mein kampf

favorim değil ama Thomas Mann'dan Venedik'te Ölüm. kısadır ve hakkında bir şeyler bulabilirsin.

Tabii ki Die Leiden Des Jungen Werthers.

batı cephesinde yeni bir şey yok

(bkz: der schwarm)

hermann hesse'den bir şeyler olabilir.

ama tabii ki ben de "genç werther'in acıları" derim.

Ben de Genç Werther'in Acıları için geldim.

stefan zweig-die welt von gestern. zweig avusturyalı ama alman edebiyatına da dahil edilebilir. 19.yy'ın ikinci ve 20. yüzyılın ilk yarısına merakın varsa mutlaka oku derim.

das parfum

michael kohlhaas

Hermann Hesse - Der Steppenwolf / Bozkırkurdu

Kamuran Şipal çevirisinde bazı yerlere belki orijinaline ya da İngilizce çevirisine bakma ihtiyacı hissedersen diye...

vk.com

www.kkoworld.com

Hermann Hesse - Der Steppenwolf +1

schachnovelle oku panpa

stefan zweig sayiliyorsa schachnovelle benden de.

almanlarin iki klasik yazarindan baslayabilirsin: kafka ve gothe

die verwandlung olabilir.

baba jo + 1
der Schwarm

macbook ve antivirüsü cümle içinde kullanan ilk insansın

dünyanın adaletsizliği işte. gerekmez. apple ürünlerinin birincil olayı neredeyse bu.

ihtiyacın yok.
duyurunda yazdığın şeyleri yapıyorsan zaten en büyük korumayı gerçekleştiriyorsun demektir. mac işletim sisteminin mimarisi gereği virüslerin etkili olamadığı bir ortam. bu yüzden mac için antivürüs'ü bırak doğru düzgün virüs yoktur zaten.
anca o dediğin kötü siteler seni bir şekilde kandırır ve saçma sapan şeyleri indirip çalıştırmaya ikna ederse başıan bir şey gelir. öyle bir şey de olmayacak gibi duruyor.

ihtiyacın yok deriz.

ihtiyacın olsa bile avira indirmek 15 sene pc kullanan biri için çok tezat bir hareket bence

sabanci, bilgi, bahcesehir. sabanci varken bahcesehire bilgiye gidilmez de ondan.

sabancı, bilgi, bahçeşehir.

Sabancı tamam da bilgi mi bahçeşehir mi emin değilim mühendislik olunca. Daha çok yeni bilgi de müh.

Sabancı Bahçeşehir bilgi

sabancı bilgi bahçeşehir

sabancı. yalnız sabancı'nın açık ara en kalabalık mühendislik bölümü eğer doğru biliyorsam, o yüzden çevrende sağlam olduğu kadar mal öğrenci de olacaktır diye tahmin ediyorum (tam burslu olduğuna göre kötü bir öğrenci olmadığını, üniversite eğitiminin hakkını vereceğini varsaydım, beni haksız çıkarma genç karşim).

tabi ki sabancı. diğerlerini yazma bile

yaz tatili olunca...

yok be bro, yaşlanıyoruz. liseliler de artık çocuk gibi geldiğinden daha çok göze batıyorlar. (bkz: get off my lawn)

@inscrutable iyi dedin. üniversitedeyken yine bir kademe aşağısı diye liseli misin olm gibisinden dalga geçme amacıyla kullanılırdı. şimdi onca liseliyle aynı platformda kalınca ben garip hissettim abartıyorsam söyleyin.

abartıyorsun diyen liseli olabilir tabi bu cümleden sonra.

@all girs dream duyuru kayıtları dışarı kapalı.

Neyse bakalım ne çıkıcak nerelere yerleşicekler bu öys sonuçlarıyla :)

liseli değilim ama ben de girdim lys'ye. burda benim gibi bi sürü insan var sadece benim tanıdığım.

ama duyurunun yaş ortalaması bayağı yukarda.

Valla 2 adet liseli olduğunu tahmin ettiğim nick vardı. ikisi de lys sorusu sormuş :)

Ha düşünüyorum da sözlüğe takılmaya başladığım zaman ben de lisedeydim. Büyüdüğümüzü düşünmüyoruz, yerimizde saydığımızı düşünüyoruz, yeniler de bize ufak geliyor.

23/E

burda yaş anket yapılınca herkes 30 küsür diyordu. oraya liseliler yazmadığı için mi ortalama büyük geldi bana yoksa?

genelde liseliler sadece duyuru yazarı oradan da iyi ayıklanıyor.

armagan'a katiliyorum. eski nickimle actigim duyurulara baktim da 7,5 sene olmus nerdeyse buraya geleli.

o zamanki profille su anki arasinda pek fark oldugunu sanmiyorum. yaslandikca daha bi göze batiyor sadece.

bi de bana liseliler degil de fellik fellik soru ayiklayip liseli ezmeye calisanlar itici geliyor sözüm meclisten disari.

6-7 senedir duyurudayım, her sınav döneminde böyle oluyor zaten. yaş ortalaması düştü diye bi sonuca varmak saçma, düştüyse de lys başlıklarıyla alakası yok.

%70 diyorum

Asiri ozgulukcu mallar normallestiriyor. Kendileri de nemalanacak ya guya, bu sekilde olur saniyor.


"yeaaa rahat birakin bizi pis yobazlar, aldatmak herkesin hakkiiiiii"

@nohut: Hocam sen herhangi bir konuda düşünme ve yorum yapma. Kendini başka şeylere ver, rahatla biraz.

bro sakin ol, öyle 2 tane başlık açıldıysa altına yazılan 40 cevabın çoğu yerin dibine sokuyo zaten. gerçi yerin dibine sokmak da keyifli şimdi allah için. neyse hepsi eğlence zaten. normalleşen bir şey yok. sanarsın millet altına "benimki 15 yıllık, gel beni sik" yazmış aq.

@fengari, tam da senin capinda birinin tavsiyesine ihtiyacim vardi frengi kardesim. İyi ki tavsiye verdin.

Not: leeen, alkol sacma dedigim icin mi kirildin, sevimli sapsi seni :)

Orospular çünkü. Erkeği de kadını da orospu. Allah karakterlilere denk getirsin hak edenleri inşallah.

@nohut: çap ve "frengi" göndermesi oovvv. Çok çaplı. Çap çap çarpıldık hacı burada.

troll olanlarda var aralarında, onlara dikkat.

ben keyif alarak sadece cod 2'yi oynadım, birkaç oyun daha oynamıştım ama adlarını bile hatırlamıyorum. bilgisayarımın da oyun için çok uygun olmadığını düşünürsek, atari oyunu bile önerebilirsiniz yani hepsine bakacağım :)

mount & blade'i hiç sevmiyorum :/ nasıl desem fazla pastel tonları, savaştaymış gibi değil de savaşı anlatan hoş bi kitap okuyomuş gibi hissettiriyo. ben cod 2 oynarken yanımdaki arkadaşım el bombasıyla öldü diye ağlamıştım, o yoğunlukta bi şeyler istiyorum yine.

aşırı teknolojik ama alternatif bir geçmişte geçen (bkz: wolfenstein the new order)

şöyle gaz bir trailer'ı var: www.youtube.com

the saboteur'ü öneren arkadaşın vizyonunu beğeniyor ve destekliyorum. onu oyna.

Evet, çünkü eksik yazmışım. SPS'te Metal Katkısı İle Kolay Sinterlenebilir Bor Karbür Tasarımı, demeye çalışıyorum

ingilizce çevirisinde metallic additive sanki boron carbide'ın bir niteliğiymiş gibi geliyor kulağa. türkçesinde de boron carbide'in değil de üretim sürecinin bir niteliği gibi duruyor. uyuşmazlık bundan olabilir mi? hangisi daha isabetli bu durumda (konuyu bilmediğim için soruyorum)?

Şöyle ki metal ilavesi bor karbüre yapılıyor.

bence çeviride bir problem yok o zaman. sana neyi garip geldiydi belki öyle daha spesifik bir endişeyi gidermeye çalışabilirim.

Yardımın için teşekkür ederim. Biraz "with"e takıldım. Metal katkısı eklediğimiz için bor karbür kolay sinterlenebiliyor. Onun için "by means of" mu desem dedim, o da hoşuma gitmedi.

"by means of" biraz hantal kalıyor evet. "using"'e ne dersin?

Daha iyi oldu teşekkür ederim. :)

Bence tekte telekonferans yaparak halletsinler :p

Diğer yandan sadece a, bütün konuşmaları kendisi yaparak, toplamda 7 defada herkesin bilgisini herkese ulaştırabilir.

Permütasyon/kombinasyon bilmekle zeki olunsaydı keşke.

Arama sayısını bilmem de 1 saati almayacağı kesin.

10.

4

bence 7
a-b b-c c-d d-e
böylece 4 konuşmada e ve d hepsini bilir
a b ve c'ye e ya da d'nin haber vermesi gerekir.
bu da 3 konuşma yapar
4+3=7

ayrıca kuzeydoğu, kuzeybatı, güneydoğu, güneybatı olmak üzere dört de ara yön vardır.

10 değil.
ilk önce a herkesi b'den başlayarak sırayla arasın. bunun sonucu olarak:
a'da abcde
b'de ab
c'de abc
d'de abcd
e'de abcde bilgileri olur.

bundan sonra da b c d üçlüsü a ya da e'yi birer defa arayarak tüm bilgileri edinebilirler. yani toplamda 7 (edit: aritmetik fail).

diyecem de güvenemedim amk. bi şey kaçırıyorum kesin.

8 bence.
a'dan e'ye bilgi gitsin
a-b-c-d-e; 4 telefon konuşması.
e diğerleriyle bir daha konuşsun, 4 daha
toplam 8

Cevap 6.
k=2, n=5.
f(n,k)=2[(n−k)(k−1)] =2[(3)(1)] = 6

Biraz işim var, ondan sonra açıklayacağım formülü ve anlamını.

cevap veren sayısalcılar yatıp kalkıp bu tür sorular çözmüyor. kafaya bak allahım.

ben eşit ağırlıkçı olarak fazladan cevap da vermiştim ama yemedi :p

a b'yi, c ise d'yi arıyor önce. ardından e önce a'yı sonra da c'yi arıyor diyelim. bu durumda bilgiler:

a-->abe
b-->ab
c-->cde
d-->cd
e-->abcde

buradan sonra a d'yi, b ise c'yi arıyor ve olay bitiyor. toplam 6:)

al, fiyat/performansı çok yüksek bir telefondur. akıllı telefonunu çok da etkin kullanmayan biri olarak benim şu anki telefonum (samsung galaxy s2) yarın bozulsa moto g alırım.
he ama sahibinden linkindeki random satıcı konusunda bir fikir belirtmeyeyim.

moto g iyi de linkteki tel temiz mi değil mi fotodan anlayamayız. kayıtlı mı garantili mi bi sorma şansın varsa iyi olabilir.

www.hepsiburada.com

50 tl bonus, 50 tl hediye çeki, varsa 25 tl avea indirimiyle

w3schools'tan faydalanabilir: www.w3schools.com

önerilen tutorial sırası (soldan sağa, html, css, javascript) bir aşinalık kazanmak adına mantıklı. php ile sql'in sırası değişebilir diye düşünüyorum ama tutorial'lar o konuda bir sıra varsayıyor mu bilmiyorum. zaten php'nin de alternatifleri var.
ilk üç tutorial serisinden sonra jquery'ye de bakabilirsin, javascript işlerinin önemli kısmı jquery ile gerçekleşiyor çoğu pratikte.

w3schools önerdim diye beni kaçınılmaz olarak w3fools'un (www.w3fools.com) varlığından haberdar edecek arkadaşlara not: girin bakın abi w3fools'a, söylemlerini değiştirdiler biraz. w3schools kendini toparladı epey, ilk başlayanlara önerilebilir gayet.

bu arada senin fikrin mi başkasının fikri mi bro? çekinme yahu.

