passiflora geçmezse lustral

dış sıkıntı, gerçek sıkıntı.
yokuş yukarı yürüyüşe çık bence

Çıkıp biraz yürümek

müzik

deniz kenarı yürüme

açık havada yürüyebilirsin. öyle bir imkanın yoksa (mesela tembelsen benim gibi) komedi filmleri filan izle. müziği şahsen tavsiye etmem. en cıstak cıstak şarkıda bile dertlenebiliyor insan böyle durumlarda.

cesaret.

Barış Manço şarkıları
Kitap
Online oyun
Arkadaşlarla mesajlaşmak
Spor yapmak
Playstation
Kedi videoları
Yürüyüş

çocuk parkına git. otur, çocukları izle saatlerce. çocukları seviyorsan için şenlenir. sevmiyorsan da komik halleriyle dalga geçip kendine gelirsin.

dostum kahve iç.kitap oku.bir de senin gibi hisseden insanlarla konuş.dertleş.

herkes aynı, raad ol

30lu yaş depresyonu gibi birşey bu. varoluşçu bunalıma benziyor. bende de aynısı var ve geçmiyor gibi.

yapılacak bir şey de yok aslında. bir kere bu gerçeğin farkına vardığın zaman kolayca geri dönülmüyor çünkü. 6.45'in bir lafı var; "ölümün olduğu yerde daha ciddi ne olabilir ki?"

eksisozluk.com

eksisozluk.com

Haci kendine ve baskalarina buyuk manalar ekleme kafan raat oluyo problem falan kalmiyo ne zamanki kendini karsilartiriyon biri ile problem cikiyo, tatil rahatliginda takil hep, mis...

anlamlı bir ilişki yap. sevgilisizlik boslugu. tanrım.

bizim durum selçuk şahin. bir şekilde takımdan ayrılamamaya bakıcaz. fırsatını bulunca iki ter atarız. 1-2 maçta maçın adamı olmaya yaklaşırız falan böyle biter kariyer.

23 yaşındayım. haziranda mezun oldum. işsizim. iş bulmaya niyetim yok. doktora yapmak istiyorum, hırsım yok. anlamlı bir ilişkim var ama birbirimizi çok yıprattık, toparlayamıyorum bazen. babamla aynı evde yaşamamıza rağmen konuşmuyoruz. olan potansiyelimi değerlendirmediğim için 3-5 seneye başımı taşlara vurcağımı biliyorum. ama hiçbir amacım yok, intihar etmeme sebebim arkada kalanlar üzülmesin.

kısaca yalnız değilsiniz, hayat çok boktan ve evet boşuna yaşıyoruz çoğumuz.

daha ne olacagidi. altı üstü hayat bu zaten.

yaş 28 iş yok. diploma yok. aşk yok. sevgili yok. para yok. araba yok :D dipteyim fakat aklıma intihar hiç gelmedi dostum.

benim aklıma da intihar gelmedi. saçma buluyorum dicem ama intihar edenlere ayıp olacak o kafaya erişemedim belki henüz bilmiyorum.

sevgisizlik olabilir. çünkü en son 5 sene önce aşıktım ve 5 senedir kimseyle ciddi olarak bir ilişkiye başlamadım.

ailem diretiyor evlen evlen diye ama ben hazır değilim şuan için. eskisi gibi de değilim. mesela trip çekemiyorum. anlayışsız insanlara tahammülüm hiç yok. daha sinirli bir tip oldum. sürecimi gözlemleyebiliyorum.

belki de evlenmeliyim bilmiyorum. cinsellik olarak açlığım yok. sevgi konusunda açlık var. ama işin garip tarafı kendimle alakalı değil. mesela bir kadına aşık olmak. bir kadını sevmek olabilir. başka birine değer vermek. neyse kafam karışık biraz. uyuyunca düzelir inşallah.

herşeyin sebebi duygusal bosluk dostum. kendinde biliyorsun. güzel bir sevgililik olmadıkça insan yarım kalır. bosluk olur. her seferinde dönüp dolasıp buna geliyor bunu fark ediyorum. bunu tatmin etmedikçe geçmeyecek.

evlenmesinler. para konusunda boyle diretmeler oluyorsa o evlilikten hayir gelmez.

X'i 0 alsinlar, konu kapansin.

erkeğin ailesi hiç takı takmasın, ciddiyim. bir de aşık olmadan mı evleniyorsunuz?

kiz ailesinin yanında saf tuttu ise o iş bitmiştir. ailesi ile evlensin o zaman.

x ne kadar bir mebla bence1.5x'de anlaşın iş tatlıya bağlansın ama bu işin daha ev eşyası var, düğün masrafı var, bir yerde patlar bu iş. yol yakınken geri dönün bence.

adamların durumu olmayabilir. ayrıca takıya limit koymak başlı başına çok yanlış. ben erkeğin yerinde olsam bu konuda ailesi istedi diye isteyen kızla evlenmezdim.

yanlışın neresinden dönersen kardır.

daha evlenmeden bu tarz konularda sorun çıkıyorsa o evlilik yürümez zaten.

evlilik bu diil...

böyle zihniyetin içine .....

Bu nedenden dolayı nişanlıyken ayrılan arkadaşlarım var. Saçma sapan bir durum. Kız tarafı ne koparsak kâr diyor böyle durumlarda. Sanki kızı satıyorlar. Eski köy geleneklerini sürdürmenin ne manası var? O evlilik olsa bile ailelerin karışmasından dolayı hayır gelmez

bence erkek tarafı cimriliğe kaçmamalı. biraz daha uğraşıp 2x takıyı bulup buluşturabilmeli. sonuçta bunun bile pazarlığı yapılması yanlış.

@ minik donut
mobilde tıklarken sıkıntı olmuş, hallettim

@ all
evlenen ben değilim duydum sadece birini

hangi pisiklet?

Hangi Bisiklet ? (Atilla Ilhan'in yeni kitabi).

eheh maile eklemeyi unutmak gibi olmuş. ekledim canım duyurucu canlarım:)

marka/fiyat diye bir kıstas olmaz. model/fiyat olur donanımına göre.
çoğu markanın alt seviye modelleri de üst seviye modelleri de olur.
bisikleti göremiyoruz, net yorum yapamıyoruz...

ekledim linki yav

Bu yaris bisikleti. Bir bindin mi 150-200 km. yapmadan inmek yok. Ona göre.

günlük kullanım için o kadar uygun değil panps sürekli asfalt üzerinde olacaksan belki. onun dışında fiyatı normal, düşük de yüksek de değil.

@pinocchio
evet evet. istediğim yol bisikleti zaten. işte bütceye göre markalar değişiyor. bu acıdan da sizlerden yardım istiyorum:)

vitesleri şimdi claris serisi olarak geçen seviyede, eski seri dışı alt seviye bir set. ön aktarıcısı sora.
frenleri net kötü, vitesleri kötü, jantları kötü

kısacası eğer bu haliyle sürekli kullanmayı düşünüyorsan alt seviye bir bisiklet olduğunu bil, marka sadece kadrosunun markası. donanım performansı etkileyecek kısmı alt seviyede.
kadro ne zaman önemlidir? donanımı zaten alabildiğine iyidir, kadrodan sağlanacak ufak farklar dahi önemlidir o zaman kadro dikkate değer olur.
bu bisikletin kadrosu da karbon değil, üst düzey değil. ortalama alüminyum bir kadro, fazlası değil.

yavaş yavaş, parça parça üstüne koyup yükselteceksen alınabilir yine. fiyatına göre bakarsan sıradan. çok kötü değil ama bu fiyata kaçırma denecek süper bir bisiklet de değil.

kısaca şunu yazayım, karbon kadrolu, ultegra üstü grup setli, 7kg olsun, 7,5kg olsun diye uğraşıp titanyum vida filan gibi ince detaylara kadar dikkat edip toplayacağın bir bisiklet olmadıkça kadro markasını o kadar önemseme.

sabit hareketsiz parça değil, jant göbeklerinin akıcılığı, aynakol göbeğinin akıcılığı, çekiş sisteminin hafifliği vs. önemli olanlar ilk etapta.
bak, en iyi donanımı aynı fiyata hangi marka veriyorsa onu al, ya da aynı donanım hangisinde ucuzsa git al. bu kadar basit. parçaları incele.

@ucan spagetticanavar
peki bunun yerine şuna bak derseniz o ne olur?

Bende satılık carraro race 032 var 6 aylık. Bundan hem kardo hem vites sistemi olarak 2 gömlek üst, lastik olarak 4 gömlek üsttedir. İlgilenirsen pm atabilirsin.

seni ucan spagetticanavari ile basbasa birakiyorum ; anliyor bu islerden. sen de, istersen, bir link koyma olayina biraz daha derinden takil.

dolu şarjörle gitmemek faydalı olur ama 15 dakkada tekrar hazır oluyosanız bi etkisi olmaz tabii.

diyelim ki olduk ne oluyor?

nolcak canim seninkini tokatlayip "bayragi gondere ceker misiniz" mi diyecek. aliskinlardir, gulumser en fazla.

ereksiyon olmakta bi sakınca yok. giden insanların büyük kısmı ereksiyon oluyordur ve masaj yapan kişi buna alışıktır. istifinizi bozmadan yatın ve anın tadını çıkarın.

heteroseksüel olarak kadını tercih etmek daha iyi bence, erkeğin masaj yapmasıyla ereksiyona geçebilen bir bünyen bile olabilir nerden bilebilirsinki? sorgulatır, üzer belki de böylesi bir durum, kadın olursa koy g.tüne rahvan gitsin, olaya bir de böyle bakmak lazım.

NOT: cinsiyetçi bir yaklaşım belki cevabım ama saldırmayın derim buradan ya da özelden, hassasım bugünlerde.

Öncelikle götün dahil komple soyuyorlar seni, ki profesyonel masajın gereği budur. Sonra bir kadın görevli başlıyor mesaja. Ki bu görevli erkek de olabilir ama ekseriyetle kadındır. Bu noktadan sonra ereksiyon olmuyorsan zaten bir problem var demektir. Ereksiyon olmuşsun da problem yok; herkes profesyonel, herkes bu duruma alışık. Yani sen neden ereksiyon oldun deyip tatsızlık çıkarmıyorlar, masaj bitene kadar devam ediyorlar sonrasında evli evine köylü köyüne. Geçmiş olsun.

napıcak abi tokat mı atıcak ya da hmm dur bari ereksiyon oldun boşa gitmesin diyip sakso mu çekicek? erkeklere erkekler yapacak diye bişey yok. onlarca kere gittim, hepsi kadındı. ereksiyonu bırak o tarz cinsel düşünceler de aklımın ucundan dahi geçmedi. gitme amacın belli. çok korkuyosan öncesinde iki posta manuel olarak atıp rahatla. o insanları da öyle boktan bi duruma sokmaya gerek yok.

