alanya-manavgat tarafına gitmeyecekseniz kesinlikle afyon üzeri gidin. konya üzeri yol iyi değil. yol üzerindeki tesisler bile afyon yolunda daha iyi. dikkate değer zaman farkı olmaz.

Manavgata yakin yere gideceğiz serik'e ama dedigin gibi cok zaman farki olmayacaksa duzgun yoldan gitmek daha mantikli

6saat 29 dakika konya üzerinden
konyaya kadar güzel, sonrası ise bol kazasıyla meşhur. böyle diyip bok atmayım ama riskli diyelim.

6saat 59 dakika afyon burdur bucak üzerinden.
oldum olası afyon üzerinden giderim. rahat yol.

afyon +1

Her iki yolu da kullandım. Konya'dan sonra yol virajli ve yorucu. Şoförlük durumu nasıl bilmiyorum ama kamyon ve tır sollamak için risk almak gerekiyor bu yolda. Isparta-antalya arasındaki yol buraya kıyasla otoban gibi.
Yarım saat fark varsa yukarıda yazıldığı gibi konyadan gitmeye değmez.
Ben virajli yolu daha çok sevdiğim için giderdim ama o başka :)

serik'e afyon üzeri makul.

Isparta ve konya güzergahı dağlık. Afyon, burdur- bucak istikameti daha düz bir yol. O yollardan çok gittim geldim.

Afyon üzeri git demeye geldim.

src belgesi gerekiyor olması lazım.

Kendi şuben ise söylemeleri lazım. Kendi şuben nüfusa kayıtlı olduğun yer şubesi. İşlem yaptırdığın şube bir nevi postacı vazifesi görür eğer farklı şubeler ise.

Kapalı zarf halinde şubemden aldım.

Gidip sorduğum şube başka şubeydi.

dosyanda suretı vardır. kayıtlı olduğun şubeye sor.

Uğraşırım derseniz servise verin, elektrik kesintisinden arızalandıgini servis rapor olarak versin. Onunla elektrikli kurumuna başvurun. Olmazsa tüketici mahkemesine başvurun.
Çok kişi şekilde cihaz onarımını sağladı

anakart yandı ise muhtmelen kapasitörler patlamıştır ki bunlar genellikle rahatlıkla fark edilir. ve @kisa'nın dediği gibi yapabilirsin.

başka bir ihtimal de anakartta statik elektrik kalması olasılığı, buna karşı da bilgisayarın fişini çek, bios pilini çıkar ve oradaki metal ayakları 10 sn. kadar kısa devre yap. sonra pili takmadan tekrar çalıştır.

yazmak istedim, pc toplarken mümkünse minik bir UPS de alın. Elektrik gittiğinde bir süre idare eder voltaj değişimini kendi içinde halleder (en kötü ups'e bir şey olur diye düşünüyorum ki bende bir dönem neredeyse her akşam 10dk gidiyordu hala sağlam).

Pahalı PC'ler toplarken 500 liralık UPS'ten kısmamak lazım.

Gefallen fiilini turkce olarak aciklamam gerekirse

“Burasi Onun cok hosuna gitti”
Hosuna gitmek - yuklem - gefallen
Burasi - özne - es
Onun - ihr

Yani bu cumle “o buradan hoslandi” degil, hosuna gitti oluyor.
O yuzden dativ hali kullaniliyor kimin hosuna gidiyorsa. Es gefällt ihr sehr gut anlami da “burada olmak onun cok hosuna gidiyor” gibi bir sey iste.

Burada kadını belirten kelime ihr. Es değil.

Es geht mir gut cümlesindeki gibi düşün. Yani oradaki ihr ingilizcedeki her gibi.

gefallen sich = Intransitive Verb yani geçişli fiildir. bu nedenle uygun "sich" ifadesi ile kullanılması gerekir.

en tipik örneği: "Das gefällt mir"

senin örnekteki ihr = sich 'in yerini alır. "Es" zaten başlı başına bir mevzu kısaca burada önceki duruma referans verilmiş. Özne olarak kullanılmış. Almanca bir şeyi ben beğeneceksen kendini sich = mir yapacaksın.

icindeki harddiski sokebiliyorsan, ayni zamanda takabilirsin de. zor bir islem degil. yalniz bazi laptop modellerinin ic dizaynindan dolayi sokme takma islemleri biraz cetrefilli oluyor ama imkansiz degil elbette.

Youtube'dan marka model ssd diye aratın. Örneğin:
www.youtube.com
bir kaç video izleyip başarırım diyorsanız kendiniz değiştirin. Laptopların %90'nında bir kaç vida açılıp değişiyor. Ancak bazı modellerde klavye, anakart vb neredeyse her şey sökülüp ssd takılıyor. Bu tip bir model değilse sıkıntı yaşamazsınız.

tamirciye kesin gitme. alırlar ramini hddni anlamazsın.

videolara baka baka yaparsın. acele etmeyeceğin, bol vaktinin olduğu bir günde sakin sakin halledersin. ortam iyi aydınlatılsın. bol bol resim çek. gerekirse de telefonu daya bir yere sen sökerken videosunu çek. atla deve değil. sonucunu yaz buraya:)

büdüt: pcyi açmışken termal macunları da bir yenilersin. senede 1 yapıyorum ben. iyi bakmak lazım teknolojik aletlere. iyice arttı fiyatlar.

@hemsta

Evet onu da yapmam lazım bilgisayar çok ısınıyor. Kardeşime ufak bişey aldıydık ordan otlanırım artık :)

@hepimiz

Bu kadar destek vereceğinizi düşünmemiştim, çok iyi geldi olumlu bakışınız ve desteğiniz, çok teşekkürler :)

bir çok bilgisayar modelinde bir kaç vida bir kapak ile hallolur. eğer onlardan birisi ise kendi değiştirebilirsin. statik elektriğe dikkat et.

komple açman gereken ve klayve vs. sökmen gereken bir modelse bulaşma derim. gereksiz sinir stres olursun .

ve bene en önemlisi 8.5 yıllık makineye ssd takmaya uğraşma. illa takacağım diyorsan da anakartın ssd'yi destekleyip-desteklemediğini araştır.

imza: 25 senedir bilgisayar söküp takan bir dost.

kedin bile ssd takabilir bilgisayara güven kendine de kedine de o kadar basit.

@helenart

Çok teşekkürler, HP Pavilion g7 nasıl bilirsin? Değer mi?

@helenart + laptopunuzun harddisk bağlantısının sata 2 mi 3 mü desteklediğini kontrol edin. Eğer 3 değilse hız pek fark etmiyor. 450/550 MB/s hızında çalışabilecek disk 250 MB/s hızında çalışıyor. Bir arkadaşımın 10 senelik laptopuna ssd taktık sata2 imiş. performans farkı yok gibi bir şey oldu, ayrıca üst kapağın sökülmesi gereken bir model olduğundan touchpad soketini kırdık toplarken. touchpad çalışmaz oldu. bereket mouse ile kullanan biriydi.

@faithless'a katılmıyorum. bilgisayarımın tam açılması neredeyse 2 dakikayı buluyordu. sonra format attım yine 1,5 dakika falan oldu. ssd taktım 20 saniye sürüyor.

ayrıca internette nvme ve sata2 karşılaştırmaları var. bilgisayar başlatırken ya da program açarken maksimum 3-4 saniye fark ediyor. asıl fark dosya transferinde ki bu o kadar da lüzumlu bir şey değil bana göre.

Bilgisayarın bu tarz bilgilerini nasıl edineceğimi bilmiyorum arkadaşlar. İngiliş de olmadığı için maalesef tıkanıp kalıyorum. Cihazımın üzerinde hp pavilion g7'den başka hiçbir şey yazmıyor, etiket yok (sıfır satın almıştım ama kutusunu vs naptım Allah bilir) ve windows bilgisayarım'a sağ tıklayıp özelliklere bakınca da göremiyorum. Gayet sıradan bir ev kullanıcısıyım esasında, sadece acaba yapabilir miyim diye düşündüm, camiaya güvenim olmadığından...

hwinfo programı ile öğrenebilirsiniz sata 3 mü 2 mi ?

www.hwinfo.com

qph.fs.quoracdn.net

SATA 6G = SATA 3
SATA 3G = SATA 2

any video converter

music audio her şeyi dönüştürüyor.

www.openshot.org

edevlet'te birinci derece yakınların kimler olduğu bilgisi mevcut (biz vatandaş girişi yaparak göremesek de). Sağlık çalışanlarına veya en azından filyasyon ekibine de bu bilgi sağlanmış olabilir.

e-nabız'da profil kısmında böyle bir bölüm (acil durumda aranacak kişi) var. belki o kısımda abisinin numarası vardır.

Tam nereden ulaşıyorlar bilmiyorum ama geçenlerde noterde işlem yaparken de abime mesaj gitti mesela benim için, benim üstüme hat yok diye galiba, ailenin iletişim bilgilerini çok kolay bulabilirler.

Bazı hastaneler kendi numaranız haricinde bir numara daha söyleyin diyor. O kayıtlara ulaşılabiliyorsa ordan almış olabilirler.

düzenleyebilrisin ama makul (efektiv) bir davranış olmaz.

doğrudan temin sanırım 30ktl yani adam al paranı ver ürünü diyebiliyor. usulen 2-3 farklı yerden de fiyat topluyorlar

onun dışında 500tl'Lik şey için ihale yapılmaz. 100.000 tane alınmayacak ise.

doğrudan teminde ihale olmasa da bir ton prosedür var yine. karşındaki adamlar 500 tl mal almak için o kadar ton prosedürle uğraşmak istemeyebiliyorlar, o zaman herhangi bi ihalenin içine yediriyorlar öyle ufak kalemleri.

Aslını bilmiyorum ama ben de duymuştum, bence gayet lezzetli bir atıl değerlendirme yöntemi :) severim.

Bence de sorun yok güzel bir yöntem, ziyan mı olsunlar severek yiyorum :)

yöntem o şekilde. hatta epeyce farklı ürünü karıştırıyorlar.

ben severim.

Pastanede çalıştım. Aslında tam olarak öyle değil. Mesela şekilli bir pasta geliyor kesilirken kalan kekler ay çöreğine gidiyor. Ya da pandispanyanı. bir kısmı daha çok kabarmış, orayı kesip hoop ay çöreği.

Çok severim. Eskişehir'de kifler adıyla alırdık. Üzümlü üzümlü... Kapadokya pastanesi'nden aldıklarım favori olanımdı. Diğerlerinde içi çiğ kalabiliyordu. Hey gidi hey...

