Öncelikle uzlaşmaya çalışın. Yetkili birileriyle konuşarak vb. Dava dedikleri icra takibidir tahminen. Hiç bu duruma getirmeyin. Miktar büyük olmadığı için ödeyip sonrasında hakkınızı aramanızı öneririm. İş davalık olmasın diye. Şikayetvar'a yazabilirsiniz. Bazı şirketler oraya yazılan sorunları çözüyorlar. Olmadı tüketici mahkemesine başvurursunuz. Ama koca şirketle 600lira için mahkemelik olmak bence pek mantıklı değil. Kazanma kaybetme olarak değil, bence 600lira için değmez. Hakkınızı arayın elbet. Ama daha zor duruma sokmayın kendinizi.

başta imzaladığınız sözleşmeye hakim misiniz?

o sözleşmede olabilir çünkü işte "vodafone, taahhütün bitmesine bilmemkaç zaman kala aksi belirtilmediği müddetçe tarifeyi değiştirme/uzatma hakkını saklı tutar." vs. diye. eğer öyleyse işiniz zor.

Nasıl bir yol izlemelisin? İlk başta hesap özetlerini düzenli olarak incelemelisin. Süs olsun diye getirilmiş bir şey değil o.

Kendi parasını takip edemeyen adam kazıklanır, bu kadar basit.

İcra takibi yaparlar itiraz edersiniz, sebeplerini de yazarsınız. İşlerine gelirse itirazın iptali davası açarlar ve tarife değişikliği yapmaya hakkı olduklarını - sizin böyle talebiniz olduğunı- onlar kanıtlamak zorunda kalır. Davada ispat yükü onlarda.

var tabi olmaz mı.

buraya yazsam çok saçma gelebilir ama, o nedenle yazmayacağım. genel olarak geçmişi ve çocukluğumu hatırlatan şarkılar. zaman geçiyor, herkes yaşlanıyor, iki gıdım ömrümüz kaldı.

çocukken hiç öyle değildi.

Radiohead-street spirit (fade out)

Anathema - Lost Control

Herhangi bir geçmişi anısı vs yok. Fakat dinleyemiyorum ben bu şarkıyı. Dinledim mi böyle sebepsiz bir mutsuzluğa sürükleniyorum. Çok tehlikeli bir şarkı benim için.

Bonus:

eksiup.com

www.youtube.com

Ayna - ölünce sevemezsem seni
Barış Manço - gülbebeğim
En sevdiğim üç kişinin ikisi öldü, onları hatırlattığı için dinleyemiyorum, dinleyince ağlarım.

Çok var. Hepsini de dinlerim.

En sevdiklerimden biri

explosions in the sky- your hand in mine

Alcest-autre temps

Sözlükte durduk yere adamın amina koyan şarkılar diye bir başlık var. Oraya bakabilirsin

Biri şu; hiç bir anısı falan yok ama türküde anlatılan durum içimi yakıyor.

youtu.be

Biri de bu: bunda da rahmetli babam aklıma geliyor, son zamanları hakketten böyleydi, bak şimdi bile gözlerim doldu
Ömrümün Sonbaharında g.co

Eskiden Hardal'ın Leyla şarkısını dinleyemiyordum boğazım düğümleniyordu hemen. Artık dinleyebiliyorum, zaten çok güzel şarkı.

Edit: dinleyeyim dedim hâlâ hüzünlendiriyor biraz :/

alter bridge - in loving memory

Benim de Anethama. Lost Control bir de Fragile Dreams. Dünyanın en neşeli insanı olabilirim ama Bu Anathema benim yavas yavaş içimi oyuyor. Adiler.

sorunun çözümüne katkı sağlamayacak ama merak ettim. hangi firma?

özelden de yazabilirsiniz.

Eğer davayı kaybederseniz bir de masraf olarak otopark ücreti binmesin üstüne, bir an önce arabanızı alıp başka bir yerde barındırın bence.

"Kasko ödemek istemeyince" ne demek ayrıca? Neye dayanarak ödemem diyor? Mutlaka bir dayanağı vardır, alkollü/ehliyetsiz sürücü vs gibi.

Sigorta şirketlerine karşı dava kazanmak baya zordur, adamlar boşuna bin tane avukat çalıştırmıyor. Kaybederseniz otopark parası size girecek, onu hesap etmenizde fayda var.

Sigorta şirketlerine karşı dava kazanılır çok sorun değil.
Kuzenim avukat, yokuş yapan sigorta şirketini ağlattı.
Haklıysanız dursun otopark parasını da ödeyecekler

Sigorta tahkime başvurum vakit kaybetmeden.

muhtemelen ehliyetsiz kullandırıldı, alkollü yakalandınız ki (vd nedenler de olabilir) ödemekten imtina ediyorlar, durup dururken kasko ödeme yapmadan kaçınmaz.

ancak kasko sizin otopark ücretinizi de ödemez.en fazla hasarı tahsil edersiniz. dava için mecburen aracı bekleteceksiniz. bedava bi yerde tutamıyorsanız otopark ücreti kaçınılmaz gibi.

sürücü yaralanan yolcuyla birlikte hastaneye gitmiş (kazadan sonra şoka girmiş zaten) olay yerine gelen ekipler raporda firar yazmışlar.kazada karşı tarafın sürücüsü alkollü ancak bizim sürücünün alkolü olup olmadığı tespit edilemediğinden kasko ödemedi.

Popüler olanlar dışında; kariye, büyük saray mozaikleri müzesi, galata mevlevihanesi, yıldız sarayı

Edit: Sultanahmet'deki türk islam eserleri müzesi'ni de ekleyeyim. Bu arada sakıp sabancı muzesi'nde geçmez ama orası da çarşamba'ları ücretsizdi en son.

Sakıp Sabancı Müzesi

Borusan Contemporary

müzekart+ ise istanbul modern bir kere ücretsiz.

istanbul arkeoloji müzesi.

eski diş fırçası.

Herhangi bir yetkili noktaya denk gelirsen söyle hemen temizleyip geri veriyorlar.

Bluetack. YouTube'da arayın göreceksiniz.

herhangi bir yetkili nokta +1

ekleyenleri kısıtlı profile alabilirsin öncelikle.

bir de ayarları kurcala. facebook sürekli menü değiştirdiği için, kullanmayı bırakalı da epey oldu, kesin bir şey söyleyemiyorum.

alternatif bir çözüm olarak, ben ekliyorum, ama facebook kullanmıyorum, 10 sene önce eklediğim bir kaç foto var başka bir şey yok, kim eklerse eklesin

vereceksin maili şifreyi, başka yolu yok

aile hesabı bile olsa vereceksin, başka yolu yok evet.

ama şöyle bir şey yapılabilir. aç yeni bir email hesabı, farklı da bir şifre koy. netflix hesabının email hesabını bu yeni açtığınla değiştir ve onu ver, tertemiz.

az önce nedense spotify olarak algılayarak cevap yazmıştım.

mail şifreni neden netflix şifren yaptın ki?
netflix için mail şifrenden farklı şifre belirle??

7 kullanıyorum. Senin yerinde olsam 8 alırım ama o paraya daha iyi Samsung, Huawei falan telefonlar da var sanırım. Hiç ios kullanmadığın için bence android devam et.

Telefonda android deneyiminden gayet memnunum ama bu iş biraz da ne ka ekmek o ka köfte meselesi.

@malheiros

zaten sebeplerden biri de o. 6gb ram, 18 cekirdek islemci, 34 megapiksel kamera falan deseler de sonuc ortada. ic mekanda fotograf cekemiyor abi alet. 6s cok daha iyi. yan yana koyup karsilastiriyorum yani. e bakarsan bendekinde 2 kamera var, 2 yil daha yeni, islemcisi remi cok daha iyi ama allah belasini versin artik. yine rakamlara kanip en iyi android telefonu alicam ama sacma bi hata verirse duvara calacam yani o dereceye geldim ben. 7'de donma kasma oluyor mu?

Sıfır alırsan olmaz. Ama ikinci el 7'lerin pilleri (2 senelik olanlar diyelim) artık değişim istiyor. Benim telefon öyle en azından. Battery Health'de full performance olarak görüyorum ama pil eriyor resmen.

Sen sıfır 8+ al bence. Aslında benim de param olsa XR falan değil 8+ alacağım... Hoş o paraya da hayvan gibi laptop alınır. bilemedim şimdi kafam karıştı...

Ben apple öneririm. Bana göre de android pişmanlık. Çok kötü ve özensiz hazırlanmış bi işletim sistemi.

kesinlikle apple al.

7 plus bir iki sene idare eder evet. ama almışken 8 plus almak daha mantıklı.

ne kadar ekmek o kadar köfte +1

iphone benzeri performans istiyorsan tepe sınıfı android kullanacaksın. s8 kullanıyorum, kamerası 7 den iyi. takılma donma yok.

bence bu saatten sonra illa iphone alınacaksa en az 8 alınmalı.

samsung'a geçsen?

Geçme, apple amelelik, en ufak işler, resim, müzik atmak silmek, zil sesi yapmak falan ömür törpüsü. Kulağını kaşıyacaksın, bir dakka kaşıyamazsın diyor, tek elinle amuda kalk, diğer elini bacağının arasından geçir öyle kaşı kulağını diyor sana. Her şey amelelik, her şey sinir bozucu, o aldığın telefonu sinirden kırarsın öfkeli biriysen demedi deme. Apple öncesi hayatım boyunca ettiğim küfürler x kadarsa, Apple sayesinde 100x oldu.

android de iphone da kullandım iphone a devam ediyorum memnunum. kamera senin için önemliyse iphone al. 7 plus kamera olarak 8 den daha iyi. ama 8 daha güncel telefon. durumun müsaitse 8 plus al tabi. limitlerini bilmeden öneriyorum.

arkadaslar xiaomi mi serisi amiral serisi zaten. mi6 ile ayni ozelliklere sahip telefon, donemin amiral gemisi. samsung zaten fiyat olarak apple civarinda. android kullanmamin temel sebeplerinden biri paramin olmamasiydi.

telefonla en son ne zaman muzik attim, zil sesi yaptim hatirlamiyorum. resim falan icin artik whatsapp var spotify var ne bileyim netflix var. eskiden root yapip degisik romlar falan atardim samsung ace donemlerinde. e bitti artik oyle hevesim de kalmadi. arayinca alo desin, kamerayi acinca duzgun foto ceksin istiyorum. benim telefonla gunes isigi olmayan herhangi bi yerde cektigim fotograflari gorseniz gulersiniz valla.

ülkeden ülkeye degisir ama genel olarak süt ve süt ürünleri yasak. Ayrica et de kesinlikle kabul edilmiyor.

Börek sorun olmaz diye dusunuyorum. Bizimkiler lahmacun yaptirip, derin dondurucuya koyup getiriyorlar her seferinde :)

Lahmacun, kek, börek, baklava, baharat, kuruyemiş, kurumeyve kimisini kabin bagajı ile getirdim. Kimse bir şey sormadı.

Edit: salça da getirdim.

biz de hollanda'ya sokamamıştık.

ülkeden ülkeye değişiyordur tahminim. hollanda bize (abimle gitmiştim) terörist muamelesi yapmıştı mesela. eldiven takıp çantalarımızı boşaltmışlardı, evde pişirip yanımıza koyduğumuz ufak tefek şeyler vardı da çöpe attırmışlardı pislik herifler. insanın onuru kırılıyor resmen. hala düşündükçe sinirim bozulur.

bir daha da kolay kolay schengen ülkesine gitmem zaten. eşim zorlarsa anca.

onun haricinde diğer ülkeler hiç öyle çanta arama işine vs. girmedi. ama belli olmuyor. aynı muameleye geçen başka bir arkadaşım arnavutluk'tan istanbul'a dönerken gördü. şans.

ingiltere'ye et ve sut urunu getirilemiyor. ha kangal kangal sucuk tasiyan arkadaslarim var ama ben bi sucuk getiricem diye burada oturum kartimi yakamam

Gümrük girişinde aramaya denk gelirseniz alırlar.

Götürdüm, soktum diyen arkadaşlar aramaya takılmayanlar.

Uçağa binmeden yapılan güvenlik kontrolünden bahsetmiyorum. Orası gümrükle ilgili bir şeye bakmaz. İndikten sonra bavulu alıp "nothing to declear" yazan yeşil kapıdan çıkışta kenara çekip bakıyorlar ya, orada arama yapılıp da içinde kıyma olan böreğe OK dendiğini hiç sanmıyorum.

kokusundan olsa gerek benim sucuklu simitin kopekli polis yakaladi, komple detayli aramaya maruz kaldim. tsa gorevlilerini lafa tutup diger simit ve borekleri kacirdim :D
arada 1 kilo erik ve 3 simit borek cope gitti ama :-/

(bkz: cenk tosun'un ingiltere'ye turşu bidonuyla gitmesi)

2008 modeli var, 10 yıldır kullanıyorum.
tık demedi benim yaptığım kazalar hariç.

