sürmenaj olursun.

bi arkadasim hergun 7 basamakli 2 sayiyi carparak 1 ayda 4 kilo verdi. ama ekmegi de kesmis ayni zamanda.

her gün 10 saat satranç oynarsan olabilir
küçükken ben de düşündüydüm bunu ama boğazı tutup azıcık yürümek daha kolay geldi :D

kalp atışını hızlandıracak kadar yoğun düşünebilirsen mümkün.

sanırım o zaman hiç kilolu programcı olmazdı?

Bu mantığa göre kafası çalışmayan herkesin kilo alması lazım :)

Ben uzun ve ciddi bir sınavdan çıkınca çok fazla şeker yiyorum ve yorgunluktan uyuyakalıyorum. İhtiyaç oluyor demekki.


Bilmiyorum bir bağlantısı olabilir mi.

ben de niye yiyip yiyip kilo almıyorum diyodum. çok çalışıyormuş meğersem lol

Ya Geo ya da Bilim ve Gelecek dergisinin bir sayısındaydı ama kimin hangisindeydi hatırlamıyorum. İnternette çok aramadım ama bulamayınca üşendim. Bunun deneyini yapmışlardı birtakım memleketlerden gelen bilimkişileri. Piyano çalışması yapanlarla, piyano çalışması yaptığını konsantre bir şekilde düşünüp hayal eden insanların beyin aktiviteleri, yorgunluk miktarları ve harcadıkları enerji birbirine çok yakındı. Hatta, orada da "Peki, spor yaptığımı konsantre bir şekilde bir saat hayal edersem, spor yapmış sayılır mıyım" diye bir soru ile devam ediyordu. Cevabı şu şekildeydi: İlki, bu konsantrasyon aşırı bir konsantrasyon olmalı. Yani, Çılgın Bediş'in transa geçercesine hayale dalışı gibi, "Hooop, heeey" sesleri ile ayılınmayacak kadar derin bir şekilde o hayali yaşamak gerekiyor. Bu kafada canlandırma işlemi, stabil olmalı. Yani bir saat boyunca bırakmamak gerekiyormuş. Hayale dalıp hiç çıkmamak gibi. İkincisi, bunun sonucunda da bir saat kardiyo yapmış kadar olmuyormuşsun ama evet, %50 civarı bir verimle spor yapmış oluyormuşsun.

Ancak, başka bir yerde de tam tersini okudum. O da diyordu ki, evet, beyin delicesine enerji harcıyor ve yoruyor ama beyin zaten hiçbir şey düşünmediğinde veya dinlenme halindeyken de çok enerji harcıyor. Çok ağır bir yük yüklediğinde, o bazal beyin enerji harcamasından çok da yüksek olmuyor. Bu yorulma ve acıkma hissinin de kök nedeni tam olarak belli değildi ama beyin çok uzun süre bir şeyle uğraşmamak üzere programlı. Bir şeylerle uğraştığında, beyin kendi sağlığını korumak için kişiye "Ben yoruldum" sinyali gönderiyormuş. Yani, o yorulmalar aslında beynin seni kandırması ve "Yeter, başka şeylerle uğraş artık" demesi içinmiş.

haydaaa bu teoride doğru çıktı aychovsky'e göre...

bir önceki teorim:
www.eksiduyuru.com

noluyo olm bana.... ermeye başladım lan ben...

Olur, bende oldu. hayvan gibi yememe rağmen çok stresli ve yoğun zihin aktivitesi gerektiren Bi işte hem de akşama kadar oturarak 1,5 ayda 10 kilo civarı vermiştim.

Beyin çalışmak için glukoza/şekere ihtiyaç duyar. Yani beyin çalışırken yağ değil şeker yakar. Sadece ketojenik diyetler gibi diyetler yapıldığında yağ oksidasyonu sırasında açığa çıkan ketonları enerji kaynağı olarak kullanır ama böyle bir diyette vücudun tüm sistemleri enerji için yağı kullanacağından yine kilo verirsin. Bunun için aşırı soru çözmene falan gerek yok. Onun dışında bahsettiğin şeyleri yaparak kilo veremezsin. Dediğim gibi; beyin enerji ihtiyacını glukozdan/şekerden karşılar. Bunu da ortalama 250 gramlık bir rezervden harcar, ekstra beynini kullandığın her yoğun durumda buna ek olarak 20/25 kalorilik bir enerji harcar ama bunların hepsini şekerden harcar.

antik romada zannediyorum böyle bir yöntem vardı. matematik sorusu çözdürerek insanların kilo vermelerini sağlıyorlarmış. tamamen boktan bir duyum bir bilgi bu arada.

protein dediğin şey 40 c derece üstünde denatüre olabilen bir malzeme. kafayı iyicene havalandırmak lazım.

Ben hala dinliyorum. Ayrıca müzikle yaşın tam olarak bir bağlantısı olduğunu düşünmüyorum. 5 yaşındayken de Barış Manço dinliyordum hala dinliyorum.

Bu arada geçen Helloween konserinde yanımdakilerden biri ben bunları lisedeyken dinlerdim demişti sanki müzik aşamalı oyun aq.

kill 'em all'dan sonra çok bozdular.

36 yaşındayım. Yirmili yaşlarımın başındayken sadece metal müzik dinlerdim. Artık her türden müzik dinliyorum. Aradaki tek fark bu. Yoksa Metallica candır ve her yaşta dinlenir tabi ki. Belki arkadaşın "sadece" Metallica dinlemene istinaden böyle bir yorum yapmıştır. Çok da umursanacak bir şey yok.

o değilde metal müzik öldü ya..

15'imde gece gündüz dinliyordu. 30 oldum arada dinliyorum. yaşla alakası var bence. yani 15 yıl boyunca gece gündüz metallica dinleseydim bir sıkıntı var demekti.

artık metal de dinlemiyorum zaten. arada tek tük.

@don, sadece metallica dinlemiyorum tabi, arkadaş denk geldi ve böyle bir cümle kurdu.

Bunun yaşla bir ilgisi yok tabii; adam 50 yaşında metal müzik yapıyorsa sen de dinlersin o ayrı bir konu ama metal müzik genel olarak miadını doldurmuş gibi. Belki o yüzden terk edilebilir ama şu yaşa geldim/geldin metal müzik dinlenir mi amk tavrı çok sığ bir hareket.

En gıcık olduğum tipler o arkadaşin gibi düşünen tipler işte. Sanane lan metallica da dinlerim cob da dinlerim ceza da. Eğer böyle yaftalamaya kalkacaksak asıl komik olan koca koca adamların club pop dinlemesi aslında

metallica; kim ne derse desin, ne kadar saçma sapan kişilerin geyiklerine malzeme olmuş olursa olsun kaliteli işler yapmış bir grup. metallica'dan bağımsız olarak ise hiçbir şeyden alınan zevki yaşla koşut görmemek gerekir, aksi büyük dalyaraklıktır.

29 yaşımdayım ben de burdayım. mezarıma fade to black ten sözler yazdırma planım var.

iyakşamlar.

Yaşla alakası yok.

şu entry de şurda dursun; o arkadaşına bunu okut lütfen.

eksisozluk.com

ben de 29 yaşındayım, artık kafam kaldırmıyor doğrusu. arada dinliyorum o kadar.

20-25 yaşları arasında ben de dinlerdim. şimdi aklıma getirdin bir master of puppets açıp dinleyeyim bari :) oradan da iron maiden bilemedin black sabbath geçişi yaparım, pink floyd veya led zeppelin'le kapanışı yaparım.

üniversitede dinlenir de, belli bir yaştan sonra kafa kaldırmaz.

@burya, yanına da bir bira açtın mı tamamdır :)

öncelikle metal müzik öldü evet. rob halford da geçen değindi bu konuya.

ancak dinlenilen müzik türü/yaş gibi aptalca bir kıyaslama olamaz. o anki ruh haline bağlı olarak dinleyebilirsin ki metallica'nın her ruh hali için şarkısı var denilebilir. atıyorum unforgiven , aç 40 yaşında dinle, dinlenir.

benzer bir duyuruya yazdığım şeyi buraya aynen yapıştırıyorum:

''yahu neden böyle şeylere takıyorsun ki hocam? seviyorsan bitmiştir. birileri bir şey diyecek diye hiç bir şeyi yapmaktan çekinme. bu her şey için geçerli. şeyli şeyleri de ne çok kullandım. hadi kal sağlıcakla!''

demek istiyorum ki sen mutlu musun? o zaman sorun yok.

@umut, bu duyuru açmamın nedeni söylenileni taktığımdan değil, yetişkin olarak dinleyen var mı merak etmemden dolayıdır. yoksa o arkadaşımın da ne dediği çok umrumda olan bir durum değil :)

37 yaşıma giriyorum bu sene, ilk onlarla başladım metal müziğe, hala da ara ara dinlerim. Son İstanbul konserlerinde sahnede yer alan şanslı kişilerdendim bu arada, hayatımın en güzel günlerinden biriydi.

arkadaşın ne dinliyor çok merak ettim.

çok çok nadiren hâlâ Guns N' Roses, Metallica falan dinliyorum.

@sour; metal dinleyici kitlesinin yaşla beraber azaldığını görmemek ve yaşla alakası yok demek için çok farklı bir kafaya ihtiyaç var. herkesin zevki kendine ama 100 kişilik örneklem içinde 40 yaşında kaç kişi dinliyor metali, ya 65? peki 25? anladın değil mi ters orantıyı? kesinlikle yaşla alakalı.

otuz yaşındayım, metallica nadir olsa da metal müzik hala dinlerim.

the office (us edition)
parks and recreation
louie

valla ben şu üçünü izledim. hala izlemek istiyorum.

seinfeld

the big bang theory

komedi sevmem ama bunun bagimlisiyim.

Flight of The Conchords
Duymadıysan incelemeni tavsiye ederim. Sıra dışı bir yapım www.imdb.com
Buradan izleyebilirsin ororo.tv

friends.
seinfeld.
cheers.

community tarzını bilmiyorum ancak özellikle ilk iki dizi izleyebileceğin en iyi iki komedi dizisidir. cheers belki biraz özel zevk gerektirebilir. friends bitirmeden ölme. sonra seinfeld. sonra ölebilirsin.

"arrested development" tabi ki. en iyi komedi dizisidir.

www.imdb.com
diğer tüm komedi dizilerinden daha yüksek puanlı olmasını sonuna kadar hak eder.

tarzı farklıdır, ilk 3 bölümde alışmak için zaman vermen gerekir.

Bu arada 10 yıl gecikmeli çekilen 4. sezonu yok sayıyoruz. 1-2-3'ü izleyip bırakıyoruz.

not: friends, community falan hepsini üçer beşer kez izledim. cevabım her zaman arrested development.

Black books bir bölüm izle öyle gel.

rick and morty izle, dan harmon'un başka bir dizisi.

black books'tan başladım,kesinlikle güzel bende tavsiye edebilecek kadar sevdim daha çok başında olmama rağmen(ancak tipik british,altışar bölümden,üç sezon var sadece.),bütün tavsiyeler için de ayrıca teşekkür,her biri not edildi:)

güzel film. hatırladığım kadarıyla yoktu. izlenir bence.

olabilir de. pek emin değilim.

izlenmez

cinsel içerikli sahneleri vardı galiba ama inanılmaz derecede güzel bir film onu da söylemeden geçemeyeceğim.

www.imdb.com

cringemdb.com

Can you watch the movie with your parents?

NO
Certified Cringeworthy

Das Leben der Anderen (2006) | Rated R for some sexuality/nudity

Fakat süper bir film. öyle böyle değil.

izlenir gayet normal bir film. seks içermez.

Cinsel sahne var aileyle izlenmez.

Ama uygun ortamda ilk fırsatta izleyin kesinlikle.

ben torrenti eski filmler için kullanıyorum vizyonda olmayanlar yani.

güncel filmleri de sinemadan takip ediyorum.

sinemia üyeliği aldım, henüz kullanmaya fırsat olmadıysa da önümüzdeki dönemde bolca kullanmayı düşünüyorum. dolayısıyla yeni filmelerde sinema. eski filmlerde torrent ama.

sinemanın yerini tutmuyor hiçbiri.

Torrent'liğinden değil de, evde izlemeyi daha çok seviyorum ben. Özel efektleri, gözlük takmamız gereken sahneleri yoksa ya da Star Wars gibi herkesle aynı anda izlemenin heyecanı olan bir film değilse, tüm sinema tek yürek olmayacaksak, festival filmi gibi bulamayacağım bir film değilse, ev rahatlığında izlemeyi seviyorum. Patlamış mısır kokusu ve çıtırtısı, öndeki uzun boylu adam, arkada film boyunca konuşanlar, 10 dakika arada girip çıkmalardansa, toplayıp milleti, kendi sinemamı kendim yapmayı seviyorum. Aynı parayı verecek olsam yine torrent'e veririm.

tüm filmler için torrent kullanıyorum.
sinemaya gitmeme sebeplerimi sıralamak gerekirse;
1. gereksiz pahalı
2. sinema salonları kötü(filmin sessizlik anında yan salondan sesler geliyor)
3. sinemada konuşanlar, haşur huşur mısır yiyenler rahatsız ediyor.
4. en önemlisi evde izlemek daha konforlu.
5. sinemada geri alma, ileri sarma vb.. yok.
6. bir çok sinemada filmler dublajlı yayınlanıyor.

gise filmleri torrent
bagimsiz filmler sinema

gecmiste yaptim ama, bu saatten sonra salak jeniffer lawrence gibilerin filmlerini izlemek icin para vermem.

kimse bana vizyondaki ya da kalkmis olmasina ragmen hala bazi sinemalarda bulunabilecek bir filmi online ya da torrentten izletemez. film eski ve defalarca tvde de verilmisse o zaman internetten izleyebilirim; ama kisisel zevk olarak soruyorsan zaten filmi sinemada izlemeyi seviyorum.

sinemaya anca senede 1 giderim onda da hobbit, star wars gibi filmler geldiyse. onun dışında torrent tercihimdir.

Bazı filmleri sinemada görmek istersin. Paran, vaktin, enerjin vs varsa gidersin. Bazen de akşam evde otururken e hadi bir film izleyeyim dersin. Çayını demler, pijamalarını çeker koltukta uyuklaya uyuklaya keyif yaparsın. Bazı filmleri hakikaten sinemada izlemeye gerek yoktur. Bazıları ise evde de olur sinemada da olur. Bu kadar dert edecek bir mesele değil bu :)

Vestel'den günah bile alınmaz. Cüzzamlı gibi kaçın.

vestel'e para vermeyin. türk malı yalanıyla milleti kekliyor. üstüne üstlük de ithal mallara zam koyduruyor

Bulasmayin ben aldim 2 haftada 6 kez servis geldi bugun değişim istediler sonunda.

Teyzeme baya uyguna bir led tv'sini almıştık, açıkçası gayet güzel televizyon, görüntüsü kalitesi falan da gayet iyiydi. Bir sorun çıkarmadı ama dayımlarda da vestel tv varmış mesela 2.5 seneden biraz fazla olmuş alalı ve ana kartı yanmış sanırım, garantisi 3 yıl olduğundan ücretsiz tamir edilmiş ama bu da kötü bir deneyim olarak kalsın.

Eğer fiyatı çok uygunsa belki ek garanti alarak alınabilir.

Ekonomik politikalarını da sevmem :D

vestel aşırı dandik bence alma

bende yan markası SEG var. 1 sene oldu sorunsuz kullanıyorum. ama günahım kadar sevmem VESTEL'i

almayin ben gecenlerde mediamarkt'ta baktim gercekten cok kalitesiz goruntusu. gozunuze yazik

2500 liraya kaar çıkabiliyorsan vestele bulaşma. samsung var lg var... olmadı arçelik beko al.

Vestel'i olup da ürününden memnun olanı ne duydum ne gördüm. Biz de ufak bir tane lcd almıştık zamanında yeminlen hayatımızdan bezmiştik. Çok sıkıntılı bir televizyondu. Çok uzun dayanmadı bozuldu zaten. Tamir ettirmeye bile tenezzül etmedik. Gittik bir tane Philips aldık rahatladık.

Bundan daha iyisini bulamazsin, hic bosuna arastirip zaman kaybetme :

www.monsternotebook.com.tr

200 tl de ogtenci indjrimi var.

Monster onermem cunku ince ve hafif degil. Macbook veya baska uktrabook tarzi aletlere bakabilirsin. Normal ince laptoplar da olur. I5 islemcili olsun en az ram 8 gb ideal fazlasi gereksiz optik surucu de kullanilmiyor artik onu cikartip bi de ssd caktin mi tadindan yenmez.

www.vatanbilgisayar.com

Monsternotbook kullanışlı bir bilgisayar fakat bende diğer arkadaslara katılıyorum, ince olmasi sürekli her yerde kullanabiliyor olmak filan önemli benim için. Kadıköye bakacağım. Teşekkürler.

lenovo y50-70 öneririm.

www.teknosa.com

Mac :)

abi allahaşkına max diyen adama mac demeyin gözünüzün yağını yiyeyim. ezberlemişsiniz mac ler hızlı oluyor kaliteli oluyor diye ama max için durum geçersişz. MAX dediğiniz şey donanımı kullanır, mac de olsa, pc de olsa içindeki donanım neyse odur. Saçmalamayın. Konu hakkında bir fikriniz yoksa susun bilen cevaplasın. Haftada bir benzer soru geliyor buraya hep aynı şeyleri yazıyorum.

1- Mac için max, pc için max gibi değil. Daha yolu var. Bir de max'in fiyatı 4000 dolar. Öğrenciye ise bedava. Peki sizce, mac için max öğrenciye de bedava mı? Efendim?

2- Max bilhassa render alırken İşlemci ve Ram'i ölümüne sömürür. Mac'lerdeki ram miktarını söyler misiniz? Efendim? EVet mac'lerin işletim sistemi daha az ram yiyor, bu yüzden akışken, doğru, peki maxi apple mi üretti? efendim? Max mac de olsa, pc de olsa o ramin anasını bacısını belleyecek.

3- Max'te modelleme yapoılırken çıldırmamak için de ekran kartı haddinden fazla önemlidir. Ve oyunlar için olan bazı mükemmel ekran kartları bazen max için hiçbir boka yaramaz. 3ds max'in kendi recommended ekran kartları ekseriyetle quadro serisindendir. usa.autodesk.com al bak inanmıyorsan.

Evet bazı gtx modelleri de çok iyidir. mesela gtx 690. Mesela gtx 980, hatta gtx 970, ama asıl amaç max ise quadro alınmalı. quadro k4200 gayet yeterli. Peki söyler misiniz bana mac diye zırvalayıp duranlar, hangi macte bu ekran kartı var?

4- Render süresi max kullanan adamın en önemli sorunudur. Bunun azalması için işlemcinin fazla çekirdek sayısı olması gerekir. Frekansı düşük olsa bile ne kadar çok çekirdek varsa o kadar iyidir çünkü render alırken her bir çekirdek bir parçayı - bucketi temsil eder. Bu yüzden xeon işlemciler idealdir. Yok xeon işlemci olmuyorsa hiç değilse 12 çekirdekli bir i7 (5820k) gayet iyidir. Sonu k ile biten işlemciler hem biraz daha hızlıdır hem de overclock yapılabilir. Overclock ile yüzde 40a varan render süresi kısaltma işlemleri yapılabilir. Hangi macte bu işlemciler var? efendim? bu işlemcilerin olduğu macler kaç para? Duyamadım?

5- İşte aynı bu sebeplerden dolayı laptoplar da max kullanmak için uygun değildir. Bir kere monitörleri küçüktür. Monitör gamutları zayıftır, çözünürlükleri düşüktür. Overclock edilmeleri zordur, masaüstüne nazaran aynı olan parçalar iki katı daha pahalıdır ve yine de masaüstü daha soğuk kullanılabildiğinden aynı performansı veremezler. Aynı zamanda kompakttırlar ve ömürleri daha kısadır. İşlemci ne kadar soğuksa o kadar iyi, ama bir laptop da yeteri kadar soğutamazsınız. Siz hiç svı soğutmalı laptop gördünüz mü? Neden sıvı soğutma kullanıyor tüm render makinalarında? Bir bildikleri olmasın sakın?

6- Soruyu soran kişinin maxe yeni başladığını varsayarak söylüyorum. İyi bir laptopla ki 3-4 bine alacağın bile yetersiz, sadece basit bir kaç sahne yapabilirsin. İyice öğrenmene bile engel olur. Pratiklik açısından laptop tercih ediliyorsa bile laptop yerine bir tablet artı masaüstü bilgisayar alınabilir. İleride ciddi modellerle uğraşıldığında o laptopun pratik sandığın hiçbir özelliğinin bir boka yaramadığını gözlerinle göreceksin.

7- 4000 tl ile alınacak bilgisayar ssd+32 gb ram+i75820k (veya 6700k)+uygun anakart olacaktır. Ekran kartı ise başlangıç seviyesindeyse quadro 620k şimdilik olmak şartıyla yeterli olacaktır. İleride sli 2x970 gtx'e geçilebilir, veya tek 980 gtx, veya titan vs. veya gidip adam gibi bir quadro k4200 alınır kafa rahat olur.


8- Bunlar dışında alınacak laptopla hiç mi max yapılmaz. Yapılır, ama bir seviyeye kadar. Çünkü seni kısıtlar. İyi yapıyorum sanırsın ama yapamazsın. sen kimsin lan nerden biliyorsun diye soracak olursan eğer, özel mesaj at anlatayım.

9 - Sinirlendirmeyin beni. Benim bahsettiğim sistem daha pahalı ama daha uzun ömürlü. O lenovalar adam maxi öğrenip porfesyonel kullanmaya başladığında yanacak. Ben bu işin ekmeğini yiyorum lan. en çok bana soracaksınız en çok bana. Ben saksı değilim.

eşekten inip ata binmiş olursun şahsi kanaatim. çok tartışma götürecek bir mevzu. ben kendi deneyimimi yazdım

Düz sosyal medya falan kullanan birisiysen fazla etkilenmezsin ama benim gibi excel word dosyaları açayım pdf okuyayım gerekirse düzenleyeyim, cihaz bana karşı çıkmasın dersen biraz zorluyor. Emin değilim ama bir çok insan android cihazlar saçma sapan uygulamalarla geliyor diye şikayet eder en azından devre dışı bırakabiliyoruz, ios'da bazılarını devre dışı bırakabiliyorsun, apple maps zorunlu, google maps yüklesen de mesela kişi adresine dokunduğunda apple maps ile falan açıyor, sana neyle açayım diye sormuyordu.
Özellikle bu aralar androidin smart lock özelliğini seviyorum ama iphone'da touch id iyi çalışıyor.
Ama dediğim gibi bunlar benim için önemli.

bilakis. (bkz: #55932715)

hiçbir sıkıntı yaşamazsın. tam tersi iostan androide geçiş sıkıntılı olan. ios mis gibi sistem şimdiye kadar geçmediğin hata

Valla geçicem demişsin, geçmeyi düşünüyorum dememişsin o yüzden seni bizim değil IOS'un ikna etmesi lazım. Edecektir de.

bilgisayar gibi akayım dersen androidde kal. galaxy s5 ya da s6 al rahat edersin.
ama ios alırsan eski telefonda yaptiginin aynısını yapacaksin hatta daha azını .( belki biraz daha iyi fotograf video ) ama 3000 kusur TL vereceksin.
daha ucuz bir android telefondan yuru derim başgan.

Cosmos

eksisozluk.com

planet earth
life
cosmos

bu üçü olmazsa olmaz kategorisinde. devamı için luciferhk detaylı bir link vermiş zaten.

(bkz: sicko)

food inc
samsara
through the warmhole

the corporation

(bkz: penguins spy in the huddle)*

Searching for sugarman

brain games (nat geo)

2. el al öncelikle
mtb al
kadrosu alüminyum olsun mutlaka.
bunlara dikkat ederek bir şeyler seçebilirsin. facebookta ikinci el bisiklet grupları var baya. sahibindene de bakabilirsin.

Bulunduğum yerde yollar düzgün değil demişsin ama sonuçta şehirde yaşıyorsun. En fazla bozuk asfalt, bol çukur vs gibi sorunlarla karşılaşırsın. O yüzden bunu bir parametre olarak görme ve mutlaka bir "şehir bisikleti" al.

Türkiye'de bisiklet kültürü diye bir şey olmadığı için piyasada satılık olan bisikletlerin %90-95'i downhill bike. Yani dağda yokuş aşağı inmek için tasarlanmış bisikletler. Hangi hayvan evladı hangi akla hizmet bu bisikletleri getirdi, koskoca memlekette sattıığı şeyin ne olduğunu bilen bir bisiklet satıcısı yok mu gibi sorulara cevap verme şansım yok, zira cevabı ben de bilmiyorum. Ama birkaç çok kritik konuda sana yol gösterebileceğimi düşünüyorum.

Öncelikle anıl'ın dediği gibi 2. el bisiklet alternatifini düşünebilirsin. Daha ucuza daha düzgün bisiklete binersin. İkinci olarak mutlaka ince tekerli ve amortisörsüz bir bisiklet al. Yani şu an satılıktaki her 100 bisikletin 90'ında takılı olan iri dişli ve kalın arazi lastiklerinden uzak dur. İnanılmaz sürtünme katsayılarıyla bastığın her pedalda %15-20 enerji kaybına sebep olurlar. Çok havalı ve rahatmış gibi görünse de amortisörlü bisiklet de alma. Çünkü şehir içinde, yollar rezalet olsa bile sana kaybettirdiği enerjinin onda birini dahi konfor olarak geri sunan bir amortisör henüz icat edilmedi. Amortisör + kalın tekerlek toplamda %35-40 civarında enerji kaybına neden olur. O bisikletlerde pedal basmak ölüm gibi bir şeydir. Çünkü tepe aşağı iniş için tasarlanmışlardır. Bir yerden bir yere gitmek için değil. Her yerde bunların satılıyo olması aklını karıştırmasın. Yurdum tuhaflıklarından biri sadece. San Francisco'dan hallice olan güzel şehrimde normal bisiklete binen insan sayısı yok denecek kadar az. Vitestir, janttır, kadro'dur bunlar 400 TL'lik bisiklette hep gereksiz ayrıntılar. Yüksek meblalarda tartışma konusu olabilirler. Yani kısaca bisikletinin tekeri mutlaka ince olmalı ve önde amortisör varsa bile mutlaka kilitlenebilir olmalı. O fiyata onu bulman zor. Sen paşa paşa amortisörsüz bir şehir bisikleti al. Sonra çok dua edersin bana. Google'ı aç bak. Avrupa şehirlerinde 1 tane dağ bisikletine binen manyak görür müsün? Bir tek bizde var o gerizekalılık.

bisikletgezginleri.com

www.hepsiburada.com

bu bisikleti buldum internetten marka,model nasıldır? ve boyum 173 cm boyu benim için uygun mudur sizce? teşekkürler

www.eksiduyuru.com

evin camlarına sineklik taktır

turuncu kutu off yarıyo baya abi ya. iyi sür.

Seni kurtarıcam.

www.gazeteplus.com

Şundan iki tane yap(yarım limona karanfil yerleştirmek), yatağın iki köşesine koy. Sivrisineklerle vedalaş.

Isırıklar içinde en etkili yöntem bol bol limon suyu sıkmak, limon sürmek ısırığa. Sirke de olabilir belki denemedim ama.

Sineklik önerisini beğenmemişsiniz ama sineklerin en sevdiği, sarılıp uyuduğu bir insan olarak en bir tavsiye edeceğim şey sineklik. Camın ölçüsüne göre yapıştırıp kesiveriyorsunuz kenarlardan, çok pahalı bir şey de değil. Ömür boyu mutluluk, rahat rahat oturuyoruz valla.

Sivrilerin sadece yatarken soktuğu anlaşılmış sanırım. Öğle vakti iş yerinde otururken de ısırıyorlar, sineklik tabi ki çözüm ama sadece yatarken. Teşekkür ederim yine de.

Geçen duyuruda gördüm sanki, biri ısırığın üstüne tuz mu dökmüştü de kaşıntısı geçmişti öyle bir şey hatırlıyorum ;D
Belki işe yarıyordur.

prize takılan aletler işe yaramıyorsa sahte ya da bozulmuş olmasınlar?

b vitamini al. b vitamini alanlara gelmiyorlar :)

Prize aleti taktıktan sonra camı açmayı unutmuyorsun değil mi? :)
Camı açmazsan kaçamazlar. O aletler inanılmaz etkili. Bütün yaz bütün camlar açık takılıyordum ben öbür evdeyken.

daha yeni almanya vizesi aldım. rez. götürmenizde bir sakınca yok. zaten vize çıkmadan bilet almayın.
ankara ve istanbul'da güncel işlem süresi (eğer başvurunuz sorunlu değilse) 1 iş günü.

vize için uçak bileti şart değil diye biliyorum.

rezervasyon mailinin çıktısını verin belge olarak, yeterli. kalacağınız yeri de belgelemeniz lazım, aynı şekilde fake bi rezervasyon yapıp çıktı alın. sonra iptal edin :)

Vize konusunda yıllarca çok gözümüzü korkuttular. Çok da çektirdiler ama artık eskisi gibi değil. Öyle hayvan gibi vergi borcun veya büyük bir ceza davan gibi handikapların yoksa sadece kimliğinle bile başvursan çok büyük ihtimalle verirler vize, o manada için rahat olsun. Uçak biletini ne kadar erken alsan kar tabi

3 ay almıştım

Babadağda yamaç paraşütü, Dalyanda dalış yapın. Dalışı kesin yapın ama. Bizim yerimize de dalın :(

seks.

Joanmiro, abazanligini gidip baska kosede yasasan?

Kayaköy'de cin bal diye bir mekan var. Bi akşam kendin pişir olayına girin derim.

Tekne turuna çıkın ama düzgün tekneleri seçin. Biz düzgün olmayan tekneleri seçmişiz, pek mutlu olamadık ama demir attığımız her koyda biz de kaldırıp kendimizi suya attığımız için çok da neşemiz kaçmadı. Restoran kültürümüz yok, üç kişi açık nereyi gördüysek orada karnımızı doyurduk. İksirci Tezcan var mesela, orada sevdiklerinizle mutlaka kahvaltıda tost yiyin ve meşhur karışık taze sıkma meyve sularından için.

kesin seks yap

gidebilirseniz saklıkent'e gidin çok güzel bir yer. tekne turu +1. iyisi kötüsü yok pek aslında hepsi ortalama. mükemmel bişi yok, aynı yerlere gidiyorlar. ama güneşe karşı hassas iseniz kapalı alanda yer bulun teknede erken gidip.

onun dışında help bar diye bir yer var ölüdenizde, bence çok güzel :D

Yamaç paraşütü +1 kesinlikle yapın.

Balık pazarının orada , sebze hali tarafında bir balıkçı vardı 1 sene önce gitmiştim ismi yanlış olmasın öztürkler orada gidip balık sofrası (kalamar ve midyeli)

saklıkent +1 mutlaka git. kanyon girisindeki o buz gibi suya bakalim dayanabilecek misin?

Mutlaka mutlaka mutlaka yamaç paraşütü. İstersen pilot da önerebilirim.
Saklıkent'i de öneririm. Gitmişken patara da yaparsınız

jeep safari turlarına katılın,çok eğlenceli:)

bir arkadaşına anahtar ver, 3 günde bir kontrol etsin mamasını suyunu tuvaletini

kedi evde 15 gün kalır neden kalmasın. hava çok sıcak evde en az dört yere büyükçe kaplarda su bırakın, mamasını bırakın, @hasansabbah'ın dediği gibi bir arkadaşınız üç günde bir kontrol etsin suyunu mamasını kumunu, bir de evi biraz havalandırsın tabii. tamam işte, bunun için kedi sahiplendirilir mi :')

Kalıcı sahiplendirmek olayını bir kere kafadan çıkarın. Bu kadar kolay mı bu işler! @hasansabbah'ın dediği gibi bir arkadaşınıza anahtarınızı verirseniz o ilgilenir. O zaman hiç bir sıkıntı çıkmaz. Baktın onlar da olmuyor, kedi pansiyonları var. Fiyatta anlaşırsın orada bakarlar. Bu kadar kolay sahiplendirmek olayını nasıl gündeme getiriyorsunuz anlamıyorum.

evet kalır.
lakin birilerinin mutlaka ziyaret etmesini sağlayın. yoksa hakikaten depresif moda girer hayvan.

Merhaba, ben herkesin tavsiye ettiği anahtarı bırakmanız gereken o arkadaş.

Fırsatım varsa her gün, yoksa en geç iki günde bir kontrol ettim, mama verdim, suyunu tazeledim, biraz oynadım, evi havalandırdım, 20 gün boyunca her gün olmasa da yarımşar saatimi aldı, kedi iyiydi, depresyona falan girmedi.

Kedi sevmem, köpeklerden tırsarım(bir kez de iki sibirya kurduna baktım on gün, çişini yaptırmak için çıkardım, yemek götürdüm, ödüm patlasa da), ona rağmen arkadaşım rica ederse bakarım.

Bakın etrafa, rica edebileceğiniz birileri vardır. Kendi apartmanınızdan birisi tadından yenmez, değilse de yakın oturan.

Kardeşimin kedileri var, apartmanında oturan ve kedileri olan bir hanımefendiye bırakıyor anahtarını evden her ayrıldığında, öyle birisi varsa daha da güzel olur.

bence bırakmayın o kadar süre bu hafta bende aynı sorunu yaşadım. 5 gün yoktum arkadaşıma anahtar bıraktım ama tabi aklım kaldı. yaz günü hayvanın suyu günlük bile bitiyor. içi toz tüy doluyor. depresyona girebilir yazık

eğer evde bırakmaya karar verirseniz bir lavabonun içine büyükçe bir leğen, içine de ağzına kadar su doldurun. ne yaparsa yapsın o leğeni deviremedikleri için susuz kalmamış oluyorlar.

Tamam kediler bireysel hayvanlardır, evde yanlız yaşamaya alışkındırlar da o kadar uzun süre giderseniz hayvan fıttırır. Eve mutlaka düzenli olarak birinin gitmesi lazım. O hayvanla ilgilenmesi lazım. Öyle bir leğen dolusu su koyarak olmuyor o işler. Camış mı o? Plastik leğende 15 gün bekleyen suyu kediye içirmeyi düşünene önce kendisinin o suyu denemesini tavsiye ediyorum. Keza mamasının da düzenli aralıklarla tazelenmesi gerek. Öyle ayı gibi 5 kilo mama yığıp giderek olmaz o iş. Kuru mama bile olsa hava alınca birkaç gün içinde tazeliğini yitirir. Ayrıca 15 gün gideceksiniz diye hayvanı sahiplendirmeyi tahayyül edebilmişseniz bence zaten o hayvanı gerçekten ilgi ve sevgi gösterebilecek başka birisine verin gitsin. Siz de bir daha kedi medi beslemeyin.

@don toblerone, 15 gün hayvan aynı suyu içsin demedim. 1 tane su kabı bırakır, hayvancağız da hoplayıp zıplarken devirirse 2-3 gün susuzluktan çatlamasın diye önerdim. kontrole gelecek olan arkadaşı bi zahmet o suyu da değiştiriversin.

not:balayıma kedimle gitmiş, gideceğim yeri ve oteli de tek kriter olarak hayvan kabul etmesi olarak seçmiş insanım.

kendisini değil oyuncağı zıplatması gerekirdi.

benim bildiğim önce anayasa mahkemesine başvuruyorsunuz oradan çıkan kararı beğenmezseniz aihm, mahkeme-i kübra falan ahirete kadar yolu var

Yaptığı hareket kurallara aykırıysa karşı tarafın nasıl bildiği önemsizdir bence, yani adam hiç bir şey anlamayıp kanguru diye atmış da olabilir, o zaman da sizin ama kafadan attı deme hakkınız mı olacak? Hayır.
Neyse ya bir oyun bununla mı uğraşılacak.

thracian + 1
Kendisi zıplamayacaktı, olmamış.

haahaha bakıyorum yine komiklikler şakalar, yav siz nerden buluyosunuz bu esprileri yürüyen mizahlar.

duyuru'nun anasını sikmek yerine gidin parka hadi.

Avrupa tabu hakları mahkemesine başvurun.

mi mi mi mi mizaahhhh şova devam :d

siz haklısınız.

Ahah güzel tartışmaymış :)
Karışklığa neden olan şey peluş oyuncak ile oyunculardan herhangi birisinin etkileşime geçmesinin kurallara aykırı olmaması. Örneğin kelime "tokalaşmak" olsa, siz peluş oyuncağı elinden tutup tokalaşabilirdiniz. Ancak kanguruyu anlatırken şöyle bir sorunsal var: Bahsettiğiniz anlatımda bir etkileşim söz konusu değil. Şöyle ki, peluş oyuncağı oyundan çıkardığınızı farz edin. Oyuncu karnına hiç sıkıştırmamış olsun. Yine aynı şekilde ellerini büzüp zıplasa hepiniz o kelimenin kanguru olduğunu anlamayacak mıydınız? Bence çok net anlardınız. Yani ortada oyuncağı kullanarak bir anlatma yok. %100 kurallara aykırı

tabularınızı yıkın gardaş zuhahaha

Yuzde 80 kullaniyo. Kalan yüzdeler icin eger bize giciklik yapmak istemisse bkz: koltuk

hayır kesinlikle kullanmıyor

%90 kullanıyor, %10 benim bacaklara meyilleniyor ben izin vermeyince geri tahtaya gidiyor.

Genelde mutlu olduğunda patır patır bi koşu tırmıklayıp geri geliyor.

Biri hiç kullanmıyor, biri ayda yılda bir.
Fitilli kadife kaplı berjerlerim var, onları kullanıyorlar genelde, o fitillere tırnakları takılıyor tıkır tıkır çektiriyorlar ya çok hoşlarına gidiyor. Skip attılar güzelim koltukları.

iki tanesi kullanmıyor, bir tanesi 80 cm'lik olan tırmalama direğini kullanıyor. önceden kalan kısa direk de var, onu kullanmıyor.

Akşam eve ilk girdiğimde uyandığı için tahtaya gitmek zor geliyor, halıyı kullanmaya başlıyor. Sonra tahtayı farkedip onu kullanıyor. Uyanıksa direk tahtaya gidiyor.

hiçbirisi hiçbir zaman kullanmadı tırmalama tahtasını. benim koltuklar da fitilli kadife ve deri, anasını belledi ırıspıçıcıkları. çarşaf seriyorum tırmalamasınlar diye, çarşafı açıp altına girip öyle tırmalıyorlar koltuğu. pislikler beee. çöpe atçam hepsini.

kullanmıyor benimki, bazaları ve perdeleri kullanıyor:)

benim yapmış olduğum tırmalama tahtasını kullanıyor. yapı marketten pvc boru ve halat aldım. halatı, pvc borunun etrafına yer kalmayacak şekilde sıkı sıkı sardım. boruyu da kalorifere sabitledim. hazır olanlardan çok daha ucuza geldi.

benimki kullanıyordu. tahtadan başka bir şeye de elini sürmezdi hatta. özellikle uyanınca hemen erişebileceği bir yere koyun.

Benim eski kedim kullanmıyordu sadece koltukları tırmıklıyordu, bazı kediler kullanıyor ama.

annmemin kedisi kullanmıyor. etrafına poset sardık arada sırada gitti geldi poşetleri parçaladı ama onun dışında kullanmadı.
benim kedi yemek istediğinde tırmalıyor. onun dışında öylece duruyor.

ilk bir hafta kullandı sonra sallamadı hiç.

Koltuk ve halıları tercih ediyor.

dostlar dayanamadım aldım dün geldi. hain kedi yüzüne bile bakmıyor yapmadığım şebeklik kalmadı :(

Benimki kullanıyor, dayımınki kullanmıyor, enişteminki pati atıp kaçıyor, yengeminki üstünden inmiyor. Ya millet bi alem. Mantıklı cevap veren yok. Arkadaşım kedi ağacı dediğin 20 tl'lik bir şey. Alırsın koyarsın. Kullanırsa ne ala, kullanmazsa atarsın. Hiç olmazsa ben denemedim demezsin. Ha sana bir ipucu: Eğer illa ki kullanmasını istiyorsan evde böle tam yolun ortasına koy. Embesil gibi salonun orta yerinde dursun. Misafirler geldiğinde bu ne la ne işi var bunun burda desin. Eğer tam yol ortasına koymazsan pek ilgilenmiyorlar. Yol ortasında olduğu zaman ise hiç olmazsa geçerken bi iki tırmık atıyorlar.

ya ipli bi oyuncayı onun üstüne doğru getir tırmalasın yanlışlıkla , bir de gerçekten salonun tm ortasına koy hahaha :D

On dakikada alışır sonra da "neden ben inat ettim de önceden almadım?" diye hayıflanırsın. Bilgisayar ayrı güzel, yazılımı ayrı güzel. Bilen biri sana 10 dk göstersin bir daha indows'un yüzüne bakmazsın. Verdiğin her kuruşu sonuna kadar helal edersin.

Eyvallah bro. Arkadaş senin kadar optimist değildi. 2 haftada alışırsın demişti. :)))

boşa çiğnemişem yalan dünyayı dersin.

pahalıdır. markadır. havadır. starbucksta kahve içmenize gerek yoktur. iş icabında kullanma dışında mastürbasyondur.

10/10

param olsa da ben alsaaaaam

@hendrix dostum zaten iş için kullanıcam. Starbucks' ı hiç sevmem ayrıca. :))

@brhmbl Ooo iş içinse al tabi moruk.

not: finat cut ve after effect gibi programlara ihtiyaç duyduğumdan dolayı bende alıcam merak etme ;) para yok şuan ilerde alırım heralde. saygılar,öptüm

@sumuklu dostum bu ne sıklıkla oluyor? Önemli bi sorun gibi geldi bana. Sonuçta büyük bi çoğunluk windows kullanıyor ve bu kaymalar hep olursa sıkıntı olur diye düşünüyorum.

onun yerine önce laptopına linux kurmanı tavsiye ederim. tabi fm konusuna bir şey diyemem, desteği nedir bilmem. linux kurup bakarsın hala sorunlar var mı diye. çünkü böyle bir sorun yaşayıp bir tarafıma 2500 tl kaçmasını istemem açıkçası. hem de bana göre fiyatını hiç de hak etmeyen bir cihaz için. ne diyordum, sorunlar. baktın olmuyor apple mı alırsın başka bir şey mi bilmem. ama şunu söyleyeyim, linux dağıtımları ile macos çok benzer. linuxa alışırsan ona da alışırsın.

şunu da söyleyeyim, dos'tan itibaren windows 8 hariç tüm windowsları kullandım. şu an back track linux kullanıyorum ve her şeyine alıştım. o yüzden kafanda büyütme fazla. :) sonuçta sürekli aynı şeyleri yaptıktan sonra kazınıyor kafaya

Servisle gidilip gelinmez dostum o saatlerde. Metrobüsle gidip geleceksin. Yürüyecek olduğun mesafeye göre yolun 40-60 dk arası değişir. Bunun yağmuru, çamuru, soğuğu falan var onu da hesaba kat. Ama servisle falan gidilmez o trafikte aklından çıkart.

boğaya yakın bir yerden metrobuse gidip zincirlikuyudan metro veya mınıbus ıle levent e kolay ulasırsınız.
sahıle ınıp beşiktaş vapuru sonrasında otobus/minibus genelevent e kolay ulaşırsınız.
evet yagmur kış vs zor olur ama kadıköy'de oturmak güzeldir. madem masraflar da yarıya düşecek, karşı tarafta kendi başınıza eve çıkıp 2 katı masraf yapacağınıza kadıkoy u de deneyebilirsiniz.

Hodor Sendromunun tıptaki karşılığı "Expressive Aphasia". Dizide veya kitapta başka bir anlam yüklemişler midir bilemiyorum.

hodor demiyor mu o?

don toblerone dogru cevabi vermis. bazen "Broca's Aphasia" olarak da biliniyor. Wikipedia yardima kossun: en.wikipedia.org

oha çok iyi duyuru. Acayip aydınlandım.

Belki duyurunun PS masterları beni topa tutacak ama en güzel kurs Youtube tutorialları. Ekran görüntüsünü direkt verdikleri için İngilizceye bile gerek yok. Yardır gitsin.

@armagan +1, marangozluk falan degil ki bu illa biri elinden tutsun. makinaya elini kaptirma gibi bi riskin yok, is de asiri kompleks bisi degil, kullanisli bi bilgisayar programi sadece. binlerce lira bayildigin o kurslarda sana internetteki tutorial'larin ilk 5-6 bolumunu falan gosterecekler, nasil daire cizilir ona nasil golge verilir bilmemne.

Youtube +1

Kursa para verene kadar kendine iyi bir mouse al, baktin ki hosuna gitti ilerletiyorsun sonrasinda da cizim tableti alirsin.

kursa falan gitme, kendi kendine öğrenirsin. ben kendi kendime öğrendim mesela, iki resmi al bitiştir, onu yap bunu yap... sonra şöyle bi şey yapılır mı ki ya deyip tutorial aramaya başlıyosun, haftada bi akşam uğraşsan max 3-4 ayda baya öğrenmiş oluyosun işte. abartılacak bi şey yok. değişik bi mantığı yok çünkü.

ama illa gidicem sertifikam olsun bilmemne dersen, bari grafik tasarım kurslarına git de indesign, illustrator, corel falan da öğren.

Tabi canım kursa mursa ne gerek var? Aç iki resim önüne sonra vahiy gelsin sen yap. Sonuçta Photoshop dediğin Paint'ten hallice bi program. Böle bi tuşa basıyosun. Sonra üç kulüvallahu bi elham okuyosun oluyo. Te allaam millet kafayı yemiş hakikaten.

Dostum sen önce şunu söyle neden Photoshop öğrenmek istiyorsun? Zevk için mi? Grafik tasarım mı yapıcan? Foto editlemek için mi? Bu işten para mı kazanmayı umuyorsun? Boş vaktini mi değerlendiricen? Ya da başka bir şey mi? Çünkü yapmayı planladığın şeye göre gerçekten kursa gitmen de gerekebilir, youtube'dan tutorial izlemen de yetebilir. Hatta ihtiyaç duyduğun program Photoshop değil de Illustrator, Indesign veya Fireworks bile olabilir. Daha detaylı bilgi = daha sağlıklı cevap.

Yorumlar için çookk teşekkür ederim arkadaşlar...

Sinamekili bir karışım vardı. Google'da aratırsanız çıkar kadınlar kulübü başlığı. Kadınlar klübü <3 ben akdşadl

Zayıflayan saç köklerini güçlendiren ya da kelleşen bölgelerde tekrar saç uzamasını sağlayan birtakım ürünler mevcut ama saçın uzama hızı aylık ~1 cm'dir ve bu hıza etki eden hiçbir ürün yok malesef.

birazdan buralar biotin, dk hapları, zeytinyagi, bademyagi hint yaglariya dolucak.
sac sefadan tirnak cefadan uzar derler. mutlu olmaya bak.

www.eksiduyuru.com

kapatabilirsin.

gerek duymaz. kedilerin bıyıkları vb. denge kurmalarına ve yön bulmalarına yardımcı oluyor. ayrıca kedilerin gözbebekleri devasa biçimde büyüyor ki çok az ışıkta dahi görebiliyorlar.

Kediler zifiri karanlıkta bile çok net görürler ama işin ilginç tarafı görmeseler de sorun yaşamazlar. Zira kedilerin dudak ve gözlerinin üstündeki o uzun,bıyığımsı tüyler karanlıkta bir yerlere çarpmalarını önlemek içindir. İçin rahat olsun. Parkta gezer gibi gezer o gecenin üçünde.

catonauts.files.wordpress.com

kedisine göre değişir hocam.

alkislarlayasiyorum.com

şaka bi yana ben de gerek yok diye biliyorum.

süt verme.
mama ile sütü ve zyağını da karıştırma! o ne öyle! bulamaç.. hayvanların da bi zevki var! tabi yemez :) vet. den ne marka mama aldın? wiskas alma evet onda çok haklısın. her mamayı sevmeyebilir ve yapacak hiiiiç bişi yok. benimkiler proplan ve royal canin ve de hills yiyior sadece eşekler. viskas da yemiyor.
zyağını ağzına damlat 1-2 damla. olmadı parmağına bulaştır. 1-2 kez ağzına sok. yalansın mecburen.

Whiskas verdiğin içindir. Bir kere yese bile bağımlılık yapar. Bir daha asla verme o mamayı. Bağımlılık teranesini geçtim, Whiskas'ın zararlarını anlatabilecek kelime bulamıyorum. Tarım ilacı ver daha iyi. Royal Canin, Pro Plan, Hills gibi markaların yavru kediler için mamaları var. Onları tavsiye ederim. Bütçeni de çok zorlamaz. Şimdilik ise yapman gereken önüne düzgün bir mama koyup o yiyene kadar beklemen. En sonunda açlığa dayanamayıp yiyecektir. Endişelenecek bir şey yok. Mamasına da süt falan dökme vallahi öldürmeye mi niyetlendin sen o kediyi anlamadım :) Laktozlu süt dokunur, gaz yapar. Sindirim sistemini bozar. Hele hele yavru kedi helak olur. Veterinerini dinle mutlaka. Annesinden çok erken ayrılmış o kedi.

kuru mamayı suyla ıslatıp iyice yumuşatmayı denediniz mi? o şekilde tadına alışır belki. bizim minik de başta yemiyordu öyle alıştırdık.

Sut laktozlu degil inek sutu vermedim yavru kediler icin olan sut tozunu sulandirip isitip mamasini onla islattim

whiskas vb ürünler çok zararlı.

zamanla alışacak o mamaya.

tamam. süt dediğin için süt sandım :)

bahsettigin sey migroslarda da var. eger az bir seyler aldıydan kendin okutup odemesini yapıyorsun.

kasiyersiz kasa Migrosda var, amaç 5-6 parça ürün için sıra beklememek.

Az once kullandım kendı ısını kendın gormek guzel bısey, ayrıca ıngılterede kucuk mekanlardakk ufak marketlerde o sayıda kasıyer koymanın ımkanı yok self kasalardan bı suru oluyor ve sıra beklemıyon

@kosun lan mevzu var İngiltere'de international market denen göçmen marketlerine giriyorum, ulan göt kadar markette 10 kişi çalışıyor lan.

dedikleri gibi migros'ta var ama, cevahir şubesi için konuşayım; sadece 6-7 tane self kasa var. random 1-2 tanesi her gittiğimde bozuk. çalışanlar da ara ara o kadar sorun çıkarıyor ve kasanın yazılımı o kadar kullanışsız ki, bir hata veriyor mesela onu aşıp barkod okutmaya devam etmek için kasiyerin gelmesi gerekiyor. gidip yardım istiyosun kasiyerin birinden, o self-kasa görevlisini bulup yönlenediriyor, o geliyor kartını okutuyor alete sonra devam ediyorsun işlem yapmaya. hatanın ne olduğu neden aletin başarısız olduğu falan belirsiz. alet bazen "yanlış ürün koydunuz" falan diyo ürünün gramajını düzgün tartamayıp. elinde poşet bekliyosun falan.

iyi teknoloji, kötü uygulama yani.

ben mersinde kullanıyorum. bi ara çok bozuluyordu. artık bozulmuyor. tabi kullanım srasında hatalar olabiliyor. ama bi personel hemen personel kartını okutup (barkod) düzeltiyor. e o kadar da olur. sonuçta müşteriye güvenmemek gerek. sistem müşteriyegüvenirse olmaz. o durumda personel istemesi mantıklı.
ben alıştım. aslında kasiyerlerle konuşmayı da seviyrum ama bazen çok uzattığım için böyle iyi oluyor konuşmadan çıkıyorum.

arabayla girip okutmadan çıkanlar için aklıma şu geldi: ingilteredeki bazı süpermarketlerde, internetten alışverişi yapıp marketten teslim alabiliyormuşsun. belki ödemesini internette yapıyordur, biri malları hazırlıyordur o da doldurup dışarıdaki arabasına falan götürüyordur? ama sıraya girmesini bilemedim, başka çıkış yok mu yani :) aha teori patladı

Ben o kasalarda ne zaman ödeme yapmaya çalışsam ya kasa bozuk oluyor ya da ben beceremiyorum her seferinde göt olup kasiyerli kasaya yöneliyorum. Yönelirken de çaktırmadan kesiyorum self kasayı, benden sonraki de işlemini yapamazsa kasa bozukmuş demek ki deyip seviniyorum; yok eğer işlemi gerçekleştirip giderse utancımdan başımı önüme eğiyorum. Baya riskli bir alışveriş yöntemi benim için.

Ya bu self kasanin mantigi az urun alan musterilerin hizla kullanmasi degil mi? gecen adamin teki 5 poset dolusu alis verisini bundan yapti dumura ugratti beni.
Ha sonra bi de, yine migrostayim, self kasa self kasa olmasina da, gecmis kasiyer okutuyo posete dolduruyo urunleri, e ne anladik bundan?

Bence avantaj olarak; mesela su falan aliyoruz sadece, kisa suruyor bu kasalarla. Bi de mesela, bazi urunler var, almaya cekinilen. Ya da daha dogrusu, boyle kasiyer onu kasadan gecirirken bi bakis atip siritir falan, ya da sana oyle gelir her neyse, otur urunleri sessiz sedasiz almada avantaj saglayabilir bence.

Self kasa ile normal kasa arasında işlem süresi olarak kayda değer bir fark yok. Hatta çok ürün aldıysan normal kasa biraz daha hızlı diyebilirim. Gel gelelim ufak ama çok önemli bir ayrıntı nedeniyle self kasaların müthiş bir avantajı var: Kapladıkları alan. 1 tane normal kasanın kapladığı alana 2 adet self kasa yerleştirebiliyorsunuz. Bu da aynı anda 2 kat fazla müşterinin işlem yapması, dolayısıyla kuyrukların %50 azalması demek. Self kasaların bulunduğu marketlerde müşterilerin bekleme sürelerinde çok ciddi bir düşüş var o yüzden.

"self service checkout"ların bir başka avantajı da çalışan sayısını azaltarak giderleri düşürmek. bunun yanı sıra birçok dezavantajı da var tabi ki gerek müşteri, gerekse işletme açısından. barkodu okuttuğunuz halde hata (unexpected item in the bagging area) vererek durduk yerde hırsız konumuna düşebiliyosunuz. ya da barkodu olmayan bir ürün olduğunda çevrende yardımcı olabilecek bir çalışanı bulmaya çalışmak, gelip yardımcı olmasını beklemek falan fian. yani bu tip kasalar gittikçe yaygınlaşan (türkiye'de Migros'ta falan da var), ancak giderilmesi gereken birçok problemi olan kasalar. ayrıca yapılan bir araştırmaya göre self servis kasalarda alışveriş yapan her 3 kişiden 1'i hırsızlık yapma (barkodu okutmadan ürünü geçirme, ya da ucuz olan ürünün barkoduyla pahalı olanınkini değiştirme gibi) eğilimi gösteriyormuş.

ikinci bahsettiğin olaya gelirsek; psa (personal shopping assistant) diye bir şey var. markete girdiğinde barkod okuyucu alınıp alışveriş arabasına monte ediliyor (ya da halihazırda alışveriş arabalarında yer alıyor), alınan şeylerin barkodları okutulup sepete atılıyor. alışverişi tamamlayıp kasaya gittiğinde bu barkod okuyucuda (psa) ödemen gereken tutar çıkıyor, ödeyip çıkıyosun direkt "aldığın şeyleri çıkarıp tekrar poşetlere yerleştirme" olaylarına girmeden.

yardımcı olabilmişimdir umarım. bunlar benim de birebir gözlemlediğim şeyler değil. proje konumdu "spermarket kasası tasarımı", o yüzden epey bir araştırma yapmıştım bu konu hakkında. ama projeyi yapmadım, kaldım...

