(bkz: minyon tipli kadınlar)

yani mantıken XL'a göre small ya da medium giyen daha çok insan vardır. ben göbeğime falan rağmen medium giyiyorum mesela. aynı dertten müzdaribim, bir giriyorsun indirime bi tek xl kalmış falan. öyle yani.

"Yoğun bir kardiyo programındayım şu aralar"

Cevap burda gizli..

hocam sebebin o olduğunu biliyorum ben spora ara vermeden bacağı dinlendirmek için veya ağrıyı geçirmesi için öneri istemiştim.

aynısı oldu bende 1 gün ara verdim acıya katlanarak devam ettim bugun spordan sonra azaldı agrı :D tabi bu çözüm değil ama önemli bişey olsa geçmezdi diyerek avuttum kendimi

rice.

r: rest

i: ice

c: compress

e: elevation

bacak kalpten yukarda duracak şekilde yatın.

soğuk uygulayın.

fastjel falan sürün. arveles alabilirsiniz.

DİNLENDİRİN. tamamen sabitlemeyin ama 45dk antremanı 40dk ya indirin değil. ciddi ciddi 8-10 gün antreman yapmayın.

www.sportsinjuryclinic.net

www.conquestchronicles.com

sizin bahsettiğiniz ağrının yeri:

ARKA tarafta, popo ile dizin ortasında ise, harmstring kasınız incinmiş. sık görülür. erkenden ÇOK SERT önlem almazsanız sıkıntısı çok olur ilerde.

Sahip olduğu özelliğin iyi bir şey olduğuna ikna etmeniz gerekiyor. Basketbol, futbol gibi sporun ilgi alanına girdiği herhangi bir branşına yönlendirin. Psikolojik kısmını dilediğiniz kadar anlatarak önlemeye çalışın, pek bir etkisi olmayacaktır. Nihayetinde çocuktur, yaşıtlarının söylediklerini daha fazla ciddiye alır.

Basketbol kursuna gönderirseniz ve okul takimina girerse hem popüleritesi hem de kendine guveni artar.

9 yaş civarındaki cocuklara birşeyler anlatıp onları ikna edip olayın tekrarlanmamasını saglaman biraz zor sonuç olarak umursamazlar. Psikolojik yardım bence en son başvurman gereken durum. Ters tepebilir yada kardeşinin kendini kötü hissetmesine neden olabilir. Yapılabilecek en iyi şey spora yönlendirmek. Klişeleşmiş (basketbol vs.) sporlar yerine alternatif sporlarla tanıştır kardeşini onu tanıdıgın kadarıyla kişiligine göre.
Tabi tüm bunlar benim fikrim. Umarım sorunu kısa sürede çözersin.

kesinlikle basketbola yönlendirin, kendisine özgüveni gelecektir. hem başarılı olur hem de söylenenleri kafasına takmaz. diğer çocukların söylediklerini kafasına takmaz.

diğer çocuklara laf anlatmayın kardeşinizle daha çok dalga geçerler. ama hocasıyla konuşup böyle bir sıkıntısı olduğunu, endişelendiğinizi, sınıfta ona karşı daha yapıcı davranmasını tembihleyebilirsiniz.

aslında sanırım bu durumdan kaynaklanan özgüven eksikliği de var.haklı olduğu bir konuda yada herhangi bir sıkıntısı olduğunda öğretmenine gidip konuşamıyor bile.bu da onu pasif ve çekimser yapıyor.bu yüzden psikolojik desteğe ihtiyacı olur mu diye sormuştum

git o öğretmeni döv.
şahsen benim yeğenim yada kardeşim bu durumda olacak.
giderim çocukların hepsini tehdit ederim.
öğretmeni de döverim.
hatta çok pis çok sağlam dalarım.

@kiz kurusu

Hayır efendim, çekingenliği yenmek için psikolojik destek, o yaştaki çocuğa resmen zulüm olur. Daha hayatı yeni yeni tanırken, psikoloji gibi ona ağır gelecek bir tedavi metodunu seçmeniz yanlış bir karar olacaktır. Ne zaman kendini iyi ve yeterli hisseder, ne zaman özgüveni geri gelir, sizde sıkıntı yaratan o çekingenliği de azalarak kaybolacaktır. Telaşlanmayın, yönlendirin.

@gotu patlak circir bocegi

öğretmeni ayrı bi'çatlak.sınıftaki çocuklar dalga geçip sinirlendirmişler.bizim ki de patlayıp birisini yere mi ne ittirmiş.
toplantısına gittiğimizde nasıl çocuk yetiştiriyorsunuz eline silah verin bari de tam terörist olsun diyen biri.
anlıycağınız öğretmeniyle halledilebilecek bir sorun değil malesef

Özgüven eksikligini en iyi birşeyler başarabildigini görerek yenebilir. Tekrarlıyorum psikolojik destek en son cagre olmalı. Öyle bir destek direkt zaten kardeşinin kafasında ben hasta mıyım? sorusu oluşturacak. Hele ki 9 yaşında bir çocuk için. Sadece spor düşünme sosyal aktiviteler olabilir. Saglam kulüpler var çok çeşitli konularda. Bir çok seçenek var. Yeter ki kardeşin birşeyleri başarabildigini kendi kendine görsün bir şekilde.

@kiz kurusu

psikolojik desteğe başvurmayın. spor okulunda diğer çocuklar ona imrenerek bakacaklar. farklı bir ortamda boyunun avantaj olduğunu gördükçe özgüveni gelecek.
bu özgüven okuluna da yansayacaktır ve pasiflikten çıkacaktır. çok değil bir sene sonra okulun en popüler çocuğu olur.

edit: o halde müdür yardımcısı veya müdürle falan konuşun. bu sene bitmek üzere zaten ama sıkıntınızı anlatın. öğretmeni hakkında dert yanmadan sınıfının değiştirilmesini falan isteyin.

@cok sey hakkinda az sey bilen adam

psikolojik yardım alma fikrini yaklaşık 5 yıldan beri ilgilenen doktoru verdi.sanırım bi'şeyler sezdi kardeşimin konuşmalarından.ileride sorun olur şimdiden halledin dedi bilemiyorum ki ne yapmalı

bence o yaşta yaşıtlarına göre uzun olan bir çocuğu, erken yaşta başlandığında boy uzamasına bayağı etkisi olan basketbol gibi sporlara yönlendirmeyin.

boyu şu anda bile fazlayken, her geçen zaman sporun da etkisiyle diğerleriyle arasındaki fark daha da artacaktır.ben aşırı uzun (giant diyeceğimiz) insanları gördüğümde üzülüyorum açıkçası. hayatının her bölümü diğerlerine göre daha sıkıntılı ve kısıtlı oluyor, zor oluyor.. buna katkıda bulunmayın yani..

alternatif sporlara yönlendirmek daha iyi. yüzme, masa tenisi, satranç, bir enstrüman çalma, okulun tiyatro, oyun takımı varsa oralara katılmasına çalışın..

@kiz kurusu

Küçük bir problemi, bir sıkıntısı olduğunu bilen ve zaten bununla savaşmaya çalışan o yaştaki çocuğu "psikolojik destek alması için" uzman bir doktora götürmek demek, "sen hastasın" demenin en açık tarifidir. Bir çocuğa hasta olduğu fikrini yerleştirirseniz, sorunlu bir kişilik olduğunu düşünerek zaten anlam vermeye çalıştığı hayattan daha da soğutup koparma riskini de alırsınız. Bakın, rica ediyorum; psikolojik destek çok ağır vakalar için en son çare olarak değerlendirilir. O yaştaki çocuk bu tür bir sıkıntıyı kaldıramaz. Siz aile üyesisiniz, annesinden sonra ona en yakın kişi sizsiniz. Siz ne derseniz o olacağından aldığınız-alacağınız kararı da dikkatle gözden geçiriniz. Onunla daha fazla vakit geçirin, bol bol gezin, kafasını dağıtın. Hobilerine yönelin, eşlik edin ve destekleyin. Sonrasında sporun hangi türü ilgisini çekiyorsa yönlendirin, destekleyin ve katılımını sağlayın. Sonra küçük başarılar birbiri ardına gelecektir. "Abla, ben bugün üçlük basket attım" veya "bugün tam kalenin köşesine vurdum, doksana taktım, gol oldu" diyen veledin sevinci, dünyadaki tüm tedavi yöntemlerinden daha etkilidir. Sevincine sebep olun, sevindiğinde o sevince dahil olun ve "seninle gurur duyuyorum" cümlesini dilinizden eksik etmeyin.

boyu uzun derken ne kadar uzun ? çocuk baskete falan yazılıp 2.10 falan olacaksa yetişkin hale geldiğinde, yazdırmaya da bilirsiniz. gerçekten anormal bir durumsa bir doktora gösterip hormonal bir arıza olup olmadığını kontrol ettirin derim bir.

psikolojik yanına gelince, öğretmeniyle bir konuşun derim ben. ayrıca daha önce söylendiği gibi boyunun iyi bir şey olacağını farketmesine yardımcı olacak aktivitelerde bulunmasını sağlayın.

psikolojisinde kalıcı bir etki bırakacağını hiç sanmıyorum çünkü 6-7 sene sonra o boyuyla kızların ilgisini çekmeye başlayınca onunla dalga geçen sınıf arkadaşlarına siktiri çekecek özgüvene otomatikman sahip olacaktır. uzun boy iyidir.

@bugunku antremanda goz dolduran futbolcu
hormonal bi'bozukluk değil de genetik sanırım amcam babam falan 2 metre civarı insanlar.sanırım o da öyle olucak şu an için 4-5 yaş büyük gösteriyor.

basketbol voleybol + 1

belki de ileride profesyonel çok başarılı bir basketçi olacak. kim bilir?
içinde yoksa gitmek istemez. bir kaç temel eğitimden sonra büyük kulüplerin altyapısına dahi gönderebilirsiniz.

konu nereden nereye geldi :)

@gotu patlak circir bocegi
yazın sanırım kluplerin basketbol,futbol kampları oluyodu veletler için.bi'araştırıyım ben en iyisi :)

cevaplarınız için de her birinize çok teşekkürler

şunu da ekleyeyim, çocuklar genelde unutuyor bu tarz şeyleri aradaki fark ortadan kalktıkça.

benim ufak kardeşim de ilkokula gidiyor, baya kiloluydu arkadaşları dalga geçiyordu şişko falan diye. hatta bir kere şişman diye çocuğun teki taş atmıştı buna, yanağını kanatmıştı. gidip çocuğa kızıp ”bi daha kardeşime bulaşırsan gebertirim seni” falan demiştim, sonra çocuğun abisi adam toplayıp beni dövmüştü tek yakalayıp. ama kardeşim yiyeceğine ben yiyeyim dayağı yani.

neyse konuya dönersek, annem diyetisyene götürdü baya bir kilo verdi şimdi gayet normal bir çocuk. arkadaşları da unuttu şişman muhabbetini.

kardeşinizin arkadaşları da biraz boy attıkça falan o zaten geçer bence. dediğim gibi kalıcı bir durum olacağını hiç sanmıyorum.

@bugunku antremanda goz dolduran futbolcu

bakma benim de böyle tepki vememe.ilk duyduğumda kan beyni sıçradı hepsi çullanmış üstüne,bi'de uzun,güçlü diye öğretmeni bi'şeyler taşıtmış çocuğa merdivenlerden düşüp sırtını zedelemiş elindekilerle.

gidip çocukları da öğretmeni de pataklayasım gelmedi mi sanıyorsunuz ama olmuyor işte.Müdüre gidiyorsun öğretmeni savunuyor inanmıyor size öğretmene gidiyosun o da kendini savunuyo suçlu bizimki oluyor.Çocuk büyütmek zor iş velhasıl

uzun diye dalga geçileni de ilk defa duyuyorum.

hep uzundum, kimse dalga geçmedi. kardeşiniz yalan söylüyor olmasın? keza uzun dedi diye çocukları yere çarpmalar falan?

10-11 baskete başlamak için uygun zamanlar. 1 sene daha bekleyin baskate yazdırın. uzun olsun nolacak, uzun boylu erkek diye inliyor sözlük kızları.

@repins ben de uzundum benimle de dalga geçilmedi ona bakarsan.yalan söylüyor olamaz çünkü sınıfına kadar gittim kulaklarımla duydum dev diye lakap taktıklarını.Bir de geri planda kalıyor sanki bu yüzden.yaptıkları futbol maçlarında falan hep kaleye alıyolar bizimkini.belki de kabiliyetsizdir bilemiycem ama oynarken gördüğüm kadarıyla bi'çekimserlik vardı üzerinde.