Ben de seviyorum bu aracı, trafikte jazz sayıyorum hatta :) Bu aracın fan sayfaları, dayanışma grupları var. Çok da iyi muhabbet dönüyor

araba alsam büyük ihtimalle bunu alırım çünkü çok mantıklı duruyor. Tam fiyat performans arabası diyorlar. Fakat evet görüntüsü çirkin.

O sorduğun insanlar ulaşım için değil biraz da karizma için otomobil sahibi olmak isteyenler. Ki ben de isterim tabii güzel görünen bir arabam olsun, ama aynı paraya daha özelliklisini alabileceksem şu ortamda onu alırım. Telefon gibi ya, bak herkes xiaomi almaya başladı. Honda Jazz Xiaomi bence :D

son kasası çok çok güzel bence. ama öncekileri ben de beğenmiyorum.

2012 honda civic hb var bende ama son kasa jazz'a bayılıyorum.

ilk nesil gereğinden fazla pahalı . o paralar etmez . yeni nesillerin elegance donanımı fiyatına göre gayet iyi . 1.3 motorlu , cvt li , lpg ye uyumsuz . lpg ye uyumsuzluğu can sıkıcı . kronik sorunu yok . sorun olursa da servisler yan çiziyor zaten .

zorlu center apple store.

abi çok zekice çok sağol ya, nasıl da aklıma gelmedi..

"güvenebileceğimiz bir apple teknik servisi"
Apple onaylı olduğunu söyleyen yerler hakkında bile kötü yorumlar var. Cevahir AVM'nin altında bi tane vardı(telefon bataryası değiştirtmiştik), Kanyon'da Troy var.

Tam olarak nasıl bozuldu bilmiyorum ama anakart arızası diye sıfırına yakın fiyat çıkardıkları olmuştu bir kere. Arkadaşım o macbook'u atıp yenisini aldı.

cehavir avm gürgençler apple servisi.

insan yerine koyup cevap verende kabahat.

Gidince nakit odersin.sorun olmaz

rezervasyonlarına tıklayıp, bahsettiğin rezervasyonun detaylarını aç. alt tarafta ödeme bilgileri gibi bir bölüm olacak. orada işletme nakit kabul ediyor mu, kredi kartı kabul ediyor mu o bilgileri görebilirsin. büyük ihtimal nakit kabul ederler ama sadece kredi kartı ile ödeme alan yerler nadir de olsa var.

girdiğin kredi kartı rezervasyonu garanti etmek için. kafana göre iptal edip, işletmeyi zor duruma sokmayasın diye. oradan otomatik çekmiyorlar parayı.

cash.

Bende olmuyor.

bende de.

başka biri hesabınıza giriş yapmaya çalışıyor olabilir. şifreyi değiştirin, bir ihtimal.

Ben de oluyor.

Sürekli farklı farklı hesaplara gir çık yapıyorsunuz ya aletin de kafası karışıyor haliyle.

Bende olmuyor.

Mesajları yollamadan kopyalıyorum ben.

Bende oluyor. Uzun süre inaktif olunca aslında sistem siteden atıyor, ama bir butona falan tıklayıp etkileşime geçene kadar farketmiyoruz durumu. Yazıyı göndermeden önce ctrl+a ctrl+c yapmakta fayda var, el alışkanlığı oldu bende.

Gündüz çıldırmıştı ama şu an yazabiliyorum ben de. Bilemedim, duyuruyu gene bozdular herhalde.

Rum tarafı sıkıntı olmaz.

Sirbistan'da hicbir sikinti yok, aksine gayet sicaklar. En azindan Belgrad kesinlikle oyle, kirsal kesimi bilmiyorum.
Yerel publarda kimse donup bakmiyor bile bu eleman nereliymis diye.

Rum tarafinda turk oldugumu hic soylemedim ama lefkosa rum tarafinda turkce konustum bi sokak kafesinde karsimdaki abiyle. “Buralarda pek turkce konusma oyle, belli olmaz” demisti. Oturdugumuz yer solcu bi mekandi ama.

Sirbistan tarafinda da kisiden kisiye degisiyo, otostopla ulkeyi gectim. Genelde rahatlardi.
Bosna’da republika srpska kisminda ama gercekten kendimi tedirgin hissetmistim. Gerci bizi alip evinde agirlayan, hicbir sey odetmeyen abi de orali sirpti ama bizi uyarmisti yani.

En diyebilecegim sey, kosova sinirindaki sirplar da sevmiyor turkleri, pasaportumu gorunce adam beni hucreye koyduydu. Ama belcikali arkadasa kesmedi tabi.

Kuzey Irak suleymaniye'de Türklere birşey soyleyene şahit olmadım ama Kürtlere iş olan çok gördüm. Size baskı yapıyorlar mı size şöyle yapiyorlar mi? Türkler'e mal mal bakmayı tercih ediyorlar.

kosova'ya alınmayan arkadaşlarım oldu. sınırdan otobüsle yollandılar, havaalanında bir gece hücre gibi bir yerde bekletip ertesi sabah geri yollandılar vs.

aklınızda bulunsun.

kazakistan diye biliyorum

Bizimkiler Türk pasaportu ile Ermenistan gittiler gayet sorunsuz biçimde. Orada bulundukları sürede de bir sorun çıkmadı.

Sırplardan ziyade Hırvatlar pek sevmez Türkleri.

saatçiler çarşısı var eminönü tarafında bir yerlerde, oraya bir sor derim.

tissotların hepsi 23-25m waterproof, sahte bence seninkisi

Bence de orjinal değildir

orijinal seiko 5 vardı bende. 1 sene sonra su geçirmeye başladı senin dediğin gibi, daha doğrusu buhar oluşuyordu içinde. garantiden değiştim yenisi geldi, yeni gelen de 1 sene sonra aynı şekilde su almaya başladı. en sonunda ücret iadesi aldım. amazon.de'den almıştım elbette

saat orijinal, ondan eminiz.

su almıyor zaten. yıllarca havuza da girdim, duşa da girdim bu saatle. su almadı, hiçbir sıkıntı olmadı. burya'nın dediği gibi, buhar oluştu içinde.

bi gidip göstereceğim bakalım.

yapılabilecekleri yapmışsınız.

bundan sonra yapmanız gereken, açık renkli kap almamak.

tarım ilacı satan yerlere sorarsanız size uygun ilacı vereceklerdir.

yine de bilen bir arkadaş yazarsa güzel olur. bana da lazım olacak bir iki hafta sonra.

not: kükürt mesela akrebi öldürmez ama uzak tutar. bir de mavi renkten kaçıyorlar. bu ikisi aklınızda bulunsun.

Koçtaşta şöyle bir şey var, belki işe yarar.
www.koctas.com.tr

Bayer k-othrine sc50 kullanıyorum ben. Eczanelerde ve tarım ilacı satan yetlerde satılıyor. Uygulama için bir de pompa alırsanız kısa zamanda etkili bir ilaçlama yapabilirsiniz.

Düzeltiyorum
Kebap ağırlıklıysa
Urfa>antep>mardin
Tatlı diyorsanız
Antep>mardin>urfa

Gezi acisindan Mardin en guzeli.

Yemek acisindan Antep, bir de rahat bir gezi olsun istiyorsaniz daha derli toplu bir sehir.

Antep diyorum.

tatlıcıysanız kesinlikle antep <3 <3 beni de götürsenize.
küsget sanayi'de kadayıfçı ali usta var, araba varsa ona mutlaka gidip bütün tatlı çeşitlerinden yiyin. hatta kahvaltıya gidin katmer yiyin.

Kesinlikle Gaziantep

antep kadar olmasa da benzer lezzetler urfada da var. urfa kalesi, balıklıgöl , halfeti , meraklıysanız harran evleri ve göbeklitepe. nefis olur...

mardin

urfa ve antep'te gezi olarak pek bişey yok.

antep'i çok övdüler, müze dâhil gezilecek doğru düzgün hiçbir şey bulamadım ben antep'te. yer gök gecekondu, istanbul'un 30 yıl önceki hâli gibi bir şehir. çingene kızı mozaiğini de google'layabilirsin, gerçeğini görünce de farklı bir deneyim sunmuyor zaten.

urfa'da balıklıgöl ve göbeklitepe var. hadi bi nebze de halfeti. "gördüm evet." demek için gidilir, o kadar.

mardin'e ise aşık oldum diyebilirim. tarihi mardin'i sokak sokak gezsen sıkılmazsın, öyle bir şehir. kesinlikle bolca vakit geçirmelik.

yemek konusunda da: antep > urfa > mardin diyorum.

3'ünü de gördüm. Açık ara mardin.

Antep ağzına kadar suriyeli dolu. Şam'a gidin daha iyi Antep yerine.

Konu yemek ise Antep ama gezmek istiyorsanız da Mardin.
Ek olarak Antep'e gelirseniz mesaj at Bi kaç tavsiyede bulunayım.

çay süzgeci oldu

Duyuruna salça olcam da kusura bakma duyuru sahibi :) İçerde tanıştığı kız artık dizi de yok mu?

adamdan kan fışkıra fışkıra öldü.

geri dönmesi imkansız. dönerse de allah kahretsin öyle diziyi.

yerine baskasi gecti, berlin kacti.

yani dizinin suanki gidisatina gore oyle gorunuyor. berlin lives..

öldü öldü.

yeni çıkan 3. kısımda berlin'i görüp yaşıyor sanmak da garip. geçmişe gidiyor o sahnelerde... :D

geçmişe dönen sahnelerde 3 kişiler. bu sahneler o zaman ilk soygundan önceki anılar mı ? benim kafam yandı.

(bkz: google photos)

yandex.disk kullanıyorum. çok memnunum.

eski kullanıcısı olduğum için öyle böyle 77gb'a çıktı benim hesap. eli bol yani, durduk yere bedava depolama alanı veriyor. hızlı, sorunsuz. ücretleri de çok makul.

bilgilerimi, resimlerimi leş abd şirketlerine emanet edeceğime yandex'e emanet etmeyi tercih ederim ayrıca.

google photos +1. orjinal saklarsan 15GB, kalite kaybi olmadan sikistirmasina musaade edersen sinirsiz. otomatik album olusturma. gelismis arama secenekleri vs. sadece resim amacli ise photos'tan iyisini bulamazsin.

yandex disk +1

wifi'a bağlıyken şarja takıp açıyorum. sabaha kadar yüklüyor video foto ne varsa. sabah da telde ne varsa siliyorum.

ben google photos'tan son derece memnunum.
sıkıştırarak saklıyor ama fotoğraf kalitesi gözle görüşür şekilde düşmüyor.

Kimse neden onermemis anlamadim ama en zahmetsizi icloud.

Abajur kullan.

aydınlatmanın sağlıksızlığıyle ilgili bir fikrim yok. dimmer düğme takıp ışığı kısabilirsin (florasan ampüllerde çalışmaz), veya kendim kullandığım aydınlatma şeklini tavsiye edebilirim. ben evimde ve odamda genelde led ışığı altında oturuyorum. tavana yakın kablo kanalı yapıştırdım duvara, kablo kanalının üstüne de şerit led çektim. ledlerin ışığı tavana vurup tavandan sekerek bütün odayı aydınlatıyor. ne olursa olsun gözü rahatsız etmiyor, hiç bir şekilde gölge oluşturmuyor ve ışık epey homojen dağılıyor odanın içerisine.

şunun gibi bir şey oluyor;
i2.wp.com

üstelik rgb led ve kumanda da alırsan uzaktan kumanda ile ışığın rengini değiştirip istediğin rengi elde edebilecek şekilde hassar renk ve parlaklık ayarı da yapabilirsin.

bunlar dışında yine dimmerlı halojen lambalı ayaklı lambader alıp tavandan aydınlatmayı da deneyebilirsiniz.

Ben de indirekt aydınlatmayi severim! Beyaz ışık yerine de gün ışığını tercih ederim.
Tavana doğru ışık veren ayaklı abarjurlardan da olabilir (lambader mi ne diyorlardı) onun gibi bir şey işte

lambader + sarı led ampul.

klasik enerji tasarruf ampül kansorejen gaz verir, led yeteri kadar kaliteli vermez. ampül gün ışığı rengi sarı dedikleri ampülden olmalı ve arkadan gelmesi önerilir.

1. köprüde bakım yok, sadece 2. köprüde var. öncelikle bunu diyeyim.

onun haricinde cuma ya da cumartesi akşamı değilse saat 10'dan sonra 1. köprüde trafik olma olasılığı çok düşük. 2. köprüye (fsm) hiç bulaşma bence. sabah da olsa, akşam da olsa.

en temizi 3. köprü. geçen geçtim, toplasan 5 araba falan vardı aynı anda benimle köprüyü geçen.

uym.ibb.gov.tr
şu an anadolu-avrupa iyi gibi de ters yön sıkıntılı.
yukarıdaki linkten takip edebilirsin. en azından fikir verir.

iki cevap için de teşekkür ederim.

