss
(06.08.10)
geçen hafta ben de 3. ye kaybettim cezası toplamda 52 tl (: önce bir fotoğrafla ve muhtarınıza gidin sonra bir fotoğrafla da oradan aldığınız kağıtla nüfus müdürlüğüne hemen çıkartırsınız. yanınızda başka bir kimlik benzeri şey olursa iyi olur. ehliyet, pasaport vb..
0
rubiks cube
(06.08.10)
vergi dairesine gideceksin.
0
apc
(06.08.10)
kimliği karakola ihbar etmenin amacı mesuliyet kabul etmemek ve gazeteye ilan vermenin amacı (benim anladığım kadarıyla) polis arşivinde bu ihbarı aramaktansa gazetede bulunuyor olması çok daha kolaylaştırmasıdır.
Yani kaybettikten 2 gün sonra adınıza şirket açıp, milyorlarca borç taktıklarında kapınıza dayanırlarsa ahanda gazete burada diyebilirsiniz.
0
natnan
(06.08.10)
Kayıp durumlarında cüzdanı yeniden çıkartırken nüfus müdürlüğü 60 lira gibi bir ceza alıyor. Ama çalınma durumlarında bu ücreti almıyor.
0
johan sebastian
(06.08.10)
apc'nin dediği gibi
karakol ve gazete olaylarını hallettikten sonra mutlaka vergi dairesine gidin ve ordaki sisteme de nüfusunuzun kaybolduğunu işletin

natnan'ın da dediği gibi üzerinize şirket kurulup piyasa tokatlarlarsa çok canınız yanar.
0
sli
(06.08.10)
(12)

lisede fizikle arası iyi olmayan bir insanın mühendis olması

rebelli00n
mümkün müdür? yok liseli değilim. sadece kafası karışık bir insanım. napıcağıma karar vermeye çalışıyorum
mümkün müdür? yok liseli değilim. sadece kafası karışık bir insanım. napıcağıma karar vermeye çalışıyorum
0
rebelli00n
(05.08.10)
hangi dalda mühendis olacağına göre değişir, mesela bilgisayar mühendisi olacaksan bir tane fizik dersi oluyor ilk sene, gerçi elektronik, elektroteknik vs. de var ama,

bu soru çok genel olmuş, fiziğin tamamından mı hazzetmiyorsun? yani lise fizik dediğimiz sonuçta elektrik mekanik filan diye ayrılıyor. ayrıca hangi mühendislikleri istiyorsun?
0
ocanal
(05.08.10)
tamamından değil ya. sevdiğim konular da vardı lisede ama özel bir ilgim yok öyle. çok salakça gelirdi o eğik düzlemin, makaranın bilmem nesini hesaplamak.. işe yarar bi amacımız yoktu belki ondandır
0
🌸rebelli00n
(05.08.10)
matematiği çok severim de dersler fizik ağırlıklı gibi hep programlarda. statik, mukavemet, akışkanlar mekaniği, termodinamik vs. bunlar fizik değil mi tamamen?
0
🌸rebelli00n
(05.08.10)
bu saydıklarım çevre mühendisliğinde bile var yahu :S
0
🌸rebelli00n
(05.08.10)
bir muhendis olarak soylıyebılırım ki, turkiyedeki muhendislik egitimi matematıkten ziyade fızık uzerıne kuruludur. onun için pek tavsiye etmem millet 2-3 saat calışmak zorunda kalırken bır derse sen gunlerke kasıp anlamaya bılırsın. ezberlede bir yere kadar gidebilirsin ancak analitik duşunmedıkten sonra meslekte iyi bir yere gelmen zor olur.
diyecegim boşver. ileride pişman olucagın işler yerıne daha genış dusunup uzak dur fizikten.
0
paudi
(05.08.10)
eğik düzlem ve makaralar hakkında söylediklerinden sonra makine inşaat gibi bölümlerden uzak dur derim. mühendislik bölümlerinin çoğunda verilen temel dersler vardır, onların içinde de mutlaka fizik olacaktır. eğer mekanik ile sorununuz varsa elektrik, elektronik, bilgisayar bölümlerini düşünün.
0
ocanal
(05.08.10)
Lisedeki nefret (ve onu doğuran bilgisizlik) genelde hocalardan kaynaklanır. Üniversite fiziğinin yöntemleri daha farklıdır. Türev, integral bilirseniz, biraz da oturup çalışmayı seviyorsanız zorlanacağınızı sanmıyorum.
0
sourlemonade
(05.08.10)
Bir fizikçi olarak; Ben ki lisede fiziğin aşığıydım, şuanda hayatımdan nefret ediyorum. Elim kırılsaydı da yazmasaydım diyorum. Akışkanlar mekaniği,termodinamik,Statik fiziğin ana dallarıdır. Hepsi de boru gibidir. Eğer matematik bilginden azcık bile bir şüphen varsa uzak dur derim. Hayatın integral ve türevle geçecek. Seni soğutuyor gibi olmayayım ama sosyal bir hayatın varsa ve üniversiteyi üniversiteli gibi okumak istiyorum diyorsan başka bölüm tercih et derim.İnşaat mühendisliği yerine git mimarlık oku, Elektrik elektronik yerine git bilgisayar müh. oku falan... hatta sana tavsiyem hangi bölümle ilgili bilgi almak istiyorsan sadece onlar hakkında olan forumlar var... inşaah müh. forum,bilg. müh. forum, mimar forum diye aratman yeterli olacaktır...

