[]

kadınlar...
selamlar,
kadınlar hakkında ve benim için çok önemli olacak olan bir sorum var.
(biraz uzun olacak ama idare edin)
bir çok kadında gününü kötü geçirmeme-mahvetmeme, buna dayalı olarak da kendini geliştirmeme-sıkıntıya girememe isteği gördüm. annelerimizden eşlerimizden kardeşlerimizden bahsediyorum. şimdi benim başımda böyle bir sorun var.
bir çok erkekte de bu vardır, hatta istisna olan ben öyle değilim diyebilecek bayan da çoktur ama konu bu değil. bir çözüm yolu bulmak konumuz.
mesela...
bir kadına (annemiz olsun) "şöyle şöyle bir sorun var, o yüzden babamla konuşmalısın. bu çok çok önemli. eşin sana kızsa da bağırsa çağırsa da söylemelisin acilen." gibi bir şey söylendiğinde hiç de acilen falan yapılmıyor(onalara göre yapılamıyor) bu önemli konuların konuşulması, çözülmesi. istisna pek görmedim(kendi annem dahil).
konuşmaktan çekinmek, o günü bozmamak, konuşulunca sinirlerin bozulacağı anların gerçekleşmesi gibi sebepler yüzünden...yani bir nevi "keyfini bozamamaktan" konuşulmuyor, konuşulduğu zaman kısa kesilip konu çözüme yaklaşmadan kapatılıyor.
bunun gibi huyların, alışkanlıkların çözümünü arıyorum.
bir örnek daha yazayım...
bir kadın evdeki en ufak toza değer verir, direkt temizler. evi toparlar, çamaşırları yıkar, yemek yapar her gün...ama önemli bir konu olduğunda pasif olarak kalır. diyelim ki (öss'den çok iyi puan alabilecek potansiyele sahip) çocuğunun öss'ye çalışmama, değer vermeme gibi bir sorunu var ve onunla konuşup ders çalışması gerektiğiyle ilgili işe yarar sebepler, bilgiler gösterilmeli öğretilmeli. yoksa hayatı kötü bir gelir düzeyinde, istemediği bir işte çalışarak harcanacak.
bunun gibi bir durumda o anne yine aynı sebeplerden çocuğuyla (en azından yeterince) konuşmuyor, gerekçe olarak da "önem vermiyo napayım, ne kadar anlatsam tersliyo..." gibi şeyler öne sürüyor ve yardıma ihtiyacı olan, aklı ermeyen çocuğunun kötü bir hayat geçirmesini bir anlamda onaylamış oluyor. çamaşırları falan yıkayarak annelik yapmış olduğunu (yine de hakları ödenmez o ayrı, ya da ödenir mi yoksa bu durumda) sanıyor.
veya...
bir eş olsun ve bu eş boş olarak yaşıyor. yani diyelim ki bir işte çalışıyor, evi de toparlıyor-idare ediyor ama ne bir kitap okuyor (okursa da bir şey öğrenmeyeceği "empati, olasılıksız yok efendim elif şafak siyah süt vs. gibi pek de kendini geliştiremeyeceği kitaplar) ne bir sanat öğreniyor, ne zanaat öğreniyor...hatta bu şans elinin altında olduğu halde yapmıyor. ve diyelim ki aynı kadının bir çocuğu oldu(üstteki örnek gibi) onun için her şeyi yapmak, onu tüm sıkıntılardan kurtarmak isteyecektir; ama yeterli donanımı olmadığı için hiç bir şey yapamayacaktır. gelecekte böyle hatta daha fazlası olcağının bilincindeyken yine de kendini geliştirmiyor, kendini geliştirmesini onayladığı halde yapmıyor-ilgilenmiyor(ilk örnekteki sebepler dolayısı ile).
uzattım özür dilerim; ama anlamışsınızdır durumu.
"kadınlar kendini geliştirmek için(geliştirme kararı vermek için değil) nasıl bir yol izlemeli?" gibi bir soru çıkıyor işte. "nasıl önem verir hale gelmeli" ya da "zamanında ne yapmalıydı da, önem verir hale gelmeliydi." (?)
edit: yine özür dileyerek söylüyorum, "kadınlar öyle yetiştirildiğinden, kocasından korktuğundan vs." gibi şeyler de değil konumuz. bir çözün yolu...lütfen...bir çözüm.
kadınlar hakkında ve benim için çok önemli olacak olan bir sorum var.
