1. Kısıtlarına bağlı. İlk gidiş kriterin ne? Az para mı, güzel iklim mi, büyük şehir mi, yöresel tatlar mı? Buna göre değişir. Ben Napoli'ye giderdim, Güney Avrupa'yı daha çok seviyorum ve Kuzey ve Orta Avrupa'da kışları (Kasım sonu-Mart ortası) vücuduma atkı sarıp dolanıyorum ve rahatsız ediyor beni. En azından normal palto ile gezinebilecek ülke isterim ben.

2. Porto - Prag/Napoli - Bratislawa - Wroclaw (şehrin adı böyle yazılıyor)
Wroclaw'da kış döneminde bir arkadaşım gitti, "-20 derece aq, bakkala gittiğimde üşütüp evde üç gün yatıyorum diyordu" ki bu benim için gitmemek için en güzel neden. Porto ise "Taşınmak ister misin" deseler ve birtakım işlemler gerekmese, bulunduğum yerden çantamı alıp hiç kimse ile vedalaşmadan "Hadi gidelim" nidaları eşliğinde gidebileceğim üç şehirden biri.

Seninki tamamen senin kriterlerine bağlı.

prag tabii ki ilk sırada olmalı.

1- prag
2- wroclaw
3- porto
4- napoli
5- bratislava

öğlen 11

Sabah. İşe 10'da başlıyorum zaten...

sabah

Oglen

öğlen

öğlen

güne kaçta başladığına göre değişir.

ben sabah 6 da kalktığım için, bana göre öğlendir artık.
fakat 10 da uyanmış biri; elbette "sabah" olarak tanımlar bu zamanı.

Sabah. En fazla öğlene (öğleye?) doğru. Güne 6'da başlıyorum, 12'den öncesi sabah benim için.

@terra rosa;

göreceli bir şey olduğu için burada sordum zaten. yoksa google'a sorardım. değişir tabi ki. Teşekkür ederim cevabın için.

Sabah derim. Öğlen kavramı benim için 12 den sonra başlıyor.

Sabah derim. Benim icin de öglen 12 den sonra baslar.

3.bp.blogspot.com(1).jpg

sabah

öğlene doğru, öğlen gibi

o konuda cok netim. 12.00a kadar sabahtir bana göre.

sandikbasindayiz.org
Burada çeşitli şeyleri anlatıyor. Sonuç olarak sandık ne kadar güvende tutuldu, birileri bir şey yapmaya kalktı mı, mükerrer oy var mı gibi şeylerle ilgileniliyor.

(bkz: oy ve ötesi)

Bazı bilgilerinizi hatalı girdiğiniz için ödemeyi almamışlar, para hesabınıza bankanıza göre 3-5 günde dönermiş.

"Veritabanındaki adres veya kredi kartının arkasındaki numara yanlış girilmiş satış anında, bu nedenle satın alma yapılamamış. Banka tarafından bunların aynı olma zorunluluğu yokmuş ama Steam ne ise, oranın sahtecilik önleme standartları için geçerli imiş.

Banka onlara yapılacak ödeme fonlarını beklemeye almış. Biz de onu çekmek için girişimde bulunmayacağız. Banka anlaşmazlığı giderip bizim parayı çekmediğimizi görünce zaten fonu serbest bırakacak. Bu da 3-5 işgünü alır genellikle, bankasına göre 10 günü de bulabilir.

Bu yapılamayan işlem için sizden para kesilmedi. Fon da çekilmedi. Artık, bundan sonrası bankanın görevi.

Başka sorun olursa da çekinme sor."

Demiş.

tan(gerin)i anladım ama diğer adam kim?

ilk resim için;

sin(x)/cos(x) trigonometride tan(x) e eşittir. tan(gerine) yani tangerine de ingilizce mandalina demek. 2. resimdeki adam kim bilmiyorum o yüzden yorum yapamayacağım

İkincisi cos b (cosby).

İslemin sonucu cos b. Herifin adi cosby miydi bi seydi.

Yalniz ne pis bi geyikmis.

ikincisini de ben soyleyim, sin(b)/tan(b)=cos(b). resimdeki adam da bill cosby.

edit: tuh gec kalmisiz.

(bkz: bill cosby)

uzaklaş o siteden sen, ne leş bir mizah anlayışıdır bu yahu.

yoğurtda cilde iyi geliyormuş :)

mizah anlayışınıda değiştirmeni tavsiye ederim :)

niye yaa ben çok eğlendim :) mesela şu çok hoşuma gitti (git:25.media.tumblr.com )
cosby nasıl aklıma gelmez yahu! zenci diyince aklıma ilk gelen adam..

Bill Cosby'yi tanımayan genç nesil büyüyor değil mi? Çok önemli bir insan olduğundan değil de, yaşlandık ya... :(

Silinmesin diye cevap: Ikinci adam ünlü komedyen bill cosby.

@harzem deme be öyle :/ 89luyum ben ama bi an gelmedi aklıma
silinmesin diye bi cevabım bile yok

yok yok yaslandık bill cosby tanınmaz olmus.. lale devri cocuklaryıız bizz..puff dady bilirsiniz emma..

harzem +1

harzem +1
bluewhale +1
Bu arada bir şekilde öğrendim ki yeni nesil back to the future'ı da bilmiyormuş. Nasıl olur?

Stratejik Yönetim alanında Arama Danışmanlık çok iyi ama stajyer almayabiliyorlar, alırlarsa sıkı çalıştırmak isterler.

ben senin yerinde olaydım, aychovsky'nin dediği şirkete girmek için ne gerekiyosa yapar ve götümden kan gelene kadar da çalışırdım o stajda...

Çeliğin bir şarkısında değil miydi..

www.youtube.com


Vallahi buldum :)

vallahi buldun samur:) ohh life'mış..

Ben tebrik etmek için geldim. Yomaha yomaso'dan sonra bu da bir fenomen olmalı. Şarkı mp3 çalarımda var, yine anlamamıştım.

aychovsky +1

nasıl yakışıyorsa öyle. tabii birkaç kesin olmaması gereken şey de var, armalı ceket gibi, parlak casual ayakkabılar gibi, göğsü bağrı açık çirkin t-shirtler gibi...

Neyin kafasında olduğunuza göre değişir. Mesela birileri var sivri burun kundura, kumaş pantolon, gömlek, jöleli saç, tespih bileşenleriyle günü gün gidiyor; birileri punk, birileri emo, birileri smart, birileri klasik. Neyin kafasındasınız? ^^

kazak üzerine ceket giyiniz, örnek bulamadım ne yazık ki.

Kanvas ya da bildigimiz duz, oyle asiri dusuk bel olmayan kot, ustune gomlek-tshirt, spor ayakkabi.

al iste mis gibi duz erkek.

quanche +1
Kişi kendine göre giyinmeyince ne giyerse giysin ilkokul müsameresinde gibi duruyor. Hem kadın, hem erkek için geçerli.

Sade giyin. Şu halde zor ama. Ne modaysa her yer onu dayatıyor. Düz başlayan mağaza bile sırf şu palyaçolar giyinebilsin diye palyaço kıyafetleri üretiyor. Önce tommy gitti, geçen sene massimo dutti ve dockers'ı kaybettik. Bıktık pantolonların altından erkek bileği görmekten yaka bağır açık v yaka t-shirt ve ceketten öf be kardeşim orijinal olun be. Siktiniz lan ortamı almayın lan şunları be.

kot pantolon ve gömlek resmi üniformam. koşmalı vurmalı kırmalı bakkallı bir aktivite olmadığı sürece başka bi şey giymem. belki pantolon tişört olur. pantolon her zaman kot olmayabilir. gömlek kazak tişört. dümdüz. simplicity. globally yours.

Prensip olarak aşık olmuyorum. :)

olunca anlarız herhalde ya.
nefesin kesilir, sabahın akşamın o olur, işte gel der düşünmeden gidersin, git der gitmezsin. gibi.sanırsam.öyle herhalde.

kendi kendime sarki soluyorum.ayaklarimda paten oluyo sanki.

anlamsız mutluluk hali, sarhoşluk hali, aptal aptal gülümseme.

sonrasında yere çakılmış gibi bir ruh hali, tatlı tatlı yemenin acı acı sıçması.

kafamdaki soru işaretlerinin hepsini kalbe çevirirken anlıyorum.

gövdeme mızrağı saplayıp dozer geçiyormuş gibi.

Mal mal duvara karşı ağız açık Çılgın Bediş gibi hayal kuruyorsam olmuşumdur.

ağlıyorum.

Haberin oluyor merak etme

ouw, en son hakikaten aşık 4 sene önce oldum...

1. evde duramıyordum, çıkıp spor yapıyor yürüyordum.
2. yemek yemek pek istemiyordum. (ilk dönemlerinde)
3. işime inanılmaz odaklanmıştım, her şey çok iyi görünüyordu. hem yüksek lisans hem yoğun bir iş beraber gitmesine rağmen ikisinde de altın çağımı yaşadım. (bayağı uzun sürdü)
4. ona her konuda destek olmak istiyordum, işi/hobileri ile ilgilenmek hoşuma gidiyordu.
5. akla gelebilecek her konuda kendimi geliştirmek istiyordum ve buna çok emek sarfediyordum, bildiğim sahip olduğum tüm yeteneğin pozitif yönlerini hiç karşılık beklemeden ona yansıtmak istiyordum.

vb...genel olarak çok pozitif, o ilişki (uzun sürdü) bittikten sonraki yaşadıklarımda bu momentumu yakalayamadım. stratejisiz, güzel bir ilişkiydi, bir kere yaşadım böyle bir şey hayatımda. genel olarak iki tarafın da yüksek yoğunlukta yaşadığı, karşılıklı bir aşktı diyebilirim.

yirmisantim +1 aynı ben.

Dünya duruyor onu yaşamaya başlıyorsun :D Yani her an değil tabii ki, onunla olduğun ya da onunla konuştuğun zamanlarda...

saz çalmaya başlıyorum ben,tezeneyle girişiyorum tellere.

yemek yiyemem,uyuyamam,sürekli onu düşünürüm konsantre olamam hiçbir şeye,arabesk dinlerim,midem hassaslaşır.

mesela minibüs'e bindirip evine yolladığında dudaklarının büzülüp ağlamaklı olması (fakirin aşkı bambaşka oluyor) kalbinin ikiye ayrıldığını hissetmen. saatlerce yağmurda şemsiyenin altında amaçsızca beklemek, ayrılamamak. onu düşünmekten temel ihtiyaçlarını bile farketmemek.

balık yağı

pas yapmis okudukca acilir. anlamadikca ara ver. bir seferde olmuyorsa hizli gec. ikinci sefer oku.

piliniz bitmiş..
34 yaşında tam zamanlı bir işte çalışıp 2. yüksek lisansı yapıyorum, sizi gayet iyi anlıyorum. bazen daha yeni okumuş ya da duymuş olduğum çok hayati bilgiler dahi karşıma çıktıklarında hiç duymamış gibi olabiliyorum. yaş ilerledikçe algı ve hafıza zayıflıyor, bu da bunun en net kanıtlarından biri.
kendinizi çok yormayın, bu yaşlar bir daha gelmeyecek. en güzeli zamana yaymak, keyif alma sınırınıza kadar ders alın, çok yüklenmeyin. başarılar dilerim.