Profesyonel mutfaklarda eldiven takılmaz..eldiven bakteri ve mikropların üremesini daha çok kolaylaştırdığı için hijyenik değil.hijyen mutfaktaki personelin devamlı elini yıkaması, tırnaklarının kısa olması ve benzeri şeylerle sağlanır.

Yok

@astri: profesyonel derken? nusret gibiler mi? az önce şöyle bir şey buldum:

Gıda güvenliği ve kalitesinin denetimi ve kontrolüne dair yönetmelik

3-Gıda maddeleri ile direkt temasta bulunan personel kolay temizlenebilir, temiz ve tercihen açık renkli, başlık, çizme
veya özel ayakkabı, çalışma kıyafetleri, eldiven ve koruyucu kıyafetler giyilmelidir.

kms.kaysis.gov.tr

Profesyonel mutfak derken bildiğimiz restaurantları kastettim.evet denetlemelerde eldiven takılır, ama denetlemeden sonra herkes o eldivenleri çıkarır.normalde kimse tercih etmez.çünkü hijyenle alakası yok.sadece et doğrandığında takılıyor, o da el kokmasın diye.

@astrid: insan elinde daha çok mikrop var diye biliyorum. okullara "insanları hasta eden mikropların yüzde 80'den fazlası ellerdedir." diye afişler asmışlardı.

canlı doku nasıl steril üretilmiş eldivenden daha hijyenik olabilir ki?

burada gıda müh. hocası "Prof. Dr. Nezih Besim Müftügil" diyor ki:

"Dış dünyayla fiziksel temasımızı büyük ölçüde ellerimizle yapıyoruz. Birçok objeye elimizle temas ediyoruz ve daha sonra elimizle ağzımıza, burnumuza ve gözlerimize dokunduğumuz zaman bu objelerdeki zararalı mikroorganizmaları vücudumuza alıyoruz. Bilimsel bulgular, yaygın hastalıklarda el hijyeninin rolünün çok fazla olduğunu ortaya koyuyor. Çocukların ellerini günde dört defa yıkaması halinde temasla yayılan bir çok önemli çocuk hastalıklarının önlenebildiği bilimsel olarak kanıtlanmış durumda. Mutfakta çalışan personel de kirli objelere ve bu arada gıdalara elleriyle temas eder. Mutfak personelinin çiğ et, tavuk, yıkanmamış gıda ve ya kirli malzemeye dokunduğu zaman ellerine zararlı mikroorganizmaların geçmesi kaçınılmazdır. Temiz olmayan eller daha sonra gıdaları kolaylıkla kirletecektir.
El derisi gözenekli bir yapıdadır. Zararlı mikroorganizmalar bu gözenekler içine ve tırnak aralarına rahatlıkla yerleşebilirler ve burada çoğalabilirler. Elin nemi ve sıcaklığı mikroorganizmalara konforlu bir ortam yaratır. İnsanların yaklaşık %30?u boğaz ve burun içlerinde gıda zehirlenmesine neden olan ?Stafilococus aureus? bakterisini taşırlar. %10 kadar insanda bu bakteri ciltte de bulunur. Tuvalet sonrasında elini iyi yıkamayan bir mutfak personeli de yine zararlı mikroorganizmaları eline transfer etmiş olacaktır.

Dolayısıyla, mutfak personellerinin ellerinin çalışma sırasında birçoğu da zararlı olan mikroorganizmaları taşıdığını kabul etmek durumundayız. Bunun gıdalara geçmesini engellemek mutfak hijyeninin önemli bir konusudur. Bu konuda etkin önlem ellerin kirlendiği her durumda ellerin yıkanmasıdır. Eldiven bir bakıma personelin elini sıklıkla ve gerektiği şekilde yıkamadığı varsayımıyla kullanılması önerilen bir araçtır. Eldiven kullanılması durumunda eldeki gözenekler ve tırnak araları kapanmış olur ve ?Staphyloccocus aureus? bakterisine karşı bir kalkan tabakası oluşturulur. Eldiven yüzeyinin düz ve parlak olması nedeniyle mikroorganizmalar eldiven yüzeyine daha az bulaşırlar. Eldiven, tuvalet sonrası iyi yıkanmayan eller için de bir güvence sağlar. Yalnız, eldivenlerin de dış temaslarla kirleneceği ve bu durumda değiştirilmeleri gerektiği unutulmamalıdır. Kısacası, eldiven ancak bilinçli olarak kullanılması halinde mutfaklarda sağlıklı yemek üretiminde yararlı olabilir.Yoğun mutfak operasyonu sırasında eldiven kullanmak ve kirlendiği zaman değiştirmek dışarıdan bakınca pratik ve sağlıklı bir yaklaşım gibi görünmekle birlikte tecrübeler eldiven kullanımının genellikle bu bilinçte yapılmadığını göstermektedir. A.B.D?de bazı eyaletlerde yeme-içme yerlerinde ve bu arada restoranlarda yenmeye hazır gıdalara temas edilirken eldiven kullanılması mecbur tutuluyor. "

foodinlife.com.tr

Kişisel düşüncem budur.bir göz atın isterseniz www.delish.com

profesyonel mutfaklarda eldiven takılmaz +1

sürekli sağlık taramasına girmekten başı dönüyor o adamların. senden benden daha sağlıklı ve mikropsuzlar, emin olabilirsiniz.

tabi burası türkiye. olmayabilirler de.

Konudan alakasız ama o eldivenler steril değil.

however. neden bilmiyorum ama oyle hehe

c ) althought

bence de however. kulağa öyle geliyor. böyle böyle ydsden 90 aldım:)

virgül yapısı ve özellikle kendisinden sonra gelen hard zarf yapısı sebebiyle cevap however, burada however ancak anlamı dışında “ne kadar yaparsa yapsın” anlamı taşıyor

however. Sonrasında gelen zarf sebebiyle. Kesin bilgi.

however kesin bilgi +1

seçenekleri tek tek koyduğunda zaten diğerlerinin hiçbirinin olmadığını da görebilirsin.

however +1

althpugh olsaydı sonrasında “he works hard” demeliydi.

whatsoever ve whenever zaten olmuyor, alakasiz.
although ya da unless olmasi icin arkasindan he works hard gelmesi lazim.
burdaki however, "but" anlaminda degil. o yuzden ters kose yaptirabilir.

'however hard he works...' cevap "however".

"ne kadar çok çalışırsa çalışsın..." anlamı var.

cevap however ama şıklarda olmasa da "how hard he works" de olmaz mı?

However ama burada no matter how kalıbı daha güzel olurdu, daha uygun.

bal gibi de israf

valinin astığı istanbula hizmet israf değildir pankartlarının bile bir anlamı vardı

2. noktada kendi ismini resmini kullanması belediyenin bir kurumsallığı olmalı

akp de bu afişlerden puan kaybetmişti kaybettiği seçime teşekkürler istanbul yazarak
e5 de salak salak yerlere seçim afişleri bastırarak (belediye özel reklam yeri hazırladı cevizlibağda yeşil alanı peyzajı rezil etti: üstelik bu masraf belediye bütçesinden karşılanmıştır)
ama levhalara asılan pankartlar büyük ihtimalle akp nin seçim bütçesinden karşılandı

bunları seçim bütçesinden bastırmadıysa eksi puan

@hep mutlu olmak istedim

haziran seçimi öncesi ibb'nin "israf değil icraat yaptık" konulu pankartlarına "israf devam ediliyor." demişti imamoğlu. o nedenle israf dedim.

yine de bir çelişki var gibi geliyor bana. yok mu artıran, başka sözü olan?

not: bu arada istanbul'da ekrem imamoğlu görmek o kadar keyif veriyor ki, anlatamam. sadece kafama takıldı bu iş.

ortada efektif bir harcama yok aslında bu tip pankart afişler için. ha parasla bi eksisi olsa bile bu işin yapacağı tassarufların yanında küsürat olarak bile tutmayacak bir icraat. hafta sonu nekadar araç kiralanmış göreceğiz mesela yenikapıda

hocam istanbul butcesinin yaninda pankartin cidden lafi olmaz.

koprulerde vb cin keranesi gibi her turlu pankarta karsi olsam da varsa bir yolsuzluk vb carsaf carsaf assin yayinlasin. cunku millet de gormek istiyor.

bugün konyadaydım her yer vakıf cemaat iktidar tüm parasını buralara aktarıp çatır çatır para kaçırıyor. muhalefet 25 yıl sonra istanbulu almış 2 3 afiş mi batıracak istanbulu. pr reklam önemli şeyler.

O reklam panolari IBB'nin degil mi zaten? Yanlissam duzeltin ama disari reklam vermis olmuyor bu sekilde. Yani bir binanin dis cephesini kiralayip afis asarsin o tamam.

israf +1

Aynı şeyi sabah düşündüm. İbb istanbula hizmet israf değildir pankartları astığında yine israf yapıyorlar demişti. Demek ki ibb nin de panosu olsa yine israftan bahsedebiliriz. O zaman teşekkürler pankartları da israf. Azdır çoktur bilemem ama tutarlı değil.

Ecnebi memleketlerde yaşamıyorum ama Amazon'un Fransa sitesindeki fiyatı şöyle:

www.amazon.fr

İngiltere fiyatı: (Argos, Uk'in tekellerinden birdir) www.argos.co.uk

www.saturn.de

çok teşekkürler.

gaziantep - şahinbey.

İstanbul, adana, hatay, bursa ilk aklıma gelenler.. İklim ve trafik etken bunlarda. Bursada da cok fazla tamir görmüs arac var.

Nemli iklimden aşırı sıcak illerden alma

o değişir ya.

bir arkadaşım megane aldı mesela, 4. sahibi falan oldu aracın. sonra başkasına sattı, sattığı kişi de galeriye satmış. galeri de, "ilk sahibinden megane" diye satıyordu aracı. şehir adana.

yavşak dolu etraf. şehirden bağımsız.

aldığın kişiyi ölçüp tartman lazım, biraz insan sarrafı olman lazım. ben mesela iş kuleleri'nde, iş bankası'nda çalışan gayet güvenilir birinden aldım aracı. araçtan çok adamı tanımaya çalıştım denebilir. 40000'de sıfır gibi araçtı zaten, hala kullanıyorum, 2 yıldır da tık demedi. sorsan "istanbul'dan araba alınmaz ağğğbi." diyen bir sürü kişi çıkar. gayet de alınıyor işte.

dağlık alanlarda, tarlalara sürülen yerlerde (özellikle doğu / güneydoğu anadolu bölgeleri) temiz araç bulmak zor. yollar leş, genelde de çok hor kullanılıyor araçlar. içi, alt takım falan perişan oluyor. ben olsam almazdım oralardan.

ve tabi ki, az önceki yavşak örneğinden anladığınız üzere, galeriden de araç alınmaz (işini düzgün yapan galerileri tenzih ederim de).

tanıdık olacak biraz da,mutlaka bi bağlantı olmalı arada..

konya'dan ve konya'dan geçmişi olan arabayı sakın almayın tavsiye.

Tanıdık,akraba bile kerizliyor, anneme uzak bir akrabanın hyundaini almıştık, kadın kaldırıma çarpmış arabayı söylememişti bize çok sonra fark ettik. Araba sürekli sola çekiyor tamirine de bi sürü para istemişlerdi.Arabadan gerçekten anlayan biriyle gitmek bakmak lazım alınacak arabaya. Sıfır araç için de geçerli. 2003'te aldığımız VW golf mesela gemiden taşınırken düşüp takla atmış, 10 yıl sonra arabayı satarken öğrendik.

ankara polatlı

www.youtube.com

Gaziantep’te çalıntı araba satışı çok olur.

adana antep genel olarak akdeniz bölgesi buralarda change muabbeti çok olur.

sen güvenilir şehirler ankara muğla karadeniz illeri. eğer deniz olmayan bir şehirde kullanmayacaksanız denizi olan kentlerden almamanızı öneririm.

gaziantep şahinbey +1,

zaten hangi modele girseniz gaziantep şahinbeyde satılık 1 tane araç görebilirsiniz.

Gercekten Gaziantep Sahinbey'de cok arac goruyorum evet:)
Kahramanmaras da oyle.

Şahinbey zaten söylenmiş, Konya - Karatay, Samsum-İlkadım, Ankara-Polatlı ve son olarak Kocaeli/Sakarya bölgesi.

Polatlı mimlenince, Polatlı'lı sahtekarlar artık ilanlara Polatlı diye değil, çayyolu, yaşamkent filan diye ilan giriyorlar. Bu bölgelerde şüphelendiğiniz araçları iyi araştırın, ruhsattaki adresi kontrol edin.

