13km/sa guzel bir hiz. Yapilamaz degil. Once 5km normal tempoda baslayip son 400 de asilarak kosun bir. Sonucunuza bakalim. Ne kadar sureniz var ayrica?

Yavaş başlıyorsun ki bir anda kesilmeyesin ve sonrasında durumu ölçebilesin. Bana kalırsa orta sıralarda takılmak başlangıç için ideal. Gücünü tayin edip uygun olduğunu düşündüğün vakitte hızlanıyorsun ve bitişe hızını kesmeden, bacakların parçalanmadan 1 saniye önce varıyorsun zaten diğer elemanları geçtikçe motive olacaksın ve rekabeti hissedeceksin, vücudun salacak hormonları. Mutlaka antrenman yap ki kendini tanıyabilesin.

Profesyonel hiçbir tecrübem yok.

2 hafta sürem var. Sürekli 6 buçuk tur mu atayım antrenmanlarda?

Hayır, antrenman programını internetten bulabilirsin çünkü kondisyon için uzun koşular da olmalı, hızlanma için koşu-yürü-koşu tarzı çalışmalarda. Vakıf olmadığım için antrenman yazamam ama internette çok fazla kaynak var.

www.livestrong.com

Ortalama 4.6 pace ile koşman lazım. Mesafe de kısa o yüzden yavaş başla sonra hızlan yapmaktansa baştan sona aynı tempoyu korumak daha iyi olur. Sınavdan önce zaten düşük tempoda ısınırsın.

Bence haftada 2 interval antrenmanı yap. Hızını geliştirir. Birden uzun mesafe de koşma, sakatlıklara davetiye çıkarmış olursun.

Kondisyonun iyiyse yaparsın. Ama kondisyonu iyi olmayan biri için zor görünüyor.

Yavaş başla +1

Hızlı başlayınca götü çıkıyo insanın

Naptin deneme kosusu yaptin mi?

İki kişiysek "sen de gör"
Kalabalık ortamda isek ya da en az üç kişiysek "hep beraber"

Hep beraber

sen de gör
siz de görün

ayrıca soran kişi için: www.diledebiyat.net

Hep beraber - eger tanidigim biriyse.

Alakamin olmadigi biriyse "sagol" :D

yehdina ve yehdikumullah

Bir kişi ise 'Sen de gör', birden fazla kişi ise 'Hep birlikte' derim.

Babam hapşırdığında "Çok yaşayım" der, annem "Ben de göreyim" der; onlarınki de öyle.

inşallah

Ablam bana elhamdülillah diyor

her beraber

hep*

ben hapşırığım biter bitmez kimseye fırsat vermeden hep beraber ya da siz de görün diyorum. neğy diye kalıyorlar. error verip sağ ol diyen bile çıkıyor. gülüşüyoruz, eğleniyoruz, öyle muziplikler.

Sağol ya da sağolun derim sadece.

sağol

karışma Allah'ın işine diyorum.

Hep birlikte

Direkt sormak.

@goddard
"pardon, kişilerinde ekli miyim acaba? değilsem seni sileceğim de."

ben böyle bir konuşmanın içinde bulunamam şahsen.

durum guncellemesi paylas belli araliklarla.

eger izleyenler arasinda varsa anlarsin.

ona bile bakmiyorsa bilemem :)

ikinci bir telefon hattindan whatsappta onun profiline bak.

senin numarada gorduklerinin aynisini goruyor musun, gormuyor musun kontrol et.

@tabudeviren +1

sen kişinin profile baktığında foto veya son görülme görüp alakasız birinden baktığında bunlardan birini görmüyorsan kesin eklisindir.

ikisinde de bunları göremeyip ekli olma ihtimali de az da olsa var

-Sinirilerimi hoplatıyo bazen

-Kim ben mi

-Yok' "the doc"

sonra ne diyor karşıdaki?

Enough for me den sonrasını ben de anlamadım.

"not for me. I love him."

Ben de bir yorumun yalancısıyım.

Elma? Yoğurt?

Ben diyetteyken bunlarla beslendim. 96 dan 76 a düştüm.

Cok sulu bir ayran. Bol salata. Sekersiz limonata.

Bence asiriya kacma yoksa bir yerde patlar tek ogunde 2000 kalorilik yemek yersin. Psikolojik olarak kendini zorlama.

su içeceksin.

kuru yemiş yiyebilirsin.

IF yaparken çok da aşırı aç hissetmemen gerekiyor. Yediğin öğünler zaten doyurucu şeyler oluyor.

Abi anlatamadım bana gıda tavsiye ediyorsunuz. Ha, ben anlatamamışım. Yediğim zamanlarda yediğim şeylere müdahale edemem. Bana gıda dışı açlıkla mücadele yöntemleri gerekiyor. Konu sağlık, diyet falana indirgenecek bir mevzu değil...

Özetle, karna taş bağlamak, bilgisayar oyunu oynamak, kahve-su-soda içmek vs. çözümler arıyorum.

Zaman. Bir yerden sonra beynin hasarlanıyor. Sonra hiç hissetmiyorsun. Kalp kasına kadar eriyor. 35 kilo hastaneye yatırılıyorsun. Sonra da ölüp gidiyorsun işte.

Karbonhidratı kesersen mücadele edecek derecede bir açlık çekmezsin bence.

su iç bol bol. bir de zihnini meşgul edecek bir şey bulursan etkisi azalır.

Namaz kıl, dua et. Hristiyansan kiliseye git. Ateistsen tüm paranı harca, gez dolaş falan. Birkaç ay sonra ölüp gideceksin @Lim5'in dediği gibi.

bol bol su. bir de yesil cay da kesebilir. bol su ama mutlaka. mideni sis hissetmelisin ki yemege yer bulamayasin, canin isteyemesin.

Bol sütlü kahve ve ayran/kefir tok tutar aslında.

Çözüm:kendini meşgul tutmak. Bu ders çalışmak da olur kanaviçe işlemek de. Ama en pratik şey güzel bir dizi seçip onu izlemek sanırım.

Düşünme. Kafandan atacak, yemek düşünmeyeceğin uğraşlar edin.

herkes götüyle okumuş:)

iğrenç liveleak videoları izle.

Bence çıkmaz :(

bence yumurtalı ekmek yapın. pilavı da yoğurtla yersiniz. mis :)

düşüncesi bile midemi bulandırdı.

kendilerine göre vardır mutlaka. kişiye göre değişir ve sormak lazım.

sormuş adam işte:)
bakirelik takıntısı muhtemelen genlerini aktarmak istemekten ve önceki dönemlerde bunu garantilemenin tek yolunun bu olduğunun düşünülmesinden geliyor.

ben de anlamıyorum onu. ama kendilerine göre vardır mantıklı sebepleri.

neden kadın için bakire olmak öncemli de, erkeğin bakir olanı aranmıyor? ataerkil bir kültür işte, falan filan.

performans olayı da iki kişi arasındaki şey. karşılıklı memnuniyet varsa sorun yoktur bence.

(bu arada hala telefonda konuşuyoruz!)

@Runagain yeter artık sıkıldım deyip kapa abi sen de ya.


Hmm, erkek bakirse bakire isteme hakkı var. Kadın bakireyse bakir isteme hakkı var. Erkek veya kadın önceden bir şeyler yaşadılar ama sonra hayat tarzları/inançları ya da inançlarını yaşayış biçimi değiştiyse ve yaşananlara dair tövbe edildiyse yine bakir/bakire isteme hakları var.

Ama şu anki hayat tarzından emin olduğun birine geçmişini deşmek amacıyla bakir misin/bakire misin diye sormak karşı tarafa bunu sorduğun için ilişkiyi bitirme hakkı da verir.

Temel motivasyon aynı hassasiyetleri paylaşma isteği. Üzerine çok fazla düşünülecek bir konu değil çünkü baya düz mantık bir olay.

"Ben her haltı yiyeyim ama karım bakire olsun"cular tartışmamın dışındadır. Böyle bir insan tanımıyorum çünkü yorum yapamam.

Nasip bu işler.

Kıskançlık ve kompleks bence.

bekaret bu coğrafyaya ait bir istek, 500 km batıya git o ne derler adama.
mantıklı sebep bulunur zorlanırsa; mesela yapılan bir araştırmaya göre spermler olgunlaşmamış yumurtalıklara kalıntılar bırakabiliyor, bu da biyolojik olarak olmasa da -DNA testi- doğacak çocuğun eski sevgiliye vs. benzemesi gerçekleşebiliyor. şu an için kanıtlanmış ve kabul görmüş bir hipotez değil ama. ortalık karışmasın:)
araştırma linki burda; www.theguardian.com

yatak performans düşüklüğü de vazgeçilmez olma isteği ile bağıntılı. çok iyi sevişeyim ki benden vazgeçemesin. bunun yanında çocukluktan beri erkeklere gerek bilinçli gerek bilinçdışı öğretilerle bu işin sorumluluğunun erkek tarafından üstlenilmesi var.

Adamlarin ve kadinlarin tek manyakligi bu degil ki. Ufurukculer cemaatler insana tapinma puta tapinma siddet falan bu ulkenin gercegi.

Ben de anlamıyorum. Saçma geliyor bu düşünce.

Ben bakire / bakire değil ayrımı yapmıyorum. İlla bakire ile birlikte olayım demiyorum.

herkese kayayım ama evlendiğim hatun bakire olsun diyen birine neden diye sorduğumdan; Benden önce, başkasının benden daha iyi "sikmiş" olmasını kaldıramam kanka, ya onu özlerse demişti biri bana (birde aynı mimikleri/sesleri başkası içinde yapmış olmasını kaldıramam demişti), bende ya senden sonra acaba daha büyük pipili biriyle nasıl olur, daha küçük pipili nasıl olur diye diğerlerini merak ederse ne olacak dedim, mavi ekran verdiydi

Film denen şey bir halta yaramıyor zaten. Tempered glass alıp takabilirsin, kabarma sorunu da olmayacaktır.

Edit: Gençler ekran çizilmez de düşürmemeye bakın. Ben 2 sene camsız kullandım, bir kere düşürdüm yere hatta bir şey olmadı. Sonra bir düştü sağ üst taraf çatladı. Onu da ekranın her tarafını kaplayan kenarları zemin renginde cam alarak çözdüm, hâlâ çatlak tabii ama gözükmüyor.

Ben hiç taktırmıyorum. Ekranın çizildiğini de düşünmüyorum.

Ben 2 ay önce çıkardım. Hiç çizik olmadı. Bundan sonra da takmam.

Ayfon 4 ü 5 yıldır kullanıyorum, taktırmadım ve gayet temiz. Fakat artık işlev olarak öldüğü için değiştirmeyi düşünüyorum, her arkadaşım artık telefonlar 4 gibi takoz ve sağlam olmadığından anında hem çizilir hem ilk düştüğünde kırılır deyip korkuttu. O kadar paraya alıp riske atmıcam, taktırıcam.

lg g6, iki aydır takmadım, kılcal çizik içinde ekran. takmanızı öneririm tepmered glasslardan

malesef hayir.

kalkmadı, kesin bilgi.