Twitter ayarinda bir site yapabilmek bir kisini icin cok fazla efor gerektirir ve cok farkli calisma branslarini barindirir. Bunlarin her birinde uzmanlasmak ya da en azindan belli bir deneyime sahip olmak gerektirir. Bir site temelde 4 ana bölüm barindirir. Bunlar Tasarim, Front-End, Back-End ve Database. Bunun disinda bircok yan ve alt dal bulundurur. Bir kisi bu ana bölümlerden 1 veya ikisinde uzmanlasmis olabilir ama 4ünüde de uzman olmasi zordur ve zaman alir. Ya da ikinci bi yöntem olarak bu is 1 kisi tarafindan bir sekilde kotarilir fakat sonuc hayal edildigi gibi olmayabilir, problemli bir site olacaktir(Twitter ayarinda bir site icin, onun disinda daha basit siteler icin 1 gelistirici yeterli kaliteyi saglayacaktir). Bu nedenle benin kisisel önerim bu konuda uyumlu ve hirsli bir ekip kurulmasidir. Bunda da devamlilik saglamak zordur. Bu gibi durumlar icin Guy Kawasaki'nin bircok kaynakda degindigi gibi hedeflediginiz ürünü "Ucak" gibi degil "Tren" mantiginda tasarlayin. Hedefiniz "Ucak" olursa ürünün 1 parcasi bile eksik olursa calismaz. "Tren" mantiginda olursa 1 vagonu dahi eksik olsa da calisacaktir. Fikir calisabilecek kücük parcalara bölünmeli, ve üzerinde calismaya baslanmali. Ama tekrar söyleyeyim Twitter ayarinda bir site 1 kisi icin gercekten cok zaman alacaktir.

Edit: Bu kadar cevabin arasinda da moralini bozmasin, bir sekilde girissin bu ise. Sonucta basarsa da basarmasada ögrendigi hicbirsey cöpe gitmez.

Parası ve bilgisi yoksa yapamaz. Uğraşmasın.

Fikri güzelse kendisiyle ortak olacak bir sürü developer var. Onlarla takılsın.

@emrahday +1 kesinlikle.
ama yok ben 1-2 senemi (ya da isin gucun yoksa, gunde saatlerini verebileceksen aylarini) ogrenme surecine harcamaya hazirim dersen codecademy'den baslayiver. hic degilse bunun ne kadar kompleks bi mesele oldugunu kavrarsin ogrendikce. ayrica eksisozluk.com

twitter gibi bir siteyi, "twitter yapma tutoriali" gibi derslerden 1 hafta içinde yapabilirsin.

önemli olan o siteyi idare edebilmek. yapıp geçmeyle bitmiyor malesef web işleri. hele ki twitter gibi sosyal siteler, saniye başına onlarca hata düşüyor, nereden belanın geleceği belli olmuyor. idare etme işi için en az 2-3 sene boyunca bir şeyler kodlayıp işin bok yanlarını kavraman gerekiyor.

yoksa siteyi yaparsın, 3 saat içinde site göçer bir daha açana kadar bi 1 hafta daha harcarsın.

Twitter su anda dunyadaki en kompleks sitelerin basina oynar o acidan talihsiz bir soru olmus.

Cevap olarak, eger en bastan yuksek trafikte kullanici hedefi varsa sifirdan tek kisi yapilmasi mumkun degil. Arka planda ciddi muhendislik gerekir. En basta yuz kisi kullansin yeterse, tek basina girisilebilir. Photoshop, tasarim ve resim bilgisi tasarim icin; html, css, javascript on yuz icin; (ornegin) php, sql, programlama ve veritabani bilgisi arka plan icin gerekir. Sirasi cok fark etmez, istediginiz yerden baslayabilirsiniz.

Bir cms kurup, projeye uygun bir theme ile kolayca istenilen site yapilabilir.

@emrahday +1

twitter gibi siteler kodu yazdım bitti mantığındaki stabil sitelerden değildir. dinamik site mantığı sürekli geliştirme ve uğraşma üzerinde yürür. kodunu yazma aşamasından tut (ki bunu mükemmel bir hızla ve beceriyle yapman lazım) görsellerine kadar başlı başına zor ve meşakkatli.

tamam siteler dinamik, gelismeye acik falan da sonucta 2-3 kisi bir araya gelip projenin daha basinda calisan bir prototipini yaratabiliyor.

o seviyeye gelmek icin neler yapilmali diye soruyorum. bir anda twitter'in su anki halini yapmak derdinde falan degil yapmak isteyen kisi.

calisan prototipi hobi olarak yine yapsin iki uc kisi.

dinamik kelimesini bilale anlatir gibi acikliyorum:
sistemi yaptin. illa ki patlayacak. fitratinda var. patlayinca ne yapacaksin? yama ile gideceksin. ve bu surec neredeyse full-time devam edecek. ama sonra, yazilim gelistirme hakkinda tecruben olmadigi icin yama yapamayacagin kadar karmasiklastiracaksin sistemini. zaten ilk isin oldugu icin basta da duzgun yapamamistin. duzgununu yapmak o zamana kadar tum yaptiklarinin cope gidecegi anlamina gelecegi icin yavas mavas, kor topal, arada gocen tam turk isi projeyle devam edeceksin. profesyonellik sifir yani. bu arada projenin yazilim disi diger ayaklari ile ugrasmaya vaktin kalmayacak.

velhasil amac onemli. internet fikrim var diyip cikiyorsaniz, her iste oldugu gibi bu iste de uzmanlari ile calismanizda fayda var. yoksa guzel hobi bence, ogrenin.

Prototip yaparsin elbette, bunun icin adimlari su sekilde özetleyebilirim.
1. sitenin ne yapacagini, ne gibi fonksiyonlar icerecegini bir kagida yaz, kücük cizimlerle bu fikrini destekle. Farkli günlerde ve saatlerde tekrar gözden gecir fikrini. Tasarim belli bir olgunluga gelince parmaklarini hazirlayabilirsin. Ama burada cok fazla karmasik seyler düsünmememeye calis, basit gibi gördügün bir fonksiyon sana ilerde cok zaman kaybettirebilir. Sadece en temel en basit seklini hedefle.
2. UML digram cizmelisin. Türkiyede developerlar tarafindan bu adim atlaniyor hep ama cok önemli. Ileride sana zaman kaybettirecek mimari hatalarini önceden görüp baslamadan cözmeni saglayacak.
3. Photoshop ve Illustrator gibi programlarla tasarim yapmalisin. Tasarim ne kadar sade olursa bir sonraki adimda o kadar rahat edersin. "Flat Design" ve "Minimal Design" gibi akimlari dikkate al. Sayfanin "Responsive" yani farkli cihazlara da uyumlu olup olmayacagi bu asamada cok önemli.
4. Tasarimini önce HTML ortamina dökmelisin, sonra bunu CSS ile güzellestir, JavaScript ve JQuery ile canlandir. Basitce söyle anlatayim, HTML adamin kolu bacagi, kafasi, gövdesi olacak. CSS kolun, bagin rengi, kalinligi, eni, boyu olacak. JavaScript ve JQuery ise bunlarin islevi olacak, hareket, hissetme gibi.
5. Database olusturulmali, MySQL ücretsizdir ve iyi is görür. Bunun icinde SQL ögrenmek gerekli. Web sitesini beynidir bu.
6. PHP, Ruby, Java, C# vs. gibi dillerden birini ögren. PHP basit ve bircok kaynak bulabilirsin, Ruby basit ve son zamanlarda populer, Java ve C# digerlerine göre daha zor ve profesyoneldir.

ek olarak böyle bir siteyi nereden baksan 20-30 bin satır kod oluşturur. genelde yazılımcı sitenin tasarımını kendi yapmaz, ama onu da ben yapacağım diyorsan uğraşıcan hacı. photoshop öğreneceksin, sonra bunun mobil app ayağı var. mobilde uyumlu görünen sitedense mobil uygulamaya dökmen gerek, netbeans ya da eclipse öğreneceksin falan derken oho. yazarken yoruldum. sıfırdan başlamak zordur bu işlere. ben uğraşırım diyorsan dünyanın en zevkli işi ama.

belli olup olmamasından ziyade, ironi konusu yapılmaması gereken hassas bir mesele.

Belli mi değil mi?

ironi demişken, tam yeri geldi: twitter.com

İroni olduğu belli, ciddi olan biri zaten göt korkusu nedeniyle öyle bir şey yazamaz o ayrı bir konu. Ama bunu sözlüğe taşıyıp "Çocuk pornocusu" gibi göstermek ibnelik.

@angelus +1

ironi olduğunu belli etmek bir yana, direk ironi değil. hani ironinin belli olup olmaması değil olay, ironinin tanımına uymuyor yaptığın şey. bunu soruyor olman asıl ironik olan şey bu duyuruda. bayağı meta oldu amk.

ironi olduğu belli ama herkes ironiden anlıyor mu? ayrıca çocuk pornosuna meraklı olan birisini bilgilendirmiş oluyorsun böyle yazarak.

@angelus +1.
ama dendiği gibi genel sıradan kondan ziyade hassasiyeti olan bir konu olduğu için yaptığın ironi tepki çekmiştir.

yaptığın ironi mi değil mi bilmiyorum ama şakası bile yapılmaz o konununn.

ben neden bahsettiğini bile anlamadım lan :(

Şimdi ben bunu söylüyorum diye linç edilebilirim birazdan ama bence ironiyi siz anlamamışsınız. ironinin mizahi bir yanı olmalıdır. mesela çok basit bir örnekle; kısa boylu birine "arkadaş da sırık gibi maşallah" dersen, işin içine biraz alaycılık, mizah katarsan o zaman ironi yapmış olursun. senin yaptığın şey ironi değil.

vaziyet aldım, saldırabilirsiniz.

himmet dayı, sen de bilmiyon abi ironinin tanımını. senin dediğin şey direk istihza, ecnebilerin sarcasm dediği. ironi nedir, ironinin tanımını biliyormuşcasına adama nasihat veriyor oluşundur. ironi bilinçli yapılan bir şey değildir yahu, içine düşülen bir durumdur. "40'larımı hevesle bekliyorum" diyen aktrisin 41 yaşında zatüreden gitmesidir. armagan'ın bu duyuruda sorduğu soru ve senin bu cevabındır.

Söylemeye çalıştığın şey gayet iyi anlaşılmış. ben bir problem görmedim. yazı dili içinde hiçbir tonlama, mimik ve jest barındırmadığı için söylenen şeyler yanlış anlaşılabiliyor; yanlış anlaşılmasa bile daha sert yansıyabiliyor.

Yani günlük hayatta "hee git de izle valla çok süper!!!11" deseydin, böyle anlaşılmazdı.

Neyse. Her ne olursun bunu o şekilde sözlüğe taşıyan insanın da ağır ergen ve işsiz olduğunu düşünüyorum. Kafana takma. Sildirebilirsin belki bi şekilde.

@inscrutable aşağıdakiler ironinin tanımları.

"Söylenen sözün tersini kastederek kişiyle veya olayla alay etme." -TDK (şimdi sen buna TDK çok re rö rö dersin)

"The expression of one’s meaning by using language that normally signifies the opposite, typically for humorous or emphatic effect" - Oxford Dictionary

"any definition of irony must include this, that the surface meaning and the underlying meaning of what is said are not the same." -Henry Watson Fowler, The King's English

"the use of words to convey a meaning that is the opposite of its literal meaning." - Reference Dictionary

"a type of usually humorous expression in which you say the opposite of what you intend" - Cambridge Dictionary

soruya cevap: yapılan ironi olmasa da ciddi olmadığın anlaşılıyor. sözlüğe taşınması durumu tam bir gerizekalılık.

oyle hassas bir konu ki ironi kaldirmaz bir mesele, o nedenle ironiden ziyade patavatsizlik olmus biraz

himmet dayı, yok lan demem. benim bahsettiğim tanımın da aynı sözlüklerde bulunduğunu görebilirsin ama doğruya doğru, sarcasm ile şu ana kadar düşündüğümden daha net bir bağı almış. geri alıyorum dediğimi, bana ibret olsun diye dursun cevap orada.

senin söylediğin tanım da geçerli. Ama "ironi kasten yapılan bir şey değildir" kısmı yanlış.

düzgünce düşüncemizi söylemişiz aldığımız tepkiye bak. bunun şakasını nasıl yaparsın allah belanı versin, sana yasak demedim mi ben falan dememişim değil mi? bunu baskıya nasıl bağladınız anlamadım. bahsettiğiniz şey çocuk pornosu. gerçekten şakasını yapmak hoşunuza gidiyosa ve tepki alınca da hemen saldırıya geçiyorsanız buyrun yapın şakasını.