Bir erkeğin masaj sırasında ereksiyon olması herhalde masajı yapan kişi için en olağan durumdur. Yani ilk kez seninle başına geleceği bir durum olmadığına göre, ereksiyon oldun diye tutup kolundan dışarı atacak hali yok. Ama tutup da kadının gözüne sokar gibi hareketlerde bulunursan, öyle bir hizmetleri olmadığını uygun dille söylerler.

neden +18 ?

abi bence gitme :( bende kolay ereksiyon olurum ve aynı durumu masajı yapan erkek olmasına rağmen yaşadım

gizlemeye çalışırsın. o sırada utanıp kızarırsan, kanın çoğu yüzüne gideceğinden kaybedersin zaten ereksiyonu. böyle bir şey başına geliyorsa ilk sen olmazsın. tecrübelilerdir bu konuda kuvvetle muhtemel.

neden +18'e gelince. arkadaş çok porno film izlemiş onun etkisi ile ereksiyon olunca olay sekse dönecek diye düşünüyor ya da ereksiyonu anatomik olarak değil erotik olarak düşünüyor

@docrivers :( :(

Diyelim ki oldu ne olacak diyor.. Hemen 31 çekip gönlünü alacaksın..

ereksiyon olursun, gayet doğal da... gerisi senin utangaç olup olmamana kalmış. kadın eli deydiğinde kalkarsa sıkıntı yok, en fazla kızarırsın. ya erkek eli değince kaldırırsan n'aparsın o muamma.

en iyisi hamamda yaptır masajını, tellaktan sopa yer gibi olcağından kaldırmaya halin kalmaz.

hayatımda onlarca kere masaj yaptırdım, bu masaj yapanların neredeyse tamamına yakını kadındı. sadece bir tanesinde ereksiyon olduğumu olduğumu hatırlıyorum. o da yüzükoyun bir halde yatarken, döndüğümde normal halini almıştı.

öyle düşündüğünüz gibi olmuyor pek. ya da ben çok huylanıyorum -gıdıklanma babında-, bilemedim...

e: ılık değilim.

görmezden gelirler. vücutla uğraşılınca olabilir öyle şeyler, garipsemez kimse.

hocam nooldu gittin mi masaja? çavuş selam durdu mu sonuç nedir?

15 gun dolmadan itiraz et

trafik cezası yazar. 11 a gibi bir sebep yazar annenler fark edememiştir...

bi trafik şubeyi arayın bence. bana vergi dairesi kayıtlarında 2008 yılından kalma bi ceza görünüyodu, yeni gördüm hassiktir oldum. aradım şubeyi bende mevcut bilgileri yazdım, dosya no falan filan vardı adam direk söyledi "abi talas-kayseri yolunda 82 ile radara girmişsin hız sınırı 70'miş ve ceza plakana yazılmamış seni durdurup sana yazmışlar, hatırladın mı?" diye ve evet hatırladım..

Bence tam tersini yap. Almancanin girisi cok kasiyo da azicik mantigini kapinca daha kolay ilerliyorsun. Ben a1'de daha akkusativ dativ nedir zorlanirken simdi b2'ye kendim gectim a2'den bu yana kendim calisarak. Temeli kursla al, devamini kendin getir. Yoksa almancadan soguyo insan.

Almancanın çoğu kuralının istisnası olmakla birlikte önce temeli kursla öğrenmek daha mantıklı bence de. Kitapla sıfırdan öğrenilecek bir dil olduğunu düşünmüyorum. Önce kurs, sonra üzerine kendi çalışmanız +1

kursa gidince de a1 seviyesini 3e bölüyolar sırf para kazanmak için. onun yerine a1 seviyesi için özel ders almayı deneyebilirsin. haftada bir gidersin, sana ödev filan da verir.

kitap yok bildiğim ama şu site baya güzel gramer için www.mein-deutschbuch.de

benzer durumdaydım duolingo ile ben a2 yaptım sonra kursa geçtim

Klar, o para kazanmak icin degil, seviyelerin gercekten bolunmesi gerektigi icin. 3 degil 2 aslinda normal olani. Bolmese de sureyi uzatip fiyati arttiracak yine aynisi olacak. Ama artik hemen hemen her kurs boluyor a1.1 a1.2 diye. 3 asamali olan bildigim b1 ve c1 var.

peki istanbul için kurs önerebilir misiniz ? (goethe hariç)

erkegim, bu durum cok anormal.
anne genc, tek basina yasayabilir, neden boyle yapmiyor? Ekonomik sebeplerden mi!

ben dayanamazdım, kayınvalidemi çok sevsem bile.

ayrıca 48 yaş çok genç bugünkü şartlarda. yanında oturup oyalanacak yaşta değil o kadın, kendi hayatı olmalı.

gençler olarak ona yapabilecekleri en büyük iyilik kendine ait bir hayat kurması için destek olmaları olur.

Türk erkekleri annelerine aşık diye bir şey yok. Herkes sever anasını babasını, ama sevginin bir normali bir de anormali var. Bu ilişki sağlıksız görünüyor. Halen annesinin kuzusu modunda adam. Geline zaten diyecek bir şey bulamadım. Kayınvalide genç, elden ayaktan düşmüş ya da kendine bakamayacak durumda, hasta filan değil. Niye kabul etmiş ki böyle yaşamayı...

@sarix Hayir, oglun iki ev gecindirmeye, hatta zorlasa iki ev alip dayayip dosemeye dahi durumu var. Ancak millet annesini birakti der, bir kac seneye bakariz, annem cok kirilir boyle bir sey twklif edersem, hep birlikte baska sehire tasinirsak o zaman olur, yurt disina kacsak anca pesimi birakirlar gibi aflarla gecistiriypr oglan. Olay guzidw guney dou anadolumuzda geciyor bu arada. Kiz ise batili universite mezunu bir anne babanin tek cocugu. Kultur farki da var yani.

ya bizim doğu kültüründe aileler vıcık vıcık. en alakası olmaması gereken adamlar yeri geliyor hayatına müdahil olmaya çalışıyor. bu yaşadığın durumlardan daha sertine ailemize gelen batılı gelinler maruz kalıyor. ne bileyim kendimi ve eşimi böyle gereksiz gerilimler içerisinde bırakmak istemem. artı ülkeden ayrılacak onlarca sebep varken bu da tuzu, biberi oluyor. yine bi şekilde siktir olup gitmeye bağladım. Allah kolaylık versin ablacım.

@meltem gelin 19 yasindayken bok varmis gibi kacarak evlenmis, salatalik kadar beyni opmayan bir arkadasimiz. Bu arada universite sinavlarina hazrlaniyor falan. Tam bir cahil ergen yani.

o zaman isi zor. katlanacak mecbur derdim ama uzuldum de bir yandan.

19 yaşında bok var gibi kaçarsa çeksi, mustehak
Kaçmak ne ya. O kadar meraklı demek ki. Yarım saatlik mevzu için katlansın hanımkız.

@emirkulu2
Yazmayayım demiştim ama senin yazdığını görünce yazayım dedim...

Kızın üniversite mezunu ve batılı olduğu söylenen anne babası kızı bekaret takıntısıyla yetiştirdilerse kız da 19 yaşında kaçar, gider evlenir tabi. Genelde evden kaçan, küçük yaşta kendi rızasıyla evlenen kızlar bu konuda baskı altında yetişmiş oluyor.

meltem doğrudur dediğin de, bi bekaret için de evlenilmez yani. yıl oldu 2015, 2-3 milyara anında dikiveriyorlar çok isterse. sırf o işse mesele, kk forumu dilediğince yaşayıp bunu yaptıran kızlarla dolu. bence kızın kendinde salaklık var.

@meltem hic hic alakasi yok. Ne kizda ne ailesinde lafi edilecek sey bile degil o. Tamamen severek uzaktan uzaga olmuyor denerek bir kacma bu.

çocuk felan yoksa boşanmak daha kolay olacaktır. başka bi çözüm göremiyorum.
çocuk yaparsanız o anne ilaç gibi gelecektir, gitmesin diye can atarsınız :)

@emirkulu2
Kızın kendisi dürüsttür, seviyordur, karşısındakini aptal yerine koymak istemiyordur ve bu yüzden bu diktirme eylemini zavallılık olarak görüyordur belki? Çözüm karşındakini aptal yerine koymak değil ki, seni olduğun gibi kabul edecek birini bulmak, sevmek varken. O dediğini yapanların eşleriyle çıkar için evlendiklerini düşünüyorum.

Neyse, konudan sapıyoruz. Çocuklarımızı baskıyla büyütmeyelim özetle...

@Mamutabi
Çocuk olmasa bari. Belki ileride kız pişman olur da ayrılmak ister, çocuk varken ayrılamaz... Anne baba olmak ne zor ya. Ödüm kopuyor bizim de ileride çocuklarımız böyle şeyler yaparsa diye.

anlayamadığım kısmı: gelin hanım bu durumu bilerek yerinden yurdundan kalkıp adamın yanına gelmemiş mi?
şimdi yaşayınca, tecrübe edince mi pişman oldu ve kurtulmak istiyor durumdan?
"ikna ederim ayrı oturmaya" diye mi düşünüyordu yoksa adam mı dürüst davranmadı ve bu anne ile yaşama olayını dayattı?
bu soruların cevapları önemli...

kayınvalidemle sadece elden ayaktan düşmüşse, yatalak hastaysa ve bakacak kimsesi yoksa otururum ve bakarım da en iyi şekilde. ama bu kayınvalidenin böyle bir durumu yok, kusura bakmasın onunla oturup televizyon izlemek, onun keyfine göre hareket etmek ve yaşamak zorunda değilim. böyle birşeye dayanmazdım, saçmalık. ya o gitsin başka bir eve, ya da eşimle ben.

cevapların hepsini okumadım ama sorun erkekte. anne bu durumdan sıkılıyor bile olabilir. ya da şu an hoşuna gitse de iki gün sonra sıkılacaktır - çünkü çok genç. kesinlikle normal değil bu durum. oğlu da annesinin genç olduğunun ve evlenebileceğinin farkında olabilir ve kıskançlıktan dahi yapıyor olabilir. bizde de ergen kuzenim bir benzerini aynı yaştaki annesine yapıyor çünkü.