şarkı değil, sound track sayılır mı bilemem ama şu : www.youtube.com

bu aralar şu şarkı:

(git:www.youtube.com )

çok önemli edit: duyuruyu silmezsin değil mi? biz de faydalanalım. internetim kısıtlı şu an, açamıyorum her şeyi.

şimdi çocukluğu gençliği de hesaba katacağımız için..

ya budur --> www.youtube.com

ya da bu --> www.youtube.com

www.last.fm

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

alsterwasser +1, çocukluk ve ergenlik de dahil olacağı vakit sanırım şu olur,

www.youtube.com

23 yaşındayım. 12 yaşıma kadar zaten televizyonda, radyoda vs. gördüğüm şeyi dinliyordum, hem yaş küçük hem internet o zaman böyle değil, açıp da "ben şunu dinleyeyim" demiyorsun. 12'de rammstein dinlemeye başlamıştım, her şarkılarını sık sık dinler ve severdim. 18'e kadar böyle sürdü. 18-23 arası daha az dinlemeye başladıysam da yine totalde rammstein en fazla dinlediğimdir. 40-50 yaşına geldiğimde rammstein'ın önüne geçecek birileri çıkabilir ama daha oraya gelmedik tabii, temiz bi' 5-6 senesi var. mesela buna yaklaşan 5-6 şarkı vardır belki ama geçen olmaz, olamaz.

rammstein'ın daha çok sevdiğim şarkıları yok mu? var. ama gazla çalışan biri olduğum ve klibini/hikayesini beğendiğim için en sık dinlediklerim arasında mein teil olmuştur hep. bence bu. kesin olarak bilemiyorum ama bu olması lazım yani.

m.youtube.com

Depeche mode
Enjoy the silence
Walking in my shoes
Strangelove
In your room
Personal Jesus
Somebody
World in my eyes


Link paylaşamıyorum ama öneririm

ilk çıktığından beri sürekli dinlediğim şarkılardan şunlar var:
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

bu dörtlü hayatımın her anında var olmuş ve olmaya devam edecek. ve hepsi 2006'da piyasaya çıktı. dünya müziğine tam anlamıyla giriş yaptığım sene olması kesinlikle benim şansım, bunları dinleyerek giriş yapmış birinin müziğe tutkuyla bağlanmaması mümkün mü ki...

bunlar kadar olmasa da çok dinlediğim ve yine bir 2006 şarkısı, 20-30 sene sonra 2000'lerin en iyi şarkılarından diye bahsedilecek.
www.youtube.com

bunlarsa sonradan keşfedip çok dinlediklerim:
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

Le Trio Joubran Masar
www.youtube.com

m.youtube.com

milyon kez bıkmadan dinleyebilirim: www.youtube.com

Aklıma ilk gelenler bunlar:

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

Çok vardır da, internet sıkıntısında ilk aklıma gelen Animal ınstinct
youtu.be

Don't Stop Believing
youtu.be

Don't Speak
youtu.be

Run
youtu.be

www.youtube.com

m.youtube.com

ya bu soruyu dün düşünmüştüm ben. tesadüf oldu. ben eskiden loop'a almazdım müzik parçalarını. değerleri düşer, sevgim azalır diye. 2013 sonrası depresyon çökümü kaynaklı hayat tarzımdaki değişikliklerle böyle bir yönteme bulaştım. bazı parçaları önemli bir karar alırken, bazılarını sabah yataktan çıkmak için, bazılarını da alkol-uyuşturucu-jilet seanslarında kullanmaya başladım. o dönemde 3-4 saat aynı müzik parçasını çaldığım oluyordu. en çok dinlediğim parça da muhtemelen o dönemden bir şeydir. tahminlerim şunlar:

rowland s howard - autoluminescent
www.youtube.com

electrafixion - lowdown
www.youtube.com (özellikle klipli versiyonunu dinliyor/izliyordum)

ian mcculloch - kansas
www.youtube.com

nick cave & the bad sseeds - the good son
www.youtube.com

pulp - seconds
www.youtube.com

pulp - the fear
www.youtube.com

the durutti column - sketch for summer
www.youtube.com

fikret kızılok - vurulmuşum
www.youtube.com

ek: ha bir de lisede telefonumun melodisi paranoid android'in nakarat kısmıydı. o da olabilir. hehe.

çocukluğumdan beri müzikle uğraşıyorum, koloratür sopranoyum. son 2 senedir kendi bestelerimi yapıyorum ve onları tanıtmak için uğraşıyorum. şu aralar yerel radyolarda çalmaya başladı.

eğer beğenirseniz belki ekleyebilirsiniz. bu bana gerçekten çok destek olur ama daha önemlisi beğenilmiş ve benimsenmiş olmanı beni mutlu eder.

TÜR: ALTERNATİF/INDIE POP

Arin -(git: youtu.be)
Uzak - (git: youtu.be)

o fiyata hem de turkiye garantili sorunsuz baska cihaz yok

xiaomi mi 4 tavsiye ederim.. telefon halen güncelleme alıyor..

Annem ve oğlum kullanıyor. Oğlum bir teenage olarak hakkını veriyor.6 aydır bir sıkıntı yaştmadı.

@synche mi 4'te 4g desteği yok.

su güzel de, sürekli onlarca kilo su taşıyabilecek misiniz? biz bir süre sonra yeter dedik, tutmadı o plan.

bi su app indirin oradan sipsriş verin

Ankara daki bimlerde abant su satılıyor. Sırmayı bilmiyorum ama abant bir ara en iyi su listesinde baştaydı.

Ben hiç sevemedim tadını erikli nestle hayat tavsiye ederim

beline yazık

yuto +1

Erikli'den güzel geliyor tadı hem de ucuz

Bir ara eve Sırma söylüyorduk. Sipariş geldi, adamı yukarıdan izliyorum. Aşağıda biriyle konuşuyordu. "Bu suyu da alanlar var" dedi. Ben duyunca şok oldum. O siparişimden sonra bir daha Sırma su almadım.

Alınır ama kanal geçişleri, smart kısmı, menüler falan her şeyiyle çok yavaş. Başka bir sorununu görmedim.

Benim tek korkum teknik servisi ve arızaya yatkın gibi hissettiriyor. Dayanıklılığı açısından şüphelerim var

Vallahi ofiste bir yildan uzun suredir spot vestel kullaniyorum. Cok memnunum.

yani fena değil, ucuz diye 55” 4k’yı 2000’e almıştım. panel hızı düşük, smartı da pek iyi sayılmaz ama iyi genel olarak.

bence teknik servis lg, samsung’dan iyi. onlar illa para kopartmak peşinde. bir de donanımhaber’de vestel’den biri vardı, hala var mı bilmem ama ulaşmıştım da seri numarama özel yazılım yollamıştı sorunu çözmem için. millet bug falan rapor ediyordu, firmware modluyordu, baya enteresan gelmişti.

Ha vestel’i hiç sevmem, doğru düzgün ar-ge de yok. gerçi panel lg/samsung falan olmasa daha beterdi ahaha onların bir tık altı işte

tv endüstrisinde çalışan biri olarak şunu söyleyebilirim ki; arçelik de vestel de çok iyi markalar. kullanılan malzemelerin samsung ya da lg'den bir farkı yok. buna ek olarak aralarındaki tek fark, arçelik hep kendi markalarına üretim yaparken vestel ihracatta ağırlıklı olarak oem üretim yapmaktadır, yani, sharp, sony gibi markaların adına üretim yapmaktadır. toshiba'yı satın aldılar, ama baktığında o da bir vestel ürünü. dolayısıyla, bu markaları almak ile vestel almak arasında bir fark olmadığından markaya takılmadan alabilirsin.

ikinci olarak, her ikisinin de ar-ge'sine ve üretim hattına sürekli girip çıkan biri olarak şunu söyleyebilirim ki, çalışan ahlakı açısından (üst yöneticileri kastetmiyorum) arçelik daha iyidir. ürün kalitesi açısından olmayacak bir işi vestel çalışanı oldurabilir. ha aynı şey arçelik'te yok mu? tabi ki var ama daha az; çünkü hiçbir beyaz yaka konumu fabrikası ülkesi ne olursa olsun arçelik'te 3 seneden daha uzun süre aynı görevde ve hatta lokasyonda çalışamaz.

dolayısıyla, vestel almanızı öneririm; ancak arçelik'in grundig modellerine de bakmanızda fayda görüyorum. bol şans.

üst modellerini bilmiyorum ama 1000 liralık modelleri kafasına göre açılmayabiliyo, durup dururken anakart yakabiliyo.

olur neden olamasın?

ara öğün olması için hafif olması gerekmez mi? yumurta o kadar hafif bi şey değil ya, 1 haşlanmış yumurta 150 kalori civarı diğer saydıkların 50 kalori civarı. kilo vermekse amaç bildiğin düz öğün olur yumurta yani

@semaforo de medianoche

1 yumurta 70 kalori. 150 değil.

ara öğünü geç. çare intermitten fasting.

Ara öğün olayı yalan, ara öğünde yemeyi planladığın yumurtayı kahvaltıda fazladan ye zaten acıkmazsın. 2 ya da 3 öğün ye düzgün ye. Ara öğünler gereksiz.

Herkes kafasından birşeyler sallıyor. Bugün bütün kabullerimiz birileri tarafından yalanlanıyor.

Yeme içmeni bir süre takip et, zaten anlayacaksın kendi sınırlarını. Kendi vücuduna göre ye işte.

Genel konuşuyorum, kimse üstüne alınmasın.

Birazda damak tadıyla alakalı bence.
Benim görüşüm şu yumurtayı yiyeyimde bugünüde atlatayım bugün gözüm görmesin bi daha dediğim bir yiyecek.
Kokusu tadı sevmiyorum ayrıca ara öğün meyve lif filan sağlar sabahta meyve yemeyeceğin için ara öğünün meyve olması mantıklı

@sen git ben geliyorum

pardon 100 gramı 150 kaloriymiş ortalama 1 yumurta 75 kalori. yine de 50 kalorilik şeyler varken diyetisyen yumurta yazmaz ama arada bir yenebilicek seviyede en azından.

Kaba

Taylor niye böyle kötüsünüz anlamında kullanıyor o şarkıda.

kaba degil, patavatsiz hic degil yahu. kotu demek iste. kotusun diyor. cimriyi huysuzu falan da karistirma.

1. verilen anlamda mean kötü demek evet, hopeless +1. kırıcılık faktörü var burada. yani aslında "acımasız" demek, biraz da.