33 plaka, 31 plaka... gorunce kac.

doğu'da sınır bölgeleri diyeyim. geçen ağrıda bulduğumuz araç sahibi kaçakçı çıkmıştı :d

antep-konya-urfa

Kesinlikle değiştir, şakaya gelmez. Derin olabilir gibi görünüyor.

Tek lastik değiştirmeyin. Eğer bütçeyi sarsıyorsa , orta karar çıkma lastik bakın ama tek lastik değiştirmeyin. Frenlemeden,viraj akışına kadar bir dünya şeyi olumsuz etkileyecek, unutmayın dünyanın en iyi arabası da olsa, en iyi lastiği de olsa 4 parça avucunuz kadar alanla temas ediyor koca araba.

hocam, hayatinla kumar oynama.
direkt degistir.

fiesta ile mecidiyekoy de orta seritte ortalama 40km hiz ile giderken sol on lastik patladi, metrobusun celik halatlarina girdim.
yolun acik ola.
saglicakla.

Bence de riske gerek yok maksimum 300-400 tlye halledersin. Candan önemli değil!

Lastiklerin bitip bitmediği diş derinliğinden değil hamur durumundan anlaşılır. Tuvturk hamur durumuna bakmaz diş derinliğine ve iç/dış doğru takılmışmı ona bakar. Senin lastiklerde kılcal çatlaklar fazla, haliyle lastiklerin kullanım ömrü bitmiş. Lastiklerinde şuan yoksa bile yakında yanak balonları oluşması muhtemel. Riske girme 4 lastiğini birden değiştir.

Bende michelin crossclimate 225 45 17, 30 bin kilometre dayanmıştı.

gider bu daha. değiştirmeyin. lastik 400 450 lira. 4 tane alsan 1500 2000 lira arası eder. bence değiştirmeye hiç gerek yok. en kötü kaza falan olur ama yine 2000 liradan yırtmış olursun hocam.

2019 üretimi dört adet dört mevsim falken lastik siparişi verdim.

f/p oranı en iyisi oydu, umarım pişman olmam.

yorumlar için teşekkürler.

o yarik onemli degil, ama lastigin bitmis. Ikisini degistir en azindan.

Kapadokya olur sanki.

malatyaya gitmeyin

Dere suits idi adı sanırım. Kapadokya’da orada kalmıştık. Odasında havuz büyüklüğünde jakusizi olan bir odaları var. Sıfırdan aşık olma garantili...

Atlayın arabanıza gidin Mersin'e , sakin sessiz orta karar bir otel veya pansiyon hem birbirinize doyun hem ruhlarınıza. Dinginliği paylaşabilmek çok önemli evlilikte hele ki sizinki kadar taze olanında. Şimdiden 1. yılınızı tebrik ederim :)

synax +1

mersin'in silifke tarafında sessiz sakin bir sürü pansiyon var. hem ucuza kalırsınız, hem de o taraflar aşırı kalabalık olmadığından güzelce kafa dinlersiniz. tavsiye ederim.

avianthem +1

susanoğlu/silifke. ucuz+sakin+deniz

deniz kenari olsun. kapadokya bu mevsimde cayir cayir yakar sanki.

İnsallah duzelir araniz daha guzel olur her sey demeye geldim :)

Bu aralar mersin revacta bu arada

Samsung telefonlarda peel smart remote default olarak yüklü oluyor. Bu uygulama her ne kadar işe yarasa da böyle bir özelliği var. Onu ve diğer kullanmadığın uygulamaları yöneticen devre dışı bırakabilirsin

Yok öyle bir şey yüklediğin bir uygulamaya izin vermişsin ondan çıkıyor. Gereksiz uygulamalarınızı silin.

ios'te hiç öyle dertler olmuyor.

virüs bulaşmış. format + antivirüs/antimalware programı işe yarayacaktır. güvenilir bir markanın uygulamasını yüklemeye bakın. avast gibi, avg gibi.

geçmiş olsun.

Ayarlardan bakın diğer uygulamalar üstünde gösterim izni olan uygulama var mı

Yok bulamadım derseniz internetten AdAway yükleyip scan for adware seçeneğini kullanın

Bu dediğin 4 gün önce bende oldu. Benzer şekilde ben de düşündüm virüs mü girdi diye. Fakat sonradan anladım ki kalitesiz bir tane vpn yüzünden çıkıyormuş. Kaldırınca uygulamayı bir daha karşıma çıkmadı.

muhtemelen bilmediğin bi şey indirdin veya playstore üzerinden vpn uygulaması indirdin. yapar. ayarlar - uygulamalar kısmında ismi gözükmeyen boş bi uygulama varsa kaldır gitsin.

virüs bulaşma olayı hurafe. sistemi güncellemelerle bilerek yavaşlatan google/apple virüsten daha tehlikeli.

ya soru çok çetrefilli haha. şu an biriyle bir şeyler yaşamak isterdim ama öte yandan da yarın sabah iş var, rahat rahat yatıp uykumu da alabilmek isterim :D hele böyle tek kişilik yatakta iki kişi uyumak falan pek yapamıyorum artık onu

Bu sıcakta kendime bile tahammül edemiyorum.

ben aksine yalnız uyumak istiyorum şu an.

Otobusteyim, soforle kavga etmeseler az kalsın kırk kişiyle birlikte uyuyacaktim. Ben istiyorum tam şu anda yalnız uyumak.

Cima'dan sonra bile en güzel şey yalnız uyumaktır. Bilmiyosun madem Issız Adam'ı da mı seyretmedin?

diziay.net

popcorntime.sh

dizigom'da da olmalı.

Bizim oradaki

Ben kanyon diyorum.

Mobildeyim takip

maltepe park hala varsa, oranın d&r'ı çok büyüktü.

Akasya

1. kendi adıma en az 120 gün içerisinde yurtdışına giriş çıkış yapılmış bir pasaportum olmasına dikkat ederdim.
androidlere imei atılabiliyor diye duydum. emin değilim.

@sutlu nescafe +1
Getirilecek telefon sadece yurtdışı çıkışı yapan pasaport sahibinin üzerine işlenebilmektedir ve sadece kayıt yaptırılan kişi üzerine kayıtlı bir hatla kullanılabilecektir.
Yani 2. el satma imkanınız da olmayacak zira başka bir hatla kullanılamayacak.
Bildiklerim bunlar, yanlışımız varsa düzeltirler.

satma niyeti yok, kendim kullanmak için istiyorum. her tülü fikir ve öneriniz önemli..

@halanne Peki o zaman kendiniz yurtdışı giriş çıkış yapacak mısınız? kimin pasaportuna ve hattına kaydedilecek telefon?

Sadece Oneplus 7 Pro alınır çünkü başka bir telefonun imeisi atılabiliyor ve piyasadaki en iyi telefonlardan biri.

En pahalı iphone

@cursor: yakın zamanda çıktık geldik, sorun yok.

@synthetic: too expensive

@saint: too expensive too

nokia 9 pureview alırdım.

türkiye'de yok ve gerçekten çok sağlam fotoğraflar çekiyor. android one ile tüm güncellemeleri de anında alıyor ve sistemde leş uygulamalar yok. canavar bildiğin.

hardware fetişi olanlar "AMA SNAPDRAGON 845 VAR ONDA." diye ibiş ibiş konuşur şimdi ama bakmayın siz onlara. bu telefon enfes.

biri benden istese “ver 65bin doları, istediğin yere 65bin dolarlık imza atayım” derdim. Ödeyemeyeceksem de istemezdim.

50bin dolarlık olanına imza atmadım. O yükün altına girmek ayrı bir stres yaratıyor.Ama ben rusyada burs kazanmıştım tek dersten kalınca okuldan atılıyor olmak çok riskli geldi götüm yemedi. Aşırı çalışırım homesick olmam dersen bence iyi fırsat. Geri dönünce zorunlu hizmet ne kadar?

Çok stresli bir süreç olur. Bana sorsalar ben kabul etmezdim.

Lisansüstü eğitimde böyle bir riske girilmez. Türlü aksilikler yaşayabilirsin.

Empati yap yeğenin senden istese neler hissederdin ne cevap verirdin

bence çok büyük risk. almaya değmez.

bu arada imza atmazlarsa neden yüzlerine bakmayacaksın? hayat bitirebilecek bir imza o, atmasınlar bir zahmet. başkasının ipiyle kuyuya inilmez.

İmza atmazdim, kefil olmazdim.

Ben ailemi bile bu yukun altina sokamazdim. Ispanya ve portekizde bir yillik master programlari var. Siz muhendistiniz galiba is de bulabilirsiniz.

Annem veya babamdan isterdim ama amca dayı falan, kolay bir istek değil hakikaten.
Kendine güveniyorsan yine de denenebilir.

Bu 65bin dolar istemek ile aynı şey. Konu bir imza at lütfen ve ben çalışıp önünüze borç çıkarmayacağıma demek değil. Olur da yapamazsam öder misin? Demek. Bugün değil de 4-5 ay sonra gerekirse ödeyeceksin, anlamına geliyor. İmza atamam diyenlerle konuşmam bir daha demenizi bir sorgulayın. Kimse size 400bin TL garantör olmak zorunda değil. Bankada bloke hesaba 65bin doları koyup eğitimi tamamlayamazsam alın bu parayıd diyecek gücünüz yoksa zaten bir şans kaçırmış olmazsınız. Bunlar modern dönem kandırmacaları. Size burs verecek kişi parayı ödeyecek 2 kefil istemez. Bu, burs değil bir tür ödeme yöntemi.

Kendini tanıyorsun, onlar da seni tanıyor. Başarılı sorumluluk sahibi bir öğrenciysen çok zor bir şey değil, değilsen çok zor. Bu burs veya kredi gayet mantıklı bir şey dünyada istediğin okuldan kabul alırsın not ortalaman felaket değilse. Bursu alan çok başarılı bir sürü insan var, çok da iyi yetiştiriyorlar kendilerini. Ama aslında yurtiçinde dahi ite kaka okumuş insanlar da var, onlar da çok sıkıntı yaşıyor. Ona göre karar ver. Elbette akademisyen olmayı da istemen gerekiyor.

Bu bir burs hocam. Diş masraflarınızdan vize başvuru ücretinize, gözlük paranızdan kongre yol masraflarına kadar her şey karşılanıyor. Bursiyerlerin %88'i başarılı olarak dönüyor. Bazıları da tazminat parasını ödeyerek dönüş yapmayıp yurtdışında kendisine bir hayat kuruyor. Bu burs görüp görebileceğiniz en kapsamlı maddi anlamda öğrenciyi en çok destekleyen burstur. Üstelik 1 dersten kaldın ödeyeceksin diye bir şey yok. Masterda 1 yıl doktorada toplam 2 yıl uzatma hakkınız var. Spekülasyonlara kanmayın. Her yıl 1000 öğrenci gönderiliyor yurtdışına ve seçimler öyle ince elenip sık dokunarak yapılmıyor maalesef. Fakat bursun içerisinde olanlae için ya tazminata düşersem ne olur gibi bir kaygı taşıyan hiç görmedim.
Kefil konusuna gelince 2 kefilim var 2sinin de cebinden 1 kuruş çıkmadı, kimseden para falan istemiyorsunuz miktar yüksek stresli bir süreç evet ama bir şekilde bulunyor. Genelde de aileden birileri oluyor.

cok buyuk bir meblag bu. kimseden isteme. sahsen biri benden (olum, iflas gibi cok elzem durumlar haric) boyle cok buyuk bisey istemekten imtina etmiyorsa tekrar musallat olmasin diye olabildigince uzak tutarim kendimden.

O biraz size duyulan güvene bağlı. Ben babamdan başka kimseden isteyemedim, ama duyan birçok yakınım yardımcı olmak istedi. Çünkü sorumluluk sahibi bir insanım, risk olarak görmediler. Ben de yeğenime kefil olurdum. Ama olmayan birine de gayet iyi anlarım, olmayacağım birçok yakınım var benim de. Yurtdışında okumak çok zor bir şey değil, dahi olmanız gerekmiyor. Ama çalışma alışkanlığı olmayan biriyseniz, alana veya yabancı dile yatkınlığınız yoksa ananızdan emdiğiniz süt burnunuzdan gelebilir. Gelen birçok örnek var. Kendinize karşı dürüst olun, tembel sorumsuz bir insansanız hiç bulaşmayın.

Zorunlu hizmet meselesi akademisyen olmak istiyorsanız ve dönmeyi göze alabildiğiniz bir şehir, okul seçmişseniz çok büyük bir problem değil. Ama yurtdışına kapağı atayım, şöyle büyük paralar kazanayım düşüncesindeyseniz çok mantıksız bir program. Ki o durumlarda bile bazen mantıklı olabiliyor, abd gibi yerlerde mühendis falansanız iş bulup bir süre sonra bursu bırakıp ödeyebilirsiniz.

