0

0
Düzenleme ihtiyacı hissettim ;
1- Bacanağım aile hekimi kontrolünde 6 hasta vardı (telefonla her gün aradıkları) şu an 29 olmuş. Hastanın biride şehirlerarası yolculuğa çıkarken bizimki ihbar edince sağlık ocağını ailesi ile basmışlar.

2- Meb personelininde dahil olduğu ilçe sağlık kurulu tarafından oluşturulan filyasyon ekip çalışmaları başladı. Sayısal olarak bilgi verilmiyor ama bugün oturup kabaca bir hesap yapıldı durum gerçekten çok ama çok ciddiye doğru gidiyor.

0

1, kuzen.

Nereden kaptığı bilinmiyor.

0

0

Ben hariç kardeşim

Bende de 0 bu arada.

Şu anda yok ama mart ayında yurtdisindaki kardeşim, teyzem, dayım ve kuzenim geçirdi.

0

verdiğimiz cevapların hastalığın yaygın olmadığı fikrine sebep olmayacağının bilincinde olarak cevap veriyorum; 0. uzak çevremde de sıfır, kulağıma hiç gelmedi.

Yani biz sürekli biraz is biraz evden calisma seklinde devam ediyoruz vakalardan dolayi. Iki fabrika var.
Sondan bir önceki olayda calisma arkadasim covid tedavisi gördü mesela. Test negatif. Negatif olduğu icin de eşine filan da test yapilmadi.
Şuan bildiğim benim de sifir. Ancak tedavi olan tanidiklarimiz ve is arkadaslarim oldu.

0

0

arkadaşımın arkadaşında bile duymadım. 0

bu kadar kişinin 0 yazmasına şaşırdım.

ankara'da çalıştığım yerde başlangıçtan bu yana 10 kişide pozitif çıktı. gayet yüz yüze görüşüp selamlaştığım insanlar bunlar. beraberr çalıştığımız firmada da pozitif çıkan elemanlar oldu.

yazlığa gittim, sitede 2 kişide çıktı.

edit: bu arada bunların çoğu son dönemde oldu. haziran sonrası yani. ankara'da vakalarda ciddi artış olduğunu tahmin ediyorum.

soru ve cevaplar, diğer insanların gözünde tehlike yokmuş gibi hissettirebilir diye düşündüm. bu nedenle duyuruya giriş yaptım. soruyu cevaplayayım.

sevgilimin arkadaşı ve eşi bu hastalığı geçirdi ve iyileştiler.
orta samimiyette bir arkadaşım, 10 gün önce anne ve babasını kaybetti covid-19 sebebiyle. kendisi de rahatsızlığı geçirdi. iki hafta hastanede yattı. şimdi iyi.

toplam 5 kişiyi bizzat biliyorum yani, ikisi vefat etti maalesef.

Su anda aktif hasta kimse yok.
Tanidigimiz 3 aileye bulasti, cocuklar dahil 10 kisi kadar. 2 kisi hastanelik oldu, birisi oldukca agir gecirdi, 45 yas civari.
Olen yok, herkes evde ve iyilesti.

Yakın çevrem 0.

Başka şehirdeki iki akrabam vefat etti, kuzenim ve ailesi de oldu.

Kuzenimin ailesinde 3 kisi var. Ust kat komsu yakin sayiliyor mu 1 kisi var. Yegenimin esinin ailesinde 2 kisi var. Ilk aklima gelenler bunlar.

Kardesim bir fabrikada ik'da calisiyor. Her hafta 5-6 kiside pozitif ciktigini soyluyor.

Bahsettigim kisiler son 20 gunde pozitif olanlar. Gecenlerde bobrek ameliyati olan bir yakinimi ziyaret icin hastaneye gittim. Uroloji ve covid servisi ayni kattaydi. Koridorlarin birlestigi yerde guvenlik vardi. Masayi bize emanet etti. "Aman kimseyi iceri almayin. Giren olursa da yanlislikla covidlerin tarafina gecmesin. Yatanlarin hepsi viruslu" demisti. Kimsenin virusu taktigi yok. Saglikcilar dahil. En azindan yoneticiler diyelim.

0

birinci derece olmadı ancak tanıdıklarımın tanıdıkları için konuşacak olursak kabaca 9-10 kişi geçirdi.

biri vefat etti (70 yaşlarında), 6 tanesi hastanede geçirdi. diğerlerinde hiçbir belirti olmadı ama pozitiftiler. 70 yaşında olan hariç yaş ortalaması 40 falandır.

1. İş arkadaşım.

Bir de kız arkadaşımın bir arkadaşı ailecek covid oldular Nisan gibi.

0. Arkadaşın arkadaşı bile yok.

Sıfır

0

0

7 kisi var bizzat tanidigim.

3u evden disari maskesiz eldivensiz cikmayan insanlardi.

4 kisi 70 yas ustuydu.

Simdiye dek 6si evde atlatti, 1i yogun bakimda entube halde, kritik durumda.

amcam, halam, babaannem covid nedeniyle vefat ettiler. kuzenim atlattı. teyzem yoğun bakımda.

0. Arkadaşımın annesinin hemşire arkadaşı geçirdi sadece. Ankara şehir hastanesinde çalışıyordu kendisi. Hafif atlattı. Onun haricinde hiçbir tanıdığımda ya da tanıdığımın tanıdığında çıkmadı. İnşallah da çıkmaz.

4 ay içinde 3500 kişilik işyerinde 63 kişi pozitif oldu geçti, halen olan var.

14-15. Diğerleri hafif atlattı ama maalesef 3'ü atlatamadı. 3'ü de 25-30 yaş arası, bilinen hiçbir kronik hastalığı olmayan, düzenli sporunu yapan, risk grubuyla uzaktan yakından alakası olmayan insanlardı.

Edit yerine yeni cevap yazayım dedim. Az önce öğrendim, blogger çevrelerinden tanıdığım bir arkadaşım şu an covid pozitif ve ev karantinasındaymış.

Aktif olarak 9.
Etraftan 4 kisi de vefat etti.

İkisini de lütfen okumayın. Detaylı sorabilirsiniz özelden.

İlk üniversitem olacak.

Çok teşekkürler cevabınız için o zaman dediğiniz gibi ekstra isler yapabilmek için evime daha yakın olan okulu seçmek çok daha avantajlı gibi duruyor değil mi? Marmara ve İstanbul diplomaları arasında bu sektör için bir fark olur mu sizce

Sektörde hiç kimse diploma sormuyor. Zaten iletişim mezunu çalışan da azdır. İletişim mezunu olarak ben de okuma diyorum, bu okullarda harcayacağın parayla gez toz daha fazla deneyim kazanırsın. Bana da okuma demişlerdi, ben de dinlemedim :-)

olay sana kalıyor. Şu an bir kamera edinip laptop/pc edinip çekimi kurguyu öğrenebilirsin zaten. Herkes showreel sorar, diploma sormaz. (ama lise mezunu olmak kötü etki yapabilir tabii)

Marmara'da doktora yapıyorum. Hocaları severim ama bence lisansta mümkünse vakıf ünide okunmalı. Devlette gidip ekipman alamazsın pek. Teorik dersler iyi geçebilir ama eh. Yüksek vs. yapıp akademisyenlikten devam edeceksen olabilir.

sinemaların internete kaydığı, tvlerin garip bir hale dönüştüğü bir ülkede/sektörde olacaksın. Mühendislik okumuş biri senden iyi görsel efekt/kurgu/renk yapıyorsa o işe alınır, daha iyi senaryo yazan bir edebiyat mezunu dizi yazabilir. Hiç okul okumamış bir kameraman / dop sektörde at koşturabilir. Okul aslında pek bir şey değil. Sana çevre sağlayacaksa (sektörden hocalar) güzel, kafa dengi arkadaşlar sağlayacaksa güzel (Türkiye'de zor). Normalde dokunamayacağın Red, Alexa, Blackmagic vb. kameraları Mac Pro'ları sağlayacaksa güzel. Bunlar yoksa çok anlamı kalmıyor.

Tüm yazanlara katıyorum, çevresinde çok sinema-tv mezunu olan biri olarak yazacağım. Okulda öğrenebildiğim kadar öğreneyim, okurken staj vs yaparım derseniz iş bulma şansınız zor olacak.

Öncelikle İstanbul İletişim'in öğrenci ajansı iyi iş yapıyor. Merkeze daha yakınsınız, sinema vb bir sürü aktiviteler o tarafta. Ev arkadaşlığı vs şansınız da varsa İstanbul derim. Ayrıca okurken mutlaka çalışın.

Yeni nesil dijital kameralar iyi video çekiyor, ikinci el olsa da bir kamera ve iyi işlemcili bir bilgisayarla ilk seneden itibaren video editing işlerine başlayın, Youtube'da yüzlerce tutorial var.

Buna ilişkin tüm programlara odaklanın, Youtube çok popüler olduğu için markalar video prodüksiyon uzmanı arıyorlar. Şimdiden iş ilanlarına bakıp neler istendiğini öğrenin, ona göre kendinizi geliştirin. Kendi çekip edit ettiklerinizle bir portfolyo da yapabilirsiniz. Photoshop uygulamasını kullanabileceğiniz bir fotoğrafçıda bile çalışabilirsiniz vb.

Örneğin: bigumigu.com
bigumigu.com

Tabii birden hepsini öğrenin demiyorum ama eğitim vakıf üniversitesindeki gibi uygulamaya yönelik olmadığı için yavaş yavaş kurcalayıp, okulda öğrendiklerinizle birleştirip, sürekli pratik yapmanız yeterli.

Bu programları kurcalarken ilginizi çeken alanlar olursa (Motion Grafik gibi) oraya yönebilirsiniz.

İlk seneden İngilizce'ye ufak ufak çalışın, en azından B2 düzeyine gelin. Yabancı videoları izlemek vb. bir sürü iş için yardımı olacak.

Kurgu, renk vb teknik alanlarda iş bulmanız daha kolay. Kameramanlık yanı sıra mutlaka bu tarz bir zanaatta iyi olmaya çalışın. Medyada iş bulmanız zorken, yapım şirketleri, reklam ajansları vb. alanınız genişleyecek.

Sektörde çalışan kişilerle mailleşebilir, okulda tanıdıklarınız olunca yaptıkları işe ilişkin konuşup sizin ilginizi çeken alanlar var mı keşfedebilirsiniz.

Çok sektör odaklı olmak sizi korkutmasın, yine kendi filminizi, belgesellerinizi, projelerinizi üretebilirsiniz. Ama ülkede işsizlik çok yüksek olduğu için maalesef herkes önce karnını doyurmaya bakıyor.

Dizi ve film sektöründe şartların çok ağır olduğunu söylüyorlar. Bahsettiğim alanlar mükemmel olmamakla birlikte teknik bilgide uzmanlaşırsanız iş konusunda sıkıntınız olmaz.

zarar yok.
Dolar olarak düşünelim, çünkü mal olarak karşılığı var
ama altın da aynı

Iphone 1000 dolar
Dolar 1.8 ken de 1000 dolar
dolar 7.5 ken de 1000 dolar

Sen paranı 1.8 den dolara çevirdiysen, o gün de, bugün de iphone alacak kadar paran var.
TL karşılığı önemsiz.
TL'de birşey üretilmiyor çünkü senin tüketmek isteyeceğin

sen uyduruyorsun. günlük mal alışverişini tl üzerinden yaptığın için zarardasın.

ancak şu var ki, ülke ve dolayısıyla lira gelecek vaat etmiyor. orta uzun vadede lirada kalmamak iyidir.

Ben sizin gibi bakıyorum. Beni Türk lirası ilgilendirmiyor. Ben cebimdeki döviz ve altın miktarına bakıyorum. Düşmesi çıkması umurumda değil. Bugün 100 dolar daha aldım. Fiyatına bakmadım bile. Umurumda değil. Benim tek hedefim dolar mevduatımı arttırmak.

Bu tarz işlerde kar/zarar bozdurduğunuz anda ortaya çıkar.

450'den altın aldınız, 1 sene sonra 400'den bozdurdunuz: zarar ettiniz. 500'den bozdurdunuz, kar ettiniz.

Para acil lazım değilse, günlük iniş-çıkışlara çok takılmayın...


.

yatırımlarda vadeye bakılır. sen altını 1 hafta paranın değeri korunsun diye mi aldın? min 1 yıl 6 ay korunsun diye mi aldın?

1 yıl sonra pandemi bitmiş ve herkes parasını altından çekmiş olduğu zaman da kiranı gram altınla ödersin kardeş takma kafana.

küçük ama düzenli alımlar sizi bu tür yükselme - düşme hareketlerinin etkisinden korur, söz gelimi dün 100 liraya aldığınız ama bugün 95 liraya düşen bir yatırım aracını geçmişte defalarca 70-80-65 gibi rakamlara aldığınız için maliyette önemli bir artış yaşamamış olursunuz ve üzerinde düşünmezsiniz, düşünmemelisiniz. bugün yüksek aldıysanız bir sonraki yatırım döneminizde düşük fiyattan tekrar alır maliyetinizi düşürürsünüz; işte o zaman fiyata bakmazsınız. burada gelirinizin de birikim yapmanıza imkan vermesi gerekiyor.

gelirinize göre çok çok yüksek alımlarda ise elbette giriş fiyatınız bir parça daha önemli olur çünkü yarın o yatırımı yat villa veya termosifon contası olarak realize edeceğiniz zaman satıcısı karşılığında tam olarak sizdeki kadar gram/ons altın istemiyorsa fiyata elbette bakacaktır.