Ben de sorun oldugunu sanmiyorum. Sonucta kuflenmeye baslayan keklerden yapmiyorlardir heralde.

ben de severim. geri donusumu severim ve desteklerim zaten o yuzden sorun yok.

dogru, oyle yapiyorlar zaten.

bayilirim, bir keresinde rastgele bir pastanedeki cok hosuma gitmisti, 3 tane goturdum bir oturusta hehe.

neden yapıldığını duyduğumdan beri sevmiyorum. az yemedim kaksımış ayçöreği öğk

kart online işlemlere kapalı olabilir. bankayı ararsanız onlar sebebini görebilirler (tabi işlemler onlarda takılıyorsa).

rosmanin varsa aplikasyonunu indirip oyle deneyim

ben olsam uçağı tercih ederdim.

tüm önlemleri aldıktan sonra(çift maske, dezenfektan, mesafe...vb) oluşacak maksimum risk, tek başına 750km'lik uzun yolda oluşabilecek risklerden azdır. zaman ve yorgunluk kısmından bahsetmiyorum bile.

Bence evet. Ama ödün koparak uçağa binip acaba virüs kaptım mı diye kafayı yiyeceğine arabayla git tabi. Saçmalıyor olduğuna ihtimal vermen olumlu bu arada.

Evet.

valla 3. dalganin ortasinda ben olsam arabayla yavas yavas gider gelirim.

kisiden kisiye degisir. ben de ucak yerine arabayi tercih edenlerdenim.

750 km'yi dinlenme tesisine girmeden girecekseniz mantıklı olabilir. diğer her türlü uçak.

1000 km için araba tercih ettim üstelik masraflarımı da herhangi biri karşılamadı.

zaman varsa araç+1

Ben kesinlikle katılıyorum sana covid öncesi sürekli iş seyahati yapan biri olarak. Masrafı önemli değil yeter ki o sıkış tıkış uçağa binmeyeyim.

Bu arada iş seyahati yapman da manasız şu anda ama sen bilirsin yine. Gidersin, gittiğin yerde kaparsan o 750 km dönüş arabayla nasıl olacak onu da düşünmen lazım.

gezmek içinse hayır.

Oturum;
Vatandaşlık, iş, okul vb. Varsa evet
Turistik amaçlı hayır.

Oturum yoksa almiyorlar, fb'ta gormustum birini geri cevirmisler.

yeri ile ilgili bir düzenleme yok. elle yazacaksanız okuyana kolaylık olsun diye satır sonunda bırakabilirsiniz.

Ve yerine virgul koyacak olsaniz nereye koyardiniz? Ben hep boyle dusunuyorum.

Birinci secenegi secerdim, ancak bu bir kural degil.

Bildigim kadariyla boyle bir kural yok. Ama helenart +1

1. seçenek doğrusu

biz altyazı çevirisi yaparken devamında bir şey geleceği algısı oluşsun ve okuma akışı kesilmesin diye sona koyardık, bence düzyazıda da böyle olmalı

geçen hafta yaptırdım 7-8 saatte çıktı. neresi öyle 5 dakikada sonuç verdi? labratuarda da değil de test kitiyle baktılar sanıyorum.

birisi hızlı test (~15 dk), diğeri pcr testi 7-8 saat (normalde daha kısa da size sonucun ulaşması uzun sürüyor).

hızlı testler her daim güvenilir değiller. ama temel bir ayrıcı olarak kullanılıyorlar. hızlı test pozitif cikarsa pcr testi ile kontorlü yapiliyor.

roche'nin böyle bir test kiti var. rapid antijen testi diye geçiyor. 15 dk'da sonuç veriyor ve söylenene göre %90 üzeri doğruluk payı var. bana nedense inandırıcı gelmedi. fiyatı da uygun aslında. (perakende satışı 50 lira)

eğer perakendesi 50 lira olan böyle bir test varsa, her hastane-klinik vs kullansa daha pratik değil mi?

Nerede yaptırıyoruz bu testi?

1. o ip'nin gerçek bir ip adresi olması lazım.
2. standart dışında bir porttan erişim sağlıyorsa, portu yazman lazım.
3. http mi yoksa https mi kullaniyor bunu bilmen lazim.

1. 1.şart ip kamera için modem üzerinde port yönlendirmesinin yapılmış olması gereklidir.
2. Modemin Sabit ip olması gerekir, ip adresinin her defasında değişmemesi için.
3. Neredeyse tüm ip camera ve nvr cihazları plugin ile çalışır, bu sebepten ie gereklidir, pluginin çalışması için gerekli izinlerin verilmesi gerekir.
4. http ://ipadresi:portnumarası şeklindedir.

orijinal daha iyi olur tabii. deji daha kısa bir sürede performansımı kaybediyormuş okuduklarıma göre.

deji iyidir. kendi deneyimimle 4 farklı iphone'a taktim. 4s-5-5s-6s şuan hala hepsi çalışıyor. belki deji'nin de sahtesi vardır. ona dikkat et. kendi sitesinden alınabiliyor olsa gerek.

Deji batarya ile kardeşimin eski telefonunu dirilttim, 2 yıl oldu ancak şimdi evet azalma var diyebilirim biraz. Deji 2 sene çatır çatır götürüyor genellikle kötü değil. Ama orijinale ulaşımınız varsa elbette orijinal batarya tercih edilmeli yetkili serviste. Deji en iyi ihtimalle orijinal batarya kadar iyi oluyor, mucize batarya 3 gün götürdü 5 gün uyumadan çalıştı hikayeleri abartı.

Orjinal diye satilanlar orjinal degil, o yuzden hangisini aldiginin cok da onemi yok. Ben orjinal gorunumlulerden alip taktim hep sorun cikmadi.

telefonu uzun süre kullanacaksan orijinal (servis)
değiştirceksen deji

bir de düzgün şarj ömrü uzatıyor

Az önce yetkili serviste orijinal bataryayla değiştirdim, şuanki fiyatı 399 lira, 2 sene daha kullanırım diye düşünüyorum, bilgi için herkese teşekkürler

Test sayısı olabilir. Veriler bizim gibi her gün aynı saatte toplanmıyor olabilir. Tamamen veri toplama ya da test sayısı ile alakalı bir durumdur. Gerçekte öyle bir azalma mümkün değil.

örneğin almanya'da pazar ve pazartesi veriler eksik geliyor. o sebeple diğer günlere göre düşük çıkıyor. sonra bunlara salıya ekleniyor. bir de normalde h. sonu daha az test yapiliyor.

gerekli para ve vize evrakları (dil belgen varsa) tuerkei.diplo.de

dil bilgin yoksa: tuerkei.diplo.de

vergisiz çalışma şuan 450 € ve altı kazançlar için, sizin part-time işinizdeki kazancınız bu geçerse vergi ödemekle yükümlüsünüz. öğrencilerin resmi olarak yılda 120 tam gün veya 240 yarım gün. tam gün mesai ile hafta 40 saat çalışılır. yarım gün olunca 20 saat oluyor hali.

mezun olmamama durumunu bilmiyorum ama mezun olursa iş aramak için ek süre veriyorlar.

icradan sana mal beyanında bulun diye kağıt gelir. sende malımmülküm hiç bir şeyim yok dersin.

Sonra?

sonra bankara tebligat gider. bu adamın hesabı var bloke koyun diye. ve de işyerine yazı gelir. bu adamın borcu var. maasindan 1/4 kesip bize gönderin diye. çok uzun sürmez.

güvendiğin bir arkadaşınla senet imzala, onu icraya koyun. maaş haczinde ilk sıraya o girsin, maaşın kesilince arkadaşın sana versin. o arada ötekini halledersin.

lostys +1

şuan için en basit ve hızlı çıkış yolu bu olur senin için.

1. geçmiş olsun.
2. çıkarabilirler ama cem yılmaz modeli gibi değil :)
3. uzman bir doktorda ameliyat olun. ileri düzeyde ise yaş ilerledikçe size daha çok bela olacak.
4. ameliyatı görece zor bir hastalık ama iyi geçerse sonrasında çok rahat edersiniz.

Cikartsa bile yerine baska birsey takiyor ki fitiktan dolayi omurga cikartma olayi yok, diski torpuleyip yama yapiyor.

Benzer sikinti bende de var, bacakta uyusma yanma, ameliyatsiz butun opsiyonlari denedim, her seferinde daha da kotulesti ama ameliyatlik degilsin diyorlar.

Kimisini tak diye ameliyata aliyorlar, hallediyorlar bitiyor. Kimisi de benim gibi senelerce surunuyor. Aslinda 1 saatlik bir ameliyat, bu neyin tatavasi anlamadim gitti.

Gecmis olsun..

sadece doğuş oto yok ki vw konusunda, avek, altur, mez...

renault - mais vb
fiat - birmot vb
citroen - inallar vb

hiçbiri doğrudan satış yapmıyor. üretim yapan firmaların büyük çoğunluğu direkt satış yapmaz. otomobil için de böyle, çikolata için de böyle.

doğuş oto diyor ki ;

+ bana 20.000 passat, 30.000 golf biraz touareg üzerine de leblebi. ne etti?

- passat'a 25 desek golf'de 20 desek diğerlerini de 35'ten sayalım.

+ ne etti abi uzatma

- ya sen satsan satsan max 80.000 araç satarsın bu yıl

+ ya tamam fiyat söylede işimize bakalım

- 25keuro ver araç başına yeter. 2.000.000.000 euro yapıyor toplam.

+ naptın abi taş mı yiycez biz 15ten yukarı vermem.

- 16?

+ olur. 1.280.000.000euro etti. 280'ini şimdi vereyim. 500'ü yılın ortasında kalan 500'ü de sattıkça veririm.

- ee hadi bu sefer böyle olsun.

+ hadi selametle

@uuth güzel söylüyorsun da bu dediğin arkadaşların sitelerine baktım. Çok ilginç bişey tespit ettim.

“ Doğuş Otomotiv Yetkili Satıcısı Mez Motorlu Arç Paz. Tic. Ve San. Ltd. Şti. tesisleri...”
“ Avek Otomotiv, 2005 yılından bu yana Doğuş Otomotiv Yetkili Bayisi olarak Volkswagen Bin...”