Bu programın sunduğu birçok fırsat var, alanınızda en iyi insanlarla çalışabilirsiniz, dünyanın en iyi okullarında okuyabilirsiniz. Ama birçok sıkıntılı kısım da var, meb bürokrasisi destekten çok köstek olur. Döndüğünüzde bambaşka bir akademik kültürün(!) içine girip çalışmaya başlayacaksınız. Biraz idealist bir yapınız olması gerekiyor herhalde. Yine de Türkiye'de akademisyen olacaksanız dr bitimine kadar olan süreci yurtdışında yaşamak çok daha mantıklı. Döndüğünüzde asistanlık angaryalarıyla uğraşmadan işe başlıyorsunuz.

ben de ylsy düşünüyordum ama sırf bu kefil olayı yüzünden vazgeçeceğim sanırım. 65 bin dolar çok yüksek bir meblağ, kimseden isteyemem.

Olaya dışarıdan bakanlar herkesin Şırnak Üniversitesinde senelerce çalışmak zorunda olduğunu falan sanıyor muhtemelen. Fakat Türkiye'de cari alım yoluyla binbir torpil bulup akademiye girip aldığınız niteliksiz eğitimlerle hoca olmaya çalışmak istemiyorsanız görüp görebileceğiniz en iyi burstur. Hiçbir burs için sayfalarva ödemeler tebliği bulunduğunu göremezsiniz. Daad 1 ülkeye jean monnet belirli konularda burs verir size. Ya da 3 yıl öncesinden fulbrighta başvurup 100 aşamalı seçim sğrecini başarıyla tamamlamanız gerekebilir. Üstelik mebin verdiğinin neredeyse yarısı kadar burslar için. Diğer taraftan yalnızca akademi için de değildir ylsy. Bir çok bakanlık mühendis gönderiyor 1 yıl okuyup geliyorlar ve uzman müendis olarak genel müdürlüklerde yüksek maaşlarla başlıyorlar. Bu pozisyonlara normal alımlarla girebilmek 8 kat falan daha zordur heralde. Üstelik yurtdışında yapmış olduğunuz bir master kalır ve 2 uıl sonra zorunlu hizmetiniz de bitmiş olur.
Olayı yanlış anlamamk lazım. Sıradışı bir olay olduğu ortada
100 yıldır var olan bir şey. Programın amacı başarılı fakat durumu iyi olmayan öğrencileri desteklemek değildir. Esas amaç memleketin yetişmiş insan kaynağı ihtiyacını karşılamaktır. Devlet sizi istihdam eder ve kadronuza yerleşebilmeniz için yurtdışında doktora ya da yl yapmış olmanızı şart koşar. Bu eğitim yapmanız için de sizi resmi burslu öğrenci olarak nitelendirir. Almış olduğunuz eğitim bedelleri karşılığında da hizmet bekler. Dönünce çalışacağınız kurum ve pozisyon gideceğiniz ülke kalacağınız süre alacağınız burs ve diğer her şey imzayı atmadan önce bellidir ona göre imza atarsınız. Üstelik dilediğiniz zaman burs almak istemiyorum diyerek resmi burssuz öğrenci statüsü alabilir ve hizmet zorunlululğunuzu nispeten düşürebilirsiniz. Örneğin bursu kazandınız ve Fransa'da yüksek lidand ve doktora yapmak durumundasınız. İlk yıl burslu olarak başladınız ve aylık 1750 euro burs aldınız. 2. Yıl grçim kaynağınızı buldunux ve resmi burssuz statüye geçtiniz. Süre sonunda ya 2 yıl zorunlu hizmet yapmak ya da 1750x12 euro ve fazileri ödemek durumunda kalırsınız. Süreçler olabildiğince esnektir. Bursun amacı insan kaynağı kazanmak olduğı için bütün ihtiyaçlarınız sayfalarca yazılan ödemeler tebliğinde belirtildiği gibi karşılanır.

but that was just a dream'e katilmakla birlikte, doktora yapacak azmin olup olmadigindan emin olmak lazim. gidip bitiremeyen insanlar taniyorum. ancak master icin cok cok cok mantikli, gittiginizin iki kati sure zorunlu hizmeti var, yurtdisinda master bitirememek icin ciddi bir dil yetersizligi ya da zeka geriligi falan olmasi lazim.

ancak 65bin dolara imza atmayi defalarca dusunecegim gibi, birisine teklif ettigimde imza atmazsa da vay neden atmadin demem, bence o anlamda siz kendinizi sorgulayin.

Sakin ol şampiyon bu kadar gerilmene gerek yok konuları nerelere götürmüşsün ya hu sahiden burada insanlar Türk akademisinin genel durumunu ya da yökün politikalarını falan övdü de ben mi farkedemedim acaba. Hiç yakışıyor mu seni gibi elit bir akademisyene bu kadar tahammülsüzlük. Bak dünyada böyle şeyler de var bazı insanlar bazı insanlarla bazen bazı konularda benzer ya da senin gibi düşünmeyebiliyorlar. Keşke bu derece duygusallığa kapılmak yerine programın amacının akademinin halihazırda kötü olan bu durumunu düzeltmek olduğunu anlamaya çabalasan. Neyse özür dilerim ya seninle aynı düşünmediğim için.

Devletin ayırdığı en mantıklı kaynak bu. Düzgün yönetilmiyor evet, her zaman gitmesi gereken insanlar da gitmiyor. Ama genelleyip cahil cahil konuşmamak lazım.

Türk akademisi için de aynı şey geçerli, kötü halde mi? Evet. Herkes uyduruk makaleler mi yazıyor? Hayır. Bazı idealist insanlar var, hem nitelikliler hem de sizin gibi boş boş eleştirmek, konuşmak yerine iş yapıyorlar. Yakın bir arkadaşım da bu bursla okuyor, Türkiye'den de iyi bir yerden mezun. Alanında en iyi enstitüde ve enstitüsünde konuya ilişkin en deneyimli kişilerden biri. Kalması için defalarca teklif yapıldı ama dönecek. O bilmiyor mu Türkiye'deki çöplüğü?

Ama bizde bir hastalık var, herkes en doğrsunu biliyor maşallah ama kimse elini taşın altına sokmuyor. İdealist davranmak zorunda değilsiniz ama boş boş konuşmayın bari.

kardes, goygoy icin milletin parasini ezmeye gideceksen lutfen gitme. ama hakikaten bilim yapacam edecem diyorsan ailenden birini bul derim. ben bu meb bursunu alan bir ton adam gordum, biri ikisi disinda hepsi goygoycu (seref yoksunu) karakterde adamlardi. ne duzgun tez yazdilar ne de bir makale cikardilar. devleti daha fazla somurmek icin tezini bir yil gec verenler bile vardi, boylece maaslarini aliyorlardi ve turkiye'deki gorevlerine baslamiyorlardi. ama sorsan hepsi ulkucu, milliyetci vs..unutma bu ulkede is bulamadigi icin insanlar intihar ediyor. sen bu adamlarin hakkini da aliyorsun.

@xportant insanların yazdıklarından söyledğiniz şeyin savunulduğunu anladıysanız size edilen her masraf da kaynak israfı.

Ikinci ve ucuncu paragrafinizi bir ben hayret verici buldum herhalde. Imza atmasalar, yuzunr bakmamaniz lazim ama sorun cikar da geri odemeye duserseniz e siz odeyemeyeceginize gore onlara kalacak... en son da bu risk alinir mi... bu sekilde bakildiginda sizin acinizdan hic risk yok ki.. imza falan istemeyin lutfen kimseden. Biri yazmis bloke hesaba o parayi yatiramayacaksaniz kimseden imza istemeyin

maddi durumum iyiyse imza atardim.

bende hicbir sey olmadi, ne olmasi gerekiyordu ki?

korktuğum için bakamadım :( cesur varsa yazsın bi zahmet ne olup bittiğini.

Güzel bir kadın çıkıyor. @natallica bakabilirsin knk :D

Kontrasttan yararlanıyor.

Bununla alakalı NG mind games videosu vardı. Negatife uzun süre baktığımız için oluyor beyin ziddini yapıyor.

YouTube a "nagative image illusion" vs. Yazınca açıklamaları var. Jesus illusion falan var hatta en ünlüsü. Bizde de barış Manço hâli vardı çok geyikti 10 sene önce falan. Belli noktaya odaklanıp sonra beyaza bakarak aslını görmek

bende bir şey çıkmadı ama westblack'in dediklerinden anladığım kadarıyla bir şey eklemek istiyorum.

sabri sarıoğlu için yapmışlardı bunu. duvara bakınca sabri görüyordun.

Netgeo'da acikliyordu bunun sebebini ama unuttum.

sarı nokta bulamadım ki odaklanayım (._.)

Uzun süre bakıp gözlerinizi sımsıkı kapatıp beklerseniz de geliyor görüntü. Sonra gidiyor.

bulundu.

www.youtube.com

www.tunefind.com

youtu.be

nasıl yok? internetle büyüyen nesil yok mu? 80’den sonrası? onlar sayılmıyor mu?

ne ile meşgul olduguyla ilgili. mesela oyunların çogu artik şartlandirma yontemi ile programlaniyor. cocuk ozgur iradesi ile mantikli is yapamiyor. kısıtlayıcı. algı yönetimini kötü etkiliyor.

8 aylıkken eline akıllı telefon verilen çocuklardan bahsediyorum. 80 kuşağı apayrı bir konu.

oyundan ziyade, çocuklar için yapılan videoları izletiyor anne babalar. onu diyorum.

Bu çok çetrefilli bir konu. Psikoloji araştırmacıları tarafından da üzerine çalışılan bir alan. "Dijital okuryazarlık" denen bir konu var ve bahsettiğiniz neslin bir kısmı bu konuda önceki tüm nesillerden daha kuvvetli olacak. Bahsettiğiniz gibi olumsuz etkiler de var ama olumlu etkilerin aileler ve eğitimciler tarafından anlaşılmasına ve uygulanmasına çalışılıyor. Türkiye'de de buna önem veren araştırma grupları var, www.instagram.com ve www.instagram.com gibi.

Ekleme: Bahsettiğiniz anne ve babaların da ekran karşısında geçirdiği süre bunu yapmayan anne ve babalardan daha fazla oluyor. Yani sorun sadece çocuğa verilen dijital içerik değil, anne ve babanın çocukla bunun dışında ne paylaştığına kadar gidiyor.

2 yaşına kadar yok. 2 yaşından sonra yaşına uygun şeyleri kısa süreli verebilirim.hic vermemek de saçma biz tüm gün elimizde telefonlarlayken.

cocugum olmadigi icin suresini arastirmadim ama uzun sure tabletle buyuyen bebeklerin pelte olacagina inaniyorum. bu alanda arastirmalar da var, zaten bebeklere bakmaya gerek yok, sosyal medya/bilgisayar/oyunlar cok cok cok fazla uyaran iceriyor, kendi beynimin nasil bir pelteye donustugunu goruyorken cocuklarin 'yaratici' falan olacaklarini dusunemiyorum, bu dedigim uzun sure kullanim, ama bence kucuk yasta 'kisa' olarak dusunulen sureler bile uzun olabilir.


www.psychologytoday.com

Sınırlar koyabilirsiniz(belirli yaşa kadar izletmeme, yemek yerken izletmeme, günde 1 saat izletme vb), ne izlediğini kontrol edebilirsiniz. Ama koydugunuz sınırlara uymayacaksınız o ayrı. Kaçarı yok bir şeyler izleteceksiniz. Önce uyusun diye ninni vb açacaksınız. Sonra yaşına uygun şarkılarla devam edecek. Kırmızı balık, fışfış balıkçı vb. Zamanla niloya, aslan koruyucular, paw patrol, peppapig, robotrenler diye gidecek. Boşuna kimse izletmem, eline telefon tablet vermem diye büyük laflar etmesin.

@dismainpula mesele bence internetle buyumek falan degil. bugunlerde buyutulen bir cocuga rastlamamis olabilirsin, yogun temposu icinde aileler cocugu zaptetmek icin sunu yapiyor: eline bir tablet, youtube'dan cocugun cok sevdigi sacmasapan bir video, cocuk ona kitleniyor baya zombi gibi. cocuk ona kitliyken anne baba yapmalari gereken seyelri yapiyorlar. bir nevi uyusuturucu vermek gibi. emzik gibi dusun. cocuklari ekrana uhulayan videolar mevcut youtube'da bulabilirsiniz yuzlerce milyon viewlari var (bir cocuk bir gunde bu videoyu 50 kere izliyor). cocuga veriyorsun kitlenip kaliyor, acayip seyler.

ve bazen ayni bir bagimli gibi cocuk bu videolari izlemek istedigi icin olay cikariyor, baska hic bir seyle de tatmin olmuyor, mecbur aciyorsun onune alip kitleniyor, tekrar tekrar izliyor. ertesi gun yine.

yani internetle buyumek meselesi falan degil bu. internetle buyuyen bilgiye erisimi olan vs. cocuklar tabii ki daha iyi olacak ama teknoloji ile cocuklari hipnotize ederek buyutme meselesinin sonu ne olacak gercekten merak konusu. ben cocugumu boyle bir seye maruz birakmaya korkarim acikcasi.