Obavvv, kolay gelsin. Arada boşluk bıraktıysanız bildiklerinizi unutmuş veya paslanmış olma olasılığınız var. Biraz temel bir şeylerden başlarsanız, yavaş yavaş işler o demir. İlk başta yavaş yavaş sonra daha hızlı anlamaya başlarsınız.

Ayni sorun bende de oluyor. Bunu yorgunluk olarak adlandiriyorum. Kafa hem isle hem de diger seylerle dolu oldugunda sikintili oluyor. En guzeli calismiyorken doktora yapmak olurdu.

Haftasonlari calismayi deneyin haftaicinden ziyade. Acik havada deneyin sonra. gitgide pasi atarsiniz uzerinizden ve islemeye baslarsiniz

haklı.

haklı

bu üniversite hocalarındaki egoyu ne yapıcaz bilemiyorum. bence sen haklısın. rahatsızlık vermediğin sürece tek başına derste istediğin şeyle ilgilenirsin. ama tek başına ve rahatsızlık vermediğin sürece. hoca da rahatsız oluyorsa, senin yüzünden dikkati dağılıyorsa ki bunun olması içinde hiçbir neden yok, seni uyarabilirdi çık demek yerine. artistlik yapmış. bunlar benim düşüncelerim.

hiç anlamadığım bir konu bu.

madem hocayı dinlemeyeceksin derse neden giriyorsun ki?
kimi girer gazete okur, kimi müzik dinler, kimi telefondan oyun oynar kıpır kıpır...

hoca derse gelmiş, iyi ya da kötü bir şeyler anlatıyor.

yavşak hocaların haklı oldukları ender konulardan biri bu. üzgünüm.

gazeteyi kocaman açıp göze batacak şekilde okuduysan hoca haklı. dikkati dağılıyor olabilir. ben senin yanında veya arkanda oturan öğrenci olsam gazeteye gözüm de kayabilirdi.
ama dikkat çekmeyecek şekilde okuduysan, örn kitap okur gibi. hocaya pek hak veremem. arada anlatırken kulaktan duyduğun şeylerin de yararı var sana. hiç derse girmemekten daha iyi.

senin yanlış bir şey yapmadığını düşünüyorum dersten çıkarmak, derse geç gelen öğrenciyi almamak, ayar vermek... lisede kalmalı. hayır çok meraklıysa bıraksın akademisyenliği, lise hocalığı yapsın. uç bir şey yapmamışsın neticede.

ya bu "ego" muhabbetinin de bokunu çıkardınız, kusura bakmayın. o insanlar oraya size bir şeyler anlatmak için geliyor. her şeyi bu kadar basit görmeyin. siz dinlemeseniz de yine parasını alır, sizi kişisel olarak iplemiyordur falan ama bir şey anlatıyorlar yahu. siz oraya o şeyleri dinlemek için gitmiyor musunuz? öyleyse, dinlemeseniz bile en azından derste başka şeyle uğraşmayın. uğraşıyorsanız da fark ettirmeyin.

bunu sana söylemiyorum armagan kardeş, "ego yeaa" diyenlere söylüyorum. yaptığın hoş değil ve hoca haklı. ama abartılacak bir şey de değil, sessiz sessiz takılıyormuşsun bir köşede. ama yaptığın hareket "skimde değilsin" demek oluyor ki bu sadece hocalara değil herkese karşı nahoş bir davranış.

en küçüğü 18 yaşında bu insanların. dinlemek istemiyorsanız gitmezsiniz derse. her halta profesör egosu diye ağlamayın.

(örneği sadece bu konu için verdim. egoist, lanet öğretim görevlileri proflar onlar bunlar var muhakkak)

Devam için gidiyorum o derse. Çünkü siyasal düşünceler tarihi dersinde sorulan sorulara cevap vermiyor, kitaptan okur gibi işliyor.

dostum sen birşey anlatırken karşındaki gazete okusa ne hissedersen hoca da onu hissetmiş. bence haklı.

Gazeteyi birkaç kez katlamis ssekilde okuyordum kitap gibi.

bu egodur. üniversitelerde hala çoğu bölümde yoklama sistemi var ve o derse dinlemek istemesen de gitmek zorundasın. hocanın görevi evet ders anlatmak ama yaşadığı, sinirlendiği, rahatsızlık duyduğu en ufak bişeyde çık demek yerine insan gibi uyarır, söz konusu olay devam ettirilirse çık denir. uyarmadan çık dışarda oku demek çok yakışıksız. öyle basit mantık ''dinlemek istemiyosan gitme'' değil yani, onu akıl edebilecek seviyededir zaten üniversite öğrencisi.
konuyu üniversitelerdeki hocaların yetersizliğine ve durumuna vs çekmek istemiyorum,bitiriyorum. bu benim düşüncemdir, katılır, katılmazsınız.

ben hoca olsam öğrenci karşımda kitap okusa dersten atmam ama emekli park amcaları gibi gazete okursa atarım direkt.

gazete okuyacaksan neden derse geldin ki?
imzanı at, çık git kahvecide oku gazeteni. sen belki farketmiyorsun ama ders anlatırken ya da sınav yaparken başka şeyle ilgilenen kişiler dikkat dağıtıyor.

kendine kabul ettiremediği ders anlatma yeteneksizliğini seni dışarı kovarak dışa vurmuş. kendisini lise öğretmeni de zannetmiş olabilir. üniversite derslerini hala lise müfredatı zannedenler çok malum. siktiret. sen dersine çalış yeter...

Devamsizlik yapmamak için.

beyler burda anlatıyorsunuz ama hoca ile empati kurmak zor. öğrenci arkadaşım vardı gezer tozardık her türlü zibidilik filan. eleman araştırma görevlisi oldu derslere giriyor ama çıldıracak gibi.

meğer ne saygısızmışız biz pişmanım lan diyor. hocanın da kendine göre derdi var bölüm başkanıyla uğraşıyor sorumluluğu, evi eşi çocukları bissürü muhabbet.

tüm bunlarla uğraş karşında öğrencin gazeteyi kitap gibi katlamış dünyanın en önemli haberini o an okumalıymıi gibi gazeteye odaklanmış. kusura bakmayın ama olmaz.

neyse, yok yazmamış. bundan sonra da dersinde imzamı attıktan sonra izin isteyeceğim.

hoca (öğretim görevlisi) ile empati kuralım= günde 6 saat ders anlatmak+ 2 ders öncesi hazırlığı+ o amına koduğumun 200 ü aşan sınav kağıtlarını tatilinde tek tek okumak+ eşek kadar çocuklara ''dersi nasıl anlatsamda ilgilerini çeksem'' diye düşünmek+ sürekli yeni çalışma ve alıştırma kağıdı hazırlamak ve makale okumak(tatil gününde yine)+ karşında sen gebermek üzereyken gazete açılması,iddia kuponlarıyla bir şeyler yapılması(dersi almak istemiyorsan alma,dinlemek istemiyorsan gelme,lisans öğretimini sevmiyorsan okuma,inan okumayıp hayata atılsan daha çok para kazanacaksın.)+ sınıf genel olarak başarısızsa tüm kurulun hakkında inceleme yapabilitesi+ üstlerindeki bir ton doç. prof. vs den azar yemek. işlerini sana yüklemeleri(izin gününde senden gözetmenlik rica(!) etmeleri(sıkıyorsan gelme)+ öğrencilerin çok ders anlatınca ''çok konu anlatıyor,bazen 5-10 dakika geç bırakıyor işimiz var'' diye rektöre şikayetleri+ rektörün konular yetişmezse ve öğrencileri 10 dakika erken bıraksan fırçalaması+ ders sırasında tahtaya yazı yazdığın o kalemin bile aylık kullanım kotası olması ve dolduğunda tüm ay yatıp senden fazla kazanan göt memurun ''kotan doldu senin,ya parayla al ya bir sonraki ay gel'' demesi+ sınavlarda kendininde azıcık önceye kadar öğrenci olduğunu çok iyi bilip bol bol not vermen kimseleri bırakmamaya özen göstermen fakat sınav sonuçları açıklanınca bir ton öğrenci şikayetiyle kağıtların denetime alınıp incelenmesi, devamında tüm öğrencilerin fazla verilen notlarının düşülmesi seninde üstlerinin gözünde not şişiren asalağın teki olarak görünmen = ay sonu 2000 lira mayış. şimdi reklamlar... + ''babacım 30 milyon euro kaldı. sıfırladık sayılır'' + ohş. amına koyayım böyle sistemin ben. burada psikoloji işledik.

şimdi geçelim yaşamaya..ev kirası en az 1000 lira istanbulda yani bin lira diyelim 30 senelik binada leş gibi bir eve, kışları soğuk oluyor 2 ay yaksan doğalgazı 200-250 lira,su+elektrik 50 falan diyelim az olsun, hani bazen zaraya falan gidersin ya. kendine gömlek almak istersin,azıcık iyi görüneyim bende dersin. 100 lira lan. vallahi 100 lira. 2 gömlek = 1 ay makale,kağıt ıvır zıvır okurken ve uyurken ısınma. bak daha anlatmıyorum bile. yeter bence bu kadar.

@insomni4c o adamın o gün ben ne ruh halindeyim nasıl yaşıyorum vs. düşünmediği için benim de onun harcamalarını ve maaşını düşünmemi bekleme. O bahsettiğin memurdan farkı da ezberinde bazı cümleler olması. Senin dediğin gibi emek veren hocaların dersine 2-3 kitapla, önceden hazırlıklı şekilde giriyorum.

Bence başkalarına rahatsızlık verilmediği sürece sınıfta istediği gibi davranılabilir. Bazısı hocanın anlattığından daha hızlı anlayabilir, o arada milleti rahatsız etmemek kaydı ile başka şeyler yapabilir. Orada değildim, olay bu kadarsa biraz ego kurbanı olmuşsunuz gibi. Eğer sen fark etmeden hocayı kıllandıracak bir şey yapmışsanız, o haklı olabilir.

@armagan tabii ki sizi ve öğrenciliğinizi bilmiyorum. fakat yaşanılan şeyleri yazmam faydalı olur diye düşündüm. sözlük yerine duyuruda ilgili bir başlık görünce içimi döktüm rahatladım sadece :D .öğretim görevlilerinin çoğunluğunun genel ruh hali böyle. kafayı kırıyorlar zaten bir süre sonra. normal davranamayınca anlayışla karşılayın. aralarında pislikler elbet olur, insan sonuçta. herkes birbirini anlasa zaten sorun çözülecekte empati yok memlekette.

kardeşim adam orada ders anlatıyor. sen beğenmiyor olabilirsin. herif orada efor sarfediyor. sen de ona gazete okuyarak açıkca " sikimde değilsin" demişsin. bence kesinlikle hoca haklı.

sen bir gün birine bir şeyler anlatacam diye uğraş karşındaki dinlemesin seni bakalım napıcan?

benim için ahşaptan oyarak yaptığı mutfak gereçleri.
bir de denizin dibinden topladığı deniz kabukları.

ilave: diğer bir cevapta görünce hatırladım, eski üniformasının tişörtünü göndermişti kargoyla.

don

Atlet

kolyem. birlikte değilken çok sevip de kaybettiğim kolyemin aynısını almıştı o kaybettiğim kolyeden habersiz. mukadderat demiştim de hiç çıkarmam mesela.