Bakalım bi'spor klubüne falan götüreyim yazın.oradakilerde söyler heralde hangi spora daha yatkın ya da yaşı falan uygun mu diye

bence de baskete yönlendir. hem boyunun avantajını görür hem de basketteki çocukların en azından bir kısmı da kendisi gibi uzun olduğu için aslında bunun çok da garip olmadığını anlar, kenini garip hissetmez.

futbolda becerikli değilse o yaşta sıkıntı olur. o yaşlarda iyi top oynayan cocuklar sevilir hep, kötü top oynayanı ezerler. iyi futbol oynamanın psikolojik gelişimde çok büyük etkisi var türkiye'de. ciddiyim.

madem öyle çocuklara laf anlatma, öğretmenle konuşma gibi şeyleri bırakın bence. spor mpor yaparsa ve yaptığı sporda diğerlerine göre iyi olursa özgüven problemlerini aşacaktır. ki aşmayadabilir, herkes yavşak taylan olacak diye bişey yok, kimileri de chandler bing olur. dev dediklerinden yakındığını duyuyorsanız, uzun boylu erkeklerle ilgili sözlükte yazılanları anlatıverin, anlayacaktır. sırf ben sevgilisi kısa olduğu için terk eden kız tanıyorum.

keşke 190 değil 2 olsaydım :/ ayrıca tekrar söyliyim, baskete bi göz atsın. aile ortalaması 2'yse ne güzel işte, basketbol hem çok zevklidir, hem de basket takımında olmanın havası futbol,voleyboldan çok farklıdır.

bence sıradan bir film kötü değil ama ondan daha iyileri o kadar göz önündeki pulp fictionu övmek abartılmış gibi görünüyor overratedin allahı kısaca.

değil. diyalogları çok özel. daha sonra baya taklid edildi yanılmıyorsam.

değildir, çevremdeki insanların hiç bi zaman "ooo pulp fiction mı çok baba film abi evet tarantino off evet abi" şeklinde dolaştığını görmedim hiç o yüzden diyorum bunu.

ama kime inception desem "oooo nolan tabi kesin yapacak, nolan yapar abi, nolan abi götümü çekse film olur" şeklinde tepkiler aldım.

iyi film mi, bence evet. hatta çok iyi film.

ama imdb'de 4. olacak film mi, bence değil.

bence.

@darknum_ tarantino'nun olayı bu derken ? tarantino'nun olayı ne? filmin kötülüğü değil zaten demek istediğim bu mudur yani imdb'de top 10 da yer alacak bir şeyi de yok diye düşünüyorum bagdf+1

hayır!

evet. karakterler tek tek bakıldığında amerika'da var olan karakterlerdir. ama hepsini bir filmde harmanlamaya çalışmak abartıdır.

Fakat kült film dediğin böyle olur. the holy mountain gibi...

saiko'ya katılmakla birlikte top 250'de 4. olacak kadar da iyi olduğunu düşünmüyorum. reservoir dogs daha iyi bence.

filmi iyi yapan en buyuk ozelligi derin diyaloglaridir, ozellikle samuel l. jackson'in diyaloglari muhtesemdir. karakterleri de oldukca ilgi cekicidir. diger sahnelerini de cok sevmistim, tek tek saymak istemiyorum spoiler olmamasi icin. muzikleri de fena degildir. oyunculuk zaten oldukca iyi. genel olarak komedinin aksiyon ile bir arada ve dogal bir sekilde aktarilmis olmasi da diger bir olumlu yonu.

ama asil guzel yonu diyaloglardir derim (tekrar) ve kacarim.

edit: tarantino favori yonetmenlerimden degildir ama mevzu pulp fiction olunca sezarin hakki sezara

pulp fiction candır...

soundtrack'i, içerdiği oyuncular, oyunculuklar çok iyi...

bence şu açıdan abartı; reservoir dogs ve jackie brown daha iyi. ayrıca zaten kanımca tarantino'nun olayı öyle "oluuum ne filmdi laaaaaaaa" denilecek filmler değil. ben hastasıyım şahsen çünkü oyunculukları harika, müzikleri pek bir şahane oluyor. ayrıca kamera açılarından tut konusuna kadar her şeyi de son derece ilginç oluyor. tekrar tekrar izleyesi geliyor insanın. budur yani diye düşünüyorum.

kral çıplak demek gerekirse.abartılmış bir filmdir.

daha arızalanmayan bir ürün icat olmadı. o nedenle rahat ol.

abi her aldığım cihaz böyle garip garip mi bozulur ya. beenden başka herkesin başına böyle saçma şeyler geliyor mu tek bana mı oluyor

denk gelmiştir. bu olayların hepsinin sana denk gelmesi milyonda bir ihtimaldir zaten. demek ki ülkede senin dışında 6 tane daha aynı kaderi paylaşan var. boşver buna dert yorduğuna değmez :)

şansımı sikeyim ya, şansımı sikeyim. nasıl dert etmeyeyim ki, gitti makine yine napcam şimdi bakalım. gitcem teknik servise %100 eminim bulamayacaklar sorunu.

elektriksel bi saçmalık olabilir mi evinde? ayrıca macbook'u servise yollamasan da olurdu, oturur format atardın kendin ne olacak. nette bir sürü yerde anlatıyor.

sana benzeyen birini daha tanıyorum yanlız değilsin...

@roket adam valla şu anda evimden yaklaşık 11 000 km uzaktayım macbook yeni bozuldu. format iyi diyorsun da makinadaki verileri kurtarmak lazım. klasörler açılmıyor, kurtaramadım verileri.

verileri silmeden de reinstall yapabiliyordun sanırım da gerek kalmadı zaten göndermişsin servise :/

hocam ben finder açılmadan reinstall yapmayı bilmiyorum nasıl oluyor o iş ?

www.google.com.tr

daha da kısası google'da reinstalling mac os x 10.5.8 without losing data diye aratınca çıkıyor. yine mac os kuruyorsun üzerine, fakat eski verileri 'previous os' diye mi ne ayrı bir klasörde topluyır, sonra oradan şeyeediyorsun falan. ben de denemedim hiç ama var yani.

türkiyede 5 dolar bile kazanamazsın lan.

abd'de boktan işler için bile 10-15 dolar kazanıyorlar saatte. saatte 22 dolar cok da sasırtıcı bir rakam degil aslında. biraz ortalama üstü de yani, abd için cok aşırı fazla degil.

mesela avustralyada asgari ücret saatlik 20 avustralya doları (avustralya doları, amerikan dolarından daha değerli). tabi vergiler çıkınca düşüyor ama limonata satan çocuk zaten vergi ödemiyor, dolayısı ile çok normal bu paralar.

bu haberler yalan ya okuyorum ben şimdi
6 yaşında vucut losyonu satmaya başladı. lan bi siktir git.

2 ayrıntısı var:

1. amerikada her şeyin ederi gideri budur.
2. limon dönem dönem müthiş pahalanabilen bir şey. 3-4 lira olduğu günler bile oldu. bir pazar yerinde olduğunu düşün. 2 kişi 2'şer kilo alsa, 5 dakikada 16tl kazanmış oluyorsun. mesela..

türkiye'de bir gün yapacağınız emek işi karşılığı 5-8$ zor alırken abd'de aynı iş için 150$ bile geçebilir. emek çok pahalıdır abd'de.

daha komedisi var.
www.milliyet.com.tr

bence motivasyon kaybolur. nihayetinde tek başına yapıcan ve evdesin. birden aklına birşey gelecek diğer odaya geçecen, kapı çalacak, telefon çalacak falan...

spor salonu kalabalık olunca ister istemez ortama ayak uyduruyor insan ve motivesini kaybettiği an bile toparlayabiliyor ama evde tek başına yapmak için daha fazla irade gerekiyor.

böyle birşey denemedim önce ama bence boşuna almış olursunuz.

bence de boşuna almış olursun.spor salonu'na kendini attığın an o günlük programı tamamlamaktan başka çaren yok.çıkıp gitmek istemezsin çok byük bi rahatszlğn olmadkça.
ama ev öyle mi..

bence ''o kadar para verdik boşa gitmesin'' dürtüsüyle çalışırsın. boşa gitmez. ben olsam öyle yapardım yani.

ben yaptim zamaninda super oldu. Bench deadlift bar dips ne varsa yapiyordum. Tek oldugum icin istedigim gibi calisiyordum cok da guzeldi. Simdi yer ve para olsa: rack, kalf aleti, smith, leg flex aleti vs vs derken 20 milyar harcar evime kurardim. En buyuk verimi tekken yaptigim sporlardan aldim. Sadece benchte basinda adam lazim. Bir de squata dikkat.

Edit: spor salonuna gelip saatlerce geyik yapan veya 2 gun sonra birakan milyar adam var.

@4'e hunharca gülsem de katılmadan edemedim.

aksine faydası bile olur, eğer kullanmayı bilirsen. girip çıkıp 1-2 tane çekersin falan. ben mesela dumbelları elimin altında tutuyordum hep bilgisayar oynarken falan. barfiks çubuğunu da hemen odamın kapısına asmıştım. çıkarken 5-6 tane çekiyordum. :))

ama dediğim gibi bunların olması için yakın olması lazım. gidip yatak odası gibi uzak bir yere koyma.

neden hunharca güldünüz bilemedim ama:

kendi evimden doğru, 90kg bench, 150kg deadlift, 8X5 paralel bar dips... yapıyordum, kol 42 santimdi, 180cm 96kg luk halimle 1.5 saatte 13km, cooperda da 2.4km koşmuştum.

çok direkt olacak ama "have you had an affair with x?" veya dolaylı olarak "were you and x...?" deyince anlaması lazım, anlamazsa "in a relationship?" diye devamını getirebilirsiniz.

işte in a relationship'lik bir durum yok aslında. sadece birkaç gün takılmış, belki cinsel ilişki falan olmuş olabilir. ama nasıl sormalıyım bilemedim.

- did something happen between you and x ?

- did you two hook up ? (daha argo)

ben gece hayatı olan bir adam olarak 2.yi seçerim. 1000 lira için cuma gecemden feragat edemem.

gece hayatında işim yok diyorsan 1.yi seç gitsin.

arabanın benzini de şirketten. birinci iş satış, ikinci iş satınalma.

1. iş bence de.

haftasonu çalışmamak büyük bi şey iyi düşün. parayı ve arabayı kullanacak zamanın olmadıktan sonra içine ediyim ben öyle işin.
pazarlamada geceleri seni rahat bırakmazlar blackberryi verirler biberon gibi onla yatıp kalkarsın.

2.iş cumartesi çalışmamak gibisi yoktur. 1000 tl için değmez.

parasal hedeflerin varsa 1. iş. 1000 lira iyi bir para, değer bence. onun haricinde 1. iş nasıl yükselme olanağı var mı? ya da bazı günler cumartesi yarım gün ya da hiç iş olmama gibi durumlar var mı? araba seçeneği pek belirleyici bir faktör değil gibi, araban olsa bile sadece pazar günü kendin için kullanabileceksin.
zor bir soru, sana bağlı yani. cevaplardan da göreceğin üzere kişiden kişiye değişiyor. bazıları az para kazanayım haftasonu da benim olsun diye düşünür, bazıları ise bir günden bir şey olmaz para daha önemli diye düşünür.

1. işi bana ayarlarmısın.

satış konusunda tecrübelerim var senelerce çalıştım
şuanda volkan inşaat da satın almacıyım aynı tat yok :D

not: ciddiyim

1. ye balıklama atlardım ben.biraz para yapalım önce

2. iş zamanın fiyatı ölçülemez.

Kafadan hesaplaşdım, 2. İs de c.tesi çalırsan +800 gibi bisey farkediyor,
1. İs diyorum

1. seç. para briktir cumartesinin değerini anla. sonra 2. tarzı bir işe girdiğinde cumartesileri dolu dolu değerlendirirsin.

ama yok 2.yi seçeceksen cmt günün işinin olmadığı evde sıkıldığın ve paraya ihtiyacın olduğu anca keske be dersin.

Satış işi yaş iş. satınalma güzel ama.

hele primli bir iş ise satış yani pazarlamacılık aman diyim. bulaşma.

kaçıncı sezon acaba?

son sezonda jacob abi men in black'e şarap götürmüştü orada çalan mı acaba :)

edit: parçanın ismi bu mu?
jacob's stabber

hayır, tüm sezonlar boyunca heyecan müziği olarak çalıyordu. genellikle kovalamacalı yerlerde duyuyorduk :)

www.youtube.com

bu değil galiba ama yandan bak ismi yakın olanlara.

sahne var mı aklında o müziğin çaldığı. onu atarsan daha kolay olur bulması.

adada sürekli aksiyonlu işlere girildiğinde, 3 5 kişi bir yerlere sefere çıktıklarında çalan müziği kastediyor sanırım?

www.youtube.com

yolculuk müziğinden bahsediliyorsa bu olması lazım.

hanginden bahsettiğini biliyorum sanırım.
genelde bölüm sonlarında olurdu "nanağğğnnnynnnnn" diye hızla tizleşen bir sesle bölüm kararıverirdi.

ondan mı bahsediyorsun?

her bölüm çıkardı kısaca. müzikten ziyade efekt yani 5-6 saniyelik ses?

kanka şundan bahsettiğini düşünüyorum: www.youtube.com ?? (özellikle sonundaki sesten)

evet ama beş altı sanıye değil bazen dan dann diye durup biraz daha devam ediyordu :) sahne hatırlamıyorum ne yazık ki ama gerçekten bir çok sahnede vardı

www.youtube.com

ne yazık ki şimdiye kadar paylaşılanlar içerisinde yok :(

www.youtube.com

peki ya bu ?

beyler müziği şu an bulamıyorum ama hangi müzikten bahsettiğini ANLADIM SANIRIM. bulabilecek olan için, 1. sezon finalinde jack kate ve locke'un BLACK ROCK'ta dinamit aramaya girdikleri sahne.

hala umudum var :)

doc. dr. nihat hatipoğlu - kerbela 1

diyor shazam.

dişhekimine gidin. aceleci davranacak bir yanı yok işin, zaten rutin bir şekilde dişlerinizi kontrol ettirtmelisiniz.

dişetleriniz çekiliyor olabilir mesela, size fırçalama teknikleri vesaire gösterebilir.
bir de dişipi kullanın o da genel ağız sağlığına çok yararı olan bir uygulama.

aynısını ben de yaşıyorum. sebep diş taşı, diş hekimine gidip temizletmeniz gerekiyor.

kayranın kedisi +1

ben de bol bol kanamayla beraber aynısını yaşadım bir süre. dişçi fobisinden de gitmedim. en sonunda dayanamayıp gittiğimde 5 dakikada diş taşlarını temizleyiverdi hiç bir şeyim kalmadı.

kilolu değiseniz ltb - super slim serisi - 89 TL

boy kilo vücut tipi cinsiyet yazsanız iyi olurdu. levi's dan şaşma derim madem az alıyorsun aldığına değsin. gidip her modeli deneyeceksin en güzel olanını al.

hayatımda ilk kez 501 aldım geçenlerde ve verdiğim paraya cidden değdi gibi geliyor. paraya kıyıp git al bence.

mavinin kotları yumuşacık ve likralı. Ben çok severim.

mavi işi iyice bozmuş, renk atmalar, sık giyilmemesine rağmen diz yapmalar falan..

bence levis veya diesel almalısın.