Endişelerinde kesinlikle haklısın ve şu an tüm dünyanın düşündüğü bir mesele bu. Ortak kanı kesinlikle doğru olmadığı ve telefon + tablet kullanımının limitlenmesi noktasında birleşiyor. Sosyal becerileri çok düşük bir nesil yetişiyor deniyor bu sebepten, çocuklar bir çok gerçek duyguyu yaşayamıyor. aileler de her ağladığında önüne tableti dayayıp uyuşturuyor veletleri. Daha bugün bir restoranda rakı masasında önüne tablet verilip susturulmuş çocuk gördüm. Çok ilginç.

Bir hayat görüşüm var ve benzer hayat görüşüne sahip insanların yönetimde olması, türkiye gibi tüm davranışlarını sahibine göre değiştiren bir halka sahip bir ülkede kritik bir konu. O yüzden görüşüme yakın insanlara oy veriyorum.

Herkesin ego, iktidar ve para için iktidara gelmeyi istediğini düşünmüyorum. Bu ülkede halkına gerçekten hizmet eden siyasiler de oldu ve olmaya da devam edeceğini düşünüyorum. Hiçbirinin %100 mükemmel insanlar olmadığını ben de biliyorum ama beni en çok temsil edebileceğini düşündüğüm partiye/şahsa oyumu veriyorum.

ben de aynı senin gibi düşünüyorum. hatta karakoçlar dan birnin şu sözlerinden çok etkilenmiştim:

Siyaset içer siyaset yer doyarız
“En iyi parti bizimki” der doyarız
Ne parti bizimdir ne siyasetçi
Aç karnına tokları besler doyarız..

ama yine de dindarlar başa geçip yaptığım her harekette beni .rospu ilan edecekler diye ödüm kopar. o yüzden hep sol partiyi desteklerim. yobazların baskıcılığından aşırı midem bulanır. bu yüzden solcuları çok severim. örneğin dindar bir erkeğe selam veremem ama solcu bir abiyle kanka bile olmuşluğum var.

7/24 surdurmesine gerek yok ki. "Ne parti bizimdir ne siyasetçi" olmasi da senin tembelliginden elini tasin altina sokmamandan kaynakli zaten

Bu da bir tercih tabii ama yaşadığın toplumu etkileyen eylemler karşısında tepkisiz kalmak bencillik olur.

ben duruma göre veriyorum. oy vermediğim bir parti ve onun yancısı diğer parti var, olara da s.kseler vermem. mafyalara rey mey yok.

siyasi havayı koklayıp duruma göre oy vermek en mantıklısı. tavsiye ederim.

insan haklarina sahip cikan ve savunan, bu haklari dile getirmekten korkmayan parti veya kuruluslara oy/destek veriyorum.

abi dünyanın en sıradan şeyini yazıp da amerika'yı keşfetmişsiniz gibi yazmayın yahu. siyasetçiler samimi değilmiş, hadi ya? fanatik azınlık dışında oy verenlerin %90'ı da bunun az çok farkında zaten. sokakta "cahil" nitelediğin adamın birini çevir, o da senin söylediklerini söylüyor. bunu söyleyip "abi o vermek de ne yeaa" yazmak hiç cool değil haberin olsun. herkes bi motivasyonla oy veriyor işte. bunu çözmek için duyuru açmaya gerek olmasa gerek. misal ben de ekrem'i sağcı buluyorum, dünya görüşü tiksindirici ve eyyamcı geliyor ama en azından kazanırsa güçlü olanın önü kesilecek, nispeten bir denge oluşacak.

tek adam rejimi ülkeyi suriye olmaya doğru götürüyorken pek fazla tercih lüksümüzün olmadığını düşünüyorum.

Refah ve mutluluk için.

Hiçbir partinin beni temsil ettiğini düşünmüyorum ama oy verirken de inadına bir partiye veriyorum. Genel olarak siyaseti aptalca buluyorum. Bir yerde okumuştum, "Siyasi liderlerinize kızmayın; onlar uzaydan gelmedi, içinizden geldi. Toplumunuz yozlaşmışsa başınızdaki lider de yozlaşmış biri olacaktır." minvalinde. Bizim toplum bozuk, siyasi aktörler ne kadar temiz olabilir ki?

Özellikle son seçimde gördüm ki insanımızın çoğu daha bir kaypak (uygun başka bir kelime bulamadım.). Bir tarafta yıllardır "Hırsızlık/hile yapa yapa seçimde kazandılar." diyerek suçlanan parti şimdi "Oy çaldılar." diyor. Aynı şekilde, yıllardır seçimlerde hile yapıldığını söyleyen güruhun adayı kazanınca "Hile mile yok, sandıktan çıkan sonuca saygı gösterin." diyor. İktidarı reklamcılıkla suçlayanlar, İmamoğlu'nun sürekli "Bugün de kütüphanede kitap okuyalım dedik :))", "Bugünkü iftarda da Hogwarts'a konuk olduk." paylaşımına "Aşşşşırı samimi değil mi ya?" diye methiyeler düzüyor. Adamı da seçim öncesi kimse tanımıyordu üstelik ama bir anda yüce lider olarak konumlandırıldı mesela.

Koyun/çomar diyenle koyun/çomar etiketi yapıştırılanlar arasında zerre fark yok oysa. Bunu her seçimde görüyoruz. Bu bana çok gülünç ve acınası geliyor.


Vatandaşlık görevi nihayetinde, oy veriyorum ama inadıma oy veriyorum dediğim gibi.

o köpek doğanın bir parçası evet.

ev ortamıyla zerre alakası olmayan bir canlıyı dört duvar arasına kapatarak sahibi olunamıyor bence. adamı tebrik ettim, müthiş mantıklı bir açıklama yapmış.

iki taraf da haklı.

Hayatı boyunca hayvan beslemiş biri olarak "itici" bir tepki vermişsiniz bence. Öyledir değildir haklısınız haksızsınız tartışmıyorum ama, neticede itici.
Sonra işte ekşisözlükte hayvan sahipleri şöyledir böyledir diye başlık açıyorlar.

farkli bir Bakis acisisi sunmak icin almanya'dan bildiriyorum. burda köpegin sahibi oluyorsun, hatta köpek vergisi ödüyorsun. köpegin sahibi olmanin getirdigi sorumluluklar da var elbet:
-toplu tasimaya bindiginde köpek icin yarim bilet ödüyorsun
-köpegin disariya kakasini yaptiginda temizlemek zorundasin, aksi halde cezasi var
-köpegin senin dikkatsizligin sonucu birine zarar verirse, mesuliyet sana ait
vs.
ama sunu da belirtmek gerekir ki burda sokak köpegi, yani sahipsiz köpek yok. ve hayvan haklari haliyle daha ileri.

ben burda sizi hakli buluyorum. köpegi cekmek icin sizden istemesi gerekirdi. ama ilk anda köpegin sahibinin olabilecegini düsünmemis olabilir. sonra da öyle bir seyler uydurmus gibi.

sizden izin alıp video çekmesi daha doğru olurdu belki ama ben köpeğinizi tasmasız dolaştırmanıza takıldım açıkçası, sizin bir parçanız olduğunu adam nereden bilsin, doğanın bir parçası olarak güzel bulup video çekmiş. sizin bir parçanız olduğunu haliyle anlayamamış. ben adamın yaptığı açıklamada bu bağlamda bir saçmalık veya tutarsızlık göremiyorum.

Hangi doğal ortam? Australian dingo mu bu? Köpekler domestik hayvanlardır. Sokakta barınamaz o küçük, sessiz köpek.

Kedi, köpekle yaşamayan kişiler cevap versin demişşiniz ama dayanamadım. Bir kediyle yaşıyorum evet. Sahibi değilim, onun insanıyım. Ortak bir hayatı paylaşıyoruz.

Sizden izin istese nezaket göstermiş olurdu. Ben olsam izin isterdim.

sen haklısın. nasıl ki reşit olmayan çocuk sana bağlı ise, evcil hayvan da öyle.

o zaman bebeğin fotoğrafını çekmelerine de ses çıkardıgımız zaman o bebek senin malın değil desinler.

adam edebiyat felsefe parçalamış ve beklemediğiniz yerden vurmuş.

bu arada tasması olmadan nerden bilsinler sahibi oldugunu? siz de köpeğe tasma takın madem ve sahibi oldugunuzu belli edin. insanlar eşinin başı bağlı oldugu anlaşılsın diye boşuna yüzük takmıyor

Cevaplarda beni haklı bulan tek kişi Almanya’dan yazmış. Kültür muhabbetine hiç girmek istemiyordum aslında ama hayatının yarısını Almanya’da geçirmiş biri olarak, demek ki kültürel bir durum diyorum. Bana bu kadar anormal gelen ve kesinlikle cahillik olarak adlandırdığım bir şeyi hayvansever insanlar bile savunmuş. Kültürden başka bir açıklaması yok sanırım.

Bu arada yukarıda hayvansever olmadığımı savunan arkadaşa bir şey söylemek istiyorum. Her akşam tam bir saat boyunca sokak sokak dolaşıp, annemin getirdiği yemekleri sokak hayvanlarına dağıtıyorum. Eğer o gün etli yemek gelmediyse kendi aldığım kuru mamadan dağıtıyorum. Her ay en az 4 paket 15 kiloluk kuru mama gidiyor yemekle birlikte. 5 köpek ve en az 100 tane kedi besliyorum HER GÜN. Kuşları tabii ki saymıyorum bile. Peki sen napıyorsun da gelip ona buna “sizinki hayvanseverlik değil” deme hakkını kendinde görebiliyorsun? Ki ne yaparsan yap, bunu deme hakkın olamaz. Bak ben elimden gelenin de fazlasını yaptığım halde, kendimi her gün zora soktuğum halde yine de kendimi eksik görüyorum; kimseye “seninki de hayvanseverlik mi?” diye yargı dağıtmıyorum. İnsanları tanımadan etmeden böyle peşin hükümlerde bulunmanız ne kadar saçma.

İki tarafı da kısmen haklı buldum ama köpek sahibini biraz daha haklı buldum zira bu hayvanlar evcil, yani doğal ortamı zaten ev. Bir insana bağımlı yaşayan canlılar. Söylendiği gibi Afrika köpeği ya da kaplan falan olsa anlarım da bu durum farklı.

doğal ortam mı kaldı yahu sanki serengeti düzlüklerinden koparıp getirdiniz vahşi hayvanı. millet ne kadar boş konuşuyor ihtiyaçlarını siz karşılıyorsunuz, köpek sizin.

Adam köpeğin benim olduğunu tabii ki biliyordu, parkta oturuyorlardı ve uzun süre bizi seyrettiler. Ayrıca onlar yaklaşırken ben köpeğin başındaydım, onlar geçsin diye otların içine doğru çekildim ben zaten. Köpeğim etrafı koklayıp işemeye çalıştığı için yolun diğer kenarında kaldı, benimle çekilmedi.

köpek hangi doğanın parçasıymış? vahşi ırkı evinize mi aldınız sanki? doğa mı var ulan parçası olacak.

köpekler kediler vb çocuk değiller. insan olmadıkları için bizim çocuğumuz olamazlar. evimizi aşımızı paylaştığımız dostlarımız olabilirler evet.

bir video ya da fotoğraf bir kedi köpeğin bir hakkını ihlal etmez çünkü onların fotoğrafın videonun ihlal edeceği bir özel hayat hakkı yoktur. onların hakları doğanın parçası oldukları ölçüde zarardan korunmaktır. videosu internette paylaşılsa bir köpeğin hakları zedelenmez. çocuğun zedelenir. çünkü çocuk insandır.

arada fark yok demişsiniz ama olmalı. hayvanlar evcilleşmiştir evet ama bu onların çocuğumuz olduğu anlamına gelmez. onun gözünde de siz anası babası değilsiniz.

Köpeğin, ne olursa olsun tasmasız dolaşmaması gerektiğini düşünüyorum. Bunu hemen söyleyip bir kenara koyayım.

Şimdi merak ettiğim, diyelim ki elinizdeki köpek, bir şekilde karşıdaki birine saldırdı ve ayağını kopardı kişinin. O zaman da aynı şey geçerli mi? Köpek o zaman da doğanın bir parçası mı? Bacağa düşen yıldırım ile tasmadan kurtulan köpeğin verdiği aynı zarar, aynı şekilde mi değerlendirilecek?

Köpek bu ülkede sizin eşyanız. Yani telefonunuza ne kadar sahipseniz, köpeğe de o kadar sahipsiniz. Yok bu sizin değil diyen, saçmalıyor. Hukuken köpek tam olarak sizin. Hatta bahsettiğim örnek üzerinden açıklayayım. Köpek birine zarar verdiğinde, eşyadan kaynaklanan zarar olarak bakılıyor konuya. Eğer o kişinin dediği gibi olsaydı, böyle bakılmazdı.

