bilgisayar mühendisliği = elektrik elektronik ile yazılım mühendisliğinin karışımı, ders içerikleri bence farklıdır, yazılımcı olmak istiyorsan bence yazılım mühendisliği oku

Artık fark yok. Hangisini okursan oku yazılımcı oluyorsun.

alanlar hiç bildiğim alanlar değil ama şöyle bir fikir verebilirim; hangi üniversiteleri yazıyorsanız, bu üniversitelerin websitesine girin, iki bölümün ders programlarını açıp yanyana koyup bakın. ders isimlerinden ders içeriklerine her üniversite tüm yıllarının ders programlarını paylaşır. hatta baktığınız üniversitenin akts paketi sayfası varsa oradan da bakabilirsiniz.

ben örnek olarak arattım şimdi de ikisinin birden olduğu bahçeşehir üniversitesi gördüm, örnek olarak iki programı şu şekilde karşılaştırabilirsiniz:

bau.edu.tr
bau.edu.tr

her üniversitenin program açıklamaları vardır bu şekilde, bence bakmanız faydalı olur.

is hayatinda sallayan yok ikisi de yazilimci(analist,test de yazilim sayilir) oluyor.

Okulda bilgisayar bolumune daha cok elektronik basarlar.
Daha cok "muhendislik" icerir.

Ama sonucta o donem hocanin cani ne istiyorsa ona agirlik verilir.
Biz 2 sene deli gibi elektronik ve matematik isledik, neredeyse hic yazilim gormedik.
Baba hocalardan 3 tanesi emekli oldu simdi full yazilim isliyorlar.

Ders içerikleri biraz farklı, mezun olunca yazılımcı oluyorsun ikisinden de.

Şimdi abi yazılım dediğin şey aslında bi mühendislik değil, zanaatkârlık. Oturup direkt işi (ürünü) yapıyorsun aslında. İşi pratik yaparak ya da piyasada ustaların yanında çıraklık yaparak öğreniyorsun. Okulda öğrettiklerinin çok da bir esprisi yok. JS yazmak için fizik öğrenip napıcaksın yani. (Ha ML / computer graphics falan yapıyorsundur, eyvallah, ama çoğumuz yapmıyoruz).

Ama TR'de adında mühendislik geçmeyince veliler çocukları göndermiyor diye adına mühendislik diyelim demişler.

Baştan ismini de düzgün koymayınca epey çorba bir müfredatı olmuş bilgisayar mühendisliğinin. Donanım/elektronik dersi var, teorik matematik dersleri var, (şanslıysan) kod yazdığın 3-5 dersin de olur.

Yazılım mühendisliğinde bu donanım / matematik kısmı yok, (olması gerektiği gibi, gerçi az daha matematik olsa iyi olabilirmiş) kod yazmaya çok daha odaklı bir bölüm. Sıkıntı şu ki eskiden beri gelen durumlar nedeniyle yazılım mühendisliklerinin puanı düşük, o yüzden bilgisayar mühendisliğine göre "prestiji" daha az, hem de ortamın daha kötü oluyor genelde.

ikisinden cikanda yazilimci olabilir ama genelde yazilimdan cikan sistemci olmaz. hem sistemci hem de yazilimci isleri arayacak birisi isin bilg. muh. daha iyi olur. sadece yazilim dusunen birisi icin yaz. muh. sistemci maaslari genelde yazilimci maaslarindan dusuk olur.

bilgisayar mühendisliği daha genel.
it alanında mühendislik öğreniyorsun, illa yazılımı yapıp uygulamak zorunda değilsin. bi konu hakkında araştırma yapıp yeni çözüm yolları da bulabilirsin.

iyi bir okulda bilgisayar mühendisliği ufkunu daha fazla açar. yazılım bir bakım işin hamallığı mühendislik farklı bir şey.

oyle bir secenek olmadigindan olabilir mi? :)

ben hep bos gezerım. yasal olarak olması gerekenler haricinde sadece 1 adet semsiye var. :) arac sedan.

Islak mendil, ped, yedek makyaj malzemeleri, tişört, ince hırka, iç çamaşırı koydum ben.

kamp sandalyesi, cam suyu ve normal su, lastik tamir kiti, şal veya hırka, şemsiye, yedek ayakkabı, tişört vs, varsa çadır, mat vs. aklıma gelenler.

spor ayakkabı, bir kaç tane hırka, iki sandalye ve 5 litrelik su var bende :D

eksiduyu.ru

kamp sandalyesi, çadır, mat, uyku tulumu; bunlar bir arada duruyor.


bunların dışında; bir çift yedek spor ayakkabı, yaz başından beri yedek bir tişört, cam suyu, temizlik sıvıları, şemsiye (hiç kullanmadım ama her yere geldi benle), çoğunlukla drone, telsiz için birkaç anten.

ıslak mendil, kolonya ve dezenfektan kapı gözünde veya kolçağın gözünde.

akü takviye kablosu ufak bir çanta içinde satılır.. her arabanın bagajında mutlaka olması gereken şeylerden biridir.. 2 tonluk aracınız akü bittiği anda kıpırdamaz olur.. bahsettiğim kablo yanınızdaysa başkasının arabasından 2dk takviye ile günü kurtarırsınız.. aksi halde çekici çağır usta çağır bi sürü masraf :)

5lt'lik su, 12v lastik pompasi, fener, aku takviye kablosu, cekme halatı, portatif sandalye ve masa, hırka, çakmak, şemsiye olmazsa olmazlarım.

Ayakkabı, tişört, şort, kışın hırka olur, beş litrelik su, tribişon, soda, sert plastik kullan at bardak, lastik şişirici, saç spreyi, ses bombası, sırt çantası, alevli meşale, kışın şemsiye, ilk yardım çantası.
Torpidoda deodorant, parfüm, ıslak mendil, peçete, isviçre çakısı, çanta, kalem, diş fırçası, permatik jilet, ayakkabı çekeceği, kaza tutanağı, ayakkabı sileceği, cilası, limon kolonyası, ufak sünger, naneli şeker, kibrit, çakmak, gözlük sileceği, harici batarya... ne çok şey varmış ya.
Akü şarj kablosu önemli.

meguiars detailing çantası. içinde araç için envai çeşit temizleyici malzeme. 2 adet kamp sandalyesi.

5 litre su, kamp sandalyesi, meyve kasası

(bkz: araba bagajında mutlaka olması gereken şeyler/@feel the blanks)

terlik

Kedi ve köpek maması. Aç bir hayvan görebiliriz. Her an lazım olabilir.

ağır şeyler yakıt tüketimini artırır, gereksiz şeyleri aracınızda taşımayın.

Bu kadar şeyi arabada taşısam araba çöp olur. Bu ıvır zıvırları içine koyup bagajda derli toplu tutacak işlevsel bir çanta önerebilir misiniz?

Ön cam için güneşlik, şemsiye, torba, su.

Deprem cantasi

Bagajda kalabalik sevmem, bende mutlaka iki battaniye bulunur lazim oluyor, cocuklar/hanim usuyor. Ayrica 4-5 sise su, bir de uzun yola cikmadan mutlaka ilkyardim cantasi alirim icinde hava pompasi, aku sarj kablosu falan var.

Arabaların gereksiz yere, iki katı fiyata olduğu dönemde çok iyi yapıyorlar. Keşke herkesin imkanı olsa da ötv ödemeden araba alabilse. Ben saygı duyuyorum ve imreniyorum kendilerine.

bu aracları bu insalar keyiflerine almiyorlar. engelli (veya engelsiz) bir kisiye bakım vermenin hem ruhsal hem de maddi boyuları vardır. o nedenle "normal" insanların zor bir hayat sürdügü günümüzde islerini bir nebze olsun kolaylastırmaya calısiyorlar. engellinin illa ki aractan dogrudan istifade etmedigi durumlar da arac daha cok gerekli zaten. netice de o kisinin bakima daha cok ihtiyacı var demektir.

suistimalden kasıt nedir? rapor hakkı olmadığı halde rüşvetle falan sahte rapor alan birinden bahsediyorsak bizim ne düşündüğümüzün de ötesinde ortada bir suç var demektir zaten.

onun dışında kronik hastalar, engelliler vb gruplar ve onların yakınları için başta hastaneye, rehabilitasyona vs gidip gelme işleri olmak üzere seyahat ciddi bir problem. bu insanların hayatlarını bir nebze kolaylaştırmak devletin vazifesi zaten. üstelik araç fiyatları kur nedeniyle ötvsiz bile uçmuş durumda, çoğu hak sahibi istese de faydalanamıyor.

uzaktan bakınca ben de öyle diyorum ama fırsatını bulsam yapıştırırım gibi ya. engelli kişinin taşınma vs durumu var ve araba alan kişi bunu görmezden geliyorsa bu ahlaksızlıktır ama çevremde 3-4 kişi aldı ötv'siz araç, üzerine aldıkları kişilerin hiç öyle problemi olmadığı için tın tın sürüyorlar

Bazi luks markalar araba satabilsin diye bu avantajin oldugunu dusunuyorum.
Bazi modeller(premium) tamamen bu yontemle satiliyordu.

Daha yeni ust limit koydular simdi de baska marka/modeller bu isin kaymagini yiyor, fiyati tam orada tutarak kendi segmentinde rekor kiriyor.

Amac gercekten engelliye yardim olsa baska yontemler bulunabilirdi.

eksisozluk.com

Piyasa onların yüzü suyu hürmetine dönüyor.

babam almak istememişti
ordan gelen kazanç bir şekilde onun için kullanılabilirdi

Sahte rapor olmadığı sürece, destekliyorum, benim de imkanım olsa öyle alırdım.
Senelik gelirimin %40ı direkt develete giderken, günlük harcamalarımın %20si, aldığım koladan, meyve suyundan ötv alınırken, araba alırken de develete de 1-2 araba almamak için ne imkan varsa yapılmasını savunuyorum.