5 kiloluk nutella. Tükettikten sonra ayrılmak durumunda kaldık zaten:D

scott pilgrim çizgiroman serisinin tümünü almıştı.
ben de ona dumbledore asası falan almıştım aynı zamanda.

16-17 yaşındaydık. güzeldi bayaa.

Yolculuğa çıkmadan önce verdiği, bir iki gün giyip kendi kokusunun sindiği bir t-shirt. Gittiğim yerde bir yastığa geçirip bir hafta-on gün onunla uyumuştum. Hiçbir hediyeyi o kadar sevmedim.

oğlum mikail

vietnam su kuklasi ilk ve en sevdigim hediyesidir. hepsi cok guzeldi gerci ~

Gece uyumaya hazırlanırken onu battaniyenin altında çıplak halde uyur bulduğum anlar..

kolye

buz hokeyi hastası olduğum dönemde bir rus arkadaşı vasıtasıyla avangard omsk forması almıştı. ayrılmak üzereydik, mutlu değildim. pahalıydı da hediye, onu alıp terk etmek gibi olacaktı, kabul etmedim. başkasına sattı sonra. aldım kabul ediyorum o hediyeyi, çok güzeldi.

aldığım en güzel hediye de yine ondan önceki sevgilimin aldığı lech poznan tişörtü ve atkısıydı. "top kafa" olduğum için sevdiğim herhangi bi takımın bi şeyini alıyodu şıllıklar, hiç düşünmüyolardı. seviniyodum da ama lan, iyi oluyodu.

(doğum günüm 1 haziran, sevgili olmak isteyen kızlar eklesin)

MATLAB'de goto yerine geçebilecek bir şey yok, başka bir fonksiyon çağırabilirsin ya da goto olması için yazılmış birtakın kodları dışarıdan indirebilirsin.
Şurada bir hayır sahibi yazmış ve kodlamış fonksiyon olarak
www.mathworks.ch
Yine de goto'dan kaçınmanı tavsiye ederim.

3 arkadaşım biliyor sadece.

sadece eski ev arkadaşım biliyor, bir de sözlük-deviantart üzerinden tanıştığım bir arkadaş. daha da söylemem kimseye.

çok nadir, sözlük nicklerimi şimdiye kadar 2-3 arkadaşıma ancak söylemişimdir. bir tanesini de sözlükte tanıyıp hızımı alamayıp mesaj attım, kendi kendimi ifşa etmiş bulundum yani.

gönül rahatlığıyla söylüyorum, 5 saniyeye unutuyorlar.

2-3 kisi biliyordur heralde sadece

söylememe gerek kalmadı hiç. yazım tarzımdan, esprilerden falan bir şekilde buldular hep, şansımı skiyim. eve birisi geliyor mesela, ev arkadaşım "meister aha bu işte" diyerek tanıştırıyor. sadece sözlük üzerinden iletişim kurabildiğim, ara sıra yazan insanlar var. onlar olmasa silicem direkt hesabı gidicem de işte iletişim tamamen kopuyor bir kısımla, o yüzden takılıyorum şimdilik.

Benim açımdam sıkıntı yok, kağıda yazıp ellerine versem belki yazdıklarımı takip edebilirler.

sadece yazar olduğumu biliyorlar, nickimi bilmiyorlar,

@hlidskjalf nickin gibi random güldüm :)))

olmaz.

biliyorlar benimkini. heryerde de yazıyor. hiçbirinize atıfta bulunmuyorum sakın yanlış anlaşılmasın, günlük hayatta arkasında duramayacağım şeyleri yazmıyorum, yazıyorsam da arkasında dururum zaten, anonim kalmak için bir sebebim yok.

kimseye söylemedim, söylemem de.

kankime sözlükte yazar olduğumu söyledim. 2 gün araştırdı. 2 nick söyledi, 2.si douchebag'di.

önce inkar ettim, ben değilim dedim ama onunla gittiğimiz yerde valeye para vermeyişimi bile yazmışım. çok salağım :)

onun dışında sözlükten tanıştıklarım hariç kimse bilmiyor.

ps: ilk söylediği nick de ornitorenk gagali memelidir

arkadaşlarımdan bilen yok söylemeyi de düşünmüyorum.

Benden baska bilen yok. Kiriliyolardi eskiden soylemeyince. Simdi sanirim yazar olmanin bi ske yaramadigini farkettiler. Sallamiyorlar sukur.

Sadece bi arkadaşıma (hayatta en çok güvendiğim insana) söyledim. Bi de sözlükten tanıştığım insanlar biliyor doğal olarak.

bir arkadaşım ve ablam biliyor. onun da sözlükten biriyle iletşime geçip mesajlaşması gerekiyordu, mecbur kalıp şifreyi vermiştim, pişmanım :(

pek çok kişi yazar olduğumu biliyor, ama nick'imi söylemiyorum. sır falan olarak sakladığımdan değil, zaten bulmak isteyen çok kolay bulur. söylememe nedenim la nua falan diyince anlamıyolar :)

6 kişi biliyor

Ben eksi'de yazmazken bi arkadas bana soylememisdi. Ama ben soylerim. Sakinca gormem.

sözlükte hiç yazmadım burdaki nickimi kimse bilmiyor
ha bi de benim neredeyse tüm okul/iş çevrem yazar yakın olduklarımınkini bilirim ama söylediklerinden değil önsezi, tesadüf, çıkarım filan fıstık yani söylemesen de biliniyor

umrumda değil burdaki nickimi kimin bildiği..

okulda benle ilgili ileri geri konuşanların da götüne kocaman bir kazık girsin, pezevekler..

anonim olarak kişilik bilgilerimden uzak fikir ve düşünce olarak bulunduğum bir ortam. söylemem tabiki. yeri geldi en acı çektiğim şeyleri yazdım. birisinin bunları bilmesi, durup dururken yüzüme vurması demek. kimseye bu hakkı vermek istemem.

nayır. Çaktırmamaya çalışıyorum ama heyecanlı insanım, arada dört kişi öğrendi 9 küsur yılda.

Belki o zaman Talcid'li, Rennie'li suyunuz vardır, şimdi olmayınca öyle olmuştur ilk aklıma gelen. Az daha düşününce aklıma gelen de şu oldu; kuru ve çatır çatır olan bölge daha çok yanıyor. Roa... (yazamadım adını) da zaten sivilce kuruturken cilt de kurutan bir şey. O yüzden kaybettiğiniz nemi geri kazandırmak gerek. Kremle nemlendirmek mantıklı geldi ama onu da emmesini bekleyin yüzünüzün. Yoksa krem yapışkan bir şeydir de tozlar bile yapışır kalır ya, gazın da kimyasalları suratınıza yapışıp kalmasın. Bunu şu anda aklıma geldiği için söylüyorum, daha aklı başında bir yorum gelirse dinlemeyin beni.

Cildin su an fazlasiyla hassaslasmis hatta tabirim dogru mu bilmiyorum ama incelmis. Ben boyle hissederdim. Yanlislikla tirnagim ceneme degdiginde bile kocaman bir yara olusurdu.
Gezide vucudunda biriken doz bu gun biriken doza gore azmis dolayisiyla hissettigin hersey cok daha azmis, anormal bir durum yok. Bunyen prenses degil terminatormus. Gazin amaci belli cildin belli.

Ben en son donemlerimde ruzgarda duramazdim.

Bu durumda gaz yememen sana onerim.

Edit; bu tedavi yigisimli bir tedavi, doz birikmesi derken bunu kastettim. Belirlenen surede belirlenen doz ilaci kullaniyorsun.
Yanaklarin alnin ve dudaklarinin haricinde gozlerine ekstra dikkat etmeni oneririm. Zaten goz kurulugun var, gaz gozunle temas ederse kirpmada zorluk bile yasayabilirsin.
Ayrica benim ellerim de cok hassaslasmisti. Ellerinde de anormallik varsa cok cok dikkat et.

Gaz seni herkesi uzdugunden 3 5 kat fazla uzer.

hakikaten kurulukla ilgili olabilir çünkü dün benim de hazirandakinden çok yandı yüzüm. kremden ziyade ince bir tabaka vazelinimsi bir şey sürülebilir belki, bir de maske elbette.

yanlış bilmiyorsan o ilaçlar cildi soyuyor. e doğal olarak daha açıktasın. yüzünde film oluşturacak bir merhem falan sürersen belki faydalı olabilir.

her şey iyiden o kadar uzak ki...

rosy>rose> iyi-güzel anlamında kullanılmış

ben de öyle yorumladım ama "the country's economic prospects are far from rosy" cümlesine çok yakıştıramadım bu anlamı.

güllük gülistanlık değil bence çok yakın karşılıyor, rosy'e de yakın. yani çok kötü değil ama süpere de çok uzak gibi anladım.

rosy'yi "güllük gülistanlık" olarak çevirebilirsiniz.
Ekonomistler sever oysa böyle konuşmayı. İroni içerir. "Durum güllük gülistanlık olmaktan çok uzak" diyerek "Burum aslında pek bir dandik" demek isterler.
Edit: Benden önce passion gelmiş, o yüzden passion +1

fb'de profilim kapalı zaten, o yüzden sıfıra yakın
twitter'da da pek yok. evet çirkinim :)
Şaka bir yana, yok saymak en iyi başa çıkma yöntemimdir şu ana kadar. Eskiden daha sık oluyordu ama.

Profilinde kendi fotografini kullanmazsan rahatsiz edilme olasiligin epey dusuyor. İnsanimiz artik secici demek ki, "guzel degilse bosuna ugrasmayayim" diye dusunuyorlar herhalde.

facebookta diğer kutusuna pek bakmıyorum okusamda cevap yazmıyorum, twitter'de de dm okumuyorum pek sıkıntı yaşamadım. ölü taklidi yapınca gittiklerini düşünüyorum. genelde cevap atmayınca ikinci mesaj gelmiyor ama biri bir iki haftalık aralıklarla 4-5 mesaj atmıştı oda bir süre sonra yeni bir av buldu ve uğraşmayı bıraktı.
en ilginç grup ise mesaja cevap vermeyince belli aralıklarla arkadaşlık isteği gönderenler.

Fb profilim kapalı keza twitter da. Kendi fotomu kullanmıyorum. En çok saldırı burdan oluyor. Yok sayma +1

benim de profilim kapalı fotoğraflarım herkese açık değil. Öyle 1 milyon bilmem kim toplanıyor vs. türünden sayfalara-gruplara üyeliğim yok(oralar avcıların adresi resmen). Buna rağmen yılda toplasan 10 mesaj geliyor, bazıları çok komik:) cevap yazmıyorum, bazen nerden buluyolar beni diye merak ediyorum.