Bu saydıkların hep doğuş otonun alt bayileri.
Fiat’ın alt bayileri birmot, Gürses, Bilaller filan
Fakat dediğim gibi doğuş oto ile vw arasındaki ilişki farklı gibi yani avek ile vw arasında doğuş oto

(bkz: distribütör
)

mevzu şu, marka türkiye'ye gelip tezgah açacağına buradan bir şirket ile distribütörlük anlaşması yapıyor. onun adı ilgili firma satıyor. senin örnek olduğu gibi vw-doğuş, başka örnek ford-koç. yani bunların tr'de kendi dükkanları yok.

doğuştan alıp satanlarda yine yetkisi satıcı ve bayiler (avek,altur, aykan, vb.). koçtan alıp satanlar da öyle (tan oto, vb.). burada da distribütör kendi mağaza açacağına bunlara imkan veriyor. netice de her yere kendi dükkan kurmasının da bir maliyeti var. bundan da kaçıyor.

bizzat niye satmıyor. tamamen maliyet hesabı. pazar durumu, vb.

arabada aklima gelmedi ama mesela siemens, türkiye'de "siemens türkiye" adı ile kendi satıyor. aynı zaman da bayileri de var. tabi siemensi tek sektörde düşünmek yanlış olur. elektornik ve medikal alanda da çok yatırımı olduğu için onları satmak adına burada olması hem gerekli hem de avantaj.

VW Türkiye distribütörü Doğuş Oto. Diğerleri bayi.

Diğer markaların distribütörleri şu şekilde

BMW - Mini -Range - Borusan
Renault - Mais A.Ş.
Fiat - Tofaş
Seat - Doğuş Oto
Audi - Doğuş Oto
Skoda - Yüce Oto
Citroen - PSA Türkiye
Peugeot - PSA Türkiye
Ford - Ford Otosan Türkiye

ford koç.
kia bayraktar.

Adamın işi otomobil üretmek. Satışla uğraşmıyor. Coca colayı tüm türkiye'de anadolu grubu dağıtmıyor.adını sanını duymadığın küçük bayiler satıyor.

Eskiden bende de vardı bu sorun. Sebebi peteklerde değil de kombide çıktı. O peteklere giden suyun ne kadar ısınması gerektiğini algılayan ısı sensörü bozukmuş. Değiştirdiler düzelmişti

sorun peteklerın tamamında aynı ise kombiye bir baktırın. hepsinin aynı şekilde arızalanması pek mümkün değil.

kombi bakımı dedikleri olay çok başarılı, peteklerin içi temizleniyor, ateşleyici mekanizmaları, vanaları kontrol ediyorlar. kesinlikle tavsiye ederim. 250 lira bir maliyet söylüyorlar genelde. başka bir önerim yok.
ha geçen gün türkiye sigortadan mail geldi. konut kredisi kapsamında yaptırdığım konut sigortası ile kombi ve klima bakımını ücretsiz sunacaklarını bildirmişler. böyle bir sigortanız vardır belki, kontrol edebilirsiniz.

biri yüzde 80 verimle çalışıyor diyelim, diğerleri yüzde 60'a yakın verimle çalışıyor.
@cliq 250 ise uygunmuş

Peteklerin kireç ve pislik tutmuştur, o temizleme makinesi basınçtan çok kimyasal ile işe yarıyor. Banyoda giriş bırakılmışsa ordan, bırakılmamışsa havlupan sökülerek sisteme kimyasal verilip o makine ile dolaştırılır ve peteklerin iç cidarı temizlenmeye çalışılır.

Büyük ihtimal ile bu işlem ile kurtulur, kurtulmazsa en kötü senaryo petek değişimi olur. Elinden iş gelen insan rahatça eskileri söküp yeni petekleri takabilir.

Bankacı değilsen takım abartı olur. Hatta bazen kamera açılmadığı bile oluyor. Sakala da kimse takılmaz.

Bu IK görüşmesi olacaksa youtube'da ingilizce top10 HR question gibi yayınlar var. onlardan güncel olanları izle. vaktin varmış. ik'ci tekrar eder ama ikinci tekrardan sonrası genelde sıkıntı.bu nedenle anladığın şeye cevap ver. zaten o istediği cevap değilse soruyu başka şekilde yeniden soracaktır.

bir diğer öneri görüşmede kulaklık kullan. sesi daha iyi duymanı sağlar ve konsantre olursun.

almanca için yapacak bir şey yok. :) ama ik'ci kafasına göre almanca konuş demez.

ben almanlarla yanlışlıkla kamera açmıştım are we really doing that? diye çıkış yapmışlardı dsfgsdfg sana söylemedilerse görüntülü diye açmazlar muhtemelen ama smart casual giyinsen yeter

sadece doktorun yanıt verebileceği bir konuda doktora gitmemeniz çok ilginç, geçmiş olsun. doktor değilim, geçer mi bilmiyorum.

geçmiş olsun. emniyet kemerinin sizi geri çektiği noktadan kaynaklı bir ağrı ise, kemer kaynaklıdır. ek'nin mantığı bu dur. çarpışma şiddetini vücudunuzdaki en güçlü kemiklere aktararak sizi tutar. bunun sonucu da ağrı normaldir. ek düzgün çalışıyor ve mesafe doğru ayarlı ise hava yastığına çarpmamanız gerekir.

muhtemelen kılcal çatlaklar oluşmuştur. tedbir amaçlı doktora görünmekte fayda var. tabi sizin tercihiniz.

Bahsettiğin kemik köprücük kemiği sanırım. Vücudumuzdaki en sert ve bu nedenle en kırılgan kemik, esnemediği için. Ek olarak üstünde et vs olmadığından dış darbelere çok açık o yüzden kırılma, çatlama olası. Ben geçen yaz kırdım, kırılmış olsa boynunu bile oynatamazsın o kadar acı veriyor yattığın yerden doğrulamıyorsun. Çatlak olabilir, tedavisi ise yok. Eğer çatlaksa doktor sana bir korse gibi bi şey aldıracak medikalciden, onu kullanacaksın sabit tutup bir an önce kaynaması için.

doktora gitme doktor sana gelsin-kımıldama hatta iç kanama bile olur.

belediyeye şikayet edebilirsiniz, bildiğim kadarıyla kesemiyor olmamız lazım.
gerçi üzerinden zaman geçmiş ama en azından sorunuza cevap alırsınız.

yaptıkları şeyin budamak olmadığından emin misiniz?
belki budamışlardır.

Kökünden kesmek yasak ancak bu yapılanlara budama diyerek işin içinden çıkıyorlar. Avrupa'da olsa adamın anasını ağlatırlar yarım asırlık ağaçlara bunları yapanları ama burası Türkiye. Elbette insanlar evlerine güneş girmesini isteyebilirler ancak yarım asırlık ağaçların suçu ne?

1. Ağacın gövdesini değil de dallarını kesmek, ağacı budamaktır. Bilinçli yapıldığı taktirde ağaç için faydalıdır.

2. Kişinin (Apartman veya siteyse yöneticinin) bahçesindeki ağacı kesmesi kendi tasarrufundadır. Çevreciler tepki koyar ama onun dışında bir şey olmaz.

kafasına göre apartman bahçesinden ağaç kesemezler. bunun için apartmanda oturanların onayı ile belediye müracat edip oradan kesim onayı almak gerekir.

nereden biliyorum. binanın önündeki ağacı onay vermediğim için kesemiyorlar oradan.

sizin orada yapılan budama olmuş ama konu daki tam yasal düzenlemeyi bilemiyorum.

Bu memleketin basina ne geldiyse cehaletten geldi. Agac kesilir mi hic ya.

e-imza ile e-devlete login olmayı dene. orada düzgün çalışıyorsa geri ayarlarla ilgili bir şeydir. e-devlete giremiyorsan kurulum hatası yapmışsındır.

@helenart dediğin gibi düşündüm yaptım girdi. Ama sorun pdf'de. Acrobat reader dc indiriyorum, açınca 32bit yazıyor üstte. Karıştırdım biraz 64 bit Acrobat reader bulamadım. Sorun win 10 64bit ile ilgili gibi ama çözemiyorum.

Sorunun çözümü : pc 64 bit olsa da, Java kesinlikle 32 bit inmeli, akis programı da eski sürüm v4.1.1 olmalı ve 32 bit olmalı. Pdf ancak böyle imzalanıyor.

kafanın karıştığını ya da uykulu falan olduğunu düşünürdüm :D

sınav hukuk bilgisini değil de dil bilgisini ölçüyorsa yanlış bildiğini düşünürüm. her ne kadar basit bir kelime olsa da. puan kırmaksa mesele hocanın bonkörlüğüne kalmış.

eğer ki bu kelimenin geçtiği cümleler kural/kanun/yönetmelik anlamlarını kendiliğinden çağırıyorsa doğru bildiğini ancak yanlış yazdığını anlardım ve bunu sorun etmezdim. yok eğer yukarıda da söylendiği gibi dilbilgisel bir ölçüm yapılıyorsa not kırardım.

almanca sınavı olsaydı. hatayı ilk yaptığın yerde puan kırılır. geri kalanı "tekrar eden hata" olarak adlandırılır ve puan kırılmazdı.

ispanyolca dil sinaviysa @helenart'in dedigi gibi ilk hatada puan kirilip kalanlarda kirilmamali.
eger dil sinavi degil de zaten makale icerigi degerlendiriliyorsa kimse puan kirmaz, ama galiba sizinki dil sinaviydi.

Teşekkürler, sınav Dışişleri Bakanlığı’nın sınavıydı. Çeviri bölümü farklıydı, bu bölümde yabancı dilde makale yazılıyordu

kan transfüzyonu farklı koşullar ve farklı tipler var. hepsini burada açıklamak zor ama kan, her zaman tam kan olarak vermiyebilir. bazen plazması verilir. bazen kendi verilir. bazı hastalara beklememiş kan verilmesi gerekir. şartlar vakaya göre değişir. stokta kan olması iyidir. yokluğunda bulmak zor olur. özellikle bazı gruplar denk gelmez. bir nevi boşalan stoğu da doldurmak gerekiyor. deprem gibi bir durum düşün. mesela 100 ünite b rh- negatif lazim. o kadar insani kan almak için taşımak bile bir dert.

sen bedava veriyorsun onlar ihtiyacı olan parayla çakıyor. sonra da boğazda villa kiralıyor. özetle böyle oluyor kardeşciğim.

Soruya cevap degil belki ama açın bir şey olmaz. Alçı ile 5dk da kapatirsiniz sokmeniz gerekirse ben oyle kapatiyorum vida deliklerini.

genelde 4 tane ile montaj oluyor. diğer türlü vidaları denk getirerek takmak zor olur. 8'lik vida sağlam olur. ama kısa vide olmasın.

o ayaklanmak üzere olan canavara karşı da kablolar için önlem alın. arkasında yapıştırma bandı olan kablo kanalı alıp, kabloları içine saklayabilirsiniz.

ben 50" için dört delik açıp 8'lik kullandım. hayli hayli yeterli geldi.