Eğer annenin kocası bu çift evlenmeden önce vefat ettiyse ve kız bu durumu bile isteye kabul ederek yerini yurdunu bırakıp gittiyse müstehak.
evlenmeden önce bir zahmet bunları oturup konuşsalarmış.
sonrasında oldu ise durumu kabul etmeyecekti.
her gün gidelim,oturalım,evin alışverişini vs yapalım,her türlü yanında olalım ama aynı evde yaşamam mümkün değil diyecekti.(mecburiyetler vardır onu anlarım.)

annenin de bu konuda anlayışlı olması lazımmış,kendi söylemeli oğlum sizin eviniz ayrı benimki ayrı diye.

Kendi annem 1 hafta ziyarete geliyor,tv karşısında saçmasapan dizi izlerken daralıyorum,söylenip duruyorum.Kızın dayanamaması doğal da hata üstün hata yapmış.Nasıl toparlar bilemiyorum.

kacip gelen bir gelini erkek annesi pek sevmez.
kesin maraza cikar isin sonu.

müstahak
acımasız gelecek belki de o kız kaşınmış, dayanamayacaktı neden kaçmış hem de doğuya dizi izliyormuş bak o kadar hiç mi doğu dizisi izlememiş??..
madem dayanamıyor o zaman da boşansın madem. hiç ağlamasın benden zırnık merhamet işlemez valla. akıllı olsun birazcık.

ayrı ev tutçak durumu varsa karşı daireyi tutsunlar ona. Hem dibinde hem uzağında olur.

Evet türk erkekleri anneciklerini sever ve bu konuda kızlar kadar ikiyüzlü olamadığımız için kimse kusura bakmasın.

Soruna cevap olarak; Konuşarak her şey çözülür.

kıbrısta yaşamak türkiye'ye göre daha pahalıdır. zırt pırt elektrik kesilir. lefkoşa'da şebekeden hafta üç gün su gelir, diğer günler depodan kullanırsın (en azından ben kalırken öyleydi.) tek ucuz yanı sigara ve alkoldür. toplu ulaşım sıkıntıdır, araban yoksa doğru dürüst gezemezsin. bence tatile gidilir, ancak yaşanmaz.

yarı-kıbrıslı olarak söyleyeyim: elektrik kesintileri olabiliyor Lefkoşa'da, hakeza altyapı yenilenmiyor pek; ama sık değil. yaz aylarında belki 2 kere olur, elektrik-arıza gidip düzeltir. Girne'de çok daha zor olması.

su meselesi denildiği gibi de, depo sistemi var zaten Kıbrıs'ta - yani su bazı günler gelir, depo su ile dolar o günlerde sonra da o depodan su kullanılır. depo her evde vardır zaten ki olması da mecburi; bir sıkıntı yaşamazsın o konuda. suyu çok tüketeceksen ikinci depoya yahut daha büyük depoya yönelirsin de depolar zaten tonluk.

toplu taşıma hak getire, denildiği gibi araba olması şart.

yaşam daha pahalı; kiralar daha yüksek, yiyecek içecek daha pahalı ve türkiyeliler'in bir kısmının dert ettiği üzere Türkiye'deki ucuz yiyecek markaları o kadar yaygın değil bulunma açısından, dışarıda yiyeceğin şeyler bunlardan daha da pahalı Türkiye'ye görece, falan fistan. alkol de ucuzdu ama rte'nin her adayı ziyaretinde ona da zam yapıldı çokca, Türkiye'ye göre daha ucuz hala alkol elbette ama eskisi kadar ucuz değil Kıbrıs'ta da.

onun dışında, Türkiye'den farklı yaşam alışkanlıkları ve kültür ki bazı türkiyeliler şikayet ediyor bu farklardan da elbette. onu da aklında bulundur.

araba alacak butcem var, benzin de ucuz orada. Ulasim sorun degil. Yemek konusunu da cozerim.

Insani disaridan gelenlere karsi nasil?
6000-6500 civari maas iki kisi icin yeter mi? esim calismayacak. Sehir lefkosa.

Yeter =)

nerede kalacağın da önemli. lefkoşada kiralar sterlinle ödeniyordu genelde (yine ben oradayken). kirada mı kalacaksın? kira yardımı alacak mısın?

yaşlılar buradan gelenlere karşı iyi davranıyor. genç nesil daha mesafeli.

sezercik filminde bize rum askeri olarak gösterilen tipler var ya. işte kıbrıs türklerinin şivesi aynı o. www.zapkolik.com video da 01:25 ten itibaren izle.
gençler türkiye'yi sevmiyor. "siz olmasanız biz ab vatandaşıyız" tribindeler. yaşı 40ın üstünde olanlar Türkiye'ye daha sıcak.

lefkosa'da 300-350 sterline begenecegin ev bulursun. kiralik evler genelde esyalidir, az esyali / sadece beyaz esyali da oluyor arada. ben esyasiz evde kalmistim, oradan 0 aldigim esyalari 4 yil sonunda istanbul'a getirdim. (ki zevkine uygun esya bulmak da zor, turkiye'den gelecek diyecekler 2 ay bekleyeceksin, esyali eve razi olsan rahat edersin)

evin en ust kat olmamasina dikkat et zira kisin cok soguk yazin cok sicak olur, yalitim pek yoktur yeni binalar goruntude guzel bile olsa teknik acisindan eskilerden pek farkli degil.

~400 sterline girne'de havuzlu villaya da cikabilirsin, sabah aksam 20'ser km gidersin cok sorun olmaz. (edit: gerci villalar muhtemelen girne merkezde olmayacagi icin o 20km 25-30'a cikabilir...)

elektrik pahalidir + baglatmak icin toplu/yuklu bir depozito vereceksin, daha sonra klima kullanimina (isinma da klimayla, ya da villada vb. kat kaloriferi olabiliyor) ve yalitima gore ayda 200 ila 700 arasi elektrik odeyeceksin. depozitonun uzerine yatmiyorlar, 2010'da 800 verip 4 yil sonra 1400 civari aldim. yine de elektrik ev sahibinin uzerine olursa iyi, hic ugrasmazsin. klimalar senin degilse, tuttugun evdeki klimalar en az A sinifi olsun, ama bu ev seceneklerini oldukca kisitlayacaktir.

kibrislilarin sevmedigi turkleri sen gorsen sen de sevmezsin. o yuzden endiselenmene gerek yok.

arkadaşlar, su kesilmesini yaşayanları merak ettim gerçekten - depo var, depo mu kesiliyor ne oluyor?

onun dışında, minik donut'un söylediklerinde haklılık payı var lakin cafe yahut restorant ortamı güzel oladabilir, olmayadabilir; yerine göre değişir. ha ama hoş olan yerler için gene araba gerekir daha çok yahut arayıp bulman gerekiyor. bir de, sadece kuzey kesimine mahkum kalacaksın sen başka vatandaşlığın yoksa, eh o da kısıtlıyor oldukça seni kıbrıslılar'ın aksine. bir de üniversite için gelen türkiyeliler'in müşteri olarak doldurduğu yerler görece kötü.

elektrik pahalı değildi bu arada o kadar da, söylerler ise kanma diye söyleyeyim dedim bunu da, ama çok geçmedi üzerinden, kktc'nin 40. kuruluş yıldönümünde %40 zam geldi elektriğe. artık pahalı hali ile oldukça.

onun dışında yukarıda üstünkörü bahsedilmiş ama sterlin konusu mevcut; her yerde geçerli o sterlin. maaşlar ve günlük şeyler tl üzerinden, geri kalan herşeyse sterlin üzerinden.

idare edeceksiniz artık. hızlı bir tur gibi olur ama iyi bir planlama ile belli başlı yerleri gezebilirsiniz.

yeter bence. british museum'a en az yarım gün ayırın.

5 günün altı yarım kalır.

Valla eylül ayında tam 4 gece 5 gün kaldım. Firma dolayısıyla sınırsız bütçe vardı, belli bir aralık için ama misal kaldığımız oteller vasattı. Yemek yediğimiz yerler süperdi, bu konuda tavsiye verebilirim. Single day ticket ile tube vasıtasıyla bir güzel gezdik. O konuda da tavsiye verebilirim. Bir de bölge bölge gezmek lazım aynı gün içinde. Çok ayrık yerleri gezmeye çalışmak tamamen zaman kaybı. Son olarak bazı yerler bazı günler ekstra güzel oluyor, misal porto bello road cumartesi kurulan pazarıyla meşhur, diğer günler de hafta içi 4-5 gibi tüm dükkanlar kapanıyor vs.

benim için soho da masalazone da yemek yer misiniz? hani puri yiyin. özledim

Intermediate level stories falan yazabilirsin google'a. Bir de eger iphone kullaniyorsan ibook ile cok daha rahat edebilirsin.

Bbc learning english de ise yarar bu arada. Siteyi karistirsin istersen.

onestopenglish

wikipedia article oku

eksisozluk.com

deneyimlerimden söylüyorum: imkansız.

birazcık sorgularsan hemen "hakaret ediyorsun saygı duymuyorsun" moduna giriyorlar. ne konuda olursa olsun. sadece inanç değil.

geri kafalılık bilmemek ya da cahillik değil, bildiği şeyin tam doğru olduğuna inanmaktır.

topuklarımı götüme vura vura kaçarım.

Sifatina ne geri kafali adamsin lan sen desen de ise yaramaz, kasma.

Zaten geride kaldigi icin gorme anlama idrak etme kabullenme sansi yok. Tecrubeyle sabit.

geri kafalı olduğu konusunda düşünebilecek biri olsaydı geri kafalı olmaz, çoktan dank ederdi zaten.

tecrübeyle sabit, hiçbir şey işe yaramaz.

çok sevdiğiniz biri değilse çekmeye, uğraşmaya değmez.

bir masaya bağlayıp, milyonlarca görüntü gösterin. geri kafalı bir olaya ait kelime veya vaka ekrana geldikçe meme uçlarından elektrik verin, şartlansın. aksi halde im-kan-sız.

kaçıcaksın. uğraşmıcaksın. ben sinir hastası oldum. düşünmez bile. senin için "ne gevşek adam bunun gibilerin kafasını ezeceksin"den daha iyi bişiy düşünmüyodur muhtemelen.

ikna etmeye çalışmak, onunla fikirleri üzerine tartışmak, aksi argümanları-kanıtları öne sürmek falan boş bi çaba bana kalırsa. bu tarz insanlar 2'ye ayrılıyor benim gördüğüm:

1. geri kafalı, çünkü geri zekalı
2. geri kafalı, yeterli bilgiye erişimi olmamış, sağlıklı düşünme potansiyeli olan insanlar

1. grupla hiçbir şey yapılmaz. 2. grupla sorular sorarak tartışma denenebilir. herhangi bir sav öne sürdüğünüzde bu grup ters tepecektir, o yüzden fikirleri üzerinden fikirlerinin saçmalığını fark edebilecek şekilde sorular sorarak içgörü oluşturma çabası içine girilebilir.