çok basit durumlarda da kullanılabiliyor ama. örneğin ayşe "yahu artık giysi kalıplarını da çok küçük yapıyorlar, giysi bulamıyorum" dediğinde fatma "yani 100 kilo olduğun için değil" dese ayşe fatma'ya "you're so mean" diyebilir.

veya ayşe fatma'ya telefonda "sizi ekmek zorundayım, hasta oldum" derken evden erkek arkadaşının sesi gelse, fatma da gülerek"hımm, dikkat et de ateşten ölme," dese, ayşe de kıkırdayarak "you're so mean" diyebilir.

2.diyelim ki adamın teki birini hunharca öldürmüş, olay mahallinde bir polissiniz, cesedin perişan halini görüp "the perp must be one mean bastard" dediniz.

veya adam gitmiş zaten yoksul insanları soymuş, yine mean diyebilirsiniz.



orada da bildiğiniz, basbayağı vile, vicious, evil anlamında kötülükten bahsediyorsunuz.
iki anlamda da ortak yan kötü niyet,kötü kalplilik. gülerek söylenen durumlarda tabii muzipçe, çocukça bir şeytanlık kastediliyor. hani verdiğim örnekte imayla laf çakmasına mean demiş oluyor.

verdiğiniz örnek "çok fenasın/çok kötüsün/acımasızsın" tarzı ifadelere tekabül ediyor denebilir.

sen ortalama/cimri bir insansın nasıl deriz peki? benim aklım cimride kalmış hep o şekilde anlıyordum allah kahretmesin.

ortalama için mediocre kullanabilirsiniz. cimri için mean kullandığınızda anlaşılır zaten bağlamdan ama stingy de diyebilirsiniz. (yine cimri için) başka kelimeler de vardı ama şu an aklıma gelmiyor.

edit: yalnız ortalama ve cimri arasına neden taksim koyduğunuzu anlamadım. yani kişiye bunları söylerken cimri olduğu için vasat bir insan olduğu ilişkisini mi kuruyorsunuz? yoksa sen tipik bir cimrisin mi demek istiyorsunuz?

mean o kadar olmasa da "fuck" gibi nereye koysan oturan bir kelime, benim bildiğim kadarıyla "fuck"tan tek farkı sevinç nidalarında falan kullanılması abes kaçacak bir kelime.

bağlamdan çıkartacaksın. biraz tahmin biraz da sallıyorum ama, slang denilemese de yazın dilinde istatistiksel anlamı dışında kullanıldığını/kullanılabileceğini zannetmiyorum. slang olmasından ziyade joker kelime gibi sanki.

mesela "kaba" anlamında kullanıldı diyelim, aklıma ilk gelen yerine kullanılabilecek kelimeler: rude, impolite, indelicate. ve daha nokta atışı oluyo bunları koyunca kastedilen. mean aynı zamanda belirsizlik de doğurmaya müsait anlamları taşıyan bir kelime yani.

mesela rude desek; contexte göre yine değişmeye müsait sanki ama, daha spesifik olarak sertçe ve acımasızca yapılmış bir şey kastediyor oluruz.

impolite; e belli zaten polite olmak-olmamakla alakalı. çerçeveli bir alana işaret ediyor anlamı.

indelicate: ağzımızın tadını kaçırdın yine gibi bir şey.

bağlamı hesaba katarak çıkarsamaya çalışmadın mı; mean'den anlaşılabilcek tek şey "hmm kötü bi şey söylüyo sanki ama anlamadım ya" gibi abuk bir yere çıkıyo.

@godoş
sen ortalama bir insansın
sen cimri bir insansın

bunları kısa şekilde yazayım demiştim, ayrı ayrı yani :)

you are a mediocre person/you are mediocre.
you are a mean person/you are mean. ama cimrilik spesifik bir şey olduğu için fakat bu cümle bağlamsız olduğu, basit kaldığı için burada stingy hatta ungenerous tercih ederseniz daha iyi olur. evet ungenerous en doğrusu gibi geliyor bana.

cruel gibi anlamı, kötü kalpli
ama birine küfür olarak değil de sitem olarak kullanılıyor genelde
veya I don't want to be mean but... vs gibi
Yani doğrudan kaba bi küfür değil bence.
www.youtube.com

Cimri için cheap ya da cheapskate kullanmak daha gündelik dile yakın olur, daha iyi olur.

Sütü çıkar
Meyve suyunu kendin mi sıkıyorsun ?

@benaslindayohum

evet, portakal suyu oluyor genelde bu. sutu neden cikarayim? demir eksikligi meselesi mi?

süper böyle devam

Gereksiz yerlerden gereksiz kaloriler alıyorsun, bunların çoğu bi işine yaramaz. Hele VG yapıyorsan her geçen gün eksiye düşersin bu rutinle.

Meyve suyunu çıkar. Kahvaltıya karbonhidrat ekle. Kırmızı et ve tavuk ekle. Sebze meyve ekle.

İnek sütünün pek faydası yok
Zaten yatmadan 2 saat evvel yemeyi bırak
Portakalı greyfurt a çevir
Yumurtaları organik al

@angelus, bunun icin actim duyuruyu zaten, yanlislarimi ogreneyim, neyi nasil duzelteyim diye. sizin onerileriniz nelerdir?

Önce ne kadar kaloriye ihtiyacın olduğunu bul. Misal kilo almak istiyorsan en az 3000 kalori gerekir. Hatta yaşın genç olduğu için daha fazla da olabilir, bu detay önemli. Eğer yaptığın antrenman ve bazal metabolizman ve günlük diğer işlerde 3500 kalori yakıp da sen 2500 kalori alıyorsan kilo alamazsın teknik olarak. Onun dışınd bu kalorileri makrolara ayır. Misal 3000 kalorinin %40'ı karbonhidrattan %40'ı proteinden %20'si yağlardan gelsin. Sonra bu makroların kaynaklarını belirle. Misal karbonhidratlar tahıllardan, bakliyatlardan ve kuruyemişlerden gelsin; meyveden gelen kalori kullanılmaz çünkü direkt yağa dönüşür. Proteinler öncelikli olarak hayvansal gıdalardan, takviye olarak bakliyattan gelsin. Süt çok fazla protein içermez, protein miktarı artsın diye çok süt de içelmez, zira sütün sindirimi zor olduğu için bağırsak florasını bozar rahatsız eder. Onun dışında fazl süt fazla kalsiyum demek, fazla kalsiyum da damarlarda biriktiği için risk teşkil ediyor. Yağ konusunda kuruyemişler iyidir ama kuruyemişler tekli doymamış yağ barındırır, kalp sağlığı için iyidir ama testosteron üretimi için doymuş yağ ile yarı yarıya kullanırsan daha çok faydasını görürürsün, tabii zeytinyağı gibi yağlar da kullanılmalı. Sen anladığım kadarıyla biraz ezbere bir program oluşturmuşsun, bunu sistematik bir hale getirirsen daha çok verim alırsın.

sut mu kaldi, ekmek mi kaldi, makarna mi kaldi, meyve suyu mu kaldi. hacim hic mi okumuyorsun gelismeleri. sut dunyanin en toksik en alerjik icecegi. ekmek makarna desen gluten deposu. bagirsak katili yani. meyve suyu falan fruktoz, zehir. aboov.

yeni başlayan için haftada 5 gün çok fazla.

çok sağlıklı besleniyorsun araya hamburger, pizza, bira gibi dünyevi zevklerden serpiştir.

Kokusu iyiyse iş gitsin. Stt olayı hikaye.

diffarentiationation +1.

dök dök dök dök!
tüketim tarihi geçmişse geçmiştir, 3 liralık süt için 3 gün yatma riski var.

doktorunun önerdiği ya da yazdığı d vitamini. önermediyse kullanmana gerek yok zaten.

ben devit kullandım ve sıkıntı yaşamadım.

Deviti hamile kadınlar ve bebekler kullanıyor ne sıkıntısı olacak ki

Güneşleneceksiniz.

Turunçgillerde C vitamini olması gibi bir yiyecek hiç duymadım ama araştırılırsa belki vardır.


.

Deca tabs kullanıyorum ben, içerisinde paraben bulunmuyor.

solgar d vitamini fena degildir.

Deca tabs +1

dinlediğimi dahi bilmediğim şarkıları söyledim. evet beyin, sahibini dahi şaşırtıyor.

sevgiliyle ayrılınca nereden geldiyse biiir sürü aşk/ayrılık şarkısı, türküsü...

bir vakit namazı için bir arkadaşla camiye girdiğimizde birden, hesapsız orta yükseklikte sesle ve makamlı, öyle yanık... "aklımda fikrimde hep sen vaarsııın" çıktı ki ağzımdan. ben bile şaşırdım. geçtik öyle, kimse de ses etmedi neyse.

gece gece nostaljiye bağladım. uyumayan varsa buyrun.

Feridun Düzağaç-Düşler Sokağı
www.youtube.com

FERİDUN DÜZAĞAÇ- FD
www.youtube.com

Ezginin Günlüğü - Ebruli
www.youtube.com

Ezginin Günlüğü - Eksik Bir Şey
www.youtube.com

dördü de mükemmel ya.

tenis kilo verdirmez, vücudundaki enerji açığı kilo verdirir. ayağınla hareket ettiğin için muhtemelen daha kötü hale getirir ayağını.

neden yüzmüyorsunuz?

haftada 3 gün yüzme + sauna.. sonrasında bol limon, soda.

sabah 6'da kalkılacak, gece 11'de yatılacak. akşam 7'den sonra su dışında bir şey içilmeyecek, yenmeyecek. haftanın 6 günü akşam yemeği salata, 1 gün yok. sabah, öğlen istediğinizi çılgınca yiyebilirsiniz. (alkol yasak)

2 ayda çılgın kilo vermezseniz beni bulun. veremediğiniz her kilo x 1000tl borcum olsun :)

kilo vermek için if , Intermittent fasting yani. yağlara kwesin çözxüm. bir d e vegan beslenmeyle birleşirse

türkiye'de fiyat düşmüyor gelen daha pahalı geliyor. ama bir yandan da apple... 2-3 seride ücretsiz batarya değişimi yaptılar mesela. hata çıkabiliyor. garantisi olmadan böyle apple'ın kronik sorunu olan telefonlara işlem yapıyorlar mı onu bilmek lazım. diğer türlü kronik sorun değilse zaten parayla yapıyorlar diğer işlemleri.

almazdım. fiyatı zaten düşmüyor o yüzden genel olarak iphone almıyorum ben.

ikisinden de almazdım. çünkü iphone kullanmam.

Yurtdışından aldığında TR'de garanti kapsamına girmediğini biliyorum. Tr'de iki yıl garanti vermeleri de başlı başına Trde almak için yeterli bir neden bence. Ancak apple'da çalışan bir tanıdığın varsa onların ciddi indirimleri oluyor aynı cihaz için yılda 10 cihaza kadar.

@nickfury bu riski almaya değmez diyorsun yani :) ben de aynı kafadayım genel olarak ama fiyatlar da hakikaten uçuk.

Not: Kesinlikle iphone fanı değilim, hatta şu anda android kullanıyorum, hiç iphone kullanmadım. Ama bir denemek istiyorum sadece.

