miden hassassa çok içmemen lazım. vücuttan su attırıyormuş, dişlerde sararır.

içine limon atınca çayın zararını emiyo diyo duymuştum ama ne kadar doğru bilemiyorum.

dişler sararır, uyku kaçırır, şekerliyse oradan da zararlı..

Yine kahve ve sigara kadar zararlı değil, içmeye devam..

kireçlenmeye katkısı var diye duymuştum sanki ama araştırıp kesin bir bilgi bulmak gerek.Ancak çayı şekerli içiyorsan,ilk şeker sorununu çözmeye çalış ki beyaz olduğuna aldanma,gerçekten çok zararlı.sadece 1 küp şeker atıyorum falan da deme,10 bardak işten 10 küp şeker eder.şeker mevzunu çözüldüğünde çayın gerçek tadını alacaksın ve kararında bırakacaksın olayı,2-3 bardak içtiğinde yetiyor,ama şekerli içince bildiğin kola gibi sınır tanımıyosun.

çok sigara içtiriyor meret:) yaz-kış, spor yapayım yapmayayım 3 litreden aşağı olmamak üzere su tüketmeye çalışırım günlük.

kansızlığa sebep olur. çayı azaltarak.

kansızlığa sebep olmaz. çayı yemek ile birlikte aynı anda içersen yemekten alacağın demirin emilini azaltabilir ama yemek ile birlikte içmezsen böyle bir şey olmaz dolayısıyla kansızlık filan da olmaz.

bol bol üşürsün .
kandaki değerleri bozuyor fazla ça ve üşüyorsun böylece.

dişleri aşırı sarartıyor.

(bkz: tein)

su içmeyi unutturuyor en büyük zararı bu.

fazla kafein carpinti yapar.

en mantikli secenek dogum kontrol hapi. reglin basladigi gun kutuya baslamak kaydiyla 21 gun kullanarak isin icinden cikabilirsiniz. doktora danismadan kullanmayin tabiki.

kondom kullanmak bir tercih olmamalı.
neden tek tedbiri doğuma karşı alıyorsunuz?
bulaşıcı hastalıklar, enfeksiyonlar ve daha beteri bir kapınca ölene kadar çekeceğiniz mantar ve siğil gibi dertler neden hiç aklınıza gelmez anlayamıyorum.

cevaben; -dr kontrolünde olmak kaydıyla- doğum kontrol hapları işe yarayabilir ve fakat muhtemelen ihtiyaç dışında kullanılacağından (bknz: hormon dengesi) kullanan kişinin ağzına (ve vücuduna*) s.çar.


*fazla östrojen yağlanma, selülit ve çatlağa sebep oluyor.

Jimjim, evet ben aslinda zaten haptan vazgecmistim. neden tekrar dusunmek gibi hata yaptim anlamiyorum. tesekkurler bu yan etkileri hatirlattigin icin. gercekten de her yonden en temizi kondom.

(bkz: balkan lokantası)
(bkz: şimşek karadeniz pide salonu)

Beyaz lokanta
Mango'nun karşısındaki sokakta, adına baktım İmam Adnan Sokak'mış.

tee assaga dogru yardirin. tunele gelmeden sagda yemek kulubu var. o da mi olmadi? cetinkaya magazasina gelmeden soldan yukari yardirin. ucuz sulu yemek yapan kosk lokantasi var.

yemek kulübü,
tünele gelmeden sağda

edit: bu arada yemek kulübü de öğrenci işi olmaktan çıkıyor yavaştan.
15 liraya dayanıyor menü fiyatları 2 kişi 25 kağıdı kesin bırakırsınız 30 a kadar yolu var haberiniz olsun

balkan lokantası
yemek kulübü
çetinkaya.

yemek kulubü +1

yemek kulubu'ne gidin haci.

Helvetia
Tünelin o tarafra. Pişman olmayacaksınız, tıka basa yiyip kişibaşı 11 liraya çıkcaksınız. Afiyet olsun

Beyza Lokanta Balkan Lokantası falan ucuzdur ama bi olayları yoktur. Helvetia iyidir

kpss ile cok az alım var, 85 puanla arkadasım atanamadım su anda 6 gun dersanede 900 lira maasla calısıyo. 4001 den memur olabilir acıkogretim de okusa aynı is. bildiklerim bunlar.

bir tane biyoloji okuyan kişi tanıdım. mezun olduktan sonra yani şuan tamamen alakasız bir iş yapıyor. onun dediğine göre laboratuvarlarda iş buluyorlarmışmiş. türkiye'de lab?

benim bir tanıdığım da biyoloji'de okudu, başta laboratuarlarda çalıştı sonra da dayanamayıp okula dönerek orada akademisyen olarak kalmaya karar verdi. benim duyduğum örnekler pek iç açıcı değil ama belki geneli öyle değildir bilemiyorum.

Ben matematik okudum fen edebiyat okumasin da ne okursa okusun derim. Iyi bir uniden mezun olsa da farketmez.

birincisi çoğunlukla iş yok. ikincisi biyoloji bölümünü bitirmek için harcayacağı çabayı üniversite sınavı için gösterip tıp falan okuyabilir.
hükümetin son yaptığı değişiklikler bildiğim kadarıyla biyologların hastane lab'larında çalışmasını engellemeye yönelik. en son iş güvenliği uzmanı olma yolu açtılar ama pek işe yarar bir alan olmayacak o da 2-3 sene sonra.
türkiyede biyoloji iş bulmak için değil zevkine okunacak bir bölüm. biyoloji öğrenmek için delicesine bir istek duymuyorsa her güne lanet eder. mezun olduktan sonra yüksek lisans yapmazsa zaten iş yok. onun dışında seviyorsa ve okul biter bitmez iş bulma beklentisi yoksa güzel bölüm.

ekleme: illa biyoloji okuyacaksa da üniversitelerin ders programlarını incelesin, karşılaştırsın. neden ankara üniversitesi? hacettepe ve odtü dışında biyoloji okumaya değer bir üniversite duymadım.

ekleme 2: bölümü sevip işsiz kalan arkadaşım olmadı, hatta güzel işler buldular. bölümü sevmeyenler üçe ayrılıyor, bir okulu bırakanlar, iki bitirip ne yapacağını bilemeyenler, üç bitirip önüne gelen yüksek lisans programına ya da işe girenler.

çok iş imkanları yok.bu aralar iş güvenliği sınavı girme hakkı tanındı onlara tabi onlarla birlikte mühendislik mezunları ve fen fakültesi kimya ,fizik dahil olmak üzere.

çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri okumama rağmen benim değil de fen fakültesi mezunlarının iş güvenliği uzmanı olabilmesi de konuyla alakasız ama çok komik.

kesin iş güvenliği uzmanı konusunda aklını karıştırmışlar bizimkilerin.

Biyoloji okudum, yüksek lisansımı tamamladım, doktorama devam ediyorum. Akademisyenliğin onü açık değil. Son yıllarda fen-edebiyat bolümlerine talep azaldığı için ikinci oğretimleri açılmamaya başladı, hatta artık orgün oğretim kontenjanları bile dolmuyor doğru dürüst.

Çalışan arkadaşlarımın çoğu ilaç firmalarında mümesiller. Birkaçı araştırma gorevlisi. Birkaç kişi de laboratuvarda çalışıyor. Ar-Ge'lerde çalışma olanağı ise İstanbul-Tekirdağ civarında mümkün. İzmir'de satış-pazarlama dısında iş bulamıyorum desem yeri var. Kpss duruymunu zaten yukarıda yazan arkadaş olmuş.

Varın durumu siz düşünün, hatta kardeşinize ve annenize de okutun isterseniz.

gerçekten çok yardımcı oldunuz, çok sağ olun hepiniz.

arkadasim tip haric hangi meslegi secerse secsin turkiye'de is bulma anlaminda surunecek.

yeni mezun muhendislerden tut, isletme mezunlarina ya da ogretmenlere kadar herkes icin zor bu memleket. burada yazan arkadaslar iyi niyetli yaziyorlar ama onlar da zamaninda benim gibi ruh hastasi rehberlik uzmanlarinin baskisiyla muhendislige ya da diger sevmedikleri bolumlere yonlendirildiler.

hulasa, eger biyolojiyi seviyorsa, meraki varsa gitsin. ama oyle yuzeysel bi merak degil, hakikaten istiyorsa yazsin. bir konuya olaganustu ilgin olunca hayat sana butun kapilari sonuna kadar aciyor. bunun sayisiz ornegi var.

edit: canli ornek bir altta. arkadasin aldigi maasi ya da yasam standartlarini bilmiyorum ama insaat muhendisligi ya da makine muhendisliginden mezun olup turkiye'de tabir-i caizse 1200 tl'ye it gibi amelelik yapmaktan iyidir. bolumleri isimlerine gore degerlendirmeyin derim.

okumak var okumak var sevgili panpa.
ben hacettepe biyolojiden mezun oldum, amerikanin ve dunyanin en prestijli universite hastanelerinde calistim/calisiyorum. insan isterse bahane yaratir, ya da istedigi yere gelmek icin elinden geleni yapar.

jemjum haklısın tabi. yalnız zorluklarını düşündüğün zaman biyolojiye harcayacağı emeği başka şeylere yönlendirirse daha iyi olur gibi. yukarıda yazılanlar içinde olumlu bir tek görüş yok. yoksa biyolojiye bir merakı olduğundan değil. iş bulabileceği bir bölüm istiyor. zaten bu ülkede kaçımız istediği işlerde çalışıyoruz ki? ama seni emeğinden dolayı tebrik etmek lazım. saygılar

organize etmek, yonlendirmek, harekete gecirmek ama biraz sert bir anlami var. nazik degil.

İlkokul ve ortaokulda öğrendiğim İngilizce'yle yaşıyorum. Bugüne kadar kazandığım neredeyse tüm paraları (ya tercüme ya da işimde kullanma sebebiyle) bu sayede kazandım.