@kayranın kedisi +1

levi's diesel. madem 1 sene giyeceksin biraz paraya kıyıver.

Sadece kot giyerim ben de, aynen alıp sürekli aynı kotu giymek gibi bir huyum var. Neyse, bir ara levisten cayıp mavi vb. giydim, ama malzeme kötü sürekli yırtılıyot yıpranıyor renk atıyor vb. O yüzden Levis'ten şaşmıcan.

507 diye şahane ötesi bir modeli var, ama bu sene itibari ile 527 adı altında mı ne üretilecekmiş. Neyse, yeni hali 150 TL, 507 olan versiyonları Boyner'de 70-100 TL bandında bulunabiliyor. Koş, kaçırma.

hepinizi biiir biiir ayrı ayrı yanaklarınızdan öpüyorum. ne güzel insanlarsınız siz ya valla bildiğiniz derdime derman oldunuz.

4-5 kitap, 50-60 film. şimdi yazınca daha iyi anladım bak az kitap okuduğumu. kitaba yöneleyim bari.

onceden ayda 3 kitap okurdum mutlaka. universiteden mezun olunca bi ayda 1-2 oldu, simdi ise okuyamiyorum. film de gunde 1-2 tane izliyorum.

en fazla 6-8 film izliyorum. en az 20 kadar da kitap okuyorum.

20-25 kitap, 5-6 film. bir türlü sevemedim film izlemeyi.

ortalama 50-55 kitap..film pek seyretmem

8 kitap, 100 film.

50-60 film. 4-5 kitap. ama şu haftadan sonra kitap sayısı artacak.

1 kitap yaklaşık 200 film

5-6 biten kitap, 3-5 yarım bırakılmış kitap
ortalama 3 güne 1 de film izlerim ama tatillerde değişebiliyor bu durum.

Yılda 30 - 40 film, 50 - 60 kitap

senede 150 film, 15 kitap ortalama. ama ikisine de en çok kışın kapalı havalarda kaptırıyorum.

kaç kitap okuduğumu sayamam. çünkü ofiste boş kaldıkça e-kitap, yolda geçen zamanlarımda da başka kitaplar okuyorum. 50'den fazladır kesinlikle.

film ise, ayda 4-5 film izliyorumdur anca. onun da çoğu animasyon-filmdir.

kitap 50 civarı, film max. 15.

lost gondermesine guldum :)

benim hosuma gitti, eline saglik.

Üslup iyi.Okunur.Uçaklara ilgisi olanlar için çok da güzel.Takipteyim o zamansa.

Ben de geçenlerde Türkçe havacılık blogu var mı diye bi arama yapmıştım ama tatmin edici bir sonuçla karşılaşamadım; hatta "ben mi açsam acaba ya" diye bile düşündüm ama sonradan devamını getiremeyeceğimden emindim :D Eğer vakit ayırıp düzenli yazabilecekseniz harika olur diyorum, takipteyim.

düzenli yazacağımı düşünüyorum. ara ara meşgul oldukça aksayabilir tabii ama normalde haftada 1-2 yazı eklemeyi düşünüyorum. teşekkür ederim ayrıca :)

saydığın çok fazla çanta oldu hocam. sırt çantanın içine sığdırmaya çalış fotoğraf makinasını falan. bir kabin çantası ve bir laptop çantası hakkın var. sıkıntı çıkarabilirler.

doğrudur, sınav giriş belgesini baştan sona oku

şeker bile veriyorlar :)

şeker, peçete, silgi, 2 kalem, kalemtıraş. böyleydi galiba.

sınav giriş belgesi + kimlik + istersen pet şişede su, bu kadar

2 kalem, 1 silgi, 1 açacak, peçete, şeker(geçen sene olips+ şu kentin küçük meyvelilerinden)

edit:20sn farkla

su alın. etiketini de sökün.

öss sınavı değil yalnız o demeden duramam.

sıkılmıyonuz mu yav 2 günde bir milletin parfümünü sormaya? cevap vereyim:

üff snn ne be slk - çemişgezek - erkek

raulph louren, no4, erkek kokusu çok kalıcı değil ama değişik

funda bebe kolanyası, bim :p

chanel coco mademoiselle - bayan

davidoff hot water -bilmiyorum -erkek

dolce&gabbana - the one - erkek

hacı yağı - merkez camii - meyilli.

vallahi bir belgesel izlemiştim, adamların motorlar akdenizin üzerinde duruyor. bunlar da tunustan italya'ya mı ne gidecekler. işte iyi kontrol edilirse 75 dakika kadar havada mı kalıyormuş ne ya da 75 km miydi öyle bir şeydi işte.

c sikki rullzzz...

motorlari calismayan bir ucagin irtifasina bagli olarak kilometrelerce mesafe alabildigini izlemistim.

(bkz: kaza raporu)

eylemsizlik prensibinden dolayi bi sure daha gider, hizi yeterliyse inis yapabilir.

şöyle bir durum var. senin bahsetmiş olduğun olayda uçak inişte oluyor. yani sanal hayvan'ın dediği gibi yüksekte seyir halinde değil, burnu aşağıya doğru uçağın. bu nedenle %80 uçağı tekrar kaldırabilecek bir motor gücü olmadığından uçak çakılacaktır.

edit: beyler adam 200-300 metre diyor yahu insaf. bir uçak 200-300 metre mesafeyi zaten ne kadar sürede alıyor ki. anında çakılacaktır uçak.

düşecek olsa bile mümkün mertebe binalara çarpmadan düşmeye çalışır. sen içini ferah tut :))

havacılıkta tüm motorları arızalı halde inen uçaklar var. yeterince irtifası varsa ve yeterince hızlıysa her uçak sorunsuz inebilir. öyle tuğla gibi düşmez yani.

ancak, o piste yaklaşılan son saniyelerde her şey çok hassas. hız ve güç öyle ayarlanıyor ki kanatlar uçağı havada tutacak kadar kaldırmayı ucu ucuna üretiyor. bu esnada yaşanan bir güç kaybında uçak gerçekten tuğla gibi düşer.

bonus: tüm motorlar durunca elektrik üretimi de duracağından hidrolikler de çalışmayacağından uçak düşmese bile gerçekten tuğlaya dönüşüyor. otoyolda giderken kontak kapattığınızı düşünün.

özet geç: o anda kapanan motorlarla o uçak %90 piste ulaşamaz.

hidroliğinde ve elektirik devrelerinde bir sorun yoksa düşmeden inme ihtimali var.

dostum bence hemen taşının o evden. bak söyledi dersin buraya yazıyorum.

@surgan 200-300 metre çok uzak değil ki? Yani Sinan Erdem spor salonundan Havaalanına tekerlek değmesi taş çatlasa 2-3 dakika sürer. o da hani benim uydurmam belki daha da kısa. Dolayısıyla burnu aşşağıda da olsa zaten inişe geçtiğinden dolayı burnu dikleştirmesine gerek yok. Anında STALL konumuna da düşemeyeceğine göre dediğin olmadı sanki? ha dersen ki pisti pas geçip burnu kaldırması gerekirse o zaman çakılır. Tamam dediğin doğru olur ozaman diyip çok kesin konuşmuşum ama olabilir o zaman demem lazımdı. İfademi daha bi düzgün hale geitiriyorum bu editle.

ben sana söyleyeyim. o uçak düşer. ev kaç metrekareydi?

uçaklar oyle dediğin gibi kontak fln kapatmaz,boşa atıp peygamber vitesiyle gitmezler.rahat ol, eğer bir arıza olup irtifa kaybedip uçak düşerse ve sizin eve orta katlardan girer ayrıca düşen uçağın yolcu kapasitesi yüksekse zaten noluyo lan demeden sonuszluğa yelken açmış olacaksın, rahat ol...

Patlama veya çarpışma gibi bir sebeple uçağın aerodinamik yapısı bozulmadıkça kolay kolay burun üstü, kuyruk üstü, yanlamasına vs. yere çakılmaz bugünün uçakları. Fakat kaldırma kuvveti için gereken hava hızını ancak süratle irtifa kaybederek bulabilecektir. İtiş gücünü kaybetmiş olsa da belki yeterince kısa mesafede pistin başını tutturabilir. Ancak yolcu uçakları yavaşlamak için de motorlarını kullandığından pist bitmeden durması pek mümkün olmasa gerek. Havacı olmadığımdan uçak sistemlerini çok detaylı bilmiyorum, eğer motorları durdurmak uçağın hidrolik sistemlerini de çalışmaz (veya yeterli kuvveti uygulayamaz) hale getirir de kontrol tamamen kaybolursa özellikle yerle temas ve sonrası felaket olabilir. En iyi ihtimalle bile "öyle ya da böyle iner"den daha iyi bir son göremiyorum.

Ek: Bu arada ben "yere 200-300 metre", yani irtifa olarak anlamıştım.

valla onu bunu bilmemde istatistiki olarak uçaklar en çok inişte ve kalkışta düşüyor,balkonu pimapenle kapattıysan sıkıntı var,taşın!

Panpalar ben duserse vay aman napariz demiyorum. Sadece olabilir mi diyorum? Girerse eve hosgeldin diycez ne diycez gelen misafir kovulmaz ama aklima takildi acaba piste ulasabilir mi diye

açılın ben uçak mühendisiyim. bişey olmaz hacı korkma pilot çıldırıp kontağı kapatıp, uçağın burnunu dümdüz öne eğip çakılmaya çalışsa bile uçak izin vermez herşeyden önce. ayrıca 200-300 metrede gerekli liftle dediğin yerleri kanadın kendi liftiyle geçip piste olmasa bile piste yakın bir yere inebilir. sorun yok yani

uçağına göre değişir. yalnız uçaklar inişe geçerken burun aşağı doğru olmaz, hızı düşük olduğu için alçalır. havayolu uçağı gibi ağır ve menevra kabiliyeti düşük bir uçaksa eğer, iniş anında, heleki son 200 metre kadar yakın mesafede uçak olabilecek en düşük hızdadır, motor kapatılırsa celeron 300a'nın dediği gibi olur, serbest düşme şeklinde düşüş olur.
motor arızası yüksek irtifada olmuş olsaydı, uçağın hafifçe burnu indirerek havada durup ilerlemeye yetecek kadar hız kazanması sağlanıp, havaalanında piste acil iniş protokollerinin(köpük falan) uygulanmasını sağlayıp uçağı sertte olsa güvenli şekilde indirme ihtimali çok yüksek.

200-300 metre bir ucak icin cok kisa. bir a320 37 metreymis mesela. ucak pistin hemen ucuna inmiyor, yani pist kisaysa falan pistin baslarinda teker koymaya calisacaktir ama ahl'ninkiler 3km civarinda, kuru bir havada a320 tipinde bir ucak belki yarisini ancak kullaniyordur. yani o kadar kisa bir mesafede bir sikinti olmaz. ama ornegin, british airways'in bir 777sinin, touchdown'a 3.2 km kala motorlarinin durmuslugu var. piste 270 metre kala cimenlere inmis ucak. asagidaki linkte detaylari var. o dana gibi ucak bile inise o kadar yakinken takatsiz kalmis ama o kadar ucmus. eylemsizlik sebebiyle bir sure havada kalacaktir tabi ama inis esnasinda hiz oldukca azaliyor, stall'e girmemek icin de bir hizinin olmasi gerekiyor, iste oradaki kinetik ve potansiyel enerjiyi optimum seviyede kullanmak lazim. pistler etrafindaki yerlesimin belirli standartlari var. yani bu tip acil durumlar da dusunulup standartlastirilmistir. takatsiz kalan bir ucagin evlerin ustune inmesi pek mumkun degil, zaten biri de demis ya o dusecek olsa da evlerin ustune inmez diye, kendine duz bir alan arar ne biliyim. yani cevabim C. hey allam ne yazdim gece gece.

linki vermemisim ayol hic te soylemiyorsunuz:

en.wikipedia.org

@ruh benim eaas merak ettigimde bu. Sahip oldugu hiz serbest dususte onu piste ulastirirmi ya da indirebilirni bir sekilde. Yani yolcular kurtulurmu yoksa schipol havaalaninda dusen thy ucagi gibi stall konumuna geciP göbekleme yere mi cakilir?

Celerin 300 a, yanlışın var.
Uçağın benzini bitse tüm motorları dursa,
Hidrolik için alttan rüzgar Gül'ü açılır. Hidroligi ve kontrolü saglar. Planor misali süzülür havada
İniş takımları havada agirligiyla kendisi açılacak sekilde tasarlanmistir.
Hayatı önem taşıyan elektronik sistemler Aku ile desteklenmistir
Yani tuğlaya dönüşmez.
Edit: iniş risklidir, direk stall durumuna geçebilir de aynı zamanda, hız yetersiz falan

yeni nesil uçaklar aerodinamik yapıları sayesinde, uygun kontrol edildikleri sürece süzülebiliyorlar, tabi bu mesafe düzgün kontrole, rüzgara, yağışa, hava sıcaklığına bağlı olarak değişebiliyor. mesela bir airbus a330 50-500 km arası süzülebilir.

arden v2'ya ek:

kontrol zorlasir ama dedigi gibi kaybolmaz. ornekleri de vardir, hikayeleri okunursa air canada'nin bir 767"si (nami deger gimli glider) ve air transat'in bir a330'unun okyanus uzerinde motorlarinin durma hikayesi vardir, oralarda anlatilir motorlardan gelen hidrolik gucun kesilmesinden dolayi kontrolun zorlastigindan. ama kaybolmaz kontrol. zaten havacilikta basa gelebilecek en olumcul olaylar kontrol'un kaybolmasindan kaynaklanir herhalde, motorlarin durmasindan daha kotudur.