örnek de vereyim. mesela bi insan depremlerin tanrı tarafından insanları cezalandırmak amacıyla gönderildiğini düşünüyor olsun. hatta 99 depremi hakkında da bu şekilde bir söylenti çıkmıştı zamanında, yanlış hatırlamıyorsam cübbeli ahmet tarafından. (oralarda çok fuhuş oluyormuş, o yüzden deprem olmuş) bu mantığı desteklemeyen örnekler üzerinden sorular sorarak "cevab veremedi" durumu oluşturulabilirse başarıya ulaşılmış olur. ("amerika'da neden bu şiddette bir deprem olmuyor sence", uygun bir soru olabilir örneğin) kişinin verdiği cevaba göre de yukarıdaki gruplardan hangisine ait olduğuna dair fikir edinilebilir. 1. grup allahın işine karışılmaz gibi kestirip atan bir cevap verecektir olasılıkla, 2. grup büyük olasılıkla cevab veremeyecektir.

ha pratikte ne yapıyorsun dersen, geri kafalı olduğunu düşündüğüm bir insanı hayatıma sokmam, dolayısıyla hiç tartışma çabasına da girmem, hehe.

Ugrasmayacaksin, he diyip gec. Ugrasmaya degmez.

rs1ci.memecdn.com

Cahil ile muhabbet etmeyin diye hadis vardi sanki oyle.hatirliyorum eger dogru hatirliyorsam hz. Muhammed bile bas edememis sen dusun gerisini.

onun empati kurabileceği durumlardan örnekler veriyorum. tabi hangi konu üzerine geri kafalı olunduğu çok önemli. dogmatik bir konuysa yapacak hiçbir şey olmayabiliyor. ahlaki bir konuysa empati kurabileceği örnekler işe yarıyor.

abi pideciye versen tepside? o haşlama olmaz bence de o bakımdan...

haşlayıp mundar etme, kızartıp afiyetle ye.

haşlarsan kötü olur döküm tavan varsa onda yap yoksa normal tavada yap. mundar etme haşlayıp

güzel bir terbiyeyle tavada ya da fırın poşetinde fırında.

sanmam, bu işlerden çok ekmek yiyenler var konu sadece hızlı gelişim değil.

10 - 15 yıl önceye göre hiv pozitif insanlar neredeyse normal bir hayat sürüyorlar zaten. Ama hiv, aids haline geldiyse ortada bağışıklık falan olmadığı için tedavi edilebilecek bir şey de kalmıyor pek.
Tabii "hiv pozitif bir insan Hiv virüsünden kurtulabilecek mi?" diye soruyorsanız. 10 - 15 yıla o da olabilir, hiç belli olmaz Aids'le olan savaş, çok kısa sürede çok büyük aşama kaydetti.

hiv'in hem bulaşıcılığı azaldı hem de aids'e dönme süresi uzadı bile. komplo teorilere gerek yok

www.thehindu.com
www.sciencetimes.com
www.empowher.com
www.dw.de

primatlarda aids'in nezle türü bir şey olduğu ve bizim de gelişmiş birer primat olduğumuz göz önüne alınırsa hiv/aids için öngörülebilir gelecekte bu var

edit: hiv-free insanlar var. aids'i tedavi edilen insanlar da var. özellikle gen terapisiyle yakın gelecekte (bizim yaşam süremiz içerisinde) bunu daha sık göreceğiz

şöyle de bişiy gördüm geçenlerde... ilginç bir gelişme hastalık için. özetle dna'daki virüsün eklediği parçayı bir enzim yardımı ile çıkarmayı başarmışlar. şimdilik klinik kolaylık mevcut değil ama ileride olacağı kesin bence... (git: www.dailymail.co.uk)

tıp ilerliyor mu? tıp yerinde sayıyor dostum senin dünyadan haberin yok. tıp sadece cerrahi operasyonlarda ilerliyor, onun dışında tedavi edebildiği hastalık yok ki, sadece gribi tedavi edebiliyorlar o da zamanla geçiyor zaten. senin o gördüğün yüksek teknolojili aletleri de yine mühendisler yapıyor. 200 yıl önce ortaya çıkan ölümcül tonla hastalık var ve hiçbirinin tedavisi bulunmuş değil. bir tek vebanın tedavisini bulmuş tıb.

tıbbın cerrahi kısmı hariç her kısmı ilerliyor.
aidste biraz pahalı tedavilerle normal ömre ulaşmak mümkün zaten. eskisi kadar korkulacak bir durum yok artık.

hzben

1- yüksek teknoloji aletlerin çıkması kimin yaptığı önemli değil hangi alanda yapılmış bir gelişme olduğudur. 3 boyutlu yazıcılar çıkınca sadece mühendislik ilerliyor değil tıp gelişiyor denir. Senin dışındaki herkes bunu tıp alanındaki gelişme olarak görür. Ona biyomedikal mühendisliği denir. Tıp ve mühendisliğin ortak alt dalıdır.

2- Hiç bir ölümcül hastalığı tedavi edemedi derken? Son 200 yılda ortalama yaşam süresinin ne kadar arttığından haberin var mı? Hepsi yeni tedavi yöntemleri ve şu an bize basit gelen aslında ölümcül olan hastalıkların aşısının çıkarılması veyahut tedavi edilebilir olmasındandır. Hiç olmadı hastalık tam anlamıyla tedavi edilemese bile yaşam süresinde çok büyük uzatmalar mümkünleşti.


Tüberküloz
Tetanoz
Kızamık
Kuduz
H1N1
Meme Kanseri
Rahim Kanseri
Yüz nakli daha sayabileceğim onlarcası var bunların tedavisinde ya çok ilerleme kaydedildi ya da tamaamen çözüldü son 200 yılda.

Gelişmiyor dediğin tıp bu ay ebola için aşı dağıtımına başlayacak. Hastalıklara yaklaşım biçimlerinin gelişmesi bile ortalama yaşam süresini uzatıyor.

Son 50 yılda ortalama yaşam süresinin 20 yıl arttığını biliyor muydun? Evet yanlış duymadın. Türkiyede 50 yıl önce ortalama yaşam ömrü 50 iken şuan 73.8 Tüm dünyadaki tıptaki gelişmeler doğrultusunda artıyor bu yaşam süresi.

oddyseus, yazdıklarının bile yarısı cerrahi müdahaleyle giderilen hastalıklar. 200 yıldır tedavi edilememiş 50 tane hastalık yazarım buraya, tıp sadece gribi tedavi ediyor.

hzben arkadaşım aşı çıkartıyorlar aşı. Nasıl sadece gribi tedavi ediyorlar? Son 50 yılda ortalama yaşam süresi 20 yıl uzadı. Dediğim gibi tedavi edemediği şeyler olsa bile asla yerinde saymıyor. O hastalıklara yaklaşım biçimini geliştirerek yaşam süresini uzatıyor. 10larca ölümcül hastalığa aşı çıkarıldı ama aralarından en başarısız olunan gribi seçiyosun. Gribi tedavi ettiğimiz falan yok her sene kendini yeniliyor. Her sene yeni aşı lazım.

Ayrıca özellikle cerrahi olanları da ekledim. 3 boyutlu yazıcı vs olsun. Hepsini tıp alanındaki gelişmeler altında inceleriz.

hzben dostum yazılanların çoğu cerrahiyle değil medikal tedaviyle yapılan şeyler. yüz nakli hariç diğer hepsinde medikal tedavi. daha basit anlayışla ilaç tedavisi vs.

meme kanseri cerrahisi pek değişmedi. değişen durumsa kanser hücrelerine yönelik hormonal tedavi ilaçlarının çıkması :)
cerrahi tıpta sürekli geriliyor değerli dostum.

şahsi görüşlerin elbetteki değerli ama tıp alanında olan durum budur.

travis - side olabilir mi?
(my mamma kısmı yok ama)

yok maalesef değil

(git: www.youtube.com bu olabilir mi?

bu da değil:(

www.youtube.com bu mu ki?

evet @antihistaminik, tebrikler!

kipa daha küçük olmuyor mu? o da mı kipa?

yahudi şapkası , bizim orda öyle diyorlar.

gelir tutanak tutarlar. sabaha doğru salınırsın.

Salinirsin derken? Merkeze falan mi gidicez?

başıma gelmedi ama internette okuduğum kadarıyla gelirlerse sana belirli bir süre içinde askerlik şubesine uğrayıp durumu halledeceğinle ilgili bir kağıt imzalatıyorlar alıp götürme yok

salınırsın derken merkeze gitmiyorsun, seni rahat bırakıyorlar anlamında. otelde tutanak tutuluyor. imzalıyorsun.

Gelmedi polis herhalde. Ya da geldiyse bile bir sorun cikmadi.

Urbanears'ı begendim.

illa 3'ünden 1'i olacaksa urbanears iyidir.

üçünü de sevmedim, ama illa biri olacaksa 1.

urbanears'larin omru kisa oluyor ne yazik ki. 1 veya 2 diyorum, orda da tur farki var, kulakici mi istiyorsun kulakustu mu ona karar verip ona gore model sec bence.

1 :)

1 ve 3'ü taksan yarım saate kulakların felç olur, cuplar çok ufak.

aynı fikirdeyim. konser değil sonuçta.

Kulak mikrofonları var mis gibi, zorunlu durumlarda onları kullanabilirler. Bence de rahatsız edici.

İşin içine mikrofon girince oyunun doğallığı yok oluyor; sinemaya gitmiş gibi oluyorsun ama kullanımı da illa ki zorunluluk nedeniyle oluyordur.

bence tiyatrocu da tercih etmez ama spor salonunda klasik konser verilen bir ülke burası, akustik filan hak getire.

Kullanılmasına gerek olmasa daha iyi tabii. Ama denildiği gibi akustikten kaynaklanabiliyor sorun. Bu yüzden oyuncu tercih etmese bile kullanabiliyor. Çocuk oyunlarında da genelde kullanılır mikrofon.