@elorelia

haklısın, özür dilerim.

bu işletim sistemine pek de bağımlı olmayan bir durum, hem zaten lubuntu bildiğin gibi minimallikte en uç noktalardan biri. sisteminin grafik işlem gücü, işlemci olsun, hafıza olsun, flash video için yetersiz, istersen kendi OS'unu yaz, gene fayda etmez.
ama olur da bu konuda hatalı çıkarsam lütfen beni haberdar et ki ben de kendi bilgimi tazeleyeyim.

ek: pek ihtimal vermiyorum ama belki grafik işlemcine daha fazla RAM dağıtmak (sistem RAM'inden alınacak şekilde) mümkündür. söyleyebilir misin GPU'nun tam adını.

haklısın dostum ama xp falan çok yükleniyor sisteme. hani şöyle rami az kullanırsa, işlemciyi biraz daha az yorarsa biraz daha iyi bir performans alınabilir diye düşünüyorum.

ekran kartının tam bir model ismini bulamadım. kendi sitesinde bile yok.

tamamen yanlış anlamadan sonra gelen edit: affairs of the heart olacak o

affair(s) of heart

love affairs de uygun olabilir.

heartjob iyiymiş yalnız, biraz uğraşmak gerektirir ama denemek lazım aksjdlasd.
love affair olur.

Romance

curbed wings vermiş gereken cevabı edit'ten sonra. lorrid de öyle ama the eksik. diğerlerine kanmayınız.

Romance daha uygun

The walking dead eglenceli bir oyun, fakat ona para verecegine bilgisayardan indirimli bularak yada korsan olarak indirerek oynamanı tavsiye ederim.

Xbox 360 için Fifa 14 u onerebilirim. Eger rpg seviyorsan vede oyun beni zorlamalı diyorsan Dark Souls II ve Witchers II yi oneririm.

the walking dead şahane bir telltale serisi olmakla birlikte GTA serisiyle uzaktan, yakından alakasızdır: sürekli vurdulu kırdılı olmamak ne kelime, hiç değildir, ilgisi yoktur, oralı değildir. tür olarak farklı oyunlardır yani. o yüzden the walking dead sorduğun soruyu netleştirmekten ziyade bulanıklaştırmış.

open-world, gezmeli-tozmalı, arada vurmalı-kırmalı oyunsa aradığın, watch_dogs'a bakabilirsin şu aralar, gerçi hikayesi başarısız biraz. sleeping dogs da ilgini çekebilir.
assassin's creed (2 ve 4 özellikle) aynı şekilde hoşuna gidebilir, ama özünde vurdulu-kırdılı oyunlardır, sadece biraz daha tarz sahibidir.

söylemeden geçilemeyecek ek: daha genel bir "oyunlardan tatmin" ise aradığın, bence hotline miami'ye bir bak. : ) hikayesi de güzeldir, anlayamazsınız.

----tecrübeyle sabit-------

skyrim
the witcher 2
far cry 3

----tecrübeyle sabit-----

watch_dog
thief

aldım ama henüz oynamadım bu ikisini ama yorumlar güzel. Istersen tavsiye çok ama istediğine en yakın bunlar.

Assassin's Creed'i herkes oynamalı, o yüzden saymadım

Saints Row
Just Cause

mafia 2 de o tarz bi oyun.

bak unutmuşum, the saboteur var birde çok sağlam bir oyun. en iyi sanatsal görüntü ödülü mü ne almıştı. gta&assassin's creed karışımı. çok büyük zevk alarak oynamıştım, kesinlikle tavsiye ediyorum.

oyun, 2.dünya savaşı zamanı alman işgali altında ki paris'te geçiyor. ana karakter irlandalı bir araba yarışçısı, sonradan sabotajcı oluyor.

@inscrutable:

GTA benzeri deyince benim de aklıma ilk olarak Hotline Miami geldi ama arkadaşa hitap eder mi bilmedim. Sonuçta modern 3D GTA değil orjinalinin tarzında.

zombi, hotline miami'yi ilk GTA'ları andırmasından ötürü değil (ki andırıyor haklısın), bana kalırsa bu başlıktaki kendimin bahsettikleri dahil diğer tüm oyunlardan üstün olduğu, spesifik olarak "oyunlardan tatmin alamama" meselesini çözeceğini düşündüğüm için öneriyorum. : )

"sleeping dogs, seni bu paklar, bağımlısı olursun" der kaçarım.

Oha lan adam demekki kötüymüş. Ben olsam aldatılmanın bütün sinirini senden çıkarabilirdim.

fiziksel acı bişey yapmaz şu an o adama, hatta ruhsal acısını azaltır bile belki. sarılmışsınız hem, tamam işte takma kafana.

elbette çekeceksin yarraam, yanlış bir şey yapmışsın (o sırada bunu bilmen imkansız olsa da). bu güzel insanlık ifadesi için teşekkür ediyorum sana. geçecek, merak etme. ertesi gün biraz daha iyi bir insan olarak yeniden teşkil edeceksin kendini, ne güzel...

lan inscrutable :D

adamim, ben nerden bileyim adamin derdini. ben eleman kiza giriyor sandim, mudahale etmek istedim. megersem olayin ic yuzu bambaskaymis.

rakıya falan götür adamı hem dertleşirsin hem için rahatlar.
o durumda video mu çektin bir de ?

abi yok ben ciddiydim gayet. vicdan azabı çekmen çok normal, her sağlıklı, düzgün insanın yapacağı şey aq. için rahat olsun diye öyle yazdım.

adam senin üstüne niye yürümüş? çekme vicdan azabı falan.

hem aldattıysa aldattı çıksın kadının hayatından. ne diye milleti rahatsız ediyo? belki de paranoyaklık yapıyo sadece.

Video kismina takildim ben

O değil de adam kapıya gelince video kaydı mı yaptınız konuşmanızı?

bi büyük al yanına koş adamın.

Vicdanınızdaki acıyı da çok kafaya takmayın. Onun görevi o. Sizin cezalandırılma şekliniz. O bir süre orada durup sizi mahvedecek. Çünkü bunu hak ettiniz ona göre.

birkac kisi daha sordu bu video meselesini.

adam benim kapima olayin uzerinden yaklasik bir yarim saat gectikten sonra geldi. o arada sevgilisinin evindeydi. iyice sinirlenmistir, yaninda bicak getirmistir, sacma sapan bir sey yapar diye videoya aldim elemani evet.

cunku dilini cok iyi bilmedigim bir ulkedeyim. polisin de fransiz vs turk karsilasmasinda onyargili olacagini dusundugum icin boyle bir cozum dusundum.

Videoyu izledim. Yediği dayağı hazmedecek bi adama benziyor. Derdi başka çünkü. O unutur sen unutmazsın. Çok şaapma yani.

videoyu izledim. fransızca olan kısımları anlamasam da olabilecek en güzel şekilde halletmişsin bence. için rahat olsun.

İzledim... İçinize dert olmasın. Tatlıya bağlamışsınız açık bir şekilde. Yerinizde olsam bir daha rastladığımda hal hatır sorma nezaketinde bulunurdum. Adam bildiğin yumuşak başlı gözükmekte...

videoyu merak ettim

melancholia+1

video +1

bu arada adamın gönlünü almak için adamla birleşip kadına girişin. o zaman eşitlenir durum.

olm sen yoksa kızın adamı aldattığı adam mısın? kızı kurtarmak sana mı düştü?

adama guzel bir cikolata yada alkollu bir icki hediye edip gonlunu alabilirsin.

Senelerce geçmeyebilir. Ben %100 haklı olduğum halde dövdüğüm insanların hala vicdan azabını çekiyorum. Sen biraz aceleci davranmışsın sadece. Önce bi adam sana yaklaşsaydı, itişip kakışsaydınız filan zaten dövüş olmazdı sanırım. Ama adam olgun çıkmış, dert değil. Bundan sonra kanka olun. Adamı içmeye götür ve tüm aşk acısını dinle. Böylece ödeşmiş olursunuz :)

(bkz: barbar türk)

+pandispanya

bir de videoyu at bence.

videoyu merak ettim.

Geçmis olsun zor durumda kalmışsınız.

kızı döv o zaman.

şaka şaka elemanın ağlayacak omza ihtiyacı olcak, her gün salya sümük aşk acısını dinle vefanı göster, günahının bedeli o zaman ödenir. :D

Biraz fevri davranmışsınız, ama iş tatlıya bağlanmış. Olan olduktan sonra pişman olmanın bir getirisi yok. Bu arada videoyu ben de merak ettim...

olsun kiza vuruyor danmissin kiz vurmus..oda ayrilsin arrtik..sende sakin ol anlamadan dinlemeden gormeden..olur oyle

Video +1

videoyu merak etmemek elde değil ++11

abi traş köpüğünün olayı cildi, kılları yumuşatmaktır yani daha rahat bi traş süreci için. ama illa ki şart değil kullanman.
sabunun, saç kreminin rolü de aynıdır burada. ama ben hiç onları kullanmadım o yüzden fikir belirtmeyeyim. bir problem olacağını düşünmesem de...
onlara yönelmek istemiyorsan ne yapabilrisin, mesela sıcak bir duşa girebilirsin ya da yüzünü gayet sıcak suyla yıkar biraz bekletirsin, kıllar biraz daha "yalama" olur, traş olmaya daha müsait bir hale gelir böylece.

sert değilse saç kremiyle iyice yumuşatıp kesebilirsin. ama önemli bir görüşmeye kesiklerle dolu bir suratla gitme riski de var. sabah işin çok erken değilse sabahı bekle köpük alırsın ya da bir berberde tıraş olursun

sabun kullanabilirsin. berberler hala arko traş sabunu kullanır. normal sabun da yoklukta iş görüyor, denedim.

ayrıca trikotilomani, saç sakal yolma, OKB varyasyonu olabilir. psikiyatri bölümüne başvurabilirsiniz.

çok zor durumdaysan şöyle sıcak bir suyla yüzünü iyice yıkarsan bile traş için durumu kurtarır. normal sabundan ne kadar farkı var bilmiyorum ama mesela arko'nun traş sabunları var ben onları kullanıyorum normalde de. bence normal sabun bile iş görür gayet.

sabun kullan, iyidir.

saç kremini hiç kullanmadım ama mantıklıymış.ben 2-3 kere şampuan kullandım :)

jilet mutlaka kullanılmamış olsun. o zaman rahat oluyor.

ali's not among the starters but it's still a decent line-up. i'm guessing he's out because he's been critical of the team's organization.

her ne kadar twilight izlemis biri olsan da duyurunu ciddiye alip cevap veriyorum;

bu gerginlikten kurtulmak icin spor yap.

15-16 yasindaki cocugun yapacagi en faydali sey twilight'i falan birakip spor yapmaktir.

"gym'e gitmek"?

gergin değilim. anlamadığım bir şeyin sebeplerini merak ediyorum.
gym'e para dökülüyor, zaman harcanıyor gibi fikirlerim de yok. asıl fikrim binbir türlü hobiye nail olabilecekken insanlar neden böyle yavan bir uğraş öneriliyor herkese?

Suç bayanlarda; adonisli, geniş omuzlu erkeği her fırsatta öven ve örnek erkek modeli haline getiren sosyal medya hanımları-tabi onlar da hollywood'dan mütevellit yapıyorlar- gym sektöründe erkekleri arz-talep durumuna sokmuşlardır. Napsınlar, yaşamın amacı olan "üreme" güdüsüyle dişileri etkilemek için onların istekleri doğrultusunda hareket ediyorlar. Tabi ki de istisnalar da var. Mesela ben 2 yıldır body'i sadece güçlenmek ve kendime olan güveni arttırmak için yapıyorum. Yediniz mi?

spor yapmak niye yavan olsun?

spor yapmak deyince pahali bir spor salonuna gitmek anliyorsun direkt galiba. binbir cesidi var bunun, herkes imkaninca yapabilir ve yapmali da bence.

hobi bulup onu da yapsin insanlar, yapmasin demiyoruz, hobi olarak gene yapsinlar.