Bırakın videoyu/fotoğraf çekmeyi, sahipli bir hayvanı sahibinden izin almadan sevemezsiniz bile.

Bahsi gecen hayvan 10.000 yildan daha uzun suredir insanin cesitli manipulasyonlara evcillestirdigi bir canli. Zehirli olan yiyeceklerden kilo kilo yiyebilecek kadar da hayatta kalma beceresi dusuk bir canli. Sosyal acidan o kopegin "doga"nin bir parcasi olmasindan artik cok bahsedilemez. Biz de dogamiz geregi uykuya, suya yemege ihtiyac duyariz; ama doganin parcasi olarak yasamaktan cok uzagiz mesela.


Ikincisi, kopek sizin. Yasalara gore evcil hayvanlar "mal". Mesela hayvana zarar geldiginde ozel mala zarar verilmis gibi islem yapilir. Cogu ulkede boyle, Türkiye´ye has bir durum degil. Almanya´da kopegimi arabada guvence altina almaliyim, cunku aracta bir malin tasinmasi insani risk altina atmayacak sekilde yapilmali yasalara gore.

Yukarida soyledigim seyler, objektif bilgiler. Kopek sizin (Bu demek olmuyor ki kopege masaniz gibi davranin. Elma ve armut karistirilmasin.). Benim ahlaki anlayisima gore "sahip olmak" (gerci kelime anlami yaninda olmak) esitci anlayisa uymuyor evet, ama sizin sorumlulugunuz altinda bir canlidan bahsediyoruz. Sadece bu nedenle sizin, ne bileyim cocukken kedilere iskence yapan cocuklara gidip, kedi benim deyip, onu korumaya calismak gibi...


Elinde telefonla kendine her seyi kaydetme hakki gormek yanlis. Kopek tasmasiz gezdirilmez. Yine de sizin yaptiginiz yanlis digerinin yanlisini temize cikarmaz.

Almanyaspor, kopekli.

PS: Yukarida korkunc seyler okudum. "gercek hayvanseverler" evde kedi kopek beslemezlermis. Sevgili Einsteinler, sahiplenmeyelim de bu canlilar en iyi ihtimalle arabalar altinda ezilsinler mi? Insandan gordukleri sistematik eziyeti bir kenara birakip, nasil dogasina aykiri falan diyorsunuz? Hayvanlara barinacak tek nokta birakma, her yeri isgal et; ustune o yerleri de beton haline getir sonra kopeklerin dogasina aykiri de. Bir de, sanki hayvan refahi uzerine kafa yormus gibi ahkam kesmek ve "gercek hayvansever" tanimlamalari yapmak... Insan sasiyor gercekten.

derin mevzu bence. bende kedi duruyor evde. konusurken kedim diyorum ama iyelik eki bir sahip olma durumunu cagristirdigi icin imtina ediyorum bir yandan. ben de onun insani degilim. bir kedi bir insan ayni evde duruyoruz ama kirayi ben oduyorum. :) esya olmadigi icin satin alinmasina da karsiyim.

bu isin kavramsal kismi. pratikte kedi, kopek sahibisiniz ve her turlu o hayvandan sorumlusunuz. almanya'daki uygulamalar gayet anlamli. insanoglu dogayi ve duzeni degistirdigi icin bunun etkilerinden de birinci derecede sorumlu.

ben izin isterdim ama benim iznim olmadan cekilmesinden de rahatsiz olmazdim sanirim. kotu bir niyet yok, zarar verme hali yok, bilakis sevimli oldugunu dusunduler herhalde.

@inekadam +1

aynisini yazacaktim.

kopeginizin fotografinin cekilmesi sizi neden rahatsiz ediyor ki? bu eylem kopeginize zarar vermez, kopeginize veya size karsi bir suc olusturmaz.

cocugunuzmus gibi hissedebilirsiniz, cocugum diyebilirsiniz, cocugunuzdur.

ancak onlar insan degil. insan yavrusu olan bir cocugun fotografini cekemezsiniz o cocugun haklarina saldiridir. o cocuk bir insan, o fotograflarla istismara ugrayabilir. kacirilabilir, kucuk bir cocugun fotografinin cekilmesinin turlu kotu niyeti olabilir.

ancak kopegin videosunu cekmek sadece sevimli bulundugu icindir.

bu olayda size hakli diyemeyecegim. ha tabii nezaket kurallari geregi sizden izin istese daha iyi olurdu. ancak sizin bu ters cikismaniz gercekten gereksiz olmus. senin malinin videosunu cekmiyor, kopek videosu cekiyor.

o benim onu cekemezsin gibi dusunceler o senin bir malinmis gibi dusundugunu gosterir.

senin cocugun olsaydi da o benim cocugum onu cekemezsin demek o cocugu malin olarak gordugunu gosterirdi.

yolda gordugun annesi babasi olmayan bir cocugun da forografini cekemezsin. ve paylasamazsin. cunku o cocugun haklarina saldiri olur. cocuga zarar verir.

ancak kopegin videosunu cekmek kopege zarar vermez.

Bence sizden izin almadan videosunu da çekemez, sevemez de. Başka bir Avrupa ülkesinden bildiriyorum, bazı sahipler köpeklerini sevmenize müsaade etmiyor, size sempati duyup yanınıza gelmeye çalışan köpeği tasmasından çekip oturtuyor :(

o kadar garip ve gereksiz yere felsefe kasılmış cevaplar var ki...

senaryo; diyelim ki köpeğinizi eğitiyorsunuz, hayvan genç, kalabalık ortamlarda yanınızda yürümesini öğreteceksiniz ki tasması koparsa, kaçıp gitmesin yada sizinle yürürken tasmayı çekiştirmesin diye. bunun gibi iki tane tip geldi ve video çekerek dikkatini dağıtıyor, eğitiminize engel oluyor. uyardığınızda da "sön önün söhöbö döğösön östödöğömö yöpörüm" diyecek.... çok samimi söylüyorum ağzımı bozarım.

ben o canlının sahibiyim, o canlının her türlü bakın tekrar ediyorum her türlü sorumluluğu bana ait. eğer köpeğiniz sorunlu bir köpek olsaydı ve video çekerken durduk yere saldırıp ısırsaydı bu mallar sizi şikayet etmeyecekler miydi? işlerine gelince sahibi değilsiniz işlerine gelmeyince sahibisiniz.

siz o canlının bütün yaşamsal ihtiyaçlarını, konforunu, uygun yaşam ortamını, yaşaması için gerekli olan her türlü ilgiyi karşılamakla mükellefseniz eğer sosyal ortamlarda kimin onunla muhatap olup kimin olmayacağına da karar verirsiniz. ben nereden bileceğim, belki sen manyağın tekisin köpeğimin önüne zehir katılmış yiyecek atmayacağını yada köpeğim hacet giderirken çektiğin videoyu yarın internette salakça bir başlıkla görmeyeceğimi? ha bu arada sahipli bir hayvanı hacetini giderirken video ya çekmek de nasıl bir kafa ürünü bilemiyorum.

10 bin yıldır insanla beraber yaşamış bir canlı için "doğal ortamından koparıp evlere hapsediliyor" demekse sözün bittiği nokta. köpeğin doğal ortamı insanın yanıdır, orman yada sokaklar değildir.

bu arada sahiplenme ve sahip gibi kelimeleri sürekli maddi bir şey olarak algılıyor insanlar, alakası yok, türkçede daha uygun bir kelime yok, kullanım sebebi bu yoksa doğru düzgün hiç bir hayvan severin evinde baktığı canlıya kendi ailesinden farklı muamele edeceğini düşünmüyorum.

adam bildigin gerizekali bence.

kopegin dogal ortami ne yahu. evcil hayvan bu. koyunun inegin dogal ortami mi var? bunlar insanlarla insalara bagimli sekilde yasamak icin evrimlesmis hayvanlar.

issiz karga +1

Bence doğal hayattaki gibi davranıp kaba kuvvetle karşılasaydın çok güzel bir cevap olurdu. Doğal olanı bu sonuçta.

doğal ortamından demiş iyi güzel de arkadaşım köpekler iş yapmak üzerine varlar, kimisi sığır koyun gütmek, kimisi korumak, kimisi kuş kimisi domuz avına gitmek için. yani kopegin doğal ortamı varoluş sebebini karşılayabildigi, kendini sürü içinde görebildiği yerdir. sen evet ona sahipsin, köpekler iş hayvanıdır, sen işini verirsin... enerjisini atan kafası meşgul her hayvan da doğal ortamında sayılır. Kopeklerin doğal ortamı dağ taş bayır olsaydi ormana atılan onca can telef olmazdı. Boş yapmış. Bilmeyen az açsın Kral köpek ailesi, şemseddin sayan, Sedat bensason izlesin.

elbette ki köpek sizin ailenizin bir üyesi. sevmek için de fotoğraf çekmek için de sizden izin istemesi gerekli. evde kuş besleyenlere gıcık oluyorum, imkanım olsa yasaklarım çünkü kuşun kafeste yaşaması tabiatına aykırı. köpek için böyle bir durum yok, gereken özeni gösteriyorsanız keyfi yerindedir.

her hangi bir canlı, bir eşya gibi sahiplenilmiyor, siz kendinizi böyle görüyor olabilirsiniz ancak kanunda (her ne kadar işletilmiyor ve yetersiz olsada) "sorumlu olduğu" diyordu. burada ki soru biraz daha felsefi bir soru, bir canlının bir eşya gibi sahibi olabilirmiyiz sorusu aslında. Bu soru aynı şekilde çocuk içinde geçerli, çocuğu doğurdun (baba da olabilirsin fark etmez) diye sahibi misin?

kedi besleyen biri olarak bence hayır, ben elimdeki eşyayı ister yakarım ister satarım, istersem çöpe atarım çünkü benim, parasını verdim aldım (yada ürettim), ama bunu bir canlıya yaptığımda karşımda ahlaki değerler, etik değerler ve hukuki değerler çıkıyor. bu durum sadece hayvanlar için geçerli değil, bitkiler, ağaçlar içinde geçerli. bağınızdaki bahçenizdeki ağaçları bile kafanıza göre kesemiyorsunuz.

ancak, sorumlu olduğunuz canlıya karşı yapılan her hangi bir eylem sonrası (bu sevmek bile olabilir, rehber köpekler sevilmez mesela kafası karışmasın diye falan) uyarınızdan sonra kusura bakmayın demesi gerekirdi bence. en azından ben derdim.

hayvanın sahibi olunmaz, hayvana karşı sorumlu olunur.

eskiler kullanmaya devam edecek ancak güncelleme olmayacak.
huawei yeni telefonlarında kendi yeni yazılımını kullanacak bir ihtimalle(henüz açıklama yok b planımız var diye açıklama yapmışlardı) ama sonu ne olur nokia nın windows telefonu gibi patlar mı göreceğiz.

huawei anladığım kadarıyla çin devletinin desteğini almış bir firma.dünyadaki en iyi programlama mühendislerini getirip kendi telefonlarının desteğini kesmezler.asıl soru google ve android ekosistemi çinde yasaklansa google ve abd hükümeti ne yapacak?

edit:ki zaten çinde üreticiler abdye veri gönderimini engellemek için başka küçük uygulamalarla yol alıyorlar.çinde sadece birkaç vpn servisiyle sınırlı kullanıcı google servislerine erişiyor.

android açık kaynak kodlu bir sistem olduğu için huawei kendi android tabanlı işletim sistemiyle devam edebilir.

play store yerine de huawei önderliğinde firmalar toplanıp bir store geliştirebilirler. google'ın servisleri kullanılamaz belki ama o kadar. zaten kullanılmasın da, tuvalete gittiğin saate kadar hayatını loglayan bir firma google. biraz da çinliler loglasın.

bu dediğim olursa apple'dan sonra ikinci firma tercihim huawei olur, net.

2. El çöp olmaz bence. Zaten android güncelleme sıkıntısı çeken bi platform. Kullanıcıları bunu hissetmez bile. Ama yeni satılacak telefonlar için sıkıntı büyük. Kimse google hizmetleri olmayan bi telefona para vermez.

Bence bu sorunu tatlıya bağlarlar. Umarım. Huawei, ben her ne kadar tercih etmesem de, telefonlarını birçok insanın severek kullanmasından dolayı benim de sempati beslediğim bi marka. Güzel fiyat performans telefonları üretiyolar ki insanlar satın alıyo. Bu piyasadaki en büyük oyunculardan biri.

P20 Pro ile hava atamayacaklar evet.

