Haklısın, git söyle.

saat kaç olursa olsun, gürültülü müzik dinleyemez. yetkili yerlere şikayet etsen de sonuç alamıyorsun, aynı şeyleri biz de yaşadık. yine yap şikayetini sonuç alamazsan taciz edeceksin artık. mutlaka çamaşır asıyordur tepene. gece kalk sprey şişesine kırmızı boya koy sık çamaşırlara. koyu renklerde çamaşır suyunu tavsiye ederim. posta kutusuna gelenleri yırt, arabaları varsa hoşluklar yapabilirsin. yani ona küçük sürprizler hazırla. fakat yakalanma. senin yaptığına emin olsun ama ispatlayamasın.

ne münasebet canım?

rahatsız olmak için illa uyuyor olmak gerekmiyor.
bizim alt katta da vardı bunlardan bir tane, evde tv sesini zor duyuyorduk bazen.
gidip fırçayı çekince toparlanmıştı.

git, hakaret etmeden, kesin bir dille uyar.
baktın çirkefleşiyor, rock n roll'un dediği yöntemlere başvur.

apartmanda yaşamayı öğrensinler.
saçmalığa bak.

Tatlı dilden anlamıyorsa, onun dilinden konuşmanızda fayda var.
Benim yan taraftaki komşu da öyleydi. Yatak odaları sırt sırtaydı. Duvara televizyon asmış sabah akşam açık bizim evdeymiş gibi dinliyorduk. Tatlı dille uyardık ama anlamadı.
Sonra gecenin köründe Z5500'ün basını son ses açıp ağzına ağzına verince kesti.

çok ses varsa polisi ara bi kere dayansınlar kapısına rahatız oluyor komşularınız diye daha da yapamaz.

sinirden ellerim titriyor. çıktım, kavga ettik.

düzgünce söyledim yine, müziği biraz daha makul sesle dinlesen diye. ama sen bana bu saatte karışamazsın istediğimi yaparım vs vs saçmaladı, bağırdı. o bağırınca ben de bağırdım, neymiş efendim bıkmış bizden sürekli kapısına gidiyormuşuz ev onun eviymiş istediğini yaparmış. ulan gerizekalı 1 kez çıktım daha onda da yine düzgünce söyledim. dedim ben de senin kapına gelmek istemiyorum getirtme o zaman. işte bütün apartman bizden bıkmış yöneticiye de gitmiş zaten biklbikbik saçmaladı. yöneticiye indim ben de. bizi niye şikayet etmiş diye. allahın malı gitmiş demiş ki, buraya taşındıklarından beri hep kapıma geliyorlar. biz taşınalı 1,5 yıl oldu, ben de sadece 4-5 aydır burdayım. zaten kapısına da 1 kez çıktım. annem de 1 kez kendisini apartmanın içine, ayakkabılarımızın üstüne halı çırptı diye uyarmış. bu da gidip bunlar beni uyardı diye yöneticiye şikayet etmiş. ben yöneticinin kapısındayken elinde tarağıyla çıktı geldi gene kavgaya. saat 11de kapısına gidemezmişim, 7 olsaymış neyseymiş ama bu saatte istediğini yaparmış, orası bekar eviymiş, ben hiç bekar evi görmemiş miymişim. dedim 4 yıl bekar evinde kaldım da senin gibisini görmedim. neyse sonra bi dolu saçma salak bağırış çağırış, benim avukatım var siz bilioy musunuz gidin ona söyleyin, benim babam subay falan demeye başladı. dedim benim babam da müfettiiş ahaha. bizim de avukatımız var falan. işte hakaret davası açacakmış vs. dedim elinden geleni ardına koyma. bu sırada annem de gelmişti, sakinleştirmeye çalışmak için. kıza tamam canım hadi kızım gibi sakinleştirici şeyler söylerken arada koluna dokundu, kız buna bir patladı sen bana dokunamazsın siz kimsiniz ya diye. orda da yönetici girdi araya işte tamam hadi çık sen evine falan diye.

gerizekalı kız gelmiş ev benim istediğimi yaparım diyo ya. gece ses yapsa tamammış ama bu saatte karışamazmışım. dedim saati beni ilgilendirmez. hasta da olabilirim, öğretmenim, ders çalışıyor da olabilirim. e ben hayatımı sana göre ayarlayamam diyo. ders çalışacaksan yurda git dedi. dedim bekar evinde olan sensin sen git yurda.

neyse işte böyle saçma sapan konuşmalar geçti 15 dk boyunca. tabii ben ağzına sıçtığımın huyunu atıp sinirlenince ağlama olayına engel olamadım. hala daha gözümden yaş geliyor sinirden.

@tütün kolonyası, en üst katta o oturuyor, karşısı boş. altında biz varız, bizim karşımız ve altımız da boş. apartmanda 10 daire var ama 4ü falan dolu yani. bu durumda bile hala gelip diyor ki niye sizden başka kimse şikayetçi değil benden. ulan kimse yok etrafında bizden başka, olsaydı onlar da şikayetçi olurdu zaten.

sağlam bir ses sistemini tavana yapıştır, kız müzik açınca sende en pis black metal, death metal, dubstep ne kadar kafa siken müzik varsa aç, öyle bir ses çıksın ki kız bırak kendi müziğini duymayı, içinde hissetsin. ondan sonra da kapısını çal, "bundan sonra cumaları sesi açtığın her şarkı için muamele böyle" de.

veya bir kulaklık öner.

kapıda ayakkabı çıkarıyor mu, bir önerim olacak da?

bilmiyorum, üst kata çıkmıyorum ki. ama az önce gördüğümde aşağı inip çıkmalık terliklerden vardı bir çift.

ayakkabı bıraksa süper olurdu ya. bir kabın içine tuvalet ihtiyacını giderdikten sonra, ayakkabının içine döküp şöyle bir yayıyorsun ayakkabıya. çok iğrenç farkındayım ama çok acayip sinirlendim. hele o tavrı iyice çıldırttı. aynı saygısızlıklara maruz kaldığımız için iyice öfkelendim.

tavrını tam anlatamadım bile hatırlayıp daha çok sinirlenmemek için. bir de görsen buraya gelip şiddet uygulamak bile isterdin. insanların neden katil olduğunu anlıyorum bazen.

saygısız, çirkef insanla uğraşmak çok zor. belki evimde cenazem var, belki hastayım dinlenmek istiyorum, belki çok kötü bir haber aldım, belki ayağımı uzatıp kitabımı okuyup kahvemi içmek istiyorum ona izin vermiyor saygısız. çünkü bencil, senin ne durumda olduğunu önemsemiyor, o şuanda gürültülü müzik dinlemek istiyor bu önemli onun için.

176'yi arayarak bu konuda bir sikayette bulunabilirsin. gelip ses olcumu yaparlar, hakli cikarsan yaptirim uygularlar. bu tip konularda karsindakinin isi cigrindan cikarmaya basladigini hissettigin anda durmalisin. devletin nasil bir bok yedigi belli degil yillardir, ama hepten umudu da kesmemek lazim...

www.tuketiciden.com

film izler gibi oldum yeminle, bi patlamış mısırım eksik.

cuma günleri ses önleyici kulaklık taksan? bir de google'da Gürültü Kontrol Yönetmelikleri'ni araştır derim. Olmuyorsa avukatınla görüşeceksin mecburen.

10:30 çok da erken bir saat değil

didi, olay erken, geç değil. hiçbir saatte yüksek sesle müzik dinleyemezsin.

@didi, saat erken değil diye ben atıyorum ders de mi çalışmayayım? ya da hastaysam uyuyup dinlenmeyeyim mi? hiçbir şey yapmasam da, ben yan odadaki telvizyonun sesini o kızın müziğinin sesini duyduğum kadar duymuyorum.

kaldı ki geçen gece zaten uyuyamadım öksürmekten nefes alamamaktan saat 3'e kadar. bir de üstüne bu oldu. yatıp dinlenmeyi bırak, uykumu alamamışken akşamın 9'una kadar da ders anlatacağım.

Polis.
Aynı durum bir daha olursa, arayın gelsinler.
Genelde polisler diyor ki;
"aranızda anlaşın, bir daha olmasın böyle, şimdi ceza yazmıyorum, eğer anlaşmazlığınız devam ederse hem karakola götürürüm, alırım hemde ceza yazarım."
Ne kadar geçerliliği var bilmem, avukat bilir.
En son bizim iki komşu kapıştı. Polisten sonra bir daha anlaşmazlık bitti. İkiside geri çekildi...

@cliquot, babam emniyet müfettişi. o bile diyor ki, kimse gelip de ceza yazmıyor böyle bir şeyden dolayı. az önce evden çıkarken posta kutusundaki seçmen kağıtlarını aldım. haftalardır bekliyormuş zaten içeride. birkaç gün sonra da düzenli aralıklarla sigortalarını indirmeye başlayacağım. başka da yapabileceğim bir şey yok sanırım.

işin kötüsü, biz alt kattayız, balkona her türlü şeyi yapabilir kapının önünde arabamız duruyor, gelir onu çizer falan. ailemle değil de tek yaşıyor olsaydım, o zaman çok endişeleneceğim bir şey de olmayacağından daha ileri bile gidebilirdim.

sigorta migorta derken arabayı çizerler hiç gerek yok. polis çağır, sen polisin ceza yazmadığını biliyorsun ama o muhtemelen bilmiyordur.

Yav olur mu öyle şey? Ne demek ev benim istediğimi yaparım.

Ben de evde temizlik yaparken, 5+1 den klasik müzik, arya dinlemeyi çok severim (başka türlü temizlik yapamıyorum, çok sıkıcı geliyo). Geçen de sesi baya bi abartmışım farkında olmadan. Kapı çaldı açtım, baktım kucağında çocukla genç bir kadın, "siz çok yuksek sezle muzik diinliyorr, çojuk korkuyorr uyamıyorr" dedi (evet Belarusluymuş kendisi). Özür dileyip kapattım müziği hemen. Mahcup da oldum. İnsanları rahatsız etmeye hakkımız yok.

www.eye.fi adresine bir bakın istersiniz. Türkiye'de de satılıyordur muhakkak. SD Kart'ta wi-fi verici mevcut, çektiğiniz fotoğrafları otomatik olarak tablete ya da akıllı telefona gönderebilirsiniz.

İncelemesi için: www.teknoseyir.com

samsung akıllı makineler alıp anında upload vermek mümkün.

eye fi ve sırtçantasında bir laptop.

eğer değişmediyse eye fi videoları aktarmıyordu ama..

Bu telefonlarda Google Drive olsun, Microsoft OneDrive olsun, Dropbox olsun, oluşturulan dosyayı otomatik olarak 3G şebekesinden yedekleyen uygulamalar var. Fotoları Videoları telefon ile çekip yedeklemesini sağlayabilirsiniz. Siz eve gidene kadar, ya da şifrelerinize sahip biri bilgisayardan anında görüntüye ulaşıp paylaşabilir. İnternete dahil olan bie medyayı bir daha kimse silemez ;)

görüntüleri olabildiğince çabuk olarak upload etmen yapman gereken şey. bulut hizmetleri haricinde, doğrudan stream kanallarına da aktarmak da bir yol bunun için.

bu arada, yukarıda bulut hizmeti veren servislerden bahsedilmiş zaten upload yapabileceğin ama eğer ki çok korunaklı bir bulut arıyorsan ama, mega'ya upload edebilirsin. mega: mega.co.nz mega'daki bilgiye, şifresi olmadığı sürece, mega da dahil olmak üzere kimse ulaşamaz.

gene, aklında olsun, harddisklerindeki bilgileri, polis göremesin diye kriptola. truecrypt en kolay yolu bunun; truecrypt: www.truecrypt.org üzerine shadow volume de oluştur, olur da şifreni isterlerse dahi görecekleri oluşturacağın shadow volume olmaz.

makinenin başka bir yerine aslında işe yaramayan bir kart yuvası yerleştirebilirsen polise oradaki boş kartı verirsin. Ayıp olmasın diye de 15-20 foto olur içinde, bi dahaki gün karşılaşırsan işkillenmezler.

teknik bilgim yok ama polisin yaptığı yasadışı. bana kimliklendirici bilgi iletebilirseniz ceza almalarını sağlarım.

@blossom: dün izmir'de 6 polisin kasklarını çıkarıp bir adamın kafasına vurarak dövdüğünü gördük, makineyi kaldırıp çekmeye bile cesaret edemedik. saldıranların kask numaralarını da biliyoruz. böyle bir ortamda, elinizde bilgi olsa da ne yazıkki hukuk işlemiyor.

@cliquot: son çare olarak kompakt wifi özellikli bir makine almayı düşünüyorum. sanırım en mantıklısı dediğiniz gibi.

blistex ve neutrogena bi halta yaramıyo, ben de aynı dertten muzdaribim. alışkanlık olmuş artık kuruyan yerlerini farkında olmadan koparıyorum kanayıp duruyo sürekli. shea butter bulabiliyosa geceden sürsün biraz fazlaca. güzelce yaydırsın sabaha kadar yumuşatıyo. ben ondan kullanıyodum ama bitirdim yeni kutuyu alamadım yine telef oldu dudaklar.

@kakamelsokoban peki shea butter için tavsiye ettiğin marka var mı?

cyrene markasının shea butterı bu iş için ideal. lilakutuda bulabilirsiniz.

edit:www.lilakutu.com burada

Her gece yatarken bepanthen merhem sürüp yatsın. sabaha kadar yaraları kapıyor.
Merhem alsın ama krem olanı değil. Pişik kremi diye satarlar, pakette bebek resmi var, aldırmasın. Bu merhem hayat kurtarır, evde bulunsun.

Kiehl's'in de var guzel, naneli mentollu fln olani tavsiye ederim

@cliquot+1 ben de aynı sorundan muzdarip olduğum için araştırdığımda hep bepanthen'i önermişlerdi. gittim bir eczaneden aldım, şu anda kullanıyorum ve gayet memnunum.

ben doa kozmetikten almıştım o zaman 100 ml olanlarından. ufak bi metal kutuda yanımda gezdirip gün içinde azar azar kullanıyodum. gece de bolca sürüp yatıyodum ara vermediğim zamanlar çok iyiydi.

Neden sikayet edeceksin ki?
Sana zarari ne?


Edit, tam boyle sidik yaristirma havasi , ne hos di mi?

aga sana ne adamın balkonundan camından? rahatsız oluyorsan bakma. abartmayın.

Öeh. Yani akp'den tiksinen bir insan olarak söylüyorum bunu, sana ne? İsterse akp bayrağına sarınıp gezer. Eğer senin camına, balkonuna sarkan bir görüntü, bulaşan bir pislik, akp türküleri çalınırken gelen bir gürültü filan yoksa kime, neyi, ne diye şikayet edeceksin? Saçmalama.

çok enteresan,
adam yasadışı olmadığı sürece herşeyi asabilir. ki abdullah öcalan posterleri asıyorlar artık. sizin camınıza yapıştırmadıysa sizi rahatsız etmemeli.

