Arjantine 3-4 kere gittim geldim, hep THY ile gittim geldim, pahalı evet haklısın uçuşlar.
Skyscanner gibi sitelerde, genellikle o ülkeleri sömürge olarak kullanan ülkelerin (ispanya - portekiz) havayollarının ucuz uçakları oluyor, ama THY ile 18-19 saatte gittiğin yolu, aktarmalar, dur kalklar dahil 35-40 saatte gidiyorsun, değer mi değmez mi düşünmek gerekiyor tabii.

cok bilinmedik bir havayolu sirketi diye bir sey yok. netten satis yapmayan havalimani sirketi oldugunu sanmiyorum artik bu cagda.
farkli yol yok baba. cruise gemilerinde garsonluk yapsan oraya gittiginde yine gezemeyeceksin. gemi adami olsan bildigin agir iscilik yapabilir misin ki? ki yine gezip ggezemeyecegin malum.

Avrupa ulkelerinden kolombiyaya thy ile 379€ya bilet aldi arkadasim. Mesela ucuza avrupaya cikip sonra istanbul aktarmali thy ile ucabilirsin.

Donus icinse aktarmani 1-2 gunluk alirsin ;(cok noktali ucus) oyle olunca bavulunu da alirsin. Ikinci ayagi avrupaya geri ucmazsin.

Italyan hava yolu ile 19 saat suren bir yolculukla buenos aires e ucabilirsin, cok arastirmistim gecen aylarda. Gidis donus 2800 civari idi. Bu fiyatin altina gitmen cok zor,

tesekkurler arkadaslar verdiginiz bilgiler icin bu arada kuehles blondes arkadas arkadasin nereden almisti kolombiyaya bileti

Brukselden aldi o.
Sen de deneme yanilma yontemiyle "gizli pencere"de arayabilirsin.

Isin icinde aldatma oldugu icin haksiz kazanc bence.

ben buna ticaret derim.
maaşlı çalışanlar bilemez.

ticaret.

Haram değil de yalan da günah.

helali haramı bilmem, ama "sana 120'ye bulurum" demekle, "sana 120'ye alırım" demek arasındaki ince çizgide arkadaşını aldatmış olursun hoş olmaz bence :) @konusma ben konusuyorum daha bitirmedim +1

arkadaşına yaptığın için bunun adı ticaret değil: ibnelik ve soysuzluk olur. Haram kısmını tam bilemiyorum.
Ama siz bu işi yapmaya talipseniz, vergi levhası asarsanız ve "ben bu malı alıp satıyorum" derseniz, bu işten al-sat yoluyla kazanç elde ettiğinizi herkes bilir, bu da temiz bir ticaret olur.

gördüklerimden yorumlayayım islamiyette her türlü ticari çakallık haramı helali geç sevaptır

sen marketten bir urun aldiginda da ayni sey olmuyor mu? market gucunu kullanarak mali ucuza aliyor ve sana ne kadara aldigini dahi soylemeden mali reyonuna koyuyor. bir etiket koyarak malin fiyatini da ilan ediyor. artik karar sana kalmis.

ben mali satin alan olsam, bir arkadasim bana bunu yapsa ve bunu sonradan ogrensem o kisiyi silerim. senin derdin ise anlasilan arkadasin degil, diger dunyada icecegin sarap.

Ticaret degil o, karsi taraf senin bu isten kar ettigini, kar amaci guttugunu bilmiyor.
Haram mi helal mi bilmem de etik degil. Ben uygun fiyata bulurum ve sana 120tl'ye veririm derseniz sorun yok bence.

bunun adi ticarettir. ticaret yapmayan bilemez. bir mali temin edersin biraz kar koyar satarsin, burada mali alacak kisinin de kari var, 30 tl oda kar ediyor. Senden almasa daha pahaliya alacak. haram degildir. Haram neden olsun ne alaka. Sen calip satmiyorsun ya da haksiz kazanc elde etmiyorsun. burada win win var, arkadasin da kazaniyor sen de.

Doğrudan helal ya da haram demek ayri
bir bilgi ve dayanak gerektirir.
-Ben uygun fiyata bulurum ve sana 120tl'ye
veririm derseniz sorun yok bence.-

Stavro +

kar ettigini bilsin ama miktarı söylemek zorunda degilsin. kaldi ki o da senden bunu bilerek alacak zaten.

baglantilar ve vizyon da para eder. o adamda o imkan olsa kendi 100'e alir zaten. bence durumda hicbir problem yok. win-win

store.donanimhaber.com

hiçbişey olmaz.ama arkadaşına ayıktırma. hatta yüzde 30 kar koy. 130'a sat. yakın arkadaşız aga dersen bilemem.

elbette kandırma olduğu için haksız kazanç......

ancak ben olsam bunu söyleyerek yapardım...

misal "bana bir yemek ısmarlarsan sana aynısını 100'e alırım" falan dersen sorun olmaz......

Ticarette yaptığımız alışverişte kar oranını bilmesek de kabul ediyoruz. Hicbir tüccar ticaret yaptığını saklamıyor. Alışverişten doğan vergiler ödeniyor. (Istisnalar var tabii bunun polemigini yapmayalim).

Malin fiyatına razı olup alıyoruz.Burada gizlenen bir şey yok, rıza var.

Ama soruda ben sana 120 ye buldum demekle 100 liraya buldum ama buna aracılık yaptığım için 20 lira da ben alacağım demek arasında cakallik, kandirmacali bir çizgi var.
Üstelik bunu güven üzerine inşa edilen bir dostluk ilişkisinde yapıyorsunuz. Helalini haramini bilmem ama herşeyden önce ayıp.

Kendimden ornek vereyim en yakın arkadasim katalog üzerinden ürün satıyor. Ürün sipariş ettiğimde bana bile gelis liste fiyatından değil karlı perakende liste fiyatından satıyor. Bugüne kadar hiç saklamadi. Dürüstçe söyledi. Ben de uygun oldukça alıyorum,başkası değil arkadasim kazansın diyerek.

Ha bu durum aramızda çıkar ilişkisi de olusturmuyor. Arkafasimin eli aciktir, dogim gunu vb ozel zamanlarda o urunlerden hediye paketi yapar getirir.

Sadece ticarette prensibi var, bunu kimse için bozmuyor. Saklamıyor da...

Arkadaşınıza aracılık yapınca komisyon almak ayıp değil ama bu durumu saklayıp çıkar elde etmeniz ayıp.

Açıkça belirttiğiniz sürece veya bu işi komisyon alarak yaptığınız genel olarak bilindiği sürece her hangi bir sıkıntısı yok. Söylemeden yapmanız doğrultusunda kazandığınız para değil yalandan dolayı günaha girmiş olursunuz.

Kimi yazılarda yalan haram olarak geçer ancak kur'anda yalan haram olarak belirtilmemiştir. (aradım mamafi bulamadım, sizde arayın bana güvenmeyin, sonuçta inançlı biri sayılmam) yine kur'an da haram olduğu belirtilen şeylerin sayısı bellidir.

Dillerinizin yalan vasfetmesi ile: "Şu helaldir, şu haramdır" demeyin; aksi halde Allah'a iftira etmiş olursunuz. Şüphesiz Allah'a yalan uyduranlar asla kurtulamazlar. (NAHL/116)

Dolayısı ile kur'anda geçmeyen bir şeye helal/haram diyemeyiz.

(bkz: win win) zararı yok. fakat yine de diğerlerinin belirttiği üzere, "bi ziğara paranı alırım" gayet makul.

120'ye buldum dersen yalan girer işin içine.
normalde aracının kar etmesi helal. ama karlı miktarı geliş fiyatı diye söyleyerek olmaz.
ya diceksin ki daha ucuza buldum sana 120'ye satarım. veya direkt şu kadara buldum şu kadar karla sana satarım diceksin.

çünkü bunu söylemezsen ne olur biliyo musun, yarın bir gün aynı durumda o adam 100 liraya bulduğu şeyi senin de öyle yaptığını düşünerek 100 liraya sana getirtir. buna vicdanın nasıl el verecek?

ama böyle bişey olmayacak olsa bile yukardaki 2 şekilden biri olmalı.

Din falan bir kenara; arkadas isi ayri, ticaret ayri.

Ticaret, senin yaptigin seye deniyor zaten. Bir seyi piyasada satabilecegin fiyattan ucuza buluyorsun, sonra uzerina kar ekleyip piyasaya satiyorsun. Bugun elini cebine atip para verip satin aldigin HER SEY bu yontemle satiliyor. Insanlar boyle geciniyor.

Fakat bu dedigin kisi "arkadas" ise ayip ediyorsun (dinle falan isim yok, haram helal farketmez benim icin). Arkadasina yalan soyluyorsun. Insan arkadasina "sana bu aradigini 100 liraya buldum git ordan al bence" der. Arkadasi da ona minnettar olur. Gun gelir arkadasin da belki seni kollar, o cebe atacagin 20-30 lirayla kiyas kabul etmeyecek iyilik gorursun. Veya gormezsin. O beklentiyle yapma, ama insanlara karsi durust olursan, hayatin normal kazigini gene yersin ancak durust olmayanlarin tadamayacagi iyilikler de seni elbet bulur.

Ozet: Arkadasa yapilmaz, ayip.

işin ilginci haram helal diye girenler bilip bilmeden sallamış.
daha ilginci ise cevap verenlerin yarısı haramı helali bilmem ama... diyo. adam haramı helali soruyo bilmiyosan ne karışıyon

30 lira için sövdürtme kendine
Hadi 50 lira olsa neyse

herkes miktar uzerinden gitmiş de, rakamlar tamamen sallamaydı ://

rakamlar sallama olsa ne olacak. 1 lira icin boyle bir sey yapmayacagina gore?

@baldur1, orantıyı ters kurmussun:) 20ye bolme de yuzle falan carp mesela

haramin orantisal olarak degistigini zannetmiyorum o zaman kanka.

o değil de duyuru ulema doluymuş ya la.

yalan söyleme olm. ben 120'ye veririm de geç. sonra bi vesileyle ortaya çıkar, mahçup olursun.

haram show. Ben bunu 100 tlye buldum ama 20 tl de servis ücreti alıcam senden dersen helal. O zaman da arkadaş kalmazsınız zaten.

ben haram helal bilmem de yalan söylemiş oluyorsun. etik değil. arkadaşına 100 liraya aldım 20 lira da pay alırım diyeceksin ya da hiç kaça aldığını karıştırmadan ben sana 120'ye satabilirim diyeceksin. 120'ye aldım deyip 100'e alırsan yalan söylemiş olursun.

Satmadı

bu sordugun sorularin hic birini bilemeyiz. muhtemelen belli bi ortakligi vardir gelen paraya bakiyodur sadece, baska bir sey yapmiyordur. sattigini da sanmiyorum.ve kanzuk hic bi zaman ben sahibiyim demedi zaten. ceo yaziyor twitterinda da.

2 tane çift lavaş dürüm + ayran

ssg hala çoğunluk hisse sahibi, kanzuk ufak hissedar. yönetimi kanzuk'a devretti kendi amerika'da inzivaya çekildi. yönetimi devrederken belki bi miktar hisse daha vermiştir ya da ceo maaşı bağlatmıştır. belkide kanzuk yönetimi gönüllü devraldı. aralarındaki anlaşmayı tam bilmiyorum.

sedet'in açıklamasında ''yönetimi başak purut'a devrediyorum'' gibi bir şey okuduğumu hatırlıyorum.

mal sahibi sedet, ceo purut şeklinde anladım ben.

belki komplo teorisi olacak ama ben bu devredişte başka bir seyler de seziyorum. özellikle gezinin hemen öncesi ve sonrasi, sözlük kullaniclarinin bilgileri icin polisten gelen gizli ve açık baskı, mahkemeler, muhtemelen sözlük mecrasinin kontrolünün devlete açılması istekleri ssg yi tırstırdı ve kendini geriye cekti, kanzuk'a daha önceden verdigi paydan daha fazlasini önerdi ve kıçını kurtardı. şimdi koskoca apple'a amerikan hükümeti bana backdoor aç diyecek bu mahkemeye taşınıp dünya aleme afişe edilecek, türk hükümeti kıçı boklu iki sözlükcünün bilgisi icin mahkemeden izin bekleyecek. kanzuk'un ofise istihbarattan iki abinin ziyareti yetmistir artmistir bile.

bu sebeple, kanzuk yüksek riskli yüksek maaşlı ceo, ssg almanyadaki ev sahibidir. kimse kimseye darbe yapmaz.

onceleri kanzuk avukatlik hizmeti karsiligi, hisse almisti, simdi ise yonetim karsiligi. bildigin ssgyi iceriden cokertti, hem de sozluge yavas yavas sikerterek. kanzuku elestirmek, alaya almak gg sebeb. neden kanzuk sozlugu sikayet edip kapattirabilir diye mi? sacmaliga bakar misiniz?

su anda sirketin %94' u ssg' ye, %6' si da kanzuk 'a ait. kanzuk da hissedarlar tarafindan(yani kendisi ve ssg tarafindan) 3 yilligina belirlenmis yonetim kurulundaki tek isim ve ayni zamanda yonetim kurulu baskani. bu bilgilerin hepsine www.ticaretsicil.gov.tr 'ye ucretsiz uye olup, ulasabilirsiniz.

pislik olmasa bile biraz görgüsüz ve avam biriymiş arkadaşın.