@c1b2k3 haklısın, bütün paranın çöp olma ihtimali de var. Ama support.apple.com şu sitede yazana göre iphone hasar onarımı neredeyse 2. iphone kadar :)

Alırdım. iphone x bizde 6.100 tl. ABD'de 1000 dolar + vergi. Arada 2.200 lira fark var. Bu kadar ucuzlaması imkansız.

2012'den beri iphone kullanıyorum. bugüne kadar hiç garantiye ihtiyaç duymadığım için alınabilecek bir risk olarak görüyorum garanti işini. kolay kolay bozulmuyor yani.

Almazdım. Yurtdışında yaşıyorum yine almıyorum. Apple telefondan hoşlanmıyorum nitekim.

bende de var o sorun, büyük ihtimalle sim kartı taktığın slot bozuktur, onun değişmesi gerekiyor. benim telefon için böyle. sendeki yazılımsal da olabilir, araştırman lazım.

sim kartı çıkart kartı ve o kısmı temizle geri tak.

Kronik hata. Ag ayarlarini sifirla.

sim kartin eski mi? kontak alanlari asinmis olabilir, sim cikarip takinca duzelir o anlik ac kapaya gerek yok. simi bir sil, telefonun icine de bir ufle.

firefox tarayıcıyı indirip kurunca aynı anda yandex tarayıcı da mı kuruluyor? kurulum yaparken yandex'i istiyorum deyip işaretlemediysen mümkün değil böyle bir şey, o da en fazla ana sayfa için yazar. firefox neden yapsın ki bunu?

bilgisayarı güvenli kipte çalıştırıp firefoxun plugin ve uzantılarından yandexleri temizle, program ekle kaldırdan da aynı şekilde. sonra da malwarebytes (yüklerken pro deneme sürümü verem mi diyor yok istemem de ona) ile bi tarat temizlet aleti.

döviz bürosu

bankaya yatirip hesaptan cevirmek?

Doviz burosu daha yuksek kurdan bozar.

Su doviz burosu daha iyi fiyat verir miti bir bitsin artik, bankadan alinir en iyi fiyat. bankalar arasinda da fark var ama cok degil.

en iyi fiyatı döviz bürosundan alırsınız ama hepsinden değil. aksaray, laleli, sirkeci civarındaki döviz büroları hiçbir bankanın veremediği oranlarda döviz alıp-satar. bankalarda alış-satış arası 1-3 kuruş oynar ancak dediğim yerlerdeki döviz büroları 0,5 kuruş altında fark koyuyor. bundan daha iyisini hiçbir bankada bulamazsınız.

direkt vücudunun resmini atsaydın.

Hafif Skinny fat gibi bir şeyi anlatıyor sanırım ama ben bu ölçümleri pek doğru bulmuyorum. Yavaş yavaş başlarsın spora, kaslanacağım deyip önüne ne gelirse yiyip sonunda kazandığının tamamına yakını yağ olup, bunu da kas zannederek gerine gerine gezen tiplerden olmamaya dikkat ederek hafif bir kalori fazlası yaratacak kadar düzgün besinlerle de beslenirsen olur bu iş.

yağ oranın normal bence.yağ dengesini sağlayarak bi 5 kilo daha alabilirsin

Hangi branş?

pardon ya futbol hakemliği.

Kurs kolay da sonrası zor. Hevesin yoksa -ki sorudan öyle anlaşılıyor- uğraşmaya gerek yok. Yer ve tarihini denk getirdikten sonra kursa her türlü kaydolursun.

futbolu hiç sevmem ama ayağıma kadar gelmişken katılayım diyorum. ortam değişikliği, yeni insanlar iyi gelebilir.

amatörde çok döverler uğraşma

kardeşim u11 liginde oynuyor. 20li yaşlarda gencecik hakemler yönetiyor genelde. izleyenler de çocukların anne babası ama orada bile hakeme edilen küfürün tehditin haddi hesabı yok. az daha kuytu semtlerde döverler de. yükselip amatöre bölgesele falan çıksan çok daha fena. sevmiyorsan girişme hiç sevdiğin branşlara bak. zamanında otomobil sporlarında acayip güzel vakitler geçirmiştim.

inan hiç gerek yok. 10 sene amatör oynadım alttan yukarıya her yaş grubunda. maçlarda futbolcu olarak şahit olduklarım hala aklıma geldikçe rahatsız eder. bu işle uğraşmış tarafsız yorum yapacak birilerini bul. sana gerçekleri anlatacaklardr. ya amatör müsabakadan (bak amatör diyorum) daha önce duymadığın küfürler sonrasında polis eşliğinde sahadan çıkmak ister misin?

Yaşım ortaya çıkacak ama 99dan 2010a kadar basketbol hakemliği yaptım. Ortam arkadaşlık falan çok iyiydi. Şu anda da basketboldan kopamadığım için halen gözlemcilik yapıyorum.
Futbol biraz daha farklı bir ortamdır diye düşünüyorum. Malum, futbolu herkes biliyor bizim ülkemizde:)
Futboldansa basketbolu ya da voleybolu tercih edebilirsin.

www.google.com.tr

Adet dışı kanama vs gibi belirtiler de verebilir, hiç bir belirti vermeyebilir de... En iyi çözüm, bir ultrason çektirmek.

Bisiklet düşünmedin mi?

o yol için o motosikletler olmaz. hemen hemen aynı rotayı yapıyormuşuz. 1 sene 150cc vespa'm ile gidip geldim.yol yoruyor maalesef. 50cc ile hiç çekilmez.

@diff

bisiklet olmaz gibi hem otoyol, hemde günde 25 km'ye yakın yol yapacak göt ve baldır bacak yok bende. şeyi düşündüm ama bostancı-dudullu metro çalışıyor olsaydı katlanır bisiklet alıp metroyu kullanabilirdim.

Hocam bütçeyi yazarsanız daha iyi olur. bence 150 cc'den aşağısını alırsanız o yol yorabilir. ama toplu taşımadan az mı yorar çok mu onu siz daha iyi bilirsiniz. bence birkaç bin daha koyup 150 veya 250 cc alın.

otoyol üzerinden gitmezsen olabilir, şöyle ki bostancı köprüsü üzerinden küçükbakkalköy onun arkası ataşehir bıkbık derken aralardan gidebilirsin.

sakın ha acemi halinle tem'e girme, millet pisikopat gibi sürüyor o taraflarda, ki 150'lik motor bile oradaki sağ şerit hızını karşılayamayabiliyor zaman zaman, ayrıca psikopat servis şoförlerinin emniyet şeridine pat diye dalma huyu var aman diyeyim.

50cc bi motorla şöyle ya da benzer bi güzergah düşünebilirsin belki, yine de bostancı köprüsü ve minibüs caddesinde dikkatli olmakta fayda var.
tinyurl.com

yağ ve yumurtayı uzun süre çırp
kuzu üzümlerin bir kısmını blenderdan geçir bunu da çırpıma dahil et.
üzgünüm ama un kullanmak zorundasın (önce elekten geçir)
kakao tozunu da kullan
kalan kuru üzümleri de unlayarak kenara koy
sonra karışımın yarısını yağlı kaba boşalt, çilek marmelatını da üstüne güzelce dök
kalan hamuru da onun üzerine dök.
unladığın kuru üzümleri de en üste serpiştir, önerim az koyman.

al sana kek.

Çilek marmelatını çıkart, kakaolu kuru üzümlü kek yap. Öyle karıştırma, kuru üzümü biraz suda beklet, şişsin, sonra kağıt havlu ile ıslaklıgını al ve hafif una bulayıp kek hamuruna karıştır, spatula ile hafifçe karıştır yoksa dibe çöker.
1 kabartma tozu yeter

edit: kuru üzümlerin bir kısmını blenderdan geçirmeni önerme nedenim, şeker kullanmayacak olman.
ufalanmış kuru üzümün keke homojen bir tatlı tadı sağlayacağını düşündüm.

bütün kuru üzümleri unlamanı söyleme nedenim, kuru üzümlerin dibe çökmesini engellemek.

araya çilek marmelatı kullan deme nedenim, hem zaten şekersiz olacak keki tatlandırman hem de keke hafif bir ıslaklık katmayı amaçlamak.

önce unla yağı çırp deme nedenim, yumurtanın içine yağ ile hava hapsetmek. bu sayede kabartma tozu kullanmana da gerek kalmayacak.

kakao tozuna gelince, eldeki her malzemeyi kullanmış olmak istedim, 1 çorba kaşığını (silme) aşmadan kullanman yeter.

4 yumurtaya 1 çay bardağı yağ ve 2 su bardağı un kullanmayı dene, sanırım kek hamuru kıvamına gelir.

Şeker yerine marmelat katacaktım olmaz mı diyorsunuz? Islak kek gibi olmaz mı hamuruna katsam?
@patty süper açıklamışsın ellerine sağlık.

Hiç zannetmiyorum. Tatar yayında bile herhangi bir uzun namlulunun sahip olduğu kinetik enerji yoktur.

Tabi bu kevlar yelek değil, balistik yelek için geçerli. Balistik plakayı delecek mermiye maruz kaldıysan zaten çoktan ölmüşsün demektir. Sniper dediğin dragonov falan bilmiyorum kullanmadım hiç.

haci senin bu sorularin ciddi mi?

www.youtube.com

pardon ya çelik yelek nereden çıktı, kurşun geçirmez yelek olacak.

neden soruyu sordum? takip ettiğim bir oyunda crossbow ile herkese tek atıp öldürebiliyorsunuz. sniper harici diğer silahlarla tek atınca ölmüyor.

pubg ?

Zarar verse Bilal Erdoğan'ın eline verirler miydi?

neymis bayıldım yorumuna. Son zamanlarda bu kadar iyi yorum duymamıştım.

Yelekten yeleğe değişir. Bazı kurşun geçirmez yelekler sadece kurşun darbelerini absorbe etmesi için tasarlanıyor. Kesici ve delici aletleri geçiriyor. Bu tarz bir yelekse oku da geçirir muhtemelen.

muhteşem yüzyıl

ek : @mete kudur'a da katılıyorum.

kuzey güney

asmalı konak
muhteşem yüzyıl

bu ikisi favorim izlediklerimin içinde.

aşk-ı memnu
ezel
behzat ç. (karanlık çekim biraz)
fi
46 yok olan


leyla ile mecnun
işler güçler
yüksek giriş
avrupa yakası

bir erkek bir kadın

tatlı hayat

Haluk Bilginer ve Türkan Şoray..

çemberimde gül oya

Ezel
Suskunlar
Kayip.ilk uc kesinlikle bunlar

Behzo

Ezel çok güzel dediler diye izledim, konu güzel de çok uzatmışlar ve çok aglaklı sahneler vardı. 1 sezon olsa süper dizi olurdu.
Son dizisini merak ediyorum ama yüksek doz yiğit özşener maruziyetimin dinmesini bekliyorum, iyi oyuncu ama tarz hep aynı,sürekli çekilmiyor.
Uçurum, çemberimde gül oya ve hatırla sevgili yayınlandığı zaman izleyip begendiğim dizilerdi.
Ve tabii ki, Behzat ç. saydıklarımın arasında ilk sıraya koyacağım yerli dizidir açık ara.

