Öncelikle şunu söyleyeyim, uzun süre Fazıl Say'ın yaptığı tüm çalışmaları takip ettim, kendisini 7-8 kez biletli olarak dinlemişliğim var. Kendisi bu ülkenin yetiştirdiği en değerli müzisyenlerden biridir.
Ama sanatçının topluma örnek olması hatta ahlaklı olması gerekmediğini düşünen ben bile artık Fazıl Say'ın biraz cozuttuğu düşünüyorum. Artık yaptığı işleri takip etmiyorum, edemiyorum çünkü söyledikleri sanatının önüne geçti. Fazıl Say denince aklıma artık Patricia Kopatchinskaja ile Antalya piyano festivalinde verdiği o muhteşem konser gelmiyor, yavşaklık, ülkeyi terketmek gibi şeyler geliyor. O nedenle şimdilerde rahmetli Vladimir Horowitz ile gayet mutluyum.
Arabesk konusunda bir iki şey söylemek gerekirse, arabesk, hatta türk halk müziği, hatta türk sanat müziği sevmem ve dinlemem. En fazla eğer biyerlerde Orhan Gencebay ya da Kibariye duyarsam durup dinlerim ve bu iki ismi severim sayarım. Ama yine de insanlar sevip dinliyolarsa, hayatlarındaki bazı anları bu müziklerle özdeşleştiriyolarsa ne mutlu onlara.Ha bir de bana bu sevmediğim müzikleri (halk müziği) dinleten bir Erkan Oğur faktörü var ki keşke Fazıl Say gidip biraz çırağı (müzikal anlamda diil tabi) olsa da yanında biraz pişse. O zaman en azından söyleyeceklerini daha akılcı bir dille anlatır.
Sadece Fazıl Say'la ilgili değil bu söyleyeceğim. Ama artık "ülkeyi terkedicem" "beğenmeyen gitsin" "türkiye x'lere aittir" "şunlar moskovaya gitsin" "bunlar irana gitsin" diyenlerden cidden sıkıldım hepsinin cehenneme kadar yolu var. Bi tane güzel ülkemiz var, herkes oraya buraya sataşacağına işine gücüne odaklansa; onun bunun başörtüsüne, etek boyuna, şivesine, ten rengine, hayallerine karışmasa bak bakalım türk, kürt, başörtülü, başörtüsüz, dindar, ateist hep birlikte nasıl yaşacağız, her şeyimizi nasıl paylaşacağız.
0