Bilmem ki, diğer'e gidiyor ve okumuyorum bile. twitter da yok. Bir de profil resmine bağlı olarak değişiyor. O ara eli yüzü düzgün bir resmim varsa o zaman daha çok mesaj oluyor, onu değiştirip iş yeri masasında iken çekilmiş kafa kaşıyan bir resim olursa o daha az mesaj olarak geliyor. Zaten güzel de değilim de yine de bir "Çıkmaz demeyin, şansınızı deneyin" yaklaşımını seziyorum. Skype'tan da okumadan reddediyorum. Sonuç: Çaba takdir edilesi ama bizimle deyılsın.

Ya hayatınızın erkeği olabilecek potansiyelde biri bi yerden fb hesabınızı bulmuş ve mesaj atmışsa utangaç utangaç?:(

Araya kaynar diyorsunuz yani.

lemondictionary.com

Ya ben de bulamıyorum. Sabri bi futbolcuya elini uzatıyodu altında görüldü yazıyodu takmıyodu sabriyi. bulamıyorum ona çok gülüyorum ya.

fbcdn-sphotos-b-a.akamaihd.net

fbcdn-sphotos-g-a.akamaihd.net
fbcdn-sphotos-a-a.akamaihd.net
i.imgur.com
i.capsspot.com
i.imgur.com
pbs.twimg.com
i.imgur.com
i.imgur.com
i.imgur.com
www.gigaviral.com
25.media.tumblr.com
i.imgur.com
i.imgur.com
imgur.com
imgur.com
imgur.com
imgur.com

bunları bulabildim şimdi.

caps değil ama;

www.youtube.com


ahahahaahahaha çok iyi ya!

türkiye'de ortalama yaşayan birinin, daha gelişmiş bir ülkede kesin sürüneceği algısını ilk kim yarattı çok merak ediyorum.

Koşar giderim fırsatım olsa. Beton kafalılar mutlu mesut yaşasınlar amk ülkesinde.

@baldur: karşılaştırma yapıyorum ya. başka ülkeye gidip iyi şartların da olabilir tabii.

türkiyede mühendis olmaktansa isveçte çöpçü olurum.

Turkiyede ogretmenim. gidip almanyaya yerlesmek icin son sansimi deniyorum. bu yirtinma cabam da sonuc vermezse anlasmali evlilikle gitmeyi dusunuyorum. calisma sartim ne olursa olsun, icinde yasadigim toplum azicik insan olsun.

Ha neden almanya? daha iyisine henuz gucum yetmiyor. buna da yetip yetmeyecegi mechul.

adaletli ülkede kötü yaşamak. ben burda kendimi iyi hissetmiyorum. geleceğim yok burda. istediğim gibi olmayacak, biliyorum. motivasyonum yok. kendime güvenmiyorum. etrafımdaki insanlara güvenmiyorum. sistemin olduğu hiçbir ülkede sırtım yere gelmez. böyle kaotik, boktan ortamlarda aklım şaşıyor. sırf disiplin-düzen meselesi yüzünden yıllarca asker olmak istedim, büyüyünce onun da saçma olduğunu gördüm.

belki yurtdışına çıksam yine aynı şeyleri hissederim, belki benim derdim kişiseldir. ama çevremin bu konuda çok büyük etkisi olduğundan eminim. bu ülkede geçirdiğim her gün daha da boktan birisi oluyorum. tamamen çözülmeden siktir olup gidebilirim umarım.

bu ülkede yaşamamak adına, üniversiteyi bitirdikten sonra gidip tır şoförü falan bile olabilirim yani. istemiyorum.

adaletli ülkede kötü yaşamak elbette. türkiyede ortalama yaşayıp da ne olacak? polisin biri kafana saplar biber gazı fişeğini ölürsün, ailen adalet bile arayamaz arkandan.

Koşullar ne olursa olsun vatanımdan ayrı kalmak istemem.

cok aranan cok saglam tecrubeler yoksa zaten yurtdisina ciktiginda kotu yasayacaksin mecbur ailen zengin degilse.

genel olarak turkiyede cok daha kolay olabiliyor bazi seylere ulasmak. ama ucundaki odul yurtdisinda daha buyuk. mesela doktorluk. oss ye calis duzgun her turlu okursun tip 6 senede hallolur duzenli calismayla, bedava okursun bir de ustune. amerika da kanada da nasil? 4 sene uni okican 3.7den dusuk ortalama yapmican sonra sinava gireceksin okul disi aktiviten olacak bunlar yetmeyecek bir de interview u gecmen gerekecek. okul bittiginde 200bin dolar borc da cabasi. sonra karsiligini alacaksin ama..

ayni sekilde normal uni okurken, turkiye de cogu insan okurken calismiyor. anadilinde bedava egitim alabilecegin bir suru okul var. avrupa da bedava da okusan ingilizce programlar yaygin degil cok oranin dilini ogrenmen lazim, adam 1 saatte ogrenirken konuyu sen 4 saat ugrasacaksin, bir yandan garsonluk pompacilik vs yapacaksin. herkesin gotu yemez. adaletli ulkede daha kotu yasamak daha iyi.. basta zorlandiktan sonra uyum saglayabilir esek gibi calisirsan karsiligini alma olasiligin cok daha yuksek.

amerika ornegi verdim tabi yanlis oldu adaletli olduguna inanmiyorum amerika nin. listede de yazmamissiniz zaten. gereksiz yere polis tarafindan oldurulen insan sayisi turkiyeden cok daha fazladir mesela orada. o acidan turkiyeden daha kotu olabilir amerika.

daha kötü ne olabilir, en azından orda canın değerli olur.

@pamuk helvalar cebe

simdi soru biraz olayli zamanlara da denk geldi. onun da etkisi olabilir. sonucta daha iyi ulkeye gidip surunmek de var.

ya hatta türkiyede yaşamaktansa hiç var olmamış olmayı tercih ederdim.

Daha kötü yaşamaktan ve daha adaletli ülkeden kasıt neyse ona göre değişir. En düşük dereceden de bir işim olsa orada kötü yaşamak; işsizlikse burası. Daha adaletli ülkelerin içinde de sosyal devlet olan var, olmayan da var. Adalet sistemi çalışıyor olsa bile sosyal olmayan bir devlet için yerimi bozmak istemezdim. Sosyal devlet diyorsan, bir noktaya kadar işsizlik bile olabilir.

Şurada 2:30'ten sonra ama filmin adını bilmiyorum. Replik "Kavga etmeye, adam öldürmeye hazırım ama cinayet işleyemem"

www.youtube.com

Zamanlı link
www.youtube.com

ibretlikmiş :/

bence postlar kesin parodi. üslup değişik. yorumlarda bazen sıçıyor ama şu cümleye baksana: "İnsanlık düşmanı bir sayfada insanlık yaptığın için ATILDIN"

bunu yazan ciddi olabilir mi :)

edit: biraz daha inceledim. yorumlar da sıçmıyor lan. hoşuma bile gitti. her boka kulp bulma hastalığıyla dalga geçmişler herhalde. üslup bayağı kaliteli. ciddi olamayacak kadar kültürlü biri yazıyor bence bunları.

edit 2: son kararım: bence bu sayfada ironinin dibine vuranlarla ironiden anlamayanlar bir araya gelmiş.

atsizcilar.org, nihalatsiz.org vardı bir ara. Onlara benzettim bunları da. Biz çok gülerdik okurken. "Evime dört hafli gelecek, ne yapayım" diye bir başlık vardı. "Kuzenim kürtle evleniyor, bize gelecekler. Nasıl bir tepki koymalıyım kürt birinin evime girmesine" diye cevaplarında da "Eve dört harfli sokuyorsa annen-baban, bir şey demiyorlarsa, onlar senin ailen de değildir. Senin ailen biziz. Evde durma sakın, bulaşmasın" falan yazmışlardı. Kendilerinden bile olsa en ufak düşünce sapması olan birini "Çaşıtlık yaptığı için atıldı" diye kovuyorlardı, forumdan atıyordu. Nefret söylemi almış başını gitmişti ama kahkaha atmaktan geri duramıyordum.

atsızcılar forumlarına çocuk yaşta maruz kalmış birisi olarak üzülerek söylüyorum, bu sayfa gerçek olmasa bile (ki gerçek gibi görünüyor) bu kafada adamlar var. var yani.

aman diyeyim bulaşma, seni de EKŞİCİ PİÇ OLDUĞUN GEREKÇESİYLE atarlar. ne günlerdi be.

@aychovsky, o başlığı çok net hatırlıyorum hahahaha. kürt de yazmıyorlardı, k*rt diyorlardı.

parodi falan değil. bu tipler böyleler :) ben birkaç saat aralarında kalmıştım malesef ve muhabbetleri sayfadaki gibiydi. yaa konuştukları şeyleri duyunca çocuk la bunlar dersin. boş boş uğraşlar peşindeler işte..

hani cemaatte "abii çay doldur da içelim ehi ehi" muzipliği vardır ya aralarında şakalaşmaktır. bunlarda da birbirlerine "sen ermeniymişsin" sen rummuşsun sen yunanmuşsın diyerek şakalaşıyorlar.

maalesef gerçek.

edit: şöyle bi yorum var. bi de elemanın resmini koymuş.
"tipe bak amına çaktığımın doktor who kılıklı ingiliz-aborjin melezi ibne. Biz türkçülük yapmayalımda senin gibi bedevi eniklerimi yapsın, islamcı soysuz bir ibne olduğun için ATILDIN!" ahahahahjskdhnakjshdjaksd

edit2: "Khan Moontaur seni hiç gözüm tutmadı, ATILDIN!" ajsahndjkasnlhnasjkdhahahahha

ya ben de yüzümde bi şaşkınlık ve aynı zamanda ekşi bi suratla neredeyse bütün paylaşımları okudum. arada bi gülesim gelse de, bu kadar nefretin ve ırkçılığın olduğu bu sayfa eğlenceden çok daha zıt bi duygu uyandırdı. bu nefret küpü ırkçılar bildiğin ork'lar.

North and South
Little Dorrit
Wives and Daughters
Cranford
Persuasion

Hepsi aynı yüzyıl, yeşil İngiltere kırsalı, pembe dizimsi ama o kadar kalitesiz değil. İdeal. Little Dorrit daha bir başlanılası.

Buyur gardaş sıralı tam liste
en.wikipedia.org

www.imdb.com

güzel bi filmdi...her ne kadar İngiliz olmasa da, 19.yy ve romantik...en azından eserlerini okuma merakı edindirdi bende.