Bir de Genco Erkal artık 77 yaşında el insaf. Sesini salonun en arkasına kadar duyuramama ihtimalini yok ediyor böylece.

kombine yakıt tüketimi 100 km'de 7.9-8.1 litre arası

sarix+1

kombine yerine ortalama yazmak daha mantıklı. şehir içi ve dışı ortalamasından bahsediyor.

eylül 2014 de yenilendi eylül 2015 e kadar geçerli bence
adam tamamen haklı diyemem kalan kiraları istemek bence biraz fazla olmuş bence geçerli bir sebep sunmalı ikna etmeye çalışmalısın,

kontratin sonlandirilmasi ile ilgili bir madde olmalı; "x gun/ay kadar öncesinde haber vermek şartıyla..." diye. bulunmuyorsa da kanunda default bir süre kesin vardır. yoksa kazara tarihi kaçırdık, sonsuza dek kal evde. öyle bir dünya yok.

@no christ...bir ay önce dediği şey o olabilir

Yanlışım olabilir, konu hakkında daha fazla bilgisi olan arkadaşlar düzeltirse sevinirim.
1- Kontratınızın 1 yıllık süresinin bitiminden en az 15 gün önce bildirimde bulunmazsanız sözleşmeniz aynı şartlarla 1 yıl uzar. Siz bu halde Tbk 347'deki bildirim süresiyle sözleşmeyi feshedebilirsiniz. Bu zor bir yol.

2- Bir de Tbk 325'de şöyle bir hüküm var:

"Kiracı, sözleşme süresine veya fesih dönemine uymaksızın kiralananı geri verdiği takdirde, kira
sözleşmesinden doğan borçları, kiralananın benzer koşullarla kiraya verilebileceği makul bir süre için devam eder. Kiracının
bu sürenin geçmesinden önce kiraya verenden kabul etmesi beklenebilecek, ödeme gücüne sahip ve kira ilişkisini devralmaya
hazır yeni bir kiracı bulması hâlinde, kiracının kira sözleşmesinden doğan borçları sona erer.
Kiraya veren, yapmaktan kurtulduğu gide
rler ile kiralananı başka biçimde kullanmakla elde ettiği veya elde etmekten
kasten kaçındığı yararları kira bedelinden indirmekle yükümlüdür"

Yanlış hatırlamıyorsam eğer Yargıtay kararlarında bu makul süre en fazla 3 ay olarak görülüyor. Yani siz evi geri iade ederseniz ev sahibi yeni bir kiracı bulana kadar kirayı vermeye devam edersiniz. Ancak dediğim gibi Yargıtay burdaki makul süreyi 3 ay olarak görüyor, ev sahibi nasıl olsa sözleşmem var evi 1 yıl boş bırakayım diyemez.

ortalık çok karıştı, petrol altın vs. ben şimdilik uykudayım risk almıyorum.

22 ocağı bekleyin avrupa merkez bankası kararı var

Yunanistan'in durumlari karisik, euro'ya pek guvenmezdim. (Bir sey olacagi yok da, iste...) Isvicre faiz dusurdu, yukarda dendigi gibi amb'nin karari etkili olabilir.

Dolar icin de fed'in kararlari onemli, veriler bir iyi bir kotu. Piyasayi paraya bogdular simdi inin inim inletecekler dunyayi.

Ben rubleyi cok merak ediyorum, yuklu miktarda almak zormus ama biraz. Uzun vadede kar ettirebilir. (Rusya'nin durumu hep boyle gitmeyecek sonucta.)

Sepetinde euro yoksa yada azsa ben olsam alırdım.Eğer sepetin Euro ağırlıklıysa temkinli yaklaş

şu nasıl?
www.hepsiburada.com

bir de bardak önerin lütfen.

Tchibo yu da deneyebilirsiniz. hem makine hem kahve olarak çok başarılı.

Az önce bir arkadaş daha sormuş. Ona da aynısını yazmıştım. Sigg metro mug. Tam bir kupa kahve alıyor. 5 saat filan ısıyı koruyor.
Ben çok memnunum. tavsiye ederim.

Filtre kahve makineleri hakkında bilgim yok.

delonghi nin uygun fiyatlı filtre kahve makinaları var. tavsşye ederim. Kahveyi sakın starbuckstan çektirme. Asla. Tchibo ise kötünün iyisi.
Kahveyi her zaman buzdolabında sakla.

Starbucks kahvesine daha iyi dense de yillardir farkli yerden aldim starbucks kahvesi ve tchibonun kahvesi daha taze buna ragmen daha ucuz. Mug olarak da ben sunu almayi dusunuyorum grisini tabii
www.contigo.com.tr

www.everestoutdoors.com

şu anda stokta yok görünüyor ama bulursan tavsiye ederim. arkadaşımda bundan, bende termosundan var. 8-10 saat sıcak tutuyor, ön ısıtmayla 12 saat bile duruyor. memnunuz

www.markapon.com

bunu kullanıyorum çok memnunum, saatlerce sıcak tutuyor, fiyatı iyi araştırın ama ben 99 tl ye aldım teknosada kampanya vardı.

evet küçük boy olanı var bende gayet memnunum, kırılgan değil.

Yarım litreliği var bende de. Gayet güzel.
Dandikler bile 20-25 liraya satılıyor. 50 lira çok pahalı sayılmaz. Hem 1 tane içecek de bedave.

çok iyi ben de iki tane var nazar değmesin.

iş yerinde starbucks'tan alanlarınki kırıldı. bir tanesi de paslandı. ben züccaciyeden 10 tl'ye aldım sapasağlam.

ben aldım leş gibi çıktı 30 lira verdim sanırsın japon pazarından aldım, gittim gösterdim taneleri filan da kaçıyordu yine de değiştirmediler. orda bitti benim için starbucks. pesler olsun.

hem büyüğünü hem küçüğünü kullanıyoruz gayet güzel, bir seneye yakındır hiç zarar görmedi, hunharca kullanmamıza rağmen.

geçiş nasıl oldu yatay geçiş mi, öss ye yeniden falan mı girdin. Yatay geçiş ise 2012 yılına dahil olursun.

yatay gecis
bunu en iyi kime sormak lazim? resmi bir dilekce yazsak?

ogrenci islerine sorabilirsiniz.ozel bir durum degilse gecis yaptiniz donem kurallarina tabii olursunuz her anlamda.

tuz ve baharat muhtemelen

çünkü içindeki tüm suyu içer

baharatlar, sarimsak, tuz vs

sucuğun olayı zaten baharatlar ile etin içindeki suyu tamamen çekmek. bu da etin pişmesi demek oluyor. pastırmada da aynı mantık var. bunları yeyince osmoz nedeniyle vücudundaki su yiyeceğe geçmeye çalışıyor.


ek bilgi: yemeklere tuzu pişirme sonrasında atın. yoksa etin ve sebzenin suyu tencereye çıkar. kurur yiyeceğiniz.

20 dakika için hiç fark etmez. istersen 5 beden kücük takım giy git, bişey olmaz.

çamur vs dışında sorun olmaz.
çok dar kesim ise elbisen ya da çok bol ise sürüş rahatlığı açısından iyi olmayabilir. geçen burada görmüştüm cycle chic diye bir olay var zaten.

bir kere terleyeceksin, kokma ihtimalin var.

onu geçtim imaj olarak da bak olaya, nerede araban inen bir adam nerede bisikletten inen. Şekilci değilim ama karizma denen bir olay da var.

Bir de aklıma gelen ilk şey pantolonun paçaları oldu. pedala takılabilir, veya ıslak-çamurlu zeminden geçerken çamur sıçrayabilir.

edit: evet şekilciyim kabul ediyorum.

siktir et insanları. bence herkes bisiklet kullansın. çok doğru bir tercih olur. ha istanbul'da bisikletin en büyük dezavantajı yağmurlu havalarda çamur ve doğru düzgün bisiklet yollarının olmaması.

ter ve çamur dışında sorun olacağını sanmıyorum.

bana sadece dizlerde iz yaparmış gibi geldi.

çamur çok sıçramasa da elde götürdüğünde pedala çarpınca kirleniyor tabi paçalar.

ayrıca bisikletle işe gelen adam daha karizmatiktir benim gözümde. yemişim imajını..

ter olayı da kişiden kişiye değişiyor. nerden ve ne zaman terlediğin önemli. stresli bir yoldan gitmeyeceksen 20 dakikada aman aman terlenmez. deodorant yeterli.

dar takım sıkıntı olur, net. bol takım olursa da paça bandı falan lazım. terleme belki sıkıntı. rahat olamama ihtimali var takımla. bu da tehlikeli olabilir belki.

@burberry: şekilcisin.

nerede kullanacaksın bilmiyorum ama hiç nerde arabadan inen nerde bisikletten inen adam vs gibi laflara aldırma.
bisikletle ulaşımını sağlayabilmek çok büyük keyif ve rahatlıktır. denildiği gibi çamur durumu var bir de sag ayak bileğine bir bant tak paçayı toplasın zincirden yağ vs olmasın. ayakkabi bisiklet olayında arabadan daha çok yıpranır takım altına giyilebilecek şık dayanıklı rahat bir ayakkabı sev. mevsime göre gerekiyorsa takım ceketinin ustunden mont yeleklerden giyin. hem kollar rahat olur ceket buruşmaz hem de rüzgardan soğuktan korursun kendini.
bisikletin arka tekerleğine çanta iyi olur ıvır zıvır evrak vs üstünde taşımak zorunda kalmazsın.
kostum ile veya etek topuklu ayakkabı ile bisiklet sürenin şıklığı bence ayrıdır.
özlemişim resmen, çevreyi takma ve fırsatı değerlendir.

Pantolon paçaları için lastikler var, onları kullanabilirim.. Çamurluk falan iş görür bi derece, eve geldiğimde de 5dk günlük temizlikle tertemiz olur herhalde.. Ter olayı beni de düşündürüyor ama giderken ağırdan alabilirim.. Antalya'da yaşıyorum, mesafesinin çeyreği bisiklet yolu zaten..

Düşündüğüm bisiklet de şu, çok hoşuma gidiyor ya..
www.bikeandoutdoor.com

20 dakikada leş gibi kokma ihtimalin var. paçalar yağ olabilir. pantolon patlamaz herhalde.
istediğin kadar şekilci de bisiklettense araba daha iyi. çevreyi düşünüyorsan otobüsle git. bisikletle 20 dk süren yer otobüsle taş çatlasa 10 dakika sürer.

edit: antalyada olduğunu öğrendim sakın yapma, sen sportif olmak istiyorsun ama çevrendekilere de yazık senin kokunu çrkmrk zorunda değil kimse. çalıştığın yerde duş varsa ayrı tabi ki rahat rahat kullan bisikletini.