@arden v2
hidrolik derken uçağa itkiyi veren sistemlerden bahsediyoruz demi?
rüzgar gülü olayını ilk defa duyuyorum da benim bildiğim uçağın arkasında apu olur onlar da sadece bazı uçaklarda kullanılabilir güç sağlamak için :

en.wikipedia.org

bunun dışında rüzgar gülü tarzı birşey yok bildiğim kadarıyla ?

uçak mühendisi değilim, pilot değilim, simülasyon deneyimime dayanarak söylüyorum, flapler açıldıktan sonra uçağın son birkaç yüz metredeki hızı stall'a girmeye çok yakındır, motorların tamamı durursa uçağı planör gibi uçuracak ne hız ne de zaman olacağını sanmam. serbest düşme formülünden 300m den 7,8 saniyede düştüğüne göre, flaplerin kapanması uçağı düzeltmeye çalışmak falan, belki çok iyi pilotlar direk çakılmadan biraz daha ileri doğru giderek, uçağa zarar vererek çok da güvenli olmayan iniş yapabilir. yamulmuyorsam amsterdamda düşen thy uçağıda 150-200 metre kala gazın kesilmesi yüzünden çakılmıştı. pilotlar sert inişten dolayı iniş takımlarının kabine girmesi sonucu ölmüşlerdi.

bu arada amsterdam'da ki thy kazasında pilotlar yere 300-400 metre kala altimetre'nin bozuk olduğunu farkediyorlar. ancak uçak inişte auto-throttle'da olduğu için full gaz vermelerine rağmen motorlar komutu almıyor.

yani amsterdam'da 300 metre kala o kaza eğer uçak auto throttle'da olmasaydı önlenebilirdi.

@şaman zaten soruda motorların kapandığı durumu sormuş, aynı durum yani.

@ruh
tamam bende onu diyorum yani işte o kaza önlenebilirdi. eğer o kazadaki uçak 787 değil de a320 olsaydı o kaza olmazdı. çok zor bi ihtimal yani demek istediğim arkadaşın evine uçak çarpması.

PANPİŞLER konu bizim eve uçak çarpması ya da çarpmaması değil o kısmı troll sorusu olmadığını göstermek içindi siz çok yanlış yere takıldınız ya.

Ben sadece merak ediyorum. Yazdığım 200-300 metrelik verilerde sallamasyon. Sadece bu pilot çılgın bi amcamız olsun fantazi peşinde koşsun ve giderken eşşek kadar A385Boeing737 nin motorları kapatsın. Bir nevi kontak kapatsın yani iniş durumunda. Uçak o hızla,ivmeyle sağ salim iner mi yoksa düşer mi? tam olarka sorum bu. Eve girip girmemesine takılmayın boşverin onu siz.

amsterdam'daki düşmüş işte.

asmterdam'da ki o yüzden düşmedi. amsterdam'da ki altimetre sorunundan dolay oto pilot un uçağın düştüğü yeri pist başı sandığı için düştü. pilotlar ellerinden geleni yapmalarına rağmen kurtaramadılar. onun konumuzla direk bir ilgisi yok.

200-300 mt kala motor dursa bile hava koşulları ağır değilse uçak düzgünce iniş yapabilir. sıkıntı olmaz.

uçağın kanat yapısından dolayı süzülür bir süre.

kanatları açık fakat kanat çırpmadan havada süzülen kuşları aklına getir. uçakta o kuşlar gibi süzülerek inebilir.

2009'da biritish airways'in londra kazası tam tarif ettiğin gibi gerçekleşmişti, bunu söyleyen nasıl çıkmamış hayret.

boeing 777'nin tek kazasıdır bu. inmek üzereyken, motor güç arttırma komutuna yanıt vermiyor ve uçak pistin hemen önüne çakılıyor. pilot son anda flaplarla bir hamle yapmasa pistin hemen önündeki eve çakılacak. espri değil. şans eseri ölen olmuyor.

en.wikipedia.org

air crash investigation seversen incelemesi de şurda : www.youtube.com

iniş sırasında motorun kapanması sıkıntı olur yani. arkadaşlar zaten anlatmış gökyüzünde düz uçuş sırasında olursa iniş yapabilir diye ama, 200-300 metre kala sakat.

neyi seviyorsanız onu yapın. kimse okumasa bile döner bir iki yıl sonra kendiniz okuırsunuz :)

bence de kesinlikle aç. kimse okumasa bile türünün tek/en sağlam örneği olabilir. çok meşgul bir adam değilsen biraz vakit ayırıp yazabilirsin. çok da güzel olur. okurum ben.

ben okurum valla.

ben de okurum.

istedigin gibi yaz bence, ister inis-kalkis videosu paylas, ister motorunun ozelliklerinden, ister koltuk kapasitesinden bahset. ben severim oyle seyleri. kulak dolgunlugu olur mesela benim icin en azindan.

ben okurum.

ben de okurum.

kesinlikle açmalısın. açınca haber et.

thy a380 mi alacak yoksa 747-8 mi? hakkında da aydınlatırsan sürekli takipçin olurum.

blogu açtım millet. bir inceleyin isterseniz.

havalimani.blogspot.com

anasayfadaki başlık yazısı Sürekli duyuyoruz ”uçaklar en güvenli taşıma aracıdır” diye ama, ile başlayan paragraf olsun, o ilk yazdığını illa yazacaksan daha aşağıda bir yere sıkıştır bence.

hocam tek sıkıntı oysa sorun yok :)

arkaplan falan güzel gayet okunaklı, gözüm yorulmadı. yazıyı da güzel yazmışsın uğraşmışsın, gayet güzel bence. slogan da gülümsetti :) devamını bekliyoruz.

araba kiralamadım hiç ama o dedikleri formu sana uçakta veriyorlar, dolduruyorsun. yalan yanlış bir şey yazma yeter.

seçtigin araba tipi neyse o sınıfta muadilini verirler. rastgele seçme yok, ellerinde o sınıfta ne varsa o verilir.

Arkadaşlar cevaplar için teşekkürler bu durumda Ford Fusion 2012 Model bir araç seçmiştim yani Business olan bir muadil alacağız desenize :) Bu form uçakta dolduracağım nedir ? ne zaman dolduracağım ? Ayrıca ABD iç hatlarında bavulu alıp kendim sanırım diğer iç hatta götürecekmişim ?

Uçakta formu verirler çok da matah bi şey değil. Niye geliyoni yanında dikkate değer kaçak bi şeyler var mı vs vs standart sorular.

İç hatlarda başka bir firmayla uçacağın için evet, bavul al-ver yapıcan. uçuşlar arası zaman kısaysa acele et, ABD'ye girmesi çok uzun sürebiliyor bazı bazı.

las vegas. of özlemişim. nerde kalcaksınız bilmiyorum ama stratosphere i tavsiye edebilirim. süper 3 gün geçirmiştik.
doldurttukları formda ne kadar nakitle geldin gibi sorular vardı sanırım. eksiksiz doldur yoksa benim gibi git gel yaparsın sürekli polislerin yanına.

doğru. spor genelde yemek yedikten 1-2 saat sonra yapılır zaten. diyet de güzel olmuş. karbonhidratı kesmişsiniz, protein ve yağ alımına gerekli önemi verin.

Bizim ellerde en sisko adamlara bile Carb/Protein/Yag orani, yiyecekler icin 60%/30%/10% (Kas-Yag oranina gore 50%/40%/10%) olarak recete ediliyor diyetlerde. Karbonhidratlari cikartirsaniz kafaniz calismaz (harbiden), zira insan beyni canlidir ve besin kaynagi glukozdur; o da bir karbonhidrat formudur.
Isin ciddi tarafi da, o yasam enerjisi dediginiz seyi de karbonhidratlar saglar. Uyumayin butun gun sonra.

Kompleks carblar ve basit carblar diye bir ayrim var. Lifli gidalar ve komplex karblarla duzgun yapilan diyetlerde kan sekeri ve yasam kalitesinden odun vermeden kilo vermek mumkun.
(Lifli gidalar dediklerim de fiber icerenler. Yanlis mi kullandim bilemedim simdi)

www.fi.edu

1960'larin diyetleri hala sansasyon yaratiyor galiba.

Kaynak: diyetisyen kiz arkadas. (Mektepli)

Ek: www.livestrong.com

ev yemeği her daim candır, ekmek bile yapsan. güzel malzemeler kullanıyosan tabi, gidip kanola yağı alıyorsan bilemem.
akşam yemeğinden sonra bana çok geç gibi geldi, o saatlerde vücudu o kadar uyarmak bilemem ne kadar doğru, dinlenişe geçmek lazım artık. akşam yemeğinden önce yapabilirsen daha şukela, akşam yemeğin de zaten çorba, az meyve, hafif bişiler olursa çok iyi. hatta spor sonrası ben mesela eve gelip iki yumurta peynir ekmek çay zeytin ezmesi yapıyorum süfer. :) spor yapacağın gün (sen tüm hafta yapıyomuşsun ama olsun) öğle yemeğini abartınca da ben zorlanıyorum mesela.
hiç hareketli, hiç atletik bir insan değilim, ama son birkaç ayda bunları deneyimledim kendi kendime. göbek için özel mekikler de denemelisin mesela bacaklar doksan derece yukarı, sonra obliklere yönelik yanlarına yanlarına, bacaklar ileriye doğru uzatılmış, doksana kaldırılıyor filan pilateste de güzel mekikler var. sonra mesela en acaip hareketlerden biri şöyle. dümdüz yatıyorsun. bacakları düz tepeye kaldırıyorsun. ellerini yana uzatıp yerden hafif destek alıyosun. sonra sadece karnını kasarak popoyu çok hafif yerden kaldırmaya çalışıyorsun, her kaldırışta nefes veriyosun.

bir de ısınma ve soğuma gerçekten çok önemli. çalışmanı bitirince öylece bırakıp kenara yığılma, esneme yap, belini gerdir, sıkışan yerleri aç filan. yapıyosan ne güzel, ben yine de yazayım dedim.
tüm bu egzersizleri ne kadar zamandır yapıyosun onu da merak ettim. topuksuz ayakkabıya da katılıyorum.

@kediebesi 2-3 hafta oldu başlayalı sanırım.

abi şimdi işin en zor kısmına geldin açıkcası, burdan dönmek olmaz gibi gelicek sana ama o olayda burdan dönen çok, tahmin edemeyeceğin kadar çok.

şirketlere mail at, benim sektör lojistikti, eniştem tr de alman-türk ortaklı bi şirkette genel müdür gibi bişey.(alman zaten kendisi) arkadaşlarından biriyle görüştü beni yönlendirdi arada o olmasına rağmen bile stajı ayarlayamadım.

öncelikle tavsiye edebileceğim şey eğer durumun var ise hemen önümüzdeki yaz için tarih al çünkü 1 sene sonrasına kimse tarih veremiyor vermek istemiyor.

senin sektör nasıldır bilmem ama mailler at, ve türkiyede eğer bu işi yapan birileri varsa onlara git durumunu anlat, onlardan da yardım almaya çalış.

tamam ben okullara işletmelere mailler atayım. işte mailde nasıl tavır takınmaıyım bilemedim.

samimi bi şekilde durumunu anlat, zaten ilgilenen bizden ne istiyorsun der durumu bilmiyorsa. ama tr içindeki şirketlere mutlaka git mailden pek bir şey çıkmıyor.

hocam bu işin 3 yöntemi var. ben de bu yaz kısmetse erasmus stajına gidecek birisi olarak sana açıklayayım.

1. önüne gelen şirkete mail atmak. bunlar büyük şirket, beni kabul etmezler deme. beni koskoca lufthansa ve airbus kabul etti, stajın zamanı denk gelmediği için ikisine de gidemedim. hala içim yanıyor. atacağın mail, erasmus stajı olayını, niyetini vs. belli eden yarım sayfalık falan bir yazı olsun. cv'ni attach et maile.

2. tanıdık sokmak. sağda solda mutlaka avrupa'da bir tanıdığı vs. olan birileri vardır. hiç utanmadan sıkılmadan sokacaksın herkesi devreye. ben de stajı bir tanıdık vasıtasıyla buldum.

3. parayla yapan adamlar. belli bir ücret karşılığında avrupa'da staj ayarlayan adamlar/kurumlar var. bir arkadaşım 700 tl vermişti, adam 1-2 hafta içerisinde belçika'da bir şirketten yer ayarladı.

başka sorun olursa mesajdan buyur. kolay gelsin.

tanidik olmadan ayarlayamazsin bu kadar net diyorum.

simdi tanidiktan kasit,hocalarin,akrabalarin,annen baban,torpilin etc.

yoksa sen sirkete erasmus stajini anlaticaksin,onlar anliicak,sana güvenicek bir türk olarak,sonra sana kefil olcak,is vercek,bu arada görüsmeler yapip kabul edicek, ve bunlarin hepsi cumaya kadar olcak.
kisacasi imkansiz bu.

tanidik olmasi lazim.

bide üniversitelere de mail atmayı unutma.lab larda falan çalışma gibi olanaklar fazlaymış yurtdışındaki ünilerde.

biz bunları entrylerimizde yazdık: www.eksisozluk.com

staj hareketliliği yapmış birisi olarak anlatayım sana durumu. Ben tanıdık yanında yaptım, tanıdığım herkes de öyle yaptı.