Beton duvardan kastınız normal tuğla duvar sanırım. Beton olan kolon oluyor. Bu video fikir verir belki.

youtu.be

Ben her zaman dubel değil de ağaç kullanırım, deliği deler ağacı çakarım, ondan sonra da vidayı atarım. Fil assan durur.

Herkese teşekkürler cevapları için. Merak eden olursa diye yazıyorum, 10 tane uzun 8'lik vida + plastik dübelle taş gibi oldu.

İsim görünüyor kapat istersen bu yaşta araçta hiç bişey çıkmaması mümkün değil illaki çıkar bişeyler arayanlara “sıfır araba değil 15 yaşında, aracın yaşına bağlı doğal olarak çıkabilecek şeyler çıkabilir ben arabanın mühendisi değilim bilemem, baktırırsınız işinize gelirse alırsınız” diyeceksin. Hiç bişey yok demeyeceksin. Bu bi makina ve 15 senedir sokakta duruyor ve zaman zaman üstüne çıkıyorsunuz ve 100-150 km hızla gidiyor. Bulaşık makinası gibi bişey. Bunları yapsanız ne olurdu?

Hocam öğrenciler çizmiş azıcık temizlik boyası var ama kaza vs yok deyin geçin. Kaç senelik araba. Boyasız, ciziksiz olmama ihtimali var mı ya? Kazasız olması bile büyük olay bence.

aracınız temiz araç, sıkıntısı yok. kaza, tramer de yok. 100 bin üstü fabia'larda terleme olabiliyor.
15 yaş üstü +1

not: çok göz koydum sizin araca ama alamıyorum şuan.

başka bir expere daha götür.

Boya konusunu göçük tamiri yapan bir yere sordum. İçeriden yaşlı bir ustayı çağırdılar. Adam eğildi baktı dibinden kenarından. Sildi dokundu parmakladı falan, ön yanlarda boya var ben hissederim merak etme cihaza gerek yok dedi. O da istersen söyleme salağa yat diyor :D Madara edecekler bizi milletle ya.

İçlerde boya yokmuş bu arada o parçaların. Sanırım kaza olsa oralar da boyanıyor, oradan anlarlar değil mi?

Hocam ben olsam müşteriye derim ki; aracın çiziği varmış benimde expertizde haberim oldu, kaza değil de sürtünme kaynaklı olduğunu söylediler. Zaten haberim olsa raporla ortaya çıkacak şeyi önceden size söylerdim. Aracı ben kullanmıyordum bla bla...

Fiyattan düşün muhabbeti açılırsa da; yalnız bilginiz olsun en fazla xxx kadar düşebilirim, araç 15 yıllık ve kazasız bir çizik sadece derdim.

“Bizim aracımızın tek sorunu bizde geri fites yok gardaşşş” de! De yani mis gibi araba. Senin gocunacak bir durumun yok bence.
Biz de ekspertiz sayesinde öğrendik, gemi yüklemelerinde vs sık karşılaşılan, kazayla ilgisi olmayan çiziklere boya yapılmış. Muhtemelen biz de bunu bilmeden kullandık 15 yıldır de. Bize de sürpriz oldu ama aracın değerinde bir fark yaratmıyor de.

Bu yaş ve km'de böyle olmazsa şüphelenirdim ben.

Araç bu kadar boyalıymış ben de yeni öğrendim diye sen söyle ilgilenenlere. Zaten 190 bin km'deki aracı sırf çamurluğu biraz boyalı diye almazsa boşver, o adamdan hayır gelmez.

@burfak 104binde ya baya düşük. Dur bakalım oradan kurtarıcaz kurtarırsak fiyat konusunda..

Bu yaşta değişen yok, kaputta tavanda da boya yok, geri her yerinde boya olsa da alırım ben.

Bana sat, kaç para istiyorsunuz? Tam model ve özellikler nedir?

fabrika birden çok kez boyamış olabilir. böyle bir hakkı. tarcanlar oto expertiz diye bir ara.

Hmm valla olabilir annemin inadına bakılırsa ama bunu insanlara inandırması güç.

Sanırım dedikleri gibi çizikler için temizlik boyası deyip geçmek gerekecek.

@Unde bach canim, iyi de aracın çiziği var(mış) dersek, ilk sahibi olduğumuz için sen bizle dalga mı geçiyorsun diyebilirler.

Ya doğruyu söyleyip ekspertize sordum bu nedir diye, bana getirilirken gemide çızıktırmışlar diyeceksiniz. Bu arada ro-ro gemileriyle geliyor araçlar.

Ya da daha inandırıcı olsun diye “annem kullanıyordu bana söylememiş” diyeceksiniz. Tabi bu da sizi sahtekar durumuna düşürebilir ama daha akla yatkın durur bilmeyenler için

mopet'le otoyola giremezsin.

Girsen bile 50 km çok yorar, yavaş gideceği için yol uzun sürer. Trafikle birlikte iyice şişer kafanız, gözünüzü dört açmaktan baya yorulursunuz. Kaza riskinin yüksekliğine hiç girmiyorum.

Teşekkürler ufak bi ekleme yapmak istiyorum o halde. Metrobüse ulaşım aracı olarak elektrikli scooter veya yine elektrikli katlanır bisikletler için ne dersiniz. Metrobüse yanımda binebilirmiyim?

katlanır* bisikletle binebilirsin her saatte, buna dair iett duyurusunu gördüm. yalnız metrobüse sokabilir misin, soksan yolcular ne der, şoför ne der, o kısmı biraz...

doğru hatırlıyorum iett.istanbul

bu da şoför
www.facebook.com

125 CC ile bile yorucu olur bence hocam

50cc ile o mesafe hem de İstanbul’da. Allah sabır versin. Ne zor hayatlar var.

50cc çok yorar, otoyola giremezsin +1 ayrıca muhtemelen motosiklet parası kadar ekipmana para harcamak gerekir.

katlanır bisiklet göründüğü kadar pratik bir şey degil, bu da yorar.

elektrikli scooter katlanıp dikey süpürge gibi taşınabiliyorsa o olabilir. mümkünse bir yerden ödünç alarak falan deneyin derim 3-4 bin lira harcamadan önce.

toplu tasima araclariyla birlikte soyle tek tekerleri daha rahat kullanabilirsin urun ornek olarak atiyorum bir cok alternatifi vardir eminim www.egotekteker.com kadikoyde iken her gun bir kac kisiyi goruyordum modadan vapur'a bununla gidiyorlar, ayni sekilde besiktasta yildiz yokusunu da rahatca cikiyorlar :)

e-scooter ile metrobüs kullanarak işe gidip gelen bir çok arkadaşım var.

ben köyde kullanmak için 50 cc aldım bi tane. şehirden köye mecburen sürerek getirdim. 70 km yol ırzıma geçti afedersin. bir de bu ufak motorların selesi çok konforsuz. bir gün gidersin, 2 gün göt ağrısı çekersin. bence bulaşma.

geçmiş olsun. kasko var mi?

kasko var kusur oranım da 0

Kaskondan perte çıkar paranı al, çarpanı bulurlarsa kasko onlara rucu eder tazminatı.

kasko yaptırdığın şirket ile takip edeceksin. bu arada araç marka modeli nedir?

Çekilin, kısa süre önce arabama çarpıp pert ettiler.Hiçbir şey yapmıyorsun sana 20 gün içinde falan paranı veriyorlar. Sahibindende ne kadarsa üç aşağı beş yukarı o kadar.
Sadece plaka, anahtarlar ve ruhsatı noterden yetki devrettigin pertcilere kargoluyorsun. Bir de mutabakat imzaliyorsun, bu kadar.
Can sıkıcı kısım aracım 2003 modeldi, ve alıp veremediğim yoktu, seviyordum. Tam da bu süreçte kaskomun süresi bitti. Araç alırsam aynısından alamıyorum, çünkü alsam kasko yapamıyorum. 15 yaşından büyük araçlara kasko yapmıyorlarmış. Kaskosu olmasaydı mesela araba gitmişti, baybay falan. Kafam karışık.

o yasa 1 mart 2020'de yürürlüğe girdi. hangi alanda niteliksin o önemli. almanca bilgisi var mı? iş teklifi ile mi gideceksin iş aramak için mi gideceksin?

central kullanmıştım. gayet iyiydi.

Budget ve Garenta sıkıntı yaşadığım firmalar. Enterprise ile hiçbir sıkıntı yaşamadım.

Hertz
Enterprise
Budget

enterprise bi miktar daha ucuzdu hem de

avec ile kiralamıştım, memnun kaldım. (avek ist'da vw,audi,seat bayisi aynı zamanda)

Evlilik ve öncesinde nişanlılık süresince, eşim ne kazandıysa hesabında biriktirdi, bütün harcamaları ben yaptım. Ben karşılayamadığım zamanda birikim hesabı olarak tuttuğumuz onun hesabından kullandık.
Her ay sonunda gelir gider hesabını ben yaparım, eksik varsa onun hesabından gerekeni tamamlarız. Nakit ihtiyacı varsa ben veririm.
Tahmin ediyorum ki banka kartını atm'ye takıp para çekmeyi unutmuş bile olabilir bu 10 yılda.

herkes kendi parasını harcıyor.

1. faturalar ortak (cep telefonları hariç)
2. yemek için alışveriş ortak.
3. misafir çağıracak olan kendi alışverişini yapar.
4. kozmetik herkes kendi öder.
5. araç masrafları ortak.

daha öne denenen ortak bütçe yönteminde plansız harcamlar yapan bir taraf olunca sıkıntı oluyor. şimdi hesaba gerek kalmıyor. yaşasın bağımsız bütçe.

erkeğim. kartı hanıma teslim ettim. bana harçlık veriyor. dünya umurumda değil.

Kredi kartları ortak
İsteyen istediğini alıyor, soran yok, haber verebilir isterse
ama genelde "al canım" diyoruz.

para ortak birikiyor.
kart ödeniyor sonra ay sonu
kalan parayla da pound alıp biriktiriyoruz.

paralar, poundlar, kart ödemeleri bende
eşim bana sık sık para gönderiyor, benim maaş + ek gelirler benim hesapta birleşiyor.

Taraflardan biri "benim param benim param", "eşimin parası da benim param" diyorsa o evlilik yürümez.

Böyle olmayacak şekilde ayarlanması gerekiyor.

1.5 yıllık evlilik. Maaşlar aşağı yukarı aynı. Mesela ben kenara 5x ayırıyorum, eşim 4x. Herkesin birikimi kendi hesabında. Herkes kendi kalan parasından özel harcamasını yapıyor. Ortak harcamalar ortak. Ama birbirimizden para esirgeme, ailelere yardım konusunda çekince falan olmuyor. Birikimler farklı olsa da kimde ne kadar var biliyoruz. Bir harcama olunca da ortak giriyoruz. Tam bir kanka galiba eşim.