şimdiden bol şans...
0
janavarorion
(05.08.10)
kimya, metalurji, gıda gibi mühendislik dallarına yönelebilirsin.
0
sndnzr
(05.08.10)
lisedeki eğitime hiç güvenme derim
lisede fizikte mekanikten nefret ederdim üniversitede seçmeli olarak mekanik/statik aldım.
lisede kimyayı elimin kiri gibi çözerdim üstünüze afiyet fullemeden bırakmazdım yakasını ama üniversitede ffle kaldım.
lisede matematikle arası pek iyi olmayan bir sayısalcıydım üniversitede calculus1 cb, calculus2 aa ile verdim.diferansiyelden geçen şanslı 25 kişiden biri de bendim

özetle lisedeki durumundan ziyade ne istedigine karar ver derim.
lisede elektrik sorusu çözemeyen ama şimdilerde elekt. müh. bölüm birincisi olan tanıdıgım var.
0
voodoo 007
(05.08.10)
ne istediğimi biliyorum. o istediğim bölüm için şimdi okuduğum bölümü bırakıp tekrar sınava giricem. iyice düşündüm de son rötuşları yapıyorum. şu seneye kadar ilkokuldaki flüt yüzünden notalardan da nefret ederdim ama gitara başlayınca hastası oldum
0
🌸rebelli00n
(05.08.10)
lisede matematik ve fiziğim hep 3-4 civarında olurdu. hatta lise iki ilk döneminde ikisi de 1 di. zaten rehberlik hocası da yanına çağırıp sayısal seçme demişti. ama ben çok iplemedim bu durumları. mühendis olmak istiyordum, oldum.

söylemek istediğim.
eğer matematik ve fizik sevmiyorsanız ama mühendis olmak istiyorsanız bunları sevmeyi deneyin.
yok matematik ve fiziği sevmiyorsanız ve mühendis olmak gibi bir idealiniz de yoksa ama puanınız yettiği için yazacaksanız aman hiç düşünmeyin bile.
matematik ve fiziği seviyorsunuz ama lisede başınıza dert açıyordu o halde ilk paragrafı tekrar okuyun.

hayırlısı olsun.
0
johan sebastian
(05.08.10)
(6)

midi klavye önerisi

xenderoth
max 300 lira civarında ne önerirsiniz?m-audio'nun şu modeli nasıl mesela?http://www.m-audio.com/products/en_us/ProToolsKeyStudio.html260 lira gibi bir fiyat bu alet için iyi midir, o paraya daha iyileri alınabilir mi?
max 300 lira civarında ne önerirsiniz?

m-audio'nun şu modeli nasıl mesela?

www.m-audio.com

260 lira gibi bir fiyat bu alet için iyi midir, o paraya daha iyileri alınabilir mi?
0
xenderoth
(02.08.10)
merhaba şahsen m-audio nun klavye gurubunun alınması taraftarı değilim, prokeys88 e sahibim hammer action ve full piano klavye olmasına çok az kullanmama rağmen ilk aldığım haftadan beri tuşlar istanbulun 7 tepesi gibi yukarda-aşağıda duruyor.Aynı şekilde 88 tuş motif es 8 de kullandım ve yapmadığım bi üstünde tepinmemek kaldı ona rağmen motif hala taş gibiydi.
bu yüzden sana ikinci el cme uf serisi tavsiye ediyorum(cme=yamaha'nın oem i yan sanayisi çakması :P yamaha fabrikasında üretiliyo abi bunlar :P)