@nawres bu bahsi geçen konudaki "spor yap." cümlesi spor salonuna gitmek olan, evet. gym'e gitmek olan, tüm sporları kapsayan türden bir şey değil.

yavan? spor yapmanın nesi yavan? spor yapmaktan anladığınız tek şey spor salonuna girip dambıl kaldırmak mı? sporu hollywood dayatması olarak görmeniz konusunda ise hiçbir şey söylemiyorum. oha.

spor aslında boş zaman aktivitesi değil direkt olarak zorunluluk olmalı her insan için. güya çok hızlı yaşıyoruz ama hiçbir şeye vaktimiz yok. millet olarak zaten spor alışkanlığımız olmadığı için, bu öneriyi "karı kız için yapılıyor" diye algılıyoruz hemen.

spor yapmak, her şeyden önce kolaydır. para saçmanız, bir şeyler satın almanız gerekmez. hiçbir şey yapamıyorsanız çıkıp yürüyüş yapar ya da evde mekik-şınav çekersiniz en basitinden. sonra, hem fiziksel hem de ruhsal anlamda daha iyi hissetmenizi sağlar. mis gibi, ücretsiz, tertemiz ilaçtır.

aklı sikinde abazanların dediğine ne bakıyorsunuz siz?

ayrıca beslenmeyle ne alakası var bunun? adam sağlıksız beslenmeye devam eder ama hiç değilse spor yaparak kendini iyi hisseder. "ben kötü besleniyorum, öyleyse spor yapmayayım" mı desin? bence sizin sporla bir alıp veremediğiniz var. bu insanların kafasına göre uydurduğu kişisel bir aktivite değil ki. SPOR yahu.

hocam spor yapınca insan kendini iyi hissediyor valla bak sen de dene hak verirsin. spordan sonra kaslarındaki o hafif ağrı falan mutlu ediyor insanı kendimi geliştiriyorum level atlıyorum skill'lerim stat'larım artıyor diye düşünüyorsun. tabii böyle düşünmüyorsun da anla işte. ama tabii ki bu kadar abartılmasında biraz hollywood dayatması var. sana şu şarkıyı öneriyim senin dediklerinle bağıntılı oldukça.

www.youtube.com

insanlar göründüklerinden daha iyi olmak için gyme gidiyorlar. göbekliyse eritmek için dar omuzluysa geniş olmak için bunun nesi saçma. kendine yatırım yapıyor kitap okumaktan farkı yok.

@veridis quo: güzel bir şey söyledin. irdelemek istedim. vücut görünümünü iyileştirmek kendine dair nasıl bir yatırım oluyor?

spor yapmak = endorfin salgılamak

bilmem yaptın mı hiç hayvan gibi bir antreman ama, o antremandan sonra duş alıp koltuğa bir oturursun, o anki tazelenme duygumu hiç birşeyde bulmuyorum ben.

kafana boş şeyler sarıp sarıp depresyona girmeni engeller
güzeldir spor, herkes yapsa keşke

spor yap diyoruz, gym'e git demiyoruz. gitsin sahilde kossun, duzenli halisaha yapsin, tenis oynasin, basketbol oynasin. yuzsun. farketmez ama spor yapsin.

neden?
cunku cogumuz masabasi islerde calisiyoruz. gunumuzun buyuk bir cogunlugu hareketsiz geciyor. spor yaparak gunluk hareket ihtiyacimizi karsiliyoruz, gun icindeki stresten usaklasmis oluyoruz, vucut metabolizmamizi yukselterek hem obeziteden kurtulmus oluyoruz hem de tansiyon, seker gibi hastaliklara karsi direncimizi artiriyoruz. vucudumuzu dinc tutarak yaslandigimizda daha rahat etmis oluyoruz. vs. vs.

günde 9 saat masa başında çalışıyorum. Birçok meslektaşımda boyun fıtığı, bel ağrısı,bileklerde zayıflık gibi sağlık sorunları var.Spor yaparak (beğenmediğin gibi gym'e gidip ağırlık kaldırarak) vücudumu güçlendiriyorum ve bu tür sağlık sıkıntılarını önlemiş oluyorum. Bu sporun bana sağladığı faydalardan sadece bir tanesi. Bunun için harcadığım süre ise günde 1 saatten 4 gün spor yaptığım için haftada sadece ama sadece 4 saat.Haftada 4 saat harcanıp bu kadar faydalı olan başka herhangi bir aktivite varsa ben bilmiyorum, bana da söyleyin.

gym'e gitmeye ne şekilde baktığımı söylemedim. gym'e gidiyor bile olabilirim. 15-16 yaşındaki çocukların daha kemik gelişimini tamamlamadan bu döngüye girmesinin saçma olduğunu söyledim.
verecek cevap yoksa eğer saldırmaya gerek yok.

giydiklerinin yakışmasını sağlıyor kendini daha iyi hissediyorsun aynaya baktığında. nasıl ki bişiler okuyup izleyip kültürlendiğinde bunları konuşurken mutlu oluyorsan başka insanlarla. dostum bu konuyu abazanlığa karı kıza çekmeye çalışma. onun içinde yapanlarda vardır tıpki kitabı karı kız görsün diye ellerinde taşıyanlar olduğu gibi.
sen bi gyme yazıl ben sana program yazayım iyi gelir.

ben bir şeye çekmeye çalışmıyorum arkadaşlar. sizin kompleksleriniz o, biraz sakinleşin.

spor yap önerisi verdim ve twilight izlemedim/kitabını okumadım.
cardio yapınca da stres atıyorsun, mutluluk hormonu salgılıyorsun, vücudun iyi yönde geliştiği için özgüvenin artıyor, kendini daha iyi hissediyorsun. şehir hayatında düzenli olarak dağa tırmanmak düzenli olarak spor salonuna gitmekten daha zor.

Ben birine "Spor yap" tavsiyesi vermişsem eğer o kişi bende "Sağlıksız sefil tembel uyuşuk dünyada herhangi bir yeri olmayan safi zarar biri" izlenimi yaratmıştır, bunu aşması için spor yapmak mükemmel bir yöntem. O yüzden. Size de biri "Spor yap" tavsiyesi vermişse nedenleri benzer şeyler olabilir.

abi soruyu soruş stilin biraz sikkotik, kusura bakma. başlık "spora olan takıntı" iken "bir yere çekmeye çalışmıyorum eheh :)" demek de gereksiz, bariz daha başlıktan belli bir önyargı ve ima yansımış işte kullandığın dile.
yahu 15-16 yaşında elemanın spora gidip kemik gelişimine balta vurma ihtimali ile genelgeçer spora gitme tavsiyesi aynı şey mi? bu işin "dayatma" olarak düşünülemeyeceği bir çerçeve yok mu yani?
spor yapmak sağlıklı bir şey, başka bir arkadaşın da dediği gibi müthiş bir zaman yatırımı da istemiyor... en büyük engel insanın kendi üşengeçliği oluyor genelde.

ha ama bak sana bir kıyak yapayım.
spora gitmenin, egzersiz yapmanın bu aralar daha da öne çıktığı doğru, onun sebeplerinden biri de, her zamankinden daha da sağlıksız beslenmemiz. besin endüstrisi ve toplu medya insanları bu şekilde yönlendiriyor, insanların geneli de bilinçsiz olduğu için yiyip yiyip şişiyorlar, bünyelerinin yaptığı sağduyu çağrılarını dinlemiyorlar. porsiyonlar gitgide büyüyor ve insanlar yemiş olmak, önündekini bitirmiş olmak için sorgusuz sualsiz yiyorlar. eskiye göre çok daha fazla ve sağlıksız yiyoruz.
durum bu iken yapılan tavsiye ne? "sorun bizim sizi yemekle pompalamamız değil, sizin inaktif durmanız. 9 saat masabaşı oturmanız, yerinizden kalkmamanız. kalkın spora gidin, egzersiz yapın."
dolayısıyla insan kendini suçlu hissediyor, eh, aynada da kendini görüyor (ve asıl sebebinin pasif durmasından ziyade çok yemesi olduğunun bilincinde maalesef değil) ve spor yapmak, egzersize gitmek zorundaymış gibi hissediyor.
bunun mevcut algıda mutlaka önemli bir payı var. ileride daha da olacak.

donut'ın güzel önerilerine ek olarak, gene bugünkü indirimlerden: xcom enemy unknown. düşünmeden al. düşünerek oyna.
complete'i alabilirsin, değer.

şu an olan indirimi normal bir siteden yakalayabilirsin zaten bekle bir şey kaybetmezsin, ilk gün konmasının vardır bir sebebi.

daha düşmez. herhangi bir oyun için daily deal, flash sale ya da community choice'ların indirim oranları kendi aralarında farklılık göstermez. yani şu an 15% ise community choice ya da flash olduğunda da bu oranda olacaktır.

ek: early access olması bu durumda dezavantaj olabiliyor maalesef, genellikle early access oyunların indirimleri çok derin olmuyor. olanlar da belli bir aşamaya gelebilmiş oyunlar oluyor (prison architect, kerbal space program). dayz henüz bu kıvamda değil denebilir.

ben yeni yıl indirimini beklerdim eğer acil değilse. resmen Patron çıldırdı olayı oluyor :)

durduğun kabahat! yerinde olsam düşünmezdim bile.

diyelim ki bu sefer de tutmadı, seni maddi açıdan yıkmayacaksa, bi süre başının çaresine bakabileceksen tut tabii. ya da diğer bir seçenek, herkes internet tabanlı, home office gibi çalışacak, müşteri le kırk yılada bir toplantı yapılacaksa bir otel salonunda ya da lobisinde yapılacak.

Böyle sürüm sürüm sürünme gibi bir durum hiç bir zaman olmaz. Ailem gibi bir şansım var hayatta. Ama ben onları bu anlamda hiç kullanmak istemiyorum. Onlar bana her zaman destek oldu. Ama özellikle annem (beni başarısız olarak görmek istemedikleri için) ofis tutma daha erken diyip duruyor.

ben olsam korkarım. sende korkuyorsun belli ki.

başarısızlığı büyük problem edeceksen (ki öyle görünüyor) tutma.
çünkü başarısz olma ihtimali olmayan iş yoktur sanırım.
leventte falan saatlik ofis kiralanıyordu, oralarda yap madem toplantılarını.

@titiraprap ben görüntü açısından demiyorum aslında. gerekirse sabahlara kadar çalışabileceğimiz güzel bir çalışma ortamından bahsediyorum. Yoksa fatura adresim ev adresim olarak kalsın ne olacak ki?

korkma, her zaman arkandayım. bedava danışmanın var.

@douchebag sağolasın :) seni de çok boğmaktan utanır hale geldim.

Ne demek rica ederim.

Korkma, bodoslama girme, korkarak gir.

Belki biraz birikimin olsa daha iyi olabilir. Ben olsam, bir senelik dükkan kirasını vergisini püsürünü hesaplar, bir kenara atar ondan sonra girerdim. O miktarı da yağmurlu günler için sığınak olarak düşünürdüm. Çiselerse azcık ıslanır, fırtına kopmadan kullanmayı düşünmezdim.

Vergiyi tam olarak kestirmesem de 1 yıllık kiradan daha fazla bir miktar var elimde. Buna karşılık yıllık bir sözleşmem yani gelmesi kesin (ekim'den başlayarak 3 ayda 1) belli bir miktar para var.

Bu duyuruyu açtıktan sonra bir yeni müşterim daha oldu. Birazcık daha cesaretlendim sanki

seni tanımıyorum ve yaptığın iş konusunda da gerçek anlamda pek bir fikrim yok. ancak sözlerinden işini oldukça ciddiye aldığın ve hakkını vererek yapmayı istediğin çok net seziliyor. bence eskiden yaptığın hataları -- her ne iseler -- artık yapmazsın, daha dikkatli olursun. o yüzden ben olumlu gördüm bu gelişmeyi. yazdıklarından da iyi bir izlenim edindim.
biraz korku zaten çok normal değil mi?
he ama yanında çalışan insanlara güvenin tam değilse o zaman yeniden düşünmekte fayda var. böyle bir şey ifade etmemişsin tabii ki, ben akılda bulundurmak adına söylemek istedim. seni olduğu kadar onları da ilgilendiren, başarısında onların da pay sahibi olacağı bir durum.