Biraz Amerikan mandası bi okul olduğu için uzun seneler sağlam bi eğitim verdiler; sonrasında devamlı konuşmaya devam ederek unutmadım. Klişe gibi gelecek ama geliştirmek için dizi izlemek, filmleri kesinlikle dublajsız izlemek, şarkı sözlerine dikkat etmek ve mümkünse kitap da okumak şart.

meksika sınırına ulaşacak kadar.
lise.
pek geliştirdiğim söylenemez.

oyunlarla öğrendim 8-16 yaş arasında, ondan sonra da diziler filmler altyazı. geliştirmek için çaba sarf etmedim hiç, bi şekilde oldu işte. sevdiğin şeylerin içinde varsa öğreniyorsun.

yabancılarla iletişim şart geliştirmek için. yurtdışı olur, sultanahmede antalyaya gitsen olur, skype yapsan o da olur. ama hiç birinde yanında bir türk bulundurma zor durumda kalınca kendi yolunu bulursun :)

ilkokul, lise ve toplamda 2 sene norveçte yaşadım

edit: şu anda da eğitimi %100 ingilizce olan bi üniversitedeyim

kpds, üds gibi sınavlara girdim +90 puanım var.tabi bu aslında birşey ifade etmiyor. asıl ingilizce speaking becerisi ile ölçülmeli.

ingilizce öğretmeniyim. ingilizceye lise sonda merak duydum üniversitede tam takır öğrendim yabancı hocalar sağolsun.

ama halen zorlandığım pek çok nokta çıkıyor.

ilkokul, lise ve üniversitede öğrendim. temel bilgiyi lisede, üniversitede de bölüme yönelik şeyler öğrendim. bir iki yurt dışı deneyimiyle, dizi-çizgi roman tarzı şeylerle geliştirdim.

liseye kadar inter. seviyesinde biliyordum zaten kursa vs gitmiştim.
üniversite hazırlık okudum 1 sene.
geçenler de öylesine bi ielts'e girdim 7 aldım fena sayılmaz.
speaking'im de konuştukça açılıyor, 1 ay ingiltere 1 ay fransada kaldım mecbur konuşma gelişiyor.

amerika'da yasadim bir sure. toefl puanim 117/120. amerika'dan once de iyiydi dizi falan izlemekten ama konusma pratigi cok farkli. bir kere hata yapmaktan korkup duzgun gramerle yavas konusursan hic bir amerikali seni anlamiyor. onemli olan hata da yapsan hizli konusmak. bunun disinda cnn falan takip edebilirsin kelime acisindan, gunluk kaliplari ogrenmek icin dizi izlemek cok faydali.

ilkokul ikide dille tanıştım.
ortaokul hazırlıktan itibaren geliştirdim. ortasonda advanced seviyedeydim.
okul dışında ingilizce romanlar okuyup, müzik dinleyerek geliştirdim. mektup arkadaşlarım vardı. günlük tutardım. vakit buldukça ingilizceden ingilizceye sözlüklere bakardım. notlar alırdım. deyimler ilgimi çekerdi, araştırırdım vs. ingilizceyle uğraşmak eğlenceydi.

(bkz: internette karı soymaya çalışırken ingilizce öğrenmek)
(bkz: true story)

üniversitede erasmus öğrencileriyle takıldım, ispanyol ev arkadaşı aldım vs. böyle böyle gelişti. iş dolayısıyla da sürekli ingilizce kullanıyorum.

Üniversite hazırlık. Konuşarak geliştiriyorum. Bu biten bir şey değil, süreç.

kucukken 3-4 yil amerika'da yasadik (2 yasindan itibaren), ingilizceyi orada ogrendim. dondugumuzde de anadili ingilizce olan okullara gittim. 4 yildir amerika'dayim. bazi kelimeler disinda aksanimi ayirt edemediklerini soyluyor amerikali arkadaslarim. kisaca hayatim amerikancayla gecti. ailemin bir kismi amerikali zaten.

annem babam heves etmiş daha doğru düzgün okumam yazmam yok kasetli kitap setleri almışlar. Robby diye bir robot vardı. Her fasikülde bunların maceralarıyla birlikte yeni kelimeler, şarkılar. çok eğlenceliydi. küçükken friendsdir, will & gracedir zamanın güzel sitcomlarını altyazıyla izlerdim. sonra liseye kadar bu şekilde kendi çabamla öğrendim. lisede özel okulda okudum. hazırlık +bütün derslerimiz ingilizceydi. derken yurtdışı, üniversitede de eğitim dili ingilizce...

şimdi de mesleki ingilizce geliştirebilmek için internetten kitaplardan kendi kendime bir şeyler karalıyorum.

10 senedir amarigadayım. KPDS 90+ idi. TUS'da tulum çıkardıydım 2-3 dâfe. Ama pek bi boka yaramadı. Temin bölüm başganının garşısında, gan ter içinde gak guk ediyodum. Odadan çıkınca sunturlu bi kufür savurdum gendime, Türkçe!

ortaokul hazırlıktan başladım öğrenmeye, film-dizi-kitap-internet-oyun olmasaydı şu an tercüman değildim diyebilirim. bu olay tamamen sevmek ve kendini geliştirmek.

e zamanla. dizi izleye izleye degisik deyimleri, kaliplari, unlemleri ogrendim. master tezimi kompil ingilizce yazdim zaten 100 sayfa falan. amerika'ya WAT yapmaya gitmistim bundan ta 7 sene once, onun cok bir faydasi olmadi gerci; 3 ay kime yeter.

simdi de avrupada yasiyorum. etrafimda turk yok, o yuzden ingilizce ve cok cok az fransizca konusuyorum mecbur. yalniz cumle kurma kolayligim karsimdakinin ingilizce bilgisine gore degisiyor garip sekilde. ingilizcesi iyi olanlarla cok daha derin anlasabiliyorum. diger turlu "ulan simdi bu cumleyi daha nasil basit soylerim?" diye dusunmekten curcunaya donuyor cumle.

oyundan ingilizce ogrendim diyenlerin agzina kurekle vurasim geliyor.

Haber vermen gerekir, yoksa yakarlar.

vize icin basvurdugun yere biletinle git. seninkini one alirlar.

O ucakla gitmezsen kesin yakarlae. Konus sirketle. Ayrica yaktigin biletin vergisini alabilirsin az da olsa onu da bileti yakmadan konus

Beni uluslar arası alanda desteklediler ve değişen ve yeni gelen yönetimin keyfi uygulamalarına karşı savundular, ezilmemi ve hatta işimi kaybetmemi engellediler.

yılbaşı çekilişinde play station 3 çıkmıştı.

Ruhsat almadan onceki son stajyer maasimi, avukat maasi olarak verdiler. Yeni baslayan avukat maasindan da yuksek bi miktarla.

Oyle bir zamanda geldi ki bu para olmasa gercekten zor duruma dusecektim.

Eski patronum öğrenci evime 2.el bir buzdolabı almıştı bizim buzdolabı bozulunca. Aro.

benim gibi adama iş vermeleri +1

eski şirketim vizem bitmeden beni öylesine londraya göndermişti. iki gün gezip gelmiştim. ikinci kez vize çıkarken sorun olmasın diye. allah razı olsun

bi seferinde bir mükellefim altı aylık birikmiş muhasebe ücretini vermişti.

şaka lan şaka. tam bir aylık vermişti sadece.

Okul erasmusa gönderdi, ödediğim tüm harçları fazlasıyla çıkardım. Daha sonra yurtdışında staj için de stajım zorunlu olması gerekiyordu vize işlemleri için ama zorunlu stajımı yapmıştım, gidip ona rağmen zorunlu stajı var bu çocuğun diye kağıt verdiler.
Şirket de bi kere hayalimdeki fuara gönderdi bi hafta boyunca. Bi de geçen Dubai'ye gönderdi bi 20 gün falan. İş için tabii ama iyi yani.

başarımdan dolayı yarım maaş ikramiye vermişlerdi. ve aynı sene bir de yılbaşı ikramiyesi almıştım herkesle beraber. ne seneydi be.

üniversitenin üçüncü senesinde yönetmelik değişti ve kredi sınırlamasını kaldırdılar. böylece alttan derslerle beraber bütün dersleri alabildik. bu serbestlik olmasaydı 6 seneye uzayacak olan okul, bir dönemde 18 ders falan alarak 4 senede bitti :)

not: şahsi kıyak mı lazımdı? yanlış anladım galiba :)

patron evine cagirdi. ben kafa kafaya icecez derken karisi da bize katildi. sonra bunlar farkli bi nedenden dolayi kavga ettiler raki masasinda. adam bu is aramizda kalsin diye maasima 3'te 1 zam yapti. gerci 5 ay sonra ciktim isten bi boka yaramadi pek.

projeden ayrılmıs olmama ragmen 5 ay sonra bitirme primi yatırmaları hemde 5 digit dolar cinsinden.

-bir kere 106 ekran samsung plasma tv verdiler.
-görevim olmadığı halde bir toplu satışa yardımcı oldum diye 1000 usd verdiler.
-bayram, seyran yarım maaş ikramiyeler
-değişik zamanlarda görevim olan işleri yaptım diye çeşitli hediyeler (şirketin distribütörü olduğu ürünler)
vs vs..

Bana diplomanla gel dediler aralık ayı içinde. Not ortalaması yazsın ama diploma da/ geçici mezuniyet belgesinde

transkript

sinaviyerim.blogspot.com

Hayatta başarılı olabilmek için istesen de istemesen de bazı durumlarda çalışman gerekir. Kazanmak için bazı şeyleri kaybetmen gerekiyor.

çalış

zor baba.
daha guzel bir dille anlatabilir,sonucta cocugun en buyuk guvencesi babasidir dogustan bide baba boyle yaparsa zor valla.

ben karşılıklı ilişkilerin alışkanlıklar üzerine kurulu olduğuna inanıyorum. siz babanıza özel hayatınıza karışabilme iznini zamanında vermişsiniz ve artık o yolun bir geri dönüşü yok. ya kıracaksınız adamı ya da suyuna gideceksiniz.

benim babam maaşımla ilgili bir kelime dahi etmez çünkü özellikle özel hayatıma müdahele edemeyceklerini erken yaşımda öğrettim kendilerine. yanlış anlaşılmasın çok samimiyimdir ailemle ama belli sınırlar vardır.

@cigerdelen @japonaskeri
Zamaninda cok buyuk sıkıntılar yaşamış babam. Su an da bunu bizim yasamamizdan endişe ediyor ama eğer onun istediği şekilde yasamazsak da bunu cekmemizi istiyor. Kesinlikle bu. Ben de korkuyorum. Söylediği aslında doğru bir şey. Kenara para koyun diyor. Ama sürekli gozetimim altindasiniz duygusu iyi değil. Bunu da bilerek yapıyor. Çünkü eger öyle olmazsa bizim cigrimizdan cikacagimizi falan düşünüyor. Ama yaklasimim ne olmali hala bilmiyorum.

18 yaşını geçtikten sonra insanlar açlıktan geberecek de olsa otoriter bi tavıra maruz kalamaz. kendi hayatını yaşa. hataların olur, yanlışların olur. belki ilerde çok pişman olursun ama bu senin hayatındır.

kaldı ki 18 yaşından küçük bireyler üstünde de baskı kurulamaz sadece doğru yola yönlendirmeye çalışılır.

anlatılan şey gerçekten bunaltıcı.

+

çalışan iki kardeş neden hala ailesiyle yaşıyor?

Çünkü birlikte yasayacagimiz eve babam da geldi isine yakin diye. Sonra kirayi ona odettik biz de. Simdi de kiraya ortak olun diyor. Diyemiyoruz ki sen git evden diye.

aslında belli bi yaşı geçmiş insana çok da çıkışmaya gerek yok. şu durumda yapılabilecek en mantıklı şey duymamazlıktan ve görmemezlikten gelmek. ne söylerse söylesin takmamak ve bildiğin gibi yaşamak ama bildiğin gibi yaşadığını ona hissettirmemek.

böylece karşılıklı güzel gider her şey.

@cigerdelen gerçekten bu zamana kadar alttan almakla baba deyip soylediklerini degismez kural saymakla falan hata ettiğimi anlıyorum. Biraz soylediklerinizi dusunup bunu da ona anlatmanin bi yolunu bulacagim

@kosun lan mevzu var o kadar kolay değil mesela kenarda ne kadar paran var soruları var belli aylarda.size ev alicam ona pesinat yapicam temali...

kenarda ne kadar paranız var diye sorduğunda ya boşver baba parayı marayı gel yemek yiyelim falan de konuyu değiştir.

arkadaşlar tavır koymaktan falan bahsetmiş de.. o tarz bi tavır ergenlik döneminde konur zira genelde o dönemde anne/baba da nispeten gençtir.

şimdi belli bi yaşa gelindikten sonra insanlar hem değişmezler hem de üzülüp hasta olduklarında bunun vicdan azabı bi ömür sürer.