"pislik" çok hafif bir ifade olur.

onunla ilişkimi gözden geçirir, bir daha da kimseyi ayarlamazdım.

Arkadasin bayagi “got”mus.

Biraz hakli. bu diyecek cihangirde kahvalti, kiz diyecek " ne gerek var ben sana yumurta kirarim" Bu şaka tabi, ama uzun vadede ekonomik farklılıklar çok fark yaratıyor. Çocukken nasıl yetiştiğin bile biraz ailenin maddiyatına bağlı.

Zaten isin icinde ask yok, mantik var. Adam hayır işlemiyor, sevgili arıyor. Birak da adam sevgili olacağı kızda kendi kriterlerini arayabilsin.

kendi tercihidir.

benim değerlendirmem bu kişinin son derece yüzeysel biri olduğu. eğitim ve olanaklara rağmen buralarda takılı kalmış biriyle benim işim olmaz. geçerli bir sebebi olabilir; ağzı çok yanmıştır, işini garantiye almak istiyordur, önyargılarını verim adına kullanmak istiyordur, bilemem. ama görücüye çıkar gibi kız beğenen birinin oralara kadar ilerleyebileceğini de sanmıyorum açıkçası dolayısıyla bu ihtimaller bana konu dışında gibi geliyor.

bunlar bizle değil seninle alakalı. senin değer yargılarını ben bilemem. şahsen, etrafımda her telden çalan insan oldu ve ben bunun böyle olmasını çoğu zaman tercih ettim. bu kimselerden kısa bir süre sonra suratına bakmak bile istemediklerim her ekonomik durumdan da çıktı.

sosyoekonomik olarak alt tabakada yer alan bir kimse mecburen lümpen bir kültürde yetiştiği için, okuyarak veya deneyimle kendisini geliştirmediği sürece lümpen kalabiliyor; okuduğunda bambaşka hasretleri içerisinden canavar gibi çıkıp kişiyi yutabiliyor öyle ki çıktığı kabuğu beğenmez oluyor hatta inkar ediyor, vs...ya da bunların hiçbiri olmuyor, oluyorsa da dengeyi bulmadan önceki kısa dönemli ifrat-tefrit aşamaları olarak kalıyorlar ve başarılı bir hazım gerçekleşmiş oluyor.

sosyoekonomik olarak şanslı bir kesimden gelen kişi için de bir sürü olası durum sayabiliriz, açıkçası üşendim şu an.

ancak varmak istediğim yer şu: böyle durumlarda, kişinin özel hayatına ilişkin ve genellenemeyecek şartlar varsa, belki bunların bir kısmı erkek arkadaşının resimdeki konumunu da açıklar. ancak bunun ciddi bir açıklaması yoksa, bana göre, vurguluyorum bana göre, bu insandan hiçbir halt olmaz, ileride olacaksa da ben bekleyemem şahsen. arkadaş dediğin sana tümden uymayabilir ama önemli konularda, prensiplerde uyumlu olmayı beklerim ben, öteki türlü dünyadaki 3.5 milyar yetişkinle arkadaş olma potansiyelim olurdu.

eh, sonradan cızırtı çıkartacağına baştan belirtmesi iyi olmuş diyebilirim.

Benim yapacağım bir şey değil ama kendi tercihidir. Atıyorum, birisi çirkin bir kızla buluşmak istemez, diğeri parasız olmaz değer, başka bir diğeri "Şu şarkıyı dinleyen biri ile birlikte olmam" der.

Buradaki tek pislik, stalk'laması değil ama stalk'ladıktan sonra kararı verip bu kararı sana bildirmemesi. Doğrudan "Ben bu kızı istemiyorum" dese sorun olmamalı bence. Bulduğunu beğenecek diye bir şey yok.

kız bul diye abazalık yaparken kriterlerini de belirtseymiş. görgüsüz bir arkadaşın var.

Bence de yanlış ve sana saygısızlık, yaptığı temel olarak yanlış olmayabilir yukarda belirtildiği gibi böyle kriterler doğal. Ama senin emek harcamana rağmen böyle iptal etmesi kötü olan. Hiç olmazsa bi kere de olsa ayarladığın buluşmaya gidip bu kararı sonra verebilirdi.

pislik diyebilirsin. adam kiz boyle olsugu icin bulusmam dediginden degil. bu kadar takiksa boyle seylere, sana bastan abi bu ayar bir kiz olsun bana su konuda uyumlu olsun diyecekti. olay kiza gittikten sonra boyle diyorsa hayvanligin onde gideni, kiza nasil aciklanir bir de.

arkadaşın tercihine saygı duyarım.
kendim de saygı duyulacak bir tercih yapıp o arkadaşla muhtemel bütün iletişim yollarımı keserdim. sonuçta seveceği kişide önce maddiyat arayan birinin benimle neden iletişim kurduğu da az çok belli olur.

bence görgüsüzlük değil. pislik hiç değil. tercihi öyle, saygı duymak lazım.

Haklı olabilir. O ekonomik fark gerçekten uzun süreçte kişilik oluşumuna, zevklere ve tercihlere etki edebileceği gibi ilişki içerisinde gidecekleri yerden yapacakları aktiviteye kadar sorun oluşturma potansiyeline sahip bir konu.

Asıl sıkıntılı olan konu "stalk" sonrası bunu konuşmak yerine kaçması, konuşmaması.

Bence kızı sonradan beğenmemiş yani kızı fiziksel olarak beğenmediği için böyle bir şey yaptığını düşünüyorum, tabii yaptığı çok ayıp kız kim bilir kendini ne kadar kötü hissedecek. Eğer gerçekten sunduğu neden doğruysa da en başta sen kızı gösterdiğinde bu durumu düşünüp kızın olaydan haberi olmadan bitirmeliydi, o zaman gayet normal olurdu, kimse kimseyi beğenmek zorunda değil.

Bencil bir insanmış, bir daha zaten birisini ayarlamazsın da uzun vadede pek güven veren birisi değil.

Bu çocuğa uygun bir kız arkadaşım var bence tanıştıralım sonra bizde onlardan kurtulalım!

Eleman kızı beğenmemiş. Kızdan olumlu geri dönüş alınca bir tarafları havalandı muhtemelen.

arkadaşın yavşağın teki kusura bakma. pislik diyip kibarlaşamam, insanları ekonomik durumlarıyla yargılamak yavşaklıktır, daha da istediği hiç birşeyi dikkate almam o insanın, kendisi ahlaki olarak en alt seviyededir.

Sosyoekonomik durum ve aile kişinin yetişmesini, zevklerini, hayata bakışını, hatta kullandığı kelimeleri şekillendiren başlıca şey. Adam kıza bakıp muhtemelen "bu kızla uyum sağlayamayız" diye düşündü. Buraya kadar normal. Ama sana söylememesi ve kızdan söz aldıktan sonra yapması ayıp. Kız kırılabilir. Ama çok da kırılmasın. Bunlar hayatın gerçekleri. Erkekler bin tane sebepten en iğrenç şekillerde reddediliyor. Bir kız da yaftalanarak reddedildiğini açıkça hissetse karma buna kızmaz :)

Kızdan uzak tut. Kıza iyilik etmiş olursun.

insanları sosyoekonomik durumuna göre yargılamak ve "ben bununla anlaşamam" diye kestirip atmak hoş değil, güzel bir davranış biçimi değil. böyle insanlarla arkadaş olmak istemem. bunun dışında kendi tercihi tabii ki. tercihine saygı duyarım ama arkadaşlığımı bitiririm.

bu kadar kendini begenmis artistin tekiyse iki zahmet gotunu kaldirsin da kendi ayarlasin o zaman, niye sana soruyor ki? pazardan karpuz aliyor sanki yarram.

Ahlaksızca değil ama yüzeysel. İki tarafı da kırmaya gerek yok, ilkokul arkadaşımın gönlünü alırdım. Ama bir daha da bu yavşağa arkadaş ayarlamazdım. Yüzüne de "yüzeyselsin oğlum, git kendine kendin gibi birini bul" derdim.

entry-nick :d

metroya bir bak derim.
not: getirecek birini bulursan benim de şöyle bir arzum var teksasta bulunur

www.eksiduyuru.com

@caput
ebayde yok mu?

Teşekkürler, denerim şansımı. :)

İnternetten içki alışverişi yapmak birkaç yıl önce yasaklandı. Ebay gibi yerlerden alırsan -mucize olmazsa- gümrükte takılır o. O yüzden yurtdışından getirteceksen tek seçenek, tanıdık birini bulmak sanırım.

Amerikadan dönecek birini bulmak daha mantıklı olacak sanırım. Teşekkürler. :)

kutusu 50 dolardan 7 martta elinde olur :D

ben sizin yerinize de icerim bir tane

bizde adalet, demokrasi ve kalkınma neyse onlarda reform o demek ki.

degisen bir sey nasil yok? ahmedinejad'in kati politikalari yok artik. nukleer program konusunda uzlasmaya varildi, amerika ile iliskilerde gerilim azaldi, ambargo kalkiyor vs vs. bir gunde isvec kivamina gelmeyecekler tabii ki ama iran'da en azindan siyasi bir degisim var.

Devletin başı dini lider olduğundan, altta kimin seçimi kazandığının bir önemi olmuyor.

nukleer silah yapmaktan vazgecmek reform yani?

karar verme mekanizmalarını kıyafette kullanmak istemedikleri için öyle.

bende iki mavi, iki krem tshirt var, yazın çoğunu o dördüyle geçiriyorum. para=statü şu anda dünyada, en azından çoğu zaman. ayfonun varsa adam yerine koyuyorlar, ihtiyaçlarımızı görmezden gelip lükslerimize sarılıyoruz, sürekli tüketiyoruz. çünkü her yerde tüketmemiz söyleniyor.

hayır, şerefsiz değiliz.

ben şerefsiz değilim.

ben hep siyah giyiyorum. ama aynı kıyafeti giymiyorum. olumsuz algılayan biri varsa da kendi problemi. fakat dediğinize göre maddi durumu kötü olan biri olmadığım ve özgüvenim yüksek olduğu için(aslında maalesef bu ikisi günümüzde birbiriyle çok ilişkili) için olumsuz algılanmıyor olmalı. Bir insanın kendi kıyafeti hakkında ne düşünüldüğünü umursamasının nedeni bana kalırsa başka hiçbir şey ortaya koyamaması ve gidip bir yerden aldığı kıyafetle öne çıkmaya çalışması. Yoksa Zuckerberg ya da Jobs ya da bir Bilim Adamı başka bir şey ''üretebilen'' , ''başarılı'' insan, tatminini üç beş bir şey verip kıyafetiyle kendini göstermede aramaz. Ortaya koyduğu şey zaten onun için bir tatmin ve kendine güven kaynağıdır. ürettiği şey onu insanlardan zaten öne geçirir. Başka bir şeyler başaramamış insanlar ise dış görünüşe sarılıyor genellikle. bir tür eziklik gibi. kıyafete zaman harcamanın ötesinde bu yüzden kimse saydığınız isimlere ''niye hep aynı kıyafeti giyiyorsun paran mı yok eke eke eke'' diyemez ve kendinde bu hakkı göremez. içten içe ve belki kendi kendilerine bile itiraf edemedikleri üstünlüğü kabul ediyorlar yani. bu yüzden beş parasız ve hiçbir şey başaramamış birini aynı kıyafetlerle gördüklerinde ona üstünlük taslayabilirler. çünkü o da diğer başarısızdan üstün ''görünüyor'' . çünkü ikisi de başarısız ama birinin kıyafeti var. öyle ''görünmüyor''

anlatabildim mi bilmiyorum anlatamadıysam daha da açacağım...

edit: ''insanların zenginleri fakir görmek istediği için aynı giyiyorlar'' önerisine katılmıyorum. gördüğüm kadarıyla türkiye'de ve dünyanın pek çok yerinde insanlar güce ve paraya tapıyorlar. türkiye'nin siyasi seçimi dahi bu yönde. kimse ecevit istemiyor. günümüzde sakıp sabancı gibi şirin görünmeye gerek yok. ali ağaoğlu gibi olursanız insanlar size daha saygı duyuyor. putin'e hayranlığın bile nedeni güce tapma. sanırım değer yargılarının son yıllarda sadece bizde değil tüm dünyada ters-yüz olmasıyla ilgili bu.

fakirler çok zengin sevmez. kıl gider. birinin bütün parasını kaybetmesini izlemek katharsis duygusu yaratır. eğer fakirlere hitap ediyorsan fakir gibi görünecen. bizim patron bile ferrari neyim spor arabaları var ama işyerine normal düz vites lada ile geliyor. (git: www.want2die.com)

onlarınki tercih seninki zorunluluk.

ayrıca want2die +1, o deyince aydınlandım ben de, haklı.

sadece başlık icin cevap verecek olursak, evet şerefsiz evladiyiz.

geri kalan kısmında want2die hakli.