Birikim varsa tamamdır. Tam zamanıdır o zaman. Değil mi ki aklına düştü...
Şimdi, "bütün başarılar bata çıka oluyor zaten" demek lazım belki ama sana bunu hatırlatmaya gerek olduğunu sanmıyorum. Yine de diyim, düşmekten korksaydık yürümeyi öğrenemezdik demi.
Nacizane tavsiyem, gelirinin 1/3 ünü hiç kazanmıyormuş gibi düşün, at bir kenara.

Yolun açık, kazancın bereketli olsun kardeşim.

İlgili diskin üzerine sağ tık, Yeniden Adlandır?

@an engineer ehhehe, şakacı.

Bildiğim kadarıyla. Windows'ta 4 tane bölümden sonra GPT Disk oluşturuyor. Bu nedenle mesela

Bölüm 1: Ahmet Windows
Bölüm 2: Ahmet Yedek
Bölüm 3: Medya
Bölüm 4: Çeviri Dosyalarım
Bölüm 5: Yerel Disk
Bölüm 6: Yerel Disk

diye gidiyor. Değiştiremeyebilirsin. Disk düzenini değiştirmeye çalışırsan hem olmaz hemde içindeki verileri kaybedersin.

@t3hn0

zaten 6 diskin adı farklı ve hepsini istediğim zaman istediğim gibi değiştiriyorum. hatta biraz önce sadece 3 disk bağladım, 1 ssd, 1 hdd, 1 usb hdd. yani 4 diskten az olmasına rağmen yinede usb hdd'lerin isimlerini değiştiremedim. daha doğrusu isimleri değiştirebiliyorum, disk management kısmında değişiyor isimleri ama bilgisayarım'a girince local disk gözüküyor.

kendim denemedim, ancak şu linkte "Diana D"'nin cevabını inceledin mi? registry editletiyor.

lel, linki unuttum: answers.microsoft.com

Ben bunu bulamamıştım. Gerçi denedim düzelmedi. Bunla da düzelmiyorsa daha da düzelmez gibi.

Onlarin minileri var cok tatlilar

eklemeyi unutmusum, yeniden samsung almaktan yana da degilim, malzeme secimi konusunda cok kotuler.

HTC One Mini

www.htc.com

200 dolar civarına zor be.

Lumia 920-925 demek için girmiştim(4.5") ama madem öyle lumia 525 diyorum.

edit: o telefonların minileri de 1000 lira civarında yahu! adam 200$ demiş :D gerçi yurtdışındaysan bütün bu fiyat anlayışı değişebilir.

yurtdisindayim. s3 mini 260 dolar mesela ama ben s3 ile plastige doydum.

motorola moto g'ye bak. aslında moto e önerirdim de türkiye'de yok sanırım henüz.

edit: ha, yurtdışındaysan moto e'ye de bakabilirsin tabii. gene de biraz fazla budget bir tercih olabilir, $129 olması lazım. sen gene de bir değerlendir.

niye bir önyargı oluştursun? çalışıyor işte ne güzel?

ya dairelerde çalışmak -orman, tarım, dsi, karayolları vs- lisede falan hayalimdi resmen, teyzemin kızından dolayı :D haftasonu yok, öğleden sonra 4 te 5 te çıkar üstüne gezmeye güne-müne giderdi. bence şahane bir iş. biz tuttuk ne yollara girdik ama inan şimdi dicekler gel daireye gitmezsem namerdim :/ devlete sırtını dayamışmış. kedi-ciğer onu diyenler bence.

ne bileyim, birbilgisayar mühendisi değil sonuçta ya da avukat falan (gerçi bilgisayar mühedisi, avukat olup bakanlığın birinde işe giren de var) havalı bir ünvan yok, "uu beybi çok manyak zekisin" iması oluşturmuyor zihinde. bunları biliyorum da,çok mu sıkıcı bir fikir insanın kamudaçalışması? baştan 1-0 yenik miyiz şimdi biz? boyumu beşe katlayan kitaplarımın yaptığım esprilerin hiç mi hükmü yok sohbet etmek için?

neden yenik olasınız bence çok saçma. sonuçta o işe sahip olmak için bir şeyler yapmışsınız başarmışsınız ve çalışıyorsunuz. özel sektörde çalışmak her zaman matah bir şey değil zaten. tanıdığım çoğu özel sektör çalışanı devlette çalışmayı istiyor zaten bunun olumsuz bir yanı yok. özel sektörde çalışıp size böyle bakan insanlar varsa eğer bu başka sıkıntılardandır. c.tesi çalışmıyor vay be, bizim gibi fazla mesailerde sürünmüyor vs. bu düşüncelerde kerbee'nin dediği gibi kedi-ciğer ilişkisine gidiyor işte. can sıkmaya gerek yok.

son yazdıkların kompleks içeren ifadeler. insanların özel sektörde çalışıyor olmaları ya da lisans gerektiren bir meslek sahibi olmaları onlar için olumlu bir yargımızın olmasına yeterli gerekçe değildir. olsa olsa, onlar için bir özgüven kaynağı olabilir (özel sektör değil, diğeri)
ha, bir de mesleki dezenformasyon vardır, insanın yüzünden ne olduğu anlaşılır, ya da yarım saatlik bir sohbetten çalıştığı iş hakkında bir tahminde bulunabilirsiniz, çünkü gün boyu yaptığı iş ve işin rutini insanın zihinsel işleyişini de etkiler ve aynı iş-işyerinde çalışan insanları birbirine benzetebilir. (memur zihniyeti dediğimiz şey gibi, yani insiyatif almayı sevmeyen, verilen işin dışında yeni bir yöntem geliştirmek gibi bir derdi olmayan bir dejenarasyon) bu açıdan bakıldığında memur olmanın yarattığı olumsuzluk burada yatar, ama bu gönül işlerinden ziyade hayatın diğer alanları için geçerlidir.

Herhangi bir önyargı oluşturmaz. "Helal olsun aklını kullanmış" derim ben.

angelus +1, bende bilakis olumlu bir izlenim bırakır. devlette çalışmanın her zaman huzurlu bir seçim olduğunu düşünmüşümdür, tabii belki yanılıyorumdur, tecrübem yok. ülkede hayat yeterince zor iken, maddi geçim için sırtını dayamak, hem de yani devlete dayamak bence her şeyden önce takdir edilesi bir yaklaşım.

bende sabahdan akşama aynı işi yapan, evrak tasnifleyip, oraya buraya imzaya gönderen kişi çağrışımı yapıyor, o nedenle hafif bir ön yargı oluyor ama hor görmek gibi bişi değil pek. iki dakka muhabbet edince geçiyo zaten.

neden kötü bir intiba oluştursun ben olsam oooo yeşil pasaport alırım bi dal derim. onun dışında herkes memur olmaya çalışıyor sen memurluğu beğenmiyorsun.

devlette calisan ve gayet eglenceli yasayan insanlar tanidiktan sonra degisen fikirler onlar...

ne gibi bir önyargı oluşturacak ki. millet evlenecek öğretmen kız arıyor, kafalarda yansa yansa bu yanar..

çalışan kadın iyidir.

Devlet memuru, izni belli, geliri belli riski az. Nasıl bir ön yargı oluşacak, oluşsa oluşsa bu kız akıllı devlete girmiş kendini garantiye almış akıllı kızmış gibi bir ön izlenim olulaşabilir.

devlet dairelerinde de çalışması gereken birileri var sonuçta. herkes özel sektörde çalışmak zorunda mı?

çocuklarına eş arayan anneler için idealsin işte
daha ne istiyorsun :)

Ne onyargisi olusturacak? Tam tersine akli basinda izlenimi verir. Devlet memuru kadin diyince benim aklima agir basli duzgun bir kadin profili geliyor.

şu an kaç kişi kpssye giricem de bi yerlere atanıcam diye eşşekler gibi ders çalışıyor farkında mısın?

adsafsd yuh ya. odtü mezunuyum kpss ile atanmak için kendimi parçalıyorum. meslek ünvanım çok havalı bu arada, işallah devlete atanırım da havam söner. amin yarappim. erkek arkadaşım da itü mezunu, devlete gireyim diye o da baya dua ediyor. kendisi ateist bide fadsafds.

merkez bankasında çalışan tanıdığım en tatlı insanlardan birisi var. iş başka hayat başka. work-life balance diye bir şey olmalı. 40-50 yaşların üzerindeysen memur kafası diyerek geri durabilirler ama genç memurlarda böyle bir şey gelişmiyor, eskisi kadar.

bir kadını devlet memuru diye 1-0 geride diye düşünen adamı ıslak odunla dövmek lazım..

bu kadın sevgilisine, bugün git yarın gel demiyorsa tabi:)

ben farklı bir açıdan bakacam olaya,

benim için özgürlüğü olmayan hatta ve hatta hayatının sonuna kadar bu çirkin sistemin içinde çalışacak üç beş kuruş para kazanacak, ne dünyayı görecek ne dünya insanlarını tanıyacak, muhtemelen de evlenince krediyle ev araba filan derken hayat boyu borç ödeyecek, tatil anlayışı bayramlarda seyranlarda akraba ziyaretinden ibaret sıkıcı bir birey yargısı oluşuyor benim kafamda

Ben o kadar çok kitap okumuş olduğunu düşünmüyorum jkhsakljglajsdgja

@hiko seijuro

insanın senin gibi sensei'si olduktan sonra düşmana ne gerek :p

ters psikolojiyle reklam yapıyormuşsun gibi olmuş lkshgkjaga

ben de farkettim sorma :)

ben sözlük açmadım hiç de, tahminim bir tür community, belli beklentiler çerçevesinde bir sosyal ortam oluşturmak yönünde. büyük sözlüklerde haliyle yazarlar arasında pek bir bağ olmuyor, hepimiz öyle çiziktiriyoruz, arada mesajlaşıyoruz falan. yani şu ekşi duyuruda, ekşibişında falan da görülebilir bu, burada bir avuç insan var regular diyebileceğimiz... insanlar bir araya gelmeyı kaynaşmayı seviyor, hep aynı isimleri görmek, o isimlerden biri olmak hoşuna gidiyor. çok büyük, geniş ortamlar bunu pek iyi sağlayamıyor.
küçük sözlükler bu konuda daha başarılı olabiliyorlar. sonuçta ekşi sözlük de o şekilde ortaya çıktı ve dikkatleri çekti.

hehe ceaser'in scriptini kullanıyor. Açık var.

edit: düzeltemeden sözlük adminini uçardı keratalar. fazla dayanmaz.

kuytukose.com ;)

bir şeyden memnun değilsen daha iyisini yapmak için uğraşırsın. daha başarılı olur ya da olmaz, orası ayır ancak bunu birilerinin denemesi lazım. ben ekşi'den memnun değilimdir, memnun olacağım şekilde yeni bir sözlük açarım. mesela bakınız olayına sevmem, bakınız verilmeyen bir sözlük açarım. meğerse bakınız olayını sevmeyen çok kişi varmış, sözlük birden patlar. büyük pay biçip aşırı önem atfetmek istemiyorum ama bazı şeyler yavaş yavaş gelişir. direkt alıntı yapıp hepten makale kıvamına çevirmek istemiyorum ama bi daha yenil, daha iyi yenil olayı.

devam edin sayın yeni sözlük açanlar, belirli kaliteyi yakaladığınız sürece ben orada olacağım en azından!(hodri meydan uleyn)

@baba jo, kardeşim ne daha iyisinden bahsediyorsun? adamlar ekşi sözlükün 15 yıl önceki halini açıp duruyorlar. yeni bişi yapıyor olsalar gam yemeyeceğim de aynı pilavı ısıtıp ısıtıp önümüze koyuyorlar.

zaten yapılmışı var bunun. hayır bişiyi değiştiriyor olsa gene tamam. ama birebir aynı sözlüğü, aynı standartlarla, aynı özelliklerle açıp "yeni sözlük açtım" diyor. bu ne lan? hedef kitlesini değiştirecek bir üyelik sistemi yapsa gene tamam, o bile "full serbest" takılıyor.

harbi bu ne saçmalık ya. bu ülkede ne zaman insanlar bi bok üretmeye karar verecek çakma "abidas" yapmayı bi kenara bırakarak?

katılıyorum hala kalkıp şu hazır script ile sözlük açıp durmak çok saçma. hayır 1 sene bile dayanamıcan birkaç ay sonra yok olup gidicen apaçık belli bir şey neden o kadar uğraşa giriyorsun.

ha ama altta alter sözlük reklamı var bak ona bir şey diyemem. adamlar ekşi'nin yeni halinden bile daha işlevsel, daha kullanışlı, daha güzel bir tasarım yapmışlar yenilik var yani. öyle yapacaksan yap işte.