Şöyle bir durum var arkadaşlar. Ben camımın önüne yastığım havalansın diye astığımda akşama kalmadan uyarı yazısı gönderdiler bana cama vs birşey asmak yasak diye. Ayrıca unutmazsam asansörün resmini çekip buraya ekliyim adamlar asansörün krom kapısına AKP diye kazımışlar. Açıkcası durum gıcığıma gitmeye başladı.

Sen de CHP (ya da hangi partiyi destekliyorsan) onu yaz, senin yazdığın bilinmesin, çok sinir olurlarsa hepsini temizlemek zorunda kalırlar. Böyle bişey yapmak özgürse de senin görüşün de orada yer bulur, eşitlenirsiniz.

HIRSIZ VAR ve KATİL VAR yazıları yazın sizde. Hatta evinizin cephesinde kaç cam varsa her cama bir harf yazabilirsiniz ki görünürlüğü artsın.
Öyle afiş astı diye kimseyi şikayet edemezsin.

direk dal

balkon/cam adamın değil mi istediğini asar şikayet etmenizin bir sonuç vereceğini düşünmüyorum.

"Komşularım çay içmesin çünki ben çay sevmiyorum." gibi abuk bir düşünüş bu, kimsenin şahsi görüşünden rahatsız olmamalısınız, size zarar vermediği sürece de müdahale etmemelisiniz.

Ben olsam TKP bayrağı asardım.
Siz hangi partiyi destekliyorsanız onu asın.

Bence apartmanının %95'i akp'liyse, kendi camına hibçir şey asma, kendini riske atma. Oraya buraya öyle onları sinir edip kuşkulandıracak şeyler yazabilirsin ama kendini belli etmeden :)

Eğer senin camına kadar gelip, görüşünü engelliyorsa tutup çek at. Yok değil ise, hiç bir şey söylemeye hakkın yok.

Ayrıca %95 Akp li ne yaa! Kaç bence, taşın ordan. Ben yaşayamam mesela orda mahalle basıkısından.

uyarı olarak kafasına sık. dikkate almazsa ayaklarına sıkarsın.

Bu tip insanlara örümcek beyinli/yobaz vb. deniyor ya, Bence sen onlardan daha örümcek beyinlisin. Kusura bakma.

AKP li değilim.

asansörde kafasını kesmek de bi yöntem. @baldur'un dedikleri işe yaramazsa.

Senin hane sınırlarına tecavüz yok ise yapacak bir şey yok muhtemelen.
Haa bütün sitede o yasak, bunu asma vs.vs.vs. denilip "bu" yapılıyorsa o zaten site/blok yönetiminin hatası.
Ama sen yine gerçek bir çekiç/orak al birbirlerine bağla, bir de lenin posteri as ibreti alem için. Soran olursa da TKP'liyim dersin.
Herkes özgür arkadaş.
Editasyon: @angina pektoris aynısını yazmış zaten ama öyle yapardım ben kesinlikle.

google'a eve parti bayrağı asmak yazdım. şöyle bir şey çıktı

"Vatandaşlar, oy verme gününden önceki otuzuncu günden itibaren, propaganda süresinin bitimine kadar konutlarına, işyerlerine veya taşıtlarına, partilere veya adaylara ait bayrak, afiş veya poster gibi tanıtıcı malzemeleri asabilir veya yapıştırabilirler. Bu ilan ve reklamlar her türlü vergi ve harçtan muaftır."

yapabileceğin bir şey yok gibi gözüküyor yani.

kaynak: www.ysk.gov.tr

birebirde görsen ''bence şuraya şikayet et'' diyecek adamlar burada birbirlerinden güç alıp ''agacım sana ne'' ile doldurmuşlar altını.

sana ne falan değil, ne olursa olsun hukuki olarak şikayet hakkın var. basit ''tamir ve tadiller ile korkuluk, pergole ve benzerlerinin yapımı ile bölme duvarı, bahçe duvarı, duvar kaplamaları, baca, saçak ve benzeri elamanların görüntüyü bozacak şekilde değiştirilmesi'' suçtur.

iyi bir avukat lazım sana, bu kılıf veya bir benzeri kılıfa uyduracak bu işi. hepsi bu.

+ basond

tabii ki de hiçbir şey yapmaya hakkın yok, senin camına asmamışlar ya. kendi takıntını insanlardan çıkartma, umarım kılıfına falan da uyduramazsın.

basit çözüm: sen de git hırsız var posteri as.
kalıcı çözüm: bir daha %95 akp 'li bir yerden ev almadan önce iyi düşün. bunu da sat gitsin. ev alma komşu al demişler.

polise şikayet etme. kesin bilgi.

diğer bankalarıdaki kredi limitlerini etkili.
şöyle ki sizin gelir - gider durumunuza göre bir globa llimitiniz var. yani bankalar diyor ki bu abimiz ayda max x TL geri ödeme yapabilir. buradan hesapla da sizin toplam limitiniz hesaplanıyor. toplam limitiniz 10.000 TL ise iki bankada 5.000 er tl krediniz olması durumunda 3. banka 300 tl limit verebilir. normaldir.
kullanmadığınız kredi kartlarınızı, artı para, esnek hesap vs gibi kredili hesaplarınızı kapatınız.

kendi adıma sadece 2 kredi kartı var, diğerinin limiti de 300. gelirim 1600 tl, tamam zaten bana da 5000-10000 versinler demiyorum, taksitli alışverişe girişmediğim için gerek yok o kadarına ama en azından 1000 olsa keşke de parça parça ödeyip durmasam. :/

o gelir ile başka da bir kredi veya sabit ödemeniz yoksa 1.000 TL limiti veriyor olması gerekirdi bankanın.
ilginçmiş :)

bankalara ve kartlara gelen son düzenlemeyle limitlerde etkilendi sanıyorum. tahmin ediyorum öğrenci kredi kartına sahipsiniz. herhangi bir gelir beyanında bulunmadıysanız buna karşı limit verilmiyor olabilir...

bende öğrenciyken 300 tl limit ile başladım. 3. senenin sonunda limit başvurum kabul edildi...

çalışanım, karta da çalışan olarak başvurdum, gelir kayıtlarım vs her şey var. yine de böyle. deli gibi puan biriktirmese ing gibi bir bankayla uğraşmam bile ama işin içinde uçuş puanlar var.

Eski bir çalışanı olarak yol yordam belirteyim: kartın bağlı olduğu şubeye maaş bordrosu ve SGK dökümü ile gidiniz, en son bbhs - bireysel bankacılık hizmetleri sözleşmesi, ürün ve hizmetler paketi ile günlük paket (bu sonuncusu önemli) formunu imzalayıp gerekli bilgi güncellemesini yaptırınız. Özellikle gelir belgesi çok önemli ve de SGK dökümü. Bunun yanında en az iki adet otomatik fatura ödeme talimatını kredi kartınıza veya vadesiz mevduat hesabınıza bağlatınız. Bireysel Bankacılık portföy yöneticisi çalışana anlık olarak kredi kartı tahsis sisteminden limit artış işlemi yaptırıp iki saat içinde sonucu bekleyiniz. Size bir başvuru numarası vermek zorunda.

Aynı durum bende de yaşandı. Hatta ING iki defa bana diğer kart limitlerimi düşürmemi, buradan yaratacağım limit boşluğu kadar artışı da ING'ye haber vermemi söyledi. Bu işlemlerin sonucunda ING Pegasus Kart'a tahsis edilecek her bin liralık limit için 30 lira puan vereceklerini söylediler.
Uğraşamam açıkçası. EĞer limit veremeyeceklerse kartı hiç tahsis etmeselerdi!

Şimdi uçuş puan kazanabilmek için her ay 250-300 lira karta para yatırıyorum. Karttaki limiti kendim yaratıp alışverişlerimde kullanıyorum. Bu sayede iki avantajım oldu;
1-Puan kazanmak,
2-Mevcut kredi kartlarımı kullanmayı bıraktığım için diğer kartlarımda sadece taksitlerimi ödeyerek, bu kartımda da ne varsa onu harcayarak tasarrufu sağladım.
Tavsiye ederim :)

Sigortanın yatmadığı bir dönem mi var acaba?

1 ocak 2012'den itibaren bir kaç günlük de olsa işsiz kalmışsanız, otomatik olarak en üst dilimden gss'li yapıyorlar. sonra itiraz etmeyince devam ediyor. işe giriş bildirimi ya da iş yerinden alacağın çalışma belgesiyle sgk müdürlüğüne gidip iptal ettiriyorsun. bana da 2 bin lira kadar çıkarmışlardı. kaldırttım. 3-5 günün bedelini ödedim. 30-40 lira bir şeydi o da.

benim de çalıştığım dönem için borcum gözüküyordu, sgk'ya gidip söyleyince düzeltiyorlar.

çalıştığını da bildirmen gerekiyor. muazzam işleyen bir sistem var sgk'da. açık buldukları anda döşüyorlar; bulamazlarsa kendileri yaratıyorlar.

Aynı olay bende de oldu. Yalnız ben hep özel sandık mensubuydum. Yani SSK, BağKur ya da Emekli Sandığı değildi. Olay çözmeye SGK İl Müdürlüğüne gittiğimde 2008-2012 dönemi içinde fazladan borç çıkarmaya çalıştı. Üstelik bu dönemler "isteğe bağlı" kapsamda olmasına rağmen. Yetmedi, çalıştığıma dair resmi imzalı mühürlü belgeler elimde olmasına rağmen, beni kaymakamlığa yönlendirip gelir testi istedi.
@nodrap'ın dediği doğru ne yazık ki!
1 Ocak 2012'den sonra çalışmadığın bir gün var mı? Onları tespit et. Bu tarihten sonra sürekli çalıştıysan, sana borç çıkaramazlar...

Evet. Gelir testi yaptırın maksimumdan işlemesin.

gelir testi yaptırmalısın.

gelir testinin yanısıra okulun mediko bölümünden sağlık karnesi çıkarttırılıyordu sanki! araştırmalı.

enayi değilsin, safsın. safı kalbi temiz anlamında dedim.

ilk baştan iradeli dur, iddiaya girip parasını uzatan adamdan da uzak dur bu kadar. prensipli adamlarla hareket et. her şeyi idare etmek çok iyi bir şey değil, bir şeye sinirlendiğiniz zaman çıkışmak da lazım.

insanlar üzerinde bıraktığın intiba iyi değil galiba.
çok iyiniyetli çok şeker çok süper bir insan olabilirsin ama millet büyük ihtimalle "saf bu yea" diye görüyor seni.

net ol, sert ol.

boşver böyle devam et. insanların seni nasıl nitelendirdiğini düşünerek kendi yaşantını şekillendiremezsin. o zaman enayi olursun.

Tahsilata gidelim, yarısını alırım.

Kendini o an aklından ne geçiyorsa söyleme huyunu edin.

Mesela borcu geri istiyorsun. Kişi sana şimdi olmaz diyor.
Aklımızdan geçen genelde "yuh amk lan şerefsiz, bankadan borç çekseydin g**ünden kan alırlardı. nazın bana mı geçiyor hayvan herif?" olurdu.
Bu cümlenin ilk ve son bölümlerini söylemen yeterli mesela. Çok net oluyor.

Olay otorite ile ilgili. Ailen ya da arkadaşın farketmez. Parayı veren sensin. Patron olduğunu göster...

hiçbir sıkıntı olmaz.

taksitleri uzar gider ömrüm gibiii geçer gider.

velhasıl alma hiçbir şey.

fiyatta sıkıntı yok diyorsan alışveriş yap.

Evkurdan bir çok şey aldım. Sıkıntı çıkmadı. Taksitleri bitti rahatım:)

tv aldım ödüyorum. kredi kartıyla sigara alanların evkur eleştirmesini anlamıyorum açıkçası. sanıyolar ki ona faiz gelmiyor.

öncelikle şu ana kadar olan cevaplar için teşekkürler. 1-2 soru daha ekleyeyim aklıma gelen. evkur'da haftasonu indirimi gibi herhangi bir durum var mı? fiyatlar üzerinden herhangi bir pazarlık yapılabiliyor mu? malum teknoloji marketinden biraz daha farklı prosedürdeler çünkü.

cep telefonu ihtiyacınızın gerekliliğini lütfen son bir kez gözden geçirin.
eğer bir akıllı telefon alıp, özelliklerini işinizde/projenizde/ödevinizde/vesaire kullanacak ve bu telefona vereceğiniz bedel katma değer yaratacaksa (gelir, diploma, vb) mutlaka alın.
ancak özendiğiniz için, elinizdeki telefondan bıktığınız için, vb duygusal sebeplerle satın alma çabasındaysanız lütfen vazgeçin.
Eğer geliriniz yeterli olsaydı hemen gidin peşin alın derdim. Nakit alma imkanım yok demişsiniz.
Yok efendim illa ben yine almak istiyorum dersen, öncelikle allah ıslah etsin, tüketim toplumu neferliğiniz hayırlı uğurlu olsun derim.
Sonra da gidin GSM operatörlerinden kontratla alın derim.

NOT: Evkur'da her ay taksitleri gidip ödemek için yol parası verecek misiniz? Her ay taksit ödemeye gidecek kadar vaktiniz var mı?

@cliquot öncelikle endişen için teşekkürler. birikmiş miktarda nakit param var. ancak 2k TL kadar da param yok tabi. yarısı belki. vodafone kullanan bir insanım oradan 24 ay taahhütle alsam 2040 TL'ye, evkur'da 10 ay taksitle 1899 TL'ye geliyor. yol parası olarak 1 akbil basımlık işim var, ödemeye zamanım da olacak. ödemelerde sıkıntı yaşayacağımı düşünmüyorum daha çok diğer hizmetlerde bir sıkıntı olur mu onu merak ediyorum.

not: telefonun akademik ya da iş hayatında sağlayacağı spesifik bir avantaj yok. ancak elimize geçen parayı bunlara da harcayamayacaksak niye yaşıyoruz ki düşüncesinde bir insanım.

almanya'da ciddi sıkıntı diye duymuştum. avusturya'da da öyledir.
oturup film izleyeceğine, çık dışarı. birtane sivil toplum kuruluşu bul.
bedava etkinliklerin, yeni yeni çevrelerin tadını çıkar...

benim arkadaş vardı. iki ayrı ülkenin başkentinde bir süre yaşadı. asosyal bir şekilde. sonra viyana'da yaşamaya başlayınca kırdı zincirlerini, bir televizyon kanalı buldu. gurbetçilere yayın yapan. bu sayede avusturya'da gezmediği yer kalmadı. türkiye'den bir heyet mi geliyor, elinde mikrofon, röportaja koştu. muhteşem değil ama idare edecek kadar kazancı da sağladı. üstelik bizim kız marjinal, televizyon kanalı da muhafazakardı. patronlarıyla çok sağlam iletişim kurdu ve bir süre avusturya'nın tadını çıkardı.

eğer hala evden dışarı çakımamayı düşünüyorsan daha yazmaya devam ederim bak bilgin olsun :D

avusturya da erasmusta olsam, ancak resimleri atmak için pc başına geçerdim.

ben 2 yildir kullaniyorum viyana´da, ama hep yurt interneti veya sahsi olmayan baglantilardan. kendine ait hat üzerinden kullanirsan sikinti olabilir.

bir kac film indirmekten birsey olmaz, cok korkuyorsan uploadi sinirla 1 KB/s'ye.

ama erasmusdasin tadini cikar takil.