Onlarınki zorunluluk seninki tercih. Uu bak ne kadar karizmatik hep aynı şeyi giyiyor <3 desinler diye uzmanları tarafından belirlenmiş şeyleri giyiyorlar.www.want2die.com

hahaha. nihayet want2die arti 1 in sitesini yapmislar.
benden de www.want2die.com
dogru demis.

bana burak özçivit(böylemiydi adamın adı?) nasıl giyinir diye sorsan bilmem ama cem yılmazı bilirim. ali koçu da bilirim. adamlar giyim tarzıyla kendilerini aklına kazıyolar bence mesele bu.

Kendilerini kanıtlama, beğendirme gibi bir ihtiyaçları kalmadığı için.
Sebep reklamdan ibaret değil. Tanıdığım zenginlerin pek çoğu sade veya özensiz giyiniyor.

A&B

serbest pazar dedikleri bu değil mi? yanlışsam düzeltin. her ülke bir şehir gibi.

sana oyle gelmistir. ne de olsa yabanci hayranligi genlerimizde var.

hangi sektörden bahsediyorsun yiyecek içecek mi? litvanyanın estonyanın (2 ülkeye de gittim) kaç markası var ki yahu?
benim bildiğim avrupanın çoğu yerinde atıyorum bisküvinin çikolatanın 10 tane ayrı ülkeden markası yan yana değildir. almanya gibi dev ülkelerin zaten kendi markaları domine ediyor. olsun olsun da yanında (türkiyede de olan) italyan markası filan olsun. hadi birkaç da fransız, belçika filan olsun. öyle her markette 10larca ülkeden çeşit çeşit ben görmedim.
neyse madem bükreş için konuşuyoruz (gitmedim) şöyle tahmin yürütüyorum
1-demek ki adamların kendi markası yok? her gelen tezgah açmış
2- lojistik? yakın ülkelerden geldilerse demek

o sadece denk gelmiştir.Yoksa türkler için yemek her zaman avrupada sıkıntı..

Avrupada her ulkenin marketinde 10 farkli marka yoktur her urunde. Mumkun oldugunca kendi mArkalari domine eder.

Romanya kendisi uretemiyor olabilir, uretmesi ithal etmesinden daha masrafli oluyor olabilir...

Avusturya, almanya, italya vb cok spesifik olmadikca yabanci marka yoktur bile. (Mesela feta garanti yunanistandan gelir, kendi ureten domestik marka olmasina ragmen. Mozzarella italyadan gelir yine uretilmesine ragmen. Zeytinyaginda ispanya, yinanistan, italya secenegin olur, zsytinde de oyle. Dmeek ki yetismiyor, bi yerden alinacak)

Tabi bi belcika cikolatasi olur cunku meshur. Ya da ne bileyim italyadan gelen makarna vb konulur reyona. Fransiz peyniri olur vb

Ama daha fazlasini hicbir yerde gormedim.
Ozel gurme marketler filan haric ki bizde de macrocenter var, binbir cesit marka mevcut.

Bu arada avrupada gitmedigim cok az sayida ulkelerden birisidir romanya. Gormedim yani

a'nın etkisi büyüktür. mesela snickers türkiyede fabrika açmadan önce bildiğin lüks tüketim maddesiydi (5 milyon falandı ta o zaman), şimdi alelade bir şey oldu 1 liraya falan satıyolar. ithal=pahalı yani.

Biraz araştırma yaptım ve soruya ekledim. İsteyen sorudaki ekleme bölümünü tekrar okuyabilir. Türkiye'nin kaçırdığı fırsatlara biri daha eklenmiş.

emin olmamakla birlikte snickersın üreticisi ABDli değil mi

yine ticaretten anlamam da biz gümrük birliği anlaşmasını imzalayalı bi 20 sene filan oldu sanki, ithalatta ABye biz ekstradan vergiyi hangi sektörde, ne kadar uyguluyoruz ki?

sallıyorum, türklerin tutuculuğu ve gelenekçiliği her konudaki.

@niye ama

önemli olan üreticinin menşei değil ürünün ithal edilip edilmemesi. uluslararası şirketler türkiyede doğrudan şirket açtıkları zaman burdaki herhangi bir şirketten farkları olmuyor. üretim de ülke sınırları içerisinde gerçekleştiriliyorsa vergi açısından yerel klasmana girilmiş oluyor. atıyorum üreten şirket "türk unilever ltd. şti." falan oluyor.

yanlışsın.

AB'de 2 sene yaşadım. marketler aşağı yukarı bizimki gibi. tabii ki tüketim alışkanlıkları ve maddi imkanların yüksek olması dolayısıyla bazı ürünlerde daha çok çeşit var ve bizde bulunmayan ürünler bulunabiliyor. ama abarttığın kadar değil. hele romanya, hiç sanmıyorum. adamların ekonomisi belli, milli geliri belli. kim ne kadar tüketebilir ki? sen yolunu kaybedip romanya'nın macrocenter'ına falan girmiş olma? ya da ucuzcu lidl benzeri bir yere girip o haftanın ab ülkesi mallarına denk geldin, kendince şahane bir şey zannettin. ^^ xd za

@ yuto
kastettiğin şeyi biliyorum ki türkiye zaten bu nüfusla ve konumla şirket/fabrika açılacak da bir yer, bükreş miyiz biz ayol

sadece snickers örneği özelinde demiştim ben.

bana ne diyorum kim gelire gelsin işler bizim açımızdan iyiye gitmeyecek.

amerikada denge oluyor genelde seçimlerde. demokratlar veya cumhuriyetçiler üst üste seçim kazanamıyor. yüzde 80 cumhuriyetçiler kazanacak diye tahmin ediyorum. trump başkan olursa amerikan dış politikası daha sertleşir doğal olarak. cumhuriyetçilerin genel yapısı budur. suriye'de savaş şiddetlenebilir mesela, ruslarla daha ciddi sürtüşmelere girebilirler.

Gönül ister ki sanders olsun neler yapabileceğini görelim ama çok zor.

Bazen de köy gotune Trump olsun aga belki bu sayede 14 yıldır neler cektigimizi anlarlar diyorum.

trump akar.
adam duvar orecegim diyor humanistimsiler agliyor. hayir ne desin meksikalilar tabii ki ulkemize kacak girebilirler, ne var ki bunda, hatta tuneller biz kazacagiz mi diyecek. adam isisi yok edecegim diyor, dinciler, trump muslumanlari oldurecek diye agliyor. en azindan clinton gibi cakal iki yuzlu degil. bi de clintoni yargilatirsa super olur.

Gönül Bernie ister ama Trump gelir. Burada da RTE gelmesi gibi. Kovacic +1

En aykiri ikolo sanders trump mesela ama ikisinden biri olsa bile isler o kadar degismez. Adamlar bi sistem oturtmus. Amerikan baskani aslinda bi kukla muhabbeti degil ama hepsi birbirlerinin laciverdi.

Ama gonuller sanders reyizden yana.

"şu mantık tamamen bilgisizlikten" deyip, meksika'ya gidenlerin sayısının abd'ye girenlerden daha fazla olduğunu iddia etmek de süpermiş. argümanlara bak. trump şiddet yanlısı, insanları dövdürtüyür :(( amerika'yı felakete sürükleyicik :(( feel the gominis bern :(( ya tamam ben de bernie amcanın fikirlerini çok beğeniyorum, "olsa ne güzel olur la" diyorum ama birbirimizi yemeyelim şimdi. böyle abuk sabuk argümanlarla gelmeyin bana. deyin ki trump şudur budur, o yüzden kötüdür. ben de diyeyim tamam kardeşim SEN DE HAKLISIN, SAYGI DUYARIM. ama böyle komik komik şeyler yani hiç lüzumu yok anlıyo musunuz.

sarı adam hepsini üst üste koyup sepetleyecek işalla. ben trump'ın seçilmesini istiyorum çünkü bu ılıklıktan, political correctness'tan gına geldi. sizin gibi siyasi deha değilim, alabama çomarıyım. burada "suriyeliler ühühü" diye ağlayan adamlar, herifin İLLEGAL göçmenleri sepetlemek istediğini duyunca zırlamaya başlıyor.

VUR TRUMP VUR KULAKLARINDAN TUT. hillary denen sinsi cadıdan her türlü iyidir trump. sanki şu an barış içinde yaşıyoruz da trump gelip abd'yi savaşa sokacak amk. ÖZGE AMERÜKA'YI BARONLAR YÖNETİYO TAMAM MIA

obamanin nobel baris odulu aldigi dunyada trumpin dunyayi savasa surukleyeceginden korkuluyor. iyi bir nobel de trump alir belki.

seninle aynı düşünüyorum.

amerika'da demokrasinin büyük ölçüde simülasyon olduğunu düşünenlerdenim. orada seçimler lobiler aracılığı ile yürür ve lobilerin en etkin kısmını büyük şirketler oluşturur. clinton'ın lobi desteği önde; zira evil corp denilen tohum/kimya şirketleri ile bile organik bağlantısı var. durum değişmez.

büyüdü ve ekşi sözlükte nick aldı.

adı yamuklu sucurta

muhtemelen hayata küsmüştür dkljhfdkhdf yani bana olsa öyle bişey psikolojim asla düzelmezdi :D şu şey mesela, barbara heralde diyen kız var ya. benim bi arkadaş tanıyormuş onu. kız hala toparlayamamış şdlfjhj yazıktır ya

o kız reklamda oynamadı mı?

www.youtube.com

niye toparlayamamış ki?

bilmem ilk çıktığı zaman baya dalga meselesi olmuştu bana da arkadaşım söylemişti bunu. ama kız hala sağlıklı durmuyor ya yüzündeki aptal ifade hala var. insan kendisini dalga malzemesi yapıp böyle reklamlarda oynayamaz :D normal değil bu kız bence..

2011'de özyeğin üniversitesi borsa yarışmasında 100.000 tl yi 200.000 yapıp 1. oldu. 2013'de colorado üniversitesine kabul aldı. Büyük ihtimal yatırım bankasında falan çalışacak.

haha duyuru birbirine girmis

@tabudeviren

barbarayi demiyor, 14 yasindaki baran var ya onu soruyor. barani barbara diye okudun zaar.

yok barbarayı karıştırmadım onuda örnek verdim. yani böyle insanların psikolojileri pek iyi olmuyor da. bu farklı heralde :D

@baldur2

ben @freetakilir'a cevap yazdım duyurudaki soruya değil.

hey allahim ben yanlis anlamisim o zaman :D pardon arkadaslar :D

Oynamadığı maçlar sayılmıyor tabii ki, 2015-02-22 LA Lakers maçında oynamamıştı mesela.

Kırmak üzereyken tanımlanan rekorlar gibi olmuş. Koca maçta bi zahmet atsın amk bir tane üçlük nedir yani.

ama o zaman 128 maç profesyonel basketbol maçı oynayan bir sporcu için üstüste 3 sayı isabeti bulmak çok acayip bişi değil ki.

hele ki bir nba oyuncusunun sezonluk maç sayısını düşününce.

@angelus aynen. aynı şekilde düşünüyorum. herhangi bir oyuncuda bunu yapabilir.

herhangi bir oyuncu yapamadığı için konuşuluyor bu kadar zaten. çıktığı her maçta en az 1 üçlük atmak kolay değil. bir de bunu 128 maçtır yapıyor adam.

@angelus, @Sskywalkeremre,

www.basketball-reference.com

Lebron geçen sene 22 maçta 3'lük atamamış. Daha şutör birine bakalım,
Ray Allen, 12-13 sezonunda 13 maçta 3'lük atamamış.

Öyle olmuyor yani o iş :D

kolay degil o isler dayi oglu.
oynamadigi maclar elbette sayilmiyor.
128 mac ust uste en az 1 tane ucluk isabeti bulmus adam. her mac 1 tane bulsun demek kolay, takimlarin maci toplam 2-3 uclukle bitirdigi oluyor.

Hocam bu adamın yaptığı hiçbir şey basit değil, öyleşmiş gibi gösteriyor. Asıl büyüleyici ve aynı zamanda sinir bozucu olan şey bu

yok. tam tersi olay, uzun boylular basketbol oynuyor :)

Boy uzunluğu da diğer tüm fiziki özellikler gibi genetik özelliklerine göre belirlenir, yani çocuğun uzayacağı maksimum miktar bellidir. Çevresel şartlar beslenme yaptığı sporlar gibi detaylar fark yaratır ama çocuk 190 cm olacaksa bunu 195 yapmaz; 190'a kadar gelmesi için yardımcı olur. Ha beslenmesi kötüdür çevresel şartları dandiktir, o zaman potansiyeli varsa da o boya gelemeyebilir.

Genetik boy üst sınırı var. Basketbol o sınıra erken yaşta hızlıca gelmesini sağlar. Anne baba kısaysa, onlardan 7-10 cm falan uzun olur en fazla. Sınıra gelince bir anda durur uzama.

Yani sadece süreci hızlandırır. Bi de spor iyidir sağlık yönünden, çocuk boyumu uzatacam diye oynuyorsa bırak öyle inansın.