@kamera motor, insanlar bir bok yapmayı 1 günde öğrenmiyorlar diyorum. adidas çakması yapmayı denemeden adidas'ın kalitesine ulaşamazsın diyorum, eğer adidas modeli en başarılısıysa.

herhangi bir sözlüğü ekşi'ye yakın gördüğüm için değil bu dediklerim, bence de hepsi basit bir klon olmaktan öteye gidemedi. itü ve uludağ bile eski olmanın ekmeğini yiyor, başka olayları yok. demek istediğim insanların bu uğraşlarının yanlış olmadığı. bir gün aralarından biri niye inci gibi sivrilmesin ki?

siyasi parti kurmaktan farkı yok hepsi kazanacağına inanır elbet .

altersözlük'e girdim. orada da saçma salak insanlar var. 1 haftada çıktım.

www.youtube.com
www.youtube.com

sözlü birşey ararsan:

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

öyle bir şarkı yok geçmişte her deli gibi dinlediğim şarkıların şimdi yüzüne bakmıyorum

beethoven'ın 7. senfonisi (git: www.youtube.com )

Dolores'e ölürüm ben de bayılırım o hatuna.
does it have to be so cold in ireland yıllardır dinlerim.

ek olarak haggard - awaking the centruies,
led zeppelin - achilles last stand

www.youtube.com

was hast du mit meinem herz getan. dinlemekten bıkmam, çünkü sürekli dinleyemediğim için bıkmaya fırsatım olmaz. kalbim kaldırmıyor, sürekli dinlenecek şarkı değil benim için. anısı var :( :( :( :(

www.youtube.com

www.youtube.com

(en sevdiğim mi emin olamadım şimdi. ama dinlemekten bıkmayacağımdan eminim)

Pachelbel Canon in D (Re Majör Kanon)

Bütün duyguların içinde olduğu bir şarkıdan nasıl bıkılır ki? Nasıl hissediyorsanız ona eşlik edebilir mi bir şarkı? Re Majör Kanon eder. Böyle mutlu gibi ama hüzünlü gibi de, mutluluk göz yaşı gibi bir şey.

bu klasik bir versiyonu www.youtube.com

bu da rüyada uçuyormuşsun hissini veren www.youtube.com

Şu zamana kadar heyecanla, her seferinde farklı bi hisle dinledim bıkmadan. Tabii her ana uygun mudur, olmayabilir.

m.youtube.com

Genelde enstrümantal parçalarda bu oluyor. Sözlülerde fanatiği olsam bile bi yerden sonra vokal sesi darlayabiliyor insanı, ara verme ihtiyacı hissediyorum.

Oscar bentonla tanistirdiginiz icin sonsuz tesekurler senide unutmayacagiz iliskimiz suresince

bana çok duygusal geldi bayıldım hatta.

Bir yanım çok duygulandı, bir yanım "Bu normal değil" dedi. Başka bir şey yapabilirdi; ne bileyim, saçı ile dolaşmak olur, küllerini (yaktılarsa) bir yerlere dökmek olur da, maket biraz ürküttü. Henüz kabullenememiş sanırım.

Bagajda ek ücret ödedi mi maket için diye düşündürdü beni.

Gerçekten anıyı yüceltmek için yapıyor olsaydı sadece gezmesi ve gezdiği yerlerde hatırlaması yeterdi. Ya da babasının mezarına hatıra götürebilirdi, babası yakılmışsa küllerini oralara dökebilirdi vs.
Maketle fotoğraf biraz garipmiş. Gerçi kendince öyle bir anlam yüklemiş olabilir. Babasını kaybetmiş insanı, babasını anma şekliyle ilgili yargılamak bana düşmez.

hiçbir şey hissetmedim açıkçası. hislerim ölmüş olabilir.

cok gereksiz bir hareket.

fotosop bunlar

abi bende bir hüzün hissi oluşturdu açıkcası ama ondan ziyade bu duyuruda müthiş kafalar var ya, onu not düşmek için yazıyorum bunu da.
bayağı bayağı anıyı yüceltiş biçimini falan onaylamayan, beğenmeyen tiplemeler var. yargıladıktan sonra da yargılamak bana düşmez diyor bir de asdasdf koptum harbi gereksiz şu an. pardon...

(bkz: lars and the real girl)diye bi film vardi konsept olarak benzeyen, ki ben onu da cok sevmistim.

bana yapmacik gelmedi kizin yaptigi, kendini bu sekilde rahatlatiyor olabilir vicdanen bi yük hissediyorsa.

parası olduğunu düşündürdü. kızda epey para var demek ki. kıskandım. keşke o para bende olsaydı da daha faydalı işlerde kullanabilseydim dedim.

fotoğraflar photoshoplu mu diye incelerken konuyu kaçırdım ben. sanki montaj gibi geldi

ck2 turn-based olmasa da oynanış tarzı grand strategy olduğundan, rts ile bağdaşan taktik yoğunluğuyla alakasız. o yüzden onu öneremeyiz.
eu4'te de aynı şekilde grand strategy. turn-based miydi unuttum lan...
mount and blade 80% rpg, 20% rts denebilir... gene de önerilebilir tabii ki...

ne kadar uzak kaldığını bilmiyorum ama rts'de mevcut altın standard hala starcraft 2 bana kalırsa. wings of liberty'yi de, heart of the swarm'u da al. son expansion muhtemelen 2015 ortası-sonuna yetişir.
company of heroes 2'ye falan da bakabilirsin.
wargame serisi çok underrated bir rts serisidir, ama ben oynamadım. ama oynayanlar tarafından iyi bilinirler. wargame: european escalation ilk oyun, red dragon son oyun.
planetary annihiliaton yolda ama şu an early access fiyatına, yani pahalı.

god-game türevi bir şey arıyorsan prison architect ilgini çekebilir.

beni de sarmamıştı. 2'yi denedim o da sarmadı.

saran rpg bulamıyorsanız aşağıdakileri öneririm.

fallout 1-2
dragon age origins
planescape: torment

grafikleri nispeten daha iyi olsun diyorsanız:

mass effect serisi
fallout 3 ve fallout 3 new vegas

ben de aynen ilk iki deneyişimde 2-3 saat oynayıp baymıştım. üçüncü oynayışımda ne olduysa artık, bir sardı tam sardı. başları kesinlikle biraz yavaş, combat da nispeten bayık ama ilerledikçe cidden ivmeleniyor, bir de hikayede de verdiğin kararların sonuçlarını çok sonra görüyorsun o da diğer oyunlara göre daha farklı ve cazip bir yönü olarak öne çıkıyor.

ama fable ne abi? fable sardıysa bence sıkıntıyı orada da ara biraz. fable diyor adam, lol. evet eziyorum zevkini şu an. givemesomesubstance'ın önerdiği oyunlara bakabilirsin iyi bir liste (fallout 1-2 ve planescape: torment diğer önerilerden farklı görsellikte ve oldukça eski oyunlardır onlara daha sonra bakabilirsin, bence dragon age: origins ile başla).

ha bence onları da siktiret, dark souls oyna. 1, 2 farketmez ama bence 1'i oyna. diğer tüm rpg'leri gözümde eksiltti desem yeridir. bunu dragon age origins'i 4 defa bitirmiş biri olarak söylüyorum.
eğer oynayacak olursan: gamepad ile oyna. gamepad'i kırmamaya çalış. değecek!

@inscrutable senin action rpg ve gerçek rpg arasındaki farkı öğrenmen lazım bence. ben kotor, fable tarzı tam hakimiyet sahibi olduğum oyunları seviyorum. fable denen oyunu bu kadar küçümseyebilmen de ilginç hiç oynadın mı ?

çok tatlı. farkı öğrenmem gerekmiyor, biliyorum zaten. fable'ı da oynadım tabii ki oynamadığım oyunu niye küçümseyeyim yahu?
sen de beni tam mal yaptın, eyw.
neyse, tam hakimiyet arıyorsan eğer, bu duyurudaki önerilerden dragon age origins'e yönel, falloutlara yönel, ya da kotor'un ruhunu borçlu olduğu NWN'ye, baldur's gate'lere yönel.
önyargını yenebildiğin bir ara da dark souls'a bakarsın, gerçek rpg algın genişler. bir bak bakalım senin deyiminle "gerçek rpg" meskeni rpgcodex bile neler demiş dark souls ile ilgili.

dark souls oynadım zaten. tam bir fanatik nerd'sün yani kusura bakma da oyunlar üzerinden böyle saldırmalar falan savunduğun şey oyun altı üstü herkesin zevkleri farklıdır makale göstereceksin kaynak olarak -eğer varsa- utanmasan. demişim işte tam hakimiyet sahibi olduğum oyunları seviyorum daha çok insan iletişimi istiyorum yani nedir bu fanatiklik tamam bütün oyunları en iyi sen biliyorsun senin zevklerin en harika.

kötü oyun.net

yok estafırla saldırmıyorum, o kadar ciddileşemedik çok şükür. ama "ikisi arasındaki farkı öğrenmen lazım!", hatta "oynadın da mı küçümsemiyorsun" gibi laflar da çok muhteşem ifadeler değil, onlara orantılı bir karşılık verdim sadece.
diyebilirsin ki "ulan aq ilk sen ezmedin mi", doğru, anlık bir zayıflığıma denk geldi. yoksa en iyi zevk tabii ki benimki değil. tabii ki fable'ı sevebilirsin, ama fable'dan çok daha iyiler var. bir de ben fable'ı beğenmediğim gibi arkasındaki adama da ağır tiltim tabii.
bu daha iyiler de başlıkta sayılmış zaten, ben de yeniden vurguladım birkaçını.

bu arada kotor'u seviyorsun -- kotor 2'yi de oynadın mı? soruyorum çünkü kotor 2'nin "kötü" olduğuna yönelik bir algı var, ama bence ilk oyundan daha üstün, özellikle restored content moduyla.

skyrim'den kaçıyordum çok bağlar vaktimi alır diye ama skyrim'e bir giriş yaptım tekrardan aynı şekilde hazır kurulu new vegas var ondan da korkmuştum çok sarar bağlar diye skyrim'e doyduktan sonra new vegas sonra da planescape torment düşünüyorum eyvallah.

kotor 2'yi bilgisayarım kaldırmamıştı zamanında kotor 1'i bile zar zor oynuyordum o kadar dandikti yani neyse 2'yi anlayabilecek kadar bile oynayamamıştım ama oynarım en azından daha kötü değilse bile yeter bana kotor 1 baya sarmıştı beni.

abi bu kadar laftan sonra beni ne kadar ciddiye alırsın bilemedim de : ) benim oynadığım "kilit" oyunlardandır kotor 2, planescape: torment, bloodlines ve morrowind ile bugün olduğum insan olmamda payı vardır. bir de ciddi anlamda star wars mitosunu falan çok farklı bir şekilde ele alıyor, bu açıdan çoğu star wars ürününden de farklı.
arkasında chris avellone var zaten. planescape: torment'te olduğu gibi...
ama oynayacaksan kesinlikle -- kesinlikle! -- the sith lords restored content modunu kur.

www.eksiduyuru.com

Türkçe öğretmeni oldum daha yeni.

yazılım mühendisiyim, finans alanında yüksek lisans yapacağım (hayırlısıyla).
ama kafa olarak ağır sözelciyim, üniversitede de her türlü alakasız sözel dersinden top çektim desem çok yanlış olmaz (fazla üşendiğim bir iki tane oldu onlar b falan geldi). matematikle aram çok da kötü değil ama kesinlikle daha çok uğraştırıyor. yabancı dilim de fena değildir.
bilgisayara olan ilgimi, daha gerçekçi olacka olursam bağımlılığımı faydalı bir şeye dönüştürmek için mühendis oldum. dönüştü de sayılır : )
finans ise son bir senedir edindiğim yeni bir ilgi alanı, daha çok yatırımla ilgiliyim. "faydalı" bir yüksek lisans yapmak istediğimden buna yöneldim.

iktisat okuyorum ama sözelci kafası var bende. iktisat okumak hayatımın hatası o yüzden.

amerikan edebiyatı okuyorum.
bitsin bir dört sene de ya rus veya italyan edebiyatı, ya da psikoloji okuyacağım.