Edit: Yatırım danışmanlığı genel olarak bende. "Altın al" diyorum, "vadeliye yatır şimdi" diyorum, yapıyor. Kaybedince de sorun etmiyor (muhtemelen tolere edilebilir kayıplar olduğu için:)

Bizde "Sende ne kadar kaldı bende şu kadar var, tamam şunun için şu kadar ayıralım, haftaya da şu ödenecek" şeklinde dönüyor işler.

Evli değiliz, birlikte yaşıyoruz. Partnerimin üç katı kadar maaş alıyorum. Kira, aidat ve faturalara ait ödemeleri o yapıyor. Market alışverişleri ve yemek siparişleri bende. Ayrıca eve ev tekstili, küçük ev aletleri vs alınacaksa yine ben alıyorum. Tatillerde de kazancımız oranında harcıyoruz, o bir harcıyorsa ben üç şeklinde. Ekstra tatile çıkılacaksa, lüks bir harcamamız olacaksa tamamen ben karşılıyorum.

Ha, eklememe gerek yoktur tabii ama onun dışında herkes kendi kredi kartı ve banka hesaplarına sahip. Kişisel olarak ne isterse alıyor. Yatırımlarımız da ayrı ama birbirimize danışıyoruz hisse, döviz, cripto currency vs alım-satımlarında. Bir de tabii bunlar ayrı diyorum ama herhangi bir şekilde bir ihtiyacımız olursa, harcamamız gerekirse, ev, araba vs alacak olursak birkimlerimizden ortak bir şekilde harcarız.

Senin paran benim param yok. Bir sey alirken birbirimize soruyoruz.
Excel tablomuz var. Aylik max market harcamasi limiti belli, elektrik faturalarını giderleri kirayi her şeyi yazıyoruz. Harçlık da bırakıyoruz. Kalan miktarı hisse senedi ya da fon alarak değerlendiriyoruz. Bunlar benim hesabımda ama benim diye dusunmuyorum bizim diye düşünüyorum.

Sene sonunda kimin eve ne kadar para soktuğunu bileceğiz ama bu tamamen data icin, gelire göre farklı bir yaşam yok :)

Bu sağlıklı finansal iliskiyi 2 seye borçluyuz.
1) ailelerimize destek olmamiza gerek yok.
2) ikimiz de birçok insan için cimri sayılırız. Para harcama davranışlarımiz çok benzer bu konuda tartışmıyoruz hic. Ikimiz de alisveris düşkünü vs olsaydık da problem olmazdi. Sorun bi taraf daha tutumlu diğerinin daha savurgan oldugu zamanlarda ortaya çıkıyor bence.

Masrafların tek elde toplanması önemli. Tüm masrafları ben yönetirim. Harcamaları yaparım. Eşim eksik kalan kisimlari için takviye yapar. Artan olursa da çeşitli araçlarda değerlendirmeye çalışırız. Ama bu bu sıralar pek mümkün olmuyor.

eşim har vurup harman savurucuydu, yavas yavas ögrendi. artık en azından buyuk harcamalardan önce soruyor.
her sey bende, gelirler de giderler de. ama giderler hep cok oldugu icin butce dengelemek cok yorucu oluyor benim icin:(

Herkesin kendi kartı ve hesabı var, ortak harcamaları kime denk geliyorsa o yapar. Bireysel harcamalarda ufak tefek şeyler konuşulmaz, daha büyük harcamalar yapılacaksa diğeriyle konuşulur. Maaşlar yatınca kartlar ödenir, eşim kira ve faturaları öder, eksik kalırsa ben takviye yaparım (gelirimiz yaklaşık aynı). Altın alınacaksa eşim, döviz alınacaksa ben alırım. Birikim takip ettiğimiz bir Excel dosyamız var. İkimiz de savruk olmadığımız için çalışıyor sistem, evlendiğimizde konuşmadık hiç nasıl yapalım diye kendiliğinden böyle gelişti.

Ben evin kredisini ödüyorum ve kredi kartımı kapatıyorum. Eşim evin diğer masraflarını ödüyor ve eksik kaldığımız boktalarda birbirimize harçlık veriyoruz aslında ortak her şey. Ama evle ilgili genel ödenecek şeyleri onun maaşından ödüyoruz. Bir de o ayın 15 inde alıyor ben de ayın başında aldığım için aslında daha güzel oluyor 15 günde bir yeni maaş geliyor gibi oluyor birbirimize harçlıklarımızı o şekilde veriyoruz

Eşim maaşını her ayın son iş günü alıyor. Kira faturalar krediler vs tüm ödemeler onda. Benim hesabıma da gönderiyor. Ben maaşımı çok geç aldığım için genelde benim maaş çarçur oluyor bir işe yaramıyor. Hesaplarımız bir asla senin paran benim param hesabı yapmayız.

evin tüm harcamaları, ev kredisi, araç kredisi, gezme tozma masrafları vs her şey bende. eşim kendi parasını harcıyor, kendi harcamalarını yapıyor, isterse biriktiriyor artanı. bazen benimki yetmezse ondan para istiyorum o kadar.

neden böyle yapıyoruz, onun harcamaları bana saçma gelebiliyor erkek olduğum için. benimkiler de ona saçma geliyor bazen. kendi kazanıp kendi harcayınca karışmıyorum. özellikle kadın çalışma özverisini gösteriyorsa iki taraf ta kendi parasını harcayabilmeli yoksa evliliklerden problemler oluyor. gidip araba kredisi çektirip kıza ödetmek falan büyük sıkıntı ve stres kaynağı, söylemiyorlar ama taşıyorlar bu mevzuyu yıllarca. kazansın ne yapıyorsa yapsın, kendi arabamı da kendim öderim en temizi bu, dolayısıyla bir çok evlilikteki o temel polemikleri kesinlikle yaşamıyoruz.

Herşey ortak. Para ortak hesaba aktarılır tüm masraflar oradan ödenir alışveriş, kredi kartı, krediler vs. Herkes normal harcamalar dışındaki harcamalarında bilgi verir. Maşallah sorun yaşamıyoruz.

"erkeğim. kartı hanıma teslim ettim. bana harçlık veriyor. dünya umurumda değil."

şöyle olmayı o kadar çok isterdim ki :D süper olay valla

Benim banka kartim ve kredi kartim esimde.Esim yapacagi tum harcamalari burdan yapar. Maaslardan arta kalanlar da dahil olmak uzere yatirimlarin nerelerde degerlendirilecegini ben yonetirim.Bu birikimlerin bir kismi benim hesabimda bir kismi onun hesabimda. Görüldügü gibi ortak bir havuzuz

Biz kirayı, faturaları bölüşüyoruz. Elektrik, internet birimizde, su ve doğalgaz diğerinde gibi.

Kalan parayla da birikim yapıyoruz. Ben uğraşmayı sevdiğimden hisse senedi kovalıyorum, o vadeliye veya çok uygunsa dolara/altına yatırıyor.

Keyfi harcamalarda vs. de birbirimize karışmıyoruz. Ben konsol aldım mesela kendim ödedim, o kendine hobi malzemeleri aldı kendi ödedi mesela.

He keyfi 1000 dolarlık harcama yapacak olsam sorarım, araba vs. alacak olsak yine ortak paydada buluşuruz bir şekilde.

Bizim de kendiliğinden gelişti, taraflardan biri çok dengesiz harcamalar yapmıyorsa özerklik iyidir bence.

Evlendiğimizde ortak hesap açacaktık, ikimizin de internet bankacılığı ile ulaşabileceği bir hesap sunan banka bulamadık. Şimdi herkesin maaşı kendi hesabına yatıyor. Eşim kirayı, faturaları, kendi kredi kartını ödüyor. Ben de kendi kredi kartımı ödüyorum. Eşim her ay değişken meblağ gönderiyor bana, döviz alıp kendi hesabımda biriktiriyorum. öyle disiplinli bir ortam yok. Gidere göre ya ondan çıkıyor ya benden. Her şey ortak. buyuk harcamalarda istişare ederiz birbirimizle.

Ben savurganim, esim tutumlu. Kredi kartlarini pos cihazlarinda asla kullanmamaya karar verdik. Ne alırsak alalim nakit kullaniyoruz. Internet alisverislerinde hesaptaki canli parayi hemen kredi karti hesabina transfer ediyoruz. Hesapta varsa aliyoruz. Kirayi, faturaları ayirdiktan sonra maasi hanima teslim ediyorum. Bana harclik veriyor. Tum harcamalar onda. Oh. Kafa rahat.

şu an evli değiliz ama evlenirsek şöyle yapcaz.

ikimizin geliri birleşecek. Bu toplam paranın;

- %20'si benim kişisel harcamam,
- %20'si kendisinin kişisel harcaması,
- %30'u ev harcamaları,
- %30'u yatırım.

"erkeğim. kartı hanıma teslim ettim. bana harçlık veriyor. dünya umurumda değil."


yemin ederim evlenince hayat felsefesi yapicam bunu. 15 senedir buradayim, gordugum en efsane cevaplardan biri. haha.

Tüm harcamalar ortak... TL, döviz, altın birikimlerini eşim yapıyor. Bitcoin birikimlerini ben yapıyorum.

Birlikte çalıştığımız için bizim açımızdan çok kolay. Bütün para bende toplanıyor :D Kiralar, kredi kartları, krediler, maaşlar, faturalar, sigortalar vs bütün ödemeleri ben yapıyorum. Kenara atılacak, dövize çevrilecek vs parayı çeviriyorum. Cebimizde genel bi para oluyor harcamak için kimin neye ihtiyacı varsa. Para biterse yine harcanabilecek kısımdan ben veriyorum. Marketi filan da kartlardan yapıyoruz. Haftalık rapor veriyorum, şunu şöyle yaptık, bunu böyle yaptık, şu kadar kaldı haberin olsun gibi. Öyle yani özet olarak iş ortak, havuz ortak, harcamalarda ayrı gayrı yok ama yönetim tek elden.

ikimizde ihtiyacımızdan fazla kazanıyoruz herkes kendi parasını harcıyor artanı ek hesapta vade yapıyoruz

1. hedef ülke belirleme. bu ülke çalışma izni alabilecek misin? en önemli soru bu.

2. deneyim var mı? deneyimsiz gideceksen hedef ülke deki çalışma izni koşullarını karşılayabiliyor musun?

3. dil var ama cem yılmaz espirisi tadında mı? içerik geliştirecek birinden bence hedef ülke kendi bilini en az C1 seviyesinde bilmesini ister. bunu ispat edecek sertifika vs. var mi?