Terleme

ben takım elbiseyle düz yolda yürürken zorlanıyorum bisiklete takım elbieseyle bindiğimi hayal ettim ruhum daraldı. zor olur bence hevesiniz kaçar hergün yapacağınızı sanmam sıkılırsınız.

yolda yokuş varsa sıkıntı, o üst başla yokuşu tırmanman daha da zorlaşır. üstüne terlersin.

Araba alma, otobüs berbat havalar için alternatifin olarak kalsın ve bisiklet al. Baktığın model de çok güzel, şimdiden güle güle kullan ve arkadaşların yazdığı gibi paça bantları ile zincirden uzak kalabilir pantolonun.

Ben takım elbise giymiyordum işe giderken de yokuş yukarı bir süre gitmem gerektiği ve yavaş tempo da işe yaramadığı için bisiklete şort ve spor elbise ile biniyor ve iş yerinin tuvaletinde birkaç dakikada çantamdaki yedek kıyafetleri giyip ofise öyle gidiyordum. Takım elbiseyi yanında taşımak sorun olmayacaksa öyle de yapabilirsin aslında.

allam ya bi de antalyadaymış. ben de istanbul diye düşünüyorum yokuşta-yağışta-trafikte ne olur diye. tabi orda da yazın biraz sıkıntı olur.

düşünüyorum da iş yerine adam pisikletiyle, kaskıyla, spor çantasıyla gelse, hatta çıkarken şortunu-tişörtünü giyse imaj yönünden de +1 alır.

gaza getirmek gibi olmasın ama tekrardan bisiklet>>otomobil

ekleme: an engineer'ın yazdığını görmeden yazmıştım :)

leş gibi kokmaz mısın gittiğin yerde?

Elbiseyi iş yerinde bıraksan olma mı? Yolda rahat giysi, işyerine gidince takım elbiseyi giymece.

Olmuyorsa, paçalara tozluk, işyerine gidince terlediysen hemencecik koltuk altını sabunlamak, pabuçları silmek gibi çözümler var.

Karizma artar bana göre de. Saygı da artar. Mesela benden büyük bir bravo alır.

Hepinize teşekkür ederim dostlar.. Aslında mevcut binada, biraz da erken giderek, dediğiniz gibi üst baş değişimi yapılabilir ama taşınma durumu var, yeni binada nasıl olur bilmiyorum.. Bu fikri tuttum ama..

Eğer dönüp bakan olursa duyuruya son bir sorum var: takım elbiseyi yanımda götürmek istesem askının ucundan tutup sırta mı atmak gerekir ki öyle olursa tek elle kontrol çok sağlıklı olmaz, yoksa başka yolu yöntemi mi vardır buruşmaya, kırışmaya mahal vermeden?

dostum pacalarinin zincire takilma ihtimali var. dar giyiyorsan yırtma ihtimalin var. hızlı sürersen ceketinin havalanması sonucu, belden soğuk yeme ihtimalin var.

Taşımak zorunda kalırsan küçük valiz, çanta gibi bir şey ayarlarsın arkaya. Elbiseyi düzgünce koyarsan buruşmaz.

Suits dizisindeki eleman işe takım elbiseyle ve bisikletle gidip geliyor çok da karizmatik görünüyor. Tabi oranın yollarıyla buranın yol yapısı aynı diil, yine de 20 dakikalık mesafe ise bir zararı olacağını sanmıyorum.

yaz sezonunda işe bisikletle gidip geliyorum, tavsiye ederim.

bisiklet alırken kafamdaki modellere herkes "kız bisikleti" dedi, bisikletçiye gittim "dede modeli abi o alınır mı ya boşver böyle bişeyler al sana bu gider" dedi.

gittik şehir bisikleti diye yarış bisikletinden bozma cihazı aldık ama memnun değilim.

www.bikeandoutdoor.com

böyle bişeyler al derim. en kısa sürede bisikletimi böyle bişeyle değiştiricem

minik önerilerim var sadece. kask takmak, görünmenizi kolaylaştıracak yelek giymek. ceket ve iş ayakkabılarınızı ofiste bırakabilir, gömlek ve pantolonunuzu rulo yapıp yanınızda götürebilirsiniz. terlemenize önlem olarak ise; havlu, deodorant, ıslak mendil, saç kurutma makinesi vs. bulundurabilirsiniz ofiste. çantanızda katlanabilir yağmurluk da olsun, tamamdır. zaten 20 dakikalık mesafede bunlara pek gerek de olmayabilir. pek çok ülkede insanlar bisikletle işe gelip gidiyor, siz de gidin.

broadway iyidir. eski honda bulursan onlar da iyi. uno tipo boşver.

renault r5 olur gibi o paraya, bulursanız da broadway+1

o fiyata alacağın honda falan çok kötü durumda olur. 92 modellere 8000 civarı çekiyorlar en az.

taksi çıkması bir araç bulabilirsen ucuza hyundai kapatabilirsin. kilometresi çok olur ama fazla bir beklentin de yoktur zaten.

95-96 model uno tipo olurdu benim tercihim.

ikisi de birbirinden kötü. Ama sanırım meyve vücuda faydalı birşey vitamin vb. açısından.

Onun dışında meyve şeker olduğu için çabuk acıktırır.

ben artık yumurta haşlayıp getireceğim, en sağlıklısı.

poğaçayı yağlı diye yemiyorsun da armut ve portakalda da epey bi fruktoz (yani şeker) var. Şeker de çok zararlı.

poğaça en berbat kahvaltı.
taş yesen bile daha iyi.

keske ben de erken uyansam da bir seyler hazirlasam. evden 7 dakikada filan cikiyorum.

Kahvaltı yapmak zorunda değilsin. Bir fincan kahve göm gitsin. 1 hafta sonra kahvaltı yapma ihtiyacı hissetmezsin bir daha.

meyve vitamin içerir eyvallah ancak şekerdir. yumurta haşlamak en mantıklısı, ya da mısır gevreği filan yap.

akşamdan sandviç hazırla kendine, hatta birkaç tanesini birden hazırlayıp birkaç günü aradan çıkarabilirsin.

meyve söylendiği gibi şeker içeriyor, sabah için tek başına pek uygun ve yeterli değil.

Şu a poğaça yiyor ve seni kınıyorum: Pişman olacaksın !

portakal biraz asitli ya, ilk armudu yemen daha iyi olacaktır.
bir kaç yerde sabah bi bardak suyun üstüne bi elmanın baya iyi geldiğini duymuş yahut okumuştum diye hatırlıyorum.

poğaça yerine meyve iyidir. meyve yahu, doğal.. yemeyeceksin de nedeceksin?

akşamdan haşla yumurtayı.

bir kutu müsli ve bir kutu organik süt ile bir hafta rahat rahat kahvaltı sorununu çözersin, sütü koyacak dolap yok ise her gün küçük 250 ml'lik şişe atatürk orman çiftliği sütleri var ondan bulamıyorsan küçük kutu süt ile de haledersin.

%10 fiks veriyorum.

Gerçekten samimiyetle işini yapıyorsa ve memnun da kaldıysam veriyorum.

Bazen veriyorum. Iyi hissettiriyor kendimi, o yuzden. Surekli bahsis veren biri degilim ama.

Biz de %10 veriyoruz. Servis kötü, olağandışı yavaşlıkta, hatalı olmadıkça bırakırız bahşiş.

%10 veriyorum. hatta 3 tlye tavuk döner yiyip, servis elemanına 1 tl bahşiş vermişliğim çok olmuştur

Garsonun güler yüzü ve hizmet kalitesine göre ya 5-10 tl arası (yüklü hesaplarda %10) bırakıyorum ya da tepkimi belli edecek şekilde bir yüz ifadesiyle hiç bırakmıyorum.

bahşiş: ödenen bedel üzerinden kazanç sağlamayan sabit maaşlı işçinin hizmet kalitesini ödüllendirmedir. (berber çırağı, garson, taksi şoförü vs.)


edit: bir çok cevapta işe girerken maaş+tip olarak işe girişten söz edilmiş. böyle birşey kesinlikle yoktur. Bahşiş sadece işçiye kalan bir nevi döner sermayedir. Puanlama sistemi ile pay edilir. Şef garson 4x, garson 2x, komi 1x (mutfak personeli ve barmenler de kıdeme göre hisselendirilir). İşe girişte maaş+tip şartı yoktur, tip box'a göz diken şerefsiz işletmeci/patron vardır. O ayrı..

kardeşim genelde tipler restaurant'ta çalışan tüm çalışanlara bölündüğü için hepsi onlara gitmiyor. genelde garson şefi ve aşçı başı kaymağı yer, garsonlar dibini sıyırır.

Club de yazın garsonlara bahşiş bırakıyorum diye her ağzıma sigara aldığımda sağdan soldan ateş uzatıyolardı garsonlar.aşırı bunaltıyolardı.oraya gitmeyi bıraktım.arada bırakıyorum yine.

nemrut degilse % 10 gibi birakirim.

yerine göre evet veriyorum. Garson saygısız bir davranışta bulunmadıysa, yemek çok geç gelmediyse -geç kavramı yemeğe, mekanın müşteri yoğunluğuna göre değişir elbette-, fiyatlar beklediğimden çok abartı değilse, mekanda hoşuma gitmeyen müzikler kulaklarımı tırmalamıyorsa falan veriyorum. Mütemadiyen 5 liranın altındadır verdiğim bahşiş ama. Ezoterik olmadı pek idare ediverin.

işe alınırken maaş + bahşiş şartıyla işe alındıklarını bildiğimden muhakkak bırakmaya çalışırım.

Ya ayıp ediyorum biliyorum ama ben bahşiş veremiyorum, utanıyorum. Sanki böyle hmm biz yedik içtik hayvan gibi, al sana da iki kuruş bahşiş der gibi hissediyorum. Sanki ben neyim de kime bahşiş veriyorum.
Biliyorum çok saçma, aslında vermemek hayvanlık ama veremiyorum yani, napayım. O adamın yüzüne baka baka bahşiş veremiyorum.

%10 veriyoruz biz de ama durust olmak gerekirse, adisyonda kuver yaziyorsa istemeye istemeye veriyoruz.

Bırakmıyorum.