Sabah erken kalk, gece vakitli yat.
gün içinde dışarıda vakit geçir ve uzaklara bak. Gözlerini uzak noktalara odakla. Faydasını göreceksin.
Sabah yürüyüşleri, bisiklet iyi gelecektir. Bunları mümkün olduğunca sosyal olarak gerçekleştir. Aramadığın arkadaşlarını ara ve beraber takıl...

gnc-triflex kesinlikle ve şiddetle tavsiye ettiğim bir ürün. tamamen doğal ve inanılmaz etkili, yıllardır protein tozu, aminoasit, creatin vs kullanan birisiyim fakat bir supplementin bu kadar kısa sürede böylesine etki yaratabileceğini tahmin edemezdim.

sivrisinek

ağacı hindiba bitkisine benzettim, üfleyesim geldi.

vietnam konulu filmler

buğday.

valla ilhan irem geldi aklıma

memleketi özledim, bizim oralar da öyleydi.

Belgrad ormani.

''Akşam, yine akşam, yine akşam,
Göllerde bu dem bir kamış olsam!'' Ahmet Haşim geldi aklıma, pek bir şey hissetmedim :)

serinlik. üşümek.

sazan avı
balıkçılık anlamında gerçek anlamda sazan balığı avı
dalga yada mecaz yok.

Timsahlı belgesellerdeki heyecan.(nereden fırlayacak nası ikiye bölecek vs) (timsahların bu habitatta yaşayıp yaşamadığını bilmiyorum)

@basond +1 orda ne balık vardır valla, dişli çıkar ordan.

Timsah çıkıp ısıracakmış gibi.

eymir gölünde bir sonbahar

@kedidir o kedi Ankaralı detected :)

soğuk.

ağaçlar ve sazların boylarında bir oransızlık var.
huzurlu bir resim olmasını beklerken orantısızlık psikolojimi bozdu.
adresini verde psikolog faturamı göndericem.

hafif rüzgar ve soğuk.

Egon Schiele Autumn Trees dememiş hiçbir kimse, bir tek bana öyle gelmiş demek ki

onları arada bir yağlamak gerekiyor.
bu anlamda bakımını yapıyor musunuz?

temizleme işini de yanlış yapıyor olabilirsiniz.
ondan özelliğini kaybetmiş olabilir belki.

hep hafif yağlı kalması gerekiyor çünkü.

temizlemede deterjan kullanılmaması gerekiyor deterjanla aşındırmış olabilirsiniz ve temizleyip kaldırdmadan evvel bi peçeteyle hafifçe yağlanması gerekiyor.

aynı durum moka pot'larda da oluyor.
kahvenin yağının mutlaka metalin üzerinde kalması gerekiyor. bulaşık deterjanı ile temizlersek özelliği kayboluyor.
benim gibi titiz bir insanın zoruna gidiyor bu ancak alıştım :)

4 senelik tavam var ellerinden öper gayet sağlıklı. ilk aldığımdan beri asla deterjan kullanmadım bol sıcak suyla elimde yıkadım sonra iyice kurulayıp sadece 2 damla zeytin yağı döküp peçeteyle cila çektim ve bu uygulama gün geçtikçe tavanın eti daha güzel pişirmesini sağlıyor, aynı şey güveçler içinde geçerli onlarda da yemek pişirdikçe verdiği lezzet gün geçtikçe artar, eskiden deterjan mı varmış sakın titizlenip deterjanla yıkamayın.

Ben tanışma faslında genelde dinlemem isimleri o yüzden hatırlama ihtimalim olmuyor. Daha sonra o kişiyle tekrar görüşeceksek, bir şekilde adını öğreniyorum. Ondan sonra da pek unutmam. Özel bir yöntemim yok yani.

ben de. soruyorum tekrar, "kusura bakma isim konusunda çok aptalım malım ben hehe" diye şirinlik yapıyorum.

10-15 kisinin adlarini kisa bir sohbetten sonra ogrenebiliyorum hemen.sohbet benim merak ettiklerimi sorarak ilerliyorsa bu is cok kolay oluyor.

hic tutamiyorum. ozellikle ilk tanismalarda. embesil gibi hissediyorum kendimi :(

soyle bir sey okumustum
ismni daha once soyledigi halde bilmediginiz kisiye karsi mahcup olmamak icin su konusma tavsiye ediliyor

+pardon isim neydi
-ruknettin. daha once de soylemistim ya!
+ismini biliyorum soyadini sormustum yanlis anladin heralde:) (isim ogrenilir)

Ben isim hatırlıyorum ama yüz hatırlamıyorum. Dolayısıyla da kafamdaki isimlerin bir yüz karşılığı yok. Milleti tanımadığım için görünce selam da veremiyorum. Yeniden tanıştığımızda ise isim soruyorum, çünkü isimle yüzü tekrar eşleştirmem gerekiyor.

Şöyle ki 15 yaşında Can diye bir çocuk vardı, ilk gördüğümde hoşlanmıştım. Adını hala hatırlıyorum ama ikinci gördüğümde tanımamıştım.

(bkz: amnezi)

bazen her gun gordugum insanlarin bile ismini unutuyorum ben! is, okul arkadaslarimin falan da... bu durumlarda varsa facebook sayfalarini aklima getirmeye calisip (gorsel hafiza olaylari sanirim) oyle hatirliyorum.

yeni tanistigim insanlarinkini zaten sormuyorum nasilsa unutucam diye :)

tutmuyorum!
gerekli biri olursa zaten unutmuyorum.
sivil toplum işinde gönüllü çalıştığım için son 10 yılda hayatıma binlerce gerekli gereksiz insan girdi. hepsinin anısı az çok beynimde. isimler kayıp. ihtiyaç duyarsam illa biri hatırlatıyor...

isimleri dinlemiyorum.
eğer tanıştığım kişiyle daha sonra görüşmem gerekirse bir şekilde adını buluyorum.

karşındaki adını söylediğinde yüzüne bakarak içinden kişinin adını 10-15 kez tekrarla. unutmayacaksın

kişinin söylediği isimle aynı isimdeki bir yakınımı/tanıdığımı ya da ünlüyü düşünüyorum 2 saniyeliğine :) sonra hiç unutmuyorum.

tanistiktan sonra memnun oldum x yada nasilsin x diye konusmak faydali olabilir

elbette bir ab üyesi ülke olarak gerekiyor,vize ücreti 60 euro olması lazım gerekli bilgi için ;istanbul.mae.ro
değişiklik olsun istiyorsan trenle gidebilirsin bunun için bulgaristan transit vizesini araştırman da lazım

@texaco +1 . bir de gitte gör e... diye bir deyim var . sakın yanlış anlama ama çok tehlikelidir romanya. donunu alırlar çaktırmadan . çoğu türkçe bilen romanlar havada zıplatırlar. aman diyeyim. tanıdık yoksa hiç gitme derim.

vize gerekir, ankara ve İstanbul'da iki başvuru yeri var ve hangi şehirde yaşıyorsan o şehrin bağlı bulunduğu başvuru yerine gideceksin.
Romanya'ya 2 kere gittim. Bükreş, Curtea de Argeş, Horezu diye ufak bir yer ve Sibiu
Sibiu'dan Fagaraş dağlarına tırmanıp, dağın güney yüzünde Argeş nehrini takip ederek Curtea de Argeş'e gittim ve bence görülebilecek en güzel rotaydı!
Çok ucuz bir yer, gidersen Bükreş dışında Sibiu seçeneğini akıldan çıkarma. Ülke çok ucuz, bu yüzden parayı dert etme. Tabi banka kartı, kredi kartını bol bol kullan ;)

Şakşuka geldi aklıma nedense. Şakşuka yapın hem etsiz hem güzel.

soğanı maydanozu limonu bol, bulguru az kısır yap. New York'lu bi vejetaryene kısır yedirmiştik, herif barnaklarını da yedi beraberinde. New York'ta satılan tabuleh ile hiçbi alâkası yok bizim kısırın.

mercimek köftesi

etsiz taze fasulye

bi tabak taze fasülyeye 100 dolar verirdim şimdi!

sagolun cevaplar icin ama yemekten sonra bu arkadasla aramizda birseyler olucak gibi o yuzden bol soganli bol sarimsakli olaylari bu degil bu degil bu hic degil diyerek eliyorum. patlicanli birseyler + kisir yada mercimek koftesi iyi fikir olabilir gibi.

pırasa ve havucu verevine kes
soğanı kavur, havucu at biraz daha kavur, pırasaları at ama fazla kavurma
pırasaları suya gömecek kadar su koy, bir avuç yemeklik pirinci kat
kapağı kapat ve kısık ateşte pişir, pırasalar pişince olay bitmiştir. suyunu çeksin biraz.
ocaktan al, üzerine göz kararı ama biraz bol zeytinyağı gezdir.
yarım ya da tam limonu sık üzerine dök
soğuyunca servis et... orgazmik yiyecek...

kısır yap, gideri var, hemde ne gider...

patates salatası yap, çok uğraşmana gerek yok.
patatesleri haşla, küp küp kes, az yeşillik bol sirke, tam damak tadlarına göre... ingiliz usulü oluyor bu sirkeli patates.

birde yemekte eğer alkol varsa mezelere aban. yemeği uzun tut.
rakı ve şarap servis et. rakıyı severse şarap açma, rakı adabını öğret.
sevmezse şarabı aç.

www.boyutpedia.com

Burda soya fasulyeli musakka tarifi var hic denemedim bilmiyorum ama diger tariflerden dusunursen onerebilecegim cok tarif var. turk yemegi dedigin icin ve baklagil olmasin dedigin icin bunu buldum size www.boyutpedia.com
ya da guvec www.boyutpedia.com

Kabak mucveri dusunursen, guzel bir tarif var, mesajla tarifi gonderebilirim.

Bir de nohutlu kereviz de guzel gidebilir bulgurun yaninda

kerevizi ayva ile pişirin, pırasa ile aynı yöntem. küp küp doğrayın ayva ile kerevizi yeter... offf gözüm döndü lan :D

karışık işler, bankalardan görüş al mutlaka.
benim bildiğim 30bin liraya kara gelirinde müsait ise tüketici kredisi olarak alabilirsin.

burolar

bürolar.
hatta ben ana babadan gördüğümü anlayatım.
kapalıçarşıda baştan sona tüm dükkanlar gezilir. arada bir iki tane düşük fiyat belirten olur. gider onlardan alrıım. toplamda en fazla 10-15 dakikama malolur. borsada bu değil mi? ;)

internet bankacılığını da bi kontrol et. şubeye göre faklılıklar olabiliyor.

bütçe ne kadar onu söylersen daha iyi bi tavsiyede bulunabilirim.

tv için Samsung f/p olarak genelde en iyi markadır. işin uzmaları led televizyoları pek tavsiye etmiyorlar. hem daha fazla elektrik yiyormuş hem de ömrü daha azmış. lcd televizyonları tevsiye ediyorlar.

vestel konusunda ise vesteli hiç düşünmeyin derim. evde vestelin 2 beyaz eşyası var, ikisinden de illallah dedik

@yemrem (karıştırmışsın sanırım)
led ler lcd lerden kesinlikle çok daha az enerji tüketir (%20-30 oranında)
www.diffen.com
şurdan da bakabilirsiniz.
zaten led in en önemli artılarından birisi de budur.
ayrıca ömrü de lcd ye göre daha uzundur.

Ben araştırma yaparken (geçen sene) f/p açısından en iyi tv olarak LG'yi bulmuştum. LM660s almıştım o zaman. Çok da iyi tv. Ama şimdi fiyatları nasıldır bilmiyorum, artmış olabilir belki.

1500 liraya kadar dahili uydu alıcılı ve wifi lı bir led tv arıyorum ama 40 veya 42 inç arası.

LG 42LA620S aldım ben bir kaç hafta önce. Linkini verdiğin samsung'un fiyatını bilmiyorum ama bu tv'yi mediamarkt'ta 1799'a veriyorlar. Hatta 100 lira daha uygundu ben alırken.

3D filan da var, wifi'dan internete girmek mi dersin, bilgisayarındaki dosyaları oynatmak mı dersin var epey özelliği.

Bizim evde yine 42 inç bir LG LED'imiz var 4-5 senedir kullandığımız. Renkleri filan çok hoşuma gidiyor benim. Aşırı canlı değil ve bağırmıyor. Daha doğal. Yine LG almak istedim o yüzden kendi evime alırken.

Tavsiye ederim.

Ayrıca 200 mhz :)

LG al, samsung pahalı oluyor.

2 gün önce
www.vatanbilgisayar.com
bundan aldım.
1700 lira yanında 2 tane aktif 3d gözlük de var wifi li dahili uydu alıcılı.

kırtasiyeden bulursunuz. benim abi matbaacı. masasında var.
urun.gittigidiyor.com
24 lira demişler ama sanırım bu ürün bu kadar pahalı olmamalı...
bence bir matbaacıdan rica edin.

3d hdmi kablo diye bir şey yok ki.

en ucuz kabloyu al geçsin. dijital aktarım yaptığı için kaliteyi falan değiştirmez.

gözlük için de aktif/pasif özelliği önemli. tv'de hangisi varsa ona göre bir şey almalısınız.

pasifse zaten yine en ucuzunu alın geçin. akitfler hakkında ise bir fikrim yok.

televizyon 3d ise yanında gözlük vermişlerdir zaten. vermedilerse hangi marka ise tv ona uygun alman lazım.

HDMI kabloların versiyonları vardır

en.wikipedia.org ( linkte en alttki tablo)


benim tavsiyem nereye bağlayacaksan bağla başka yere lazim olur orayada kullanırsın mesela bilgisayara bağlarsın 2.0 versiyonunu al yoksa 1.4 al

@baknedicem haklısın, ben direk 1.4 diye düşünmüştüm. ama daha düşük versiyon kablo bulmak da pek olası değil zaten.

Teknosadan philips aldım 9,90a bi boka yaramadı. Görüntü belli periyotlarda anlık kesildi.

Bi saniye ya!
kablo falan alma.
şimdi anladığım kadarıyla senin amacın bilgisayar ile televizyon arasında görüntü ve ses aktarımı değil mi?
Bunun için illa kablo almana gerek yok!

Yeni televizyonların hepsinde DLNA özelliği mevcut. Ağ bağlantısı üzerinden görüntü ve ses aktarımı sağlıyor.

Şöyle anlatayım. Evde 2 bilgisayar 1 akıllı cep telefonu var. Televizyon'da da kablosuz internet özelliği var. Hepsini modeme/internete bağladım. Olay tamam. Telefondaki görüntüyü sesi bile tek tıkla televizyonda görüyorum.

Abim, kablosuz interneti olmayan bir televizyon aldı. Onda da yaptığımız tek farklı şey, modemden tv'nin arkasına ethernet kablo çekmek oldu... her şey kablosuz bağlantıyla modeme bağlı. televizyon kabloyla.

alma o kabloları yazıktır. tabi onlarında vardır bir hikmeti gerekliliği. ihtiyaç duymuyorum ayrı.