(biraz uzun olacak ama idare edin)
bir çok kadında gününü kötü geçirmeme-mahvetmeme, buna dayalı olarak da kendini geliştirmeme-sıkıntıya girememe isteği gördüm. annelerimizden eşlerimizden kardeşlerimizden bahsediyorum. şimdi benim başımda böyle bir sorun var.
bir çok erkekte de bu vardır, hatta istisna olan ben öyle değilim diyebilecek bayan da çoktur ama konu bu değil. bir çözüm yolu bulmak konumuz.
mesela...
bir kadına (annemiz olsun) "şöyle şöyle bir sorun var, o yüzden babamla konuşmalısın. bu çok çok önemli. eşin sana kızsa da bağırsa çağırsa da söylemelisin acilen." gibi bir şey söylendiğinde hiç de acilen falan yapılmıyor(onalara göre yapılamıyor) bu önemli konuların konuşulması, çözülmesi. istisna pek görmedim(kendi annem dahil).
konuşmaktan çekinmek, o günü bozmamak, konuşulunca sinirlerin bozulacağı anların gerçekleşmesi gibi sebepler yüzünden...yani bir nevi "keyfini bozamamaktan" konuşulmuyor, konuşulduğu zaman kısa kesilip konu çözüme yaklaşmadan kapatılıyor.
bunun gibi huyların, alışkanlıkların çözümünü arıyorum.
bir örnek daha yazayım...
bir kadın evdeki en ufak toza değer verir, direkt temizler. evi toparlar, çamaşırları yıkar, yemek yapar her gün...ama önemli bir konu olduğunda pasif olarak kalır. diyelim ki (öss'den çok iyi puan alabilecek potansiyele sahip) çocuğunun öss'ye çalışmama, değer vermeme gibi bir sorunu var ve onunla konuşup ders çalışması gerektiğiyle ilgili işe yarar sebepler, bilgiler gösterilmeli öğretilmeli. yoksa hayatı kötü bir gelir düzeyinde, istemediği bir işte çalışarak harcanacak.
bunun gibi bir durumda o anne yine aynı sebeplerden çocuğuyla (en azından yeterince) konuşmuyor, gerekçe olarak da "önem vermiyo napayım, ne kadar anlatsam tersliyo..." gibi şeyler öne sürüyor ve yardıma ihtiyacı olan, aklı ermeyen çocuğunun kötü bir hayat geçirmesini bir anlamda onaylamış oluyor. çamaşırları falan yıkayarak annelik yapmış olduğunu (yine de hakları ödenmez o ayrı, ya da ödenir mi yoksa bu durumda) sanıyor.
veya...
bir eş olsun ve bu eş boş olarak yaşıyor. yani diyelim ki bir işte çalışıyor, evi de toparlıyor-idare ediyor ama ne bir kitap okuyor (okursa da bir şey öğrenmeyeceği "empati, olasılıksız yok efendim elif şafak siyah süt vs. gibi pek de kendini geliştiremeyeceği kitaplar) ne bir sanat öğreniyor, ne zanaat öğreniyor...hatta bu şans elinin altında olduğu halde yapmıyor. ve diyelim ki aynı kadının bir çocuğu oldu(üstteki örnek gibi) onun için her şeyi yapmak, onu tüm sıkıntılardan kurtarmak isteyecektir; ama yeterli donanımı olmadığı için hiç bir şey yapamayacaktır. gelecekte böyle hatta daha fazlası olcağının bilincindeyken yine de kendini geliştirmiyor, kendini geliştirmesini onayladığı halde yapmıyor-ilgilenmiyor(ilk örnekteki sebepler dolayısı ile).
uzattım özür dilerim; ama anlamışsınızdır durumu.
"kadınlar kendini geliştirmek için(geliştirme kararı vermek için değil) nasıl bir yol izlemeli?" gibi bir soru çıkıyor işte. "nasıl önem verir hale gelmeli" ya da "zamanında ne yapmalıydı da, önem verir hale gelmeliydi." (?)
edit: yine özür dileyerek söylüyorum, "kadınlar öyle yetiştirildiğinden, kocasından korktuğundan vs." gibi şeyler de değil konumuz. bir çözün yolu...lütfen...bir çözüm.