4. deneyimli isen işverenden ref. mektubu var mı?

5. mezuniyet ile yapılan iş ilişkili mi? değilse bu işe nasıl başlandı.

6. iyi bir cv hazirla. burada hedef ülke önemli. bazı ülkeler de cv fotosuz olur bazılarında fotolu olur. y. dışı cv'lerde genelde doğum tarihi olmaz, vs. cv. en fazla 2 sayfa olsun o da deneyimli isen.

7. iyi bir cover letter hazırla. en fazla 1 sayfa olacak cv'nin tekrarı olMAyacak. genel de HR buradan çok adam eler.

8. ilan dili ile cv dili aynı olmalı. almacan ilana ingilizce cv ile başvurmak fantezi olur.

ör:

1. hedef ülke: almanya
2. deneyim: var >5 sene. demek ki mavi kart için gerekli olan maaş limitine yaklaşabilirsin.
3. genel it işleri (yazılım dışı) almacan gerekli. B1 ya da B2 dil belgesi var.
4. ref mektubu var.
5. iş ile mezuniyet ilgili veya iş değişimi tecrübe ile olmuş. terfi-transfer gibi.
6. cv fotolu. medeni durum, doğum tarihi yok. sadece deneyimler + görevler + mezun olunan okullar listelenmiş durumda. 2 sayfa
7. cover letter okul mezuniyeti. iş ile ilgili deneyimleri özetliyor. yapıldı ise 1-2 proje ile ilgili kısa bilgi var. 1 sayfa.
8. ilan almanca cv+ cover letter almanca. + dilbigisi hatası yok.

1-UK ve İsveç (İsvççem hiç iyi değil ama çok yüksek oranda İngilizce konuştukları için)
2-5+
3-IELTS Akademik 7
4-Alabilirim
5-Bölüm sonrası meslek edinebileceğim iki daldan bir tanesi.

Şu durumda herşey güzel gibi duruyor ama farkında olmadığım, normalleştirdiğim bir sorun var ki işler yürümüyor. Yani ya "regret to inform you" diye giriyorlar maile ya da görüşmede ekşi suratla "bizden haber bekleyin" diyorlar.
Bilmiyorum ne yapacağım.

bi sure bangkok simdi londra'da calisiyorum. hem turkiye'de hem bu ulkelerde ise alimda yaptim.

basvuru degerlendirirken ilk ve en buyuk kirilim lokasyonla basliyor. ornegin bi tasarimci pozisyonu aciyoruz, 1000 basvuru geliyor. bu basvurunun 700'u yakin ya da uzak farkli ulkelerden. bu arkadaslarla simdilik vedalasiyoruz.

kalan 300'un bir kismi ister inan ister inanma, kariyerleri ile bambaska bir pozisyona basvuruyor. senelerdir muhabirlik yapip 0 bilgi birikim ile tasarimci ilanina basvuruyor. cok degil ama bi grup insan burda gidiyor.

kalan kisiler yine deneyim yetersizlikleri, ya da overqualified olduklari icin eleniyorlar.

son asama olarak insan kaynaklari portfolyosu olmayan tasarimcilari eliyor ve kalanlari bizimle paylasiyor.

tek tek portfolyolar incelenip one cikan adaylardan bi liste yapiyoruz ve yine insan kaynaklari tek tek yokluyor, onlari gecerse biz gorusuyoruz vs.

uzun anlattim kusura bakma, ama soylemek istedigim sey yurtdisina bi pozisyona basvurdugunda ilk kirilimda gidiyorsun. ozellikle basvurdugun ulkede calisma vizesi/sponsorluk alacagin icin is veren ne bunun maddi yukune girmek istiyor ne de o ulkede yasamayan, ulkeye asina olmayan birini tutup getirmek istemiyor. bu olan durumlar yok mu, kesinlikle var.

senin durumunda olup konustugum bi cok arkadasim var, hepsi guzel firmalara basvuruyor, bazilari ilk kirilimi geciyor ama is olmuyor. bu bi cok durumda senin yetersizliginden ziyade cografi/vize meseleleri ve o ulke ozelinde deneyimsizlikten oluyor. bu yuzden bi cok kisi almanya ozelinde bi sure once cikan is arama vizesi ile ulkeye giris yapip orada is arama yolunu seciyor. is bulacaginin garantisi tabiki yok ama o en basta elenen 700 kisinin bi tik onune gecmis oluyorsun.

yetersizlik konusunda, kendini gelistirmen icin surekli feedback iste. bi is gorusmesi yaptiktan sonra olumsuz donerlerse neden olmadigini, kendini gelistirmek icin neler yapabilecegini sor. en dogru cevabi boyle alirsin (ozellikle yurtdisi basvurularda ben cevap vermeyen gormedim).

ingiltere basvurularinda cv'de dogum tarihi, fotograf, cinsiyet, ehliyet, hobiler ivir zivir hic birsey olmasin. isim soyisim, linkedin, email, telefon adresleri, bikac bullet point achievements, work experience, education (cok kisa) bu kadar.

son not, icerik gelistirme dogru anliyorsam cok lokal ve kulturel bi is. bu durumda is bulman diger pozisyonlara, ornegin bi yazilimciya gore cok zor olabilir. sadece dilini degil o ulkenin kulturunu, esprisini, iletisim sekillerini cok iyi bilmek gerekiyor.

Eğer yakın zamanda böyle red mailleri aldıysanız pandemi nedeniyle de olabilir. Zaten normalde de AB dışından çalışan getirmek uzun sürüyor ama bu ara pandemi nedeniyle başvuru sonuçlanma süreleri iyice uçmuş durumda. Ben oturma iznimi uzatmak için Kasım ayı başında başvurdum hala bekliyorum.

Eğer değişmediyse geçerli bir iş teklifiniz varsa ve kazandığınız para belirledikleri seviyenin üzerindeyse İsveç diplomaya bakmıyor bile. Alanınız hakkında bir bilgim yok ama kalifiye çalışan pozisyonuysa şirket ayrıca şart koşmadıkça dil bilip bilmemenizin de pek bir etkisi yok. Eğer iletişim becerileriniz kötü değilse muhtemelen tecrübenizi az buldukları için ve/veya iş hakkında çok fazla istekli görünmediğiniz için (buna inanılmaz kıl oluyorum) vize/çalışma izni çıkarma sürecine girmek istememişlerdir.

uzmanlığın, oturup yurtdışından adam getirtme süreciyle uğraşmaya değecek bir uzmanlık alanı olmayabilir. yazılımcı ve itcilerin bu konuda daha yaygın olarak iş bulabilmesinin sebebi bu, skill shortage var bir çok ülkede. eğer bu konuda çok istekliysen yüksek lisans ya da benzeri bir yolla gidip, orada oturma izni elde edip öyle aramak daha mantıklı.

Sakin olun ve hurafelere inanmayın. Önce randevu.nvi.gov.tr adresine girip kimlik randevusu alıyorsunuz. Bankaya veya ATM'ye yeni kimlik için gerekli olan ücreti ödüyorsunuz (eski 30 yeni 60). Randevu günü bir adet biyometrik foto ile belirtilen nüfus müdürlüğüne gidiyorsunuz. İlk gün geçici kimlik belgesi denen bir kağıt alıyorsunuz. Bir hafta içinde de adresinize yeni kimliğiniz geliyor. Evde olmama durumu için anneniz adına teslim alabilecek başka birini daha belirtin müdürlükteyken. En kötü ihtimal iki kez evde bulamayınca aynı nüfus müdürlüğüne bırakıyorlar yeni kimliği. Çalındığını söylerseniz daha çok uğraşırsınız. Kaynak: Geçen aylarda gerçekten çaldırdığım için bu yolu denedim, saydığım tüm süreci bizzat yaşadım.

n.cüzdanı kayıp oldu ise 30 tl. kimlik karti kayıpsa 60 tl
n.cüzdanı kayıp ve de kendi tanıtacak bir belge yoksa yanında (örn. ehliyet) yanında aileden biri de gitsin.
çalınmadı ise boşuna çalındı demeye gerek yok. kayıp diye işlem yaptırabilirsiniz.

kurgu yapmıyosan üzmez.

Hafızası kesinlikle üzer. En azından 256 gb olan bir model tercih edin veya yükseltilebilen bir modelse aldıktan sonra yükseltin. 256 gb model için yazıyorum: İnternet tarayıcı, film, müzik, tablo/belge/sunum ile uğraşacaksanız üzmez. Fotoğraf düzenleme, video kurgu, 3d modelleme, mobil ve masaüstü geliştirmede üzer.

Çok net söylüyorum. Bu bilgisayara bu kadar para verilmez.

www.pt.com.tr

2.300 lira fazla ver M1 işlemcili yeni nesil olanından al. Bu iki bilgisayar arasında 5 yıl falan fark var teknoloji olarak. Abartılı biraz tabii ama senin gönderdiğin mac'i 5 yıl kullanırsın maksimum, bunu 10 yıl. Hatta bence daha fazla.

himmet dayı'ya katılıyorum. m1 işlemcili macbook pro'yu kırıp dökmedikçe çok uzun zaman rahat rahat kullanırsın.

bu modelin aynısını kullaniyorum. bundan öncede 2008 model bir macbook pro kullanmistim. 10 sene çalıştı. ki hala açıldığında 10 sene önceki windows tabanlı bir makineyi döver (linux'ü kapsam dışı tutuyorum).

bilgisayarla yaptıklarım.

1. profesyonel olarak bt sistem yoneticiliği
2. qgis ile harita cizimi
3. navigasyon programları ile veri aktarımı
4. rapor-kırtasiye işleri standart + video-müzik dinleme/izleme

Bu bilgisayarı üç senedir kullanıyorum. şuan baktim ~13 GB'dan civari boş yer var. Cihazı bu süreçte hiç formatlamadığımı ad belirtteyim. Yüklediğim ama kaldırmadığım gereksiz programlar olması yüksek ihtimal.

gelelim notlara:

1. ben yedekleme için icloud kullanıyorum. yani dosyalarımın %99'u icloudda yer aliyor. illa apple para vermek istemeyen için de bir sürü alternatif var. diske yedek almaya calismak yerine bence en etkin yöntem bu.

2. yazılımcı arkadaşlar bu tip sabit disk kapasitesi düşük cihazlarla problem yaşıyorlar. onlara genelde 256 bile yetmeyip 512'lik kullanıyorlar.

3. fiyatın için bir şey diyemiyorum. o sizin bütçeniz ile alakalı.