@@cigerdelen şimdi bu azmimi kardesime de asilamam lazim. Teşekkürler

@kosun lan mevzu var keske o kadar kolay olsaydi ya. Cidden. O konu degismez. UzerinE laflar yenir bir ton

baban hakli. ne sanslisin ki sana tutumlu olmayi ogreten bir baban var. kiymetini bil.

"öyle 18'ini geçtin, ne karışıyor" yorumları bizim toplum için geçerli değil pek. 30 da olsan, 40 de olsan değişmez endişesi. bizde de babam yıllardır bana benzer taleplerde bulunurken, ablama hiç karışmaz. o evini, arabasını aldı çünkü. onca yıldan sonra hak veriyorum ben babama. yalnız yaşarken, aile desteği yokken olmuyor çünkü böyle şeyler. gençken yapmak lazım. ayrıca baba dediğin çocukları için endişelenir, normal. sorumluluk sahibi olduğunuzu hissettirebilirseniz bırakır peşinizi.

batak oynayın

Deme oyle bataktanda biktik

türkçe çalışabilirsin.

dışarı çıkın.

ışıkları söndürün

Telefondayim ondan ya türkçe.yurt dağın basında ya disarida cikamiyoruz.

yemek yapın, kokteyl yapın, mangal yapın.

spor yapın, ip atlama, şınav çekme, squat yarışı, iddiası yapın.

dans edin.

şişe çevirin, board oyunları oynayın.

sevişin.

imla kilavuzu okuyun?

yarın haftasonu ev arayın. mümkünse kızlı erkekli eve çıkın. bunun planını yapın.

söyle

screen shot al sende kalsın.
sonra arkadaşına bi çıtlat, kendisi baksın.
yalancı durumuna düşecek olursan screen shotarı gösterirsin.

hatun ile konuşun. "faceini laptopumda açık bırakmışsın geçen gün" derseniz gerisi gelir sanırım.

nasıl yaparsın bilmem ama mutlaka öğrenmesini sağla. senin arkadaşın böyle bir şey bilip sana söylemese, salak yerine konulmana ses etmese kızmaz mıydın.
fevriliğini azaltmak için ani şekilde değil yavaşça göster bu durumu. yani önce kızdan şüphe etsin, sonra tam olarak bilsin durumu. o zaman belki ani tepki vermez.

mutlaka screen shot al. sonra hatun sana iftira atmasın, "aramızı bozmak için yalan söylüyo" falan diye. sonra arkadaşınla sen kötü olursun.

sen niye karisiyorsun ki anlamadim. cok sevdigin bi erkek arkadas lafi da pek mantikli gelmedi. kiza uyuz oluyorsun bence. kadin kadinin kurdudur demisler.

ayrica baskasinin kisisel bilgilerini karistirman daha buyuk bir saygisizlik. kendine bak önce.

(git: eksisozluk.com)

söyle.

saçma sapan "kızla konuş" falan demeyin ya. git söyle arkadaşınsa. arkadaş demek bu demek.

Kesinlikle git arkadasina soyle. Sen kendini onun yerine koy ve belki adam sirf o kiz icin hayatinin geri kalanini etkileyecek biseylerden vaZgeciyor veya vazgecmek uzere. Vakit bile kaybetme. Seker hastasi olmasi bahane degil.

ayıp etmişsin. Ayıbın dibi. Ben sevgilim olsa bakmam lan. O çocukta öyle yapıyor. Sana ne yarram diyebilirler..

kadınla konuşun dememin sebebi: sonuçta o da arkadaşınız, tanımadığınız biri değil yani ve binde bir ihtimal dahi yanılma payı varsa insan çok sevdiği bir arkadaşının beynine şüphe tohumları salmamalı. ha doğruysa bile kendi aralarında kopmalı dava. ben böyle düşünüyorum ve bunun "saçma sapan" olduğunu da düşünmüyorum. doğruysa ve kadın da sizin bildiğinizi anlarsa zaten bitirir arkadaşınız ile ilişkisini. o şekilde devam edecek hali yok.

burdaki en mantıklı cevap pandispanyanın.

kızla konuşursan kız sana düşman gözüyle bakacak ve senden önce arkadaşına gidecek ve sana karsı dolduracak onu.
facebokunu karıştırman ayıp olmuş gerçekten de. eger gidip kızla konuşursan da her türlü tepkisine hazır ol, haklı çıkar her şekilde(haksız olmasına rağmen).

kızla hiç muhattap olmadan, erkek arkadaşının bunu görmesini sağla.

Kızla bu kadar ilgilenmen ve kurcalaman üzerine, hikayenin devamında, bi öpücük vermezsen sevgiline söylerim demen olası görünüyor.

kişiden kişiye değişir, genelleme yapmak imkansız. geçmişinde aldatılmış ya da aldatmış kimseler hiçbir zaman güvenmez, aldatmamış ya da aldatılmadığını sananlar da güveniyorum der ve hiçbir zaman emin olamaz.

ben bir kez yaşadım uzak mesafe, onda da güvendim. denk gelirse iyi biri, güven bence.

karşı taraf, eğer sen kafaya taktıysan, imkanı yok sana güven sağlatamaz. takla atsa bile güvenemezsin ona. kimi insanlar paranoyaktır.

güvenmeyin siz de takılın.

5 yıllık ilişkimin 4 yılı uzak geçti.
ilk başlarda çok kısıtladık ama sonradan (1.5 yıl) birbirimize öyle bir alıştık ve aşık olduk ki asla başkasına bile bakamaz hale geldim.defalarca bir çok kişi ile beraber olma imkanım oldu ama asla aldatmadım.

oda beni aldatmadı biliyorum çünkü kız olarak ne gece dışarı çıkar ne bir yerlere gider , belki ben şanslıydım varsa yoksa ailesi , kardeşi ve benim onun için.

benim içinse ailem ve o.

istemezse dışarı çıkmam bazı akşamlar bunun gibi önlemler.

dünyanın en paranoyak insanlarından biriyimdir belki. ama umursamadım bile ne haltlar yediğini ya da bir halt yeyip yemediğini. aldattı ya da aldatmadı, umurumda değil, sormadım bile. uzak mesafenin tek derdi bu olsa keşke.

Burnunun dibindekiyle de alldatir isteyen uzak mesafe sart degil

Guvenmiyorsan girismezsin gonul isi e

İlk kazığı yiyene kadar güveniyor insan gerçekten seviyorsa,
ama bir kez aldatıldıktan sonra kimseye güvenemiyor maalesef.

Tecrübeyle sabit.

Dünyanın en güvenilir kişisiydi, tanımakla ilgili bir durum sanırım. Kendimden çok güvendim ona, güvenimi de boşa çıkarmadı. Ama o bana hiç güvenmedi. Kendi paranoyalarıyla ilişkiyi mahvetti. Önümüzdeki ay 2.senemiz olacaktı, olamadı.

kadin uzaktaysa aldatir.

kadın uzaktaysa aldatır x2

güveniyorum ve güveniyor.
sebebi de güvenmememiz için hiçbir sebebin olmaması.
başkalarıyla da sevişemez.

@Cecilia

sevgilinin burnunun dibinde olmasıyla, uzakta olmasının arasında çok büyük fark var. yanındayken sevgilin seni istediği zaman görebilir, istediği zaman sana dokunabilir, 7/24 birlikte vakit geçirebilirsin.
uzak mesafede bunların hiç birini yapamaz.
bu yüzden de bir şeylere ihtiyaç duyar.

@biglord, tescilli
kadın uzaktaysa aldatır diye bişey varmı yahu?
niye aynı şeyi hemcinsleriniz için söylemiyosunuz?

dogru duzgun kadin diye bir sey yok. kadin cok mutluyken de aldatir sirf "ouffff ne hazin hayatim var diziler gibi.." demek icin.

bir de kadini tahrik etmeyi bilirsen her seyi yaptirirsin. kadin sehvettir. guvenmeyiniz. uzak mesafe iliskisi talkfriend, chatfriend gibi bir seydir. fazlasini beklememek lazim.

eger kadini uzakta birakirsan mutlaka seni aldatir. cunku kadinda "eksiklik giderme, bosluk doldurma" ya da bi cesit "tuketme" mantigi var. mesala vajinasina bir seyler sokunca zevk almasindan, alisveris yapinca havalara ucmasindan, asiri konusmasindan bunu anlayabiliriz. bu nedenle kadina "tuketmesi gereken" seyleri, yani penisi, parayi yakin olarak saglamazsan mutlaka seni aldatir.

gemi halat kadini yarrak baglar demisler.

Madem dogrusunu biliyordun ne demeye gelip burada soru sordun?

Bu kadar iğrenç bir zihniyetle bakıyorsan kadınlara, aldatılman çok doğal.

uzaktaysan aldatırsın argadaş,kimden ne için itimat ve bağlılık bekliyorsunuz.

gözden ırak olan gönülden de ırak olur.cinsiyeti olmaz bu işin.

@Ceciliacım

sen kendi fikrini söyledin, bende kendi düşüncemi söyledim. bunda terslicek bişey yok

insanlardan fikirde mi alamıcaz.

Kadın aldatır diyen zihniyet inanmayacaktır ama şöyle söyleyeyim, en ufak bir bakış, bir temas, hoşlanma, etkilenme olmadı. Aynı şehirde yaşamaya başlayana kadar okul ev arasında mekik dokudum sadece. Bu karşı tarafın beni kısıtlamasından dolayı değil, onsuz mutlu olamamamdan kaynaklanan bir durumdu. O da benimle aynı şekildeydi. Önemli olan sana evdeyim dediğinde (örnek veriyorum sadece bu ev, kafe, sinema, tiyatro olabilir) gerçekten evde olması ve senin buna tek kelime de inanman. Bu güven sağlandıysa her şey yolunda gider.

istedikten sonra günün 20 saati birlikte olsan geri kalan 4 saatte bir şeyler yapar. uzakta olmasına gerek yok.
aldatmak istemeyen de isterse bambaşka kıtalarda olsun, yine de bir şey yapmaz.
karşımdakine nasıl güveneceğim diyorsan, anneannemden gelsin; "kavun değil ki kı.ını koklayıp anlayasın..."

4 yıllık ilişkimin 3 yılı uzak mesafe,şu an hala uzak ilerliyor.
zaten erkek arkadaşımın ismini söyleseler aklıma ilk gelen olgu,dürüstlüğü.gerçekten samimi dürüst olduğuna inanıyorum o yüzden sıkıntı yapmıyorum,rahatım.

eğer aldatacaksa aynı şehirde de olsanız işteyim/dersteyim/işim var gibi şeyler söyleyerek yine sevişebilir birileriyle.yani aynı şehirde yaşamak da hiç ayrı kalınmadığını göstermiyor.

zaten bazen ister istemez paranoyak oluyorsun nerdesin ne yapıyorsun kimlesin vs vs..arada bu ataklar illa gelir o da uzak mesafenin sorunlarından biri.burada anlayış giriyor devreye ki karşı taraf farkına varınca zaten geri çekiliyor.

velhasıl kelam aldatacaksa her şekilde aldatır.tek farkı uygun ortamın genişliği.bu da tamamen güvene bağlı,o da bana yeteri kadar güven vermiş neyse ki.