Türkiye usulü adaletsizliklerden biri. Epeydir matrah arttırılmıyor ama ondan önce Mercedes CLA, Audi A3, Passat falan alınabiliyordu ötv muafiyeti ile beraber, şu anda civic falan alınabiliyor bildiğim kadarıyla. Bu tarz giriş sınıf lüks araca binenlerin çoğu dedesinin üstüne falan almış oluyor. Bence büyük saçmalık. Amaç engellinin lojistik ihtiyaçlarını karşılamaksa dacia duster seviyesinde kalmış olması lazım. Tam da belirtildiği gibi kronik hastalar, engelliler, onların yakınları için hastaneye vs gidip gelme ihtiyacını fazlasıyla karşılar.

duster değil de en azından focus, megane konforu olsun

raporun sahte olmadığı vb. durumlar için, engelli olan kişinin böyle bir hakkı var ve hakkını kullanmış oluyor. bu aracı engellinin ihtiyacının olmadığı durumlarda yakınının kullanmasına engel olan durum nedir ki?

"keyiflerine almıyor", çok abes bir cümle, keyiflerine alsalar ne olacak? senin/benim cebimden eksilen ne? engellinin bu hakkı var, isterse arabayı alır, hiç kullanmadan otoparkında yatırır, bundan bize ne?

kaldı ki 1.6 litre ve ötv dahil fiyatı 330.000 tl'ye kadar olan otomobilleri alabiliyorlar, bu limit içerisinde alınabilecek araçlar da belli.

Genelde yakini kullanmiyor ki abicim.

Adam babasinin gozu gormuyor diye aliyor, babasi 10milyon km uzakta koyde yasiyor bu istanbul'da geziyor.
Asiret falansan butun arabalari bu sekilde alabiliyorsun.

Ha simdi devlet gaza gelip bu denyolar yuzunden haklarini ellerinden alsin da istemem.

Gercekten kendi alip kullanan ya da ailesinin kullandiklari da cogunlukta.

Bizim halka özgü adına "pratik zeka" denilen ahlaksızlıktan başka bir şey değil. Bunu "engelli bireyin hicbir sekilde aractan istifade etmedigi" notuna göre yazdım.

Yoksa engelli için alınır araç. Araç sahibi de onun ihtiyaçları için kullanıyordur. Bu durumda engelli kişinin ihtiyacı olmayan zamanlarda kendisi ve kendi ihtiyaçları için de kullanıyorsa bunda bir sorun yok bence. O araç sadece engelli varken kullanılacak değil.

aracı alandan kastınız engelli bireyin akrabaları ise, engelli birey araçtan faydalanmasa bile problem değil bence. engelli bireylerin bakımı için ciddi masraflar yapılıyor. devlet de bir yerde bu masrafları sübvanse etmiş oluyor.

öte yandan, alakasız bir tipin yan komşusu üzerinden araba alması ise zaten suç.

1. bankadan bankaya gidecegi icin sormaz. atm den yatirilan paranin kaynagi takip edilemedigi icin sorun oluyor.
2. wise benim gorup kullandigim en ucuz. poundu bilmiyorum ama euro da en azindan oyle. tabi bir de N26'da entegre calisiyor.
3. kendi bankandan pound gonderebilirsin ama masraf pound cinsinden olur.

@helenart en mantıklısı nasıl olur peki ? tl olarak mi yollayayim pound mu ? şuan pound yok zaten hesabımda 4-5k £ falan yollayacagim

4000 sterline aşağı yukarı ne masraf çıkar sizce ?

n26 nedir bir de ?

pound suan yoksa wise'a tl gönder. o zaten karsiya pound yapip gonderir.
wise.com
burada dogrudan hesapliyor.
suan da ~320 tl gibi bir masraf cikardi.

n26'da bir banka ama tr'de yok. belki isimini duymussunuzdur diye yazdim.

transferwise deniyordur ama, bir bakın

transferwise yeni adi ile wise

usdt

niye transferwise a dolar yolluyosunuz? tl yollayabilirsiniz.

rastgele çıkıyor il içinde. ilk oturum - ikinci oturum durumunu bilmiyorum ama farklı okula vermezler büyük olasılıkla yetişilemeyeceği için. iadeden görev gelse dahi onu da reddedebiliyorsunuz.

1. iade görevde il icinde herhangi bir yer cikabilir.
2. pespese görevler ayrı okullara verilmiyor. cikarsa ayni okul cikar.
3. hayir sistem size iadeden görev gelirse, kabul edip etmediginize dair onay alacak. zaten iadeden görevlerin onayı bitince devreye cagri merkezi giriyor ve sistem kayıtlı ama görev almamis kisileri arayarak gorev teklıf ediyorlar.

Kolonya ile silince çıkıyor genelde.

Kolonya, aseton, tiner. Bence sırayla deneyin. Masa örtüsü umarım komple şeffaftır zira son ikisi örtünün rengini de çıkarabilir.

full şeffaf. kolonya ve aseton denedim. tiner de deneyeceğim. çok teşekkür ederim

silinen marker ile üzerinden gecersen de cikar.

eskiden kalma ise , bol kolonya ile bir kaç kez deneyin. illa silinir bence:D

@helenart denedim ama maalesef.
@co2s2 çok denedim ama maalesef :D Bu CD üzerine yazılan kalıcılardanmış sanırım.

ısıtınca da çıkıyor

tuerkei.diplo.de

bence geç almak daha mantıklı, atıyorum 3 ay vize verdiler, verdikleri tarihten başlar, ne kadar geç alırsanız o kadar iyi.

@benaslinda
Verdikleri tarihten baslamaz, normalde beyan ettiginiz seyahat baslama tarihinden baslatirlar.

Seyahat tarihinden 90gun onceye kadar basvurulabiliyor.
13 eylulde gidecekseniz bence bir an once randevu almaya bakin.coron yuzunden her sey yavas

kuehles blondes ilk cumlesinde hakili, ama ikinci cumledeki bilgi hatali. eskiden 3 aydi, subat 2020'den sonra 6 ay yaptilar. link de bu bilgi var.

Doktora bildiğiniz üzere birşeyler öğreneyim seviyesinin çok üzerinde bir program. (yani en azından olması gereken)

Sadece merak gidermek için program seçmek yerine altyapınız olan alandaki programa girmenizi öneririm. Zira hasbelkader yeterlik sınavı geçilse bile tezde amatörce hatalar yapılmasına neden olabilir.

Armagan +1

Doktora artık var olan literatürün üstüne bir tık da olsa bir şey koymanız, üretmeniz gereken bir aşama. Daha çok bilgi sahibi olduğunuz alan daha ideal olacaktır zannımca.

Biri türkçe diğeri ingilizce. Doktora tezimi ingilizce yazmamın bir avantajı olur mu ileride?

1. tezi ingilizce yazmanin illa ki faydasi olacaktir ama yayin muhtemelen ingilizce olacagi es deger bir durum olusur.

2. masteri ayri doktorayi ayri alanda yapmis biri olarak ben bir zorlugunun gormedim. sadece dersleri alirken digerlerinden biraz fazla makale okuman gerekiyor. yani suan master okudugun makalelerin aynisini yeni alanda da okuman lazim gibi dusun.

3.secimde doktora sonrasina gore planlamak daha mantikli, iki kere master yapmak gorece kolay ama doktora ciddi emek istiyor. o sebeple, doktora sonrasi calismaya devam etmeyi dusundun alandan devam et.

@helen haklısın da insanin sen azından benim zevklerim ilgi alanim her an değişebiliyor. İki alana da ilgim var aslında fayda olarak geçmişte çok şuan az ilgi duyduğum alanda yapmam gerektiği için onu seçtim

rüzgarın ne taraftan estiğini bilsinler araç sürücüleri ona göre dikkatli olsunlar diye olabilir mi? özellikle tır kamyon vs.

tırlar ve benzeri yuksek araclar icin olmasi lazim. ruzgari, yonunu, siddetini hesaba katmazlarsa devrilebiliyorlar. o yuzden ozellikle tehlikeli alanlara koyuluyor.

Uzun yolda araç kullanmadığınızı varsayıyorum.

Rüzgarlı günlerde yoldaki özellikle viyadük ve köprülerdeki rüzgarı sürücülere bildirmek için koyuluyor. hafif bir tepe kenarından bir köprüye çıktığınızda rüzgarın şiddetine göre otomobiller ve motorlar bir miktar savrulur. Bunu bilerek viyadüğe girersen, savrulmazsın.

Direksiyon çok sıkı tutulmaz normal seyirde. Fakat tır sollarken, viyadüğe girerken rüzgar olduğunu bilirsen biraz daha hazırlıklı olursun.

türkçe kaynak yok mu? google'a "rüzgar tulumu nedir" diye yazınca bir ton kaynak geliyor.

tr.wikipedia.org
seyruseferim.com

@altinci nesil caylak
onları okudum neden otoyolda olduğu yazmıyor şimdi daha makul cevaplar geldi.

bunlar genelde rüzgarin ani olarak degisim gosterdigi, bogaz, köprü ve viyadük gibi yerlerde olur. her türlü araci (evet otomobil dahil) rüzgara karsi uyarir. rüzgar olmayan bir yerden rüzgarli bir yere geldiginizi ifade eder, bu özellikle yüksek araclar icin sikintidir (tir, otobüs, kamyon, vb.). bu aralarin devrilmesine veya serit degistirmesine neden olabilir. bu da diger araclar icin tehlike olusturur. o sebepten rüzgar kuvvetli ise ona göre hareket uyarisi icin orada yer aliyor.

www.ilgitrafik.com

Bir tane video vardi, motorla tir yan yana gidiyor.
Tir ruzgari kesiyor ama motorcu bilmiyor.

Sonra motor ya da tir one cikiyor, ruzgar bi anda alip bariyerden firlatiyordu motoru.

online bakiyorlar.

Çıktıya gerek yok. 2 hafta önce yaptırdım. Sadece ruhsat ve sizin kimliğiniz.

Yıllardır olan hesap ama ilk üyelik Mayıs 2021 yazıyor şimdi iptal ettiğimde. Biri Mayıs ayında aktif mi etmiş acaba

olabilir. önce hesabin sifresini degistirin. sonra iptal edin.