üniversiteden diplomanın 'aslı gibidir' halini alabilirsiniz. diplomayı vermezler. aslı gibidir de işinizi görür heralde.

başvuracağın okul zaten diplomanın kopyasını istemiyor mu? ben de tamamen aynı sebepten ötürü diplomaya, daha doğrusu kopyasına ihtiyaç duydum çünkü başvuracağım okul "diplomayı alamıyorsan aslı gibidir belgesini gönder" diyor. başvuru için kimse kaydını sildirmez, bunu onlar da biliyordur herhalde. okuldan veya noter onaylı aslı gibidir belgesi gönderirsen sorun olmaz bence. bildiğim kadarıyla okul ücret de almıyor bu işlemden zaten, öğrenci işleri yapıyor olmalı. ben öğrenci işlerinden aldım.

tamam da universiteden mezun olduk diyelim yine mi alamiyoruz lise diplomasini? ne sacma sapan isler ya.

mezun olunca alırsın abi niye alamayasın, öğrenci olduğun sürece diplomanı tutuyolar. okuldan kaydını sildirdiğin ya da mezun olduğun an gidip alırsın.

sen öğrenciyken tutuyolar ki gidip başka yere kaydolmaya kalkma.

ben mezun olunca verdiler orijinalini.

"Seninle hiç ilgisi yok"

Seninle hiç ilgisi yok

Demek evet. At all diyor zaten. Hiçbir şekilde ilgisi yok yani :)

hic ama hic ilgisi yok demek.

"at all" her türlü, her şekilde demek. not gelince başına da haliye hiçbir türlü oluyor.

var tabi neden olmasin.

çok despotsa patron saatlik izin uygulamasına geçsin. benim eşimin eski iiş yerinde yapılıyordu. hem de devlet dairesiydi orası. saatlik izin yazıyorsun, 8-9 saat olunca bir gün senelik izninden düşüyorlar.

resmi olarak gereken izin kağıdı yazmak, saatleri belirtmek, imzalamak filan
pratikte ise şifaen işim var -tamam , şeklinde olabiliyor.
ama işveren eğer istese gayet işlem yapabilir, mazaretsiz işe gelmemekten iş kanununa göre.

ikisi de aynı şey, tdk öyle diyor.

İkisi aynı şey değil bunların. Artırmak, yükseltmek manasına gelir; arttırmak; tasarruf etmek anlamındadır. Yani 20 liran vardır, bunun 10 lirasını harcarsın geriye 10 lira kalır. O 10 lirayı arttırmış olursun.

@angelus

böyle sallama görmedim.

yükseltmek anlamında olan tek t ile "bu puanlarla başarı grafiğini artırdı", bir kenara koymak, harcamamak anlamındaki çift t ile "dişinden tırnağından arttırdı".

Devilred; Cehalet kötü şey.

tdk şimdi ne yazar bilmiyorum. 80'li yıllarda üniversite sınavına hazırlanan benim neslim böyle öğrendi. Angelus doğru söylüyor yani.

"arttırmak
-i
1. -i Artırma işi yapılmak
2. Yükseltmek"

site de bu:

www.tdk.gov.tr

sabır.

artirmak sourun dedigi gibi, artik birakmak, fazlasini biriktirmek.
arttirmak ise yukseltmek. ben hep boyle kullanmisidir.

çevirmenlerin sürekli tartıştığı konulardan biri:)

biz eskiden tasarruf etmek anlamına geleni "arttırmak" olarak kullanıyorduk
artık öyle değil TDK boğazından "artırmak" diyor mesela :)"arttırmak" demiyor...neden öyle oldu bilmiyorum.

coğaltmak anlamına gelen için de her ikisi de kullanılıyor artık hem artırmak hem arttırmak.

tdk'nın amuğagoyim size bişey olmasın.

bu kadar içi boşaltılmış, saçma salak, bilimsellikten uzak çalışan bir tübitak var sanırım; son dönemlerdeki halleriyle kapışır oldular.

ben şahsi olarak dikkate almıyorum tdk'yı, böyle düşünenleri de anlıyorum. ha, sen kimsin ulan diyenler de olacaktır, onlara da saygı duyuyorum. "yapısal olarak" daha asrı tamamlayamamış bir olduğumuz için böyle sıkıntılar normal, o yüzden tatlı canın nasıl istiyorsa öyle kullan. kendi de bilmeyen tdk "onlar hep aynı yuaa" demeye devam edecek gibi görünüyor uzun bir süre.

Salonda seti tamamladığım sürece Her hafta ağırlık artırıyorum. Haftasonu yemeklerde kaçamak yapmak için hafta içi bazen az yiyerek kalori arttırıyorum.
Ben de bu şekilde kullanıyorum, doğrusunu yanlışını TDK değil de okulunu okumuş arkadaşlar söylese daha iyi olur.

ben de tdk'yı anlamıyorum. "artırmak" nedir hacı?

kelimenin kökü "art-" etken kullanıyorsan "artmak" diyorsun. ettirgen kullanım için "-tırmak" getirilmez mi, "art-tırmak" işte, iki t'li. ikinci t niye düşüyor ki?

kelimenin kökü t harfi ile bitiyor. ettirgen hale getirmek için -tırmak getiriliyor, iki tane t oluyor. arttırmak. kelimenin kökü t ile bitince t'nin birini niye atıyoz?

"ettirmek" de demeyelim o zaman, "etirmek" diyelim, aynı mantık?

"az yiyip boğazından arttırmak" kullanımı ile "spor yaparken ağırlık arttırmak" kullanımları sadece artmak kelimesinin iki anlamı olan sesteş kelime olmasından kaynaklanıyor. iki ayrı anlamı olan sesteş kelimelerin de bitini ettirgen yaparken başka türlü kullanmak (biri çift t ile yazılıri öteki tek t ile yazılır" falan gibi bir kuralı yok. kuralı boşver, son derece saçma değil mi?

çok aydınlandım :/ kafam iyice karıştı.

aslinda dogru cevap kibritsuyu. fiilin kendisi artmak. ettirgende t eklenince arttirmak olmasi gerek. t niye dusuyor hicbir aciklamasi yok aslinda.

Nâzım Hikmet mezarında ters döndü gençler.

Sabah sabah beynim döndü.

tdk'nin ne yaptigi belli degil. tdk'ye guvenmek, tubitak'in montaj bu kayitlar demesine guvenmek gibi. asiri derecede sacmaliyorlar.

ben angelus +1 diyorum.

yoo, gayet kitap dolu etraf.

@horasyus

nerden atesledin?

(bkz: e-kitap servisi meritokrasi)

alın panpalar duacım olursunuz.

ben kindle aldıktan sonra basılı kitap okuyamaz oldum.

Meristokrasinizde kaç kitap gözüküyor arkadaşlar?

konuya yandan ilişerek sormak istiyorum, ben de almayı düşünüyorum çünkü.

kindle'a legal yoldan kitap satın alınıp atılmasının yöntemi nedir?
amazon'da türkçe yok sanırım, peki kitapyurdu vb. sitelerden alınanlar direkt yüklenemiyor mu? illa dönüştürme yapılması mı gerekiyor?

Not: meritokrasi tartışmalarına girmedim, girmek istemem.

@spadram alabiliyorsun ama drm'i kaldırman gerekli. kaldırdıktan sonra da calibre ile uygun formata çevirip atman lazım. ee ben parasıyla aldım bunu bir ton uğraştım. drm removal programları da bir ton para istiyor. gider o zaman meritokrasi'den indiririm.

@ayiadam eziyetmiş.

aslında müzik (spotify vb.) ve oyun (steam) konularında pratiklik sorunu çözüldü.
film/dizi ve e-kitap konusunda da bu pratikliğin sağlanması gerekiyor.

yandex'te kamyon yüküyle ekitap dolaşıyor. bir link siliniyor, diğeri peydah oluyor.

ayrıa facebook'ta e kitabını paylaş adındaki grup çok faal. akademik çalışma yapmak isteyenlerin dahi kullandığı kaynaklar taranıp yükleniyor. bir kısım eski kitabın basılı halini bulmak mümkün olmadığı için elektronik hale çevrilmiş sürümü yayınlanıyor.

bir buçuk iki ay önce son senkron yaptığımda meritokrasi 4000e yakın kitap vardı.

not:yandex'te ya da facebook gruplarında pdf, doc, html hatta txt şeklinde kitaplar da bulunabiliyor. kindle bunları okuyorsa da ekitap keyfi almak mümkün değil bu formatlardan. biraz bilgisayar bilginiz varsa bu text dosyaları epub(kindle için mobi) formatına getirip keyifle okuyabilirsiniz.

sorunuza el cevap: evet mantıklıdır. ancak güncel kitapları kindle için kolaylıkla bulamayabilirsiniz. zira bir çoğu yok.

@spadram
amazonda epey bedava klasik roman var, onlari alabilirsin.

süper cevaplar :)

peki hangi kindle önerirsiniz? orta bütçeli ve çok ileri seviye fonksiyonları olmayan vs.

@spadram pratiklik deyip de talep ettiğin şey tekelleşme farkında mısın:)tüketicinin tekelleşmeyi bizzat talep etmesi çok sevimli

@dracox paperwhite tavsiye ederim karanlıkta okuma işi diğeriyle çok zor. 3G'siz olsa da olur ordan kısabilirsin parayı. 3rd generation yerine 2nd generation alabilirsin. ama paran varsa 3Gyi de al bağımsız ve ücretsiz bir internet kaynağın olması iyi bişey bence.

refurbished buldum, fiyatı da baya uygun ama paperwhite'dan farkı ne anlayamadım? nedir bunun modeli?

www.amazon.com

@yesil kod adli mahmut yildirim

neden tekelleşme olacağını anlamadım. spotify tekel değil (apple music vb.), netflix tekel değil (hulu vb.), ha keza oyun kısmı bile tekel değil (origin vb.) .

sizin kastettiğiniz tekelleşme nedir? dediğim gibi legal-illegal tartışmasına girmek istemiyorum, herkesin kendi görüşüdür. ben sadece legal yollardan elektronik yayınların daha pratik ve çeşitli olmasını ümit ediyorum.

linkte verdiğin ürün, benim bir buçuk yıldır kullanmakta olduğum ve tavsiye ettiğim paperwhite 2. ucuz olması refurbished olmasından. pw2'den bir farkını görmedim ne görsellerinde ne de özelliklerinde.

tüm e reader'larda olduğu gibi ekranı iyi, şarjı iyi. ekstra olarak wifi özelliği var ki bu sayede cihazına mail atarak kitap yükleyebiliyor, bilgisayarındaki bir makaleyi readability eklentisi ile kindle'a gönderebiliyorsun. wifi olması bu yönden iyidir.

ışık özelliği de çok işe yarar. yolculuklarda, ışık ortamının yeterli olmadığı yerlerde ve en çok da gece yatarken cihazı kullanmak için önemli bir özellik.

cihaz alırken wifi ve ışık özelliği işine çok yarar. gözardı etme.
bu günlerde ismini çok duyduğum kobo ereader'lar da kindle'ı aratmıyormuş. çok olumlu övgüler işittim. ona da bakabilirsiniz.

yok hocam çileklisi daha güzel oluyor bence.

çilek çok bayıyor diyorlar. ben cesaret edip alamadım.

Pişman olursun.

yahu 200 ml suya karıştırıp içiyosun zaten bu tantana niye? vücut geliştiren adamın tatla lezzetle çoktan vedalaşmış olması gerekir. fark etmez her türlü içersin tek dikişte.

@yazar yazmaz
katiliyorum aga ben de anlamiyordum bu tantanayi da yine de bir sorayim dedim.

serçe parmak kullanımı sıfır, bakmadan yazım hızım iyi.

on parmak, serçe parmak kullanımı var tabii ki. klavyeler her parmağın bir tuşa basacağı şekilde tasarlanmıştır. (başparmaklar istisna, iki başparmak da sadece space tuşundan sorumludur, sonuç olarak 10 parmak pratikte 9 parmaktır).

Bakmadan yazarım, çok da hızlı yazarım, sağ elimin serçe parmağını kullanmıyorum.

Edit: Duyuruda yaptığımız yarışmayı buldum. Drainage benim, der meister da der meister.

i.hizliresim.com

Bakmadan yazıyorum. Sağ serçe parmağı sadece enter için kullanıyorum. İdeal 10 parmak değil ama hızım iyi diyebilirim.

bakmadan yazıyorum, hatta çok hızlı yazdığımı söylerler. ben, benim gibi gününü internette geçiren herkesin benim kadar hızlı yazabildiğini sanıyordum ama öyle değilmiş valla, gavur gibi yazıyom essahtan. serçe parmağı kullanmıyorum.

bakmadan yazabiliyirum, serce parmagim bazen sadece enter icin.

mouse'u da cok kullanmam genel iitibariyle. klavye kisayollari ile hallediyorum genelde.

Ecet

eşim f klavye kullandığı için evimde f klavye var. q klavyede bakmadan ve hızlı yazabildiğim için uzun zamandır crtl+shift ile klavye modunu değiştirip f klavyeyi aslında q klavye gibi kullanıyorum. 9 parmak kullanıyorum.

turkegitim.net

bu testlerde genelde 3 dakikada 140 150 yazıyorum.

Bakmadan 10 parmak yavaş, normal alıştığım oldukça hızlı. Kendimi 10 parmağa zorluyorum.