Zaten bugünki gibi düşüşler uzun vadeli yatırımcıları bir anda kısa vadeliye çeviriyor.

o altını alırken muhtemelen uzun süre bozdurmayız diye aldınız. o yüzden uzun süre bozdurmayın. zarar etmezsiniz.

bir günde zarar ettim diye bozdurup tekrar alma işine (kısa vadeye) dönerseniz zarar edeceğinizi garanti edebilirim. çünkü kolay bir iş değil + kambiyo vergisi + makas aralığı.

Amaç paranın değerini korumaksa altın, döviz, fon vs sepet yapmanız daha uygun olurdu. Tüm parayı o anda yükselişte olana yatırdıysanız risk almışsınız. Zarar edip etmeyeceğiniz, paraya ne zaman ihtiyacınız olacağına ve gelecekteki küresel gelişmelere bağlı, yani bilmek mümkün değil.

Bu tür hareketli piyasalarda
1- sepet yapılmalı.
2- sepet ağırlığı değiştirilirken kademeli alım yapılmalı.

Her şeyi anlatırım.

Eski manitaya anlatırdım. Şimdi o kadar konuşasım yok.

Tabii ki hayır.

Konusuna göre değişmekle beraber bazı konuları sadece konu başlığıyla, bazılarını detaylarıyla bilse bile bazılarını da hiç bilmemesi daha uygudur. Her şeyi bilecek diye bir şey yok. Bazı konular bireyseldir. Birlikte hareket edilmemesi gerekiyor.

Anlatıyorum hatta bazen stres topu olarak onu mu kullanıyorum acaba diye düşündüğüm de oluyor zira bir sorunum varsa gözlerim ilk onu arıyor, yanımda değilse telefona sarılıyorum; refleks gibi oldu artık.

İlk yıllar biraz daha ketumdum da 8. Yılın sonunda 'ona anlatmayacagim da kime anlatacağım?' modundayim.

Hayır sıkılıp soğuyor

Her şeyi anlatıyorum. Hatta şu an fark ettim de sevgili olmadan önce arkadaşken de ona anlatıyormuşum yine her şeyi.

sevgilim olduğunda bir süre sonra en iyi arkadaşım da oluyor çoğu zaman.
yani bir şey olduğunda ilk ona haber vermek, komik bir şey olduğunda ilk onunla eğlenmek istemek, bir sorun olduğunda ona anlatmak istemek, bazı konularda sırdaş olmak, bazen içini dökmek istemek, dedikodu yapıp yorumunu merak etmek ya da iç dünyanı anlatmak gibi şeyler zaten bu işin bir parçası bence.
öyle bir diyalog varsa başka şeyler de güzel oluyor zaten.
ama o bağı kuramadığında yakınlık da kuramıyorsun sanki.
fikrini, düşüncelerini merak etmediğin biriyle ne kadar yakın olabilirsin ki?

Her şeyimi anlatamadığım biriyle sevgili olmam, şu anki sevgilime her şeyi anlatıyorum ama boğup onu da sıkmak istemediğim için önemsiz şeyleri geçmeye çalışıyorum.

hayir. arkadaslarima anlatiyorum ama her derdimi anlattigim tek bir kisi yok. bolusturuyorum - hem sikmamak icin hem de herkes farkli bir fonksiyonu karsiliyor hayatimda.

yiiuuoo niye anlatayim ki. ben normalde de derdini paylasan biri degilim. erkek kadin farketmez.

hayır.

bazı konuların bireyselliği konusu +1. hepimiz farklı bireyleriz, hayatımızdaki her şeyi karşı tarafın bilmesine lüzum yok.

bunun yanı sıra ve daha da önemlisi şu: hayattan beklentiler, kafaya takılanlar, sıkıntılar vs. tamamen farklı olabileceği için bana çok büyük gelen bir dert karşı taraf için çok çok önemsiz olabiliyor. senin için çok önemli bir derdini karşıya açtığında, "ee, bu mu?" tepkisini almak can sıkabiliyor. tabi sadece dert değil, sevinçler için de geçerli bu durum.

Eskiden anlatırdım fakat artık bunun bir tür zayıflık olarak algılandığını sezince bıraktım.

eskiden anlatırdım, zaman içinde anlattıklarımı kullanıp tartışmalarda çirkin çirkin konuşmaya ve kendince aşağılamaya başlayınca ve annesine babasına da anlattığı için anlatmıyorum artık. bir daha asla hiçbir özelimi de anlatmak istemiyorum, çok çirkin geliyor.

Eşime anlatmayacağım çok az konu vardır. Anlatmayacağım konu da annesinin densizlikleri olabilir ki onlar için de kız arkadaşlar var. O da anlatır bana.

her şeyi anlatırım, o da anlatır. hiçbir zaman da o anlatınca of pof dememişimdir ama ondan sıkıldığının sinyalini alsam anlatmayı bırakırdım sanırım. ya da bırakmazdım ya bilemedim çocukluk arkadaşıyız biz zaten sevgili olmadan önce de hep dertleşirdik "bu hoca bana taktı, elif silgimi aldı kaybetti" tarzı dertleri bile anlatırdık. bu kadar dandikleri bile anlatıp önemli şeyleri saklamak olmaz ki eş demek yol arkadaşlığı, yarenlik demek bence böyle şeyleri paylaşmaktan daha doğal bir şey yok.

Ben anlatırım, onun da anlatmasını isterim.

Kimsenin başkasının derdini dinlemek gibi bir özverisi olmadığını anladığımdan beri hayır.

Ancak trajik olayları konuyla dalga geçerek anlattığınızda devamı merak ediliyor yoksa özet geç oçe durumu oluyor.
Her derdinizi anlatınca herşeyden şikayet eden, zayıf karakterli ve sadece kendi dertleri varmış gibi bencil bir insan olarak algılandıktan sonra (sadece psikolojim bozulmuştu) bıraktım. Bence gerek de yokmuş.

derdim birdi karima anlattim iki oldu diye atasozu var :D

Her seyi anlatiyorum. Simdi evliyiz ama daha sevgili olmadığımız donemde bile gereksiz sekilde her seyi anlatıyormuşum düşününce. Anlatmamak icin kendime ket vuruyor olsam iliskiye aynı saflığıyla bakamazdim herhalde.

Genelde anlatiyorum ama bazen ona anlatmak icin cekince duydugum bazi konulari once "ic cember" diyebilecegim bir arkadas grubuna anlatip kafami topluyorum. Sonra onunla konnusuyorum.

Anlatabiliyorum, anlatamasaydım eşim olmazdı muhtemelen.

Hastalık ve ağrı şiddeti haricinde her şeyi paylaşırım. Hanım haricinde hiç kimseyle paylaşmam.

gündelik iş sorunları zaten anlatılır manasında yazdınız sanırım notu.
kişisel derdimi anlatırım, iş sorunlarından asla bahsetmem.
işini eve taşıyıp mutlu kalabilen çift örneği görmedim.

Esime ve aileme anlatamam, anlatirsam cokerler cunku. Birisinin dertleri sirtlamasi lazim, esim psikolojik olarak cok guclu degil. Saclari bosuna agartmadik.

anlatmıyorum çünkü dertler paylaşıldıkça artıyor gibi geliyor :)

%99

o olaya devlet el attı 2 yıl değil 6 aya düşürdü diye hatırlıyorum ancak kaza anında sigortanda ne yazıyorsa o geçerlidir çevirme olsa evrakların tamamsa sıkıntı olmaz araba kime aitse ait izni evrağı tamamsa ehliyetli herhangi birisi kullanabilir.
edit:sigortanda bu durum yazıyor olmalı yoksa kullanamaz tabi sonuçta sigorta araca olduğu kadar sahibine yani kullanana da yapılıyor

Kullanırken yakalanmayın. Sadece ruhsat sahibi kullanabilir ya da sahibi içindeyken kullanabilirsin.

Mobildeyim de değişti mi bu??

Süre dayına verilen kağıtta veya pasaportta yazıyor.maksimumu 2 yıl ama ne yazdığı önemli süreyi az yazabilirler.
Kural olarak sen kullanmazsın.eşi,annesi babası çocukları kullanabilir.polis gurbetci mevsiminde çevirmez ama sonrasında gördüğünde çevirir.aracın gümrüğe çekilmesini isteyebilir.

Yanlış bilmiyorsam arabayi sadece yurtdışinda yaşayan birince derece akraba kullanabilir.
Kısacası Türkiye'de yaşayan oğlu bile olsa kullanamaz.

Kısacası evet, sıkıntı olur.

Dayın dünyadan bir haber shsh, sakın bineyim deme

bildiğim kadarıyla aileden birisi binebiliyor bu tür durumlarda. birinci derece akraba olmanız lazım. yakalanırsan anında çekilir, gözünün yaşına bakmazlar.

"Yabancı plakalı araçları kimlerin kullanabileceği konusunda 4458 sayılı Gümrük Kanununun 238 ve duruma göre 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun 3/9’uncu maddesi ve ilgili yönetmelikler açıklama getirmiştir. Buna göre;
– yabancı plakalı araçları Türkiye’de yalnızca araç sahibi, ikamet yeri Türkiye Gümrük Bölgesi dışında bulunan araç sahibinin eşi, anne babası veya çocukları kullanabilir.
– Bunun dışında ancak, yolculuk süresince araç sahibinin de taşıtta bulunması kaydıyla başkaları tarafından kullanılmasına izin verilir.
– Bu araçların sahipleri vekaletname vererek taşıtlarını başkasının kullanımına bırakamazlar.
– Geçici ithaline izin verilen kişisel ve ticari kullanıma mahsus kara taşıtlarının; getiriliş amacı dışında kullanılması, bir başkasına kiralanması, ödünç verilmesi, başka bir şahsa izinsiz devredilmesi, satılması, hak sahibi olmayan kişilerce kullanılması, taşıtla birlikte giren ve belgelerinde kayıtlı olan parçalarının izinsiz olarak değiştirilmesi, kişisel kullanıma mahsus kara taşıtları için yurtta kalma süreleri içerisinde yurtdışına çıkarılmaması veya herhangi bir gümrük idaresine teslim edilmemesi hâlinde, 4458 sayılı Gümrük Kanununun 238 inci maddesine göre gümrük vergilerinin ¼ oranında para cezası verilir ve geçici ithal izni iptal edilerek taşıt gümrük idaresince teslim alınır (5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu hükümleri saklıdır)."

Kısacası Türkiye'de yaşayan (kaydi yurtdışında olmayan) birinci derece akrabasi bile kullanamaz.

Çevremde çok muhabbeti dönüyor bu işin ama kimse yanaşmıyor. Ne denli değmeyecek bir iş olduğunu öyle düşün. Bütün iş çevrem almanci ama kimse yıllardır bu topa girmedi. Bu arada amcanız sizi şoförü olarak kaydettirebiliyor. Ama bunlar neticede boş uğrasa dönüyor.

Yanlış yapmışsın başkan. Ben pimpirikli bir adam değilim yerim kokladiktan sonra. Ama yanlış yapmissin

Zaten uygun çözdürme oda sıcaklığında değil buzdolabı kısmında çözdürüp fazla bakteri üretmeden eti yemek, sen uygun bir şekilde çözdürmüşsün, o noktadan sonra yemen gerekirdi. Sen bakteri üreten eti dondurup sonra tekrar çözdürmüşsün tekrar bakteri üretmesine neden olmuşsun, dışarıda çözdürmemiş olman bakteri üretiminin biriminde farklılık yaratır ama temelde bir şey değiştirmez her şekilde riskli.

Bence risk almayın.

Hiç bir tarayıcı ile beceremedim

İmza alınıyordu diye hatırlıyorum

Eskiden babamın kredi kartını kullanıyordum çocukken. İmza istiyorlardı.

kredi kartları ilk çıktığında isimsiz, numaralıydı. kartın içine XXX TL yükleme yapılırdı.
o dönemde rüşvet vermek kolaydı :-)

2000’lerin ortalarında şifreye geçildi, öncesinde slip imzalanıyordu.

Eskiden şifre yoktu.çıkan slibi imzalıyordun.onun daha eskisi otokopili kağıta rakamlar yazılıp,kredi kartının üzerinden bir aparatla geçilip kopyası çıkarılıyordu ve ona imza atıyordun,işyeri bunu bankaya götürüp işlem yaptırıyordu.