Bir arkadaşım devletten dişten randevu almıştı. 2 hafta sonrasına gün bulabildi, o arada dayanamadı. Özel bir poliklinikte yaptırdı bir şeyler. 2 haftanın bitmesine de birkaç gün kala teline mesaj geldi "Doktorun işi çıktı, randevular iptal" tarzı, yeni randevuyu da iki hafta sonrasına aldı. Böylelikle, dişini özelde yaptırdıktan 3.5 hafta sonra doktora gidebildi. Gitti çünkü dolgu hassastı, sıcak-soğukta sızlama falan yapıyordu, arada da sızlıyordu. Doktor şunu demiş "Sana beyaz dolgu yapmışlar. Beyaz dolgunun 2 haftadan 2 aya kadar bir alışma süresi vardır. Gri dolgu yapsalardı, birkaç günde alışırdı" Belki sizinki de beyaz dolgudur, daha alışıyorsunuzdur.

öncesinde derin bir çürük varsa 1-2 hafta ağrı yapabilir zamanla azalarak geçer ama gece uykudan uyandıran veya üstüne bastırdığında yoğun bir ağrın varsa durum kritik .kanal tedavisi gerekebilir.

benim discim her zaman bir sizlama olabilir demisti, ara arasizliyor soguk su icince ozellikle hafif bir agri giriyordu. agri siddetli ise discinin tekrar gormesi gerekir sanirim

Limonlu bahçe taksim

Osmanbey Pangaltı metro çıkışı, Ramada'nın altı Douwe Egberts.

devamı yok mu, sadece bu cumle mi var?

aksaklık değil de eksik, şöyleki;
''eğer, onların senin olmanı istediği gibi çekici değilsen''

"if you are not attractive 'as much as' they want you to be" şeklinde olabilir.

bozukluk yok, eksiklik var +1

ama edebiyatta yapilir boyle seyler...

"as attractive as" deseydi, "onların olmanı istedikleri kadar çekici değilsen" olacaktı. "çekicisin ama daha çekici olman lazım" gibi.

bu hâliyle "onların olmanı istedikleri gibi çekici değilsen" oluyor. yani "hiç çekici değilsin" gibi.

ben böyle anladım.

Düzgün de cümlenin bir öncesi falan var galiba. Tek başına bu kadarken insan merak ediyor. ...... öyleysen. Eeee devamı ne? diyesi geliyor insanın. Ya şöyle bir öncesi falan olmalı.
-(Burada olumsuz bir soru gibi bir şeyler. Sence hangi durumlarda bu iş olmaz gibi bir şeyler.) In what cases won't I get the job? (bunun gibi bir şeyler)
-If you are not bıdı bıdı....

ya da bir devamı olmalı
.... to be, şöyle olur, böyle olur.

Ama cümlede sorun yok.

bagaja

Kabine 100 ml'den büyük şişelerle sıvı ile binemezsiniz. Hatta yarı akışkan bir şey (örneğin bal-reçel) ile de binemezsiniz.

duty freeden ise kabine alabilirsiniz. diğer hallerde hayır.

ben pekmez katiyorum icine az bir miktar.

Benim en sevdiğim tarih şu ama içine katı yağı koymuyorum
www.yemektarifara.com

her sabah yapıyorum. ben kızarık ve kuru seviyorum şahsen. tarifim şöyle:

i.snag.gy
1 bardak un
1 bardak süt
1 çay kaşığı tuz (çırpıyoruz)
1 yumurta (çırpıyoruz)

* buzdolabına filan koyulabilir 10-15 dk, ama koymayınca da oluyor.
** bununla 3-4 tane çıkıyor. tarifteki ölçüler 2 katına da çıkabilir, yumurta gene 1 tane atıyorum yetiyor.

yapışmaması için tavanın kızgın olması en büyük kural. yağ filan koymuyorum ben. yağlı peçeteyle silebilirsiniz belki. nasıl istediğinize göre. ben yağlı yağlı sevmiyorum.

bir de ben kepekli unla yapıyorum. benim daha çok hoşuma gidiyor o. deneyebilirsiniz :)

edit: ha bir de akıtma na allasen ya, berbat bi isim. bizimkiler cırtlama diyordu o bile daha iyi ama en kolayı krep tabi...

İkinci sıraya the life of david gale'i kolaybilirsin.

Fight Club
Shutter Island
Oldboy
ve tabi ki 6. his :)

now you see me

incendies süperdir. ağlıyordum neredeyse erkek halimle. bak duygulandım yine.

Bahsedilen tüm filmleri izlemiş biri olarak primal fear'ı ekliyorum. Yanılmıyorsam Edward Norton'un ilk filmi olmalı.

Identity(2003), Jacob's Ladder(1990)

(bkz: orphan)

kaç yıl oluyor izleyeli, öyle aman aman bi film değil ama sonunda yaşadığım şaşkınlığı hala unutamam.

1. Evet.
2. Yavaş-sakin şeyler. Kitabın heyecanını bastırmayacak heyecanlılıkta bir şarkı. Örneğin bu sabah kitap okurken şunu dinledim.
www.youtube.com
Enstrümantal olması daha iyi olabiliyor bazen.
3. O an yanımda hangisi varsa. Dışarıda, parkta, deniz kenarında, kütüphanede okuyorsam kulaklıkla; evde isem bilgisayardan.

çoğunlukla dinlemiyorum. dinlersem de rahatlatıcı tarzda işte ne biliyim smooth jazz olsun easy listening olsun falan dinliyorum. kulaklık belli bir süreden sonra rahatsızlık verdiği için bilgisayardan dinliyorum. zaten en iyisi çok kalabalık olmadığı zamanlarda starbucks'ta falan oturup yüksek sesli olmayan müzik ve kahve eşliğinde okumak.

Nadiren.. Dönem kitabı okurken yapmıştım bunu, senfonik müzik eşliğinde 18. yüzyıl romanları okuyunca hele balo kısımlarında çok güzel oluyor :)
Bilgisayardan ya da telefondan açıp dinliyorum, kulaklıkla değil, ses dışarıya hafif kısık..

istanbulda nezih kitabevinde bulunabiliyor, isaterseniz ankaradaki şubeyi arayıp sorun.
bir de bazı migroslarda olabiliyor (birazcık sosyetik semtlerde)

ümitköydeki realde vardı.

5M'li Migros'ta ve kocaman Real'de gördüm ben İstanbul'da, orada da çok sayıda M'si olan bir Migros'ta veya hiper süper Real'lerden birinde olabilir.

o bahsettiğin örnek uygulamaları ben "dinsizin hakkından imansız gelir" olarak yorumluyorum.
geçen 5 6 kişi bi kafede idik. aralarında en akılsızı benim telefonum olduğu için FB'ta check-in yapayım, foursquare'da işaretleyim gibi bir derdim olmuyor. onlar bi başladılar yok seni ekleyemedim yok benim internetim bitti, hadi internetini paylaştır ben de şuraya gireyim, şu fotoğrafı şurada paylaşayaım, dur şu herif bu fotoyu beğenmiş bu kimmiş. kimse birbirinin yüzüne bakmıyor ben de onları izliyordum.

bahsttiğiniz gibi otobüs saatine bakmak olsun, merak ettiğim bir şey olsun iki dk.da bakar kapatırım telefonu. bu haliyle oldukça faydalı olmasına rağmen arkadaşları protesto edercesine hepsinin gözüne sokarak "ne önemli insanlarınız kapatın telefonlarınızı" diyerek kapattım telefonumu ve masaya koydum.

dediğim, dinsizin hakkından imansız gelir olarak düşünüyorum. onlar o kadar yapışırsa telefonlara ben de o kadar uzaklaşırım.

O kısmı çok mantıklı. Sürekli onu tagleyeyim, bunu işaretleyeyim. Bir dakika paltomu asayım, check-in yapayım, "X ile Y keyfi" ve hatta "X ile Y qeyfi" bana da afakanları getiriyor.

3g bize yaramadı olarak yorumluyorum ben.
edge hızında bi telefonum var. 100mb'lık da internet paketim. merak ettiğim ve kafamı kurcalayan bi şey olursa ağır aksak da olsa bakıyorum. popüler oyun uygulamaları olmadığı için de kafam rahat.

sağolsun diğer arkadaşlar teknolojinin hızında boğuluyor neyin gerekli neyin gereksiz olduğunu kestiremiyorlar.

eğer kişi sosyal medyayı reklam yapmak için kullanmıyorsa sorun yok bence.
ama ne yazıkki bizim için sosyam medyanın işlevi %90 arkadaş çevresine reklam yapmaktan ibaret. o yüzden yukarıdaki iki taktik (hesap ödeme ve no wifi) hoşuma gitti. aferin.

bence tam tersi sosyal medyada sosyalleşmedikçe gerçek hayatta yalnızlaşıyorsun. yani şu "internet, insanı yalnızlaştırıyor" klişesi geçerliliğini kaybetmeye başladı. çünkü o kadar sıradanlaştı ki, dediğim gibi onu kullanmayan, toplumda garipsenmeye başlandı. dolayısıyla sosyalleşme imkanlarının çoğu artık bu yeni araçlarla oluyor. bunları kullanmıyorsan sosyalleşme olasılığın düşmüş oluyor doğal olarak.

ama onun dışında, sosyal medyanın ve internette başı çeken devlerin aracılığıyla insanların tek tipleştiği gerçeği de var tabii, ki uzun vadede daha belirgin bir şekilde görülür bu durum zaten.

ben gerçekten ihtiyacımız var mıydı bunca şeye diye düşünüyorum. yani kişisel olarak, ihtiyacım dışında kalan herhangi bir şeyi evime ya da yakınıma sokmamaya dikkat eden biriyim, dolayısıyla çoğu sosyal medya aracını ve akıllı telefon kullanmayı reddetme aşamasındayım hala. yani sadece haberleri rahat ve daha hızlı takip etmek için twitter kullanıyorum işte. bu arada yanlış anlaşılmasın tabii ki teknolojiyi severim, takip ederim ama telefon, televizyon kısmıyla pek ilgili değilim ve bunlara gereğinden fazla kafa yoruyoruz gibi geliyor bana. ihtiyacımız olanı alalım yeterlidir. ama ürünlerin de sana yeni ihtiyaçlar oluşturmasına engel olmak lazım sanki.

Umarım ses olur, görüntü görmeyi pek istemiyorum. Ben inanırım, sorun değil.

seks kasetleri başkalarının kariyerini bitirdi ama tayyip'i bitirmez daha da yüceltirse hiç şaşaırmam.

"erkek gibi adam işte, hiç biriniz mi yapmıyorsunuz sanki. adam karısı emine'den sıkılmış başkasına gitmiş. hem kolay mı ülkeyi yönetmek her gün başka bi şehire gidiyor, hep yurtdışına çıkarken bir sürü işadamı taşıyor yanında. süper ekonomi olduk, adam gitmiş karıya çok mu sanki. ne diye adamın özeline karışıyorsunuz. hem de adamın günah işleme özgürlüğü var"

bence görüntü olacak.

popüler kültür diyebiliriz.

bir anda patlama yapınca yapımcısı oyunu kaldırdı. sonra daha bi patlama oldu.