Çok süper biri olmadığın sürece hiçbir şirket bu tip şeylerle ilgilenmez, senin gibi bir sürü öğrenci mail atıyor ama dönüş yok, ben de attım oradan biliyorum.

Şu an aklıma gelen tek şey şu, erasmus ofisindeki koordinatörle aran iyiyse ona bu fikrini paylaş, senin okulunun anlaşması olan okullarda eğer stajyer için pozisyon varsa, ya da eğer o okullarda bu konularda ilanlar varsa onlar hakkında bilgi al, öyle başvur.

Onun dışında kör atış yaparak bu iş olmaz. Ha klasik yöntem, ülkeye karar verdiysen o ülkedeki alanınla ilgili firmaları bulup mail atacaksın, mailde eu style cv in ve ön yazın olacak. Ön yazında da staj durumundan bahsedeceksin ve tarihlerini belirteceksin.

Erasmus stajları en az 3 ay süreyle yapılabiliyor, daha azı olmuyor belirteyim. Firmayı buldun dimi es kaza, kendi okulundaki bölümünle gidip konuşacaksın ben şuradan staj ayarladım, olur mu diye, orası da okey verecek.

Bölümünde kafa olduğun hoca varsa onlarla da konuş, onların yurtdışındaki firmalarla ya da okullarla bağlantısı varsa oradan da bir bilgi alabilirsin.

Ararken durum şu, hocaaam ben staj yapacak yer arıyorum değil. Gidip, bildiği, iletişimde olduğu firma ya da okul var mı diye soracaksın ve öyle başvuracaksın. Bazı firmalar staj yerleri açar ama bunlar EU öğrencileri içindir.

Not düşeyim, erasmus staj hareketliliğinin başvuru son gününde elinde davet mektubu olmadığı sürece hiçbir şeye hak kazanmış sayılmazsın.

2 dönem erasmusla yurtdışında bulundum, 3 ay staj hareketliliği yaptım, 6 ay da okulumda erasmus asistanlığı yaptım, bildiklerim bunlardır

bonjurkes cok güzel özetlemis,daha fazlasina ihtiyacin yok.

denilenin aksine kör atış yaparak, günde 100 mail atarak kendi stajımı kendim buldum. arkadaşlarım hoca soktu araya o şekilde bağlantı kurdu çoğu kişi ama benim gibi yabancı universitelerin erasmus kordinatorlerine, lab sorumlularına profesorlere mail atarak bulan da vardı.

Universite labları anlaşılamayan bir şekilde çok istekliler ogrenci almaya. iyi bir cover letter + cv ile bulabileceğini düşünüyorum hele biyomuhendislik gibi deneysel, pratik iş gerektiren bir bolum oldugu için bence şansın yuksek.

çok teşekkür ederim herkese elimde romanyada bir okula ait kabul belgesi var fakat çalıştıkları şey ilgimi çekmiyor. en kötü ihtimalle o gün o belgeyi götüreceğim. asıl amacım www.zmbh.uni-heidelberg.de burada çalışmak bakalım bakalım. az çok anladım demek istediklerinizi sağlam referans şart ((:

rubiks ben zmbh"de calistim yaklasik 2 sene ama molekuler biyoloji yapiyor onlar, daha once biyomuhendislikten ogrenci geldigini duymadim, gercekten cok cok iyi molekuler biyoloji ve biyokimya lab deneyimin varsa hocalara teker teker mail at, genelde para vermeyecekleri ogrencileri seviyorlar ancak dedigim gibi lab deneyimin yoksa acikcasi zor. bir de biyomuhendislik ne anlamaz almanyadakiler.

meriadoc mesleğimi tanıtıp proje ve yayınlarımı yollayayım. labda çalışmalarım var şu sıralar hücre kültürü neyim derken, belki işe yarar sanırım.

meriadoc br e bu yer ile bonn arası ne kadar sürüyor. bir fikrin var mı? bonn'da kalacak 334537485734 tane ev var acaba 40kmden azsa gidiş geliş yapılabilir mi diye diyorum..

ovv hayatta bonn'dan gidip gelemezsin, hatta heidelberg dışında bi yerden gidip gelmek bile zor çünkü labda 9-5 değil 9-7 falan çalıştırırlar en az. heidelberg'e en yakın mannheim var şehir olarak belki bi ihtimal orası.

tam olarak 1475 şirkete/kişiye mail attım. şaka değil. 300 tane cevap aldım. bunlardan 20 tanesi net kabul şeklinde 30 tanesi de şartlı kabul olabilir gibi şeylerdi. nitekim gerçekten zorlarsan her türlü olur. hiç de zor değil. tek sorun mail atacak şirketleri bulmak. kaynak taramasını iyi yapmak. umarım kolayca halledersin.

200 e yakın group leader'e mail attım 30 kabul geldi. 9'u net acceptance letter için adres istedi. balıma atlayayım.

sanırım restoranlar hemen kıyıdaymış çünkü diyor ki: restoranların hemen önüne mi yanaşıyorlar/demirliyorlar?

büssürü/bir yığın restoranın önüne demir atıyorlar.

www.youtube.com

current 93, sol invictus, rome.

Vega - Anlatma
Demir Demirkan - Gümüş
İhtiyaç Molası - Her Zaman
İhtiyaç Molası - Umut

Bu aralar dinlediğim Türkçe şarkılar

www.youtube.com

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
benim dinlemekten her zaman keyif aldığım parçalar aklımdakiler bunlar şimdilik...

Bülent Ersoy - Madem küstün dargındın

www.youtube.com

parov stelar (özellikle shine albümü)

indukti:

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

------

riverside:

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

-----

massive attack:

www.youtube.com

-----

tristanina:
www.youtube.com
www.youtube.com

-----

olafur arnalds
amberian dawn
ane brun
ataraxia
estatic fear
opeth

www.youtube.com

mantarlı pizza candır ya. hele ki mantar ve siyah zeytinle yersen. türkiye'de pizza hut, domino's ve pizza max iyi yapıyor.

little ceasers diyorum gencturkcell'e büyük boy pizza 12 lira lezzet olarak da buna alıştığım için sanırım bana en güzeli little geliyo.

not: son yapılan otobüs ve rapli reklam küstürdü biraz ama olsun

pizza pizza'dan yiyorum ben. sosis ile iyi bi ikili oluşturuyor, kıvamı güzel, severim.

papa johns'un pizzasını dene. sonra pizza konusundaki bütün fikirlerin değişecek..

bizim yapabileceğimiz adamakıllı pizza hamuru nasıl yapılırı anlatan bir sayfa falan var mı bildiğiniz _

İstanbul'da iseniz Miss Pizza'yı deneyebilirsiniz, Cihangir'de

hani normal bir insan gibi insandan kaçtanesi 1 büyük yiyebilir ? 1 kişi bile rahatlıkla bitirir mi büyükboyu

büyük boy pizzanın üstünde 3-4 kişi yazar da ben tek başıma bitiriyorum açken. normalde 3 kişi 2 pizza tam geliyo sayılır.

biraz aşağıda iphone satan var bi tane mesela. müşteri bulmanın hiç zor olacağını sanmıyorum. asıl mesele pasaport kaydı.

kendi pasaportuma kaydetsem, sattığım kişinin telefonu kullanmasında bir sıkıntı var mı ? veya bu kişi atıyorum suç falan işledi telefonun benim pasaporta kayıtlı olması sıkıntı yaratır mı ? 2 tane mi kaydediliyor telefon bir pasaporta ?

hiç birşey olmaz. 2 yılda 1 kayıt yapabilirsin bir pasaporta. işleyeceği suç anca gsm cep telefon numarasıyla alakalı olur. gsm numarasıyla telefon satılmıyorsa problem olmaz.

yan cepte taşıyorum ben direk. alışkanlık meselesi. en güzeli cüzdan taşımamak aslında.

afedersin göt büyük olmadıkça arka cep sorun değil. ama hep göt kocaman, hem pantolon ferhat göçerinkiler gibi 2 beden küçük olunca o cüzdan çok bağırıyor. o yüzden fit olalım arka cepte taşıyalım. küçük çanta taşımanızı çok itici buluyorum şahsen. hatta sözlükte öyle bi başlık da vardı, benimle aynı fikirde olan onlarca bağyanı görünce gözyaşlarına boğulmuştum mutluluktan :P

aslında demek istedikleri şu: cüzdanınız olmasın, kartlarınız olsun, limiti de yüksek olsun.

kartlar için ufak bişey taşıyorum hiçbi yerde belli olmuyo. genelde sağ arka cebimde durur.

yan cebe neden konulmasın ki, orayı neden pas geçtiniz direk gömleğe falan geldiniz.

ben de yan cepte taşıyorum. ayrıca göt cebinde taşımanın sakıncaları da var. adamın ruhu duymadan çaldırılabilir, oturduğun yerde göt cebinden çıkıp düşebilir. yan cep daha uygun bence.

parayı çorabın, kartları yan cebin içine tıkıyorum. bu yüzden sevişmişliğim var.

belki ince az belli olan bir cüzdan biraz çözüm olur ama lanet olsun çok param var diyosan orası ayrı :P

yıllardır ön cebimde taşırım. arkada çok rahatsız eder bence.

Ben kartlık taşıyorum sadece. Az miktar nakit. Kredi kartı. Onu da sol cebime koyarım.

yürürken arka cepte olmasının bir sakıncası yok da otururken bacağımı çok ağrıtıyor. yine sözlükte mi ne okumuştum, siyatiğe yol açıyormuş.

cüzdan ya da kartlık taşımıyorum, herbirini muhtelif ceplere koyuyorum.

yan cebimde taşırım hatta sağda taşırım telefon solda asla yerleri bile değişmez.

arka cep nası abi ya ben de onu anlamıyorum. kotun cep kısmını bile bozuyo lan, bok gibi görünmesini ve rahatsız etmesini geçtim, kotu bozuyo yani. anlamadım.

yazın direkt çanta takıyorum. sigara, gözlük kutusu, telefon, cüzdan falan derken yazın baya gerekli hale geliyo. düzgünce duran bi çapraz çantanın itici bulunabileceğini pek sanmıyorum. (düzgünceden kasıt; çok küçük olmasın yoksa komik görünüyor, temizliğine dikkat edilsin, çok sıkışık gözükmesin, bel çantası olmasın çünkü onu itici bulan insan sayısı bayağı çokmuş.). başlıkta da arattım, bunu beğenmeyen bir kişi varmış sadece; eh ona da yaranamayıverelim. yazın bi pantul bi tişört çıkıyoruz zaten, o kadar malzemeyi makatıma sokacaktım.

bu kadar kişinin yan cepte cüzdan taşıdığına şaşırdım açıkçası, ben arka cep bile küçük gelip şişkin duruyor derken yan cepte acaip büyük şişkin durmaz mı ya ? cep telefonu bile yan cebimde dururken şişkinliği göze batıyor gibi geliyor bana.

deri ceket kotla gezerim genelde, ceketin cebine atıyorum. yazın tişörtle falansam sırf, hiç taşımıyorum, direkt kredi kartı, ehliyet, bir miktar para, gerekli diğer bi iki kart (istanbulkart falan) o kadar.

gereksizse taşımayın cüzdan ya, çok şart değil bence. hani masaya koymalık taşıyosanız, kıçında yamuluyor falan zaten, canı çıkıyor, çekici bi tarafı olduğunu sanmıyorum.

şimdi kart cüzdanları var onlardan kullanabilirsin onlar ufak oluyor paranıda cebinde bulundurursun şişmez o kadar amma velakin cüzdanında çok eşya varsa kartvizit falan yanda taşımak tek tercihimdir.

Arkada bide cüzdanda eziliyo pestili çıkıyo bea. Popoyuda terletiyo o ayrı...

arka cebimde taşımıyorum yıllardır. yan cebime koyarım.

sırf kimlik yüzünden taşıyorum cüzdanı..nasıl bi mantık anlamıyorum,kimlik diye eşşek kadar levha yapmışlar.. şu çipli kimlikler çıksa direk küçük ince cüzdanımsı şeye geçecem.Gömlek giydiğim zaman da sadece çipli kimlikle kredi kartımı gömleğin cebine koyabilirim.
ben de arka cepte taşıyorum.meraklısı da değilim aslında..ceketin iç cebine koymayı da sevmiyorum..küçük çanta taşımak çok itici.hoş görünmüyor, telefon, cüzdan, gözlük ne varsa dolduranlar var.O ne öyle yav bohça gibi..

yaz kış çanta taşıyorum bem, iş gereği de lazım oluyor zaten. cüzdan taşımayo uzun zaman önce bıraktım, evde desasından bilmemnesine envai çeşit cüzdan var öyle duruyor:) kartlık taşıyorum onu da montun iç cebinde ya da en başta dediğim gibi çantada taşıyorum.

Bence arka cepte durmasında bir problem yok ama elinde taşımanın görgüsüzlük olduğunu düşünüyorum. Aynı şey telefon için de geçerli bence.

Çıkarıp masaya konulabilir, sonuçta rahatsız eden bir şey ama o cüzdanı çıkarıp masaya koyunca lütfen mekanı satın almış havasına girmeyin, kabaran horoz gibi görünüyorsunuz.