Hiçbir şeyden asla emin olamazsın.

ben öyle düşünmüyorum.
Gerekirse aldatsın, evet lan aldatsın isterse, zira bir kadın aldatmak istiyorsa, ve ya benleyken başkasına karşı ilgi besliyorsa, ben ona duvar çekip duygularını zapt altında tutamam.

Bunu öğrenince ilişki çok daha güzel oluyor. Uzağına kısasına gerek yok zira her ilişkide bu tarz vakalar gerçekleşebiliyo

bana hic denk gelmiyor bu kizlar. oyle bir sey yok. hatta tam tersi. turk kizi saftirik ve malak. her boka inaniyorlar. iki gun pompa yapinca ciddi ciddi evlenecegime inaniyor bircogu.

Su an erasmustayim ve su yere goge sigdiramadiginiz, toz konduramadiginiz, aminda pirlanta saklandigina inandiginiz "yabanci" kizlarla her gun muhatap oluyorum. Siz bizim kizlarimizi opup alniniza koyun ok? Hatta ayaklarinin altini yalayin. Demek ki siz bu karilarin triplerini, orospuluklarini, sahteliklerini cekmek zorunda kalsaniz intihar edeceksiniz. Turk kizlari prensestir. Turk erkekleri de prenstir yalniz bu ciktigi yumurtanin kabugunu begenmeyen gormemis ozentiler haric.

ben de bir süre abdde yaşadım, birçok ırktan insan tanıdım. farklı değil, kadın her yerde kadın. güzeli de çirkini de var.
bahsettiğin şeyler toplumun ortalama eğitim seviyesi ve genleri ile de ilgili, dolayısıyla erkek kadın farketmiyor.

Türk kızları güzeldir dostum. Hem içleri güzel de görünüşleri güzeldir. İnternetteki gibi değil diğer ülkenin kızları

peki siz türk erkeklerindeki,türk kızlarına devamlı b.k atmanızdaki derin neden nedir?
boyumuz kısaymış.arkadaş,boy insanların elinde olan birşey değil.kariyer konusuna gelirsek,kariyerimizle de sizleri donumuzda sallarız.ha ayrıca şu da var;bize çirkin diyosunuz da tipinize bakmadan.ne cüretle rus falan düşünüyosunuz o tipinizle onu da anlamış değilim.anlayan çok rica ediyorum izah etsin.

benim tanıdığım yabancı kızlar üstteki arkadaşların tanımlara uymuyor ama bence de türk kızlarını bu hale getiren yine biz erkekler.

Şimdi lütfen burada genelleme yapmadan önce biraz duralım. Hoop! Bütün Türk kızları tripli, kıskanç filan değil. Çoğunluk öylelerine denk gelmişseniz bilemeyeceğim ama benim çevremdekiler hiç öyle değil. Ayrıca kariyer de zaman alan bir durum. Haksızlık etmeyelim.

olaya türk kızı açısından bakıyorum:

boyum kısa. çünkü annem ve babam da buçukluk -babam 1.56 annem 1.51- ailemdeki tüm insanlar kısa hatta -bir tek baba tarafı biraz uzun, onlarda da 1.80 olan tek kişi kuzenim. kardeşim 1.72 falan erkek çocuğu- ki rahmetli dedem annanemden kısaydı, onu da diyeyim. kısayız yani ne yapalım? ben yıllarca yüzdüm, basketbol oynadım, çok da sağlıklı beslendim, bu kadar uzadım. ki bu türk insanındaki boy uzunluğu takıntısı iyi bir şey değil, bu yüzden benim romatizmam aso +2 değerdeyken fark edildi, çünkü boy uzama ağrısı çektiğim zannedildi. yani uzun boy, uzun boy diye yırtınmayın, hayatımın sonuna kadar iğne olmam gerekebilir bu salak, allahın belası, gerizekalı boy takıntısı yüzünden. daha da sayarım da, neyse ggd olması (g.g. duyuru yani)

triplere gelince: evet, karşılaştığım kızlar var, güzel olanları-olmayanları var. mesela bugün gözetmenliğim vardı, o sınıfta üç kız falan güzeldi. buna karşın sadece bir çocuk yakışıklıydı, ki sınıfta 10 erkek 10a yakın da kız vardı. ama bunlar birer ölçüt mü? hayır, değil.

insanların ruh hallerini hem çevre hem aileden gelen yetişme tarzı hem de karakterleri belirliyorken, kalkıp da tripli-atarlı-giderli vs. vs. demek doğru değil.

kariyere gelince, erkeklerden çok daha kariyeri iyi olan, erkek arkadaşına iş bulup da onu silkeleyip kendine getiren, karısının ve annesinin parasını yiyip de yan gelip yatmaktan utanmayan çok erkek tanıyorum.

ben türkiye'deki çoğu erkekten ve de kadından, daha iyi eğitim aldım, ki sebebi de ailemdir. çünkü ailemdeki kadınların da erkeklerin de hepsi iyi okullar bitirdiler. kariyer olayı biraz aileden geliyor, biraz da kişinin kendinden yani. ha, ailem yönlendirmezdi de ben gene bilincimi kullanarak iyi bir okuldan mezun olur, iyi bi iş sahibi olurdum. burada da kişinin kendisi devreye giriyor işte.

dediğin gibi kızlar var, yadsımıyorum. ama dediğim gibi erkekler de çok. aile yapısında radikal değişiklikler olmadığı sürece de, uzu vadede bu böyle devam edecek. hatta belki de insanların genleriyle oynamak gerekir, kim bilir? sonuçta hala ilkel üreme duyguları ile yaşıyor, hayatımıza buna göre yön veriyoruz. kim insanlığı kurtarmak için cinselliğinden vazgeçer?

edit: güzellik de demişken, o kadar göreceli bir şey ki, senin anlayışın bana göre çirkini kapsıyor da olabilir. o yüzden bu konuya hiç girmiyorum.

arz talep.

çünkü bu ülkede aşırı abazan, hormonlarına hakim olamayan büyük bir erkek grubu var ve boşta gördükleri her kıza yazıyorlar. sırf yazmakla kalsalar iyi kız istemediğini belirtse bile bu hayvanoğlu hayvanlar asılmaya devam ederek kızları iyice kezban yapıyorlar. bu sebeple de kızların götü kalkıyor normal bir durum bu.

herşeyin ardındaki gizem kalkıyor. herşeyin aslında daha basit bir ağ ile örülmüş olduğunu görüyorsun.

bizim çeşmelerden kolayla fanta akıyor.böyle bişey işte.

kahvaltıda peynir, zeytin, salam, sucuk, kaymak oluyor. ekmekle çay bi de.

kafan rahat. çalışmasan da olur gibi aslında ama daha çok istiyorsun (: babam saolsun diyorsun işte hep <3

bu soruya cevap verebilecek "zenginlikte" insanlar var burda ama cevap vermezler, benim tanidiklarim baya alcakgonullu cunku

son model arabanda giderken metrobusteki fakirlere bakip aglamak mesala.

çeşmeden kola akıyor diyen fakirler de gitmiş laf kalabalığı yapmış. biz evde havuzu viskiyle dolduruyoruz.

www.youtube.com

www.wealthbadge.com

görgüsüz zengin kafasıysa ahanda buna 5000 dolar vermek.

son raddesi kıvırıp göte sokmaya başlamak.kola içip viski havuzunda yüzenler aman dikkat.soruyu soran sen de ibret al evladım

www.google.com.tr

Dilerim herkes bir gün zengin ve ünlü olur ve hayalini kurduğu her şeye kavuşur; böylece aranılan esas cevabın bu olmadığını anlar. Jim Carrey

kafanin rahat olmasidir. parasi olup da hala bir suru endisesi, tasasi olan adam zenginlik derecesinde para sahibi degildir. tek fark bu.

abim zengin mesala aslinda bizde zenginizdeneyse..

simdi malum kriz durgunluk ortami var ekonomide. tamam durduruyoruz derse 200 kisiyi direk dolayli yollardan 800 kisiyi etkileyecek... aslindao kadar da guzel bir sey degil..

ha zengin olunca de yi ister bitisik ister ayri yaziyorsun..orasi cok guzel :))

sabanci, koc vs ay sonunda borclari nasi kapatcaz aq diye dusunuyor mudur? hatta yilbasinda cocuklari bir yere goturmeye param yeter mi gibi seyleri dert ediyor mudur? parayla ilgili problemi yoktur. parami nasil 2ye katlarim, parami nasil cogaltirim diye dusunuyordur, o da bence problem degil artik baska bir seydir. yani bunu demek istedim.

uluslarası inşaat firmalarına girebilirsin.benim çalıştığım şirketin avukatları her sözleşme ya da dava olaylarında dünyayı gezdiler diyebilirim.

George Clooney'nin bir filmi vardı. Bünyesinde çalıştığı holdingin farklı ülkelerdeki lokasyonlarında işten çıkarma yapan bir insan kaynakları departmanı yöneticisini oynuyordu yanılmıyorsam. O kadar çok geziyordu ki, bilmem kaç mil puanına ulaşabildiği için bir uçak seyahatinde şampanya falan patlatıyorlardı. Buradan yola çıkarak, çok uluslu bir şirkette, nokta atışı kısa zamanlı görevler için üst düzey yönetici olman lazım diye sallayayım.

o senin istedigini herkes istiyor. deliler gibi hem de.

ben yurt dışı satış mühendisiyim. şu ana kadar 97 farklı ülkeye gittim. ama hiç öyle "bir hafta new yowk, bir hafta londra gezmek" gibi olmuyor o iş. şöyle oluyor: gideceğin ülke ve şehri sen belirlemiyorsun. iş için gittiğin için de turistik gezi yapar gibi gezme fırsatı bulamıyorsun. işini yapıp dönüyorsun çünkü başka bir iş seni bekliyor. ayrıca öyle 1 hafta geçirmek yok, tatile mi gidiyorsun? iş bu arkadaşım, iş. bir süre kariyer için gezmek hoşuna gitse de, sonradan bu işten kaçmanın yollarını arıyorsun.

kısaca kafanda kurduğun gibi bir dünya yok.

SAP veya benzeri yazılımların danışmanlıklarını yapan firmalarda danışman olarak çalışarak biraz mümkün, fakat hukuku bırakmanız gerekebilir:)) Gittiğiniz yeri gezme tanıma fırsatı bulursunuz fakat londra beklerken bükreş, tahran filan da çıkabilir, ki türkiye merkezli firmadaysanız londra, new york olmaz..

dışişlerine girer ve yükselirseniz olur. adamlar bir hafta ankarada bir hafta cenevrede bir hafta londrada. tabi işin sıkıntısı şu tüm hayat böyle 35ten sonra gez babam gez. ağzın yamulur sövmekten demedi deme.

dışişlerine girer ve yükselirseniz olur. adamlar bir hafta ankarada bir hafta cenevrede bir hafta londrada. tabi işin sıkıntısı şu tüm hayat böyle 35ten sonra gez babam gez. ağzın yamulur sövmekten demedi deme.

okul bittikten sonra 1-2 sene bir cruise gemisinde çalışabilirsin. hem ingilizce öğrenirsin hem gezersin.

ya of işte skindirik bir hukuk firmasında dirsek çürüteceksin ve orada olduğuna da şükredeceksin her gün hatta çok mutlu olacaksın o işte çalıştığın için hava atacaksın neyin hayali bu...

bırakabilir. gıdıp krem falan almakle ıyı yapmıssın ama bı dermatologa gorunmenı de tavsıye ederım.

benım alnımın sol tarafında 6 dıkıs ızı var. " / " seklinde. biraz tepeden, soğukkanlı bir zaviyeden bakınca göze hoş gelen bir görüntü aslında. ben çok alıştım kendisine.

geçmiş olsun.

benim daha çok takıldığım nokta, berberin kullandığı alet edevat steril miydi? yara izi bence erkekte hoş duruyor, ama illa ki beğenmeyen insanlar olacaktır. iz bırakmaması için cildiyeciye bir gidebilirsin ki eczacının dediği 60 liralık merhem de contratubex olsa gerek.