1-www.chip.com.tr bi de versiyonları oluyo bu hdmi kabloların ona bakarak alın. smart tv değil mi ethernet veya wifi baglantısı kullanmanız daha kolay olur sadece film izliceginizi varsayarak onları soyledim.

gozluk marka modele gore değişiyor.

@cliquot

3d filmi kablosuz ile aktarabiliyor musunuz? film boyutu 3-4 gb ise tamam da 10 gb olunca yalan oluyor bende dlna

3D filmi türkçe altyazısı ile kablosuz DLNA aktarabiliyorum.
Hatırladığım kadarıyla maximum 3D film boyutu elimdeki filmlerde 8-9 olması lazım. Sorun yaşadığımı hatırlamıyorum.
Bilgisayarın kapağını kapatınca bilgisayar kapanması şeklinde ayarlayıp filmi açıyoruz ve izliyoruz...

düzeltme: türkçe altyazı filme gömülü değil. film orjinal, altyazı aynı klasörde film ile aynı isme sahip ayrı bir ".srt" dosyasında...

hmm bizim kablosuz sinyali zayıf olmalı o halde.

bu arada bu işler için serviio'yu tavsiye ederim.

eksisozluk.com

kısıtlı bilgimle konuşuyorum.

kredi kartı, kredinin kartıdır. sen kredi kartı alırsın bankadan. senin olmayan parayı yani. kart bu işi kolaylaştıran bir aracıdır.

bütün para değeri olan kaynaklar ise menkul kıymetler sanırım. yani fon olarak falan. kalkıp ev, dükkan diyorsan onlar da gayrimenkul olarak geçiyor zaten.

kredi kartı "kısa vadeli kaynak"tır.
parakart özel bir bankanın markasıdır.

Kısa vadeli yabancı kaynak

kısa vadeli kaynaktır. iktisatta en çok paranın "velocity"sini etkiler. terimin türkçesini bilmiyorum ama el değiştirme hızı gibi bir şey.

Valla ne kadar verirseniz o kadar devam eder.

Aynından bizde de vardı, abi değil başka bir yakin akraba diyelim. 100 bin TL sadece bizden yedi, kendisinin de 300 bin civari borcu var. Oyle fazla bi geliri de yok, nalburu var sadece.

Artık bizde de verecek para kalmayınca kendine geldi adam borclarini odemeye basladi vs. Ama suyun aktığını bildiği sürece yiyordu.

Bence burnu sürtsün kesinlikle, ileride o çocuklara çok daha fazla zarar verir bu olay.

alkolik babamın 50bin tl borcunu kapattı akrabalar, adam geçen benden kredi çekmemi istedi siktir çektim. hala içiyor adam. bırak hapise falan girsin.

o uslanmaz gibi geldi bana.. bunda suçlu biraz da sizsiniz. Daha da para falan vermeyin, ona harcayacağınız parayı çocuklarına harcayın daha iyi. belki haciz falan gelince akıllanır.

Elinden tum maddi olanaklari alin, masaya oturup tum borcunu ogrenip onu da son defaya mahsus olarak kapatmaya calisin. Bir sonraki adimi tefeci gibi duruyor cunku.

abiniz çalışıyor mu bilmiyorum. ama eğer çalışıyorsa aldığı maaşı da oraya yatırmaması için "vasi tayini" davası açabilirsiniz.

böylece bir yakını - ki bu genellikle eşi olur- abiniz için vasi olarak tayin edilir ve tüm varlığının kontrolü abinizin eşine geçer. bu şekilde olursa biraz dizginlenmiş olur sanırım bu bağımlılığı.

@brkylmz defalarca denendi ise yaramiyor.

@arma aski bu sonraki asama olabilir. ben de bunu soyluyorum ama dikkate alinmiyor bizim peder bey tarafindan.

biliyorum başına bişey gelmesin istiyor olabilirsiniz ama burnunun kesinlikle sürtmesi gerek. insanoğlu (hakaret olarak almayın) ama yavşaktır. taviz vermeye gelmez. 1-2 defa belki ama daha fazla değil...

burnu sürtecek. başka yolu yok.

hala damadı. bizimki biraz saf. kardeşi ile iş yapıyor. babası ve kardeşi bunu yıllardır düdüklüyor. ya parayla, ya iş gücüyle.
iyi bir fabrikada güzel maaşa çalıştığı zamanlarda da aynısını yaptılar. işten çıkarılınca her şey bozuldu.
şimdi çeşitli olayların sonucunda bizim saf damat, abisinin ve babasının türlü sorumluluğunu üzerine aldı, borçlar, senetler, vesaire derken içeri girdi.
karısı ve üç çocuğu geride kaldı.
abisi ve babası dışarda... uğramıyorlar bile.
bu arada salak eline bir ara geçen üç beş para ile metres yaptı. metres ortalarda görünmüyor!!!

anlattığım örnek uç olabilir. damadın aklının başına gelmesi için hapis cezasını olumlu görüyoruz. dışarıda olduğu her gün bir trajediye yol açtı çünkü! içeride aklı başına gelir belki.

senin kardeşin aklının başına gelmesi için aslında kardeşinin değil, sizin bir nebze zarar görmeniz gerekiyor belkide. "daha ne olsun" diyebilirsin. 1500'ü son ana kadar bekletin. bakalım ne olacak!

Sorun olmaz herhalde. Ben de değiştirmek istiyorum

3- sketchtoy.com

imza senin imzan kısaltmanda problem yok. tak diye imza değiştirme mevzusu ise banka gibi önemli işlerin mevzusunun geçtiği yerlerde imzaların karşılaştırılıyor uymazsa sıkıntı çıkıyor. o zaman notere gitmek şart. adın ilk harfi ile soyismin geçtiği imzalar yaygın bilemem orasını. bir de kendi imzam var ki bakan herkes garipsiyor ondan tarz mevzularına pek dalmayayım.

banka olayı da benim imzanın 2 bölümü var diyelim(isim soyad gibi) bu iki bölümü eskiden ayrık atardım. zamanla birleşti sonradan o. veznedar mırın kırım bir şeyler etti de daha bakarken mevzuyu anladığımdan "birleşti onlar" dedim çok sesini çıkartmadı yaptı işimi sağolsun.

bankada imzalar uyuşmazsa sorun çıkar. mesela hsbc gibi katı bankalar işlemi kesinlikle yapmıyor. kullanmakta olduğunuz bankaya imza beyannamesi verebilirsiniz, o zaman değiştirmek mümkün.

üniversite 3. sınıfa kadar ( normalde 6 :D ) ben de senin gibi tırt diye nitelendirdiğim bir imza kullanıyordum. sonra karar verdim bu böyle olmaz diye ve değiştirdim. o zamanda kadar herhangi bir imza sirküsü istenmediği için sorun olmadı. şuan çalıştığım işte imza sirkümü de istediler o yüzden artık onunla devam etme durumundayım :)

hazır okulun yeni bitmiş değiştir. bir de benim fikrimi soracak olursan isim soyisim v.b kombinasyonlar bana pek sıradan geliyor. daha farklı bir tasarım üzerinde çalış. walla al eline bi kalem kağıt eskiz çalışmasında bulun :)

banka harici hiç bir yerde sorun yaşamazsın.
eğer yaşayacağın bir ortama girdiğinde eski imzanı atarsın. yanına da yeni imzanı atarsın. imzanı değiştirdiğin zaman eski imzanı sakın unutma. yıllar sonra karşına çıkabilir.

eğer banka işlemlerinde kayıtlı imzanı değiştirmek istiyorsan, müşteri temsilcisine gidiyorsun "ben imzamı değiştirdim" diyorsun.
onlarda sana matbu bir imza değişiklik föyü veriyorlar. kartonun bir kısmına ad soyad eski imza, diğer kısmına da ad soyad yeni imzanı atıyorsun, olay bitiyor.

diyelim ki tapu kaydı olsun, şirket kuruluşu olsun, yani imzanın değerinin yüksek olduğu bir senaryo ile karşılaştın. o zaman kurumlar senden "imza beyannamesi" isterler. herhangi bir noterde kolayca çıkartırsın. sonra o beyannameyi sunarsın olur biter. hatta bu belgeyi çıkarırsan bankalara da ibraz edebilirsin.

kısacası değiştir gitsin :)

bu arada yeni imzanı da öyle garip şekillerde atma. imza dediğin "ad soyadın el yazısı ile yazılmış halidir". türk lirasının üzerine bak. çeşit çeşit imza göreceksin. en güzel imzalar S. Serdengeçti ve Durmuş Yılmaz'ındır. kimin attığı bellidir en azından. sallama karalama birşey değildir. taklidi de neredeyse imkansızdır.

bu konuda eğlenceli bir haberde var. adam sonunda değiştirdi paşia paşa.
>>>
www.turkishny.com
www.gazetecell.com
www.psmmag.com

"Sizlere daha iyi hizmet vermek için çalışıyoruz.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.

Morhipo Takımı"

duyuruya atin capsi

indirim yapmışlardı. millet yüklenince patlamış sanıyorum :)

yaşa göre uygun ama belirttiğiniz vücut tipine yakışmaz bu mont.

iyidir iyidir

fiyatının ederi değil.

birinin üzerinde görsem incelemeyeceğim için belki kötü olduğunu düşünmezdim. Fakat şu an bu soru üzerine açıp inceleyince, pek beğenmedim açıkçası.

Normal bir mont, özel bir albenisi yok bence.

bu fiyata kotu bence. ama zevk meselesi tabi

beğenmedim, daha güzellerini bulabilirsin

öndeki devasa ceplerde kayboldum.

montun tipine göre çok pahalı. güzel deri ceket bile var bu fiyata.

149 a satılmıştı sanki

pahalı, güzel değil, mağazaya gidip üstünde deneme şansın varken internetten alma, çuval gibi mont ya!
eskisi gibi havalar çok soğuk değil. çok soğuk olsa bile eskiden olduğu gibi sokaklarda değil, klimalı sıcak avmlerde takılyıoruz. doğal olarak bu kadar kalın bir mont almana bence gerek yok. hemde 250 lira :O

lan sevgili benim/senin oda benim/senin kime ne deli olmayın sevgilisi olan herkes tek başına mı yaşıycak

ben oluyorum şahsen.oda benim diye bişey yok aga,oda onun olsa da kızla gürültüsü patırtısı ile beni rahatsız etmeye kimsenin hakkı yok.ha gelir sevişir gider ona tabi bişey diyemem.

ben sevişmeyi dinleyen taraf olarak değil de sevişen taraf olanlara soruyorum yalnız bu soruyu, sonuçta pek tanımadığı etmediği adam yani evdeki, insan rahatsız olmaz mı ya ?

Bir erkek olarak, eğer ev arkadaşım yıllardır tanıdığım bir insan değilse kızı getirmekten rahatsızlık duyarım evet. Diğer adam da getirse rahat edemem, evde tanımadığın bir kadın. Bu konularda en iyisi yalnız yaşamak.

once +1. o yüzden eve çıkamadım ben de 2 yıldır burdan falan birini bulup.

valla sevindim ben gibi aynı dertten muzdarip başkaları da varmış.

ünide 2 yıl aynı odada yakın arkadaşımla kaldım. her ikimizin de kız arkadaşı geldiğinde diğerimiz salonda ikamet ediyordu. hiçte sorun olmadı. biraz anlayış lazım aga.

ben karma yurtta kaliyorum, 6 kisiyiz yurtta. banyo, wc, mutfak ortak. kiz arkadasimla birbirimize gidip geliyoruz haftada birkac kez, ev arkadaslarimi taniyor. bazen beraber yiyip iciyoruz. diger oturanlarin da cogunun sevgilisi var, sikinti olmadi simdiye kadar.

diger sorunun cevabi yazdigin gibi. ilana cevap yazip odaya bakiyorsun, cok talip varsa hepsini bi günde cagirdiklari da oluyor. orda anlatiyorsun iste kimsin, nesin, ne yaparsin vesaire. sonra karar veriyor evde oturanlar.

ögrencisin sanirim, bence gayet rahat davran ev bakmaya gittiginde. ilani veren oturan degil de ev sahibiyse zaten ögrenci olarak isin zor baya, oluruna birak en güzeli.

biraz anlayis lazim +1

kiz arkadasin gelmesi problem olmadi simdiye kadar. ne benimkinin ne ev arkadasiminkinin

@ben de ev bakmaya gitmiycem ben, ev arkadaşı arıyorum da nasıl bulunur düzgün insan, nerden anlaşılır hiç bilmiyorum bu konuları, birini evine almak zor bir karar ya.

şöyle izah edeyim, sevgilim yok. ev arkadaşım da yok. ama tam klozetin sağında kalan duvar, orada apartmanın girişi var. ve ben çatııııır çatır s.çyorum. oysa yarım metre yanımdan en az dakikada bir kişi giriyor apartmana.

ne onlar rahatsız ne ben. çünkü arada duvar var. ha evde cıbıl manitayı kovalama fantazisi zor olur. o ayrı.

bunları önceden konuşacaksın.kardeş benim sevgilim gelir rahatsız olur musun diyeceksin.adam kabul etmezse başka birini arayacaksın.

şu an kız arkadaşımla yaşıyorum ama önceden öyle bir durum vardı.
şöyle özetleyeyim, sikimde bile olmuyordu. ev arkadaşlarım da eve biriyle geldiğinde sorun olmuyordu. yani aslında, bunun sorun olacağı filan aklıma bile gelmiyordu. hatta güzel sohbet-muhabbetler dönüyordu. bir arkadaşımla kız arkadaşı terli terli sevişmenin üzerine odama geldilerdi. (kafalar da biraz güzeldi.) şeker gibi tipleri vardı ikisinin de. ha böyle yazıyorum, dağınık biri gibi gözükebilirim ama tam aksine çok da düzenliyim. kaldığım evler de hep öyle oluyordu. bu noktada ev arkadaşının kim olduğu çok önemli pek tabii... ayrıca biraz deneyimle birlikte, açılma ve alışma da önemli sanırım. ilk cinsel deneyimimin olduğu dönemlerde seks hakkında konuşmaktan çekinirdim; ancak şu anki arkadaş grubumun hepsinde cinsel yaşamla ilgili sohbetler hep var.

ikincisi ise, yazışıyorsun. (nereden yazıştığına bağlı olarak kişinin profilini filan inceliyorsun. şahsen, serdar ortaç paylaşmışsa, profilinde milyon tane vatan millet fotoğrafı varsa mesajlaşmayı kesiyorsun filan mesela. bunlar ön yargı gibi duruyor ama uzun vadede hayat kurtarıcı ön yargılar. kötü deneyimlerle sabit.) sonra doğrudan eve gidiyorsun. kiralayacağın odayı görüyorsun. evi gördüğün esnada hem sohbet muhabbet ilerliyor, hem evdeki düzeni, yaşayışı anlıyorsun aslında. ona göre yerleşiyorsun. gayet basit bir yöntem.
bu kadar uzun ne yazmışım amk.

iki taraf da rahatsiz oluyor.

2 kiz ayni evde kaliyorlar: dinleyen taraf muzdarip genelde. sikayetci olma tavir alma veya napiyorsunuz siz lan diye uyarmaca vs oluyor. dinleten kisim ise bu baskilardan sikayetci. bir de apartman vs ufak yerse sikinti yaratirlar.