Mevcut kredi kartını hesaptan silin bir de.

Onu beveremedim hocam. Nasıl yapacağım?

(bkz: #87045135)
netflix çok garip bir site gerçekten.

hesaba bir süre girmeyince hesabı kapatıyorlar ama başkası senin emailin ile üyelik açıp izleyebiliyor.

@Fusha

www.netflix.com

buradan önce yeni bir ödeme yöntemi ekleyip ardından mevcut kartınızı kaldırabilirsiniz.

umarım mümkündür ama daha kolay seçenekleri değerlendirdiniz mi? mesela ekstra zaman istemek gibi
ya da sorun danışman hoca ise hoca değiştirmek veya konu değişirmek

pandemiden dolayı dondurma hakkı vermişti YÖK. dondurup bu sürede de teze çalışabilirsiniz?

bence öğrenci işlerine sorun bi.

savunmaya alıp, juri de ek süre verirler. danisman ile görüs.

derslerin hepsini saydiramazsın.

saksı değiştirmeseydiniz keşke.
barış çiçeği çok ışık sevmez, yarı gölge ya da direkt olmayan ışık sever.
yapraklarına da biraz su püskürtün, hafif gölge ya da en azından direkt güneş almayan bir yere bırakın.
bir günde dikilir tekrar.

Suya boğmadan sulama rutininde devam ederseniz canlanır tekrar.

kapali balkon muhtemelen sicak gelmistir. yapraklar da o nedenle perisan durum da. pencerede uzak ama isik alan bir yerde kalsin. alttaki su kabinina su doldurun ve eksildikce ekleyin. yapraklar normale donunce sulama isini de rutine cevirin. suyun yapraklara dogru yukselebilmesi icin epeyce suya ihtiyaci var. saksi da degismis toprak da kurudur. o nedenle cok su tuketir.

Ben olsam öcelikle kuruyan çiçeği dipten keserim. Sonra sararıp kötü olan yaprakları en kötüden başlayıp budarım, ama çok değil bir kaç yaprak, kurtulamayacaklar. Az görünüyor zaten.
Sonra direk güneş ışığı vurmayan yani yakıcıyı güneşin gelmediği, tül vs ile süzüldüğü aydınlık, ışıklı bir alana koyarım. Işığı sever ama aşırı güneş yakıyor.
Barış çiçeği yapraklara fıs fıstan da hoşlanıyor, çok su verip de öldürmeyin. Toprağı kontrol edip sulayın. Bazı topraklar üstten kuru gibi ama içi sulu kalıyor o yüzden normal bir suyunu verdikten sonra su ihtiyacını fıs fıs ile yapmak daha garantili olacaktır. Susuzluktan hemen ölmez, yaprak uçları bazen minik kuru gibi olur ona çok takılmayın, efkarlanmıştır. Yani eyvah kuruyor diye çok aşırı sulamayın, bitkiler sulama yüzünden çürüyerek ölür daha çok susuzluktan değil.
Bir de esintili yerleri çok sevmediği söyleniyor. Mesela ceryanda kalmasın.
Normalde bakımı çok zor bir bitki değil, başka bir derdi hastalığı yoksa iyileşir bence.

tavsiyeleri uyguladım ve şu an yapraklar havada! emeği geçen herkese teşekkürler.

1,78

183

Partnerim M beden giyiniyor, boyu 1.83.

180 cm uzunluğunda 73 kg

1. fan sorun olabilir.
2. termostat sorunu olabilir.
3. radyatör sorunu olabilir.
4. sogutma suyu kalmamıs olabilir. hortum delik olabilir.
bunlar görece ucuzlar
4. motor contası sorunu olabilir
5. motor bloklarında sorun olabilir
bunlar pahali sorunlar

fiyat olarak bilemiyorum.

ama mecburu degilse aracı kullanmayın. yüksek sıcaklıklık motora zarar verir.

uyku da calismasi bug olabilir. update etmeyi deneyin.

isinmasinin nedeni, eger kapak kapali ise muhtemelen fanin giris-cikislarina en genel oluyordur. bu da isinmaya neden olur.

havalandırma fanı toz ve tüy birikmiş olabilir.
başıma geldi.

24 saat içinde deniyor normalde. pcr express var birkaç saatte çıkıyor sanırım o ondan daha pahalı. bi de pcr ultra expres mi ne var o da bir saat içinde galiba ama pcr'ın 2 katından fazla sanırım.

anlayacağın geç kalmışsın biraz ama türkiye bazı ülkelerden pcr istemiyor hızlı test de oluyor. mesela almanya.

h.limaninda bilen yapilan yetistigine gore hastanede yapilan da yetisir. özel hastanelerden bir ikisini ara muhtemelen sorun cozulecektir.

ön ödemeli tarifiye gecmek söylenmis.

alternaif olarak turkcell de park tarifesi var. aylik 5 tl idi sanirim.

bir doktora danissan iyi olur. genelde geriatrik hastalarin bir ya da bir den cok kronik hastaligi olur. ilac etkilesimine karsi dikkatli olmak lazim.

Peki riski en az ne vermek lazım, bonibon gibi bir şey de olur aslında ama onun da tadını alır.

Bonibon gibi kanserojen bi sey verecegine suprdyn ver daha iyi :) Saka bi yana dogal bir seyi surup diye ittirsen olur mu, mesela keciboynuzu pekmezi her gun bi kasik gibi? Surup sisesine koyarsin icinde de pekmez ozu varmis cok faydaliymis gibi bisi dersin :)

Hocam selam, sorunuzun cevabı çok belli zannımca siz de bu cevabı bilecek tecrübe ve yetkinliktesinizdir sanırım.

Cevap: tabii ki evet, +1 dil +bir sürü fırsat.

1. Bir daha onune firsat cikarsa Romanya 3. dunya ulkesi falan diye direk burun kivirma. Romanya 3. dunya ulkesi de Turkiye degil mi sanki? En azindan EEA'de olmus olurdun.
2. Dil ogrenmek eglenceli falan da, bir dili gercekten calisirken kullanabilecek, toplanti yonetecek, anlasma duzenleyecek kadar ogrenmek cok uzun bir surec. "Iki senede B2 Almanca" olur mu? Olur ama buradaki sorun B2'nin biraz ici bos bir kavram olmasi. Kagit uzerinde B2 bilip o dilin kariyer icin yeterli olmamasi mumkun bir durum, cunku dilin mantigini kavramak cok daha kapsamli bir hasir nesir olma gerektirir. Elbetteki ogrenmeye baslasan faydasi olabilir ama kisa vadede otomatik veya garanti bir surec degil.
3. Genel olarak ingilizce mukemmele yakin degilse ikinci dile yelken acmak bana gereksiz geliyor.

Ikinci dilin ne olacagina ulke kesinlesince karar verirsin. Iyi ingilizce eli yuzu duzgun ulkelerde yeter ilk etapta. Ben olsam senin yerinde networkinge yogunlasirim, linkedin'de aktif ol, HQ ziyaretinde falan maksimum insan tanimaya calis heryere ve herseye salca ol, antenleri acik tut.

almanca bilen birisi, almanya'da is mulakatından daıma en az 1 adım öndedir. ayrıca, sadece ingilizceden olusan ilanlara degil herhangi bir yerde cikan almanca ilana da basvurabilecegi icin basvuru sahasi genisler. kendimden biliyorum.

edit: düzenli calisma ve kurs ile 2 sene sonunda C1 olabilrisin. B2 baslangicina gelen birisi temel olarak is gorusmelerınde almaca diyaloglara cevap verebilir.

duy değiştirmeyi denedin mi?

1. sigorta bozulmus olabilir. asagidaki veya yukaridaki.
2. duylardan biri kisa devre yapiyor olabilr ama o durumda varsa kacik akim koruma salteri atar.

sigortalardan üstekini degistirmek kolay. asagidan elektrigi keseceksiniz veya yukarida kacak akim korumadan elektrigi kesiceksiniz.

asagidaki sigorta icin binaya gelen ana salteri kapatmaniz lazim. acemei iseniz bu biraz zor olur sizin icin.

daha once bu konuda deneyiminiz yoksa bir elektrikci cagirin.

pasif ogrencilikten bir sikinti olmazda bir sure sonra atilirsin. atilinca okul askerlik subesine bildirir.

neye göre atıyorlar peki? 2. dönem kayıt yaptırmamış atalım diye mi yoksa 6 dönemlik toplam hakkım bitince mi?

toplam hakknizda okula bitiremiyeceginiz kesinlesince atilirsiniz. detaylari okulun lisansüstü yonetmeliginde yazar.

tr'ye gidince yenilet. cunku tr'de 2-3 günde pasaport sende olur. y. disinda randevu ayri sorun, basilip gelmesi ayri sorun.

Yenilet

1. head hunter mı? bunlar genelde her seye olumlu bakar.
2. sirket ik'sı mı? bunlar genelde deneyime takilir.

ama calisma izni ve dil konusunda muhtemelen herkes evet diyecektir. maas uygun olunca ızın cıkar. dıl de ingilizce ile idare ediyorsan fransızcayi da ogrenırsın diye bakiyor.

hiç sevmiyorum, yolu da sevmiyorum, yazlık falansa gidince tonla iş olmasını da sevmiyorum, giderken tonla işle uğraşmayı da sevmiyorum, otele para bayılmayı da sevmiyorum, pis havuzları veya tuzlu suları da sevmiyorum.

tam bir sevgi pıtırcığıyım bu konuda.

denize girmeyi seviyorum güneşte yanmayı sevmiyorum, plajın cafesi varsa gölgede oturmayı tercih ederim şezlongda uzanmak yerine

Ben de sevmiyorum :) Kucukken hic cikmazdim sudan, liseye baslayana kadar gunesi gorur gormez sabah girerdim aksam cikardim denizden o derece. Sonra hic bir sebep yokken cok da cazip gelmemeye basladi. Belki de liseden beri (ki bu 17 sene yapiyor nerdeyse) asiri yogun bi calisma temposu icindeyim ve artik yorucu geliyor suya gir cik... Girmesi bir suru hazirlik, donuyorsun bir suru is.. Kim ugrasacak :)

Ultra her sey dahil degilse deniz tatili amelelilik gibi geliyor.
Yola cikarken bile yoruluyorum.