şaka değil yamaha= cme!
www.sahibinden.com

pasif masif ama demekki senin aradığın fiyat aralığındada bulunabiliniyormuş.saygılar.
0
killerbee
(02.08.10)
anladım, tuşların çabuk deforme olması hoş değilmiş gerçekten, bu cme'yi araştırayım. çok teşekkürler bu arada
0
🌸xenderoth
(02.08.10)
hayatımın müzik konusundaki en büyük hatası cme yerine m-audio almaktır.hala içimde ukte kalmıştır bu alet.

bir çok enstruman kullandım çok özel aletler kullandım.çok değişik markalar kullandım ve şunu gördüm her markanın her ürünü iyi değil.
m-audionun monitörleri dehşetir mesela bx serisi ama klavyelerine yaklaşmam.
0
killerbee
(02.08.10)
şimdi bu linkte attığım içinde yazılım ve program da dahil olan klavyeyi, alamanyadan 150 liraya alabiliyorum, ve buna kargosu falan da dahil. hani bu kadar ucuza bulmuşken de alınmayacak kadar mı "yok abi alma" denilesi bir alettir?
0
🌸xenderoth
(02.08.10)
çok kısa bir süre m-audio keystation 61 kullandım. Tuşesi cidden çok kötü. Ama bir arkadaşta CME var, arada gidip kullanırım. Çaldıkça insanın çalası geliyor.

CME, Edirol gibi markalara bakmanızı tavsiye ederim.
0
johan sebastian
(02.08.10)
arkadaş burası türkiye yemişim yazılımını sanki albüm çıkartıp piyasaya süreceksin.
internetten çek çekebildiğin kadar 1000 dvd lik sample vst arşivi yapmışım bütün arkadaşlarım bana duacı :) ne yazlımından bahsediyosunki :)
0
killerbee
(02.08.10)
(3)

İlham verici konuşma

Evocati
Selam,Böyle Steve Jobs'un Stanford üniversitesinde yaptığı konuşma gibi ilham verici olarak nitelendirebileceğiniz bildiğiniz, gördüğünüz, duyduğunuz konuşmalar var mıdır?Ps:Sıkı bir TED takipcisiyim.Oradakilerin haricindekiler lütfen...
Selam,

Böyle Steve Jobs'un Stanford üniversitesinde yaptığı konuşma gibi ilham verici olarak nitelendirebileceğiniz bildiğiniz, gördüğünüz, duyduğunuz konuşmalar var mıdır?

Ps:Sıkı bir TED takipcisiyim.Oradakilerin haricindekiler lütfen...
0
Evocati
(27.07.10)
the last lecture uzerine tanimam.
0
SevmeBeni
(27.07.10)
0
johan sebastian
(27.07.10)
(bkz: avucunuzdaki kelebek)
çok etkilenmiştim.
0
black sabahat
(27.07.10)
(7)

17 yasinda biri otel/pansiyonlarda kalabilir mi tek başına ?

utkujan
evet arkadaşlar. samsuna gidecegim de acaba pansiyon veya otellerde 17 yasından kücük birini kaldirirlar mi ? tskler
evet arkadaşlar. samsuna gidecegim de acaba pansiyon veya otellerde 17 yasından kücük birini kaldirirlar mi ? tskler
0
utkujan
(26.07.10)
turizm okumuş kız arkadaşımdan aldığım bilgilere göre : kalamaz.

18 yaşını doldurmuş olması, doldurmamış ise ailesinden birilerin yanında bulunması gerekiyormuş. bakanlık talimatları böyleymiş.
0
cumingsoon
(26.07.10)
valla millet bodrumda marmariste yaşına bakmadan kalıyor
0
fedaialkolik
(26.07.10)
bana kalırsa pansiyonda kalırsın ama otellerde sorun olabilir. pansiyonlarda kimlik soruyorlar mı ki?
0
alexanderrobotnick
(26.07.10)
Teoride hayır pratikte evet olabiliyor.
Fakat Samsun pek turistik olmadığı için muhtemelen kalamazsın.
0
386 dx
(26.07.10)
bucippa otelde kalabilirsiniz muhtemelen. kimlik soruyorlar ama pek sıkıntı çıkartacaklarını sanmıyorum.
0
thebug
(26.07.10)
Birkaç sene önce haftasonu için arkadaşlarla toplanıp biryerlere gitmiştik. Kaldığımız butik otelde kızların kimliklerine baktılar. Sorunca da, işte ters bir durum yaşanırsa kızlar 18 den küçük olduğu taktirde başları belaya girebilirmiş gibi birşeyler söylemişlerdi.
0
johan sebastian
(26.07.10)
otelde konaklayan insanların kimlik bilgilerini her akşam jandarmaya ya da polise bildirildiğini söylemişlerdi. ancak pansiyon sahibine günlük 5-10 tl fazla ver kalırsın kanımca :))
0
0dy
(27.07.10)
(6)