4. M1 tabi ki yeni bir teknoloji + ve - lerini görücez. yeni ürün almak her daim bir risk içerir.

dayanıklılığı ve uzun ömürlü olması konusunda yapılan yorumlara katılmakla birlikte,
bu saatten sonra bu bilgisayar alınmaz. ekranı çok dandik. eski model. üzerine biraz daha koyup m1 işlemcili giriş seviyesi air almaya çalış. ukrayna'ya falan gidip alabilirsin hatta. daha ucuza gelir.

akıl var mantık var, 5-6 yıl öncesinin güçsüz bir işlemcisi, 1400x900 ekran, tuhaf çerçeveler ve 7200 tl. şu bilgisayar halen neden satılır anlamıyorum. macbook alacaksanız m1'li olandan alın ama pc tarafında da iyi seçenekler olduğunu unutmayın bu paraya.

@himmet dayi +1

Geçen sene 128 GB bi mac pro almıştım, valla kurtarmadı yani kafayı yedim, 1 sene geçmeden onu satıp 1 TB bişey aldım. Cloud kullanmıyorum.

bu seri biteli yıllar oluyor. en düşük m1 işlemcili bir cihaz al derim. bu çok ciddi şekilde geride kalmış bir cihaz şu anda.

Testlerde 100 kisiye gercek asi, 100 kisiye plasebo yapiyorlar.

Plasebo olanlardan 15'i virusu kapiyor, asi olanlardan 1'i, bunla koruyucuk oranini hesapliyorlar diye biliyorum. Bbc'de mi ne okumustum da cok oldu yanlis hatirliyor olabilirim.

Aşının onay alıp piyasaya sürülmeden önce yapılan çalışmalarda uygulanıyor. Yani vatandaşa kullanılan aşılarda öyle bir durum yok.

Yukarida da denildigi gibi bu sadece test asamasinda olur.

Amaci ise kac kisinin viruse yakalanacagini bulmak. Yani sen normal asi yapiyorsun 100 kisiye, bunlarin 10'una virus bulasiyor diyelim. Ee bu veri ne saglayacak sana? Belki asi vurmasan da bu kisilerin yine 10'una virus bulasacakti?

İşte bunu cozmek icin bir (mesela) 100 kisiye de "sana asi yapiyoruz" diyerek tamamen etkisiz bir sivi enjekte ediyorlar. Bakiyorlar ki o 100 kisiden 40'i virusu yapmis. Oha diyorsun, bizim asi iyiymis demek, 4'te 3 oraninda azaltmis virus bulasmasini.

-----

İlac testlerinde de plasebo hep kullanilir. Onun da amaci "ilac verdigimiz 100 kisi gercekten ilac sayesinde mi iyilesti, yoksa kisiler psikolojik etkiyle kendi kendini mi iyilestirdi?" sorusunun cevabini bulmaktir.

Klinik deneylerde kullanılır ama her deneyde değil tabi. Aşıyla herkes plasebo kavramını duydu ama tüm çalışmalarda kullanılır eğer o hastalığın mevcut bir ilaç tedavisi yoksa. Yani piyasada milyon çeşit tansiyon ilacı varken plasebo karşılaştırmalı çalışma yapılamaz. Covidde onaylanmış bir aşı tedavisi olmadığı için plasebo karşılaştırmalı yapıldı.

Piyasada milyon çeşit tansiyon ilacı varken hipertansiyon hastalığı için plasebolu çalışma yapılamaz diye düzelteyim.

plasebo etkinlik ve güvenirlik için sadece "test" aşamasında kullanılır. burada basit bir anlatımla şunlar.

1. ilaci ya da aşı yı olanlarda yan etkiler neler? normalde plasebo olan adamda yan etkisi olmasi beklenmez.
2. ilacin beklenen etkinliği gruplar arasında ne kadar farklı.
3. gruplar arasında hastalığa tutulma veya yanıt verme farklılıkları ne düzeyde.

özetle; plasebo insanın kendi vücudu üzerinden oluşturabileceği değişkeni ortadan kaldırmayı amaçlar. yapılan çalışmalara göre insanlar etken madde olmayan ilaç aldıklarında biri zihinsel olarak kendilerini etkilediklerinden bazen kendilerini daha iyi hissettiklerini (veya tam tersi) vs. söyleyebiliyorlar.

www.openshot.org

ben bunu kullaniyorum. benim icin yeterli oluyor.

thy şöyle demiş: www.turkishairlines.com

uzaktan başlar, sonra düşük ihtimal açılabilir dönem ortası falan.

bence de artık bir dönem açılmasının manası yok. önümüzdeki sene beklenir. aşılamalar alan da bitmeye yaklaşır.

bazı üniversiteler açılmayacağını ilan etti bile, zaten mantıklı olan da bu. Bir çok öğrencim evini kapattı, yurt sözleşmesini bitirdi vs. Düşünsenize bu sene mezun olacak öğrenci 4-5 ay için gelse ne yapacak ? Ev tutsan tutulmaz, yurt desen hangi biri hangi yurtta kalacak bu şartlarda. Tıp, veteriner vb. gibi fakültelerin son sınıfları, intörnler vs. gelirler en fazla, kalanı uzaktan eğitime devam gibi geliyor.

açılmaz.. belki küçük bir ihtimal final sınavı için çağırabilirler. ancak önümüzdeki dönem ne olursa olsun açılacağını düşünüyorum. 1,5 dönem yüz yüze eğitim almamış olmak büyük kayıp. özellikle bazı bölümlerde.

Bu dönem asla ve asla, hani böyle kıyamet kopacak olsa ve kopmaması için tek çarenin üniversitelerin açılması olsa bile açılmayacak. 2021-2022 sezonu ise 2021 yazındaki durumlara göre değerlendirilecek.

özellikle sağlık alanında uygulaması olan dersler için kısmı bir açma planı var. burada asıl kararın aşının 2. dozundan sonra çıkması bekleniyor. aşının 2. dozu şubat ortası gibi uygulanmaya başlanacak. genel olarak hibrit bir model düşünülüyor.

bu dönem mümkün değil o kadar insanı toplayamazlar. ancak kısmi olarak olabilir, sağlık bölümleri gibi bölümler vs. bazı üniler de bana ne lan gelin diyebiliyor ancak bunların yamuğunu şaşırtıcı şekilde yök düzeltiyor yani yök olmasa bu dönem boğaziçinde bile yüzyüze sınavlar yapılacaktı.
özet: çok yüzyüze bir bölümün yoksa açılmaz.

Bunlar cicim ayları. Kanma. Birkaç aya kafayı yedirir sana iPhone

Bence sirket telefonunuz oldugu surece onu kullanin, kendiniz yeni bisey almayin alisana kadar.

Ben zamaninda iphone 3 kullanip sonra androide gecip o gun bu gundur anrdoid kullaniyorum. Calistigim yer iphone xr verdi, telefonu kullanmak inanilmaz zor geliyor. Ama kendi telefonum (samsun s20) bozulunca tamamen sirket telefonuna transfer olmayi dusunuyorum. Alt tarafi bankacilik, muzik, fotograf, reddit icin kullaniyorum zaten, ikisi de ayni isi yapiyor.

bence menü rahatlığı bakımında iOS işletim sistemi sistemi androide göre daha başarılı. bununla beraber sizi illa ki bir icloud ortamına zorlar. zaten o da alışınca bırakılması kolay bir şey değildir. tam yedekleme imkanı sunar. şifre hatırlama derdinden kurtarır (vs.). bak bunları android yapmaz demedim sadece icloud'a zorlama eğilimini ve sonucunu yazdım.

ben bu iki tip cihaza da çok uzun süredir teknik destek veren biri olarak iphone'u tercih ediyorum. zaten telefonu da öyle uçan kaçan işler için kullanmam. temelde telefon, mesaj, not ve e-posta için kullaniyorum. öyle kamerası über olsun. müzikte dolby ses versin gibi kıyaslamalar konusunda her iki cihazı da bilmem. fonksiyonellik olarak iphone tercih ederdim.

iPhone 4s, 5s, 7, 10 kullandım bugüne kadar. Toplamda 9 yıldır iphone kullanıyorum. Henüz kafayı yemedim. Üstelik yoğun da kullanırım. Ara ara şirket telefonum Android olmuştu. Bence ios kadar rahat değil. Bir süre daha idare edip gerçekten begendiysen iphone 12 mini öneririm. Hem küçük telefon hem de uzun yıllar kullanırsın.

Android kullanırken değişiklik olsun diye iPhone aldım, ikinci günü tekrar sattım. Bana o kullanım kolaylığını ve özgürlüğü vermedi.

Bence geçmelisin ama geçmen gereken telefon iPhone 12 mini
İphone a geçersen belki tek sıkıntın batarya performansı olabilir ama saydığın kullanım tarzında çok sorun olmaz.

Bu “iOS a geçtim kullanamadım” adamları genelde android ile programlama, root vs gibi işlem yapanlar sanırım.

Şu an dediğim telefon nispeten pahalı gelebilir ama aldığında yaklaşık bi 10 sene (kullanım tarzına göre) kullanırsın gibi geliyor.

Yarey +1

Ayni seviyede android seni ayni belki daha fazla etkilerdi.

İphone yaptin telefonunu diyelim, bir hafta once tesisatciyi aramistin pazar aksami simdi tekrar araman gerekti ama kaydetmemissin numarasini. Neyse dedin gecmis aramalardan bakarim ama o da ne gecmis pazara kadar gitmiyor arama gecmisi??!?!??!! Cunku 100 aramaya kadar gecmisinde gosteriyor iphone. Bak tutuyor demiyorum cunku donumuzun rengini bile iyi kotu tahmin ediyordur ama bu cagri kayitlarini gostermiyor.