@pasp +1 git o yavşak berbere jilete filan bi bak yeni açmıştı dimi ? tetanoz filan olmayasın sonra.
geçmiş olsun

cizik farkli kesik farkli.

contrubex en etkilisidir.Fiyatı 70 lira ama en etkilisi o.

04
09
12
21
41
45

Utanmadan 3 tutturmuşuz bide rezillik

hala devrettigine inanan insanların olması ne kadar uzucu

70'lerde ve 80'lerde Amerika'nın dış politikası Sovyet etkisi altındaydı ve komünizmin genişlemesinden endişe ediliyordu.

Özellikle 1970'lerde Amerika ağırlıklı olarak Eisonhower/Khrushchev'ın karşılıklı birliktelik politikasına göre hareket etti ve daha sonra Nixon-Ford/Brezhnev ile birlikte ilişkilerde rahatlama görüldü.

devamı başkasında

1970 ve 80'lerde Amerikan dış politikasına hala Sovyet Birliği ve komunizmin yayılması gibi endişeler hakimdi.

Özellikle 1970'lerde, Birleşik Devletler daha çok Eisonhower/Khrushchev'ın karşılıklı birliktelik politikasına göre hareket etti ve sonrasında Nixon-Ford/Brezhnev ile birlikte ilişkilerde rahatlama görüldü.

Bu dönem, çoğunlukla üçüncü dünya ülkelerinde geçen (Arap-Israil, Cezayir-Fransa gibi) dolaylı savaşların yaşandığı bir dönemdi ve iki büyük güç arasında yapılan tartışmalı fakat genelde etkisiz zirve ve anlaşmalarla noktalanmıştır.

Başgan Carter döneminde , Sovyetler'in Afganistan'ı doğrudan işgali ve ABD'nin direnişçileri pek de gizli-saklı olmadan desteklemesi nedeniyle ilişkiler, daha da rahatsız edici bir hale bürünmüştür.

Bir şehirden ne beklediğine göre değişir durum. Milas şehir ile kasaba arasında kalmış bir yerdir, bu özelliği benim için güzel olsa da sen sıkılabilirsin ya da şikayet edebilirsin.

genellikle milas gibi tatil yörelerinde alt yapı yetersizliği oluyor. şu yağışlı havalarda su baskınlarıyla karşılaşmanız olası. onun dışında milas güzeldir. sezon dönemleri dışında aşırı pahalı bir yer olduğunu sanmıyorum.

bodruma 45 dakika. havalimanına 20 dakika. güzel bir ilçemiz. yeşillik falan. pazarı da güzel.

şirindir ama küçüktür. rahat ve sakince yaşarsın. bodrum 50 km ve sık araç bulabilirsin. bir dönem yaşadım şimdi istanbul'dayım şansım olsa dakika durmam.

Çok bir beklentim yok aslında.. İş güç olacağı için pek dışarda dolaşacağımı zannetmiyorum. Ha haftasonları yakın cevre il/ilçelere gidebilirim keşif için :))

iyidir iyidir, yaşanır Milas'ta.

sana Adana'nın sıcağını da özletmeyeceğinden emin olabilirsin.

Muğlalıyım eşim milaslı, muğla merkezde yaşıyoruz.
Buralar süper. Muğla merkez pahalı olur yaşam için. Ama Milas biraz daha iyidir.
Yaşam standardı iyi, ufak bir yer. Gezmek için çevre illere gitmek gerek.
İş nedir acaba özel değilse.

@superjax Mühendialik işinde olacağım. Geri dönüşüm sektörü.

milas'ta hicbir sey yok. malesef boyle. araban varsa oren'e kacarsin arada sirada.

bafa gölünün kıyısında balık ye bak oh mis :)

lat enseye çekiş
pullover
dualline sırt çekiş

spor salonunda yapılan kanat hareketleri zaten fix'tir muhtemelen senin programında da onlar vardır ama hiçbiri barfiks kadar etkili değil, olamaz. mutlaka yapmak lazım. bir de kanat için yapılan bir hareket değil ama şu var; bildiğimiz şınav çekiyorsun ama ayaklarını daha yüksekçe bir yere koyarak. normalde üst göğüse vuruyor ama ben kanatlarımın da acayip çalıştığını hissediyorum bunu yapınca. denemeni tavsiye ederim.

kanat yapma. yarasa gibi oluyosunuz kanka

barfiks(geniş tutuş)
lat machine pull down-
reverse pull down
pullover
one arm dumbell row

her sırt gününde yap bunları, başlangıç-orta seviyeysen barfiksi sonraki zamanlara bırak

Havataş 4. Levent'e de var bu arada oradan metroyla mecidiyeköy+metrobüs yapılabilir aynı şekilde...

Sabiha gokcen kartal metro duragi otobus
Kartal metroya bin unalan duraginda in metrobus. Ardindan metrobusle istedigin yere gidebilirsin

aboo neler yazilmis neler.

uzuncayir metrobus-sirinevler.

bu kadar.

E11 ile temden uzunçayır oradan metrobüs aynen.

aynen uzunçayıra kadar otobüs sonra metrobüs

Herkese teşekkürler.

fiyatların açık olmasını beklerim. çıkarken öpecekler galiba düşüncesi olmasın.

çerez fiyatlarının alkol fiyatlarını geçmemesini beklerim.

cipsi biraz daha bol vermelerini beklerim. 3 gramlık kaselerde getirmesinler mümkünse.

mısır patlatıp bedava verenler var. bak iyi oluyor.

yav hep yemişim ben. içmeyip çerezleri götüren adam gibi göründüm.

bolca bira ve kanepe

odullu yarısmalar mesela..

taksim'de bi yer vardı, hala var mı bilmiyorum. tam da hatırlamıyorum ama, yukarıda pano gibi bi şey vardı. içki fiyatları değişiyodu sürekli gece boyunca. işte atıyorum bomonti bira 4 lira oluyodu bi anda, herkes bomontiye abanıyodu. tekila shot 3 lira oluyo, herkes tekila alıyo alabildiği kadar. o mantıkta çalışan bi yerdi. kalabalık da lazım tabi ona ama hem eğlenceli hem herkes için kârlı.

dekorasyonu güzel yapın.. gidip 5tl'ye yeşilcam ünlülerinin fıyt tıyt resimlerini almayın..biraz el işçiliği yapın..birine çizdirin duvarı boyayın vs..80-90'lar barlarının en büyük problemi dekorasyon..

Yeni biralar denemek isterim ben, varsa imkanınız bunları yapın.

eski 45'likler tarzı bir şey kesinlikle olmamalı.
90'lar ve 2000'ler ortasına kadar olan türkçe rock müzik olmamalı.

ilginç fikirlik bir yön pek olmasa da müziğin çok yüksek sesli olmamasını isterim bir de bedava patlamış mısır servisi ve ucuz bira benim için yeterlidir. çok ucuz olmasın o zaman da acaip eşek doluyor mekan.

O muzikle belki ara sira karaoke gecesi gidebilir.

mekanin sahibi cakallik pesinde kosmasin benim icin yeterli. durust insan her zaman kazanir.

karaoke +1

tuborg gold olsun başka ihsan istemem.

Her bara bir Ali abi lazım

buz kompress

tuzlu suyla gargara? ağrı kesici olmadan zor tabi ama belki rahatlatır.. geçmiş olsun çok..

karanfil varsa ağrıyan dişinle hafifçe ısır.direkt uyuşturuyor.bir de majezik.

tarcin ve bali karistirip agriyan yere sur.

@bigl0rd

bal daha çok ağrıtmaz mı? şeker sonuçta?

hayir. koca kari yontemi. sadece daha once defalarca deneyip iyi sonuc aldigimi soyleyeyim. doktorunuza danismadan kullanmayiniz.

DİŞİNOL SOLÜSYON

zannetmiyorum oyle bir sey olacagini. kabul etmezler yani. siz yine bunu en iyi onlardan ogrenirsiniz. boyle bir dilekce yazsam kabul olur mu diye sorun.

olma ihtimali var. az da değil. ağustos 15'i geçirip de askere alınan baya kişi var.

Şubat celbinde gitmek için 15 kasım ve 14 kasım günü çektiğim çilenin haddi hesabı yok... İlle de cuma günü akşam sisteme girmemiz gerekiyor yoksa kesinlikle şubata gidemezsin dediler bana da

11 kasımda gönderdiğim dilekçenin 15 günde ulaşabileceğini söyleyen öğrenci işleri memuru " acele olduğunu söyleseydin fax çekerdik yeaaa" dedi. BUNU BÜGÜN DEDİ. Bu aptallık, rezalet.

olumlu yanlarını kullanıyorum duyuru hariç öle pek kaptırmadım kendimi sitelere.
Sadece facebook ve duyuruyu kullanıyorum.

twitter ve soundcloud'ı ayırıyorum. diğerlerinin hepsi gereksiz. insanları dikizlemek ve insanların kendi yansımalarını doğada görmek adına zaman geçirdiği siteler.

eskiden bi sanane.com vardı. sosyalleşiyoruz sanırdık. hey gidi.

Facebook'u ilk kullanmaya başlayınca yüzyılın icadı gibi gelmişti, ailemden uzakta oldugum için maille fotograf gönderiyordum, bekle ki yüklesin ( her yerde internet aynı verimde değil tabii) bir de blog acmıştım sadece aile üyeleri takipçim, yazıyordum falan. bir de Face'in yer bildirimi olunca... çok kullanışlı oldu benim için.
Twitter kullanmıyorum, foursquare olmasa da olur, instagram'da öyle.

Cevap yazmak istememiş ve takmamış. Istese yazardı. Bence bu iş olmaz.

kibarca siktir git diyor kanka

@sunset, ona bile razıyım cevap yazsın yeter ki :)

mesaç yazdık bağyan diye tekrar yaz

dostum sen kafadan kaybetmişsin. "ben şu, şunun arkadaşıyım. 3 hafta önce şurada tanışmıştık, ekledim ama bir sorun olmaz umarım :)" ne kadar özgüvensizce bir davranış. insan merhaba der, kendini tanıtır. profilde kendin fotoğrafın varsa illaki hatırlar. pısırık olmasaydın cevap verirdi illaki.

bir daha yaz bakalım yine cevap vermezse sittir git diyor kısaca.

abi bi daha mesaj falan atmayın, sonuna kadar zorlayayımcılar yüzünden kızlar kezban oluyor. gerçeği bir an önce kabul et; siklememiş seni. istese yazardı kız zaten.

@gates, siklememeyi kabullendim zaten de kaybedeceğim hiç bir şey yok gözüyle bakıyorum :)

üzgünüm kankacım.yalan o iş.

kardeş feysbuk meysbuk yalan işler. çık karşısına. bak gözlerinin içine.

yoksa hamit altıntop'un arkasından bağıran gazeteci gibi olursun aha böyle.

vatana millete hayırlı olsun. kusura bakma rahatsız ettim. yazdım yolladım.