Boş boş oturmaktan daha çok keyif alıyordur. Aslında o yapması gereken şeyleri yapmadan yaşasa da olur gibi düşünüyordur demek ki. İnsanlar farklı farklı, herkes kendini geliştirmek, hayatını düzeltmek için kasacak değil. Çok istiyorsanız o kişinin bir şeyler yapmasını başının etini yiyin, konforu yeterince azalırsa yapar.
- hophophoba
(18.08.10 16:10:10)

Açık söylemek gerekirse anlamak için iki defa okudum
Şimdi tam olarak şunun cevabı ne diye bir soru sormamışsınız , fakat anladığım (öznel konuşuyorum ) azıcık ucundan türk aile yapısını sorguluyorsunuz , e haklısınız da sorgulanacak kadar var.
Baktığımızda kültürlü , kendini geliştirmiş , oturmasını kalkmasını bilen annelerin çocuklarının biraz daha terbiyeli , akıllı olduğu ortada, en azından ben öyle gözlemledim
#Anneler konuşamıyor çünkü , babalar sinirli , ve herkes de buna böyle alışmış , yani atıyorum bizim ev ortamında bir tartışma olsa , annem de yeterince söz sahibi , ama babamın çok sinirlendiğini görünce biraz geri duruyor , bence de bunu birinin yapması gerekir , iki kişiden biri alttan almalı yani.
Aynı durum evlilikte de geçerli
Çocuk büyütme meselesine gelince , herkesin kendi düşüncesi , ne kadar kendini geliştirmek istersen o kadar gelişirsen , çocuğuna da o geliştirdiğin kadarını verebilirsin.
Bu bir sorun mudur bilemiyorum, sonuçta herkes kendi isteğine göre yetiştiriyor çocuklarını,
Cevap da çok iç açıcı olmadı biliyorum , sizin de benim gibi iki kere okumanız gerekebilir.=)
Şimdi tam olarak şunun cevabı ne diye bir soru sormamışsınız , fakat anladığım (öznel konuşuyorum ) azıcık ucundan türk aile yapısını sorguluyorsunuz , e haklısınız da sorgulanacak kadar var.
Baktığımızda kültürlü , kendini geliştirmiş , oturmasını kalkmasını bilen annelerin çocuklarının biraz daha terbiyeli , akıllı olduğu ortada, en azından ben öyle gözlemledim
#Anneler konuşamıyor çünkü , babalar sinirli , ve herkes de buna böyle alışmış , yani atıyorum bizim ev ortamında bir tartışma olsa , annem de yeterince söz sahibi , ama babamın çok sinirlendiğini görünce biraz geri duruyor , bence de bunu birinin yapması gerekir , iki kişiden biri alttan almalı yani.
Aynı durum evlilikte de geçerli
Çocuk büyütme meselesine gelince , herkesin kendi düşüncesi , ne kadar kendini geliştirmek istersen o kadar gelişirsen , çocuğuna da o geliştirdiğin kadarını verebilirsin.
Bu bir sorun mudur bilemiyorum, sonuçta herkes kendi isteğine göre yetiştiriyor çocuklarını,
Cevap da çok iç açıcı olmadı biliyorum , sizin de benim gibi iki kere okumanız gerekebilir.=)
- slymene
(18.08.10 16:15:57 ~ 16:17:00)

sağolun,
eşim için de annem için de hatta eşimin annesi için de çok uğraşıyorum başlarının etlerini yiyorum. ve dün yeterince hayvanlık yaptım bu konuda. her zaman olduğu gibi "haklısın, tamam bundan sonra böyle olacak...vs." laflar.
ne yapayım da ikna edeyim bilemiyorum. güzellikle de olmuyor zorla da.
ve okumuş, ailede söz sahibi olan kadınlarda da bu var. (benim annem üniversite mezunu; ama dediğim gibi işte). haklısınız yani.
bu yeterince önem -değer vermeme kendini kandırma durumlarından bıkmış haldeyim. bu yaşıma kadar hep "ne analar ana, ne babalar baba" gibi şeyler söylüyordum. bir kaç yıldır diyorum ki "banane" "benim eşim benim anam öyle olmamalı, yapabileceğim tüm şeyleri yapmalıyım"...ama dediğim gibi çözüme ulaşamıyorum. artık dayanamıyorum hayvanlaşıyorum bu gibi konularla karşılaşınca, kendimi tutuyorum ama çok zor oluyor.