Yaratıcısı+sahibi "Flappy bird hayatımı şeetti, şu tarihe kadar indirdiniz, indirdiniz. Yoksa kaldırıyorum ben bunu" deyip kaldırdı. Oyun neden fenomen oldu anlamış değilim. 7 yıl önce tutulduğum 9 aylık bir farmville/akıl tutulmasından sonra oyunlara bu kadar prim veremedim. WoW bağımlılığının bile gözümde bir statüsü var; Kelime Oyunlarını da tenzih ediyorum ama 10 dakikada biten ve kuş+super mario karışımı bir oyun neden bu kadar oldu, bilmiyorum. Sonuçta artık indirilemiyor ve bu nedenle olan telefon önemli hale geldi.

Oyun sahibi adam tehtiler ve kufur aldigi icin ltunu kaldirdi. Millet iphone falan satiyor bu yuzden sacma diye. Alan gerizekali var midir acaba.

suç fahiş fiyat isteyende değil. suç fahiş fiyatı vermeyi kabul eden salakta.

Onunda mi piyasasi var cidden? Benimde ipad minide var kaca gidiyormus? =)) zaten dortten fazla yapamadim gicik olmustum.

Öncelikle kıta sorusuna cevap vereyim, Amerika. Çünkü olur da bir gün Türkiye'ye dönersen burada birçok üniversite okuluna bile bakmadan Amerika ise yumuşuyor eriyor. Üniversite sıralamasından çok Amerikan akademi kültürü alıp almadığına bakılıyor. Ayrıca Avrupa'ya gidersen "Tatile mi gidiyorsun, okumaya mı" sorularını çok duyacaksın.

Yalnız Amerikan üniversiteleri için başvurular Şubat ayı gibi bitti, o nedenle biraz geç kaldığını söyleyebilirim. Ama Avrupa'nın Eylül dönemi için başvurular yeni başlıyor gibi.

Önceden profesörle yazışman, sonra resmi başvuruyu yapman gerekiyor Resmi başvuru da yazıştığın hocanın adını belirtmen gerekiyor. Bazı üniversitelerde t.a.lık için pozisyonlar doktora başvurusu ile birlikte yapıyorlar. Senin üniversite şanslı imiş, bizde 5 sene görevlendirme hayatta yapmıyorlar, en fazla 1.5 yıl. Döndüğünde 1x2 zorunlu hizmet oluyor. Yani 5 yıl gidersen, 10 yıl çalışmak zorunda kalıyorsun.

toefl var, gre aklıma gelmemişti, söylediğin iyi oldu. 1,5 sene bekleyebilirim sorun değil.

al burdan yak :)

www.youtube.com

Bir de Derniere Danse neşeli değil ki kadın sürekli bir acıdan bahsediyor. Hayır, şarkı da kıprak hareketli değil.
Madem Fransızca 'dan başladın Zaz'dan devam edilebilir. www.youtube.com
Sonra Sıla, Mıla seviyorsanız bu olur:
www.youtube.com
Onu hafif yavaşlatsam şu olur:
www.youtube.com

süüpersiniz teşekkürler.

olm tik koysana o zaman herife bak ya =)

tik koyunca ne oluyo ya? istediğn tik olsun al koydum...

www.youtube.com
Budur diye düşünüyorum.

(bkz: twisted transistor)

keser döner sap döner, gün gelir hesap döner

mi?

@compadrito

değil. o da dediğimin aynısı nerdeyse

"sonra onlar barışır, arada sen kötü olursun" gibi eltiler arasında konuşulan bir şeydi.

Aradığınız bu değil biliyorum ama:
''El için ağlayan gözden olur, yar için dövünen dizden olur''
diye bir atasözü var.

İçinde geçen kelimelerden birini kesin olarak biliyorsanız sözlüğüm var bir kaç tane bakabilirim.

@nereye bu gidis: evet onunla da alakalı
@buzbebek: bu atasözü de alakalı ama değil. kelimeleri hatırlamıyorum ama sanki kısa bişeydi

hatırladım. taşa vurursan taşa bir şey olmaz senin kafan yarılır gibi bir şeydi di mi?

@nereye bu gidis

evet çok yaklaştın

keskin sirke küpüne zarar mı

neymiş bu yaa

@cecilia: o değil ya. çok yaklaşmışlardı..

Taşı yumurtaya vurursan yumurta kırılır, yumurtayı taşa vursan yine yumurta kırılır.
İki testi tokuşunca elbet biri kırılır. (Bu değil ama yukarıda ve şimdi kırılmakla şeyler olunca bunu da araya kakıtmak istedim)

"Taşı yumurtaya vurursan yumurta kırılır, yumurtayı taşa vursan yine yumurta kırılır." doğru sanırım. daha kısası ve daha kullanışlısı var mıydı bunun?

Kısaltırsam "Taşı da yumurtaya, yumurtayı da taşa vursan yine yumurta kırılır" oldu. Daha da kısalmışı varsa bilmiyorum.

hasretlik çekmekten ötürü bağrın eğzik olması durumu. bildiğiniz gibi başka bir türküde de göğsümüze vura vura sol yanımeyimizi çürütüyoruz.

hiçbiri

bülbül cevreyleme güle yazıktır.

Gule gule gelir canlar paresi

"türlü donlar geymiş" fantastik duruyor baya

anlamı ne ki?

çok hasretlik çektim.

@ermanen çeşit çeşit şekillere bürünmüş gibi bir anlamı var sanıyorum.

Güle güle gelir canlar paresi.

@ermanen: eskiden donu giysi anlamında kullanırlarmış. "Bana kara diyen dilber"de Karacaoğlan da "Kara donlu Beytullah, örtüsü kara değil mi" diyor. Sonuçta, adam donla oturmuyor, giysisi ve poşusu falan kara. Dolayısıyla türlü donlar giyince aslında genel için konuşuyorsa çok giysisi olduğunu, bir giydiğini bir daha az giydiğini söylüyor. O an için diyorsa da "üstüne ne bulduysa geçirmiş" diyor.

Neden orayı sevdiğimi, niye oranın içini ısıttığını sorguladım azcık. Sonra "ben bunu neye benzetiyorum, sanki daha önce biri böyle dedi, bir şeye benzetiyorum" dedim ve neye benzettiğimi buldum ama nasıl benzettiğimi bilmiyorum.
İlk olarak şu laf
www.youtube.com
ve üstüne şurada 0:30'daki koşuş
www.youtube.com

canlar paresi..

ayça, kara donlu beytullah derken kabeden bahsediyor olmasın?
herhangi bir kaynağım yok ama ben hep kabe örtüsünü anlarım.

bana kara diyen dilber, hatun kişi küçümsemiş beğenmemiş kara diye
karacaoğlan da kabe de kara demiş.

kabenin bir diğer adı da beytullah diye biliyorum.

tabi bütün bunları sallıyor da olabilirim.

ispata muhtaç

Ben de o Beytullah'ı Bolu Beyi gibi bir ağa bilir idim. Du, merak ettim. Araştırıp geleyim.

Edit: Araştırdım kısa sürdü. Kabe imiş gerçekten. Yeni bir şey öğrendim, mutluyum çok Ufuk açıldı biraz önümde. Ama söylediklerim geçerliliğini koruyor, "my point still stands". Don dediğimiz, esvabmış. Dönüp dolaşıp giysiye geldi.

don esvab tabi, diğer kıyafet anlamına gelen kelimeler ise pırtı, mintan, fistan, göynek ..
tabi farklı parçaları karşılayanları var. misal, mintan gömlek, fistan etek gibi ama pırtı kıyafettir don gibi.


kabeyi kişileştirmiş ve siyah örtüsünü kıyafet gibi göstermiş.

@sanal heywan

orada benim en hoşuma giden ikili, ''bağrım eziktir''.
iki kelimeye bütün bir tarihi, psikolojiyi, nostaljiyi, acıyı, ızdırabı, sılayı, gurbetçiliği, mahrumluğu, mazlumluğu, mahzunluğu fakirliği, garibanlığı sığdırmış.
o iki kelime, tüm Anadolu insanının tescilli markası olmalı.

acaba kim hiçbiri diycek,
acaba kim ''türlü donlar''a takılacak,

diye de merak ediyodum.

cigerdelen

Oha!!! hiç öyle düşünmediydim! tüylerim tikenni tel oldu!!!

e bakhçalıyam bağlıyam!!! çığır İbo çığır!!!

deme yaa!! bunu Pir Sultan mı yazmış?

bağrım eziktir o zaman!

(bkz: Dancer in the dark)

Uzak Doğu'dan ziyade İzlanda, Björk.

Tren yolunda söylenen şarkı (bkz: I have seen it all)

bu teşekkürler :) 6 yaşımda mı ne sinemada izlemiştim. ekşi duyuruyu da geçen ay keşfettim:)

eksisozluk.com

Ek olarak depeyi'nin yazdığı birçok şey. misal eksisozluk.com

eksisozluk.com

eksisozluk.com

eksisozluk.com

eksisozluk.com
eksisozluk.com (bu entry whoosie'ninmiş hehe, bilmiyordum, selam olsun, acayip gülmüştüm zamanında)

ek olarak: sevişme ümidiyle başlanan günü mezbahada bitirmek ve bütün diğer kelevelelis entryleri. (sonuncusu hariç)

(bkz: hannah and her sisters)
www.imdb.com

Såsom i en spegel
www.imdb.com

persona
www.imdb.com

@sanal hayvan teşekkürler, sordum bakalım sevdicek kişisine.

away we go.

anlam önem bilmem içimden geldi.

La voz dormida
www.imdb.com

Geçen sene kadınlar gününde millete izletmiştim.

@sanal hayvan: abi sevdicek hepsini izlemiş. yahu bi izlemediği film bulamadım kızcağıza :)

arkadaşlar hepinize teşekkür ederim, şimdi tekrar soracağım. umarım hiç birini izlememiştir :)

ilk film o kadar sevildi ki, ikincisi de oyle... filmi hissedenler ve cok sevenler icin artik bu seri "bizim" seri. artik bir film olarak bakilmiyor. oradaki gibi bir ask yasamak isteyen o kadar cok kisi tanidim ki...

sharon and hope +1

imdb'deki puanlar son zamanlarda abartılı, son film için bunun da etkisi var. son iki senede ilk yüze giren bi dolu film var.

Sunset'i sunrise'a göre daha çok sevdim ben. Sunrise fazla imkansızdı, sadece vıcıklaşmadan biraz aşktı iişte. Sunset'ın gerçekçilik ve romantizm dengesini çok beğenmiştim. Düşünüyorum, Sunset'i izlediğimde şundan 8 sene öncesi olsa, o genç kafa ile Sunrise'ı daha çok severdim. Midnight ise dibine kadar gerçekçilik, sanırım o yaşa gelip de bu filmi daha çok sevecek kadar tecrübe gerekiyor. Bence tecrübemiz yetmiyor en çok onu sevmeye.

işin en aşağılık tarafı şu ki, oliver stone gibi bir adamın, u turn gibi bir filminin puanı 6.3 , yani azizim, puanlara takılmamalı ve keyfine bakmalı...

u turn filmi 6.3 ü kat'iyen hak etmemektedir. bu o filme bir hakarettir.
bunları ekşi'de söylemiştim zaten. aklıma geldikçe tutamıyorum, sinirlerim bozuluyor cidden.

hem var hem yok.
yalnız kaldığım zamanlarda -ki günün büyük çoğunluğu- gerizekalı olduğumu düşünüyorum.
bir topluluk içinde mutlaka zeka gerektiren bir şeylerde ya da mesela eskiden okulda hep parlıyordum arkadaşlarım arasında. o zamanlar güvenim vardı kendime. kısacası diğer insanların yapamadığı ya da çok zorlandığı şeyleri çok basitçe yaptığımı, hallettiğimi görünce kendime güvenim fırlıyordu.

genelde yok, sebeplerim de var.