Gelecek icin sikinti. 2 yil sonrasi icinde gunumuzdekiler sikinti. Ozetle sikinti. Simdi herkes elini ayagini ceker.

market yazmak mesele değil de bir ekosistem oluşturmak mesele. kimse yazdığı uygulamayı birde huawai içinde marketlerine yükleyelim demez en basitinden. fişini çektiler şu saatten sonra şansı yok malesef. önceden tr'de de market kapalıydı mesela. telefonlar marketsiz geliyordu ve yüklesen bile app'i çalışmıyordu. tam rezillik dönemiydi. amazon'un marketi vardı. hala varmı bilmiyorum fakat amazon bile marketi tutturamadı. halbuki bi çok ülkede market uygulaması yüklü gelmiyordu. anlayın yani...

desteği çekme kararı google ile ilgili değil. trump başkan yasaklıyor.
işletim sistemi yazarlar market de o sorun değil. oraya uygulama getirecek adamı bulabilecek misin? microsoft bulamadı kapattı sistemi. üstelik şimdi bu durumda hangi büyük uygulama geliştiricisinin yüreği yeter o markete girmeye?
şu an telefon da üretemiyorlar zira yasak dolasıyla stoklarında işlemcilerle yetinecekler. yeni işlemci de yapamıyorlar çünkü intel vs. patentlerini de kullanamıyorlar.

microsoft'la huawei'yi, windows mobile ile android tabanlı bir işletim sistemini karşılaştırmak hiç mantıklı değil. nedenlerine bakalım.

birincisi, windows mobile bambaşka bir işletim sistemi. uygulama geliştiriciler, wm için uygulamalarını port etmek ya da baştan yazmak zorundaydı. ama kullanıcı tabanı olmadığı veya yetersiz olduğu için uğraşmadılar haliyle. burada ise öyle bir şey yok. o da android, bu da android. oradan alıp buraya koyacak adam uygulamasını. hiç olmadı apk'sını sitesinden yayınlar, indirip kurarsın, bu kadar basit.

ikincisi, yukarıda belirttiğim gibi wm işletim sistemini kullanan insanların sayısı bir elin parmaklarını geçmedi. huawei markasının bugünkü durumu ve olası android tabanlı huawei işletim sistemiyle karşılaştırılamaz bile.

yeni kurulan mağazanın popülerleşmesi için uygulama geliştiricilere teşvik vs. de verilebilir. adam ekstra fazla bir şey de yapmayacak zaten. bir marketteki uygulamayı alıp diğerine koyacak. hem bunu yapmazsa, halihazırdaki huawei kullanıcılarını kaybetmiş olacağı için, emin olun yapacaktır.

huawei zaten uzun zamandır kendi hi-silicon firmasının kirin işlemcilerini kullanıyordu. Hi-silicon da huawei'e ait bir şirket. Yani adamlar aslında bu durumun farkındaymışlar. Hardware olarak dünyanın gözünde iyi bir yer edindiler bunu da kendi işlemcileri ile yaptılar. Yani işlemcileri kendini ispatladı. Kesinlikle yazılımsal olarak da iyi bir iş çıkaracaklardır. Çin kendi mobil işletim sistemi evrenini oluşturursa ve xioami gibi diğer firmalar da destek verirlerse bundan zararlı çıkacak olan google olur. zaten ios dışında tekelleşen google'a günden güne kıllanıyordum şu anda sonuna kadar huawei'ciyim.

SD Association atmış bugün. Muhtemelen sırada Wi-Fi Alliance ve USB-IF var. Böyle olursa kimse kurtaramaz.

zarar vereceğini zannetmiyorum, eğer bilgisayarının güç ile ilgili bileşenleri düzgün ve sağlamsa. sadece belki biraz daha yavaş şarj olur, artık çoğu yeni telefon ve adaptörleri quick charge gibi teknolojileri desteklediği için çok daha hızlı şarj olduğundan.

daha düşük akımla daha yavaş şarjın pilin ömrünü uzattığını idda edenler var.

zarar vermez.

hem şarj hem de aşırı kullanım elbette pile zararlı olur. tavsiyem. asus şarj programı kullanıp şarj etmek ve mümkünse %30 kalana kadar şarj etmemen. şarj için 30-95 arası uygundur.

Pasapoetunda sadece ya da baskin sekilde iran giris cikis damgalari varsa sorabilirler belki niye gittin diye ama amerika'ya giremezsin gibi bir durum yok.

aynısı küba için de söyleniyor.

pasaporta değil de verilen başka bir belgeye işletilebiliyor bildiğim kadarıyla böyle durumlar için. sıkıntı çıkmasın diye.

kıbrısa pasaportla girersen yunanistana vize alamazsın konusu var bir de (bu doğru, mit değil)

Vize verme sürecinde zorluk cikarabilirler ama vize aldiktan sonra sorun olmaz.

Eskiden ucakta doldurmak icin bir form veriyolardi. O formda bir kac ülkenin ismi yaziyordu. Daha önce buralarda bulundunuz mu gibisinden.. Ama o formlarda kalkti artik.

@avianthem
Son 1-2 yildir Amerikadan Kübaya da ucuslar yapiliyor. Yani bu durum artik sözkonusu degil.

ben de oldum geçen sene, ilk gittiğinizde 1 doz yapılıyor, ondan sonra 4 doz daha var. toplamda 5 doz yani.

iki dişini elime geçirmiş, avucumun içini parçalamıştı neredeyse bir kedi dişleriyle.

daha sonrasında kedi öldüğü için o zaman 5 doz aşı + kuduz immunglobulini-rig (bir kısmı avuca döküldü, kalanı kalçadan iğne şeklinde yapıldı) ve tetanoz aşısı şeklinde uygulanmıştı tedavi.

ama sıyrığa göre, doktorların alacağı önlem değişkenlik gösteriyor olabilir.

şu kaynakta lazım olan her şey yazıyor. göz atabilirsiniz:
www.acilci.net

4 doz hayatımda duymadım. 3 veya 5. 3 süreç içerisinde hayvanda kuduz belirtisi yoksa, yaşıyorsa vs., 5 hayvanda sıkıntı varsa ya da takibini yapamadığınız için ne olduğunu bilmiyorsanız. Aşı takip karnesi vermiş olmaları lazım, orada 5. dozun gününü yazmış olmaları ya da sizi bilgilendirmiş olmaları lazım. Bence her ihtimale karşı en azından telefonla bilgi alın yarın.

Totalde 4 ayrı durumda aşı oldum uzun aralıklarla. En son 2017 sonunda oldum, uygulama böyleydi.

@avianthem'in paylaşımına baktım, 2-1-1 4 doz varmış. Yine de emin olmak adına aşı için gittiğiniz yere danışmakta fayda var.

29 martta bi genelge çıkmış ve doz sayısı 4'e inmiş. sanırım 3 farklı aşı takvimi var ama şuanda genel prosedür 4 dozmuş...

en mantıklısı, ingiltere'den ya da avrupa/amerika'dan birilerine aldırmak gibi duruyor.

yani ben öyle yapacağım eğer denk getirebilirsem. pusudayım.

not: bu arada liverpool'un bir sonraki forma üreticisi nike olacak gibi duruyor (2020-2021 sezonundan itibaren). o zaman türkiye'de bulunabilir formalar.

oto kilitçi halleder kaput kilidini. bence yetişir.

Kış lastiği eğer diş derinliği yeterliyse muayeneden geçer.

O saatte hiç bir dükkanı açık bulamazsın, hele ki ramazan saat 10dan önce açılmaz.

Yetişmez
Bu günden yaptır
Son dk bir sey cikar

Egzoz gecmezse katki koyup temizletmen vs gerekir

bir gün önceden halledin, sabah sanayi erken açılmaz.

yetişmez.

Yetişmez.

8 den 10:45 e yetişmez

Toplamda 3 iş 39 dk sürdü far ayarı yapıldı ekstradan yetiştim

-ya kardeş nasıl yetişmez- derken @ZetaStar1903 cevabı vermiş zaten. bu cevapları verenlerin hepsinin arabası var mı cidden merak konusu.

izmir saniyede şu işlemler maksimum 1.5 saat sürerdi. ben de anlamadım niye herkes yetişmez demiş :D yetişmez diyenlerin sanayide çok zaman geçirmediğini düşünüyorum :)

öncelikle söyleyeyim, x vatan'da var.

x kullanıcısı olarak bir iki kelam edeyim. a11'le a12 arasında, günlük hayatta fark edebileceğiniz herhangi bir fark yok. bunun altını çizeyim. yine de xr elbette daha güncel, dolayısıyla ne olursa olsun burada kazanan xr. ekran çözünürlüğünün düşük olması da performansa pozitif yönde katkı sağlayan bir şey.

kameranın çift yerine tek olması, optik zum'a ket vuran bir özellik. ancak 2x zum sağlayan kamera ile çekilen fotoğraflar daha düşük kalitede olduğundan, çok zorunda kalmazsam kullanmamayı tercih ediyorum. bokeh efekti (fotoğraf arka planının flu çıkması olayı) zaten yazılımsal olarak xr'da mevcut. hatta yine ana kamerayı kullandığı için bokeh fotoğrafları daha kaliteli xr'da. tabi xr'ın ana kamerası x'ten de iyi. yani bence kazanan, yine xr.

gelelim ekrana. herkes tam tersini söyleyecek ancak ben lcd'yi oled'e tercih ediyorum. nedeniyse, koyu arkaplan oled'in gösterdiği çizgilerin vs. beni çok rahatsız ediyor olması. o nedenle, bakın burası çok enteresan, bence kazanan yine ve yeniden xr. tabi çözünürlük daha düşük, belki bu bazı kullanıcıları rahatsız edebilir. ancak bence sıkıntı yok. tabi düşük çözünürlük sizin için problemse, sizin bakış açınızdan bakarak kazanan x diyebiliriz. 3d touch'ın olmaması bir eksi sayılabilir, ama aman aman bir eksi de değil.

x'in xr'ı geçtiği (hatta ezip geçtiği) tek yer kasa. kasası çelik ve gerçekten çok güzel. ama xr'ın da renkli olması durumu var. yine de kazanan, x.

xr'ın boyutu büyük. hatta bana göre gereğinden fazla büyük. o yüzden bence x bu konuda daha iyi. subjektif bir durum.

geçen telefon alacak bir arkadaşıma da söylemiştim. şu anda ikisi arasında bir seçim yapacak olsam, hatta xs ile xr arasında seçim yapacak olsam product red xr alır geçerim.

İki haftalik xr kullanicisi olarak xs diyorum.
{ Not: Telefona bu kadar paralar vermek cok sacma }

Two factor authentication'ı aktif etmenizi de tavsiye ederim.
(git: support.apple.com)

girmeye çalışan kişi şifreni bilmiyormuş ki böyle bir mesaj gelmiş.

ama 2-factor authentication +1.

Bu zaten two-factorlu hesap demek. Ve mesela siz sifrenizi bir apple cihazina/web sayfasina girdikten sonra geldiyse ok, sizden dolayi gelmis demektir. Eger alakasiz bir zamanda karsiniza ciktiysa biri sifrenizi biliyor ve hesaba girmeye calisiyor demektir. Ama size gelen bu kod olmadan giremezler zaten, sifrenizi degistirmeniz yeterli. Oradaki konum da dogru olmuyor genelde, muhim olan siz sifreyi girdikten sonra mi geldi, durup dururken mi o

@ıyh
Durup dururken geldi

yuh böyle bir bildirim mi gidiyormuş, ulan az daha hayvan gibi rezil olacaktım. @takıl yani takmıyo belli, sağolasın sayende rezil olmaktan kurtuldum

kendinden vpn'li puffin browser var. zamanında opera'nın yaptığı gibi, web sitelerini kendi server'ları üzerinden işleyerek bilgisayarlara yolluyor. asıl amacı veri tasarrufu ancak böylelikle tüm sitelere girebilmek mümkün.

aşırı düşük konfigürasyonlu bir laptop kullanıyorum, bende aşırı yavaş puffin. onu da belirteyim.

bunun yanı sıra startpage.com'un (güvenli arama motoru) "anonymous view" özelliği var. hem engelli sitelere ulaşmanızı sağlıyor, hem de web'de daha az ayak izi bırakmanızı. browser değiştirmeden onu da kullanabilirsiniz. yapmanız gereken, startpage.com'a girerek istediğiniz siteyi aramanız ve arama sonuçları çıktığında her sonucun sağında bulunan "anonymous view"a tıklamanız.

Mobil için aloha var.

teşekküler. puffin'ine bakayım. startpage.com'da fayda görür.

wikipedia için www.wikiwand.com sitesindeki eklentiyi öneriyorum. chrome ve firefoxda çalışıyor. imgur bilmiyorum.

ölü pikselde eskiden swap cihaz verirdi apple. artık ekran değişimi yapıyor.

herhangi bir premium reseller'a bırakın ya da istanbul'daysanız zorlu yahut akasya'nın genius bar'ından randevu alın. reseller'a bıraktığınızda bir hafta gibi bir süreye, apple store'da ise 1.5 saate ekran değişimi gerçekleşir.

sim kart taktıktan sonra telefonu aldığınız yer de değiştiremiyor.