2 erkek kaliyor ise: kiz arkadasini getirene satasiliyor. muhabbet vesaire degisiyor olgun adam gibi biri degilse. kiz arkadasini tartan vs dahi cikabiliyor. genelde b.ku cikartiliyor.

1 erkek bir kiz ayni yerde kaliyorsa: bu durumda zaten direkt sevgili kismi olay cikardigindan misafir kalmaca olmuyor.

yasadiklarim ve gözlemlediklerim bu sekilde. tamamen olgun akli basinda muhabbeti düzgün seviyeli insanlarsa güveniyorsaniz taniyorsaniz hicbiri gerceklesmez. ama genelde insanlar cacik cikiyor. hiyar cikiyor.

1) siz veya sevgiliniz rahatsız olmuyor mu?

şu anki durumu düşünecek olursak, ben kendi odamda sevişirken rahatsız olurdum evet. istediğin kadar kapat sağı solu, ses gidebilir. gitmese de rahat edemem. sevişemeyik. ev arkadaşlarımın sevişmesinden rahatsız olmam bağırmadıkları sürece, "hmm yan odada seks yapılıyor, hmmm" diyecek değilim, yapsınlar istediklerini bana ne.

2) ev arkadaşı bulma işleri nasıl yürüyor?

herkesin tarzı farklıdır bence ama genel olarak ilan verme, mail veya telefon yoluyla görüşme, sonra da buluşma şeklinde oluyordur herhalde. ben şimdiki ev arkadaşımı duyurudan buldum, şöyle oldu,

* burda ilan verdim
* adam kendisiyle, genel yaşantılarıyla, diğer arkadaşla ilgili özet geçti bilgileri verdi (mail yoluyla)
* kafama yattı, istanbul'da direkt eve gittim, oturup 1-2 saat muhabbet ettik evi odayı falan gördüm
* "tamam o zaman 15'inde geliyom" deyip çıktım
* 15'inde bavullarla geldim zile bastım anahtar attılar yukardan, girdik tanıştık konuştuk.

ev değiştirecek olursam benim ilk tercihim yine duyuru olacak. iyi kötü yazıp eden, huyunu suyunu bildiğim, hiç değilse böbreğimi çalmayacağını bildiğim insanlarla eve çıkma ihtimalim doğal olarak daha yüksek... o yüzden dandik dunduk ne idüğü belirsiz sitelere ilan vermeden önce duyuruya yazıyorum.

yıllardır manyak gibi internette takıldığım, sosyal hayatımı da internette tanıştığım insanlarla sağladığım için artık çoğunlukla milletin yazısından bile anlıyorum çoğu şeyi. bu tip "kardeşlik" ortamları ev arkadaşı aramak için güzel. ben mesela ev arkadaşı ararsam buradaki herhangi bir duyurucu karşısına çıkacak tipin ne olduğunu az çok bilir. hatta açıp duyurularıma bakarsa çook fazla bilir.

amma uzun yazdım allah belamı versin ya gece gece

edit: çok uzun değilmiş ya kafam yavaşladığı için bana öyle gelmiş

(eve çıkacaksan fiberi olan bi' yerde mümkünse az ev arkadaşlı bi yerde çık hacıt, dota oynuycaz)

benim bi ev arkadaşı odaya iki kızı aynı anda atmıştı. vay amk bile dememiştim lan. ne kadar fesatlık var millette. zaten çok iyi çocuktu, gel beraber ava çıkalım derdi. fukara babasıydı. kullanılmış kaputlarını etrafa bırakırdı. bi olumsuz tarafı oydu ibnenin.

benzer şeyleri ben de yaşadım hocam, aynen dediğin gibi. 6-7 sene öncesiydi işte, lise bitmişti ve artık bende üniversiteli olabilecektim. okulumu şehir dışında okumak istiyordum; antalya’da. şans yüzüme güldü ve akdeniz üniversitesi’ni kazandım. hiç vakit kaybetmeden istanbul’dan antalya’ya geldim.

ancak bir sorun vardı; hiç düşünmeden antalya’ya gelmiştim fakat benim kalacak yerim yoktu. yapacak birşey yok, otobüsten indim artık. bari sahile inip iki bira içeyim dedim.

kendime sakin bir yer bulup güzel deniz manzarası karşısında biramı yudumlarken, 15 – 20 metre ilerde güzel bir kızın tek başına oturduğunu gördüm. yanına oturup hiç birşey söylemeden diğer birayı ona uzattım, o da hiç birşey söylmeden aldı. bir – iki dakika sessizce oturduk ve ben “tanışalım mı” dedim. “olur” dedi; “ben dilara“. ben de “devran, memnun oldum” diye ekledim. “ben de” dedi.

havadan sudan sohbet ettik birkaç saat boyunca. hava kararmaya başladıkça kalacak yerimin olmadığı aklıma geliyordu ve tedirgin oluyordum. sohbet muhabbet derken başıma gelenleri de anlattım. “bir planın var mı peki” dedi. “hayır, sahilde yatarım büyük ihtimal” dedim. “ayy, durum vahim” dedi ince bir sesle. ben de duygusal bir ses tonuyla “keşke, güvenebileceğim insanlar olsaydı” dedim. bir – iki saniye sustu, yavaşça “bana güvenebilirsin mesela” dedi. “güvensem ne olur ki? bu, kalacak yer bulana kadar sahilde yatacağım gerçeğini değiştirmez” dedim. bir sessizlik oldu, biralar yarıya gelene kadar hiç konuşmadık.

havanın rengi iyice kızıla dönmüştü, çok romantik bir ortam vardı. yaklaşık 100 metre ileride bir barda canlı müzik vardı ve bende hafifçe mırıldanarak çalan parçaya eşlik ediyordum. “biliyor musun, benim erkek arkadaşım yok” dedi. ben sormadan böyle birşey söylemesi hoşuma gitmişti, “benim de kız arkadaşım yok” dedim ve “ne kadar çok ortak yönümüz var değil mi” dedim. tebessüm ederek kıkırdadı ve “evet, haklısın” dedi.

biraz daha sohbet edip birbirimizi tanımaya devam ettik, sanırım muhabbet koyulaştıkça bana daha çok ısındı ve güvenmeye başladı, “istersen bir süre bende kalabilirsin” dedi. ben de nedense gurur yapıp, “hayır canım olurmu öyle şey” dedim. “bal gibi olur” dedi. gülümsedim. gülümsedi.

biraların sonu geldiğinde hava çoktan kararmıştı, saatime baktım; 21:43. “istersen kalkalım saat geç oldu sizinkiler sorun yapmasın” dedim. kafasını sağa sola sallayıp, “yok hayır, ailem istanbul’da. ben buraya üniversite dolayısıyla geldim” dedi. nedense içimde bir sevinç oluştu; “neden daha önce söylemedin ki” dedim. “sormadın ki” deyip hafifçe güldü ve ekledi; “hadi kalkalım“.

evi yakınmış, yürüyerek gittik ve bu süre içinde biraz daha sohbet ettik. ev arkadaşının olup olmadığını sordum. “tek kalıyorum” dedi. “ne güzel” dedim. “istersen bir süre değil de, sürekli bende kalabilirsin” dedi. “evet çok iyi olur ama masraflara ortak oluruz” dedim ve güldüm. “evet, tabi ama ben yemek yapmasını bilmem, sen anlar mısın” dedi. “sadece makarna ve hazır çorba” dedim. “olsun seninle ne olsa yerim” dedi. şaşırmıştım, ne diyeceğimi bilemedim, durup birkaç saniye bakıştık. gözlerinin içi gülüyordu, bakışları kalbimin derinliklerini ısıtıyordu. ne yapacağımı bilemedim, istemdışı dudaklarım dudaklarına gitti…

birkaç saniye sonra dudaklarımız ayrıldığında hala ağzımda yarrak tadı vardı. “noluyor lan” dedim. meğer kaşla göz arası ağzıma vermiş travesti pezevenk. “napıyosun lan sen” dedim; “bu yarrak nerden geldi“. sırıttı; “ne bekliyodun ki? neden yalnız olduğumu sanıyorsun? bu kadar güzel bir kızı sahilde yalnız bırakırlar mı” dedi. hiç birşey demedim, nedense ona kızamamıştım. “ev arkadaşı olma teklifin hala geçerli mi” dedim. böyle dedim, çünkü başka seçeneğim yoktu. tüm üniversite boyunca sahilde yatamazdım. “evet, tabi hala aynı evde kalmak istiyorsan” dedi ve beraber eve girdik. eşyalarımı falan yerleştirirken çok yoruldum, zaten saat geç olmuştu. “ben yatıyorum izninle” dedim. “iyi geceler yarın görüşürüz” dedi.

sessizce yatağıma uzandım, ona neden kızamadığımı anlamaya çalışıyordum. güzel gülüşü gözümün önünden gitmiyordu, bir yandanda bi travestinin nasıl bu kadar güzel olabileceğine şaşırıyordum.

saat ilerliyordu fakat uykum gelmiyordu. onu düşünmeye devam ediyordum, içimdeki hisse anlam veremiyordum. aman tanrım! galiba ona aşık olmuştum. “hayır olamaz” dedim neredeyse bağırarak. “birşey mi oldu” diye seslendi diğer odadan. “yok hayır, sana iyi geceler” dedim.

bu düşünceyi kafamdan atmaya çalışarak kendimi müziğin yatıştırıcı etkisine bıraktım. gözkapaklarım ağırlaşıyordu, içime huzur doluyor ve duyularım kayboluyordu. ve sonunda uyuyup kaldım.

sabah uyandığımda gece yattığımdan çok daha üşüdüğümü fark ettim. üzerimde battaniye yoktu, yüzüstü yatmıştım ve boynum tutulmuştu. doğrulayım derken, bir serinlik hisettim. kıçımda bir ıslaklık vardı. elimi attığımda”lanet olsun” dedim. orospu çocuğu beni sikmiş!

derken, elinde keyif sigarasıyla kapıdan içeri girdi; “ne oldu gülüm? ava giderken avlanmak nasıl bir duygu” dedi. gözlerim doldu. 19 sene koruduğum kolladığım götümü, anasını siktiğimin bir travestisi sikmişti. ne yapacağımı bilemedim. sırt çantamdaki 14'lü tabancayı alıp götüme sokup patlatarak intihar ettim.

gurur duyarım. istediği gibi sevişebilirler.
sabah kahvaltıyı hazırlasınlar ama... en fazla çay koyarım!

sevişmekten ne korkuyoruz valla, her anlamda cinsel konularda tabularımızı yıkamıyoruz! yenge ulan o! eskiden ataerkil evlerimizde geniş aile yaşarmışız ya, o rahatlık ne zaman gitti amk!

@ hulki bey
amk sonuna kadar okudum lan ben bunu
araya troyu sokmasaydın ne guzel senaryoydu be

@hulki sadece "ben dilara"ya kadarını ve bi de son paragrafını okudum. güzel hikaye birader. sonu çok vurucu.

insanlar o kadar sikko ki kimin ne olduğu, ne yapacağı hiç belli olmuyor.

bu biraz benim yaşadıklarımla alakalı olabilir fakat gayet sağlam zeminlere oturttuğum bi doğru bu, sokakta saatin kaç olduğunu soran adam bile bir şey koparmanın peşinde, insan ırkı kesinlikle güvenilemez bir yapıda.

kaldı ki ben böyle bir ortamda sevgilimin uyuduğu odanın bitişiğinde bir 'tehdit unsuru'nun uyumasına izin vereceğim.

istisnalar yok mu var, tertemiz insanlar da var, lakin tek gecelik ilişki peşinde koşmuş/koşan, bakışlarında garip bir çakallık sezebileceğim(ki ben bunu çok rahat algılayabilirim), laflarının altında küçücük bile olsa, şaka yollu bile olsa bir ima sezdiğim insanı evimde bulundurmam, gece 3de donuyla kapının önüne koyarım.

hepsini geçtim internetten, daha önce hiç tanımadığım ve ölçemediğim bir insanı kaldırıp evime yerleştireceğim.

ben bunu tek başıma yaşasam bile yapmam, hep bi gözüm açık uyumama sebep olacak bi hareket bu.

öte yandan tanıdığın güvendiğin insan olsa bile yine hiç belli olmaz, geri dönüşü olmayan şeylere sebep olabilir.

tabii bunların hepsi benim abartılı, çarpık doğrularım sonucu ortaya çıkan şeyler, bi adam çıkar burda 'biz gayet yaşıyoruz bi sorun da yok' der bi cevap veremem yani.

yapabilen insanlar neye güveniyor, nasıl içleri rahat ediyor hayatım boyunca da anlayamayacağım, türkiye lan burası?

merak ettim şimdi. diyelim ki ev arkadaşınız lgbt. bilmiyordunuz. belki o da bilmiyordu. belki de öyleydi. ev arkadaşı kabul edermiydiniz?
diyelim ki kabul ettiniz.
odasında partneriyle hunharca şevişmesi sizi rahatsız eder miydi? hardcore ya da gangbang ve benzeri faaliyetlerine izin verir miydiniz? ya da siz sevişseniz hetero ev arkadaşınız ne derdi?
merak ettim!!!

@cliquot etmezdi.

1000 lira döviz alım satımında ne kısa ne uzun vadede bir şey getirmez.
bankaya yatırmak para getirmez.
kumar vb. saçmalıklar dışında bu parayı ciddi anlamda arttıramazsın.

benim sana tavsiyem -ki en mantıklısı da- yaz için güzel bir tatil ayarlamak. elinde üç kuruş olan herkes artık bunu nasıl arttırırım diye soru soruyor. akıl fikir...

Bahis.

Tek yol kumar gardaş

Bana ver 6 ay sonra geri 1000 lira vereyim sana, hem paran da değer kaybetmez ve hala elinde olur.

Türk parası değer kaybettiğinden bugünkü 1000 lira en iyi ihtimalle 6 ay sonra 800 lira olur

Merkezi bi mahalleden 1+1 bir daire alarak değerlendirebilirsin paranı.

çok paradan kastın nedir bilmiyorum.
bence enpara.com'dan hesap açtır. paranı da oraya yatır. vadelide döndün dursun. aylık getirisi şu anki yüksek faiz oranları ile 7,5 lira civarında. riske girmeden kazanabileceğin en yüksek tutar budur.
diğer yandan az da olsa para kazanmanın yanında paraya elleyememenin verdiği tasarrufu unutma. elimde o para olsa hemen harcardım çünkü ;)

yurt dışından ufak tefek bir şeyler getirtip burada satmak gibi bir şey olabilir. kesin satarlardan olması lazım. çin ürünlerinin satıldığı aşırı ucuz siteler oluyor onları falan bir kurcalasanız çıkar belki bir şeyler.

İnternet sitesinden yaptığınız hesaplama sadece bilgilendirme amaçlı olur.
Size bildirilen tutarlar sadece faizi içerebilir. Bunun yanında komisyon vb ödemeler olabilir.
1500 TL için kredi çekmek, masraf/komisyon sebebiyle çoğu zaman ekonomik olmaz. eğer masrafsız kredi bulursanız bir ihtimal. Faizi yüksek olur ama yine günü kurtarırsınız.