Bildiğimiz haliyle POS cihazı bile yoktu, kartı koyup üzerinden imprinter ile geçiyorlardı. (O yüzden kartların numaraları "embossed" denilen şekilde yükseltilmiştir)

www.mobiletransaction.org

sifreden once manuel slip makinesi vardi

mesela bir restoranda kullanilacaksa musterinin karti alinirdi o makineden karbon kagitli ozel voucher uzerinden gecirilirdi

cok yuksek meblaglarda ilgili banka aranip provizyon alinirdi

www.merchantmaverick.com

yaslandik

ben 92'liyim, imprint ile ödeme alınan yöntemi bilmiyorum.
manyetik şeritli kartları hatırlıyorum. onlarla ödeme yapınca çıkan slip imzalanıyordu. çocuk yaştayken babamın kartını kullandığım oluyordu.
kartın üzerindeki imza ile slipteki imzayı kontrol ediyorlardı.

ben 92'liyim, imprint ile ödeme alınan yöntemi bilmiyorum.
manyetik şeritli kartları hatırlıyorum. onlarla ödeme yapınca çıkan slip imzalanıyordu. çocuk yaştayken babamın kartını kullandığım oluyordu.
kartın üzerindeki imza ile slipteki imzayı kontrol ediyorlardı.

edit: ben babamın kartını kullandığımda onun imzasını mı taklit ediyordum, yoksa sadece tanıdık yerler mi kabul ediyordu hatırlamıyorum. zaten pek sık kullanıyor değildim.

Chip&Pin reklamlarını hatırlarsın, o reklamların çıktığı sıralarda Pin'e geçildi diye biliyorum.

İmzalı çekim şifrenizi unuttuğunuzda falan hala yapabildiğiniz bir şey, işletme kimlik görmek ister sadece. Kartların arkasında bu alanı imzalayın yazmasının sebebi de bir nevi kimliğinizi kontrol eden kişinin imzalarınızı da kontrol etmesini sağlamaktır aslında.

İmprint denen yöntemi ben de görmedim ama yapılan işlem mail-order oluyor galiba.

Ben değilim ama arkadaşım mavi kartlı. Yıllardır turkiye'de. Hala beceremedi ama vakifbank tan bir şekilde almış. Hala aldığı kartta bile sorun yaşıyor. En son kullanılmayan banka hesabınız var mı bana verin diyordu. Alsan bile birsey istediğinde çok zor oluyor.

bilmedigim icin soruyorum, pasaportla neden acmiyorsunuz

Türkiye'nin bana verdigi "artik kimlik gibi oldu" denilen sey yüzünden pasaport almadim, simdi almak istesem bile konsolosluk randevulari araliktan önce yok. Yabanci kimlik vereyim diyorum onu da kimse istemiyor. Resmen g*t gibi ortada kaldim :)

Ben iş bankasından açtırmıştım, herhangi bir sorun olmamıştı.

Bugün Halkbank'a gittim ve sadece mavi kartla hesap aciliyormus. Istedikleri: Yurticinde ikamet, E-Devlet'ten yerlesim yeri belgesi ve hesaba yatirilacak 200 TL. Ziraat beni basindan savmis yani :)

AKP'yi sadece bir parti olarak gormemek lazim. AKP (ya da daha genis tabiriyle Siyasal Islam) Turk halkinin cogunlugunun dunya gorusu ve hayat anlayisina en yakin parti. Dolayisiyla parti adindan bagimsiz olarak Siyasal Islam Turkiye'de her zaman etkili olacaktir.

Ülkede siyasal islam bitmez. O yuzden akp biter ismi değişir cismi ayni kalir.
Türk halkınin çoğu böyle yönetilmeyi seviyor, yapacak bir şey yok.

Tıpkı SP döneminde olduğu gibi, kendi içinden yenilikçiler çıkıp kavgasız gürültüsüz bir şekilde kendilerine güven kazanırlarsa anca öyle. (Babacan ya da küçük enişte gibi değil.)

@crown bazen duyuru/soru sahibi olmasam dahi cevap olarak tiklemek istediğim gönderiler oluyor, seninki de öyle bir gönderi.

çıkar birliğini uyuyan çoğunluğa çaktırmadan ne kadar yürütebileceklerine bağlı. şu anki akp'nin içinden yenilikçi falan çıkması zor. erbakan zamanındaki gibi değil işler.

AKP bir partiden çok bir kimlik bir hayat tarzı. Ve bu sadece ona oy verenlerin değil tüm orta doğunun genel tavrı. Akpye atfedilen tüm suçlamalar; hırsızlık, yolsuzluk, adam kayırma, bunlara ilkesel olarak bir karşı çıkış yok. Aksine tek sorun bunları kendisinin yapamıyor oluşu. Adam kayırmadan şikayetçi olan neredeyse herkes bir torpil bulsa, bunda bir beis görmeyecek. Farklı tezahurlerde, farklı etnik, dini ya da siyasi kimliklerle var olsa da Türk halkının neredeyse tamamı akplidir. Aynı şekilde reisin tek suçu da kendi muhteşem ideolojilerinin reisi olmaması. Reis de Allaha hamd olsun tam bize yaraşır bir lider. Bayılıyorum ona. Onu düşündükçe nefesim kesiliyor.

ne yazık ki @allah yazdiysa bozsun +1

ben bunu gördüğümden beri Türkiye'ye olan inancımı kaybettim. Yani az sayıda düzgün insan var ama geri kalan muhalefet bile kendi sırasını bekliyor, aynı tas aynı hamam devam edecek gibi.

parti olarak akp, yavaş yavaş bitip %1-2 alan SP haline dönüşebilir. Daha en az 1-2, belki de 3-4 seçim var ama ona.

Ekleme yapmak istiyorum. En büyük ahlaki dayanağı "senin anana bacına yapsalar ne yaparsın" olan bir milletten bahsediyoruz. AKP ölür ama akpcilik ölmez.

2 seçime sıkıntıya gider. ben rtenin yaşadığı sürece etkisinin olduğunu düşünüyordum ancak pandemi sürecinde dünya değişime girdi bu herkesi vurur.

nesiller değişecek, dünyadaki görüş farklılıkları gittikçe birbirine benzeyecek. geri kalanlar ileridekilere mental olarak yetişecek. o zaman akp ve uzantıları bitecek. bu kaçınılmaz bir son. malatya'daki bir lise öğrencisiyle londra'daki bir lise öğrencisi teknoloji vasıtasıyla anlık olarak görüntülü konuşabiliyor. onun yazdığını twitter'da diğeri okuyabiliyor. fikirler paylaşılıyor insanlar birbirini anlıyor. yabancıların gavur dinsiz olmadığını, onların da kendileri gibi birer insan olduklarını öğreniyor insanlar. böyle sonsuza dek gitmeyecek.

Bitmez. Türkiye bir yola girdi artık .20 sene öncesine göre çok şey değişti .
Ciddi anlamda (denizde kara havada ve dış ülkelerde) stratejik hamleler yapılıyor. 90larda dışarıda yaptığımız tek açılım(!) Yunan jetleriyle Ege sularında yapılan (o zamanın tvlerinde sadece göstermelik bir haber olarak ) it dalaşlarıydı .

Şimdi ise bir çok ülkeyi rahatsız edecek türde hamleler yapılıyor ve bu konuları şu dönemde başka hiç bir parti yürütemez . Muhalefete ve kaybettikleri seçimlere bakarsak sadece akp nin seçimlerde kazanması için varlık gösteriyorlar. Akp gitmez bir kaç level üstü gelir.
Ek bir kaç parti kurulacakta, seçime girecekte ve akp oy kaybedecek umudu ile yaşıyorlar.
Ha bir de sandık haricinde, AKP'nin gitmesi için coronadan da medet umanlar var.

Akp zaten 2015 Haziran seçimlerinden itibaren bitik. Mhp'nin desteğiyle ayakta duruyordu bu zamana kadar. Şuanda Akp diye bir şey zaten yok, Bahçeli'nin güdümündeki Erdoğan var. Fakat artık o da bir fayda getirmiyor. Son yapılan anketlerin tamamında Akp + Mhp maksimum % 48. Son yerel seçimlerde bütün büyükşehirleri kaybettiler. 25 senedir kazandıkları İstanbul'da 23 haziranda % 8 fark yediler. Yapılacak ilk seçimlerde Akp yolcu yani.
Bütün trolleri maaşa bağlayıp Twitter'da Sözlük'te vs. havlatsalarda geri dönüşü olmayan son bu.

fobfilm+1
ayrıca destekleyen sermayedarların ülkeden parasını çekip yurt dışında işletmeler açtığı söyleniyor bence ciddi bir dalga geliyor. siyasal islam öyle gözde büyütülecek bir şey değil dünyanın her yerindeki muhafazakar parti oyu kadardır.

@guitarissimo + olarak siyasal islam'ın kemik oyu % 20-25 civarıdır. Erdoğan'ın % 50 oy alması demokratik ve merkezi söylemlerle dışarıya açılmasıyla olmuştur. Artık günden güne içe dönük fanatik söylemlerle marjinalleşiyor ve kemik kitlesine dönüyor. Ruşen Çakır'ın bu konuyla ilgili yaptığı yayını izlemenizi tavsiye ederim:

"Erdoğan'ın en büyük stratejik yanılgısı"
www.youtube.com

Akp hükümet olarak bitti ama henüz bundan haberleri yok. tek başına iktidar bile değiller bir kaç senedir.

RTE>Akp o ayrı bir hikaye ve şu an hala bu kadar bile oy almalarının sebebi de kendisi.

parti olarak da anap gibi bitecekler bir kaç seneye.

Ben iflas halinde şirket diye anladım. İflas vermiş ama işlemleri devam ediyor.

Şirket iflas etmiş. Alacakları/borçları kapanan kadar kişiliği devam eder, ondan adının önüne bu ibare konur.

Erzurum

uni hastanesinde calismak hakkinda fikrim yok, sehirde yasam konusunda kesinlikle adana'yi tercih ederdim.

adana

Erzurumluyum, ben olsam erzurumu seçerdim. Hem güvenli hem ucuz. İyi para biriktirirsiniz. Kışın da kayak vs takılırsınız. Erzurum sadece yazın biraz sıkıcı olur, aktivite yok yaz için çok fazla ama serin bi havası var yine rahat edersiniz yazları da.

hangi mevsimi daha çok seviyorsunuz ya da yaz insanı mısınız yoksa kış insanı mı? Bunlara cevap arayarak plan yapın derim.

İnsan bakımından her yerde insanın iyisine de denk gelebilirsiniz kötüsüne de.

Yeme içme bakımından bir antep olmasa da adana ile erzurum kıyaslamasına girmem bile, adana tek olur benim için.

Dediğim gibi bu biraz bakış açısıyla alakalı. Eşiniz hali hazırda karar verdiyse hiç buralardan cevap aramayın, direkt sonuca odaklanın derim.


* adanalıyım :)

Cevaplara çok şaşırdım. Eğer muhafazakar bir yaşam tarzına sahip değilseniz her anlamda Adana tabii ki. (Erzurumluyum)

Ölüm grubu yemin ederim tercihlere bak:D

Abi kesinlikle adana, erzurumdan bak dur

Adana tabi ki. Yalnız dikkat edin oraya yerleşmek isteyeceksiniz. 1 yıl sonra haber verin merak ederim.

Vallahi ne kadar doğrudur bilemem. Bir arkadaşımla daha geçen muhabbeti oldu. Turkiyede en sevdiğin yer gibisinden. Adam ölürüm Erzurum da bir yıl yaşamam dedi. Bunu diyen adam da 90larda Batman'da yaşamış bir adam.

Kesinlikle Adana.

Adana insanı kural sevmiyor. Erzurum ise bildiğin muhafazakar.

Hic dusunmeden Adana.

bu kıyaslama adana'ya hakaret gibi. her türlü adana alır. sosyal hayat, şehir imkanları, insanı, ucuzluğu hepsini bir pota icinde toplamis.

Erzuruma gitmemis biri olarak yaziyorum:

Adana'da daha cok imkan olacaktir eger lokal takilmak istiyorsan.

Adana'nin havaalanindan daha cok ucus var eger hareket alanim olsun istiyorsan.

Her turlu Adana yani.

İkisi aynı anda ölecekse evet.
Örneğin baba öldü. Bu durumda anne ve çocuk iki kardeş olarak pay edilir.

evlilerse ve ikisi aynı anda ölürse evet.
boşanmışlarsa herhangi biri ayrı ayrı ölürse evet.
evlilerse ve biri ölürse 1/4 sağ kalan eşe, 3/4 tek çocuğa kalır.

Bir de öyle direkt olarak geçmez. Veraset ilamını çıkarttırdıktan sonra tarh eden veraset ve intikal vergisini öder, vergi dairesinden alacağınız kağıtla tapuya gidip kendi üstünüze geçirtirsiniz.

@kibritsuyu onlar kaç para. Ben tek çocuk olunca resen geçer sanıyordum.

Kanka bende quadro bir ekran kartı vardı. İllallah ettirmişti editing sırasında. Belki benim bir hatam vardı bilmiyorum ama bir araştır derim.

Workstationlarda olur quadro. Özel olarak hp ve dell vs ws modellerine bakın.

Bu tip programlarda tavsiyem masaüstü. Ayrıca ssf, bol ram, i7 cpu, min gtx 1060 ekran kartı. Dizüstünü tokatlar. Ben benchmark yaptım 2500 usd verdiğim workstation ı buna benzer bir oyun bilgisayarıyla tokatladım. Bütün parçalar da bulabildiğim en ucuz markalardı. En pahalı yatırım windows lisansı oldu tabi. Bir de driver denen şey çok önemli hafife almayın. Quadro da daha da önemli.