Bence çevreni toparlarsan kafan da toparlanır. Evdeki bütün ıvır zıvırı atmakla başla. Bilgisayarın, telefonun, en fazla 10 kitabın, banyo gereçlerin ve giysilerin kalsın, gerisini at. Bak nasıl çözülecek herşey. Önce kafayı toparlayayım dersen olmaz o iş.

off aynı senin durumundayım. ama bir kaç tavsiyem var gene de, deneyince oldurduğum oldu çünkü.

1. öncelikle irade. sen yaşam tarzını değiştireceksin çünkü, bu büyük bir şey. iradeli olursan düzenli olabilirsin.

2. ben bazen şey yaparım -her zaman işe yaramıyor, özellikle de aşk-meşk konularında ama- düşüncelerimi düzenlemek için, kafamda eski tozlu bir kütüphane hayal ederim, o anda düşünülmemesi gereken şeyleri belli bir süreliğine kaldırırım, gerektiği zamanda aynen çıkarır devam ederim, ama zordur, ama iyidir, tavsiye ederim.

3. evindeki dağınıklık da senin dediğin gibi kafanın dağınık olmasından geliyor. ve aynı şekilde hayatındaki dağınıklık da -özellikle de uyku düzeni ve yemek yemen de düzensizse- gene bundan. belki de belli başlı bazı hedefleri tutturamadığını düşündüğünden. hedefin yoksa da önce hedef belirle, sonra onu gerçekleştir, ama bunu kısa zaman aralığına sıkıştırma, önce hazırlığını ve tedbirini yap, ondan sonra. mesela hedefin atıyorum yeni bir işe girmek, bunun için ilk önce araştırma yapman gerekir ya, cv'lerin düzensizse önce onları düzenle, sonra da iş ara, çağırılırsan mülakatın olacak, kıyafetlerini düzenle.. gibi gibi. ya da daha düşük bir hedef seçelim, evini toplamak istiyorsun. gidip ikea vb.'den bir dolu renkli sevimli kutu, saklama kabı falan al, onlarla toplamaya başla, motivasyon da verir.

4. her yaptığın işi eğlenceli ve zevk alacağın hale getirmeye çalış, külfet hissi verdiği için de yapamazsın, iradeni götürür o his.

5. bir de, annelerin bir lafı vardır, aldığın şeyi yerine koy, diye, onu yap hakikaten, çok işe yarıyor.

sanırım bu kadarı yeter de artar bile. bunlar aslında senin de bildiğin şeyler, önemli olan "titreyip kendine gelmen" ve iradesizliğini yenmen. cümlede basit ama yapmada çok zor tabi, biliyorum. ben de çok zorlanıyorum zaten. ama şu var: bazen de mükemmeliyetçi ve/veya pimpirikli insanlar bu duruma düşer, öyle bir yönün varsa, hiçbir şey mükemmel olmuyor ve o pimpiriğe de değmiyor, olabildiği kadarını yap, tamamını kusursuzca düzenlemek zorunda değilsin, bunu da unutma. ;)

at +1. kullanmayacağını düşündüğün ıvır zıvırlar, kutular, poşetler, bozuk eşyalar, yıpranmış giysiler, dolapta günü geçmiş yiyecekler; kısaca etrafta yer tutan kafanda yük olarak kalan herşeyi at.

attıktan sonra, mümkün olduğunda ıvır zıvır biriktirmemeye, kirli eşyaları bir sepette tutup topluca yıkamaya, alışverişini de haftanın 1-2 gününe bölerek topluca yapmaya başla. bu tür rutinleri her güne değil de haftanın belirli bir iki gününe sığdırabilirsen evinde kendine daha çok alan ve zaman yaratabilirsin gibime geliyor.

hocam öncelikle üşengeç olma.Toparlamaya başla şimdi,düzene soktuğunda dağıtmaya kıyamıyor insan.Bir işi de yarım bırakma.Çikolatayı yedin,kabını bir zahmet çöpe atıver.Kahveni içtiğin bardağı lütfen mutfakta lavaboya koy.Sigarayı içtin boş paketi lütfen çöpe atıver.Özellikle bu yazdıklarımı yanımdaki kanepede yatarak film izleyen kızlı erkekli arkadaşlarım okursa bir de mükemmel olur.of çok dolmuşum ya.

işte bunlar hep entropi

belki dağınıklık senin düzenindir dost

ufak işleri yarına bırakma; o yarın hiç gelmez. büyükleri parçalara bölerek yapmayı dene ve o dağınıklık kalkınca nasıl huzurlu olacağını düşünerek motive et kendini. böl ve yönet yani. büyüklerle büyük halde baş edeceğini sanma.

(bkz: dikkat eksikliği) bu baslikta yazanlari hic okudunuz mu?

şimdi gülen insanlar mutsuzdur. somurtan insanlar da mutsuzsa kim mutlu?
nicksonlarımız aynı olunca şey edeyim dedim. iy geceler.

var öyle bir şey bi arkdaşımdan biliyorum. ama genelleme yapılamaz

dogru degil herkes huzun tasir. dertsiz insan var mi dunyada? kalkip annesi olmus, kanserli biri eglenceli olmaz. eglenceli insanin huznu senin benim kadardir

herkes için geçerli değil, ben de çok eğlenceli bir insanım ama hüzünlü değilim, hüzünlenmekten de nefret ederim.

O ben eğlenceli görünüyorum ama o hikayedeki palyaço benim, çok duygusalım çok üzgünüm diyen arkadaşlar, hayatta bazı eşikleri geçememişlerdir.
sahiden o palyaço olmayı başaran birisi kendini hüzne teslim etmez.
burada hayatlarımızı anlatıp acı yarıştırabiliriz,en çok acı çekenin en çok laf söyleme hakkı olduğuna inanırsınız, deneyim denilen şeyin de acıyla ilişkili olduğu önkabulü yüzünden kendi acılarını herkesinkinin üstünde tutar insanlar.
Demem o ki, yaşamın mizahını, insanı güldüren yanını sahiden gören birisi, azbuçuk aklı varsa bunu kaybetmez.
Başarılı insanlara bakın. Başarılı deyince para ve ün kazananları kastetmiyorum.
Mutlu olanlara bakın. Bilim insanlarına, öğrenmenin coşkusunu yaşayanlara...
Bunlar hayatlarında her şey yolunda giden insanlar değiller ama mutlu kalmayı başarıyorlar. Neden? Çünkü acıyla kurulan karmaşık bağı anlıyor ve ona ne mesafede kalmaları gerektiğini öğreniyorlar.
Bizim filmlerimiz bile acıdan besleniyor.
En çok acı çekenin en çok ödüllendirileceğine dair inanç var.
Acı seven toplumda böyle yanlış yerleşiyor fikirler.
Hayatta ağlayan palyaçoluk durumu yoktur, onu diyen halt etmiş.

herkes her şeyi taşır. derecesiz gözlük gibi bi laf.

var.
şebek gibi gülücükler saçarak geziniyorum ama çok mutsuzum. mutsuzluktan ölecem yeminle. ama dışarıdan bakınca aa neşeli cici tatlı kız. başka bi şekilde hayata tutunamam heralde. mutlu taklidi yapmak gerek kısacası.

geçmişinde daha fazla acı çekmiş biri ya da ne bileyim üzüntüyü daha çok yaşamış olanlar daha neşeli olurlar.çok dikkat ederim çevremde bu tezi çok kanıtladım.

bunu da bağladığım bir yer var aslında.daha çok üzülen,geçmişte sıkıntı çeken biri basit şeylere üzülmemeyi öğrenip neşeli olmaya çalışırken,diğerleri daha ufak şeylere moralini bozup surat asabilirler falan.çünkü asıl zorluğu tatmadığı için o anki ufak şeyler zor gelir.

çok aşırı eğlenceli biriyim. hiç hüzün falan yok bende

klişe yapmış yok öyle genelleme.

Mobilden girdigim icin editleyemedim dogum gunu hediyesi

ps3

Şişme kadın +1

Ya da ona küçük sürprizler yap ve vibratör filan al. Hayatı boyunca unutamaz.

zippo aldın mı

altta female demon'un duyurusunda bahsettiği gibi 2-3 günlük tatil hediye edebilirsin sen de.

kuvertür çikolata al bi kilo callebaut. yesin sdfsfds.
sadececikolata.com

el bombası al üstüne de this is from matilda yaz

Uçurtma

www.buldumbuldum.com

Uçurtma için biraz geç kaldınız ama harika oluyor. Harmonica veya puzzle denediniz mi?

sigara kullanıyorsa:
www.gentlemenscorner.ro

tuzludur biraz yalnız, uyarayım da.

Maddi bir sey yerine manevi bir hediye vermeyi de deneyebilirsin.Arkadaslarini,ailesini toplayip mini videolar cekip birlestirmek gibi.Her biri kisi sayisina gore 30-60 saniyelik erkek arkadasin hakkinda konusmalar yapsa sen onlari birlestirsen biraz ugrastirir ama hos bir sey cikar ortaya bence.Aklima bu konsept geldi ama sen degistirebilirsin de.Yanina da son zamanlarda cok istedigi kitap/plak/konser bileti gibi bir sey ilistirsen tadindan yenmez hatta.

Yüzük alma zamanı gelmiş :)

3000$

nöyork pahalı bi şehir, en büyük masraf kalemini otel olusturacaktır. kıcı kırık bi hostele sırf 5.caddeye yakın diye 70 dolar vermiştim :(

öncesinden rezervasyon yaptırırsanız baya kar edersiniz.

hocam otel masrafini minimuma indirirseniz eger 3000'den asagi cekebilirsiniz. paraniz yemege gidecek en fazla.
havaalanina iner inmez 2 haftalik metro karti alin. fisini de almayi ihmal etmeyin.
3 gun icerisinde gezilmesi gereken yerleri gezdiren turlar var. 100 dolar kadar oduyorsun ve seni empire state'e liberty'ye falan goturuyor. daha hesapli oluyor. kalan gunleri de kendiniz gezebilirsiniz.

içinde alışveriş olmadan otel dahil 4000 diorum.

ben ıkı kişi cok ygun bir otelde kalarak alışveriş ile beraber bir haftalık tatili 7000 dolara mal ettim ancak elekronik yok içinde.

F/p bilemeyiz. Spor salonu ise çok, Spor kompleksi ise normal

normal.

iyi iyi. 2-3 ay sonra 500 tl'den satarsın.

normal fiyat.

bu bir kompleks dostlar. kapalı acık havuz mu dersin tenis kortu mu dersin. merdiven altı rutubetli yere 60 tl veriyoduk.

@bigl0rd devredemiyomuşuz ellaam. sözleşmede öyle.

Hocasi iyiyse az bile.

herşeyi iyi olsa da eğer ard arda yapman gerkeen hareketlerin önünde yarım saat gibi kuyruklar varsa ve sen de o arada beklemek zorunda isen ve yeni baştan prg.lar yaratmak zorunda kalırsan orada iyi olması sorgulanır. nerde çokluk orada bokluk önermesinin yerine oturduğu mekanlardandır spor salonları benim için.
NOT: kardiyo alanına göre görece küçük -tabiri caizse göt kadar- bodybuilding içeren salonlara da rastgeldim. bu da aynı kapıya çıkar.

haklı olabilirsin ninjalar ve kabuklu fıstıklar bu teorinin ürünleri olabilirler.