Daha önce duyurusu açılmış ama bunu cevaplayayım.

Öğrenciyim. Fizik okuyorum
İlköğretim ve lisede sözelim çok iyiydi, testlerden full çekiyordum. Mat'ım çok kötüydü. Sayısal derslerim iyiydi özellikle fizik ve kimya.
Fizikçi olmak istediğim için fizik seçtim, gayet de memnunum. Hayatta başka bir şey de yapmazdım zaten.

Edit: kafa olarak her zaman sayısal kafasındaydım.

rus dili ve edebiyati okudum 1 yil
birakip bilgisayar programciligina gectim
1. sinifim, calisiyorum ayni zamanda 2 yildir yazilimci olarak.

işletme okuyorum ama psikolojiye geçiş kasıyorum. pek olmayacak gibi ama :(

italyan dili ve edebiyati ogrencisiyim, ayni zamanda bir gazetenin iddaa ekinde yaziyorum. kisfmetse yarindan itibaren bir de bir oyun portali icin dota hakkinda yazip cizmeye baslayacagim. kafam yok pek. tek yetenegim yazmak sanirim ama o da pek ust duzey degil, olsa bari.

karisik benim kafa. sayisalci gibi de sozelci gibi de dusunmuyorum ama temelim sayisal. fen fakultesinde okuyordum cok sikildim simdi ekonomi dersleri aliyorum ikisini karistirayim belki isletmeye ekonomiye gecerim diye, sozel kismi cok daha agir basiyor simdilik sayisal kismindan o yuzden bu da sikici. sayisalci olmayanlar grafikleri okuyamiyor formulleri anlamiyor anlamamalari bana sacma geliyor, ben de sayfalarca okumak istemiyorum bu da onlara sacma geliyor. cok ilginc.

beden eğitimi öğretmenliğinden mezun oluyorum

ingiliz dili ve edebiyatı okuyorum, part-time/freelance çeşitli işlerde çalışıyorum. sözelci kafası önde tabii ki, zaten yanlışlıkla biraz matematik yapabilsem tm seçiyordum, allam korusun yareppim.

yeni medya okuyorum siyaset bilimiyle çap yapıyorum.ne iş yapıcam ben de bilmiyorum.

Tıp. YGS/LYS sorarsan Sayısal-Eşit Ağırlık-Dil kafasındayım.

spor yönetimi okuyorum ama mezun olduktan sonra büyük ihtimalle başka bir sektörde devam edeceğim.

uçak müh okudum itüde, tai ve thyde çalıştım. sayısal kafası var bende, sözel ayağı ve eşit ağırlık dalağı da var. seç beğen al. hepsi çok sıkıcı.

Makine mühendisiyim. Risk mühendisliği yapıyorum.

makina mühendisi + otomotiv abd masterı

Lisans Elektronik. Yuksek lisans ucak muh. doktora Insansiz hava araçları üzerine devam ediyor

bilgisayar muhendisi. android cihazlar icin uygulama yaziyorum. sayisalcinin dibiyim.

Sozel dersleri cok seven bir sayisalciydim lisede. Gittim hukuk yazdim, bu sene de mezun oldum.
Kafam sayisal ve sozele esit basiyor, ama en cok matematik seviyordum, hala da matematigi seviyorum. Ezber yetenegim de sifir.

vay be herkes univ ogrencisi ve mezunu. cok iyi

isletme okudum ben

Var. Ama ben aldığım değil verdiğim şeylerde mükemmelciyim. Yani o gözlüğü ben alsaydım çok umursamazdım. Ama o gözlüğü ben üretiyor olsaydım uyku uyuyamazdım çatlak diye.

Steve Jobs satın alandan ziyade satandı. Yaptığınız iş derken de üretimden bahsediyor olsa gerek. O yüzden şurası sıkıntılıydı o ürünü değiştirdim demek pek de benzerlik değil aslında. 100 lük ödev konusunda bir üretim var sadece.

Ben kılı kırk yarmam birkaç konu haricinde. Sonra kanser falan olurum neme lazım. Steve de kanserden öldü. Dikkat et.

Kusur bulmakla, kusursuz bi şey yapmak faklı şeyler.

mükemmel iyinin düşmanıdır diye bi laf var.

o 100'lük ödevi vaktinde verebiliyosan ve daha hayâti şeyleri aksatmıyosan, fena diil. ama her zaman bu risk var. mükemmeli yakalıycam derken, hayâti şeyleri ihmal etme rixi.

Steve reyizin dediği, üretilen mal ve hizmetin mükemmelliği.

gözlük ayakkabı ise, tüketicinin mükkemel ürün takıntısı.

böyle kılı kırk yarmak, problem. neden? hayatın mutsuz geçer. sana kıl muamelesi yapılmasını nereye kadar takmayabilirsin?

haa, ayıplı mal almayı ben de istemem de, iPad'imin üzerinde parmak izi var diye de uykum kaçmaz.

hem kusursuz olmaya debeleniyorum hem kusursuz olanı arıyorum öz cümle böyle. sadece örnekler verdim.

şöyle diyim seneye bitirme tezimi yazıcam. mükemmel olacak. eminim. kendime inancım tam. hani deli gibi araştırırım en ince detayına kadar öğrenirim.

duyuruda bahsettiğim ödev beni aşan bi ödevdi hakkından geldim hayatımı aksatmadım. gayet tatile bile gittim öyle diyim.

bu mükemmel arayışı, yarraklara yan bastırmıycak derecedeyse, yararlı olabilir.
bu konuda ''o herif manyak la! oturup dıdısının dıdısınnan uğraşıyo, onnan rekabet edilmez olm!'' gibi bi şöhret edinirsen, bazı kapıları açabilir sana.

@ dini butun kedi

o kadar değilim ya.

verdiğin örnekler biraz başarısız. en azından verdiğin örneklerde mükemmeli aramadığını söylemek mümkün.
- ödevleri zaten 100'lük yapman beklenir: "100'lük ödev yapıyorum" demek mükemmeliyetçi olduğunu değil sorumluluklarını ciddiye aldığını gösterir (ki -- dalga yok burada -- ne güzel bir şey bu).
- gözlük aldım şurasında bir kusur, ayakkabı aldım fermuarı bilmemne... ee, yani? burada da bir mükemmeliyetçilik yok ki? hevesle bir ürün almışsın tabii ki de yepisyeni ve pürüzsüz olmasını isteyeceksin.

@inscrutable

ödevlerinde bi kriteri vardır. ben o kriterlerin çok çok üstünde rapor yazıyorum
nasıl anlatayım bilemedim.
mesela karmaşık sayılar ödev konusu olsun genellikle karmaşık sayı Z kümesinin elemanıdır vs diye başlanır ödeve.

ben karmaşık sayı ne zaman bulundu kim buldu neden buldu ne yapıyodu ne yapıcaktı nerelere geldi gitti vs. herşeyini araştırır da yazarım.
konunun hakkınında hakkını veririm. en basiti bizim bölümde kimse hocalardan ödev konusunda takdir almaz sunum konusunda da, bi bana söylerler.

yeni aldığın ürünlerdeki olaya gelince tamam herkes ister ama ben onda da extra dikkatli davranıyorum sıkıntı büyük

yaa of nasıl desem, çevremdeki böyle insanları itici buluyorum, hele ki erkekleri. özellikle aldığı şeylerin çok peşinde koşanları. tamam yanlış bir düşüncedir belki ama bana cimri, üç kuruşun hesabını yapan adamlar gibi geliyor. geçen biri anlatıyor kek almış marketten bildiğin dankek gibi mesela. bozuk çıkmış, firmayı aramalar, özür dilemek için buna paket göndermişler, yok efendim kekin ambalajını istemişler bilmem ne. çok matahmış gibi anlatıyor bunu. "ulan 50 kuruşluk kek, bozuk çıktıysa yemeyiver. neyin peşindesin?" diyorum. ve evet böyle tiplerin herşeyinde de bir sorun çıkıyor. çok rahatsız edici buluyorum bu insanları. rahat, gailesiz insanlardan hoşlandığımdan sanırım.

@kerbee
itici gelebilir
50kr. bişi değil ama
zamanında ailem yapmıştı, çikolata alındı bozuk olması gerçekten sorun değil ama içinde kocaman bir ip vardı.
bu sorundur mesela.bunun ardına düşülür.

o ip nerden geldi?

şu verdiğin çükületa örneğinden sonra, sen bu gafaynan, sonunda Amarigaya gelin. şoraya yazıyom bak! dediydi dersin.

işte sana şöyle diyeyim, skseler ardına düşmem, "aaa ip çıktı lan asfdagdsgads" diye güler, gider çöpe atarım ya da ipi çıkarır yenecek gibiyse çikolatayı yerim :D bu gibi meseleler benim hayatımda ne kadar yer kaplayabilir, kafam almıyor. günlük yaşantımda 5 dakikamı alacak birşey için daha fazlasını veremiyorum ben. fıtrat meselesi olabilir. kemirmeyin böyle kendinizi, valla değmiyor hiç ama hiçbir şeye, üzülüyorum bu tip durumlara.

3 evetle uğurlayayım ben.

1) hayır. yaratıcının olup olmadığı sorusuna herhangi bir önem yüklemiyorum, dolayısıyla sorunun kendisi beni ilgilendirmiyor.
2) dinler inanılıp inanılmayacak bir şey değil, dinin ne olduğunu -- iyisiyle, kötüsüyle, güzeliyle, çirkiniyle -- etrafımızda görmek mümkün.
3) evrim teorisine inanıp inanmamanın bir önemi yok, teorinin açıklayıcı gücünden bir şey eksitip çoğaltmaz bu. teorinin açıklayıcı gücünün ikna edici olduğunu düşünüyorum.

1)Yaratıcı konusunda çok emin değilim (hala çok fazla anlayamadığımız şey var ama bilim yavaş yavaş açıklıyo sonuçta hepsini, şimdilik bilime inanıyorum sadece ve muhtemelen bilime inanarak ölücem)
2) -inananlara saygım sonsuz olmakla beraber- dinlere hiçbir şekilde inanmıyorum, bence dünyadaki en saçma şeylerden biri din ve aslında en mantıklı dinin islam olduğu bi dünyada yaşıyoruz aslına bakarsan, o derece yani (incil'i de biraz okuduğum için bunu söylüyorum)
3) Evrim teorisine de inanmıyorum çünkü evrim teorisi inanılacak bi şey değil bi gerçek.

1) hayır çünkü saçma
2)hayır çünkü daha da saçma
3)inanılıp inanılmayacak bir olgu değil bilimsel bir teori hatta kanun olma yolunda giden bir teori. sen yer çekimi kanununa inanıyor musun?

hayır.
hayır x2.
evet.

1) panteistim
2) insanın tapınma içgüdüsünden ötürü doğaldır.
3) inanıyorum bajaulara bakabilirsin mesela deniz çingeneleri bence en yakın evrim onların ki adamlar 35 metreye inip yürüyor su altında ışık kırılmasından etkilenmiyor normal olarak görüyorlar vs.

1. Hayır. Önceden çok sıkı inanırdım ama kuran'ı okuyunca insan yazımı olduğunu anladım. Bir çok mevcut gerçekle örtüşmüyor. Her hafta cumaya giden ben dinden çıktım.
2. Hayır. Önceden evet, ama anladım ki ilk kabilelerden beri süregelen bir şeylere tapma ihtiyacı ile ortaya çıkmış.
3. Evrim bir teori değildir. Evrim gerçektir. "Evrim teorisi" ise bu gerçeğin nasıl işlediğini açıklamaya çalışan bilim dalıdır. Yerçekimi gibi, newton'un yer çekimi teorisine inanıp inanmamak yerçekiminin gerçek olmasında etkili değil. Bilim dünyasında evrim teorisi, yerçekimi teorisi kadar kabul gören bir teori.