Her fiyattan her yerden her zaman altın ve döviz almak Türkiye'de yaşıyorsanız mantıklıdır.
Tamamen kendi işkembemden yatırım fikirlerimi dinliyorsunuz.
Bence altın bir düşüş yaşayacak ve toparlaması yıllar alacak. Düşüşten kastım da 1700 dolarlar civarı maximum. Uzun vadede de kendini 2000 doların üzerine atar. Ama bu uzun vade birkaç yıldan fazla olacak bence. Tabi doların yükselmesi bence abd seçimlerine kadar devam edecek.
Usd bence seçimlere kadar sabit. Seçimden sonra 7.20 7.50 seviyesinde bir yere atacak kendini.
Diğer büyük para birimlerinin değerini normal buluyorum. Normal seyrinde yukarı tırmanır.
Ama kısa bir tavsiye olsun. Kimse sorduğunuz soruya cevap veremez. Dinleyin insanları kendi yolunuzu çizin.

2 hayırla uğurluyoruz muharrem beyi.

Saka mi bu ya? Gerekirse Davutoglu, Babacan ile ittifaktan bahsedilirken bunun yaptigi oylari bolmekten baska bir sey olmaz. Arti sarayin istedigi rakip tam Ince. Adami cozduler bir kere. Ince laf sokmayi, altta kalmamayi sever, AKP isi polemik siyasetine cevirecek gene, adam degilsin, serefsizsin, icki ictin, diploman yok muhhabbeti AKPnin istedigi sey. Ayasofya, basortusu, 15 temmuz gerizekali muhabbeti ile secimi almayi dusunuyorlar kapasiteleri o kadar. Ince o oyuna gelecek, onlarin seviyesine inecek, polemik siyasetine cekilecek.

Imamoglu, Mansur Yavastan biri olursa, bunlarin seviyesine inmez, icraat konusalim, ekonomi konusalima donecek is. Iste orda AKP bitti zaten, topluma soyleyecek hic birseyi kalmadi

3 hayır

Hayır, vermem. Kurmak isterse kursun tabii de benim için o cumhurbaşkanlığı seçimlerinin olduğu gün muharrem ince bitti.

Hobi olarak yine kursun.

Neck_and_neck +sonsuz

Rte’nin en iyi bildiği şey tartışmayı kendi tarafına çektikten sonra başlıyor. Mansur yavaş 1 saniye bile düşmedi o tongaya. İmamoğlu’da.

A haber’de haftada 2-3 gün haberi yapılan adamdan ne bekliyorsunuz? Yapmayın etmeyin

Vermem kankacim. İlla bağıran çağıran reise oy vereceksem gerçek reise oy veririm. Benim artık kafam almıyor bağıran çağıran adamı. Bağıran adama oy vermem. Kafam kaldırmıyor.

Bazı başarılı siyasetçiler parti kurmak isterken siyaset sahnesinden siloniyorlar. Emine Ülker Tarhan mesela. Bir diğer zarar da potansiyel oyları boliyorlar. Muharrem ince ye oy verecek on kişinin yedisi CHP.ye verirdi o olmazsa. Akp nin en büyük rakibi.

Velhasıl ayrı bir parti kurarsa milletin değil. Akp.nin çıkarları gozetilmis olur.

kesinlikle vermem.

kurmamalı ama kılıçdar'dan daha başarılı olduğunu düşünüyorum.

Artik oy vermek stratejik bir olay. Siyasi gorusunuze gore degil matematik yaparak oy vermelisiniz malum sahsin gitmesi icin. Dolayisiyla vermem

Oylar bolunmemeli. Bu soylemin daha neyini elestiriyorsunuz?
Tum muhalefet bir araya gelip tek bir aday cikarmali.
Durum ciddi.
Ulke diktatorlugun eline dusmus. Sosyal medya yasaklaniyor, yarin eksi de kapatilir, hilafet cagrilari geliyor, gazeteciler hapiste. Yetmez ama evetci libos zihniyetine gore oylar bolunmememli soylemi yanlismis. Tamam o zaman yarin obur gun cumaya gitmedin, umreye gitmedin diye isten kovulunca aglama, kuran kurslarinda ders kitaplarinda RTEnin hayatini cocuklarina okutursun, hocaefendi bilmemkim el opmeye icazet alamaya gidersin gidersin bilmem nerelere

No, we have some trust issue. Oy vermem.

Muharrem bizimle değilsin canım

5 oyum olsa birini vermem.

kk, kendi mezhebini çok kötü temsil ediyor.Ben de bir aleviyim, bizim köyde de hiç sevilmez. Sebebi de eski bir chpli vekilin dediği gibi dinsel teşkilatlandırma yapması. İnsanlar alevilerden nefret etmeye devam edecek. Bu adam dışında soldan herhangi birine veririm, ince gelsin, ona veririm. İnceyi harcayan Chp, KK tıpkı özgür öztürkü karcadığı gibi. Farklı sese tahammülleri yok, bu parti destekçilerinin de yok. Hemen mesajla hakarete başlıyorlar. Belki bu cevabım bile silinir.

Vermem. Ancak parti kurumasının faydalı olacağı görüşündeyim. Başkanlık sistemi nedeniyle artık oy bölme gibi bir şey sol siyaset için bence gerekli hale geldi. Neden? Eğer rte'nin karşısına tek çatı adayı çıkarsa ilk turda rte seçimi kazanıyor. Ancak her görüşün kendi adayı olursa oylar bölünse de kimse aday küskünlüğü yapmayacak ve kendi adayına oy verecek. Böylece seçim ikinci tura kalacak. Bu kez ikinci tura kalamayan adayın seçmenleri kalan muhalif adaya yönelecek (en azından bir bölümü) çünkü kendi partisine küsmemiş olacak ve o partinin işaret ettiği kişiye oy verecek.

Şahsi fikrim İmamoğlu ile Yavaş arasında bir kararsızlık var ise her ikisini de aday göstermeli CHP. Çünkü örneğin Yavaş aday gösterilmedi diye İmamoğlu'na oy vermeyecek insanlar var. İlk turda herkes kendi adayına oy verir. Böylece CHP adına bir iç seçim yapılmış gibi de olur. İkinci tura kalırsa kalmayan adayın seçmenleri kalana yönelecektir.

Ben aldım mesela istanbulda yaşıyorum ama memleketten aldım, az az kira getirecek, krediyi öderken çok zorlamıcak 1+1 ev. Bence yatırımlık kişinin kendinin oturmayacağı, daha küçük bi ev, semt falan farketmez gibi gelio

Önümüzdeki dönemde değer artışı beklenen eve yatırımlık ev denir. Mesela:
1) Gecekondu mahallesine yapılan ilk yeni evdir, etrafı kötü diye ucuza satılır, etrafı kentsel dönüşüme girince fiyatlar tavan yapar.
2) Tarihi eser konumundadır, yıkılır yenisi yapılır diye beklersin, yenisini yapınca tavan yapar.
3) Kenar mahalledir, etrafına bir yatırım yapılacağı bilgisini alırsın (fabrika vs), yatırım yapılınca çalışanlara yüksekten kiraya verirsin.
4) Kenar mahalledir, metro vs gelecek bilgisini alırsın, gelince fiyatlar artar vs vs.

Yani temel olarak bir "bilgi"ye istinaden yatırım yapılır genellikle. Eğer öyle bir bilgin yoksa, emlakçıların elinde maskara olursun.

@roket adam
Çok güzel açıklamış aslında. Cehreyi değiştirecek bir yatırım olmadığı sürece muhitte ciddi bir fiyat artışı beklenemez. Cekmekoy'den 3+1 daire almıştık metro yapılmadan önce, ee yapıldı öyle çok da tatmin olmadım. Şimdiki aklım olsa sisli Kadıköy Beşiktaş gibi daha cazip ilçelerden kümes kadar da olsa satın alırdım. Şişli merkez mahallesindeydi eski ofisim. Yıkıp yıkıp yenisini yapıyorlardı. Oradan 40 yıllık 50 yıllık daire almak bence çok mantıklı.

Bana göre - değeri artacak olan
- her zaman alıcı bulabileceğin
- yüksek kira getiren yahut hızlı kiralanan
- semt olarak arsa bedeli değerlenen, yaşam kalitesi yüksek veya bulunduğu bölgede talebin çok olduğu taşınmazdır.
Çevrede kolay ulaşım, market yakınlığı vs her zaman değeri artırır.

Bunlar genç bina için.
Eski binayı ucuza kapatıp kentsel dönüşümde müteahhite oynamak da bi seçenek ancak müteahhit bulmak da kat maliklerini ikna etmek de çok zor.

Kılıçla yaşayan

Duanla mi yaşadım ki bedduanla öleyim

Kılıçla Yaşayan Kılıçla Ölür.

incilde geçer.

Bilmem hiç inek ile sevişmedim.

kardeş ne sevişmesi yaa:D birinin ağzına yiyecek vermişler öbürü de onu kapmaya çalışıyo öğk.

arada bir inek/öküz cinsel hayatına dair bir şeyler okuyabilirsiniz.

Umarım ciddi değilsinizdir.
Süt yaliyorlar büyük ihtimalle.

Ben turkcell den memnunum.

tv+ son güncelleme ile biraz eziyete dönse de fena değil.

bende süperonline fiber + tv+ kullanıyorum
memnunum

Itopya dan pc aldık. Arkadaş çok memnun. Bir şikayeti yok.

teknobiyotik +1

sorun yok.

Valla İtopya son zamanlarda bayağı aktif. Donanım Haber' in falan Youtube videolarına sponsor oluyor. Enis Kirazoğlu, Mete Özbey falan da onların reklamını yaptığı videolar çekiyorlar. O yüzden söylediklerinizden en güveniliri o bence. Bir de İstanbul Bilişim'den uzak durun yeter.

aklını karıştırmak gibi olmasın ama bir de "qp bilişim" var:
www.qp.com.tr

şu an kullandığım razer fare için netteki en ucuz fiyat kendilerindeydi; sitelerinden aldım bir sorun olmadı.

ebrarbilgisayar'dan aldım. sorun yok.

Dükkan sahipinin klasik köylü kurnazlığı. Planda orası dükkanın içinde değil. Proje onaylatilip öyle yapılması gerekir. Sizi doğrudan ilgilendiren bir durum değil.

Öncelikle müteahhit.

Mal sahibi kullan der,kullanılabilirde ama oradaki başka bir hisse sahibi,misal müteahhitin sattığı daireyi alan kişide buna müsade etmelidir.ben orayı cafe yapacağım diyorsan misal tüm hisselerden izin almalısın.sonrasında belediyeye gidip ben buraya bunu yapacağım diye bildireceksin.genel toprak sahibi kafası buralar hep benim şeklinde çalışır ama oralar belediyeye terkedilmiş olabilir.kısaca kapının önüyle alakalı bir planın varsa önce belediyeye git.de ki ben şurayı tutup şu işi yapacağım,burayıda kullanıma katacağım.onlardan okeyini al,sonra bütün hisselerin onayını al,ondan sonra planını yap.

dukkan onu binanin tumune aittir ve binadan izin almak gerekir. siz simdi orayi kapatir kiralar dukkaninizi acarsiniz ama binaya tasinanlar olur ve izin vermezler ise belediye gelir orayi yikar. yikilacak bir sey yok ise de siz orayi kullanamazsiniz. ya da bina sizden orasi icin isgaliye isteyebilir.

oyle kafasina gore gidip kapatamaz, belediyeden izin almak gerekir ki belediye izin de vermeyebilir.

aynisi basimiza geldi, belediyeye sormadan onu de kullaniriz diye dukkan tuttuk. bina tek kisiye ait kendi sirketi var, o izin verdi sorun yok ama belediye izib vermedi! biz ic 30 m2 dis 20 m2 toplam 50m2 isimizi gorur doye tuttuk ama elimizde 30m2 dukkan kaldi.

yan binadaki dukkan onu kullaniyordu bina rahatsiz oldu isletmeden ya bize kira ver ya da kullanma dediler.

siz kardesim on tarafi iceri alin, belediyeden de izinleri alin ben oyle tutari diyin

Hayır başkan

Hayir calismiyor. Calissa NY olurduk.

"S"enatus "P"opulus"Q"ue "R"omanus

roma senatosu ve halkı

tr.wikipedia.org

sporcu bir millet evet

biraz kilolu olduklarından roma tanrıları çareyi bayraklara işlemiş. bizde de bir ara sarıgül yazıyordu.

12 13 yaşlarında "newcastle united hangi takımda oynuyor" diye soru sormuştum 30 yaşına geldim hala dalga geçiyorlar. O ayarda bir soru olmus. Bence duyuruyu silin :)

evet biliyorsun tarihteki ilk olimpiyatlar da roma'da yapilmistir zaten.

spqr olmasın o?

o kadar pizzayi makarnayi dondurmayi gomdukten sonra spor yapmalari gerektigini kendilerine bol bol hatirlatmak icin.