Karadayı

Ekmek teknesi

Suskunlar, Fi

Hee masum'u unutmuşum. Son da dizi olan 'son'. Tırnak içine almayınca birinin son dizisinden bahsediyor gibi olmuş.

avrupa yakası
aşkı memnu
fi
şimdi de ufak tefek cinayetler'i izlemeye başladım.

Avrupa Yakası (ilk 2 sezonu)
İkinci Bahar
Tatlı Hayat

Mobilde editleyemedim ama 2000'lerden öncesini de kabul edersen Bir Demet Tiyatro var bir de.

nerede kalmıştık dizisi var. Haluk bilginer, tatlı hayattaki irfan, deniz arcak var.
Yedi numara
istanbul yeditepe

Evet ya ucurum gercekten superdi.

7 Numara

Kurtlar Vadisi

birinci serviste risk alirsin hizlica vurursun, eger hata yaptiysan ikincisini daha yavas garanti vurursun ki cift hata olmasin. birinci servis daha farkli atilmiyor, farkli bir teknigi yok. amac farkli sadece.

raketin açılarının farklı olduğuna eminim. ikinci servise daha fazla spin veriyorlar ve birinciden daha uzaklara gidiyor daha yavaş olsa da. ikincide 45 derece yukarı bakıyorsa, birincide kaçtır gibi bir soru sormuştum.

@camussar burada biraz daha net görünüyor. benim gibi dümdüz vurmuyor. yine baya spin varmış. kesin birincidir bu demi?

vay arkadaş ya benim haberimin bile olmadığı detayları görüyorum izledikçe. ben mal gibi atıyormuşum meğer.

kediler ölünce ruhları sahibinin sağ omzunun üstünde her zaman onunla olurmuş. cennette buluşacaklarını da söyle. minik kedicik şuanda muhtemelen yukarıdan miyavlayarak sizi izliyor ve ağladığını görünce çok üzülüyor.

Ona bir kedinin olabileceği en iyi sahip olduğunu söyle sokakta tek başına korkup usüyerek öleceğine kendisini seven ve ilgilenen birinin yanında ölmek her kedi için bir şanstır.

bazı bile insanlar bu kadar şanslı olamıyor.

Bir sey soylemene gerek yok, aglarsa saril sirtini oksa falan.. onu anladigini , uzuntusunu paylastigini belli et yeter... bu kadar degerli sozu ancak edebiyatci soyleyebilir zaten...

100 yıl sonra dünyada yaşayan hiçbir insanın var olmayacağını söyle.

lütfen hiçbir şey söyleme, illa bir şey söylemen gerekiyorsa çok üzgünüm de. yanında ol yeter.

Malesef üzüntüsünü hafifletemezsiniz, yalnızca yanında olduğunuzu, onu çok iyi anladığınızı söyleyin, yanınızda ağlasın, siz de sarılın. Zaten kedinin ona rastladığı için çok şanslı olduğunu söylemişsiniz. Zamanla üzüntüsü küllenecek, şimdiki kadar ağır gelmeyecek. Ama o zaman zarfında sizi yanında hissetmesi önemli sadece.

kediciği aldığında hastaydı demişsin . zaten ölecekti belki sokakta kalsa 2 ay bile yaşamayacaktı. güzel zaman geçirdi kız arkadaşın sayesinde.
ne güzel ne tatlı bir insan sakın onu bırakma çok sev .

tabii ki de hayır.

değildir.

2 sene bile kullansan değer bence.

Al ya baya götürür tamir olunca.Boşuna sıfıra para verme.

mantıklı. üstteki arkadaşın dediği gibi bayağı süre götüreceğini düşünüyorum. çok kalın değilse eğer dış görünüşünde de hiçbir problem olmaz

1080p ise olabilir. o yaşta 720p de olabilir öyle bi şeye yanaşmazdım ben.

disarda anakaert tamircileri var belki bi cozum olur yetkili servis disinda birine goturursenjz

Bana da öyle dediler, samsung'un kendi servisi 600 liraya tamir ederim dedi. aletin içini açıp baktım powerboard kararmıştı, belli ki yanmış diye 120 liraya onu değiştirdim, bir yıla yakındır çiçek gibi çalışıyor. deneyebilirsiniz.

Uckagitci olmayan ustaya rastlamak çok zor. Maalesef is ahlakı diye bir şey yok. Hem işi boktan yapıyorlar, hem de kazık atıyorlar. Motor bilmemnesi değişecek diye araç sahibine 1000 tl lik parça aldırıp bir adet tel sıkarak aracı tamir edip parçayı da satan orospu çocuğunun birisini duydum yine bir ustadan.
Benim anlamadığım işi düzgün yap paranı da al kimse bir şey demez yaptıkları ustalık da 2. Sınıf ustalık. Çok gıcık oluyorum.

tanıdık olmadıktan sonra olmaz. en çok orospu evladı bu meslek grubunda bulunuyor bence. taksiciler melek kalır o kadar diyim.

Gidip tepesinde dikilmezsen öperler. Öpüle öpüle öğreneceksin yapcak bişe yok. sen verecen direktifi o yapacak. Ora bura bozulmuş demeyecek, sen anlayacan zamanla nere bozulduysa, zaten öyle abi burası bozulmuş diye arızayı çat diye bulan usta milyoner oluyor bu sektörde. Öküz kaynıyor ortalık malesef.

Böyle ufak tefek tamir ya da periyodik bakımlar için şaşmaz sanayideki selman oto'ya (eren usta) giderim yıllardır.

Küçük bir aile şirketi gibi. Uzun zamandır beraber çalışan insanlar. Özellikle mekanik ustaları çok iyidir. Öpme konusuna gelince, defalarca gittim ama öyle bir girişim sezmedim. Elbette 90 liraya bulabileceğiniz parçaya 100 lira yazıyorlar, sonuçta kâr amaçlı bir yer.

Beni birçok gereksiz masraftan kurtarmışlıkları da vardır. Şu parçayı değiştirelim içim rahat etsin dememe rağmen "paranı çöpe atma, bu parça sağlam ben bunu değiştirmem" diyen insanlar.

Ayrıca boş gezenin boş ustası çok doğru söylemiş. Tepesinde dikilmek, yapılan işlemi kontrol etmek lazım.

Son olarak,bu söylediklerimden dolayı müşterisi çok, kalabalık bir dükkan. Gidecekseniz bence hafta içi sabah gidin.

Şaşmaz oto sanayide salih usta vardı oraya giderim. insaflı adamdır. işini de gayet iyi yaptığını düşünüyorum.

yüksek ihtimal bozulmamıştır, koklayın ekşi bi koku olmasın, tadı da garip değilse yiyin.

ben olsam bozulmamış olsa bile yemezdim.

içinde et olması çok tehlikeli. bozulmaya yakındır riske girmeye değmez.

Yoo gayet güzel bence.

Ayıp bencede.

Squat yapmıyor ki dizlerini kırıp öne eğiliyor biraz.

herkesin squatına kimse karışamaz!

ha nasıl karışamaz? ben bu şekil squat yaparım, bu bayan şu şekil squat yapar, şu şekil yapar. hiç kimse kimseye karışmaya bi hakkı yoktur, özgürlüğü bidir.

Yaşlı teyzelere uygun versiyon olmuş.

belden çok fazla bükülüyor. dizler ayakları geçmeyecek efsanesi sayesinde yerleşmiş yanlış form.

1 dakikada kaç tane yaptığı değil, kaç kilo ağırlık ile yapabildiği önemli. max odur. bu kadın omzuna boş bar alsa bile baya bir bel ağrısı çeker bu form ile. doğrusu için halterci kadınların yaptığı squat'ı izleyin...

Olabilir. İade et.

hdd'lerde en ufak darbe bile çok büyük sorun olabiliyor, kesinlikle iade et. atıyorum, mouse olsa kozmetik sorun uğraşmaya değmez dersin ama hdd bu, o çizik oluşurkenki darbe mekaniğine zarar vermiş olabilir, hassas cihazlar bunlar. hatta ileride bozulur da garantiye gönderirsen "darbeye bağlı" diyip tamir bile etmeyebilirler.

Muhtelemen kullanılmıştır.

yıllar önce hepsiburada'dan aldığım hard disc düz konduğunda çalışmıyordu, aleti ters koyunca masaya çalışıyordu. seagate 2GB 'tı. onu değiştirdiler gerçi o normal

resim:

i.hizliresim.com

Hepsiburada'nın kullanılmış ürün satma huyu varmış ben de yeni öğrendim.

Biraz araştırınca donanımhaber'de vs. bundan çokça şikayet edilmiş.

@Bruce'un dediği gibi HDD biraz hassas, bence de iade et.

ben bu ürünü iade edince yenisini mi gönderecekler, para iadesi mi yapacaklar?

para iadesi istemiyorum. ürünü indirimliyken almıştım, şimdi fiatı farklı.
yoksa indirimli diye kullanılmış ürünleri mi kaktırıyorlar?

özellikle elektronik gibi ciddi sikinti cikarabilecek ürünlerde sifir alirim.

hatta kitap mitap disinda ikinci el almam sanirim.

hiç ikinci el almadım hayatımda.

kullandığım bir şeyin ikinci el olmasını seviyorum. gereksiz tüketmemek sanki iyi bir şey yapıyormuşum hissi uyandırıyor bende, mutlu oluyorum. evdeki mobilyalarımı genelde ikinci el almaya çalışıyorum mesela. daha geçenlerde bir kanepe aldım, ikeada satılan fiyatın dörtte biri fiyatına.

kıyafeti genellikle sıfır alırım ama arada bir ikinci el aldığım oluyor. ayakkabıyı ise mutlaka sıfır alırım. araba almak gibi bir planım hiçbir zaman olmadığı için arabayı bilemeyeceğim. ev konusunda da sıfır olmasını tercih ederim mümkünse. diğer her şeyin ikinci el olması daha iyi.

Cep telefonu, bisiklet, kindle, laptop, araba, TV bunları hep ikinci el aldım. Sıfır cep telefonum hiç olmadı desem yeridir.

Giysi, ayakkabı, fırın, buzdolabı ve çamaşır makinesi gibi tüm eşyaların yenisini alırım. Kutulu ürünü açmayı ben de severim ama bazı ürünlerin ikinci elini almak çok avantajlı oluyor.

bilgisayar, cep telefonu gibi saglam gorunse bile detay problemler cikaracak seylerde asla ikinci el almam.

onun disinda ikinci el severim. ozellikle kitaplarda. hele bir de eski okuyucudan yazilar, hatiralar varsa.

mobilya alabilirim.
yerine gore bazi elektronik aletler alabilirim. uydu alici, dvd player vb...

taşıt ve elektronikte hep ikinci el alırım. ama teknik olarak alacağı malı değerlendiremeyen bir sorun çıktığında elinde kalacak kişilerin sıfır alması daha mantıklı tabi.

