Bu arada yazdıklarım tamamen gerçek.
Ayrıca yeni aklıma gelen bir anımı daha anlatayım bu konuyla ilgili.
Usta birliğine vardığımın ilk günü bölüğüme gittim, kayıt yaptırdım. Koğuşa gittim selam verdim birkaç kişiyle sohbet ettim. Ortam olarak çok iyi bir yer beklemiyordum açıkçası. Akşam oldu yatma vakti geldi. Yatak gösteren, yorgan veren yok. Toplamda 2 koğuş ve 130 tane yatak var bu arada. Toplasan 80 asker var o aralar bölükte. Bunların 16 tanesi gece görevli. 64 asker yatak kullanıyor geceleri. Her neyse. Gidip nerde kalacağımı soruyorum 1. koğuşta kalacaksın ama yatak yok diyorlar. "2. koğuş? Karşı koğuş" diye soruyorum, "Orası babalar koğuşu, 14 kişi kalıyor orda. Orda kalmana izin vermezler" diyorlar. Düşünüyorum, neden bir koğuş 65/65 öbür koğuş 14/65. İyi diyorum. Yat içtiması bitiyor, saatler ilerliyor millet yatmaya başlıyor. Bende de bir yol yorgunluğu var ki sormayın. Ayakta dikiliyorum, kimsenin yatağına oturamıyorum. Cam kenarındaki peteğe yaslanıyorum, aşağı inip sigara içiyorum, gezmeye çalışıyorum yatak bulayım diye. Komutana gidip "komutanım benim yatağım yok" desem siktiri çekecek biliyorum. Daha sonra bir insan evladı geliyor, "hacı sen gece devriye şoförünün yatağında yat bu gecelik" diyor. Hiç tanımadığım birinin yatağında bir dakika bile geçmeden uyuyakalıyorum. Uyurken devriye şoförü telsizle dürtüyor: "Birader birazdan yatağı boşalt. Yorganı falan katla. Ben yatacam şimdi" diyor. Uyanıyorum, saate bakıyorum gecenin 4ü olmuş. Şoför devriyeyi bitirmiş kestirmeye gelmiş. Olmaz diyemiyorum, adamın yatağı sonuçta. Paşa paşa kalkıp üstümü başımı giyiniyorum. Tıraşımı oluyorum. Ortalıkta boş boş geziyor, sabah içtimasına çıkıyorum.
Usta birliğinde ilk günüm.
Edito: Bu arada ne doğuda askerliğimi yaptım ne güneyde. Türkiye'nin başkenti Ankara'da askerlik görevimi tamamladım.
0