Bazı konularda var. Bi şeyi başarmak için tek gereken şey çabaysa kendime sonuna kadar güvenirim. Bi şeyi kafaya koyduysam da yaparım. "Yapamazsın" diyenlere inat daha da azimle yaparım. Asla da pes etmem. Bu konuda özgüvenim tam.

Ama mesela insan ilişkileri konusunda pek değil. Pek beceremediğim şeyler çünkü.

Ne konuda? Hayatın hangi alanında? Ayrıca kendine güvenden kastınız nedir?
Bazı insanlar kendine güveni "bir şeyi yapabileceğine inanma" olarak tanımlar; bu da konudan konuya değişir. Dolayısı ile bazı konularda ever, birçok konuda hayır. Bazı insanlar ise "dışarıdan ukalalık ve egodan az, mütevazilikten çok gibi bir karaktere sahipmiş gibi görünme" olarak tanımlıyor. Daha çok hayata karşı ezik bir tutumu olmama gibi ise bu tanım, hayatımın herhangi bir alanında ne kendimle ne başkaları ile ilişkilerimde güven temel unsur değil.

Var. Her türlü.

yok galiba.

Kesinlikle evet. Hem niye olmasın onu anlamıyorum? :)
Her konuda kararlı olmak lazım. Yani inandığın doğruları (zaman zaman yanlış olabilir) uygulayacak ve hayata geçireceksin.
Yanlışlarımız da zaten bize tecrübe olarak geri dönüyor.
Kendini geliştiren (iş, özel hayat, ikili ilişkiler vs.vs.vs adına ne dersen artık) ve bu uğurda belli bir çaba sarfeden insan bunun gereğini yerine getirir, ders alabildiğin müddetçe kendine güvenin de vardır, olur, olmalı.
gerisi hikaye.

Genel anlamda var. 1996' dan beri ailemden ayrı yaşıyorum. Ekonomik ve sosyal açıdan dipleri gördüğüm dönemler olduğundan - ve genelde tek başıma olduğumdan - artık tecrübe mi dersin nasıl adlandırırsın bilmiyorum ama işte bunların hepsinin sonucunda bir gelişme, büyüme oluyor en nihayetinde.

var lakin çok uyuşuklaştığım zamanlarda yok olan bişey.

bazı konularda var bazı konularda yok

Karakterime güvenim tam. Kendimi ifade etmekte, kendimi idare etmekte ya da toplum içinde bir şeyler yapmakta filan iyiyim ama öyle "çok güzelim, ben vazgeçilmezim, çok seviliyorum" gibi konularda hiç yok maalesef :D

var.

aklıma koyduğum her şeyi yaptım. şansın da benim yanımda olduğunu düşünüyorum.

ilkokul 1'i Erzurum'da okudum, okumayı zor söküyor çocuklar, ben de ilgilenmedim ilk başta. hoca babama en gerideki çocuk, çok da yaramaz demiş. babam derse girmiş, beni sıraların üzerinde yakası düşmüş bir halde koştururken bulmuş. sonra evde ağzıma sıçtığını hatırlıyorum. çok kısa sürede okumayı söktüm, 1. sınıflarda ilk kırmızı kurdelayı alan bendim.

2. sınıfta babamın şark görevi bittiği için, tekirdağ'a taşındık. burada çocuklar çarpım tablosunu öğrenmiş. ben bi halt bilmiyorum. hoca da öğrencileri sıralara çalışkanlık sırasına göre diziyor. ilk derste bana tahtada bir kaç işlem sordu, bilemedim. en arkaya beni oturttu orospu. azmin elinden hiç bir şey kurtulmaz, bir kaç haftada en ön sıraya geçtim. yıl boyu her hafta yapılan testlerin tamamından 25/25 yaptım, dönem arasında beni bir üst sınıfa geçirdiler.

ertesi sene samsun'daydık, ah babacım! ertesi sene bir ilçesinde, ertesi sene bir başka ilçesinde. her defasında kendimi kanıtlamak durumunda kaldım ve yaptım. orta bir'de din dersinde, beni hiç sevmeyen bir çocuk sıramın altına kopya kağıdı koyup, ihbar etmişti. hoca ne dedimse kabul etmedi, sıfır verdi. dersin beş gelmesi için ne yapmam gerektiğini sordum, ezberlediğin her sure için beş veririm, ortalamanı yükseltebilirsin dedi. onlarca sure ezberleyip sınıfta okudum ve beş geldi ders. her sınıfta başkan seçildim. anadolu lisesi sınavında ve öss'de derece yaptım.

orta iki'de (konya'da) koşu takımı vardı okulun, çok havalıydılar. her takımın da kemik kadrosuydular. beden hocamız çok ünlü bir antrenördü. notları yarış derecesine göre verirdi. çelimsiz bir çocuktum sene başında. ilk 4'ümü ilk yarışta almıştım. sene sonunda okul koşu takımında ve hentbol takımındaydım.

şans faktörü için, öss'de nasıl olduysa bir soruda takıldım matematikte ve süre yetmeyecek gibiydi. sınavın son on sorusu felsefeydi ve 2 dk vardı. bildiğim bir taktik, felsefe sorularında önceden verilen bir iki paragrafın son cümlelerini oku, onların ana teması cevaptır. hiç sorulara bakmadan, cevaplar arasından bunları buldum ve 10'da 10 geldi. sınavda 700 küsürüncü olmuştum :)

şimdi de iş ve borsa konusunda çok iyi durumdayım, en korktuğum şey, topluluk önünde konuşmak, onu bile çok güzel yapıyorum.

Her insan gibi. Diplerim de var zirvelerim de.
Ayy kimse bilmesin bu rezaleti dedigim kayiplarim da var mumkun olsa da herkes duysa dedigim basarilarim da.
Insan iliskilerinde fazlasiyla, hatta ben bile sasiririm, etkileyici oldugum anlar da var, bok cuvali gibiyim bu gun bitsin nolur dedigim anlar da.
Bunu mu yapamadin mehehae denen yanlarim da var, gercekten nadir insanlarin sahip oldugu bir kac ozelligim de.

Kaybetmekten hata yapmaktan hic ama hic korkmadigim icin ozguven sahibi oldugumu iddia etmeyecegim, ders cikarmasini bilirim. Basarilarimin ya da olumlu ozelliklerimin degil, kaybedislerimin, basarisizliklarimin, hatalarimin beni egittigini biliyorum.

Var da diyemem yok da diyemem, cunku tek ben yasamiyorum bu dunyada. Etrafimdaki insanlarin da birer degisken olarak kabul edildigi sosyal sistem var. Kendimi sabit kabul ederek analiz yapamam.

Var,gitar çalıyorum,solistlik yapıyorum,edebi derecelerim var,şükür elim yüzüm düzgün,karakterim herkes tarafından onay görür;kendime güvenim tam.

kendime güvenim oldukça yüksektir. çünkü başarabileceğim ve başaramayacağım şeyleri bilirim. bilmediğim konuları ise bilmiyorum der, derhal araştırırım. öyle bir güvenle bilmiyorum derim ki bilmiş olsam daha az etki uyandırır.
ayrıca insan ne yaşarsa yaşasın kendine olan inancını, güvenini yitirmemeli. başarmak isteyen insanlar tabii.

önemli ya.. benim için önemli aslında..

@senialanaglasinalsinsikinicaliyabaglasin nickin manidar.

soruya gelirsek bence en az 183 cm olmalı.

önemli kısa erkek yüzü allah olsa kurtarmıyor.

Bence de epey onemli.

Ben topuklu ayakkabi giydigimde benden uzun dursun yeter. ^^

kisa boylu erkekler ölsün. Şaka şaka. :D

bence önemli abi. sefkilimden 3 santim falan uzunum, kardeş gibi duruyoruz. gerçi o "çok tatlıyıız ^^" olarak yorumluyor bunu ama daha kısa olsun isterdim. (hemen de suçu ona atayım ben çok normalim sdfasfa.) o uzun değil bu arada, ben kısayım yanlış anlaşılmasın. 170 boy var. ayakkabı hariç hehe. ama başım dahil. :( ne var olum tom kuruz da kısa hem. :(((

neyse buraya ciddi bir yorum ekleyeyim, (sevgilim de bu konuda benimle aynı görüşü paylaşıyor. ya da yokluktan kabullendi hehe.) topuklu giyince benden bir tık uzun olması cidden hoşuma gidiyor benim. çok sahiplenici duruyor, yani ne biliyim topuklu etkisiyle boy biraz geçince acayip bi seksilik geliyor. ciddi manada beni ele geçirip her şeyi yaptırabilirmiş gibi hissediyorum.

anlatamadım ama anladınız bence.

1.59 bir kadın olarak bu konudan dolayı mutluyum asdfasfaf
benden kısa erkek bulma durumum olsaydı, sanırım istemezdim. erkeğin uzunu makbuldur <3

Benim icin de onemli, ne kadar dersen oldukca diyebilirim. Olumcul degil.

ben söyleyim kardeşim sana önemli mönemli değil. sen bu kezolara bakma. bu 1.50'lik 160'lık kezolar klavye basında ''uzun olsun canım uzun olsun 1.85 1.90 olsun'' diye öterler, sonra da yakısıklı ama normal boyda bir erkek görünce dipleri düşer. o yüzden aldırmayacaksın bunların ne dedigine. sen kendinle barısık ol yeter.

bu sorularin hepsine verdigim cevabi vereyim: robert downey jr.
hayatta olmaz diyen uzun boy diye cildiran kadinlar bu abiyi reddedecek yani oyle mi? hassiktir oradan diyorum.

boy tabi onemli ama ecnebilerin dedigi gibi deal breaker degil. diger ozellikler onemli.

konu kilit

Burada cevap verenlerin kendi boylarina kiyasla uzun olsun dediklerini dusuyorum. En azindan ben oyle dusundum. Mesela bir arkadas 159 um demis, baktim simdi robert 176. Adam kisa degil, kadin kisa bu durumda. Ama 170 ustu bir kadin icin adam kisa duruma dusuyor. Yani denge daha onemli sanirim.

kerrbeee ye katiliyorum. minimum 1.85 diyen kadinlara itafen downey dedim.. 1.50 bir kiz minimum 1.85 demez heralde der mi? o gencin beline yazik :) capon kizin en az 25 cm olsun demesi gibi bir sey bence. ne gerek var dimi.
bir de tom cruise var ki o da 1.70mis mesela.

