Merhaba,
Tez yazan hemen herkes bu süreçlerden şu veya bu şekilde geçiyor.
Ben de iki tez yazdım, şimdi doktorayı hazırlıyorum. Gündelik hayatın meşgaleleriyle de birleşince teze vakit ayırmak ne mümkün, kaldı ki insanın erteleme davranışları maalesef hep galip geliyor.
Bunun üzerine siz bir de gurbetlik ve yalnızlık çekiyorsunuz.
Ama şunları hatırlayın, siz, çok zorlu bir üniversiteyi, yurtdışında, ailenizden ve sevdiklerinizden uzakta okumayı başardınız. Bugüne değin derslerinizi geçtiniz. Bu durumda demek ki üniversitenin önünüze çıkardığı bu son engeli de aşacak potansiyele sahipsiniz. MA sürecine de girmiş olmanız, sizdeki bu potansiyeli teyit ediyor.
Bitmeyecek, başaramayacağım korkusu çok temel bir korkudur, ama şuna emin olun, o tez bitecek, çok da güzel bitecek.
Birincisi, aman yapamayacağım, aman bitiremeyeceğim düşünceleri zihninize geldiği anda bunları kovun. Kızım, seyirdefteri, sen şu kazık hocanın dersini geçtin, falan sınavı geçtin, bunu da geçersin, on numara gacısın deyin kendinize.
İkincisi, kendinize çok yüksek idealler koymayın, ortalama, vasatın altında kalmayacak bir tez yazmayı hedef edinin. Çok yüksek bir limit koymak sizde tedirginliği artırmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Bu bir lisans tezi, hocaların beklentisi bir meseleyi tartışıp anladığınızı göstermeniz. Devrim yapmanız, çığır açmanız beklenmiyor sizden, siz de kendinizden bunu beklemeyin, sonra, kafanız rahatlayınca idealiniz için başka adımlar da atarsınız.
Üçüncüsü, taslak çıkararak adımlarınızı belirleyin. Olabildiğince ayrıntılı bir taslak yazın. Böylece küçük küçük adımlarla ilerleyebileceğinizi de görün.
Dördüncüsü, bilin ki tez yazımı başta gıdım gıdım ilerler, önceleri yarım sayfa bir sayfa yazılırken, yüzde 40'tan sonra bi hızlanma gelir. Seriye bağlarsınız, ardından yüzde 80lerde bi tıkanma daha gelir, motivasyon yine düşer. O zaman yine yükseltiriz hiç problem değil. Demem o ki, şimdi ilerlemiyor gibi geliyor size ama siz ufak ufak yazmaya devam ettikçe aldığınız ivmeye kendiniz bile inanamayacaksınız.
Beşincisi, sizin durumda olan diğer arkadaşlarınızla kütüphane günü, çalışma günü ayarlayın, birlikte olun. Herkes yine kendi işini yapsın ama birlikte olma güdüsü iyidir. Oo hacıt seninki iyi gidiyor, ya bak şunu ekleyebilirsin vs. gibi ufak muhabbetler çok iyi gelir.
Altıncısı, uyku ve beslenmenize dikkat edin. Uzun süre uykusuz kalmak insanın içsel gücünü düşürür. İyi ve dengeli beslenin. Fındık fıstık türünden kuruyemişler vücudun ihtiyaç duyduğu sodyumdur, potasyumdur bunları sağlar. Hergün azar azar bademler, üzümler zihni açar.
Yedincisi, gergin hissettiğinizde alın bi bardak papatya çayı, mis gibi olursunuz.
Sekizincisi, bunaldığınızda eski bir arkadaşınızı arayın, uzun uzun konuşun, kafasını şişirin gerekirse, insan konuşunca sıkıntısını atar. Söylenmek, mızmızlanmak, şikayet etmek bile olsa, nazınızı çekecek arkadaşlarınızı arayın. Telefonu kapatınca pamuk gibi olursunuz.
Dokuzuncusu, ilaçtır depresyondur bu toplara hiç girmeyin. On numara insansınız.
Sonuncusu, hele şu tezi bi bitirin, sonra kendinizi bir tartın, lan ben niye bunca yıl bu kadar stres çekip mühendislik okudum, ben bu alanı seviyor muyum, acaba sevmediğim için mi böyle oluyor tarzı muhasebeleri yapın. Belki içinizden bir dansçı, bir aşçı, bir marangoz ne bileyim bir dağcı çıkacak. Bu hayat bu kadar strese değer mi, şeker gibi çocuksun, stres neymiş.
Diyeceklerim bu kadar. Haa bu arada, aslansın kaplansın, tez neymiş la. İki formül yazıcan, iki referans vericen. Yapmadığın şey sanki. Hadi bakem.
0