Diğer yandan 1500 TL için kredi kartı ile taksitli nakt avans en mantıklısı olup, 9dan fazla taksite böldürmek istiyorsanız bu hafta son şansınız olması lazım.

Kredi Kartı çıkarmak yerine bence kredi çektiğiniz iş bankasını arayıp sorabilirsiniz. Genelde kredi kartı kredi ile tahsis edilir. Belki kartınız tahsis edilmiş, şube kasasında sizin almanızı bekliyordur. Kartınızı alır, Taksitli Nakit Avansınızı hemen çekip ihtiyacınızı giderebilirsiniz.

Ve son olarak, sizin adınıza kredi varsa sizin adınızadır. Tutarı, ödeme düzeni, vb kounlar sizin 1500 TL kredi talebinizin olumsuz sonuçlanmasına yol açabilir.

Maaş hesabım Garanti'de ama bana her defasında yüksek faizler kredi teklif ediyorlar.

Ben hep halkbankasından kere çekiyorum. 5000 TL altı için Kredi mini'yi bir sorun bence.

valla bu fiyat bile inanilmaz. kalitesini bilmiyorum ama espresso makinasi icin cok uygun. www.ebay.com

Espresso makinaları için fiyatı çok uyun fakat bu makinalar sadece tchibo'da satılan kapsüllerle kullanılıyorlar. Yani kahve yapmak için o kapsülleri almak zorundasın. sanırım 8'li paketleri 7 lira ile 9 lira arasındaydı. öğütülmüş kiloyla aldığımız kahveye göre pahalı tabiki. Yani her 8 bardakta bir, bir paket kapsül almalısın. Hesaba vurunca pahalı ve zahmetli yani.

bir de youtube'dan falan bak, tek kapsül bir fincan etmeyebiliyor. düzgün bir fincan kahve içebilmek için 2 kapsül falan harcaman gerekebilir.

Bu makineyi istememin esas sebebi o kapsüller zaten. Kilo ile satılan kahveye göre mutlaka daha pahalı olacaktır ama bu kapsüllerle her fincanda taze kahve içiliyor ki bence verilen ekstra paraya değer.

www.hepsiburada.com varken sen git tchibo al!!!

50 lira düşer en fazla. latte matte tarzı sütlü köpüklü şeyler içmiyorsan, cafissimo compact en işlevseli. hatta compact al yanına bi de süt köpürtücü al, 20 lira falan tchibo da. klasik versiyonunda double espresso yapmak istediğinde kapsülü tak çıkar zahmetli oluyor. compact ta kullanılmış kapsül haznesi var, duble yapmak çok daha kolay.

Kim diyor yahu onu; kapsüllerle her fincanda taze kahve diye. Kahvenin tazeliği kavrulma tarihiyle alakalı. Kapsüller oneway valve li bile olsa "oksijen görmüyor ki" deseniz bile kahvenin tazeliği pek çok faktöre bağlı. Zaten kavrulmuş çekirdek kahve alırsanız o da size hava geçirmeyen one-way paketlerde gelecek. 3 haftadan sonra yavaş yavaş bayatlamaya başlayacak gidip 2 kilo almadığınız sürece bayat kahve diye bir şey yok.

Kapsül kahve makinelerinin kullanılmasının sadece tek bir amacı vardır o da kahve hazırlamada: temizlik ve hazırlık proseslerini yapmamak. Kapsül koydun yaptın paketi attın. Ne öğütme var ne disturbition var ne tamping var ne makina kaç derecede portafiltreyi yeterince ısıttım mı vs. vs. Bunlar yok. Kısaca bir baristasız kahve yapma imkanı. Ama ne kadar iyi kahve. Zaten soru burada başlar. Değerlendirme de 1-10'da kapsüllü makineyle her seferinde 4-5 kalitesini alırsınız evet hep alırsınız ama 4-5 finito. Orta alt bir makineyle (beko gibi) biraz işi öğrenince 8 içersiniz. 3 de içersiniz ama 8 de içersiniz. Pro makine/öğütücü ikilisiyle 8-9-10'da gezersiniz.

Kapsüllü makineler oteller gibi; var olan müşterinin oraya özellikle kahve içmek için gelmediği maliyetin birim fiyata yansıtılabildiği yerler için idealdir. Temizlik/ekstra personel sıkıntısı olmaz. Ev için de kötüdür demiyorum ama iyi olma sebebi tazelik değildir daha az emekle kahve içebilmektir, çözünebilir kahve de öyledir misal.

Bir yerde deneme amaçlı için derim. Cafissimo aldık, cafe creme kahve aşırı acı geldi. Epey bir süt koyarak içilebilir hale getirdik ki normalde espresso'yu çok severim.

Başka markanın kapsülünü de kullanamadığınızdan makinenin markasını iyi seçmek gerekli.

normal espresso makineleri herkesin uğraşabileceği bi şey değil. adam sabah kalktı işe yetişecek on dakikası var. kahve öğütmekle falan mı uğraşacak? onlar emekliler ve vakti bol olanlar için ideal.

acı oluyor diyen arkadaş, sen starbucks tan filtre kahve aldığında şeker atmadan içebiliyor musun onu? lungo yaptığında yani kahveden daha fazla su geçirdiğinde kahve tabi ki mi miktar acır, espresso gibi olmaz. biraz şeker atarsın sorun çözülür. bunun markayla bi alakası yok. nespressoda da lungo yapsan aynısı olur.

ayrıca bu kullandığın kapsüle de bağlı, ben caffe crema kapsüllerini denedim beğenmedim. şimdi sadece brasil beleza kullanıyorum, lungo yaptığımda bile acı olmuyor.

tazelik konusuna gelince kapsül tabi ki taze kavrulmuş ve çekilmiş kahve kadar taze kalmaz ama tchibo'da açıkta satılan o leş gibi bayat kahvelerden çok daha iyidir kapsül.

Ben zaten cafe creme'e abanmayın diyorum denemeden.

Bir de bu kapsülün içinde konsantre kahve mi var yoksa çekilmiş kahve mi? Yani daha fazla su geçirip lungo yapınca acı tat sanki konsantre kahvede olmazmış gibi geliyor. Ben hep konstantre kahve olduğunu düşünmüştüm.

Kapsül ve Taze kahve? Kapsül hiç bir zaman yeni öğütülmüş kahvenin tazeliğini vermez. Önceden öğütülüp, vakumlanmış kahveler ile aynı tazeliğe sahiptir.
Yani kapsül aldım taze kahve içeceğim derseniz yanılırsınız. Vakumlu kahve alın aynı şey.

Sabah işe giderken kahve yapmak 1 dakikamı almıyor. Öğütmek 10 saniyemi almıyor. Kaldı ki eğer sizde el değirmeni varsa, akşamdan öğütür sabah direk kahvenizi yaparsınız olur biter. Kahve emek işidir, bir kültürdür. Zaten taze kahve içmek gibi bir amacınız yoksa öğütücüydü çekirdekti uğraşmazsınız. Öğütülmüş vakumlu kahve alır paşa paşa içersiniz.

çekilmiş kahve var kapsülün içinde.

@cliquot senin makine de güzelmiş ama o sadece espresso tabanlı kahveler yapabiliyor, filtre kahve de yapabilen bir modeli var www.hepsiburada.com adresinde ama çok pahalı.

@wallcan ben diyorum. kahve bayatlatmak için illa 2 kilo almaya gerek yok, tamamen evde ne kadar kahve tüketildiği ile alakalıdır o. daha pahalı makineler ile daha iyi kahve içebileceğimin de farkındayım ama benim için bu makine ideal.

@bugraa yaşadığım şehir itibarı ile benim zaten diğer tek alternatifim vakumlu kahve. ama vakumlu kahve bile ne kadar az alırsanız alın, paketin sonuna doğru bayatlayıp gidiyor.

arkadaşlar, alternatif kahve makineleri veya kahve hazırlama yöntemleri konusundaki tavsiyeleriniz için teşekkür ederim ama ben kararımı çoktan verdim. bu makineyi ilk defa kullanacak değilim; arkadaşlarda, kuzenlerde vs. çok kullandım ve yapabileceği her türlü içeceğin tadına baktım. ben bu makinenin kahvesini sevmiyorum diyorsanız bir şey diyemem ama tazelik olayını defalarca test ettim, onayladım; paketin ilk kahvesinin tadı neyse son kahvesinin de tadı o. www.elizim.com adresindeki kızcağız da benimle aynı fikirde, kahve makinesi almayı düşünen varsa faydalı bir inceleme olabilir.

@tomofilli hasan aradığım cevap buydu, teşekkür ederim.

bu arada (bkz: caffisimo) başlığına göre de sevgililer gününde indirim yapıyorlarmış, o zaman almayı düşünüyorum.

40lı yaşlarda bi kadın geldi. içeri almak zorunda değilsin zaten. anlayışla karşılıyorlar. bende alamamıştım. ev müsait değildi. napim arkadaş :)

kalem ve defter hediye edip gitmişlerdi. 1 yıldır kullanıyorum ve çok memnunum.

30 40 yaslarinda bi kadin gelmisti. guzel sayilmazdi.

sehirdisindan geldigi icin bir kac kere aradi yol tarifi almak icin altina araba da vermemisler kadin 1 saat uzakliktaki sehirden geldi sonra bi de yarim saat dolmusla eve kadar geldi. kapida 2 dk da halletti iceri girmedi.
musait degil dersiniz olur biter

35'inde bir bey geldi, içeri aldım, pek de kibardı, 15 dk falan sürüyor maksimum zaten. Neden kesinlikle eve alamıyorsunuz anlamadım, sizin işinizi yapmak için geliyorlar sonuçta.

25 yaşında sarışın bir hatun geldi. çok konuşuyorlar ya bıdıbıdıbıdı beynimi sikmişti. ama olsun. ben dışarda buluşmuştum ev müsait değil dedim evime yakın bir yer söyledim -çünkü onlar da adrese göre ayarlıyorlar günlerini- öyle olunca bi sorun olmadı. hatta özür diledi böyle bi şeye beni mecbur bıraktırdığı için.

Bir kadın bir adam geldiler işyerime.
Çok yoğundum ve önümde beni bekleyen 5 kişi vardı. durumu gördüler.
zaten her şeyi internetten okuduğumu söyledim.
sözleşmeyi hızlıca imzaladım.
toplamda 5 dakika bile sürmedi.

@whoosie alamam işte... tamam işimi yapacak ama sonuçta 1 sözleşme imzalanacak, tanımadığım insanı neden içeri alayım?

3 tane müziğim var onlar çalar bittiğinde koşu programım biter sonra diğer hareketlerime geçerim.
Müzikler kısa müzikler değil. beni gaza getiren sıkmayan müzikler.

janis joplin dinliyordum sadece

spotify'ın listelerinden gaza getirici bi gym playlist'i açıyorum. fitness yapıyorum zaten 45 dakikada hemen bitiyor.

spor yaparken mesajlaşmak, set aralarında 1 dakikadan fazla dinlememek lazım. vücut ısısını korumalı yani.

gifrific.com

@douchebag
homer haklı çok sıkıcı ya :D

yue, adam çözmüş olayı :))

benim koşu playlistlerim var, koluma taktığım ipodla çok zevkli oluyor. bu arada ben koşmaya bayılırım, hiç sıkılmam, saatlerce koşabilirim.

@douchebag
haklısın koşunun öyle bir yanı var ama ben dizden ameliyat oldum iyi gelmiyor o yüzden en fazla eliptik bisiklet. yüzmeyi çok seviyorum ama o da evde olmuyor.

bisiklette kitap okuyordum.

Kendine challenge belirle. Yaptığın egzersizlerde belli hedefleri geçmeye çalış. Hep aynı yapıyorsan sıkılırsın.

ben genelde dışarıda koşarım. şehir merkezi olduğu için felaket bir trafiğin, kalablıkların arasında koşuyorum. vahşi doğa şartlarına hayatta kalmak için sürekli gözlerim açık olduğundan hiç sıkılmam :D
diğer yandan parka gidersem koşmaya, müzik dinliyorum.
müzikte sıkıyor tabi. önlemek için iyi bir playlist olması lazım.
nokia mixradio var telefonda. çevrimdışı listeleri var.
evde wifi bağlıyken telefona indir diyorum. koşarken radyo dinler gibi listeyi dinliyorum. her seferinde çok güzel yeni parçalar çıkıyor karşıma. ya da nostaljik parçalar. sürpriz oluyor, eğleniyorum :D

spor yaparken sikiliyorsan sporu bir zorunluluk olarak goruyorsundur.

motivasyon almak icin muzik dinlersin o ayri, ama sikilmamak icin tv izlemek, kitap okumak mantiksiz isler.

@bigl0rd
doğru diyorsun da sıkılıyorum ne yapayım mecbur yapmayınca olmuyor.

sevdiğim grubun/şarkıcının youtube'dan konserini bulup izliyorum. acayip gaz veriyor. :)

kendime küçük sürprizler khazırlıyorum.

kanka spor yaparken sıkılmak nasıl oluyor onu çözemedim ben. sıkılıyorsam o sporu/hareketi yapmam ben. atıyorum -sıkılıyorsam- bisiklete binmem de koşmaya çıkarım gibi. ikisi de kardiyo netice itibariyle.
sporu çok seviyorum. spor yaparken müzik dışında hiçbir şey tercih etmiyorum. müzikler de hardcore oluyor biraz. metal, hard rock, dubstep gibi.

-Youtube`a yaptığım sporun adını yazıp sonuna "Motivation" ekliyorum. Güzel videolar çıkıyor. Mesela erkeksen ve fitness benzeri bir şey yapıyorsan Marc fitt diye bir oğlan var muazzam vücut yapmış. Kıskanıyor yani insan. Onu izleyip gaza gelebilirsin.
-Türkçe dublajı mükemmel olan filmler var. Animasyon filmler mesela. Madagaskar falan favorimdir. Asterix ve obirix görevimiz kleopatra benzeri bi film vardı, erkan can falan bir sürü kişi geyiğine seslendirmişler. Ortaya eğlenceli bir şey çıkmış. Bu tarz filmleri izleyebilirsin. Dövüş kulübünün türkçesi de fena değildir.
-Sevmediğin birisi varsa onu dövdüğümü hayal ediyorum. Önce kendi kendine dövüşmek çok malca geliyor ama emin ol çok işe yarıyor. Geçen müdürün ağzını burnunu kırcam diye bir yardırmışım sorma gitsin. Ter içinde kaldım.

Genellikle bunlar işte. Umarım yardımcı olabilmişimdir.

bana çok çirkin geliyor.

Bence de hic olmuyor.