Telefonun klavyesine de alışmışım ona da bakmadan yazabiliyorum.

evet yazıyorum. çocukluğumdan beri elimin altında q klavye var.

bakmadan yazmak sorun degil. en sevdigim yeteneklerimden hatta.
bir deneyeyim bakalim bunu yazarken kac parmak kullandim .

edit: 6 parmak. serce parmagi shiftler icin kullaniyorum da, benim anlamadigim niye 10 parmaga ihtiyac duyuldugu, sigmiyor ki 10 parmak klavyeye.

10 parmak yazıyorum ama 10 parmak tekniğinde değil, dikkat edersen klavyelerde f ve j harflerinin üzerinde kabartmalar vardır ve 2 elin işaret parmağı bu tuşlarda durur normal pozisyonda sol el işaret parmağını f ye koy sağ el işaret parmağını j ye koy otomatik olarak zaten diğerleride sıralanıyor, mesela f deki parmağın r ye ve v ye basar, de deki ortaparmağın e ve c ye basar.

zor değil f ile j yi bulduktan sonra gerisi teferruat.

ben 6 parmak yazıyorum. sol el 5 sağ elde işaret parmağı. böyle alıştım böyle gidiyor yanlış aslında :D ama bakmadan çok çok hızlı yazabilirim. pek bi marifeti yok :D

On parmak yazıyorum. Ne klavyeye ne ekrana bakmam gerekmiyor, uzun süre boyunca yazmam gerekirse gözlerimi kapatıp beremi de üzerine geçiriyorum. Karanlıkta gözlerim dinlenirken ben de yazıyorum.On parmak yazıyorsan serçe parmağını da kullanıyorsun. Her parmağın sorumlu olduğu harfler var.

kendi klavyemde evet, her klavyede yazamıyorum.

Bakmadan yazıyorum ama serçe parmağı çok nadir kullanıyorum

serçe parmağım yok, 10 parmak yazamıyorum da yeteri kadar hızlı yazabiliyorum

10 parmak f klavye kullanıyorum. serçe parmaklar da kullanılıyor tabii.

Azar azar bakiyorum illa ki klavyeye. Yanlis yaziyorum hic bakmazsam.

serçe parmaklar genelde shift enter vs için, onun dışında evet bakmadan yazabiliyorum.

klavyeye bakmıyorum, baya hızlı yazarım. 10 parmak yazmıyorum. ellerim büyük, parmaklarım acıyor çok uzun süre öyle yazarsam. Türkçe klavyede 10 parmak kod yazarsam parmaklarım düğüm olur çünkü.

ingilizce klavyeye geçince 10 parmağa geçerim diye düşünüyorum.

serçe parmaklarla sağ elin yüzüğü hiç kullanmadığımı farkettim bunu yazarken. 7 parmak diyelim. bakmadan yazabiliyorum evet.

bakmadan on parmak yazıyorum. bütün parmaklarımı kullanıyorum. şöyle izah edeyim, 3 dakikada 224 kelime yazıyor, 216 doğru kelime çıkarıyorum.

tamam.

tabii ki

Soru?

Alakası yok, önceki tasarımı beta olduğundan beri kullanıyordum çünkü gerçekten güzeldi ama bu her hâliyle berbat, o font nedir öyle.

gece modu güzel ancak beyaz olan çok fena...
ayrıca ekşi sözlük grisi gerçeğine saygısızlık.

"material design" deniyor bu tasarım şekline, yeni trend bu. yakında başka siteleri de böyle görürseniz şaşırmayın :)

Ben "devamini oku"yu begenmedim. Fark edilmiyor bile. Entry bi anda kesiliyo gibi

hakemin diger kartlari sebep degil sonuc. hakem maci cigrindan cikardiktan sonra oyuncular hakemi dovup kirmizi kart alinca, kirmizi kartlar dogru demek cok kolay bir sey. kartlar dogru tamam da o kartlarin sebebi ne acaba? verilen penalti yanlis, verilmeyen penalti yanlis.
sari kartlar yanlis, kirmizi kartlar yanlis.

turkiyede hakemler futbolculara dusmanmis gibi davraniyor. siktirgit amina kodugumun cocugu ifadesiyle suratinda, oyuncuya kirmizi kart gosteriyor. futbolcularin da payi var tabi, olay karsilikli. mesela sabri, ya bir futbolcu istisnasiz her pozisyona itiraz eder mi? ya hakemin tum kararlari mi hatali yahu? hepsi mi hatali? adam her pozisyonda hakeme itiraz ediyor ya. yani karsilikli bir hosgorusuzluk hakim,

ben de beğenmedim. ama alışmakla da alakalı. zamanında facebook'ta da böyleydi. hatırlıyorum da zaman tüneline geçmek için beklemiştim ve kimse de sevmemişti. ama şimdi eski hali olsa kullanmam.

Degisiklik oldugu icin kil olan biri degilim. Ancak tasarimi cok basarisiz buldum.
1) Renk secimi tek kelime ile facia. Gece modu renkleri idare etse de onda da karisiklik yaratan sikintili yerler mevcut.
2) Yer kullanimi, yazi boyutlari ve bosluklar cok kotu. Her sey tam bir curcuna. Esas icerik arka planda. Koca sayfada hepi topu 6-7 baslik ve 1-2 entry gozukuyor. Boyle bir icerik sitesi olabilir mi?
3) Basliklar ve navigasyon can sikici, kopuk.
4) Yeni tasarima gecis cok basarisiz. Her yer bugli. Farkli tarayicilarda yeterli test yapilmamis. Mobil komple bozuk.

Yani tasarimin en kritik noktalarindan hicbiri hakkiyla yapilmamis.

Ben beğendim. Beyaz da güzel siyah da. Çoh iyi oldu çoh da güzel iyi oldu. Ama keşke dön bebeğim gibi bi seçenek olsaydı. Hatta goygoycular için direkt antik çalışır durumda olsa.

material design diyen arkadaş neye göre dedi ki. material design'a dair tek bir ortak nokta bile barındırmıyor?

ben bembeyaz arkaplanının birkaç ton griye çalması taraftarıyım. beta'nın grisi iyiydi, şuanki hali karanlıkta okutmuyor, gözüm ağrıdı dün gece. gece modu daha berbat.

ekşi sözlük yazı yazmak, okumak için olan bir site beyaz zemin nasıl bir kafayla seçilmiş bilmiyorum, iş yaparken biraz beyin hücrelerimizi çalıştırmalıyız bence.
beyaz zemine siyah yazılar harika göz sikici bir eylem..

devamını okuyalım kısmı da bilgi vermeyin artık bir cümle yazıp geçin demek oluyor sanırım, gerçi debe'ye girenlere bakınca bunu sever millet diye düşünüyorum.

Leş. Sub etha butonu koymamış adam. Entryler arası üç tane reklam var. Başta reklam var yeri kötü. Altta reklam var yeri kötü. Bi başlığa baktık beş tane reklam gördük. Gece modunda daha reklamsız şimdilik. Bu haliyle mobilden girmem. Evde adblock ile girerim ancak.

birbirini gaza getirmeyle alakası yok, siteye girdim ve hiçbir yorumu okumadan direkt "ekşi sözlük" başlığına berbat olmuş diye entry girdim. komple beyaz arkaplan nedir allasen? gözümü mahvetti. gece görüş modu keza çirkin. göz yormayan tek renk olsa ona da ihtiyaç kalmaz, twitter'ın gece görüş modu var mı mesela? hem minimalist olalım demişler (beyaz arkaplan, o fonttan bunu anlıyorum) hem de saçmasapan iki tasarım falan yapmışlar. sözlüğün ilk halindeki gri kötüydü ama mesela son dönemde kullanılan açık griyi çok seviyordum. olmamış ya. subetha'yı da göremedim, inşallah onu bırakmışlardır. ama mesela uzun entryler için devamını oku demeleri güzel olmuş.

evet, tukenmez kalem gibi degil.

o da tozlu aslında ama çok az diğerine kıyasla. demir tozlu tahtalar var ya da plastik öneririm

Beyaz tahta ve keceli kalem gibi olani tavsiye ederim. Tozsuz tebesir sadece tozu az tebesir demek. Tamamen temiz degil.

evde beyaz tahta +1

tozsuz falan değil, alerjin varsa rahatsız eder.

www.sivitebesir.com.tr. Eşimin okulunda kullanılıyor sıvı tebeşir. Tahtanın üzerini özel bir kaplama ile kaplıyorlar onun üzerine sıvı tebeşirle yazıyorlar. Tahta defter gibi oluyor, kılavuz çizgiler de var üzerinde. Çok temiz kullanımı var. Tavsiye ederim.

Gomez'e yıllık 15 milyon Euro mu ne ücret ödeyeceklerdi, onu ödemediler. Alacaklarına karşılık Beşiktaş'a geldi o da. Ücret konusunda emin değilim ama burdan kar yapıyor.

zaten istediğimiz verimi alamadık. sakat gezdi 1 sezon. biboka yaramıycak. sözleşme bitene kadar kiralayalım da maaş ödemek zorunda kalmayalım diye.

yillik 15 milyon euro mu?

Latin

afrikalı.

usain bolt neyse bob marley de o, çünkü ikisi de jamaikalı.

kökeni afrikalı, kimliği jamaikalı

zenci diye bir ırk yok ama sanırım senin soruna göre zenci oluyor.

İki jamaikalı aynı olmak zorunda mı?

9999/10000 oranında evet. sen kaç tane zenci türk gördün.

Ben bile cevaplardan tatmin olmadım:/

Afro-Jamaican

Afro-Jamaicans are Jamaicans of entirely or predominantly African descent. he first Africans to arrive came in 1513 from the Iberian Peninsula.

daha nasil zenci olacak?(git: )

hiç bişey giymiyorum

giymiyorum. yanımda yedek tişört oluyor, çok terleyince değiştiriyorum.

hiçbirşey, ne giycen abi tişört altına?

morbid obez değilsen hiçbir şey giyilmez.

yazın güzel yanı üst üste giyinmeye gerek kalmaması değil mi zaten? mümkünü yok bi şey giymem tişört altına.

Giymiyorum. Ter göstermeyen kumaş giyebilirsin. Nike adidas ın falan dolu. Hava aldığı için de anında kuruyor ve havadar oluyor.

Kışın bile giymiyoum. Yazın sıcaktan ölürsün.

bi şey giymem.

gömlek altı tişört. sade tişört = ter. illa tişört giyilcekse atler + tişört. en temizi atlet + tişört + önü açık gömlek.

atlet giyiyorum. atletsiz olmaz.

Tişört altına yarım kol atlet ya da askılı atlet giymek = KORKUNÇ
Sıfır kol atlet giyilebilir. Ama yedek tişört taşıyıp, terleyince değişmek daha mantıklı tabii.

atlet tişört gömlek ney yahu, yaz diyor adam. kurdaşen dökmek için ne yapmalıyım demiyor

kar yağmadıkça sütyen dışında bir şey giymiyorum. tam bir eziyet.

kazak giyiyorum abi, kıllıyım biraz

icha+1

Tişört altına yarım kol atlet ya da askılı atlet giymek = O_o

Eger bebege yapabilecegimin en iyisini sunamayacaksam hicbir sey sunmamayi tercih ederim.

standart yaşam koşullarını sağlayamayacak kadar durum kötüyse doğurmamak en sağlıklısı. iyi bir yaşam sunamayacağın hayata getirdiğin çocuğun suçu ne? bu da bir soru bak. ama yok tatile gidecez, ülke ülke gezecez gibi bahaneler etik değil.

bu konuda fikir beyan edenleri anlamıyorum.
istenmeyen çocuklara siz bakıyor olsanız anlarım.

Eger gezicem tozucam diyeyse kurtajla kendimi aldirmak daha mantikli.

Eger soz konusu maddi sebeplerse bebegi oldurmekten ziyade para kazanmanin ve onu yasatmanin yolunu bulmaya yonelmek lazim.

La noix+1 tamam belki kösklerde, saraylarda yaşatacak durumda olmayabilirim hiçbir zaman ama başka bir hayatın sorumluluğunu almadan önce ilk başta maddi olarak hazır olmak isterim. Mama bile alırken düşünerek alacaksam, o çocuğa daha doğar dogmaz haksızlık etmiş olmaz miyim?


Sadece maddi olarak da bitmiyor is, zaman ayiramayacaksam anneanne/babaanne, bakıcı elinde olacaksa tüm gün, istediğim gibi yetistiremeyeceksem (en azından bebekligini yanımda geciremeyecekse) istemem.

Bunların haricinde psikolojik olarak hem annenin hem babanın hazır olması lazım bence. En azindan başka bir canın sorumluluğu né demek iyi düşünüp, taşınmalı. Kaç yaşına kadar sana bağımlı bir yerde. 2 yaşına gelince 'keşke biraz daha bekleseydik' demek istemem açıkçası. Hayata gelmeyi o seçmiyor, sen seçim yapıyorsun, o zaman yapabileceğinin en iyisini yapmalısın onun için. É bunun için de kendi hayatından fedakarlık yapmalısın, buna hazır mısın? O önemli.

Kısacası sırf hamile kalındı diye doğurmak mantıklı gelmiyor bana. Belli ilk başta psikolojik olarak zor olur ama ilerde daha büyük sorunlar yaşamaktan iyidir. Kaldı ki biyolojik olarak da tam olarak bir insanı hayattan koparmış olmuyorsun aslında.

la noix+1

uygun olmayan şartlarda bir çocuğu yetişkin olarak katlanmaya zorlandığımız dünyaya getirmenin benciliğinden daha etik bir tutum. tatil, gezme vs gibi durumları da gerekçe görüyorsa ebeveynler çocuğu dünyaya getirip her şeyin engeli olarak görmektense dünyaya getirmesinler daha iyi. (tabii önlemini almak kısmını yapmayı akıl etseler daha da iyi)

asıl soru sadece kendi biyolojik annelik/babalık isteği için çocuk dünyaya getirmek neden? neden insanlar bin bir türlü yapay dölleme yoluyla çocuk "yapmaya" çalışıyor? kimsesiz, ev ve bakım ihtiyacı olan bir sürü çocuk var ve tüm çocuklar aynı sevgiyi, sıcaklığı hak ediyorlar.

la noix+1 Paranın az olması veya ona güzel bir gelecek sunamayacağını bilmek ve bile bile "amaaan oluversin" demek hem çocuğa hem ebeveyne eziyet.

La noix+3000

Bebek de demeyelim. O henüz bebek değil. Daha basit düşünmek gerektiğini düşünüyorum. Bir hata olmuş olabilir ve farkedilen anda bu hatadan dönmek en iyidir. Etik mi diye düşünerek bu hata tüm hayata ve masum başka bir insanın hayatına yayılmamalı bence.

@madarch, dünyadaki sistemi "hümanizm" ile çözemezsin, her ne kadar ruhsuz hissettirse de bazı çocuklar şanslıdır, bazı çocuklar talihsizdir, bazıları da "normal"dir, bir çocuğu 9 ay karnında taşıyıp doğurmak ile evlat edinmek arasındaki fark büyük olacaktır.

Eğer konu eşinizle korunduğunuz halde hamile kalmaksa bence onun yaşama hakkı var. Ben kendimi öyle bir hamileliği sonlandırmakta haklı görmem. Ancak tecavüz, evlenmeden önce korunmuş olsanız da meydana gelmiş hamilelik veya cenindeki anormallikler durumunda karar annenin olması gerekir diyorum. Öte yandan her halukarda karar annenin olmalı ama dediğim gibi bazen "başım üstüne" demek gerekir bence.

Para değil zevk meselesi ve o zevkler etikten bin kat daha değerli.

Brk, kadınım, kürtajla birini öldürmuş olacağımı da düşünmüyorum (azıcık biyoloji bilgisi olan herkes de bunu bilir zaten). Çocuğun mutlu ve iyi şekilde yetiştirilmesini onemsemek yerine 'aaa ama cana kiymis oluyorsun' mantığını anlamak mümkün değil. Daha önce de yazmıştım, tekrar yazıyorum. O cocugun seçme şansı yok, sen yerine seçim yapıyorsun ve sırf kendi egolarin için iyi olanaklar sunamazken bile dünyaya getirmek kadar bencilce bir şey yok. Sadece maddi değil manevi olarak da iyi bir anneyi, iyi bir babayı hakeder çocuk. Sen psikolojik olarak hazır değilsen eziyet etmek niye? Ve evet kendimi de düşünüyorum bu durumda.

@brk37 - 189445545

Kesinlikle kendisine katılmıyorum ve kadınım. Ekonomik sorunlara ek olarak, paralelde doğmadan önce ciddi hastalığı olan çocukların aldırılmasını da haklı buluyorum.

Ama "doğurun da doğurun" diyenler kendisi istediği gibi doğurabilir, kimse kimsenin doğurmasına karşı çıkmıyor sonuçta.

Tmm brk istedi diye doguralim o zaman, biz bakamazsak o bakar

Zengin pici olmayacaksa olmasin demek de konuyu ne kadar anlamadigini gosteriyor zaten. Sen dogurt 15 tane o zaman. Korunmayin da cunku spermlerin yumurtalarin fikrini almiyorsun

O zaman bana biyolojik ve felsefik olarak yumurta hucresi ile blastomer arasindaki farki acikla. Birinin soz hakki varken digerinin niye yok?

Zengin pic diye konuyu saptirip karsisindakine yuklenen de sensin

"... kadın olduğundan şüpheleniyorum, böyle mantık dışı bahanelere erkekler sığınmaz"dan sonrasını okumadım.

Keşke annen de seni doğurmadan önce bi kere daha düşünseymiş.

Ne kadar ilginc ki iyi bir yasam sunmayi maddi olarak algilayanlar erkekler

Ve yine gunlerden bir gun erkekler kadinlarin hayatina karismayi kendilerinde hak gordu

Sanane kardesim ben boyle istiyorum. Sen ne yaparsan yap. Ben senin dogacak cocugun anasinin elinden tutup kirtaja goturmedigim surece bana ne yapip ne yapamayacagimi, ne hissedip ne dusunecegimi soyleyemezsin

4 yasindaki cocugunu oldurur musun ayni kapiya cikiyor diyen arkadas sen de silmissin ama merak etme gorduk yazdigini

Brk, sen şu üslubunu beğeniyor musun cidden? Konuyu saptiriyorsun diyorsun her cevap verene de daha ilk cevabında hepimize saldıran, konuyu saptiran sensin.


Çok meraklıysan günün birinde başına böyle bir durum geldiğinde çocuğun doğmasınà karar verirsin, doğar oturur bakarsın. Bizim ne düşündüğümüz de bize kalır. Maddi manevi iyi şartlarda çocuk yetiştirmek istemek benim hakkım ve bunun hakkında ne düşündüğünü de sana sormadım. Herkesin değer yargıları farklı.

bu konu tam olarak "bekara boşanmak kolay" deyiminin karşılığı.

etiklik meselesi göreceli. senin hayata bakış açınla bir başkasının hayata bakışı, hayattan beklentileri ve ahlaki değerleri farkli. o yüzden bu konuyu etik ya da değil diye tek bir kalıpta kategorize etmek pek doğru değil.

ben evliysem ve ilk çocuğum olacaksa aldırma taraftarı olmayabilirim. yaşam şeklimizi, harcamalarımızı, planlamamızı ona göre şekillendiririz. ama ikinci çocuk olacaksa aldırma konusunu düşünebilirim. ama son karar eşimin olur. anne bu tür olaylarda babadan çok daha fazla etkileniyor.

ben tek maaşla geçinen bir ailenin tek çocuğuydum; kardeşim olsaydi bana sunulan kısıtlı imkanlar da olmayacaktı ve belki hayatım baska bir şekilde şekillenecekti. ailenin sundugu imkanlar iyi değerlendirildiğinde iyi bir egitim, iyi bir arkadaş çevresi, iyi bir kariyer demek. ben bu sekilde yetiştiğim için sahip olacağım tek çocuğu da eldeki en iyi imkanlarla büyütmeye çalışma gibi bir bakış açım var.

aynı konuların tekrar tekrar konuşulması sıkıcı. gelinen nokta hep aynı; biri başka bir şey söyler diğeri başka. ben everest'e tırmanırım bir diğeri tırmanmaz.

şimdi bakamayacak olmak gibi bir şey var cidden. ama benim için bu suriyelileri kapsıyor; okulunu, özel dil/spor/enstrüman derslerini alamayacak olmasını kapsamıyor.

sürpriz olursa 9 ay taşıyosun zaten o bebeği, kediler gibi 2 ayda doğurmuyorsun. o sürede kendini hazırlarsın her şeye, maddi olarak da imkanın kadarını verirsin. şu an yaşadığım koşullarda sağlık problemleri olmadığı sürece hiçbir zaman düşüneceğim bir konu değil.

ondan silmedim tartışmayı gördüm girmek istemedim yoksa söylediğimin arkasındayım.

Ben de tamamrn la noix'e katiliyorum. Bu bir bahane degildir. Bu gelecege dair alinabilecek bir onlemdir olsa olsa. En kotu okula gidecgime okula gitmem, felcli cocugumu oldururum mantigiyla bir tutmak da mantiksiz, o cocuk zaten dogmus ya da o puan alinip okul zaten kazanilmis. Ama bunda henuz cocuk dogmamis, bebek statusune bile gelmemis. Yani henuz hicbir sey icin gec degil. Ben o cocuga o anda iyi annelik edemeyecek bilgisizlikte, ruh halinde, maddi kosullarda isem, neden dogurayim da cocuk benim yuzumden mutsuz bir hayat sursun?

Ama tabii bunlar hep korunarak iliskiye girip yine de hamile kalma durumlari icin gecerli. Hem korunmadan iliskiye girip hem de hamile kalinca cocugu aldirmak bana biraz dusuncesiz ve bencilce geliyor.

hamile kalmak istemediğim için korunduğum ve yapılmasını gereken her şeyi yaptığım halde hamilelik meydana gelmişse ve yasal olarak kürtaj sınırını geçmemişse, ister maddi/ manevi hazır olmadığım için, ister everest'e tırmanmayı planladığım için kürtaj yaptırırım.
bu kadar duygusal olmayı bırakmanın zamanı gelmedi mi? böyle gidersek zaten 50 sene sonra, neredeyse 10 milyarlık insan nüfusu patlamış, besin ve temiz su yüzünden savaşlar çıkmış vs olacak, raat olun.

isteyen doğurur isteyen aldırır olm neyi tartışıyorsunuz? aldırmaya karşı çıkan yanlışlıkla olan embriyonun önce cenin, sonra fetüs sonra bebek olmasını izler, ebeveyni olur, aldırmak isteyen daha embriyo iken aldırır.. kime ne giriyor anlamadım?

niye bu kadar kastin soruda onu da anlamadim, kurtaji savunanlar neden savunuyor diye sorsana aga.

bu konuda bile kadınlığımızı sorgulayan insanlar çıkmış. zaten devletten topluma kadar neredeyse herkes sadece doğuran kadına değer atfedip gerisinin kadınlığından, insan olamamasından vs bahsedip aşağılıyor. kim ki kadın zaten!

kimsesiz çocukları kendi çocuğu gibi görmek (burada bahsettiğim şey hakimiyet kurmak değil, sevgi ve yaşam ortaklaştırma) hümanizmden kaynaklı değil. zaten bu anlayışa yaklaşabilse insanlar çocuklar tüm toplumun sorumluluğunda olur, daha sağlıklı ortamlarda büyürler. tabi bunu kabul edebilen bir dünya olmadığı için bu yazdığıma da "ortalık piçi" diye bir cevap bekliyorum(!) (zor koşulara maruz bırakmak istemeyen ebeveynlerin çocuklarına "zengin piçi" deme cureti gösterildiğine göre!

la noix +1

Savulun, duygusuz kadın geldi!

Diyelim ki dünyanın en zenginiyim, doğursam bebeğe tüm dünyayı sağlayabilirim. Diyelim ki her plansız hamilelikten olabilecek çocuğu kaldıracak kadar da param, imkanım, vb de var. Yine de eğer bir nedenden dolayı iki taraflı hazır olunmazsa rahatlıkla aldirabilirim. Dünyaya canlıyı koyduğunda kendi kendine büyümüyor ki. Onunla ilgilenmek, uğraşmak, kendinden vazgeçip ona adamak gibi şeyler gerekiyor. Bunlardan birini yerine getiremeyecek durumda olabilir aile. Aile çocuğa yük, çocuk aileye yük olabilir; insanların hayatlarında başka öncelikleri olabilir. Doğunca bakmaya hazır olmayabilir.

Az önce "Anne mi baksın, anneanne mi" tartışması vardı. Orada "Anne bakamayacaksa doğurmasın" diyenler de. (Nick'lerine bakmadım, kişisel olarak bir şey söylemiyorum) Diyelim ki bu kadın hamile kaldı. Doğurup bakmayacaklar, aldırsa yine olmuyor; ne yapacak bu çift? "İstemiyordun ama oldu, artık bakacaksınız mecburen" mi?

Kürtaj konusunda bakış açım şu
generationsforlife.org
Tamam, analojiyi hafiften dandik kurmuşlar, daha iyileri kurulabilirdi ama doğmuş biri öldürülmüyor kürtajla, doğmamış ve bunun asla farkına varmayacak olan biri zaten doğmuyor. Olmayan, olma kavramını asla hissedemeyen, sadece olma potansiyeli olan bir durum zaten olmama durumunu koruyor. Hani karındayken kalbi oluşur, omurgası oluşur ve hayatla ilgili temel tepkileri oluşur; o zaman olma kavramından rahatlıkla bahsedebiliriz ama morula/blastula hücreleri sadece bir potansiyel. Kesenin içi boşken, bir varlık yok ki içinde, dolayısıyla kese aşamasında ise "canlı" veya "canı var" diye düşünmek de gerekli değil. Kaldı ki, insanlar ilerleyen aylarda bile çeşitli hastalıklar nedeniyle aldırmak zorunda kalabiliyorlar.

İstenmeyen hamilelikten doğmuş çocuk yine sevilir, planlı çocuk kadar sevilir. Olmuşu olmamış yapamayız ama olmamışken olmamışa devam edilebilir bence.

Anne tarafım çok doğurgan, teyzem 7 çocuk aldırmış korunmalara rağmen (şimdi 70-75 arasında yaşı, onların zamanındaki korumalar bu kadar etkili değildi). Sonuncusunda 45 yaşındaymış. İki çocuğu da var. Dokuzunu doğurabilir miydi, el insaf. Haliyle böyle bir seçim yapmak zorunda ve hepimiz benzer seçimler yapmak zorunda kalabiliriz.

kürtaja son derece karşıyım. eğer bebek istemiyorsanız, öncesinde gerekli önlemleri alacaksınız. bu iş eskisi kadar zor değil, %100'e yakın önlemler alınabiliyor.
ancak bunlara rağmen hamile kalınmışsa, o karındaki şey fasulye kadar da olsa sizin çocuğunuz. sonuna kadar yaşam hakkı var. kendi çocuğunu öldürmekten daha canice bir şey yok.
maddi konular çok abartılıyor bence. 2 çocuğa bakabilecek bir aile 3 çocuğa bakabilir, o ekstra bir çocuk sizi fakir yapmaz.

Brk, tartışma kültürü olmayan, saldırgan ve saygısız olan sensin. Sürekli insanlara saldırarak, anlama problemimiz olduğunu iddia ederek bir yere varamazsin. Biz senin ne dediğini çok iyi anlıyoruz da sen bizi anlamaya pek yeltenmiyorsun. Kimse burada mağdur kadın edebiyatı yapmıyor, herkes kendi görüşünü bildiriyor. Keşke sen de algılarını biraz açsan da SALDİRMADAN anlamaya çalışsan.

Altın

birinin cok deger kazanip digerinin cok deger kaybetmesi imkansiz oldugundan fark etmez.

@Tek eksigimiz, neden dolar ya da euro degil de altin dediniz?

brent petrolü al daha da düşmez zaten aksine yükselir.

şöyle bir şey 2010'daki çeyrek fiyatlarına bak mesela bugünle karşılaştır. Altın her zaman kârlı iştir diye düşünüyorum, temiz. Bir de büyüklerin sözüne uyup ben de altın biriktirmeye başladım. (öğrenciyim)

döviz, altın işine girme. ne yani 1000 tl'ye kurdan voleyi mi vuracaksın. b tipi likit fon senin için en ideali.

commodity fiyatlarından haberin var mı gardaş? altın al diyene söylüyorum. supercycle'in sonuna gelindiği söyleniyor. (iyi bi şey değil yani, ekonomi bilgimi göstermek için ekledim bu terimi) altından uzak durmalısın.

oil almak da mantıklı değil, yükseleceğine dair tek bir emare yok, üretim kısıtlarına rağmen.

b tipi likit foncu duyuru sakini, faizlerden haberin var mı?

en mantıklısı dövizdir türkiye gibi resesyonun en hızlı hissedildiği ülkelerde. dolar al.

sterlin

Tabi, o kadarcik parayla dovizden voleyi vuramazsin ama B tipi likit fonla 2'ye falan katlarsin...:P
B tipi likit fon al demisler yahu:))

kanka al sat yapmayacaksan 1000-2000 lirayı nerde beklettiğinin hiçbi önemi yok. al sat yapsan da çok kazanamazsın ama en azından işi öğrenir gündemi takip edersin. hem de birikim yapman için motivasyon olur. mesela elindeki paraya euro alsan 3.24'ten.. sonra mesela euro 3.14'e düşse, eline geçen parayı harcamak yerine önceki aldığına göre daha ucuzken yine euro almak isteyeceksin.

hiçbirisi ve hepsi. günün konjonktürüne göre riskini dağıt.
ondan sonra, değeri çok artandan uygun oranlarda bozup değeri azalana geç.
bütün yumurtaları aynı sepete koyarsan sepet düşünce yumurtaların kırılır.

ytd.

fij +1

Aksi durumda kısa vadede kazansan bile uzun vadede kazançlı çıkmazsın

kediniz cüce değilse boyu yetişir her türlü. zaten penetrasyon için dişinin karnını yere yapıştırıp götünü kaldırması gerek. anca öyle yetişir. dişi kedi ayaktayken olmaz zaten, dişi kedi izin vermiyor demek ki. tavlayamamış henüz.

çiftleşme merasimi bazen uzun sürebiliyor. bizimki bir hafta sürmüştü aynı evin içinde.

kahkaha attım. fotoğraf ya da video'ya çekip youtube'a yüklemelisiniz. güzel bir fail örneği olur. kedi gif'lerine bayılıyorum.

sorunuza cevap: Fiziksel bir rahatsızlığı yoksa onlar kendi yolunu bulurlar. doğa her zaman kazanır. karışmayın sürece.

sir gawain +1
biraz bekleyin, yolunu bulurlar.
Allah analı babalı büyütsün.

ben de güldüm :(

boyunun yetmedigi biriyle ciftles kedilerin onunde, onlar izleyip ornek alicaklardir.

Benim aslan gibi oglum var hem azgin hem kısır hem de boyu var masallah. Ister misiniz?

benim var yabancı bir kız arkadaşım, okul için geldi sonra iş bulup yerleşti. oturumunu da belirli aralıklarla yeniliyoruz.

hatta geçenlerde ev tuttuk yalnız yaşıyor şimdi.daha önce başkasının yanında kalıyordu hiç sorun olmadı.

not kisminda soylediginiz sey dogru degil. ben tuttugum evin kontratiyla notere gidip bir miktar para odeyerek kiz arkadasimin yanimda kaldigini resmilestirdim. sonra o evrak da dahil toplanmasi gereken diger evraklarla emniyet mudurlugu yabancilar bolumune gidip oturma iznini aldik. karsilasilan tek sorun polisin hicbir bok bilmemesi ve insanlari pek takmamasi. yani izni alana dek cok kere polise gidip gelmek gerekiyor.

Teşekkürler, o zaman şöyle sorayım: Yakında eve çıkacağım, bir süre sonra yanıma gelip işlemleri yapmak istiyoruz. Aynı işlemleri yapan birisi varsa kısaca anlatabilirse çok sevinirim. Ve benim işim dolayısıyla da sürekli bu işe koşturamayabilirim. Ne kadar kapsamlı olduğunu bilmem gerekiyor. İş bulmadan gelecek diyebilirim.

eger amac calisma izni almak degilse kiz arkadasinin is sahibi olup olmamasi onemli degil. biz gittigimizde kiz arkadasimin 6000$ ya da 5000eur gibi bir meblagin sahibi oldugunu gostermemiz istenmisti. bunun icin o paraya sahip olmak o zamanlar sart degildi ve herhangi bir doviz burosuna gidip 50tl karsiligi o miktarda paranin exchange edildigine dair fatura alip o faturayi polise goturmustuk. su an o faturanin gecerli olmadigini duydum. garip bir sekilde turkiye'de oturma izni almak her gecen gun zorlasiyor.

saglik sigortasi isteniyor bir de. onun da 300-400tl civarinda bir sey tuttugunu hatirliyorum. saglik sigortasini almak icin de oncelikle vergi dairesine gidip gecici vatandaslik numarasi aldigimizi hatirliyorum.

cok iyi hatirladigimi soyleyemem ama aklimda kalanlar bunlar. derin bir arastirma yapip oraya buraya sormaniz gerekecek ne yazik ki.

@hopeless kesinlikle gün geçtikçe daha da zorlaşıyor. bir de kendisinin Rus olmasının negatif etkisi olur mu olmaz mı diye düşünüyorum. o kadar para harcayıp bir de olmazsa kötü olur gerçekten. exchange olayını yapmam problem olmaz, bulurum bir yerden de sigorta falan sıkıntı tabii. direkt yıllık taksit taksit yapılması gerekiyor sanırım. Teşekkürler tekrardan cevaplar için.

e zorlasacak tabii. doviz burosundan alinan makbuzla paranin oldugunu kanitlamak dunyanin neresinde var :D salakliga bakar misin. aslinda zorlasmiyor, normallessiyor, bizden 3 gunluk tatil icin bin tane belge istiyorlar, birakin da oturum zor olsun.

2011'de erkek arkadaşım için yaptıklarımız:

ya notere gidip "ben bu kişinin mesuliyetini alıyorum" diyeceksin ya da arkadaşın adına hesap açılıp oraya 3bin para konulacak. tabii hesap açma işi sıkıntı vergi no falan lazım. bu nedenle biz direkt noterden mesuliyet almıştık, ikameti de benim evimdi. sağlık sigortası falan yoktu

en güzeli yabancı şube ile görüşmek. gerçi bi tanıdığım yabancı şubenin de kapandığını söyledi ama bilemiyorum

sıkıntı zaten senin aldığın tarihten bu yana çok şey değişti, sigorta gibi incik cıncık şeyler eklediler. yabancı şubeden en iyi bilgi alınır haklısın.

valla çalışma izni için de ayrıca geçen sene başvurduğumuzdan sıkıntıları biliyorum ama o sıkıntılar daha çok suriyelilere

direkt ice tea iç bari.
hiç yapmadım yapanı da görmedim duymadım.

Burdayım.
Ben de çaya soğuk su kahveye de soğuk süt katıyorum. Yarım saat beklemekten nefret ediyorum herkes de kaynar içiyor çevremde.

okulda bir arkadaş böyle, 2 kuzenim var senin gibi, gördüğüm çoğu insan da su katmıyor ama içmek için soğumasını bekliyorlar.
ben biraz soğumasına bile tahammül edemem, sıcak içecekleri sıcakken içerim.

ben varım sonuna kadar. ben de merak ediyordum böyle insanlar var mı diye. swh

ondörtöşeker

çabuk içmem gerekiyorsa elbette yapıyorum. anormal bir durum değil.

Su değil de süt katarım, süt yoksa soğumasını beklerim. Sıcak çorbaya da buz atarım içilebilecek kıvama getirmek için.

yok kanka. cocuklar yapar bunu.

Ben de bi arkadaşım garip karşılayana kadar hiç umursamamıştım aslında.

Ben de katarım . Hatta paşa çayı deriz biz buna

Ben de kaynar içecekleri içemem, ılık da sevmem ama aradaki o tatlı sıcaklık ideali. Hatta starbucksta felan kahve aldığımda içine iki üç buz attırıyorum, arkadaşlarım garip karşılıyor.

Bu çok ilginç geldi bana. Ben çok sıcak içmeyi severim, şekersiz bir biçimde boğazdan yanarak inecek. Sırf bu yüzden, -soğumasın diye- ince belliyle içilir çay. Fincanı sevmem ben de.

ben kendimi bildim bileli, eğer öyle 1 saat sonrası için falan yapmıyorsam çayı kahveyi, hep yarısından sonra soğuk su koyar ılık içerim, hiç bişeyi sıcak içmeyi sevmem, hiç sevmedim. bazıları yadırgıyor ama sağlıklı olduğunu düşünüyorum.

ayrıca annemde sıcak yapıp ılık olana kadar bekler içmeden.

kolayi bile kaynatip iciyoruz

Çok sıcaksa ve soğumasını bekleyemeyeceksem evet, birazcık.

hiç bir şeyi çok sıcak içemem. mutlaka soğur o ılık falan olur. çok çabuk içeceksem o zaman su koyarım yoksa zaten iş yoğunluğundan çay zaten soğuyor.

çok soğuk ve çok sıcak hiç bir şeyi içmem. aldıgım dilim pizzaları ekstradan ısıttırmıyorum o kadar diyeyim. hassas bir ağızım var sıcak yediğimde dilimin sıcaga deyen kısmının yandıgını hissediyorum, sonra hissizleşiyor bir süre. sıcak içenler zaman içinde dillerini kademe kademe yaka yaka alışmışlar bence yoksa o derecede bir şeyi içmek nasıl normal olsun.

Evet burdayım! 25 yaşına geldim hala soğuk su ekliyorum, yalnız değilsin.

Yardır başgan, ciddi fakirleşeceksin ama olsun, özgürlük bidir.

geçinirsin de tek kişi için 1500 lira kira pek mantıklı gelmedi. ben o kadar vermezdim yerinde olsam. gerçi istanbul piyasasından pek haberim yok. ankara'da iyi bir semtteki güzel bir apartman dairesinde 1500 liraya 4-5 kişilik bir aile yaşayabilir.

istanbul'da 6000 lira civarı kazanan bir arkadaşım 1000 lira veriyor tek kişi kaldığı evin kirasına. neredeydi unuttum. maaşının neredeyse yarısını sadece kiraya vermek ne kadar mantıklı bilmiyorum.

degil.

madem ailenle yaşıyorsun. 1 olmadı 2 ay dişini sık sağlam para biriktir ve eşyanı kendin alarak bi yere çık. 1 senede amorti edersin. ama ne yap et çık yani aileyle yaşanır mı yav insan çıldırır.

haci daha elektrik su dogalgaz internet falan gelecek onlari da kat. sanki mantikli degil gibi

evlen.

para lazımsa mantıklı değil. sülalen rahatsa devam.

aileyle sorunun yoksa hiç ayrılma.

10 senedir ailemden ayrı yaşıyorum. 28 yaş.

izmir'de 1500 e 1000 veren arkadaşlar var.
aile evi iyidir ya. sıkılırsın tek başına.
manita varsa çık ama tabi. bence uygun eşyalı yere

1500'e yaklaşık 400-500 tl'de aylık ev giderini ekle. bunun faturası-alışverişi falan olacak. sana kalacak ortalama 1.400 aylık. çok fazla kredi kartı gibi borcun yoksa günlük 50 tl'ye yaşamış olursun.