1. evet bi yaratıcı olduğuna inanıyorum.
2. inanmıyorum. özellikle müslümanlığa hiç inanmıyorum. gerçekten müslüman olan, allah'a inanan ve dinini yaşayan insanlara saygım sonsuz ama genel olarak konuşursam müslümanlardan hiç haz etmiyorum. birçoğu dinini göstermelik yaşayan iğrenç tipler. diğer dinlere de inancım yok ama müslümanlık tam bir fiyasko.
3. kararsızım. 50-50.

3 evet.

1-) agnostiğim. bence kesin bir şey söylemek doğru değil.
2-) hayır
3-) bir teoriye "inanmak" çok garip kafa olsa gerek. gelin şunu "doğruluğuna inanmak" yapalım. en çok o kadarını mantık çerçevesine oturtabilirim. neyse kırmayayım evrim teorisinin hatalar içerdiğini düşünüyor o yüzden kısmen inanıyorum.

1) evet
2) evet
3) hayır

3 evet diyenlerin alınlarından öpmek istiyorum. kardeşlerim!!<3

ben de 3 evet diyorum.

1) agnostiğim. evrenin başlangıcının/yaratılışının ne kadar bilimsel veriye ulaşılsa da tam olarak çözülemeyeceğine inanıyorum. yine de bir "yaratıcı" olduğuna pek ihtimal vermiyorum, varsa bile mevcut düzene müdahil olduğuna hiç inanmıyorum, dolayısıyla,

2) hayır

3) evet

1)düşük ihtimal de olsa bir yaratıcı var gibi geliyor bana. bilimin açıklayamadığı olguların varlığını göz önünde bulundurunca "e nasıl oldu bunlar o zaman" diye düşünüyor insan elbet. ha, bilimin açıklayamadığı hiçbir şey olmaz, o zaman "hee demek ki yokmuş" derim tereddütsüz.
2)hayır, "din kitlelerin afyonudur" diyorum.
3)inanmalık bişey değil bu, çok kere dendiği gibi nasıl ki yer çekimine inanmak diye bişey yok, bu konu da öyle. hadi şöyle diyelim, evrim teorisi beni ikna ediyor.

1) olup olmamasi bir sey degistirmeyecegi icin dusunmuyorum bu konu uzerinde.
2) hayir.
3) evet.

1) hayir. Yaraticinin olma ihtimali hicbir seye uymuyor, oldukca da anlamsiz.
2) hayir.
3) inanip inanmamak diye bir sey yok ki. Evrim var, hakkinda da her gun yeni bir sey ogreniyoruz.

1) elhamdülillah
2) elhamdülillah
3) töbe haşa..

(cevap değil diye silinen mesajımı cevap süsü vererek tekrar yazıyorum)

1) hayır.
2) hayır.
3) evet.

kanun-teori ayrımı türkçe'deki sorun. Bilimsel anlamda "yerçekimi teorisi" yerçekiminin nasıl çalıştığını anlatmaya çalışır. Evrim teorisi de aynı şekilde, evrim'i açıklamaya çalışır.

Günlük hayattaki "teori" lafı "bi fikir" gibi gelebilir, "benim bir teorim var" ve "benim bir fikrim var" gibi. Ama bilimsel teori türkçedeki bildiğiniz "teori"den çok farklı.

Yerçekimi ne kadar gerçekse Evrim de o kadar gerçek. Newton'un "yerçekimi teorisi" nasıl yerçekimini açıklamaya çalışıyorsa Darwin'in "evrim teorisi" de evrim'i açıklamaya çalışıyor. Newton'un teorisi zamanla değişti, Einstein ve diğerleri aracılığla. Bu, yerçekiminin değiştiğini göstermez, açıklayan teori değişmiştir. Darwin'in teorisi de çok değişti, yeni bilimsel gerçekler ışığında. Şu anda Einstein'ın yerçekimi teorisi, gözlemlediğimiz yerçekimini açıklamaya çok yakın. Aynı şekilde, mevcut Evrim teorisi de gözlemlediğimiz evrim'i açıklıyor. Evrim teorisi birkaç basit formülden daha karmaşık olduğu için halen geliştiriliyor.

yerçekimi = gerçek = inanıp inanmamakla ilgisi yok. yer çekimini inkar eden bir tane fizikçi bulamazsınız.
yerçekimi teorisi = gerçeği açıklamakta çok başarılı, ancak halen geliştirilebilir. farklı bilim adamlarının farklı fikirleri olabilir. Newton vs Einstein gibi.

evrim = gerçek = inanıp inanmamakla ilgisi yok. evrim'i inkar eden bir tane biyolog bulamazsınız.
evrim teorisi = gerçeği açıklamakta uldukça başarılı, ancak halen geliştiriliyor. farklı bilim adamlarının farklı fikirleri olabilir. Ama hiç biri evrimin varlığını inkar etmez.

Evrmin varlığını inkar eden tek kesim bazı dindarlardır, çünkü inandıkları kitapta yok.

Ayrıca "yerçekimi kanundur"culara gelsin:
en.wikipedia.org

Mevcut yerçekimi teorisinin açıklayamadığı olgular bunlar. %100 tamamlanmamış ve gelişme gösteren "yerçekimi teorisi"nin teori olması, yerçekimini inanç meselesi yapmıyor. yerçekimi halen bir gerçek.

Evrim teorisinin de açıklayamadığı ve gelişmekte olduğu yönleri var. Ama evrim var, gözlemleniyor ve gerçek. İnanmak istemeseniz de, bütün bilim dünyası inanıyor. Bilim adamı olup da evrim'e inanmayanlar sadece ilahiyatçılar.

Galaxy s2

Samsung alacaksanız galaxy s ve s mini'lerden başkasına bakmayın. Hatta s mini lere bile zorunlu kalmadıkça bakmayın.

motorola moto g, türkiye'ye geldiğinde motorola moto e. f/p açısından daha iyisini bulmak zor.

edit: hatta kesin konuşayım: bulamazsınız.

yahu 1000 liralık telefon ucuz mu allah aşkına?

markası falan önemli değil. şu an elimde glaxy ace var, hiçbir boku çalıştırmaz oldu iki senenin sonunda. açılması yarım saat sürüyor. bundan kurtulmak istiyorum sadece.

şu an forumlardaki yorumlara göre konuşacak olursam

general mobile discovery ve motorola moto e en uygun fiyatlı iki iyi telefon.

550 tl altı en iyi telefon lumia 525 tir bana göre
İlla android olacaksa fly marka telefonlar var

Lumia 525 500 tl avea bayilerinde en son

windows phone'a geçiş sorun yaratmayacaksa lumia 525 +1 diyorum. değil internette donmak, hayvani olmayan her uygulamayı/oyunu sorunsuz çalıştırıyor.

525 kullandim birkac hafta ama ayrilmak zorunda kaldik... Cok guzel birkac haftaydi..

Onun 2. Elini alacak olsam kaca olur ki fikriniz var mi?

Bime ne gelckmis?

general mobile discovery

galaxy young çok dandik telefon ya alma onu. 3-4 senelik htc wildfire s kullanıyorum o bile daha iyi.

alma. bekle. xiaomi gelecek.

fargo

the shield, ilk sezon biraz tutuk ama 2. sezon sonundan itibaren şahane ivmeleniyor, son sezonda zirvede bırakıyor.

vikingler fena değil.

house of cards
white collar

24 tabii ki.

bron\ broen
the americans
house of cards

bron / broen arti bir

telefondan edit yapilmiyor. fargo cok guzel dizi ama agir isliyor

true detective


agir ilerleyen istemiyorum, sonraki bolumu iple cektirsin demissin de breaking bad in ilk 2 sezonu bence gayet agirdir. ust uste izlettirmez.

komedi - the it crowd

ağır ilerleyen - fringe

vikings, doctor who

senin acil 24 izlemen lazım.

@melancholia, ilk 2 sezon için haklısın ama 4 ve 5. sezonlarda nefes almadan izlemedik mi?

24 diyen arkadaşlar, 8 sezon yahu. o yüzden korkutuyo beni.

kendinle çelişme yav, günde 15 bölüm üstüste izlettirsin diyorsun 8 sezondan korkuyorsun :)
ben 3 günde 1 sezonu bitiriyordum 8 er bölümden. bi başla bi kaç bölüm izle beğenmezsen bırakırsın.

hannibal hannibal hannibal.

dizi zevkimiz aynı sayılır. fargo, true dedectif, vikings, hannibal, dracula, luther, low winter sun

Bron/broen

24, vikings ve true detective arasında gidip geliyorum.

24 ile true detective vasat. 24 ün ilk 2sezonu gerçi idare ederdi.

izlemediysen dünyanın gelmiş geçmiş gelecek en iyi dizisi the wire a başla.

kesinlikle twin peaks.

@slimcharles, the wire'a 5-6 bölüm katlanabildim. belki git gide açılıyodur bilemem ama bana ağır ve sıkıcı bir dizi gibi geldi.

the wire'a iyi katlanmışsın 5-6 bölüm. günde 15 bölüm izlettirsin diyen adama the wire önermek komikmiş. dünyanın en ağır ve sıkıcı dizisi.

iphone 5s

note3'ten sonra ekranı küçük gelmeyecekse iphone5s

edit: şimdi buraya gelip iphone'u kötüleyecek tonla fandroid olacak. eğer kandırabilirlerse htc al, en iyi androidlerden biri.

işin aslı s2'den beri sıkı bir samsung müşterisiyim özelliklerinin daha çok olmasına kanıyorum ama malzeme kalitesizliğinden gına geldi iphone 5s düşünüyorum ama htc m8in özellikleri de aklımı çelmiyor değil :(

Ben iphone 5s aldim iki hafta once, acikcasi hizi, akiciligi disinda bir artisini gormedim henuz. Samsunglar sanki biraz daha pratik, kalem falan ne bileyim.

lumia 1520

arkadaşlar önerilerinizi dikkate alcam ama henüz beni etkileyen bir yorum alamadım :)

note 3'ten sonra 5s'e geçersen hiçbir zevk alamazsın, oyuncak gibi gelir o telefon sana. 2 yıllık 4.3 telefonum 3 ay 5 inç kullandıktan sonra hiç cazip gelmedi. s5 teknik olarak daha yakın note 3'e ama bence samsung samsung nereye kadar, m8 al derim; çok şık ve gözle görülür eksiği yok s5'ten.

baba jo m8 aslında alınmasına alınır telefoncu arkadaşımda m8 önerdi ama 2900tlye değcek mi yani biraz pahalı geldi :)

şu ana kadar ki tek akıllı telefonu samsung s2 olmuş biri olarak:

samsung s5 alma bence. samsung s4'ten sonra biraz yerinde sayan, biraz daha bahar temizliği tadında bir versiyon oldu o, hoş öyle de olmak zorundaydı bence çünkü samsung s4'te gereksiz applerin ve özelliklerin boku çıkmıştı. gene de içinde hayvan gibi lüzumsuz teknoloji var. bence gerek yok o kalabalığa.

iphone 5s ile htc m8 ikilisine geliyoruz. bunlardan istediğini seçebilirsin ikisi de gayet iyi telefondur. burada bir anlamda form faktörü de seçiyorsun. htc one m8 gayet kafa göz yarabilecek potansiyelde öküz gibi bir telefondur (tabii asla bir note 3 değil). iphone 5s her iphone gibi daha mütevazidir. iphone 5s'in kamerası da biraz daha iyi diye biliyorum -- daha doğrusu, htc one m8'inki biraz zayıfmış galiba telefonun profiline göre, onu da akılda bulundur.

onun dışında sen alelade kullanıcı olarak ikisinin arasındaki performans farkını farketmezsin bile (ki ben de hatırlamıyorum ne kadar bir fark vardı, fark var mıydı). hangisi hitap ediyosa onu al, applefag vs fandroid tartışmasına hiç kulak verme, onlar genelde embesil oluyor.

2900'e değmez zaten, 2300 civarına var, distribütör garantili hem de.
www.akakce.com

dediğim gibi şuana kadar hep android cihaz kullandım aşinalığım var o yüzden aklım m8e kaymaya başladı m8 kullanan zatı şeriflerin de yorumu olursa tadından yenmez :)