"Arpa buğday yan yana orak istemez"

samterk
diyor ya Barış Manço, düşündüm, nedenini bulamadım. Neden istemez? Bu cümlenin meali nedir?
diyor ya Barış Manço, düşündüm, nedenini bulamadım. Neden istemez? Bu cümlenin meali nedir?
0
samterk
(26.07.10)
samterk wanksta yanyana kanser istemezle aynı neden sanki.. ölmek istemez gibi?
0
wanksta
(26.07.10)
Yok be wanksta, olmadı sanki!
0
🌸samterk
(26.07.10)
tersten düşün. misal arpa buğday yanyana olup orak ister mi? kim dalından koparılmak ister. bence budur. fazla bi içeriği yoktur ve gelen ikinci satıra kafiye oluşturması için kurulmuştur.

arpa bugday yanyana orak istemez
yavuz at sahlandimi durak dinlemez
0
hacı
(26.07.10)
arpa bugday yanyana olunca orak ise yaramaz demek istemis olabilir. yani orakla ikisini de kesersin, kesince de emegine yazik olacak. ne un yapabileceksin ne de baska bir sey, sonucta karisik bir sey cikacak ortaya, o da ise yaramayacak.illa ki toplaman gerekiyorsa tek tek elinle topla ki birbirinden ayirabilesin tarzi bir sey:)

bilgim yok fikrim var, bak dokturdum hemen 2 dk da..
0
lule
(26.07.10)
barış babanın bir diğer sözünde de özeti var bence bu sorduğunun:

mercimek fırın yanyana
fazla söze ne gerek
deli gönül sevdi mi
istemez yorgan döşek
0
diyojenimtırak
(26.07.10)
benim de aklıma ilk lule'nin söylediği geldi.
0
johan sebastian
(26.07.10)
(7)

Soğuk Duş

msne
yaz sıcaklarıyla soğuk duş olayına başladım. şöyle bir şey yapıyorum; önce normal ılık suyla duş aldıktan sonra yavaş yavaş sıcak suyu azaltarak vücudumu alıştırıyorum ve en sonunda sadece soğuk suyu yaklaşık 10-15dk vücuduma tutyorum. hem rahatlatıyor hem de belki cildim sıkılaşır, çatlaklara falan
yaz sıcaklarıyla soğuk duş olayına başladım. şöyle bir şey yapıyorum; önce normal ılık suyla duş aldıktan sonra yavaş yavaş sıcak suyu azaltarak vücudumu alıştırıyorum ve en sonunda sadece soğuk suyu yaklaşık 10-15dk vücuduma tutyorum. hem rahatlatıyor hem de belki cildim sıkılaşır, çatlaklara falan iyi gelir diye hayaller kuruyorum. peki sorum şu bunun herhangi bir zararı var mıdır? ya da yararı olur mu gerçekten söylediğim şeylere?

bir de arasıra çok sıcak suyla duş aldıktan sonra aniden sıcak suyu tamamen kesiyorum, kalbim duracak gibi oluyor ama çok zevkli:) kalp krizi falan geçirebilirsiniz yazılmış sözlükte ama tutamıyorum kendimi bağımlılık gibi bir şey:) gerçekten de birgün banyoda ölü bulunabilir miyim? :)
0
msne
(22.07.10)
sıcak bardağa aniden soğuk su dökünce nasıl çatırdıyorsa veya soğuk bir bardağa kaynar su dökünce ne oluyorsa sizin vücudunuzda da benzeri olacağına emin olun.
sıcağa maruz kaldığı için genişlemiş damarlar ani soğuk tatbiki ile aniden daralma eğilimi gösterecek ve bu da kalp ritminizi dahi bozabilecek durumlar ortaya çıkaracaktır. kimi zaman damar çatlaması dahi görülebiliyor.
sıcak-ılık-soğuk süreci doğru olandır ama vücut ısısını dengelemeden ısı değişikliği yapmak taklaya getirir adamı.