çirkin

ne alaka ya!!!
ben yazlık yerlerde sürekli bu ayakkabıları giyerim. hava alır, ayaklarım hiç terlemez.
terlik giymeyi sevmediğim için iyidir. iyi de görünür ayrıca!!!

ayakkabısına göre değişiyor bazıları kaba duruyor bazıları güzel. pumanın faas 300 ü var mesela bende iyi duruyor.

bence artık bu takıntıları bırakmak lazım.

gayet de estetik güzel koşu ayakkabıları var. üstüne başına duruşuna uydurursan son derece tarz da olabilirsin. istediğini giy.

etrafımızdakiler için giyiniyoruz ya, gıcık oluyorum.

kötü bayağı

temizse 4s'i alırdım

ikinci el telefon alınabilir alınmaz diye bir şey yok. fakat bütçeniz müsaitse bu zamanda 4s almayın. 5 ya da 5s in ikinci ellerine bakılabilir. sıfır 5c falan alabilirsiniz belki?

amortismanı iyi hesapla. yani
700 vereceksin ancak kaç yıl kullanacaksın?
1500 vereceksin ancak kaç yıl kullanacaksın?

ben 10 ay önce Nokia Lumia 920 telefonnu ikinci el aldım.
piyasada 1650 iken 4 aylık kullanılmışını 900 liraya aldım.
iyi bir alışverişti! ikinci el'de sorun yaşamamak için iyi düşün.

ürünü görmediğim için al ya da alma gibi yorum yapamam. ancak "cebimde 2000 liralık telefon taşımak istemiyorum, müsriflik, saçmalık gibi geliyor." sözünün altına imzamı atarım.

700 TL bütçe ayırıyorsan Windows Phone telefonlara bakabilirsin.

@ozdek 5c'nin sıfırları 1800 civarında, onu alacağına lg g2 alırsın. 5 ve 5s'in ikinci elleri ise 1200 - 1500 civarında. Ayrıca bu telefonlar 4s'ten çok çok üstün değiller.

@cliquot
4s alırsam 2 yıl kullanırım, sonra ya satarım ya da bozulur zaten gibi geliyor.
5s alırsam da 2 yıl kullanırım gibi sonra yine satarım.
Benim özellikle iphone istememin sebebi bu telefonların gerçekten dayanıklı oluşları. Bozulmuyor, çizilmiyor.
Windows phone'lara sıcak bakmıyorum, "işletim sistemi kötü yaa" ön yargısı var biraz. apple'ın uygulaması, kullanılabilirliği fazla, stabil bir işletim sistemine sahip. Bu yüzden istiyorum.
Ancak çevremde sürekli bu "2 yıllık telefon alınmaz" muhabbetleri dönüyor, acaba enayilik mi ediyorum diye endişe ediyorum işte.
Telefona gelince 4s temiz, dokunmatiği, home tuşu, açılıp kapanmasında bir problem yok. Şarjı 1 - 1.5 gün gidiyor. Alacağım kişi telefonda çok anlayan, ios 7 gelmiş, gb'ı çok diye yüklemeyen bir adam. O yüzden onu alacağım gibi, ama ikna olamıyorum işte.

Iphone'larda pasaport kaydının sahtekarlık ihtimali var mı samsunglarda olduğu gibi ? Klon imei attıralamıyor bildiğim kadarı ile. Pasaport sahibinin vazgeçme imkanı da yok, artık boşa düştü o pasaport. 2 yıl geçti çünkü.

kesinlikle güvenilir bir yerden ikinci el iphone 4s veya düz iphone 5 almanı önerim.

yalnız 16gb 550 lira şu an telefoncularda bile. 700 lira vermeyin derim.

ben geçen yıl iphone 5'i üsküdar'da 850 liraya aldım.

eylül'de çıkacak ios 9 ile birlikte 4s desteği kalkacak sanırım. 800/900'e iphone 5 alman en mantıklısı gibi.

iş bank

enpara.com öneririm. internet şubesi, ios uygulaması vs çok şahane.
kredi kartları henüz çıkmadı ama çıkacak.
yine bir finansbank hizmeti olan fix card ı önerebilirim onun için de. yıllık ücreti yok.
bir de hsbc concept kart çıkartmanızı öneririm onun da yıllık ücreti yok.
bu ikisi sayesinde taksit dahil pek güzel alışveriş vs yapabilirsiniz.

@Asilova katılıyorum.

Kuveyttürk'ü tavsiye ederim, hiç bir ücret almıyor. Her istediğini yapıyor. Kredi kartında çok kampanya olmuyor ama onun için de ING'nin Pegasus Plus kartını öneririm, hem ücreti yok hem de her alışverişten puan birikiyor.

arkadaş bahis sitelerinde sorun çıkarmayan demiş. kuveyt türk'de bahis sitesine nasıl para yatırıyorsunuz merak ettim?

iş bank
her bankada belirli rutinler, kurallar var. onları öğrenip uyarsan fazla masrafın olmaz. müşteri ilişkileri konusunda işbankı parmakla gösteririm.

koy iki tane fatura talimatını hesaba. hesapta az para tut. kredi kartı istediysen yıllık harcamanı 3000 TL üzerinde tut (aylık 250 TL temiz harcama demek ki bence az). sana her zaman yardımcı olurlar ;) hesap açmaya giderken bordronuda götür, 250 lira limitli ek hesap açsınlar. de ki sadece fatura ödemeleri için olsun yoksa ben çok harcarım, yaparlar...

@madakafa dediğinde kısmen haklısın. niye uğraşalım değil mi? enpara.com'dan bende hesap açtırdım. kıyaslamaya kalkarsam artıları çok fazla. diğer yandan sıradan bir bankadan hala büyük farkları mevcut. eksileri var.

bahsettiğim kuralları şöyle düşünmek faydalı olacaktır.
iyi bir restorana gidersiniz. en ucuz yemeği ve şarabı seçerseniz garson sıradan bir hizmet sunar.
eğer bir konuda ona danışır ve bir seçeneği ona seçtirirseniz, garson hizmetin alasını sunar. üstüne de ya çok az fazla ödersiniz, ya da hiç!
Ticaretin temel kuralı, alışveriş. Ne verirsen onu alırsın :)

30 lira vermek zorundasın. ama yine karlı çıkarsın.

geçici kart diye bir uygulaması yok bildiğim. 30 lira vereceksiniz.
not: turistlere olanı var 3 günlük ama 72 tl o işinize gelmez bence.

iş bankası kredi kartın varsa müze kart yerine kullanabilirsin.
ilk müze girişinin ardından 30 günlüğüne tüm müzelere giriş hakkı veriyor. sonra ki kullanım hakkın 1 yıl sonra açılıyor. falan derken muhteşem.
yanında kimliği ve kredi kartın olması yeter.

iş bankası maximum kart bul hatta çıkart sonra iptal edersin.

s3

Lumia alma , windows phone isletim sistemli hicbir sey alma. Samsung wave badaya sahipti, ayni sorunlari lumiada da cekeceksin. Android ytabanlo bir telefon ya da iphone al.

Lumia alma , windows phone isletim sistemli hicbir sey alma. Ya da sinir hastasi olmak istiyorsan al. 1 senede 3 cihaz degistirdim, 4cüsü her ay baska problem cikarabilma özelligine sahip. Eskinin aliskanligi dedik Nokia aldik Lumialar ilk cikinca ikinci el fiyatlari acayip düsük komple bozulana kadar idare ediyorum, Ne kadar sevmesemde al Iphone kafani dinle, cökmüyor meret

Yarısında çıktım!

hocam dediğim gibi benim telefondan beklentim sosyal medya ve internet.bunu söyleme sebebin uygulama eksikliği muhtelemelen ama windows phone markete baktığımda istediğim uygulamaların hemen hepsini buldum orda. şu an için kafamı kurcalayan sorun söylediğim modellerin 512 ram olması.

ha telefonlar sorunlu diyosanız ona bir şey diyemicem.

daha bugün lumia'lara bir güncelleme geldi (bkz: lumia black)
lumia al kesinlikle.
(bkz: android pişmanlıktır)

şimdi arkadaş eğer androidte performans istiyorsan en az 1500 TL'yi gözden çıkaracaksın. Diğer modellerin ömrü kısaldı. Birinci yılın sonunda takılmalara başlayacak!

iOS desen zengin bebelerin oyuncağı. iyi miyi de diğer yandan iPhone 4S kullanan arkadaşlarım şimdi küfrediyorlar. Daha 2 yıllık taahhütleri dolmamış. iOS 7 sürekli takılıyormuş!!!

Bende Nokia Lumia 920 var. Ben ikinci el aldım düşün. Hala taş gibi. Sadece üst köşeleri ezildi biraz. Mermer üzerine beni de düşürsen ne hale gelirdim kimbilir :S

Şu anda uygulama sayısı olarak bir android telefona denk. Uygulamaların içeriği bakımından Androidi sopa ile kovalar. Araştır Öğren.

L920 alma, eskidi bu telefon. Ağır birde. Paran yeterse L925 al.
Yok efenim bütçemi aşar dersen L720 ile L520 arasında tercih yapabilir, biraz daha beklersen L525'i alabilirsin. RAM konusunda Windows Phone'lar sorun çıkarmaz. Sadece 1GB üzerine olmasına dikkat et. Aynı iOS gibi, donanım ve yazılım denk ve telefon asla takılmıyor.

mevcut lumia cihazlarda teknik özelliklere pek takılma derim, tıpkı iphone'daki gibi işletim sistemi telefonla maksimum seviyede optimize edildiği için performansı çok düşük olmuyor. hatta telefonuna ve diğer bileşenlere göre, 1 gb ram'li bir lumia 2 gb ram'li bir andorid'ten daha iyi performans gösterebiliyor.
windows phone için ben geleceğin daha parlak olduğunu düşünüyorum. işletim sistemi olarak en az android kadar stabil bir işletim sistemi. bir kere, o paraya alacağın herhangi bir android en fazla 1 sene güncel kalacak, sonrasında güncelleme desteği almayacak. wp ise az telefona dağıtıldığı için birçok cihazı güncelleyecektir daha uzun bir süre. tabii ki nispeten yeni olduğu için problemleri var (market içeriği sorunu) ama sırf gelecek kaygısı ile bakarsan olumsuz düşünme derim. microsoft ve nokia gibi iki büyük ve tecrübeli şirketin wp için yapacağı daha çok şey var.
ben wp'yi tasarımı için sevmiyorum mesela, ayrıca lumia'lar da 925 haricinde oyuncak gibi geliyor bana.
sana "kesin şu lumia'yı al" diyemem ama wp'nin bada ile karşılaştırılamayacak kadar ileri olduğunu belirtmek isterim. sony de wp'li telefon çıkartacak önümüzdeki aylarda, wp ilerleyecek.

@cliquot ios zengin bebelerin oyuncağı falan değil. bir tarafınızdan element uydurmayın.

5 aydan beri lumia 720 kullanıyorum, bu beş ayda telefonu 3 kez falan kapamışımdır. oldukça stabil, sorunsuz ve hızlı, 512 mb olmasını hiç kafana takma. şarj wifi, 3g ve konum açıkken 3 gün gidiyor. fazla uygulama kullanmazsan 4 gün götürdüğü de oluyor. bu kadar iyi sarj süresini bu boyutta başka bi telefonda bulabileceğini sanmıyorum. ben de telefonun dış görünüşüne ve malzeme kalitesine önem verdiğim için 720 aldım. diğer lumia modelleri kapaklı ya da takoz gibi kalın. Windows phone güzel bi işletim sistemi, android denen çöplükle karşılaştırma bile.

mevlananın orada şems türbesi var. orayı görün mutlaka. maneviyatı yüksektir. şemsin karşı tarafına sarraflar çarşısı düşüyor, orayı dolaşın. yeraltı olanı değil ama, orayı da gezebilirsiniz ama ben büyük sokakları diyorum. ben çok severim oralarda dolaşmayı. esnaf lokantalarından birinde müthiş konya yemekleri yiyebilirsiniz. saç kavurma örneğin. konyanın esnaf lokantaları enfes olur. mis mis ya da divan kebapçısına uğrayabilirsiniz. mis mis i şiddetle tavsiye ederim, o taraftaydı diye hatırlıyorum uzn zaman oldu. sorarsınız orada, tabii hala duruyorsa ya da adı aynıysa.

tramvaya inin. kulesite'de inip havzan'ı sorun. etli ekmek'i başka yerde yemeyin.
alaaddin tepenin mevlana tarafında rampalı çarşı var. kitapçılara göz gezdirin.
alaaddin tepenin fuar tarafında zafer caddesi var trafiğe kapalı. oturun bir mekana geleni gideni kesin.

oralarda meşhur bi tiritçi vardı, tiritçi mitat mıydı neydi, sorarsan söylerler, bence ye, öyle dünyanın en güzel şeyi değil ama başka yerde de yiyemezsin.

bolu lokantasında etli ekmek ye

ne zaman donuyorsun? persembe sabahi ben de orada olacagim :)

Tiritçi Mithat saat 4 gibi kapatıyor. Ben iki saat arayıp acı gerçekle yüzleşmiştim. Mevlana'nın yakınlarında Şifa lokantasında güzel tandır ve bamya çorbası oluyor. Nedense etli ekmeği hiç bir yerde beğenmedim ben.

@me perşembeye kalamayacağım maalesef, sağ olasın =o)

yukarıdaki kiliseye gidin aya yorgi idi sanırım. faytonla büyük tur yapın. daha önce marine hotel de kalmıştım adada. memnun kaldım fena bi otel değil. pazarlık yapın ama.

rakı balık yapın. bunun için by şükrü tercih edilebilir. onun haricinde kışın pek bişi yok. hatta ada bomboştur eminim. geçen pazar gittik, kalabalık değildi.

Kalacak mekan öneremem, üzgünüm.

Aya Yorgi Kilisesine gidin. Fayton kullanabilirsiniz. Diğer yandan Fayton sizi en sakin, güvenli ve sadece evlerin olduğu düz bir caddeden götürür. Bence çok keyifli değil. Ayrıca atların halini görünce tercih etmeme sebebini anlarsınız. Atların haline acıyorum...
Eğer yaya giderseniz Ahşap Yatimhane binasını görürsünüz. İskeleden Aya Yorgi Kilisesi, gidiş geliş 7 km. Güzel bir yürüyüş rotası. Eğimi değişken, biraz yorucu ama keyifli...

İskelenin önünde denize doğru bakın. Sonra sağa yürüyün. Bir süre sonra kordonda yürürken sağ tarafınızda Prinkipo Meyhanesini göreceksiniz. Fıstık Ahmet'in yeri. Yemeğinizi mutlaka burada yemelisiniz. Ben akşam üstü 5 gibi gittiğimde 10 kadar kişi vardı. Saat 7'de her yerden insan yağdı. O kadar keyifli bir ortam varki, denemeniz şart.

Birde prinkipodelisi diye bir yazar olacak. Onu bul. İstediğini sor. Ne kadar deliymiş öğren :)

Arkadaşlar çok teşekkür ederim öncelikle size. 2 günün bir gününü büyükadada diğer gününü heybelide geçirsek zaman yeter sanırım yani ben öyle anladım.

aynen öyle. heybeliada'da mutlaka yürüyerek gezin. tam bir tur atın.
heybelide göreceğiniz çok şey olmamakla birlikte bana daha sakin, daha huzurlu, daha keyifli gelir. Heybeliada'da yiyecek birşeyler alıp Değirmen'e gidin.

Teşekkürler arkadaşlar.

türk yemeği dedin miydi aklıma en önce karnıyarık geliyor.

Basit bir şey istiyorsan daya mücveri (kabaklı, patatesli, havuçlu) gitsin. Az kasarım diyosan çek bi karnıyarık.