çocuk yapmış bi kişi olarak bence sen daha iyi cevap verirsin
böyle bi alaka olsa bile sadece kadınla ilgili değildir bence

sağlıklı ya da hormonel olarak optimum (?) insan değerlerine yakın zigot elde edebilir miyiz desen bilimsel olarak tartışılabilir ama güzellik deyince kel alaka oluyor biraz hacı abi. neye göre gözel, kime göre gözel?

aynı şeyi ben de çok düşündüm.Kesinlikle mümkün olduğuna inanıyorum.Bütün vücut fonksiyonlarımız duygularımızdan etkilenmiyor mu? adrenalindi şuydu buydu kanın ve dokuların, hücrelerin yapısını anında değiştirmiyor mu? sperm ve yumurta da birer hücre değil mi? Kesinlikle DNA aktarımı sırasında bir farklılık yaratır bence bu durum.Birbirine aşık çiftlerin çocuklarına bakıyorum pırıl pırıl, cin gibi, hayat dolu ,nitelikli çocuklar. Bir de saçma sapan insanların çocuklarına bakıyorum,ilişkileri de saçma sapan,tövbestağfirullah, "bu çocuk hiç olmamış, bidaa yapın" diyesim geliyor. Anası bunu doğurmamış; s*çmış, s*çmış..

(bkz: sevişme psikolojisinin doğacak çocuğa etkisi)

bir bkz daha verecektim ama terbiyem müsaade etmedi.

Gönülsüz göt verenin götsüz çocuu olur

Atasözü

haydar dümen'in böyle bi iddiası vardı. gerçekliğini bilemem.

Olsa baya sacma olurdu.

Hadi kadinin hissettigine gore cocuk olma ihtimali olsa neyse.

milyonlarca sperm arasından hangi spermin gidip yumurtayı dölleyeceğinin kadının veya erkeğin aldığı zevkle hiçbir alakası yoktur. yumurta ise zaten ayda 1 tane üretilir. zevk almayı falan geçtim ilişki olmadan tüp bebekle bile çocuk yapsanız kadının bir şeyleri değiştirme şansı yok. yumurta sabit.
he ama ne olur? iyi bir cinsel ilişkide kadın ilişkiye bütün organlarıyla tamamen hazır olduğu için hamilelik şansı biraz daha artabilir belki.

t1311.hizliresim.com
paylaşasım geldi. olur mu olur

sanıyorum.

o zaman tüp bebeklerin her biri birbirinden çirkin olurdu. Düşünsene zorla bir grup insan hadi döllenin hadi bakem annenizin rahminde tutunun baskısı yapıyor :)) Ayrıca bazı bebekler kesinlikle anne ve babasına benzemez aile içinde başka bireylere benzer. Bence bu iş ne çıkarsa bahtınıza gibi birşey.

tüp bebek zaten seçme olmuyor mu abicim. hangi spermin yumurtayı dölleyeceğini laboratuar ortamında seçiyorlar. o yüzden o konu dışı. orada değişken yok.

normal ilişkide hangi spermin yumurtayı dölleyeceği tamamen tesadüf. diyorum ki ortadaki bir aşk/zevk vs değişkeni var ise bu değişken hangi spermin yumurtayı dölleyeceğini etkiliyor olabilir mi?

biz de dedik ki olamaz işte :) çocuk olma şansını artırabilir ama seçicilik yapamaz. o seçicilik spermlerin arasında var. gönderilen milyonlarca sperm içinde hangisi en dayanıklı, en hızlı, en sorunsuzsa ve en şanslıysa o kazanacak. kadın işi kolaylaştırarak daha fazla spermin yumurtaya ulaşmasını sağlayabilir sadece. yine en hızlısı hangisiyse o kazanır.

bir spermin yumurtayı dölledikten sonra bunların dna'ları birleşmiyor mu?

nasıl anlatsam, yani aynı sperm aynı yumurtayı döllediğinde ortaya çıkan zigot hep aynı mıdır, ne bileyim rastgele çaprazlanmıyor mu bunlar? unuttum biyoloji bilgilerini. cehaletimi mazur görün.

n+n=2n yapıyor. tamamen aynıdır. crossing over denilen parça değişimi mayoz 2'de görülür. yani o yumurta ve sperm oluşurken. birleşirken ikisinin kromozomları olduğu gibi birleşir.

yani teorik olarak soruyorum. mümkün olduğundan değil. 100 tane aynı spermi al, 100 tane aynı yumurtayı dölle. olacak 100 ayrı çocuk birbirinin genetik olarak tamamen aynısı mı olur?

daha fazla zorlama istersen :)

bence bir alakası yok. çocuğu oluşturan spermler ya da yumurtalar ilişkiden çok çok önce zaten hazırlanmış oluyor. yani döllenecek yumurta bir kadın için bir hafta önce hazırlanmış olabilir. erkeğin spermi de yeni üretilmemiş olabilir.

baboli k.perry ablamız memintolarıyla ünlü. burdan silikon diyen çıkacaktır ama kate upton 1 bu abla 2,saf memedir ikiside

mükemmel olm ya

hatun fenaymış.

Bu kadar buyugu hollanda inegi moduna girmiyor mu iyice? Ayrıca uzerinde rötuş muhakkak vardir; parlatici, makyaj vs. tabi bunlar buyuklugune etki etmez daha hos gosterir o ayri.

ya bırak önemli olan sütyen yokken nasıl görundüğü.

arkadaşlar biz ne memeler gördük insan değil,ne insanlar gördük bir meme değil.

memeleri sevelim ve onlara şefkat gösterelim

eyyorlamam bu kadar

korse? doktor tavsiyesiyle bir süre kullanan bir arkadaşım gayet dik duruyor şu an.

insanın bin yıllar içinde evrim geçirdiğini hatırlasana hocam?

şaka bir yana korse tarzı aletler var dik durmanı sağlayan ama bi ortopediste git çok kötüyse

pilates diyolla, ben yapanın yalancısıyım.

korse takacağına kas yap bence. kasların güçsüz olduğu için taşıyamıyolar o yüzden bükülüyosun.

psikolojik olarak sana acaip destek olacak bir önerim var.
en kambur oturduğun anda birisi fotoğrafını çeksin ve sana göstersin.
tiksinirsin kendinden.
kim lan bu gollum dersin. ve en fenası gerçekten öyle görünüyorsun.

bu seni çok pis etkiler.

boynunu geri atmaya yani kafanı dik tutmaya alış böylece direk olarak omurgan düzgün bir şekilde durur.

kas yapman lazım, vücut geliştirmeye gitmelisin. korseler korseyi taktığın sürece seni dik tutar, kasların tembelleşebilir bu arada daha kötü durmaya başlayabilirsin.

dik durmak istiyorsan sırt kaslarını geliştireceksin.

google'a barfiks yazarak işe başla.

İp atlamak sırtınızı da çalıştıracak ve dikleşmenizi sağlayacak bir egzersizdir beraberinde barfiks de yapabiliyorsanız (doktora gidin önce herhangi bir engel teşkil etmiyorsa yapın) sizin oturmanızdan kaynaklanan eğim düzelir. Öğretmenlerde vb. masa başı işler yapan insanlarda sıklıkla bu kamburlaşma durumu yüzünden mekanik bel ağrısı hasıl olur ki dikkatli olmakta fayda var.

en banko yolu söyleyeceğim sana şimdi; barfiks.
çin askerlerinin iğne olayından daha garanti. şayet düzenli yaparsan, inanılmazın ötesinde faydasını göreceksin. görmezsen bul beni. başka bir şey söylemiyorum.

(bkz: kendimden biliyorum ekolü)

medikalcilerde satılan sirtliklar var. bunlar dik durmadiginizda ses çıkartıyor. isterseniz titreşime alıp kiyafetinizin içine giyebilir ve günlük olarak kullanabilirsiniz. bir ortopedistten yardım alsaniz iyi olur.

Salsa bana cok iyi gelmisti. Dik durmak gerekiyor dans esnasinda, alistim o sekilde.

kışın idealdir

haziran temmuz.

yaz okulu bitiminde iyi fırsatlar çıkar genelde.

tabiki haziran.

finaller falan bitince. yaz okulu bitince de plase.

Yaz ayları ideal oluyor. Çünkü mezunlar gidiyor. Özellikle kendi bölümünde mezun olacak arkadaşlarınla iletişime geç.

mayis ayinda.kovalamaya basla. bu haziranda evden ayrilacaklar varsa, emlakci komisyonu ve zam osemeden o eve yerleş.

onun dışında piyasa haziran sonu canlanir

para bok olunca

ingilizceyi çok iyi bir seviyeye getirirseniz en faydalısı olur. hani belki zaten çok iyi bir seviyededir ama yine de söyliyeyim dedim.

almanca

ikinci dil sevdasindan ve yanlisindan vazgecip ingilizceye abanirsaniz sizin icin en faydalisi olur.

fayda derken ne için? iş amaçlı mı genel mi?
mesela ileride amerikaya yerleşirim diyorsan ispanyolca,
almanyada çalışırım diyorsan almanca,
patent vs işleri ile uğraşırım diyorsan fransızca,
rusyaya giderim gezerim diyorsan rusça vs...

hoşuna giden neyse onu öğren bence. ingilizce zaten işini görür her türlü, bunun dışında latin dillerine merakın varsa ispanyolca, fransızca öğrenebilirsin, belki işine yarar, hem ispanyolca ingilizce'den daha fazla konuşulan bir dil mesela. Rusça da öğrenebilrsin. sana kalmış, illa ki bölüm için öğrenme, ileride farklı ülkelerde çalışabilrsin bu senin elinde olan birşey değil sonuçta.

uzakdoğuya gideceksen japonca, korece, ya da çince öğren.
ingilizce bilmen bir işe pek yaramıyor buralarda.

ben de ingilizceyi ilerletmekten yanayım. ikinci dil öğrenmek kolay değil. yıllarını alır bu saatten sonra. gidip de japonyada yaşamayacaksan çok zor japonca öğrenmem veya herhangi bi dili.. ingilizceyi herkes bildiğini söylüyor ama muhakkak eksikleri oluyor. aşırı kelime var ingilizcede, gerçekten bi filmi izlediğinizde ya da gazete okuyunca anlıyo musunuz her şeyi? tamam her şeyi anlamak zor ama bu rahat rahat "biliyorum" demenizi engelleyen bi şey. ingilizcede yeni kelimenin sonu yok. hadi diyelim çok iyi kelime bilginiz var, bu sefer de telaffuz/aksan sorunu oluyor. bunları düzeltebilirsiniz sorunluysa. ben "böört" diyen türk adam gördüm ingiltere'de, kimse anlamadı ne demek istediğini, ben dahil; "kuş" diyor sandık. meğersem "birth" diyomuş. olmuyor yani kötü aksanlı ingilizceyle, anlaşılır olmak lazım.

ikinci yabanci dil işi tamamen fantezi ve görgüsüzlük. başka bir şey değil. ha bilingualsındır, yetiştiğin çevreden dolayı 2 dil biliyorsundur eyvallah. ama daha ingilizce olarak "ingilizcem idare ediyor" diyemeyecek tiplerin 2. dil öğrenmesi net olarak gösteriş budalalığı.

para rusya'da. Ruslar ingilizce bilmez. Rusca ogren. Sizin adiniza is kaynaklari orda. Cok ekmegini yersin. Ayrica bir baska ikinci dil almanca olabilir.

ya doğru kişiyi bulamamışsındır ya da doyumsuzsundur.