Sirf sosyal baski yuzunden tatile gitmek zorunda kaliyoruz.

yüzmeyi bilmememin etkisi büyüktür ama bende sevmem. hava sıcakken daha da sıcak bir yere gitmek mantıklı gelmiyor bana.

Urla'lıyım kendi halime bırakıldığında hadi bi denize gideyim gireyim deme ihtimalim beşbinde bir olabilir. Ha nefret etmiyorum keyifli bişey hep beraber gidildiyse girerim mızıklamam ama akı bokunu kurtaran bi aktivite değil benim için.

Denize sıfır oğlu sıfır bir evim olursa belki balkondan girip çıkabileceğim değişir işler :D

Denizsiz tatil mis gibi de olur bence de, bir hafta boyunca sabah sahile gidip 12 ye kadar kızarıp bişeyler yiyip sonra akşam 6 ya kadar sahilde pineklemek benim garibime gidiyor asıl.

özellikle akşamları sahilde yürümeyi ve oturmayı seviyorum ancak denizde yüzmeyi ve sahilde güneşlenmeyi sevmiyorum. benim gibi düşünen birçok egeli'nin olduğunu düşünüyorum.

Denize girmeye bayilirim, olurum, biterim... sadece gunesin altinda yatmam. Ya semsiye golgesinde kalirim ya da plajin oturulacak yeri varsa (cafe gibi) oraya gecerim direkt.

Zahmetine değmediğini düşünüyorum, girdiysem bu zahmete değsin diye uzun süre çıkmıyorum.

Güneşlenmek, sahilde vakit geçirmeyi sevmiyorum. Yüzmek iyidir.

Ben de hiç sevmiyorum, çok sıkılıyorum.

Yani havuza gider yüzerim, yüzmekle ilgili derdim yok da, o kalk plaja git, yapış yapış sıcak, her yerine kum kaçsın falan, insanlar bundan nasıl zevk alıyor anlayabilmiş değilim.

Yalovalıyım, evimin 50 metre önü deniz/plaj.

Ben de sevmiyorum.

Didim'de yaşıyorum tüm sezonda toplasan 5 kere falan denize girerim eş dost geldiği zaman o da.

Aslında açıktan girmeyi seviyorum tekneden falan ama fakir olduğum için sürdürülebilir değil. Plaj kavramı hoşuma gitmiyor daha çok.

arkadas grubu gıdelım demese herhalde denızın yanından bıle gecmem :)

milletin emekli olup yerleşmeyi düşündüğü bir ege sahil kasabasında denize iki adım müstakil bir evde 3 sene yaşadım, özgür irademle sadece 1 kere "hadi denize gidip bir yüzeyim" dedim. onda da bir on dakika falan gittim geldim, sıkıldım. eve gelip çapaya devam ettim. serde yörüklük var, bana dağ bayır lazım haha :D

Bitmesine 4 ay kalan pasaport ile vizeniz olsa bile ülkeye sokmayabilirler. Genel olarak başka bir ülkeye girerken pasaportunuzun en az 6 ay süresi olması gerekiyor.

hayır. bence pyschoarististan diye bir ülkeniz olsa siz de kabul etmezdiniz.

diyelim ki oldu, pasaportun süresi almanya'da dolarsa bu sefer elcilik/konsoloslukla ugrasman gerekecek. randevusu ayri dert, pasaportun gelmesi ayri dert. rahat rahat 1-2 gün de pasaport almak varken bence macera olur.

'Ships to Turkey' olarak belirtiliyor ise gümrük vergisini vs. hesaplayıp ödeme alıyor amazon. Bir sorun yaşayacağını sanmıyorum.

sipariş verirken, tr'ye gönderilip gönderilmeme durumunu görüyorsunuz zaten. eğer ki satıcı amazon ise vergisini de hesaplıyor ve sipariş verirken onu da ödüyorsunuz.

başka bir satıcı ise tr'nin gümrük kanunlarına göre ürün geldiğinde ekstra vergisini de ödeyeceksiniz.

vergi durumu yazilmis zaten.

klavye düzenine dikkat edin. almanca klavye ingilizce ve türkceden farkli dizilime sahip.

eger: en/de gibi degilde QWERT sekliden belirtildi ise

en: qwertY
de: qwertZ

döviz ekstreli kredi kartından alırsanız avantajınıza olur.

Evli değilim ama muhtemelen ölü taklidi yapardım

açıp "rahat bırakın" asla denmez. sen kötü olursun.

eşinle konuşursun, derdi varsa dinlersin, fikrini sorarsa tavsiye de verirsin ama aile ile konuşmazsın kesinlikle.

eşine karşı kötü olursun, eşin sıkıntıları çözer ailesiyle, sen onlara karşı kötü kalırsın.

en iyisi hiç karışmamak ya da eşinle ortak hareket etmek.

Demem. Esimle konusurum ancak, ona destek olur yol gösteririm ama araya girmem (esim öyle bir istekte bulunmadığı sürece ki neden bulunsun).

Sİz eşinizi düşünürsünüz, o da; ''onlar benim ailem, döver de, sever de'' der. Ortada kalırsınız. Demez de, öyle düşünün.

Gerçekten nedir bu kadınların çektiği?

Yapacagin en buyuk hata olur.

prensip olarak es dahil, baskalari arasindaki iletisime karismak veya araci olmak iletisimi bozan bir durumdur. bu sadece tr'de degil her yerde böyledir.

eşinize sarılıp yanında olduğunuzu hissettirmek, onu dinlemek ama sadece isteğinde tavsiye vermek güzel.

Eşiniz makul bir insansa orta yolu bulacaktır. Ben öyle yaptım mesela.

Ben öyle bir sorun için yeni evli olduğumuz zamanlarda kendimce şöyle önlem almıştım. Bütün ailenin toplandığı mecliste konu o ,şu, bu olurken ; kimse kusuruma bakmasın sizin kızınız, diğerinin kardeşi , berikinin baldızı olabilir , olabilir de değil saçının telini koparmak ağzınızdan çıkacak kelimeden bile üzülürse hanım ,kalbinizle beraber bedeninizide kırarım demiştim. Önce bir şok oldular ama hiç sıkıntı yaşatmadılar bugüne kadar.

Kayınpeder balkonda kıstırınca ; oğlum diğerlerinin yanında bir şey demedim ama gel öpeyim deyip alnımdan öpmüştü :)

Sadece türk kızı demeyelim. oğluna tapan analar ve genç yaşta ev borcu yükleyen babalar yüzünden de er kişisi ana babasıyla iletişimi koparamıyor.

valla iş eşinizde. ben nişanlıyım arada beni de darlıyor bizimkiler ama aşırı sudan sebepler. ben geçiştiriyorum genelde. işim var tez yazıyorum nişanlım izin vermiyor diyorum konu kapanıyor.

ama siz hiç yorum yapmayın kendi kendinize, sorarsa söylersiniz, onlar düzelir sizin dediğiniz hafızada kalır. Dediğinizi babam yapıyor arada teyzemlere anneanneme. annem çok naif ve dertten stresten hemen hastalanıyor. babam da bu yüzden aramayın artık dert anlatmayın kafaya takıyor hasta oluyor demişti. tabi artık evlilikler oturmuş babam 60 annem 52 yaşında, diğer taraf da yaşlı olduğu için belki anlayış gösteriyorlar.

coin olarak göndersen daha az masraflı olur sanırım. karşı taraf sorunsuz çekebiliyorsa.

yeni adi ile wise kullan. eski adi transwise. en ucuz yontem bu. ilk sefer kullanirken biraz yavas calisir. son odeme tarihi varsa buna dikkat et.

not: wise sadece senden komisyon keser, bu sayede aliciya istedigi miktai tam olarak gonderebilirsin.

not2: wise'i almanya'dan tr'ye duzenli para transferi icin kullaniyorum. bu da tecrube kimsina cevap olsun :)

transferwise ile yollayin

~2 yildir almanca kursuna giden ve c1'i neredeyse (son hafta) bitirmek üzere olan biri olarak kisisel tavsiyem, bir kursa git ve a1.1'den basla. dersen ki istemiyorum. hobileriniz nedir? sorusuna almanca olarak duraksamadan cevap verebiliyorsan. grammer kitabi alip b1'den basla. ama bence almanca bu sekilde tek basina ögrenmek icin zor bir dil.

not: tabi ki ögrenme kisiden kisiye degisken bir durum. ben kendi tecrube paylastim.

Yolda sola dönüş yasak tabelası unutulmuş.

Karşı tarafta solda yer alan YKB'nin önündeki görüntü de şu: goo.gl

Böyle bir tabela olması şart. Muhtemelen yol/kaldırım düzenleme sırasında söküldü ve takmayı unuttular.

sorun sen de degil yolu yaparken tabelayi oraya koymayanda veya sonra o tabelayi sökende. keza senin gittigin seridin karsisinda gelenler (yapi kredi önünden) saga dönmek isterlerse, bunu yapmasinlar dize orada saga dönülmez tabelasi var. hatta tek yolan sokaga girerken, tasit giremez tabelasi da yok.

bakin tam bordurde saga yonlendirme isareti var. sola dogru yol olunca sola dogru da tabela koymalari gerekebilirdi.
sola herhangi bir yonlendirme tabelasi yok. ha sola donulmez isareti olaymis daha iyi olurmus.

İşte bu yüzden bilmediğin bir şehirde araç sürmek işkenceye dönüşüyor. Tamam kalabalık yolu kapatıyorsun falan da işaretleri tam tekmil koy be. Sonra çarşının ortasında gel de kafayı yeme

Düdüklü tencerede uzun süre pişince yumuşuyor.

düdüklü+1
dana eti sert oluyor genelde. ben bir tavaya koyup, içine başka hiç bir şey koymadan kapağını kapatıp enn kısık ateşte 1+ saat pişirdikten sonra da yumuşacık oluyor.

pisirmeden önce sogan suyunda marine etmek de isinizi görür.