Yanyana dururken benden uzun olmasi tercihim ama mesela 1.80 olup 50 kilo olmasindansa ideal kiloda 175 olsun bizim olsun. Anlatabilmisimdir umarim

iyi oldu bu ya, nerde beyin fakiri kadın var çıkmış meydana.

kadin seni gerçekten seviyorsa önemi yoktur dream, sen bakma bu şekilci tiplere.

Ben her şey eşitse uzun birindense orta-kısa boyu daha çok seviyorum. Daha konsantre seksi geliyor.

erkeğin omzuna başına yaslayabilecek kadar.

şahsen ben 178 im. yanımda benden 2-3 cm kısa bir adam olması beni rahatsız etmez. ama 10 cm falan komik yani. hani bu nicel değerlere fazla takılmaktan ziyade estetik anlayışı ile ilgili.

çok çok çok çok önemli.

community?

ay bi de dead like me! çok güzel :)

new girl

adventure timeeeeeeeeee!

mutevazi +1

chuck

tam aradığınız: the office

teşekkürler herkese :)

izlemediysen gilmore girls

dead like me +1
the office +1

(bkz: pushing daisies) birebir aradığın şey olabilir.

1- avea ile ortak çalışıyor bimcell bildiğim kadarıyla.

2- kredi kartı. paypal da olabilir ek olarak. mobil ödeme facebook aldığı için çıkabilir yine.

3- çoğunlukla.

4- ldp

5- akp'nin üniversite mezunlarından aldığı oy %4.5, chp'nin %4.9. 2011 seçimlerinde.

3-gibi gibi.

4- türkiye'de genel prensibim ikinciye oy vermek olacak. bir grup erk sahibi olunca kafayı yiyor burada. baraj insani olsa ldp'ye verirdim ama.

5- www.ozgurtoplumundegerleri.com

4- yerel seçim olduğu için chp'ye oy vereceğim, halihazırda chp'nin seçilmiş olduğu bir semtte ve şehirde yaşıyor olduğum için, sahip olduğum bi nebze rahatlığı korumaya kararlıyım.

3- interneti sagci kesim yeni yeni kesfettigi icin eskiden oyleydi ama gittikce azaliyor.
4- duzenden kurtulmak icin hangisi ise yarayacaksa.
5- kesinlikle oyledirler. ayrica chp sol goruslu bir parti degildir. gercek anlamda sol goruslu bir insanin kultur seviyesi digerlerinin ortalamasina gore oldukca yuksektir. chpli olmak solcu olmak anlamina gelmez.

genel olarak bohr+1
3'e ekleme. 2005 yılında sözlükte bir entry vardı "Biri buradan Türkiye manzarasına baksa herkes Birgün okuyor ve ÖDP'ye oy veriyor sanır" diye. O zamanlar sol görüşlü insanlar eziciye yakın bir çoğunluktaydı. O günle karşılaştırınca şimdi arasında dağlar kadar fark var. Şimdi standart Türkiye'ye çok yakınsadı, az fark kaldı.

1- bimcell avea altyapısını kullanır
2- whatsapp paralı olmaz. olursa da kimse kullanmaz ve batar
3- evet
4- chp
5- evet

1-avea

2-odemeyeceğim çok whatsapçı değildim, daha izole bir ortamda gerekli arkadaşlarımla goygoya devam edeceğim.

3- evet öyle

4- oy kullanamıyorum başka bir coğrafyadayım.

5- bu konu tamamen dünyayı algılayış biçimi ile alakalı bir şey.

"Vaz geçti mi?" ile "Vaz mı geçti?" cümlesini ben farklı anlıyorum. Birincisinde vaz geçmesini zaten bekleniyormuş ikincisinde daha bir şaşırmış gibi.

Bu biraz "ola da bilirdi"ye benzemiş. Türkçe'de "ola da bilirdi" diye bir şey yok ama "vazgeçmek" mi "vaz geçmek" mi diye baktığımda, vaz diye bir kelime var mı diye sorguladım ve şunu buldum:

vaz

(Tek başına kullanılmaz)// vaz geçmek: vaz geçmek

Yanı vaz ayrı bir kelime olarak varsayılabilir bu durumda.

"af etmek" yerine "affetmek" dememiz gibi bu. "Seni af mı etti" diye bölebiriz bu durumda diye düşünüyorum. Kafam karışık, saha sağlam bir tez, kanıt olana kadar söylediğimin arkasında durayım. Sonuç olarak ikisi de doğru.

www.turkcebilgi.org

buna ek olarak;

Soru Eki mı / mi / mu / mü’nün Yazılışı

Bu ek gelenekleşmiş olarak ayrı yazılır ve kendisinden önceki kelimenin son ünlüsüne bağlı olarak ünlü uyumla­rına uyar: Kaldı mı? Sen de mi geldin? Olur mu? İnsanlık öldü mü?

Soru ekinden sonra gelen ekler, bu eke bitişik olarak yazılır: Verecek misin? Okuyor muyuz? Çocuk muyum? Gelecek miydi? Güler misin, ağlar mısın?

Bu ek sorudan başka görevlerde kullanıldığında da ayrı yazılır: Güzel mi güzel! Yağmur yağdı mı dışarı çıkamayız.

UYARI: Birleşik fiillerde mi soru eki iki kelimenin arasına da gelebilir: Vaz mı geçtin?

kaynak: tdk

bildiğim kadarıyla "vaz mı geçti?" hatalı. "vazgeçti mi?" olmalıydı. benzer şekilde "af mı etti," "ret mi etti," vs. de yanlış. vazgeçmek kelimesindeki, vaz- ve -geçmek birbirinden ayrı yazılmamalı hiçbir durumda.

edit: yanlış biliyormuşum, teşekkürler sansli pipi.

Ev işleri gibi şeyler, bazı sigortalar için ehil.com var. Ben daha önce birtaım mutfak işleri yaptırdım. İhtiyacınızı giriyorsunuz ve 24 saat içinde yakınlarınızdaki ve yakın ilçelerdeki çeşitli mutfakçılar teklifleri ile geliyor. Sonra siz istediğinizi seçiyorsunuz, yaptırıyorsunuz. Ayrıca adamların kaytarmaya çalışma olasılığı yok, çünkü sitenin adını kötüye çıkarmasın diye en ufak sorunda ümüğüne biniyorlar işi yapan kişinin ve kalitesizleri eliyorlarmış. Ben çok çekinerek kullandım ama çok memnun kaldım, evle ilgili bir iş olursa yeniden kullanacağım. yemeksepeti'nin eve tamirat için olanı gibi.

edit: site sizden herhangi bir fiyat almıyor, sadece size teklif sunulması için işi yapan kişi birkaç lira gibi bir rakam vererek size teklif sunabiliyor.

www.ehil.com ve başka örnekleri mevcut

www.ekolay.net

www.uzmankirala.com

www.freelancer.com

Pes vallahi, yanimda olsan carpicam bi tane

pat diye söyle. zaten kaybedecek bir şey yok.

maltalı hafız her gün yeni ayrı bir hikaye bu ne lan. olm nasıl ortamın var benide alsana yanına stajyer olarak.

Bro çıkar masaya koy ve bunu mu istiyorsun de en etkılı yontem

"tamam beni bırak ama son bi kere ver be, hadi be."

aynen bunu söyle. sonra gel, yaşadıklarını bizimle paylaş.

hahaha iyi güldüm ya :D
kız gelecek bu akşam sorarım, gelişmeleri de yazarım buraya artık

net olmak her zaman iyidir.

nasıl olsa ayrılacaksınız, tavrından çok da ciddi bir ilişki olduğunu sanmıyorum, o yüzden sor gitsin. nolur gel anlat ama gelişmeleri.

böyle leş bi teklifle gidip kendini daha da küçültme kızın karşısında bence.

Zinhar yapma, çok günah...ahahaha :)
Ulan Maltalı tam Şövalye imişsin sen be!
Sana da güldüm cevaplara da...

Teklif hakkaten leş. Aslında zaten ayrılacakmışsınız, o yüzden sor gitsin. Kabul ederse, birbirinize göre demeksinizdir. Kabul etmezse bence gözünde küçülün ki ayrıldığınız o kadar da üzülmesin.

yahu son günlerde duyuruda cinsel aydınlanmalar yaşanıyor, ufuk iki katına çıkıyor falan iyi, güzel de abartmayın kardeş bu kadar. fakbadilik teklif edilen bir şey değil, insanlar bunu olay akışına göre yaşarlar. nasıl gelişirse, içinden nasıl geliyorsa öyle. biri bana çıkıp (sevgilim veya değil) fakbadi olalım mı dese gözümde nasıl küçüleceğini şu an ifade etmeyi beceremem.

çok sert olmuş, aslında bir de şöyle bir şey var;
insanlar bu işleri ikiyüzlü olan belirli bir rutinin içinde yaşarlar. ikiyüzlü diyorum çünkü herkes her şeyin farkında olsa da kimse açıkça söylemez. kimse açıkça fakbadi olalım demez ama akşam dışarı çıkılır, kadın eve bırakılırken kahve içmeye evine çağırırsa fakbadilik müessesesi hayırlı olsun, çağırmazsa kısmet değilmiş.

seks iyiydiyse (onun için) edebilirsin. meh idiyse zorlama.

"ayrılalım ama sen de eşek değilsin arada yine verirsin di mi" de. çok etkili olur.

sonuç nedir ? :)

kızla konuştuk... ilk önce oturduk neden böyle oldu falan filan tartışmaların üstünden geçtik klasik, iki tarafta kendi haklılığını savundu tabi her zaman olduğu gibi ardından ayrılalıma geldi konu, ayrılma konuşması yapıldı falan. ayrılsak da özlerim ben seni biliyorsun falan dedim romantik bir girişle. hani duygusal olarak çoğu şeyi bitirmiş olabiliriz ama teninin kokusunu özlerim dedim içimden küfrederken o ara yan yana oturuyordu dudaklarından öpmek için hamle yaptım dedikten sonra...

iki eliyle itti göğsümden lan :'( ne demek istiyorsun falan dedi... ben de gözü karartıp belki bir süre friends with benefits tarzı olabilir dedim ingilizcenin anlamları yumuşutma gücüne dayanarak...

neden çirkinleşiyorsun yaaa saçmalama ne sanıyorsun sen beni bunca yaşanmışlık dalga mı geçiyorsun sen falan deyince ben de zorlamadım daha sinirlendi gibi oldu biraz gözleri falan doldu. sonra üstelemedim ben de daha öyle bitirdik :/

sonuç budur yani :D

maltalı çok geç kalmışım :(. üzgünüm...

bence 1-2 ay sonra bi daha sor, şansın daha yüksek:)

abre los ojos
www.imdb.com

nueve reinas, başroldeki adam da yardımcı oyuncu orada.

edit: bu arada nueve reinas'ın sonu çok daha şaşırtıcı. Ancak el secreto de sus ojos daha güzel bir film bana göre.

(bkz: el cuerpo )
(bkz: mientras duermes)
(bkz: la cara oculta)

john lee hooker +1
Nueve Reinas

Ek olarak El Aura