Sportaküs e saygı için

Biraz sondan başlayacağım çok masraflı. Ama sizin için bunun gerekli olduğunu düşünmüyorum. Bu işten profesyonelce bir beklentiniz olmadığını varsayıyorum.
1- bildiginizden Biraz farklı bir perde. Yeşil mat bir kumaş alın işinizi görür. Duvarı boyamak da işinizi görür. Perde kullanacaksınız kırışıklık bırakmayın üzerinde. Boyada da mümkün olduğunca ton farkı yaratmamaya bakın. Kartonu tam birlestiremezsiniz diye düşündüm.
2- ışık pahalı bir ekipman. Gölgeyi mümkün olduğunca florasanla engelleyin. Tepe ışığını unutmayın. Nesneyi fona yapistirmayin.
Amator düşünüyorsunuz ama zaten amatorsunuz bence çok masrafa girmeden kotarabilirsiniz.

1- www.thomann.de

2- bence ilk başta ışık filan düşünmeyin. önce bir çekin bakalım, içerik planı yapın. kurgusunu vs yapabilecek misiniz, her hafta video çekebilecek misiniz... bunlara bakın ondan sonra işin profesyonel tarafını düşünürsünüz. aksi halde boşa zaman ve para kaybı olur.

hocam yeşil perde'de amaç perde önündeki sahneyi arkası ile ayırt edebilmek. yeşil perde önündeki sahnelerde en az kullanılan renk oldugu için seçilmiş bir şey. dolayısıyla yeşil renkte ve renk geçişleri olmayan bir bez, ya da boya da iş görür tabi ki.
Aşırı koyu olmamakla beraber yeşil rengin çok açık olmamasına da dikkat edin. ışığı fazla yansıtmasın ki görüntü bozulmasın.


ışık için bitane tam karşıdan ya da iki tane kenarlardan aşağıdaki alternatifleri düşünebilirsiniz.
tek kişi konuşacaksa kamerayı bu çemberin içine koyup gölgesiz görüntü alınır sanki. 2 kişi olacaksa sağ ve soldan açılı ayarlamak lazım.

urun.n11.com
urun.n11.com

edit:
urun.n11.com
bu da uygun fiyatlı yeşil perde

-illa yeşil olması şart değil. ön ile fonu ayırt eden her renk kullanılabilir artık. (o eskidendi)
- çekimlerinizde fazla aksiyon var ise green + blue screen kullanmanızı kesinlikle öneririm.

O köye giden koy otobüsleri. Onlar alır.

mantıklı bence dükkanda alabilirsiniz

Kendin oturmayacaksan bence çok mantıklı değil. Döviz bazında daire fiyatları yıllardır sürekli düşüyor. Paranın dolarda kalması bile daha mantıklı bir çözüm olabilir.

Mülk al. Ev olur dükkan olur. Kesinlikle al

ben kesinlikle almazdım, kira getirisi garanti değil. kiracı ile sorun yaşarsın.ödemez, evi hor kullanır, aidat ödemez sana kalır, kira ödemeden kaçar vs vs.

bunlar bizzat yaşadığım problemler oldu ve yatırım için ev almaya tövbe ettim.

ayrıca şu an ev fiyatları ciddi bir yükselişte. uzun zamandır olmadığı kadar yükseldi, kredi faiz indirimleri, ödeme kolaylıkları vs derken fiyatlar çok arttı. 4 ay öncekine göre %10-20 arası artmış durumda genel olarak. yatırım için doğru zaman da değil.

uzun vadede değerlendirecek olursan da, zaten dövize karşı mülkün daha fazla değer kazandığı durumlar çok istisnai şeyler. genel olarak döviz fiyatlarının hep altında kalmış ev fiyatları.

Seçim size ait ama Türkiye'de yatırım için ev alınmaz şu ara, oturmak içinse alabilirsiniz ama yatırım olsun diye alıyorsanız çok yanlış bir zaman. Ev fiyatları olması gereken değerin çok çok üstünde, kredi faizleri düşük olduğu için inşaat firmaları en az %20 / %30 koydu fiyatlara faizler yeniden yükseldiğinde aldığınızın çok altına inebilir fiyatlar üzülürsünüz.

Diğer taraftan yatırımcılar ev yatırımı için şöyle bir hesap yapar, eğer aldığınız gayri menkul amortisman süresi 10 yılın üzerindeyse o mantıklı bir yatırım aracı değildir. Hesaplayın bakalım aylık 2500 TL'ye kiraya verdiğinizde kaç yılda amorti ediyor ev kendini?

Şuraya da şunu bırakayım size fikir verir :
www.youtube.com

@solo turkiye'de 10 yilda amorti eden ev yok ki. 1000 lira kira getiren 120 bin liralik ev goster 4 tane alayim:)

benim bildigim kira katsayisi 212. yani 212 bin liralik bir evin kira getirisi en az 1000 lira olmali ki mantikli bir yatirim olsun.

"Döviz bazında daire fiyatları yıllardır sürekli düşüyor." +1

şu anda gayrimenkul pahalı. neden pahalı? çünkü krediler ucuz. pahalı gayrimenkul alıp cefasını çekeceksen, ucuz kredi alıp sefasını da çek.

şöyle yap bence. elindeki paranın yanına bir miktar da kredi çek ama öyle bir miktar çek ki, kredi taksitleri evin kirasına denk gelsin. ilk 1 sene kafa kaya gel, sonrasında para kazanmaya başla. çok kabaca hesap yapayım:

2000-2500 lira kira beklentin varsa, 700bin lira kadar bir paran vardır. bunun yanına 300bin - 400bin kadar daha kredi çek. 10 sene vadeyle ayda 3000-3500 lira civarında ödersin diyelim. 1milyona 1.1 milyona alacağın evin kirası da o civarda olacaktır. 3250 kabul edelim.

ilk sene kafa kafaya , ikinci sene ayda 325 lira, daha öbür sene ayda 682 lira, daha öbür sene 1075 lira cebine para kalır. sonra 1508 - 1984 - 2507 - 3083 diye gidiyor. 9.senede 3716 olarak kredi taksidinden daha fazla oluyor. 10.senede 4413 kalıyor cebine. 11. senede ise evin kirası yaklaşık 8500 lira olmuş oluyor ve hepsi senin oluyor. evin değeri de 2.8milyon lira olmuş oluyor.

@baldur2, Türkiye'de öyle bir ev olmadığını yazdım işte ben de Türkiye'de yatırım için ev alınmaz, İlla gayri menkul yatırımı yapacaksan daha iyi seçenekler var misal KKTC bunlardan birisi aynı paraya aldığın evi 10-15 yıllık amortisman süresi ile KKTC'de alabilirsin Türkiye'de bugün en iyi şartlarda 20 yıldır bu süre.

hiç mantıklı değil. ev fiyatları yüzde 10-15 civarı zamlandı. nakit paran vardıysa bu kredi olayı çıkmadan alacaktın bence. bu kredi oranları hep böyle devam etmeyecek sonucta, faizler yukarı cıkınca ev fiyatları da düşecektir diye umuyorum. ama şöyle birşey de var. tl böyle değer kaybetmeye devam ederse ev fiyatları sabit de kalabilir. ben olsam almazdım, sana benzer durumum var almıyorum zaten

@monicapp
tam alacaktim bu faiz kampanyasi ortaya cikti.

Kankacim ben daire aldım çok pişmanım. Oturmayacaksan alma derim naçizane. Altın döviz ne alırsan al ama ev alma.

Arsa al bilen biriyle görüş fikir al en mantıklısı

Bire bir aynı durumdayız. Ben de tam niyetlendiğimde faizler düştü, fiyatlar uçtu. Almayı düşündüğüm dairenin muhitindeki fiyat endeksine baktım. Dolar bazında aynı yere gelmiş. Çok mantıklı değil şu anda almak.
Emlakçılar da çok katakulli çeviriyor bu aralar.

şunu da ekleyeyim, ekonomi kötü kiraya verdiniz kiracınız ödeme yapmayabilir, geciktirebilir, davalık olabilirsiniz. bunun dışında her sene neredeyse 1 kiraya eşdeğer vergisi de var. aldığınız zamandan itibaren 5 sene içerisinde satmaya kalkarsanız yüzde 20 ek vergisi var yanlıs hatırlamıyorsam. bilemiyorum tabi ben hep kötü taraflarına odaklanıyor olabilirim

soyle bir sey var arkadaslar:
bu para 3-4 senedir zaten oyle duruyor. sadece dolarda durdugu icin turkiye'de ev alma ihtimalim epey artti, bu firsati degerlendirmek istiyorum aslinda. ama dedigim gibi hicbir zaman oturmayacagim bir ev olacak. sirf kira getirsin. maksat bu. kira gelirine ihtiyacim yok, direkt olarak da altin alacagim. evet dolar bazinda dusuyor evin fiyati ama dolarin 10 lira olmasi da sanki yabancilarin da isine gelmez gibi. ben ekonominin cok cok dip yapip uganda, kambocya seviyelerine gelecegini sanmiyorum. ayrica zaten turkiye'ye donme planim oldugu icin, donunce satip is kurmak da mantikli bir olasilik gibi geliyor bana.

edit: aslinda dolarda kalarak hayvan gibi kar ettigim acikca ortadayken, bu parayi eve yatirarak kendim kasiniyor da olabilirim sanki.

Ben yurt disina cikacagimi bilmeden ev aldim, bilsem almazdim. Kira zamlanmasina ragmen 5-10 yil icinde doviz bazinda evin getirisi neredeyse yari yariya dustu.

Zaten yurt disindasiniz anladigim kadariyla, o yuzden getiriyi goturuyu TL ustunden hesaplamayin yanilirsiniz. Yukarida bir arkadas demis su kadar zaman sonra ayda cebine su kadar TL kalacak diye. Iste o hesap yaniltici zira siz ev kirasina TUIK oranlarinda zam yapacakken doviz TUIK oranlarina bakmadan yukselecegi icin kira geliriniz her sene duzenli olarak dusecek.

enflasyon yıllık %25 . düşün taşın kira gelirin yıllık %25 oluyorsa al yoksa zarardasın . benim de evim vardı sattım altın aldım . ciddi karım oldu . o ev dursa ne kirası ne değer artışı o kadar kazandırmazdı . bana sorarsan taşınmaz tam karın ağrısı . şimdi burada evi barkı olmayanlara cazip geliyor da başına geldi mi öyle değil.

ukraynada turist vizesi ile ev alinabiliyor, dolar ile kira getirisi saglayabilirsiniz ustelik avrupada en iyi yatirim geri donusumu suresine sahip ulkelerden biri

Kredi ile al
Dolar bozup alma

Darrüşafaka veya ÇYDD diyorum. Hatta ÇYDD’ye yapardım ben olsam

Darüşşafaka veya çydd +1

Darüşşafaka, çydd yada nesin vakfı

Darussafaka

lösev

Darüşşafaka ya yaptım bağışı. Teşekkür ederim

Not olarak duseyim koruncuk vakfina destek olabiliriz, bu vakiftan yetisen cok parlak genclerimiz var.

nakit-kredi-borç sizi ilgilendirmiyor.
paranın tamamı hesabınıza geçtiğinde imzalayın.
Nakit ödeme almak yerine hepsini bankadan göndermesini isteyin, taşımakla uğraşmayın.

Kredili kısım banka tarafından tapu işleminden sonra hesabınıza geçecek şekilde blokeli olacak. Size bunun evraklarını gösterdikten sonra banka ile de irtibat kurabilirsiniz. Adam nakit kısmı gönderecek bloke parayı da gördükten sonra tapu işlemini yapabilirsiniz.

Degismedi ise zaten bankanin avukati da o sirada tapu dairesinde olacak. Tapu memuru zaten size soracak parayi aldiniz mi diye teyit edecek. Siz de banka hesabiniza bakacaksaniz, para geldikten sonra imza atacaksiniz. Evi sattiginiz kisi ile paranin geldigi (kredi olmayan ) hesap sahibinjn ayni olmasina dikkat edin.

Peki nakiti aldım, blokeli kredi evrağına baktım, imzaladım. Bu kredili kısım ne şekilde ulaşacak bana?

tapudan sonra beraber bankaya gideceksiniz.

Ben bir kısım kredi bir kısım nakit şeklinde aldım evi. Nakiti verdim kredi kısmı ise tapu onayı bankaya gittiği anda karşı tarafa aktarıldı. belki 30 dk sonra aktarıldı falan yani karşı taraf imzayı atmak istemeyebilir ama banka bu yani.. kredi çoktan çıkmış olunca zaten hesabınızda kredi miktarı bile gözüküyor yatmış gibi.. bunu evi alan adam banka ile hızlıca görüşerek aktarılması yönünde işlemi de hızlandırabilir.

Tapudan sonra beraber bankaya gidip krediyi çözme işlemi kalkmış artık, tapu ve bankalar iletişim halindelermiş.

Yeni sistemde tapu satışından sonra banka krediyi satıcının hesabına geçiriyormuş.

Kredi harici olan kısmı nakit ya da banka havalesi olarak almadan imza atmayın.

Egede sahil şeridinde yaşıyorum yaz kış. Denize gitmedim bile. %30 normalleştik herhalde çalıştığımız için oldu belli de. Sınırlı temas maks. İki aile ile düzenli görüşme, zorunlu haller harici çok çıkmama.

İlk günden beri hiç umurumda değil. Aynen normal hayatıma devam ediyorum.

AVM'nin açık alanında oturdum. Zaten kalabalık bir avm değil, masaların arası çok açıktı on masadan üçü falan doluydu. Toplu taşıma kullanmaya da başladım artık. Maske, kolonya, dezenfektan, el yıkama devam.