Ne etini ve neresini pisireceksiniz?

o kadar pişirmeye etin vitamini, proteini kalmıyor

sert etler kıyma yapılır
yağ, soğan sotersen lezzetli de oluyor

muhtemelen balance ilgili olabilir. bunu bir kontrol edin.

bazen bende de mac'in ses dengesi bir tarafa yatkin olarak ayarlaniyor otomatik olarak kulaklik baglayinca. benzer bir durumla karsilastiginda onu kontrol edebilir misin? system preferences>sound>yukardan airpods'u secip asagida left-right cubugunun tam ortada oldugundan emin ol yani.

ayrica airpods'u komple resetlemeyi denemis miydin?

ek olarak mac'in bluetooth modulunu de resetleyebilirsin: www.macrumors.com

bunlar da fayda etmezse apple'i ara istersen, sorundan ve yaptigin islemlerden bahset, muhtemelen yardimci olurlar garantisi devam ediyorsa degisir falan

Hayır, geçmez.

Ama epigenetics diye bir olay var. Epey yeni bir alan, kabaca "hangi genlerin çalışıp hangilerinin çalışmayacağını" belirleyen çevresel/dış etkenleri inceliyor. Bu açıdan bir etkisi olabilir.

surrogate.com

cevap geçmezmiş, sperm ve yumurta bütün herşeyi sağlıyor diyor.

gen gecisi o kadar kolay bir sey olsaydi. bu kadar genetik hastaligi simdiye cozmustuk. ama netice de tasiyicinin annenin antijen/antikolari bebege gecer. netice de bunlarda bir genetik materyal ürünü ama genin kendisi gecmez.

Gen aktarımı olmaz. Annenin etkisi sadece çevresel faktörler sınıfına girer.

Hayir, epigenetigin etkileri gorulebilir

gecikme ne kadar sürelik bir gecikme o önemli. gecikme olan bankalar uzun vadeli yapilandirabilir borcunuzu.

tahmini trafik durumuna göre ortalama hiz tahmini yapiyor. trafik olmayan durumlarda sehirler arasi icin genelde 100 km civarinda aliyor.

Trafik olmayan yerlerde yasal olan en yüksek hıza göre hesaplıyor.
Örn. Otoyollar 120km/h, bölünmüş yollar 110km/h, şehir için 50km/h vb.

toplam yol 500km ise, tüm yolu tek bir hızla gidiyormuşsunuz gibi göstermiyor.

Burfak +1
ben özellikle denedim, yoldaki hız sınırına göre gittiğinizde tahmini varış süresini birebir yakalayabiliyorsunuz. ama uzun yolda hız limitinin düştüğü yerlerde basmaya devam ederseniz tahmini varış süresinin de gerilediğini görebilirsiniz.

Focus

focus 2019 olabilir

@himmet dayı ve @reanarchy, meraktan soruyorum fordlar çok sağlam araçlardı, böyle bir kazanın ölümle sonuçlanmasına araç sebep olmuş mudur? yoksa emniyet kemeri vs mi?

1. henüz fizik kurallarinin önüne gecebilen bir arac icat edilmedi. yani güvenli olabilmeleri icin hiz limitleri var.
2. emniyet kemeri ayri bir faktor
3. arac takla atmis. aracin icindeki sabitlenmemis bir cisim de sorun yaratmis olabilir ya da disaridan aracin icine giren bir cisim olabilir.
4. hava yastiklari tamirli vs. olup düzgün acilmamis olabilir.

soruya cevap: arac focus

1- 1kusurdu, 2ye yakin.

2- lasek.

3- yakin zamanda yaptirdim ve neden bugune kadar beklemisim, daha once olmamisim diyorum. Yani memnunum.

4- ilk 1 ay devamli gozyasi damlasi kullandirmisti doktor, dolayisiyla kuruyacaksa bile firsati kalmiyordu. Danlayi kestikten sonra hic kuruluk hissetmedim, gozyasi damlasi kullanma ihtiyacim olmadi. Numaralar icin de sunu soyleyebilirim: lazer odasindan ciktigim anda onumu gorebilmek guzeldi. İlk hafta yakin bozuktu. Ulan dedim benim yakinlar saglamdi bunu da mi bozdular, meger normalmis boyle olmasi :D ilk haftadan sonra yakinlar duzeldi. 1. ay kontrolune kadar uzaklarda bir gun sag goz bir gun sol goz bozuldu. Bozuldu dediysem abarti bir sey degil, gozluksuz halimden bile daha iyi goruyordum yani. 1. Ay kontrolune gittigim gun itibariyle sifirlanmisti. İlk ayda bu anlattigim surec normal.

5- isim geregi surekli pc basinda olmadigim icin yorumum var ama kendime sakliyorum :D

Bonus: oldukca alerjik bor goz yapisina sahibim, gunes gozluksuz camdan bile bakamam, lens kullanamiyorum, her sene konjonktivit olurum fix vs vs. Buna ragmen lazer masasina yattigim andan bugune kadar sifir sikinti.

1. miyop + astg. toplamda bir taraf 5. diger taraf 5.5

2. intralasik

3. bende cok iyi gecti. ben inanmiyorumda ama remen eagle eye :) bak bu ciddi saka degil. üstünden 8 sene gecti. yas 40'a geldi. almanya'da göz testine girdim. testi yapan da garipsedi zaten :)

4. Operasyon kaynaklı bir kuruluk ve görme kaybı yok ama. Çok uzun süre 15-16 saat bilgisayar kullanınca bazen görme de bozulma basliyor ama bence bu normal bir saglik gözün basına da gelen bir olay. bazen bu sekilde 3-4 gün dinlenmeden calisinca acaba gözler gitti mi yine diyorum ama dinlenince normal görüs geri geliyor.

5. gözün tekrar bozulması su sekilde. gözünün ameliyat ile normal bir görmeye kavusturuluyor. siz kendisini madde 4 de yazdigim gibi sürekli zorlarsanız tabi ki de bozulacaktır. dinlenmesi icin süre vermelisiniz. yazılımcı degil sistemciyim sürekli siyah-beyaz ekran okuyorum. :)

6. bonus olarak, benim operasyondan önce gözlerde günese karsi hassasiyet vardi. simdi o ihtiyacim da azaldı. benim dr. da fantastik bir adamdi. bunun olabilecegini ameliyattan önce söylemedi. kontrollerden birinde böyle bir sıkıntız vardı muhtemelen azalmıs olması lazım dedi.

1) 5 miyop 2,5 astigmat
2)15 sene oldu, ismini hatırlamıyorum ama bıçaksız yöntem diye geçiyordu
3) Kartal göz denen olay bende hiç olmadı, normal günlük hayatımı sorunsuz idare edecek kadar görüyorum.kontrollere gittiğimde göz numaram 0,25 miyop çıkıyor, geceleri halo etkisi denen ışık kırılması oluyor, daimi göz kuruluğu mevcut sürekli yapay gözyaşı damlası kullanıyorum. Tüm bunlara rağmen memnunum çünkü yaşasın gözlüksüz hayat. Hayat kalitem ciddi oranda arttı. 15 sene gözlükle gezip sonra gözlüksüz hayatını idare ettirebilmek benim için mucize gibiydi.
4) 3. maddede yazdığım gibi halo etkisi(Işık kırılması) ve göz kuruluğu

5) günde minimum 12 saat bilgisayar başındayım. ameliyat olalı 15 sene oldu göz numarasında bir ilerleme olmadı henüz. Bilgisayarın esas etkisi göz kuruluğu, mesela 1 ay tatile çıkayım bilgisayar kullanmaya bir şekilde ara vereyim göz kuruluğu neredeyse tamamen geçiyor, göz damlası kullanmaya ihtiyaç duymuyorum. Ama tabi yoğun bilgisayar kullanımına dönünce mecbur gene gözyaşı damlası.

son not= senin göz numaraların çok yüksek değil. ameliyat olma kriterin gözlüksüz yemek yiyip denize girebiliyor musun olsun bence. ben mesela 15 cm yakınımdaki insanları bile tanıyamıyordum, senin o kadar ciddi bir sorunun yok. bu numaralarla ben ameliyat olmazdım.

Neden böyle diyorum 1) klasik argüman; bu ameliyatı olan göz doktoru bulamazsın çünkü gerçekten uzun vadede ne olur kimse bilmiyor, ameliyat olan herkes risk alıyor kumar oynuyor. 2) bu ameliyatı olup bildiğin kör olan adam tanıyorum. tamamen tecrübesiz doktor hatasından hem de. Adamın korneasını sikip attılar artık gözlükle bile göremiyor, belli belirsiz ışıkları cisimleri seçebiliyor sadece. Ha bu arkadaşın durumunu bile bile ameliyat oldum ben, ama ciddi araştırdım çok tecrübeli bir doktor buldum araya tanıdıklar soktum,hani sırf para için yapmasınlar en ufak bir risk varsa açık açık anlatsınlar falan fişman, o zaman için piyasanın 2 mislini ödedim ameliyat ücreti olarak.

if cümleleri 0-3 arasında 4 mantıkla yer alır. tersten bakacak olursa

tip 3- de artık gerçekleşmesi imkansız bir olay vardır. buna da uygun tensle yapılır. iki tarafta gecmis zaman. örn. kaza gecirmeseydi, vaktinde gelecekti.

tip 2- de yapılmamıs bir olay ve bunun bir sonucu vardır. ve yapilmasi artik yüksek ihtimalle olası degildir. cok para kazansam , audi alırdım. burada past ve would/could iliskisi var.

tip 1- buradaki mevzu muhtemelen senin kafani karistiran yer. bunun bir tarafa simdiki zaman veya perfekt iken, diger tarafi gelecek zamandır. türkce cevirisinde bazen genis zamanda kullanilir ama ingilizcesinde if olmayan cümle gelecekte zamanda yazılır. If I have money, I will travel. tip-1 de anlatılan olayların yüksek olasılıkla gerceklesegi varsayilir.