Minik çanta denilen şey de iğrenç bir şey. Orta boy bir çanta taşınabilir. Ama herkes ona yanaşmayabilir o yüzden vücuda uygun (dar olmayan, poponun dışarı taşmadığı, düşük belli olmayan) bir pantolonda gayet arka cepte taşınabilir.

cüzdanın gösterilmesi kültürümüzce uygun düşmez. (yada ben mi öyle sanıyorum :/ bak şimdi yamulmayalım) yani içinin boş oluşunun görünmesi yada tıka basa dolu oluşunun anlaşılması hoş bir durum değil. bence sıkıntımız buradan geliyor.

çanta ile başlarsak; kişisine göre değiştiğini gördüm. bazılarında "sohbetten geliyorum" havası estirse de, bu tipi tarif edemiyorum, bazılarında hiç de yadırganmıyor.

efendime söyliym elde taşıma mevzusu. şimdi düşünelim yaz günü zaten tişört kot var er kişinin üstünde arabayla gelmiş misal bir yere. civanım oturdu masaya. hayır bacılar soruyorum hakkaten ne yapsınlar? cüzdan anahtar sigara hadi bi de çakmak. neresine soksun? kabul ediyorum ama yine de itici yavrum o görüntü ya. ama yine karakterle bu itici görüntü unutturulur.

arka cep; hemen aklımına şu resim gelir; dara yakın kot arka cep hep aynı yerde duran cüzdan sebebi ile eprimiş. bu manzara yüzünden oluyor bence her şey.

yan cep candır demek istiyorum.

ama eklemek istiyorum ki takılmayınız böyle şeylere. evet bir çok hareket bir çoklarına göre değişik şeyler çağrıştırsa da karakteriniz ağır basan. mekana gelip masaya cüzdanı sigarayı çakmağı anahtarı sıralayıp konuşmaya başladığınız ilk 10 dk da bütün imajı baştan yaratabilirsiniz.

Arka cepte fıtık yapma olasılığı varmış,bunu da kenan evrenin bir röportajında duymuştum.

baltalamak gibi olmasın ama...

www.eksisozluk.com

ingilizce için house falan öyle diziler izleyerek bilmediğin kelimeleri sözlükten pause edip bakarak baya kelime öğrenirsin dili biraz daha ağır olan kelimeleri tercih et. flash card hazırlamak da kelime öğrenmek için süper bir tekniktir.

almanca için livemocha ve deutsche welle önerilir.

www.livemocha.com

www.dw.de

Ben de moral bozmak istemem ama, Almanca'yı evde öğrenmek, öğrenebilmek büyük sabır ister. Oldukça zordur.

Bir deneyeyim dedim ama herkes aynı şeyi söylüyor gerçekten, ama 2. dil için en mantıklı seçenek (sözde altyapım da) olduğu için almanca gibi gelmişti. Başka bir dil öneriniz var mıdır evde öğrenmesi daha mümkün olan?

Ben de evde kendi kendime çalışıyorum. Bayağı da yol aldım hani. Bence moralini bozmadan önce dene, kendin karar ver.

busuu.com

Rosetta stone bu program 32 dile kadar öğretiyor, sıfırdan başlıyor. Baya baya iyi. İngilizce için tell me more diye bir program daha önerebilirim

almanca'yı siktir et, ingilizce kas.

sen bu tarz yorumların hevesini kırmasına izin verme hocam, fazladan bir dil her zaman bir şeyler katar sana. kendi başına öğrenemeyecek olsan da bir yere kadar getirir, kursa falan yazılırsın veya almanya'ya gidersin. en azından bir temel edinebilirsin tek başına. vaktin boşa gideceğine kendine bir şeyler katmış olursun, ben de bu aralar almanca öğrenmeye çalışıyorum sana da kolay gelsin.

the river - amazon'da kaybolan bir belgeselci ve ekibi var. ailesi ve arkadaşları aramaya çıkıyor ve aynı zamanda bunu filme çekiyorlar. gittikleri bölgede de paranormal ve garip olaylarla karşılaşıyorlar ve bunların üstesinden gelmeye çalışıyorlar.

supernatural - babası kaybolan iki erkek kardeş var ve onu aramaya çıkıyorlar. anneleri onlar küçükken bilinmeyen bir güç tarafında öldürülüyor. babası bunları doğaüstü güçlere karşı savaşçı olarak yetiştiriyor. babasını ararken doğaüstü güçlerle ve olaylarla başa çıkıyorlar.

bunlar dışında şunlar var:
the x-files
firefly
carnivàle
the walkind dead
the mentalist
the 4400

@ermanen öncelikle sağol. bu saydıklarından x-files izledim baya, superantural izliyorum zaten ama bozdu bu sezon. the walking dead beni hiç sarmadı.

the river ilgince benziyor, dediğim gibi ana bir gizem gibi bir şey var mı yoksa adamlar harbiden kayboldu da ormanda geçen maceralar tarzı bir şey mi ?

hala izlemediyseniz Doctor Who!! 5 ve 6. sezonları biraz daha sizin tanımınıza uysa da 1,2,3 ve 4. sezonlarını hiçbir dizi, hiçbir sezon ile değişmem. Bahsettiğim 2005 sonrası çekilen bölümlerdir. Yoksa dizi 50 yıldır devam ediyor:)

Hatta 5. sezon 1. bölümün linkini de vereyim
www.dizimag.com

Konsepte tam uyar mı bilemedim ama Battlestar Galactica da fena bir dizi değil.

Uzayda geçen bir hikaye, robotların istilası sonucu hayatta kalan insanların hikayesi ve kurtulma çabası denebilir kısaca.

@bugunku antremanda goz dolduran futbolcu

evet ana gizem de var. yani onları bulmaya çalışırken aynı zamanda bu paranormal olayların kaynağını da bulmaya çalışıyorlar. çünkü kaybolan adam büyü ve doğaüstü güçlerin kaynağına gittiğini söylüyor bununla kafayı bozmuş. bir de dizideki karakterlerin geçmişten ve günümüzden gizemleri var, onları da dizi boyunca anlamaya ve bulmaya çalışıyoruz. her bölümdeki olay da kendi içinde gizem zaten.

solid in mac ı yok.

crack fln var aynı sekil devam.

benim çalıştığım eski ajansta bütün bilgisayarlar mac idi. patron air kullanıyordu ve bütün programları crack idi.
bir sorun çıkmadı onda hiç. bir de sen kişisel olarak kullanacağın için bir problem olmaz. o orjinal olayı genellikle şirketlerin göt korkusundan kaynaklı. crackisini bulmak için torrent da kullanabilirsin fakat genellikle sitelerde zaten var o programlar.

alternatif 3d tasarım programı var mı solid olmaz rhynoceros olur ne bileyim catia olur

3d tasarım mprogramı çok var fakat sen ağırlıklı olarak ne tasarlayacaksın onu söyle.

11 inç ÇOK ufak, autocad falan yalan olur bariz. çok pişman olursun.

hatta 13 bile ufak ama idare ediyoruz büyüterek falan.

mekanik aksam, pompa, asansör vs.

@roket adam çözünürlükten dolayı sorun olmaz diye düşündüydüm

o zaman rhibo veya c4d kullanabilirsin. ikisinin de mac versiyonu var.

Tamam çözünürlük yüksek te, çalışmak çok rahatsız ufak ekranda. Çözünürlük arttıkça yazılar falan da ufalıyor çünkü. Cidden git bi kurcala almadan önce, ben şahsen 13'te bile zor autocad çalışıyorum.

@roket adam mobilite ve performans açısından düşününce ne bileyim alet beni etkiledi apple fanboyu oldum çıktım

Biraz daha para biriktir 13 al derim.

trackpad'e iki parmakla tıklayınca sağ tık işlevi görüyor. sağ tıkın kendisinden daha bile kullanışlı.

göz kuruluğundan dolayı kılcal damarlar çatlamıştır.bu da kanlanmaya sebep olmuştur.yine de söylediğimden emin değilim.

ciddi bir şey midir bu ? nedir çaresi ?

korkulacak bir şey değil.fakat görüntü açısından biraz itici durabilir.suni gözyaşı damlalarıyla 1-2 güne geçer.çalıştığınız uyuduğunuz bulunduğunuz yerler çok sıcak ise kuru havadan da oluyor olabilir.geçmiş olsun.

şeker hastalığın varmı? varsa oda göze vurup kanama yapabilior

benzerini yaşayan başkası olur da burayı bulur diye yazayım. doktora göründüm, iltihaplanma olmuş antibiyotikli bir göz damlası verdi. benzer sıkıntınız olursa doktora görünün derim.

Kafanı biraz daha karıştıracağım:) Şaka bi' yana İspanyolca' da belli bir seviyeye geldikten sonra özellikle Portekizce - ne işime yarıyacak deme güney Amerika' da bu dili konuşan çok ülke var emin ol - ve kısmen de İtalyanca' ya - aynı dil ailesinden benzer özellikler gösteren bir dil - geçişin çok kolay olabilir, bunun yanında Almanca işine - genel anlamda endüstri, sanayi vb. konularında önde gelen bir ülke olduklarındaın dolayı - daha çok yarayabilir.

Bence İspanyolca. Çünkü fonetik bir dil olduğundan öğrenmesi daha kolay, ve de dünyada en çok konuşulan dillerden biri.

Cince de en cok konusulan dillerden birisi ama Avrupa ya da Amerika'da birisini cevirip Cince bir sey sorsaniz anlamayacaktir muhtemelen. O sebeple bir dilin cok kisi tarafindan konusuluyor olmasi o dil ile insanlarla kolay iletisim kurabileceginiz anlamina gelmez.

Sorunuza cevap olarak da eger ABD dusunuyorsaniz Ispanyolca, Avrupa dusunuyorsaniz Almanca oneririm. Ama cok uluslu bir sirkette calisacaksaniz bunlar lazim degil tabi, yerel sirketlerde calisacaksaniz lazim olabilir ama o zaman da zaten anadili bu diller olan birilerini tercih ederler. Mesela Ingilizce de bilen bir Alman'i secerler.

mastırdan sonra yurtdışında kalmayı düşünüyorsan ve ülke tercihin almanya olmayacaksa; almanca öğrenmenin pek bir kıymeti yok.

yok tr'ye döneceğim diyorsan -ne istediğini çok bilemiyorum- ama velev ki üretimde falan çalışacağım diyorsan almanca'yı öneririm. bosch, mercedes gibi yerlerde bir adım öne çıkarsın.

amerika (komple, kıta olarak)da çalışacaksanız ispanyolca. yok türkiye'de ya da avrupa yaşayacak çalışacaksanız almanca. sebebi malum işte yaygın olduğu bölgeler.

ispanyolcanın ispanyol halkı ile iletişime geçmek dışında HİÇBİR FAYDASI YOK.

10000 kez yazdım yine yazıyım:

ispanyolca bilim tıp mühendislik mimari dili falan DEĞİL.

İSPANYOLCA ÖĞRENMEK= denge bilekliği gibi.

dilforum'a sorsanız ohoo korece de lazım çince kesin şart portekizceyi bilmeyeni adam saymazlar japonca anadilimiz vs vs vs.

dünyada mimaride mühendislikte tıpta vs vs vs = varsa yoksa ingilizce.

"abi yawww bir sürü insan konuşuyor"

"off kültürleri çok tatlı"

"ayyy çok şekerler ama"

diye ispanyolcaya başlayıp 1-2 kur sonra bırakan milyonlarca insan var.

vallahi de çok insan KONUŞUYOR
vallahi de kültürleri çok tatlı
vallahi de şekerler ama

bilimde adamların YERİ Y-O-K.

www.eksiduyuru.com

kaldı ki, olsa bile

japonca - ispanyolca gibi bir dili SIFIRDAN BAŞLAYIP:


akademik seviyede İŞE YARAYACAK
ciddi anlamda TAKIR TAKIR KONUŞACAK


öğrenmeniz kaç sene alıcak?

geçen bir yine bir yerde vardı, koca bir alman firmasının dahi tüm seminelerlerinin İNGİLİZCE olduğundan bahsediliyordu.

benim tavsiyem:

1. ingilizcenizi daha daha daha geliştirin. bbc yi takır takır anlayın. loom stipulate bask tussle gibi bir sürü beginner kelimeyi tamamen hatmedin anasını ağlatın.

2. yok yok illa dil öğrenecekseniz de, hadi almanca olsun.

yine yazıyım:

ingilizce tıp (ülkeye göre değişmekle hukuk) kimya turizm mühendislik mimari dilidir.

ama ispanyolca sadece İSPANYOLLARLA konuşmak için işe yarayan dildir.

"abi ya ispanyolca çok konuşuluyor hadi öğren" demek saçma sapan SALLAMAKTIR.

amacınız master akademi ilim irfan ise ingilizcenin üst seviye kelimelerine daha çok abanın daha fazla daha fazla daha fazla öğrenin.

yok illa japon ve ispanyol ırkı ile iletişim kurucam yoksa dayanamam ben diyorsanız

amacınız hobi eğlence kültür iletişimi ise

"abi kadınları seksi ha ha ha" diye ortalıkta gezmek ise

ispanyolca öğrenin, japonca öğrenin.

www.eksiduyuru.com

ben tüm bu yazıları yazıyorsam da DİLE SAYGI DUYDUĞUM için yazıyorum.

sıfırdan başlanan bir dili bırakın akademik seviyeyi, rahat rahat çatır çatır konuşmak için seneler ayırmak lazım.

bazı uzmanlara göre 7 sene...

"hafta sonu kursa gittim ispanyolcayı bitirdim"

"yazın japoncayı aradan cıkardım yahu"

"3 ayda almancam master seviyesinde"

diyen ya dil öğrenmemiştir ya dayak yememiştir.