Daha bir suru sey sayarim ama bundan buyuk sacmalik yok bence

Bence senin hoşlandığın şey kullanım rahatlığı, tek elle her şeyi yapabilme, cebine atıp gidebilme

iphone se 2020 nin kasası güzel fakat infernalcadre+1

iphone 12 mini alsan tam senlik eğer iphone sevdiysen

Ben de androidciyim, kullanım şeklime göre androidde daha özgürüm

Ben de senin gibi kullanıyorum telefonu, hatta youtube bile kullanmam, 5 yıldan az kullandığım iphone (3gs ve 6s) olmadı, hiç sorun yaşamadım. Şimdi de 12 aldım ama çok büyük, 12 mini alsan 6 yıl falan kullanırsın muhtemelen. Tek sorun face id olayı, dışarıda yüzde maske var, tanımıyor, maskeyi indirip öyle açmam gerekiyor kilidi. Parmak izi olayı, home tuşu falan iyiydi halbuki ya.

telefonları kafayı yiyene kadar kullanıyorsan dediğin süreler bence az. 2015 te aldığım iphone 6s hala ilk aldığım gibi. hiçbir sıkıntı yaşamıyorum. bence daha çook gider. ki bu telefon ne kamplar, ne soğuklar, sonra ani sıcaklar gördü. suya düştü. sudan sonra ses tuşu bozuldu, sonra kendi kendine düzeldi. tabi bu süreçte 2 kere ekran değiştirdim kırıldığı için -en son kasım ayında 180 tl verdim ekran değişimine. bir kere de pilini değiştirttim, şarj tutmuyordu. ama herhangi bir performans sorunu olmadı. dediğin gibi çok stabil çalışıyor.

diğer telefonları bilmem de, ben şahsen yıllardır sorun çıkarmamaması, bişey açarken donmaması ve sinir bozmaması yüzünden iphone’u seviyorum. zaten arama müzik dinleme youtube vs şeyleri her telefon yapıyor.

paran varsa iPhone'a geç tabii. 2010'dan beri iPhone kullanıyorum, bi ara android kullandım şirket telefonu, o dönemin flagship bir cihazı olmasına rağmen çok pişman oldum. 12 mini'yi öneririm ben de.

proletarier aller lander vereinigt eucheksiduyuru.com kullanıcısı +1
tabii ki 150 euroluk android ile 400 euroluk iphonu kıyaslama. 400 euroya git bir oneplus falan al onu dene. xiaominin ara yüzü (ben de xioami kullansam da ) oneplusa göre falan çok hantal kalıyor gerçekten. ha küçük ekran seviyorsundur onu bilemem. ama onplus oppo vb. bir marka dene. aynı fiyat aralığında

5s boyutlarında olan 12 miniyi öneririm bende 5.4 inç ekranı var gayet de yeterli, ama ben olsam 12 pro falan alırdım tabi.

kesin geç bence bu arada, iphone harici pişmanlıktır yeni bir iphone'a geçerken çok çok kısa sürmesi herşeyin eksiksiz olması icloud güzelliği vs. ama dikkat bağımlı yapıyor..

resmi kurumsa zaten dağıtıma çıkmamıştır o. pazartesi gider.

normalde iade olunan kargo birkaç gün şubede bekletilip gönderene geri gider. ama resmi kurumdan iade olan duymamıştım hiç. en iyisi ilgli şubeyi arayın

1) Muhtemelen talep düşük olacağı için herhangi bir girişim yok bu yönde. Bir de lastikler boyutları bakımından o kadar çeşitli ki, günlük kiralamayı karşılayacak bir envantere sahip olmak girişimci açısından mantıklı olmayacaktır. Satış için bile lastikçiye gitseniz üreticiden ya da distribütörden lastik alıyorlar sana uygun ölçülerde. Yani senede 3-5 gün kiralayacağı bir şeyi 365 gün deposunda saklamak ekonomik açıdan fizibıl değildir diye düşünüyorum.

2) Bu da sigorta şirketi açısından fizibıl olmayabilir. Günlük kasko demek "ben riskli bir sürüş yapacağım bugün" anlamına geliyor. Sigorta şirketi açısından oluşacak masrafları karşılamak, günlük kaskodan elde edeceği gelirle mümkün olmadığı için kısa dönem kasko diye bir şey olmayabilir. Belki de yasal zorunluluktur. Bundan emin değilim.

1. fena fikir değilmiş. ama emin ol böyle bir talep olsaydı mutlaka yapılırdı. adamlar 3 gün de kullanacak olsan "ama 7 derecenin altında zaten lazım" diye belki çok az kullanacağın aracına kış lastiği satmayı daha kârlı görüyor. ya da satın almak daha ucuza geliyordur, 3 günlüğüne 200-300 lira vereceğime, 2000 lira verir 4-5 yıl kullanırım dedirtiyorlardır. o yüzden de kimse bu işe girmiyordur.

2. sigortanın mantığına ters bir durum bu. bütün sigortalar için geçerli. sadece risk olan günleri sigortalarlarsa sigorta şirketleri nereden para kazansın? sigortanın mantığı, "başına bir iş gelirse bu ödediğin primden çok daha fazlasını ben karşılarım" anlamına geliyor. tabii burada başına bir şey gelmeme ihtimali daha fazla, bu durumda ödediğin prim sigorta şirketine kalıyor. eğer sadece risk olan günlerde para alacaksa kendisi bir şey kazanamaz ki. başına bir şey gelme ihtimali artıyor çünkü. prim belirlenirken birçok kriter var zaten. yıl içindeki kullanma sıklığı bunlardan biri midir bilmiyorum ama değilse bile en fazla prim tutarı belirlenirken dikkate alınacak bir değer olur.

1. çok fazla ebat var. ayrica sökmek takmak uzun işlem. bir de dönüşte bunlar benim lastik değil di gibi beyanlar olabilir.

2. sigorta riski satın alma işidir. kimse bütünlüğünü bilmediği bir aracı sigortalamak istemez. varsaylım ki bunu yapacak yine yıllık prime yakın prim veya superprim alması gerekir.

3. bu ikisinin bir karması düşünülmüş ve kiralık araçlar icat edilmiş :)

birinci sorunuz hakkında bişey bilmiyorum ama ikici sorunuzun cevabı evet var. geçenlerde tv'de reklamını gördüm hatta oradan biliyorum.

1. var ama en az 30 gün şartı var. www.lastick.com.tr

iphone'da hücresel kısmında

1. fotografların eşitlemeye açık olması lazım
2. veri seçenekleri'nde (roamindata ayarnın olduğu yer) veri tasarrufunun kapalı olması lazım.

usb kablo ile bağlarsan veri harcamadan transfer eder.

MacBook’lar, bir iPhone’u hotspot olarak kullandığın vakit; “ah caniiiiim, telefon faturası çok yazmasın, ‘low-data’ moduna geçeyim de gereksiz veri alışverişi yapmayayım” diyorlar.

Bu yüzden photos güncellenmiyor. Android’e bağlandığında ise telefon olduğunu farketmiyor, herhangi bir Wi-Fi olarak görüyor ve neye ihtiyaç varsa sakınmadan indiriyor.

@fever bunu kapatmanın bir yolu yok mu?

www.google.com.tr

@fevre olmuyor. :)

batarya tek kontrollü mü iki kontrollü mü?

tek kontrollü batarya ise içindeki seramik zımbırtı bozulmuştur. suyu doğru komuta edemiyordur.

iki kontrol varsa yani sıcak ve soğuk ayrı ayrı açılıp kapanıyorsa, sadece sıcak açıkken su soğuyorsa sorun kombidedir.

kombiden duşa giden borunun uzunluğu veya borudaki basınç kayıpları sebebiyle su debisi düşükse kombi kapanıyor olabilir. sıcak suyu tam açtığınızda su ısınıyor mu? sıcak su debisi ne seviyede, şaldır şaldır akıyor mu?

@sttc Debi iyi. Yani bayağı iyi bir miktarda su geliyor.

@helenart tek kontrollü. Sağa sola çevirmeli yani.

Nasıl emin olabilirim?

3 yollu vana bozulmuştur.

üç yollu vana bozulsa diğer musluklardan da sıcak su almak zor olur. diğer musluklar normal demeseydin tarif ettiğiniz üç yollu vana arızasına daha yakın olurdu.

kontrol iki yollu olabilir.
1. musluğu sökerek (bu yöntem de borudan basınçlı su geliyor mu o da kontrol edilmiş oluyor)
2. musluğun kartuşunu sökerek (google: aç kapa musluk kartuş değiştirme)

eliniz musluk işlerine yatkın değilse bir ustuya kontrol ettirin.

Sanirim tek sansiniz, sizin o yokken giris yaptiginiz yönünde savunmayla olur. Ama bunun gerceklesmesi de ancak gizin yürüme hizinda ilerlemenizle mümkün.

Bence itirazlik pek bir sey yok.

Kontrolsüz kavşak ise sağdan gelenin geçiş üstünlüğü var. Bence de %100 siz kusurlusunuz.

Karşı tarafa kaç kusur vermiş?

trafik ışığı veya yol ver/dur tabelası gibi unsurlar yok ise yol sağdan gelen aracın. buna itiraz edecek bir şey yok.

Giderken de sorun oluyor. Bir bilet bir kişi için mazeret. Sen yine gidemezsin. Taksi çağırıp gitmenizi söylüyor Polis.

taksi zaten kesin çözüm de o magandalara muhtaç kalmak istemediğim için çözüm arıyorum aslında.

maalesef gidemezsiniz tek tek kontrol ediyorlar biletleri. ben istanbul havalımanı alıbeykoy arasında 3 kere cevırmeye denk geldım. biri sıkıntı cıkarmazsa dıgerı cıkarır

refekatçiye izin yok.o nedenle siz bırakmazsınız. ya toplu taşıma kullanacak, ya taksi ya da aracı kendi kullanacak.

eşinizin biletini bilgisayarda çoklayıp çıktı alın.

Giderken de sorun olur.
E devletten izin almak deneyin.

Ben emniyet müdürlüğünü aradım, görevli memur, "bilet çıktınızı alın arkadaşlara gösterin sorun olmaz." dedi. Olmadı.

Konuya yardimci değil ama hayatımda gördüğüm en salakca olaylar Türkiye'deki sokaga cikma yasaklarindaki belirsizlik. Yok polisi arayip soruyoruz, yok o olur mu bu olur mu.
Ya madem bu kadar yazilimci egitecekmissin falan, yap Avrupa'daki gibi sistem; insanlar ya form doldursun ya telefondan yapsin. Böyle refakatciye falan izin ver, adam kanit göstersin bitsin.

Kolay gelsin simdiden, ben burada elimde belge olduğu sürece bile tedirgin oluyorum (belki Türkiye'den aliskanlik), Türkiye'de hele her seyin belirsiz olduğu donemde polis yazar mi yazmaz mi tedirginligi zordur

emniyetle görüştüm şimdi; bilet çıktısı yanınızda olsun giderken de dönerken de hiçbir sorun olmaz dedi. ses kaydı da var telefonumda olası piçlikte ses kaydını da dinletirim.

O ses kaydının yasal olmadığını belirteyim de :)

İzinsiz ses kaydı almak suçtur. Başın ağrır. Arkadaşın annesi hapis cezası almıştı öğretmenler odasında gizli ses kaydı aldığı için.

emniyetle olan görüşmeni ses kaydı aldığını bi yerde söyleme polise hatta o ses kaydını silsen iyi olur:D

e devletten seyahat izni al. 5 dakikada çıkıyor uğraşma boş işlerle.