Hiç ikinci el urun almadim

Laptop, cep tel ve buyuk beyaz esya (camasir/bulasik mak, ocak vb) vb sifir alirim ama ufak tefek elektronikler (su isitici, mikrodalga, hoparlor vb ikinci el alirim.

Kitap, kiyafet, canta vs ikinci el alirim ustume uygun bulursam ve begenirsem tabi.

Araba da ikinci el alirim, evi ikinci el aldim :D mobilyada da ikinci el alirim ama buyuk mobilyalari tasimasi cok dert oluyor o yuzden buyukleri genelde magazadan aliyorum. Ama ufak tefek mobilyalar (sandalye, komidin, sehpa...) ikinci el almakta bir beis gormem. Hatta teshir urunu de alirim (1400€luk sey baska turlu 200€ olmuyo malum)

Spor malzemesi, oyun (jenga filan mesela) ikinci el alirim.

alır almaz değer kaybeden ürünleri sıfır almam.

0 arabam hiç olmadı. telefonumun 3-4 tane sıfır aldım sonrasında 2.el aldım problem çıkmadı. bilgisayar aldım 2 kez hiçbir problem yaşamadım. 2. el alacağınız ürünü çok iyi tanımanız gerek. bende araştırmayı sevdiğimden genelde hakim oluyorum konuya bu nedenle canım yanmadı.

kutu acmak iyi guzel ama ne bileyim 2000 liralik bir seyin kutusunu actiginda degerinin 200-300 lirasi gidiyor. guzel ama o kadar degil.

gunluk kullanacagim seyleri sifir alirim. onun disinda da 2. el piyasasi ile sifit fiyatlari arasindaki farka gore degisir.

ikinci el alınmayacak eşyalar kişisel eşyalardır, alınabilecek en güzel eşya da az kullanılmış beyaz eşyadır bence. birkaç sene kullanılmış beyaz eşyalar yarı fiyatına alınabiliyor, sıfır almaktan mantıklı.
ikincielbeyazesya.istanbul

Turkiye'deyken, kullandigim arabayi saymazsak, hic ikinci el alisveris yapmadim. Temel sebebi guven sorunu diyebilirim. Yurtdisina tasindiktan sonra bircok urunde oncelikle sansimi ikinci elden yana denedim. Ozellikle mevcut durumu nispeten kolay tahmin edilebilecek urunler, masif mobilya, metal iceren seyler vs. zaten bunlarin sifiri cok pahali oluyor. Elektronik bir urun aldim pisman oldum. Cikma lastik bile aldim epey arastirmam gerekti yalniz, cogu asiri eski lastikleri satmaya calisiyor.

ikinci el elektronik hic almadim, almam. ama kullandigim elektronigi satarim, satamadigim urun pek olmadi.

obur taraftan sifir araba hic almadim, asiri deger kaybeden sokaga park ettigin birseye gidip milyonlar vermek bana garip geliyor. cok cok zengin olursam o zaman da sifir leasing yaparim, satin almam buyuk ihtimal.

olmuyor. zamanlara ve bağlaçlara çalışabilirsin. en önemlisi de pratik yapmak.

Bu dili bilmedigini gosteriyor. Muhtemelen bir tik ustunu de yasayacaksin, bu cumleyi anladigini sanmak ama o cumlenin bambaska bir anlama gelmesi.

Zamanla dogru ogrenme ile bu zamanlara bakinca guler gecersin.

bir dili yeni öğrenirken olabilir bunlar. gramer çalışmanız gerekiyor.

okuduklarınız karmaşık geliyorsa, bir yöntem önereyim: clause'ları bulun yerine x, y falan koyun ya da oradaki alakalı sözcüğü seçin, kalabalığı kaldırın, cümleye bir de öyle bakın.

örnek:

"During the whole of a dull, dark, and soundless day in the autumn of the year, when the clouds hung oppressively low in the heavens, I had been passing alone, on horseback, through a singularly dreary tract of country; and at length found myself, as the shades of the evening drew on, within view of the melancholy House of Usher." (edgar allan poe, the fall of the house of usher)

"During the whole day, when x (when blah blah), I had been passing through a tract by myself; and found myself, as y (blah blah), within the view of House A."

yani "I had been passing through the country when I found myself at the House of Usher." cümle aslında bu. aradaki her şey niteleyici, dolaylı tümleç vs.

Bunu daha girift cümlelerde de yapabilirsiniz.

"What we can now conjecture about the way in which sexual relations will be ordered after the impending overthrow of capitalist production is mainly of a negative character, limited for the most part to what will disappear." (engels, the origion of family, private property and state)

What we can conjecture about y is z. bu cümle aslında bu kadar.

y, 1. kısım: the way in which sexual relations will be ordered --> how sexual relations will be ordered
y, 2. kısım: after the impending throw of capitalist production
z: is negative in character, limited for the most part veya [limited mostly to] [what will disappear].

açıklayıcı mı oldu daha mı kafa karıştırdı bilmiyorum ama siz kendi örneklerinizi verirseniz demek istediğimi belki daha iyi anlatabilirim. sonuçta parçalara bölmekten bahsediyorum ama o zaman da, parçaları tanıyacak kadar bilgi sahibi olmanız lazım. bir de, bir sürü "to" var mesela. gördüğünüz hangisi, tanıyabilmeniz lazım.

bunu anladıktan sonra x kendi içerisinde nedir, y nedir diye bakabilirsiniz.

kelimelerin cesitli formlarda birlesiminden cikan anlami inceleyen seye gramer deniyor iste, gramerin eksik.

en amiyane tabirle kalıpları bilmek gerek. bunlar da metin okumakla falan olacak işler.

gramer ya resulullah

Evet.

şuan görüşmediğim hiçbir arkadaşımla fazla yakın değildim. kişileri değil de o zamanları özlüyorum.

ölüyoruz ya gerçekten ölüyoruz ve ölüyor olduğumuza inanamıyorum. yok olacağımıza vs. inanamıyorum. birkaç ayda bir bu düşünce aklıma zehir gibi girdiğinde ölecek gibi oluyorum.

nö

Kimseyi özlemiyorum açıkçası.
Çünkü yıllarca arkadaşlarımla ve akrabalarımla bir şeylerin bitmemesi için çok uğraştım ama olmadı. Nötr hissediyorum bu kişilere karşı o yüzden hüzün ya da mutluluk, özlem vb. hissettirmiyor.

yalnızken gece yapılan stalking eylemi sonucu yaşanan fazla drama hastalığına tutulmuşsun.

nedeni bu.

Ha insan özlüyor bazen ama ağlama krizine girmen falan fazla. Gün içinde aklına gelmemiştir muhtemelen..

Genellikle en yakın arkadaşlarımı hatta ailemi bile çok özlemem

hiç

Yok özlemiyorum, o günleri özlüyorum o ayrı da o kişileri pek değil. Çünkü ben bu ilişkileri iyi durumda tutmak için elimden geleni yaptım ve görüşmek istemediler, vefasız çıktılar vs. Lisede en yakın arkadaşım olan arkadaş düğününe 2 hafta kala çağırdı beni, yurtdışında yaşıyorum ve o da bunu biliyor. Çağırmasa daha iyiydi.

Özlemememin asıl nedeni kişilikleri ama, lisede yakın olup şu an görüşmediğim tüm adamlar/kadınlar hemen hemen herkesle iletişimi kestiler zamanla. Yani hakikaten karakterlerinde böyle bir şey var.

Şu an görüşmediğim kimseyi özlemiyorum.

Özlüyorum. Gün içinde yanıp tutuşmuyorum ama aklıma geldikçe özlüyorum. Çoğumuz çok farklı yerlerde, dünyanın bir taraflarındayız. Yılda bir online görüşüyoruz bazılarıyla, bazılarıyla nadir nadir mesajlaşıyoruz. Gerçi yakın olduğumuzda da, bazıları artık çokuklu çocuklu ve dışarı çıkamıyor pek, bazısı yoğun olurdu ve çok sık görüşemezdik. O zaman da özlerdim. Çok özlüyorum. Şimdi olsalar çok fena sarılırım hepsine. Bazen buluştuğumuz ilk anda gözlerimizin dolduğu, ağladığımız da olur birkaç dakika. İyi ki sosyal medya var da birbirimizden ve hayatlarımızdan haberdar oluyoruz. Facebook hesabımı kapatmamamın tek sebebi.

"Birinden kopup gittiysem, onu zaten pek sevmiyorumdur" insanı değilim. Kendime zor yetiştiğim bir hayatım var; başkasıyla kopmam sevgisizlikten ya da özlememekten değil; genelde ya onun ya da benim hayat telaşımızdandır. Daha dün biri ile konuştuk ve dertleştik. Sanki 9 yıldır görüşmeyen biz değilmişiz gibi kaldığımız yerden devam ettik. İkimiz de değişmişiz ama bir o kadar da birbirimiz için aynı kalmışız. Kalbimde yerleri ayrıdır.

E madem ara...

Bir araya gelirsen o kadar da özlemediğini fark edebilirsin. İnsanlar ayrı kaldıkça kafa yapısı da farklılaşıyor.

O yüzden bu maziye olan özlemin kaynağını bulup halletsen iyi olur.

Gelecekten umudun mu yok ki geçmişi özlüyorsun?
O zaman neden umudun yok?

gibi gibi...

Bu geçmişte ya da gelecekte yaşama arzusu önemli bir sorun. Şu anki yaşam kaliteni düşürüyor farkındaysan. Oysa hepimiz fiziksel olarak şu anda yaşıyoruz. Psikolojimizi de şu ana senkronlamalıyız.

4 ne ara oldu be ya

hocam işte bu rakamları görmemiz yakındır.

ne bu duyuru şimdi komik mi olmaya çalıştın anlamadım?

>ortada somut bir kriz yok birtakım endişeler yüzünden kısa sürede böyle yüksek dalgalanmalar çok normal.

buna yanlis demiyorum ama unutulmamali ki spekulatorler sag gosterip sol vurmayi cok severler. Ornegin onceki hafta ilk yukselme oldugunda herkes "somut bir durum yok bugun 3.62 den bozar haftaya 3.55'e aliriz bu krizden baska kimseye ekmek cikmaz" diyordu burada.

Bir ulkenin para birimi uzerinde spekulasyon yapmak isteyen kisiler, o ulkede onemli imis gibi gorunen haberlerin arkasina siginip ataklar yaparlar, herkes hareketi o habere baglar, ve o durumun cozulmesiyle hareketin geriye doneceginin dusunulecegini de bilirler. Yani oyunu bir hamle ileriden oynadiklari icin bu gibi durumlarin sonuclarina garanti imis gibi bakmamak temkinli olmakta fayda var hep.

söylemekten dilimde tüy bitti, yıl sonunda 4 olacak... ytd.