bizim bi kazım abi vardı benzetmek gibi olmasın...
0
icemanr
(22.07.10)
sıcak suyu aniden kesip soğuk suya geçmezseniz, yani yavaş yavaş soğutursanız suyu bir zararı yok. ben de genelde o şekilde kullanıyorum
0
kahvegibi
(22.07.10)
valla bi haftadır bizde sıcak su yok, o yüzden direk soğuk suyla yıkanıyoz. bişey olmadı henüz.

sıcaktan direk soğuk olayına gelince, bu finliler fin hamamından çıkıp direk buz gibi (hatta yer yer buz tutmuş) göllere atlıyolar, maşşallah hepiciği de taş gibi. ayrıca lüks sauna-hamamların yanlarında da mutlaka bi şoklama havuzu olur. şimdiye kadar oraya atlayıp da ölen duymadım. ha dersen ki damar tıkanıklığı, kalp hastaları, tansiyon hastaları için sakıncalıdır onu da dr.mehmet öz'e sorun derm.
0
halanne
(22.07.10)
dipnot: kalp krizi falan geçirdiğinizi düşünürseniz ölümüne öksürün. kurtulma ihtimaliniz varmış.
0
yuto
(22.07.10)
Ben de öyle yapıyorum. Vücutta rahatlama oluyor tabi. Ama soğuk suyun güzel yanı saçlara iyi gelmesi. Ne zaman sıcak suyla duş alsam saçlarım (uzun kendileri) çok yıpranıyor. Soğuk su ise hiç zarar vermiyor.
0
johan sebastian
(22.07.10)
bende öyle yapıyorum. ama sıcaktan aniden soğuğa değil de ılıktan-soğuğa daha yakın olan ılık- tamamen soğuğa geçiyorum. hele gece uyumadan önce yaparsanız serin serin ohhh =)))
0
sisljem
(22.07.10)
bu sıcaklarda sıcak suyla duş alır çıkarsanız dışarsı size serin gelir ve bunalım yaşamassınız.. ben yapıyorum iyi oluyor işe gidene kadar rahatım..
0
holalay
(26.07.10)
(3)

Faturası olmayan ayakkabı değişimi

joehigashi
Hep aynı, hep aynı. 5 ay önce bir internet sitesinden spor ayakkabı almıştım. Ancak 15-20 gün önce yanda yırtıklar meydana geldi. Bu gün siteye ürünün incelenmesi için gönderimini talep ettiğimde fatura istediler. Malesef faturam olmadığı için ürünün incelenmesini yapamayacaklarını söylediler. Peki
Hep aynı, hep aynı. 5 ay önce bir internet sitesinden spor ayakkabı almıştım. Ancak 15-20 gün önce yanda yırtıklar meydana geldi. Bu gün siteye ürünün incelenmesi için gönderimini talep ettiğimde fatura istediler. Malesef faturam olmadığı için ürünün incelenmesini yapamayacaklarını söylediler. Peki bu ayakkabı bana hediye gelseydi ne olacaktı ? Hediye ayakkabılar adidas'ın garantisi altına alınmıyor mu ? Bununla ilgili neler yapabilirim, ne tavsiye edersiniz ? Ya 5 ay içersinde bir ayakkabı falçata ile kesilmiş gibi nasıl yırtılabilir, nasıl ayakkabı üretiyor bunlar ! Şimdi faturamız yok diye 130 liranın üstüne bir bardak su mu içelim ? Birde şu adidas kadar adi ayakkabı üreten bir firma görmedim. Daha da almayacağım 4-5 tane adidas kullanmışımdır hepsi aynı şekilde patlıyor. Yazıklar olsun !
0
joehigashi
(21.07.10)
Sitede kayıt mevcuttur. Faturanın kopyasını göndermelerini isteyin, sanırım yaparlar.
0
samterk
(21.07.10)
Ürünü aldığınız tarihi söylerseniz faturanın bir kopyasını çıkarırlar. Ben geçenlerde teknosadan almış olduğum mp3 player için öyle yaptım.
0
johan sebastian
(21.07.10)
bu işler "cazgır" olmaya bakıyor.
en azından mağazalarda öyle. yeterince "cazgır" ve "çirkef"sen Faturası olmayan ürünü değiştiriliyor bile. tabi Faturası olamdığı için KDV miktarı kesiliyor.
0
€xpolerer
(21.07.10)
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler basond, compumaster, fraise, kibritsuyu, rakicandir
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır.