yaşları 25-30 arasında değişen 4 kişilik bir arkadaş grubuyuz. bir araya geldiğimiz zaman makara yapmaktan bu konulara sıra gelmiyor.üniversiteden iş ortamına kadar bir çok farklı arkadaş ortamında da bulundum bu konuların konuşulduğu ortamlar tabiki oldu ama ana muhabbet konusu hiç bir zaman bu konu değildi. sadece bu konuya da değinilip geçildi.

Normal konuşmalar, çoğu erkek böyledir. Tabi bu arkadaşlar kendi aralarında samimiler belli ki. Herkese böyle anlatılmaz. Ama kabalaık derecesei böyledir. Çakmak, çıkarmak koymak falan.

Boyle tipler var. Cogu yalancidir, kompleksli eziklerdir. Kizlarin adini cikarirlar. Sayet boyle bir muhabbetin icine girince ya uzaklasiyorum yada kolpaliklarini yuzlerine vurup dahada eziklestiriyorum.

istisnasız her erkek muhabbetinin bir kısmı bu şekilde geçiyor. tek fark bazılarının anlattığı kısmen de olsa doğru veya doğruya yakın iken bazılarının banyodayken hayal ettiklerini anlatması.

ha ortamdaki herkes muhabbetin parçası değil tabi, bazıları "ne anlatıyo yine bunlar amk .s.s" diye dinlermiş gibi yapıyor..

:)) Cogu boyle erkeklerin, soru mu bu?
Ha bir de senin o "Cinsel olarak aktif olan; sadece sevdiği kadınlarla birlikte olan" dedigin adamlarin da bircogu oyle.
Bu muhabbetler bircok erkek ortami icin normal. Nasil ki kiz kizayken farkli kizli-erkekliyken farklilarsa erkekler de oyle. Sasirdiginiza gore yeni farkettiniz boyle muhabbetleri:)

kizlarin pesinden kostugu pic erkek iste bunlar. elifin busenin betulun surekli mesaj atip bir yerlere cagirdigi adamlar bunlar iste

mide bulandırıcı bir üslup. yakın arkadaşlarımdan hiçbirinin gerçek bir insan hakkında böyle konuştuğuna şahit olmadım, olurlarsa da rahatsızlığımı belli ederim. hayır hiç öyle düzgün/elit birisi değilim. ağzım bozuktur, arkadaş ortamında küfürler olsun efendime söyleyeyim ırkçı/cinsiyetçi şakalar olsun gırla gider ama gerçek bir şahıs hakkında bu şekilde iğrenç konuşmayız, konuşmadık. ortaokullu olmadığımız için şuna çaktım buna çaktım diye ilişkilerimizi de anlatmıyoruz zaten, kaldı ki benim ilişkim de olmuyo amk neyini anlatçam.

yani mesela "golden state cleveland'a çakmış akşam" diyoruz ama atıyorum özge'ye çakmışsın knk xD xD tarzı leşlikler hiç olmadı. olmaz. ayıp. o kadar varoş değiliz şükür.

Ahahahahaha,sdc svdgyl brlkt ln ahahaha yok oyle bisi,yalan o baska bulamiyordur olamiyordur,senin sevgilin yapmaz ama bakma sen bana:))))

Serefsizler iste diyecek birşey yok.herkes böyle değil tabiki. Bir de toplu taşıma da filan bağıra bağıra konuşanlar var. Arkadaş sizin aileniz ananız bacınız yok mu? Ben utanıyorum sizin yerinize naapalim hangi birinizin ağzına vuralim.

tam tersi olunca da "x çık iyi çıcıktır yııı" geyiklerine maruz kalıyorsun. muhallebi çocuğu, süt kuzusu muamelesi görüyorsun.

bu muhabbetteki erkekler gibi olmak gerekiyormuş, 30'a 3 kala öğrendim. ama artık çok geç.

ikiyüzlüsünüz kadınlar, kandırmayın kimseyi. o kadar ikiyüzlüsünüz ki, o kadar olur. tam da bu muameleye layıksınız.

Turnusol gibi bir soru olmus valla. Su verilen cevaplara gel. Baksan eksi duyuru biraz daha kaliteli ortam dersin, disaridaki hayata gore. En azindan biraz daha seviyeli insanlarin toplandigi bir yer olarak dusunuyor insan ama buradan bile cikabiliyor bak boyle insanlar.

Genelde kadinlarin pesinden kostuklari erkekler bunlar, aglama.

Zamaninda universite sinavlarina hazirlanirken, bir kizdan hoslaniyordum. Aramiz da iyiydi hani. sonra bir gun benden uzaklasti, pic oldugunu tahmin ettigim biriyle takilmaya basladi. Cocuk hemen yaymaya baslamis, ben bu kiza caktim diye. Sonra neden adimiz cikiyor. Adama laf ediyoruz, ama bunlarin pesinden giden kadinlarin hic mi sucu yok? Bence, beter olsunlar..

bu tip konulari bu sekilde konusmak bazen riskli olabiliyor. arkadaslarimdan biri santiyesinde calistigi elemanin birinin, ortamlarda bu sekilde cok fazla konustugunu anlatmisti. eleman surekli orda sevistim bu sekilde sevistim seklinde tum detaylara inerek anlatip duruyor. ortamlarda da ciddi dusunmuyorum diyor bir de. bunlar 1 senenin ardina bir guzel evleniyorlar. dugunde elemanin arkadasi(ki bu benim tanidigim cocuk), "abi dugune gittik ama ilk defa gorecektik kizi. arkadaslar arasinda bunlarin butun yatak odasi maceralarini biliyorduk, dugunde de boyle gorunce bir tuhaf olduk." diyerek noktayi koymustu.

seks hayatini anlatmak bu sekilde anlatmak bence seviyesizligin dibi. bir insan seks hayatini neden insanlarla paylasma ihtiyaci duyar anlayamiyorum. arkadaslarimla, ne kadar yakin olursak olalim bu tarzda konusmuyoruz. tabii ki her erkek muhabbetinde oldugu kadar argo ve kufur var ama cinsel hayatlarimiz hakkinda konusmuyoruz. birlikte oldugumuz kizlar hakkinda konusulur; fakat, "cakmalar, cikarip masaya vurmalar" falan konusulmuyor. konusmaya calisanlarla zaten mesafeyi koruyoruz.

ben böyle değilim ama böyle tanıdıklarım var. benim grup seks yapmış arkadaşlarım var yahu bu ne ki. aşk ne ki sevgi ne ki grup diyorum ve tiyatro gibi de anlatıyorlar. öyle bir sevgi yumağı. ben hiç böyle olamadım, duygusal bir dangoz olduğum için hemen evlendim zaten. bir kişi de böyle insanlar boş kalıyor demiş ağır saçmalamış ve kendi komplekslerini dışa vurmuş bence.

var böyle olaylar. sandığından daha fazla.

bir erkeğin birlikte olduğu bir kadın hakkında "ne çaktım ama" muhabbeti yapması hatta özel olarak yaşadığı anı bir başka arkadaşıyla paylaşması midemi bulandırmaktan öte bir his veriyor.

27E

Öncelikle yukarıda konusu açıldığı için yazıyorum, ben hayatımın hiçbir noktasında kız arkadaşı, kız arkadaşı olsun diye çaba sarfettiği insan ile yaşadığı veya yaşamak istediği cinsellikten bahseden insan görmedim. Bu "OLOM ÇOKTOM ŞUNA LON" geyiği yapan kekolar kız arkadaşlarından ayrıldıktan sonra anlatma eğilimindedir ama.

Bu muhabbetleri yapan tipler tabii ki var evet. Ama bu tiplerle günlük hayatta karşılaştığınızda zaten bu seviyedeki muhabbete ait karakterler olduğunu anlarsınız muhtemelen. Burada her şeyi bilen insanlar çok fazla olduğu için "herkes öyle yeaaa zaaa" "bütün erkekler öyle ki yeaa ehehehe" diye cevapların sonu kolay kolay kesilmez. Sorunun cevabı evet. Evet bu muhabbetler sıradan ama nasıl adamların arasında? Boş beleş keko tiplerin ya da zaten hikayelerin gerçeklikle alakasının olmadığı 16-17 yaşlarında çocukların arasında sıradan. Ben hayatımda "oolom ona çoktom lan. şuna da çakmak istemiştim halbuse ¿??" ayarında muhabbeti bir tane adam akıllı insandan duymadım.
Kalan sorulara da cevap vereyim,
Yanılmıyorsun, hayır.
Bu konuşma bana iğrenç geliyor.

Şu konuşmayı en son 17 yaşımda duydum. Şu anki ortamımda böyle bir diyalog geçmesi mümkün değil. Çoğu erkek böyledir değildir bilemem. Çocukça. Türk erkeği çocuk zaten o ayrı mesele.

karsindakinde deger vermekle alakali. deger verse sevistik vs der. hatta dedikosunu bile yapmayabilir. cakmak harbi seviyesiz ama.

hemen de turk erkegine getirmisler. ben, ingiltere'de yasiyorum. burada, erkekler tuvaletinde ingiliz erkeklerinden duydugumu soyleyeyim. kendi aralarinda, o gece hangi kizi kaldiracaklar, "cakacaklar" onun tartismasini ve anlasmasini yapiyorlardi. ondan sonra turk erkekleri soyle. erkek ya da kadin, bu tarz igrencliklerin milliyetten bagimsiz seyler oldugunu anlayin.

turkiye'de odtu'de bir muhendislik okudum, orada bizim donemde bir tane populer dallama vardi. kizlarin cogu acik acik beni sevmezdi arkadas olarak bile. gotlerinden ayrilmadigi tipler genelde parali, okula bmw ile gelen angarali bebeler oldugunu belirteyim. neyse bu dallamaya donelim. bir gun, bunla karsilikli muhabbet sirasinda "..ben ihtiyaclarimi gideriyorum sunun ustunde, cakiyorum ona.." dedigini bilirim. oyle samimi falan da degildik pek. olanlara neler anlatiyordur allah bilir. bu dallama hala populer, yeni de evlenmis..bolumden tanidigm tum kizlar, gecenler dugunune gitmis, tebrik mesajlari falan feysbukta..eh iste dunya..dallamalarin hakeretlerini hakediyorlar.

Erkeklerin %90ı böyle.

Kadınlar da böyle insanları tercih ettiği için böyle kalmaya devam edecekler.

Edit : Bi üstümdeki arkadaş yazmış işte.Ben de tanıyorum öyle 1-2 kişi.
Arz talep meselesi sizin talep ettikleriniz bunlar e bunlardan da '' ah sabaha kadar çok güzel vakit geçirdik çok güzel biriydi :)))) '' demesini mi bekliyordunuz ? Amınızın genişliğine kadar konuşuyorlar kızlar :)

Yahu kimisi "caktim" der, kimisi "hoplattim" der, kimisi "goturdum" der, kimisi "takildik" der. Seviyeyr gore degisir bu, kelimelere takilmayin iste, tek bir gercek var o da erkeklerin buyuk cogunlugunun kendine uygun ortami buldugunda bu muhabbetleri yaptigi. Ama patavatsizca ama usturuplu, bir sekilde seks mubabbeti surekli doner.
"Benim cevremde bu muhabbetler donmez" diyenler olmus, doğrudur, onlarin cevresinde bu muhabbetler yapilmiyordur ama bu erkeklerin cogunlugunun bu muhabbetleri yaptigi gerçeğini degistirmez, bu tartismasi bile yapilamayacak su goturmez bir gercektir. Santiyede calisan iscilerin ortamindan beyaz yaka orta-ust duzey yonetici ortamina kadar her sinifta gecerlidir bu.
Ne saniyorsunuz anasını satayim?
Uygun ortam oldugunda ne muhabbetler doner..

kesinlikle böyle değil bütün erkeklerin diyalogları. mesela ben sevmiyorum böyle diyaloglar ve etrafımda da olmasına izin vermiyorum. olduğunu sezdiğim anda baltalıyorum bir şekilde. "çakmak" gibi ifadeler hoş değil ve etrafımda kızları böyle algılayan insanları da pek tutmuyorum.

hayır ters giden bir şeyler için topu kendinden çıkarmak iç hesaplşmanı kolaylaştırıyor, hayata kızmanı önlüyor.

nazara inanmaktan farkı yok. hayat bok gibi, adil değil, sen her şeyi mükemmel yapsan da kötü şeyler de oluyor - ama murphy, nazar, karma, eden bulur, allahın sopası yok, zeus çarptı vs. diyince biraz içini rahatlatıp moral veriyor o kadar.

Aynen oyle. Kendimizi kandirma rahatlatma yontemi

j r r + 1

olaylar istediğin gibi gittiğinde mörfi aklına bile gelmiyor.
ama ters gittiği zaman s**tiğimin mörfisi diye hayıflanıyorsun.

ayrıca her duruma göre bir murphy olduğunu da söyleyebiliriz. işler ters gidiyorsa zaten murphy, adam haklı...
düzgün gidiyorsa bu sefer, "herşey düzgün gidiyorsa, kesin bir terslik vardır." hadi buyur bu da murphy.

Çoktan buldu. Gazete okumuyor musunuz?

peki ben nalamıyorum bu adam artık aleni bir şekilde başkanlığın yolunu mu açıyor? siyasetle pek ilgilenmiyorum sadece bu tip şeyler kafamı kurcalıyor.

Devlet bahceli akpli,
Aziz yildirim galatasarayli

Bunlari hala cozemediniZ mi?

cinema bizdeki sinema. hem sanat dalı, hem film oynatılan yer anlamında.

movie ve film için eşanlamlı diyebiliriz ama movie daha amerikan ve gündelik, film daha evrensel bir terim.

film teknik adı, cinema sektörün ve sanatın adı, movie de bildiğimiz izlenen film.
günlük hayatta hepsini kullansan oluyor. yani evet, aynı anlam için kullanılabilir hepsi. amerikalılar sinemaya gitmek manasında "movie theater" diyip sonra kısaltıyorlar, "theater" olarak da kullanıyorlar. ingilizler bizdeki gibi "go to cinema" kullanıyorlar. film de kullanılıyor ama film izlemek olarak, "watch a film" gibi.

film ile movie ayni.
film ayrica, fotograf filmi vardir ya hani, o filmlere de deniyor ayni zamanda, ayni bizdeki gibi.

"pahasına" kullanabilirsiniz.

Pahasina arti 1

"... girisi kisitlanan calisanlarin zararina olur."

alienate kendi başına olabileceğin bir şey değil, birilerinin seni alienate etmesi gerek.

lose interest belki

abes kaçmıyor

"Uzaklaştım" mı demek istiyorsunuz, "uzaklaştırıldım" mı?

Uzaklaştırıldım için doğru bir çeviri, uzaklaştım (ilgimi kaybettim) içinse yanlış.

dogru.isolated da diyebilirsin.

4-5 sene icerisinde mezun olmayacak olan, lisans okumakta olan basvuru sahipleri, mezuniyetlerinden once basvuru yapma hakkina sahip degiller. herhangi bir muafiyet olmayacaktir.

Yani mezuniyet senesinde de basvuru yapamiyorlar anlami mi cikiyor?

about to obtain their degree.

tahminimce mezuniyet belgesiyle ve sinavlar bitip, notlar aciklandiktan sonra da transkriptle vs basvuru yapilabilir.

O konuda net bilgi verilmemis nedense. 4-5 yildan once mezun olamayacak adamlar basvuramazlar diplomalarini alana ya da almak uzere olana kadar diyor. "Uzere olmak" kismiyla tam olarak hangi araligi kastetmisler belli degil.

Bize de sacma gelen orasi oldu. Basvuru nisanda bitiyor ama mezuniyet durumu temmuzdan once belli olmaz ki. Neyse cok tesekkurler.

termodinamik, çok çalıştım ancak en verimsiz ve boş çalıştığım derstir.
Aklımda gene bir şeyler var ama öğrenmek için değil geçmek için çalıştım belki bu yüzden en zayıf olduğum ders denebilir.

mat1
mat2
mat3
mat4

pişmanım. gerçi mat 4'ü biraz biraz anlamıştım. en kolayı oydu.

otomatlar ve diller
olasılık
istatistik

Ekonomi, İnsan Kaynakları, Stratejik Yönetim
Ekonomiye kafam hiç basmadı. Enflasyonun neden olduğunu 70 kere okudum, hala anlayamıyorum.
Diğerleri de çok sözel geldi, sıkıldım. Düşünerek de algılayamadım, 'Düşünemedi' oldu.
Bir kere sınava çok az zaman kalmıştı, düşünerek yapayım dedim. Kilit bir cümle buldum. Oradan düşüne düşüne yol aldım. Sonra kitaptan kontrol edeyim dedim; tam tersi bir yere gelmişim. Bir yargı bu kadar 180 derece ters olabilirdi.
Bir de Tarih, hayatım boyunca kafam basmadı. Çok sözel geldi hep.

kantitatif iktisat 1 ve 2.

pişman değilim. 12 dersim var bir kaçını öyle geçmem lazım.

yatay geçişle geldim bir sürü dersim sayılmamış. niye pişman olayım?

örgün öğretimde yok ama açık öğretim işletmede sallaya sallaya geçmiştim birinci sınıfı. kitaplardan da bi şey anlamamıştım. sonra da bırakıp kaydımı sildirdim zaten. kafam hiç basmıyor para hesabı kitabı işlerine.

computer organization

pişman değilim

istatistik. hoca "siyaset bilimi bölümü okuyanlar istatistik bilmese de olur" diye saçmasapan bir argümanla bize sınav öncesi soruları tahtaya yazıp çözüp bunu sorucam derdi. bir kelam etmedi istatistik hakkında. basit tablo okumaktan öteye gidemiyorum. şu an pişmanım, keşke adam akıllı istatistik öğrenseymişim. zira yüksek lisansta yurtdışında hangi sosyoloji bölümüne başvurmak istesem istatistik bilmeyi şart koşuyor.

çok değişkenli istatistiksel yöntemler miydi analizi miydi neydi, o dersi anlamadan laylaylom geçtim. ismini aklında tutamadığım dersi nasıl anlayayım. hiç pişman değilim.

Son sene cebir derslerini geçebilmek için sınıfta cebiri iyi olan birinden parayla özel ders almıştım ya. Sırf okul bitsin diye. Hocaların gözlerine girebilmek için bi kelimesini bile anlamadığım seminerlere katılıyordum. Allahım, nasıl bi eziklikti. Hayatımda bu kadar ezildigimi hatırlamıyorum. Travmatik bi şey oldu artık benim için. Bugün derste deo izomorflar, homomorflari gorunce kendimi bi yerden atasim geldi.

ne kadar da robotik sayısalcı dolu bir duyuru...

milton ve dönemi dersinden bütte kopya çekerek dc ile geçmiştim, 17. yy sucks. henüz pişman olmadım, olacağımı sanmıyorum.

signal and systems, en önemli dersmiş meğer..

İnkilap1,2 edebiyat 1,2.

Var. Baya istatistik ve yöneylem dersleri aldım. Önceden kopya çekmezdim şimdi çatır çatır çekip geçiyorum.
Pişman olacağımı sanmıyorum. Bilgisayarda yapmamız gereken işlemleri elimizle amele gibi uğraşıyoruz ki bir hocamız da bilgisayar dersiniz olmazsa ileride bir bok yapamazsınız diye açık açık sövmüştü okula.

Ben anlamadan sittin sene geçemem dersten. Diğer türlü dersten geçme yollarını da yapamam. Az buçuk anlarsam anca geçiyorum.

Ilkokul onlugunu giydigim ilk gunden itibaren sozel dersleri anlamadan gectim. Kolay ezberleyen biriydim, ezberleyip gecerdim gordugumu. Ezberlemek istemedegim seyleri ezberlemek zorluyordu ama.

Bilgisayar Destekli Teknik Resim. Sınavdan 15 dakika önce çıkmış soruların doğru yanıtlarını ezberleyip geçmiştim. Yanlış anlaşılmasın, soru falan değil he, direkt şıkları ezberlemiştim. Sınav o kadar saçmaydı ki vites kutusunun montaj resmindeki çizim hatalarını falan sormuşlardı. Biz de kardeşim biz montajın doğrusunu bilmiyoruz, hataları nereden bulalım diyemedik tabi. Keşke ders notlarını daha ayrıntılı okusaydım diyorum. Bir gün karşıma karmaşık bir teknik resim çıkarsa inşallah patlamam.

soyut cebir 2
çıkmış soruları çözüp anlamaya çalışıyordum ki hala anlamadım final günü gelene kadar.
okula gelmeyen arkadaş çıkmış soruları ezberledi ve sınavdan aa ile geçti.

ben: cc

not: cebir ben de bilmem ama master süresince de öğrenebilirsin ya da sonrasında.

İşletme mezunuyum 4 yıl boyunca tüm dersleri sınavdan önceki gece çalışarak geçtim sınav bitince hepsini unuttum gitti, yoklama ve derse girme zorunluğu da yoktu 4 senede toplasan en fazla 30 saat derse girmişimdir.

Finans.
Muhasebe dersleri.

Finansi keske anlasaydim, pismanim acikcasi simdi. Ama digerlerini de sonradan unutuyorum zaten.

vasıfsız hocalar yüzündendi. şansına küsmekten başka yapacak bişey yok.

sayısal çözümleme. net.

ben finite element method gibi bi dersi öğrenemeden geçmiştim. saçma sapan hocalarda oluyor böyle şeyler.

sistem programlama, son anda çıkmış sorulara bir bakıp geçmiştim, pişman değilim.

Matemetiksal iktisat.
Sorulari ezberleyip gecmistim

Geçtiğim derslerden şansa değil, hep bir şeyler bildiğim için geçmişimdir. Geçtiğim ama tam anlamıyla hakim olamadığım tek ders kurumsal finans. Bazı kısımlarını çok iyi biliyorum, bazıları hakkında yorum yapamıyorum. Herhangi bir pişmanlık yok, gerek duyarsam öğrenebilirim bir şekilde.

genetik okudum bizde bazı dersleri mecbur ezberleyeceksin misal mikrobiyolojinin bazı konuları safi ezber -ezberim iyidir.Ancak ezber dediğimiz şey binlerce sayfa. Bazı konuların zaten ezberle olması mümkün değil. biz laboratuvarı, raporu vs. olan bölümüz anlamak zorundasın seve seve...
fazla anlamadığım ders = sevmediğim ders. çok bariz. bilinen örneklerden mesela fizikte mekanik filan, bir de facia olay 3 boyutlu düşünemediğimden calculus'ün ve sair sayısal derslerin ilgili konuları.. felaket. zaten benim notlardan otomatik anlaşılıyor neyi sevmişim neyi sevmemişim. Allahtan ki sevdiğim dersi ne olursa olsun yapabiliyordum, paso a'lı notlar, diğerleri berbat. geçeyim yeter.
dersle sınırlı değil, her konuda böyleyim sevmezsem olmuyor, olduramıyorum. pişman olacak olsam topyekün kendimden pişman olmam lazım, olmuyor o da.

leather tecnologies dersimiz vardı. ders italyancaydı. konunun türkçesini zor anlarken bir de italyancası::( kopyayla geçtim.

makroekonomi ve istatistik

fizyoloji ve endokronolojinin genetik temelleri diye bi dersimiz vardı. hocası desen gram bişi öğretmezdi, yalnızca ezber yaptırırdı. ben de ezberleyip geçmiştim. tek bir kelime hatırlamıyorum hala daha o dersten.

bütün okulu öyle bitirdim. sınav ezberi yaptım ve bitti. pişman değilim.

ikisi de ama, huylar bile genetik oldugundan kalitim daha agir basiyor.

ben de kalıtımın kabaca %70-75 olduğunu düşünüyorum.

ben kalıtımın etkisinin olduğuna inanmıyorum şahsen.

kalıtım olamaz ya, kardeşimle alakamız yok. yani üvey değilse(m) olamaz diyorum.

hayat tecrübesi şekillendirir.

Genetik etkiler kisiligimiz uzerinde olabildigince az etkili. Cevap elbette deneyimlerimiz. Imza: Genetikci

psikoloğum bazı özelliklerimin babamdan geldiğini düşünüyor.

(bkz: nature vs nurture) deniliyor buna, ilgililer okusun.

Kalıtım.
Ne yaparsan yap sonuçta hamur belli.

ben senin tersine hayat tecrübesinin %70-75 olduğunu düşünüyorum.

Mizaç, karakter ve kişilik arasındaki farklılık burada ortaya çıkıyor. Mizaç kalıtımsaldır, karakter sosyaldir, kişilik ise ikisini de içinde barındırır. Yani hem kalıtım hem hayat tecrübesi şekillendirir. Hangisinin ağır bastığına dair bir çalışma okumadığımdan ne desem uydurmuş olurum. Bilmiyorum deme opsiyonumuz yok sanırım? :)

kalıtım çok azdır, hayat tecrübesi her şeydir.

ikiside ama kalıtımında öğrenme sekmesi açık değilse hayat tecrübesi pek işe yaramaz

Şans kavramnına metafiziksel bir kavram olarak bakarsak inanmıyorum.

Ama bazen bende ağız alışkanlığı ile ya da muhabbet olsun diye "ne kadar şanssızım", "bol şanslar" gibi ifadeleri kullanıyorum.

Ben inaniyorum. Sans mi adi baska sey mi bilemem ama bazi insanlarin bir sekilde hayatlari yolunda gidiyor, bir yerlerden bir seyler elde ediyorlar, dort ayak ustune dusuyorlar.

inanmiyorum. qazaqwsx arti 1.

şanstan kastın bazılarına kıyak geçip bazılarına kötü davranan doğaüstü bir güç ya da olguysa öyle bir şey yok.

eğer şanstan kastın, evrenin rastgeleliği içerisinde sana denk gelen olayların, senin mutluluğuna yönelik çabalarına yardımcı olacak ya da zorluk çıkaracak şekilde denk gelmesi ise böyle bir şey var tabii ki. dediğim gibi evrendeki olaylar rastlantısal olduğu için bazı kişilere olumlu olaylar ve şartlar daha sık denk gelirken bazılarına olumsuzlar daha çok denk gelir. dolayısıyla bazı insanlar tesadüfen daha şanslıdırlar. şansını arttırmak için matematiksel olarak konuşursak daha fazla kez şansını denemelisin. 100 tane sayısal loto bileti alan kişinin kazanma olasılığı 1 bilet alandan daha yüksektir.

uç durum örnek vereyim. çok çalışkan bir çocuktun. bomba patladı. artık çalışmanın bir önemi yok.

şans elbette var ve çok önemli. optimal şartlardan ne kadar uzaktaysan ve bunlar kontrolün altında değilse, yanındakinin o kadar avantajı var. hayat ortalamanın sıralamaya sokmak için alındığı kümülatif bir sınav, katalog değil; her enerji seviyesine gelecek elektron sayısı belli yani "ne kadar çok aday varsa sistem o kadarını kaldırır" diye bir şey yok çünkü aksi şekilde tasarlanmış. çünkü özünde kapitalist bir sistemdeyiz.

american dream ne sattı onca okumuş doğu blokluya? gel, gel, burada hayat var, ferrari var. bir de sanki ferrari çok lazım. gittiler ne oldu? kendilerinden daha az vasıflı ama vatandaşlığı yüzünden avantajlı olan bir amerikalı'nın süpermarketine kasiyer falan oldular. istihdam azalsa bir abd vatandaşının yapacağı belli çünkü. dışarıdaki sömürüye sessiz kalmalarının yolu içeride rahat tutulmalarından geçiyor. bugün seslerinin daha da yükselmesi de o rahat bozulunca eskiden umursamadıkları bilgileri artık umursamalarından. (abd yerine onun şartlarındaki x ülke de olabilir, insan doğasından bahsediyorum)

şans yoktur, kişinin başına gelen her şey kendisi kaynaklıdır, isteyen refaha kavuşur, anlayışı bir hikaye. neden? sen zengin olursan, ben zengin olursam "zenginlik" diye birşey kalır mı ortada? yani birilerinin kaynaklara erişiminin illa ki daha az olması gerekiyor. ve bu konuda ortalamaya bakıyoruz. yani kalkıp birinin "bak bu çocuk çok yoksulmuş, çıkmış başarmış" demesi, matematiksel olarak, gerizekalıca.

peki zenginlik şans durumunda neden önemli, denirse soranı samimi bulamam. onlarca paragraf döşenecek bir soru. ya da bertrand russel, aylaklığa övgü'ye bak derim; söylemek isteyeceğim şeylerin çoğu orada var.

edit: şansı kişinin kontrol edemediği faktör olarak görüyorum(mesela: suriye'de savaş olması bir rastlantı/tesadüf değil ama senin orada olman senin orada olmayan bir başkasına göre bahtsızlığın), yani rastlantısallık olarak almıyorum. hiçbir şey nedensellikten bağışık değil.

@why

öyle insanların başarıları ya da genel olarak işlerinin yolunda gitmesi genellikle o insanın kişiliğinin bir özelliği ile açıklanabilir. atıyorum çok güler yüzlüdür, sosyaldir, neşelidir kısaca şeytan tüyü dediğimiz şey vardır adam da ve böyle insanların sırtı yere gelmez genelde, illa biri, bir şey çıkar kurtarır o adamı.

he hepsi de böyle açıklanmaz tabi ama yine doğa üstü bir şeye başvurmamıza gerek yok. mesela hayatın boyunca 1000 kişiyi yakından tanıma fırsatına erişiyorsan, bunlardan birkaçının hiçbir ekstra özelliğe ihtiyaç kalmadan istatistiksel olarak "şanslı" ve birkaçının da "şanssız" olması gayet normal.

daha dünyada gözünü açar açmaz, sahip olduğun ailede şans faktörü devreye giriyor. öyle de devam ediyor ömrün boyunca.

"şans diye bir şey yok, sen de uğraşırsan o şanslıların sahip olduklarına sahip olursun" tamamen safsata, ben o kadar uğraşmak zorundaysam eğer, şans diye bir şey var demektir zaten işte.

inanmıyorum. ama var. :) paradoks bir cevap oldu biliyorum. bu yüzden gerçek zaten. daha doğrusu şöyle. hayatı, hatta komple evreni tek bir hareketmiş gibi, tek bir okyanus gibi düşünüyorum. herşey birbiri ile bağlı ve iç içe. bize ego'muz "ayrıkmış" illüzyonu yaratıyor. haliyle kendimizi dışarda sanıyoruz. bu bakış açısını aşınca o nehrin akışını farkediyorsunuz. kendinizi nehrin akışına bırakıyorsunuz ve herşey bir şekilde gelişiyor. bu da şans oluyor aslında. farkındalığın kendisi bizzat şans yani. o nehirde çırpınırsan su yutuyorsun, sağa sola çarpıyorsun yani kendini şanssız sayıyorsun. yoksa hayatın tek anlamı var zaten; "ölümle sonuçlanmak."

şansa inanıyorum ama kaynağı hakkında hiçbir fikrim yok.

Şanssızlığa inanıyorum.

Şans oyunu diye bir gerçek var.

Sansa degil, olasiliga ve olasiliksizliga inaniyorum. Seffaf cama baktigimizda camın arkasini gorebilmemize neden olan sey bile olasiliksizlik. Fotonların oladiliksizligi. Cama dogru giden fotonlar sansli falan degil. Adina sans diyebiliriz ama olasiliksizlik bazi fotonlari kayirmiyor. Hicbiri babasinin oglu degil camin icinden gecebilen o "sansli" fotonlar.

islamda yargilanma yeri bu taraf degil obur taraf. ama biz bu tarafta yargiliyoruz. bizim isimiz degil oysa ki.

Muzik yapiyo sinucta, icki icmiyo veya satmiyo orada

din dediğin şeyi şu aralar bok götürüyor. içkili bardan namaza gitmek o yüzden bana tuhaf gelmiyor. ben antiteistim ama sana şunu söyleyebilirim: böyle adam görürsen git alnından öp. kurana el basıp yalan söyleyip malı götürenlerle 8 9 yaşındaki çocuklara hallenenlerle dolu. tepkiyi hakedene göstermeli.

biriside şu grubun ismini verse keşke dinlerdik kimse izlememiş sanırım piyasada albümüde olan bir grupmuş

slayerdır o grubun adı

araştıra araştıra buldum grubun ismi arsnova solisti erdem miş

merak eden olursa buraya alalim


(git: www.youtube.com

içkili mekanlarda bulunmak ve paranı orada, sarhoş insanlarla kazanmak islam anlayışında pek uygun bir şey olmasa gerek. ben solisti hiçbir şekilde yargılayamam ama müslümanların şu DİNİMİZ ÇOHEYİ ikiyüzlülüğüne mabadımla gülüyorum. normalde nefret edeceğiniz şeyleri, başkalarına hoş görünmek adına sosyal medyada "normal" karşılıyorsunuz. ya dinden haberiniz yok ya da ikiyüzlüsünüz işte. emin ol bir heavy metal solisti camiye ya da sadece müslümanların bulunduğu bir ortama girip bunu söylese tepki alır. konuşamasalar bile içten içe "olur mu hiç yau" derler. burada hepsi kuzu kesiliyor, yargılamak bize düşmezmiş de olabilirmiş de bilmem ne.

dediğim gibi, evet adamı yargılamak kimseye düşmez ama sizin şu ikiyüzlülüğünüz çok acınası. başkalarına öğretmeye kalkmadan önce gidip kendi dininizi, alkole ve alkollü ortamlara falan nasıl yaklaştığını öğrenin bence. kaypak olmayın, inandığınız şeyi olduğu gibi kabul edin ya da "inanmıyorum" deyin.

@der meister bu ulke senin gibi yobazlarin yuzunden bu halde, birbirlerine dusman. Ister musluman olsun ister olmasin fark etmez.

namaz kilan bir insan bir barda sarki soylemenin dini sonuclarini dusunebilecek bilgiye sahiptir. isterse icki icer namaza gider isterse namaza gitmez. bana ne ulan? musluman bile olmayabilir. bu bile umrumda olmaz.

sen muhatabini tarif etmissin zaten. kendinden haberi olmadan baskasini elestiren yobazlar. Herkesin boyle oldugunu dusunuyorsun/umuyorsun.

metal müzikteki lyriclerde bilgi, elmayı ısırma, mephisto önemli şeyler. en azından bu müziği icra eden grupların bir kısmı için böyle.

aczmendilikle head bang arasındaki en önemli fark bence headbang yapanın kılıf aramadan kendini ritme verdiğini bilmesi. tapınma, güya daha büyük bir varlığa duyulan saf duygular falan değil.

işin bu yanını düşündüğümde kültürleri bağdaştıramıyorum. çünkü metal müzik çoğunlukla dini din tarafından çıkarıp felsefi olarak eleştiriyor bir yerde. benim gördüğüm örneklerin bir kısmı gayet kof ve ergen eleştiriler ama karşılıklı olarak birbirini dıştalayan iki kafa yapısı gibi geliyor.

bu adamın tek olayı pr da olabilir. bilmiyorum.

PR olma ihtimaline daha sıcak bakıyorum. Gerçek bir taksim metalcisi yatsıdan önce sahne almaz zaten.

Şu aralar tabii ki Rihanna Love on the brain

Sabah akşam evde söylüyorum hatta

Şu aralar nick cave, p. J. harvey- henry lee

genel olarak alan parsons project - old and wise

www.youtube.com

bir tane olmaz. şu an enler arasında ilk aklıma gelen pink floyd'un comfortably numb'ı. www.youtube.com

bir şey sorsam: bu şarkıyı nereden öğrendin? çok güzel. tam mod parçası sahiden. imany yabancı gelmiyor ama hiç fikrim yokmuş. hangi radyolar çalıyor bunu bizde?

dönem dönem değişiyor +1

ama birkaç aydır şu:

www.youtube.com

16 senedir aynı oluyor buna cevabım: www.youtube.com

www.youtube.com

En diyemem ama su anki moduma gore bunu sectim; youtu.be

pink floyd -high hopes

Sting shape of my heart

john frusciante - hope

www.youtube.com

ahmet kaya- hep sonradan

şarkıların sözlerini devre dışında tutarak sırayla cevaplıyorum;

@vedatchilipeppers:

radiohead - daydreaming. modum birazcık daha umutlanmaya uygun olduğu için çok gitmedi ama parçada güzel "kafalara" ulaştırma potansiyeli var.

---

@buiret:

Rihanna Love on the brain. yumuşakmış epey. gece yüksek katlı bir binadan şehir ışıklarını izlerken dinlenecek bir parça gibi geldi bana.

---

@yuvarlanantencereninkapagi:

bu da yumuşakmış. dinginleştirici epey. Rihanna Love on the brain'dan daha etkili mesela.

---

@ekinoksah:

böyle nasıl anlatsam şekspir vari bir müzikale uygun bir parçaymış. bazı bölümleri yani. onun dışında karakter "elimden geleni yaptım, artık gerisini evren halledekce halledecektir" sakinliğinde ilerliyormuş gibi. :)

---

@tepedeki psychedelic adam:

uyku öncesi parçaları gibiymiş. insanı yavaş yavaş ağırlaştırıp uykunun kucağına yolcu edici. hipnoz edici.

---

@godoşu beklerken:

seninkisi böyle tam bir salmışlık halinde dinlenecek bir parçaymış sakin sakin. neon ışıkları falan canlandı gözümde. sessiz bir barda alkol alırken de dinlenebilirliliği var.

soruna cevap: radyo dinleme alışkanlığım yok. genelde müzikte "loop" insanıyımdır. bıkmadan defalarca dinlerim sevdiğim şeyleri. böyle öneriler üzerinden falan yönlendirilmeyi severim. müzikte keşfedilecek çok şey var. kendim çoğu zaman ost dinliyorum zaten. bunu birisi paylaşmıştı feysbuk'ta geçen ay. imany'i ilk kez bununla dinlemiş oldum. vuruldum adeta. 35-40 defa loop yaptım mesela bu parçayı o gün. bana "yalnız bile olsan, serin kal, hayat devam ediyor, kendine güven, oluruna bırak" gibi hisler veriyor. "en özellerim" listeme bodoslama dalmış oldu.

---

devam edeceğim...

Rosey-Love

www.youtube.com

ömer faruk tekbilek- I love you

uzun zamandir bu soruya cevabim degismiyor: nude-radiohead

Nurettin rençber - söyle sunam

www.youtube.com

www.youtube.com

Bu;

www.youtube.com

başlığı şarkı değil de müzik olarak farz edersek www.youtube.com

www.youtube.com

hayatıma fon müziği olarak ekleyebilirim.

www.youtube.com

Ne zamandır dönüp dolaşıp: www.youtube.com

anathema - sleepless

sozlerini dovme yaptircam.

www.youtube.com

İlk soru c, ikincisi d olabilir.

@i was neden c kısaca acıklar mısın

2- c.
cocuga bagirip azarlayarak cocugu odaya yolladi.

@baldur ama kitapların tozunu alıp kitapları rafa tekrar yerleştim de diyebiliyorsun
aynı sebepten değilmi ikisi de

2-d.

farkli bir hal eki almis sozcuk eksikligi..ne diyorsaniz artik..

ilk soruda, sanki a-c ayni gibi.

@keskul yüklem yapısı denildiğinde yüklemin basit mi türemiş bi birleşik mi olduğuna bakıyoruz diye biliyorum edilgen etken değil

dogru diyorsun. hepsinde anlatim bozuklugu var. vedatchilippeppers dogru soyluyor. soruyu eksik okumusum, farkli kismini atlamisim.

ilk soru için e gibi geldi bana, "bekliyor+idim" çünkü yüklem.

ikinci soru zaten söylenmiş, d.

@devil yani e şıkkı birleşik fiil diğerleri türemiş fiil

cık, yanlış oldu sanırım. basit/birleşik diye bakacaksak d olur ilk sorunun cevabı. ilk dediğim yüklem yapısı olmuyor. tek kök halindeki fiil "çevir-" orada.

@devil yüklemin yapısı sorulunca basit birleşik türemiş diye bakacaksın

tamam işte, ona göre bakarsak d şıkkı ilk soru.

beğen-beğenil
çık-çıkar
getir-getirt
bek-bekle

2 - D

A b c ve e şıklarında eksik öge var. (Adı ya özne yüklem uyumsuzluğu ya da dolaylı tümleç eksikliği).

...Atatürk'e hayrandı (Atatürk'ü) saygıyla anardı.

...Raflara (kitapları) tekrar yerleştirdim.

Vb.

Ancak D şıkkında anlamda belirsizlik var.

Nereden ayrıldı? Okuldan mı öğrenciden mi meslekten mi? belli değil.

beklemek, bek kökünden türeyen bir fiil. çevirmek ise "çevir-" fiilinin kendisi.

Etik.
Seni ilgilendirmez

@pavlis sen öyle misin yoksa :) Bu tepki ne ..

Açıkçası arada 20 yaş farkı var .Bana absürt geldi.

her ikisi de aynı bölümdeyse veya kız adamın dersine öğrenci olarak girecekse etik değil.

alan razı veren razı

sanane oglim.

Nasıl etik iyi misiniz. Çıkar ilişkisi var aralarında. Sağlam bir üniversite olsaydı kapının önüne koyarlardı.

Kim garanti edebilecek karısının sınavını okurken iltimas geçmeyeceğini?

Allah mesut bahtiyar etsin diyorum.

bende taze severim, herkes gibi

Ahlakları güzelse diye evrensel bir test yok. Etik diyenler hariçten gazel okuyor. Gidin code of conduct nedir diye bir açın okuyun.

Bugün dandik bir bildiri ya da proje yazdığında bile conflict of interrestten bahsetmelisin ki evlilikten bahsediyoruz.

yasaldır, ahlaka aykırı değildir ancak etik değildir.

hafiften bir kıskançlık sezdim. gayet normaldir. kendinden ders almadıktan sonra da etiktir.

geçen bi soru vardı etik vs. ahlak diye, oraya bi baksın bence etik olduğunu savunanlar.
bence ahlaksızlık değil ama etik de değil. yaş farkını gözardı ederek veriyorum bu cevabı, yaşlar 30 30 olsaydı da etik olmazdı benim için.

onun haricinde yaş farkının çok olduğu ilişkiler etik-ahlak ekseninde değerlendirilemezler çünkü bu durum sadece iki kişinin arasındadır; etik-ahlak açısından değerlendirebilmek için topluma, ya da en azından 3. bir kişiye, olan etkisinden bahsedebilmek gerekir.

Etik değil. Gerçi ilişki yaşamaları etik değil. Yüzüğü takmasaydı ama sevgili olsalardı notlandırma zamanında farklı mı olacaktı? Okul bittikten sonra kim ne yaparsa yapsın.

"kendi öğrencisi" denmiş hala "aynı bölümdeyse" ya da "ondan ders alıyorsa" şartı arayanlar var. Makine fakültesinde doçent olan adam ile biyoloji bölümündeki öğrenci arasında olsa "kendi öğrencisi" denir miydi? Ondan artık ders almıyor ve almayacak olsa da bir lobi mantığı var sonuçta. O doçentin tanıdıkları-arkadaşları ve o kızın birlikte olduğu dersler de şüpheli.

Yoksa başkalarını etkileyen bir çıkar ilişkisi olmasa kimin kimi sevdiğinin, kimsnenin umrunda olacağını sanmıyorum.

@Sour, etik sorgulanırken "yapmaz abi yaa" diye bakılmaz olaya; "bir şeyin olma ihtimali varsa o şey olur" gözüyle bakılır. yapabilme ihtimallerinin olması bile yeterlidir yani, çünkü sana göre yapmaz ama bana göre yapabilir; sen başka türlü düşünüyor olabilirsin ama bana göre de insanlar kötü ve suistimal etmeye programlı varlıklardır, örneğin. bu işin orta yolu bulunamayacağı için her zaman en kötü ihtimal göze alınarak karar verilir. bu tarz 100 ilişkiden 1 tanesi bile çıkar ilişkiyse toplumun geri kalanı için etikliğini kaybeder; diğer insanları güvenmeye ikna edemezsin.

berkeley'in code of conflict'undan alıntılıyorum:

6. Entering into a romantic or sexual relationship with any student for whom a faculty member has, or should reasonably expect to have in the future1, academic responsibility (instructional, evaluative, or supervisory).

"bana öyle geliyor", "potansiyel" argümanlarıyla tartışmaya devam edecek miyiz?

Evlilik sonucu kız aynı okulda kariyer yapmak istediği zaman her hangi bir etkisi olmadığı sürece kim ne yaparsa yapsın ama sırf evli diye her türlü yardım geliyorsa kusura bakmasınlar hiç etik olmaz.Benim okulumda bir öğrenci asistan olarak girdi şu an bölüm başkanı ile evli ne tesadüf bu asistanın kariyeri uçuyor.

uygun değil.
yapmalarına hiç sıcak gözle bakmam.
kayırma olsun olmasın.

@sour, ben kesin yapar demedim, yapma ihtimalinin olması bile etik olmaması için yeterli dedim. etik tartışırken "bilemeyiz" demekle "yapmaz abi yaa" demek arasında fark yok.

Olmamalı. Bu ilişki sadece kendilerini değil başkalarını da etkilemeye başlar. E başkalarını etkileyecekse peşinden adaletsizlik de gelir. Öğrenci mezun olunca evlenselermiş. Yani acele etmenin manası ne ki zaten? Tuhaf. Ha yalnız, arada birkaç jenerasyon farkın olduğu bu tür ilişkiler pek sağlıklı da yürümüyor tabii ama kendi bilecekleri iş tabii.

@Sour, abicim biz burada kimseyi suçlamıyoruz, "ya olursa" ihtimali varken kimse bu çıkar ilişkisinin olmayacağından emin olamaz diyoruz. ne demişim bak, 100 ilişkiden 1'inde bile bu çıkar ilişkisi olursa toplumun geri kalanını inandıramazsın. insanlar bunun olacağını düşünür ve bu işin bir masumiyeti kalmaz diyorum. eline silah alıp sokağa çıkıp allahuekber diye bağırmak bir ibadet biçimi olabilir ama insanlar bu durumdan rahatsız olur; o adamın niyetinin önemi kalmıyor bu noktada. etiği farklı değerlendiriyorsun, yapma gözünü seveyim.

Kiz 1 2 yil ders alacak diye bir omur surecek evliligin kurulmasini etik bulmamak ne la.

@sour, etik değil demek o hareketi yapacaklardır demek değil aga, sen hala etik olayını şeedemedin. etik değil çünkü insanlar bu durumun suistimal edileceğini düşünebilirler ve bu ihtimalin olması bile etik olmadığını kanıtlar. yani etik olmasının o insanların ne yapacaklarıyla bi ilgisi yok. etik olması algı meselesi, o iki insan dışındakilerin ne düşündüğüyle ilgili.

hatta şu kadar net bişey diyeyim: o iki insan çeşitli zihinsel sebeplerden ötürü isteseler bile birbirine iltimas geçemeyecek durumda olsalar da etikliği konusunda bir şey değişmez; yine etik olmaz. sen hala bilemeyiz diyorsun ama bilip bilmemenin alakası yok etikle; orasıyla ilgilenmiyor, objektiflikle alakası yok yani.

Baba jo +1
Etil degil. Bu durum hoca ve ogrencisinin gercekte ne yapacagindan tamamen bagimsiz. Konsept olarak boyle bir durum etik degildir. Bunu israrla anlayamamak da uzucu olsa gerek.

@sour " Evlenme ile ilişkisi yok olur etik konusunun." demişsin. sana adamlar tane tane niye olmayacağını anlattı, ben okulun yönetici metninde kesinlikle yasak olduğunun belirtildiği metni gösterdim. neye dayanarak hala bu kadar kendin emin ve kati konuşabiliyorsun, hayret doğrusu.

O da bir şey mi sabah gazetede okudum.

36 yaşındaki evli çocuklu okul müdürü ile 18 yaşındaki üni. hazırlanan aynı okul öğrencisi birlikte kaçmışlar Mersin'de. Bundan daha etik olduğu kesin...

senin sorunda yaş farkı biraz fazla ama günümüzde her şey normal. ben de benden 8-10 yaş büyük biriyle sevgili olmuştum. o da bir üniversitedeydi. evlilik de saçma değildi. taraflar bekarsa bizi ilgilendirmez diyorum. kaldı ki burada iğrenç aldatma yorumlarını okuyunca senin sorduğunun etikliğini tartışmak bize değil üniversiteye düşer.

@sour

Part II – Professional Responsibilities, Ethical Principles, and Unacceptable Faculty Conduct

altında listelenen maddenin etikle alakası yok diyorsun? anlaşıldı sana ne anlatılsa boş.

Etikliği yada Betikliği ile ilgilenmiyorum. hayatta herşey oluyor..


şahsi fikrimi söyleyeceğim..ister avukat öğretim üyesi doktor savcı isterse devletin en üst makamında olsun fark etmez,45 yasında kart zamparanın teki, benim el bebek büyüttüğüm gözünün içine baktığım ,saçının teline zarar gelmesin diye uğraştığım kızımı.şu yada bu sebeple isterse aşık olsun umrumda değil.onun azına sıçarım açık ve net. ne etikliğini düşünemeceğim bu işin..

dar kafalı diyenler de olacaktır ama bu kız daha 22 yaşında hayatı ne biliyorda böyle bir karar versin..

bu rezilliktir sadece.. evlilik miş bu sadece formalite ötesi yok. ve bunun normal karşılanmaması gerektiğini düşünüyorum..

Öğrencisiyken evlendiyse etik değil.Mezuniyetten sonra evlendiyse sorun yok

buyur bu da ucla, aynı metni kullanmış
www.ethnomusic.ucla.edu

ayrıca ben dahil bahsettiğin üç kullanıcının hiç biri ne "etik algı meselesidir ve bu yüzden kişiden kişiye göre değişebilir. Objektif ve evrensel değildir. Etik konularda davranışların kendisine değil, sonrasında doğuracağu gerçekleşme ihtimallerine odaklanılır. İhtimalin var olması etik olmadığının kanıtı için yeterlidir." dedi ne de ima etti.

ne kadar kabalaşırsan kabalaş bu işin etik olmadığı gerçeğini değiştirmeyecek, kusura bakma.

@sour: hiçbir öğrenci öğretmen-öğrenci ilişkisinin doğrudan veya dolaylı yolla iltimas sağlamayacağına güvenmek zorunda değil.

o nedenle akademik etiğe zaten aykırı. boşuna konuşuyorsunuz o açıdan. felsefi olarak etik nedir diye tartışmak isteyebilirsiniz; burada adına etik diyelim ya da demeyelim çıkara dayalı ilişkileri önlemek üzere yaygın, evrenselleşmiş akademik düzenlemelerden bahsediliyor.


ayrımcılık var mı, yok mu bilmek için çaba harcamak zorunda değil kimse. zaten bilinir doğası olan bir şey de değil. o nedenle kimse "inanmak" zorunda da değil.

1 iyidir 2de nüfus artar bence. bi hesabım yok bilimsel şu an ama bu mantıklı geldi :D hatta 1de bile artar nüfus. çünkü ölümden çok doğum olur 1de bile

Ciddi mi soruyorsun?
Neyse ciddi olduğunu düşünüp cevaplıyorum; 2 çocuk.
80 yaşın da önemi yok. 2 kişi öldüğünde yerine 2 kişi gerekiyor. 60 yıl yaşansa da aynı olur 180 yıl olsa da aynı olur. Hastalık, trafik kazası va. Saymıyorsak..
10 kişilik dünya düşün. 5 tane evli çift olur. Bunlar 2şer tane çocuk yapmalı ki öldüklerinde dünya 10 kişi kalsın.

iyi sallamışım yalnız ha jdjsnfks

cahs

bu 10 kişi öldüğünde bunların çocukları da çocuk sahibi olmayacak mı?

cahs ama bunlar hemen ölmüyor ki? 20 yaşında evlendiler diyelim 2 tane yaptılar sonra sonra o 2side 2 tane yaptı 20de etti 40 onların bebeleride 2 tane yaptı 60 yıl etti sonra ilk evlenenler öldü. yani 2 kişi öldü ama 4 geldi. yani ölüm süresi çok uzun olmasına rağmen doğum süresi daha kısa. yani doğum her türlü fazla olmuyor mu?

free

tebrikler, pazartesi sabah illuminati'de işe başlayabilirsiniz.

Ne zaman çocuk sahibi olunduğuna göre değişir sizin dediğinize göre... O değişkeni belirtmediğin için kişi torununu göremeyecek şekilde bi standart koydum.
Sabit bi çocuk edinme yaşı koyarsanız ona göre çocuk sayısı değiştirelim.

herkes 30 yaşında çocuk sahibi olsun diyelim. hepsi de ikiz olsun.

1 değişken daha var:):):)
O da; kaç yıllık bir dünyanın farzedildiği..

Ayrıca 30 ve 80 sayıları biraz hesabı zorlaştirıyor.


Hesabı kolay olsun istiyorsan, 1000 senelik dünyada, 100 yaşına kadar yaşayabilen insanların, kişi başına düşen milli üremesinin hesaplanması için 50 yaşında sadece 1 defaya mahsus olmak üzere kaç çocuk sahibi olmalıdır, gibi birbsoru sorman lazım.
50 100 vs. Hesabı kolay olsun.

Ayrıca doğanların yarısı kız yarısı erkek oluyor diye sabitliyoruz değişkenin diğer ayağını:)
3 erkek 1 kız doğumunu da hesaplayabilirim istersen:):):):):)

abi sen her çiftin 2 çocuk sahibi olduğu bir dünyada, diğer değişkenler realiteye çok aykırı olmadığı sürece x süre geçtikten sonraki nüfusun başlangıç nüfusuna eşit olduğu bir senaryo kurabiliyorsan onu yap ben de anlayayım ki öyle oluyormuş. yok öyle bir senaryo yoksa demek ki 2 çocukta nüfus artıyor.

eş değiştirmece olmazsa 2:/

Yıl 0 kişi sayısı 0
Yıl 50 kişi say. 10
Y. 100 k.s. 10(deminki 10)+10 (çocukları olan 10)
Y. 150 k.s. 10+10 100. Yıldaki deminki 10 olanlar öldü. Diğer 10nun çocuklarıyla kendileri var 10+10 oluyor yani.
Y. 200 k.s 10+10 böyle sürüp gider. Hep 20 kiş olur o zaman.

50 yaşında çocuknsahibi oluyorlar 100de ölüyorlar. Sayılar birbirinin katı olmazsa ritmik gitmez hesap.. dünya kaç yıllık ona göre değişir. Daha da cevap olmadıysa yani...

2,2 den 3 çünkü ciftlesemeyenler var :):) veya çocuk sahibi olmayanlar veya olamayanlar onlari da kompanze etmek lazim

1de bile artar. cocuk dedigin en fazla 35 senede yapiliyor. ortalama yasam ise 70-75.

basit matematik yani. bir tane de duzgun cevap yok.

1. Otur hesapla.

Merhaba. Bana yollayabilirsin.

Bilmiyorum öyle canım çekti. Aklıma karikatürü geldi. Dışı ciğ kaplamış tuza gömecen falan diyor ya:):)

Posetleyip buzluga at.

buzluğa atarsan yarılır. buzluğa atma.

sever misiniz bilemedim ama turşusu muteşem ötesidir can eriğin. turşu yapabilirsiniz, yapımı çok basittir.

memleketten geldiyse bozulmaz sanki ya, çünkü taptaze gelmiştir. at dolaba dursun. iki haftada tüketirsin zaten.

Airoptix

acuvue oasys

purevision'dan ötesi yok bana göre.

airoptix

Biofinity

based curve radius degerini soylesen daha iyi olurdu. her lensin her based curve radiusa ait cesidi yok ki, aksine epey kisitlilar.

@baldur2 lensi o detaylara göre almak elbet en doğrusu ama 1.5 2 senedir doktora gitmedim ve o değerleri bilmiyorum. Ama sanırım bi doktora görünüp detaylı bilgi alıp tekrar muayene olma zamanım geldi.

sigma lensler güzel .

degisen bir deger degil gerci, hatirlamiyorsan gitsen daha iyi olur.

Oasys
Ve biofinity

prince legolas fazla abartmis.
Alirsiniz 6 puani.

hiç çalışmadan gitmiştim. sözlü sınav yazılı sınav öncesi oldu, tabi bu biraz şanssızlık, zira sözlü sınavda heyecandan hiç konuşamadım, bildiğin einstein'a scientist diyemedim, o derece, 5 aldım. diğerleri 6,5-7 civarı idi. listening ve reading basit, writing de kompozisyon gücü kuvvetli olması gerek.

hicbir sey yapma 5 aliyorsun zaten.

Advanced olduğunu iddia edip de ieltsten 6 alan birini kimse ciddiye almaz.

Oldukça kolay bir sınav. Pratiğiniz yoksa kağıtla birkaç essay denemesi yapın. Yeterli.

elimi kolumu sallaya sallaya girdim 7.5 aldım. ama ingilizcem iyidir yani. konuşup yazabiliyorsan alırsın 6yı. genelde oradan kırıyorlar

Ielts'dan 6 alan insan "benim seviyem advanced" diyemez, orada anlasalim once.

@prince legolas
Ben ingilizce bilmiyorum. Ielts'a girdim bu halimle. Ustune bir de listening'e 18-20'nci sorular civarinda bir yerde konusmayi kacirdim, bir daha yakalayamadim bitene kadar, sallama-tahmin yaptim listening'in geri kalanini. Rahatsizlandim, lavaboya falan gittim sinavda, reading ve writing de yetismedi. Writing'de essay kisminda daha yariya geldigimde sure bitti zaten. Speaking'de sordugu bazi sorulara verecek cevap gelmedi zaten aklima.
Sonuc: Speaking 6 - listening 5.5 - reading 4.5 - writing 4.5 overall 5.0
Ingilizce bilmiyorum demis miydim? Ve calismadan paldir-kuldur girdim
"Upper-int 5 alir" nedir yahu? Asiri abartmissiniz siz.

ben dedim zaten, hicbir sey bilme 5 aliyorsun.

advance 7 ve üstüdür düzgün bi çalışmayla. upper int ile 6 alırsınız diye düşünüyorum.

5'e kadar rahat 6'yı biraz çalışarak, 7'yi de ciddi çalışarak alırsın.

teşekkür ederim.

yarım saat için tabi ki uzatılmış olanı izle.

ben ilk izleme için normal versiyon tavsiye ederim zaten yeterince uzun severseniz uzunu da izlersiniz

uzun versiyon tabi ki.

uzun olan

uzun olan

uzun adam.

extended edition akar kankisi.

Bi de sanırım sigarayı çok ictigim için agzim kuruyor. Onun da etkisi olabilir bu kadar çok su içmemde.

Kan şekerinizi ölçtürün bence, ufak ihtimal ama garanti olur, zararı varsa da bilmiyorum hekimler cevap verir herhalde.

İdrarın su gibi renksiz olacak seviyeye kadar su tüketimin olmalı, fazlası bir noktadan sonra elektrolit kaybından dolayı sağlıksız. Terleme miktarına bağlı biraz da.

Kan şekeri yüksektir mi diyosun? :/ diyabet en korktuğum şey ya. Ailede de var.

zararlı diyolla. 2 - 2,5 lt makul olan.
www.trthaber.com

bence şekerinize baktırın böbrekler iflas etmesin?

nabıyon o kadar ya zararlı tabi en başta böbrekleri çürütürsün, başka zararları da var ama sayamayacağım şimdi.

Olabilir, diyabetin üç belirtisi, çok su içmek, çok sık idrara çıkmak (bu ikisi birbirine bağlı zaten) ve çok yemek yemektir. Ama bu üçü de olsa bile diyabet var diye bir şey yok, aile öyküsü varsa muhakkak baktırın.

Çok yemek yeme, çabuk acıkmak gibi durumlarım yok. Çabuk acıkmak durumu vardi aslında ama şekeri kesince bitti o da. Uç saat önce yemek yedim, hala tok hissediyorum. Normalde sofradan kalkar kalkmaz acikmaya baslardim. Ama kan sekerime baktiricam yine de. Bir de böbreklerin aşırı çalışması, elektrolit kaybı gibi şeyler de kafama takıldı. Ben bi muayene olayım komple.

olm ben de günde 5 litreye yakın su içiyorum, zararlı olduğunu şu an öğrendim. değildir ya bence zararlı, su sağlık çünkü sonuçta. su içmenin sağlık olduğunu diyin.

bu kadarına vücut ihtiyaç duyuyor ve susuzluk hissediyorsanız da kendiniz zorlayarak yapıyorsanız da biraz fazla. şeker ve böbreklerinizi kontrol ettirmenizde fayda var.

Ne bileyim, her şeyin fazlası zarar derler. Ben de halimden gayet memnunum aslında ama yine de bi sorayim dedim. Onun dışında su hayattır tabii, sayesinde beş yaş genc gosteriyorum, metabolizma saat gibi işliyor.

zararlı diyenlere bakma, zararlı değil.

ancak ve ancak bu sık su içme sebebiniz diyabet/şeker olabilir. yani bu bir belirti. gidip kontrol ettirmekte fayda var. diyabet yoksa da güzel bir şey, tertemiz böbreklerin olur işte.

ben de 2.5-3 litre içiyorum sık sık tuvalete gitme dışında hiçbir zararı yok.

nasil iciyorsunuz aga onu anlamiyorum, sabah kalkinca bir bardak, yatmadan bir bardak vs seklinde mi yoksa yaninizda devamli sise mi var?

Yanimda surekli 1.5 ltlik siseyle su taşıyorum. Bitince gidip alıyorum. Yarım litrelik su almam, bi dikişte bitiyor. Evdeyken yakınlarımda surekli su olur bi suru mataram, pipetli bardağım vs var. Doldurup doldurup iciyorum. Aga.

öncelikle, "zararlı diyenlere bakma, zararlı değil" diyen arkadaşa gelsin: www.youtube.com

sonra şuna göz atmakta fayda var: (bkz: su zehirlenmesi)
3-4saatte içilen 5-6litre su bir insanı öldürmeye yeter

ama sizde muhtemelen diyabet gibi başka bir problem var.
hemde aile var diyorsunuz. tv de kamu spotlarında bile çok su içiyorsanız, sık tuvalete gidiyorsanız diyabet riskini var doktora görünün diye bas bas bağırıyor. buna rağmen doktora gitmek yerine "duyuruya yazayım da birisi problemin yok desin bende içmeye devam edeyim" nasıl bir rahatlıktır

Ayarını vermesen için rahat etmeyecekti, değil mi? Niyet okumada da bir dünya markasiymissin.

ideali 2-2,5 litre. ben 4 litre iciyorum derseniz bir zarari olmaz ama Sekere bi baktirmak gerekir +1. bir de ne Kadar su ictiginizden bagimsiz, cok az su bile icseniz Boyle surekli sik ve bol idrara cikma varsa ona da bi bakmak gerekir. iki uc gun az su icin, yine de Boyle Saat basi tuvalete cikarsaniz dahiliyeye gorunun derim.

Mezun olduktan sonra kendini dunyanin tepesinde sanan kisilerden iyilerdir.

nasil tespit ediyorsun bunlari duyuruda merak ediyorum. 8 senedir buradayim henuz boyle bir kitle gozume carpmadi.

gelsinler. tokatlarız.

ay kıyamam ya derde bak. tuzlayayım da kokma...

Öyle bir kitle mi varmış duyuruda? baldur2 ile aynı hisleri paylaşıyorum.

O adamlar gelmese duyuru cok matah bir yer, tek derdimiz seviye. Bu adamlar yokken ay ne giyim cikayim, üsümesem bari diye soru acanlar yok zaten. Pencereden kafayi uzatmaktan aciz, google nedir bilmeyen adamlar mevcut degil zaten.

Tamam sakinim. Tutmaniza gerek yok.

inci sözlük yerine duyuruya yazdınız sanırım. bazı şeyleri trollediğini sanıp eğlenen yazarlardan bahsediyorsanız hep var zaten onlar. onlar ölünce yerlerini çocukları falan alıyor.

ama taş gibi memeli sütun gibi bacaklı hatun kişi üniversite öğrencisi görsen bi anda "ya tabii sen de haklısın cnm yha" çekersin.

boş yapma...

Bölüm tanıtımlarını öyle bir yapıyorlar ki, ben birinci sınıftayken mezun olduğumda uluslararası bir şirkete CEO olacağımı sanıyordum. Millet kollarını açmış 'aycho, gel, kurtarıcımızsın sen bizim. Sen olmazsan IBM batar, Microsoft iflas bayrağını çeker, Unilever yatırım yapamaz hale gelir' diyeceklerini sanıyordum. İlk stajla birlikte popom yer gördü de, kendime gelebildim. Dolayısıyla yeni mezunların da kendine gelmesi uzun sürmez.

Diyecektim kiii, 'buraya' kısmının iş yeri olmadığını anladım. Çalıştığın yer toplu yeni mezun alımı yapıyor sanıyordum.

Meğer burası burasıymış.
Genelde çalışacak çok şey olduğunda, insanlar internete ya da hobilere daha fazla sararlar.
(bkz: sınav öncesi gelen roman okuma isteği)
(bkz: sınav zamanı gelen entry girme isteği)
Hatta ve hatta (bkz: sınav zamanı artan libido)
Eğer buraya gelmelerinden rahatsız oluyorsan, zaten buradalar özetle.

Öyle bir davranış hiç görmedim ek olarak.

ayvhovsky, çok güzel anlatmışsın. Biz de kansere- bilimum hastalığa çare olacağımızı zannediyorduk. kanser olduk :(

birkaç kere ota boka bağıracaksın, öyle öyle alışacaksın.

yalnız o durum kötü olmuş ya yengenin yanında

eziklikle alakası yok bu hareketi yapan şerefsizin yanında silah falan da vardır kendini korumuşsun.

Kötü ile kötü olma, bu eziklik değil, o zaman bütün hayvanlara karşı yanımızda sopa taşıyıp sopalayalım?

Yavaş yavaş kurtulursun bence, ben genelde bu durumlarda polisi ararım.

Eğer tanıdıksa intikam alırım.

ben de sizinle benzer mizaçtayım. bıyık büküle büküle kaytan insan ... diye bi söz varya hani o hesap bikaç yerde bağırıp çağırınca insan bi açılıyor. özetle su sıçratma gibi bi durum olunca ağız dolusu orrospu çocuğunu yüzüne yapıştırcan karşıdaki şerefsizin ki ondan sonra gelip özür dileyecek. yok silahı vardır felan diye çok da tırsmaya gerek yok çünkü tırsmanın sonu yok.

Kurtulmayacaksin,boyle kalacaksin.bak esim kizim yanimda demisin,eside gec kizin iste.ondan daha kiymetlisi yok bu dunyada,kimseyle ugrasmaya degmez,birak pantalon camur olsun.

Hic bir seyi haketmeyen koskoca bir sigirlar ulkesiyiz,

bana da cok oluyo. olay zincirleri kirmakla alakali. zincileri kirinca aslinda seni ezen, seni asagilayan, sana karsi hatali oldugu halde uste cikan insanlarin bir anda sut dokmus kediye donduklerini gorunce aldigin zevkin esi cok azdir. ses tonlari bile inceliyor pezevenklerin.

ayrica klasik olarak want2die arti 1.

eziklikle ne alakası
onun hayvanlığı, ne yapıcaz bu hayvalarla dolu ülkede herkese bağırıp küfür edip ormanlardakiler gibimi yaşayalım. karın kızın varken serefsizin biriyle kavga etmen ne kadar hos olur ya da kızın ne hissederdi.

sen ezik değilsin, karşındaki öküz. (bu arada belki gerçekten gormemıstır bır kac kere boyle seylere cıldırdım ve ogrendım kı karsımdakı gercekten kesınlıkle habersız)

Benzer bir şey benim de başıma geldi ve aynen öyle kalakaldım. Kaldırım düzenleme çalışması vardı, yayalar olarak yolda beklemek zorundaydık otobüsü. Üç kişi bekliyorduk ve o sırada bir kamyonet hızla ve yayalara göre çok kenardan geliyormuş. İlk baştaki bekleyen adam biraz daha yola doğru ve yolu görüşümüzü kapatacak şekilde durmuştu, arkasında arkadaşım ve ben duruyorduk. Kamyonet geldiğinde ilk baştaki o kişi arkadaşımı kolundan çekip geriye attı ama arkadaşım kamyonetin gelişinden habersiz olduğu için ne olduğunu anlayamadı. Dolayısıyla beni de alıp geriye atan biri olmadı ve tam viraj sonrası bir yerdeydik, adam da dar dönmüş sola virajı ama biraz fazla dar dönmüş, düz yolu toplayamamış bizim oraya kadar. Kolum kamyonetin aynasına çarptı, tekerlek de ayağımın üstünden geçti. Yanımdakiler benimle ilgilendiler bir şey var mı diye. Bir şey olmamıştı gerçi. 50 metre sonra adam durdu, 'Gelecek herhalde' dedi en başta duran; şoför sağ taraftaki koluma çarpan aynanın sağlamlığını kontrol edip yoluna devam etti. Üçümüz de öylece South Park sessizliği ile kalakaldık.

O günden sonra kaç yıl arkadaşımla olayı hatırlayıp hatırlayıp 'Hayvan herif' deyip durduk. 4-5 yıl sonra bir gün, bu ortada duran arkadaşım kuzeniyle birlikte köprüden geliyormuş ve bir araba bunları sıkıştırmış. Ortada küfürleşme yok, konuşma yok. Arkadaşımın kuzeni 'Ne yapıyorsun kardeşim' anlamında kolunu yukarı kaldırmış. Hani şu kolu dirsekten yukarı kırıp eli açık tutup 'Ne yapıyorsun' deriz ya, o. Fazlası değil. Arabadaki adam bunları köprünün çıkışında sanırım, tam hatırlamıyorum, durdurmuş. Sonra da silahını çekip arkadaşımın kuzenini vurmuş. Kuzeni yoğun bakımda çok uzun süre kaldı. Bir 7-8 yıl oluyor. Adam yakalandı, hapse girdi, belki çıktı bile ama arkadaşımın kuzeni sakat kaldı; bir süre sonra da işsiz kaldı. Canından da olabilirdi, ki hayati tehlikesi vardı. Bir daha benim başıma gelenden veya 'Biz de kalakaldık, bir şey söyleyemedik' demedik ikimiz de; bu konuyu açamadık bile.

Dolayısıyla erkeklik taslamayı geçtim, en basit harekette bile hangi manyağın nasıl davranacağı belli olmuyor. Bu noktada, normalde ülke içinde dezavantaj olabilen bir şey avantaja dönüyor: kadın olmak. Kadın olup tepki verince ya sallamıyorlar ya da sinirlenseler bile 'Karşındaki kadındır, acizdir' deyip tepki göstermiyorlar. Ama benim verebileceğim tepkiyi bir erkek verdiğinde 'Bir kere o eli indir'den başlayıp 'Sen kimsin lan. Kimsin lan sen' döngüsünden çıkamayabiliyorlar. Ki daha da ileri gidenler var. Eğer biri zaten düzgün olmayan bir harekette bulunuyorsa, o kişi büyük olasılıkla belalıdır; bulaşmaya gelmez. Bir yandan yanınızda çocuk var, ona da örnek olmak ve onun da böyle durumlarda sessiz kalmamasını sağlamak gerek ama çocuğa örnek olacağım derken çocuğu babasız bırakmak, sağlıksız kalmakta var ipin ucunda. Ne çeşit bir manyakla karşılaşılabileceği belli değil.

onun yaptığı hayvanlığı, sen kendinde eziklik olarak görme ama sessizde kalmamak lazım tabi

Sakinlik iyidir boşver. Mantıklı olanı yapmışsın. Memleketin yarısı psikopat.

"su sıçratma kavgası olumle sonuçlandı. cocugu ve esinin gozleri onunde kursun yagdirdilar". bu tarz mansetlere malzeme olmaktansa sessiz kalmak daha iyi. salla gitsin.

Sizin için problem olmaz hocam, bende sandım otuzlu yaşlar olacak, kadın daha gençtir aklı havada olur gözü açılınca sıkılır diyecektim başıma geldi çünkü ilk ilişki olarak. Yaşlar aynıydı.

pek kasma , 2-3 seneye olursun zaten.

Aynı espiriyi 1 sene önce de yapmışsınız. Diğer sorudaki ikinci cevaba katılıyorum.

Baya komikmis kardes

kalkiyo mu peki

Çüş. Dede ne işin var burda.

kafan güzelmis,güle güle kullan.

kardeş dört kolluya iki biletim var ister misin?

En azından orjinal ilişki bulmuşsun kendine.

neden

dinozorlar arası yaş farkı bence önemli değil.

5-10 milyon yilin lafi mi olur canimm..

Pompaya devam.

"kızın kafasını karıştırdık o kadar, ayıp olmasın" diye düşünüp kibarlık yapmış bence segs günü, başka anlamı olduğunu sanmıyorum. sen de sadece segs istiyorsan direkt evine geleyim/evime gel temalı konuş, yoksa bişey yazma bence.

adamin sevgilisi varmis. fark etmiyor galiba senin icin?

Sevgilisi olan adamdan çok bi şey bekleme. Senden hoslanmis, gorusmeye devam etmek istiyor olsa da sevgilisi var bu adamın. Çok istiyorsan kendin gorusmek teklif et ama bak sevgilisi var, bi adım öteye gidemezsiniz. Keşke biraz daha ihtiyatli davransaydin.

+1 baldur2 :))))

hakkaten ha. adam sevişmek istememiş, sevgilim var demiş, ama gaza gelince duramamış çakmış. hala görüşmek istiyorsun sevgilisi olan adamla, insaf.

Ben de sevgilisi olan erkekleri ayartan kadınlar gerçekten var mı diye merak ediyordum. Tisikkirlir sipirmin^^

Sevgili konusuna aciklik getireyim, uzun sureli bir iliskisi degil adin. Onceki muhabbetlerimizde zaten kizi guzel ve cekici bulmadigini, ayrilacagini soylemisti, onun ustune ben koyverdim biraz. Kiz instagram, fb hicbir yerde yok ve kizi tasvir ederken tek cumlesi iyi kalpli olmasi. O yuzden sevgili disinda yorum alabilirsem daha iyi olur.

Bu seksten sonra sarılmayı falan çok gözünde büyütme, gayet de one night sonrası olabilecek şeyler bunlar. One night olsun istemiyorsan neden yatıyorsun, ayrıca sevişmeyeceksen evine neden gidiyorsun o da ayrı bi soru. Hiç öncesinde sevişmem dedim deme, gelmeyi kabul ettiysen aman ikna olur diyorlar ki haklı çıkmış bak. Sana sevgilim var demesi de durdurması da sadece bir oyun, tamam sevişelim ama bak sevgilim var başıma bela olamazsın önceden söyledim işte demek. Ay çok acı konuştum ama çok da doğru konuştum :D bence bi daha arama, adam hoş diye neden böyle şeyler yaşayıp kafanı karıştırasın ki boşver.

Biz buna "Sikip atmak" diyoruz. Çok zorlama.

@mirana ayartan ne demek, kız zorla mı ayartmış zaten hep suç kadında olur. Sevgilisi olan adamı zorla yatağa bağlayıp sevişti sanki kız te allam ya.

adama aşık mı oldun, one night stand benim bildiğim yaşandı bitti önümüzdeki segslere bakalım gibi olmadı mı van nayt sitend olmuyor, fakbadilik gibi evriliyor. zaten seks afedersin ama soktuk çıkardık hadi bay filan öyle bi' şey de değil. adam napsaydı, kapı orda hadi anca mı deseydi, efendice sevişmiş yollamış. fakbadilik kapısını aralamış.

ayrıca kız arkadaşı olan biriyle beraber olmayı neden, yani nasıl, of yargılamak istemiyorum ama yani gerçekten neden ya. neyse yargılamıyorum, sonuçta karşılıklı karar verip yaptığınız bi' şey ama bence topluca daha iyisini hakediyor olabilirsiniz gibi geliyor.

diyelim başka türlü görüşmeyi istedin, e adamın sevgilisi var? hadi diyelim senin için ayrıldı sevgilisinden, bir süre sonra bir başkası için de senden ayrılması işten bile değil. neyin derdindesin?

"ben kendisiyle sevismeyecegimi, sadece kahveye gelecegimi soyledim."

Ben mi anlamadım, yoksa bir tezatlık mı var? Bu ne şimdi?

Bir girişimde bulunmazsan tek gecelik olarak kalacak belli ki, o herhangi bir girişimde bulunmayacak.

Teklifte bulunursan da muhtemelen istemeyecek ama denemekten bir şey kaybetmezsin (gururunun kırılacağından korkmuyorsan).

Seksten önce 3 saat derin konulardan konuşmak, seksten sonra beraber sarılarak uyumak, eve gidince mesaj atmak meselelerini o kadar da ciddiye alma. Karşısındaki insana saygısı olan herkesin bunları yapması gerekir. Olaya sadece seks olarak baktığımda dahi böyle yapıyorum ben. Çünkü hem sohbetten, aradaki sarılma samimiyetinden falan hoşlanıyorum, hem de karşımdaki insana cinsel obje olarak davranmak istemiyorum.

bu tiplerin tek savunması budur aşık değilim ama çok iyi kız falan filan yaparlar. seninle yatmak için kurdu o cümleleri. ay yapmayalım şimdi demesi de traaaaş.
Arama+1
seninle ilgili bi düşüncesi olursa ayrıldım bana gel falan yazar muhtemelen

Sevişmeyecek kız ben sevişmeyeceğim demez.

Adama giderken belki sevişirim sütyenini donunu giydin mi? Öyleyse eğer konuşmaya hakkın yok!!!

yalniz elemanin tavirlarda tam ibnelik "bugun olmasin" deyip, once opusmeler sonra sevismeler sonra sarilmalar. ya ben anlamiyorum kizlar bu basit oyunlari nasil yiyor. bir kere durduk yere eve niye kahve icmeye cagirsin ki degil mi. sonuc belli, gollu karsilasma iste.

allah sen buyuksun.

Sevişmek istiyorsan ara istemiyorsan arama.

Ötesi başka birşey çıkmaz bu ilişkiden.

Cok afedersiniz, angelus +1.

birinde colour yaziyordur, digerinde color.
birinde realize yaziyordur, digerinde realise.
birinde centre yaziyordur, digerinde center
birinde licence yaziyordur, digerinde license.

baska da truck-lorry, lift-elevator, restroom-toilet ayrimi falan vardir.

kendime cevap: www.goodreads.com

Hayır. Hata var.

internet özel isim, İnternet olarak yazımı doğrudur.

Hata yok, Internet ozel isimdir ve buyuk harfle yazilir.

Cok bilenler TDK sozlugune bakabilirler.

TDK'ya göre doğru, bana göre yanlış.

Baktım Tdk'ya.
"international network" sözcüklerinden gelen birleşik isim.
Büyük harfle yazılmasını gerektirecek bi durum yok bana göre.

tdk'nın güncel kelimeler hakkındaki yorumlarının çoğu bana göre yanlış. hatta öyle bir noktaya geldi ki, tdk ne diyorsa tam tersini doğru kabul etsek yeridir. o kadar başarısız bir kurum haline geldi son yıllarda. kimleri oralara yerleştiriyorlarsa artık... neyse.

soruyu cevaplamak gerekirse; internet türkçe bir kelime değil, hadi diyelim ki özel isim olarak aldık, öyleyse bile "İnternet" olarak değil, "Internet" olarak yazmak lazım gelir. dolayısıyla evet, -bence- iki adet yazım yanlışı var.

@cevap botu

dostum kelime turkceye gecmis artik ve turkcede buyuk i var, malum. tdk'ye bok atacagim diye zirvalamissin.

@baldur2 kelime türkçeye geçtiyse özel isim özelliğini kaybetmesi gerekmez mi?bence ınternet yazılmalı eger özel isimse.tıpkı fbı'da olduğu gibi.

Türkçeleşmiş olduğu için küçük harfle yazılması gerekir bence.

not: Nişanyanspor.

Bitin özel simler büyük harf ile başlar böylece bunların birer kelime olmadığını altında anlam olmadığını fark ederiz, internet kelimesi uzun süre önce dilimize girdiğinde gerek akademi, gerek topluluklar bu kelime için farklı önerilerde bulundular ancak hiç biri günlük dilimizde bir yer bulamadı ve internet olarak kaldı, kelimenin kökeni ingilizce olmasına rağmen türkçeye olduğu gibi geçti zira sesli sessiz harf kullanımına uygundu, eğer ingilizce bir metin içerisinde kullanılmıyor ise türkçe olarak İnternet yazılması gayet doğru aksi halde Internet yazıp "internet" okursak ı yazıp i okumaya başlamış oluruz ve harflerin okunuşları değişmeye başlamış olur.

Aklıma gelen internet kelimesine önerilerden biri "ağ örüntüsü" aslında güzel kelime ama neyse.

Bi bok bilmeden orada buradan duyduklarıyla genellemeler yapan modern görünümlü cahil ırkçı dangalakların çoğunlukta olduğu hiçbir ülkeyi sevmiyorum...

isveç'i seviyorum. <3

Ulkelere duygu beslemiyorum. Tarihlerini, yönetimlerini, sanatlarını, sosyal ve civil yapıları, orgutlenmelerini, kültürlerini, yeralti kulturlerini ogrenmeye calisiyorum. Tavsiye ederim. Trol olduğunu düşünüyorum.

sevmedigin ulkelerden 3 haric hepsine katiliyorum, aclik adamlarin mahkum birakildigi bir durum sonucta.

humanizm ayaklarina gerek yok. adamlar sokaga siciyor, neyin humanizmi aq?

İnsan demek böyle boyle faşist oluyormuş.

Toptancılık i bprsey değildir. Varsan baksan allah inancın vardır. Allaha söylersin öteki tarafta bu Arapların hepsini niye boyle yarattın diye.

Yaptiginizin cok buyuk irkcilik dusunuyorum. Milletleri bu sekilde tamamen genellemeler uzerine siniflandirmaniz, ayrima tabi tutmaniz hic hos degil.
Madem bir baslik acmissiniz, madem merak ettiniz, bi iki kelam etmek isterim. Suudi araplardan nefret ederim orta dogulu araplardan nefret ederim. kendini arap sanan kuzey afrikalilardan nefret ederim. Kendini arap sanan turklerden ve kendini arap sanan kurtlerden nefret ederim. Paki hindu bengalin taze sicak manda bokundan farksiz oldugunu dusunuyorum. ayrica, fransanin fransizcanin ve eyfel kulesinin bes para etmeyecegini dusunuyorum.
Almanya'nin muasir medeniyet seviyesi oldugunu dusunuyorum.

bu şekilde ülke tanımlamıyorum ama kanadada insanlar nazik ve anlayışlı birine bir şey sorabilir miyim dediğinde kimse kafasını çevirmiyor.

sanırım süzme hanzo olsan da oradaki topluma ayak uyduruyorsun bir süre sonra aynısı tersi içinde geçerli.

Sevmediğim ülkeden daha ziyada gitmek istemediğim ülkeler var bunun sebepleri farklı.

sevdiklerine bir şey diyemem ama 2 numara hariç gidip görmek gerek. fas, cezayir, lübnan, ürdün, iran, malezya, bilumum afrika ülkesi. yani harbiden önyargılı olmamak gerekiyor.

ama mesela hindistan gitmeye falan hiç istemiyorum. o pis ülkeler tabirinin gerçekten içinin dolu dolu olduğuna inanıyorum. ülkenin genelinde yüzde 20 oranında falan tuvalet var. fakirlik diz boyu. özel ilgisi bulunanlara bir şey diyemem ama ben gitmek istemiyorum şimdilik.

Ya darilma @atcapar da bu kadar bilmeden yargilaman inanilmaz komik. Sonra da cahil diye adam mimliyorsun.

Almanyanin cok mükemmel yerleri varken hala neonazi motor cetelerinin gezdigi, irkci söylemlerin döndügü kirsal kesimleri var. Ayni sekilde amerikada bir manhattan degil, kirsalinda dogasi da güzel iyi hos ama trailer parklari, redneck mantigi, silahlanma ve suc oranlarindan giremeyecegin ya da cikamayacagin yerleri mevcut. Filmleri referans vermek ayri ironi.

Özetle, simdi cevaplara bakinca @ambrosia +1

it's 5 km's to city center from where i live. i've always walked to and walked back, making 10 km's each day.

biraz çeviri kokuyor ama daha iyisi gelebilir.

I live 5 kilometres away from the city diye basla

I live 5 kilometers away from downtown. Commuting on foot, adds up to 10 kilometers every day.

En doğalı böyle bence.

it was 5 km to the city center(downtown) from where i lived. i walked everyday on that route, which makes 10 km per day together with the return.

cümle eski oturduğun yer hakkındaysa böyle past tense ile başlamak daha uygun, çünkü yürüyorum yerine yürüdüm kelimesini tercih etmişsin. ancak mevcut durumda aynı yerdeysen present tense daha uygun olur. ancak öyle de anlatım bozukluğu gibi duruyor. yürümekten neden vazgeçtiğini belirtmediğin sürece anlamsız duracak. :)

Harici batarya

Eskiden tablet ve telefonu kullanırdım, şuanda note 3'm var ve ne pc ne tablet hiç dokunmuyorum.Son kullanıcı olarak herşeyimi rahatlıkla halledebiliyorum.

asus dsl n14u
sennheiser cx300 ii precision

pedli tayt
arpenaz 10
dikiş makinesi
matkap
dekupaj testere
taşlama makinesi
bol miktarda osb sunta ve sonsuz civata ve şu beton dübeli:
www.teknikport.com
epey iş gördu sonuncular.

ayfon se, amsterdamer tütün, numaralı güneş gözlüğü, gri fötr şapka

bisiklet
mızıka
kindle paperwhite

bunların hepsi son 5 aydan, daha geriye gidemiyorum, hatırlayamıyorum :D

-kawasaki 1400 zzr
-Türk kahvesi makinesi

macbook pro, xiaomi yi aksiyon kamera, bi de decathlondan aldığım koşu ayakkabısı : www.decathlon.com.tr

1 TB HDD

samsung tab a. işlerimin yarısından çoğunu üzerinden hallediyorum. birçok açıdan bilgisayardan daha kullanışlı ve çok daha ucuz. bir de sim kart girişi olaydı, tadından yenmezdi.

samsung galaxy tab s: az kalsın bunun yerine 2 katı para verip ipad alcaktım, iyi ki almamışım. müthiş ötesi bir alet. 990 tl'ye aldım.

mp'den aldığım siyah ayakkabı: mahalle arasında falan giyerim, ucuz diye internetten aldıydım, bi senedir ayağımdan çıkarmıyorum. canavar gibi dayanıklı ve rahat çıktı ayakkabı. eskisin, aynısından yine alıcam. 80 tl'ye aldım.

Kahve makinesi, e-reader, bisiklet, Ali express'ten bluetooth hoparlör ve kablosuz kulaklık almıştım bir de.

Aklıma gelenler bunlar.

Pedli tayt +1
Xiaomi USB Kablo, Piston 3 kulaklık ve 10000mAh şarj aleti
Moov Now akıllı bileklik
Barfiks demiri

Kappa marka güneş gözlüğüm, cangurione marka cüzdanım, askerde boynuma astığım 2 liralık fermuarlı cüzdanım.

Markaları takıntım olduğu için değil ya da hava atmak için değil, fiyat/performans oranları çok yüksek olduğu için belirttim.

Şu an kullandığım Sony Z3 compact var bir de, her ne kadar para vermesem de çok memnunum. Cep herkülü resmen.

salcano xrs030 apex bisiklet

macbook pro

Lg g4 telefon ( anakart hatasi varmis bozulmamasi icin dua ediyorum ama super telefon)
Dik supurge
Guc kaynagi
Decathlondan ruzgarlik
Kindle

Sketch <3

www.sketchapp.com

Aspiratör, mavi'den aldigim jeanslerim, dogal kuvars tasli kolyem, philips marathon ultimate elektrikli supurgem, donen fare avi kedi oyuncagi, led'li mumlar, mdf masa(hic cizilmiyor), oxford ruganlarim (deli gibi yagmurda hicbir sey olmadi), "hayvanlardan tanrilara sapiens" adli kitabim.

Aklima ilk gelenler bunlar oldu.

Edit: decathlon ruzgarlik + 1

Bir de camasir kurutucusunun once ucuz olanini almistim ama fiber icerikli olan pahali olani vardi pahali diye almamistim. Baktim yetmiyor ikinciyi ondan aldim camasirliga asik oldum resmen, bu denli stabilite oturdugum sandalyede yok XD
ona da verdigim paraya degdi diyorum.

playstation 4

Herschel Little America sirt cantam <3

bit pazarindan 3€ya aldigim kahve makinam

samsung s5 mini telefon. Eski telefonum 2 seneyi doldurduğu için donup duruyordu.

macbook air. Çok hafif ve çok hızlı, şarjı da uzun süre dayanıyor :)

1 TB Harici disk.

Bir de Mavi'den 150 lira civarı parayı kıyıp bir kot pantolon almıştım. Bir sene boyunca hemen hemen her yerde giydim. Buna, üstüne afilli bir bluz ve ceket giyerek en yakın arkadaşımın düğününe gitmek de dahil. (Normalde diğer pantolonlarımın değeri 30 tl'yi geçmez.)

Nokia lumia 735

Kalenjinin 60 liralık ayakkabısı

Case logic sırt çantası

kindle
bisiklet
1 tb hdd.

Samsung 28' Monitor
Sony Xperia C4 Telefon
IRwin YAlom'un The Schopenhauer CUre(TEk seferde yazdım!) adlı romanı.

bisiklete 34lük raceface tek aynakol dişlisi
1x10 vites için deore 7xx set

sketchers spor ayakkabılarım. işe bile onları giyiyorum artık, o kadar rahat ki çıkarasım gelmiyor.

siyah sırt çantam (mango). aldığım günden beri onu kullanıyorum. laptopum da sığıyor içine.

LG PB60G projektör ve ikea'dan kağıttan yer lambası. her şeyi projektörden izliyorum müthiş bir keyif. izlerken loş bir aydınlık yaratmak için de lambader.

Amazon Prime üyeliği
Nikon D750
iPad Mini 2
Chromecast 2
Acer Nitro 5 Laptop
---
Flyaskolar:
Kindle Paperwhite
iPod Shuffle
Eneloop Şarj Cihazı


Evet parayı eloktroniğe gömdüm :)

Deri ceket ( sırf üzerimde iyi duruyor diye aldım. harbiden iyi duruyor iyiki almışım)
Piston 3 kulaklık ve 10000mAh şarj aleti
Lg 29um57
SSD hard disk
Duman ( Muhabbet Kusu)
Cura

Dell UltraSharp U2415 - Monitor.

Macbook Air Bilgisayar. Hafif ve şarjının çok uzun gidiyor olması hayatımı kolaylaştırdı.

Camper ayakkabı. Yarı düz tabanlık var, yürümeyi kolaylaştırıp rahat bir hale getirdi.

Logitech MX Master Mouse, epey başarılı bir mouse. Trackpad kullanmaktan daha rahat.

Marks&Spencer, esneyen lastikli pantalon.

bisiklet
powerbank
mutfak makası

lamy dolmakalem icin turkuaz murekkep
iphone 6
voltaren emulgel

Ipad air 2 tablet
Rotring 500 kalem
Jack wolfskin jpack de luxe canta
Jack wolfskin texapore mont
Cube touring pro bisiklet
Oneplus x telefon

kindle pp2

bilgisayarım
bir gömleğim
parfümüm (hediyeydi ama iyi ki almışlar diyorum buna da)

1- Gurcistan
2- Cek cumhuriyeti
3- Avusturya
4- Almanya
5- Macaristan
6- Italya
7- Hollanda
8- Fransa
9- Ispanya
10- Slovakya
11- Sirbistan
12- Karadag

28 olacagim.

17 ulke

3'unde en az 6 ay yasadim. Transitleri bilmiyorum bile.

Yas 27

yaşı yazmamışım. 29 m :)

finlandiya
isveç
estonya
brunei
malezya
singapur
abd
italya
hırvatistan
bosna
sırbistan
slovenya
karadağ
kosova
bulgaristan
yunanistan

aha bir vatikan. sayılır dimi lan :)

27
1 :(
birleşik krallık diyeyim de namım yürüsün.

27 yaşındayım.bu ülkelerin 2sinde yaşadım gerçi 1inde hala yaşıyorum.
1-abd
2-ispanya
3-hollanda
4-fransa
5-lüksemburg
6-belçika
7-estonya
8-finlandiya
9-çek cumhuriyeti
bu yaz da isveç ve norveç eklenecek :)

yaş 35, gidilen ülke 40'ın üstündedir, tek tek yazamayacağım haliyle. tabi çoğuna iş amaçlı gidiyorum ama tatillerimi de genelde yurt dışında yapıyorum.

yaş 28. şimdiye kadar hiç saymamıştım.

Almanya
Endonezya
Güney Afrika
Hollanda
Macaristan
Malezya
Singapur

20 iken okuldaki değişim programıyla Çin'e gittim iki hafta (ilk yurtdışına çıkışımda:D) o dahil sıralı liste şu:

Çin
İtalya
Fransa
Belçika
Hollanda
Almanya
Polonya
Çek Cumhuriyeti
İngiltere

Hayalim Japonya ve Güney Kore'de en az birer ay yaşamak

25e

1-suudi arabistan
2-filistin
3-israil
4-ürdün
5-fransa
6-belçika
7-almanya
8-makedonya

31m

Almanya
Polonya
Belçika
Çek cumhuriyeti
Norveç
İsveç
İtalya
Malta

Bu ülkelerden iki tanesinde yaşadım biri 2 ay biri 1 sene.
gezdiğim şehirleri saymadım tabii.

30 f

35

Almanya, İtalya, İspanya, Fransa, Romanya, Rusya, Ukrayna, Gürcistan, Yunanistan, Malta, Bulgaristan, Belçika, Hollanda, Mısır, Cezayir, Fas, Tunus, Libya, Lübnan, Suriye, İsrail.

Toplamda 43 ulkeymis.

26K

Zamaninda transit gectiklerime tekrar gittim zaten.

Turkiye haric 3 farkli ulkede yasadim.
Almanya 2 ay, hindistan 2,5 ay. 7 yildir da avusturya'dayim zaten.

(bkz: hayat çok mu güzel lan)

ben sadece ukrayna'ya gittim. adım samuel 22 yaşım. ağustos'ta da yerleşiyorum oraya.

polonya vize başvurumu reddetmişti liseyi bitirdiğim yaz.

avrupa'nın bütün majör ülkeleri + doğuda çin'e ve tayland'a gittim. bu yaz da güzel bir balkanlar turu düşünüyorum arabayla.

22 erkek.

0(sıfır).
gezmeye görmeye pek meraklı olmadığımdan. sahte geliyor açıkçası.

yaş 27 şimdiye kadar 10 tane ülke görmüşüm ama yurtdışında toplam kaç şehir gördün dersen bu sayı 40 ı bulur. bi balkan turu yapsam ülke sayısı kafadan 14 e çıkacak da zamanı ayarlayamadım bi türlü.sağlık olsun yapılacak! :)