4 olursa komple sanayici evrim gecirir kozaya girer 3-4 yil cikmaz kabugundan

şaka maka 3,9'u gördü

ne ileri görüşlüymüşüm arkadaş!

kabul ediyorum, 3 ay kadar yanılmışım. kusura bakmayın.

i see dead people!

bu zaman malı mülkü elden çıkarıp basaydık dolara iyiydi.

hellö!!!

queen - don't stop me now

www.youtube.com

çok çalışıp, bir bilim adamı olup yeterli desteği de kazanabilirsen genetik üzerine çalışmalar yaparsan belki dediğini yapabilirsin.

aldıramazsın

her kilo genel olarak böyle. kardiyoyla gidiyor :/

okumadım çok uzun.

soruya cevap: mutlu olacağım günleri düşünüyorum. bir umuttur yaşatan insanı.

etrafındakiler dediğini söylediğin şeylerin içini nasıl dolduruyolar, kasıtları ne laf sokma amaçlı mı söylüyolar... bilemiyorum. ama "iş bulamıyon ya ondan" kısmı evet kısmen doğru.

nihayetinde çalışıcaksın bir işte. bir ihtimal birkaç yere girip çıkıcaksın. kabaca söylüyorum hem çalışıp hem parça parça dünyanın çeşitli yerlerini gezmek de oluyo mu nasıl oluyo hayallerindkine ne kadar yaklaşıyo görmüş olcaksın.

hani demek istediğim bir belirsizlik durumu var ve sen de onu evhamla dolduruyosun.

giriceğin iş illa ki seni etkiliyecek, hiçbir şey olmasa bile gününün belli saatlerini ona vericeksin, ama nihayetinde bütün hayatını belirleyen bir şey olmuycak ki. hani kpss--> memuriyet değilse ve iş arayan biriysen olmadı çıkma imkanın da var. ki boş durabildiğine ve söylediklerinden anladığım kadarıyla harıl harıl kapı kapı gezip iş aramadığına göre borç harç sıkıştıran bir şey de yok demek ki.

@dafaisss aslında borç harç yok (kyk'yı saymıyorum...) hala ailemle yaşıyorum. yakında evlilik yok ne bileyim işte kiramı nasıl ödeyeceğim derdi yok. ama liseden beri babamdan para istemediğim için ve elimde kalan tek para da kyk'dan biriktirdiğim üç kuruş şey olduğu için aslında düşünülenin aksine kapı kapı gezip iş arıyorum. HEM DE ANLATTIĞIMIN TERSİNE KARİYER İÇİN. Yeni mezun olduğum için henüz işim yok, babadan zengin olduğum için değil yani. Ben de dünyanın geri kalanı gibi işe girip çalışacağım, işe girmek ve çalışmakla ilgili bir problemim yok aslında üniversitedeyken sürekli çalıştım, garsonluk yaptım, küçük freelance işler aldım, dergide yazdım vs.vs. ama hepsi hayatımı destekleyen ve beni öldürmeyen şeylerdi. Yani şöyle ki freelance işe 2 gün ayırıyorsam bir sonraki gelene kadar boştum. O parayla da yemek mi yerim ya da artık okula malzeme mi alırım neyse, günlük hayatımı rahatlatıyordu. Ama şimdi 8 saat 5 gün olacağı için PARAM OLACAK AMA HARCAMAYA VAKTİM OLMAYACAK kafasındayım. Çünkü eğlence ya da kafa dağıtma anlayışım avm'ye gidip kocişkomla salına salına yürümek değil. Doğada olmak, yeni yerler keşfetmek, trene falan binmek istiyorum. Kulağa inanılmaz şımarık geldiğinin farkındayım, okuyanlar da "ne toy bu" diyordur ama inanın çok samimiyim. Orta direğin de altından gelen bir ailedeyim dediğim gibi işe girmezsem herhangi bir maddi dayanağım yok. Olay çalışmak istememek değil, çalışıp hayatımızı heba ettiğimizi düşünmem.

Ama dediğin gibi belki de hiç tam zamanlı çalışmadığım için böyle düşünüyorum.

instagram çıktı çıkalı çoğunluk özellikle de kadınlar hep senin ruh halinde. Bir gezme isteği dağcılık, bisikletçilik felan. Eskiden millet kpss kasıp msn karşısında sigara tüttürerek mutlu oluyordu.

güzel hayallerin ve masum bir kalbin var belli ki ama burası türkiye piremses ☪

bende aynı senin erkek halindim bi ara.artık senin gibilere bakarken acıyorum(yanlış anlaşılmasın) bu bir içgüdü çünkü.güçlü güçsüze acır.

türkiyede yaşamak için öldürmen lazım.o kalbi çıkart at yerinden tr de yaşamak istersen.tek önerim budur.zaten tr de mutlu da olamazsın hele ist de

saygılarımla

bu ülkede yaşama, güney amerika ülkeleri tam senlik.. 3-5 yıl part time işlerle gez dolaş.. ne güzel işte heyecanların isteğin var..

*ama devam edeceksen de istanbulda bir iş bul hayallerinin üzerine çimento falan dök yeni hayatının temelini at ev borcuna gir.

Kızacaksın belki biliyorum ama bence senin gerçek derdin yok bu mutsuzluklarının tek sebebi bu.

"3 günde İtalya mı gezilir diye İtalya'ya gitmedim" cümlesinin nasıl bir şımarıklık olduğunun farkında mısın mesela? Ben sırf arkadaşlarımla sosyalleşebilmek için bile bir yandan çalışıp para kazanmak zorundaydım.

Başlığı görünce "çok acı var dayanamıyorum" naifliğinde bir içerik göreceğimden o kadar korktum ki ama altında koccaman ergenlik sancıları olan bir kız çocuğu çıktı. Büyüyünce geçer üzülme sen.

Icha +1

soruyu okumadım ama bu aralar mutsuz olanlara echart tolle şimdinin gücü kitabını öneriyorum. bi okuyun bana hak vereceksiniz. pambık gibiyim şu an.

Genel olarak haklısın, özellikle çalışma hayatı hakkındaki düşüncelerin. Çalışmaya başladıktan sonra daha kötü düşüncelere de varabilirsin. Fakat yine de bu derece mutsuz olman biraz da bakış açınla alakalı. Sıfır noktasındayken sürekli 100'ü düşünürsen doğal olarak mutsuz olursun. Sen önce 10ları 20leri düşün ve ulaş sonra zamanı geldiğinde yine yukarıları düşünürsün. Mesela bisiklet senin için büyük bir zevkse ve bisiklet alacak paran yoksa 1-2 günlüğüne kiralayabilirsin. Ülke ülke gezme şansın olmayabilir fakat ülke içinde birkaç şehirden oluşan bir seyahate çıkabilirsin. Bunun için hazırda paran yoksa 1-2 ay çalışıp işten çıkarak yapabilirsin. Yaşadığın şehir seni mutsuz ediyorsa birkaç yıl içinde daha kolayca mutlu olabileceğin bir şehre taşınma planları yapabilirsin. Tabi uzun vadede bir işe girip en azından 3-5 yıl dişini sıkman gerekiyor farklı bir hayatı mümkün kılmak adına. 3-5 yıl çok uzun dersen gerektiğinde 1-2 aylık aralar verirsin kendine. Sonuç olarak sahip olmadığımız şeyler için huzursuzluğa mahkum olmaktansa şartlar dahilinde bir şeyler denemek, iyi kötü sonuçlarını görmek hevesi diri tutmak adına daha mantıklı.

@Icha'nın bakış açısı yanlış olmasa da tam olarak öyle de değil.

Bir insanın canının istediği bir şey varsa ve onu yapamıyorsa mutsuz oluyor. Yıllar geçtikçe de bu mutsuzluk hafiflemiyor, sadece kabulleniliyor.

Yalnız gerçekten de tam zamanlı çalışıp kendine ufak geziler ayarlamalısın.

Bisiklet detayını vermemişsin, onu da yapmıyorsan tam dayaklıksın çünkü mazereti yok.

Yarisini okuyabildim ancak ama yapacak bir sey yok yani ben de 23 yasindayim ve dertlerim var bu dertler de su an hayallerimi isteklerimi gerceklestirmeme engel oluyor. O yuzden su anda mevcut guzel seylere odaklaniyorum ve ileride yapabileceklerime odaklaniyorum.

@redheath 2 3 sene daha kesin olarak İstanbul'dayım. Sonra yurt dışına kaçabilirsem öyle kurtulacağım temelli ya da olmadı daha küçük bir yere. Çünkü İstanbul'da mutlu değilim, kalabalığı ve kabalığı kaldıramıyorum. Doğduğumdan beri burada yaşıyorum ama olmuyor cidden. Geçen gün herifin teki dirseğini kafama gömdü üst geçitte, dönüp "pardon kardeş" bile demedi. Belki küçük bir şey ama beni günde 150 tane böyle şey olunca (laf yemek, tacize uğramak, çöp atmaktan, yemek almaya, tuvalete girmekten, yürüyebilmeye herkesi beklemek zorunda olmak, sıraya kaynak yapan insanlarla debelenmek vs) artık yıpratıyor.

@icha valla ben de sırf sosyalleşebilmek için 50 liraya günde 12 saat çalışıyordum. Çok biliyorum arkadaşlarımın doğum günü olduğu zaman tüm günün parasını sırf huysuz insan olmayayım diye bir bira, bir yemek ve yol parası için harcadığımı.Çalışamadığım yoğun zamanlarda da dediğim gibi kyk'yla yaşıyordum. Üstelik geri ödemesi için yarısını ayırarak. 200 lira gibi bir parayla İstanbul'da özel bir üniversitede okudum ben . 4 sene bir kere bile okul kantininden bir şey almadan, bir kere bile starbuckstan kahve içmeden. O yüzden lütfen o şekilde değerlendirmeyelim. İtalya için de evimdeyken demedim bunu. Erasmus'taydım ve gidilecekse 3 günlüğüne gidilecekti, ne bileyim Çek'e, Macaristan'a gittim 3 günlüğüne ama sanatı din olarak kabul etmiş bir insanın İtalya'yı 3 günlüğüne kabul etmesini bekleme. Ne müzeleri gezebilir, ne mimariye bakabilirim. Tabii ki şimdi hastanede ana babam olsa ne bileyim evden atılsak falan bunları düşünmeye vaktim olmazdı. Ama bu "haline şükretmelisin" kısmına genelen pek katılamıyorum ben. Çünkü sağlık konusunda herhangi bir ciddi problem yok şu an kimsede "eyvallah" ama geri kalan şeyleri bu götürmüyor. En basitinden hayat görüşüm ailemle bir değil. Onlara göre klasik, oku, iş bul ve evlen. Ama ben bu "pattern"in insanların sahip olduğu tek hayatı mahvettiğine inanıyorum. 23 yaşındayım ve lise 2den beri çalışıyorum. Sadece şu an tam zamanlı bir işim yok ama rica ederim para bulmam ve çalışmam gerektiğini söylemeyin bana. Yıllarca "züppe"lerin içerisinde hayatta kalmaya çalıştım. Hocalarım 40ü kişilik sınıflarda 90 liralık ödev isterlerken (değerlendirdikleri şeyi sergi için istiyorlardı, notum vardı ama sisteme girmeyeceğini söylemişti) ben param yok diyince PARASI OLMAYAN OKUMASIN O ZAMAN dediler. Tam bursluydum yani bilmiyorum ne yapsaydım? Para kazanmayı da, parasızlığı da biliyorum. Okulum kep cüppe'yi kiralamadığı sattığı için ona bile gidemiyordum ben. Elbise almaya falan da param yoktu. Kısacası anlattığım kadarını biliyorsunuz hepiniz. Dediğim gibi sıkıntım çalışmamak değil, tembellik değil. Sadece hayatımı bu uğurda heba etmek. Aklımda başka şeyler varken sabah 6da kalkıp işe gidecek olmak.