eşim için de annem için de hatta eşimin annesi için de çok uğraşıyorum başlarının etlerini yiyorum. ve dün yeterince hayvanlık yaptım bu konuda. her zaman olduğu gibi "haklısın, tamam bundan sonra böyle olacak...vs." laflar.
ne yapayım da ikna edeyim bilemiyorum. güzellikle de olmuyor zorla da.
ve okumuş, ailede söz sahibi olan kadınlarda da bu var. (benim annem üniversite mezunu; ama dediğim gibi işte). haklısınız yani.
bu yeterince önem -değer vermeme kendini kandırma durumlarından bıkmış haldeyim. bu yaşıma kadar hep "ne analar ana, ne babalar baba" gibi şeyler söylüyordum. bir kaç yıldır diyorum ki "banane" "benim eşim benim anam öyle olmamalı, yapabileceğim tüm şeyleri yapmalıyım"...ama dediğim gibi çözüme ulaşamıyorum. artık dayanamıyorum hayvanlaşıyorum bu gibi konularla karşılaşınca, kendimi tutuyorum ama çok zor oluyor.
- kobunder
(18.08.10 16:18:08 ~ 16:26:27)

hmm.. belli ki bir üniversite kazanılamamış ve suç anneye atılmaya çalışılıyor. seni çok anlıyorum arkadaşım, aynısını ben de anneme yapmıştım, beni niye ders çalışmaya yeterince zorlamadın, niye kulağımdan tutup zorla kitapların önüne oturtmadın diye.(ki kendisi yeterince ısrar ederdi hatta yeter fln derdim ama dinlemezdim tabii) bendeki bu ruh hali de anca dandik bi üniversiteye yerleşebilmiş olmamdan dolayıydı. ama sonraları şunu düşündüm; doğuda, bırak ders çalışmaları ve iyi bir eğitim almaları için evlatlarını motive etsin, daha türkçe bile konuşamayan annelerin çocukları istanbul da tıp mühendislik kazanıyor. onların annelerinin tutup zorla çocuklarına ders çalıştırdığını mı düşünüyorsun? tabii ki de değil, önemli olan çalışma azminin insanın içinde olması. annen seni hergün dövse de yine çalışmazdın eğer "sen" isteksizsen. anneni suçlamayı bırak, çok büyük nankörlük olur çünkü bu.
- nihannihan
(18.08.10 16:18:11)

@nihannihan çok sağol haklısın sen de...
ama maalesef öyle değil. güzel sanatlar mezunuyum. çok da memnunum. annem dediğin gibi bir şey yapmadı bana, bir yararı pek olmadı; ama kazandım. dediğin gibi kendim başardım. hatta babam zamanında demişti ki: " al sana şu kadar para, ne halin varsa gör! yetenek sınavına mı yatıracan ne yapacaksan artık, ne b.k yiyosan ye." (ah ulan pedercan) ben de şehir şehir gezip yetenek sınavına girmiştim avare gibi, psikoloji kaymış bi şekilde. eşim de kimyager, onun da öyle bir sorunu yok.
örnek olsun daha iyi anlaşılsın diye yazdım o üniversite konusunu. insanlar kendinden bir şey bulsun diye.
kardeşimde de neredeyse aynı şeyler oldu ve 2 yıllık kazanabildi. yazık günah yani. ben de başka şehirdeyim. yüz yüze olunca bir şeyler anlıyor ama uzaktan olamıyor maalesef. iki dk çocuğu karşılarına alıp konuşmadılar. peder de okur eder üniversite mezunudur o da; ama yemişim işte.
ama konu para, kariyer vs. değil aslında. karakter! faydalı olmak hatta cennet-cehennem. boş bir insan olmamak, aksine insan olmak.
ama maalesef öyle değil. güzel sanatlar mezunuyum. çok da memnunum. annem dediğin gibi bir şey yapmadı bana, bir yararı pek olmadı; ama kazandım. dediğin gibi kendim başardım. hatta babam zamanında demişti ki: " al sana şu kadar para, ne halin varsa gör! yetenek sınavına mı yatıracan ne yapacaksan artık, ne b.k yiyosan ye." (ah ulan pedercan) ben de şehir şehir gezip yetenek sınavına girmiştim avare gibi, psikoloji kaymış bi şekilde. eşim de kimyager, onun da öyle bir sorunu yok.