önceden vermeye özen gösterirdim ama işletmecilik yapmaya başladıktan sonra garsonların bahşiş vemeyen müşterilerin arkasından gösterdikleri tavırdan sonra gittiğim yerdeki garsonun davranışlarına göre ya hiç vermiyorum ya da bolca vermeye çalışıyorum.
hatta daha dün gece 4te evime sipariş yapan bi servis elemanının, o saat olmasına rağmen güler yüzünü görünce %50 bahşiş verdim. o da mutlu oldu ben de mutlu oldum

Bahşiş olayında saçmalamaya karşıyım. açıkça konuşmak gerekirse 10% yada 20% bıraktıran yerleri zorba bırakanları aptal olarak görüyorum.

Benim düşüncem şu ben mühendisim ve kimse bana işimi yapıyorum diye ek para vermezken işimde bir ekstra yaparsam ek para alıyorum.

Bende biri bana çay ya da yemek getirdi diye değil. Bunu diğerlerinden hızlı yaptı diye ya da isteklerimi tam anladı ya da diğerleri somurturken bu severek yaptıysa veriyorum.

Her zaman bahşiş veririm. %10a çok takılmam. Onun yerinde ben olsam kaç lira alsam mutlu olurum diye düşünüp öyle bir miktar veririm. Amaç az da olsa mutlu etmek, parayla ne kadar mutlu olunabilirse artık.

Garsonun ilgisine göre değişir. Bir de şu var, masayla 1den fazla garson ilgileniyorsa ya da diğer masalara gelen ikram bana gelmiyorsa bahşiş bırakmam.

Mesela Liva'da siparisi verdikten sonra zeytin ezmesiyle minnak ekmekler getiriyorlar. Siparişin hazırlanana kadar ondan atistiriyorsun. Ama bunu bazen getirmiyorlar. Ben de sinir oluyorum, bırakmıyorum bahşiş. Çünkü o zeytin ezmesi çogüzel :'( hele ekmekler :(

genel kani gibi biz de %10 birakiyoruz. ancak cok cok yavas, suratsiz, kotu bir servis varsa hic birakmiyorum.

Bahşiş almak için kendini yırtmıyor edepli takılıyorsa illaki iyi bir şey veriyorum.

kuver yazarsa vermem.
garsonun hizmetine bağlı bahşiş veririm ya da vermem, yüzdesine bakmam.
eskiden, lale devrindeyken, yani zenginken taksiciye bile bahşiş verirdim asdfasf

valla 20 poundluk cikolata ve noel karti yolladim turkiye'ye, onu bile ic ettiler gumrukte. yollama kardesim yollama, turkiye'nin gumrugunde kaybolur gider makinan, yazik olur. bir arkadasin olursa onunla yolla..

hediye paketi yapılınca eskiden geçiyordu. sonra herkes para ile aldığı şeyleri hediye paketi yaptırmaya başladı, gümrük şimdi rastgele eliyor hediye de olsa.

ciddi misin ya? valla sanırım birini bulmak daha mantıklı.

sorun çıkmaz, 70 yuro ise gümrüğe de takılmaz. faturasını da koy içine istersen. ama kaybolmasın gelirken. yani biraz pahalı tutar postalamak ama kaybolmaz en azından.

(bkz: jstor)

www.acedemia.edu

www.sciencedirect.com ama lisans olması lazım. yoksa gen.lib.rus.ec buradan biraz sıkıntı yaşasan da indirebilirsin.

arxiv.org

bir de anarşik olacaksınız. peh :)

İlgi alanları ne?

hiç görüşmediğimiz için hakkında pek bir bilgiye sahip değilim, sıradan bir izmirli.

kadınlar ayakkabıyı sever, ayakkabımı alsam diye düşündüm o.O

ayakkabı alma, beğeni gerektiren (rengi modeli vs.) başka bir şey de alma.
paran varsa kindle iyi bir fikir, yoksa kalem filan al gitsin.

zara'dan 100 liralik hediye ceki al abi?
kindle +1, ama oyle okuyan eden biriyse tabi.

bütçe ney

e-book reader'ı bana da alabilirsin . kuzen sayılırız :)

bir şey olmaz uğraşmazlar bence, ye gitsin.

hostes bi arkadasım uyuz oldugu bi yolcuya borulardan akan sudan kahve yaptıgı anlatmıstı bana.

iyce korkmaya basladım.pizza da o kadar lezzetli ve parlak gözüküyo ki anlatamam :(

yerine gore degisir. kucuk bi yerse olabilir bence de.

küçüğü büyüğü yok yahu. adam\kadın kıl olmuşsa tükürür de, sıçar da, işer de, boşalır da, her şeyi de yapar. markaları yaratan insanlar garsonlar olsaydı olmayabilirdi ama yok paraya çalışan insanların yapma olasılığı oldukça yüksek. velhasıl kardeşim; göz görmeyince gönül katlanır <3

hayir buyuk yerlerde calisanlari ona gore secerler ona gore bilincli davranirlar onlar da. boyle bir hareket ustleri tarafindan gorulurse isten atilacagini bilirler kaldi ki kamera da onlari surekli izliyordur.

küçük bi yer değil pizza bulls.kapatırken bu aklıma geldiği için ilginize teşekkür ederim de demiştim :/

biz neler duyduk be baba...

Kiz kardesim epey buyuk bir otelde şef garson, bizzat kendisinden dinliyoruz terbiyesizlik yapanlara neler yaptigini. Tukuruk iyinser kaliyor digerlerinin yaninda.

benim bir zamanlar çalıştığım kafede patron gıcık olduğu müşterilerin içeceğine tükürüyordu. bizzat şahit oldum. o zamandan beri aynı korkuları yaşıyorum.

Etraf orospu cocugu dolu cunku.

askerde ibne komutanın yemeğine tükürmüşlüğüm var.
not: mutfak çavuşuydum.

efsane değil yapan arkadaşlarım var. o yüzden asla garsonla atışmam.

Universiteden hocamin esi hindistandayken birden rahatsizlaniyor acile kaldiriyorlar adami. Bir suru sey sonra anlasiliyor ki adam kaka yemis. Bildigin kaka ya. Gittikleri yerde hintli garson yapmis. Hoca gulerek anlatti, kocasindan bosanmis ama olay facia.

yapıldığına şahit olmuştum, çalışma şartları ve müşterinin tavrıyla da ilgili, birikmiş öfkeyi boşaltmanın/yöneltmenin yollarından biri.

dresden
koln digerlerine gitmesende olur.

benim için

munich
dusseldorf
köln
bonn
dresden
frankfurt

(köln kölsch birasından dolayı yukarıda sadece)

En görülesi olan Berlin, diğerlerini görmesen de olur. Onun harici illa sıralama yap dersen,

Berlin
München
Dresden
Köln
Düsseldorf
Bonn

Frankfurt'a henüz gitmedim. Ama gidenlerin anlattığı kadarıyla orada da pek bir şey yokmuş. Almanyanın manhattan'ı diyorlar, bizim 4. levent gibi bir şehir. Gökdelenler falan varmış.

münih
köln, düsseldorf, bonn(bunlar dip dibe zaten, gitmişken gör hepsini çıksın aradan. ama içlerinde sıralama yapacak olursam düsseldorf, köln, bonn olurdu yine. ayrıca bonn genel sıralamada sondan ikinci diyorum.)
berlin
frankfurt
dresden

bu şehirlerin hepsini gezmiş biri olarak, dresden'e uğramanı gerektirecek hiçbir şeyin olmadığını dipnot olarak ekleyeyim.

bence dresden berlin köln diğerlerini çok bilmesem de son sıra frankfurt :)

naelektrisan altina imzami atarim

Bonn ve Munich dışında hepsine birden çok defa gittim.Berlin ve Dresden'e git diğerlerine gitme derim. Dresden Almanya'nın en güzel şehirlerinden biri. Üstte Dresden'e laf eden arkadaşları Dresden diye başka yere götürmüşler sanırım.

dresden'i beğenenlere inanamıyorum. hele berlin'in üstüne koyanlara böyle bakıyorum O.O
dresden'e gitmesen de olur kesinlikle tırt bi şehir.
fakat berlin <3 <3 <3 dünyanın en güzel şehirlerinden.

bu arada saksonya'da yaşadım bi süre. berlin'e de sayısız kez gittim kaldım filan, dresden'e de.

diğer şehirlerden de frankfurt biraz para piyasası merkezi. münih desen çok resmi bi yer. yani aslında diğerleri birbirine benziyor. git yani. bi şey kaybetmezsin.

Ben de geçen sene Saksonyada yaşadım 3 ay. Dresden sanatsal mimari açısından muhteşem bir şehir.Şehir mimari olarak güzel değil muhteşem.Üstelik tarihi bir hikayesi var.Merak eden google'lasın.Berlinle karşılaştırmak gereksiz.O tarafa giden Berlini de görmeli Dresden'i de.İkisi arasında seçim yapmaya kasmak gereksiz ama Dresden'e tırt şehir diyen kusura bakmasın olaydan tamamen bihaberdir.

off biliyoruz olayı ya, herkes herkesi ezme derdinde. mimarinin de çoğu restorasyon allah aşkına mimari mi kaldı bombardımandan sonra? en ünlü yapısı olan frauenkirche baya baya gıcır gıcır yani. zaten ne olacaktı ki? kilise yıkıldı. komple. taşları toplayıp yeniden yaptılar.

tamam şehrin o yıkımdan toparlanmasına saygı duyuyorum, bu bambaşka bi şey. ama bence gidip gezilecek bi yer değil. sıkıcı. şehirde yapacak bi şey yok. underground house ya da rapper mekanları var yani. aman giden gitsin de, öyle mükemmel bi şehir beklemeyin yani. zaten şu aralar göçmen karşıtı protestoların almanya'daki merkezi dresden. gidin istiyorsanız. bana ne.

mobilden ekleme: kasaptan alindigi gibi pismemis

koklayın. çok ağır bir kokusu yoksa yenir.

kahverengileştiyse yeme

Bi şey olmaz.

olmaz bi şey.

üç günde hiçbir şey olmaz +1.

koklayınca anlarsın.

dinlenmiştir, daha güzel olur tadı.

quick china, bilkent
burasi cogu yerden iyi. real'in yaninda.

kola içine iki kaşık kahve.

kahve uzerine 12x3 sinav cek.

kola içine kahve çok zararlı yapmayın bence öyle şeyler.
şınav+1

kahve uykumu getirir, şınavı denicem :)

kafa kesme videoları izle

elma ye, uyku açar.

kahve kola sakın ha yapma! ben bir kere denemiştim lisedeyken, çarpıntıdan ölüyorum sandım, sakın!