@harvey biraz karamsar ve sabırsız bir insanım kabul ediyorum. İkisi birleşince de böyle bir şey çıkıyor ortaya. Ben de farkındayım bir şekilde gezilir edilir, annem de diyor mesela "güzel bir işin var adam gibi çalış 5-6 sene sonra 6-7 bin lira maaşın olacak o zaman her haftasonu çık git istediğin yere :)" diye ama bu benim hayat tarzımı karşılamıyor. En azından sokağa çıkınca mutlu olayım istiyorum ya da mutlu olmasam da mutsuz, huzursuz olmayayım bari. Ya da madem hayatımızı heba ediyoruz bari değsin diyorum ama 10bin de kazansan bu ülkede 100bin de kazansan yukarıda anlattığım gibi o dirseği kafana yiyorsun ve kimse özür dilemiyor.

@cikmaz sokaktan cikagelen cocuk ya ben küçükken oturduğum yerde sürüyordum bisiklet, dön dolaş aynı 1 km'in içinde koymuyordu. Sonra Erasmus için gittiğimde, ki Litvanya'ydı gittiğim yer hani Amsterdam falan değil, bisikletle her yere gidip gelmeye başladım, günde 40 km binmeye başladım. Zaten yollar falan son derece müsait, bir de kadın olduğun için suçlu değilsin orada. Ama buraya döndüğümüzde Halkalı'da yaşıyorum. (Bunu söylemem bile yeterli olmalı bence :D) Bisiklete binebilmek için bisikleti arabaya yükleyip 3 saat yol gitmek lazım ya Belgrad'a ya da Moda'ya falan. Onun dışında en yakın Yeşilköy var ama orada kiralanan bisikletleri bile sürmek mümkün değil insan akınından. Hele hele günlük yaşamda kullanmak imkansız. Mavi saçlı bir kadının e5 kenarından okula gittiğini düşünsene. Açık hedef yani. 2 güne kalmaz gazetelerde görürsünüz adımı. Korkuyorum ben bu ülkeden.

ben de sadece ilk paragrafı okudum, sorry :-/ cok sevdiğin bir şeyi yapmak için 30 sene çalışıp para kazanmayı beklersen o para hiç bi zaman gelmez, istediğin şeyi de asla yapamazsın. hemen yola çıkmak lazım

kilo aldıran protein tozu yoktur. kilo aldıran besin de yoktur. harcadığından fazla enerji alırsan kilo alırsın.
metabolizman da hızlı falan değil bu arada. çok yediğini sanıyorsun ama aslında öyle değil.
tavsiyem daha fazla yemek yemen olacaktır.

Daha çok yemek ye panps. Düzelir

Dymatize Super Mass Gainer

Gainer alman lazım protein tozu değil. Fakat tek çare olmaz bu.

alma gainer. %70 şeker. sağlığına yazık.

önerim bir bardak ılık su içmen ve bir daha alışveriş sitesi olmayan sitelerden alışveriş yapmaman. resim paylaşma sitesinden alışveriş yapmak ne ola ki?

Edevletten tuketici hakem heyetine sikayet et. 14 iade hakkin var. Ciktiyi da adama at. Bimere ve btk yaz.

Kaçak mal alırsanız olacağı o. Düzgüncr bi alışveriş sitesinden alın. Bi bardak su

elinde havale dekontu varsa daha ne istiyorsun :) isme havale mi yaptın, hesaba mı? ikisinde de adamın bilgileri senin elinde. Ver maliyeye, bimer'e. dolandırıcılıktan yer küsküğü. Zaten yasal olarak bir şey başlarsa bankalar s.ke s.ke müşteri bilgilerini mahkemeyle/resmi kurumlarla paylaşmak zorunda. Biraz zahmetli bir iş ama bırakma i.nede paranı...

Adamı bulup zorla almak dışında hiçbir şey yapamazsınız. Dava açsanız bile sonuç çıkmaz örnekleri çok var maalesef durum böyle

yeri nişantaşında ama baktım instagram bio da iade yok falan da dememiş

Bu paralara orijinal faturalı Burberry, Gucci filan alınabileceğini mi düşünüyordunuz? Tabi ki hem vergisiz hem de sahte ürün satıyorlar. Şikayet edin tabi ama bir şey çıkacağını zannetmiyorum

formula 1'de de oluyorsun?

gladyatör dövüşünden farkı karşı tarafın kolunu başını kesmiyor oluşun. aynı zamanda maça hür iradenle çıkıyor oluşun ve dilediğin zaman maçı bitirebilme özgürlüğün. ayrıca karın tokluğuna değil dünyanın parasına bu işi yapıyor oluşun.

neden iki kişinin birbirini dövmesini izliyoruz? çünkü iki tarafın da ciddi bir zarar görmeyeceğini biliyoruz ve kavganın estetikliğinden zevk alıyoruz. iki insana kılıç verip birbirini öldürtsen iki saniye bakamam; ama üç saat aralıksız boks izleyebilirim.

şimdi üşendim ama eminim sözlük'te entry'lerine baksam benim de senin için "bir insan bunu niye yapar?" diyeceğim hobilerini, zevklerini, tercihlerini içeren entry'lerin vardır.

@baldur2 ne diyorsun anlamadım?
@sen olay bir insan bunu neden yapar değil, neden fiziksel olarak bilerek zarar verir ve bunu izler?
her türlü kavga türünden zevk alan insan bence hastadır ve tedavi edilmelidir.

Cevabımda açıkladığım gibi, verilen zararın gerçek zarar olduğunu düşünmüyoruz. bence iki hür insan kendi iradeleriyle ringe çıkıp belli kurallar dahilinde birbirlerini dövmek istiyorlarsa bunda hiçbir sakınca yok. tedavi görmemiz gerektiğine de kesinlikle katılmıyorum. bence, dünyada farklı insanlar olduğunu ve herkesin zevklerinin farklı olduğunu ve bu zevkler başkalarına zarar vermediği sürece sorun yapmaman gerektiğini ne kadar erken kavrarsan hayat senin için o kadar çekilir olur.

misal, kişisel olarak nefret ettiğim şeyleri yazayım sana: futbol, her türlü araba yarışı, tekno müzik, pop müzik, sosyal medyada yediğinin fotoğrafını paylaşanlar, android telefonlar, iki kapılı arabalar, keçi sakalı, piercing... bunların hepsinden enfret ediyorum ama çıkıp da bunları sevenler tedavi olsun demiyorum.

Fiziksel zarar diyorum gelmiş keçi sakalı demişsin. Ringde ölen insanlar var nasıl gerçek zarar olduğunu düşünmüyorsun?

dünyada farklı insanlar olduğunu ve herkesin farklı zevkleri olduğunu söylemişim gelip verdiğim örneği eleştiriyorsun. yahu dünyada kelimenin tam anlamıyla her şeyden ölebilirsin. sanki her ringe çıkan ölüyormuş gibi hava yaratmaya çalışıyorsun. baldur2 demiş işte: formula 1'de de ölüyorsun. araba kazasında da ölüyorsun, sigara içince de ölüyorsun, ameliyatta da ölüyorsun. sanki zevk aldğın hiçbir şeyde insanlar ölmüyormuş gibi davranmayı bırak. teniste ölen insanlar da var.

sonuç: sen sevmiyorsun diye kimsenin tedavi olması gerekmiyor. duyarlılığa gerek yok. adam senin hayatın boyunca göremeyeceğin parayı alıyor 30 dakika dövüşünce. aldığı risk şehirler arası otobüs şoföründen çok çok daha az.

boksun su anda olmasinin nedenlerinden biri milattan onceki zamanlardan beri olimpiyatlarin bir parcasi olmasi biraz. boksun hala olmasini savunan insanlar boksun karsindakine zarar vermek icin olan bir spor degil, vucudun belli yerlerine vurmayi basardigin zaman puan (ki boksun puanlamasi budur hakikaten) aldigin bir spor oldugudur. Bunun taekwondo veya biraz ucundan guresten bir farki olmamis oluyor. Bir de boks oyle ringe cikip karsindakini dovmek gibi basit bir sey degil, cesitli taktiklerin uygulandigi daha kompleks bir spor olarak gorulebilir.

ben boksu gectim, UFC denen sey var, deli populer amerikada, ama tabii bu tam show amacli bir olay.

Fiziksel olarak kalıcı hasar verilmediği sürece sporda alınan zararlar çok ciddi şeyler değil bence. @sen git ben geliyorum'a katılıyorum bu anlamda.

Daha geçtiğimiz günlerde bir kalecei maçta aldığı darbe yüzünden yaşamını yitirdi. Sanki sadece ringte ölüyor insanlar gibi düşümemek lazım. En çok kalıcı hasar ya da ölüm olan sporlrı listeleseler bence boks birinci sırada olmayacaktır.

insanlar şiddetten hoşlanıyor bence o yüzden. vahşet duygularını besliyor. aynısı futbol için de geçerli. basit bir top oyunu değil. savaşın bir simülasyonu. taraftarların tepkilerine bakınca maça değil de savaşa gidiyor gibi gelmelerinin nedeni de bu.

ufc de bana göre insanlık dışı ve saçma. öyle spor mu olur millet birbirini yere düşünce öldüresiye dövüyor

fight club :)

monty python life of brian.

seçilmiş kişi (isa) sanılan bir adamın dramı...

the man from earth

the man from earth +1

dünyanın orta yerinde aşk için ağlıyorum
oldboy
man from earth
seç birini izle

the man from earth değil kesinlikle. bomboş birkaç saatim var dersem izle.

A serious man

powder.

Keyifli vakit geçirmelik: Malavita

Waking life

Kelebek ve dalgic giysisi

biraz geriyor ama etkiler --> Jagten

klişe öneri olarak ise --> A beautiful mind