tip 0- bu arkadasın problemi tip-1 benzemesidir ama bu genel-gecer kabul görmüs seyler icin kullanilir. herkesin tahmin ettigi bir seyden bahsederken bu tip faydalidir. genel-gecer seyler anlattigi icin present simple'ların kankasıdır. iki tarafta present simple olur. örn. yagmur yagarsa, yollar kayganlasır. if it rain, the road get slipery.

senin ornege gelecek olursak. burada genel gecer bir durum anlamak istiyorsan tip-0 ile yazabilrisin. daha dogru tip-0 ile yazarsan genel gecer bir dogru gibi okur karsi taraf.

tip-1 gibi yazarsan burada gerceklesme ihtimali yüksek diye okur. yani öğretmen cok verecek, cocuklarda yorulacak yorumu olur.

tip-2 de öğretmenin cok ödev verme ihtimali zayıftır, dogal olarak cocukların da yorulma ihtimali zayiftir.

burada önemli olan iki tarafin tenselerini uygun kullanman ve de ona göre bir anlam olusmasi. en sıkıntı olan tip 1 dir. dedigim gibi türkçede geniş zamani ile yazdıgın bir cümleyi burada gelecek zamanla yazmak zorundasın.

bir de baglactan sonra will (gelecek zaman) kullanılamaz. o nedenle cümlenin if'li tarafi will olamaz.

tr'de 2 doz sınovac olmustum. burada (almanya) henüz kabul edilmedigi icin 3. doz olarak biontech oldum. 20 gün sonra 4. doz olarak bir biontech daha olucam. :)

edit: biotech 2 doz arası burada 6 hafta. sonra yanlıs yorumlanmasın. benim 2. doza 20 gün kaldı.

annem mart ayında 2 doz sinovac oldu. açılınca hemen gidip biontech yaptırdım. hafif bir kol ağrısı haricinde bir yan etki olmadı.

4,5 ay önce sinovac olmuştum.
bugün bir doz biontecth olacağım.

tahminim, farklı simi taktığın anda blokelenirsin, yeni simi takmak çözüm yapmaz. ayrıca hazırkarta geçerken simi değiştirmen de gerekebilir belki, haliyle en baştan blokeye düşebilirsin.

Bankacılık uygulaması sim kartla ilgili değildir. Kullanabilirsin. Ama bazı işlemlerde sms onayı gerekebilir ve yurtdışında Türkiyedeki 4 haneli numaralara sms gönderemezsin

efruz'un verdiği bilgi doğru değil. sim kartı değiştirdiğinde banka uygulamaları direkt mesaj atar "sim kart değişikliği tespit edildi, hesabınız bloke edildi, açmak için şu numarayı arayın" diye. daha geçenlerde başıma geldi.

Ben 2014'te eski sim'imi arada takıp sms alıp çıkarıyordum. Sadece sms ile giriş yapıyorsan sıkıntı yok. Fakat işte son zamanlarda çoğu sms yerine telefonu eşleştirip bildirim göndermeye çalışıyor orada eşleşen şey imei mi yoksa simle ilgili bir şey mi onu tekniğinden anlayan biri yanıtlayabilir.

bir ihtimal "mobil bildirim" şeyleri etkilenebilir ama tam tersi sim değil telefona bağlıysa hiç sim gerekmeden de kullanabilirsin. Denemedim. Aslında kurcalayıp görmek lazım belki de.

edit: soru soranın sim kart değişikliği dediği simi iptal ettirmek yenisini almak değil, cüzdanda iki sim taşıyıp cihaza çıkarıp takmak. Bunda bir şey olmuyordu, değişen bir şey yoksa. Efruz'un demek istediği bu.

Bankada kullandığınız telefon numarasına ait sim kart değiştiğinde (numaranız değişmese bile) banka hesabınız blokenelenmez ama sms ile yapacağınız işlemlerde sorun çıkabilir. Sim kart değiştirecekseniz buradayken yapın. Kimi banka çağrı merkezi ile, kimisi ATM ile, kimisi de şube ile açıyor.

sorun biraz karisik ama benzer sureclerden gecen birisi olarak cevaplayayim.

1. hazir kartvs. gecisinde sim degistirecek olursan bankalar seni tr'de blokeler. eger bu degisimde sim kart degisikligi olmayacaksa, yani sim kart ayni kalip sadece faturalidan on odemeliye gececeksen herhangi bir sorun yok. bu zaten tr'deki isleyis. buraya kadar bir sorun yoksa devam edelim.

2. y. disina geldiginde iphone'dan sim karti sok tak yapabilirsin. bankalar ve uygulamalar seni bloklamaz. hatta sms yerine uygulamaya onay gondere bankalar var. onlar y. disi sim kart takili olsa bile calisiyor. cunku sim kartla isleri yok.

3. burada her sim degistirdiginden iphone seni deli edecek. abi, abi sim degisti facetime, virt-zirttaki bilgileri guncelleyeyim diye :) tabi bir de whatsup yabanci simi takinca numara degistir diyecek, tr simi takinca tekrar degistir diyecek :)

4. e-sim destekleyen bir iphone modeli ise y.disinda e-sim alabilirsin. ama almanya'da onu almak da ayri macera :)

hah helenart çok güzel cevaplamış ve 2. maddede dediğim bildirim onay olayını da doğrulamış. Demek ki bildirimle açılanlarda sim kart olmasa bile oluyor. Öğrendiğim iyi oldu.

Himmet senin dediğin operator değişikliğinde oluyor. Sms onaylı olduğunda bloke oluyor. Burda durum farklı

Eşimin telefonunda da banka uygulaması yüklü. Uygulama pnayı sçık. Hem hendi cihazımdan hem onun cihazdan bankacılık işleminyapabiliyorum. Hatta sim hattı olmsua ipadde de yüklü. Yani simle işi yok. Girersin

modemin adaptörünü değiştirdim.

nasıl bildiğimiz voltajı ayarlayan adaptörü mü? neden ki merak ettim?

kablonet candır ama netmaster bir eziyet. tam çözüm için bir tane wi-fi router alın. netmaster'ın wi-fisini kapatın ve wi-fi yayınını bu routerdan dagıtın. 10 sene kablo net kullanan biri olarak diyebilirim ki en net çözüm bu.

Baska modem talep etsem?

Modemle telefon arasındaki bağlantı mı kopuyor yoksa modemle hat arasındaki mi? Sorun hatta ise router çözüm olmaz. Değilse netmasteri bridge moda alıp router şart.

evet o adaptörü değiştirdim. sürekli kopuyordu. kendiliğinden tekrar bağlanıyordu. adaptördeki sıkıntıdanmış. değiştirince düzeldi.

Modem tel arasi baglanti kopuyor. Hicbir bildirim gelmiyor ama pc sorunsuz. Telefonu aciyorum anca o zaman uygulamalardan veri akiyor

Router + 1

Düzgün bir router aldım hayatım değişti.

Para yasal kazanilmis vergisi odenmis ise sorun olmaz. Yani transferi durdursar bile isparlarsiniz sorun kalmaz. Ama paranin kaynagi saibeli ise, kazanc ile elde edilmis vergisi odenmemis fln ise sorun yasarsiniz paranin takilmasi durumunda.

kripto para alıp türkiyede bir bankaya bozdurmak nasıl olur acaba hiç denemedim ama en masrafsız yöntem o diye duymuştum bi yerden

gümrüklere kesinlikle beyan etmelisin. digerli türlü gümrük kendi yakalarsa sorun olur.
ayrica 30k parayi 200€ vermemek icin yaninda tasima riski almak bence makul degil. transferwise gonderin.

Transfergo da var.
ayrica 200€ masraf cok degil.
Iki tarafta da beyan etmeniz gerekiyor ayrica

Yanında getireceksen beyan şart
www.ytb.gov.tr

www.aa.com.tr

Hayır, kameraların çoğu doğu/güneydoğu illerine gittiği için batıdaki şehirlerde (belki başka bölgelerde de) kameralar sadece bina sınav sorumlusu odası ve girişe konuldu.

bizde de yoktu. normalde dijital saatlerin köşesinde kamera oluyordu. her salona yetmemiş bu sefer anlaşılan.

bizde dijital saat bile yoktu.

dijital saat ile kamera tek parca zaten. yks’ de genelde buyuk illerde her salona konmuyor. sayi yetersiz. hatta cts ve pz sinav olan gunlerde yks gibi genelde pek yok yerde kamera olmaz.

Benim gorevli oldugum salonda da yoktu. Bazen oluyor bazen olmuyor neye gore geliyor-gelmiyor cozemedim. Kamera genelde ogretmen masasinin hemen ustunde duvara sabitlenmis bir demir aparatin ustune yerlestiriyor. Dijital saat ve kamera birlikte helenart'in da dedigi gibi. Saat gibi gorunen seyin bir kosesinde kamera var ve kayit aliyor. Sinav bittikten sonra bir gorevli geliyor once kayitlari flash bellege aktariyor ardindan kamerayi söküyor, kutusuna kaldirip osymye gonderiliyor. Kameralarin amaci zaten olasi bir sikayette kayitlari acip izlemek. Yoksa kimse onca kamera kaydini oturup da izlemez.

O kamerasiz siniflarda kopya döndügünü düsünsenize veya sinavinizin haksiz bir sekilde gecersiz sayilip, sizin de bunu ispatlayamadiginizi ?

Bu durum aslinda ÖSYM'nin kendi yönetmeligine göre suç teskil ediyor. Madem caydirici önlem alamiyorsun, kapida da arama yapma o zaman.

her sınıfa dijital saat koymuyorlar niye bilmiyorum. Ben analog saatleri zor okuyorum ve 2014'te lys'ye girdiğimde matematik sınavında dijital saat yoktu, analog saati okuyacağım diye baya uğraşmam gerekmişti sınav anında. Kamera ve dijital saat entegre evet ama insan en azından her sınıfa aynı saatten koymayı becerir..