Normallesmedim. Eski isimden ayrildim yeni işime Eylül'de baslayabilirim. Ancak haftada bir maskeyle evden cikiyorum. Kapalı alan olarak sadece markete gidiyorum.

Avmlere gitmiyorum, ihtiyaçlarımı online alıyorum. Market, dükkan vb yerlere maskeyle giriyorum ve uzun süre kalmıyorum. Arabamda kolonya taşıyorum. Açık havada kalabalığa girmemeye çalışıyorum ama çok kasmıyorum. Bulunduğum yazlık ilçede maske takan kimse yok diyebilirim.

İnsanlarla görüşüyorum artık ama evde. Onun dışında ürünleri birkaç saat bekletmeyi bıraktım. Direkt açıp ellerimi sabunlu suyla yıkıyorum.

insanlara zaten normalde de yakın olmayı sevmiyordum, hala yakın değilim. o yüzden karantina günlerinde evde olmak dışında zaten anormal bir yaşam sürmüyordum pandemi süresince.

geçen haftasonu akdeniz tarafına gidip iki günlük kaçamak yapmak dışında hala dışarı çıkarken maske takıyorum (yasak mı değil mi bundan bağımsız olarak), insanlara yakın olmuyorum, pazar gibi kalabalık yerlere ya da içinde müşterisi olan ufak dükkanlara girmiyorum vs. dediğim gibi bunları önceden de yapan biriydim ama o zamanlar garip bulunuyordu bu tarz davranışlar.

ihtiyaç olmadıkça toplu taşımaya binmiyorum. en son bindiğimde kalabalık durumu iyiydi.

market alışverişi yapmak, arada bir dışarıda yemek yemek ya da tek başıma bir çay bahçesinde oturmak dışında topluluk içine çıkmamı gerektiren bir şey yok.

bence sokağa çıkıp gezmekle tatil yapmak arasında fark yok. hatta tatile özel araçla gidiliyorsa risk sokakta gezmekten daha az bence. maske takıp sosyal mesafeye uyulduğu sürece, eller sık sık yıkanıp yıkanamadığı durumlarda dezenfekte ediliyorsa yapacak başka bir şey yok zaten. hepimiz bu virüsü kapacağız ve hayatımızı bir şekilde normalleştirmek zorundayız.
ben şimdiye kadar 2 kısa hafta sonu tatili yaptım, 3. kısa tatili bu hafta sonu, büyük tatilimi de ağustos sonunda yapacağım. her zaman yaptığım gibi temizliğe önem veriyorum ve maskemi takıyorum, bunun harici ekstra bir şey yapmıyorum.

Normalde çok titizimdir. Virüsten önce dezenfektan taşırdım. Tamamen saldım normalden daha da normalim.

normalden aşırıya doğru gidiyorum ben, kıstaslarım var, açık hava olmalı, belirli bir mesafede olunmalı, tensel temas olmamalı, toplu taşıma kullanılmamalı, vs. vs. vs. geri kalanında çok sallamıyorum.

apartmana taşınan kişiyle köpeklerin ilgisi nedir?
biraz daha açıklarsanız sorun daha iyi anlaşılabilir sanırım.

Kendisi köpek besliyor. Çevredeki tüm köpekler de bunun köpeğinin yanında yamacında dolanıyor.

yeni komşu köpekleri besliyor anladığım kadarıyla. manyak gibi köpekleri zehirlemeye falan kalkma sakın.

belediyeyi ara ve şikayet et.

yasalara göre sokak hayvanlarının beslenmesine engel olamazsınız.
belediye de kısırlaştırıp aldığı yere bırakır.

hayvanlar saldırmadığı sürece bir şey yapamazsınız yani.
zaten neden yapmanız gerektiğini de anlamadım.

sokağın biraz ilerisinde beslemesini rica edin komşunuzdan.
ama köpekler kendilerini besleyen insanı korumak ve ona yakın olmak amacıyla izini sürerler.
yani besleyen kişi de bir şey yapamaz.

Ne koklamasi azizim saldırmaya geliyor. Havlaya Havlaya ısırmaya geliyorlar. Ya manyak değilim tabi ama hala titriyorum sinirden. Bir aydır yorgun argın isten gelip sokak köpekleri ile çatışmaya girmek sinir bırakmadı. Bugün baya kufretmisim. Kendimi kaybettim artık. Kadın çoluk çocuğun arasında. Rezil oldum ona da asabim bozuldu. Belediyeye şikayet ettim şimdi.

havlayarak ısırmaya gelmezler.
alanlarını korumak için havlayıp tehdit ederler.
yapacağınız şey konuşup, 1-2 parça mama vermek.
dost olduğunuz anlaşılırsa sorun çıkartmazlar.

bu kadar "savaşılacak" bir şey yok ortada yani.
onları besleyen insanı ve alanlarını korumak istiyorlar.

Bu arada sinsi gibi yanıma yaklaştı bugün. Hirlamaya başlayınca küfür etmeye başladım.

blatta hiberna + 1

küfretmek köpeğin yanınızdan uzaklaşmasını sağlamaz.

zehirlemek ise nasıl hastalıklı bir düşünce şeklidir anlamıyorum. ben komşunuzun yerinde olsam sizi şikayet ederim.

30 yıldır aynı yerde yaşamanız orada sadece sizin isteğinize uygun bir hayat sürüleceği anlamına gelmez. herhangi bir sokakta yürürken köpeklerle karşılaşabilirsiniz, her sokak için mi şikayet kaydı açtıracaksınız?

korkunu yen, yaşam hakkı sadece sana ait değil.

valla hocam burada yazan arkadaşlar haklı olsa da, eğer saldırgan tavırlar sergiliyorlarsa direkt belediyeye haber verin. düzenli beslediğim sokak köpeği bile bazen bana karşı saldırgan tavırlar sergileyebiliyor. bütün gün yorgun argın çalışıp eve döndüğünüz zamanlarda her akşam bunun gerginliğini yaşamak istemezsiniz.

Hayir

Ikisi birbirini tetikler daima. Pek farketmez. Ben olsam daha stabil gördüğüm euro you tercih ederdim.

Altın

Fark etmez.

altın

var birkac kisi gordum.

olanların hepsinin oy verdiği parti aynı.

Bikaç tane var hepsi devlet memuru

Bende de hiç yok hatta sözlüğe girene kadar 15 temmuz olduğunu unutmuşum nerdeyse. Sadece sonradan bir arkadaşım Ömer Halisdemir fotoğrafını paylaşmış; 'gerçek şehitleri saygıyla anıyorum' yazmış.

Birkaç hakim arkadaş var paylaşım yapan

var. çalıştığım kurum torpilli memur dolu. torpilli olmasa da bu günü değerli bulan mevcut.

Var. Tanıdıklarım da kendi hallerinde, asgari ücretliler.
Şimdi bir başka tanıdığımun WhatsApp durumuna baktım o da muhalefet yanlısı ama yine bugünü anıyor.

Devlet memuru paylaşanlar.

yok.

kesin vardır. ama facebook'uma girip uzunca bir baktım da hiç görmedim. whatsapp ya da başka bir mecrada da paylaşım görmedim.

sadece rektör yaptı :)

"Bayram" olma kriterlerinin hiç birini karşılamayan bir günü, bayram olarak kimse kutlamıyor doğal olarak.

Hakimlik sınavına hazırlananlar paylaştı :D

Google'a garezi olup Android kullanmak biraz tuhaf değil mi? İşletim sisteminin bizzat kendisi Google hani. iPhone'a geçip iOs, Blackberry'ye geçip Blackberry OS kullanmak bir çözüm. Bence Windows Phone da çok güzeldi ama tutmadı işte :/

Edit: Bir de Samsung cihazlarda oluyor mu bilmiyorum ama açık kaynaklı olduğu için farklı Android sürümleri var. Cihazla beraber gelen ve silemediğiniz yazılımlardan falan kurtulmanıza yarıyor.

Bir de şöyle şeyler varmış: itsfoss.com

Ios a da başka garezlerim var. Yerli ve milli bir yazılımımız da yok ki :( Windows Phone alacaktım. Askere gittim geldim piyasadan silindi. Çok zor durumdayım.

Bende Google'ın çoğu uygulamasına gıcığım o yüzden devre dışı bırakıyorum Bir daha da hiç gelmiyorla. sende nasıl öyle oldu anlamadım?
Telefonun ne?

Samsung m20. En ufak boşlukta geri geliyor. Artık sinir harbine döndü. Inatlasmaya döndü. Dursun yerinde diyemiyorum.

yeşil yolu trt1 veriyor. yasaklı olamaz.

ama Trainspotting i Türkiye'de vermeyeceklerini net bir şekilde söyleyebilirim :D

Yesil yol degil o yol filmidir. Yesil rengi fazla olmus, trt 6 ayda bir verir yesil yol'u.

Trilyon tane yasaklı film var reis. Şu dönemde hatırlamıyorum ama darbe dönemlerinde örneğin yasaklanan filmler var. Bereketli topraklar üzerinde ilk akılla gelen.

yılmaz güney'in yol filmi yasaklıydı. yeşil yol değil.

Midnight Express
You Can't Win 'Em All

Ve bunlar gibi yabancıların bir şekilde Türkiye'yi konu ettiği birçok filmi yasaklamışlardır eminim.

Bakur yasaklandi, 2016 idi yil sanirim.

Düzeltme: Türkiye´nin yasak getirmesi 2015 yilindaki festivaldeymis. 2016, Avrupa festivallerindeki gosterim senesi oldugundan, o yil aklimda kalmis.

yesil yol sinemalarda bile oynadi

kemal sunal sesiyle;
alla allaa diyorum
soru norveçte mi soruluyor acaba
bu ülkede winnie the pooh yasak haberiniz var mı?

ha bu arada bir dönem kemal sunal'ın filmlerinde de yasaklamalar var.
www.youtube.com

bakur
kimlik
bir gün mutlaka
yol
duvar
bahoz
karanlıkta uyananlar
bitmeyen yol
dersim 38


bunlar ilk çırpıda aklıma gelenler. onlarca film var.

Srpski film yasaklı. Bizim haricimizde birçok ülkede daha yasaklı diye biliyorum.

Kazanan var.
Güncel fotoğraf video daha çok gidiyor.
Sana şöyle anlatayım. Elimde devasa bir arşiv var. Gaziantep ve İstanbul şehir görüntüleri. Yemek videoları. 500'e yakın video yükledim. Yarısı bazı sebeplerle kabul edilmedi. 250 tane satışta videom var. Toplam 26 satış yaptım. Hesabımda 400 dolar var.
Satılan farklı video adedim ise 3! Birer kere satılan iki video. Gerisi ise aynı video 24 kere satılmış. Videonun başlığı "Corona nedeniyle İstanbul'da boş çocuk parki". Demek istediğim şu; güncel değilsen işin çok zor. 7 ay uğraştım. İlk parayı sokağa çıkma yasağında kazandım. Sen düşün 7 ay 400 dolar. Ama o videoyu güncel olan kazandı. Ona göre hesap et işte. Bu arada ciddi bir arşivim var. Tahayyül edemeyeceğin bir arşivden bahsediyorum. Alexalar reddlerle çekilmiş bir arşiv.

ayda 8-10 bin kazanmakta mümkün ama tam zamanlı olarak bu işe yönelmek şart. yattığın yerden para kazanmak diye bir durum yok. günceli takip edeceksin, düzenli içerik üreteceksin, son 1 aylık gelirim 358 usd bir siteden, 220 usd kadar diğer bir kaç siteden. ki tam zamanlı yapmadım. 10 içerik atıyım gelsin ayda 300-500 diye bir mantık yok maalesef.

ben uğraşıyorum benim kazancım öyle yüksek değil çünkü ciddi emek ekipman ve ekip istiyor.

mesleği fotoğrafçı olup , zatem hali hazırda ajansta çalışıp, iyi bir çevresi ve şu günün parasıyla 200bin tl civarı ekipmanı olan bir arkadaşım en ölü ayda(nisan - ağustos arası) 1500-2000 dolar civarı kazanıyor.

tabi çok eski , senin aynı kalitede görsel üretsen bile bu kazançlara ulaşman ortalama 3 yıl sürer.

ayrıca en iyi kazanç elde ettiğimiz 3 site gettyimages, eyeem ve shutterstock bize ödediği payları yüzde 35 den yüzde 10 a hatta gettyimages bir de fiyatları 5 centlere kadar düşürdü.

srıf bu yüzden artık stok müzik üzerine çalışıyorum.

ayrıca fotoğrafla sınırlandırma, fotoğraf, vektör, video.

stoklara başlayanların yüzde 95i bir süre sonra pes edip bırakır.

türkiyedeki fotoğrafçıların ortalama 16bin fotoğrafı var stok sitelerinde.

satacak fotoğrafı tasarlamak, çekmek, fotoşopta işlemek, ayrıca ingilzce açıklama ve keyword girmek sonra tek tek sitelere yüklemek gerekiyor,

bazı ücretli uygulamalar tek tıkla bunu yapıyor ama 200 euro gibi bi fiyatı var aylık.

ayrıca gözün alışması color correction yaparken ekranın kalibre olması, retina mac ekranlarına bile kalibrasyon yaptırman lazım.

bir de fotoşop deyip geçme bazısı 2 dakka bazısı yarım gün sürüyor.

bu kadar sermaye, emek ve ustalık harcadıktan sonra insan ne iş yapsa zaten o paraları alır.