örnek olsun daha iyi anlaşılsın diye yazdım o üniversite konusunu. insanlar kendinden bir şey bulsun diye.
kardeşimde de neredeyse aynı şeyler oldu ve 2 yıllık kazanabildi. yazık günah yani. ben de başka şehirdeyim. yüz yüze olunca bir şeyler anlıyor ama uzaktan olamıyor maalesef. iki dk çocuğu karşılarına alıp konuşmadılar. peder de okur eder üniversite mezunudur o da; ama yemişim işte.
ama konu para, kariyer vs. değil aslında. karakter! faydalı olmak hatta cennet-cehennem. boş bir insan olmamak, aksine insan olmak.
- kobunder
(18.08.10 16:33:47 ~ 16:42:48)

anladım, ben kendim de yaşadığım için aynı durumu seni de öyle sandım bi an :) ama gerçekten annelerini suçlayan çok vardır benim gibi, bu yazım da onlara gitsin :)
p.s : ben de kimyagerim, eşine selamlar :)
p.s : ben de kimyagerim, eşine selamlar :)
- nihannihan
(18.08.10 16:48:58)

Bence bunun nedeni kadınların kafalarında bir dünya yaratmaları ve o dünyayla yetinmek zorunda kalsalarda düzenlerini bozmamak için ileriye hiçbir adım atmamaları. Mesela verdiğiniz çocuk-öss örneği yerinde. Hele ki kadın biraz da bilinçsizse bu durum daha açığa çıkıyor. Kadın çocuğun odasını hergün düzenli topluyor ama hayatı için bazı önemli detayları es geçiyor. Çünkü kadın için önemli olan o çocuğun her gün alıştığı şeyleri yapması. Ya da kocasının her gün aynı saatte işe gidip aynı saatte gelmesi. Desen ki "kocanı müdür yapıcaz ya da terfi edecek ama bunun için bir süre şehir dışına çıkacak, arada bir iş seyahatlerine gidecek" kadın istemez çünkü alıştığı şeyler değişecek. Belki bu sahip olduklarını kaybetme korkusunu onlara veren bir dürtüdür, bilemiyorum.
Bana kalırsa bunun çözümü yok malesef. Çünkü hayatlarında bişeyleri değiştirmeye çalıştığınızda ya da basit de olsa işlerine yarayacak ama eski alışkanlıklarını terketmelerine sebep olacak birşey öğretmeye kalktığınızda hemen kendilerini kapatıyorlar. Eğer istisnai bir kişilikleri yoksa bence zor. Mesela benim annem bunun tam tersi hatta ilkokul mezunu bile olmayan anneannem, o nedenle kendimi cidden çok şanslı hissediyorum. Hiç matematik bilmeyen annem 40 yaşından sonra türev integral öğrendi, zevkine oturup bulmaca gibi çözüyor ama kız kardeşim öyle değil bildiği şeylerleyetiniyor çoğu zaman.
Çok sinir bozucu bir durum ama dediğim gibi kişilik meselesi.
Bana kalırsa bunun çözümü yok malesef. Çünkü hayatlarında bişeyleri değiştirmeye çalıştığınızda ya da basit de olsa işlerine yarayacak ama eski alışkanlıklarını terketmelerine sebep olacak birşey öğretmeye kalktığınızda hemen kendilerini kapatıyorlar. Eğer istisnai bir kişilikleri yoksa bence zor. Mesela benim annem bunun tam tersi hatta ilkokul mezunu bile olmayan anneannem, o nedenle kendimi cidden çok şanslı hissediyorum. Hiç matematik bilmeyen annem 40 yaşından sonra türev integral öğrendi, zevkine oturup bulmaca gibi çözüyor ama kız kardeşim öyle değil bildiği şeylerleyetiniyor çoğu zaman.
Çok sinir bozucu bir durum ama dediğim gibi kişilik meselesi.
- johan sebastian
(18.08.10 16:51:17)

yanlış anlamayın ama belki sizin ailenizde, çevrenizde böyle bir durum var? ben pek sindiremedim bu teoriyi. sorumluluk alma bilincinin kadın olmakla veya erkek olmakla çok ilgili olduğunu düşünmüyorum.
- chavezding
(18.08.10 17:18:24)

yanlış. kadınlar kendilerini geliştirme hususunda erkeklerden çok daha isteklidir. çünkü kadında bir kere zerafet güdüsü daha yoğun. eğer kadınlar olmasaydı dünya baltalar ve kirli balyalardan oluşan lanet bir yer olurdu. kadın girdiği her ortamı zarifleştiren bir varlıktır, daha nasıl geliştirsin.