@angelis sorma hacı, sainsbury'de basiretim bağlandı resmen, o kadar şeyi okuttum, cash sokacak yeri bulamıyorum, fiş alma yeri, kredi kartı yeri, para üstü vs hepsi var kodumun makinesinde para girişi yok. Makine sesli anons geçip duruyor, yok parayı girmediniz, iptal etmek istiyor musunuz bilmemne. Strese girdim mına koyim herkes bana bakıyor vs sanıyorum. Çağırdım sonunda göçmene benzeyen kasiyerlerden birini parayı nereye sokuyoz dedim, geri açılın biraz dedi, makineye çok yaklaştığımdan hemen alttaki cash in yazısnı vs kapatıyormuşum ondan bulamıyormuşum meğer:)

Makinede mesela diyelim aynı üründen 10 tane aldım, tek tek okutmuyoruz değil mi?

Migros Jet'Lerde var.

Bu Migros'lardaki jet kasa uygulaması. Ben kullanamıyorum bunları. Eğer çok çılgın bir kuyruk yoksa her kullandığımda birini işinden ediyormuşum hissi geliyor; kendimi suçlu hissediyorum. O kasiyeri ben işten çıkartmışım gibi geliyor. Ama insan sevmeyen bir arkadaşım da kimseyle konuşmak zorunda olmadığı için jet kasa kullanıyor. Kullananları da yargılamıyorum. Bir de diyelim prezervatif, vb. gibi kasiyere göstermek istenmeyen bir şey alındığında o kasalara gitmeye meyledebilir insan.

olayı 2-3 parça ürün için sıra beklememek. banka gişesi ve atm ne ise kasiyerli kasa ile jet kasa o.

migros'takiler çok kurallı kaideli yahu. öncesinde ürünleri başa dizicen. okuttuktan sonra illa ki yan taraftaki yere koyucan. orası çünkü ürünü tartıyor. koymazsan alet arızaya geçiyor. koca paket bebek bezini sepetten alıp okutup geri sepete koyayım yok. oraya kule yapacaksın. ya da sütü çocuğa daha ödemesini yapmadan içirdin. kutusunu okutup oraya koyunca yoook olmaz, hatalı ürün koydunuz diyip kilitleniyor alet. kasiyer gelip admin modunda müdahale etmeden de düzelmiyor.

Kipa'da da var. Sıkıntılı aldığını hemen tartısına koymak zorundasın, karışık kurupasta, poğaça vb. iki üç etiketli şeyleri okutamıyorsun, koyup kaldırınca hırsız muamelesi yapıyor. 3-5 parça şey için sıra beklememek iyi ama.

@rakomelo barkodu okutmadan sepete atarsam ne olacak peki ? cikista butun urunleri okuttugumdan nasil emin olacaklar ?

bu yuzden ikinci senaryoda rfid kullaniliyor olmasi muhtemel.

tam anlamıyla emin ol diye söylüyoum, migroslarda var o.

bana da aksine, o varken normal kasaya gitmek çalışana eziyet gibi geliyo. paşa paşa alıyorum poşetliyorum ödüyorum hayde yallah.

çok güzel bişey bence.

anca etki edecektir sprey.

güzelce yıkasın hayvanı.
köpürte köpürte sonra iyice durulasın.
sonra da bir güzel tarayıp kurulasın.
yani hayvan tüylerini yalamasın.
kedi yıkanmaz demeyin yıkanır. ben yıkıyordum ne güzel kokuyordu:))

heee yıkayın kediyi. hem yapılan ilaç gitsin hem de yavru hastalansın ölsün.

bir taşla iki kuş.

ya da ikinci seçenek bekleyin yarına kadar ilaç etki etsin. pireler ölsün.

ya bir de tuvaletini yapmadı hiç ne küçük ne de büyük. bişey de yememiş gerçi doğru düzgün normal mi acaba

sprey dediğin ensesine damlatılan pire damlası olsa gerek. 1-2 gün bekleyin etki etmesi için. kedi çok pis ise yıkayabilirsiniz ama önce pirelerini tamamen dökmesi gerekir. ardından tekrar pire damlası damlatmanız gerekecektir.
yıkama işlemi de öle hatır hatır yapılmaz. ılık suyla kafasını ıslatmadan narince yapmanız, çok iyi kurulamanız, sonra da kediyi birkaç saat sıcak tutmanız gerekir. kesinlikle kulağına su kaçmamalı. kedi gerçekten kirli değilse yapmayın.

kabızlık, yavru kedilerde sık görülen bir sorun. birkaç gün sabredin yüksek ihtimalle düzelecektir. kaka yapamazsa karnında şişkinlik olur. çok uzarsa bu durum, tekrar veterinere götürürsünüz.

kucağına eski bir bez ser, iğrenmiyorsan pireleri teker teker öldür. 2 aylık hayvanda zaten kaç tane pire olacak ki? metrekaresi az..
Not: ciddiyim, biz böyle yapardık eskiden. hayvana en az zararlı yöntem. hoşlarına bile gidiyor.
zaten pire damlası olduğu için bir daha gelmezler.

Pire ilacının iyice etki etmesi için hayvanı 4-5 saat boyunca ellememek gerek. Yıkamak da ilacın etkisini azaltacaktır.

Yavru kedi olduğu için veterinerin daha düşük doz kullanmış olması da muhtemel. 2-3 gün geçtikten sonra tekrar götürün veterinere.

İki türlüsü de mümkün. Aslında cevap vererek bir nevi aktif mail adresi olduğunu teyit etmiş oluyorsun ama çoğunlukla "unsubcribe" başlıklı boş bir mail attığın zaman spam yollamayı gerçekten kesiyorler. Ben o şekilde baya azaltmıştım spam mail sayımı.

unsubcribe gibi bir buton yok ne yazık ki bu tiplerde. [email protected] adresine boş mail atın diyor mesela. insan da kıllanıyor haliyle.

eksisozluk.com

bant genişlikleri aynı ise makarasına oturabilmesi lazım.
lakin hatılamıyorum bantların goruntuyu formatlama şeklinde bir fark var mı, eğer öyle ise mekanik olarak yerleşse de vhs video okuyamayabilir.

bant genişikleri aynı. bunu yaptığını söyleyen bir arkadaşım oldu ama internet aleminde henüz böyle bilgiye ulaşamadım.dormat farkı var mıdır emin değilim.kendim henüz denemedim çünkü y.dışındayım.. tşkler cevabın için bu arada!

evet ikisi de 12.7mm imiş, lakin beta ve vhs'in sp lp kaydetme hızlarındaki farktan dolayı vhs video okurken görüntü veya seste sıkıntı olabilme ihtimali var gibi geldi.
bence gözden çıkarabileceğin bir kaset varsa dene.

sakın öyle bir delilik yapma. dünyada bunu ilk düşünen insan değilsin :)
tahmin edeceğin üzere beta ve vhs arasındaki fark sadece kaset ebadıyla sınırlı değil. söylediğin şey bir cd oynatıcıya dvd koymaya benziyor. tipleri aynı olsa da tamamen alakasız ürünler onlar.
sonuçta tam olarak ne olur onu da söyleyeyim: betamax bir teybi vhs kasede monte edip çalıştırırsan sadece sesleri duyarsın. ekranda görüntü olmaz.

Kadıköye metroyla ulaşıp bir otobüs veya minibüse binip göztepede iniyorsunuz. Metroyla direkt gidiş yok bildiğim kadarıyla. Baya ara sokakta bir yerde kalıyor çünkü.

metroyla gidilmez.
kadıköyden 17'ye falan binilebilir. erenköyde inin yürüyebilirsiniz.ayrıca müzenin web sayfasında detaylı bilgi var.

Kadıköy'den nasıl gidileceğine ve web sayfasına baktım. Ama özellikle benim amacım Göztepe veya Yenisahra metro duraklarından gitmek. Öyle bir kriter var.

Göztepe'de oturuyorum. Net bir şekilde söylüyorum metroyla gitmen imkansız. Metroyla arasında kilometreler var ve iki lokasyon arasında toplu taşıma yok. Nereden geleceğini söylersen eminim yardımcı olabiliriz.

1- Bunalıma girmiyor, öyle bir koşturuyor ki yaramazlık saatinde geri kalan saatlerin tümünde uyuyor zaten, nasıl uyandırıp gezdireceksin..

2- Biz ailemle ayrı ayrı tatile çıkıyoruz, bir kısım tatildeyken diğeri evde kediyle ilgileniyor.. Arkadaşlarına emanet eden tanıdıklarım da var..

3- Kuma sıçıyorlar, kumdan kakayı alıp çöpe atıyorsun, değişim zamanı gelince kumu değiştiriyorsun koku olmuyor..

@infernalcadre;
4- Kediler söz dinlemez belli bir süre sonra sen onu dinlemeye başlıyorsun..

bende benzer şeyleri merak ediyorum ek soru sorsam kızmazsın umarım.

4- mesela köpeklere otur diyorsun oturuyor komut filan dinliyor. ama sanki kediler böle pek komut dinlemiyor gibi bu doğru mu ?

kedilerin köpekler gibi gezip enerjilerini atmaları gerekmiyor. evde hoplayıp zıplamak onlara yetiyor. bunalıma girmiyorlar. çok iyiler maşallah.

aslına bakarsan kediler de köpekler gibi sokakta gezdirilebiliyor.

kediye mamasını, suyunu ve kumunu bırakırsın evde kendi kendine kalır. köpekler yalnız kalamıyor, yanında götürmen lazım.

içgüdüsel olarak kuma yapıyorlar tuvaletlerini. özel kumlar ve kapalı tuvaletler var, kokusu gelmiyor.

Kediler genelde komut dinlemiyor ama alıştırabiliyorsun bazı şeyleri yapmaya ya da yapmamaya. Bunalıma girmiyor evde, yavru alırsanız zaten dışarıyı bilmiyor bile. Tabii isterseniz Şener Üşümezsoy gibi dışarıda omzunuzda bile gezdirebilirsiniz alıştırırsanız :)
Kumu temiz tutunca kokmuyor ama tüy olayı fena gerçekten kedisine bağlı olarak.

kediler insanlar tarafından evcilleştirilen bir tür değil. insanların yerleşik olduğu yerlere kendileri gelip mesken tutmuşlar. bu süreçte insanları da rahatsız etmemişler. adamlar zaten evlerdeki sefa ortamını bizzat deneyip beğenerek adapte olmuşlar yani. biz zorla dört duvara hapsetmiyoruz.

1- Bu kedinin cinsine bağlıdır biraz. Her gün biraz ilgi gösterip, biraz da oynadığınız sürece hiçbir sorun olmaz. Çünkü kedilrer yabancı ortamlarda kendilerini güvende hissetmezler.

2- Tatile giderken:
a) Birine anahtar verilir. O kişi her gün eve 10 dk uğrayarak suyuyla mamasıyla ilgilenir.
b) Hayvan oteline bırakılır.
c) Tanıdık birine bırakılır.
Yukarıdaki şıklardan kedi için en sağlıklısı "a" şıkkıdır.

3- Kıl tüy bırakmaz olurlar mı? Tabi ki bırakırlar. Yine kedinin cinsine, yaşına ve mevsime bağlı olarak bu sorunun seviyesi değişiklik gösterir. Bununla herkes kendi yöntemleriyle başa çıkar çünkü herkesin kıl tüyden rahatsız olma eşiği farklıdır. Kimisi çorbasındaki tüyden bile rahatsız olmazken ötekisi her gün çarşaf değiştirir. Ama ortak payda hayvan sevgisidir. Zaten kedileri yeterince seviyorsanız bu tarz konuları sorun etmez, illa ki ortak yaşam için uygun bir çözüm bulursunuz.