Zamanında ( 2010-2011 ) istockphoto sitesine üye olmuştum. Cundaya yerleşecektim. Studyo açıp oturdugum yerden para kazanacaktım ^^ 250 fotoğrafımdan 16 tanesi falan kabul olmuştu. Burada biraz benim naifliğim de söz konusu tabi canon 50D ile çektiğim şeyleri koymaya çalışıyordum.. Her neyse şuanda mesela o fotoğraflarım satıldı mı ne oldu hiç bir fikrim yok.. accountuma dair hiç bir şifre ve üyelik adı hatırlamıyorum..

sonuç pes ettim. :) ama aklımın bir köşesinde hep kaldı..

işsiz kalan herkes 2bin liraya makina laıp çekim yapıp para kazanma kafasında olduğu için o iş yalan oldu. fotoğrf 80lerde 90larda meslekti.

geçen bende hesap yaptım ama foto değil realistic render ile stock yükleyeyim dedim.

denildiği gibi siteler asıl işi yapan kitlenin komisyonlarını çok kısmış durumda.

günde 200-300 görsel upload etmen lazım ki standart bir kazancı yakalayabilesin. onun için de ekip kurman lazım zaten.

kazanılan paralara inanma yani.

gercekten emek verip, iyi ekipmanlar ile ugrasirsan karsiligini alirsin. 1-2 arkadasim bu islerle ugrasiyor ve cidden iyi para kazaniyorlar. en son yeni bir makine vb filan aldi biri 60 bin'e. ama gittigi her yerde nasil foto cekerim filan surekli bunu dusunup duruyorlar, zor is.

Hayırlı uğurlu olsun.
Emlakci sizden kimlik fotokopisi isteyecek. Öğleden önce tapu dairesinde işlemleri başlatacak.
Öğleden sonra size mesaj gelecek şu kadar harcı şu bankalara yatırın işinizi tapuya gelin.
Randevu sistemi ile çalışıyor yani saat de verecek o mesaj.
Ev sahibi Emlakci siz tapudasiniz artık.
Saat gelmeden bir süre önce parayı banka yolu ile havale edin. Açıklamaya ne için para gönderdiğinizi mutlaka yazın. Şu şu tapu işlemi için diye belirtin.
Ardından sizi cagiracaklar. Para alışverişini yaptınız mı? Evet
Su su daireyi, şu şu isim, şu şu isime satıyor. Mutabık miyiz? Evet
İmzalar atılır tapu hemen çıkar.
1- tapu sahibi ile para gönderdiğin hesap aynı kişi olacak!
2- tapudaki adrese kapı numarasına dikkat et. Küçük kızı gösterip ablayı kakalamasinlar.
3- elden para işlerine girmeyin.
İçinize sinmeyen birsey olursa, çekin gelin.
İçinize sinmeyen birsey varsa kesin bir bir yeniği vardır.

tüm masrafları alıcı öder.

tapu masrafı genelde satıcı payı da alıcı tarafından ödeniyor ama belki benim satın aldığım kişi yabancı olduğundan ötürü, o kısmı ona ödettim. yasal olarak durum nedir bilmiyorum ama yasal hak ise bu, bence zorla onların ödemesi için.

tapu masrafı %2 alıcı %2 satıcı şeklinde olsa da teamülde tamamiyle alıcıya ödetiliyor. il il değişiklikler görülebiliyor ancak.

asmalı konak'ı izledim ama o zamanlar 20 yıl önce yahu, anam izliyordu.

netflix hesabım yok, spotify da yok hatta. rick & mortydir south parktır torrentten iniyor. hatta geçen bir arkadaş "netflix super duper paketi var istiyorsan şifreyi vereyim" dedi de istemedim. çok istesem zaten çoktan kendim girerdim.

Ben eskiden 20 dakikalık dizinin bir bolumunu bile zar zor bitirirdim; hic odaklanamazdim.

Son 4 5 yıldır kaliteli bütün yapımları izlemişimdir, izlemeye çalışıyorum ve bundan keyif alıyorum.

İzlemeyedigim zamanları tekrar düşününce muhtemelen kafam çok dolu olduğu için dikkatimin dağıldığına ya da o dönemler film/dizi okuması yapmayı bilmememe bağlıyorum. Boş boş izlerdim; alt metinleri irdelemek, düşünmek aklıma gelmezdi.

En son Uvey Baba izlerdim Halil Gunesli. Paso film izliyorum, Bergmandan, Kurosawaya bir suru yonetmen bitirdim. Dandik film de izlemem. Kuru kuruya da izlemem, Film oncesi sonrasi epey okuma yaparim konu hakkinda, elestirisinden alt metinlere. Atiyorum Aguirre Tanrinin gazabi filmi. Bu film izleyip kuru kuru gecilmez, ispanyol somurgeciler, Hernan Cortes, konquistador kavrami falan bir suru sey var. Diziye onlarca bolum emek vermeyi dogru bulmuyorum. Ha tum baba yonetmenler biter, diziye baslanir.

En son behzat c izledim. Onu da TV de yakalarsam. Kaçan bölümü kovalamadim. Finale kadar da izlemedim. 70lerde filan bıraktım. Çocukken sidika'yi çok severdim. İzlediğim başka dizi hatırlamıyorum. Aaa yukarıda yazmışlar. Üvey babayı izlerdik.

Bu arada devam edeyim. Film de izlemem. Müzik de dinlemem. Heykeli saçma buluyorum. Resim filan zaten yok. Sanat düşmanıyım galiba

Sana motivasyon veren farklı hobilerin vardır, dünyadaki tek eğlence Netflixten dizi izlemek değil bu yüzden aman aman çok şey katmiyor işte maksat zaman geçsin.

Ben izlemiyorum :) çünkü çok sıkıcı, uzun sürüyor ve yapacak daha verimli işlerim oluyor.

ses olsun diye kurtlar vadisi açıyorum ikinci monitöre

ben hic izlemiyorum acikcasi zamanim yok. yani zamanimla asiri acayip seyler yaptigimdan degil ama yok iste ekstra dizi izleyecek bosluk.

Valla virüsten önce Yasak Elma ve Babil vardı, onları izliyordum. Tatile girince yenilere başlamadım. The Walking Dead izliyordum, onu saçmaladılar bayağı 10. sezonda kaldı öyle. Öyle dizi, film manyağı değilim zaten. Oyunlara takıldığım için onlara zaman ayırmıyorum.

Güncel dizi izlemiyorum.
Himym ve friends i izlemiştim. Baştan sona izlediğim tek diziler. Bir de yedi numara.

Lost, prison break, lie to me falan yarım bıraktım. Got ve true detective in sadece ilk bölümlerini izledim. Sanırım üç tane de anime bitirdim iki sezonlu. Daha uzun olan hiç bir animeyi bitirmedi.

Corona öncesi Yasak Elma ve Bir Zamanlar Çukurova izliyordum. Bir süredir annem yanımda olduğundan ondan bulaştı.
Onlar kesintiye uğradıktan sonra hiç merakım olmadı. Gelip de anlatmıyorlar mı, şu dizi var bu dizi var, aman çok güzel vs. Bana ne?

Hiç ama hiç bir diziyi izlemiyorum.

Biterken behzat ç izlemiştim. Dizilerle aram yok, gerçi filmlerle de öyle... TV açmıyorum.

ben de hiç izlemem , belgesel izlemeyi tercih ederim birçok dizi ve filmlerden daha güzel belgeseller var film tadında mesela aklıma gelen dubrovnik sanırım 5-6 bölümde yayınlandı viasat kanalında , arka plan müzikleri de muhteşemdi .
saydığın dizilerin sadece isimlerini biliyorum arkadaş sohbetlerinden ama hiç merak etmedim.

(bkz: tivibu)

Türk cell tv+ Dan çok memnunum. Hiçbir sorun yaşamadım 3 4 yıldır.

7-8 senedir kullanıyorum Turkcell superonline, hız konusunda çok başarılı 2mbit kullanıyorsam 2.2 2-4 gördüğüm bile oldu. Ev içerisinde sadece modeme en uzak noktada biraz sıkıntı oluyor. Alt komşuya da verdim şifreyi o da kullanıyor ve sıkıntı yaşamıyor. (benim pakette de tv+ var ancak kutusundan bile çıkartmadım )

@2econd

wow... resmen ufkum açıldı. kablonet'te maillerime cevap veren sen misin yoksa? Benim hiç aklıma gelmemişti. modem'in kafasına göre router'a ip atamayı kesmesini ne yapacaksın. Ayrıca tr de kablonet için uyumlu modem yok. satılana mecbursun. 2 yıl kavga etmeye değmeyecek konuymuş... parasını verip hizmet alamıyorum. niye kavga etmeyeyim... 2 yıl taahhüt vermişim ama karşılığını alamamışım... 2econd gereksiz buldu diye bu şekilde yaşamalıyım.

Özür dilerim arkadaşlar rahatsızlık verdim. Ben eşşeğin önde gideniymişim!

Süt vermeyin. Mama bulamıyorsanız şimdilik ciğer tavuk vs haşlayıp verebilirsiniz.


Bana mucize gibi geldi.

Mama vardi zaten evde, sokak kedileri icin hep vardi ondan verdim. Su verdim, sütle suyu karistirdim onu verdim simdilik.

Allah ol derse olur kardeşim. Onun kaderinde bu yazılıymış

doğum yapan kedilerde olabiliyor.
doğum yaptıktan hemen sonra yavrularını bırakıp zaten mama aramaya ya da avlanmaya gidemediği için uzun süre aç ve susuz dayanabiliyorlar.
ama hep olan bir şey değil tabii ki, sadece böyle durumlara karşı dirençleri artıyor.

süt vermeyin +1
sadece su yeterli.

acaba su için idrarını mı içti? gerçi kedide böyle bir davranışı pek hayal edemiyorum. sizin aklınıza gelmeyen bir besin kaynağı yoksa (filerde fare vardır vs.) yavrularda zihinsel gibi bir durum ortaya çıkmış olabilir, doğumun son evresinde besinsiz kaldılarsa. aslında veteriner görüşü almakta fayda var, belki besin desteği gerekebilir gelişimleri açısından.

Yarin yuksek proteinli mama alip vericem. Yavrular yeni dogmus gibi, oyle 10 gunluk falan değiller. Bayagi da hareket ediyorlar.

Kilerde sifir besin vardi maalesef. Posetleri falan yirtmis, sanirim yemek aramak icin. Kemirilmis karton parcalari var bir de :/

Zaten bazi yerlere kakasini yapmış ama kilerde hic koku da yoktu, zaten ne yedi ki koksun

su için idrarını içmez ama doğumdan sonra plasentasını yiyor.
bir şekilde idare etmiştir ama belki üç gün daha görmeseniz ölürlerdi.
yemekten çok su önemli süt verebilmesi için.
yani ucu ucuna yakaladığınız kesin.

Yanlışlıkla 3 gün yavru bir kediyi aç susuz bıraktım. Birsey olmadı ama kahrolmustum.

40 erkek hayır. Evlenmek bile istemiyorum.

cocuga bagli, 29 erkek.

Asla, hiçbir şekilde, kesinlikle istemiyorum.
33 kadın.

38 kadin, nope - 20lerin sonunda bi donem ister gibi oldum ama :-)

34,aşırı istiyorum.
Evlenirsem en büyük evlilik nedenim

Hiç istemiyorum. Hatta hiç hiç hiç.

Ama bir keresinde kısa donemliğine beraber olmak zorunda olsak da, bir iliskimdeki adamı cidden sevmiştim. İlk defa birinden çocuk yapabilme isteği hissetmiştim kendimde. Çok garipti.

Ama son 2 ilişkimde kesinlikle düşünmedim.

30 k

Dünyanın hali fln değil olay. Kesinlikle çocuk zamanından ve senden alan birşey. Daha ben gezecem tozacam, ohoooo. Sabah kalkıyorum 1 saat kendi rutinim var benim. 2 gün ailem için fadakarlik yapıyorum da 3. gün tükenmişlik sendromuna giriyorum kendime vakit ayıramıyorum diye.

Ama şöyle birsey eşimin maddi durumu kaygı taşımayacağım bir düzeyde olursa ve o çok istiyorsa ve en önemlisi sorumluluk sahibi bir adam ve düzgün bir baba olacaksa düşünebilirim. Kendimden yapacağım fedakarlık düzeyi ile alakalı bu. Sadece maddi durumla da direk bağdaştırmamak lazım, ama malesef alakalı işte yine de. Kendimden yapacağım fedakarlık düzeyini en aza indiren bir ilişkide, eşim istiyorsa düşünebiliriz.

36E - ben istiyorum ama o bebeklik çocukluk çok angarya işler. hemen 18 yaşına gelmesini istiyorum :)

çocuğu olan arkadaş ve tanıdıklarımın çocuklarına ayırdığı zaman, gösterdiği ilgi çok yorucu. çocuğunla bir kez daha çocuk oluyorsun. "aras bu ne? aaaa portakalmıııışş" falan.. hayal ettiğimde bile yoruluyorum.

bir de şu var

(bkz: gençken evlilik istemeyip yaşlanınca pişman olmak)

ve

(bkz: çocuk sahibi olunca hayatın kaydığı gerçeği)

24 k, şu an değil ama ileri de isterim gibi hiç mutlu büyük bir ailem olmadı çocukken. çok özenirdim o ailelere ileride kendim böyle bir aile kurmak isterim.