Ben olsam ailemle yaşarken peşinat biriktirirdim biraz, sonra da kiralamak yerine kredi çekip bir ev alırdım, yoksa bu maaş-kira oranıyla hiç birikim yapılamaz.
Gerçi kiraya çıkmak istediğin semtlerden bir ev alman zor bu durumda ama illa oralarda oturacağım diyorsan bir bedel ödenecek. Bence mantıksız.

ben de ev almaya bakardım. ev alırsan özgürlüğün o zaman tadı olur.

çok başkan..
yazık günah daha ucuza ev bulursun iyi bak

%25 ini asmazdim ben olsam. %50 harcama ve giderler. %25 birikim seklinde gidebilir.

stüdyo daire bul 1000 liraya kadar...

%25 diyen arkadaşlar iyi hoş diyorsunuz da istanbul'da 850 liraya ev artik kalmadı gibi bir şey.

Özgürlük çok güzel ancak bu maaşla bu kira zor sevgili arkadaşım. Özgürlüğünün tadını çıkaramayacak kadar fakir okursun :(
Tavsiyem; o kadar beklemişsin madem, maaşının az daha artmasını bekle.

mantıksız.

aidatı ile birlikte, en iyi ihtimalle gelirin yüzde 50 si kiraya gidecek.
sırf tek başıma yaşayayım diye bunu yapmak mantıksızlık.

geçinilmeye geçinilir de kalan parayla, çok çabuk sıkılırsın,

tek başına yaşamak özgürlük değildir, tek başına yaşamak sadece, yapmakta özgü olabileceğin şeylerin sayısını artırır. ama onlara ulaşabileceğin garantisini vermez. onların çoğu parayla elde edilebilen şeyler.

benim hayat gorusume gore bu kira odemek icin calismaya giriyor. bilmiyorum ne geregi var.

kredi çekip ev alsan daha mantıklı yatırım olarak. ama ben olsam uğraşmaz senin gibi yapardım.

İnsan sevdiğini şey yapmaz da ondan.

ben bi kere tecrübe ettim ama seksten sonra o ilişki artik arkadaşlik olmuyo
özellikle kiz tarafi karşinin hareket ve sözlerini daha farklı yorumluyo arada hiç bir duygusal bağ olmasa bile.

o zaman seksin bir heyecanı kalmazdı.

kukusunu pipisini gördüğün, vücut sıvılarını paylaştığın bir insanla arkadaş kalabilirsen denemek serbest.

Cinsel devrim henüz yapılmadığı için

Sorunun kusurlu olmadığını varsayarak cevap sahiplenmek. Bilinçli ya da bilinçsiz farkında olun ya da olmayın farketmez.

Karşı cinsten arkadaş olmaz. Yetişkinliğe erişmiş herkes söylüyor uzattırmayın. Sinan Çetin, Okan Bayülgen... İşine gelmeyen dönemsel olarak tersini söyleyebilir. Soru fazla çiğ genç işi.


Not: Okan'a da yetişkin dedirttiler... Destek için isim kullanmak zorunda mıyım? Bıktım be.

adı üstünde arkadaşlık olduğu için olabilir mi, seks içeren başka kavramlar var örneğin sevgili, eş, partner, fuckbuddy, friends with benefits vs.

işte burdan da dünkü duyurum doğrulanıyor oğlum içiniz fesat sizin valla arkadaş ayağına demek ki...
Biz büyüdük ve kirlendi dünya

Dinciler boyle bir toplum yaratmaya calistiklari icin. Daha fazla bilgi istersen Cinselligin Tarihi kitabini oku. Foucault'nun...

Acik acik anlatiyor dinciler otorite saglamak icin ornegin uremenin kontrol altina alinmasi icin nasil ahlak kurallari uydurmus.

Kim dedi ki yok diye?

Friends with benefits noluyor o zaman?

Var.
(bkz: friends with benefits)

kavramsal. arkadaslik arti seks oldugu zaman zaten bir suru farkli ismi oluyor. isteyen yine arkadas demeye devam ediyor tabi.

onun haricinde sorunu tam anladiysam normal takilan iyi arkadaslar arada da film izleyecegine bir iki sevisiyor vs gibi. oyle seyler de yok degil zaten. ama seks sadece seks degil otesinde gerisinde bir suru hormon, kulturel zemin, yuklenen anlamlar, duygular vs iceren bi yakinlasma olabildigi icin ya da sahislar bu sekilde dusunuyorsa arkadaslik ayni cizgide kalmiyor bi beklenti giriyor iki taraftan birinde ya da alinganlik olusuyor dolayisiyla seyir degisiyor.

o zaman bebeğin kimden olduğunu belirleyemezdik. (Geçmişte.)

@Sour
Anladığını zannettiğin şeylerin tam tersini yazdım. Daha fazla kitap oku ya da benim gibi birinin mesajlarını anlamanın zor olabileceğini düşünüp cevap yazmana gerek olmadığını hatırla. Burası bir forum değil ortaya yazılır karşılıklı yazışılmaz. Formatı bu. Özel mesajları kullan. Ben kullandım git bak.

friends with benefits deniyor ama friends with benefitsin fuck buddyden farkini da bir turlu cozemedim, seks benefitse, fuck buddy olayindaki seks de benefit o zaman.

yaparsan olur.

aşık olanlar oluyor sonra hoş olmuyor

fuckb ile arkadas değilsindir fwb de arkadassındır. orak sosyal ortam vs paylasırsınız. fb de sadece gece yatmak için görüşüp dağılınır belki uyunur

@Sour
Hayır ben alt tarafı saygıdeğer bir grafiker değil alt tarafı basit sığ bir akademisyenim. Siteye özel olarak hırçın davranışlı her yaştan ergen akademisyenin anlayacağı dilden yazmaya çalışıyorum. Bu yüzden dümdüz basit sığ tanımlamalar ve örnekler veriyorum. Nick seçimimin de yazdığım diğer mesajların tamamının da içeriğini aynı şekilde hazırladım. Yani elinde yeterli veri yokken anlamaya çalıştığını anlaman daha doğrusu tahmin etmen yeterliydi.



MODERASYON: Bir önceki mesajdan itibaren cevap (sataşma) soruya değil banaydı. Her ne kadar yeri özel mesaj olan bu saçmalığı durdurmaya çalışsam da iş karşılıklı atışmaya dönüştürüldü. Seviye size uyuyor anlaşılan.

bu sorunun yanıtı, toplumun çoğunun neotunc gibi düşünen insanlardan oluşması. insanlar kendi ahlak anlayışları dışındaki herhangi bir yaşayış biçimine tahammül edemiyorlar. bu durumun çocukları korumak gibi bazı istisnai anlaşılır çizgileri olsa da genel olarak neden seks yok sorusunun tek cevabı karşı tarafın sizin kadar engin düşünememesinde gizli. üstelik bu durum çoğu zaman "ben sevişirim ama toplum ne der" sorusundan kaynaklanıyor. bu tartışmadaki "seks"i çıkarıp herhangi bir eylemi bunun yerine koysak da bu böyle.

Cevabımın ilk paragrafı arkadaş olduğunuzu düşündüğünüz kişiyle sevişirseniz bu arkadaşlığı bozar ilişkinin mahiyeti değişir anlamına geliyor. Aman da yapmayın denmemiş. Yapmam hiç denmememiş.

İkinci paragrafta tamamen ayrı bir konuya girildi. İkisini birleştirip ahlakçılık yapıldığı şeklinde bir sonuç çıkartılmış sanırım.

amazon'un onu turkiyeye gonderdigine emin misin?

gönderiliyor yazıyor

18 senedir ingilizce öğreniyorum ben daha diyemedim onu.

Belki B1 sonrası

Bir hoca İngilizce öğrenenlerin kursu bırakmalarına sebep olarak "gidip CNN izliyorlar anlayamayınca bırakıyorlar" demişti. İlgi alanların dışında yayınlanan haberleri izle ve gör bakalım anlayabiliyor musun. Bu şekilde akla kara çıkıyor ortaya.

fanniversary arti 1. ben de 11 yildir ogreniyorum, hala her gun baska bir sey ogreniyorum.
bana sorarsan ielts'ten 7 alabilen biri biliyorum diyebilir.

3 sene rusyada yaşadım ve hala herkes artık rusçayı halletmişsindir ha! diyor. yahu dil o kadar kolay mı öğrenilir. derdimi anlatacak kadar biliyorum diyorum. derdin ne espirisi geliyor bunun üzerine. dert nedir diye soracak olursan temel fizyolojik ihtiyaçları karşılamak, gidiş amacını ucundan da olsa gerçekleştirecek duruma gelmektir derim. yani karnım acıkınca alışveriş yapıp karnımı doyurabilirim veya sipariş verebilirim. veya hazırlamam gereken evrakları alıp götürüp ilgili yerlere onaylatıp işlemleri bitirebilirim. veya akademik amaçlarla çıktığım yolda şöyle böyle çeviri yapıp rus kaynaklarını ucundan kıyısından kullanabilirim.

ama ne zaman rusça konuşuyorum derim; herhalde 40 sene sonra. ingilizce için de aynı şey geçerli. dil ihtiyaçlarla yüzleştikçe ve bunun üstesinden geldikçe öğrenilir. bu da uzun zaman ister. 5-10 sene yetmez.

int benim seviyem ve ben diyorum.

elime bir makale alınca okuyup anlıyorum. bir diziyi falan altyazısız izleyebiliyorum. mail mesaj atarken takılsam da genel olarka sıkıntım yok.

öyle kasmanın lüzumu yok. konuşup anlaşabiliyorsan biliyorsundur

öyle 20 yıldır ingizlice ğretmeniyim ben biliyorum diyemem, 25 yıldır amerikadayım ben tam bilmiyorum demenin lüzumu yok. artistliğin de lüzumu yok.

not: yds 72,5

işiyle ilgili ingilizce sunum yapabiliyorsa -rezil olmadan- -telaffuz-

benim için dönüm noktası WAT ile amerikaya gidişimdir. o zamana kadar grameri bildiğimi düşünüyodum ve geriye dönüp bakınca hakkaten grameri biliyomuşum diyorum. ancak iletişim farklı bi konu. orda yumurta göte dayandığı için üzerimdeki baskıyı attım. hergün gelişiyor yurtdışında yaşadığım için. ingilizce konuşuyorum ben dediğin an native speaker ile türkçe konuşur gibi anlaştığın andır. ben ingilizceyi aştım dediğin an ise native speaker'ların kullandığı slang, deyim ya da kelime oyunlarını kullandığın andır.

@zugas
ya yapma allah askina seviyen intermediate ise nasil ing altyazi bile olmadan dizileri anlayabiliyorsun?

İngiliz biriyle iş görüşmesi yapabiliyorsa, Hintli birisine iş yaptırabiliyorsa.

rahatça derdini anlatacak, dizi-film-haber izleyecek kadar. bu da bayaa bişey ediyor haliyle. ben bunların tümünde sıkıntı çekiyorum bi şekilde. akademik sınavların bunun kriteri olduğunu düşünmüyorum. zira üds:95

al karşına bir ingiliz, amerikalı vs. yarım saat rahat rahat muhabbet edebiliyorsan, ''ııııııı, yuu nov, I .. ımmmmmm, let mi tell yu dis, I kal tu him, şi meyk keyk'' demiyorsan iyi biliyorum demen lazım. normal bir romanı okuyabiliyorsan, bir yandan bir şey yaparken, diğer yandan sadece sesi gelen ingilizce bir stand up showa gülebiliyorsan vs şeklinde gider. bunların hepsini yapabiliyorum, fakat hala ana dilim gibi biliyorum diyemiyorum.

Liveleak zaten genelde ırkçı bir topluluğa sahip. Ayrıca zenciler (dindos), Araplar, Brezilyalılar, Çinliler de sevilmez. Türklere olan nefret Işid yüzünden arttı ama her zaman vardı. Enteresandır Işid'le savaştığından (sanki sırf hayır olsun diyeymiş gibi) Kürtler sevilir. Kendilerine bir Bağcılar turu yaptırmak isterdim.

liveleak'te ırkçılık yapılmayan ülke yok gibi. avrupa ülkeleri ve abd dahil herkese sallıyorlar. okuması zevkli oluyor.

yani liveleakte herkes birbirine kufrediyor. seviye zaten yok.

Liveleak'te yazilan yorumlari ciddiye almamak gerek. Cidden irkci populasyon com fazla ancak Suriye Ic Savasi'ndan sonra dunya ulkelerinin Turkiye bakisinda ciddi bir negatiflik artisi soz konusu.

Yine de bir Isvec bir Kanada degiliz. Ya da Cek Cumhuriyeti bile cok sevilir. Neden oyle bir toplum olamiyoruz? Sorun hepimizde. Eril tahakkum icimize islemis. Kisa yoldan para kazanayim, calismak kotudur, benim gibi olmayan yasamasin, o kadari da olmaz... anlayisi bizden nefret edilmesine neden olan.