Gözetmen öğretmen olana kadar ben de mit olduğunu zannediyordum. Dijital saat ve kamera tek parça +1

Abartı şeyler bunlar. Nice disiplinsiz alman arkadaslarim oldu, nice almanla calisiyorum hic de öyle makine gibi değiller.
Dakikligi bilemem de öyle herkes 7de uyanıyor falan saçma.

Ortaokul ve lisede anadolu lisesinde Alman hocalarla okudum, net bir şekilde bu konularda karakterime yön verdi. Buraya bile yayılıyor yani :) Tabii ki Alman disiplini olsun diye diye yapmıyorlar, normalleri öyle, bizim gibi sallapati yaşamak diye bir konsept yok. Çünkü her şeyin belli bir günü ve saati var, x şey için yarın alırım diyemiyorsun çünkü kapalı oluyor kesin vs. Ama tabii ki tüm ülkenin her bireyi aynı değil. Yoksa delisi divanesi de çok, niye olmasın.

Adamlar ilkokuldan üniversiteye önemli şahsiyetler olarak Kant, hegel, marx, scheler, huserrl, nietzche filan okuyorlar ya da onları okumuş öğretmenler tarafından yetiştiriliyorlar. Biraz farkları olsun.

genelleme yapmak gerekirse, almanlar kesinlikle daha sistemli calisiyorlar, isleri belirli bir plana gore ilerliyor ve zamaninda da tamamlaniyor. esneklige, son dakika degisimlilerine acik degiller haliyle. planinin disina cikmak, is taniminda degisiklerin olmasi tolere edebilecekleri seyler degil. bu sadece is icin gecerli degil, sosyal yasantilari da oyle, spontane hadi suraya gidelim gibi durumlar onlara ters geliyor. bulusulup biryerlere gidilicekse cok onceden planlanmis olmasi gerekiyor.

Üniversitedeyken Alman öğrencilerle birlikte okumuştum. Öğlene kadar uyuyup dersi kaçıranı da var projeyi iki hafta önceden bitirip hazır bekleyeni de var. Mesela biri her gününü saati saatine planlar, sabah altıda uyanırdı. Onun yakın arkadaşı kervan yolda düzülür kafasındaydı.
Genelleme yapmak cok zor. Mesela ben Alman olmama rağmen ortaokuldan beri her sabah altıda kalkar, günlük programa göre hareket ederim. Bence milletle pek alakası yok.

Böyle şeyler genele nispet edilir. İlla zıt örnekler vardır. Benim gözlemimde genel anlamda dakikler. Düsseldorf’ta sabah 6’da tramwaylar dolu oluyordu hep insanlar işlerine gidiyordu erkenden.

@iddaaci, dediğiniz şeyle bağlantı kuramadım maalesef.

avusturya liseliyim.

bir öğretmenimizin eşi vefat ettiğinde kadın "yasımı kendi boş zamanımda tutabilirim." diyerek ertesi gün okula gelip derse girmişti.
bunun gibi çok örnek hatırlarım lise yıllarımdan.

genel olarak "iş zamanında iş yapılır, boş zamanda boş zamanda ne yapmak istiyorsan o yapılır" kafasındalar.

Almanya'da Erasmus'ta okulda surada burada iki Alman tanidim, onlar soyledi o zaman 85 milyon Alman'in hepsi boyle diyen tipler turemis. Bunlarin Alman versiyonu iki Turk gorunce tum Turkler barbar diyen tipler.

Gercek su, Almanya'da disiplin kulturu var. Kultur var kisaca. Cogunluk bu kulture uyum saglar. Arada 15 milyon farkli insan da secebilirsin, kalan 70 milyon bu acigi kapatir.

cocugu bilmem ama is hayati su sekilde:

mesai girisi: 7:15 olan isler var. 7:15'te gelirsen personeli bulursun.

bir is gorusmesine gittim. berlin'de potsdam diye bir bölge var. berlin merkeze uzak. görüsme 8'deydi. ben 7:50'de vardim. görüsmeciler 2. tur kahveye dönüyordu.

son örnek: asi merkezi 7:12'ye randevu verdi. 7'de gittim. sira vardi ve islemler baslamisti. öyle bir iki degil calisan. ~70-80 kisilik bir ekip var asi merkezinde.

diyecegim o ki is ve saat konusunda hassaslar.

Ben size Almanlarda neyin farkli oldugunu soyleyeyim.Elbette Alamanlarda da kaytaran, tembellik yapan, vergi kaciran, kurallara uymayan, toplumsal normlara ters hareket eden kisiler var.Ancak bu gibi davranislarda bulunan kisiler yaptiklarini arkadas grubunda anlattiginda herkes ayiplar.Kimse helal olsun demez.Toplumsal ahlak cok guclu.Bu toplumsal ahlak insanlari dogru ve duzgun olana yonlendiriyor.Bizde ise tam tersi.Ne kadar kaytarirsan, kurallari ihlal edersen o kadar itibar gorursun.Herkes seni takdir eder.

Almanya'da doktora yapiyorum en caliskan ögrenciler Tr'den gelenler. digerleri saat 17 olunca kaciyorlar. Alman caliskanligi yalan.
Sabah erken kalkiyorlar ama saat 8'de zaten heryer kapaniyo, erken uyuyorlar.
sert bi disiplin degil de, yapilacak isleri programlayip yapiyorlar, ama aklina sert yogun bi is programi gelmesin.

edit: zuhahaha

Almanlara spesifik bir disiplin değil bu bana göre. Kuzey ve batı Avrupa'da cehalet az olduğu için insanlar olması gerektiği gibi yetiştiriliyor. Olması gereken bu yani.
Ha Almanlar o bölgenin bayrak sallayanı olduğu için adları çıkmış tabii disiplinli diye.
2. Dünya savaşı ile anilmalarinin da bunda büyük etkisi var işte Nazilerin gümbür gümbür yürümesi gibi :)

Alman ekolunde mukemmelliyetcilik kesinlikle var, herseyin perfect olmasi lazim. Liyakat cok onemlidir. Almanlar disiplinde herhalde dunyada ilk uce girer. Oyle olmasa o kadar dunyaca unlu markayi sansa cikartamazlardi.

21. yüzyılda ajanda kullanıp 3 ay sonra yapacağı (çok da önemli olmayan) şeyi yazan Hollandalı gördüm ama Alman görmedim. Belki de Hollandalı disiplinini konuşmalıyız?

Almanya bizim gibi jenerasyonlar arasi devasa farklar var.

Su an disiplin falan yok aldiklari projeleri bitiremiyorlar, berlin havalimani insaatina bakabilirsin.
Asiyi bile vuramadilar kendi urettikleri halde beceremiyorlar.

Iyi zamanlar gevsek insanlar getirir muhabbeti iste.
Projeye turk muhendis almasinlar fabrikalari bile acamazlar.
Biontech gocmenlerden olusmasa 100 yil gecse o asiyi bir alman bulamazdi

Türkiye ya da diğer orta sınıf ülkelerden giden doktora öğrencileri ABD'de de daha iyi çünkü o ülkenin kendi vatandaşının iş bulmak için ugrasmasina bizimki kadar gerek yok. Lisan bitirdi diye ayda en az 3000 dolar maaşla işe basliyorlar. Bizim lisans bitiren mühendisimiz 1000 dolar maaş alamıyor. Yüksek lisans yapayım doktora yapayım da maaşım 8000'e çıksın en azından 1000 dolar olsun diye uğraşıyor. Bu nedenle Batı'da ortalama biri Türkiye'de ise en iyiler yurt dışında doktora yapıyor. Onların en iyileri dünyanın en büyük sirketlerinde.

Bu nedenle doktora öğrencisi karşılaştırması yapmak yanlış. Hala iki üç Almanla Almanya'yı karsilastiriyorsunuz.

yanlış bulunsa da doktora öğrencisi olarak da yazacağım :D
Tanıdığım tüm arkadaşlarımın ajandaları var, çok yükleri yok ama kesinlikle programlarına uyuyorlar.
bir proje sundular, 10 yılda bitirdik, başarılıyız vs. diye, şok geçirdim. Türkiye'de 3 öğrenci ile 4 yılda yapılır. ama 1 ay çok yapılabilir, 1 ay gevşek yapılabilir, bunlarsa aynı sabit hızla ilerliyorlar. Kendi araştırma merkezimde hiç 10 yıllık proje görmedim, belki askeriyede vardır bizde.

Kaç zamandır %90 Almanlardan oluşan bir ortamda çalışıyorum. X jenerasyonundan Z jenerasyonuna kadar her tür her insan var. Ben övülen disiplinlerinden çok gereksiz prosedür ve bürokrasi ile isleri zora sürmelerinden başka bir maharetlerini görmedim.

Hem Almanya'da, hem Türkiye'de çeşitli projeler için Almanlarla birlikte çalıştım. Almanlar zamanı verimli kullanıyor. Bir de sorumluluk bilinci yüksek. Arada elbette gevşekler var. Ama genel oranda sayıları bizdekinden fazla. Fark bu. Şöyle özetleyeyim gözlemlerimi:

-Ofisten genelde Türk ekipleri en son çıkar. Daha çok çalıştığımız için değil. Gün içinde geyiğe çok sarıp işi yetiştiremediğimiz için. Almanlar iş saatinde iş yapıyor. Bizde 10'a kadar çay sigara eşliğinde güne hazırlanma. 11'e kadar statüs görünümlü sohbet muhabbet. 45 dk iş. 1145'ten itibaren yemek için hazırlanma. Uzun bir öğle yemeği, yemek dönüşü bir sigara. Türkiye'de gerçek mesai 1buçukta başlar. Böyle uluslararası projelerde genelde İtalyanlarla Türkler çok iyi anlaşır:)

-Buna ben akıllı çalışmak diyorum. Genelde yukardaki örnekteki gibi durumlarda Türk ekibi şöyle bir tribe girer... "biz geceye kadar mesai yaptık". Yahu mevzu mesai yapıp kendini yıpratmak değil ki. Akıllı ol günü verimli kullan sen de 6'da çık.