Malzeme temini konusunu da yaz da daha net olalım.

menemen yap geç,fazla kasma

Patlıcan, domates ve soğan varsa gerisi kolay. İnternette patlıcan yemekleri diye arat. En kolay olanını yap.

yerel malzeme olmayan şeylerden kadınbudu köfte, beğendi, ali nazik geldi aklıma.

mantı yap kafayı yesinler :)

mercimek koftesi
hatta knorr'un hazir satilan karisimiyla yapabilirsin.

Hazır mantı alıp onu yap. Hem basit hem de herkesin ağız tadına uyan bir yemek.

musakka.

ana yemeğin yanına meze yap ben öyle yapmıştım bayılmıştılar,yogurtla ocakta közlediğim patlıcanlara sarımsak koydum bi de yanına şakşuka tarzı bişi yaptım

Sucuklu yumurta, bastırmalı yımırta

Kasma, merak eden gelsin yesin

mantı yap bence de.

Patatesli gozleme, mercimek koftesi, kisir. bunlari cok sevmislerdi. onerim kisir. yapmasi kolaydir. ayran da yapabilirsin. ama genelde begenilmiyor.

ben benzer bir durumda pilav yapmıştım 3 alman kıza. kızlarla ilgilenmekten pilavla ilgilenememiştim, lapa olmuştu.

çok beğendiler, türk pilavı böyle olur demiş kandırmıştım bi de :)

ezogelin çorbası yap. çok basit yapımı.

yanına da biber dolması, mercimek köfte, kısır vs yap

kuymak yap :D

Menemene bayılmıştı benim ABD li arkadaşlarım.

Yoğurtlu biber...

50dolarlik saraptan ucuz icki icmeyen artiz fransizlarin da oldugu oyle bir ortamda ben sadece sucuk kizartmistim-evet, usengecim-
ona bile bayilmislardi.

kısır yap. almanyada tüm bayern'de aım oluşturmuştu yaptığım kısır. italyan bir arkadaşımın babası, kızın facebook'a koyduğu fotoğrafı görüp, araştırıp öğrenmiş nasıl yapılacağını, orda bile yapıyormuş. o kadar seviyorlar.

ali nazik yada hünkar begendi yap.
olsa da yesek

MR çekilirken bir şey olmadıysa sorun yok. Manyetik alanla alakalı bu endişe.
Yeni nesil fermuarlarda farklı alaşımlar kullanıldığı için eskisi kadar endişe etmeye gerek yok. Diğer yandan dikkati elden bırakmamalı! Malum her fermuar aynı olacak diye bir kaide yok!

"MR cihazı yakınında bulunan demir içeren (ferromanyetik) objeleri hızla aniden hareket ettirebilir. Bu durum cihazın yakınındaki kişilere zarar verebilir. Bu nedenle inceleme öncesinde hastadan metalik objeleri çıkarması istenir. Manyetik alan aynı zamanda vücudun içerisindeki demir içeren metalleri de çekebilir. Isınmasına yol açabilir. Vücudunda bu tür metaller taşıyan hastaların inceleme öncesinde radyoloji teknisyen ve doktoruna bilgi vermesi önemlidir. Manyetik alan işitme cihazları, kalp pilleri, insülin pompası ve bazı diğer tıbbi cihazlarda bozulmaya yol açabilir. Ateşli silah yaralanması sonrasında vücudunda yabancı cisim olan hastalarda, cismin yer değiştirmesi ve ısınmasına yol açabilir. Bazı MR incelemelerinde gadolinyum adı verilen kontrast madde kullanılması gerekmektedir. Ancak bu kontrast madde diğer radyolojik kontrast maddeler gibi iyot içermez ve alerjik reaksiyon son derece nadirdir. İleri düzey böbrek hastalığı olan hastaların inceleme öncesinde radyoloji teknisyeni ve doktoruna önceden bilgi vermesi önerilir."
www.emar.com.tr

"Vücutta fark edilmemiş bir metal cisim, güçlü manyetik alandan etkilenerek hastaya zarar verebilir."
tip.baskent.edu.tr

1000 lira 1 yılda yaklaşık 85 lira faiz getiriyor enparada. Yani yaklaşık %8.5'lik bir faiz garanti. İş bankasının nedir karşılaştırmana yardımcı olur belki.

mevcut paran 5000 civarı ise şunu önerebilirim. yaklaşık 4 senedir altın piyasasını takip ederim. altının gramı 85tl altına düşer düşmez paranın hepsini yatırabilirsin. tahminim 6 aylık dilim içinde 100tl'ye kadar yükselir. tahminim tutmazsa 1 yıl içerisinde garanti kar edersin.

Burada hisse senedi oranı %37,20 olarak verilmiş, borsanın düşüşüyle bir miktar sıkıntı yaşanacak. Devlet tahvillerinin daha büyük oranı mevcut, aradaki farkı kapatmaya yeter mi? Borsa şişik durumdayken almıştık sanırım tüm bu fonları.

@burty, henüz hesabı ayrıntılı incelemedim, para epeydir yatıyordu orada :) ancak bu civara yakın olduğunu tahmin ediyorum. Gram fiyatı sanırım şu anda 86,5 tl civarında. Gram altın mı tavsiye ediyorsunuz? Bu şekilde al-sat yapılınca bankanın komisyonu nasıl olur?

işçilik sıfır olan her altını tercih edebilirsin. banka hesaplarından altın almayı kesinlikle tavsiye etmem. bankaların satış fiyatları hep daha yüksek olur. hesaptaki paranı nakde çevirip herhangi bir kuyumcudan alıp yastık altı yapmak en mantıklısı. ufaktan bir hesap yapayım sana. altın gram alışı ile satışı arasında genelde 0,05 tl'lik bir fark olur.

farzedelim 5000 tl var elimizde. bugünün altın kuruyla tüm paramıza altın alırsak; 5000/86,58=57.75 gram altının olur.

gün geldi altının satışı 95 tl oldu. alışı da muhtemelen 94.5 olacaktır. elimizdeki altın 57,75 gramdı. 57.75x94.5=5457.37 tl

bu dediklerim 3 gün içinde de gerçekleşebilir, 2 yıl içinde de. 1 yıl önce altın 109'a kadar yükselmişti. bu ülkede hiçbir zaman görülmemiştir altının 1 yıl boyunca aşırı yükseliş göstermediği. sabredip doğru zamanlarda alıp satarsan iyi bir yatırım aracıdır.

borsa bu seviyede iken kumbara fonlarını bozma. yükselene kadar bekle.
birde bankaya gittiğinde müşteri temsilcisi arkadaşa söyle. eskiden "0P" ekranı vardı. o ekranda kumbara fonuna toplamda ne yatırıldığını, güncel değerinin ne kadar olduğunu görebiliyorduk. Söylesin sana.
Belki internet bankacılığından da görebilirsin. Kurcala bakalım.

Ayrıca artık o düzenli fon alma olayını bence iptal edin. Onun yerine bireysel emeklilik ödemelerini başlatın. Farkı göreceksiniz ;)

Ve babanıza dua edin. Akıllı adammış. Onun hatrına parayı çarçur etmeyin. ;)

yakın zamanda bankaya gidip, paranın son halini öğreneceğim arkadaşlar. otomatik fon alım talimatı yapıldı mı, yapıldıysa hangi aralıklarda bilmiyorum. açıktaki parayı çeker, tavsiyeleri değerlendiririm diye tahmin ediyorum. çok teşekkürler tüm tavsiyeler için..

@cliquot, zaten tüm çabam çarçur olmaması adına :)

aynı madde, fark yok aralarında zarar-yarar yönünden

parol u hamileler bile alabiliyor

ağrı kesici ilaçlardan bahsediyoruz zararı ne olabilir ki?

ama minoset daha güçlü elbette parol'a göre.
parol daha hafif olduğundan hamileler bile kullanabiliyor.

mümkün mertebe parasetamol kullanmayınız. iyidir hoştur. diğer yandan bağımlılık yapar ve bir işe yaramaz!
iki ilaçta aynı.
eğer grip için kullanıyorsanız bol kalorili yiyecekler, ılık bitki çayları tüketin ve dinlenin.

ikisi de yüzde yüz aynıdır. bağımlılık falan yapmaz. piyasadaki en az yan etkili ağrı kesicilerdir. mideye az dokunur. en sevdiğim ilaç olabilir kendisi.

parasetamol bağımlılık yapmaz, etkisi de vardır (diğer ağrı kesicilere göre daha düşük olabilir ancak iv parasetamolle 39.7 derece ateşin kısa süre içinde 37 küsüre inmesi bu etkinin başlı başına bir kanıtıdır)

diğer ağrı kesicilerin bir çocğunun mide açısından yoğun yan etkileri vardır, parasetamolün yoktur

gebelerde kullanım önerisi de gelişmekte olan bebekte yan etkisi olmadığıdır. diğer ağrı kesicilerin yan etkisi var

eğer işletmenin, kurumun, yerin, daha önceden foursquare'de kaydı varsa "üzerine al" gibi bir seçenek var. bilgileri doldurup kredi kartı ile ödeme yapıp üzerine alıyorsun.
daha önce bir kayır yoksa eğer tr.foursquare.com adresinden kaydı başlatıyorsun.

buraya da yazmıştım bir şeyler. bir zahmet bakıver :)
www.eksiduyuru.com

türkiye'nin yansımasını ekşisözlük/duyuru sanıyorsan herkesin çatır çutur seviştiğini hergün gruba girdiğiniz sevişmeyenlerin azınlıkta olduğunu düşünmen doğal.

eksiduyuru.com Türkiye'nin örneklem kümesi değil.

kimsenin öyle bi pancar motoru misali seviştiği falan yok. bu olaylar uzunca bir süre de azalmaz. ama bunun bir çok sebebi var, eğitim seviyesi, baskı unsurları, ahlaki yozlaşmışlık vs. hem bunlar var, hem de bunları oluşturan sebepler var. ve hepsi çözüm bekliyor.

arkadaslar yanlıs anladınız ben sadece ekşiduyurudan bahsetmiyorum, yani gidin aksamları kafeler sokaklar her yer gayet normal çift dolu kızılay olsun bahçeli olsun işte anladınız. e illada iyi yerlerden bahsetmiyim dersenizde daha alt kesim yada milletin dediği gibi''varoş'' kesimde bu konularda erken yasta evleniyor yasıyor bir şekilde bunu. neden bitmiyor o zaman.

Kızılay'a, Bahçeli'ye çıkmayıp ve erken yaşta da evlenmeyip evinde mastürbasyon yapan çok kişi var. Sonuçta internetin de yaygınlaşmasıyla insanlar her şeyin en iyisinin ne olduğunu biliyor ve bu da tatmin edilemez bir maddeciliğe yol açıyor. Evde tv izleyip, farmville'de muz yetiştiren abla da en azından evi arabası olan bir abi istiyor. -evlilik programlarında görmüş olduğumuz üzere-

Eee noldu şimdi? Ataerkil toplumda eve parayı getiren erkekse, evi arabayı da erkek alacak. Eee alamadı? O zaman bu sene evlenemeyecek. Evlenemediği ve çevre baskısından dolayı cinselliğini bastıracak. Sonra? Sonrası işte tam olarak anlattığın şey.

hocam herkes çatır çutur cinselliğini yaşıyor derken ya yaşadığın semti, istanbulu baz alarak ya da sosyal medya hesaplarını baz alarak konuşmuşsun.

taksimdeki taciz haberleri, benim doğduğum ilde daha geçen sene köpeğimle dağ tepe gezerken, eşek sikerken yakalayıp tekmeleyerek ağzından kan getirdiğim köylünün yanında o kadar masum kalıyor ki.

bana sorarsan da kimsenin cinsellik hakkında en ufak bir sik bildiği yok, o kadar çok 'topal hayat kadını'yla cinsellik yaşamaya çalışan insan var ki türkiyenin iç anadolu deyü tabir edilen lakin benim için mezarlık olan kesimde, insan ister istemez birinin elini sıkarken 2 kere düşünmek zorunda kalıyor.

yılın 2014 olmasının kimsenin cinsel hayatı üzerinde bir etkisi yok ayrıca.

sadece bazı insanlar içlerinde bir şeyler eksik olarak doğuyorlar, ağızlarına ağızlarına 44 numara doc martensla vurunca azıcık düzeliyorlar ama sanırsam bunu düzenli olarak yapmak lazım.

barlarda kafelerde gördüğün o insanlar okyanustaki su damlası.

dünya haritasında şöyle bir iki bakışla türkiyeyi bulabilen adama ben daha rastlamadım, bu kadar küçük bir toprak parçasında 75 milyon insan var deniliyor ki bu sayı hiç bir zaman tam ölçülebilmiş değil, bu kadar insanın arasında cinselliğini sağlıklı ve yozlaşmadan yaşayabilen insan sayısı maksimum, bak maksimum diyorum 10 milyondur.

sen erkek olarak [küfür]'sikerim sokarım amına koyarım götünü sikerim'[/küfür] gibi lafların arasında hayatını geçir, kadın olarak 'kutunu sakla kimseye elletme aman poponu kapat saçını kapat o sakızı düzgün çiğne' diye bastırıl, ondan sonra bu iki bireyi yatağa koy ve sağlıklı bir şekilde seks yapmalarını bekle,

öyle bir dünya malesef yok.

Herkes çatır çutur sevişmiyor. Kızılay, Bahçeli vs gördüğünüz çiftlerin de hepsi sevişmiyor. O gördüğünüz çiftlerin büyük bir kısmı öpüşüyor koklaşıyor mesela ama iş penetrasyona gelince orada tıkanıyorlar ne yazık ki.

Bunlar için de sürüyle neden var. Aile/toplum baskısı en başta geliyor. Kendisi sevişemediği için erkek arkadaşının hayat kadınıyla ilişkiye girmesini olumlu karşılayan, "Onun ihtiyacı var" diye düşünen kızlar var bu ülkede. Diğer yandan da her kızla yatmak isteyen ama kendi iş kendi yakınına gelince bekaret bekçisi görevini üstlenen erkekler.

Nereden tutsak elimizde kalıyor yani gördüğünüz gibi.

cinsel dürtülerin bastırılmasından daha ziyade pornografi etken, çünkü pornografi tatminsizliği getiriyor beraberinde. pornografi derken sadece seks filmlerini düşünme, özellikle görsel-işitsel temelli kitle iletişim araçları örtük bir biçimde pornografi yayını yapıyor, yani "iffetli pornografi". Mesela gündüz kuşağı programlar şu evlilik programları, diziler vb. aleni birer pornografi örneği, sürekli izleyici ve dinleycilerine tatminsizlik aşılıyor, beraberinde de şiddet dürtüsünü körüklüyor. Yani kabaca şöyle de diyebiliriz/maddeleyebiliriz bu vakaların artışının sebepleri:
1- neredeyse hayatın her alanına sıkıştırılmış örtük ve "iffetli" pornografi 2- mevcut hiyerarşik sistemin yarattığı bastırılmış öfke hali. 3- ilk iki maddenin cinsellikle harmanlanması

kim yaşıyo cinsellik ya, etiler'de oturup genelleme yapmayın aq.