"japonca ispanyolca öğrendim ve akademik olarak şurda işe yaradı" diyen çıksın meydana. hodri meydan.

sözlük yazarı comptrol un sildiği (sonra benim kendisi ile iletişime geçerek edindiğim) bir entrysini okuyun:
-----
11 mart 2011 japonya depremi'ne yakalanan japon deprem aninda ingilizce konusurken,
tunus devrimi'ni destekleyenler kameralara karsi ingilizce bagirirken,
arap devrimleri'ni, butun dunya el-cezire ingilizce'den izlerken,
ingilizcenin resmi dil olmadigi ulkelerin medyasi, haberlerini ingilizce yayinlar iken - hurriyet daily news, zaman daily english edition, spiegel online international,

kisaca, butun dunya vatandaslarinin zaten iletisim kurabilecegi mevcut bir dil var iken - o ulkede yasamak, o ulke kokenli firmanin dillerini zorunlu tutmasi gibi siradisi nedenler disinda - ikinci bir dil ogrenmek gereksiz ve lukstur.

amerika icin bu ikinci dil,

soguk savas donemi'nde rusca,
80'lerde teknolojide geride kalacaklarini sandiklarindan japonca,
9/11'deki teror saldirilarindan sonra arapca,
yakin zamanda da ekonomik gucu sebebiyle cince

balonlari olarak belirmistir. bu tercihler sonucunda da, egitim gorenlerin sadece %5'i kendilerini yeterli seviyede ifade edebilmisler. %95'i ise ya 2. yabanci dil egitimlerini yarida birakmis, ya da diplomalari dili kullanmak icin yeterli gelmemis. cincenin ulkelerindeki kariyerlerina katkida bulunacagini dusunen amerikalilar ise, cin'de bu dili ogrendikten sonra, ulkelerine donduklerinde yanildiklarini farketmisler. ticaret yaptiklari cinlilerin ingilizcesi kendilerinin cincesinden daha iyiymis.

dunyadaki her internet kullanicisinin okudugu haberler, yazilar; izledigi filmler, diziler ve hatta pornolar - aci ceken liseli japon kizi saymiyorum- bile ingilizce iken, sizin ogrendiginiz 2. yabanci dilin o ulkenin vatandasinin ingilizcesinden iyi olabilecegini zannediyor musunuz ?

konu hakkinda daha fazla bilgi almak istiyorsaniz, amerika'nin cince egitimine dair bir makaleye yapilan yorumlari okuyabilirsiniz:



community.nytimes.com

not: bu yazi ve yorumlar da ingilizce tabi ki.
-----

ama bu soruyu burda değil dilforum'da sorun.

kore dili tavsiye edenler, yunancanın öneminden bahsedenler falan...

ispanyolca almanca falan yine iyi yani :)

bu muhabbetler zaytung'a bile çıktı:

www.zaytung.com

sakin bencilata diyor ve kesinlikle katiliyorum.

bu dil fetiszimini birakmak lazim,gittigin ülkenin dilini ögrenmen faydana elbette o ülkede kalacaksan,ama ingilizce her kapiyi acar,o dilde uzun süre gecirmeden aynen bencilatanin dedigi gibi bi aylik kurs yapip anadilim gibi ispanyolca biliyorum diyenler kervanina katilirsin.

ayrica ispanyolca o kadar sacma bir dil olmasa da ekonomi alaninda bi s.kime yaramaz.belli olmaz böyle seyler ama bu orani yüksek bir durum.

bunun yaninda almanca ögrenmek zaman ,cok zaman ister.
fransizca da.

"baska dil önerileriyle gelmeyin yeaa" tarzi bir satiri cok gereksiz ve ukala buldum ayrica.

abd de master yapcaksan zaten baska dile ihtiyac duymiicaksin,sadece ordaki ispanyolca bilen komünite ile daha kolay iletisime gecersin ama ticari katki sifir olur.
almanca icin acikladim,ögrenemezsin o dilde uzun süreler calismadan,egitim almadan.

dil ögrenicem diye dil ögrenilmez!ihtiyacin vardir,ihtiyaclar dogal bir gereksinim olusturur ve dogal prosesler icerisinde ögrenirsin.

japonca icinse ,sacmaligin daniskasi diyor ve cevabimi bitiriyorum.

yo gayet sakinim :)

------------

azıcık almancaya bakalım:

bit.ly

mesaj şu:

"Bir Makine Mühendisi adayı ve son stajını dünyaca ünlü bir Alman firmasında yapmış olarak şunu söyleyebilirim ki,1.yabancı dil İngilizce'dir.Tabi Almanca bilen de vardı;ama mühendislerin çok büyük kısmı İngilizce biliyordu.Sunumlar da İngilizce idi.Zaten tedarikçiler dünyaya yayılmış olduğundan tüm konuşmalar İngilizce idi."


----

şunu anlamak lazım:

bir işin bir ülkede iyi yapılması, o işi iyi yapmak için o dili öğrenmeyi GEREKTİRMEZ.

Yani:

çok iyi pizza yapmak için italyanca
çok iyi sumo güreşi için japonca
çok iyi ciğer pişirmek için arnavutça (bu espri tabi)

ÖĞRENMİYORUZ.

çünkü japonın derdi sumo güreşini pazarlamak, japoncasını pazarlamak DEĞİL, adam sumosunu İngilizce pazarlıyor.

ve arnavut ciğerini ingilizce pazarlıyor
ve italyan pizzasını ingilizce pazarlıyor.

bunlarla ilgili kaynak da kendi dillerinin misliyle İngilizce'de var.

bunu şunun için yazdım:

konu sanayi endüstri olunca insanlar "aaa almanlar o konuda iyi" diyor.

evet iyi, sanayide iyiler. ama SANAYİDE iyiler. adamlar almanca satmakta iyi değiller ki. satışlarını almanca yapsalar kim alacak ürünlerini? adamlar neden bununla kendilerini kilitlesinler? adamlar malını satıyor ama bu esnada da ingilizce yapıyorlar bu işi.

bakın mesela:

"Siemens, İstanbul'daki üniversitelerde Almanca bölümlere konferanslar düzenledi. İleri düzeyde İngilizce bilen eleman aradıklarını söylediler; yazışmaların ve hatta telefon görüşmelerinin de çoğunun İngilizce yapıldığını... Çünkü pazarlamayı Almanya dışındaki diğer ülkelere yapıyorlar. Olay İngilizcede kitleniyor. Ha ne diye Almanca? Açıkçası üstüne de ana dil düzeyinde Almanca bilenlerin öncelikli tercihleri olacağını söylemeleri komikti. Israrla sorulmasına rağmen ne kadar maaş verdiklerini yuraklak cevapla geçiştirdiler: "Şu an asgari ücretle çaşlıştıran tüm şirketlerden daha iyi"

MEB'de zaten atama yok. İstanbul'da İSMEK kurslarında Almanca var ve işsiz bekleyen binlerce Almanca Öğretmeni tarafından hemen kapışılıyor. Özel okullarda da durum hakeza.

Almanca bölümlerde okuyanların tahminimce %60'ı üniversitede öğretim görevlisi olarak kalmayı hayal ediyor ve elbette anca hayal etmekle kalacaklar. Kaliteli dil kursları veya özel okullar direkt Almanya'dan Alman hoca getiriyor... Siyah şapka benim; kabul ediyorum

Peki ne yapar bu Almanca mezunları? En son bir tanesini "Yemekteyiz" yarışmasında gördüm"

bit.ly

---

ha nedir:

1. amacım hobi
olur neden olmasın. almanca ispanyolca öğrenin balık tutun vs vs. hobi lazım. ama hobi karın doyurmaz.
2. amacım o ülkeye gitmek yerleşmek.
e tabi o zaman afrikaya gidecekseniz oranın dilini de öğrenirsiniz. illa ispanyolca almanca konusulan bir yere yerleseceksenız tabiki.
3. çok sıradışı bir ihtimale oynamak?
yakın akrabam tanıdığım o dili bil gel dedi mesela? olur neden olmasın ama paranın dik gelmesi gibi bir şey bu.

sonuç bu.

japonca için saçmalığın daniskası mı dediniz?

japonca saçmalığın dimdirekdislek daniskasının önde gideni.

sakın yanlış anlamayın ama şu da var:

www.eksisozluk.com

kaan kural ki maçtan sonra nefes nefese kalmış kalın - boğuk sesli argo konuşan zencilerin konuşmasını 1 saniye takılmadan çevirir...

www.eksisozluk.com
www.eksisozluk.com
www.eksisozluk.com

yani ingilizcenizi daha daha daha daha ve daha geliştirin...

bu arada ekleme yapiyim da,o makina mühendisi adayinin olayi almanyada %10 luk bir kisim icin gecerli.uluslarasi firmalarda bir nebze daha fazla elbette ama genelde firma ici hersey almancadir,elbette ingilizceleri vardir fakat sirket dili almancadir.

kisacasi almanya (fransa,italya,ispanya gbi ülkeler icinde aynisi gecerli ama almanyada birebir tecrübem oldugundan yazdim) icin almanca sart kesinlikle.

e tamam işte.

o ülkenin KENDİSİNE GİDECEKSENİZ o ülkenin KENDİ DİLİNİ öğreneceksiniz.

ben DEMEDİM ki ispanyollar almanlar italyanlar KENDİ ÜLKELERİNDE DE ingilizce konuşuyorlar diye?

konu o ülkeye yerleşmekse moğolca da olur, milyon dil olur.

ama konu akademi master ise, o zaman ===> İNGİLİZCE.

benim verdiğim 2 ornekte de adamlar almanyaya gıttık DEMEMİŞLER ki.

firmanın alman oldugundan bahsetmısler.

birisinde alman firma türkiyede seminer vermiş

diğerinde alman firmada staj yapmış.

neyse konu belli zaten.

isterseniz bu başlık altında değil özel olarak tartışın çünkü konu sorduğum sorunun dışında 'insanlar ingilizce dışında bir dil öğrenmeli mi?' tartışmasına dönmüş.

ayrıca başka dil önermeyin ricamı ukalaca bulduysanız cevap vermek zorunda değildiniz, zira ben ''en çok para kazandıracak dili söyleyin'' değil bu üç dilden hangisini öğrenmemi önerirsiniz diye sormuştum.

cevap verip açıklamalar yapan herkese teşekkürler.

www.havayolu101.com

www.tayyareci.com

stieg larsson'un romanlarını okumadıysan eğer onlar son derece akıcı ve sürükleyici.

harlan coben - oyunbozan

Adam Fawer.. ve stephan king geldi aklıma..

ahmet ümit, grange gibi bir üslubu var, tavsiye ederim.

Glenn meade kitaplarını beğenebilirsiniz.

ozel durum yok bildigim kadariyla, ne kadar erken ararsan o kadar cabuga alirsin.

veriliyor ben almıştım.

evet, veriliyor

peki ne derece acil olması lazım yani ? ben bir okuldan kabul aldım okul başlamadan orada olmam lazım, bu yeterince acil mi mesela ?

Önce telefonla normal randevu alıyorsunuz. Daha sonra [email protected] adresine randevu aldığınızı ancak durumunuzun acil olduğunu, daha erken bir tarihe randevu talep ettiğinizi aciliyet sebebinizle birlikte e-mail ile bildiriyorsunuz. Talebiniz uygun bulunursa size yine e-mail ile bildirimde bulunuyorlar. Bunun üzerine tekrar randevu servisine telefon açıp acil randevu talebinizin onaylandığını bildirip acil randevunuzu alıyorsunuz.

Business le alakali konularda bnm bildigim visalarda oncelik evlilik iliskiler etc ise pek sallamazlar

Guzel uygun bir dille derdini anlatan bir e-mail atarsan erkene randevu verirler. benzer bir okul sikintisini ben de yasadim, bana daha erken bir tarihe zaman vermislerdi.

telefonla randevu almayın acil vize başvurusundan önce, sitede öyle yazıyor ama gerek yok aslında ona..
[email protected]'a bi mail atın durumu açıklayan, ona göre verebilirler,,

bu aralar yılbaşı nedeniyle posta işletmeleri yoğundur.

tracking number lc ada lj ile başlıyorsa abd'den çıkana kadar takip edilir, bu nedenle postacı apartmana bırakıp gidebilir. posta kutuna uyarıcı bir not yazarsan iyi olur.

tracking number EI diye başlıyor ?

www.trackitonline.biz

vicks etkili olur

ilik tuzlu su.

ayrintilar icin (bkz: #22408791)

geçiyosun musluğun altına sağ elinde baş parmağını burnunun soluna işaret parmağınıda burnunun soluna koyuyorsun ve bütün gücünle bütün sümükleri çıkarıyosun :D başka çare yok bu işin.en azından yarım saat fln akmayabilir onun garantisini verebilirim.

adım 1 : eczane'ye gidip iliadin veya otrivine adı verilen ilaçlardan birisini satın alıyorsunuz.

adım 2 : öncelikle burnunuzu lavoboda hayvan gibi sümkürüyorsunuz.

adım 3 : kafanızı geri doğru yaslayarak iki burun deliğine de üçer kez damlatıyorsunuz.

adım 4 : kafanızı yere paralel tutarak ilacın aşağıya da dökülmeyecek, genzinize de kaçmayacak şekilde burnunuzun içinde kalmasını sağlıyor ve 10 saniye kadar böyle duruyorsunuz.

adım 5 : doğruluyorsunuz ve burnunuzu kesinlikle sümkürüp ilacı dışarı çıkarmıyor, burnunuzun içinde kalıp tesir etmesine engel olmuyorsunuz.

sonuç : yaklaşık 8 saat boyunca burnunuz o kadar kuru oluyor ki hava soğuksa aldığınız nefesler ciğerinizi bile yakabiliyor.