öte yandan dediklerini spesifik algılarsak, şöyle bir doğruluğu var dediğinin, kadın sabitlenen koşullarını bozmamak için bazan daha statik kalır. bu, kurduğu düzeni sürdürmek yani biraz annelik içgüdüsüyle alakalıdır belki. ben sosyal olarak kadın algısının portresi konusunda bir iki şey diyebilirim ama onların düşünce sistematiğiyle ilgili kıçımı yırtsam bile bi yere varamam. yani bu ahmet altan gibi ben kadından ve aşktan iyi anlarım edalarındaki bir kazma için bile mümkün değildir. kadını anlamak öyle kolay bir iş mi, u know mate.
bana senin dediğin onları geliştirmek değil de işte benim de böyle bir bakışım var onları o açıda istiyorum demişsin gibi geliyor biraz.
bir insan zaten 7sinde neyse 70inde de odur. o gelişme formunda biraz da değişme etkileşimi yeralıyorsa o zor işte.
takılma bence.
aksın olaylar...
öte yandan dediklerini spesifik algılarsak, şöyle bir doğruluğu var dediğinin, kadın sabitlenen koşullarını bozmamak için bazan daha statik kalır. bu, kurduğu düzeni sürdürmek yani biraz annelik içgüdüsüyle alakalıdır belki. ben sosyal olarak kadın algısının portresi konusunda bir iki şey diyebilirim ama onların düşünce sistematiğiyle ilgili kıçımı yırtsam bile bi yere varamam. yani bu ahmet altan gibi ben kadından ve aşktan iyi anlarım edalarındaki bir kazma için bile mümkün değildir. kadını anlamak öyle kolay bir iş mi, u know mate.
bana senin dediğin onları geliştirmek değil de işte benim de böyle bir bakışım var onları o açıda istiyorum demişsin gibi geliyor biraz.
bir insan zaten 7sinde neyse 70inde de odur. o gelişme formunda biraz da değişme etkileşimi yeralıyorsa o zor işte.
takılma bence.
aksın olaylar...
- agy
(18.08.10 17:35:14)

istisnalar ya da istisna olduğunu düşünenler ve bunu toptan reddedenlerin olması çok normal ben de kabullenirim bunu zaten. lafım meclisten dışarı.
...ama bu kadınlarla ilgili bir durum değil kesinlikle, benim bu konuyla ilgili muhattaplarım kadın. bu insan olabilmekle karılık-kocalık, analık-babalık (insanlık yani, görevini normal seviyede yapmak) vs. yapmanın ne olduğunu bilmekle ilgili bir durum.
"kadın girdiği her ortamı zarifleştiren bir varlık" konusuna da özür dileyerek katılmıyorum. yeterince ortam görürseniz ve oradaki iğrençlikleri...kadınların da adamların da ne kadar berbat durumlara sebep olduğunu farkedersiniz. daha sonra da aile babası ya da "ana" diye hitap edilen "yüce varlıklar" olarak tasvirlenen karakterlerin çoğunun sadece alışkanlıktan, öyle görüp öğrenmeden, cehennem korkusundan(allah değil) vb. evlerine ekmek getirdiğini-çocuklarına yemek yaptığını farkedebilirsiniz.
ha, istisnalar tabii ki var. onların ellerine ayaklarına kapanmak gerekiyor; ama sayıları az maalesef.
bu konunun mantığını da şöyle basitçe hatta cahilce açıklamaya çalışayım:
"ne kadar kitap okursan(bilgi), tecrübe sahibi olursan o kadar farkındalık, vermen gereken şeylere yeterince değer verecek karakter sahibi olursun" gibi...basit işte. bunu da yapan çok az.
...ama bu kadınlarla ilgili bir durum değil kesinlikle, benim bu konuyla ilgili muhattaplarım kadın. bu insan olabilmekle karılık-kocalık, analık-babalık (insanlık yani, görevini normal seviyede yapmak) vs. yapmanın ne olduğunu bilmekle ilgili bir durum.