4- Kediler kuma işer sıçar. İsteseniz de başka yere yapmazlar. Çok titizlerdir bu konuda. Koku sorunu da tıpkı tüy sorunu gibi tamamen göreceli bir şeydir. Kimisinin "çok az kokuyor" dediği, öbürü için dayanılmaz olabilir. İşin püf noktaları ise şunlardır: Kedi kumu her gün düzenli olarak temizlenmeli ve sık sık da tamamen değiştirilmelidir. Kum kabı havadar bir yerde muhafaza edilmeli, mümkünse üstü kapalı olan tipleri tercih edilmelidir. Kedi kakası neredeyse hiç koku yapmaz. Çok hızlı kurur ve taşlaşır. Kumdan temizlemesi çok kolaydır. Öyle vıcık vıcık etrafa bulaşmaz. Tam tersine asıl sorun kedinin çişidir. Kokuyu çiş yapar ve kum değiştirilmedikçe geçmez. Hatta kediler de bu konuda hassastır. Eğer kumlarını yeterli sıklıkta temizlemez-değiştirmezseniz sizi protesto etmek için gelip halının ortasına sıçarlar. Böyle de süper hayvanlardır.

evi uygun olanlar camı falan açık bırakıp dışarı çıkıp dönmeye alıştırıyor kediyi. özellikle kızgınlık dönemlerinde baya işe yarıyor. tabi öyle bir durumda aşılarının yapılmış olması önemli çünkü dışarıdan hastalık kapabilir. ayrıca dişiyse kısırlaştırılmış olması da lazım hamile kalmasını istemyorsan. tabi hayvanın dışarı gidişine izin verirken başına gelebilecekleri de göze almak gerek.

kediler köpek gibi olmasalar da birkaç komutu gayet rahatlıkla öğreniyorlar. gel, hayır, vs vs. özellikle yapmasını istemediğin birşey için hayır kelimesiyle bir nesneyi bağdaştırman gerekir. sevdiğin elinle aynı anda şaplak atmaya dürtmeye kalkarsan kafa ambale olur hayvanın. ben terliğe alıştırdım mesela. tezgahın üstüne falan çıktığında elime terliği alıp 10 metreden hayır dediğim anda götüm götüm iniyor tezgahtan.

tüy olayı tamamen senin temizliğinle alakalı. yine kendimden örnek vereyim. normalde titiz bir insanım ve evde 1,5 yaşında dişi tekirim var. kısırlaştırmadan önce bir kez doğursun diye çiftleştirdik, 5 tavrusu oldu. doğuma kadar evde tüy sorunu yok gibiydi evde. hem tarakla haftada bir tarıyorum, sonra ağda yapar gibi bantla topluyorum üzerinde kalanları. halıları falan da fırçalıyorum haftada bir falan. ama 5 yavru 3 aylık olana kadar bende kaldı, evde heryer tüy oldu tabi. çok kedi olunca titizlik katsayın düşüyor. khiron'un dediği gibi biyerden sonra takmıyorsun. çalışıyorsan falan kıyafetlerinin dolaptaki düzenini -evde giydiğin tüylenebilirler ve dışarda giydiğin tüylenmesini istemediklerin- de ayarlarsın. tüyleri toplamak için bi aparat var ya mikrofon gibi yapışkan rulolu, ondan da alırsın. sorun olmaz. ama kediyi gerçekten seviyorsan gece hayvan gugur gugur ağzının içine kadar girip uyurken, tüyler ne olacak diye pek düşünmüyorsun, herşey halloluyor bir şekilde.

bence petshopdan falan alacaksan kesinlikle alma hele bahçen yoksa hiç alma.kıl tüy muhabbetine şimdiden aklın takılıyorsa hemen bıkarsın çok döküyorlar. fakat kötü durumda bir kediye sahip olacaksan başka tabi kedi kumu kullanırsın,bizim kediler çıkmak istiyor dışarı ama çıkamıyorlar çıksalar vızır vızır araba :'(

Ya ben biraz önce benimkiyle dışarı çıktım gezdik biraz hatta videoya aldım ama youtube a yükleyemedim nedense vimeoya atayım da şimdi altına açıklamasını yazarım bakarsın nasıl yapcan nasıl etcen. Kedinin karakteriyle alakalı tekirse falan yaramaz olur çoğu dışarı çıkmak ister.

tatillerde benle geliyor kafasına göre takılıyor.

bırakıyor ama stick rollerla alıyorsun tüyleri. işediği zaman da sıçtığı zaman da kokmaz topaklanan kum alıp sabah akşam bir kere temizleyip serin kuytu ve kuru bi yerde tutarsan o kabı.
thats all.

üç

pardon dört
son kararım :)

dört!

esrar x-ray'de yakalanamiyor. sigara paketini gecirmemelerinin sebebi aliminyum folyosudur diye tahmin ediyorum.

tütün ve uyuşturucu maddeler ötmez tabi ki. Zaten ötmediği için sigara paketini geçirmiyorlar. Çünkü içine bir şey saklayabilirsin. Bu yüzden cihazdan geçiyor.

Ötmez evet, ama köpekler oluyor çoğunlukla. Ufak bir havalimanına uçarsan sıkıntı olmaz ama Atatürk'te kesinlikle yakalanırısn -bence-. Ayrıca böyle şeyler yapmayın, gerek yok :)

sigara öter mi ya allahaşkına :)
arkadaşına benden selam söyle günümü şenlendirdi.
paketin içini görmek için xray'e koyduruyorlar tabi ki.
havaalanından az miktarda uyuşturucu geçirmek sanıldığı kadar zor değil. üstünde de geçirirsin, valizde de. sadece süper gerizekalıca bir hareket o kadar :) ayrıca köpekler hapın kokusunu almazlar. esrar, kokain, eroin gibi uyuşturucuların kokusunu alırlar.
zor olanı silah, kesici-delici alet geçirmek. adamların derdi uçak kaçırma, terör gibi faaliyetleri ve uyusşturucu ticaretini engellemek. yoksa çantana 3 tane ex koymuşsun kimin umrunda

O alet metalleri algılıyor. İçinden metal bir cisim geçtiğinde oluşan manyetik alandaki değişim nedeniyle ötüyor. O nedenle metal yada mıknatıs özelliği olmayan hiç bir şeyde ötmez.

iyi etmissin, ekrani zaten cizilmiyor kolay kolay. ipod touch cebimde 2 senedir sadece ufacik bi cizik olustu öyle diyim.

sana bir zararı var mıydı? telefon çok kalınlaşmıştı da cebine mi sığmıyordu? dokunuşlarını mı algılamıyordu? görüntüyü mü bozuyordu? neden çıkardın?
bir de neden çıkarmadan önce değil de sonra soruyorsun bunu?
mat jelatin emniyet kemeri gibidir. normalde hiçbir şeye yaramaz. ama bu onun gereksiz olduğu anlamına gelmez

aldıktan 10 saniye sonra falan çıkarmıştım. tabi ki gereksiz...

yeni ev ise normal. bi de devamı gelirse takip et. bi kereden bişi olmaz. davranışları normal ise dert etme.

bu arada kendisiyle taşındığım 3. daire. daha önceki taşınmalarda yapmamıştı bir şey. bir de şu anki daire aynı apartmanda, çok da yadırmamamış olması gerek. :(

takip edeyim de, arkası gelirse bir hastalıktan faln mı endişelenmeliyim?

Endişelenecek hiçbir şey yok. Kediler yaşam alanlarını çok fazla sahiplenirler ve taşınma gibi durumlarda ağır depresyon geçirirler. Bir iki ay sonra da düzelir, bu sefer de yeni taşındıkları evi ölümüne sahiplenirler. Alışma süreci içerisinde de sağa sola işeyip sıçmaları, aldıkları yabancı kokulara aşırı tepki vermeleri, abuk subuk davranışlarda bulunmaları gayet normaldir. Kedi milleti değil mi, hepsi manyak işte. Dört ayaklı ruh hastaları. Bok torbaları. Aklı sıra "İşer sıçarım ben böyle eve!" mesajı veriyor serseri :)

P.S. Bu arada asıl garip olan şimdiki tepkisi değil, daha önceki taşınmalardaki tepkisizliği bence.

egekayacan.com

nasıl yani? kimliğini doğrulayabilecek derken?

bir sonuç çıkmasa da aç, için rahat etsin.

ayrıca başın sağ olsun :(

"köpeğimin tavuk yeme huyu olduğunu bildiğim için geceleri dışarı salıyordum"

nasil yahu? milletin tavuklarini yesin diye saliyorsun yani hayvani? kopegin olumune uzuldum, tabii ki muhtar yanlis yapmis ancak senin de hatan buyuk bence bu olayda.

benim de silahım var. ben de yarın muhtarı bacaklarından vursam, hafifletici sebep olur mu diye düşünmüyor değilim.

tavuk yesin diye salmıyordum. geceleri tavuklar kapalı yerde olur. normal şartlarda köpek tavuk vs, yiyemez. gündüz salsan, yer. tavuk yemesin diye geceleri salıyordum dışarıya.

Tabi ki sikayet et, vardir cezasi. serefsiz herif.

5199 SAYILI HAYVANLARI KORUMA KANUNU-2004

Sahipsiz ve gucten dusmus hayvanlarin korunmasi
MADDE 6. - Sahipsiz ya da gucten dusmus hayvanlarin, 3285 sayili Hayvan Sagligi Zabitasi Kanununda ongorulen durumlar disinda oldurulmeleri yasaktir.

Dostum, kusura bakma ama, köpeğinin tavuk yeme huyu olduğunu biliyorsun ve köpeğini serbest bırakıyorsun bu durumda sen de muhtarın tavuklarını öldürmüş oluyorsun o da seni şikayet etsin mi?
Demem o ki, köpeğini tuvalete sen çıkarıp gezdireceksin gece, saldırgan olma ihtimali olan hayvanlar serbest dolaştırılamaz, köpeğin türü ne olursa olsun herhangi bir durumda saldırabilir, o sırada yolda yürüyen bir vatandaşı da ısırabilir.
Köpeğine üzüldüm, bir hayvan besleyen olarak şık bir durum değil ama empati yapıp, herkese saygı göstermemiz gerekir.

5 tane tavuğu yenen adam haklı bu olayda. kan davası yapılıcak bir şey yok, adam bütün kümesinin temizlenmesini seyredemezdi, müdahale etmek zorundaymış, etmiş.

5 tane tavuk geri getirilir onunla dostluk kırmuyor muhtar. Ama evcil bir köpeği vurmak ne demektir...

bir avukata danisabilirsin ancak muhtarin kafasina gore hicbir kuruma sikayet etmeden, kopegini infaz etmesi kanunlara aykiri. dava acabilirsin, en azindan para cezasi alir.

desen ki adama 'niye vurdun?', o da sana dese ki 'niye sahip çıkmadın köpeğ(in)e?', bi şey diyemezsin. adam haklı. birinin köpeği gelip benim kümesimdeki tavukları yese ben de vururdum. tavuk da hayvan, köpek de hayvan. adamın tavuklarını ne kadar sevdiğini bilemezsin. kuş gribi döneminde itlaf çalışmaları sırasında duymadın mı hiç tavuk sevdalısı adamları? bi dahaki köpeğine sahip çıkarsın artık.

daha güvenli bir müdahale yöntemi gelmiyor aklıma. neticede saldırgan bir canlıdan bahsediyoruz.

ya adam gibi gelip parasini isteyemedi mi tavuklarinin? oldurmek cag disi bir hareket, neyini savunuyorsunuz, fasistce bir sey

jandarmaya mı gideceğiz, polise mi, savcıya mı...

tutanak tutturman onemli. jandarmayi cagir.
fotograflarini cek kopegin.
haytap'in sitesinde boyle durumlarda yapilmasi gereken neymis, belki bulabilirsin.
bir de fotograflari paylasabilirsen iyi olur www.facebook.com

abi tutanak tutturmam imkansız. jandarma mı çağıracaksın bu saatte, gelmezler köpek için. burada her şey çok lanet bir şekilde yürüyor. oof ulan of.

neresi ki orasi? fotografini cek kopeginin. ben arayayim jandarmayi istersen

o zavallı köpeğin senin olduğuna dair şahitlerinin olması yeterlidir.
Jandarma tutanak tutsun sonuçta senin hayvanının canına kast edilmiş öldürülmüş.

Köpeğin tavukları yemesi, doğal yaşam kurallarına göre normal, evcil yaşam sistemi kurallarına alışmamasıda bir yere kadar senin hatan, eğitmen gerekirdi bağlamak çözüm değildi.
Muhtar çok büyük yanlış yapmış doğanın kurallarına müdahale bulunmuş köpekten aklı sıra intikam almıştır.
Köpeğin niyeti belli karnını doyurmak protein ihtiyacını gidermek vs . Vs. Bir şekilde açıklanabilir.
Ama köpeği öldüren kişinin niyetini maalesef açıklığa kavuşturamıyorum açıklaması yok. Köpeği yemek için öldürmediğini biliyoruz. Intikam diyorsanız bu duygu medeniyetten nasibini almamış kişilerin işidir. Kaldı ki bu kişi de muhtar, oranın mülki idare amiri, böyle hassas konularda böyle bir karar nasıl almış anlamıyorum.

Acını paylaşıyorum arkadaşım.
Tavsiyem sakın muhtar gibi duygusal davranma sakin ol
Jandarma gelmezse fotoğraflarını çek köpeğinin şahitlerinde var
Ver dava dilekçeni
Bişey çıkmazsa bile muhtar en azından ayağını denk alır mahkemeye çıkmış olması bile güven kaybına neden olur.

adamın tavuklarını yiyormuş köpeğin, şikayet etsen bile yırtar. senin köpeğinin canı can da adamın tavuğunun canı patlıcan mı

sana katılıyorum +1 pain of liberation

abi adam köpeğin peşine düşüp, izini sürüp kuytu köşede kıstırıp öldürmemiş ki? köpek zaten kümese girip tavukları yerken öldürmüş. gelmiş köpeğin tavuklara bakış açısından falan bahsediyosunuz. köpekle konuşarak mı halletseydi adam? hayvan sevgisi, hayvan sevgisidir. bu kadar basit. o hayvanı seveyim, ötekiler ölsün umursamayayım olmaz.

tavuklar kümeste kapalıyken onları nasıl yemiş ki?
tasmasız neden salıyorsun?
daha önce de mi aynı adamın tavuklarını yedi?
kasabada başka köpek yok mu? sokak köpeği yok mu? bir tek senin köpeğin mi tehlikeydi yani?

sende de suç var ama o adam büyük bir acımasızlık yapmış. şikayet etmeyi deneyebilirsin ama o da seni şikayet edebilir.

muhtarı bacağından vur ceza almazsın. sonrasını sonra düşünürsün.

geçtiğimiz ay bir tanıdığımın iki köpeğini evlerinin bahçesine gelip yaşlı kadıncağızın gözü önünde vurdu şerefsizin biri, orası da köy ortamı ve adamın iki koyunu kayıpmış, bu köpekler yemiştir benim koyunları diyerek vurmuş. şikayet ettiler, adam para cezası aldı :(
köpeğine de, senin şu anki çaresizlik içindeki öfkene de çok üzüldüm sabah sabah. ama sakın gidip muhtarı falan vurayım deme! köpek kadar değerli olmasa da yasa önünde insan vurmanın cezası sadece parayla ödenmiyor ne yazık ki :(

tavıkları vur, ye hatta. adamı da dava et bence ama bir şey çıkar mı bilmem.

mutlaka şikayet et o adamı.