Başlangıç için fena değil gibi.. Ev kiranda yokmuş sektöre alışana kadar fena olmaz bence

ev kiran yoksa başlangıç için iyi bir maaş bence. benim ev kiram var mesela, yine 2000 tl ile çalışıyorum. ucu ucuna da olsa yetişebiliyorum. sen hayli hayli geçinirsin.

iyidir

ise gore degisir. ev kiran olup olmamasi onemli degil, 2000 az bir maas eger kalifiye bir is yapiyorsan.

önemli olan başlangıç maaşı değil, doğru firmada doğru işi yapabilmen ve yükselme/kendini geliştirme olanakları bulabilmendir. Pek çok tanıdığım kalifiye genç arkadaş (İtü, Yıldız, ve buralarda yüksek lisans yapan) o paranın biraz altında veya üzerinde maaşlarla işe başladılar.

maaşın en geç ama en geç 3-4 yıl içinde 2 ye katlanmayacaksa kötü. fakat bu seninle ilgili değil. piyasa bu şekilde.

Başlangıç için fena değil bence. Ben olsam kabul eder ve hatta birikim bile yapardım.

fakir maaşı. benim bir kol saatim 2000 lira.

Bence az degil, görende herkes 4000-5000 kazanıyo sancak. Kiranda yokmuş,ne güzel. Az değil bi yerlerden başlamak için ama bir şekilde başlayıp kısa sürelerde artış imkanı olmayan bir iş ise az diyebiliriz. Samimi bi sorunun birilerinin ego malzemesi haline dönüşmesi de baya ilginç.

istanbul için kötü maalesef, ama tecrübe kazanmaya ve fırsatları kollamaya bak.

papatya çayı

passiflora

spor

meditasyon. içten ve dıştan hiç bir madde almayı gerektirmez. insanı gevşetir. çoklukla uykusunu getirir insanın. oh mis gibi.

hava almak mesela.

alkol

melisa cayi

melisa cayi +1
Ama herzaman calismiyor.

papatya çayı +1

Şirkette mesela işe yararmı bu neşelendirir mi beni yoksa uykumu mu getirir

valla bence iş hayatındaki stresi melisa papatya falan çözmez. içtiğim için böyle emin konuşuyorum. ha iş hayatında değilim ama stres hayatın her yerine çıkabiliyor karşımıza.

Nane yagi kokla

kenevir

valerian root

Yoğun spor.

sarı kantaron çayı.

telefon acmayi dene istersen

Doğru dördüncü olacak sonuncusu.

olur.

es waere möglich :)

natürlich.

cunku internette herkes erkektir.

mod'lardan rica edin duyuru birkaç gün üstte kalsın herkes anlasın kadın olduğunu.

hacım nickin erkek gibi geliyor kulağa. hilmi gibi sound ediyor.

Evet bundan sonra herkes sana küçük sürprizler yapacak, soğuk havada ceketini verecek ve sandalyeni tutacak. Şaka bi yana nickin "ilmiye" yani mektep yani hacı hoca çağrışımı yapıyor olabilir...

ben kadın sandım

bana da hacı, hoca, birader deniyor. abi diyen de oldu. yadırgamıyorum. çoğunluk erkek olduğu için oluyor.

Askerlik yoklaması ile ilgili birşey sormuşsun, cevap veren de hocam demiş. Bu da gayet doğal bence.

beni de erkek sanıyorlar. soyadımla ismimin birleşimini seçmiştim, o da böyle maskülen duruyor.

Bir zamanlar sözlükte Nazmiye Demirel vardı, erkekti. Bu da dalga geçilmik için alınmış bir nick olabilir gibi geliyordur millete. Bana da "Birader" ve benzeri hitaplarla gelen oluyor, az değil.

@primetime
yok yahu, o doğal tabii ki. o sorumu hariç tutuyorum :D

Hocam genel bir hitap. Ne bekliyordun ki, "hocaanım" mı?

Beni de erkek sananlar vardı bi ara baya:)

Otomatikman erkek varsayıyorlar, "Hocam" default hitap.
İstersen hiç bozmayacaksın istersen söyleyeceksin.

çok sexist. benim de adım unisex. iş maillerime çokça aeroflot hanım hitapları gelmekte. hiç sıkıntı yok panpa rahat ol. hepimiz kardeşiz, bu kavga ne diye....

risovach.ru

Kadınlara hocam denmiyor mu? Aman allahım.

*throws attention*

beni de kadın zannedenler olmuştur, kafaya takmam, soruma cevap aldıysam yeter.

Cunku aksi ispatlanana kadar internette herkes erkektir.

tanışalım mı :(

Hiç bir maaş para veya maddiyat insanın psikolojik sağlığından önemli değildir varsın az olsun kafan rahat olsun. Psikoloji yapboz değil toparlamak kolay değil ve hiç bi zaman eskisi gibi olmaz

otur konuş adamla. çöz problemini.

konustum, " kasıt yok, ben herkes mutlu olsun isterim tabi" filan diyor sonra maytap geçer gibi bir gün sonra başka hareket yapıyor.

Yasal çerçevelerde
-açığını bul onunla korkut
-sıkıştır köşeye gözünü korkut
-odunla döv

ölü taklidi yap, onu önemsemediğini görsün
departman değiştiremiyorsan tek yapabileceğin bu
kendini çok kötü hissediyorsun psikolojik destek al
mobbing çok ciddi bir olay. gününün yarısını bu adamla aynı ortamda geçiriyorsun. o yüzden psikolojik destek önemli.

ingilizceniz varsa forumlara bakin sizin gibi milyonlarca insan var, onlari dinleyin paylasin. yoksa turkce forum acin lutfen. cok ciddi gicik bir durum.
ilk google sonucu
www.psychologytoday.com

İş ne? özelde misin devlette mi?

Mobbing, gerçekten insanın psikolojisini altüst eden bir durum ve bir strateji belirleyip o yolda ilerlemek veya kısa yoldan o işten vazgeçmek gerekiyor. Çünkü eğer İK'nın veya üst amirlerin mobbing'e uğrayan tarafa tam desteği yoksa, uzlaşmak v.b. insancıl çözümler işe yaramıyor. Mobbing kasıtlı yapılan bir şey ve çoğunlukla işinde başarılı olan kişilere, kapasitesiz yöneticiler/çalışanlar tarafından yapılıyor. Amaç sizi yıldırmak ve belki de her hakkınızdan (tazminat v.b.) vazgeçerek istifa etmenizi sağlamak. Dolayısıyla yukarıda da söylediğim gibi önünüzde iki seçenek var;

1. Vazgeçip işin peşini bırakmak (yani istifa etmek),
2. Vazgeçmeyip savaşmak.

1. yolu seçerseniz zaten herşey çok açık. Eğer durum elverirse çalıştığınız süre içerisinde iş arayışına girersiniz ve şansınız yaver giderse istifa etmeden önce başka bir yerle anlaşmış olursunuz ki bu en ideal ve şahane olanı tabi. Yok işler yaver gitmezse, istifa ettikten sonra kafanızı dinlersiniz bir süre ve toparlanıp tekrar 4 elle sarılırsınız.

2. yolun içinde savaşmak olduğu için tabiki yol zorlu, dikenli ve çetrefilli. Mutlaka kan, ter ve gözyaşı da var. 2 seçenek düşünülebilir burada da;

a. Size mobbing uygulandığını kanıtlayacak e-mail v.b. yazılı kanıtları toplamak ve (varsa) görgü tanıklarını belirlemek. Durum bir şekilde yargı yoluna giderse tüm bunlar delil olarak kullanılabilir. Yargı yolu da, sizi işten çıkarırlarsa işe iade davası açma şeklinde olur. Bunun için tek şart işyerinizdeki çalışan sayısının 30 kişiden fazla olmasıdır. Mobbing kaynaklı manevi tazminat davası da açabilirsiniz ki bunun emsali de var (git: www.bianet.org ).

b. Bu yol zor ama belki bir ihtimali olabilir. İş Kanunu "Madde 24: İşçinin haklı nedenle derhal fesih hakkı"na göre sözleşmenizi feshetmeniz ve tüm haklarınızı alarak işten ayrılmanız. Bir avukat yardımcı olabilir bu noktada.

Zor bir süreçten geçiyorsunuz gerçekten çok iyi anlıyorum. Bol şans ve sabır diliyorum. İlk aklıma gelenleri çok genel olarak yazmaya çalıştım ve biraz da uzun oldu sanırım. Atladığım noktaları ve detayları çok daha iyi anlatan kaynaklar var internette çünkü artık mobbing çok yaygın ve insanlar da daha bilinçli.

Ben de kısa zaman önceye kadar bu yaşadıklarını yaşıyordum. bir süre sonra tüm hayatım iş sorunlarımı anlatmakla geçiyordu eşe dosta.. sonra insanları ve işimi değiştiremeyeceğimi anladım ve kendime kurallar koydum, eskiye göre daha mutluyum. Bunlar neydi dersen, ilk önce işte olanı işte bıraktım, insanlara anlatmak yerine arkadaşlarımla daha kaliteli zaman geçirecek konular buldum. İş yerindeki arkadaşlarınla yaşadığın problemleri büyütme, onlara gıcık olduğun an hemen aklından çıkaracak bir iş bul sevdiğin bir şarkı dinle, karikatür oku.. sadece sana verilen işi müdüre temiz teslim et, çalışma tarzında kuralların net olsun ki üstüne laf söyleyemesinler. Unutma iş sadece belli yeteneklerini kullanman için ve para kazanmak için var, senin hayatının hepsini kapsamıyor. Umarım yardımcı olmuşumdur.

spora gidilmez mi ya her şekil gidilir.

spordan 8civari cikacaksan her turlu git derim.

bence bir gunden bir seycik olmaz. cikip disarda kar topu oynayin.

bahaneler sonsuza kadar sürer

evde terleyip (ağırlık antremanı dumbbell varsa kısmen yapılabilir, yoksa yutup üzerinden bulunabilecek zebil gibi kardiyo programlarından biri yapılabilir) üzerine duş, yemek, çay...

ben olsam gitmezdim. çok spor yapasım varsa evde yapardım.

bak ben evde sular kesildi diye yapamıyorum. sen git hacı dayı. iyi ki geldim diyeceksin.

Ben ciktim gidiyorum su an. Yolda kahve molasi verdim.
Spor coq guzel, sen de gelsene.