-Paralarını da tasarruflu kullanıyorlar. Genelde savurganlıktan hoşlanmazlar. Bizde her ofis çalışanının mesela bir temizlikçisi vardır. Maaşı kaç olursa olsun. Almanlar'da bu oran çok düşüktür. Dışarda yemek konusu da öyle. Çoğu insan yemeğini evden getirir.

-Ben bir toplantıya hazırlanırken şirketin genel müdür yardımcısının elinde paspasla yerleri sildiğini gördüm. Türkiye'de bu pozisyonda bir adam gidip kendi suyunu bile almaz mesela. "AYşe hanım 1 çay 1 su rica edelim...". Hatta Türkiye'de şunu görmüşlüğüm var yediği yemeğin çöpünü odası kokmasın diye kapının önüne bırakıyor adam. KApının önü 100 kişinin çalıştığı ofis. Çöpe atmıyor adam "title"ı yüzünden. Almanlar bunlara çok takılmıyor gördüğüm kadarıyla.

-

Uzun süre Almanlar ile çalışmış birisi olarak gerçek olduğunu söyleyebilirim.

Alman yöneticileri olan biri olarak iş anlamında konuşabilirim. Disiplinden ziyade sistemli çalışıyorlar bence de. Belirledikleri sistem dışına çıkman, inisiyatif alman, sonuçları olumlu olacak olsa bile onlar için anlamsız. Zaten sistem kendini götürüyor niye ekstra bir şey yapman gereksin ki modundalar.

Alman politikası ile Türkiye'de iş yapmaya çalışmak çok zor, buradaki pazarın farklı olduğunu anlamak bile onlar için zor; sebepleriyle anlatıyorsun ama öyle bir sebebin olacağını bile kavramakta zorlanıyorlar. Açıklıyorsun, olsun yine de normaldeki gibi yapalım diyorlar. Ve işin tuhafı, sistemin dışına çıkıp sıra dışı başarı göstersen bile sonuca odaklanmayıp bi dahakine böyle olmasın diyorlar.

Jenerasyon arası fark olduğuna katılıyorum ama. Eskileri aynı zamanda despot, gençler biraz daha sistem dışına çıkmaya meyilli; en azından seni anlamaya çalışıyorlar.

simdi avukat degilim o nedenle isttifa kismina bir sey diyemiyorum, ama ücretsiz izin hakkinda olduysa (en az 5 sene calismak gerekiyor) ailevi sebeplerden dolayi 6 ay ucretsiz izin yazarak basla.

Bence degil. Mantikli olan bu. Olabilecek en fazla insani ilk dozla korumaya alip daha sonra 2. Doz ile tam korumaya gecmeli.

üretici ülkeden bildiriyorum burada da yaklasik aynı süre gecerli.

1. asi: 17 haziran (yarın)
2. asi: 29 temmuz

buradaki sistem 1. randevuyu alırken 2. yi otomatik veriyor.

bonus soru: kimsenin görmeyeceği bir ortamda hırsızlık yapar mısın. cevaplar aynı kapıya çıkıyor.

yolu sen bomboş görebilirsin. öyle düşünebilirsin. ama madem öyle, normalde de ışık olmasın. sürücüler karar versin hep boş olup olmadığına. ya da kırmızı yansın ama kırmızı dur değil de, yola bak boşsa geç demek olsun. sence ne kadar mantıklı bunlar?

polis yokken emniyet kemeri takmamak gibi bir şey bu. nereden kimin geleceğini bilemezsin.

ben yeşilde geçerken bile yavaşlayıp bakıyorum manyağın teki gelir kırmızıda durmaz da atlar yola diye.

tam hatirlayamadim ama bununla ilgili bir konsept vardi.

davranislarini ceza almak mi belirler yoksa etik kavramlara olan inancin mi diye. bazi insanlar ceza yoksa yapabildiklarini yaparlar, bazilari da ceza olmasa bile etik olmadigini dusundukleri seyleri yapmazlar.

ben ikinci gruptayim. bos yolda kirmizida da beklerim, kimse gormuyorsa da hirsizlik yapmam.

Ben eskiden isikli bir kavsak ustunde oturuyordum.
Gunduzleri bi olay olmazdi.
Aksam 12 gibi bir taraf kirmizi yanip soner diger taraf sari yanardi.

Geceleri yasayan biri olarak en buyuk keyfim kaza izlemekti.
Birisi kirmiziyi digeri de sariyi sallamaz baaam diye girerlerdi. Haftada bir kesin kaza olurdu. Cekirdegimi alir balkona yerlesirdim.

Bu yuzden birak beklemeyi, ustune seri selektor yapiyorum girerken.

Orada bir yaya olmadığından, bisikletli, motorlu biri olmadığından emin olamazsın. Bom boş yolda bu nedenle sinyal de verilir, ışıkta da beklenir.

@reanarchy, verdiğin örnek çok alakasız ya, hırsızlıkta birine zarar veriyorsun, burada vermiyorsun. Yani soru da yolun "bomboş" olması zaten, varsayımlar değil. Yol boş, kesin bu, diğer varsayımlar sorunun kapsamı içerisinde değil.

Ayrıca zaten küçük yerleşim yerlerinde (köy vs.) ışık olmaz, sürücüler karar verir. Araç yoğunluğuyla ilgili bir durum trafik ışığı, gece 2'de de araç yoğunluğu gündüz gibi değil. Kontrollü geçiş konsepti de o yüzden var zaten vs. vs.

Emniyet kemerinin zorunlu olmasının da korkunç bir "nanny state" örneği olduğunu düşünüyorum zaten. TR gibi devletçi toplumlarda insanlar bunu tartışmanın gerekliliğini anlamıyor gerçi, ona yapacak bir şey yok.

Aslında bu konspet için bizim ülkemizde olmayan ama bazı ülkelerde olan (örneğin ABD) bir durum var. Sağa dönüş serbest ise kırmızı da olsa geçebiliyorsun. Aklıma gelmişken söylemek istedim.

Soruya gelecek olursak ben her iki durumda da ışık yanıyorsa geçmem. Hız sınırını ihlal ediyorum özellikle uzun yolda ama emniyet kemeri ve trafik lambalarını hiç ihlal etmem. Konu ceza yeme de değil. Hırsızlık ile kıyaslamak çok doğru değil belki ama ceza yemekten korktuğu için kurallara uymak bence tehlikeli bir düşünce.

Yolun boş olduğu bilgisi sana vahiyle gelmiyor. Gözün ile görüyorsun ve boş olduğunu düşünüyorsun. Ama siyah giymiş bir yaya gece çok kolay bi şekilde kamufle olur.
Zaten bomboş olduğundan kesin olarak emin olduğun noktada problem var.

Bekliyorum mutlaka. Bu tarz davranışlar alışkanlık yapıyor, sonra kırmızıda geçmeye falan başlıyorum. Hatta yeşilde bile bekliyorum diğer arkadaşların dediği gibi, kendimi atmıyorum ileri. Yol boş gibi görünse de bazen ışıkları kapalı gelen birileri mutlaka oluyor. Adam gece ışıklar kapalı geziyor yani, ya da kör bir motor geliyor. Canımı sokakta bulmadım :)

Ben dönüyorum. Amerika’da mesela en sağ şerit kavşaklarda bu durumda dönecekler içindir ve dönersin yasak değil. Mantıklı olan da bu zaten. Yayaya yol verip dönmek.

tr'de kendim donmuyorum. netice de kirmiyi oraya koyanin bir bildigi olsa gerek. almanya'da sana kirmizi yanarken bu hareketi yapmak zaten akla zarar. ayrica hobi olarak pahali olur bence.

valla bunu etik vs olarak demiyorum.
rahmetli dedem cok iyi otobus kullanirdi cok buyuk bi otobus firmasinin da sahibiydi.

araba kullanmayi ondan ogrendim. kulagima kupe cumlelerinden birisi de sudur, kirmizi isik yaniyorsa sana yol bos dahi olsa gecme, aliskanlik yapar bir dahaki seferde o aliskanlik kazaya doner.

ayni sekilde yesil dahi yansa bakmadan kollamadan gecme, yuklu kamyon asla duramaz.

buna kafayı çok takmış bir elemanın sanayi toplumu ve geleceği diye bir manifestosu var.

manifesto-manifesto.blogspot.com

127. maddede trafik konusundan bahsediyor.

dizisi de var Manhunt Unabomber diye.

hatta dizide özellikle gece vakti etrafta hiç araç yokken kırmızı ışıkta bekleme geyiği yapılıyor bol bol.

Beklenir. Gece böyle durumlar daha tehlikeli oluyor.

Çünkü birisi yeşil yanıyor yol da boş diye son hızla o kavşaktan geçebilir. Yazanlar olmuş zaten geceleri böyle çok kaza olur diye.

Sabah işe giderken bazı kavşaklarda geceden kalma cam kırıkları, tampon parçları görebilirsin istanbul'da:)

zaten ışıklarda sağa dönüş için özel bir ışık yoksa kontrollü bir şekilde sağa dönmek kurala aykırı değildir. sürücü kursu kitaplarında da yazar. 10 yıldır da dönerim ceza vs yemedim. hırsızlıkla alakasını anlamadım lol.

Yasadigim yerde kirmizida cogunlukla saga donuluyor.

Bazi istisnalar var, o zaman da isigin ustune uyari koyuyorlar donemezsin diye. Calistigim isyerine yakin bunlardan bir tane var kamerasiz. Genelde ara sokaktan 3 serit ve uzeri caddeye donuslerde bu oluyor riskli diye.

Donulmez tabelasi varsa %90 uyuyorum. Cok acelem varsa, etrafimda kimse yoksa ve yol bossa donerim. Zamanim varsa, yol bombos olsa bile donmuyorum bekliyorum.

Gece 2 olsa geçerim.

Fazla felsefeye gerek yok.

Bekliyorum