@icim urperiyor +1. sizin tavuklarınızı yemeyi huy edinmiş bir köpek, ihmal yüzünden gece gelip 5 tavuğunuzu daha yerse siz de aynı şeyi yaparsınız, herkes aynı şeyi yapar. köylü adam sonuçta, tavuklarının parasını istemek için kavga etmenin kötü sonuçları olacağını düşünmüş ve köpeğin sahibiyle hiç muhatap olmadan köpeğe müdahale etmeyi seçmiştir.

arkadaşlar köpeği gömdüm. birazdan jandarma'ya gideceğim. fotoğrafını çekmeye içim elvermedi, zira kanlar sızıyordu koyduğum çuvaldan. cesaret edip açamadım. bu şekilde şikayet edeceğim, köpeğin benim olduğuna dair şahidim çok.

saygılarımla...

bazı insanları anlamak çok güç,adamın köpeği vurmasına normal diyolar.bi de insanların silahı hazır ve bunu çok rahat kullanıyolar.aslında insanların bu kadar kolay silah edinememesi lazım.herkesin elinde silah var ya.

Yahu tavuk yeme huyunu geçtim, sen niye salıyorsun köpeğini dışarıya? Ben hayatım boyunca köpeğini başıboş sokağa salan bir insanı ne duydum ne gördüm. En fazla köpeğini eğitirsin, "senin" yanındayken ipsiz gezer. Gel dedin mi gelir, otur dedin mi oturur. Muhtar vurmasa bile sen hiç korkmuyor musun o köpeğin başına bir şey gelmesinden? Araba çarpar, biri çalar ne bileyim bin tane şey olur gece gece. Ayrıca seninki tavuklara saldıran bir köpekse, sağa sola da saldırabilir. İnsanlara zarar verebilir. Başkalarının canı malı için de mi endişelenmiyorsun? Bu bir..

İkincisi, cevaplarda görmedim, cevap verdiysen gözümden kaçmış olabilir ama lütfen söyler misin sen bugüne kadar köpeğinin yediği tavukların parasını ödemiş veya yerine yeni tavuk almış mıydın? Muhtarla bu konuda bir husumetin olmuş muydu? Adama nasıl tepki verdin? "Geceleri köpeğimi sokağa salıyorum ben, koy kafese tavuklarını yeaa" mı dedin?

Şimdi işin hukuki boyutlarını soruşturuyorsun. Acaba muhtar da senin köpeğinin yediği tavuklar için hiçbir kanuni hakkı olmadığını düşünüp sorunu kendince ve canice çözmüş olabilir mi? Sen şu ana kadar başkasının hayvanlarının hakları söz konusuyken bu konuyu irdelemeyip de, şimdi kendi köpeğin ölünce hakkını aramayı vicdanına gerçekten sığdırabiliyor musun?

Bir de "Silahım var, gidip vurabilirim bacaklarından" demişsin. E zaten sana da bu yakışır. Göz göre göre hem elalemin tavuklarını hem de kendi köpeğini öldürtüp, sonra da sağa sola ateş açmak tam senin tarzınmış gibi duruyor.

Ama ben söyleyeyim, sen ve muhtar gibi "insan"ların hiçbir kanuni hakkı olamaz. Olsa bile kullanmaz, gider köpek öldürür, milletin bacağına kurşun sıkarsınız siz.

Olan gariban köpeğe olmuş.

tavuklarin cani patlican mi diyenlere, o tavuklar da diger canlilari yani mesela bocekleri, yilanlari akrepleri yiyorlar. hayvanin degerini boyutuyla karsilastiracaksiniz da gene kaybedersiniz, kopek daha buyuk, daha uzun sure yasar, daha akillidir. isine geldigi gibi karsilastirma yapmayin. siz sadece tavugun para degerine bakarsiniz.

çok üzüldüm. kimsenin böyle bir şey yapmaya haklı gerekçesi olamaz. biz de köyde büyüdük illa ki başka bir çözüm bulunurdu. muhtar ın tavuk kadar beyni, vicdanı yokmuş. ıslah olsun umarım. bir köpek kadar etmezmiş. yazıklar olsun.

jandarmaya gittim. gerçekten güvenimi kazandılar. allah hepsinden razı olsun, müthiş çalıştılar. önce savcılığa telefon açtılar, veteriner hekim görevlendirildi. araçla olay yeri incelendi, kan örnekleri alındı, boş kovanlar toplandı. köpeği gömdüğüm yere gidildi, bir nevi mini-otopsi yapıldı. kalbinden vurulmuş olduğu tespit edildi. dört kurşun sıkılmış. ifadeler alındı, uzlaşma teklifini reddettim. artık olay savcılıkta, ne olur bilmiyorum. "mala zarar verme" olarak geçiyor...

bu arada köylüden de müthiş baskı görüyorum, barışma, barıştırma baskısı. inceden bir tehdit altında da hissetmiyor değilim kendimi. sağlam bir kavga, dayak yeme ortamı olabilir. malum, yalnızız. gerçi dövsünler anasını satayım, canıma minnet. o zaman iyice kurtuluşları olmaz, batarlar pisliğin içine.

Harika bir haber. Cesaretinizden dolayi kutlarim. Eger geri adim atmis olsaydiniz, o muhtar bozuntusu manyak kendini daha da guclu hissedecek, yarin bir gun birinin cocuguna da zarar verebilecek noktaya gelebilirdi. Bence onun cesaretini kiracak bu adiminiz. Umarim savciliktan az/cok bir ceza gelir de, bu ulkede herkesin kafasina gore davranamayacagini, teksas olmadigini anlar.

tebrikler dergus, kavgaya bizi de çağır kim kimi dövüyomuş (:

dostlarım...

hepinize çok teşekkür ederim. sürecin başından bu yana verdiğiniz destek, çok daha güçlü hissetmeme sebebiyet veriyor. bu köy zihniyetinin değişmesi adına umarım az da olsa bir şeyler olur, bir şeyler başarabiliriz. artık top savcılarda, hakimlerde. umudumuz bizim için iyi, muhtar için kötü haber gelmesinde...

saygılarımla...

youtube, fizy, blogspot vb..ikide bir kapatılmaktan kevgire dönen siteler'e türk telekom ayar çekmişti. o yüzden olsa gerek. herkeste öyle.

Konu senin internet hızınla değil karşı tarafın server kapasitesiyle alakalı. Kabaca örneklendirmek gerekirse mesela 100 kişiye HD kalitede stream yapabilme kapasitesi olan bir siteden 200 kişi aynı anda HD yayın izlemeye kalkarsa, herkes 1 sn görüntüyü bufferlayabilmek için 2 sn beklemek zorunda kalır.

Çogzel annattım :D

youtube'dan bahsediyoruz hocam. yani google'un satın aldığı ve hayvani bütçe ayırdığı bir site. yani saniyede 72 saat video yüklenen bir siteden bahsediyoruz. bunun sebebi youtube değil türk telekom'dur. ttnetin bant genişliğini en çok kasan site olduğu için ttnet tarafından limitli hızlarda bağlanılıyor.

nasıl indirdiğimize göre değişir aslında. şimdi download manager(orbit, flashget vs) kullandığımızda bu arkadaşlar dosyaya en az 5 farklı bağlantı sağlarlar.(bu sayı ayarlarından değiştirilebiliyor-programa göre varsayılan rakam da değişebiliyor)

normalde server bir dosya indirme talebine o an maximum 25 kbit bağlantı hızı sağlayabiliyorsa, program arka planda 5 farklı kişi bağlanıyorcasına talepte bulunduğunda elimizde toplamda 125 kbit- yaklaşık 1 mbit "download hızı" olmuş olur. her bağlantı dosyanın belli bir bölümünü indirir.

torrentte ise onlarca seed ve leech den indirelecek dosyaların ve dosyanın pek çok küçük parçalarını indiriyoruz.

ama müzik dinlerken-video izlerken aynı durum geçerli değil. o yüzden bu tip işlemlerle download hızlarını pek karşılaştırmamak lazım. ve evet internetin yavaşlığın sebebi bakır kablolarımız-eksik altyapımız, santrale uzaklığımız ve en çokta iis'imizin yasakçı zihniyeti.

Ben hayatımda genç İETT şöförü görmedim.

halk otobüslerinde gençler oluyo belediyede hiç genç görmedim geçen çift katlıda vardı genç bi eleman...nasıl olunuyor bilmiyorum

akp il örgütüne veya gençlik kollarına üye oluyorsun. sonra feyizli bi abi bulup cv'ni gönderiyorsun. sonra onlar sana akıl veriyo. git şu günü şu saatte şu internet sitesinden, şu linkten başvur diye. yanlış anlama adam kayırmaca falan yok. onlar akp'li oldukları için çok zeki ve çalışkanlar. her şeyi biliyorlar. dünyayı, gündemi, işçi alımlarını falan hep takip ediyolar. nur yüzlü hepsi

tabii ki koşu bandı.
para vermişken iyisini al.

bnce koşu bandı..bana göre bisiklet oturduğun yerden bacakları şişirmekten ibaret

evde bisikletin bi manası yok. hatta koşu bandının da yok. mis gibi hava en iyisi ama illa evde olacaksa yağ yakmak için koşu bandı ideal.

bence en zevklisi eliptik bisiklet.

ya acikcasi ikisi de gereksiz bence. son bir aydir insanity yapiyorum. hic bir bisiklet veya kosu bandi o kadar terletmiyor. alete falan gerek yok bosa yer kapliyor.

her ne alırsan mağazadan sıfır değil internetten ikinci el al. sahibindende falan yüzlerce koşu bandı var gıcır gıcır. millet senin gibi bi heves alıyor, sonra 1 km bile koşmadan satıyor. sen de alır, iki tur koşar, sonra sıkılır satarsın. bu şekilde fazla zarara girmezsin en azından. spor kültürü yerleşmemiş birinin eve alacağı spor aletinden fayda sağlaması sıfıra yakın bir ihtimal. o aletlerin alınmasının asıl amacı spor yapılamayan, hava koşullarının uymadığı veya spor tesisine gidilemediği zamanlarda spor bağımlılarının ihtiyaçlarını "geçici" olarak karşılamaktır. yani zaten düzenli olarak spor yapmıyorsan o alet %99 ihtimalle hiçbir işe yaramayacaktır.

koşu bandı komşulara gürültü yapacağı için kullanamayabilirsin, bu ihtimali göz önünde bulundur

olur mu? kırık var.5 gün kalsın dediğimi zannediyorum?

elle muayenede anlaşılabilceğini sanmıyorum kırığın. Gidin film çektirin.

ya kırık ya çatlak. şişmiş diyorsun. daha ne olsun.

kırık olsa doktor eliyle sıkınca kıvranmaz mıydım ama?

Tam bir ay oldu parmağımı kıralı. Ateli daha c.tesi günü çıkarttım. Senin anlattığın durum tam olarak yerinden oynamamış kırık portresi. Ağrı mağrı yapmaz. Bişe yok zannedersin sonra yamuk kaynar. Git bi röntgen çektir ve adam gibi bi doktora göster :)
geçmiş olsun

hani olurda kırık cıkarsa , acilde seni muayene eden doktoru mahkemeye ver!

2008 golf kullanıyorum default olarak continental geldi bir yamuğunu görmedim,hala da hayattayım. ama lastik ebatlarından falan pek anlamadığım için daha fazla yardımcı olamayacağım.

İlla ki "Aga ben kaşınıyorum, Michelin'den şaşıyorum" diyorsan Continental.

lassa, aklın varsa.

Bu ayki Alman Stiftung Warentest dergisinde yaz icin lastikleri incelemislerdi. Continental EcoContact 5 lastigini Michelin ve Pirelli'nin onunde 1. secmisler ki bu adamlarin iyi olarak nitelendirdigi bir urunu gozum kapali alirim.

205/55/16 ebatlı Continental premium contact2 kullanıyorum. şu ana kadar kullanıp en çok memnun kaldığım lastik bu. diğer iki seçeneği hiç kullanmadım onlara yorum yapamıyorum.

Beri geliyorum: Seynan Levent. Sunduğu programın adı ise "Akşama Doğru" idi. Her programının kapanışından önce bir kitap tanıtımı yapardı. Ben de çocuk aklımla her gün bir kitap okuduğunu sanır, kadından resmen korkardım :)
Be hey gidi günler...

osx ile daha hızlı çalışır. bi de, o mac üzerindeki win7 performansını PC'de yarı fiyatına yakalayabilirsiniz.

virtualbox ile evet.

oyle yapacaksan hic alma,,, mac in olay yazilim donanim arasindaki mukkemmel senkronizasyon, olay mac OS yani.

win7 kurmak icin imac alma.

şu an 2011-mid i7 imac'i bootcamp üzerinden windows 7 ile kullanıyorum. kaymak gibi. (ama macos candır, benimki sadece 3dsmax için atraksiyonlar)

virtualbox ile evet demişler. virtualbox, parallels veya vmware geçici çözümlerdir. olay bootcamp'te biter.

imac, macos'ta çalışır. ama windows 7 de gayet iyi.

kusura bakma arkadasim ama ferrari´ye gaz tüpü taktirsam performans alir miyim gibi bir soru olmus bu.

apple´in isletim sistemi oyun disindaki hemen hemen her sektörün gereksinim duydugu programlari (uyumlu paket ile) calistirabiliyor.

Hayatında hiç Mac OS/X kullanmamış olduğun çok belli. Yoksa böyle bir soru sormazdın :) Ben sana derim ki, git kendine bir imac al, 1 hafta MAC OS/X ile kullan. O bir haftanın sonunda hala Windows'a dönmeyi düşünüyorsan söz windows CD'ni ben alıcam.

boşver hiçbişeye inanmak zorunda değilsin zaten.