Evlilikte 5 yılı geride bıraktık. Eşimle psikolojik olarak zaman zaman "olsa güzel olurdu" gibisinden konuşuyoruz ancak reel olarak kesinlikle saçma geliyor.

Kişisel düşüncem şu ki; dünyanın nereye gittiği hem doğa olarak hem politik olarak belli değil, gördüğümüz her şey gün geçtikçe daha da saçma bir şekilde maddiyata bağlı yüzümüze vuruyor ki eminim hane olarak ortalamanın çok üstünde kazancımız var ancak hayatın anlamı bu olmamalı.

Eğer 1970 yılında bu yaşımda olsaydım, istemekle kalmaz iki tane hedeflerdim ancak bu zamanda kesinlikle karşıyım.

36 E

istiyorum ama olursa 2 tane istiyorum ama şu an doğurmaya müsait değilim ne yazık ki vakti geldiğinde inşallah. 21k

40'ların sonundayım. 2 çocuğum var, başka istemem. Zaten çok "agucuk" çocuk seven bir kafada olmadım. Kendi çocuklarımı seviyorum ama, kendimden bile çok.
30 yaşında çocuk istemeye başladım. Hatta bir ara sadece çocuk yapmak için evlenmek fikri bile vardı aklımda. Şimdiden söyleyeyim, çocuk öyle böyle bir sorumluluk değil. Şimdi "iyi ki yapmışım" diyorum.

Asla. Babadan yana şanssız bir adamım o sorumluluğu kendimde görmüyorum.
28e

31e Ben de 10 yillik sevgilim de istemiyoruz. Paramız ve iş nedeniyle zamanımız yok. Çocuk yapmak bizim için pet shop'tan alışveriş yapmak gibi çünkü o kadar evsiz çocuk varken evlat edinmek yerine yenisini yapmak bana evsiz çocuklara kötülük yapmak gibi geliyor. Insanlar olayı biyolojiye bağlıyor,kanimdan olsun diyorlar da sanki kızılötesi görebilen gözlerimiz sırtımızda kanatlarimiz var. Hepimiz benzersiz işte. O çocukları önce evlat edinirdim.

26 K, istemiyorum.

31 yaşında erkeğim. Keşke maddi manevi imkanım olsa da 3 4 tane olsa. Evli değilim ama geçen arkadaşın kızı oldu. Bakarken gözlerim doldu. Ağlayacaktım.

26 yaşında erkeğim. kısa cevap: kararsızım. uzun cevab için galerimizi ziyaret edebilirsiniz. İŞTE O ÜNLÜ DUYURUCUNUN MERAKLA BEKLENEN CEVABI

kafam çok karışık. bir yandan çok bencil olduğumu, pizza paramı bebek bezine harcamak istemediğimi, ayaklarımı uzatıp gebeş gibi yayılmak dururken çocuğu parka götürmekle uğraşmayacağımı vs. biliyorum ve benim gibi birisi için çocuk yapmanın çok ama çok yanlış olacağını düşünüyorum. öte yandan kız arkadaşım (25) iş ciddiye biner de evlenecek olursak kesinlikle çocuk istediğini söylüyor. onunla birlikte AŞKIMIZIN MEYVESİ AYTEK sahibi olma fikri de hoşuma gitmiyor değil... denize gitsek mesela, kollarından tutup böyle suya indirecek gibi olsam ama tipik bebek hareketiyle ayaklarını kaldırıp "yok istemezük" dese, ben de henry sen rahatsız mısın olm diye dellensem... fena olmazdı. yalnız "çocuk olabilir" dememin tek sebebi şu anki kız arkadaşımın istiyor olması ve evlenirsek türkiye'de yaşamayacak olmamız. bu ülkede çocuk yetiştirmek çok ama çok zor iş, yapanın önünde saygıyla eğilirim ama bende o cesaret ve çelikten sinirler yok açıkçası. anksiyeteden, kaygıdan manyak olup ölürdüm türkiye'de çocuk yetiştirmem gerekse.

İstiyorum. Kız olursa iyi olur. Kız çocukları çok sevimli oluyor. Küçücük kafaları, kocaman saçları var falan :D Güzel olursa bi de offf <3

Baba olmak nasıl bir duygu hep merak etmişimdir.

32 kadın
İstemiyorum.
Hiç istemedim.

28/k

doğru insanı bulursam istiyorum 4 5 tane filan :)

27 erkek. hayır istemiyorum. çocukları sadece uzaktan seviyorum.

Asla istemiyorum. Bugüne kadar zamanında büyük konuşup da sonradan yaptığım şeyler oldu ama çocuk konusundan çok eminim.

27, Kadın.

32 yaşındayım, kadınım, istemiyorum.

24 kadın, istememeye daha yakınım.

Fazlaca sorumluluk ve fedakarlık gerektiren bir iş bence çocuk sahibi olmak. Bu yeterliliklere sahip miyim emin değilim. Zaten daha çok erken olduğunu düşünüyorum kendim için ama ilerki 10 yıl içinde bile net olamam gibi geliyor.

Halbuki çocukları da çoook severim. Kardeşim anne gibisin der bazen bana agdhdj. Ama sevmek başka, bir bireyi dünyaya getirmek ona imkanlar sunmak başka.. sevmek için çocuk yapanlar var buradan kendilerine hayretlerimi iletiyorum O_O

Tabi fikirlerim değişebilir de, büyük konuşmak istemiyorum. Ama çocuk istemeyenlerin sayısı bence o kadar az değil, en azından çevremden gördüğüm kadarıyla.

29K
istiyorum. yani acilen değil de ilerleyen zamanlarda olsun isterim.

45 E ; Hiç istemedim , olmadı da zaten ama hanım çok sever çocukları olsaydı veya hala olursa sırf onun için kabul edip katlanırım.

En uyuz olduğum sohbet konusuda şu ; olunca anlarsın değerini, sevgisini O.o
Yahu zorla çocuk sevmek zorunda mıyım , sebze yemeği sevmem ısrar ederler bir tadına bak bayılırsın diye ( ki bakmam). Çocuk bu çocuk , var say senin gibi sevemedim , tencereye geri mi boşaltacağız. Etrafımda görüyorum bebekken aşıklar çocuklarına 10 lu yaşlarından itibaren boğacaklar.

27 k

3-4 yaşına kadar olan cocukları seviyorum. keske olsa ben de sadece sevsem oynasam ama bakmak zorunda olmasam. öyle bir şey mümkün olmadığı için de su an istemiyorum. insanın hayatını ablukaya alan bir sey. kendime zor bakıyorum

31 yaşında erkeğim, mesleğim gereği çocuklar ve ebeveynlerle çok haşır neşirim, uzun zamandır çocuk sahibi olmayı düşünmüyorum, dünyaya çocuk getirmenin olası varoluşsal krizlere bir nebze çözüm olması dışında bir faydasını göremiyorum.

'olsa guzel olur herhalde' ile 'aman allah korusun' arasinda gidip geliyorum bu konuda. Eskiden hic istemezdim, son iki uc yildir etrafimdaki bebekli aile, arkadas sayisi artti, bakinca o kadar zormus gibi de gelmiyor ama aslinda cok buyuk bir sorumluluk. Normalde aman aman cocuk seven bir insan degilim ama arkadas bebekleri ile arada oynamak hosuma da gitmiyor degil. yine de ben kendi hayat standartina ve ozgurlugune oldukca duskun bir insanim; bile isteye bozabilir miyim, emin degilim. Bu konu ile ilgili kafalar oldukca karisik bende yani. Hicbir zaman tam olarak 'oldu o zaman yapalim bir cocuk' diyecek durumda olmayacagim muhtemelen, kazayla olursa da hayir demem gibi. 8 yillik bir iliskim var, erkek arkadasim da ayni kafada ki onun yasi benden buyuk.

bir de ben kedimi bile gunde 20 kere kontrol eden, saginda solunda ufacik bir sey olsa uzuntuden krize giren bir insanim, cocuk konusunda evhamli bir anne olarak 20 yil erken yaslanirim herhalde. kendime bu kotulugu yapmak da istemiyorum.

27 yas K.

çocuğun eğitim parasını denkleştirebilirsem eğer
orta okul 150k*4
lise 150k*4
üni 150k*4

toplamda 1.800.000TL olabilir. yedisi içtisi vs 2.500.000TL biriktirmem lazım.

diğer türlü düz okula versek 25 yaşında ağzımıza sıçar diye korkuyorum madem bakamıycaksın niye yapıyorsun beni diye.

38 E
istiyorum, istedim ve var (16 aylık kız), ikinciyi de istiyorum.

28 K, 1 yaşında kızım var.

Hayatımın hiç bir döneminde anne olmayı hayal etmedim uzak planlar arasındaydı ama o anaçlık anne olma isteği yoktu. Ama gelecek planlarım arasında vardı. Bazı özel sebeplerden dolayı bu planı öne çekmek durumunda kaldık. Çocukları severdim ama annelerine verene kadar. Kızımı çok seviyorum ve doğum sonrası süreçte 1 yıl kadar doğum iznimi uzatarak evde kaldım.

Arkadaşlar çocuk işi ilişkiyi çok çok farklı bir boyuta taşıyor. Eşimi seviyorum ve zorla evlenmedim. Ama hamilelik psikolojisi, lohusalık psikolojisi, çalışan kadının ev hanımına evriliş psikolojisi...

Sonuç olarak; kızımı seviyorum, ama çocuk işi akıllı işi değil yeni evlenmek isteyenlere de tek tavsiyem: evlenmemeleri..

2. Çocuk istemiyom.

24K

çocuklardan nefret ederim ama istiyorum. türk bebeleri gibi çığırtkan olmaz inşallah. :)

31 yaşında bekar Erkek kişisi.

Yani istiyorum gibi özellikle kız çocuğu bilhassa kız çocuğu ama bir taraftan cesaretim yok gibi bir şey. Böyle bir durum söz konusu.

Neden kız çocuğuna gelirsem; 2 tane kız yeğen.

Abimin 1 kızı, kuzenimin de 1 kız var. Aralarında 3 sene var. Büyük olan abimin kızı. Çok tatlılar lan. Çok komikler. Çok iyi anlaşıyorlar. Oynarken, abimin kızıyla oynarken, lan benim de bir tane kızım olsa demişliğim var.

Kuzenim kızı, gidip babasına sarılırken keşke bir kızım olsa da gelip bana böyle sarılsa demişliğim oldu. Kuzenim adına çok mutlu oldum, mutlu bir ailesi var diye.

Bu iki kız yeğenden sonra kız çocuğu kız çocuğu dolanıyorum.

30 K istemiyorum

34 k. çocuğum olsa bakacak halim yok. enerjimi daha istediğim şeylere ayırmayı tercih ediyorum, kişisel tekamül gibi.

kesinlikle istemiyorum. Çocukları hiç sevmem ve o sorumluluğu almak istemiyorum. Evlilik isterim ama onunla ilgili sorunum yok

24/E

40E istemedim,istemiyorum,istemeyeceğim.

Profesyonel olarak ilgilenmeyen kim varsa, köşeye attı duruyor.

xiaomi'nin veya sjcam'in modelleri vardı ben aldığımda daha uygun muadiller olarak. sörf yapıp belgesel çekmeyecekseniz fazlasıyla yeterli bence. onlara bir bakın derim hala varsa

Bana erkek arkadaşım cok istiyorum diye 5 sene önce hediye almıştı; toplam kullanma sayım 5i geçmedi. Hatta tatillere giderken unuttum bile yanıma almayı, köşede duruyor.


He satalım deyince de 'ben bunu kullanırım, çok seviyorum' deyip kıyamıyorum da. Bekliyor öyle.

2016 yılında hiç aklımda yokken n11'de görmüştüm, ucuz da gözüktü gözüme, sjcam 5000 aldım. Tüm bağlantı parçaları dahil 250 liraydı. Araba camı vantuzu ve kafa bağlantı kayışıyla 300 tuttu toplam.

Dört yıldır canını çıkardım aletin, su geçirmez korumasını eskittim de yenisini aldım. Manyak su altı su üstü fotoları ve videoları çektim, hiç de kenara atmadım. Bisiklet motosiklet vs kullanmadığım için kışın çoğunlukla atıl duruyor evet, ara sıra araç kamerası yapıyorum uzun yolda falan, ama yaz gelse denize gitsem de kullansam diye can atıyorum.

Hevesiniz varsa, gopro falan pahalı modellere girmeyecekseniz, uygun fiyatlı olanları hiç de gereksiz harcama değil. Ha 200 lira demişsiniz, söylediğiniz şartlar içşn bence fazla ama ucuz modeller gayet işinizi görecektir.

gereksiz.

Action cam aldıktan sonra çok da actionlu bir hayatım olmadığını fark ettiğim için köşede duruyor. Bu işin zor kısmı çekmek değil, montajıyla uğraşmak.