önemli not : bu işlemleri 3 günden fazla arka arkaya tekrarlamanız önerilmez.

Vicksle tuzlu su sadece tıkalı burnu acmaya yardımcı olur burun akıntın devam eder. Nezleye de en iyisi c vitamini almak ve istirahat ama zamanın yok bence tylol hot veya muadili varsa hem bu gece hem de yarın sabah kullan. daha kısa sürede iyileşmene yardımcı olur

@bugunku antremanda goz dolduran futbolcu,
@forzabjk,

kardiyoloğum tylolhot, iliadin gibi ilaçları yasakladı. kalp çarpıntısı yapan bir madde varmış içinde. abd'de mesela çok zor satıyorlar bunları. ama tuzlu su (serum fizyolojik) ile yapabilirim tabi :) theraflu kullanmaya başladım. bakalım....

AVAMYS SPREY

Actifed

yakında katkı kredisi almayı hak edip ya da etmediğiniz açıklancak. eğer hakederseniz ocak ayının yedisinde ziraat bankasından alacaksınız.

o nereden açıklanacak ? sanki bir link vardı ve oradan takip edebiliyorduk ?

alma geri öderken çok koyuyor.

kredı bıtsın bı odemeye basla kendıne bı kufurler edersın off

senin eline para geçmicek ki katkı kredisinde,devlet senin yerine harç parasının bir kısmını otomatik ödüyo.öğrenim kredisinde para veriyolar sana.

birincisi ilk ismimi kimse kullanmıyor, kağıt kürek kayıt vs. işlerinde bir sürü sorun çıkarıyor ve islami bir isim olduğundan dolayı ileride yurt dışında yaşayacağım için ayrımcılığa maruz kalmaktan çekiniyorum.

cevaba gelecek olursak ; kanun der ki "Adın değiştirilmesi, ancak haklı sebeplere dayanılarak hâkimden istenebilir." bunun için de bir yıllık zamanaşımı süresi vardır. bir gün böyle evde düşünürken, bu ad ilerde benim başıma iş açabilir, en iyisi değiştireyim derseniz zamanaşımına takılabilirsiniz. bu hakimin değerlendirmesi olur. bahsettiğiniz konu pek geçerli gibi gelmedi bana ama denemekten de bir şey çıkmaz. masraf olarak 70 80 lira gibi bir şey olabilir. şimdi yeni usul kanunu girdi yürürlüğe masraflar falan değişti tam bilmiyorum. kolay gelsin. emeğe saygı ufak tik :)

aynı gerekçeyle değiştirdim adımı, 15 yaşında. resmi işlemleri ailem halletti, o konuda yardımcı olamayacagım. hakime verilen gerekçe kağıdı (ya da her neyse işte, meseleyi açıklayan kağıt) stajyer bir avukat tarafından yazılmıştı, -de/-da yazım yanlısı bıle vardı kagıtta dusunun. gerekce olarak da "adın yıllardır benımsenememesı, sosyal yaşamda zorluk cıkarması ve asosyallıge yonlendırme" gıbı bı sey yazmıstık. hakim sadece o metni bana okuyup kabul ediyor musun dedi, onayladım, bitti. tabi bu öncesinde 3-4 ay süren işlemlerden sonra yapılan, bitirici vuruş. bundan sonra 1 hafta ıcınde yenı kımlıgını verıyorlar sana.

isim değiştirme için haklı sebebinin ya da hukuki menfaatinin olması lazım.haklı sebepten kasıt adının döndü, satılmış,yosma gibi isimler olması halidir genelde. dilekçeye isim değiştirme gerekçesi ve yeni isim yazılır asliye hukuk mahkemesi ne basvurulur.süreç cok zor değildir ki genelde değiştirilmesi yönünde karar verilir bazı durumlarda 2 şahit dinlenir gibi şartlar var ama genel olarak kolay işler.iki ismin varsa karışıklığa yol açtığı gerekçesini kullanabilirsin mesela.

18 yaşını geçmişsen mahkemeye geçerli bir mazeret ile başvurduğunda kolayca hallediliyor.Neden sildirmek istiyorsun derse hakim diğer adınla tanındığını söylersin.Ben de 2 yıl önce sildirdim 2 ismimden birini.Kolay gele.

hocam şurada ayrıntılı bilgi var.

efendim şimdi yok bir şey gibi saçma salak cevap veren kadın size sinirlidir. anlamanızı bekliyordur. pat diye sana kızdım çünkü şöyle şöyle yaptın demez, neden demez, çünkü kendiniz düşünüp bulursanız o hatayı kabulleneceğinizi düşünür ve içgüdüsel olarak bu onun haklı olduğu/zafer kazandığı anlamına gelecektir. maalesef kadınlar, genelleme yapmaktan nefret ediyorum ama, ilişkiyi bir tür güç savaşı olarak görürler. çoğu kadın haklı olduğunu duyarak tatmin olur. çok ağır bir kavga edin mesela, çok da haksız olun, birazcık tartışmadan sonra "aslında haklıydın" dediğinizde o konu kısa sürede kapanır. çünkü kadının beklentisi, belki de bir tür feminist dürtüyle, kazanan taraf olmaktır. erkeklerde nasıldır bilmem. hatalıysan özür dilesen... değil işte. o onu söylediği an "güçsüz" taraf haline gelir, kendin anlaman gerekir. evet, ben de tam anlamıyorum olayın niye güç gösterisine döndüğünü. bunun için ilişki konseptinde derinlere inmek gerekiyor.

atılan tribin bir bölümü de anlamadığınız içindir bu arada.

ya bunun en makul çözümü gerçekten takmamak. bırakın siz o kadını bir iki saat, kendi kendini yiyip bitirsin, sonra canı sıkılır zaten. siz kitap falan okuyun o arada. eğer zor bir kadınla karşı karşıyaysanız schindler's list izleyin. üç saatlik film lan! yok çabuk sıkılgan bir dişi ise karşınızdaki wristcutters izleyin. çok zor durumlarda kundera okuyun ya da. sufle yapın. xhamster açın. ne bileyim.

ne demek istediğimi çok aktaramamış olabilirim, malum, saat. daha ayrıntılı açıklamaya çalışabilirim yarın sabah hatırlar isem.

çünkü kadınlara göre bariz olan bir şey erkeklere göre anlaşılmaz olabiliyor. kadın davranışınızın/öküzlüğünüzün/onu üzen şeyin vs. elbette farkında olduğunuzu düşünüyor ancak siz ısrarla neyin var diye sorunca sinirlenip yok bir şey diyor, yok bir şey demese daha kötü; kavga geliyor!

o yüzden böyle durumlarda neyin var diye sormadan önce biliyorum biraz odunum, bazı şeyleri anlayamıyorum, aslında seni incitmeyi hiç istemiyorum ama bana normal gelen bir olay seni incitebiliyor, konuşmazsak anlayamam demeniz gerekiyor.

bence bu tamamen karşıdakinin bakış açısı. siz neden böyle bir soru sordunuz diyebilirim mesela size ben. Neden sahiden? "Neden erkekler kadınları anlayamıyor, neden onların ifade ettiklerini bir türlü çözemiyoruz" demek yerine "kadınlar derdini anlatamıyor" dediniz? Demek ki siz de farklı noktalardan bakamıyorsunuz! Demek ki siz de kendi bakış açınızı, algı noktanızı değiştirmek yerine, "kendini anlatamıyorsun be kadın" demeyi doğru buluyorsunuz. Kadınlar anlaşılmaz değillerdir, anlayamayan erkeklerdir. Alan rickman güzel bir laf etmişti, "kadınlarda anlaşılmayan ne var bilmiyorum, bizim gibi düşünüyorlar, anlaşılmaları çok kolay, kadın benim en iyi arkadaşımdır, eğer anlayamıyorsak, bizden daha derin düşündükleri içindir" diye.

@yvonne tabire dikkat. anlatamıyor değil anlatmıyor dedim. bir şeye bozulmuş, gidip ''şuna bozuldun biliyorum özür dilerim'' gibi bir cümle kursam neyi çözecek ki ? hatta ''şuna mı bozuldun ?'' dediğinde bile yok öyle bişey bozulmadım ben diye cevap vermiyor mu kadınlar ? yani ben elimden geleni yapıyorum, ama sadece benim çabalamam isteniyor ki sıkıntı da bu. tek istediğim sıkıntısını söylemesi ama ısrarla trip atmak neden ?

(bkz: eşeğin sikinden dolayı) olmakla beraber, ilişkiyi ihtirasa sürüklemekten başka bir istek değil. Sanıyor ki olayı anlaman senin için zor, uğraşıcaksın, niye ? çünki seven bıkmaz seven uğraşır. Bilse ki sadece sadede gelip, vakit kazanıp, olayı çözüp, mutluluğa yelken açmak istediğini demez. Peşinde koşturma ve en temelinde feminist güdüler hani. Aslında her daim "yok birşey"in arkasında ciddi sebepler yatıcak da değil, bu kelimeyi bunların lugatına kazıyan bu güdüler, alışkanlık yaptıran ise toplum, sosyal çevre sik sük sök am göt.

Bi de şimdi @2'ye binaen demek istediğim 2-3 şey var, çoğu kadına sen haklısın amk desen zafer kazandığını değil kaale alındığını düşünür ve sevinir. Olay güç savaşı değil de güçlü göreceği erkeğin onu kaale alması ve onun gücünde kendi tesirini de görmesi, erkeği güçlü olsun ama bi nedeni de ben olayım algısı. Her güçlü erkeğin arkasında bir kadın vardır sözü çift taraflı yani.

ben söylemem sen anla

www.youtube.com

erkeğin "kadın algısı"yla ilgili beklentisi, karşılaşmayı umduğu şunlardır:

www.beautyden.com

playlistmusic.org

us.123rf.com

halbuki ilişki başladıktan sonra şuna benzer şeylerle DE karşılaşır:

ledorfineart.com

lrc.wfu.edu

upload.wikimedia.org

ve anlamaz. çünkü kadın, bütün bu altı resmin hepsidir. kadın o kadar karmaşık bir olgudur ki, erkeğin beklentileri belli iken, yüz yüze geldiği şey ona göre "total belirsizlik"tir. çünkü erkeğin algılama ve çözümleme yetisi, kadını kavramaya kâfi gelmez. bunun sonucu "frustration"dır. (bkz: frustration)
bu yetersizlik hissinin sonunda "ne trip atıyo mını sikorsky?" noktasında bulur kendini.

erkeğe, "evlenin, ya mutlu ya da filozof olursunuz" sözü boşuna söylenmemiştir. kadın sürekli emek, zaman, ilgi, ihtimam, tatmin ister. erkek de bekler ki bu ihtiyaçlar, "armut piş, ağzıma düş" kolaylığında halledilebilsin, tam maç seyrederken, tam, arkadaşlarla dört çeker geyiği çevrilirken parazit yapılmasın.

sorun, kadının bu karmaşık yapısından, erkeğin de bu yapıyı kavrayabilecek akıl, hafsala ve olgunluk seviyesine çok geç ulaşmasından kaynaklanır.

Konu hakkında akademik bilgim yok ama kadın ve erkeğin iletişim yollarının farklı olmasını, insanlığın ilk zamanlarından beri erkeklerin her zaman daha sosyal, toplum içinde bir şeyler halleden insanlar olmasına; kadınların ise evden çıkıp topluma karışmalarının çok daha geç olmasına bağlayabiliriz belki. Belki bunun sonucu olarak erkek beyni doğrudan sonuca odaklanmaya alışmıştır.

kadinlar anlamak icin degil sevmek icindir diye bir soz var ya orda ki sevmek kelimesini siz anlayin iste.
genel olarak bir kadinin etrafinda ona yazan bir cok erkek vardir tercih sayisi fazladir.
bir erkegin etrafinda ona yazan kadin sayisi muhtemelen daha azdir.
bir erkek olarak dusunun, size yazan 10 tane kadina tek tek derdinizi mi anlatirsiniz yoksa trip atip, sinir edip, surundurur musunuz?
bir erkek olarak itiraf edeyim kesinlikle doganin verdigi ozellik olarak daha zekiler, ancak bir erkegin cok akilli olmasi lazim ki niye boyle yapiyor demeden bir adim onunde sorulara cevap alsin ya da dogru soruyu sorarak cevabi bulsun.
sonuc olarak derdini anlatamayan insanin uzerine dusmemek gerektigini dusunuyorum. 2 yillik kiz arkadasima kopek cektikten sonra efendi gibi kendini anlatmaya basladi. (bkz: kopek cekmek)
malesef bu kadar basit sanirim derdini anlatmak isteyen anlatir degil mi?
(bkz: 4 s kuralı)

Anlamaya ve anlatmaya çalışma; idare et. Bi de sev..

Temel konu iletişim değil mi? İletişim zor şey, özellikle sinirliyken konuşmam ben eşimle. Neden - çünkü o anda ağzımdan çıkacak kelimeler suçlayıcı olacak, bu durumda o da kendini savunacak, al sana kavga, haklıyken (bir öküzlük yapmıştır vs) ben onu suçladım diye haksız duruma düşeceğim. Olmaz öyle şey. O zaman beklerim, beklerken trip yaparım. Ne zaman ki sinirim yatışır, o zaman alırım karşıma "sen böyle yapınca ben çok üzüldüm, senin bu hareketini ben böyle anladım" derim, bir konuşma ortamı doğar, olayı çözeriz.
İki önemli nokta var yanlız:
* akşam yatak ayrılmayacak - sevişmeyin tamam ama bu çözülmeyecek bir olay değil
* trip süresi çok uzamayacak - takriben üzerine bir gece uyumak yeterlidir.