Anlam veremiyorum hayatımdan belki yüzlerce kız geçmiştir, Hatta 1 haftada 2 kızla buluştuğum olmuştur ama içimde tek ve son olsun olayı varken en ufak gördüğüm bi sorunda anında soğuyorum

biraz da erkekleri dene. erkek adam erkek siker.

bana da oluyor bazen, girdiğim porno siteyi değiştiriyorum

Yakışıklılık değilde çok sempatik, piç olduğum fazlasıyla doğrudur ve özgüven hep tavan. Hani oturup tanşıyım ne olur kabul eder mi falan düşünmem çünkü ettiririm. E el yüzde düzgün.

moruk sonunda eşcinsel olucaksın ozaman çok kasma akışına bırak

#mgser yok imkanı yokta moruk tuhaf bi his çözemedim

bir gün biri gelecek ve o özgüveni tavandan indirip yere serecek. işte biz o gün... dediydin dersin.

Şu psikolojide ona bile razıyım biliyo musun.

Umarım

yasin ufak

yanlış yaş grubuyla takılıyorsun.

büyüyünce askere gider gelirsin, geçer.

(%100 çalışıyor)

dandik kadınlarla beraber oluyorsundur, sonra niye sıkıldım.

sana akıllı bir kadın lazım pampa

Evet biraz kaşarım yalan yok. Takıldığım yaş grubu 24 25

erkekleri dene

not almak iyidir. okuduğun şeylerin önemli kısımlarını not al. hatta ben böyle ufak kartlar hazırlıyorum üzerinde ufak trivia bilgileri olan. mesela atıyorum 2. dünya savaşını hatırlayacaksın, kartın ön yüzüne "2. dünya savaşı" yazacaksın, arka tarafına işte "falanca devletler şu tarihler arasında şu sebepten savaştı, şunlar kazandı." yazacaksın. böyle 100-150 tane kart hazırlayıp günde 1 kere bakıyorum. ön yüzüne bakıp detaylarını hatırlamaya çalışıyorum falan. aklımda kalıyor öyle.

@little miss rejectee

aynen ben de öyle çok ekmek yedim hafıza konusunda ama çok yoğun okurken ve not almadığımda anımsamadığımı fark ettim. şu an okuduğum sayfanın dağılımını üstündeki grafikleri fotoğrafları çok iyi anımsıyorum ama yazılarda o kadar başarılı olamıyorum :/ iyi teknikler geliştirmem lazım.

@cigerdelen

çok haklısın okumak var okumak var dediğin gibi bazen sadece gözle beyinle algılama oluyor benimki.

@bugunku antremanda..

ben de notlarımı böyle alayım süper fikir.

practice makes perfect demişler. o şakır şakır tarihleri ve olayları sayan kişiler genelde yıllardır o işle meşgal olmuş insanlar. bir kere okuduğun kitaptaki tarihleri ve kişileri 1 sene sonra çat diye hatırlamanın mümkünatı yok. hafızayla da alakası yok bunun. öğrendiklerini not edip düzenli olarak gözden geçirmen gerekiyor.

sana 2 gün önce akşam ne yedin desem cevap vermeden önce 30 saniye düşünürsün. ama selvi boylum al yazmalım filmindeki kamyonun rengini sorsam çat diye söylersin. olay tamamen pratik işi ve olayı yaşaman gerekiyor iyi bir şekilde ezberlemek için.

Aklında kalmıyorsa
1) aslında o kadar da ilgini çekmiyor
2) o bilgiyi öğrenmek için yeterli hevesin yok.

Kendini zorlama bence. Farklı bi konuya yönel.

anlatmanın çok faydası oluyor, ne kadar çok anlatırsan o kadar akılda kalıyor.

@roket adam

genelde okuduğum her şey böyle. okuduğum an şahane ama sonrası yok. hayatımın içine yedirebilmek istiyorum okuduklarımı.

ben penguin readers olmak üzere hepsini tavsiye ederim. penguin'in 0 stageden başlamıştım oradan ilerledim. seviye atladıkça anlaman gelişiyor ayrıca kelime ve cümle yapısı öğreniyorsun.
bu arada kapadokya gibi türklerin bastığı ingilizce hikaye kitapları var, hocam bana sakın okuma demişti. çünkü onları türkler özetleyip yazdıkları için, gramer cümle hataları oluyormuş.

hıkayden zıyade bbc'nin ıngılıze egıtım sayfasında ozet haberler ve ilginç başlıklar var. ıcerık ılgı cekıcı. fena egzersız olmuyor arada goz atabılırsın.

hikaye kitapları iyi güzel ama güncel ingilizceyle zerre alakası yok onların. modern ingilizcede çok daha farklı kelimeler var. o yüzden hikaye kitaplarını okurken bir yandan da reader at work 1'i okumaya başla.

haklı. olan biten aşağı yukarı bu.

adam haklı beyler.
sosyal hayat istiyorsanız, işkolik değilseniz, inernetten gazetemi okuyayım, sabah geniş geniş kahvaltımı yapayım diyorsanız mühendis olmayın, olursanız da tek amaç devlete kapak atmak olsun.

this means "sırtını devlete dayıycan hacı"

inanmayın beyler

O kadar çabuk pes etmeyin.
Piyasa resmen tasarım yapacak, üretecek mühendise aç. Ama bunları yapacak kalifiye mühendis az.

Haklı. Denecek başka bir şey yok.

bu fikre katılmıyorum.

yüzde yüz hak veriyorum. sadece mühendisler için de geçerli değil mimarlık, peyzaj mimarlığı vs teknik elemanların çoğu özelde amelelikten başka bir şey yapmıyor. hem sahada şantiye ortamında çalışmış hem de ofiste proje çizmiş biri olarak diyebilirim ki şimdiki aklım olsa başka bir bölüm seçerdim. hatta seçmezdim de anasını satim direkt filan ticarete atılırdım. üniversite mezunu insana "kamyon kullanabilir misin, fidan taşıyabilir misin?" diyen mallar mı ararsın, şantiyede amele çavuşluğu yaptığına mı yanarsın yoksa çılgın projeler çizeceğini hayal ederken ofisin photoshopçusu haline gelmene mi? bir hakediş imzalatmak için üç kuruşluk insanların peşinde koşup, kaprislerini çekmekten bahsetmiyorum zaten. "tatlı getirmezsen, yemek ısmarlamazsan imzalamam" diyenden "boş boş duracağına sayfaları çevir de imzalayayım yoksa imzalamam" diyene kadar her çeşit mala şahit oldum. çalışma saati diye bir şey zaten yok. bu kadar çektiğinizin karşılığı ise saçmasapan ücretler. ha ücret iyi olsa bile bir yerden sonra gerçekten düzenli bir hayat istiyorsanız o para için bile çekilecek çile değil. ya kontrolün memleketinden gelen etleri otogardan alıp adamın evine taşıdığımızı biliyorum. daha ne saçma işler yaptım hatırlayamıyorum bile.

bu konuda çok doluyum.:P belediye ortamında çalışıyorum, memur değilim. memur olan mühendislerin ne yaptığını söyleyeyim: hiçbir şey! arada iyileri yok mu illa ki var ama mesela adam makina mühendisi, kpss ile gelmiş. tesisat projesi lazım, adam "1 ay sonra gel işim var" diyor. bakıyorum işi de internetten acun un yarışmasını izlemek. "e bu iş acil" diyorum, "yaa kolay aslında ben sana örnek proje vereyim kopyala yapıştır oradan" diyor adam. öyle olmak var gerçekten, adam çözmüş işi valla.

boğaziçi, koç mezunları falan ne durumda peki?

bu arada dediklerim belediye ile çalışan firmalar için geçerli, daha büyük kurumsal firmalarda maaşlar nispeten daha iyi 2000-3000 gibi hatta daha da artıyor. gecesi gündüzü yine yok belki ama kurumsal firmada çalışmak her zaman daha iyidir.

sabancı da üretim sistemleri mühendisliğinden(öyle bir şeydi ya da hatırlamıyorum) mezun arkadaşım iş arama sürecinde bir firmaya toplam 9 kere mülakata gittiğinden bahsetmişti. onların işe alımları da inanılmaz zorlu oluyormuş dediğine göre. büyük bir firmada iş buldu ama kendi işini mi yapıyor hayır, pazarlama bölümünde. valla zor, gerçekten istediğiniz tasarımları yapabileceğiniz, kendinizi geliştirebileceğiniz firmalar tabii ki var, yok değil. ama maalesef gerçekten sayıları az.

işkolikseniz - özel
kendinize ve ailenize ayıracağınız vakit öncelikliyse - devlet

bizim millet götünü yayıp yatmaya alışmış. ekvator kuşağındaki ülkelere bakın bir tane gelişmiş ülke yok. bu tiplere aylık 6000 tl maaş vereceksin, 3 ayda bir çift maaş, sikinin keyfine göre işe gidecek, tek bir kişi laf etmeyecek, eli sıcak sudan soğuk suya değmeyecek.

vergi mükellefi olmaktan korkacaksın, ar-ge'de çalışacak mühendislik zekasına sahip olmayacaksın ondan sonra beni köle gibi çalıştırıyorlar deyip ağlayacaksın. kur kendi işini madem öyle. kuramıyorsan da sende kafa yoktur anlamına gelir. sistem nezninde amelesin. bu kadar basit. kimsenin gücüne gitmesin.

sonra türkiye niye gelişmiyor.

bu ülke sizin gibiler yüzünden gelişmiyor diyenler ülkenin gelişmesini isteyen var mı ki türkiye taşeron bir ülke ve bu düzenle öyle de kalacak, sistemin işine gelen bir durum bu.

bigl0rd +1000

bir ihaleye girerken bile ihaleyi kimin alacağının belli olduğu bir ortamda iş kurmaktan bahsediliyor enteresan. elektrik alanında o konuda iş kurup şimdilik iyi kötü giden arkadaşlarım var evet. ailemin hemen hemen hepsi mühendis, ben de p.mimarıyım maalesef kendi mesleğimde öyle ar-ge filan hak getire. ben çok çektim, şu an iyi durumdayım gayet istediğim projeleri çizip uygulatıyorum ama genel olarak bizim durumumuz budur. mühendislerin ve mimarların bu durumda olmasın da kişisel yeteneklerinin bir payı olduğunu düşünmüyorum. bizde de hata var mı, elbette var. ya adam "sen yeni mezunsun sana 1000 lira bile çok sana iş öğreteceğiz burada heralde" diyor mesela mühendise. biliyor da yerine o paradan çok da düşüğüne it gibi çalışacak mühendislerin olduğunu. sorun nasıl çözülür bilmiyorum da mimarlar mühendisler it gibi sömürülüyor, sömürmesinler kendilerini diyorsun e bu işsizlikte hayat şartlarında nasıl olacak bu diyorum ben de. insanlar mecbur çalışmaya. ne bileyim böyle yani durum.

bu yazılan doğru çok doğru.

Saç kılından test yaptırabilirsiniz.

Ekleme: Uyuşturucu testi diye google a yazınca milyon tane işe yarar şey çıkıyormuş. Bir yakınım söylemişti.

su içtiği bardaktan tükürük tahlili olabilir mesela. ya da sakız falan öyle şeylerden?