"kadın girdiği her ortamı zarifleştiren bir varlık" konusuna da özür dileyerek katılmıyorum. yeterince ortam görürseniz ve oradaki iğrençlikleri...kadınların da adamların da ne kadar berbat durumlara sebep olduğunu farkedersiniz. daha sonra da aile babası ya da "ana" diye hitap edilen "yüce varlıklar" olarak tasvirlenen karakterlerin çoğunun sadece alışkanlıktan, öyle görüp öğrenmeden, cehennem korkusundan(allah değil) vb. evlerine ekmek getirdiğini-çocuklarına yemek yaptığını farkedebilirsiniz.
ha, istisnalar tabii ki var. onların ellerine ayaklarına kapanmak gerekiyor; ama sayıları az maalesef.
bu konunun mantığını da şöyle basitçe hatta cahilce açıklamaya çalışayım:
"ne kadar kitap okursan(bilgi), tecrübe sahibi olursan o kadar farkındalık, vermen gereken şeylere yeterince değer verecek karakter sahibi olursun" gibi...basit işte. bunu da yapan çok az.
- kobunder
(18.08.10 18:30:03)

selam,
oncelikle soylemek isterim ki bu durumun kadinlarla ilgisi yok, genel bir durum. bir gun sonraya sinavi olan ve calismaya baslamamis ogrencinin calismasi gerektigini bildigi halde calismamasi da ayni durumdur. donup dolasir, calismaz. ancak bir telefon gelse, aninda disari cikar. yani demek istedigim kadinlarla anlattiginiz sey farkli alanlar kullanilarak herkese uyarlanabilir.
bana kalirsa bu olgu tamamen psikolojiktir. birisiyle yuzlesmenin, ders calismanin, isi iyi ya da kotu sonuca erdirmenin dogru sey oldugunu bilirsiniz ama yapmazsiniz. sikilirsiniz, korkarsiniz, guvenemezsiniz, ilginizi cekmez... ancak, alisirsaniz, yaptiktan sonra olumlu geri besleme gorurseniz, alacaginiz tepki sizi cekindirmez, yaparken duseceginiz durum sizi utandirmaz, sonucunu merak ederseniz bu isi 'hemen toz almak' ya da disari cikmadan once '1 saat verimli calismak' kadar kolaylikla yapabilirsiniz.
yani bana kalirsa cozum olarak yaninizdakilere soyle davranmalisiniz: bu seyi yapmasi gerektigini onererek, bu konuda onu sikintiya sokmayarak(zaten yapma dusuncesiyle ici sikilmakta), bunu yaptigi surecte ona destek olarak, ona guven vererek, bu konunun dogal bir surec oldugunu hissettirerek ve denediginde ona olumlu donerek yardimci olabilirsiniz. kisaca hislerine dokununuz ve surecin tamaminda destek olunuz.
umarim uzun, bos ve sikici gelmemistir.
saygilarimla.
oncelikle soylemek isterim ki bu durumun kadinlarla ilgisi yok, genel bir durum. bir gun sonraya sinavi olan ve calismaya baslamamis ogrencinin calismasi gerektigini bildigi halde calismamasi da ayni durumdur. donup dolasir, calismaz. ancak bir telefon gelse, aninda disari cikar. yani demek istedigim kadinlarla anlattiginiz sey farkli alanlar kullanilarak herkese uyarlanabilir.
bana kalirsa bu olgu tamamen psikolojiktir. birisiyle yuzlesmenin, ders calismanin, isi iyi ya da kotu sonuca erdirmenin dogru sey oldugunu bilirsiniz ama yapmazsiniz. sikilirsiniz, korkarsiniz, guvenemezsiniz, ilginizi cekmez... ancak, alisirsaniz, yaptiktan sonra olumlu geri besleme gorurseniz, alacaginiz tepki sizi cekindirmez, yaparken duseceginiz durum sizi utandirmaz, sonucunu merak ederseniz bu isi 'hemen toz almak' ya da disari cikmadan once '1 saat verimli calismak' kadar kolaylikla yapabilirsiniz.
yani bana kalirsa cozum olarak yaninizdakilere soyle davranmalisiniz: bu seyi yapmasi gerektigini onererek, bu konuda onu sikintiya sokmayarak(zaten yapma dusuncesiyle ici sikilmakta), bunu yaptigi surecte ona destek olarak, ona guven vererek, bu konunun dogal bir surec oldugunu hissettirerek ve denediginde ona olumlu donerek yardimci olabilirsiniz. kisaca hislerine dokununuz ve surecin tamaminda destek olunuz.
umarim uzun, bos ve sikici gelmemistir.
saygilarimla.
- orcu
(18.08.10 22:03:52)
1