Hayır inanmayı biraz yanlış anladınız. Biz nasıl var olduk sorusuna bu ikisi dışında cevap/görüş arıyorum.

götü bilime yasla rahat et

evrimin ne olduğunu yeterince araştırdığından eminsen eğer, aslında varolmadığımıza inanabilirsin, belki yanılsamadır hepsi. big bangden sonraki inorganik maddelerden organik bileşiklerin oluşumu olayını bi daha düşün gene de bence.

passive aggresive de demiş. o zaman sorunuzu genişletmeniz ve evrimle ilgili herşeyi araştırdığınıza emin olmanız gerekiyor. evrimi gerçekten araştırmış mantıklı bir insan evrimi kabul eder bence. din girmezse tabii araya. etmese de onun tercihi, hayatına bakacaksın. onun dışında tatmin olunamıyorsa, insanın başlangıcı değil, hayatın başlangıcına kadar gidin ve bununla ilgili kaynakları ve teorileri okuyun.

bütün mantıklı açıklamalar evrimle alakalı. uzaydan gelme falan da var mesela hayatın başlangıcıyla ilgili ama işte mantık...

ilk insanı açıklamasa da şöyle eğlenceli bi fikir var.

(bkz: #27341766)

şimdi bu ikisini de çıkarırsanız geriye zaten pek bir şey kalmıyor. uzaydan birileri gelip gezegenimize birkaç yüz milyon canlı türünü aynı anda bırakmadıysa (mesela allah), ortak bir biyolojik kökene sahip olmamız gerekiyor, bu da ister istemez evrime gidiyor. ha evrim teorisini daha yakından inceleyerek, tanımı esneterek, aklınıza yatmayan kısımları inkar edebilirsiniz, oradan hareketle kendi teorinizi kurabilirsiniz.

bu yöntemi kutsal kitaplar ve dinler için de denemekten çekinmeyiniz. daha önce sayısız kez denenmiş ve başarıya ulaşmış bu prosedürü beğendiğiniz bir dinin yaradılış öğretisi üzerinde uygulayabilirsiniz.

ben de buna kopuyorum işte yav. "evrime inanmıyorum" muhabbetine.

arkadaşım sen kabul etsen de etmesen de evrim var.
ha bu evrimle ilgili şuanki açıklamalar doğrudur yanlıştır onu bilemem (işte bu açıklamalara teori deniyor) ama evrim zaten var arkadaşım. evrimin teorisi de, bu var olan, var olduğu kesin ve su götürmez bir gerçek olan evrimin nasıl oluştuğuyla ilgilidir.

dersen ki "mutasyon saçma, doğal seçilim, cinsel seçilim saçma. çekinik gen baskın gen acaip mantıksız" yaz bir makale. bilim tarihine geç öyleyse, evrim teorisini başka bir boyuta taşı.

ha dersen ki "ne cinsel seçilim, ne genler ne mutasyonla ilgili zerre sikim bilgim yok ama konuşuyorum işte" o zaman sen ne diyorsun aga derler.

bir yer çekiminin var olduğu nasıl ki yüzlerce yıldır biliniyorsa ve yer çekimi teorisi denen şey de, var olan var olduğuna dair hiçbir şüphe bırakmayan yer çekiminin nasıl gerçekleştiğine dair düşünceler, bilimsel verilerse evrim teorisi de budur işte.

yani diyeceğim odur ki: "SEN DURUYOR DESEN DE DÜNYA DÖNÜYOR ARKADAŞIM".

bir insanın evrimi anlamamasına bile şaşkınlıkla bakıyorum aslında.

bak mesela, çok basit bir örnek vericem: günümüzde sezeryan diye bir doğum tipi çıktı. bundan 100 yıl öncesine kadar, çatısı dar olan kadınlar çok yüksek oranlarda doğum esnasında ölüyordu ya da ölü doğum yapıyordu.

aynı şekilde, koca kafalı bebeklerin de büyük çoğunluğu ölü olarak doğuyordu. çünkü geçemiyorlardı. anlıyorsun herhalde.

neyse, artık sezeryan diye bir doğum olduğu için çatısı dar kadınlar rahatlıkla doğurabiliyorlar.

bu ne demektir? artık çatısı dar kadınların genleri, ileri kuşaklara aktarılabiliyor. yani çatısı dar kadınların oranı inanılmaz bir hızla artıyor.

aynı şekilde artık koca kafalı bebekler de rahatlıkla doğuyor ve bu da koca kafalı geninin daha ileri nesillere aktarılabilmesini sağlıyor.

bu ne demek? önümüzdeki 100 yıl içinde sokakta gördüğümüz insnaların içinde, bugüne oranla daha fazla kocakafalı insan olacak. ve dar çatılı kadın.

bak görüyorsun dimi, insanoğlu 100 yılda bile nasıl büyük bir değişime uğrayabiliyor? biz henüz 100 yıl önceki halimizle bile aynı olamıyoruz. düşün ki, dünya milyarlarca yıl var. yüz milyonlarca hatta milyarlarca yıldır da bu dünya üzerinde yaşam var.

100 yılda bile insanoğlunun çehresi değişebiliyorken, milyarlarca yıldır dünya üzerindeki tüm canlıların hiç değişmeden aynı kaldığına inanmak olsa olsa KIT KAFALILIKTIR. nasıl anlatayım ki başka?

dersen ki "bence insanoğlu ve maymunlar ortak bir atadan türememişlerdir." onu bilemem. getirirsin kanıtlarını, gen haritalarını, fosillerini, sunarsın ispatlarını saygı duyarım. kendi içerisinde tutarlıymış derim.

ama bana kalkıp da "6 milyar yıl önce tanrı dünyaya insanı ve bugün varolan hayvanları olduğu gibi bıraktı ve 6 milyar yıldır bunlar tıpa tıp aynı şekilde durmaktadırlar. balina 6 miylar yıl önce de balinaydı, insan 6 milyar yıl önce de şimdiki gibi insandı" dersen götümle gülerim kardeş.

ha bunu da diyemiyorsan sen zaten evrimin farkındasındır. sadece şu anasını siktimin yarım akıllı yobazları tarafından kafan karışmıştır, o kadar.

Cevaplar için çok teşekkür ederim.

Şunu söyleyeyim; tanrı'nın bu işe karıştığını düşünmüyorum. Bir dine mensup değilim zaten. O yüzden nasıl olduk biz sorusuna verilen cevaplarda dini kaynaklı olanları atıyorum.

Mesela çatı ve kocakafa örneği çok iyiydi. Ama o daha çok adaptasyonumsu. Evrim, mutasyon geçirmek çok daha değişik. Yani tamamen farklı bir canlıya dönüşmek gibi ve okuduğum yerler bana yetersiz gelmiş gibi hissediyorum.

Demek istediğim evrim teorisine inanıyorum ama daha iyi bir acıklama getirmis bir gorus var mi ? Cevaplara gore yok gozukuyor

adaptasyonla alakası yok.

www.facebook.com

belki sonsuz döngü teoremi gibi yeni bir şeye inanabilirsin misal gelecekte çok gelişince biz zaman makinasıyla milyon yıl önceye gidip bir grup insan bırakıp kendimiz başlatıyoruz gibi
Sonuçta bu konu biraz felsefe biraz bilim konusu bilime göre evrim teorisi en yüzeyde olan teori felsefe ise çok daha çeşitli.

seçeneklerin: muz.

Oksimoron bi soru olmuş bu.

beyaz kurdela

www.imdb.com

creation: www.imdb.com

izle pişman olmazsın

Cinderella Man (2005)
Biutiful (2010)

dancer in the dark
www.imdb.com

(bkz: oasis)

www.imdb.com

film gibi film

kedilerin kapalı camdan dışarı çıkııp camdan atlamak, açık çekmecenin içine girip nevresimlerin arasına saklanmak ve 2 gün boyunca orada mahsur kalmak gibi gizemli yetenekleri vardır. onun için evi iyice araştırmaya devam ederken kedinizin -varsa- resmini paylaşmanız, yoksa tipini tarif edip semt bilgisi vermeniz en mantıklısı olacaktır. mahalledekilere de sorup soruşturmayı unutmayın derim.

5 aylik dişi kızışma yaşına gelmiştir. bunu öğrenin.

evde hiç aklınıza gelmeyecek bir yere girmiş olabilir. benim de başıma geldi. kedim pencereden düştü zannettim. ağladım 1 gün boyunca, bulamadım sokaklarda. sonra mutfakta fırının arkasına bir giriş bulmuşmuş meğer, orda saklanırmış.

ve madem bu kadar kedini var pencerelere tel çekin ve balkonu içeri alın. bunlara belli olmaz. hiç atlamaz dediğiniz kedi kuşun, sineğin arkasından ayağı kayar düşer.

@don tablerone, lakabı "foton" o kadar hareketli yani... bir yere girip üç dakika orada duracağına inanmıyorum.

@mea maxima, bunu görsen anlardın kızışmış bi tarafı olmadığını. camlarda da tel var ama onları da itip atabiliyor. şu anda teller yerinde. balkon var bi tek açık, antalya'da da o balkon kapanmaz :) fırın bulaşık makinesi falan ankastre, çektik çıkardık alt süpürgelikleri, dolapların altında elimin ermediği yerleri sopayla dürttüm, artık oralara saklandıysa kendi istemeden çıkmaz. lakin işte ruhuna ters bi yerde sabit durmak.

tipi de üç renk tekir. önü beyaz, sırtı tekir ve sarman. pörtlek gözlü ufak tefek bişi. mekan antalya liman mahallesi, burda pek komşu yok, olanlar da rus falan. artık migros kasiyerlerine söyledik.

fırın arkası, çekmece arkası, boş çantaların içi,dalap raflarında giysilerin içi, ayakkabıların içi ilk aklıma gelenler ve hepsi tecrübe edilmiştir tarafımdan.
ayrıca dışarda olması ihtimaline karşı balkondan pencereden görebileceğiniz bi yere su ve mamasını bırakın. güneş battıktan sonra çıkıp su içmeye gelir. ( bu da tecrübe edilmiştir. )

balkondan ucmustur o. sonra da korkup kacmistir. 3 vakte kadar geri gelir.

kediyi bulduk, kaçmış bahçedeymiş... su-mama numarası tuttu :)

geçmiş olsun :))

hemen veterinere götürün baksın.

gözünüz aydın. :)

renault istemem demişsin ancak bu durumda çok da fazla seçeneğin yok zaten. o fiyata bulabileceğin sıfır araçlar;

fiat albea
renault symbol
hyundai accent

renault'a binmem diyorsan accent tavsiye ederim.

tercih senin tabi ki ama madem burada fikir danışıyorsun ben de bir şey sormak istiyorum müsaadenle: o bütçeyle neden 0 km araba?

çünkü 25-50 bin tl bandındaki sıfır km arabaların hiçbiri gerçekten kaliteli, güvenli ve estetik değildir. onun yerine yaşı büyük kaliteli bir dizel almanı tavsiye edrim. mesela 8-10 yaş civarı tdi bir audi a4'e binebilirsin bu rakamlara. yani accent'e, albea'ya ya da yürüyen teneke symbol'a bineceğime 98 model bir c serisi mercedes'e ya da 2002 bir a4'e binerim daha iyi.

tabi bana garanti marantiden bahsedebilirsin. ben de sana alman arabası yolda bırakmaz derim ;)

edit: tabi bu arabalar biraz büyük kaçabilir :) 5-6 yaş civarı bir polo veya a3 de olur sana. hem de çogzel olur

Nissan Micra
Chevrolet Spark
Chevrolet Aveo

micraların sıfırı 29000 den başlıyor, spark ve aveolar ise tam senin istediğin rakam civarı.

@ don toblerone: ben de 2. el taraftarıyım ama peder bey ille de 1. el diyor :/

öyleyse ağırlığını koy. ben tenekeye binmek istemiyorum de :) kendi arabamı kendim seçmek istiyorum de. temiz dizel bir poloya hayır demeyecektir baban.

@don: demez olur muyum, saatlerce tartıştık ama bizimkilerin amacı belli. 1-2 sene sonra annemin arabasını satıp benim arabaya konmak istiyorlar, o yüzden sıfır olsun diye tutturdular :/

o fiyata benim önerebileceğim en iyi araç 2009 ve üstü mitsubishi lancer 1.5 invite'dır.
kadınlara çok da fazla hitap etmeyen bir tasarımı var aslında. ama peder bey kesin sever diye düşünüyorum.
bu aracı önermemin sebepleri de şunlar:
öncelikle bu fiyata bulabileceğin C segmenti (senin küçük diye nitelendirdiğin polo, jazz gibi B segmenti araçların bir üst sınıfı) araçlar arasında modeli en yüksek olanlar arasında.
ikincisi donanım ve güvenlik olarak benzerlerinden daha üstün. (standart olarak 9 hava yastığı ile geliyor mesela. ayrıca atsc de [aktif denge kontrolü ve kaymayı önleyici sistem] var.)
üçüncüsü sürüşü çok keyifli, görüş açısı geniş, içi ferah ve geniş, bagaj hacmi yüksek.
dördüncüsü japon üretimi bir araç ve benzerlerine göre neredeyse sorunsuz. bakımları da düzenli yapıldığında yıllarca problem çıkarmaz.

eğer imkan varsa bu aracı mutlaka deneyin derim. hem güvenlik, hem donanım, hem tasarım, hem de fiyat-performans olarak 10 numara bir araç.

dizel alma çünkü ikinci elde çok değer kaybettiriyor.dizelde 100 bin ve üzeri km ye gören hortlak görmüş gibi kaçıyor.

accent alma.daha 2-3 yaşındaki accent eralar paslanıyor.forumlarda bolca bilgi mevcut.

@don toblerone yolda bırakmayan alman falan, yok öyle bir dünya hocam...
mercedes i bilmiyorum ama vw grubu ve bmw servis meraklısıdır. hor kullanılmışsa sizi canınızdan bezdirebilir. Bizzat deneyimledim, lanet edersiniz alman arabasına da 2. el araca da.
Ama sıfır alacaksanız, garanti kapsamında gidip servisinde bedava yaptırırım derseniz kesinlikle alman.
o 10 11 yaşındaki a4'ler dışarıdan güzel görünüyor olabilir, ama olay öyle değil.