İnternetin gelişi bayağı değiştirdi her şeyi. Dünyada olup bitenlerin Türkiye'ye girmesi 80'lerle başlasa da internetin gelişi ile akımlar falan hızlı hızlı girmeye başladı. İnternet öncesi Türkiye kendi içinde kapalı bir kültürü olan bir toplumdu. Önce Marshall planları, sonra 80'lerle birlikte yabancı kültürün ülkeye girmesi hafif birtakım etkiler yapmış ama tamamen açılması 2000'lere geliyor.
80'lere bakarsak, dünyanın güzellik anlayışı ile Türkiye'nin güzellik anlayışı çok farklı. Zamanla da soyunma miktarı artıyor. Örneğin, 1980'lerde güzel ve seksi anlayışı Banu Alkan ve Yaşar Alptekin'ken, şimdi onları görünce içimiz kalkıyor. Bir nesil bu kişileri güzel/yakışıklı olarak gördü.
www.youtube.com 
Burada, Yaşar Alptekin'in objelenişi var. Tabii, kadınların obje haline gelişi kadar değil.
www.youtube.com 
O dönemin güzellik anlayışı kadınlarda ele gelecek kadar et, erkeklerde kassız ve bol döşü kıllı bir vücut.
Aynı dönemde dünyanın güzellik anlayışı yeni yeni Tom Cruise, Emilio Estevez, Harrison Ford gibi adamlar ve onlardaki objeleştirme terleyen, spor yapan, kaslı adam üzerine.
Bize global ya da Amerika'nın değerlerinin tamamen oturuşu internetin gelişinden sonra hızlandı. Erkeklerin objeleştirilmesinde kadın hareketlerini suçlayan çok çalışma var, ki kısmen doğru buluyorum. Amerika'da 60-70'lerden sonra başlayan, bizde 80-90'lardan sonra alevlenen kadın hareketi ile toplumsal cinsiyet, cinsiyet rolleri gibi kavramlar oldukça örselendi. Erkekleri obje haline getirebilmek için cinsel devrim gerekiyor. Kadınların da kendi cinselliklerini bastırmamaları gerekiyor çünkü. E, kadın çalışmaya başlıyor, kadın kendini keşfetmeye başlıyor, evlenmeden sevişebilmeye başlıyor, kadın daha fazlasını ve erkeklerin de sahip olduklarını istiyor. Aynı şekilde pornolarda "for her" kategorisinin başlaması da 90 sonlarında tek tük başlayıp 2000'lerden sonra tavan yapıyor. Porno sektöründe şu an hala erkek egemen ama kadın pornosu oranı da sürekli artışta.
Toplumsal cinsiyetin ortadan kalkması demeyeyim de, yavaş yavaş silikleşmesi kapsamında erkek bakımları da işin içine girdi, çünkü kadın da artık daha seçici halde; ağzını açıyor ve istiyor. Erkeklerin ağda/epilasyon işine girişi, spora abanıp kaslanmaya başlamaları, metroseksüellik akımı, siyah/gri tonlar yerine renkli kıyafetler giyebilmeleri; bunun zıddı olarak Diane Keaton gibi isimlerin erkek kıyafetleri ile gezinerek takdir görmeleri erkek/kadın arası farkı azaltıyor giderek.
Kişisel olarak insanın cinsiyetinin getirilerinden aldığı zevk bir kenara konduğunda, cinsiyet arası sınırların kalkmasını, kadınların erkekleşip erkeklerin kadınlaşmasını, daha eşit ve daha aynı olmalarını, isteyenin istediği rolü kendine biçebilmesini çok sevinerek izliyorum. Örneğin, "erkekler ağlamaz", "erkek kırmızı giymez", "kadın dediğin evinin işine bakar" gibi tabuların yıkılmasını zevkle izliyorum ve elimden geldiğince katkıda bulunmak da isterim. "Her erkeğimiz ruj sürsün, kadınlarımız ise erkek kıyafetleri ile gezinsin" ayarında değilim ama evet, canı isteyen ve kendini o şekilde var etmek isteyen bir erkeğin ruj sürmesi ya da erkek gibi gezinmek isteyen bir kızın varlığı kimseyi rahatsız etmemeli veya alındırmamalı. Ancak, bu durum aşırılıkları (doğru kelimeyi bulamadım aslında) ile birlikte geliyor. Kadının yanında erkeğin de metalaşması birlikte geliyor ya da pornoda erkeği zorlama, erkeğe eziyet döneminin başlangıcı bu dönem. Hatta, bir makale vardı; artık erkeklerin kadınlardan daha fazla objeleştirildiğini söylüyordu. Bu durum abartılı ama bir yandan kadın milleti şu anda biraz intikam peşinde de. Yıllarca baskı altında kaldıktan sonra özgürlüklerin elde edilmesi ile ne oldum delisi bir zıvanadan çıkma da var dünya genelinde. Üstüne de "sex sells" diye diye de pompalanıyor. Bu tarz değişimler kaçınılmaz gibi. Türkiye'de henüz o kadar yok; örneğin erkek spriptizci, dansçı, jigolo sayısı görece olarak çok çok az. Artması yönünde bir dileğim yok ama dünya cinsel devrimi başardı sayılır, hatta "Danimarka başardı, Amerika yarı yolda, İsveç de fena durumda değil" gibi yorumlar var. Türkiye bu sürecin başında ama bir yandan da geri geri gidiyor. Bu bir ilaç gibi; güzel, seni iyileştiriyor ama yan etkisi de bunlar.
www.telegraph.co.ukEk: Bir köşe yazısında, dünya düzeninin toplumsalcılıktan yavaş yavaş bireyciliğe geçmesinin de etkisinin olduğunu söylüyordu. Bireysellik öne çıkmaya başladıkça, insanların kendilerini daha fazla tanıma ve tanıtma çabasına girdiğini ve geçmiş nesiller "Ya, normal insanım işte" derken yeni neslin daha çok "Ben kimim, neyim, ne istiyorum" diye düşünmesi ve hatta bu konuda bencilliğe varan durumlar olduğunu söylüyordu. "Ne istiyorum"un üstünde durmanın da cinsel açıdan karşılık bulacağı bir pazar erkek ve kadının objeleştirilmesi.